TYT Türkçe Deneme Sınavı – 13

TYT Türkçe Deneme Sınavı-13

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)      Seyahat yazarı, gezdiği yerlerin tabiat güzel­liklerinden, insanlarından söz eder.

B)       En eski yazı türlerinden olan gezi yazılarının özellikleri çoktur.

C)       Gezi yazıları, gezilen yerler hakkında önemli bilgiler verir.

D)      Gezi yazılarında görülenlerin bir yorumu ya­pılır ve bununla bir sonuca varılır.

E)       Bu yazarımız, edebiyatımıza gezi yazısı tü­ründe mükemmel iki şaheser bırakmıştır.

 

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)      Bu başarı, onu daha da içine kapanık yap­mıştı.

B)       İnsan bazen bu türlü çabaların bir değerinin olmadığını düşünmek zorunda kalıyor.

C)       Düştüğü durumdan onu kurtarabilmek için insan üstü bir çaba göstermek gerekiyor.

D)      Öğrencilerin başarısız olmalarının sebeple­rinden biri de planlı çalışmamalarındandır.

E)       Hukuk öğrenimini Paris’te bitirmiş, avukat ol­muştu.

 

3. Her iki sanatçı da sembolizmin etkisinde kalmış, nazım ve nesir alanında yapıtlar vermiş, şiirlerin­de ağır bir dil kullanmışlardır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)      Yüklemin çoğul kişiyle çekimlenmesi

B)       Tamlayan eksikliği

C)       Bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılması

D)      Eylemlerin çatı bakımından birbiriyle uyuş­maması

E)       Aynı tümleci alamayan eylemlerin bir arada kullanılması

 

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bo­zukluğu vardır?

A)      Köşkün denize bakan balkonunda çocuklar­la oturuyorduk.

B)       Teklif, üyelere sunuldu ve oy çokluğuyla ka­bul edildi.

C)       Kütüphane çalışması sırasında aldığım notlar, romanda kullandıklarımdan çoktu.

D)      Bu konunun ülkemize getireceği fayda ve ya­rarları düşünmek zorundayız.

E)       Radyoda çalan tatlı müzik, beni gençlik yılla­rıma götürmüştü.

 

5. (I) Eski Doğu dünyasının kültür dillerine çevrilmiş olan bu yapıt, Almanca, İngilizce ve Fransızca olarak da yayımlanmıştır. (II) Bu üç dilde çeşitli çevirileri bulunan yapıtı, ülkemizin yazın kültürü bakımından yararlı bulduğumdan, ben de Türkçeye çevirdim. (III) Birçok yerde yanıldığımı sez­diğimden, çeviriyi bitirdikten sonra eseri, profe­sör Landsberger’e göstermeyi uygun buldum. (IV) Özellikle Sümerce, Babilce ve Asurcadaki bilgisiyle tanınan ünlü profesörden, yanlışlarımı düzeltmesini rica ettim; o da hiç duraksamadan, ricamı kabul etti. (V) Landsberger, doğru çeviri yapabilmek amacıyla, özgün metinden hareketle yapıtı neredeyse yeni baştan çevirdi.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)      I. cümlede, nesnellik söz konusudur.

B)       II. cümlede, değerlendirme yapılmıştır.

C)       III. cümlede, yargı nedeniyle birlikte verilmiş­tir.

D)      IV. cümlede, öneri anlamı vardır.

E)       V. cümlede, çeviride benimsenen metot orta­ya konmuştur.

 

6. Anadolu’da yaşamış pek çok uygarlığın kültü­rünün el sanatlarına yansıması ve Türklerin bura­ya yerleşmesinden sonra bu sanatların kaybol­maması, yeni bir sentezle varlığını sürdürmüş olması, —.

Bu cümlenin sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)      el sanatlarımızın köklerinin çok eskilere dayandığını ve sosyo-kültürel zenginliğimizi gösterir

B)       Türk el sanatları konusunda birçok araştırma­cının yetişmesine katkı yapmıştır

C)       insanoğlunun, var olduğundan beri el sanat­larıyla bir şekilde uğraşmış olduğunun kanıtıdır

D)      Anadolu’nun birçok uygarlığa beşik olduğu­nun belgesidir

E)       insanlarda tanınma ve beğenilme duygusu­nun her zaman olduğuna işaret eder

 

7. Bir sanatçı aynı konuda çok sayıda ürün ortaya koyamadığında sanat dünyasından silinir gider.

Bu cümlede, sanatçıların hangi özelliği belir­tilmek istenmiştir?

A)      Evrensel konuları ele alma

B)       Yaratıcılık yönü güçlü olma

C)       Yapıtlarıyla ders verme

D)      Her düşünceye saygılı olma

E)       Özgün yapıtlar vererek kalıcı olma

 

8. (I) Liptak, masalları, halk öykülerini ve efsaneleri yeniden işleyerek eserler vermiş bir sanatçıdır. (II) Ancak zamanla araştırmacı kişiliği, yazarlığı­nın önüne geçmiştir. (III) Ansiklopedilerde ya da İnternette onun adı arandığında görülecektir ki isminin hemen önünde “araştırmacı” sıfatı yaz­maktadır. (IV) Liptak, yıllarca bıkıp usanmadan, unutulmaya yüz tutmuş eski gelenek görenekle­ri, eski inanışları araştırıp derlemiştir. (V) Sanayi­nin gelişmesiyle tamamen ortadan kalkan, yöre­sel el dokumacılığı ve geleneksel ahşap işçiliği gibi değişik el sanatlarının bilinmesi için çok sa­yıda eser vermiştir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi­leri, kendinden önceki cümlede belirtilenleri destekler niteliktedir?

A) II. ve III.                      B) II. ve V.                    C) III. ve IV.

D) III. ve V.                     E) IV. ve V.

 

9. Picasso, Stein’ın portresini kısa sürede bitirir. Stein: “Bu, ben miyim?” diye sorar. Picasso: “Madam, siz hiç doğanın aynası olan bir yapıt gördünüz mü?” yanıtını verir.

Picasso, bu sözüyle sanatçıların nasıl bir tu­tum içinde olduğunu belirtmek istemiştir?

A)      Yaşam üzerine daha çok yazmışlardır.

B)       Söyleyeceği her şeyi kendine özgü bir biçim­de söylemişlerdir.

C)       Gördüklerini olduğu gibi değil, olmasını iste­dikleri gibi betimlemişlerdir.

D)      Anlattıklarının doğruluğuna başkalarını ikna edebilmişlerdir.

E)       Kendilerini kopya etmekten kaçınmışlardır.

 

10. Bir insanın iç dünyası, dilinde kendisini açığa vurur.

Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleye en yakındır?

A)      İçinden geçenleri açıkça söylemeyenler içten pazarlıklı kişilerdir.

B)       Bir insanın konuşmasına bakılarak neler his­settiği anlaşılabilir.

C)       İnsanın ruh hâlinin, dış görünüşüne etkisi vardır.

D)      iç dünyası temiz olan insanlar, çevresindeki-lerle daha rahat iletişim kurarlar.

E)       Bir insanın ruh güzelliği bilinmedikçe o insan tam olarak tanınamaz.

 

11. (I) 27 yıl önce “Nihal Atsız Armağanı” için bir yazı hazırladım. (II) “İnel Kağan mı? Yoksa İni İl Kağan mı?” başlığını taşıyan bu yazımda Göktürk İmparatorluğu’ndan bahsetmiştim. (III) Hocamız: “Biz bugün ‘Göktürk İmparatorluğu’ diyoruz. Bu ay­rım, o devirde var mıydı, bilmiyoruz. Sen istersen ‘Göktürk İmparatorluğu’ deme, ‘Türk Kağanlığı’ de. Yanlışa düşmemiş olursun.” dedi. (IV) Araştır­malar gösteriyor ki Göktürklerde iktidarın değiş­mesi, aynı coğrafyada, aynı halk içerisinde olup bugün bir partinin seçimi kaybederek yerine bir başka partinin gelmesi gibidir. (V) Yani burada aslolan, halkın birliği ve bütünlüğüdür, onu yöneten boyların veya ailelerin değil.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi­sinde “uyarı” söz konusudur?

A) I.           B) II.           C) III.           D) IV.           E) V.

 

12. (I) İsveçli iki subay 1722’de arazide atla gezerler­ken iki üç metrelik bir Yenisey dikili taşını görün­ce şaşırdılar. (II) Çünkü taştaki işaretler kendi İsveç harflerine benziyordu. (III) Askerler: “Bu harf­ler, bizim runlara benziyor.” dediler. (IV) İsveç harflerinin, işaretlerin adı “runa” olduğu için Gök­türk harfleri veya işaretleri de “runik harf” olarak adlandırıldı. (V) Tabii ki 1722’de bunun Türkçe metinler olduğu da düşünülmedi. (VI) Thomsen, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarının Çince yü­zündeki metinlerden hareket ederek “Göktürk abece”sini çözdü.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi­sinde sözü edilen askerlerin şaşırma gerekçe­si dile getirilmiştir?

A) II.          B) III.          C) IV.          D) V.          E) VI.

  

13. Her ne olursa olsun, ünlü aktör, dünya edebiyatında

I                   II

benzeri bulunmayan, bir oyunda rol almıştı ve bile, isteye bu

III                                                    IV

oyunun içinde yer almak, her aktör gibi onu da mutlu etme

V

ye yetecek bir şeydi.

 

Bu parçada numaralanmış virgüllerden hangi­leri yerinde kullanılmamıştır?

A) I. ve III.                     B) l. ve IV.                 C) II. ve V.

D) III. ve IV.                  E) IV. ve V.

 

14.  Aşk bir kalbin içinde ağlıyor aşk

Sızım sızım sızlatıyor

Ellerinden kaçılmıyor

Virane ettin bıraktın aşk

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)      Ünsüz yumuşaması

B)       Ünlü düşmesi

C)       Ünlü daralması

D)      Ünsüz düşmesi

E)       Ünsüz benzeşmesi

 

15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlı­şı vardır?

A)      Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce birer Latin dilidir.

B)       Zamanın, insanoğlunun fiziğinde tahribat yapması doğal değil mi?

C)       Dünya kılasiklerinin çoğunu okulumuzun kütüphanesinde bulabilirsiniz.

D)      İstanbul Boğazı’ndan kılavuz almadan geç­mek yasaktır.

E)       Gölün görünümü bir kartpostalı andırıyordu.

 

16. (I) Babalar, otorite ve güçlerine rağmen “anne ve çocuklar” cephesinin karşısında, bence çoğu za­man yenik düşen ve yalnız adamlardır. (II) Anne ve çocuklar isterlerse evde babaya hareket alanı bırakmazlar. (III) Yaşamın bütün yükünü babalar omuzlar. (IV) Dışarıda bin türlü insanla uğraşır. (V) Belki günde bin kere kırılır, ruh fırtınaları yaşar, çözümsüz sorunlar içinde kıvranır. (VI) Bunları çoğu zaman sezdirmez bile ailesine.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikin­ci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

17. Tarihimizin ve edebiyatımızın en büyük dehala­rından biri olan Fatih Sultan Mehmet’in Divan’ı ile ilgili bu yayınımızı değerlendirirken, şiir çevirisin­den kaynaklanan bazı eksiklikleri göz önünde bulundurmak gerek. Eser, büyük sultanın devrini fikrî, edebî ve siyasi anlayışını ve kendini en iyi şekilde yansıtmaktadır. Fatih Sultan Mehmet’in Avnî mahlası ile yazdığı bu Divan’daki gazeller ve rubailer, diğer şiirler, sanat ve ifade üslupları açı­sından da şaşırtıcı bir zenginlik taşımaktadır. Bu bağlamda Fatih, devrinin şairlerinin şiirlerinden geri kalmayacak düzeyde şiirler söylemiştir.

Bu parçada Fatih Sultan Mehmet’in Divan’ı ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

 

A)      Yazıldığı dönem hakkında bilgi verdiğinden

B)       Çevirisinde bazı eksikliklerinin bulunduğun­dan

C)       Farklı nazım biçimleriyle yazılmış şiirler içerdiğinden

D)      Şiirlerin sanatlı bir söyleyişle oluşturulduğundan

E)       Şiirlerin hepsinin aruz ölçüsüyle yazıldığından

 

18. Okuduğum romanlarda anlatılan yerleri hep gör­mek istemiş ve ne yapıp edip oraları görmüşümdür. Paulo Coelho’nun “Veronika Ölmek istiyor” isimli romanını okuduktan sonra, sırf o mekânla­rı görmek için Ljubljana’ya gitmiş ve romanın geçtiği meydanları, caddeleri, binaları ve o şehrin insanlarını fotoğraflamıştım. Orhan Pamuk’un “Kar” romanını okurken de bir kış günü, elimde fotoğraf makinesiyle Kars’a gitmeyi çok istedim. Uzun bir tren yolculuğundan sonra ulaştığım bu şehri, karış karış gezdim.

Bu parçada yazar, kendisiyle ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A)      Okuduklarının etkisinde çabucak kaldığını

B)       Romanlarda anlatılanların doğruluğuna pek inanmadığını

C)       Okuduğu romanlarda geçen mekânları gez­mek istediğini

D)      Seyahat etmeyi çok sevdiğini

E)       Yaşananların aynen anlatıldığı romanlardan daha çok hoşlandığını

 

19. Evet. Sanatçı yaşananı olduğu gibi yansıtmaz, yansıtamaz. O, yaşananları duygu evreninde zenginleştirir, ona kendinden bir şeyler katar. Ya­şamdaki kişiler, roman kahramanı olduklarında tamamen değişmiş, farklı kişiler olmuşlardır. Sa­natçıyı başarılı kılan da aslında budur.

Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine ve­rilmiş bir cevap olabilir?

A)      Sanatçının başarısı gözlem gücünden mi kaynaklanır?

B)       Sanat yapıtı, yaşamı yansıttığı ölçüde mi de­ğer kazanır?

C)       Sanatçı, eserini oluştururken okurun beklen­tilerini dikkate almalı mıdır?

D)      Sanatçının başarısı, gerçekleri kendine göre değiştirerek yansıtmasına mı bağlıdır?

E)       Sanatçıyı başarılı kılan, olaylara farklı açılar­dan bakması mıdır?

 

20. Bu çalışmada eski Türklerin üst düzey askerî idari unvanları arasında yer alan “bilge”, “ayguçı”, “çabış”, “buyruk” ve “yargan” sözcükleri incelen­miştir. Türkçe fiil köklerinden yapım ekleriyle tü­remiş olan bu unvanlar, kültür tarihi temelinde eti­molojik (köken bilimi) açıdan ele alınmıştır. Un­vanların oluşumunda görev alan fiil kökleri, ekle­ri ve ek-kök ilişkileri ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Eski Türk kültüründe birçok unvanın Latince, Grekçe veya Arapça gibi eski kültür dilleriyle or­tak kavramlardan (bilmek, tahmin etmek, ön gör­mek, kehanette bulunmak, buyurmak vb.) türediği sonucu ortaya çıkmıştır.

Bu parçada sözü edilen çalışma ile ilgili ola­rak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmiştir?

 A)      Yazılma gerekçesinden

B)       Yararlanılan kaynaklardan

C)       Modern metodlarla oluşturulduğundan

D)      Kullanılan terimlerin köklerinin araştırıldığın­dan

E)       Bazı sözcüklerin öz Türkçe oluşundan

 

21. Berna Moran, “Edebiyat Kuramları ve Eleştiri” ile “Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış” adlı kitaplarıy­la Türkiye’de edebiyat kuramları konusundaki ça­lışmaların başlamasına ve nesnel eleştirinin geliş­mesine önemli katkılarda bulunmuştur. Moran’ın, daha önce çeşitli dergi ve gazetelerde yer alan on bir makalesi, kendisiyle yapılan beş röportaj ve söyleşileri derlenerek “Edebiyat Üzerine” adıyla yayımlandı. Eserleri, adlarının çağrışımının ötesin­de edebiyat dışındaki tarih, siyaset bilimi gibi alanlarla da ilgilenenlerin yararlanıp merakla oku­yabileceği kitaplardır.

Bu parçada Berna Moran ile ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)      Edebiyat ile ilgili teoriler üzerinde çalıştığı

B)       Genellikle roman eleştirisi yaptığı

C)       Yansız eleştiriyi benimsediği

D)      Değişik türlerde yazılar yazdığı

E)       Farklı uğraşlar ile ilgilenenlere seslenen ya­pıtlar verdiği

 

22. Sinemaya bu proje ile adım attım ben. Bu, benim ilk filmim. Tiyatro sahnelerinde çok oynadım ama açık söylemek gerekirse beyaz perde çok farklı. Benim yaşım, bazılarına göre sinema için uygun değil, ama olsun. Bu film ile sinema seti gördüm ilk defa. Kendi sesimle oynadım, ezber yaparak çalıştım. Olumlu, olumsuz olaylar ve davranışlar da gördüm elbette. Birçok teknik bilgi öğrendim, pratiklik kazandım. İleride bu deneyimlerimden yararlanacağım elbette. Diyebilirim ki bu film, —.

Bu parçanın aşağıdakilerden hangisiyle sür­dürülmesi en uygundur?

A)      yönetmenliğini yaptığım ilk film olarak benim sanat yaşamımda ayrı bir yer alacak

B)       benim gibi küçük yaşlarda sinemaya atılanla­ra bu işi başarmak için örnek olacak

C)       dublör kullanmadan film çekmenin zor oldu­ğunu gösterdi bana

D)      tiyatronun sinemadan daha zevkli bir uğraş olduğuna inandırdı beni

E)       sinema oyunculuğu için çok şey kazandırdı bana

 

 23. I. O gün öğleden sonra otelin toplantı salonun­da toplayabilecekleri bütün adamları topla­mışlar.

II. İçerdekiler, kendilerine katıldı sanarak savcıyı alkışlamışlar.

III. Kışkırtıcı konuşmalar olmuş, gece baskınları kararlaştırılmış toplantılarda.

IV. Derken hiç beklemedikleri bir şey olmuş.

V. Toplantının sonuna doğru, savcı, tek başına salona girmiş, ilerlemiş, ön sıraya oturmuş.

VI. Yine de iki yüzü ya bulmuşlar ya bulamamış­lar.

Bu cümlelerle bir paragraf oluşturulmak isten­se uygun sıralama nasıl olmalıdır?

 A)      I – VI – III – IV – II

B)       II – VI – III – IV – I

C)       I – V – III IV – VI – II

D)      I – II – III – V – IV – VI

E)       I – VI – IV – III – V – II

 

24. Necati Cumalı, yalnız roman ve öyküleriyle değil, tiyatro türündeki eserleriyle de büyük başarı sağ­ladı; oyunları en çok sahnelenen yazarlarımızdan biri oldu. Sanatçı, onlarda da kasaba gözlemle­rinden, toplumu ilgilendiren ve kendisinin önem­li saydığı olaylardan, özellikle kadını ezen Anado­lu törelerinden söz etmiştir. “Oyunlar” başlığı al­tında cilt cilt toplayacağı bu eserler haklı bir be­ğeni ile izlenmiş ve alkışlanmıştır.

Bu parçada “Necati Cumalı” ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)      Eserlerinin beklenen ilgiyi gördüğüne

B)       Birçok eserinin sahnelendiğine

C)       Tiyatro dışındaki türlerde de başarılı olduğuna

D)      Oyunlarında sosyal olaylara yer verdiğine

E)       Bazı eserlerinin yayımlanmadığına

 

25. Arkadaşlarımdan biri Anadolu şehirlerinden birini anlatan oldukça güzel bir kitap yayımladı, ilk za­manlar pek alıcısı olmadı o kitabın. Aradan üç yıl geçti. Kitap bazı kütüphanelerde yerini aldı. Arka­daşıma kitabın akıbetini sorunca yüzünün güldü­ğünü, gözlerinin parladığını fark ettim. Kitabın sa­tış rakamlarından dolayı sevinçli olduğunu anlat­tı bana. O zaman anladım ki özene bezene hazır­lanmış, belli bir düzeyin üstündeki kitaplar, bazı zamanları bekler. Önemli olan, onların bir kere gün yüzüne çıkmış olmalarıdır. Günün birinde, il­gilisi mutlaka arayıp bulur onları.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)      Nitelikli yapıtların mutlaka okur bulacağı

B)       Bazı yetkin yapıtların yayımcılardan beklenen ilgiyi göremediği

C)       Şehirlerle ilgili yapıtlar konusunda az sayıda eser yayımlandığı

D)      Her yazınsal yapıtın geniş bir okur kitlesine seslenmesinin beklenemeyeceği

E)       Bir yapıtın sanatsal değerini ancak okurların belirleyebileceği

 

26. Söylentilere dayanılarak Üsküp’teki Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Roma dönemlerine ait ola­bileceği görüşleri ileri sürülüyor. —. Çünkü arşiv belgelerine göre köprünün inşaatına 1444’te II. Murat döneminde başlanmış, köprü 1456’da Fa­tih Sultan Mehmet döneminde tamamlanmış. Üs-küp Şehir Anıtları Koruma Kurulu tarafından ger­çekleştirilen çalışmalarda köprünün tarihçesi ile ilgili Osmanlı arşiv belgelerinden hiç yararlanıl­mamış ve Türkiye’den de bilgi istenmemiş. Bu belgelerde, köprünün gerek inşaatı gerek ona­rımlarında gider ve gelirler ayrıntılı şekilde verilir­ken inşaatta hangi taş ocaklarından taş getirildi­ği dahi belirtiliyor.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin geti­rilmesi en uygundur? 

A)      Oysa sözde bilim adına ortaya atılan bu gö­rüşlerin hiçbir bilimsel dayanağı yok

B)       Onarım projesi adı altında köprünün Osman­lıya ait özellikleri yok ediliyor

C)       Yeniden inşa edilmekte olan köprü, Balkan­lardaki Osmanlı izlerini gün yüzüne çıkarıyor

D)      Hatta köprünün asıl adının Fatih Sultan Meh­met Köprüsü değil, Taş Köprü olduğu iddia ediliyor

E)       İddialar, sahte belgelerle kanıtlanmaya çalı­şılıyor

 

27. Havuzun yeşilimsi sularının kızıl yapraklarla örtü­lü olmasına bakılırsa mevsim galiba sonbahardı. Bu yaprakları seyrederken altlarında birkaç kırmı­zı balığın dolaştığını gördüm ve büyükannemin özene bezene hazırladığı ipekli entari ve yeni po­tinlerimle havuzun içinde yürüyüverdim. Etrafta bir çığlık koptu. Neye uğradığımı anlayamadan teyzem beni suyun içinden çıkarıp kucağına aldı, yukarı çıkardı. Bir yandan öpüp bir yandan azar­layarak üstümü değiştirdi.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin han­gilerinden yararlanılmıştır?

A)      Açıklama – öyküleme

B)       Tanımlama – betimleme

C)       Betimleme – öyküleme

D)      Öyküleme – tanımlama

E)       Benzetme – karşılaştırma

 

28. Romanların, şehirlerin duvarlarını yıkan, onları kafeslerinden çıkarıp başka coğrafyalara ve baş­ka coğrafyaların insanlarına sunan bir yanının ol­duğuna inanırım. Romanlar sayesinde bazı şehir­ler dünyaca tanır bir hâle gelir. Onun için bence romancılar, şehirler için büyük bir şanstır. Hele de uluslararası üne sahip bir romancının o şehri mekân eylemesinden daha büyük bir piyango vuramaz bir şehre. Örneğin S. Petersburg, Suç ve Ceza ile bir dünya kenti olmuş; Paris, ruhunu ‘Sefiller’de Victor Hugo’ya anlatmıştır, Hugo da bütün dünyaya…

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)      Bir şehri mekân olarak seçen romancıların eserlerinin daha çok okunduğu

B)       Bazı şehirlerin dünyaca tanınmasında ro­manların etkili olduğu

C)       Şehirlerin tanıtımının romanlar sayesinde da­ha kolay yapıldığı

D)      Usta sanatçıların, yaşadıkları şehri romanla­rında işlediği

E)       Dünya kenti olmuş birçok şehrin, romana do­ğal güzelliği ile konu olduğu

 

29. Türk edebiyatı, Makedonya topraklarında, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmeye başlamıştır. O dönemde Türkçe gazeteler ilk defa basılır, Devlet radyo ve televizyon kuruluşlarında Türkçe program yapılmaya başlanır. Tüm bu faaliyetlerin birikimi olarak Makedonya’da şiirler kaleme alınır. 1970li yıllarda ikinci nesil edebiyatçılar or­taya çıkar. Bu kuşak yazarlar “öz Türkçe” akımı­na uyarak yazdıkları eserlerde bu değişimin etki­si altında kalır.

Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangi­sinden söz edilmektedir? 

A)      Makedonya’daki edebiyatın gazete çevresin­de geliştiğinden

B)       Başka ulusların edebiyatlarının, Türkiye’deki sanat anlayışlarından etkilendiğinden

C)      Türk edebiyatının, Makedonya’da özellikle 70’li yıllarda gelişme gösterdiğinden

D)      Öz Türkçecilik anlayışının geniş bir sanatçı kitlesi tarafından benimsendiğinden

E)       Makedonya’da Türk edebiyatının gelişiminden

 

30. Valiliklerin, il kültür müdürlüklerinin ve belediye­lerin hatta kimi özel kuruluşların şehirlere ait ki­taplar yayımlaması, şehirlerin kimliğinin korun­masına yardımcı oluyor. Akademisyenlerin şehir­ler üzerine kalem oynatmaya başlamaları ise söz konusu şehirler için hakikaten sevindirici bir ge­lişme. Tarihî yapıtların, bir şehrin adıyla özdeşle­şen yapıların koruma altına alınması, şehir kimli­ğinin korunması konusunda yetersiz kalıyor. Çünkü şehirlerin kimlikleri, ancak yazıya geçiril­diği takdirde geleceğe kalabiliyor.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)      Son zamanlarda değişik kuruluşların şehirler­le ilgili kitap yayımladığı

B)       Bir şehri diğer şehirden ayıran özelliklerin herkesçe bilinmesi gerektiği

C)       Şehirlerin kendine özgü özelliklerinin yazıya döküldüğünde unutulmayacağı

D)      Şehirler üzerine yazı kaleme alan kişilerin akademisyen olması gerekmediği

E)       Yaşadığı şehrin tarihini herkesin bilmesi ge­rektiği

 

31. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklem ge­çişli bir fiildir?

A)      Yolun başında bir adam belirdi.

B)       Öğrenciler bu konuyu iyi anlamamış.

C)       Yeni evine bir an önce yerleşmelisin.

D)      Misafiriniz az önce uçaktan indi.

E)       Hava kararmadan eve varmalıyız.

 

32. (I) Kitapla ilgili düşüncelerimi daha önce de ifade ettim. (II) Kitap benim için bilginin kaynağı veya bilgiyi ulaştırma aracıdır. (III) Ülkemizdeki kitap okuma oranları ile ilgili istatistikler pek fazla iç açıcı değil. (IV) Ülkemizde altı kişiden biri yılda bir kitap okuyor. (V) Önce çocuklara kitap sevdir­me çalışması yapılmalıdır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisindeki altı çizili söz, ötekilerden farklı bir öğedir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

33. Etilerin başkenti Boğazköy’de ele geçen Gılgamış destanı eski doğu dünyasında yüzyıllarca tanınmış, her yerde yankılar uyandırmış, insanlı­ğın ilk yazın örneklerinden biridir.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenler­den hangisi yanlıştır?

A)      Birden fazla sıfat tamlaması vardır.

B)       Bulunma durumu eki alan sözcükler belirteç görevindedir.

C)       Zincirleme ad tamlaması kullanılmıştır.

D)      Özne ve yüklemden oluşmuştur.

E)       Yüklem ek eylemin geniş zamanıyla çekimlenmiştir.

 

34. Sizin gibi usta bir kalemle tanışacağım, aklımın ucundan bile geçmezdi.

Aşağıdakilerden hangisi yan cümleciğin göre­vi yönünden bu cümle ile özdeştir?

A)      Makalede, düşünce olarak ele alınanlar, mut­laka ispatlanmalıdır.

B)       Bu kitabın, eğitim-öğretim sezonuna yetişe­ceğini sanmıyorum.

C)       Federasyon, yarışmalara katılmayacağını ön­ceden bildirmişti.

D)      Deney yapmaktan hoşlananları laboratuvarlara aldılar.

E)       Öğrenciler her zaman kitap okumaya vakit bulamadıklarını söylerler.

 

35. Sarkacın bir ucunda ipek, bir ucunda kama Gidip geliyor ruhumla bedenim arasında Dünya ağlamakla suskunluk arasında Bir nefes, bir gülümseme kadar kısa

Yukarıdaki dörtlük için aşağıdakilerden hangi­si söylenemez?

A)      Birinci dizede, “bir” sözcükleri belgisiz sıfattır.

B)       Birden fazla ilgeç kullanılmıştır.

C)       “gülümseme” sözcüğü ad-eylemdir.

D)      “suskunluk” sözcüğü ad takımının tam­layanıdır.

E)       “geliyor” eyleminin kipi zaman bildirmektedir.

 

 

36. Türk edebiyatında takma isimler meselesi, yazar ve şair

I                                         II

lerimizin eserlerinin eksiksiz bir şekilde ortaya konmasının

III               IV      

önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.

                   V

 

Bu cümlede numaralanmış sözcüklerin hangi­sinde yapım eki yoktur?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

37. Aşağıdakilerin hangisinde, sanatçılara ilişkin açıklamayla ayraç içinde verilen nitelik birbi­riyle uyuşmamaktadır?

A)      Halk şairleri, özellikle 18. yüzyıldan itibaren, divan şairlerinden etkilenerek divan şiirinin mazmunlarını kullanmışlardır, (başkasına benzeme)

B)       Flaubert’in “Madam Bovary” adlı romanında­ki Emma Bovary denen kız hiç yaşamadı; Madame Bovary kitabı ise sonsuza dek yaşa­yacak, (kalıcılık)

C)       Bu yazar, okurlarını içinde bulunduğu dünya­dan çıkarıyor, masallar dünyasının değişik evrenine götürüyor, (etkileyicilik)

D)      Bu şair, gazellerinde anlatımda yapaylıktan kaçınmış, anlatmak istediklerini içten bir şe­kilde şiirlerine dökmüştür, (doğallık)

E)       Divan edebiyatında İstanbul’u en güzel betim­leyen şairlerden biridir Nedim, (özgün olma)

 

38. Bir aylık çalışmamın karşılığı olan üç yüz lira, o günler için hatırı sayılır bir para idi.

Bu cümle ve onu oluşturan sözcükler anlam bakımından incelendiğinde aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)      Cümlede “elindeki ile yetinme” anlamı vardır.

B)       “aylık” sözcüğü “birine, görevi karşılığı olarak veya geçimi için her ay ödenen para, maaş” anlamındadır.

C)       “karşılık” sözcüğü, “bir şey için karşı tarafa verilen başka şey, bedel” anlamındadır.

D)      “hatırı sayılır” sözü, “oldukça çok” anlamında kullanılmıştır.

E)       “gün” sözcüğü, “zaman, sıra, belli bir dönem” anlamındadır.

 

39. Şimdiye kadar özellikle öykü türünde kalem oy­natmış bu yazarın yeni kitabı “Hayatın Sessizliğinde” yi gördüğümde çok şaşırmış, yazarın yeni­lik arayışı içinde olduğunu düşünmüştüm. Zira yazar, şiirsel düz yazı ile okurlarının karşısına çı­kıyordu. Kendisiyle yapılan bir söyleşide “Haya­tın Sessizliğinde” için “O kitap, üslubumda bir dönemece işaret eder.” cümlesini okuyunca de­ğerlendirmemin yanlış olmadığını anladım.

Bu parçada geçen “üslubunda bir dönemece işaret etmek” sözüyle söz konusu yazar ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)      Her türde yazabileceğini ispat etmek

B)       Farklı anlatım tekniklerini bir arada kullanmak

C)       Aynı olayı farklı yazınsal türlerde anlatabil­mek

D)      Özgün olma çabası içinde olmak

E)       Yazı tarzını değiştirdiğini göstermek

 

40. Aşağıdaki cümlelerden hangisi ayraç içinde verilen kavramla ilişkilendirilemez?

A)      Genellikle aşk işlense de insanı ilgilendiren her şey manilerde ele alınabilir. (içerik)

B)       Mani, halk şiirinde en küçük nazım birimidir, yedişer heceli dört dizeden oluşur. (biçim)

C)       Halk edebiyatının en zengin bir türü olan tür­külerin söyleyenleri genellikle belli değildir. (anonim)

D)      Bu paragrafta yazar, önceki paragrafta ele al­dığı konunun faklı bir yönüne değinmiş. (ba­kış açısı)

E)       Bu şiirde ahenk, dize sonlarındaki eş görevli eklerle sağlanmıştır. (imge)

CEVAPLAR

1.E2.D

3.A

4.D

5.D

6.A

7.B

8.D

9.C

10.B

11.C12.A

13.D

14.D

15.C

16.D

17.E

18.C

19.D

20.D

21.B22.E

23.A

24.E

25.A

26.A

27.C

28.B

29.E

30.C

31.B32.A

33.B

34.A

35.B

36.C

37.E

38.A

39.E

40.E