Paragraf – 24 Çıkmış Sorular

PARAGRAF  – 24 ÇIKMIŞ SORULAR

1. Çocukken beni en çok etkileyen kitaplar Michael Strogoff, Küçük Prens ve Pıtırcık dizisi olmuştur. Bunlar çocuğun düş gücünü geliştiren kitaplardır. Örneğin küçükken Jules Verne’in romanlarını okumuş bir bilgisayar mühendisiyle okumamış olan, birbirinden ayrılır; çünkü okuyan daha yaratıcıdır. Ayrıca, edebiyat Öğretmenlerinin karşı çıkmasına karşın, çocukken bizi gözyaşlarına boğan bir yazarımızın kitaplarından da tat aldığımı söylemek isterim. Çünkü biz fark etmesek de o kitaplar, aslında duygusal eğitimi­mizin bir parçasıydı. Bize acımayı, ağlamayı öğretmişti onlar. —-. Bu, kötü bir şey.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi geti­rilmelidir?

A) Şimdiki çocuklar bunları tatmadan, yaşama­dan yetişiyor

B) Yaşamda insanı insan kılan böyle olaylarla karşılaşacağımızı düşünüyorduk

C) Böylece duygularımızı yansıtmayı öğreniyor­duk

D) O zaman öğretmenlerimizin yanılmadığını an­lamıştık

E) Çocukların duygularına aşırı ölçüde yüklen­miştir bu kitaplar

(ÖSS 2006)

 

2. I. Bazen bir insan yüzü, bir olay, bir konuşma, bir doğa parçası yıllar önce okuduğum öykülere götürür beni.

II. Bir öykücünün belleğinde İz bırakan, sessiz bir anıya dönüşen her şey, zamanı geldiğinde yazarını yazmaya zorlar.

III. Öyle öyküler vardır ki ilk okuyuşumda bende bıraktığı izlenimler nedeniyle onu, bir dostu özler gibi özler, zaman zaman onunla birlikte olmak isterim.

IV Küçük bir ayrıntı, belki bir çocuğun bakışı, bir kedinin kamburunu çıkarıp yazarın ayağına sürtünmesi, öyküde etkileyici öğeler olarak karşımıza çıkar.

V. Yazarları etkileyen, konu sandığında bekle­meye bırakılan nice olaylar, durumlar bir süre sonra öyküleştirilmeyi ister.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi­leri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve III.                            B) II. ve IV.           C)ll. ve V.

D) III. ve IV                          E) IV. ve V.

(ÖSS 2006)

 

3. Yazı insanıyım ben, yazıdan başka bir şey düşün­mem. Geçimimi de yazarak sağlıyorum. Tele­vizyon haberciliği bana, açık, kısa cümlelerle yazmayı öğretti. Bir buçuk dakikalık haberde bütün gün izlediğin olayı anlatmak zorundasın. Zaten televizyonda uzun cümleler dikkati dağıtır. Eline gazete alıp okumak gibi değildir. Basında röportajlar, diziler hazırlarken yerim genişti. Yine de kısa, anlaşılır yazmaya özen gösterirdim. Reklam İçin metin yazmak ise bambaşkadır. Kırk beş saniyelik reklamlara metin sığdıracaksın. Kısacası yazıyı, yaptığım İşe uydurmayı öğrendim.

Aşağıdakilerden   hangisi   böyle   diyen   bir yazarın özelliği değildir?

A) Yaşamını yazmaya adama

B) Okurların ilgisini değerli yapıtlara yönlendirme

C) Anlatımını yoğunlaştırma

D) Bir işle ilgili değişik ürünler üretme

E) Yazıyı türsel özelliklerine göre oluşturma

(ÖSS 2006)

 

4. Yazar bu kitabında, son yıllarda yazdığı de­nemelerini bir araya getirmiş. Kırk yılı aşkın bir yazarlık serüveninin son ürünleri bunlar. Kitabın bir yerinde söyle diyor yazar: “Günümüzde yazarlığa heves eden gençlerin i!k ürünlerine bakarken duyduğum kaygıları, ne yazık ki birkaç kitap yayımlamış, ünlenmiş, göklerde dolaşan yazarları okurken de duyuyorum. Türkçenin bugünkü durumuna nasıl geldiğini bilmiyorlar. ‘Dil nedir, biçem nedir?’ diye düşünen yok. Bir anadil­leri olmasını yazarlık için yeterli sanıyorlar.”

Bu  parçada yazarlar hangi  açıdan  eleşti­riliyor?

A) Kendilerinden önce yapılmış çalışmalardan habersiz olmaları

B) Kendi özeleştirilerini yapmaktan kaçınmaları

C) Kitapları olanların, olmayanları küçümseme­leri

D) Duygu ve düşüncelerini yansıtırken alışılma­mış yollar izlemeleri

E) Anlatımlarının gücünü artıracak çabayı göster­memeleri

(ÖSS 2006)

 

5. “Aşk romanı”yla “aşkı da içeren romanları birbi­riyle karıştıranlar var, Bunları ayırmak gerek. Oysa bizde bu ayrım yapılmıyor. Eğer aşk ro­manından kasıt, yabancıların “romance” dedikleriyse benim romanlarım bu grupta yer almıyor. Çünkü bu tür romanlara Barbara Cartland’ın ki­taplarını, pembe dizileri örnek gösterebiliriz ki bunlar bence edebiyatın dışındadır. Konusuna aşkın da sindirildiği ya da birtakım olayların bir aşk etrafında anlatıldığı romanlar bunlarla bir tu­tulamaz. Örneğin Anna Karenina’da toprak re­formu da anlatılır. Bu ayrımı yapmazsak Anna Karenina’yı yalnızca sıradan bir aşk romanı olarak nitelendiririz.

Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazarın düşüncesiyle bağdaşmaz?

A) Aşk, gerçeğe en uygun biçimde ancak ya­bancı romanlarda anlatılır.

B)Aşk romanı sözünün anlamsal sınırı belirlen­melidir.

C)Salt aşk üzerinde yoğunlaşan romanların ya­zınsal bir değeri yoktur.

D) Dokusunda aşkı barındıran her yapıt, aşk ro­manı sayılmaz.

E) Kimi romanlarda aşk, toplumsal sorunlarla iç İçe anlatılır.

(ÖSS 2006)

 

6. —. Gerektiği yerde gerektiği kadar sözcük.., Metinde anlam, tanımlamalarla, çağrıştırmalarla, örneklemelerle değil, tek başına kullanılan söz­lerle ortaya konuyor. Her tutum, her davranış, her olgu, her nesne ayrıntılara inilmeden onu en iyi anlatan sözcükle veriliyor,

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Yazılarının sözcük örgüsü, büyük bir değişken­lik gösteriyor

B) Değişik anlatım biçimleri kullanmaktan kaçını­yor

C) Yazılarında en az sözcükle en çok şeyi an­latma ilkesine bağlı kalıyor

D) Sözcükleri, temel anlamlan kadar yan anlam­larıyla da kullanmaya çalışıyor

E) Söylediklerinin kolay anlaşılır olmasını iste­miyor

(ÖSS 2006)

 

7. “Hayatım roman olur.” diyenlerden özür dileyerek söyleyelim: “Yaşanmış gerçeği” öykülemek bir yazın yapıtı oluşturmaya yetmez. Yaşanmış bir olay, bir romanın, bir şiirin çıkış noktasını oluş­turabilir; ama bir yapıtta, “yaşanmış gerçeklere” yer verme, yazınsal türlerin gerekli niteliklerinden değildir. Çünkü insanlar sanat yapıtlarında —.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) yaşanmış, yaşanmakta olan gerçekleri yaz­manın daha kolay olduğunu düşünürler

B) anlatılanların ne kadar etkileyici olduğunun farkındadırlar

C) düşsel öğelere ağırlık verilmesinin, okurların il­gisini çekmediğini bilirler

D) kendi yaşam gerçekleriyle anlatılanların örtüşmesini isterler

E) gerçeğe benzerliği, gerçeklikten üstün tutarlar

(ÖSS 2006)

 

8. Bir kez daha koca bir yılı eskitip anılarımızın arasına gönderdik. Henüz eskitmediğimiz bir yeni yıl da tüm gizemiyle çaldı kapımızı, Her geçen gün solmuş bir gül yaprağı gibi dökülüp gitti geçmişe. Anılarımızı kurutup özenle koyduk bir kitabın araşma. Yaşadığımız düş kırıklıkları, mut­luluklar belki hiçbir zaman unutulmayacak; ama hiçbir zaman da bir kez daha yaşanmayacak. Doğanın değişmez yasası bu. Bir gün Öncesini değil, beş dakika öncesini aynı duygularla yaşa­mamız olası değil. Kısacası,

Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A) yaşamın tadına ve anlamına vardığımız her dakika bizler için bir armağandır

B) yaşamakta olduğumuz her an yeniden yaşan­mayacak kadar değerlidir

C) geçmişin acı ve tatlı yanlarını bir yana bırakıp günümüzü anlamlı kılmaya çalışmalıyız

D) kaybedilen zamanın bir daha geri gelmeyece­ğini düşünerek, yaşamı sevgiyle kucaklamalıyız

E) her dönemde yaşamın bize yüklediği sorum­luluklar farklılık gösterir

(ÖSS 2006)

 

9. Hakkımdaki övgüleri de yergileri de pek ciddiye aldığımı söyleyemem. Övgüleri ilk duyduğumda yurtdışındaydım. Bana moral verdi, beni güdüledi bu övgüler. Övülmek elbette iyi bir şeydir; ama yalnızca bununla yaşanmaz ki. Düşünsenize, “Ben geleceğin yazarıyım.” dersen, bunu ilke edinip oturursan, kendini yenilemekten de kaçınırsan sonun ne olur? Ortada kalırsın; bırak geleceği, bugünü bile göremezsin,

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A) Yazarların,    okurlardan    gelecek    tepkileri umursamadığı

B) Beğenilen yazarların da kalıcılığının, kendile­rini sürekli geliştirmelerine bağlı olduğu

C) Sanatçılara olumlu eleştiriler yöneltmek gerek­tiği

D) Kendini belirli ölçütlerle sınırlayan yazarların özgün ürünler veremeyeceği

E) Yazarların, okurlardan, yazdıklarını değerlen­dirmelerini beklemediği

(ÖSS 2006)

 

10. (I) Yapıtlarını okuduğum gençler şunu bilmelidir: Değerlendirmelerimde, vardığım yargılarda dostluğun, arkadaşlığın en küçük bir payı yoktur. (II) Benim bu tutumum karşısında, “Gençleri umutsuzluğa düşürmemek, yüreklendirmek gerekir.” diyenler var. (III) Oysa benim ölçütlerim değişken bir nitelik taşır, (IV) Yazdıklarımın hiçbiri bir düşünceye bağlanmanın ya da ortak bir görüşü savunmanın ürünü değildir. (V) İncelediğim ürünler arasında farklı dünya görüş­lerini yansıtanlar var. (VI) Ben bu ürünlerin duygularımı etkileyen yönlerini savunuyorum.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yan tutmama söz konusudur?

A) I. ve IV.            B)ll. ve V           

C) II. ve VI.         D) III. ve V.                         

E) IV. ve VI.

(ÖSS 2006)

 

 

CEVAPLAR

1.A 6. C
2. C 7. E
3. B 8. E
4. E 9. B
5. A 10. A