MODERNİZM
- Modernizm, bütün dünyada yankılar uyandırmış bir sanat-edebiyat akımıdır. Modernizmi kısaca “geleneksel olanı reddetme tavrı” olarak tanımlayabilir, bu bağlamda modernizmi benimseyen hikayecilerin geleneksel ve yerleşik anlayışı reddettiklerini söyleyebiliriz. Modernizmin doğuşunda I. Dünya Savaşı ile Dünya Savaşı’nın insanlık üzerindeki yıkıcı etkileri büyük rol oynamıştır, Bu savaşların yaşandığı dönemde insan, yaşadığı dünyada hep açılarıyla baş başa kalmış ve yalnızlıktan kurtulamamıştır. İnsanların bu durumunu anlatmak gerektiğine inanan modernist yazarlar gerçekten, düşten, bilinç ve bilinçaltından birer tutam alarak hepsini beraberce yoğurmuş ve hikâyelerini biçimlendirmişlerdir
- Yine modernist yazarlar, geleneksel romancıların aksine kişilerin iç dünyalarını eserlerine katmayı ve “dün-bugün-yarın”dan oluşan zaman zincirini kırmayı hedeflerler. Artık yolculukları “dış”a değil “iç”e yöneliktir. Karakterlerin anılarını ve bilgilerini, kafalarından neler geçtiğini, dillerinden dökülmeyip kalplerine gömdüklerini okuyucuya aktarabilmek için bilinç akışı, iç konuşma ve iç diyalog gibi teknikler kullanırlar. Sinemadan aldıkları geriye dönüş (flashback) tekniği ile de katı zaman zincirini kırmayı amaçlarlar. Bu teknikler sayesinde okuyucu, hem karakterler hakkında daha doğru bilgiler edinir hem de bugünde durup geçmişin araya girmesiyle iç içe geçmiş zaman ve olaylardan oluşan bir hikâye okur.
- Modernist eserlerde neden-sonuç ilişkisi ortadan kalkmıştır. Eser, en baştan başlamak veya belirli bir sonla bitmek zorunda değildir. Yazar, insan dışındaki dünyayı yalın biçimde yansıtmaktan kaçınır; geleneksel anlatımın dışına çıkar, yer yer alegorik anlatımdan yararlanır, sözcüklerin çağrışım gücünden yararlanarak şiirsel bir dil kullanır
- Modernizm; geleneksel olanı yeni olana tabi kılma tavrı, yerleşik ve alışılmış olanı yeni ortaya çıkana uydurma eğilimi olarak tanımlanabilir Modernizmle birlikte özellikle gerçeklerin göründükleri gibi olmadığı, yerleşik kurallara ve toplumun bayağılığına isyan düşüncesi ağırlık kazanmıştır
- Modernizmi esas alan eserlerde geleneksel anlatım ve yapı reddedilmiştir Alegorik anlatıma önem verilmiş; duygu, düşünce ve davranışlarıyla insanın karmaşık bir varlık olduğu kabul edilmiştir. Bireyin hayatının huzursuzluk üzerine kurulduğu düşünülmüş, kişinin bunalımlarına ve toplumla çatışmalarına yer verilmiştir. Ayrıca hikâyelerde çağrışıma çok yer verilmiş, şiirsel bir anlatım benimsenmiştir
- Modernist yazarların, temsilciliğini Franz Kafka, Albert Camus, J. P. Sartre’nin yaptığı, varoluşçuluktan etkilendikleri görülür. Bu akım bireyin kendi özünü bulması gerektiğini, hür olmanın son derece önemli olduğunu, kişinin geleceğini kendisinin verdiği kararların oluşturduğunu ve bu yüzden bireyin kendisini sorgulaması gerektiğini savunur Burjuva toplumuna karşı isyancı yaklaşımı destekleyen varoluşçuluk, eserlerde özellikle küçük burjuva aydınının ruhsal bunalımlarının işlenmesine neden olmuştur Modernist edebiyat bu yüzden “bunalım edebiyatı” olarak da adlandırılmıştır.