2000 ÖSS Soruları

2000 ÖSS Soruları

1.   Depremde evde değildik. Eve gelince gördük ki do­laplar, kitaplıklar devrilmiş; binlerce kitap yerlerde. Şimdi o kitaplar ne olacak? “Canını kurtarmışsın, yetmez mi?” demeyin. Kitaplar da insanın canı gibi. Birine bile zarar gelse içimden bir şeyler kopar.

Bu parçada geçen “içinden bir şeyler kopmak” sö­züyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)     Birdenbire aşırı heyecana kapılmak

B)     Bedensel bir acı duymak

C)     Yapabileceği bir şeyi yapamaz hale gelmek

D)     İstediği gibi davranamadığı için rahatsız olmak

E)     Bir olay karşısında derin bir üzüntü duymak

 

2.   Maviyle yeşilin kucak kucağa olduğu Kanlıca, hep kıpır kıpır, hep hayat dolu ve hep kendi gibi kalmak istiyor.

Bu cümlede geçen “kendi gibi kalmayı istemek” sö­züyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)     Sahip olduğu özellikleri koruma çabası içinde olmak

B)     Önemli bir yer olduğunu kanıtlamaya çabala­mak

C)     Benzerlerinden farklı olmaya çalışmak

D)     En iyi biçimde tanıtılmayı istemek

E)     Canlılığını çevresine hissettirmek

 

3.Bıkmadan, yorulmadan, yılgınlığa düşmeden, sürekli okumalıyız. Okurken bir yandan, daha önce okuduk­larımızdan belleğimizde kalan izin üzerini örten tozu, kiri temizlemeli, bir yandan da bu izi derinleştirmeye çalışmalıyız.

Bu parçada geçen “belleğimizde kalan izin üzerini örten tozu kiri temizlemek” sözüyle anlatılmak iste­nen, aşağıdakilerden hangisidir?

A)     Edinilmiş bilgilerin önemini anlamak

B)     Doğruyu yanlıştan ayırmak

C)     Gereksiz bilgilerle oyalanmamak

D)     Unutulmaya yüz tutmuş bilgileri anımsamak

E)     Yeniliklere açık olmaktan kaçınmamak

 

4.   I.   Zekânın, pek kolay kavranamayan çok karma­şık bir yapısı vardır.

II. Zekâ, doğuştan getirilen gücün, çevre olanak­larıyla işlenmesi sonucu oluşur.

III.   Zekâ ne sadece kalıtsal ne de sadece çevresel etkenlerle açıklanabilir.

IV.Önce zekâyı tanımlamak, sonra da bu tanıma uygun bir ölçme aracı geliştirmek gerekir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                B)l. ve lV.              C) II. ve III.

D) II. ve IV.             E) III. ve IV.

 

5.            I.   Yapılan her yanlış, daha iyi bir sistem oluştur­mak için bir fırsattır.

II.Yaptıklarının bilincinde olmayanlar, yanlışlarını sürekli yinelerler.

III.Hiç yanlış yapılmaması, her şeyin kusursuz ol­duğu anlamına gelmez.

IV.Doğruya ulaşabilmek için yapılan yanlışlardan ders almasını bilmek gerekir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                             B)l. ve IV.                             C) II. ve III.

D) II. ve IV.                                          E) III. ve IV. 

6.  (I) Öykülerimdeki biçimsel ve içeriksel yenilikler salt kendi çabalarımın ürünü değildir. (II) Onları oluştu­rurken öyküyü öykü yapan bütün geleneklerden ve yeniliklerden yararlanmaya çalışıyorum. (III) Olay, konu,karakter, tip, durum, kesit, diyalog… (IV) Öy­küyü oluşturan bütün öğeler eşit ölçülerde girmeli öyküye diye düşünüyorum. (V) Öykünün ağırlık mer­kezini yaymaya çalışarak bunlardan birinin, ötekinin önüne çıkmasını engellemek istiyorum.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.               B) I. ve IV.              C) II. ve III.

D) II. ve IV.           E) IV. ve V.

7. Şiir öylesine bir dilsel düzenlemedir ki sözcüklerinden biri çıkarılır ya da birinin yeri değiştirilirse şiirin tüm büyüsü bozulur.

Bu cümlede anlatılmak istenenle aşağıdakilerden hangisi arasında anlamca yakınlık yoktur?

A)     Şiirde her sözcük, bulunduğu yerde güzeldir.

B)     Sözcük, şiirin en önemli öğesidir.

C)     Şiirde dil, kendine özgü bir biçimde kullanılır.

D)     Şiirin dili, seçilen imgelerin çeşitliliğiyle zengin­leşir.

E)     Şiirin güzelliği, sözcüklerin birbiriyle uyumundan gelir. 

8.   (I) İhtiyar Adam ve Deniz. Ernest Hemingway’a Nobel Ödülü kazandıran romanlarından biri. (II) Psikolojik yanı ağır basan ve sinemaya uyarlanması neredeyse olanaksız görünen bu roman, ünlü bir yönetmence sinemaya uyarlanmış. (III) Filmde, balıkçılıkla geçi­nen ihtiyar bir adamın yaşamı, ilgi çekici bir biçimde anlatılmış. (IV) Uzun süredir balık yakalayamayan ihtiyar adamın, son kez şansını denediğinde büyük bir balık avlaması ve onu karaya çıkarmak için gös­terdiği insanüstü çaba izleyiciyi oldukça etkiliyor. (V) İhtiyar Adam ve Deniz, izlenmeye değer en iyi filmlerden biri.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde öznellik yoktur?

A)l.           B) II.          C)lll.        D) IV.        E) V.

9. (I) Toroslar, Çukurova’nın bereketli topraklarını İç Anadolu’nun bozkırından ayırır. (II) Çukurova’yı at nalı biçiminde kuşatmış bir duvardır sanki. (III) Ova­dan bakılınca çelikten dev bir testere ağzını andıran tepeler, yaz kış ışıl ısıldır. (IV) Toroslar öylesine sarp ve yüksektir ki kolay kolay geçilmez. (V) Tren bile Toroslar’ı geçerken tünelin birinden çıkıp ötekine girer.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde benzetme yapılmıştır?

A) I. ve II.               B) I ve III               C) II. ve III.

D) II. ve IV.            E) IV. ve V.

10. (I) Anadoluhisarı’nın bulunduğu bölgenin tarihi, eski­ye dayanıyor. (II) Kaynaklara göre, Anadoluhisarı, Boğaz’dan geçişleri kontrol etmek amacıyla Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmış. (III) Yapılırken kullanı­lan malzemeler arasında, Bizans yapılarından alın­mış taşlar da var. (IV) Bu durum, burada eski bir Zeus Tapınağı’nın bulunduğu yolundaki düşünceleri daha da güçlendiriyor. (V) Boğaz’ın en dar yerinde, Göksu Deresi kıyısında bulunan bu bölgenin, bugün olduğu gibi, Osmanlı öncesinde de yerleşim alanı olarak kullanıldığı çeşitli kaynaklarda belirtiliyor.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilenler “tahmin” niteliği taşımak­tadır?

A) I.          B) II.         C) III.        D) IV.        E)V.

 

11.  (I) Günlük yaşamımızda renklerin önemli bir rolü var­dır. (II) Bu nedenle renklerle ilgili pek çok bilimsel ça­lışma yapılmıştır, (lll) Yapılan araştırmalar göstermiş­tir ki soluk alışımız, kan basıncımız, renklere bağlı olarak değişebilmektedir. (IV) Renklerden açık mavi, gevşetici ve rahatlatıcı; koyu mavi, uyarıcıdır. (V) Bu da renklerin etki gücünün birbirinden farklı olduğunu göstermektedir. (VI) Bu gerçeği göz önünde bulundu­ran içmimarlar, ev içi ışık düzenlemelerinde renk öğe­sine özel bir önem verirler.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisi, kendinden önceki cümlede belirtilen yar­gıyı örneklendirmektedir?

A) II.         B)lll.        C)IV.        D)V.         E) VI.

 

12. (I) Günü gününe pek uymaz bu kentin. (II) Bir bakar­sın, yaz ortasında buz kesmişsin; bir bakarsın, kasım ortasında ceket fazla gelmiş, (lll) Geçen eylül ayının son günü kente yağmur yağarken, kentin sırtını dayadığı dağa kar yağıyordu. (IV) Ertesi gün ise mayıs sonu güneşine benzeyen, pırıl pırıl bir hava… (V) Nere­deyse tüm ekim ayı, böyle geçti. (VI) Oysa daha güneyimizdeki bir başka kente çoktan kış gelmişti.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisi kendinden önceki cümlenin açıklaması durumundadır?

A) II.         B)lll.        C)IV.        D)V.         E) VI.

 

13.  (I) Türk yazınının önemli yapıtlarından olan Dede Korkut öyküleri yeniden okumada buluştu, (Il) Öyküle­rin dili. özüne dokunulmadan sadeleştirildi. (III) Dede Korkut öykülerinin üslubu ve dili. her şeyden önce, 13.-14. yüzyıllarda konuşulan Oğuz Türkçesi’ne da­yanmaktadır. (IV) Bu öykülerde Türkçenin yüzlerce yıl önceki güzelliğini ve şiirselliğini tadacak, kendi dil evreninizin sınırlarını genişleteceksiniz. (V) Bu güzel öyküleri okudukça, Türk dünyasının görkemli ve zevkli serüvenlerini tanıyacak; kültürümüzün zenginliğiyle övüneceksiniz.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, söz konusu öykülerin okurlara sağ­layacağı yararlardan söz edilmiştir?

A) I. ve II.               B) II. ve III.             C) III. ve IV.

D) III. ve V.            E) IV. ve V. 

 

14. (I) Karagöz’ün yaşamımızdaki yeri için: “Bitti.” deni­yor. (II) Bu doğru değil, (lll) Karagöz, 14. yüzyıldan beri kendini sürekli yenileyerek bugünlere gelmiştir. (IV) Onda, edebiyat, müzik kısaca güzel sanatlar adına ne biliyorsak, hepsi vardır. (V) Dini bakımdan bakarsanız, tasavvuf vardır onda. (VI) Böyle bir sa­natı nasıl yok etmeye çalışırız?

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, I. cümlede belirtilene karşı çıkışın gerekçelerine yer verilmiştir?

A) II., III., IV.           B) II., IV., V.           C) lll., IV., V.

D) lll., V., VI.           E) IV., V., VI.

 

15. Bir öykünün, yer aldığı kitaba adını verebilmesi için kitaptaki öteki öyküler arasında seçkinlik kazanma­sı gerekir. (I) Okuduğum son öykü de bu türden. (II) Olay yine parçalı, kişilerin ağzından tek tek anla­tılıyor, (lll) Her anlatıcı konunun bir yönünü tamam­lıyor. (IV) Kişiler öylesine doğal, içten konuşturuluyor ki hemen her kişi benliğinize girerek sizi zenginleştiriyor. (V)

Düşüncenin akışına göre, “Böylece siz de öykünün bir parçası oluyorsunuz;’ cümlesinin yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden hangisine geti­rilmesi uygun olur?

A) I.          B)ll.         C) lll.        D) IV.        E)V.

 

16. Dünyada neler olup bittiğini böylesine iyi bilen(,) okuma (,)

            I                 II

çalışma gücü yüksek (,)  oldukça bilgili  bu genç(,) insanın

      III                                           IV

kullandığı sözcüklere (,)  alışık  olmadığımız yeni anlamlar

       V

kattığını görüyorum.

Yukarıdaki cümlede, numaralanmış virgüllerden (.) hangisinin yeri değiştirilirse anlam karışıklığı giderilmiş olur?

A) I.          B) II.         C) III.        D) IV.        E)V.

 

17. Anıları yazmanın belli bir çağı var mıdır ( ) Genellikle yaşlılık dönemi gösterilir bu çağ için ( ) Çünkü yaşlı­lığın bir belirtisi de kişinin gözlerini geleceğe değil, geçmişe çevirmiş olmasıdır. Bir yazarın ( ) “Gençler umutlarla, yaşlılar anılana yaşar.” sözü de bu görüşü destekler ( )

Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

A)(?)(…)(!)(.)                     B) (?)(.) (:) (.)

C) (!)(.) (;)(…)                    D) (…)(…)(;) (.)

E) (?)(!) (.)(…)

 

18.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) Art arda yaşadığımız sıkıntılar, doğruyla yanlışı ayırtetmemizi sağladı.

B) Onu gördükten sonra kendi durumuna şükretti.

C)”O ana kadar sesimi çıkarmadım, sabrettim; ama daha fazla dayanamadım.” dedi.

D)Azmetti; karşılaştığı bütün engelleri yenerek amacına ulaştı.

E) Böylesine güzel bir günde bana hayatı zehretti. 

 

19.   I.  Teyzelerin dün sinemaya gittiler.

II.   Çiçeklerine yazın bolca su vermelisin.

III.   Kalemlerini başka kutuya yerleştirdi.

IV.   Ceketlerimizi dolaba astım.

V.    Evleri bize çok yakındır.

Yukarıdaki cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözcüklerin aldığı ekler, onlara hem ikinci, hem de üçüncü tekil kişiye ait olma anlamı katmıştır?

A) I. ve II.                             B)l. ve V.               C) II. ve III.

D) III. ve IV.                                         E) IV. ve V.

 

20. Türemiş sıfatlar, adlarla fiillerin kök ya da gövdelerine yapım ekleri getirilerek oluşturulur.

Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde bu yolla yapıl­mış bir sıfat vardır?

A)     Güneş balçıkla sıvanmaz.

B)     Korkunun ecele faydası yoktur.

C)     Her ağacın meyvesi olmaz.

D)     Mızrak çuvala sığmaz.

E)     İşleyen demir pas tutmaz.

 

21.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru özneyi buldurmaya yöneliktir?

A)     Beni mi aradılar?

B)     Aşağı mı ineceğiz?

C)     Dün mü geldiniz?

D)     Yağmur mu yağıyor?

E)     Çok mu yoruldun?

 

22.  Aşağıdaki cümlelerden hangisi, öğelerinin sayısı bakımından ötekilerden farklıdır?

A)     Altmış yıllık arkadaşımdı.

B)     Sabırlı ve titiz bir araştırmacıydı.

C)     Bütün gün kitaplarıyla baş başaydı.

D)     Seçkin bilim adamlarımızdan biriydi.

E)     Herkesi duygulandıran, soylu bir davranıştı.

23. Yeniden baktım “Başaklar tablosuna. Belli ki rüzgâr var, başaklar eğilmiş. Başakların kimisi yanındakine yaslanmış, kimisi baş başa vermiş. Kırılacak gibi bü­küleni de usulca eğileni de var. Dimdik duran başak görünmüyor hiç.

Bu parçada aşağıdaki cümle türlerinden hangisi yoktur?

A) Ad (isim) cümlesi             B) Eksiltili cümle

C) Sıralı cümle                     D) Bileşik cümle

E) Basit cümle

24.  Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?

A)     “çok” sözcükleri atılmalı

B)     “durgun” yerine “az” sözcüğü getirilmeli

C)     “olduğu için” yerine “olduğundan” sözcüğü getirilmeli

D)     “satışlar yerine “alışveriş” sözcüğü getirilmeli

E)     “pahalı” yerine “yüksek” sözcüğü getirilmeli

25.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)Bu konuda nasıl bir çalışma yapılması gerektiği uzmanlarca tartışılacak.

B)Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu, suçlula­rın cezalandırılmasını istedi.

C)Yeni binaların ne zaman hizmete açılacağını, basın aracılığıyla duyuracaklarını belirtti.

D)Sorunlara sağduyuyla yaklaşmanın, onların çö­zümünü kolaylaştıracağı sonucuna varıldı.

E)Bölgede, kış mevsiminin uzun sürmesi nedeniy­le alınması gerekli önlemler yetkililere bildirildi.

 

26.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)Ozan, 1940 yıllarında yeni şiirimizin başta gelen adlarından biriydi.

B)O,1946 yılında düzenlenen bir yarışmada birin­ci olmuştu.

C)Aradan yıllar geçmesine karşın şiir anlayışında bir değişiklik olmadı.

D)Onun ilgi çekici yanlarından biri de konuları abartarak anlatmasıdır.

E)Toplumsal ve bireysel olaylara, yan tutmadan bakar.

 

27. Yaptıklarını kendi ağzıyla itiraf etti.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?

A)     Yüklemin III tekil kişili olmasından

B)     Nesnenin çoğul eki almasından

C)     Gereksiz söz kullanılmasından

D)     Yüklemin di’li geçmiş zamanlı olmasından

E)     Nesnenin yanlış yerde kullanılmasından

 

28. O kurumda eğitim görmüş herkes, saygılı, hoşgörülü ve esnek olmak gibi çok önemli erdemler kazanmış­lardır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?

A)     Gereksiz yere sıfat kullanılmasından

B)     Gereksiz yere bağlaç kullanılmasından

C)     Yükleme ekfiil getirilmesinden

D)     Öznenin sözcük öbeği olmasından

E)     Özne-yüklem uyuşmazlığından

 

29.  Aşağıdakilerin hangisinde verilen dizelerde düş­sel öğeler yoktur?

A)     Bir tren gelir her gün bu saatte

Aralıksız öter düdüğü

B)     Yağmur ana, yeşil yünden

Örmüş tarlanın hırkasını

C)     Bir rüzgâr esiyor dağlardan ovaya doğru

Okşayarak ağaçları, otları

D)     Tanı beni, her mektupta yumak yumak

Rüzgârla pullayıp gönderdiğim bulut

E)     Sesin gömlek yerine asılı balkonumda

Her zaman yıkanmış, her zaman ıslak

30.  Eylülde Kaçkarlar’ın çevresinde “kestane karası fırtınası” gelip çatar. Kestanelerin dökülme zamanıdır artık. Yöre insanı için kestanenin hem meyvesi, hem de kerestesi çok değerlidir. Çünkü evlerin özellikle dış cephesi bu ağaçtan yapılır. Rüzgârlar vadilerde uğuldamaya, yapraklar dökülmeye başlamıştır bu­günlerde. Karın habercisi olan “karakuş” birazdan pencerenin pervazına tüner. Derinden kurt sesleri gelir. Orman tüm yaşamıyla hazırdır uzun ve beyaz kışa.

Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?

A)     Karşılaştırma, tanımlama, öyküleme

B)     Açıklama, öyküleme, betimleme

C)     Tartışma, karşılaştırma, öyküleme

D)     Tanımlama, örnek gösterme, betimleme

E)     Açıklama, tartışma, örnek gösterme

 

31. Japongülleri, her sabah yüzlerce çiçekle ala boyanır­dı. Dil büyüklüğünde beş yapraktan oluşan çiçeklerin tomurcukları sabahları hızla açılır, akşamları aynı hızla kapanırdı. Solan çiçekler, bir sonraki gün ağa­cın altındaki toprağa kızılımsı bir ölüm damgası vu­rurdu. Bu hızlı değişim, beni hüzünlendirir, içimi ka­rartırdı.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)     Söz sanatlarına başvurma

B)     Gözlem gücünden yararlanma

C)     Olayları oluş sırasına göre anlatma

D)     Deyimlere başvurarak anlatımı güçlendirme

E)     Söylenenleri, örneklerle zenginleştirme

 

32. (I) Rize’nin Pazar ilçesinde, Verçenik Yaylası’na gide­cek minibüse bindiğimizde, uzun süren otobüs yolcu­luğunun yorgunluğunu unutmuştuk. (II) Yaklaşık beş saat süren minibüs yolculuğundan sonra, kararlaştırı­lan buluşma noktasına ulaştık. (III) Oradakilerle hoş­beşten sonra çadırları kurduk; sırt çantalarımızı bo­şalttık. (IV) İlk günler için getirilen taze yiyeceklerle, hemen küçük bir ziyafet sofrası kurduk kendimize. (V) Geceleri fark ettik ki gökyüzü burada her zaman yıldızlarla doluydu. (VI) Hemen her gece yıldızlara bakarak düşler kuruyorduk.

Yukarıdaki parça iki paragrafa bölünmek istense, ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uy­gun olur?

A) II.         B) III.        C)IV.        D)V.         E) VI.

 

33. (I) Umarım siz benden çok daha fazla yaşarsınız; ama bu yaşlara gelince insanda yaşlılığın farklı bir etkisi oluyor. (II) Yeni bir işe başlarken endişeleniyor­sunuz, bitirebilir miyim diye. (III) İtiraf edeyim ki “Kö­leler ve Tutkulara başlarken bu endişeyi yaşadım. (IV) Romanda her konu, yazılış süresini kendi belirliyor. (V) Hiçbir kitabımın üzerinde bu kadar yoğun çalıştığımı söyleyemem. (VI) Tam bir ağır işçi gibi sabah 8.30’dan akşam 20.00’ye kadar… (VII) Böyle­sine yoğun çalışmama karşın, kitabı tamamlamam iki yılımı aldı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.         B) III.        C)IV.        D)V.         E) VI.

 

34.  Savaşa gidecek askerlerin omzunda gördüğümüz torbalara benzer bir torba da bizim evde hazırlandı. Gerçi babam daha askere çağrılmamıştı; ama çağ­rılacağı günün pek uzak olmadığını hepimiz biliyor­duk. Bu nedenle annem ona, dikişteki bütün beceri­sini göstererek, kaba patiskadan bir torba dikti. Sanı­rım dikerken kendi kalbini de içine koydu. Çünkü ba­bam aramızdan ayrıldıktan sonra, annemin bir kalp taşıdığını gösteren bütün izler kalkmıştı ortadan.

Bu parçada sözü edilen anneyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)  Çevresindekilerden hiçbir destek görmüyor.

B)  Eşinin gidişinden sonra acıma ve sevme duygu­larını yitiriyor.

C)  Çocuklarıyla birlikte geçim sıkıntısına düşüyor.

D)  Savaşın, çocuklarının iç dünyasını etkileyece­ğine inanıyor.

E)  Savaşa karşı büyük bir öfke duyuyor.

 

35.  Lisede öğrenciyken, elli yaşında biri ölünce, eh za­manı gelmiş de ölmüş, diye düşünürdüm. Altmışında biri ölmüşse sanki ölümü biraz gecikmiş gibi gelirdi bana. Hele yetmişindekiler… Yalnızca yirmi, otuz yaş­larında ölenlere acırdım. Bu acımasızlığım, hainliğim­den gelmiyordu; öyleyse neden?

Bu parçanın son cümlesindeki sorunun yanıtı aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A)Ömre yönelik değerlendirmelerin yaşla birlikte değişmesinden

B)Olgun insanın, kimsenin kötülüğünü istememe­sinden

C)İnsanların giderek daha merhametli olmasından

D)İnsanın, yaşlanınca doğruları yanlışlardan daha iyi ayırabilmesinden

E)Yaşlandıkça düşünceleri değiştirmenin zorlaş­masından

 

36.  İster olay öyküsü olsun, isterse durum öyküsü; benim öyküm, okunduktan sonra belleklerden uçup gitme­meli. Konusuyla, özüyle, diliyle, biçimsel ustalıklarıyla okuru kuşatmalı. Kişi, öyküyü okuyup bitirdikten son­ra değişmeli. Yıllar sonra o öykünün anımsanan, in­sanı etkileyen bir yanı bulunmalı. Sait Faik’in “Hişt Hişt” adlı öyküsü, lirizmi ve şiirselliğiyle, Sabahattin Ali’nin “Değirmen” adlı öyküsü iletisiyle böyle değil mi?

Böyle diyen bir kişiye göre öykünün temel nite­liği nedir?

A)     Ünlü öykücülerin yazdıklarını düşündürmesi

B)     Belirli bir olay ya da durumdan yola çıkması

C)     Bilinen, somut gerçeklere dayanması

D)     Okurları, unutamayacakları biçimde etkilemesi

E)     Çelişkilere dayalı bir yapısının olması 

 

37. Anadili öğretimini Türkçe’nin söz değerlerine dayan­dırmak gerekir. Yıldız yerine “star”, gösteri yerine “şov” gibi yabancı sözcükleri kullanır; sürekli olarak, anlamını bilmediğimiz Arapça sözcükleri yinelersek çocukların söz dağarcığı karmaşık bir hal alır. Bun­dan da öte sözcükler açık ve aydınlık bir anlam ka­zanamaz. Çocuklarımız arasından sanatçıların, bilim adamlarının çıkmasını daha başlangıçta engellemiş oluruz. Çünkü bilgin ya da sanatçı, bulgu ve yargıla­rını, gözlem ve deneyimlerini, anadilinin kavramları üzerine kurar. Kavramlar açısından duruluk kazan­mamış bir zihin, açık seçik düşünemeyeceğinden, bir buluş ya da yapıt ortaya koyamaz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)     Söz dağarcığının konuşma gücünü etkilediği

B)     Dil eğitiminin toplumsal gelişme açısından önemli olduğu

C)   Yaratıcılığın önkoşulunun yüksek düzeyde bir eğitim görmek olduğu

D)     Kimi sözcüklerin anlamda bulanıklığa yol açtığı

E)     Anadilini iyi bilmemenin yaratıcılığı engellediği

 

38.  Genel anlamda insan düşüncesinin ürettiği değerlerin tümünü iki ana kümeye ayırabiliriz. Bunlardan ilki maddi kültürdür. Maddi kültür, insanoğlunun doğaya egemen olmak için yaptığı tüm araç ve gereçler ile bunları kullanma bilgisidir. İkincisi ise yaşamı düzen­lemek, zenginleştirmek, korumak için konulmuş ku­rallar dizgesi olan manevi kültürdür. Bu iki kültür, bir­birinden ayrılmamalıdır. Böyle bir yaklaşım, kültürü daha anlamlı ve yararlı kılar.

Bu parçada kültürle ilgili olarak vurgulanmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)     Bir bütün olarak ele alınması gerektiği

B)     Kişiden kişiye değişen boyutlarının olduğu

C)     Toplumsal değerlerin önemli bir yer tuttuğu

D)     Kişiliklerin oluşumunda etkili olduğu

E)     Toplumsal yaşayışı belirlediği

 

39.  Ozanları, yaşadıklarını, duyduklarını yazan kişiler diye tanımlamak yanlıştır. Sözgelimi Cahit Sıtkı, yaşadıklarını, duyduklarını yazan bir ozan olarak bilinir. Oysa ölüm acısını tatmamış, yaşamamıştır. Bununla birlikte, sık sık ölümden duyulan acıyı iş­lemiştir. Onunla yıllarca arkadaşlık yaptım. Bir gün bile ölüm sözcüğünü işitmedim ondan. Ölmüş bir sevdiği de yoktu yanılmıyorsam. Ölüm yalnızca bir temaydı onun için.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)     Her ozanın şiiri, belirli konuları içerir.

B)     Ozanların, şiirleriyle yaşantıları arasında ilişki olmayabilir.

C)     Her ozanın, şiir evreni aynı zenginlikte değildir.

D)     Şiirin etki gücü, okuyucuyu duygulandırmasıyla ölçülür.

E)     Hiçbir ozan, duygulanmadan şiirini oluşturamaz.

 

40.  İnsanın doğayla savaşımında korkunun rolü yadsına­maz. Önemli olan, bu insanca duyguyu iyi değerlen­direbilmektir. Nasıl ki kullanılması bilinmeyen bir silah bazen gen tepip büyük zararlara yol açabiliyorsa, kor­ku da denetim altında tutulmayıp kendi başına bıra­kılırsa sonuç hiç kimse için iyi olmaz. Korkalım; ama neden, niçin korktuğumuzu bilelim. Korkuya yenilme kaygısının tutsağı olmayalım.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A)     Korkuyla birlikte yaşamayı öğrenelim.

B)     Korkudan, uygun biçimde yararlanmaya çalışa­lım.

C) Korkunun, toplumu değişik yönlerden etkiledi­ğini unutmayalım.

D)     Korkuyu bir engel değil, bir araç olarak görelim.

E)     Korkumuzun nedenini öğrenip ona göre davra­nalım.

 

41. Hayır. Sanatçı, sanatçıdır. İşini doğru yapan, ne yap­mak istediğini iyi bilen bin, her ortamda saygı görü­yor. Türkiye’de de, dünyanın her yerinden de. Kadın ya da erkek, fark etmiyor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olamaz?

A) Yurtdışında sanatçı olarak yaşamanın zorlukları var mıdır?

B) Kadın yönetmen olmak güçlük doğurur mu?

C)Yurtiçinde sanatçı olmakla yurtdışında sanatçı olmanın farkları var mıdır?

D) Sanatçı olarak ilgi görmek koşullara göre değişir mi?

E) Saygı gören bir sanatçı olmak için bazı niteliklere sahip olmak gerekiyor mu?

 

42.  Ödüllerin, her şeyden önce, genç yazarların tanınma­sında, geniş kitlelere ulaşmasında çok yararlı olduğu­nu düşünüyorum. Elli yıl öncesine kadar Türkiye’de edebiyat ödülü yoktu. Bugün ise çok sayıda, belki de gereğinden çok ödül var. Ödüllerin sayıca artması onlara verilen önemi azaltıyor. Ayrıca bu ödüllerin bir bölümü tek bir yazınsal türe özgü. Oysa bütün türleri kapsayan ve her yıl düzenli olarak verilen ödüller edebiyat dünyasında daha büyük önem taşıyor. Ödü­lün değerini bulmasını sağlayan en önemli öğe de seçici kurulunun aynı kalması. Böylece, yapılan de­ğerlendirmeyle ilgili bir ölçüt, ortak bir beğeni oluşu­yor.

Bu parçada ödüllerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)     Niçin önemli olduğuna

B)     Kimilerinin belirli sınırlar içinde kaldığına

C)     Sayısı çoğaldıkça önemini yitirdiğine

D)     Yazarlara maddi destek sağlama işlevi oldu­ğuna

E)     Yerleşmiş olanların önem taşıdığına

 

43. Yetkin insan, bilgilenme, bilinçlenme yoluyla aydın­lanmanın ışığından geçmiş insandır. Soran, sorgu­layan, aydınlığı arayan bir kişiliği vardır onun. Bu tür bir kişilik kumaşının dokunduğu tezgâhın bir adı da eleştirel okumadır. Eleştirel okuma kişiyi bilinçlendirir. Bu yolla bilinçlenmiş kişinin nitelikleri arasında ise okuduklarını yargılama ve onlardan kendine özgü sonuçlar çıkarma başta gelir.

Bu parçada, eleştirel okumanın hangi yönü üze­rinde durulmamıştır?

A)     Yaradı bir okuma yöntemi olduğu

B)     Yol gösterici bir işlevinin bulunduğu

C)     Okullarda kazandırılması gerekli bir beceri ol­duğu

D)     Yorumlama gücünü geliştirdiği

E)     Kişiye, değerlendirme yetisi kazandırdığı

 

44. Sahnenin tozunu ilk yuttuğunda çocuk denecek yaşlardaydı ve o günden bu yana inmedi sahneden. Oyunculuk dışında oyun yazarlığı, yönetmenlik, çevir­menlik gibi uğraşlarla da ilgilendi. Tiyatro dünyamızın en kıdemlilerinden, en renkli kişiliklerinden biri olan, seyircisiyle müthiş bir iletişim kurabilen bu yetenekli sanatçının ilgi alanı tiyatroyla da sınırlı kalmıyor. Güncel konular üzerine yazdığı yazılarıyla, düşünce­lerini, eleştirilerini okurlarla paylaşıyor. O, aynı za­manda bir konuşma, bir anlatım ustası; anlatanla dinleyeni, oyuncuyla seyirciyi bir araya getiren bir usta.

Bu parçaya göre söz konusu sanatçıyla ilgili ola­rak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?

A)     Okuru incitici konuları işlemekten kaçınır.

B)     İzleyicisini etkiler, onlarla bütünleşir.

C)     Dilin olanaklarından çok iyi yararlanır.

D)     Oyunculuk dışındaki işlerle de ilgilenir.

E)     Mesleğinde çok başarılıdır.

 

45. Yazar, dili, ses, biçim, anlam özellikleriyle iyi bilen ve kullanan kişidir. Bu anlamda dile yeni kavramlar, ka­lıplar, sözcükler kazandırabilir. Gerçekte hiçbir yazar, bakalım bu romandan, bu öykü ya da şiirden dilciler kaç kural çıkaracak, diye yazmaz. Yazamaz; ama yazdıklarıyla dile yeni sözcükler katar. Dili işlerken yalnızca dilciye değil, edebiyat tarihçisine, toplumbi­limcilere, başka araştırmacılara da malzeme yaratır.

Bu parçadan, yazarlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)     Dilin söz varlığını geliştirdikleri

B)     Dilin anlatım olanaklarını genişlettikleri

C)     Yapıtlarıyla, yeni çalışmalara olanak hazırladıkları

D)     Dil konusunda, geniş bir bilgiye sahip oldukları

E)     Dile kazandırdıklarıma kalıcı olmaya çalıştıkları

 

www.dersimizedebiyat.org

 

Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site

 

CEVAPLAR

1. E

2. A

3. D

4. C

5. B

6. E

7. D

8. A

9. C

10. D

 

11. C

12. A

13. E

14. C

15. E

16. D

17. B

18. A

19. C

20. E

21. D

22. C

23. B

24. E

25. B

26. A

27. C

28. E

29. A

30. B

 

31. E

32. D

33. C

34. B

35. A

36. D

37. E

38. A

39. B

40. C

 

41. E

42. D

43. C

44. A

45. E