Aruz Kusurları
Aruz ölçüsünde esas olan, dizelerde alt alta gelen hecelerin, uzunluk-kısalık yani ses değeri bakımından denk olmasıdır. Türkçenin dil yapısı, aruzun bu özelliğine uymaz. Çünkü Türkçede uzun sesli harf yoktur.
Dolayısıyla Türk şiirinde aruza ait bu denklik, her sözcükte sağlanamayabilir. Bu bağlamda, ses denkliğini sağlamak ve heceleri ölçüye uydurmak için bazı heceler değişikliğe uğratılır. Bu değişikliğe “aruz kusurları” denir. Şimdi belli başlı aruz kusurları üzerinde duralım.
İmale (çekme, uzatma):
Kısa olan bazı hecelerin ölçüye uydurulması için uzun okunmasına denir.
Nedim’e ait olan aşağıdaki beyitte, altı çizili yerlerde imale yapılmıştır.
Döğülmeğe söğülmeğe koğulmağa bi’llâh
Hek kâilim ammâ ki efendim senin olsam
Bu beytin ölçüsü, “mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fa’ûlün” dür. Birinci dizede peş peşe gelen sözcüklerde imaleli 3 hece vardır. Bunların uzun oklunmasıyla sevgiliye karşı boyun eğiş, onun her türlü eziyetine gönül rızasıyla katlanış canlı biçimde anlatılmaktadır.
Zihaf (kısma):
İmalenin tersidir. Arapça ve Farsça sözcüklerdeki uzun heceyi, ölçünün gerektirdiği yerde kısa hece gibi okumaya denir.
Fuzulî’ye ait olan aşağıdaki beyitte altı çizili yerlerde zihaf yapılmıştır.
Can verme gam-ı aşka ki aşk âfet-i cândır
Aşk âfet-i cân olduğu meşhûr-ı cihândır
Bu beytin ölçüsü, “mefûlü mefâîlü mefâîlü feûlün” dür. Beyitte “cândır” sözcüğünün ilk, “cihândır” sözcüğünün ise ikinci hecesi bir buçuk ses değerindeyken ( _. ) bu heceler ölçüye uyması için yarım ses (.) kısaltılır ve bir ses ( _ )olarak okunur.
Med (kabartma):
Aruzda ritim denen iç ahengi sağlamak amacıyla iki heceyi bir hece durumuna getirmek, yani bir tam sesi bir buçuk sese yükseltmektir.
Med, her zaman bir uzun hece ve onu takip eden kısa hece arasında yapılır. Yani med, iki kapalı hece arasında bir açık hece bulunması gerektiğinde sonu bir uzun ünlü ve bir ünsüzle biten birinci heceyi imaleden biraz daha uzun okumaktır.
Nef’î’ye ait olan aşağıdaki beyitte yer alan altı çizili sözcükte med vardır.
Ağyâra nigâh etmediğin nâz sanırdım
Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım
Bu beytin ölçüsü, “mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fa’ûlün” dür. İkinci dizedeki “az” sözcüğünde med vardır.
Vasl (ulama, ulaştırma):
Kapalı bir heceyi açık hâle getirmek için, son hecesi ünsüz bir harfle biten bir sözcüğün, kendinden sonra gelen ve ilk hecesi ünlü olan sözcüğe kendiliğinden bağlanması ve iki sözcüğün tek sözcük gibi okunmasıdır. Ulama aslında bir kusur sayılmaz, çünkü şiirdeki musikiyi artırır.
Şeyhülislâm Yahya’ya ait olan aşağıdaki beyitte, altı çizili yerlerde ulama vardır.
Bülbüller öter güller açar şâd gönül yok
Hiç böyleliğin görmemişiz fasl-ı bahârın
Bu beytin ölçüsü, “mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fa’ûlün” dür. İlk dizenin iki yerinde “bülbüller öter (bülbülle-röter)” sözcükleri ile güller açar (gülle-raçar)” sözcükleri arasındaulama vardır. Eğer bu sözcükler ulama yapılmadan okunursa ölçü bozuk olur. Ölçüyü düzeltmek için sözcüklerdeki heceleri birbirine bağlayarak okumak gerekir. Ancak ulama, bir aruz kusuru sayılmaz.
Kasr (kısaltma, inceltme):
Uzun heceyi hafifletmek, inceltmektir. Aruzda uzun olan “mâh, şâh, nigâh” gibi bir sözcüğü hafifleştirerek “meh, şeh, nigeh” şeklinde okumaktır. “İstanbul” gibi kimi özel adların “Stanbul” şeklinde okunması da kasr ile ilgilidir.
Bakî’ye ait olan aşağıdaki beyitte altı çizili yerde kasr yapılmıştır.
Ol şeh-süvâr-ı mülk-i saâdet ki rahşına
Cevlan deminde arsa-i âlem gelirdi teng
Bu beytin ölçüsü, “mef’ûlü fâ’îlâtü mefâ’îlü fa’ilün”dür.
İlk dizedeki, aslında uzun olan “şâh-süvar” sözcüğü ölçüye uymak için “şeh-suvâr” biçiminde kılsatılarak okunur.
Nedim’e ait olan aşağıdaki beyitte altı çizili sözcükte kasr yapılmıştır.
Bu şehr-i Stanbûl ki bî misl ü bahâdır
Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedâdır
Bu beytin ölçüsü, “mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fe’ûlün” dür. İlk dizedeki “İstanbul” sözcüğün ölçüye uyması için “Stanbul” şeklinde okunması gerekir.
Sekt-i melîh (Güzel kesme):
Sözlük anlamı “güzel kesme”dir. Yalnız “mef’ûlü mefa’ûlün” kalıbında yapılır.
Bu parçalardaki “-lü” ve “me-” açık hecelerinin birleşerek bir uzun hece oluşturmasıyla bir uyum kesikliği meydana getirmektir. Bu durumda ölçü “mef’ûlün fa’ûlün fa’ûlün” biçimine girer.
Yahya Kemal Beyatlı’ya ait olan aşağıdaki beytin ikinci dizesinde sekt-i melîh vardır.
Bir yoldu parıldayan gümüşten
Gittik…. Bahs açmadık dönüşten