2015 YGS TÜRKÇE SORULARI
BU TESTİ ONLİNE ÇÖZMEK İÇİN TIKLAYINIZ
1. Osmanlıların yetiştirdiği büyük sanatkârlar, icra ettikleri sanatı Hakk’a ulaşabilmenin bir aracı olarak görmüştür. İslam ahlakı ile yoğrulmuş ve nice gün doğumlarını arkasında bırakmış olan bu derin ve yüksek sanat algısının, günümüzde anlayanı ve talep edeni ne yazık ki bir elin parmakları kadar az kalmıştır.
Bu parçadaki altı çizili sözle sanat algısına yönelik olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Büyük bir emek sonucu meydana gelmesi
B) Geniş bir boşluğu doldurması
C) Farklı anları bir bütün hâline getirmesi
D) Uzun süre devam etmiş olması
E) Geniş kitlelerde merak uyandırması
2. İçtenlikle yaşama sevinci içinde olan, güler yüzlü Anadolu insanı günlük hayatını, sevincini, hasretini türkü yapar kendisine. Kimsenin bilmesini istemediği inancı, sevdası; gönlünde buram buram tüten umudu… Hepsi türkülerin görünmez heybesinde taşınır.
Bu parçadaki altı çizili sözle türkülerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Halkın sırlarını ve yaşadıklarını saklaması
B) Güncel sosyal olaylara tanıklık etmesi
C) Gelenek ve görenekleri günümüze aktarıp koruması
D) Halkın duygu ve düşüncelerinden beslenmesi
E) Dilden dile gönülden gönüle dolaşması
3. Yüksek maliyetlerle inşa edilen ve şehir mimarisinde hacimli bir yer kaplayan yapıların, — yapılmasının en çözümsüz yanı; yapıldıktan sonra çok büyük bir gayret olmazsa eğer, aynı çirkinlikle onlarca hatta yüzlerce yıl orada kalması ve genel manada manzarayı bozmasıdır.
Bu cümlede boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) geleneksel mimariyle yoğrulmamış olarak
B) çevre düzenlemesi iyi tasarlanmadan
C) rengârenk boyaların oluşturduğu farklı desenlerle
D) Batı mimarisine özenilerek
E) şehirden ve şehrin geleceğinden kopuk bir tasarımla
4. Şair, geleneğin sürüp giden hazır düşünme kalıplarını parçaladığı zaman gerçek parıltıyı, yani iyi şiiri elde edebilir.
Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir alanında sağlam bir yer edinebilmenin ön şartı, kendini geliştirmektir.
B) Bir şair için nitelikli ürünler ortaya koymanın yolu, alışılmışın dışına çıkmaktır.
C) Şiirde sesini duyurmak isteyen bir genç sanatçı, kendinden öncekileri aşmalıdır.
D) İyi şair olmanın yolu, başkalarını besleyecek kaynaklar ortaya koymaktır.
E) Şiirde yerleşik olan anlayışları yıkmak, genç sanatçılar için zordur.
5. Kavakların alerjik polen üreterek insan sağlığını olumsuz etkilediği yönündeki yaygın inanış, son bilimsel çalışmalarla yerini farklı görüşlere terk etmiştir.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kavakların alerjik polen üretmediği, son bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.
B) Alerji bilimi araştırmaları, kesin sonuçlar verebilecek kadar ileri değildir.
C) Bilimsel gerçeklerle halk inanışları arasında ciddi bir çelişki vardır.
D) Hangi bitkilerin alerjiye neden olduğu konusunda bilgi kirliliği söz konusudur.
E) Alerji araştırmaları sonucunda, benimsenmiş bazı bilgiler değişmektedir.
6. Tarihi XVIII. yüzyıla kadar uzanan ve UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Safranbolu Evleri, Türk mimarisinin önemli örneklerindendir.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Safranbolu, Türk mimarisinin en önemli örneklerine ev sahipliği yapmaktadır.
B) Safranbolu Evleri, Dünya Kültür Mirası Listesi’ne yeni dâhil edilen mimari yapılar arasında yer almaktadır.
C) UNESCO, tarihî Türk mimarisine her geçen gün daha fazla ilgi göstermektedir.
D) Safranbolu Evleri’nin geçmişi birkaç yüzyıl öncesine kadar uzanmaktadır.
E) UNESCO, geleneksel Türk mimarisini araştırmak için önemli projeleri desteklemektedir.
7.
(I) “Bir şiiri ilk okuyuşta anlıyorsanız o, şiir değildir.” der İlhan Berk. (II) Burada söylenmek istenen, şiirin anlamsız olduğu değil, şiirdeki imgenin ve anlamın yalnızca aklımızla kavradığımız anlamı aştığı ve bu anlama ulaşabilmek için aklımız kadar sezgilerimizi de kullanmamız gerektiğidir. (III) Bir örnek vermek gerekirse “Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.” dizesiyle yalnızlığı imgeleyen Cemal Süreya’yı yalnızca akılla kavramak isteyen okur şöyle diyebilir: “Yalnızlık boşluk gibi bir şey, bomboş bir yer yani!” (IV) Oysa bu dizenin imgelediği şey “bomboş” yalnızlık değil, düzlüktür; tekdüzelik ve yavanlıktır. (V) Dahası, bu dizenin neyi imgelediğini sözcüklerle anlatmaya çalışmamız, anlamsız değilse de kesinlikle yetersiz kalmaya mahkûmdur.
Şiir ve imge ilişkisinin anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir şaire ait düşünceye yer verilmiştir.
B) II. cümlede, daha önce ifade edilen bir yargının açıklaması yapılmıştır.
C) III. cümlede, şiirdeki anlam örgüsünün dayanakları belirlenmiştir.
D) IV. cümlede, anlamla ilgili bir yanılgı düzeltilmiştir.
E) V. cümlede, imgenin şiirdeki etkisine dair bir yargı ortaya konmuştur.
8. (I) Tire’ye gidince camileri görmeden sakın dönmeyin. (II) Çoğu XV. yüzyıla ait olan camilerin gerek kubbelerinde gerekse minarelerinde tuğla işçiliğinin en güzel örneklerini bulabilirsiniz. (III) Bu minarelerin kimi “zencirek formu”yla kimi de “çam kozalağı” tarzında yapılmış. (IV) Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Tire’nin daracık sokakları “el sanatları müzesi” sanki. (V) Bu yaşıma rağmen bazı eşyaların nasıl yapıldığını ilk kez orada gördüm. (VI) Örneğin semerin, urganın ve keçenin yapılışını, bunların son ustalarını izleyerek öğrendim.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, ziyaretçilere yönelik bir öneride bulunulmuştur.
B) II. cümlede, bazı yapılarda hangi malzemenin kullanıldığı belirtilmiştir.
C) III. cümlede, yapılarda kullanılan yapım tekniklerinden söz edilmiştir.
D) IV. cümlede, tarihî yapılarla ilgili bilgi verilmiştir.
E) VI. cümlede, önceki cümlede belirtilenle ilgili bir açıklama yapılmıştır.
9. (I) Çocuk, anne babasını örnek alarak, onlarla özdeşleşerek kişilik geliştirir (II) Gerçekten çocuklukta anne babaya benzemek çocuğa yetmektedir. (III) Çünkü çocuğun gözünde anne babası en akıllı, en yanılmaz kişilerdir. (IV) ilkokul çağında ise öğretmen en iyi, en üstün örnektir onun için. (V) Ergenlik döneminde anne baba artık kusursuz örnek olmaktan çıkar. (VI) Genç; eleştirici gözle baktıkça beğenmediği, kendine aykırı gelen pek çok özellik bulmaya başlar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren çocukta, anne babasıyla ilgili düşünce değişikliğinden söz edilmektedir?
A) II. B) III. C)IV. D) V. E) VI.
10. Edebiyat tarihi; edebî eserlerin kronolojik bir sıra içinde oluşturdukları (I) ve birbirleriyle ilgisi olmayan eserler yığını değil, edebî olarak şimdiki zamanda yaşayan (II) sanat eserlerinin oluşturduğu organik bir bütünün sonucudur. (III) Bu organik bütün içinde yer alan sanat eserleri, birbirine benzeyen (IV) nitelikleriyle belli bir kültürün ve o kültürün ait olduğu medeniyetin oluşturduğu bir edebiyat geleneği 8V) meydana getirir.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerin hangisinde birden fazla ses olayı vardır?
A) I. B) II. C)III. D) IV. E) V.
11. (I) Roman kahramanları; gerçek dediğimiz insanlar gibi hatta onlardan daha çok düşünen, sevinen ve acı duyan kişilerdir. (II) Onların da bizim gibi yaşadıklarını hangimiz düşünmedik ki? (III) Dünyamız, hayalî dediğimiz ancak hakikatte bizden daha canlı olan roman kişileriyle doludur. (IV) O kişiler aramızda dolaşıp dururlar. (V) Hele sıkıntılı zamanlarımızda aradıklarımız onlardır fakat roman kahramanları bütün gerçeklikleri ile asıl kendilerini ortaya çıkaranlar için vardır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bağlaç vardır.
B) II. cümlede, edat kullanılmıştır.
C) III. cümlede, birinci çoğul iyelik eki almış sözcük vardır.
D) IV. cümlede, işaret zamiri kullanılmıştır.
E) V. cümlede, dönüşlülük zamiri vardır.
12. (I) Mimari, heykel, resim, müzik, edebiyat olmak üzere beş ana daldan oluşan güzel sanatlar, insanın ve insanlık tarihinin inkâr edilmez bir gerçeğidir. (II) Hangi çağa, hangi coğrafyaya, hangi milletin tarihine bakarsanız bakın, sanat hep var olmuş. (III) Belki güzel sanatlardan bazıları öne çıkmış, bazıları nitelikleri yönüyle bugünkünden farklılıklar göstermiş ama sanat hep var olmuştur. (IV) Çünkü sanat, insan ruhunun vazgeçilemez aşklarından biri olan güzelliği esas alan bir insan faaliyetidir. (V) Güzelliğin; insan eli, dili ve sesinde var olan somut hâlidir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin yüklemi, belirtili isim tamlamasından oluşmuştur.
B) II. cümlede, soru sıfatı kullanılmıştır.
C) III. cümlede, belgisiz zamir özne görevindedir.
D) IV. cümle, isim cümlesidir.
E) V. cümle, bağımlı sıralı bir cümledir.
13.
Bana kalırsa “Edebiyat eserleri ne zamandır okurların arzusuna göre biçimlendirilir oldu (I)” diye sormanın zamanı geldi (II) Ortada aslında aynı noktada buluşan iki cevap var (III) Birincisi, popüler edebiyat ürünleri ulaştıkları okur sayısını gerekçe gösterip nitelikli edebiyat ürünleri arasında (IV) yer almayı beklemeye başladığından beri (V) İkincisi, edebiyat gerçek değerini kaybedip pazarlama ürünü olduğundan beri.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine herhangi bir noktalama işareti koymaya gerek yoktur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
14. Bu soru iptal edilmiştir.
15.
I. Salep üretimi için yapılan orkide toplayıcılığında kullanılan yöntemler acı faturaları ortaya çıkarmaktadır.
II. Türkiye’de de orkidelerin korunmasıyla ilgili girişimler yapılmıştır.
III. Ülkemizde orkide sayısının azalması bir yana, bazı türler, uzun aramalara rağmen artık bulunamamaktadır.
IV. Orkideler Avrupa’da koruma altına alınmış bitkilerdir.
V. Ancak bu girişimlere rağmen Türkiye’de her yıl 120 milyon orkide, salep yapımı için toplanmaktadır.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
16.
I. Çevremizde zaman zaman yaşlı insanların, işe yaramayan mobilyalarını atmak istemediğine şahit oluruz.
II. Bu yaşlıların yetişkin yaştaki çocukları ise ana babalarının bu tavrını anlamakta güçlük çekerler.
III. Eskimiş komodinlerinden, kontrplakları çıkmış dolaplarından, yüzü aşınmış koltuklarından vazgeçemezler.
IV. Bazen o eski eşyaları oldubittiye getirip atar, yerine yeni ve sağlam mobilyalar koyarlar.
V. Oysa bu eşyalar, yaşlıların benliğinin bir parçası, geçmiş yaşamlarının bir özetidir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?
A) I. ile II.
B) II. ile III.
C) II. ile V.
D) III. ile IV.
E) IV. ile V.
17. (I) Birkaç üniversiteden araştırmacıların ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda laboratuvar ortamında kök hücre üretmek için kullanılabilecek yapay kemik iliği üretildi. (II) Doğal kemik iliğinin sahip olduğu yaşamsal özelliklere sahip olan yapay ilikten yakın gelecekte lösemi hastalığının tedavisinde yararlanılabileceği belirtiliyor. (III) Alyuvarlar veya bağışıklık hücreleri gibi kan hücreleri, kemik iliğindeki kök hücreler tarafından devamlı olarak yenileniyor. (IV) Lösemi gibi hastalıklarda, hastanın yapısı bozulmuş hücrelerinin yerini sağlıklı kök hücreler alıyor. (V) Dünyada bu tür hastaların ihtiyacına cevap verebilecek sayıda bağış olmaması önemli bir sorun. (VI) Kök hücrelerin çoğaltılmasıyla bu sorunun giderilebileceği düşünülüyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
18. (I) Yaşatmaya çalıştığım romanlar bir gün sahiden yaşamaya karar verdiler. (II) Üstelik hesap da soruyorlardı. (III) Her Gece Bodrum, aynı adı taşıyan bir tatil kasabasında neler bulduğumu soruyor; Ölüm ilişkileri’yse “Günlük hayattaki ilişkilere hiç değinmeyecek miyiz biz?” diye öfkeli öfkeli söyleniyordu. (IV) Çehov’un Martı’sında geçen bu sözle ince bir aşk üçgeni kuracaktım. (V) Cehennem Kraliçesi’ne gelince bu Fellini Visconti havasından ne zaman kurtulacağımın tasasına düşmüştü. (VI) Bir Akşam Alacası ise söyleyecekleri için sırada bekliyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
19. (I) Özgün imgelerle şiir yazılması ve ozanın o imgelere yaslanarak sesini bulması, kuşkusuz başarıdır. (II) Ama bence, imgesiz, olağan bir içerikle sadece bilgi veren gelişigüzel bir özden şiir üretmek daha büyük bir başarıdır. (III) Çünkü böyle bir şiirde imgeler dünyasına sığınmak söz konusu değildir. (IV) Ama bunu da aşan bir başarı yok mudur? (V) Bana sorarsanız var: O da, o güne dek eskitilmiş, ağızlarda sakız olmuş, bayağı diyebileceğimiz bir içeriği şiire dönüştürmek olsa gerek.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, düşüncenin akışına göre, “Büyüyü oluşturan, salt, sözcüklerin dizimidir.” cümlesi getirilmelidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
20. Başrol oynamak önemli miydi derseniz benim için önemli değildi. Şehir Tiyatrosu’nda çalışırken sinemayı hiç önemsemiyordum. Arada ek iş olsun diye, sinemada figüran rollerine çok çıktım. Dans eden kalabalığın arasında, kahvede oturan, mafya liderinin dövdüğü biri… Arzu Film’de 1975 yılında Hababam Sınıfı’nda Badi Ekrem’i oynamamla birlikte yepyeni bir dönem başladı. İlk başrol teklifi de geldi Ertem Eğilmez’den. Benden kırsal kesimdeki uyanık adam tiplemesini başrolde canlandırmamı istedi. Ben de sadece istediğim projelerde yer alacağımı söyledim. Namuslu filmi de öyle çıktı. Ondan sonrası da geldi; Değirmen, Muhsin Bey, Selamsız Bandosu ve Eşkiya’ya kadar…
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Amaç-sonuç ilişkisi
B) Öyküleme
C) Eksiltili cümle
D) Benzetme
E) Devrik cümle
21. Artık çoğu şeyin arasında fark kalmadığından mı yoksa farkları göreceğimizden emin olmadıklarından mı nedir, çoktandır dergilerde, benzer iki resim arasındaki yedi farkı bulmamızı istemiyor kimse bizden. Oysa biz, birbirinin aynı görünen iki resme baktığımızda, “Aralarında bir fark yok!” deyip geçmez, farkları bulup çıkarır, neşeyle çıktığımız basamakların bizi götürdüğü yerde bir cümlenin altını çizerdik: Benzerlikler yanıltır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır?
A) Açıklamaya başvurma
B) Örneklere yer verme
C) Alıntıdan yararlanma
D) Koşul öne sürme
E) Soyut kavramları somutlaştırma
22. Bir sanatçının doğal çevresi, elbette içinde yaşadığı ülkedir. Onun bu çevreyle içten bağlantılı olmaması düşünülemez kuşkusuz. Ancak konu, tek başına estetik bir değer taşımadığından, nereden alınırsa alınsın sanatçının yaratıcı kişiliğiyle kaynaşarak sanat eserine dönüşür. -—.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Dolayısıyla yabancı bir konuyla yerli bir eser vermek her zaman mümkündür
B) Yani estetik yaratımı besleyen güç, sanatçının bağlı olduğu gelenektir
C) Başka bir deyişle, eserin belirleyeni yazarın yaşadığı çevredir
D) Kaliteyi elde etmek ancak bu yolla mümkündür
E) Bu bakımdan sanatçının başarılı olması işlediği konuya bağlıdır
23. Şiirden söz ederken onu edebiyat ötesi veya edebiyat üstü bir konuma yerleştirenlere rastlanır öteden beri. Bir yanıyla doğrulanabilir bu yaklaşım. Şiiri “edebiyat”ın gövdesinden taşıran, musikinin veya matematiğin sonsuz arayış hizasına yaklaştıran kimi özelliklerden söz edilebilir. Gelgelelim, onu büsbütün “edebiyat”ın üstüne, ötesine yerleştirmeye çalışmak özünü ve varoluş şartlarını çarpıtmak anlamını da taşıyabilir. En iyisi, —–
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) şiirin edebiyat alanından uzaklaşmasına neden olan etmenlerin peşinden gitmektir
B) taşkın özelliklerini kabul etmekle birlikte şiirin bir edebiyat türü olduğu üzerinde uzlaşmaktır
C) şiiri biçimsel yönden kusursuz bir yapıya kavuşturup okurun beğenisine sunmaktır
D) edebiyattan öte bir düzeye yükseltirken şiirin asıl gayesi okuyucunun beğenisini elde etmektir
E) sonrasını ve öncesini belirlerken şiirin diğer disiplin alanlarından nasıl etkilendiğini araştırmaktır
24. Çok sayıda okuyucusu olmayan her edebî eseri büyük saymak aklımdan geçmez. Ama itiraf edeyim ki zamanımızda yüzbinlerce satan kitaplardan çok, daha az alıcısı olanlara güvenim vardır. Basılır basılmaz çok satılan kitaplar bende hep kuşku uyandırmıştır. Bunların büyük bir kısmı, uyandırdıkları ilgiyi bir esere ölümsüzlük kazandıran biçim ve öz üstünlüklerine değil, o anda gündemde olan türlü sanat dışı oyunlara borçludur. Bunlar sıcaklıklarını kaybedince eser de unutulup gider. Edebiyat tarihi bunların kalıntılarıyla doludur. ——–
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Bu nedenle, bir eserin çok okunması bir değer ölçütü sayılamayacağı gibi okunmaması da değersizlik ölçütü sayılmaz
B) İşte bu yüzden kimi eleştirmenlerin edebiyatı güncelden uzak tutma düşüncesine katılmıyorum
C) Zaman içinde böyle eserlerin okuyucusu sayıca azalır ama asla tükenmez
D) Kuşkusuz her okuyucunun sanat eserinden bir beklentisi vardır, sanatçı bu isteğe kayıtsız kalamaz
E) Bu nedenle, iyi bir eserin, er veya geç gerçek okuyucusunu bulacağına inanıyorum
25. Bir ülkenin edebiyatıyla o ülkenin toplumsal yapısı arasında sıkı bir etkileşim vardır. Edebî eserleri toplumsal açıdan değerlendiren eleştirmenler ve edebiyat kuramcıları, sık sık bu gerçeğin altını çizerler; edebiyatla toplumsal değişmeler arasındaki ilişkiyi vurgularlar. Toplum hayatında oluşan her türlü değişimin edebî ürünlere de yansıyacağını kanıtlamaya çalışırlar. Toplumsal hayatı, edebî ürünlere doğrudan etki eden ve onları biçimlendiren temel etkenlerin başında sayarlar.
Bu parçadan çıkarılacak en kapsamlı yargı aşağıdakilerin hangisidir?
A) Yazarlar, eserleri aracılığıyla yaşadıkları toplumu biçimlendirirler.
B) Edebî eserler, toplumsal durum ve gelişmeleri yansıtır.
C) Yazarlar, eserlerinde öznel görüşlerini açıklarlar.
D) Bir ülkedeki toplumsal olaylar, aydınlarca izlenmelidir.
E) Edebî eserler, gerçeklerin gözlenip yorumlanmasıyla oluşur.
26. Gençken, yazdıklarına daha bir güvenir, onları önemser şair, ayıklamak değil çoğaltmak ister dizelerini: “Biraz daha yazmalıyım… Daha, daha…” diye düşünür. Sanır ki ne kadar çok yazarsa o kadar ağırlıkla kanıtlayacaktır kendisini. Şiirini önemserken kendini önemsemektedir aslında: Bütün güzel dizeleri o yazmıştır! Oysa yaşlandıkça yazdıklarını daha fazla irdeleyip onlar üzerinde daha çok düşünür.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şair olgunlaştıkça daha titiz ve seçici bir kimliğe bürünür.
B) Şairler kendi şiirleriyle ilgili gerçekçi değerlendirmeler yapamazlar.
C) Şairi şiir yazmaya iten asıl neden kendini benimsetme düşüncesidir.
D) Gençlik döneminde yazılan şiirlerin kalıcılık oranı yüksektir.
E) Şairlerin okur kitleleri dönemsel olarak değişmektedir.
27. Çocukluğum, ıssız olmasa da ulaşılması güç olan Anadolu kasabalarında geçti. Annem bana kitap sevgisini aşıladığında daha okumayı sökmemiştim. Oralarda kitap edinmek kolay değildi, ulaşabildiklerimi “kutsal emanet” bellerdim. Ortaokuldan itibaren okul kütüphanelerinin genellikle tek ziyaretçisi olurdum. İşte o an ben “kütüphanenin efendisi”ydim. Böyle bir yer açma düşüncesi, bende o günlerde bilinçaltıma sızmış olmalı. Özel kitap avcılığım ise otuz beşimden sonra başladı, bilgi ve maddi birikimim hazır olunca.
Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Kitapla ilk olarak ne zaman karşılaştınız?
B) Kütüphane kurma fikri sizde nasıl oluştu?
C) Çocukluk dönemlerinizde kitaba ulaşmak niçin zordu?
D) Kütüphane kurmak için nasıl bir hazırlık yapmak gerekir?
E) Şimdiki kütüphanelerle eski dönemdekileri karşılaştırabilir misiniz?
28. Günlük küçük dertlerimizi önemsemez görünüp kendimizi “büyük sorunların” adamı olarak göstermek çoğumuzun zaaflarındandır. Kendi “küçük sorunlarını” halledememiş olmamızın hıncını, kendimizi büyük sorunlara adamış gibi gösterip böbürlenerek çıkartmaya çalışırız sanki. Gündelik, küçük sıkıntılarımızdan söz açmak bizi küçük düşürür, öyle mi?
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Büyük sorunları çözme çabalarımızın önündeki en büyük engel küçümsediğimiz gündelik sorunlardır.
B) Kendimizi büyük sorunların çözümüne adarken küçük sorunlarımızı görmezlikten gelmemeliyiz.
C) Küçük sorunlarla uğraşarak sorun çözme becerisini geliştirmek, insanları olduğundan büyük gösterir.
D) Sorun çözme becerisi olmayan bazı insanlar, kendilerini kabul ettirmek için sorunsuzmuş gibi görünürler.
E) Büyük sorunlar, çözmekten kaçındığımız küçük sorunların bir kar topu gibi büyümesinden oluşur.
29. Bir yazar olarak tercihim okura iç huzuru vermek veya vermemek düşüncesinden çok, onu eğlendirmektir. Bazen uçan halı sererim öykünün tabanına ve okur, gönlünce istediği yere gider; olayların akışı gökyüzü gibi her an değişebilir, türlü sürprizlere açıktır daima. Böylesi hoşuma gidiyor, çünkü hayal gücü bir mağara gibidir, derinliğini bilmezsiniz ve okuru, bu derinliğe ne kadar inebileceği konusunda küçümsememek gerek. Asıl heyecan buradadır yani bazen sonunu bilmek iyidir, bazen de sonunu bilmeden yaşamak.
Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur?
A) Her öykünün varmak istediği bir yer mutlaka vardır, diyebilir miyiz?
B) Bir yazar olarak eserlerinizde endişeyi mi, heyecanı mı uyandırmak istersiniz?
C) Bir öykünün sonunu bilmek, o öyküyü okuyanı sakinleştirmektedir. Bazı öykülerinizin bu nitelikte olmadığını söyleyebilir misiniz?
D) Öykü bittiğinde kahramanın başına geleceklerle ilgili okurun kafasında soru işaretleri kalıyor mu?
E) Öykü kahramanlarınız sevecen bir dille kendilerini sorgulamaktadır. Bu durum bireyin kendisine ve dünyaya katlanabilmesinin bir yolu mudur?
30. İngiliz asıllı yazar Christopher Isherwood’un yarı otobiyografik eseri Hoşça Kal Berlin; 1930’lu yılların Berlin’ini, Almanya’nın o günkü durumunu altı hikâye etrafında anlatan ilginç ve önemli bir eser. Yaşantılarını Hoşça Kal Berlin’de görselliği gözeten bir anlatımla romanlaştırmış yazar. Kısa sahnelerden oluşan, hızlı ve tempolu olayların kenarında duran bir gözün egemen olduğu bu sinematografik üslup, yazarın romancılığının en önemli teknik özelliği olarak gösteriliyor.
Bu parçaya göre Isherwood’un eseri okuru;
I. kuşak çatışmaları,
II. gerçeklik,
III. kişisel birikimler
konularından hangileriyle buluşturur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
31. Çevresi acılar içinde kıvranırken sanatçının, mutluluk şarkıları söylemeye dili varmaz. Bütün acıları kendi acısı bilmeyen kişiye sanatçı denemez. Romantizmin “En iyi yazar, kuş gibi öten yazardır.” görüşünü Sartre, elinin tersiyle iterek şöyle der: “Yazar kuş değildir.” Evet, yazar kuş değildir. Yazar niçin yazdığını bilmek zorundadır. İnsan olmanın bir gereğidir bu.
Bu parçadan hareketle sanatçılarla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?
A) Toplumun bütün acılarını kendi yüreğinde duymalıdır.
B) Toplumdaki gelişmelere ve değişmelere kayıtsız kalmamalıdır.
C) Her zaman gerçekçi olmalı ve neyi, hangi nedenle söylediğini bilmelidir.
D) Toplumun sıkıntılarını unutturmak için umut dolu şeyler söyleyebilmelidir.
E) Öncelikle içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olduğunu unutmamalıdır.
32. Kendisini yazdıracak olan şeyi bulduktan sonra iç içe geçen iki sorun yaşıyorum. Birincisi öykünün ilk cümlesi, diğeri bu öyküyü kim anlatacak? Yazar mı, tanık olan mı, yaşayan mı? Genellikle birinci tekil kişi ağzından anlatmayı tercih ediyorum. Yazdıklarıma asla acımıyorum. Bu yüzden bir öykü için yüzlerce sayfa yazsam da geriye pek az sayfa kalıyor. Benim için öykünün başlangıcını yazmak bir işkence, sonunu yazmak ise gerçek bir haz. Galiba sondaki hazzı yaşamak için baştaki işkenceye katlanıyorum.
Bu parçada kendisinden böyle söz eden bir yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Üslup konusunda hassas davranmaktadır.
B) Yazdıklarına karşı eleştirel bakabilmektedir.
C) Bireysel konulara ağırlık vermektedir.
D) Anlatıcı kimliğini önemsemektedir.
E) Amacına ulaşma yolunda sıkıntılara katlanmaktadır.
33. Şiirlerle başlayan bir yolculuktu benimki. Onun dillerde gezen dizeleri, bir yerlere kaydedilen sözleri ilgimi çekmişti her zaman. Çevirileriyle buluştuğumdaysa onunla ilgili pek çok şeyi öğrenmiştim. Zamanın dönüşümünü anlatan şairin yaşamındaki renklilik, yazıda gezindiği yerleri ortaya çıkarma serüvenini de anlatıyordu bana. Şiirine bakarken dipten akıp giden zenginliği hissediyordum. Ama adım attığı düzyazıda, bambaşka bir seyrin kapılarını açması için biraz beklemem gerekiyordu.
Bu parçada sözü edilen yazar ve eserleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yabancı dilden tercümeler yaptığı
B) Anlam derinliğine önem verdiği
C) Eserlerinde yaşamından izlere rastlandığı
D) Şiirdeki başarısını öteki türlerde de gösterdiği
E) Belleklerde bir yer edindiği
34. – 35. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) Sanat ve edebiyat kültürü ve buna bağlı olarak medeniyet şuuru Tanpınar kadar geniş olan, çok az sanat adamımız vardır. (II) Nitekim yazar, çeşitli vesilelerle söylediği “devam ederek değişmek, değişerek devam etmek” ilkesini benimsemiş ve medeniyet kriziyle başlayan yeni edebiyat hareketinin öne çıkardığı yeni değer hükümlerini, geçmişle bağlantı kurarak açıklamaya çalışmıştır. (III) Bu arada bazı kültürel motiflerin de bu devamlılığı sağladığını tespit etmiştir. (IV) Eserlerini Batılı gibi ele alan ve bir kimlik bunalımına yol açan kültür çevreleri karşısında yazar çoğu zaman bağımsız kalmayı başarır. (V) Böylece, medeniyet şuurunun gereklerine uyarak, üzerinde durduğu “devam” fikriyle de hem geleneğin gücünü hem de sanat ve kültürün onsuz değer ifade edemeyeceğini büyük bir açıklılıkla ortaya koyar. (VI) O yüzden de gelenekten söz edildiği ve ondan faydalanmanın tartışıldığı bir dönemde yeniden okunması anlamlıdır.
34. Bu parçadan hareketle Tanpınar ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Millî bilinçten uzaklaşan kültür çevreleriyle ortak hareket etmemiştir.
B) Edebiyat alanındaki yenilikleri geçmişle ilişkilendirerek değerlendirmiştir.
C) Sanat ve kültürün gelenekten kopmaması gerektiği düşüncesini savunur.
D) Türk edebiyatının Batılı ölçütlere göre incelenmesinde öncülük etmiştir.
E) Sanatın gelenekle ilişkisi konusundaki düşünceleri geçerliliğini korumaktadır.
35. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, kendinden sonraki cümlede belirtilen yargının nedenini açıklamaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
36. – 37. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Günümüzde bilim ve teknoloji alanındaki yenilikler sona ermiş değildir. Bu yenileşme çok hızlı artmıştır ve insanlar günden güne yenilikleri takip etmenin boşuna bir çaba olduğunu düşünmeye başlamışlardır. Bilimsel-teknolojik devrimden önce sanayi, geleneksel yaşama biçimlerinin yerine endüstri toplumunun şartlarını getirmek gibi bir hedef sahibiydi. Fakat bugün herhangi bir teknolojik araç veya fabrika 5-6 yılda modası geçmiş hâle gelebilmektedir. Bu değişme de bilimsel ve teknolojik alanda insan bilgisinin sürekli ve hızlı biçimde artmasıyla sağlanmaktadır. Bu bakımdan araştırma, laboratuvar çalışması, teorik hazırlıklar birinci sırada öneme sahip olmuştur. Ne var ki araştırmacılık düzeyindeki teorik çalışmalar, bilimsel-teknolojik bilgi piramidinin en üst katını oluşturur. Uygulamanın yerine getirilmesi, uygulamaya konmuş aygıtlar kompleksinin çalıştırılması ve korunması ise ayrı ayrı bilimsel ve teknolojik çalışma alanlarıdır.
36. Bu parçada bilim ve teknolojinin aşağıdaki özelliklerinden hangisine değinilmemiştir?
A) Hızlı bir biçimde aşama kaydettiğine
B) Bazı olumsuz sonuçlar doğurduğuna
C) Geleneksel düşünce tarafından tepki gördüğüne
D) Bilgi artışıyla paralellik gösterdiğine
E) Yenileşmeyi de beraberinde getirdiğine
37.
I. Yenileşme
II. Gelişim süreci
III. Günlük hayata etkisi
IV. Geliştirme maliyeti
Bu parçada bilim ve teknolojinin yukarıdakilerden hangisiyle bağlantısından söz edilmemiştir?
A) Yalnız I
B) Yalnız IV
C) I ve II
D) I ve III
E) III ve IV
38. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Yazarın bir toplumsal benliği, bir de meydana getirdiği metin vardır. Onun oluşturduğu bu metin dilsel olarak kapandı mı artık bir eserdir, sonuçlanmış bir nesnedir. Ama aynı zamanda bu metin bir üretim kaynağıdır, okurla buluştuğu zaman. Bu üretim kaynağının içinde sürekli yazarın yaratıcı benliğini görürüm, anlatıcı olarak vardır o benim için artık. O anlatıcıyı, yazar veya herhangi bir üçüncü kişi gibi algılayabilirim. Buradaki ben diye konuşan kişi beni yazara gönderebildiği gibi, göndermeyebilir de. Okur olarak metindeki ben ile aramdaki ilişkiyi ortaya koyuyorum, bunun yorumunu yapıyorum, katmanlarını saptıyorum. Belli bir ana dek hep metnin içinde kalıyorum ama gerektiğinde metin dışına da çıkıp yazarın metin dışı ideolojisini de bir inceleme nesnesi olarak alabilirim.
38. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Yazarla yarattığı ürün arasında her zaman bir yaşanmışlık ilişkisi vardır.
B) Edebî eserler dilsel olarak tamamlanmış olsa da her okunuşta yeniden oluşturulur.
C) Okuyucu veya eleştirmen öncelikle eserin içeriğiyle ilgilenmelidir.
D) Eleştirmenler yazarın yaşantısını değil, onun yaratıcılığını değerlendirmelidir.
E) Bir edebî eserin anlaşılabilmesi için gerektiğinde yazarın düşünce yapısı da sorgulanır.
39. Bu parçada geçen “Bu metin dilsel olarak kapandı mı artık bir eserdir.” sözüyle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Edebî eserler, kendi içlerinde anlam derinliğine sahiptir.
B) Bir metin, dil ve üslup bakımından üst düzeye erişmedikçe sonlandırılmamalıdır.
C) Bir edebî eser, yazarının kullandığı dille var olabilmektedir.
D) Bir metnin yazarı son sözünü söylemeden, yazdıkları eser hâline gelmiş olmaz.
E) Metinlerin eser olabilmesi için mutlaka sonuç bölümlerinin olması gerekir.
40. Bu parçada geçen “Aynı zamanda bu metin bir üretim kaynağıdır.” sözüyle edebî eserlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmiştir?
A) Her okunuşta yeni anlamlar çıkarıldığına
B) Kendi dışındaki yapıtlara da ilham kaynağı olduğuna
C) Okurlarının duygu dünyasına nüfuz ettiğine
D) Okurlarını farklı düzeyde etkilediğine
E) Yazarını yeni eserler yazmaya sevk ettiğine
CEVAP ANAHTARI
1.D | 11.D | 21.A | 31.D |
2.A | 12.E | 22.A | 32.C |
3.E | 13.D | 23.B | 33.D |
4.B | 14.İptal | 24.A | 34.D |
5.E | 15.A | 25.B | 35.E |
6.D | 16.B | 26.A | 36.C |
7.C | 17.B | 27.B | 37.C |
8.D | 18.C | 28.B | 38.A |
9.C | 19.C | 29.E | 39.D |
10.D | 20.D | 30.E | 40.A |