PARAGRAF – 36 ÇIKMIŞ SORULAR
1. İçtenlikle söylüyorum, ilk öyküden sonra sanki elime yapışıverdi kitap. Hemen öteki öykülere geçtim, İnanın, onları da yanı keyifle, aynı coşkuyla bir solukta okudum. Hepsi de sıcak, içtenlikli ve yalın. Çocuksu ama bilge, haşarı ama içten ipe zekâ kaynayan bir ciddiyetle yazılmış. Hepsinde dipdiri yepyeni bir dünya, yepyeni bir anlatım biçimi.., Sevgi dolu, sevecen bir dünyası var yazarın.
Bu parçada yazar, sözü edilen öykülerin özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?
A) Kolay anlaşılır olduğuna
B) Yapaylıktan uzak olduğuna
C) Kendini derinlemesine etkilediğine
D) Korku ve gerilim öğeleri içerdiğine
E) Açık ve özlü bir anlatımı bulunduğuna
(ÖYS 1992)
2. Yazar malzemesini, yani dili, yakından tanıyacak; onu, olanaklarını deneyerek geliştirecektir. Bu da eskilerin deneyimlerini, onların eserlerinde yaşamakla olur. Bizde bu böyle olmadı. Batı uygarlığını tanıyışımızdan sonra kuşaktan kuşağa, dünya görüşü hızla değiştiği için eskilerle yeniler, hemen her kuşakta birbirinden uzak düştüler, Bunun yanı sıra özensiz, çırpıştırma çeviriler yüzünden dil ve üslup sorunları ortaya çıktı. Bunun doğal sonucu olarak da kişiliksiz, renksiz bir edebiyat oluştu.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dilin, yazarın anlatım ve yaratma aracı olduğuna
B) Çevirmenlerin ciddi bir eğitimden geçmeleri gerektiğine
C) Günümüz sanatçılarıyla eskiler arasında bir kopukluk bulunduğuna
D) Yazarın, alanındaki birikimlerden yararlanması gerektiğine
E) Çevirilerde yeterince titiz davranılmadığına
(ÖYS 1992)
3. (I) Kısa yalın söyleyiş onun şiirlerinde, sonuna kadar, temel öğelerden biri olarak kaldı. (II) Başlangıçta bütün şairlerce eski şiire bir tepki olarak başvurulan bu yalınlık öğesini, Necatigil bilinçli olarak geliştirdi. (III) Başka şairler onunkilere benzeyen şiirler yazdı. (IV) Onu taklit edilmesi güç, taklit edilince sırıtan bir şiir dili haline getirmeyi başardı, (V) Sonunda “Necatigil şiiri” diye adlandırılan güzel bir ada çıktı ortaya.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
(ÖYS 1993)
4. Kimi yazarların ve eleştirmenlerin öyküyü, yazarın romana geçmesi İçin bir çeşit hazırlık, bir kalem alıştırma deneyi saydığını biliyorum, Belki de bu yaygın kanı yüzünden —
Düşüncenin akışına göre, bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) yazınımızda, romanı anımsatan uzun öyküler çoğaldı.
B) öyküye, romanın kısaltılmış biçimi olarak bakıldı.
C)öykü, romana göre daha az değerli bir tür sayıldı.
D) bazı ürünlerin öykü mü yoksa roman mı olduğunu belirlemek güçleşti.
E) roman ve öykülerde gerçek olaylar anlatılmaya başlandı.
(ÖYS 1993)
5. Neden böyle bir şey yapayım? Onun sanatçılığını Önemsemeseydim, yönettiğim kitap dizisinin “Yaşayan Şairler ve Yazarlar” bölümünü, onu konu alan bir kitapla başlatır mıydım? Ayrıca o kitabı, onu yakından tanıyan, seven, beğenen bir yazarın hazırlamasını ister miydim?
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine verilmiş bir cevap olabilir?
A) Bu sanatçıyı tanıtırken niçin yakınlarının görüşlerine başvurmadınız?
B) Niçin bu sanatçının bir değer taşımadığını, ciddiye alınamayacağını söylediniz?
C)0 sanatçı hakkında niçin kendi düşüncelerinizi açıkladınız?
D) Değerli bulduğunuz sanatçıları niçin yaşayanlarla sınırladınız?
E) Bu sanatçı hakkında niçin bir kitap yayımladınız?
(ÖYS 1993)
6. Her şiir bir tekrardır. Şairin değişmez mizacının, ruh yapısının biraz değişik bir biçimde, bir kez daha dizelere yansımasıdır. Çünkü bir şairin her şiirinde kendini tamamen yenilemesi, çok zor ya da olanaksızdır bence.
Bu parçada şairlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmaktadır?
A) Aynı konuları işlerler.
B) Sözcük seçimine özen gösterirler.
C) Şiirleri eski yazdıklarının bir uzantısıdır.
D) Yaşamları şiirlerini besleyen tek kaynaktır.
E) Yaşamları hep aynı kalır.
(ÖYS 1993)
7. “Yazı yazmanın bir büyülü yanı vardır ve hiç kimse şimdiye değin onu, başkasına aktarabilecek bir formül bulamamıştır. Öyle sanıyorum ki işin sırrı, yazarın, önemli gördüğü bir şeyi aktarmaya itilmesi; o şeyin, acı verecek derecede dışarıya çıkmak İstemesidir. Yazar bunu duyuyorsa, çoğu zaman, duyduklarını dile getirmenin uygun yolunu bulabilir.”
Parçaya göre yazan, yazmaya iten etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) İşlediği konunun kendisini içten içe etkileyen, rahatsız eden bir yanının olması
B) Yazma işinin gerektirdiği özel yeteneğe sahip olması
C) Olaylar ve durumlar karşısında aşırı derecede duyarlı olması
D) Yaşamında üzüntü verici olayların yoğun olması
E) Düşüncelerini dile getirmenin yollarını kolaylıkla bulabilmesi
(ÖSS 1985)
8. Hemen hepimiz bir tüketim çılgınlığı içindeyiz. Neyi harcayıp tüketiyoruz? Doğayı, çevremizi… sonuçta soluk alacağımız ortamı yok ediyoruz; kaynakları bilinçsizce sömürüyor, kurutuyoruz. Bir başka anlatımla insanı tüketiyoruz. Kısacası kaynakları yok ediyoruz; ama sanayi artıklarını yok edemiyoruz.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Savurganlığı önlemeye yönelik girişimlerin yetersiz kaldığı
B) Yarınki kuşakların daha çok çalışması gerekeceği
C) Geleceği planlamadan yaşamanın doğru olmadığı
D) Çevreyi koruyacak örgütlerin bulunmadığı
E) Doğanın kirletilerek kaynaklarının ölçüsüzce kullanıldığı
(ÖYS 1993)
9. “Sanatın, insanların aklını ve yüreğini etkileme gücü vardır. Bu gücü, insanlığın yararına kullanan, insan yüreğinde ve kafasında güzel, mutlu bir dünya yaratmayı amaçlayan kişi, gerçek bir sanatçıdır. Çünkü sanatın da sanatçının da görevi, insanları kafaca ve gönülce daha iyi, daha dürüst olmaya yöneltmek; onlarda insan sevgisi yaratmaktır.”
Bu parçaya göre, sanattan ve sanatçıdan beklenen nedir?
A) Gerçekleri değiştirip yumuşatarak hayatı tatlılaştırma
B) İnsanların duygu ve düşünce dünyasını geliştirme
C) Kişilerin olaylar karşısında dayanma güçlerini ‘artırma
D) İnsanları, içinde bulunduğu koşullara uymaya ve bunları benimsemeye yöneltme
E) insanlarda vazgeçilmez istekler uyandırma
(ÖSS 1985)
10. V. Hugo’nun “Gülen Adam” adlı romanını Türkçe’ye çeviriyordum. Romanda anlamını bilmediğim pek çok sözcükle karşılaştırın. Üstelik bu sözcükler, sözlüklerde de yoktu. Sonunda öğrendim ki Hugo bu sözcükleri, Fransızca’yı geliştirmek için ilk kez bu romanda kullanmış. Bunu öğrenince çeviriyi bıraktım. Ama o günden sonra Hugo’ya duyduğum saygı daha da arttı. Bundan da öte, bir yazarın anadili geliştirip onun söz varlığını genişletmedeki sorumluluğunu öğrendim.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
A) Çeviri yaparken bazı kurallara uymak gerektiğinden
B) Yazarların garip davranışlarından
C) Yabancı dilde yazılan yapıtları anlamanın zorluğundan
D) Yazarların dili zenginleştirme çabasından
E) Çeviri yapılan dilin çok iyi bilinmesi gerektiğinden
(ÖYS 1993)
CEVAPLAR
1.D | 6. C |
2. B | 7. A |
3. C | 8. E |
4. E | 9. B |
5. B | 10. D |