Anlatım Biçimleri – 3

ANLATIM BİÇİMLERİ – 3

1. Türkiye’de bulunan yüzlerce kelebek türünden biri Osmanlı ateşi. Bilim adamları bu türün» günümüzde yalnızca Muğla ve Antalya’da ender olarak görüldü­ğünü belirtiyor Avrupa’da dağılımı Güney Balkanlar ve Türkiye İle sınırlı olan bu kelebek türünün kanat rengi, güneş ışığının vurduğu açıya göre parlak porta­kal turuncusu ve koyu ateş kırmızısı arasında değişi­yor. Bundan kırk elli yıl öncesine kadar Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarında, özellikle küçük bataklıklarda ve sulak alanlarda yaşamını sürdürüyordu. Ancak yaşam alanını kaybeden Osmanlı ateşi artık dar bir çevrede yaşıyor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A) Öyküleme

B) Betimleme

C) Tanımlama

D) Karşılaştırma

E) Açıklama

 

2. Bolu Dağı, dört mevsimi dört ayrı güzellik olarak ya­şayan Bolu’nun yüreğidir aynı zamanda. Doğa, her mevsimde farklı düşler görüyor bu coğrafyada. Bolu’da, tepede beyaz bir gelinlik giymiş gibi duran saat kulesi, sessizce izliyor kırmızısı ak pak olan damlan. Seben’de, yayla evleri yavaş yavaş kristal bir örtünün altında sessizce kayboluyor. Bolu’da kar, beyaz bir masal gibi yağıyor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A) Öyküleme

B) Betimleme

C) Tartışma

D) Tanık gösterme

E) Örneklendirme

 

3. Sinemanın olanaklarının edebiyattan daha üstün oldu­ğunu söyleyenler var. Halbuki ne kadar başarılı da ol­sa sinemanın olanakları sınırlıdır. Etkileme gücü, inebi­leceği gerçekler görülenden öteyi pek aşamaz. Bir Hugo’yu, bir Proust’u, bir Hemingway]i okumak baş­kadır, ne kadar mükemmel olsa da onların eserlerin­den yola çıkılarak yapılan bir filmi seyretmek başka. Zaten, edebiyat dünyasının büyük, ölmez eserlerinin beyazperdede gerçekteki güzelliklere hiçbir zaman erişemediğini çeşitli örneklerden biliyoruz.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A) Benzetme

B) Betimleme

C) Öyküleme

D) Tartışma

E) Tanımlama

 

4.       Hafta sonu tatilini geçirmek için Karadeniz yollarındayız. Mavi ve yeşilin iç içe olduğu uzun bir sahil, Yollar o kadar kıvrım kıvrım ki bir ara başımız dönüyor ve mola vermek zorunda kalıyoruz. Yolun sonunda en az iklimi kadar yumuşak; dağları, denizleri kadar renkli ve hareketli insanlar… Misafir ağırlamanın verdiği heye­can ve mutluluğun, yüzlerinden okunduğu sevecen insanlar ve hafta sonu hiç bitmesin isteyen bizler… Sı­cacık yüreklerle tanışmanın verdiği farklı duygularla, çevremizi saran çocuklarla vedalaşarak geri dönüyoruz.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisine başvurulmuştur?

A)  Öyküleme – betimleme

B)  Açıklama – betimleme

C)  Öyküleme – örneklendirme

D)  Açıklama – tanık gösterme

E)  Betimleme – tanımlama

 

5.      Yazar, bazı kahramanlarını seçerek onları kayıramaz mı? Kötü romanlar bu kayırma ve yüceltme örnek­leriyle doludur. Sadece kötü romanlar mı? İyi roman­larda da rastlarız, yazarın kendi kahramanlarını kayır­masına. Dostoyevski’nin Karamazof Kardeşler’de Alyaşa’yı her fırsatta nasıl kayırdığını hatırlayalım. İvan ve Mitya hep çarpık gülerler, Alyaşa ise yüzü aydınlık olarak güler.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangile­rine başvurulmuştur?

A)  Öyküleme – örneklendirme

B)  Tartışma – örneklendirme

C)  Açıklama – karşılaştırma

D)  Betimleme – öyküleme

E)  Açıklama – tanık gösterme

 

6.       Fantastik edebiyat, bilimkurgu ya da polisiye gibi bir iki asırlık bir tür değildir. Kökü ta Odysseia’ya, mitoloji­lere dayanır. Tüm fantastik yolculuk öykülerinin ve bi­linmeyen bir dünyayı araştırdıktan sonra eve dönüp yazılan öykülerin toplamıdır fantastik edebiyat. Bilin­meyenden, tekinsiz olandan kaçmaz; tersine, onların üstüne üstüne gider. Hep yeni, keşfedilmemiş toprak­larda dolaşır, yeni haritalar çizer, akıl dışına ve doğa ötesine kolaylıkla yelken açar.

Bu  parçanın  anlatımında  aşağıda   verilenlerin hangilerinden yararlanılmıştır?

A)  Açıklama – karşılaştırma – örneklendirme

B)  Açıklama – tanık gösterme – örneklendirme

C)  Açıklama – tanık gösterme – benzetme

D)  Tartışma – örneklendirme – tanımlama

E)  Açıklama – karşılaştırma – tanımlama

 

7.       Şairlerin düzyazılarının okunması bize değişik açılar­dan faydalar sağlar. Şiirin bir labirenti andıran kar­maşık örgüsü ve kendine özgü kapalılığı içinde imgeyi gözden kaçırabiliriz. Oysa şiire göre sade bir anlatım­la oluşturulan düzyazılarda, şairin imge dünyasını net bir şekilde görebiliriz. Bunlar, şiirlerin bir açıklamasıdır anlamına gelmez; ancak yine de dikkatli bir okur, bun­larda kendine yararlı bilgiler bulabilir. Sözgelimi ben, Melih Cevdet’in imge üzerine açıklamalarından yarar­landım: “Çağdaş ozan Eki türlü bir deney süreci için­dedir. Bunlardan ilki onun doğa ve insanlık ile karşılık­lı etkileşiminden kaynaklanır. Ozanın ikinci deneyi, do­ğayı imgeye çevirmesiyle başlar,1‘ diyor ünlü şair.

Bu parçanın anlatımında aşağıda verilenlerden hangisine başvurulmamıştır?

A) Karşılaştırmaya                                 B) Benzetmeye

C) Alıntı yapmaya                                 D) Tanımlamaya

E) Kişisel görüşleri belirtmeye

 

8.       Eleştiri, yazınsal yapıtın gerçek yaşamdaki karşılığını yine dil içerisinde bulmaya çalışır. Roland Barthes’ın yaklaşımıyla, eleştiri bir yapıtın gerçekliğini açığa çı­karmak değil, dil ve konu bütünlüğünün sağlanıp sağ­lanmadığını saptamaktır. Yeni bir yapıtın kendi türün­deki söyleyişine uygun olup olmadığını bulmaktır. Yoksa eleştiri, sanatçının gerçeklere ne derece bağlı kaldığıyla ilgilenmez.

Bu parçanın anlatımında yazar, eleştiri ile ilgili dü­şüncesini inandırıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine başvurmuştur?

A) Örneklendirmeye                              B) Betimlemeye

C) Karşılaştırmaya                                 D) Benzetmeye

E) Tanık göstermeye

 9.       Dünyada kulağa en hoş gelen diller İtalyanca ve Rumcadır, diyenler var. Ancak bilenler ve dışarıdan dinle­yenler itiraf ederler ki dünyada kulağa en hoş gelen ve anlamayanları bile hayran bırakan bir dil varsa o da İstanbul’da ve devletin büyük şehirlerinde konuşulan Türkçedir. Kulağı yoracak, insanın tabiatına aykırı ge­lecek hiçbir durum yoktur Türkçede. Ne İtalyancanın birbirini takip eden “y” lerî ve şiddetli “r” leri ne de Rumca’nın peltek “z” leri ve fısıltılı “s” tekrarları vardır Türkçede.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi­ne başvurulmamıştır?

A) Tartışmaya

B) Öznel yargılara

C) Örneklendirmeye

D) Karşılaştırmaya

E) Benzetmelere

 

10.    Türk edebiyatının en güçlü ve etkin daman şiirdir. Ata-sözlerine, deyimlere, halk hikâyelerine bakın, gele­neksel oyunlarımız Karagöz, ortaoyununa bakın. Öl­çülü, uyaklı söz asıldır. Yani hepsinin de şiir üzerine temellendiğini göreceksiniz. Bugünün şiir tanımına uymasa da, destanlar manzum söylenmiş, söyleniyor. Ağıtlar yakılıyor. En güzel müzik eserlerinde bile en büyük pay, hâlâ şiirin. Bugün öteki edebiyat türleri, şi­ire yaşlandıkça değer kazanıyor.

Yazar, bu parçanın ilk cümlesindeki savını inandı­rıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine özellikle başvurmuştur?

A)  Örneklere ağırlık verme

B)  Öyküleyici anlatım yolunu seçme

C)  Karşılaştırmalardan yararlanma

D)  Konuyu tartışma içinde sunma

E)  Tanımlamalara yer verme

 

11.     Bodrum’un bozulmamış doğasıyla insanı etkileyen Çiftlik bölgesinde ağaçlar içinde bir taş ev… Bölge sa­kinlerini buraya çeken en önemli şey yörenin doğası ve bu taş ev olmuş. 2000 yılında tamamlanan evin mi­marı eski Bodrum göçmenlerindenmiş. Dış mekânlar yazlık, iç mekânlarsa kışlık yaşama biçimine uygun olarak düzenlenmiş. Evin etrafını çevreleyen çiçekler­le bezeli bahçenin gerisinde zeytin ve meyve ağaçları uzayıp gidiyor. Kısacası, yöre sakinleri bu bölgede yal­nızlığın tadını çıkarıyorlar.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi­ne başvurulmamıştır?

A) Gözlem gücüne

B) Betimlemeye

C) Nesnel verilere

D) Öznelliğe

E) Kişileştirmeye

 

12.     Eski saatler zemberekliydi. Çalışması için kurulmaları gerekliydi. Genellikle ihtiyarlar tarafından kullanılırdı. Bu saatler, denize daldırılmış tekne çapası gibi, yelek cebine zincirle sallandırılırdı. Günün bir vaktinde saa­tin kaç olduğunu öğrenmek için zincirinden tutularak cepten çıkarılır, varsa kapağı açılır, göz ucuyla bakıl­dıktan sonra yerine konurdu. Bir günü yirmi dörde bö­len bu saatlerden bir tane edinmek, zamanı saptamak bakımından kaçınılmazdı.

Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerin hangisin­de verilenlerden yararlanılmıştır?

A)  Tanımlama, Örneklendirme, betimleme

B)  Açıklama, benzetme, öyküleme

C)  Karşılaştırma, örneklendirme, öyküleme

D)  Açıklama, tanık gösterme, betimleme

E)  Tanık gösterme, tartışma, öyküleme

CEVAPLAR

1 E          

2-B         

3-D         

4-A

5-B         

6-E         

7-D

8-E

9-E         

10-A       

11-E

12-B