“Ben kaz çobanının karısıyım. Pirinç ayıklamaya geldim.” “Ayıkla haydi.” diyorlar.
Pirinçler ayıklanıyor, herkes işini bitiriyor. O sırada şehzade bir çalımla, giyimli kuşamlı geliyor.
“Ayıkladınız mı pirinçleri?” diyor. “Çuvallar doldu mu?”
“Doldu.” diyorlar.
Şöyle geziyor, geziyor, çuvalları yokluyor.
“Bu pirincin içinden bir avuç çalınmış,” diyor. “Herkes soyunsun, aranacak.”
Herkes soyunuyor, bütün kadınların kızların üstlerini başlarını arıyorlar. Sıra kaz çobanının karısına geliyor, bakıyorlar koynunda bir avuç pirinç…
“Herkes bunun yüzüne tükürsün.” diyor Şehzade.
“Tuh, utanmaz, hırsız…” diye herkes yüzüne tükürüyor kızcağızın. Rezil oluyor.
“Bırakın çaldığı pirinci.” diyor Şehzade. Kız ağlaya ağlaya kulübesine dönüyor.
Akşam kocası geliyor.
“Ne yaptınız? Ayıkladınız mı Şehzadenin pirincini? Bir çorbalık çaldın mı?” diye soruyor.
“Çaldım, ama Şehzade herkesi arattı. Bende pirinci buldular, yüzüme tükürdüler.”
“Zarar yok, o unutulur gider… Pirinci getirdin ya…”
O gece bir pirinç çorbası pişiriyorlar, oturup içiyorlar.
Ferdası gün oğlan diyor ki:
“Bugün gelinin elbiseleri biçilecek. Git, sen de yardım et. Hem de bir takkelik çal. Bak, yarın çocuğumuz olacak, ona bir takke dikeriz.”
“Peki.” diyor kız. (O da biraz aptalca imiş… Zaten akıllı olsaydı kocası olacak adama kırk değnek vurdurur muydu?)
Neyse, o gün sarayda elbiseler biçiliyor, dikiliyor. Kız da yardımcılar arasında… Bir fırsatını bulup bir takkelik kumaş çalıyor, sokuyor koynuna. Şehzade gene geliyor, kumaşlara, elbiselere bakıyor.
“Bu kumaşlardan bir takkelik çalınmış. Arayın, herkesi arayın…” diyor.
Bütün işçilerin üstünü başını arıyorlar. Bir de bakıyorlar, gene kaz çobanının karısının, koynunda bir parça kumaş… Şehzade gene herkesi onun yüzüne tükürtüyor… (Kızın bütün bu eziyetlere tahammülü kalmamış artık ama ne yapsın, kocasını pek seviyormuş, gene de katlanıyormuş.) Neyse, kıza acıyor da Şehzade, gene takkeliği bırakıyor. Kızcağız dönüyor kulübesine. Akşam kocası gelince takkeliği atıyor:
“Al, diyor, rezil oldum. Herkes hırsız diye yüzüme tükürdü.”
“Zarar, yok kız, unutulur… Doğacak çocuğumuza hiç olmazsa bir takke yaparız…”