TEZAT (KARŞITLIK)
- Karşıtlık, karşı olma durumudur tezat.
- Sanat olarak ise, bir cümle ya da mısrada karşıt anlamlı sözcüklerden hareketle iki zıt düşüncenin karşılaştırılmasına tezat denir.
TEZAT (KARŞITLIK) ÖRNEKLERİ
“Geç yatar, erken kalkar.”
cümlesinde “geç – erken” zıt anlamlı sözcüklerdir. Burada tezat yoktur. Çünkü burada bir fikir ayrılığı, bir çelişme söz konusu değildir.
“Güleriz ağlanacak halimize.”
dizelerinde ise tezat söz konusudur. Çünkü burada “gülmek – ağlamak” sözcükleri sadece zıt anlamlı değildir. Aynı zamanda “ağlamak – gülmek” gibi iki zıt eylemin bir insan ruhunda ve aynı zamanda olması, insanın iki duygu arasında çatışma yaşaması, insan ruhundaki karşıtlığın dile getirilmesi söz konusudur.
“Ne siyah eylemiş bu nasiyeyi (alın)
Saçımı bembeyaz eden bahtım”
Bu dizelerde “siyah alın – bembeyaz saç” sözleri ile tezat yapılmıştır. Siyah – beyaz birbirinin zıddır; ama “siyah alın”la kötü talih anlatılmak istenmiştir. Gerçekte “alın” siyah olamaz. “Bembeyaz saç” ise gerçek anlamdadır. Burada alnı siyah, saçı beyaz yapan talihtir. Yani iki zıt işi yapan talihtir. Böylece tezat yapılmıştır.
“işkence yaptıkça bana gülerdi
Benim sadık yârim kara topraktır.”
dizelerinde “işkence yapmak – gülmek” sözcükleri ile tezat yapılmıştır. Hiç kimse işkence yapılırken gülmez. Ama burada şair toprağı kazmayı işkence olarak; bu işkence sonrası topraktan çıkan ürünleri de toprağın gülmesi olarak düşünmüştür. Bu iki zıt düşüncenin bir arada kullanılması ile tezat yapılmıştır.
“Var olan yokluğun ömrünü sürüyorum
Aşklar bomboş kuruntu, hürriyetler esaret“
Bu dizede “var – yok”, “hürriyet – esaret” sözcükleri ile tezat yapılmıştır. Varken yokluğu yaşamak, hürriyetin, yani özgür olmanın esaret yani kölelik olması birer karşıt düşüncedir. Bu karşıt düşüncelerin bir arada işlenmesi ise tezattır.
“Aydınlığa koştum karanlık çıktı
Her sevgi, her vefa bir anlık çıktı”
dizelerinde “aydınlık” ve “karanlık” sözcükleri ile tezat yapılmıştır. Şair, içine düştüğü durumu, çaresizliği anlatırken tezat sanatından yararlanmıştır.
“Varlığın uçarken en şakrak çağa
Dolaştım bakıştan, nurdan bir ağa
Beni öldürmeğe ve yaşatmağa
O baygın gölgeli bakışlar yeter”
Bu dörtlükte “öldürmek” ve “yaşatmak” sözcükleri ile tezat yapılmıştır. Şair, sevdiğinin sevgi dolu bakışının kendisini yaşattığını, önemsemez bir şekilde ya da kızarak bakışının ise kendisini perişan ettiğini tezat sanatı ile anlatmak istemiştir.
“Bir varken bir yok oldu İşte dünyamızın işleri”
“Gülmek ol goncaya münasiptir
Ağlamak bu dil-i hazine gerek”
“Dünya o kadar büyük ki
Bir noktayım ortasında, ne yapsam
Bazen de o kadar küçülüyor ki dünya
Devrilecek sanıyorum kımıldasam”
“Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne
Kurşundan bir yük binmiş köpükten gövdesine“
Öyle bir devim ki, ben hakikatte pireyim
Bir delik gösterin de utancımdan gireyim
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü
Kar değil gökyüzünden yağan, beyaz ölümdü
Hangi pencereye koşarsan koş
Aynı siyah güneş gökyüzünde
Ak alnında kara duran yazımı
Ardında bir beşik bırakır her giden tabut
Taçlar bile cihanda eğilen başlarındır.
Niçin bir damlacık göğsünde bir umman buruşandır?
Ya gezen bir ölü yahut gömülen bir diriyim
Mumyadır canlı da cansız da bu kabristanda
Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı
Dağlar çiçek açar Veysel dert açar
Kuru idik yaş olduk ayak idik baş olduk
Kanatlandık kuş olduk uçtuk elhamdülillah
Kara sevdaya tutulmuş bir taze
Henüz yaşıyor ölü değil
Ama canlı cenaze
Ahmet Necdet