Divan Edebiyatında Ortaya Çıkan Akımlar Nelerdir?

İçindekiler

Divan edebiyatında ortaya 3 akım ortaya çıkmıştır:

Türkî-î Basit

15. ve 16. yüzyıllarda. Türk divan şiiri içinde dilde Türkçecilik, biçim ve özde yenilik yapmak isteyen bir akımdır..

Daha sonra bu akım mahallileşme akımının başlangıcı kabul edil­miştir.

Aruz veznini ve Divan edebiyatının nazım şekillerini kullanmakla birlikte hemen hemen öz Türkçe şiirler yazdılar.

Yabancı söz ve tamlamalarını şiire sokmadılar.

Öz bakımından mazmunlar yerine halk dilindeki mecazları, de­yimleri, atasözlerini kullanmaya çalıştılar.

Türkî-i Basit akımının temsilcileri: Aydınlı Visali, Edirneli Nazmi ile Tatavlalı Mahremi’dir.

Adı geçen her üç şairin, büyük bir sanat gücünde olmayışları ve sonraki yüzyıllarda bu akımı destekleyecek güçlü şairlerin görül­memesi bu akımı ömürsüz kılmıştır.

Yerlileşme (Mahallileşme) Akımı

İstanbul’un fethinden sonra benimsenmiştir.

Eskiden var olan dilde sadeleşme hareketinin yeniden canlanmasıdır.

Şiirde İstanbul şivesine yaklaşma amaçlanır.

Bu akım önce Bâki’de görülmüş, en güçlü örneklerini Nedim ver­miş, 19. yüzyılda Enderunlu Vâsıf bu akımı genişletmiştir.

Halkın konuştuğu İstanbul Türkçesine özgü söyleyiş özellikleri, deyim ve mecazlar şiire girmiştir.

Divan şiiri soyut dünyasının dışına çıkmıştır.

Yaşanan yerler ve gerçek sevgililer betimlenmiştir.

Halk edebiyatı etkisiyle şarkı nazım biçimi ortaya çıkmış ve Ne­dim ile Şeyh Galip hece ölçüsüyle birer şiir yazmışlardır.

Sebk-i Hindi (Hint Tarzı)

17. yüzyılda Hindistan’a seyahat eden İran şairlerinin açtıkları yeni bir şiir akımıdır.

Divan edebiyatında, 17. yüzyılda bilhassa Neşâtî, Nailî ve 18. yüzyılda ise Şeyh Galib temsilcileridir.

XVII yüzyılda divan sanatçılarından Nef’i. Naili, Neşati gibi sa­natçılar bu akımın içerisinde yer almadıkları halde bu akımdan etkilenmişlerdir.

Bu akımın divan şiirine getirdiği yenilikler

Söz oyunları yerine anlam derinlikleri oluşturulmuş.

Mecazlarla güç anlaşılır bir şiir dili yaratılmış.

İşitilmemiş ve geniş hayallere dayanan yeni mecazlar divan ede­biyatına girmiş.

Dizelerde bir iç musiki, söz ahengi yaratılmış.

Bu akım, 19. yüzyıl sonlarında Fransa’da görülen ve bizde Ahmet Hâşim‘in temsil ettiği sembolizm akımını andırmaktadır.