Sözcükte Anlam – Konu Anlatımı

SÖZCÜKTE ANLAM

                Tek başlarına bir anlamı olan veya bir anlamı olmadığı halde cümle kuruluşuna katkıda bulunan  ses birliğidir.

SÖZCÜKLERDE ANLAM ÖZELLİKLERİ

 

1)        GERÇEK ANLAM : Sözcüğün temel ve yan anlamlarıdır.

 

A)   Temel Anlam  Sözcüğün tek başına düşünüldüğünde akla gelen ilk anlamı ve somut anlamıdır.

 ARKA:   Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı.

  • Evin arkasında küçük bir bahçe var.
  • Okulun arkasında öğrenciler, sigara içerken yakalanmış.
  • Duvarın arkasında pusuya yatmış beni bekliyor.

 

KOL:  İnsan  vücudunun omuz başından parmak uçlarına kadar olan organı.

  • Kış gelince kollarının derisi pul pul olur.
  • Kollarımdaki ağrı kesilmedi.
  • Kollarına jilet atarak kendine ve bedenine zarar veriyor.

 

ÇÖKMEK:  Bulunduğu yüzeyden aşağı inmek, çukurlaşmak.

  • Kazı çalışmaları nedeniyle yol çökmüş.
  • Yoğun yağışlar yolların çökmesine neden olmuş.
  • Çayın demi çökünce getirirsin değil mi?

  

  EZMEK:   Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassı hale getirmek, biçimini değiştirmek.

  • Tebeşirleri yere atmışlar ve ezmişler.
  • Yerdeki domatesleri ezerek eline ne geçiyor?
  • Küçük çocuğa yemek yapmak için ona bisküviyi çayla karıştırarak eziyor.

 

UYARI:  Bazı sözcüklerin birden fazla temel anlamı olabilir.  (sesteş sözcükler)

PAS:  1.Su içinde ve nemli havada metallerin yüzeyinde  oksitlenme sonucunda oluşan madde.2. Top oyunlarında oyuncularından birinin diğerine topu aktarması.

Pas tutmaz dedikleri bıçak beş ay geçmeden pas tuttu .

Oyuncuların çok pas hatası yapması maçı kaybetmemize neden oldu.

                SAF:  1.Dizi , sıra .  2.  Katıksız, temiz , arı.

Ön safta yer alan askerlerden biri arkadaşlarına kabaca seslendi.

Saf oksijen insana hayat vermez, insanı öldürür.

                KOY:  1. Bir şeyi bir yere bırakmak.  2.  Denizin karaya doğru  yaptığı çıkıntı.

Bütün yükü bir tarafa koy da öyle gel.

Yatların bile giremediği  bu koyu çok seviyorum.

                KARA: 1. Yeryüzünün denizle örtülü olmayan kara parçası.  2.  En koyu renk , siyah.

Aylarca karaya hasret masmavi bir dünyada bunalmışlardı.

  • Kara elbiseler giymişti, yaslıydı besbelli.

 

B)  YAN ANLAM:   Sözcüğün temel anlamıyla  biçimsel veya işlevsel yönden ilişkili  olan yeni anlamıdır.

ARKA: 

1)        Bir şeyin ya da kimsenin sırt durumundaki yüzeyi.

  • Yük taşımaktan arkası ağrımıştı adamın.

2)        Vücut, beden.

  • Arkasındaki giysiler çok eskiymiş.

3)        Otururken sırtın dayandığı yer.

  • Bu sandalyenin arkası çok alçak.

4)        Geri taraf, art, peş.

  • Arkamızdaki araba bizi takip ediyor.

 

KOL: 

1)        Üst giyeceklerin kola gelen kısmı.

  • Kazağın bir kolu kaldı , o da örülünce  kazak tamam demektir.

2)        Bazı aletlerin sapı, bazı makinelerde çekilen veya çevrilen manivela.

  • Kapıyı kolundan tutarak kapat, lütfen çarpma.

3)        Büyük bir akarsu ile birleşen küçük akarsu

  • Seyhan’ın bir kolu Çakıt, iki yüz kilometre öteden çıkar ve Seyhan’la  burada birleşir.

 

 

 

 

ÇÖKMEK:

1)        Üzerinde bulunduğu yere yığılmak.

  • Depremde binlerce ev çöktü.

2)        Çömelmek.

  • Çocuk , annesinin yanına  çöktü.

EZMEK: 

1)        Başka  bir şeyin üstünden geçmek, onu çiğnemek.

  • Burada  trenlerin hayvanları ezmesi çok olağan bir durumdur.

 

2)   MECAZ ANLAM :     Sözcüğün temel anlamıyla doğrudan örtüşmeyen, yani gerçek anlamından koparak       cümle içinde kazandığı  yeni anlamdır.

ARKA:   Koruyucu, kayırıcı , iltimasçı.

  • Bu işe girmek için sağlam bir arka gerek.

 

KOL:   Himaye , koruma.

  • Kimseye muhtaç olmadı , yoksullara kol kanat gerdi

ÇÖKMEK:  Yoğun bir biçimde hissetmek.

  • Onun yokluğu külçe gibi çöktü içime.

TABAN:  Cesaret, yüreklilik.

  •  Onun gibi tabansız biri nasıl olmuş da kaçmamış?

EZMEK: 

1)        Dayanıklılığını aşacak derecede çalıştırarak  yormak.

  • Çok çalışıyorum , bu yoğun  tempo eziyor beni.

2)        Yenmek , sindirmek.

  • Milli takım buraya gelene kadar tüm rakiplerini ezdi.

TEMEL , YAN VE MECAZ ANLAMLA İLGİLİ ÖRNEKLER

GÖZ:

  •  Soğan gözlerimi  sulandırdı.  (Temel)
    • Suyun gözü  tıkanmış.  (Yan)
    • Masanın gözlerini boşaltır mısın?  (Yan)
    • Yaptıklarınla insanların gözlerine batıyorsun.  (Mecaz)

AĞIZ:

  •  Bütün bebekler buldukları şeyleri ağızlarına alırlar.  (Temel)
  • Sizi yolunda  ağzında otobüsle bekliyorum.  (Yan)
  • Çuvalın ağzını tutar mısın ?   (Yan )
  • Düzgün konuş, lütfen ağzını bozma.  (Mecaz)

DAMAR:

  • Babamın damar tıkanıklığı problemi halen devam ediyor. (Temel)
  • Köyün yakınlarında  zengin bir altın damarı bulundu.  ( Yan)
  • Yine şairlik damarın tuttu, döktürüyorsun .

ERİMEK:

  •  Sokakların buzları eridi.   (Temel)
  • Pantolonun dizleri iyice erimişti.  (Yan)
  • Kocaman adam utancından eridi.  (Mecaz)

 

3)  TERİM ANLAM:   Bilim, sanat, meslek, spor dallarıyla ilgili kavramları  karşılayan sözcükler  terim anlamlıdır. Kimi sözcükler  temel anlamlarıyla  kimileriyse yan anlamlarıyla terimdir.

  • Sıcaklık enleme göre değişir.  (Coğrafya terimi)
  • Anadolu’dan iki fay hattı geçiyor.  ( Jeoloji terimi)
  • Hakim ifademi dosyadan okudu.   ( Hukuk  terimi)
  • Oyunun ikinci perdesini  ancak yetiştik. ( Tiyatro  terimi)
  • Bir sözcüğün kökünü ve eklerini ayırmak  dikkat  ister.  ( Dilbilgisi  terimleri)

Örnekler:

  • Açı, üs, kök, pay, payda, yükseklik   (Matematik)
  • Atom , bileşik, element,  nötron   (Kimya)
  • Mısra, kafiye, beyit, redif    (Edebiyat)
  • Penaltı, köşe atışı, gol ,korner   (Futbol)

UYARI:    Terim anlamlı  sözcükler, farklı bir anlam kazanarak cümlede terim olmaktan çıkabilirler.

  • Evin perdesi  oldukça  eskimiş.
  • Çiçeği dikerken kökünü zedelememelisin.
  • Benim açımdan
    bunun bir sakıncası yok.

 

B) SÖZCÜKLERDE ANLAM OLAYLARI

1) AD AKTARMASI (MECAZ-I MÜRSEL ) :  Aralarında bir benzerlik olmaksızın, bir varlığın adının değişik ilgiler kurarak başka bir varlığın adının yerine kullanılmasıdır.Bir varlığın adının başka bir varlığın adını çağrıştırması da diyebiliriz.

  • Soba ne güzel yanıyor.
  • Bu masa kurumun en etkili görevlerini yerine getirir.
  • Evde tencere kaynamıyor ki sizi doyurayım.
  • Tüp bitmiş olmalı ki ocak yanmıyor.
  • Ben iki şiş yiyeyim; ama yağılı olmasın.
  • İki tabağın üzerine daha ne yiyeyim.
  • Uçak  14.30’da Ankara’ya inecek, yetişmek lazım.
  • Maceralı bir yolculuktan sonra gemimiz İstanbul’a yanaştı.
  • Bugün sinemaya gideceğini evin bilmesini istemiyormuş.
  • Bütün okul bu olayın nasıl biteceğini bilmiyordu.
  • Sınıf yine sınavda başarısız olmuş.
  • Türkiye, Irak’a asker gönderme olayına kayıtsız kalamaz.
  • Usta kalemlerimiz yorumlarıyla okurları aydınlatmalı.
  • Sana kırmızının yakıştığını daha önce söylemiş miydim?
  • Marmara’da her yelken

Uçar gibi neşeli.    (1995/ÖSS)

 

2) DEYİM AKTARMASI Aralarında benzerlik ilgisinden yararlanarak bir varlığın adının bir başka varlık için  de kullanılmasıdır.

a)  İnsana ait unsur  ve özelliklerin doğaya aktarılması:

 Organ adlarıyla gerçekleştirilenler:

  • Bu dolabın gözlerini kim karıştırdı.
  • Oteli Palandöken dağının eteklerine kurmuşlar.
  • Masanın ayağı elimde kaldı.
  • Kayığın burnu suları yara yara ilerliyordu.
  • Bu dağın başından kar eksik olmaz.
  • Kilidin dili yine içinde kalmış.
  • Sobanın dirseği yine oynamış.
  • Az önce boğazdan bir gemi  geçti.
  • Kel bir tepeden ovayı seyrettik.
  • Koşardık seninle soluk soluğa

Varırdık  çıkrığı yok kör bir kuyuya

  • Yolun ağzını eşkiyalar tutmuş, yine haraç alacaklar.
  • Ayakkabımın burnu aşınmış, ne yapmalı bilmiyorum.
  • Dağın sırtına güneşin batışını seyretmeli ki insan huzur bulmalı hayattan.
  • Tarağın dişleri çok sert olunca  adamın kafası ağrıyor.
  • Kapının kolu tutup gelene geçene yol vermiyor.

Kişileştirme yoluyla gerçekleştirilenler:    İnsan dışındaki varlıkların konuşturulması , düşündürülmesi, hareket ettirilmesi.

  • Bulutların gözyaşlarını kim dindirecek?
  • Tekerlekler yola bir şeyler anlatıyor.
  • Yıllar yorgun , ben yorgun…
  • Düşünen kayalar mahzundur sandım.
  • Ne zaman yalnız kalsam duvarların ne iyi bir dost olduğunu düşünürüm.
  • Ninniler söyler şu serin dere.
  • Martılar, özgürlük şarkıları söylüyor dışarıda.
  • Çiçeklerin keyfini kaçıran rüzgar, akşama doğru hafiflemişti.
  • Yorgun tarih insanlığa mal olmuş yorgun bedenleri sayarken ortalığı  hüzün kaplamıştı.

b) Doğaya ait unsur ve özelliklerin insana aktarılması:

  • Bu piyasada ondan daha tilki bir esnaf yok.
  • Çok olgun bir insan; çevresinde de sevilir ve sayılır.
  • Bu odunla parçasıyla bir arada kalmaya nasıl tahammül edebiliyorsun ?
  • Koçum benim , hiç zayıfın yok ha!
  • O bu sınıfın şakşağıdır.
  • Bu işi o süt kuzusunun yapamayacağı belliydi zaten.
  • Senin gibi çiğ insanlarla çok karşılaştım.
  • Ayının biri ayağıma bastı.
  • Nasılsın aslanım, işler nasıl gidiyor?
  • Böyle bir aslanı, üç beş çakala yem etmem.
  • Kızımız büyüyecek, yuvadan uçup gidecek.
  • Senin gibi pişkin bir adam hayatımda rastlamadım.

c)  Duyularla ilgili kavramlar arasında aktarma:  Bir duyuyla ilgili sözcüğün , bir başka bir duyuyla ilgili kullanılmasıdır.

  • Ayağı sıkışan çocuk acı bir çığlık attı.
  • Annem, her sabah beni o yumuşak sesiyle uyandırır.
  • Tatlı gülüş pek yaraşır, gözleri ömre bedel.
  • Sesinin rengi kısa sürede onu üne kavuşturdu.
  • Dostun bir acı sözü yaralar beni.
  • Sert bir konuşması vardı onun.
  • Şişeyi açınca ortalığı keskin bir koku kapladı.
  • Adana’nın  keskin şalgamını hiçbir yerde bulamazsın.
  • Evin dekorasyonunda sıcak renkleri kullanmak benim fikrimdi.
  • Tatlı yiyelim , tatlı konuşalım.
  • Havayı keskin bir kömür koku kaplardı.

3) SOMUTLAŞTIRMA:  Anlatılmak  isteneni daha  etkili kılmak, görünür hale getirmek için somut anlamlı sözcükleri kullanarak soyut bir durumu anlatmaktır. Somut anlamlı bir sözcüğün soyut anlamlı kullanılmasıdır.

  • Beni bu konuda yüreklendirdiniz.
  • Bu makama gelinceye kadar çok ezildim.
  • Annelerin sevgisi çocukları bir yorgan gibi sarar.
  • Ağzınla kuş tutsan beni ikna edemezsin.
  • Boşuna uğraşıyorsun, akıntıya kürek çekmek nafiledir.
  • Bu yaştan sonra ona bir şey kazandıramazsın, ağaç yaşken eğilir.
  • Sen gidince kolum kanadım  kırıldı.
  • Hasret ateşiyle yanar yüreğim.
  • Golcülerimiz, rakip takımın defansını hallaç pamuğu gibi attılar.
  • Mustafa, her işini kılı kırk yararcasına yapar.
  • Topun ağzındasın, dikkatli ol.
  • O kadar çok üsteledin ki iki ayağımızı bir pabuca soktun.
  • Yangına körükle gitmek de senin üstüne yok gibi.

 

4) DOLAYLAMA:    Genellikle tek sözcükle anlatılabilecek bir varlık  ya da  kavramı birden çok sözcükte  anlatmaya denir.

  • Bizim futbolcu  meşin yuvarlağı kalecinin sağından kaleye yolladı.
  • Beyaz perdeye emek vermiş bir dostumuzdur.
  • Zavallı çocukcağız, bu yaşta ince hastalığa yakalanmış.
  • Kadın :  “ Evimin direğini  kaybettim.”   diye  ağlıyordu.
  • Ege’nin incisi , bu yıl yine cıvıl cıvıldı.
  • Bugün Türkiye’nin kalbi önemli bir toplantıya ev sahipliği yapıyor.
  • Mevlana diyarını gezmeyen varsa mutlaka gezmeli.
  • Tahıl  ambarımız bu yıl gerekli üretimi yapamadı

 

 

C) SÖZCÜKLERDE ANLAM İLİŞKİSİ:

1) EŞANALAMLI (ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER:  Yazılışları farklı , anlamları aynı olan sözcüklerdir.

  • Bazı kelimelerin  manası cümleden çıkarılabilir.
  • Kimi sözcüklerin anlamı tümceden çıkarılabilir.
  • Hatıraları geçmişi unutmasına  imkan vermiyor.
  • Anıları maziyi unutmasına olanak vermiyor.
  • Kansızlık — anemi
  • Deprem — zelzele
  • Öykü —  hikaye
  • Tanık— şahit
  • Eylem — fiil
  • Sıfat — önad
  • Görev — vazife
  • Öğretmen — muallim
  • Zamir—adıl
  • Eser— yapıt
  • Ak — beyaz
  • Sağlık— sıhhat
  • Bilgin— alim
  • Üzüntü— keder
  • Kara—siyah
  • Bilim—ilim

 

UYARI:  Sözcüklerin eşanlamlısı kullanıldıkları  cümledeki anlamlarına göre farklılaşabilir.

  • Bu yıl tarladan bol ürün alacağız.
  • Kara gündür , gelir geçer.
  • Bu işi yüzünün akıyla  başardı.

 

2) KARŞIT  (ZIT)ANLAMLI:  Anlamca birbirine ters düşen birbiriyle çelişen sözcüklerdir.

  • Eşeğin kuyruğunu kalabalık kesme; kimi kalabalık der, kimi kısa der.
  • Gök ağlamayınca  yer gülmez.
  • Eski dost, düşman olmaz ; yenisinden vefa gelmez.
  • Akşamın hayrı , sabahın şerrinden yeğdir.
  • Var git ölüm, bir zaman sonra yine gel.
  • Bilmiyorum ne haldeyim.

Gidiyorum gündüz gece.

  • Hatırıma geldikçe ağlarım gülüştüklerimiz.
  • Küçük şeylerden büyük mutluluklar çıkarmasını  bilen bir çocuktu.
  • Azdan az alırız, çoktan çok alırız.
  • Doğru konulara yanlış zamanda değinmek bize zarar verir.
  • Bizim oralarda güzeli, söyletirler, çirkin ağlatırlar.
  • İleri teknolojilerle geride kalabilir misiniz?
  • Uzağı yakın ederdi sevgilinin yolladığı mektuplar.
  • Senin böyle davranman bizim kolay işimizi zorlaştırıyor.
  • Kötü akraba , iyi yabancıdan daha evladır.

 

3) EŞSESLİLİK (SESTEŞLİK): Söylenişleri aynı anlamları farklı olan sözcüklerdir.

  • Ne var yani benim de kolumda  ben var.
  • Rengi çok soluk.
  • Her soluk alışta seni hatırlatırım.
  • İçime bir kurt düştü  gece gündüz yer beni.
  • Yüzümdeki çizgilerin neden çok derinleştiğini anlayamadın mı?
  • Bir gül verdim, ne olur sen de bir gülüver.
  • Dilim seni,  dilim dilim dileyim ; başıma ne gelirse senden bileyim .
  • Bağlar gazelini dökmüş, hazan mı geldi.
  • Böyle  serin bir havada bahçeye bir kilim serip oturmak lazım.
  • Bir ayı gördüm, hemen dağdan indim.
  • Yardan düştüğümde kafatasım yarılmış.

UYARI:  Aralarında yan anlam bağı bulunan sözcüklerde sesteşlik ilgisi bulunmaz.

  • Çay kenarında kadınlar mola verip çay içmişler.
  • Konya yolu Pozantı’dan geçer.
  • Bu soruyu çözmenin iki yolu var.
  • Cevdet sinirinden saçlarından yoldu.

 

UYARI:  Aralarındaki tek fark düzeltme imi olan sözcükler sesteş olarak kabul edilmezler.

  • Adet…………. Adet
  • Hala…………..hala
  • Aşık…………..aşık
  • Alem………….alem
  • Kar……………kar

 

4) SOMUT VE SOYUT ANLAMLILIK

SOMUT: Beş duyu  organının herhangi biriyle algılanabilen varlıkların adıdır.

  • Çığlık, ses, görüntü, patlama, acı, ekşi, tatlı, tuzlu, sıcak, soğuk, hava, rüzgar, mikrop…

 

SOYUT:  Beş duyu  organının herhangi biriyle algılanamayan  varlıkların ve kavramların adıdır.

  • Sevgi, nefret, kin , heyecan , Allah, ruh, melek, şeytan, mutluluk, korku…

 

Yaşlı bir kadın çadırın önünde ağlıyordu.

Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı.

Sevgiler paylaşıldıkça çoğalır, üzüntüler paylaşıldıkça azalır.

 

NOT:  Gerçekte  somut anlamlı bir sözcük cümle içerisinde kullanımına göre soyut anlam kazanabilir.

  • O, yüreksizden bahsetme, sinir oluyorum.
  • Kalpsiz adamın biriydi ki dostları da onu böyle bilir.
  • Babası oldukça sıcak bir insandı.
  • Acılarını  onunla paylaşabilirsin.

 

5) NİTELİK VE NİCELİK:

NİTELİK: Ölçülemeyen, sayılamayan , kişiden kişiye değişen durumlardır.

NİCELİK:   Ölçülebilen, sayılabilen ve herkes için aynı olan durumlardır.

  • İri, siyah gözleriyle karşıdan gelenleri süzüyordu.
  • Atilla İlhan, Türk siyaset hayatına çok önemli değerleri kabul ettirmiştir.
  • Son eserine yeni yazdığı 35 şiirini koymuş.
  • Son dönem Türk Edebiyatı’nı iyi değerlendirmek gerekir.
  • Nazım Hikmet, kişileri  şiirlerine çok iyi yerleştirmiş.
  • Romanlarındaki yavanlık üslubunu sıradanlaştırıyor .
  • İyi para kazanmak için bütün bu sıkıntılara katlanıyorum.
  • Çok yeni bir imaja sahip olmalıyız.
  • Tiyatroda bu sene  otuz üç oyun sahneye konmuş.
  • Yeni kasetini çıkarmak için uğraşıyormuş.
  • Siyah renkli ayakkabımı nereye koydun?
  • Büyük lokma ye; ama büyük söz  söyleme.
  • Çok güzel bir oyun sergiledi bizimkiler.

 

 

6) GENEL VE ÖZEL ANLAMLILIK:  Söylendiğinde  o türün tümünü karşılayan sözcükler genel, sadece bir tekini  veya bir bölümünü karşılayan sözcükler özel anlamlı sözcüklerdir.

  • Bu kitabı diğerlerinden daha çok sevdim.
  • Kitap insanı olgunlaştıran bir vasıtadır.
  • Bu çiçek annemin bana armağanıdır.
  • Çiçekler dalında  daha güzeldir.
  • Tanzimat’ın edebiyatımıza  katkısı çok büyüktür.
  • Namık Kemal, romanda yeni açılımları yakalamıştır.
  • Bilgisayar, son dönemin en büyük yenilik arasındaki yerini aldı.
  • Bilgisayarıma çok yeni oyunları yüklemek istemiyorum.

 

7) YANSIMA SÖZCÜKLER:  Doğada canlı cansız var olan varlıkların seslerini taklit yoluyla oluşan seslere denir. Bunların bir anlamı yoktur. Bunlar isim kökü olarak kabul  edilir.

  • Kuzuların melemesini özledim.
  • Çocuk arabasının düdükleri bozuldu.
  • Adam çok horluyormuş.
  • Suyun şırıltısı insana huzur veriyor.
  • Açlıktan karnım gurulduyor.
  • Suratına tükürsem , yağmur yağıyor zannedecek.
  • Dolap gıcırtısı dişlerime zarar veriyor.