TYT TÜRKÇE DENEME- 10
1. O da bizim gibi bir insan ama aynı zamanda ressam; yani dört açılmış gözleriyle dünyayı algılayan ve fırça darbeleriyle dünyayı yeniden gözlerimizin önüne seren bir insan…
Bu cümledeki altı çizili sözle sanatçının hangi yönü vurgulanmak istenmiştir?
A) İyi bir gözlemci oluşu
B) Doğal güzellikler karşısındaki şaşkınlığı
C) Dünya çapındaki sorunlara çözüm getirmek istemesi
D) Farklı kültürleri resimlerine yansıtması
E) Diğer insanlara yoğun ilgisi
2. Ben onu çok önceleri tanıyordum. Bir dost sohbetinde onunla şahsen tanıştıktan sonra ona karşı hayranlığım bir kat daha arttı. “Ağzına baktırır.” deyiminin somut örneğini onun konuşmaları verirdi.
Bu parçadaki “ağzına baktırmak” deyimiyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Değişik sözlerle ilgi çekmeye çalışmak
B) Başkalarını konuşturmamak
C) Kendini zevkle dinletmek
D) Başkasının sözlerini kendisininmiş gibi kullanmak
E) Kötü söz söylemekten kaçınmak
3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “haksız yere ezilmek, zarar görmek” anlamı taşıyan bir deyim kullanılmıştır?
A) Sınavı kazanamadığını öğrenince başından aşağı kaynar sular döküldü.
B) Geçen yıl kurduğumuz bu şirketin iflasıyla sıfırı tükettik denebilir.
C) Kendisine ilgi gösterilmediğini anlayınca surat asmaya başladı.
D) Hayatımın sonuna kadar, uçan kuşa borcu olan bir adamla yaşayacağım.
E) Bu iş için maddi, manevi emek harcadık ama okkanın altına giden biz olduk.
4. Başkalarının doğru yolunda yürümektense kendi yanlış yolumu tercih ederim.
Aşağıdaki cümlelerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Öğüt vermek, bu dünyanın en zahmetsiz işidir; bu sebeple öğütlere pek itibar edilmemelidir.
B) Yanlışları düzeltmek için önce yanlış yolda olduğunu fark etmek gerekir.
C) İnsanlar, para ve ahlaki değerler arasında kendilerini büyük bir ikilemin ortasında bulurlar.
D) Seçimlerimiz yanlış da olsa bize ait olmalıdır.
E) Çizgisini değiştirmek, beraberinde ağır bedeller ödemeyi de gerektiren zor bir süreçtir.
5. (I) Her zaman okunabilecek ve hiçbir zamana ait olmayan bir öykü anlatmak için kolları sıvadım. (II) Tıpkı rüyalarımız gibi belirsiz bir zamanda geçen bir öykü olacaktı bu. (III) Aşkla, rüyalarla büyülenmiş, hayatın dışına çıkmış, ormanda gezen iki kişi için zamandan söz etmek çok da mümkün değil zaten. (IV) Onların ruh durumlarını anlatabilmek için, farklı bir dil kurmam gerekiyordu. (V) Bu dil de hikâyenin ve hikâye kahramanlarının acılarının ağırlığına karşı sade, hafif olmalıydı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde “amaç” söz konusudur?
A) I. ve III. B) II. ve III. C) I. ve IV.
D) II. ve V. E) IV. ve V.
6. (I) 1960 sonrası dönemin özgün yazarlarından biri. (II) İlk öykü kitabı 1961’de yayımlandı. (III) 1968’de yayımlanan ve yazarın öykücü kişiliğini belirgin çizgileriyle yansıtan “Gecede” kitabı çok beğenildi. (IV) Bu ilginç yapıtı, daha çok roman türünde değerlendirilebilecek “Tuhaf Bir Kadın” izledi. (V) Uzunca bir süre yazarın yeni ürünlerini bekleyen okur, 1977’de “Eski Sevgili” ile, “Gecede”nin usta yazarıyla yeniden karşılaştı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum yapılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV E) V.
7. (I) Yağmurdan sonra kanyona oturan sis bizi hayli zorladı. (II) Her birimizin sırtında otuzar kilo yük vardı ve bu yüklerle günde on saat yürüyorduk. (III) Dik yamaçların, sert ve yüksek kayaların arasında zaman zaman mola verip konaklıyorduk. (IV) Şelalelerde alabildiğine hırçınlaşan su, göletlerde ve havuzlarda kuzu gibiydi. (V) Gölet ve havuzları botlarımızla kolayca geçtik ancak şelalelerde yüreğimizin ağzımıza geldiği anlar oldu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde, aynı varlığa ait karşıt özellikler bir arada verilmiştir?
A)I B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Osmanlının son döneminde büyük toprak kaybı yaşanmıştır.
B) Herşey senin eğitimini tamamlaman için hazırlandı.
C) Kasadaki görevli, pekçok müşterinin aynı şeylerden şikâyet ettiğini söyledi.
D) Bu kent, gece vakti terkedilmiş bir harabeyi andırır.
E) Oysa ki tüm toplum aydınlardan gelecek açıklamayı bekliyordu.
9. Roman ( ) dünyaya karşı bir savaş başlatmış genç bir avukatın hayatını anlatır ( ) Ancak romanda ele alınan konunun işleniş biçimi ( ) en kül yutmaz eleştirmeni bile şaşkına çevirmeye yeter
( )
Bu parçada ayraçlarla gösterilen boşluklara sırasıyla hangi noktalama işaretleri getirilmelidir?
A) ( , ) ( : ) (,)(…)
C) (,) (;) (,) (.)
B) (;) (;) (!) (.)
D) (:)(;) (…)(!)
E) (,) (.) (,) (.)
10. Yazar, öyküsünde öncelikle bir yazar portresi
I II
çiziyor; okurunu da kendini de kandıran bir yazar bu.
III IV V
Yukarıdaki numaralanmış sözcüklerden hangisinin kökü tür bakımından farklıdır?
A) I. B) II. C)III. D) IV. E) V.
11. Kaç yıldır buraya gelmiyordum ( ) Her şey ne kadar da değişmiş ( ) İnsanlar, başka türlü giyiniyorlar artık ( ) birbirleriyle başka türlü konuşuyorlar.
Bu parçada yay ayraçlarla belirtilen yerlere, sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri getirilmelidir?
A) (?) (!) (;)
B) (?) (…) (,)
C) (.) (!) (;)
D) (.) (…) (:)
E) (…) (;) (;)
12. Bülbül havalanmış yüksekten uçar
Has bahçe içinde gülüm var diye
Sana gönlün veren canından geçer
Güzeller içinde yârim var diye
Bu dörtlükte aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Kökte ünlü değişimi
B) Ünlü daralması
C) Ünsüz benzeşmesi
D) Ünsüz türemesi
E) Ünsüz düşmesi
13. I. İstanbul, hem bir imge hem de kendisi olarak çok çağrışımlı bir kent özelliğiyle yapıtlarının çıkış noktasını oluşturan belirgin bir öğedir.
II. İstanbul için “kadın” bir kenttir dememiştir ama bu yapıtında İstanbul’u kadınsı bir olgu üzerine inşa etmiştir.
III. Diğer erkek yazarlarda olduğu gibi o da yapıtlarında bir kadın imgesi olarak kurmuştur İstanbul’u.
IV. İstanbul, onun son yapıtında genelde bir muğlaklık, tekinsizlik içinde, merkezsiz bir kent olarak verilmiştir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde, sanatçının bütün yapıtlarında ortak olan özelliklerden söz edilmiştir?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) I. ve IV.
D) II. ve III.
E) III. ve IV
14. Sanatçı sanatına karşı sorumludur, halkına karşı da.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Ortak öğeleri olan bağımlı sıralı cümledir.
B) Hem ilgeç, hem bağlaç kullanılmıştır.
C) Ek eylem, adlaşmış sıfatı yüklem yapmıştır.
D) Çatısına göre etken bir cümledir.
E) Birden çok türemiş sözcük vardır.
15. “Binlerce alık ve dürüst adam çocuklarını sorumluluk duygusuyla döver.” cümlesiyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Bağlaç, niteleme sıfatlarını bağlamıştır.
B) Belirtili ad tamlaması kullanılmıştır.
C) Öğeleri, “özne-nesne-zarf tümleci-yüklem” şeklindedir.
D) Yüklem etken-geçişli çatılıdır.
E) Kurallı ve olumlu bir eylem cümlesidir.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde diğerlerinden daha çok öğe vardır?
A) Başkan, istatistiklere atıfta bulunarak Amerika’nın bazı kentlerinde suç oranının son on yıl içinde hızla artmış olduğunu ifade etti.
B) Bilim insanları, aşırı şişmanlığa yol açtığına inandıkları bir gen bozukluğunu ortaya çıkardılar.
C) Hiç kimse, hissedarların büyük bir çoğunluğu tarafından seçilmiş olan yeni başkanın, şirket yapısında bu denli köklü değişiklikler yapacağını beklemiyordu.
D) Raporda, 1996’da Avrupa’da enerji ihtiyaçlarının yarısından çoğunu doğal gaz yoluyla karşılayan pek çok ülke olduğu açıklanmaktadır.
E) İflasla karşı karşıya gelmiş olan şirketin, bunalımı aşmak için pek çok bankadan kredi aldığı ifade edildi.
17. Aşağıdakilerin hangisinde, anlatım bozukluğunun nedeni ile verilen örnek cümle arasında uygunluk yoktur?
A) Gereksiz sözcük kullanımı: Bedirhan Toprak, 2004 tarihinde “Dün Gördüm Gece Bir Rüya” adlı yapıtıyla adını duyurmayı başardı.
B) Anlam belirsizliği: Yaşadıklarını, yozlaşmadan payını alan sıradan insanların tutumuyla aktarmış.
C) Yanlış anlamda sözcük kullanımı: “Bir Kadının Penceresinden”, “Bütün Şiirleri” nin ardından, O. Rifat’ın 1980’de çıkan ikinci romanıdır.
D) Karşıt anlamlı sözcük kullanımı: Türk milletinin sinesinden çıkan bir kültür öğesiyle ilk defa tanışma fırsatı bulmuştu.
E) Tamlama yanlışlığı: Geçmiş değil ama şimdi insana karmaşa,
mutsuzluk getirdiğini düşünüyorum.
18. Millî ve halk edebiyatı, sevdadan da, barıştan da, kederden de bahsetmiştir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gereksiz sözcük kullanımı
B) Sözcüğün yanlış yerde kullanımı
C) Nesne eksikliği
D) Yüklem eksikliği
E) Tamlama yanlışlığı
19. Yücel Kayıran, şiirde gelenekten moderne yol alırken her durağın hesabını şiirle vererek doruğa tırmanıyor.
Bu cümleden, sözü edilen şair ve şiirleri hakkında aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?
A) Şairin yapıtlarında, geleneksel şiirin bazı özelliklerine rastlanabilir.
B) Şair, geleneğe sahip çıkan, durağan bir şiir anlayışıyla yazmaktadır.
C) Onun, geleneksel ile modern arasına çizilen çizginin çeşitli yerlerine kondurulabilecek özellikte şiirleri vardır.
D) Şiirinin son aşamasında modern anlayış ağır basar.
E) Şiirde geleneksel ile çağdaş konusunda önyargılı değildir.
20. (I) Restore edilerek korunmuş görkemli surlarla şehrin en yüksek tepesine kurulan kaleden Üsküp’e bakınca, seyrine doyum olmayan bir manzarayla karşılaşıyoruz. (II) Üsküp bu haliyle, gizemli bir kızdır. (III) İlk bakışta kendini ele vermeyen, kendini göstermeye nazlanan, daha yakın ilgi ve sevgi göstermeye çağıran, gizem ve büyünün sarmaş dolaş olduğu masal gibi bir kent. (IV) Şehir; aydınlık çehresiyle size gülen, bakışınızdan mutlu olan, sizden yüzünü çevirmeyen, güzelliğini
ince bir tül arasından da olsa gizlemeyen alımlı bir genç kızı andırır gerçekten. (V) Üsküp, eski bir dostla karşılaşmış gibi konuşmak istiyor sizinle, parıltılı bakışlarının yer yer dalıp gitmesinden çıkarıyorsunuz bunu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde “benzetmeye dayalı öğeler” kullanılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A) Senin gözlerindeki anlam çok derindi.
B) Onu gördüğümde ağlar mıydım, bilmiyorum.
C) Bu işten de alınlarının akıyla çıktılar.
D) Okulun kapısında birçok öğrenciler toplanmıştı.
E) Suyun sesini çok uzaklardan bile duyabiliyorduk.
22. (I) Edebiyatımızın en önemli öykücülerinden biri olarak kabul edilen Hasan Ali Toptaş, son yıllarda, konu ve anlatım yönünden oldukça başarılı romanlarıyla ses getiriyor. (II) Onun birçok ödül de alan “Bin Hüzünlü Haz” adlı yapıtı, iç burkan bir türküyü andırıyor; güçlü, sade ve insanı derinden etkileyen… (III) Sanatçıyı, son dönemin büyük romancıları arasına sokan farklı ve çarpıcı bir yapıt bu. (IV) Bize özgü yaşam biçimini, farklı kişilikler ekseninde anlatan bu nitelikli roman, eleştirmenlerin de övgüsünü kazandı. (V) Üst üste baskı yapan yapıt, dış dillere de çevrilerek farklı ülkelerin okuyucularıyla buluşmuş oldu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, kanıtlanabilirlik açısından diğerlerinden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
23. Bazı meslekler vardır kafalarda belli imajları da beraberinde getirir. Mesela bir öğretmeni ya da bankacıyı, deri pantolon ya da file çoraplarla pek düşünemezsiniz. Psikiyatrlar için de durum pek farklı değildir. Uzun saçlı ve küpeli bir psikiyatrla karşılaşan herkes şaşırır. Hele bu adam aynı zamanda ünlü bir rock grubunun tanınan solistiyse… Bu bildik yargılara karşın aslında kişilerin fiziklerinin ve giyim tarzlarının, yaptıkları işle ilgisinin olmadığı da bir gerçek.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmamıştır?
A) Örneklerden
B) Karşılaştırmalardan
C) Öykülemeden
D) Betimlemeden
E) Öznellikten
24. Deneme, nazlı ve “saçları saman sarısı” bir yazı türüdür, diyebilirim. Bir de her ağız tadına lezzetle yanıt veren kıvamla, bir yazınsal metnin, yaprak dolması gibi sarılma çabasını iter. Öteki dillerde yazılan denemelerde bu olmasa bile, Türk okurunun farklı bir lezzet zevki vardır. Bu biraz da mangal sefası gibi zaman zaman kabarır yanlara; öne, arkaya taşar doğrusu!
Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Birden çok yazı türü üzerinde durulmuştur.
C) Karşılaştırma yapılmıştır.
D) Benzetmeden yararlanılmıştır.
E) Kimi sözcükler mecaz anlamda kullanılmıştır.
25. (I) Film; süzülmüş, damıtılmış, yalın bir sinema diline sahip. (II) Genç bir yönetmen için seçkin bir sinema diline ulaşmak bir üstünlüktür. (III) Olayları, olabildiğince az imgeyle anlatmaya çalışıyor. (IV) Diyalogların yerini vücut dili almış. (V) Bu da, sözünü ettiğimiz yalınlığı iyice pekiştiriyor. (VI) Usta işi bir simgesel anlatımın doğmasını sağlıyor. (VII) Finaldeki yolu kaybetme sahnesi de bu simgeselliği doruğa ulaştırıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26.-— Hissettiği onca heyecanı kendine saklar; yalnızca gördüklerini, tanık olduklarını yansıtır. Toplumsal yaşamın içinden edindiği izlenimleri yazıya döker. Onun öncelikli kaygısı budur.
Bu parçanın başına, dil ve anlam akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Bazı sanatçılar, yapıtlarında somut gerçeklerden uzaklaşır.
B) Çoğu yazar, yapıtını oluştururken hırslı ve bencil davranır.
C) Hiçbir yazar, romanında kendi gerçeklerinden kaçamaz.
D) Kişisel duygu ve düşünceler, sadece şiirlerde güzeldir.
E) Gerçekçi bir yazar, romanını yazarken ortadan çekilir.
27. Derin bir hayal gücü, dizginlenemez bir yazma tutkusu, her sanatçı için vazgeçilmez özelliklerdir. -— Ben bu göz kamaştırıcı niteliklerin bir kişiyi sanatçı yapmaya yetmeyeceğini düşünüyorum. Başarı için bunlarla birlikte başka özellikler de gereklidir. Sanatçının öncelikle zor beğenir bir kişiliğe sahip olması, yaptıklarıyla yetinmemesi lazım.
Bu parçada boş bırakılan yere, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ama bunlar bir yapıtın başarısı için yeterli midir?
B) Bunlara sahip kaç sanatçı var dünyada?
C) Düş gücü ne kadar gereklidir?
D) Bir yapıtın en önemli özelliği anlatım biçimi midir?
E) Sanatçının temel görevi nedir?
28. Her yerde, her zaman geçmiş günler aranır. Eski zaman başkaydı, yaşamak daha kolay, daha ucuzdu, şimdi ahlak kalmadı, mertlik bozuldu, gençler şımardı, insanlar bir tuhaf oldu… denir. Her yeni düzen, insanların çoğuna bir bozulma, bir çığırdan çıkma gibi gelir. Hele yaşlılar arasında bugünün dünden iyi olduğunu söyleyen binde bir çıkar; öyle olduğu apaçık olsa da, hatta dünyayı değiştirmede o yaşlıların payı olsa da. Babaevini kötü bulup yıkmış delikanlı, yaşlanınca oğlunun kendi evini kötü bulmasına zor akıl erdirir. Bu garip çelişki sürüp gidecektir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eğitim alanındaki her yenilik pek çok sorunu da beraberinde getirir.
B) Yeni olan her şey kaynağını geçmişten alır, geçmişten beslenerek varlığını sürdürür.
C) Her dönem, bir önceki kuşak tarafından bozulma olarak görülüp eleştirilir.
D) Eski ile yeninin çatışması sonucu ulaşılan ortak nokta bugün elimizde bulunandır.
E) Eski kuşak ile yeni kuşak arasında, sanat yapıtları bağlayıcı unsur olmalıdır.
29. (I) Sanata ve sanatçıya değer verilmeyen bir toplumda sanatın gelişmesini, zenginleşerek toplumu etkilemesini beklemek boşunadır. (II) Şairin hayalci, ressamın boyacı, müzisyenin çalgıcı diye dışlandığı bir ortamda sanatçının yetişmesi zordur. (III) Böyle bir ortamda büyük yazarların ve şairlerin sayısı bir elin parmakları kadar olacaktır elbette. (IV) Onların verdikleri ürünlerin de toplumda etkisi olmayacaktır. (V) Osmanlı döneminde büyük divan şairlerinin yetişmesinde en büyük etken, sarayın o şairlere sunduğu olanaklar ve verdiği destek olmamış mıdır?
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi ana düşünceyi vermektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
30. Mitlerde zaman çelişkilidir. Tarihten farklı olarak, mitlerde; bir kez olmuş, sona ermiş bir olay, belli bir dönem yaşamı, belli etkinliklerde bulunmuş bir kişi değil, bilgisayardaki gibi belleğe kaydedilmiş, her an çağrılmaya hazır bir bilgi söz konusudur. Tarihî bir kişiliği zamanda bir yere koyabilir, bir süreç olarak görebiliriz: Büyük İskender belli bir yaşta Aristoteles’in öğrencisi olmuş, belli bir yaşta dünyayı fethe çıkmış, belli bir yaşta ölmüştür. Oysa mitolojik bir aktör olan Zeus’tan aynı şekilde söz etmek olanaksızdır.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mitolojinin kaynağı
B) Mitolojik öykülerdeki kahramanların nitelikleri
C) Mitolojideki zaman-mekân ilişkisi
D) Tarihî olayların nitelikleri
E) Mitoloji ile tarihin farklı yanları
31 . Eskiden şiire verilen toplumu değiştirme görevini şimdi de romana vermek isteyenler çıkacaktır. Böyle bir şey yok. “Romanın toplum üzerindeki rolü büyüktür.” gibi yaklaşımları da doğru bulmuyorum. Biz yazarlar, olanı resmetmekten, bazen de geleceği hissettirmekten başka bir şey yapamayız. Roman, insanları eğitmek için var edilmiş bir okul değildir. O sadece kendi kurgusal âlemi içinde dış dünyaya tutulmuş bir aynadır.
Bu parçanın yazarının karşı çıktığı görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçı, dış dünyayı olduğu gibi aktarmaya özen göstermelidir.
B) Romanın, toplumu eğitmek gibi bir görevi olmalıdır.
C) Toplumcu sanat anlayışı sanatın malzemesini daha da zenginleştirecektir.
D) Romanın diğer sanat dallarıyla ilişkisi geliştirilmelidir.
E) Toplumsal sorumluluğunu yerine getirmeyen şairler sanatı sığlaştırmıştır.
32. “Alice Harikalar Diyarında” adlı yapıt Charles Dodgson tarafından Lewis CarroN takma adıyla 1865 yılında kaleme alınmıştır. Yapıt kısa sürede çocuk kitabı olarak büyük ün kazanmıştır. Bir yazar olarak Carroll’un dehası, dünyaya çocukların gözüyle bakabilmesindedir. Ev hayatının günlük eşyaları, Carroll’un romanında yaşayan birer varlığa dönüşerek gerçeküstücü bir nitelik kazanır. Alice’in yaşadığı olaylar ise okura fantastik bir dünyanın kapılarını aralar. Yazar geniş hayal gücü, ince zekâsı ve ele aldığı sıra dışı konusu ile bugünün fantastik romancılarına örnek olmuştur.
Bu parçada, üzerinde durulan yapıt ve yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Yazarın yapıtını takma adla yayımlamasına
B) Yapıtın bir çocuk romanı olarak tanınmasına
C) Olayların çocukların gözüyle anlatılmasına
D) Öyküleyici anlatım biçimiyle yazılmasına
E) Günümüzün fantastik edebiyatına örnek olmasına
33. Montaigne, Batı düşüncesinin baş özdeyişlerinden biri olan “Ezber bilmek, bilmek değildir.” sözünü söyleyeli dört yüz yıldan fazla zaman geçti. Orta Çağın eğitim-öğretim sistemine karşı bir isyan bayrağıydı bu söz. Yüzyıllarca tekrarlanan, kalıplaşmış bilgilerin yenileşmesini, sürekli gelişmesini istiyordu Montaigne. İyi kafa, yalnızca dolu bir kafa değil, işleyen bir kafaydı onun için. Eğitim ve öğretim, bilgiç yetiştirmeyi bırakıp insan yetiştirmeye
bakmalıydı. Gerçek insan, kendini ve dünyayı kavrayan, alın yazısını değiştirebilen, düşünebilen varlık olmalıydı.
Bu parçadan hareketle Montaigne’nin eğitim anlayışıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Eğitim insanları düşünmeye ve sorgulamaya yönlendirmelidir.
B) Ezber, öğrenmenin ilk basamaklarında, bir ölçüde hoş görülebilir.
C) Ezberci anlayıştan uzak durulmalıdır.
D) Eğitimde yenilik sürekli kılınmalıdır.
E) Eğitimin yetiştirdiği insan modeli hayatı olduğu gibi kabullenmemelidir.
34. Bilim ve dostluk birçok noktada birbirine benzeyen iki kavramdır. Bilim gibi dostluk da insanın hazır bulduğu değil, yarattığı bir şeydir. Yalnız kendini aşmasını bilen varlık, bilimi ve dostluğu tadabilir. Onun için bilimi ve dostluğu hiçe sayanlardan
insanlık adına korkulur. Bilim ve dostluğu paraya pula satanlarsa ahmaklık edenlerdir. Çünkü onlardan daha değerli bir şey satın alamazlar kazançlarıyla.
Bu parçada, bilim ve dostlukla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Ortak yanlarının birden çok olduğuna
B) Özveri gerektirdiklerine
C) Eksikliklerinin uygarlığı engellediğine
D) Para ve pulla ölçülemeyeceklerine
E) Değerini anlamayanlardan korkulması gerektiğine
35. Totem inancının ortaya çıkışı, insanlık tarihi kadar eskidir. Orta Asya Türkleri arasında bu inancın yerleşmiş olduğunu gösteren birçok kanıt vardır. Bunların başında, kimi yaratıkların ya da nesnelerin totem olarak kabul edilmiş olması gelmektedir.
Türklerden bir grubun “kuıf’u (Gökböri) ata olarak tanıdıkları Çin kaynaklarına kadar ulaşmıştır. X.yüzyılda Arap bilgini İbni Fadlan, Türklerin yaşadığı bölgeleri gezmiş ve kaleme aldığı seyahatnamesinde, karşılaştığı Türk boylarından bir kısmının yılan, balık, turna gibi varlıklara taptığını söylemiştir.
Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A) Totem inancı ne zaman zayıflamaya başlamıştır?
B) Orta Asya’da totem inancının var olduğuna yeterli kanıt var mıdır?
C) Bazı Türk boylarının totem inanışlarına yer veren yapıtlar var mıdır?
D) Türk boyları totem inancı döneminde hangi hayvanları kutsamışlardır?
E) Totem inancı ne zaman ortaya çıkmıştır?
36. Kapadokya’nın altında kaç tane kentin yattığını kimse bilmiyor. Şimdilik çoğu küçük köy olan sekiz tanesi bulundu ama hiç kuşkusuz daha da vardır. 1965 yılında, yaşadığı mağaranın arka odasında temizlik yapan bir ev sahibi bir duvarı delince karşısına daha önce görmediği bir dizi oda çıkmış ve bu yerleşim yerlerinin en büyüğü olan Derinkuyu bulunmuştu. Daha sonraları mağara arkeologları, birbirine bağlanan odaların en az on sekiz kat ve 85 metre aşağıya indiği, yaklaşık 30.000 kişinin yaşayabileceği bir yeraltı şehrine ulaştılar. Üstelik daha da kazılması gerekiyor. Üç kişinin yan yana yürüyeceği genişlikteki bir tünel, dokuz kilometre uzaktaki başka bir yer altı kentine bağlanıyor. Diğer yollar, bir zamanlar Kapadokya’da yerin üstünün ve altının gizli bir ağ ile birbirine bağlandığına işaret ediyor.
Bu parça, aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisiyle yazılmıştır?
A) Betimleme
B) Açıklama
C) Öyküleme
D) Tartışma
E) Tanık gösterme
37. Yanlışlarından ders çıkarıp onu bir daha yinelemeyen insan, bilge insandır. Bir insan kendine sahip çıkamıyor, kendi aklını yine kendi aklıyla denetleyemiyorsa, kendini kayırmaya, haklı çıkarmaya çalışıyorsa ve buna kendini de inandırıyorsa, sıradan bir insandır. Böyle insanların yöneticiliği de başkalarının kusurunu aramakla geçer. Bilgeliği kovan tutumlardır bunlar.
Bu parçanın bütününde üzerinde durulan aşağıdakilerden hangisidir?
A) İş ortamında yapılan yanlışların anında cezalandırılması gerektiği
B) İyi bir yöneticinin göz önüne alınması gereken temel özellikleri
C) Kişiyi bilgelikten uzaklaştırıp sıradan yapan nitelikler
D) Kıskançlığa yol açan bireysel ve toplumsal nitelikli çeşitli nedenler
E) Kendini başkalarından ayrıştırma ve daima üstün görme yolları
38. Tokat, Orta Karadeniz ile İç Anadolu bölgelerinin sınırını oluşturan, Kurtuluş Savaşı’nın iki önemli şehri Samsun ve Sivas’ı birbirine bağlayan, sebze ve meyveleriyle meşhur, şirin bir ilimizdir. Tarihi çok eskiye dayanan bu şehirde, Selçuklulardan kalma Taşköprü, Ali Paşa Camii ve Hamamı, Taşhan, Saat Kulesi gibi tarih kokan önemli eserler yer alır. Şehri tam ortadan bölen Yeşilırmak, kente ayrı bir güzellik katmıştır. Yazmacılık mesleğini
günümüze kadar getiren bu ilimiz, dünyaca ünlü Ballıca Mağarası ile de ismini çokça duyurmuştur.
Bu parçada Tokat’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Coğrafi konumu
B) Tarihsel yapıtları
C) Tarımsal özellikleri
D) Halkının etnik kökenleri
E) Geleneksel mesleklerle bağı
39. İstanbul, derinlikli bir roman gibi “bin yüzlü”dür. Her sokağı, semti, bölgesi ayrı bir mozaik görünümündedir. Bu kenti tanımak için sadece tarih bilgisi yeterli değildir. Bin yıllık gelenekler, savaşlar, mimari yapılanma, çok kültürlü yaşamın somut izleri, doğudan gelen göç dalgası… Akademisyenler, tarihçiler, yazarlar, şairler ve gezginler bu saydıklarımıza kendi kulvarından bakarlar. Bir dünya kenti olan İstanbul’u kendilerince tanımaya ve anlamaya çalışırlar.
Bu parçada İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dünyaya yıllardır gereği gibi tanıtılmadığına
B) Evrensel, çok yönlü bir kent kimliği taşıdığına
C) Çok zengin bir kent dokusu olduğuna
D) Onu tanımanın farklı alanlarda bilgi sahibi olmayı gerektirdiğine
E) Araştırmacı, sanatçı ve bilim insanlarının ilgisini çektiğine
40. Sanat yapıtı, gerçekliği değişikliğe uğratarak verir. Bu nedenle bir sanat yapıtında doğal gerçekliği değil, sanat yapıtının gerçekliğini buluruz. Sanat yapıtları hangi düzeyde olursa olsunlar, gerçeklikleri bellekte oluşmuş yapıtlardır ve sanatçıların, yetileri oranında yarattığı bir gerçekliktir söz konusu
olan.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Gerçekliğin sanatta değişikliğe uğradığına
B) Sanat yapıtında sanat gerçekliğinin olduğuna
C) Sanat gerçekliğinin bellekte oluştuğuna
D) Sanatçının yetisiyle orantılı bir gerçeklik kurduğuna
E) Gerçekliğin her zaman tek ve değişmez olduğuna
CEVAPLAR
1.A 2. C 3. E 4. D 5. C 6. B 7. D 8. A 9. E 10. B |
11. C 12. D 13. D 14.B 15.B 16.A 17. D 18. E 19.B 20. A |
21.D 22. E 23. C 24. B 25. A 26. E 27. A 28. C 29. A 30. E |
31.B 32.D 33. B 34.C 35.A 36. B 37. C 38. B 39. E 40. A |