EGZİSTANSİYALİZM (VAROLUŞCULUK)
1. Egzistansiyalizm , II. Dünya Savaşı’nın insanlarda yol açtığı yıkımın sonucu olarak oluşan bunalımın yayıldığı edebi ve felsefi akımdır.
2. 1930’lu yıllarda Alman filozof Martin Heiddegger tarafından ortaya atılmış ve daha sonra da J. Paul Sartre tarafından edebiyata da aktarılmış .
3. Egzistansiyalizm akımının geçmişi, gerçekte, eski Yunan felsefesine kadar uzanır. Descartes’in “Düşünüyorum öyleyse varım” düşüncesine dayanır.
4. Dadaizm akımından etkilenilmiştir. İkinci Dünya Savaşında, insanlığın neredeyse yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı, bütün değer sis-temlerinin yıkıldığı karamsarlık ve umutsuzluk koşullarında kendine uygun ortam bulmuştur
5. Bu akıma göre, varlık özden önce gelir. İnsan önce dünyaya gelir, sonra kendi özünü kendisi yaratır. Dünyada kendisine yol gösterecek, yardım edecek tek varlık yine kendisidir. Bunun için de özgürdür, daha doğrusu özgür olmaya yargılıdır. Özünü şu ya da bu şekilde yaratabilmek için sürekli bir seçme sorunuyla karşı karşıyadır. Sürekli seçme durumunda olması, insanda bunalıma yol açar. Bu bunalım, sorumluluğu kendisinden başkasına yükleyememesinden doğar.
6. Egzistansiyalizm, insanın kendi varlığını sorgulamasını ister. Her insanın kendi iradesiyle biçimlendireceği bir geleceği vardır.
7. Bu akımda, insanı insan yapan, onun kendi kararlarıdır. Önemli olan gerçek, herkesin üzerinde birleştiği objektif gerçek değil, kişisel gerçektir.
8. İnsan, kendini bulmalı, özünü elde etmeli. Hiçbir güç; insanoğlunu, kendinden, kendi benliğinden kurtaramaz.
9. Felsefe ile edebiyat birbirine yaklaştırılmak istenmiş; fakat bunun doğal sonucu olarak da edebi eserlerde felsefi düşünceler ağırlık kazanmıştır ve bu akımla şiir yazanlarda felsefe yapmak bir kültür haline gelmiştir.
10. Varoluşçu yazarların eserlerinde varlık özden önce geldiği ve kişi kendi seçtiği davranışla özünü kendisi oluşturduğu için tip ve karakter bulunmaz; bunların yerine çeşitli durumlara yer verilir.
11. Egzistansiyalizme göre değişmeyen gerçek sudur: insan vardır, özgürdür, çevresini saran dünyayı bir türlü anlayamaz; bu yüzden umutsuzdur. karamsardır, kötümserdir; yaşamayı tatsız ve anlamsız bulur.
12. Varoluşçu eserlerde, olay ve merak öğeleri en aza indirilmiş; insanın doğumundan ölümüne kadarki zaman dilimi içinde yaşadığı var olma sorunu, kararsızlık hali, dolayısıyla “bunalım”, temel konu olarak işlenmiştir.
13. Varoluşçular kendilerine özgü bir toplumculuk anlayışı geliştirmişler, insanın hem kendisine hem de topluma karşı sorumlu olduğuna inanmışlardır. Onlara göre, sanatçı, çağının tanığı olmakla ve toplumu yönlendirmekle, görevlidir.Bu yönüyle de sanatın toplumcu yönü vurgulanmış olur.
14. İnsanın özgürlüğü son derece önemlidir. Zaten insan, özgür olmaya mahkumdur.
15. Halk kesiminde insanlara değil, aydın kesimdeki insanlara seslenmişledir.
16. Varoluşçu eserlerde yer yer simgesel anlatıma başvurulmuş, oldukça kapalı bir anlatım yeğ tutulmuştur. Ancak üslupçuluğa karşı çıkılarak süslü, parlak cümlelerden kaçınılmış, bir filozof ağırbaşlılığı içinde yalın bir anlatım benimsemiştir.
Dünya Edebiyatındaki Temsilcileri
Jean Paul Sartre
Albert Camus
Simone de Beauvoir
Andre Gide
Andre Malraux
Franz Kafka
Türk Edebiyatındaki Temsilcileri
Türk edebiyatı içerisinde doğrudan abu akımla yazan yoksa bazı II.Yeni şairlerinin bu akımdan etkilendikleri söylenebilir.