2007 – ÖSS Soruları

2007 – ÖSS Soruları

1.  Aşağıdakilerin hangisinde hem ünsüz yumuşaması hem de ses düşmesi vardır?

A)    Akla gelen başa gelir.

B)    Keskin sirke kabına zarar verir.

C)   Kırlangıcın zararını biberciden sor.

D)   Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar.

E)    Kurdun adı yaman çıkmış, tilki vardır baş keser.

 

2.   (I) Kışı henüz üzerinden atamamış topraklarda otlar yeşeriyordu. (II) Gök bir açılıp bir kapandıkça çiçeğe durmuş ağaçların da yapraklarına yağmur düşüyor­du. (III) Böcekler güneşi görünce ortaya çıkıyor, gü­neş gidince deliklerine kaçışıyordu. (IV) Arılar burun­larını taze çiçeklerin göbeğine sokuyor, onların koku­larıyla sarhoş oluyordu. (V) Göğün maviliğini karar^ tan havalar artık geride kalmıştı.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde özne, tamlayanı sıfat-fiil grubu olan sıfat tamla­masıdır?

A) I.           B) II.          C) III.         D) IV.        E) V.

 

3.   Şimdiye kadar onu….

Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle tamamla­nırsa cümlenin öğeleri sırasıyla zarf tümleci, nes­ne, zarf tümleci ve yüklem olur?

A)    arkadaşlarından ayrı bir şey yaparken görme­dim

B)    bütün tehlikelerden ben korudum

C)    yemeğe davet etmeyi düşünememiştim

D)    bir kez yazarlar toplantısında gördüm

E)    üzecek olayları ona anımsatmamaya çalıştım

 

4.  (I) Kıyıları dantel dantel, tepeleri zeytinlerle süslü Orak Adası’nı geçtik. (II) Balıkçı kayıkları güneyli rüzgârlarla salınıp duruyordu. (III) Sonra Çökertme Koyu’nda öğle yemeği yedik. (IV) Kaptan demiri top­layıp koydan çıkarken türküdeki Çökertme’nin buras olmadığını söyledi. (V) Yalıkavak beldesinin batı sa­hilindeki Geriş köyünün altına düşen bölgenin eski adı da Çökertme’ymiş ve türkülere konu olan Halil oralıymış.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili ola­rak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)    I. cümledeki ikileme sıfat görevindedir.

B)    II. cümlenin yüklemi bileşik zamanlıdır.

C)   III. cümlede nesne ad tamlamasından oluş­maktadır.

D)    IV. cümlenin yüklemi geçişsiz bir fiildir.

E)    V. cümlede “da” ile “ve” sözcükleri bağlaçtır.

 

5.   Yayınevimiz 2003’de kuruldu. 60’a yakın şiir kitabı

                                  I

yayımladık. Tüm olumsuzluklara karşın şiirde bugün bir

                                                                         II

hareketlilik yaşanıyor. İyi şiir yazılıyor mu? Evet. Güçlü bir şiir

                                                              III

geliyor. Ne var ki yayımladığımız kitaplar çok satılmıyor. Bu, büyük yayınevlerindede aşağı yukarı böyle

                     IV                          V

Yukarıdaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.          B) II.         C) III.        D) IV.        E) V.

 

6.   Hemen hemen her yazar ilk romanında çocukluğu­nu ,

                                                                                                   I

gençliğini ve o dönemlerde yaşadığı yerleri  anlatır. Gezip gördüğü yerler, alışveriş yaptığı dükkânlar, gittiği sinemalar romanlarındaki mekânlardır.Kendimden örnek vereyim  : İlk

II

romanımı yazdığımda yirmi yaşındaydım. Roman kahramanları­mın  ;  neredeyse tümü sokağımızın insanlarıydı. Bizden üç ev

III

ileride oturan Ahmet  Muhip Dıranas’ın, “Fahriye Abla” şiirini  ,

IV                                          

evlerinin karşısında oturan  …  için yazdığı söylenirdi.

                                                  V

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretle­rinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.           B) II.          C) III.         D) IV.        E) V.

 

7.   Bir yazar için hiç kimseye benzememek bir amaçtır fakat bunun, yazdıklarının hiçbir şeye benzememesigibi bir sakıncası vardır.

Bu cümledeki altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse cümlenin anlamı değişmez?

A)    ilgi çekmek – yeterince anlaşılmaması

B)    kendini kanıtlamak – güvenilir olması

C)    özgün olmak – niteliksiz olması

D)    sözcüklerle savaşmak – değersiz görülmesi

E)   değişiklik yapmak – kimilerince beğenilmemesi

 

8.  Bu son kitabında yazar, bilerek açmadığı ama aralık bıraktığı kapılardan geçmeyi okurlarına bırakıyor.

Bu cümledeki yazarın, kapıları bilerek açmayıp ara­lık bırakması sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)    Her şeyi söylememe

B)    İçeriği zenginleştirme

C)    Uygun sözcükler seçememe

D)    Anlatımda tekdüzeliğe düşme

E)    Okura deneyimlerini kullandırma

 

9.  Bir şair düşünün, ölümünden sonraki yaşı, gerçek yaşının çok üzerinde. Bu durum yalnızca şairler için değil, öteki sanatçılar için de böyledir. Gerçek yaşları kaç olursa olsun, ölüm sonrası yaşlarındaki sayı bü­yüdükçe sanatçılar da büyür, ölümsüzleşir.

Bu parçadaki ölüm sonrası yaşlarındaki sayı büyü­dükçe sanatçıların büyüyüp ölümsüzleşmesi sözüy­le anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)    Belirli kesimlerce beğenilme

B)    Adına törenler düzenlenme

C)   Taklit edilme

D)   Ödüllendirilme

E)   Kalıcı olma

10.  (I) Bilinç akışı yöntemi, öykü ve romanlarda karakter­lerin, geçmişe ve bugüne ilişkin duygu, düşünce ve anılarının aktarımında kullanılan bir tekniktir. (II) Söz konusu duygu ve düşüncelerin hiçbir denetim ya da sınırlama olmaksızın, olanca doğallığıyla aktarılma-sı, anlatıyı zenginleştirir. (III) Bu teknikle yazar, oku­ra kendi duygularını anlayabilme olanağı sunar. (IV) Bir başka anlatımla okurun, gerçeği farklı boyut­larda görmesini sağlar. (V) Böylece yazar, yüzeysel olanın anlatımıyla yetinmeyerek, yarattığı kahraman­ların iç dünyalarını da yansıttığı için anlatımına de­rinlik kazandırmış olur.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi tanımsal bir nitelik taşımaktadır?

A) I.          B) II.         C) III.        D) IV.        E) V.

 

11.   Her şeyi bütün yönleriyle açıkça ortaya koyma, bü­yük sanatçılara özgü bir tutum olamaz çünkü düş gücüne bir şey bırakılmadığı zaman okurun dünya­sı sınırlanır, bu da onun sıkılmasına yol açar.

Bu cümlede sanatçıyla ilgili olarak anlatılmak is­tenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)    Değişik yeteneklere sahip olmalıdır.

B)    Farklı yorumlara açık ürünler ortaya koymalıdır.

C)    Yapıtlarıyla, insanı değiştirmeye yönelmelidir.

D)    Okuru duygulandırma amacı gütmelidir.

E)   Söylemini okurların düzeyine göre belirlemelidir.

 

12.   Bir eleştirmen öyküyle romanı karşılaştırırken şöyle diyor: “Öykü bir C vitamini hapıysa, roman o hapa eş değerde bir kilo limondur.”

Bu karşılaştırmadan aşağıdakilerin hangisi çıka­rılabilir?

A)    Romanın, okuyucuları öyküden daha çok etkile­diği

B)    Öyküde kişilerin daha ayrıntılı olarak anlatıldığı

C)    Öykünün daha yoğun bir anlatımla oluşturul­duğu

D)    Öykü yazmanın daha çok çaba gerektirdiği

E)    Romanda öyküye göre daha değişik konuların işlendiği

 

13.         I.    Başarılı eleştirmen, yazarın anlatım pürüzlerini ele alır, anlatımla anlatılanlar arasındaki ilişkiyi kurar, geri kalanın yazarın işi olduğunu bilir.

II.  Eleştirmenler, dost oldukları yazarların yapıtla­rını değerlendirirken nesnellik süzgecini iki kez kullanmalıdırlar.

III. Eleştirmenden, yazarın yaşamı üzerinde dur­ması değil, yapıtlarına yeni yorumlar getirmesi beklenir.

IV. Eleştirmen yorum ve değerlendirmeleriyle ya­zarları yönlendirici olmalıdır.

V. Eleştirmenin sorumluluğu, yazarın değil, yapı­tın bilinmeyen yönlerini bulup ortaya koymaktır.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                C) III. ve IV.

B) II. ve III.              D) III. ve V.

E) IV. ve V.

 

14.   (I) Ben, yaşamı bir paylaşım olarak görüyorum. (II) Bu nedenle insanların yaşamını zenginleştirmek, onlara ölümsüz bir şeyler bırakmak gerektiğini düşü­nüyorum. (III) Ölümsüz sözüyle anlatmak istediğim, kendi ölümsüzlüğüm değil tabii ki, yapıtın ölümsüz­lüğü; işte sergimi bu düşüncelerle düzenledim. (IV) İnsanların sergiyi gezip, gördükleriyle ilgili birta­kım değerlendirmeler yapması benim için çok hoş bir şey. (V) Benim istediğim de zaten buydu, ticari bir kaygım hiç olmadı.

Bir ressamın düşüncelerinin anlatıldığı bu parça­daki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağı­da verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)    I. cümlede, kendi bakış açısını ortaya koyuyor.

B) II. cümlede, kimsenin ulaşamadığı başarılar pe­şinde koştuğunu belirtiyor.

C)    III. cümlede, kullandığı bir kavramla ilgili açıkla­ma yapıyor.

D) IV. cümlede, başkalarını yapıtları üzerinde dü­şündürmekten mutluluk duyduğunu açıklıyor.

E)  V. cümlede, maddi bir beklentisinin bulunmadı­ğını söylüyor.

 

15.  Andersen’i özgün kılan bir özellik, çevremizdeki sıra-dan nesneleri kişileştirip birer masal kişisine dönüştürmesidir. Öykülerinde küçücük nesneler, nesne ni­teliklerini hiç yitirmeden insanlarınkine benzer serü­venler yaşar: Kurşun asker, yıkımdan yıkıma sürük­lenirken gözü pekliğinden ve iyimserliğinden bir şey yitirmez; tencere vurulur, çömlek ve masa konuşur. Bunun yanında Andersen bize, kişileri hiç de masal-sı sayılamayacak, oldukça gerçekçi masallar da an­latır: Eski Ev, Kapıcının Oğlu.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakiler-den hangisine başvurulmuştur?

A) Tanık gösterme                B) Tanımlama

C) Örneklere yer verme       D) Betimleme

E) Tartışma

 

16.   Güzeldere’de kışın bembeyaz bir sessizlik kaplar her yanı.ı İlkbaharda taze yeşilin, eflatun orman gülleriyle uyumu göze çarpar. Yazın koyu bir yeşil hâkim olur dağlara. Ya sonbaharda? Kayınların, gürgenlerin kır­mızısı, ıhlamur yapraklarının saman gibi sarısıyla güze direnen çalıların yeşili birbirine karışır. Güzeldere’nin en görkemli zamanıdır sonbahar.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)    Benzetme yapılmıştır.

B)    Betimleyici öğelere yer verilmiştir.

C)    Öznellik ağır basmaktadır.

D)    Bir varlığa insana özgü bir nitelik aktarılmıştır.

E)   Yinelemelere başvurulmuştur.

 

17.  Sevda Hanım’a bu mahalledeki bütün kadınlar dert yakınır, sorunlarını anlatır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki deği­şikliklerin hangisiyle giderilebilir?

A)  “bu mahalledeki bütün kadınlar” yerine “bu ma­hallenin bütün kadınları” sözü getirilerek

B)    “dert yakınır” yerine “dert yanar” sözü getirilerek

C)    “bütün” sözcüğü atılarak

D)    “sorunlarını anlatır”dan önce “ona” sözcüğü ge­tirilerek

E)    “anlatır” yerine “anlatırlar” sözcüğü getirilerek

 

18.  (I) Araç yapabilme insanın insanlaşmasında önemli bir aşamaydı. (II) Önceleri herkes yeteneği ölçüsün­de kendi aracını yaptı ve kullandı. (III) Birlikte yaşa­manın başlamasıyla her insan ortaklaşa üretilen bir aracın en iyi yapabildiği bölümünü üstlendi. (IV) Halk arasında da en iyi yaptığı işle sevilir sayılır duruma düştü. (V) Böylece insan yeteneklerinin keşfedildiği bu çalışmalarla sanatta yaratıcılığa giden ilk adımlar atıldı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisin­de bir anlatım bozukluğu vardır?

A) I.          B) II.         C) III.        D) IV.        E) V.

 

19.   Bu yazar, dilin şiirini yakalamak için söz dizimiyle oy­nuyor. Yalın, bileşik, eksiltili, düz, devrik, iç içe cüm­leler kuruyor. Kıpırtılı, devingen bir söyleyişe ulaşı­yor. Bunu yaparken genel dilden tamamen ayrılmı­yor, öznel bir dil yaratmıyor. Burada şunu da ekleye­lim: Bir dil işçisi olarak yazar, dilin anlatım olanakla­rını sonuna kadar zorlayabilir. Onları kendince yeni­den kurup biçimlendirebilir. Ama bu, yüzde yüz öz­nel, kişisel bir dil yaratma anlamına gelmez. Böyle bir dil temelde sanatın işlevine aykırıdır.

Bu parçada yazarlarla ilgili olarak neye karşı çıkılıyor?

A)Çok hareketli ve değişken bir anlatımı yeğleme­lerine

B)Toplumca kullanılan dilden çok farklı, kendileri­ne göre bir dil yaratma yönelimlerine

C)Değişik cümle tiplerini gereksiz yere bir arada kullanmalarına

D)Sözcüklerin anlam alanlarını genişletmekten çekinmelerine

E)Dilin söz varlığını, gerektiği ölçüde değiştirmek­ten kaçınmalarına

 

20.   Şiirin yüzlerce tanımı vardır. Bence şiir, şairin dünyaya sığmama hâlidir. Bu dünyayı biraz daha geniş kılma, onu farklı bir dünya hâline getirme çabasıdır.

Bu parçada anlatılmak istenenle, aşağıda şiirle ilgili olarak verilenlerden hangisi arasında an-lamca bir bağlantı kurulabilir?

A)    En güzel yanı, insanı yaşama bağlamasıdır.

B)    Düz yazıdaki tadın ve iletinin yoğunlaştırılmış biçimidir.

C)   Yaşamın sınırlarını aşma, ona yeni anlamlar ve duyarlıklar yüklemedir.

D)    Belli bir birikimin sonucunda oluşan etkileyici bir üründür.

E)    Duygularımıza seslenen, onları besleyen bir güçtür.

 

21.  Tarihsel yapıların eskimiş bölümlerini, özelliklerini yitirmeden yenileştirme konusunda insanların bir yanılgısı var. Böyle bir işlem “bugünü” de yaşatmak için yapılır ama eskinin izlerini silmeden, bozmadan. Bir de yapıyı insan sıcaklığına kavuşturmak önemli­dir. Antalyalı bir teyzeye sormuştum: “Teyze onarım nedir?” “Düşen taşı yerine koyarsın, onarım olur.” dedi. İşte düşen taşı yerine koyabilmek için, o yapı­nın içinde birilerinin yaşaması gerekir. Yapı yalnız­lıktan hoşlanmaz, onun onarılması şarttır. Ama öyle olmuyor. Örneğin evi yıkıyorlar, yeniden yapıyorlar; tarih bitiyor o zaman.

Bu parçada tarihsel yapılarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?

A)    Onarılırken gerekli ön hazırlıkların yapılmamasından

B)    Halkın, oturduğu bu evleri özenli kullanmama­sından

C)    Bu nitelikteki evlerin oturmaya elverişli olmama­sından

D)    Onarılırken onların özgün özelliklerinin korun-mamasından

E) İnsanlara bu yapıların değerine yönelik bilgiler verilmemesinden

 

22.  Öyküleri üzerinde çok çalışan, az ve öz öykü yayımlayan bir yazar. Kapalılığı kendine ilke edinmiş. Öy­külerinin öylesine yoğun bir içeriği var ki bunu kolay­ca anlamak olanaksız. Anlamlar açık seçik bir biçim­de ortaya konmuyor, onları çok yönlü ve incelikli bir yaklaşımla irdelemek gerekiyor. Bunlardaki gizli gü­zelliklerin tadına bu yolla varılabiliyor.

Bu parçada sözü edilen sanatçının tutumuyla il­gili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)    Yazdıklarının anlaşılmasını okurlarının çabasına bıraktığı

B)    Farklı biçemler kullanmaktan kaçındığı

C)   Sıradan, kalıplaşmış konuları işlemek istemediği

D)   Söylemini belirli düşüncelere göre biçimlendir­diği

E)   Anlatımında benzetmelerden yararlandığı

 

23.  Kuşkusuz, bir toplumun dili, o toplumun dünya görüşünden ayrılmaz. Toplumun dünya görüşü, dilinin gelişmesinde etkili olduğu gibi, dünya görüşünün belirlenmesinde de dil bir etkendir. Toplumlardaki kültürel değişiklikleri inceleyen insan bilimciler bu bağıntıyı uzun uzun araştırmışlardır. Nitekim Eskimo dilini sözcükleri üzerinde yapılan bir araştırmada savaşla ilgili tek bir sözcüğe rastlanmamış. Buradan şöyle yargıya varmışlar: “—-.”

Bu parça düşüncenin akışına göre aşağıdakiler den hangisiyle sürdürülebilir?

A)    Eskimolar savaşçı bir toplum değildir

B)    Eskimolar geleneklerine bağlı bir toplumdur

C)   Toplumsal ilişkileri düzenlemede dil, savaştan daha etkilidir

D) İnsanlar artık, sorunların savaşla çözülemeyeceğini anlamıştır

E)   Eskimoların dili öteki dillerden daha az geliş­miştir

 

24.   Karşılaştığımız kişilerde ve yaşadığımız olaylarda farkına vardığımız ortak özellikler, genelleme yap­mamıza neden olmuştur çoğu zaman. Bu da bizde “bir teknede yoğurmak” diye adlandırabileceğimiz bir alışkanlık yaratmıştır. Artık kişilerin ya da olayların birbirine benzeyen yönlerine bakarak, yalnızca bun­ları göz önünde tutarak, onları sanki aynı şeymiş gibi düşünür hâle gelmişizdir. Öyle ki yeni tanıdığımız in­sanların ya da ilk kez karşılaştığımız olayların bazı belirgin özelliklerini görmemiz —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) söz konusu durumları daha ayrıntılı bir biçimde değerlendirmemizi sağlar

B)    onları başkalarıyla özdeşleştirmemize yol aç­mıştır

C)   gördüklerimizin başkalarından ayrılan yönlerini bulmamızı kolaylaştıracaktır

D)    bizde, onları tanımaya karşı istek uyandıracaktır

E) bir anlamda, onların kimi özelliklerine kolayca alışamayacağımız anlamına gelir

 

25.   Yüz yılı aşkın bir tarihe sahip olan çizgi romanın sa­nat olup olmadığı çoğu Batı ülkesinde tartışılmıyor bile. Ülkemizde ise bu sanat kolu, ne yazık ki oku­nup atılan, yoz ürünlerin kaynağı olarak görülmekte, az okumanın göstergelerinden biri sayılmaktadır. Çocukların okuma alışkanlığı edinmesini engellediği düşünülmektedir. Gerçekten de evlerde, okullarda çizgi roman okuyanların uyarıldığı, ayıplandığı bir çocukluk dönemini çoğumuz az çok yaşadık. Oysa okuyanların üzerinde birleştiği ortak bir nokta, çizgi romanın bütün sevimliliğiyle, kendine özgü mizahıyla hiç de incitici olmayan, sayısız örnek içerdiğidir.

Bu parçaya göre çizgi romanla ilgili olarak aşağı­dakilerden hangisi söylenemez?

A)    Sanat değeri yönünden eleştirilere konu olduğu

B)    Okumayı olumsuz yönde etkilediğine inanıldığı

C)    Düş gücünü geliştiren özellikler içerdiği

D)    Okurların hoşuna giden yönlerinin bulunduğu

E)    Gülmecesel nitelikler taşıdığı

 

26.  Bir dildeki yeni sözcüklerin başlangıçta anlamları ve çağrışımları sınırlıdır. Daha doğrusu bunlar tam an­lam bağlamış sayılmaz. Bunların çağrışımsal bir bi­rikim edinmesi, öncekilerden başka anlamları da içermesi, kullanılmasına bağlıdır. Bu da yazarlar ve ozanların özel bir çaba göstermelerini, dil duyarlıklarını bütün zenginliğiyle yeni sözcüklere yansıtmalarını gerektirir. Bu yönden Türkçe gibi özleşme ve yenileşme süreci içinde bulunan dillerde yazarların, ozanların işi, durmuş oturmuş dillere oranla daha güçtür.

Bu parçadan, dildeki yeni sözcüklerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A)    Önceleri anlam alanları dardır.

B)    Sanatçıların çalışmalarıyla gelişir.

C)   Zaman içinde yeni anlamlar kazanır.

D)   Anlamsal sınırları belirlenmemiştir.

E)   Yaygınlaşmaları, halkın bilinçlenmesine bağlıdır.

 

27.  Büyük edebiyatçılar sadece yapıtlarıyla değil, yarat-tıkları imgelerle de yaşarlar. Bu sanatçı, gerek kişiliği, gerek edebiyat bilinci, gerekse yapıtlarıyla kendi­sinden sonraki kuşaklara yol göstermiştir. O, özellik­le 1970’li yıllarda öykücülüğümüze yeni bir soluk getirmiştir. Öyküyü, romana geçiş için bir basamak gibi kullanmaması, edebiyat bilincinin çok önemli bir gös­tergesiydi. Günlükleri, eleştirileri ve çevirilerinde gös­terdiği titizlikle öyküdeki başarısının bir rastlantı olmadığını bize açıkça kanıtlamıştı.

Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?

A)    Genç yazarlara örnek olmuştur.

B)    Sanatın toplumsal işlevi olduğuna inanmıştır.

C)   Öykücülüğümüzün havasını değiştirmiştir.

D)   Değişik yazınsal türlerde ürün vermiştir.

E)   Yapıtlarında belirli bir düzeyi korumuştur.

 

28.   Ünlü bir yazar, “Konu mu arıyorsun yazmak için? Uzağa gitmene hiç gerek yok. Şu sokaktaki evlerden birini seç. Yeter ki gönlünde o evin insanlarını tanı­maya yönelik tutkun, onları anlatırken gerçeği düşe dönüştürecek yaratma gücün, bir de dilin inceliklerini tanıyıp onları kendince kullanabilme yeteneğin olsun.’diyor

Bu parçada, yazarda bulunması gereken nitelik­lerden hangisine değinilmemiştir?

A)    Toplumun geçmişini ve geleceğini bütünüyle kucaklamaya

B)    Yazacaklarını günlük yaşamdan seçmeye

C)    Görülenleri olduğu ‘gibi anlatmaktan kaçınmaya

D)   Anlatımına, başkalarında olmayan özellikler katmaya

E)   Gözlem gücüne sahip olmaya 

 

29.   İnsan ruhundaki dalgalanmaları, bulutlanmaları gü­zel bir duygusal söylemle yansıtmayan bir yazınsal yaratının kalıcı olması zordur. Dünden bugüne ka­lan, zamanın aşındırıcı, yok edici rüzgârlarına da-yanmış yapıtların tümünde bu özelliği görebiliriz. İn­sana odaklanmayan, bizi değişik yaşamlarla yüz yü­ze getirmeyen, düşler kurdurmayan dilsel ürünler, yazıldığı günlerde ne denli yankı uyandırırsa uyan­dırsın, çok geçmeden yazın gömütlüğünün malı ol­maktan kurtulamayacaktır. Çünkü yazının işlevi, in­sanı ve insanlık durumlarını anlatmaktır.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinil­memiştir?

A)    Kimi yapıtların yalnızca yazıldığı dönemde beğenildiğine

B)    Anlatılarda insanın temel öğe olması gerektiğine

C)  Yazarların, insan yaşamını değişik boyutlarıyla yansıtması gerektiğine

D)    Başarılı yazarların dili kendine özgü biçimde kullandığına

E) İnsanın iç dünyasını yansıtmayan yaratıların etkili olamayacağına

 

30.   Bu öyküde, ölülerin canlandığı bir sahne yer almak­tadır. Yazar bu sahneyi çıkarsa ve “kahramanların vücutlarını öpen sayısız kırmızı kelebek” imgesini “vücutları kana bulandı” gibi sıradan bir ifadeyle değiştirseydi belki öykünün tadı azalır, fantastik boyutu kaybolurdu. Ama öykü, anlamından ve temasından hiçbir şey yitirmezdi. İyi bir fantastik öykü de böyle olmalı. İçinden hayal gücünü çıkardığınızda kalan metin hâlâ eskisi kadar okunurluğunu koruyorsa, iş­te o, iyi bir edebiyat yapıtıdır.

Bu parçada, iyi bir fantastik edebiyat yapıtında bulunması gerekli niteliklerden hangisine deği­nilmemiştir?

A)    Düşsel öğeler üzerine temellenmesine

B)    Klişe sözlerin yeni çağrışımlarla biçimlendirilmesine

C)   Anlatımla anlatılan arasında bağıntı bulunma­sına

D)   Güçlü bir içeriğinin olmasına

E)   Öğretici bir yönünün bulunmasına

CEVAPLAR

1. D 11. B 21. D
2. E 12. C 22. A
3. A 13. D 23. A
4. D 14. B 24. B
5. A 15. C 25. C
6. C 16. E 26. E
7. C 17. B   27. B
8. A 18. D 28. A
9. E 19. B 29. D
10. A 20. C 30. E