1. (I) Uygar kayıtsızlık, kişinin diğeriyle göz göze gelmekten kaçınması veya onu hiç fark etmemiş gibi davranmasıdır. (II) Kişi; bakmadığı, işitmediği ve hepsinden önce çevredekilerin yaptıklarıyla ilgilenmediği havasını verecek bir tavır takınır. (III) Gözlemlemekten kendini alıkoyamayan bakışların karşılaşması ise iletişim kurmaya davettir, insanların gözünde görünmez kalma kararlılığından feragat etmeyi gerektirir. (IV) Çoğu zaman kalabalık olan sokaklarda sırf bir yerden başka bir yere gitmek bile her şeye dikkatle bakmayı, gözlemlemeyi gerektirir. (V) Bu nedenle göz teması kurulan insanları rahatsız ve tedirgin etmeden gözlemlemek gerekir, uygar kayıtsızlığın özü de budur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V
2. (I) Fotoğraf makinesi 1839’da Fox Talbot tarafından icat edildi. (II) Başlangıçta seçkinlerin kullanımına açık olan cihaz; 30 yıl gibi kısa bir süre sonra polis dosya kayıtları, savaş muhabirliği, aile albümleri ve kartpostallar için kullanılmaya başlandı. (III) Kullanım alanı hızla artan fotoğraf makinesinin halk için ucuz maliyetli üretilen ilk örneği, pazara 1888’de sürüldü. (IV) Kullanım olanaklarının böylesine artması, fotoğraf makinesinin toplumu çok derinden ve can alıcı bir biçimde etkileyeceğinin göstergesiydi. (V) Fotoğrafın, görünümlere gönderme yapmada en baskın ve en doğal yol olması, sanayileşmenin sonuçlarının alınmaya başlandığı dönemde gerçekleşti. (VI) Fotoğraf, her şeyi yakından gören tanık olarak dünyanın yerine o zaman geçti.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI
3. Richard Strauss, bugünün orkestra repertuvarının demirbaşları arasında sayılan bir dizi senfonik şiirle ve opera alanındaki kalıcı eserle tanınan en önemli bestecilerdendir. Özellikle Salome adlı operası sansasyon yaratmış, sayısı yüz elliyi aşan lietleri ile bir şarkı ustası olarak müzik tarihindeki özgün yerini almıştır. Günümüz operaları hâlen onun zengin sahne çalışmalarından yararlanır. Gerek lietlerinde gerek görkemli orkestral eserlerinde lirik gücünü kuvvetle hissettiren Strauss, bugün de dünyanın önde gelen solistlerini mıknatıs gibi kendine çekmektedir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme
B) Öznellik
C) Tartışma
D) Örnekleme
E) Karşılaştırma
4. İlk Çağ’dan beri bilimi, bilimsel bilgiyi tek ve hakiki bilgi kaynağı olarak görenlerin yanı sıra bilimden kuşku duyma, onu özellikle yaşam pratiği açısından değersiz hatta zararlı sayma eğilimi de var olmuştur. —-. Yakın zamanlar göz önüne alındığında bunların genelde modern bilim ve teknolojinin neden olduğu çevre kirliliği, işsizlik gibi etkenlerle ortaya çıkan hoşnutsuzluklardan, kimi kültür ve uygarlıkların alternatif bilim anlayışından ve nihayet eleştirel teoriden kaynaklandığı söylenebilir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Her ne kadar bilimsel bilgiyi üreten, insanın kendisi de olsa o, üreticisinden bağımsız bir niteliğe sahiptir
B) Bilime karşı takınılan bu tavır boşuna değildir, arkasında toplum ve şartlara göre farklılaşan nedenler bulunmaktadır
C) Dikkatli bakıldığında burada birbirinden ayrı iki düşünce tarzının birleştiği ortak bir nokta görülebilmektedir
D) Bunun için gerçek bilimle sözde bilimi birbirinden ayırabilme; bilimsel yöntem ve bilginin kullanımına bağlıdır
E) Bilim felsefecileri bu noktada, bilimin yerini ve bilim ile insan ilişkisi içindeki işlevini doğru belirlemek zorundadır
5. Tiyatro ve sinemada, izleyicinin bütün dikkatinin sahneye ve perdeye yönelmesini sağlayacak bir yerleşim ve ışık düzeni vardır. Dikkatin dağılmaması için, geç gelenler salona alınmaz. Buna rağmen, en iyi koşullarda bile, bir filmin ancak %60’ının görülebildiği, %40 ayrıntının dikkatten kaçtığı saptanmıştır. Bu oranın, radyo ve televizyon yayınlarında daha da düştüğü kabul edilebilir. Çünkü radyo ve televizyon, genel olarak, günlük hayatın akışı içinde takip edildiği için kişi yayından zaman zaman kopar. —- .
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Yetişkinlerin düz bir konuşmayı dikkatle dinleme süresinin, genel olarak radyoda beş dakika, televizyonda on dakika olduğu saptanmıştır
B) Ancak bunda senaryonun özgün veya çeviri olmasının yanında ses ve görüntü efektlerinin de etkisi vardır
C) Radyo ve televizyon dizilerinde bir sinema tekniği olan geriye dönüşlerle ayrıntıların pekiştirilmesindeki ana neden budur
D) Uzun süreli bir programı, oyunu veya filmi dikkatle izleme süresi yaş ve ilgiyle ilişkilendirilebilir
E) Kimi zaman çizgi filmler ve radyo oyunları gibi çocuklar için hazırlanmış programları yetişkinler de aynı ilgi ve dikkatle izleyebilir
6. Eleştirel düşüncenin bireyde oluşma ve gelişme aşamaları vardır. Sanatçının doğayı yansıtması, ideal güzellik anlayışını benimsemesi gibi sanat hakkındaki genel kabuller, eleştirel bakış için olgunluğa ulaşmada önemli bir basamaktır. Eleştirel düşüncenin ilk aşamalarını oluşturan bu yargıların ötesine geçemeyenler, çoğu zaman büyük sanatçıları ne beğenir ne de onların derinliklerine nüfuz edebilir.
Bu sözler aşağıdaki soruların hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Sanata yönelik farklı bakış açıları, eleştirel düşünmenin gelişmesine nasıl bir katkı sağlıyor?
B) Eleştirel bakışın oluşması için hangi yeterliklere sahip olunması gerekiyor?
C) Eleştirel düşüncenin oluşmasında ilk aşamadan sonra kişi hangi değerleri benimsiyor?
D) Bazı eleştirmenler önemli sanatçıların eserlerini anlamakta neden zorlanıyor?
E) Sanat eserlerinin kalıcı hâle gelmesinde eleştirmenler nasıl bir rol oynuyor?
7. Besin neofobisi -yeni besinleri denemeye karşı duyulan isteksizlik ve korku- hakkında yapılan bir araştırmada yaşları 4 ila 7 arasında değişen ikizlerin %72’sinin yeni besinleri denemekle ilgili isteksizliğinin genlerinden kaynaklandığı tespit edildi. Bu konuda yapılan önceki çalışmalarda da çocukların %78’inin, yetişkinlerin ise %69’unun genlerinin etkisiyle yeni besin denemekten kaçındığı görüldü. Araştırmaya katılan çocukların çevresel etkenler bağlamında yeni besinlere duydukları korkuyu azaltabilecekleri belirlendi. Bu konuda yetişkinlerin çocuklara örnek olması gerektiğini belirten uzmanlar; ebeveynlere evde yeni besinler denemeyi ve çocuklara farklı besin seçenekleri sunmayı öneriyor.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Ebeveynlerinin yeterli besin çeşitliliği sağladığı ve örnek olduğu çocuklar, yeni besinleri deneme eğilimindedir.
B) Yeni besinleri denemeyi reddeden çocukların tutumunu uygun çevresel koşulları sağlayarak değiştirmek mümkündür.
C) Çocukluk çağında başlayan yeni besinleri denemeyi reddetme, hayat kalitesini düşüren bir davranış bozukluğudur.
D) Yeni besinleri denemeyi reddetmeye yönelik çalışmalar, genetiğin etkisinin yaş ilerledikçe azaldığını göstermektedir.
E) Yeni besin denemeye yönelik ilgiyi artırmak isteyen ebeveynin, çocuğun kişilik özelliklerini dikkate alması gerekir.
8. Bir yayınevi tarafından yayımlanan kitap dizisinde, metinlerin kitap hâline dönüştürülmesine okurların da katılması istenir. Bu dizideki kitapların ön kapakları, okurlar tarafından tasarlanması için boş bırakılarak satışa sunulur. Kitap ile okur arasında kurulan bu
yeni etkileşim alanı hızla kabul görmüş olacak ki okurlar tarafından yayınevine yüzlerce kapak
tasarımı iletilir. Gönderilen kapak tasarımlarının seçilmiş örnekleri, yayınevinin İnternet sitesinde sergilenir. Böylece okurlar, eserlere kattıkları yorumu diğer okurlarla paylaşma fırsatı yakalar.
Bu parçada söz edilen yayınevi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Okurların kendi arasında etkileşimde bulunmalarına ortam sağladığına
B) Kitap üretim sürecine okuru dâhil eden bir uygulama gerçekleştirdiğine
C) Başlatmış olduğu uygulamanın okurlar tarafından ilgiyle karşılandığına
D) Okurların ortaya koyduğu fikirleri dikkate alıp değerlendirdiğine
E) Kullandığı yöntemin okur sayısını artırmada etkili sonuçlar verdiğine
9. Çoğu zaman, edebiyat yapıtlarındaki bireyselliğin yazardan kaynaklanan, yazarın bireyselliğinden yansıyan bir nitelik olduğunu öne sürenlere rastlarız. Öylesine köklü bir inanıştır ki bu, kesin doğruymuş gibi benimsenir. Derler ki edebiyat yapıtı, bir birey olan yazarın damgasını taşıdığı için bireyseldir; yazar biricik olduğu için yapıtı da biriciktir. İlk anda doğruymuş gibi görünen bu yargının, kesin olmak şöyle dursun, birçok edebiyat yapıtı için düpedüz yanlış olduğunu söyleyeceğim. Edebiyatta yapıtın bireyselliği ve biricikliği, yazarın bireyselliğine geri götürülebilen bir özellik değildir. Tersini savunmak, anonim halk edebiyatı ürünlerinin, ortaklaşa hazırlanmış yapıtların biricik olmadığı gülünçlüğüne düşmektir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada savunulanları destekler niteliktedir?
A) Unutulmaması gereken bir şey var ki bireysellik, özerklikle bağlantılı olmasının yanında göreli bir kavramdır.
B) Sanatçının kendi yaratıcılığıyla şekillendirdiği sözcüklerden oluşmuş bir yapıt, topluma mal edilemez.
C) Tarihsel, toplumsal ve dilsel açıklamalar edebî bir yapıt ortaya koyan kişinin biricikliğini zedelemez.
D) İster kimliği belli bir kişi isterse pek çok kişi tarafından üretilmiş olsun, biriciklik ancak yapıtın kendisindedir.
E) Biricikliğin ne anlama geldiğini öğrenmek için bireysel yapıtlarla anonim yapıtları karşılaştırmak gerekir.
10. Tüm zamanların en iyi bilim kurgu kitaplarından biri olarak kabul edilen ve başka dillerin yanı sıra Türkçeye de aktarılan Zaman Yolculuğu adlı roman, geçmişe yolculuk yapan bir zaman makinesine odaklanıyor. Eser; bir hayalin edebiyattan fiziğe, sinemadan gündelik hayatımıza uzanan olgunlaşma yolculuğunun öyküsünü anlatıyor. Ayrıca zamanın anlamına, bilince, belleğe, yaşama ve ölüme dair yepyeni bir dil yaratıyor.
Bu parçadan hareketle Zaman Yolculuğu romanı ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Konusunu yansıtan bir isim taşıdığına
B) Farklı dillerde çevirisinin bulunduğuna
C) Kapsamlı bir içeriğe sahip olduğuna
D) Kendi türü içinde önemli bir yer edindiğine
E) Anlatımında nesnelliği ön planda tuttuğuna
11. “Mini beyin” olarak adlandırılan bir proje kapsamında pek çok ülkede farklı laboratuvarlarda tasarlanan insan beyinleri inceleniyor. Beyin organoidleri olarak adlandırılan bu yapılar, insan beyninin boyutlarından oldukça farklı. Kalem ucundaki silgi büyüklüğünde olan mini beyinler, kan damarları gibi kilit yapılar içermediği için büyüyemiyor. Araştırmacılar bu organoidlerin beyin gelişimi ve kusurlarıyla ilgili en karanlık sırları bile su yüzüne çıkarabileceğine inanıyor. Bu mini beyinler, sebebi bulunamayan çeşitli hastalıklara tedavi yöntemleri geliştirmek adına umut vadediyor.
Bu parçada “mini beyin” ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Hakkındaki çalışmaların nerelerde sürdürüldüğüne
B) İnsan beyninden hangi özellikleriyle ayrıldığına
C) Boyutunun aynı kalma gerekçesinin ne olduğuna
D) Araştırma sonuçlarının nasıl fayda sağlayabileceğine
E) Yapılan araştırmanın ne kadar süredir devam ettiğine
12. “İnsan kalbi, başkalarının duygularına ancak kendi tecrübeleri nispetinde açıktır.” der yazar. Peki, insan kendi tecrübelerine yani onlardan bir şeyler öğrenmeye ne kadar açıktır? Kendinin farkında olduğu, kendisi üzerine düşünmeye katlandığı kadar…
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceyi destekler niteliktedir?
A) İnsanı anlamak; kendini tanımak, duyumsamak ve yorumlamaktan geçer.
B) İnsan toplumla etkileşim kurduğu ölçüde kendine yönelik farkındalık geliştirir.
C) Tecrübeleriyle arasına mesafe koyan insan, yeni deneyimlere açık olur.
D) İnsanın başkalarıyla özdeşim kurması, aynı deneyime ortak olmasına bağlıdır.
E) Topluma duyarlı insan, başkalarının düşüncelerine göre davranmaya meyillidir.
13. Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar”ını sevmemiz, onun, Süleyman Efendi’de, gelmiş geçmiş sayısız silik insanı, basit fakat ezelî dertleri içinde duymuş olmasındandır. Şiir, ister Sultan Süleyman’a ister Süleyman Efendi’ye yazılmış olsun sanat bakımından birdir. Şiirde asıl olan, şairin duyuşunun başka türlü söylenmesine imkân olmayacak tarzda kelimelerle kurulması ve benzersiz bir şiir iklimi yaratmasıdır.
Bu parçada şiirle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Kendinden önceki fikirlerin üzerine inşa edilebildiği ölçüde beğeni kazanır.
B) İnsanların paylaşmış olduğu duygu ve düşünceleri evrensel bir dille yansıtır.
C) Toplumun farklı kesimlerinin hislerini duyurabildiği takdirde geleceğe seslenir.
D) Konu ve üslup açısından yakaladığı başarı ölçüsünde şairini ölümsüz kılar.
E) İçerikten ziyade barındırdığı yeni ifade biçimleriyle bir özgünlük kazanır.
14. Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserine yeni bir şehir eklese bu kuşkusuz Paris olurdu. Tanpınar; Yahya Kemal’den, Proust’tan okuduğu bu şehre ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında gidebildi. Yazar için gecikmiş bu ziyaret, hayalindeki Paris ile karşılaştığı şehir arasında çatışmalara neden oldu. Tanpınar için düş kırıklıklarıyla dolu bu seyahatin izlerine, bazı deneme ve mektuplarında rastlanır. Yazarın İstanbul’u, kişisel tarihine dönerek arşınlamasına benzer biçimde Paris’i de kendi soyut tasarımlarındaki hâliyle görmeye çalıştığı ama gerçekte gördükleri karşısında şehre dair bu zihinsel kabulleri terk ederek yepyeni bir çatı, daha derin bir temel arayışına girdiği anlaşılıyor.
Bu parçadan hareketle Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Hayalindeki Paris’i, başkalarının anıları ile edebî eserlerinden hareketle biçimlendirdiği
B) İstanbul’u, edebiyatla iç içe oluşan hayallerden çok somut deneyimleriyle yorumladığı
C) Paris’e dair izlenimlerinin zaman zaman çeşitli türlerdeki eserlerinde yer aldığı
D) İstanbul ve Paris’in, edebî yaşamında belirli bir yer edinen şehirler arasında olduğu
E) Paris değerlendirmelerinde başlangıçtaki beklentilerin zamanla değişim gösterdiği
15. Neil Postman, Televizyon: Öldüren Eğlence adlı kitabında televizyonun eğlenceyi amaç edinmesini eleştirir ve bu eleştirisini temellendirmek adına o ünlü “Biçim, içeriği dışlar.” ifadesini kullanır. Postman’a göre televizyon, sürekli eğlenen bir toplum inşa eder ve toplum içerisinde sorun olabilecek her şeyi eğlenceye indirger. Böylelikle televizyon, karşısında kendimizi ölesiye eğlendirmek dışında bir şey yapmadığımız bir kutuya dönüşür.
Bu parçaya göre Neil Postman’ın televizyona yönelik eleştirisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumsal değerlerin reddedilmesine yönelik içerikler üretmesi
B) Bireylerin kendisi ve dış dünya arasında ayrım yapmasını engellemesi
C) İçerikte ele alınan konuları, bireyleri eğlendirme amacı güderek sunması
D) Toplumda huzuru sağlamak için bireyleri eğlendirmeyi amaç edinmesi
E) Toplumu yansıtmayan içeriklerinin bireyi kendine yabancılaştırması
16. Aşağıdaki parçalardan hangisi “İyi bir yazar şüphesiz, insan psikolojisini çok iyi bilmeli, karakterlerini önce kendisi anlamalıdır.” düşüncesine uzak düşmektedir?
A) Ed Catmull’un Yaratıcılık’ına biyografimsi denmesinin sebebi, kendi çocukluğunu anlatıyor gibi görünse de aslında herkesin çocukluğundan bahsetmesidir. Karakterlerini o kadar içten tanıtıyor ki onlarla bir arada yaşıyor gibi hissediyoruz.
B) Şanzelize Düğün Salonu adlı eserinde Tarık Tufan, bir karakterine isim vermeyerek onun hayatındaki bocalamalara dikkat çekmek istiyor. Okurlardan kendi içsel dünyalarına göre karaktere isim koymalarını bekliyor.
C) Olasılıksız ve Empati’nin yazarı Fawer, son kitabıyla da başarıyı yakalamış görünüyor. Kahramanının zihnini ve duygularını ters yüz ederek çıktığı maceranın masalsı bir zeminden yükselmesi ağızda güzel bir tat bırakıyor.
D) Nobel ödüllü yazar Saramago’nun eseri Körlük, umutsuz ama insana cesaret aşılayan romanlardan biri. Kitabın başarısı, bir döneme bağlı kalmadan insanı hem tarihsel derinlikte hem de kendi psikolojisinin diplerine inerek analiz etmesinde yatıyor.
E) Nahid Sıtkı Örik’in Kıskanmak’la yakaladığı başarı, insan ruhunun derinliklerinde gördüklerini gün yüzüne çıkarabilmesinde yatar. Çünkü yazar, kahramanını önce bağrına basmış, ondan sonra okurun karşısına çıkarmıştır.
17. Çocuk genellikle yaptığı işin engellenmesi veya sevdiği oyuncağın elinden alınması gibi somut, yetişkin ise daha çok toplumsal veya mesleki haksızlıklar gibi soyut nedenlerle öfkelenir. Çocukla yetişkin arasında bulunan ergen için hem somut hem soyut her türlü kışkırtma öfkeye yol açabilir. Öfkenin dış görünümü çocuksu (bağırma, ayaklarını yere vurma, şiddetli ağlama) ve yetişkince (kaba sözler, ince alaylar) olabilir. Ergenlerin zekâ düzeyi ile heyecanı ifade biçimleri üzerine yapılan bir araştırmada doğrudan doğruya öfkeye yol açan nedene karşı tepki göstermenin zekâ göstergesi olduğu bulunmuştur. Görece düşük zekâya sahip olanlar, öfkeyi sorumlu olmayan dış etkenlere aktarma eğilimindedir. Öfkeden doğan engellenme tepkisinin konuyla ilgisiz kişilere yansıtılması ergenlikte sürüyorsa belirli bir zihinsel olgunlaşma gecikmesi akla gelir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Ergenin zekâ seviyesi arttıkça öfke duygusunun dışa vurumunda azalma gözlemlenir.
B) Ergenlikte öfke duygusunun ifadesi, konuşma veya beden aracılığıyla gerçekleşebilir.
C) Engellenme tepkisini sorumlu olmayan kişilere yöneltme, çocuklardan beklenen bir harekettir.
D) Ergenler çocukluk ruh hâlini tamamen bırakmamış olsa da belirli bir olgunluğa sahiptir.
E) Ergenlik, çocukluğun ve yetişkinliğin öfke nedenlerinin bir arada bulunduğu bir dönemdir.
18. Aşağıdaki parçalardan hangisi “Bir insan, doğuştan yeteneği düşük olduğu bir alanda başarılı olabilir mi?” sorusuna cevap vermektedir?
A) Zekâ, sahibini şımartan hoş bir aroma gibidir. Zekâsına güvenerek çalışmaya gerek duymadan ömrünü geçiren insanlar tanıyorum. Bu kişiler, kalıtsal özellikleri sayesinde bir alanda başarılı olmakla yetinirken çok daha başarılı olabilecekleri alanları gözden kaçırıyor.
B) Beynin kendini değiştirebilmesiyle ilgili çalışmalar, onun bir alana yoğunlaştığında başarılı olmasını sağlayan beceriler kazanabildiğini gösteriyor. Sporcuların zamanla kaslarını güçlendirmesi gibi beyin de yeni nöral bağlantılar kurarak kendini geliştirebiliyor.
C) Zekâ testleri aklın sihirli bir göstergesi olmaktan ziyade belli bir tür testi çözme becerisini ölçen araçlardır. Testte başarılı olan kişilerin yeteneklerinin yüksek olduğu değil, sorulara cevap verme konusunda diğerlerinden daha iyi eğitim aldığı söylenebilir.
D) Bireysel farklılıklar üzerine yapılan çalışmalar, daha önce göz önüne alınmamış olguların araştırılmasına öncülük ediyor. Hepimizin günlük hayatta “Babası ve annesi yetenekli, elbette yetenekli olacak çocuk!” demesi, bu araştırmalarla bilimsel olarak kanıtlanıyor.
E) Herkes kendi belleğini geliştirmeyi öğrenebilir ama her şeyi hatırlar diye bir kural yok. İnsan beyni kendinden beklenen davranışları yerine getirmeye odaklanır ama tersi de olabilir. Örneğin hatırlamak istediği bir olayı unuturken unutmak istediklerini hatırlayabilir.
19. Gazeteci: Denizin renginin mavi olduğunu söyleyen genç dostunuza niçin şiir yazmayı bırakmasını salık verdiniz?
Şair: Deniz mavi olduğu için.
Gazeteci: Aynı sözleri söyleyen bir ressam olsaydı yanıtınız yine aynı mı olacaktı?
Şair: Bir ressama denizin rengini sormazdım ki. Olsa olsa dalgaların sesini betimlemesini isterdim ondan.
Aşağıdaki yargılardan hangisinin bu diyalogdaki şairin sanat anlayışıyla örtüştüğü söylenebilir?
A) Bir eserin sanatsal bir nitelik taşıdığını anlamanın en kolay yolu, onun gerçekliği olduğu gibi yansıtabilmesinden geçer.
B) Bence sanatın amacı, sözcükler veya görsel tablolar aracılığıyla karşısındaki kişiyi duygusal bir ruh hâline taşıyabilmektir.
C) Sanatın işlevinin, ele aldığı gerçekliği bir başka düzleme taşıyarak onu dönüştürebilmesinde saklı olduğunu düşünüyorum.
D) Sanatın; işlediği herhangi bir gerçeklik veya nesneyi, onları kuşatan sınırlar içinde resmedebildiği ölçüde başarılı olacağına inanıyorum.
E) Şiir, resim veya sanatın diğer alanları, insani gerçeklik karşısında bir ayna olmayı başarabilirse asıl hedefine ulaşmış sayılır.
20. Sanatın önemli bir dalı olan sinema, kitle iletişim aracı olarak kültürün gelişmesine katkıda bulunurken insanları bilgilendirir, eğlendirir ve onların bakış açılarını geliştirir. Sinema; kendisinden önce var olan edebiyat, resim, müzik, tiyatro, heykel, dans gibi sanat dallarının hepsiyle iç içedir. Ancak sinema, en güçlü bağını edebiyatla kurar ve ortaya çıktığı andan beri edebiyattan beslenir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?
A) Sinema, insanı eğlendirmede diğer sanat dallarından daha başarılı olmuştur.
B) Edebiyat, sinemaya diğer sanat dallarından daha fazla katkıda bulunmuştur.
C) Bireylerin bilgi edinmesinde sinema ve edebiyat temel iletişim aracı olmuştur.
D) Resim, heykel, tiyatro, dans gibi sanat dalları sinemanın temelini oluşturmuştur.
E) Edebî eser uyarlamaları, sinema kültürünün yaygınlaşmasını sağlamıştır.
21-22. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Bencillik sanıldığının aksine kişinin dilediği gibi yaşaması değil, başkalarından kendi istediği gibi
yaşamalarını talep etmektir. Bencil insanlar, bıkmadan usanmadan kendi yaşam alanı içinde mutlak bir tip monotonluğu yaratmayı hedefler. Onlar aslında sürekli kendi doğruları, kabulleriyle kendileri için makul olan çıkarımlarla inşa ettikleri bir zindanda yaşarlar ve sizi de bir şekilde orada yaşamaya mecbur bırakmak isterler. Üstelik buna direnç gösterenleri yargılar,
ötekileştirir ve onlara karşı olumsuz tutum geliştirirler. Daha da önemlisi bencil insanlar var olabilmek ve benliklerini tamamlamak için diğer insanların benliklerini tüketmeyi maharet sayarlar. Bu yüzden bencilliğin en önemli aracı sürekli başka insanların hayatlarına ilişmek, her fırsatta onlara müdahale etmektir; doğrusu senin bildiğin gibi değil, benim istediğim gibi olmalı diyebilmek için.
23-24. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
İnsan, duygusal bir varlıktır ama duygularını ifade edebilme konusunda yeterince başarılı değildir. Özellikle toplum içinde duygularını dile getirmenin bir zayıflık göstergesi olarak algılanması, bu durumun önemli bir nedenidir. Bu tür toplumsal kabullerden dolayı ne duygularımıza kulak vermeyi öğrenebiliriz ne de onları nasıl ifade edebileceğimizi. Üstelik duygularımızın sesini duymak yerine onları inkâr edip bastırmayı maharet olarak görürüz. Sevdiğimiz insanlara sevgimizi ifade edemeyişimizin nedeni de budur. En son ne zaman bir sevdiğinize olan duygularınızı dile getirdiniz? Şurası bir gerçek ki çoğumuz yaşadığımız olayların bizde bıraktığı duygusal izleri yok sayıp bildiğimiz, tamamen irademizden bağımsız olarak çocukluktan beri öğrendiğimiz belirli kalıplara göre tepkiler veririz. Oysa duyguları bastırmak onları yok etmez, onları yok saymak da sizi daha güçlü kılmaz. Geç kalmış sayılmazsınız, duygularınızı inkâr etmeyin, ifade edin. Onlar sizin duygularınız, bırakın konuşsunlar.
25-26. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Evrenin doğasıyla ilgili konuşmak, başlangıcı ve sonunun olup olmadığını tartışabilmek için kuramlara ihtiyacımız vardır. Kuramlar, evrenin sınırlı bir bölümünden hareketle gözlemlerimize dayanarak oluşturduğumuz kurallar dizisidir. Bana göre kuramlarbirer varsayım olmaları bakımından değişkenlik gösterir, tamamen doğru olduklarını asla kanıtlayamazsınız. Kanıtlama amacıyla yaptığınız deneylerin sonuçları kuramla ne kadar uyumlu çıkarsa çıksın bir sonraki sonucun kuramla çelişmeyeceğinden emin olamazsınız. Ayrıca kuramın kestirimleriyle çelişen tek gözlemle bile kuramı çürütebilirsiniz. Yeni deneylerin tahminlerle uyuştuğu gözlemlendikçe kuram ayakta kaldığı için ona olan güvenimiz artar ancak kuramla çelişen yeni bir gözlem, o kuramı bir kenara atmamızı veya değiştirmemizi gerektirir.
CEVAPLAR
|
1. D |
11. E |
21. D |
|
2. D |
12. A |
22. A |
|
3. C |
13. E |
23. D |
|
4. B |
14. B |
24. A |
|
5. C |
15. C |
25. B |
|
6. D |
16. B |
26. C |
|
7. B |
17. A |
|
|
8. E |
18. B |
|
|
9. D |
19. C |
|
|
10. E |
20. B |
|
]]>
…
1. (I) Türkiye’nin konut mimarisine yönelik farkındalığı 1970’lerde kurumsallaşmaya başladı. (II) 1973 yılında çıkarılan Eski Eserler Kanunu ile cami, kervansaray, hamam gibi yapıların yanı sıra yöresel konutlar ve kentsel sit alanları da koruma altına alındı. (III) Ardından 1976 yılında, eski evlerin korunması için Türkiye Tarihî Evleri Koruma Derneği kuruldu. (IV) Derneğin amacı, tarihî evlerin ortak bir kültürel mirasın parçası olduğunu halka göstermekti. (V) Evlerin bakımına katkı sağlamak adına ev sahiplerine yardımda bulunmak da derneğin öncelikleri arasındaydı. (VI) Türkiye Tarihî Evleri Koruma Derneği için son derece anlamlı bir logo tasarlandı. (VII) Osmanlı Dönemine ait tipik ahşap bir evin kolonlarla desteklenmiş üst katının silüeti logoda yer almaktaydı.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A)II B)III C)IV D)V E)VI
2. (I) Egzistansiyalizm bir felsefe sistemidir. (II) Alman filozofu Heidegger tarafından ortaya atılmış, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Fransız düşünürü ve romancısı Sartre’ın benimsemesi ve edebiyata uygulamasıyla bütün dünyaya yayılmıştır. (III) Egzistansiyalist eserlerde standart karakterler yoktur, durumlarla karşı karşıya kalmış insanlar vardır. (IV) Karar verme özgürlüğüne sahip olan bu insanlar, karşılaştıkları durumlarda yaptıkları işlerle kendi özlerini yaratırlar. (V) Egzistansiyalist eserlerdeki insanların belirli davranış biçimleri olmadığı için yapacakları işler önceden kestirilemez. (VI) Bu bakımdan roman örgüsü, okurların merakını sürekli uyanık tutacak şekilde düzenlenir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A)II B)III C)IV D)V E)VI
3. (I) Bir oyun ya da senaryo, bir hamlede yaratılmaz; yazarının zihninde, birdenbire ve bütünüyle belirmez. (II) Yazarın ilk çabalarıyla ortaya çıkan, en fazla, ilkel bir taslaktır. (III) Yazar, göstermeye dayalı eserini adım adım geliştirerek ona son biçimini verir. (IV) En ilkel kurgu bile bir birikimin ürünüdür. (V) Bu sürecin uzunluğu, yazarın hazırlığına ve çalışma tarzına bağlıdır
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A)I B)II C)III D)IV E)V
4. Her iki yanı ağaçlarla kaplı bir ırmağın ve gitgide silinen gecenin kıyısında sessiz sedasız yürüdük. Acı bile duyulamayacak kadar soğuk, çöllerden daha ıssız bozkırda ışığın gülümseyişini bekledik. Sırlarla dolu ama her günü bayram şehirlerde yitirdik kendimizi. Serçeler gibi uzaktan izledik bu güzelliği.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Açıklama
B)Benzetme
C) Kişileştirme
D)Betimleme
E) Karşılaştırma
5. Dün akşam genç bir şairin evinde toplandık. Misafirlerden biri elindeki kitabı karıştırıyor, bir başkası da odanın köşesindeki gösterişli piyanonun tuşlarına dokunuyordu. Bu sırada ev sahibi, bana taslak hâlindeki şiirini okudu ve ne düşündüğümü sordu. Ben, şiir bitmeden bir şey dememe imkân olmadığını söyledim. Arkadaşım da şiiri değil de içindeki düşünceleri nasıl bulduğumu sordu. Ben de şiir, sözcüklerle resim yapma sanatıdır, dedim ve Mallarme’nin Degas’ya verdiği “Şiir düşüncelerle değil, sözcüklerle yazılır.” yanıtını hatırlattım.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Örneklemeden yararlanılmıştır.
C) Öykülemeye başvurulmuştur.
D) Betimlemeye yer verilmiştir.
E) Tanık gösterme vardır.
6. (I) Dinlemeyle ilgili bütün incelemeler, dinleyicinin, mesajın içeriğine odaklanmasının önemine işaret eder. (II) Çoğu zaman konuşmacıyı dinlemez yalnızca dinlemiş gibi görünürler. (III) Buna karşılık iyi dinleyiciler söylenen her şeyde ilginç ve faydalanılacak bir şey bulmaya çalışırlar. (IV) Burada benim ihtiyacım olan hangi bilgiler var? (V) Söylediklerinde yeni bir şey var mı? (VI) Bu tür sorular bizim ana yoldan ayrılmamamızı sağlar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, “Fakat kimi dinleyiciler bir konuşmacının mesajını aktarmasına nadiren fırsat verirler.” cümlesi getirilmelidir?
A)I B)II C)III D)IV E)V
7. (I) Bir süredir takip ettiğim eleştirmen, eser değerlendirmelerinde genellikle nesnel ölçütler kullanmıyor. (II) Bir eser hakkında ulaştığı yargılar havada kalıyor. (III) Bir gün beğendim dediğine başka bir gün beğenmedim demesine, bu yüzden şaşırmıyorum. (IV) Okur, bunları örnekleriyle görmek ister. (V) Ne var ki son zamanlarda dergiler, eleştiri dünyasına hiçbir katkısı olmayan yazılarla dolu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Oysa gerçek eleştirmen eserle ilgili yargılarını gerekçelere dayandırır.” cümlesi getirilmelidir?
A)I B)II C)III D)IV E)V
8. “Kalbim Unut Bu Şiiri” diye yazarken bile “Kalbim Unutma Bu Şiiri” diyen bir ses duyulur sözcüklerin arasından. Neşet Ertaş’ın “Kalpten kalbe bir yol vardır, görünmez.” dediği gibi… Ahmet Telli, kalbiyle yazar, kalbe yazar ve yazdıkları kalbe ulaşır. Gönül adamı dedikleri türden bir genişlik değildir bu. Tüm yaşadıklarına ve acılara rağmen hüzünle gülümseyen bir şiirin, düşünceyi ihmal etmeden genişlemesi, soluk almasıdır, sözünü ettiğim. Bu, olsa olsa Telli’nin kalp coğrafyasının büyüklüğü ve enginliğinden kaynaklanır.
Bu parçada Ahmet Telli’yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmiştir?
A) Duygu dünyasına
B) Sözcük evrenine
C) Yenilikçi tavrına
D) Şiirinin kurgusuna
E) Sanatsal tutumuna
9. Fotoğrafçının işi, sürekli bir seçim yapmaktır. Seçtiği ya da seçmediğidir, başarısını belirleyen. Seçmek bir zorunluluktur onun için. Kadraja dâhil ettikleri ve etmedikleri, çekeceği an, hareket etkisi… Seçtiklerinin oluşturacağı duygu ve düşünce tercih sebebidir fotoğrafçı için.
Bu parçada fotoğrafçının yaptığı işle ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Konularını etkileyici olaylardan ve kişilerden çıkarma
B) Zaman içerisinde belirli bir deneyim düzeyine erişme
C) Dış dünyaya sürekli bir ayıklama eylemiyle yaklaşma
D) “An”ı yakalarken insanda etkili hareket hissi uyandırma
E) Fotoğraflar aracılığıyla tarihin kadrajına notlar düşme
10. Toplum ile sanat arasında öyle bir bağ vardır ki bir toplumun bütün özelliklerini onun sanatsal birikiminde okumak mümkündür. Sanat, sanatçının iç dünyasını dışa yansıtan ayna olduğu gibi, toplumların da aynasıdır. Sanatçı içinde bulunduğu toplumu etkilemekle kalmaz, toplumsal koşullardan da büyük ölçüde etkilenir. Bu dengenin kurulup işlediği toplumlarda, birikim ve değerler gelecek kuşaklara sanat aracılığıyla taşınabilir.
Bu parçadan hareketle aşağıdaki yorumlardan hangisi yapılamaz?
A) Her sanat eseri bir ruhun ifadesi, bir şahsiyetin göstergesidir.
B) Sanatçı toplumun değişim ve dönüşümüne öncülük edebilecek bir konumdadır.
C) Toplumların geçmişine ait özellikler ve gelişmeler sanat eserlerinde gözlemlenebilir.
D) Sanat ve toplum arasında göz ardı edilemeyecek kadar güçlü bir ilişki vardır.
E) Gelecek nesillerin beğenisi sanat eserinin tasarımında belirleyicidir.
11. Genlerimizde kayıtlı olan göz ve saç rengi gibi özelliklerin kodları kesindir. Herhangi bir travma veya sıkıntı hâlinde yakalanma riskine sahip olduğumuz rahatsızlıklar da genlerimizde yer alır. Örneğin aynı olay karşısında kimimiz kalp krizi geçirme riskine sahipken kimimiz depresyona girme eğilimindedir. Burada dikkat edilmesi gereken, genlerimizde kayıtlı olan şeyin “risk” veya “eğilim” olup olmadığıdır. Yani mutlaka kalp krizi geçirilecek diye genlerimizde kesin bir kod yoktur. Yaşadığımız herhangi bir olumsuzluk sonrasında yakınlarımızdan göreceğimiz destek, peşi sıra gelen güzel bir olay, bakış açımızın değişmesiyle olaya yüklediğimiz yeni anlam; bizi karamsarlıktan uzaklaştırarak farklı bir tarafa da yönlendirebilir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Bazı fiziksel özellikleri taşıyan genlerin değişmeyen kodları bulunabilir.
B) Benzer durum karşısında kişilerin yaşayacakları olumsuzluklar farklılık gösterebilir.
C) Genlerde risk olarak kodlanan özellikler, çevre etkileşimi sonucunda değişebilir.
D) Üzücü olaylar sonucunda oluşabilecek durumlar, genlerden kaynaklanabilir.
E) Genlerde yer alan risk faktörleri insanların olaylara bakışını etkileyebilir.
12. Sevgili arkadaşlarım, öykülerinizde güzel bir cümle bulup sonra onun sürüklediği yere gitmek gibi bir illet tespit ettim. Öncelikle şunu söylemek zorundayım: Cümlelerinize âşık olmamalısınız! Sözlerimi tuhaf bulmayın. Her yazar, bulduğu bir sözcüğe hatta kurduğu bir cümleye âşık olmaz mı? Olur. Bazen hoştur bu ama iyi yazar, silkinip kendine gelendir. Haydi diyelim ki kendinize gelemediniz, o hâlde kaybolacağınızı bilin. Kaybolmayın! Ha, kaybolmak da bir tercih dediniz. O zaman da keşiflerle dönün. —-.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Genç kalemlerin bu yaygın hastalığa tutulması olağan bir durumdur
B) Zaten edebiyat, daha önce duyulmamış, özgün parçaların bileşimidir
C) Ulaşmayı hedeflediğiniz eseri sevmek zorunda olduğunuzu da aklınızdan çıkarmayın
D) Uyandırmak istediğiniz imgeye hizmet edecek şekilde sunun ayrıntıları
E) Dilin size verdiği gücün büyüsüne kapılıp gitmemeye de gayret edin
13. En basitinden en karmaşığına kadar birçok buluş, hayata geçmeden önce uzak bir hayalden ibarettir. Bu noktada yapılamaz, gidilemez gibi sınırlamalar insanları bir anlamda tahrik eder. —-. Çünkü olanaksıza boyun eğmeme, meydan okuma içgüdüsel bir davranıştır. Kuşkusuz cesaret, bilimde olmazsa olmazlardan biri ve bilim insanlarında itici güç oluşturan bir unsur. Popper, olanaksızı deneyen bilim insanlarını “cesur tahminler yapan ve kendi tahminlerini çürütme yolunda ciddi çabalar gösteren kişiler” olarak tanımlar.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Olmaz deneni gerçekleştirme isteği, insan doğasındaki temel unsurlardandır
B) En uzak ihtimaller bile yoğun bir çabayla günün birinde gerçeğe dönüşür
C) Çok bilinen bir atasözü, talihin cesur insanlardan yana olduğunu söyler
D) Bilimdeki her buluş ve yenilik, doğanın engellerine bir meydan okumadır
E) Bilimsel başarının temelinde öğrenme isteği ve kişisel gayret vardır
14. Yaşı ilerledikçe insan çocukluğunun bahçelerini nerede arar? Belleğimiz bizi ninnilere, saklambaç oyunlarına, uçurtmaların iplerine nasıl götürür? Nasıl canlanır çocukluktaki eski çarşılar, panayır yerleri, bayram sabahları? Bizi bir yerlerde bekler mi buğday başakları arasına yuvasını yapan tarla kuşu? Yoksa büyüdüğümüz için ödediğimiz bedel kaybetmek midir doğduğumuz evi, sokağı, köyü? Yitirdiysek eğer, nasıl yaşatmalı onları anılardan çıkarıp?
Bu parçada;
I. sitem,
II. hüzün,
III. özlem
duygularından hangileri belirgindir?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C)I ve II
D) I ve III
E) II ve III
15. Andy Weir aslında bir bilgisayar programcısı ama hayat hikâyesinin bizi daha çok ilgilendiren yanı, çocukluğundan beri bilim kurgu edebiyatına tutkun olması. Yazıp çizmeye de genç yaşlarda başlıyor. Tamamladığı ilk roman taslağı yayınevinden ret cevabı alınca bu kitabı kendi sitesinde yayımlıyor. Sonrası tam bir başarı hikâyesi. Büyük ilgiyle karşılanan kitaba yayınevlerinden teklifler yağıyor. Okurlar tarafından 2014’ün en iyi bilim kurgu romanı seçilen kitap, bol övgü ve birçok ödül alıyor. En nihayetinde, romanın yayın hakları da satın alınıyor ve sinemaya uyarlanıp dünyanın birçok ülkesinde gösterime giriyor.
Bu parçada Andy Weir ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Esas mesleği dışında başka bir işle meşgul olduğuna
B) İlk yazma denemelerine erken yaşlarda başladığına
C) Karşılaştığı sorunu aşmak için bir çözüm geliştirdiğine
D) Okumaktan hoşlandığı türde başarılı bir yazar olduğuna
E) Eserini sinema izleyicisini düşünerek kaleme aldığına
16. Günümüzde kara parçalarının sekizde biri gibi önemli bir kısmı koruma altına alınmış durumdadır. Dünyada yüz binin üzerinde koruma alanı bulunmaktadır. Bunların kapladığı alan, Çin ve Hindistan’ın toplam büyüklüğüne eşittir. Bu alanların tarihte hiç görülmediği kadar büyük olması, yaşama alanlarını korumanın bir zorunluluk olduğu anlayışının geliştiğine işaret ediyor. Dahası bu genişleme, endüstriyel gelişmeye de bir engel teşkil etmiyor. Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği, bir raporunda yaşam alanlarını koruma altına almayı, doğanın korunmasına yönelik yapılmış en önemli yatırım olarak gösteriyor.
Bu parçada koruma alanlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dünyanın dikkate değer bir bölümünü içine aldığına
B) Doğayı korumada uygun bir yol olarak görüldüğüne
C) Sanayi üzerinde olumsuz bir etkisi bulunmadığına
D) Toplumların geçmişte bu konuya önem vermediğine
E) Dünyayı koruma gerekliliğinin bir sonucu olduğuna
17. Erteleme, zor veya istenmeyen işlerden kaçınma, hepimizin zaman zaman içine düştüğü bir durum. Belirli işleri “sonra” yapmaya karar veririz. “Sonra” geldiğinde ise bir sonraki “sonra”ya geçeriz. Bu durum, her erteleme kararının verdiği anlık ferahlamayla bir süre böyle devam eder. Ancak öyle bir an gelir ki erteleyecek “sonra”mız kalmaz. İşte o zaman bir sıkıntı kendini gösteriverir ve panik içinde çalışmaya koyuluruz.
Bu parçadan hareketle “erteleme”yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Yaygın görülen bir davranış biçimi olduğu
B) Kısa süreli bir rahatlık sağladığı
C) Önüne geçilemeyen bir rahatsızlık olduğu
D) Kişiler üzerinde benzer etkiler yarattığı
E) Belli bir sürecin ardından son bulduğu
18. Yakın zamanda hiç Balkan kökenli bir yazarın romanını okudunuz mu? Veya Balkan kökenli bir yazar ismi sorulsa bir çırpıda cevaplayabilir misiniz? Muhtemelen sayacağınız isimlerin çoğu eserlerini ya İngilizce ya Fransızca ya da Almanca yazmıştır. İsmail Kadare, Herta Müller, Norman Manea, Elias Canetti, Miroslav Penkov… Listeyi daha da uzatabiliriz. Aralarında ödüllü hatta Nobel ödüllü yazarlar da var. Fakat kendi dillerinde eser veren Balkan kökenli yazarlar gölgede kalmıştır. Kendi içindeki bütünlüğü ve çeşitliliği ile Balkan edebiyatını temsil etseler de yabancı okurlar için hâlâ bilinen yazarlar arasında değiller maalesef.
Bu parçada Balkan edebiyatı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yazarların kültürel zenginliği sergileme kaygısı taşıdığına
B) Kimi yazarların ana dillerinden başka dillerde yazmayı tercih ettiğine
C) Dünya çapında başarı kazanmış yazarların bulunduğuna
D) Yabancı okur kitlesi tarafından yeterince tanınmadığına
E) Yerel dillerde yazılmış eserlerin gerekli ilgiyi görmediğine
19. – 20. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) XV. yüzyılın ikinci yarısında Erzgebirge ve Alp Dağları ile Schneeberg’de gümüş yatakları bulundu.(II) Böylece gümüş miktarında muhteşem bir artış oldu ve dönemin pek çok darphanesi bu madenle dolup taştı. (III) Gümüş bolluğu Avrupa’da para basımının çehresini değiştiren bir reforma da öncülük etti. (IV) 1472 yılında Venedik’te başlayan bu reformla birlikte ilk kez ince, yassı Orta Çağ sikkelerinden daha kalın ve sağlam sikkeler basıldı. (V) Orta Çağ boyunca Avrupa’daki sikkelerin tümü altın veya gümüş üzerine basılıyordu. (VI) Hatta bu sikkeler öylesine inceydi ki bir elin parmakları arasında kolayca kırılabiliyordu. (VII) Oysa Venedik’teki yeni sikkeler kesinlikle kıvrılıp bükülemeyecek kalınlığa sahipti.
19. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede nesnel bir anlatım vardır.
B) II. cümlede öznellik söz konusudur.
C) III. cümlede genelleme yapılmıştır.
D) IV. cümlede karşılaştırma yapılmıştır.
E) VI. cümlede neden-sonuç ilişkisi vardır.
20. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Farklı bölgelerde bulunan gümüş kaynaklarına
B) Gümüş madeninin para basımındaki rolüne
C) Venedik’te basılan paraların niteliklerine
D) Darphanelerin teknik açıdan özelliklerine
E) Avrupa’da basılan paralardaki değişikliklere
21. – 22. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) Dünyada bilinen en eski halı, Orta Asya’da Pazırık Kurganı’nda bulunan halıdır. (II) Bugün Rusya’daki Hermitage Müzesi’nde korunan bu halı, Türklerin göçebe alışkanlıklarını açıkça gözler önüne seriyor. (III) Yaklaşık 2600 yıl önce dokunan bu halıdan günümüze kadar binlerce çeşit halı dokundu. (IV) Bu halılar sadece ihtiyaçlarımızı karşılamakla kalmadı, aynı zamanda her bir ilmeğinde insana ait tüm duyguları desenlerle, renklerle veya sembollerle ortaya koydu. (V) Bugün hâlâ duyguların tercümanı olmaya devam eden Türk el dokuma halıları ilk kez 1843 yılında Sultan Abdülmecit tarafından Hereke’de kurulan fabrika ile adını tüm dünyaya duyurdu.
21. Bu parçadan kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sultan Abdülmecit Türk halısını dünyaya tanıtmada öncü rol oynamıştır.
B) Pazırık’ta bulunan halı, dünyada dokunmuş ilk Türk halısıdır.
C) Türk halıları, XIX. yüzyıla kadar Rusya haricindeki ülkelerde bilinmiyordu.
D) Türk halı dokumacılığında işlevsellikten çok estetik ön plandadır.
E) Halı dokumacılığının, Türk göçebe kültüründe vazgeçilmez bir yeri vardır.
22. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde kişisel görüşe yer verilmemiştir?
A) I ve II
B)I ve III
C)II ve III
D) II ve IV
E) III ve V
CEVAPLAR
| 1. E | 11. E | 21. A |
| 2. B | 12. B | 22. B |
| 3. D | 13. A | |
| 4. A | 14. E | |
| 5. B | 15. E | |
| 6. A | 16. D | |
| 7. C | 17. C | |
| 8. A | 18. A | |
| 9. C | 19. C | |
| 10. E | 20. D |
…
1. (I) Eski çağlardan beri ticareti yapılan inci, bugün de yaygın bir şekilde alınıp satılmaktadır. (II) İnciyi oluşturabilen en tipik deniz hayvanının istiridye olduğu bilinmektedir. (III) Bu su canlısı, içine girip yerleşen kum tanecikleri veya larvalara karşı kendini korumak için sedef adı verilen sıvı bir madde salgılamaktadır. (IV) Sedef bir yandan salgılanıp çoğalırken diğer yanda istiridyenin içine yerleşen maddeyi kaplayarak incinin oluşmasını sağlamaktadır. (V) İncinin büyüklüğü, şekli, parlaklığı ve rengi de bu süreçte oluşmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A)I B)II C)III D)IV E)V
2. (I) Çoğumuz düşünmeyen bir dünyada yaşıyor olmaktan yakınıyoruz. (II) İnsanların büyük bir bölümü en az düşünceyle bütün bir yaşamı omuzlamak gibi bir kolaycılığı benimsiyor. (III) Hatta kimileri düşünceyle alay ederken kimileri gerçekten düşündüklerini sanıyorlar. (IV) Büyük çoğunluğunu düşünmeyenlerin oluşturduğu ve düşünmenin lüks sayıldığı bir dünyada her şeye karşın düşünen insanı “gerçek insan” diye tanımlamak gerekir. (V) Düşünmek; insana, insan yaşamına bütünsel bir bakışla bakmaktır. (VI) Düşünce alanımızı daralttığımız zaman dünyaya yeterince yerleştiğimizi söyleyemeyiz. (VII) Düşünmek, dünyaya bir veya birkaç açıdan değil bütün açılardan bakmayı bilmekle olur.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A)II B)III C)IV D) V E)VI
3. Bir anaokulundaki çocukların ebeveynleri, bazen işleri nedeniyle çocuklarını okulun kapanma saatinden sonra almaya gider. Böyle zamanlarda okul personelinden bazıları çocuklarla birlikte beklemek zorunda kalır. Bu durum birtakım sorunlara yol açar. Yöneticiler de çözüm olarak geciken ebeveynlere bir yaptırım uygulamaya karar verir. Ancak bir süre sonra ailelerin daha çok gecikmeye başladığı görülür. Çünkü aileler artık cezalarını çektikleri için kendilerini rahat hisseder.
Diğer bir deyişle —-.
I. daha önce yaşadıkları mahcubiyet duygusundan uzaklaşarak kendilerini haklı gördükleri bir konuma gelirler
II. okulda bekleyen çocukların aileleri davranışlarıyla cezalardan hoşnut olmadıklarını gösterirler
III. yöneticiler uyguladıkları yöntemle asıl cezayı ailelere değil, okul personeline verdiklerini fark ederler
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre yukarıdakilerden hangileri getirilebilir?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C)Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
4. Soyut matematik problemleri Heisenberg’i büyülemekteydi. Kanıtlamaya çalışıp da başarılı olamadığı Fermat’ın son teoremi de bunlar arasındaydı. O sıralarda bir arkadaşı ona Einstein’ın görelilik kuramı üzerine yazılmış bir kitap verdi. Heisenberg, kitap üzerinde çalışarak kuramda kullanılan ve “Lorentz dönüşümleri” adı verilen özel matematiksel araçları anlamak için epey çaba sarf etti. Yine de fiziği o sırada meslek olarak düşünmüyordu. Onu büyüleyen fiziğin arkasındaki matematikti. Bu ilgisi ileride onun bir fizikçi olarak düşünüşünü de etkileyecek ve ona olanaksız görünen problemleri çözmede Einstein gibi ileri düzeyde matematik kullanma ayrıcalığı tanıyacaktı.
Bu parçadan Heisenberg ile ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
A) Einstein’ın görelilik kuramını geliştirmesine çalışmalarıyla katkıda bulunmuştur.
B) Fizik alanında başarılı olmak amacıyla ileri matematik çalışmaları yapmıştır.
C) Fizik alanında çalışmış olmasına rağmen daha çok soyut matematikle ilgilenmiştir.
D) Adını duyurmasında Fermat’ın teoremi üzerine yaptığı eleştirilerin payı olmuştur.
E) Einstein’ın görelilik kuramı üzerinde çalışması, saygın bir fizikçi olmasını sağlamıştır.
5. Edebiyat ürünlerini kültür tarihinin deposu sayan anlayış üzerine düşünürken tarih ve edebiyat araştırmacılarının durumunu tartışmak gerekir. Aslında her iki yaratıcı çabanın da kazı alanı ortaktır ve edebî metnin sunduğu geçmişe ait bulgular üzerinde edebiyatçı da tarihçi de farklı yöntemlerle çalışarak ortak bir noktada buluşabilir. Ancak aralarında temel bir fark vardır. Edebiyatçının kazı çalışmaları, yönünü geleceğe de çevirebilirken tarihçinin bakışı geçmişle çerçevelenmiştir.
Bu parçaya göre edebiyat ve tarih araştırmacıları ile ilgili olarak
I. Kaynakları ortak olsa da yaklaşım ve yöntemleri arasında belirgin farklılıklar vardır.
II. İnsan ve toplumun bugünü ve geleceğine dair genel çıkarımlarda bulunurlar.
III. Üzerinde çalıştıkları kültür malzemesini değiştirmeyi amaçlarlar.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C)Yalnız III
D) I ve II
E)II ve III
6. Son yıllarda yapılan araştırmalar, bugüne kadar koleksiyonculuk veya hobi olarak tanımlanan davranışın istifleme bağımlılığı olarak adlandırılan bir tür hastalık olabileceğini gösteriyor. Yıllardır biriktirilen bir yığın eşyanın içinden hangilerinin kalıp hangilerinin gideceğine karar verme anında kişiler, büyük ihtimalle hastalıklarıyla ilk kez yüzleşiyorlar. Küçücük ve işine hiç yaramayan/yaramayacak bir şeyi bile gözden çıkarmak, istifçilerde derin travmatik üzüntüler yaratabiliyor.
Bu parçada istifleme bağımlılığıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmiştir?
A) Yakın bir geçmişte yapılan araştırmalarla tedavisi bulunmuş bir hastalık olduğuna
B) Kişinin, yakın çevresinin uyarılarını dikkate alarak bu bağımlılıktan kurtulabileceğine
C) Hastaların, eşyalara duydukları bağlılığı psikolojik bir rahatsızlık olarak kabul ettiklerine
D) Tedavi sürecinde, depresyona neden olabilecek müdahalelerden kaçınmak gerektiğine
E) Eşyalarından ayrılma durumuyla karşı karşıya kaldıklarında bağımlı kişilerin verdiği tepkiye
7. Başından beri biliyordum ki şu veya bu çevreden, şu veya bu sayıda insanın iyi ve sevimli bulduğu şiirler yazmak mümkündü. Böyle bir yolu seçtikten sonra, geçerli ortalamayı fark etmek ve o normlara uygun olanı üretmeyi sürdürmek de gerekiyordu. Ama böylesi bir yol, toplumun beğenilerinin sürekli değişmesi yüzünden beni kendime yabancılaşma batağına götürürdü.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen bir şairin düşüncesi olabilir?
A) Toplumdaki eğilimleri izlemek şairlerin üretkenliğini yitirmesine neden olur.
B) Bir şair beğenilmek için ortalamanın üstünde ürünler ortaya koymalıdır.
C) Geniş okur kitlelerinin bir şairi takdir etmesi onun sanatı adına kötüye işarettir.
D) Şiirin kurallarına sıkı sıkıya uymamak şairin popülaritesini olumsuz etkiler.
E) Bir şairi özgün ve özel kılan, popüler olanı tercih etmiyor olmasıdır.
8. İsviçre’de son dönemlerde uyku üzerine yapılan bir araştırmada uyku sorunu olmayan 12 sağlıklı erkek, iki hafta arayla karanlık bir odada öğleden sonra 45 dakikalık uykuya yatırılmıştır. İlk seferde sabit, ikincisinde ise hafifçe sallanan bir yatakta uyumaları sağlanarak, çalışmaya katılan kişilerin beyinlerinin elektriksel etkinliği EEG yöntemi ile ölçülmüştür. Araştırma sonucunda ise sallanarak uyuyanların hafif uyku (N1) ve derin uyku (N2) aşamalarına daha çabuk geçtikleri, derin uykuda daha uzun süre kaldıkları saptanmıştır.
Bu parçada sözü edilen araştırmanın amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gündüz uykusunun sağlık üzerindeki etkilerini gözlemlemek
B) Uyku düzeni konusunda erkekler arasındaki farklılıkları belirlemek
C) Uyku rahatsızlıklarının uyku süresi ile ilişkisini ortaya koymak
D) Cinsiyet faktörünün uyku süresi üzerindeki etkisini tespit etmek
E) Uykuya dalmak ile sallanmak arasındaki ilişkiyi incelemek
9. Zaman zaman susuzlukla karşı karşıya kalan büyük kentlerin asıl sorunu su kaynağı sıkıntısı değil, eldeki suyun kalitesinin düşmesidir. Diğer bir deyişle kentte sınırsız su kaynağı bulunsa da susuzluk yaşanabilir. Bunun en büyük nedeni ise kirlenmedir. İçme suyu kaynaklarının kirlilik derecesi belli bir düzeyi aştıktan sonra en gelişmiş arıtma tesisleri bile bu kaynakları temizlemede yetersiz kalır. Bu sebeple susuzluk sorununun çözümü için yeni su kaynaklarının aranmasından çok baraj havzalarının daha iyi korunması, atıkların ayrıştırılarak yeniden kullanılması, çöplerin kontrol tesislerinde toplanması gibi uygulamalara gidilmesi gerekir.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Çöp ve atıkların dönüştürülmesindeki başarısızlığın su kaynaklarını azalttığına
B) Baraj havzalarındaki yetersizliğin günümüz kentlerinin öncelikli sorunu olduğuna
C) Su kaynaklarının kirlenmesinin arıtma tesislerindeki yetersizlikten kaynaklandığına
D) Temiz su kaynaklarındaki azalmanın atık kontrolü uygulamalarını önemli kıldığına
E) Doğal su kaynaklarındaki kirlenmenin alternatif kaynak arayışlarını hızlandırdığına
10. “Bir ülkenin uygarlık düzeyi o ülkenin kâğıt tüketimi ile ölçülür.” diye bir söz hatırlıyorum. Bana göre bu düşünce artık geçerliliğini kaybetti. Çünkü bugün kitap yazmak ve yayımlamak kâğıt kullanmadan da mümkün. İleride ne olacağı bilinmez ama şimdilik basılı ve elektronik kitaplar varlığını birlikte devam ettiriyor.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
A) Uygarlık üretme ve yayma aracı olan kâğıt, işlevini günümüzün teknolojik imkânlarıyla paylaşarak sürdürmektedir.
B) Uygarlığın önemli ögelerinden olan kâğıdın tüketimi ile üretimi arasındaki denge gelişmişlik göstergesidir.
C) Uygarlığın gelişimi ve yayılımı ile kâğıt tüketimini ilişkilendirmenin ne kadar doğru olduğu bugün açıkça görülmektedir.
D) Uygarlığı yalnız kâğıt üzerinden ölçmeye çalışmanın ne denli sığ bir düşünce olduğu yaygın olarak bilinmektedir.
E) Uygarlığın günümüzde ulaştığı nokta, elektronik kitap çağının kapılarını sonuna kadar açmaktadır.
11. Bu eser, insanın içine taş gibi oturan öykülerle dolu olmasıyla ayrı bir yere sahip. Çoğunda olaylar doğrudan anlatılmıyor; en çok da bu hâliyle öyküler, didaktik olmanın tuzağına düşmekten kurtuluyor. Yazarın öykülerindeki bazı noktaları kendince birleştiren okur, metne dâhil olarak yine kendince anlamlar üretiyor. Anlatılan öyküler içimizden birilerinin hikâyesi olduğundan okur, günün sonunda iç açıcı bir resimle karşılaşmıyor. Çünkü her öykü, toplumun bireye sık sık yaşattığı haksızlığa uğramışlık duygusunu okuruna hissettiriyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada söz edilen öykülerin bir özelliği değildir?
A) Etkileyicilik
B) Yoruma açıklık
C) Yaşanmışlık
D)Farklılık
E) Yol göstericilik
12. Kurşun kalem yapan yaşlı bir adam, yaptığı kalemleri satıcıya vermek için kutuya koyarken içlerinden birini kenara ayırdı ve ona “Olabileceğin en iyi kalem olmak istiyorsan şu beş şeyi asla unutma!” diyerek şu öğütleri verdi:
Bu parçada kurşun kalem ustasının kaleme verdiği öğütlere göre, kalemin başarı için sahip olması gereken özellikler arasında aşağıdakilerin hangisi yoktur?
A) Gerçekçi olmak
B) Sabırlı olmak
C) Umudunu korumak
D) Özünü hatırlamak
E) Özgün olmak
13. Edebiyatımızın unutulmaz eseri Hababam Sınıfı, dünün video izleyicisinden bugünün üç boyutlu sinema tutkunlarına, milyonların gönlünde taht kuralı 40 yılı geçiyor. Her zaman zevkle izlediğimiz, kahkahalar attığımız, içimizi ısıtan Hababam Sınıfı, hepimizden bir parça bulundurur. Filmin bu başarısında yazarı Rıfat Ilgaz kadar yönetmeni Ertem Eğilmez’in de rolü büyüktür. Belirtilmesi gereken bir husus da filmin hepimizin aşina olduğu müziğidir. Yavaş çalındığında insana hüzün, hızlı çalındığında coşku veren ve Hababam Sınıfı’nı zihnimize kazıyan müzik, Melih Kibar’ın bestesidir. Müzisyen bu eseriyle Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film Müziği Ödülü”nü almıştır.
Bu parçada Hababam Sınıfı’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Başarısında nelerin etkili olduğuna
B) Seyircinin iç dünyasındaki tesirine
C) Türk sinemasında yarattığı etkilere
D) Edebî bir eserden sinemaya uyarlandığına
E) Farklı kuşaklara hitap ettiğine
14. Gazeteci:
(I) —-
Uzman:
— Bütün enerji kaynaklarını hesaba kattığımızda enerji tüketiminin XIX. yüzyılın başından beri on kat arttığını görüyoruz. Bunda dünya nüfusunun artmaya devam etmesinin yanı sıra teknolojik ilerlemelerin de payı var. Ülkelerin farklı enerji kaynaklarını bir arada kullanmaya başladığını da söylemek lazım.
Gazeteci:
(II) —-
Uzman:
— Ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de petrol dünya genelinde tahtını bırakmış değil. Hatta II. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945 yılına göre yıllık tüketiminin dört katına çıktığını biliyoruz. Petrol tüm dünyada kullanılan enerjinin üçte birini sağlamayı sürdürüyor. Onu sırasıyla kömür, gaz, yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerji izliyor.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (I) Nüfus hareketliliğinin enerji gereksinimi ile ilişkisi nedir?
(II) Yenilenebilir enerji kullanımı hakkında ne söyleyebilirsiniz?
B) (I) Dünyadaki enerji kaynaklarının azalmasını nelere bağlıyorsunuz?
(II) Siz de petrolün birincil enerji kaynağı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
C) (I) Dünyada enerji tüketiminin nasıl bir seyir izlediğini düşünüyorsunuz?
(II) Gelecekte başlıca enerji kaynaklarının hangileri olacağını öngörüyorsunuz?
D) (I) Teknolojinin yanı sıra enerji tüketiminde sizce neler etkili?
(II) Gelecekte petrole bağımlı olmaktan kurtulacak mıyız?
E) (I) Günümüzde üretilen enerji, tüketim ihtiyacını karşılayabiliyor mu?
(II) Günümüz insanı hangi enerji kaynaklarını kullanmayı tercih ediyor?
15. – 16. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Gelenek ve inançlarımızda servi ağacı, insanın doğumdan ölüme kadar var olma çabasının bir sembolü olarak görülmüştür. Mevsimlerin zorlu şartlarına rağmen yeşilliğini hiç kaybetmemesi ve dayanıklı olması ile serviler, hayatı tasvir etmektedir. Gövdesi semaya dik bi şekilde uzandığı için de servinin doğruluğu temsil ettiğin inanılmaktadır. Onunla ilgili başka bir inanış da insana iyi şans getirdiği ve onu koruduğudur. Ayrıca serviler, eski Türk kültüründe bolluk ve bereketi simgeleyen “hayat ağacı” olarak da nitelendirilmiştir. Ağacın mevsim şartlarına rağmen hep yeşil kalması ise ölümsüzlüğü simgeler. Aynı zamanda minareyi andıran servi, Osmanl kültüründe de hayat ağacına benzetilmiş ve dallarına konmuş kuşların, hayatın içindeki canlıları temsil ettiği düşünülmüştür.
15. Bu parçaya göre servi ağacıyla ilgili inanışların ortaya çıkmasının temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Diğer ağaçlara göre daha geniş bir alana yayılması
B) İnsan topluluklarının yaşamına fayda sağlaması
C) İnsanın fiziksel özellikleriyle benzerlik göstermesi
D) Kimi özelliklerinden dolayı ona sembolik bir değer atfedilmesi
E) Ömrünün uzunluk bakımından insan ömrüne denk
16. Bu parçadan hareketle aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
A) Toplumun farklı katmanları tarafından benimsenen değerler kolayca yaygınlaşır.
B) Hayatı anlamlandırırken doğadaki varlıklardan ve onların özelliklerinden faydalanılır.
C) Hayatın zorluklarına karşı çıkabilmek için bazı kültürel ve toplumsal değerler üretilir.
D) Doğa olaylarını doğru yorumlayabilen toplumlar, yaşamı ve ölümü daha iyi anlayabilir.
E) Doğadaki nesnelere anlam yüklenirken geçmişten
17. – 18. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Eskiden güvenlik şirketleri, piyasadan ikinci el bilgisayar ve sabit diskleri toplar, bunlardan kurtardığı verilere ilişkin de raporlar yayımlardı. Bu raporlar bize “Siz bilgisayarınızdan özel bilgileri sildiğinizi sanıyorsunuz ama bu işi düzgün yapmazsanız sildiklerinize başkaları kolaylıkla ulaşabilir.” mesajını verirdi. Geçtiğimiz aylarda bir güvenlik şirketi, benzer konuda yeni bir çalışmayı akıllı cep telefonlarıyla gerçekleştirdi. Şirket, kullanılmış 20 telefonu piyasadan toplayarak veri kurtarma prosedürlerini uyguladı ve telefonlardan çıkan verileri değerlendirdi. Bu uygulamadan elde edilen sonuçlar şaşırtıcıydı. Şirket sadece 20 telefondan; yaklaşık 40 bin fotoğraf, 1000 İnternet arama geçmişi, 750 e-posta ve kısa mesaj hatta bir adet onaylanmış kredi kartı bilgisine ulaşıldığını raporladı.
17. Bu parçada söz edilen araştırmanın sonucundan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Teknoloji, yaptığımız işlemleri koruyabildiği ve ileriki aşamalarda tekrar kullanıma sunabildiği için kişilerin hayatına kolaylık getirebilir.
B) Farklı uygulama ve araştırmalarla desteklenmediği sürece teknolojinin gelişim hızının ne kadar şaşırtıcı olacağını görmek zaman gerektirir.
C) Elektronik cihazlardaki bilgiler silinmiş gibi görünse de başkalarının bu bilgilere erişebilme imkânının olması tehlike oluşturabilir.
D) Akıllı telefonlardaki kişisel veriler, suçluların yakalanmasında ve hangi suçların işlendiğinin belirlenmesinde yol gösterici olabilir.
E) Elektronik cihazlardaki verilerin silindikten sonra bile kurtarılmasına imkân veren teknoloji, bu cihazların üretim aşamasında kullanılabilir.
18. Bu parçada belirtilen eski ve yeni araştırmalar;
I. incelenen teknolojik araçlar,
II. çıkış noktaları,
III. ulaşılan sonuçlar
bakımından karşılaştırıldığında hangilerinin benzeştiği söylenebilir?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C)I ve III
D) II ve III
E)I, II ve III
19. – 20. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
1815 yılının nisan ayında Endonezya’daki Tambora Yanardağı’nda büyük bir patlama oldu. Yanardağın yakınındaki yerleşim bölgeleri volkanik külle kaplandı, atmosfere milyonlarca ton toz ve volkanik kül karıştı. Yanardağdan çıkan gazlar yoğunlaşarak aeorsol bulutları oluşturdu. Bu bulutlar yeryüzünün soğumasına neden oldu. Küresel sıcaklık düştü, iklimler geçici olarak değişti. 1816 yılında Kuzey Yarım Küre’nin büyük bölümünde sıcak bir yaz mevsimi yaşanmadı. Avrupa ve Kuzey Amerika’da soğuk havanın ekinleri tahrip etmesiyle başlayan kıtlık nedeniyle salgın hastalıklar baş gösterdi. Yeryüzündeki etkileri zamanla azalsa da patlama, edebiyat ve sanat dünyası üzerinde kalıcı izler bıraktı. Patlamanın edebiyat dünyasına kazandırdığı eserlerin başında ise Frankenstein adlı roman geliyordu.
1816 yazında İngiliz yazar Mary Shelley, bu doğa olayı yüzünden günlerce kapalı alanda yaşamak zorunda kaldı ve 1818’de yayımlanan ünlü korku romanını işte bu günlerde kaleme aldı.
19. Bu parçada Tambora Yanardağı’nın patlamasıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Kültürel yaşama olan etkilerine
B) Bazı bölgelerde neden olduğu kuraklığa
C) Etkisinin hissedildiği coğrafi bölgelere
D) Dünyanın ısınması üzerindeki etkisine
E) Atmosferde yarattığı değişikliklere
20. Tambora Yanardağı patlaması sonrasında Mary Shelley’nin ünlü romanı Frankenstein’ı yazmasıyla aşağıdaki sözlerden hangisi ilişkilendirilebilir?
A) Dalgaların kıyıya sürüklediği çer çöp, ıssız adadaki kişi için hazine değerindedir.
B) Rüzgârın uğultusu sadece kulübesinin korunaklı duvarları arasındaki kişiye güzel gelir.
C) Bir çöl bedevisi için kum fırtınası, gündelik hayatın küçük cilvelerinden biridir.
D) Burada sel olup akan yağmurun hangi köydeki güle can suyu olduğunu bilemezsin.
E) Yangının küle çevirdiklerini, ne kadar zaman geçerse geçsin yeniden yeşertemezsin.
CEVAPLAR
| 1. A | 11. E |
| 2. D | 12. A |
| 3. A | 13. C |
| 4. C | 14. B |
| 5. A | 15. D |
| 6. E | 16. B |
| 7. E | 17. C |
| 8. E | 18. D |
| 9. D | 19. B |
| 10. A | 20. D |
…
1. (I) Max Weber, meşhur Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserinde Protestan ahlak anlayışının kapitalizmin doğuşunda oynadığı rolü ortaya koymaya çalışmıştır. (II) Weber’in iktisadi zihniyetle dinî inançlar arasında kurduğu bu ilişki hâlâ ilgiyle takip edilmektedir. (III) Siyaset alanında Weber, çağdaş siyaset biliminin temel konularından olan iktidar, egemenlik, otorite ve meşruiyet gibi olgularla ilgilenmiş, bürokrasi ve siyaset arasındaki ilişkilere dikkat çekmiştir. (IV) Siyasal iktidarın meşruluğunun temellerini bir model çerçevesinde açıklamaya çalışmıştır. (V) Ona göre siyaset kişinin diğer kişiler üzerinde egemenlik kurmasıdır. (VI) Söz konusu egemenlik farklı olabilmekte ve meşrulaştırılırken farklı argümanlara dayanabilmektedir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II B) III C)IV D)V E) VI
2. (I) Geçmişten bugüne uçaklara yıldırımlar kadar türbülanslarda ciddi hasarlar verir. (II) Uçaklar genellikle tırmanır veya alçalırken yıldırım çarpmasına maruz kalırlar. (III) Yıldırım ilk olarak uçağın burun veya kanat ucu gibi sivri bir kısmına temas eder. (IV) Temasın gerçekleştiği noktada havadaki moleküllerin iyonlaşması nedeniyle oluşan bir parlama görülür. (V) Ardından elektrik yüklü parçacıklar iletken dış yüzey boyunca ilerler ve uçağın bütünlüğüne zarar vermeden kuyruk , gibi bir başka sivri kısmından gökyüzüne dağılır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
3. —-. Bütün yapıtlar kendilerinden önceki yapıtlarla yapılmış bir konuşmanın izlerini taşır. Dostoyevski İnsancıklarda Gogol’la tartışır. Kafka, Dönüşüm’de Dostoyevski’nin elli yıl önce sorduğu soruyu, “İnsan mıyım, yoksa böcek mi?” sorusuyla cevaplar. Oğuz Atay romanlarını yaralı Don Kişotların, yeraltında yaşayanların, hamam böcekleri ve metamorfozların yankılandığı bir vadide yazar.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Hiçbir yapıt boşluğa doğmaz; akan nehre sonradan eklenir
B) Hemen her anlatı çoktan kabul edilmiş doğruların üzerinde yükselir
C) Her yazar kendinden önce düğümlenmiş metinlerin ilmeğini çözer
D) Her yapıt, olay örgüsü açısından biricik olma idealiyle yola çıkar
E) Edebî yapıtlar, yazarının iç hesaplaşmalarının
4. Günümüzde, hizmet sektöründen iş dünyasına, çocuk yetiştirmeden sanat üretimine kadar her alanda tatmine, sorunsuz biçimde varabilme yollarının arayışı içindeyiz. Everest’e tırmananlar, maraton koşanlar, yoğun ve disiplinli bir çalışmanın sonunda alanlarında ustalaşanlar ise yolun sonunda hissettikleri mutluluk kadar, yol boyunca yaşadıkları belirsizliklerden ve aştıkları engellerden de coşkuyla söz ederler. Belki de ilk bakışta çelişkili gibi görünen bu durum, çoğu zaman gayet iyi giden bir işte veya ilişkide, farkında olmadan pürüzler yaratmamızı açıklayabilir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sonucu değerli kılan, süreç içindeki öngörülemeyen güçlüklerin üstesinden gelmektir.
B) İsteklere kolayca ve fazla emek harcamadan ulaşmak, mutluluğun ön koşuludur.
C) Bilinç dışı dürtülerle, ortada sebep yokken sorun çıkarmak, başarıyı tetikler.
D) Sonuç kadar sürece odaklanarak engelleri aşmak da doyuma ulaşmada önemlidir.
E) Çeşitli düzeylerde güçlüklerle mücadele etmek, sorun çözme gücünü artırır.
5. Stephen Fears’ın 2006 yapımı etkileyici filmi Kraliçe, Prens Charles’tan boşandıktan sonra tüm İngiliz aristokrasisine sırtını dönen Prenses Diana’nın ölümünü anlatıyor. Filmin esas odağı, Prenses Diana’nın şaibeli bir trafik kazasında hayatını kaybetmesinden hemen sonra kraliyet ailesinde yaşananlar. Pek çok yazılı ve görsel malzemeyle desteklenen bir belgesel gibi çekilmesine rağmen film, senaryosu fazlasıyla içeriden yazıldığı gerekçesiyle eleştirilmiştir. Bununla birlikte film, tipik İngiliz mizahı ile bu mizahla atbaşı giden hüzün duygusunu her karesinde birleştirmeyi başarmıştır.
Bu parçada söz edilen filmin senaryosunun eleştirilme nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Prenses Diana’nın özel hayatıyla ilgili sırlara yer vermesi
B) Üzücü bir olayı sinemaya aktarırken mizahi ögeler kullanması
C) Olayları daha çok kraliyet ailesinin bakış açısıyla sunması
D) Hayatını belgeselleştirerek Prenses Diana’yı idolleştirmesi
E) İçeriğinin kazanın hemen ertesinde olanlarla sınırlı kalması
6. Yazı, çoğu zaman içimizde taşıdığımız olağanüstü duygu ve düşüncelerin soluk ve eksik yansımasından başka bir şey değildir. Bu yansıma, karmaşık ve çok katmanlı bir bütünden kopup gelen parçacıklardır. Yazının meselesi, yazarın esinlendiği o karmaşık ve çok katmanlı bütün, orada öylece durur. Ancak yazarın çaresizliği bu bütünden sadece bir parçayla yetinmek zorunda olmaktır.
Bu parçaya göre yazarın çaresizliği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Coşkuyla yazıya döktüğü deneyimlerinin pek az kişi tarafından takdir görmesi
B) Herkese hitap etmeyi başardığında bile yazdıklarının kalıcılıktan yoksun olması
C) Yaşantı ve deneyimlerinin ancak sınırlı bir bölümünü yazdıklarına aktarabilmesi
D) Yapıtın anlamının ve değerinin, kendisi kadar okurlarına da bağlı olması
E) Anlatabileceklerini kısıtlayan sansür ve dış kontrol mekanizmalarının olması
7. Coğrafi keşiflerle birlikte gerçekleşen sömürgecilik faaliyetleri sırasında İspanyolları, yerliler karşısında farklı ve üstün kılan özelliklerden biri de, şövalye romanlarına tutkulu yaklaşımlarıdır. Bu romanlar, gerek yeni kıtaya çok uygun düşen büyülü ve efsanevi nitelikleriyle gerekse ölümüne savaş ve buna bağlı bir şeref anlayışına yaptıkları göndermelerle, sömürgeci mantığı etkilemiş ve beslemiştir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şövalye romanlarında, ölümüne savaşmanın şerefli davranış olarak yüceltildiği
B) Şövalye romanlarının sömüren-sömürülen ilişkisinin uzağında okunması gerektiği
C) Sömürgecilik faaliyetlerinin şövalye romanlarının içeriğini belirlediği
D) Sömürülen toplumların gizemli ritüellerinin şövalye romanlarında karşılık bulduğu
E) Sömürgeci kimliğin inşasında şövalye romanlarının pay sahibi olduğu
8. Her yıl, milyonlarca ton plastik üretiliyor. Diğer yandan da plastik su şişeleri gibi geri dönüşümü sağlanamayan büyük miktarda atığın denizleri doldurmaması için çözüm arayışı sürüyor. Bu çözümlerden en umut verici olanı atıkları veya plastikleri parçalayan organizmalar. Ancak daha basit çözümler de var. Yakın zamanda bir araştırmacı, plastiğin aksine kalıcı olmayan ve kullanıldıktan sonra biyolojik olarak parçalanabilen bir malzemeden şişe üretme fikrini ortaya attı.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A)Biyolojik olarak parçalanabilen şişe, şimdilik tasarım aşamasında olan sonuç odaklı çalışmalardan biridir.
B)Geri dönüşüm sorununun ortadan kaldırılmasında parçalanabilen şişe fikriyle önemli bir adım atılmış oldu.
C)Plastiğin yerine alternatif malzeme üretme fikrinin ortaya atılması, kısa vadede bir çözüm olarak
D)Geri dönüşümü sağlanamayan plastik ve benzeri maddeler doğal hayata kalıcı hasarlar vermektedir.
E)Plastiğin doğada dönüşüme uğramaması, ilerleyen zamanlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açacaktır.
9. • Zaman zaman televizyonlarda toplu balina ölümlerine ilişkin haberler, karaya vurmuş balina görüntüleriyle karşımıza çıkar. Araştırmalar bu ölümlere okyanusların endüstriyel ve kimyasal atıklarla kirletilmesi, suların bulanıklaşması ve yanlış avlanmalar gibi etkenlerin sebep olduğunu gösterir.
• Balinalar, okyanusta yüzerken kafalarının ön kısmından gönderilen elektromanyetik dalgalarla yönlerini bulurlar. Bu özelliklerinden hem bulanık sularda yüzerken hem de göç ederken yararlanırlar. Ancak zaman zaman dünyanın manyetik alanının değişmesi ya da balinalardaki yön bulma sisteminin hastalık sonucu bozulması nedeniyle yönlerini tayin etmekte sorun yaşarlar ve karaya vururlar.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Farklı görüşlerin aslında birbirini desteklediğini göstermektedirler.
B) İki farklı konuya ilişkin ortak bir görüş olduğunu vurgulamaktadırlar.
C) Aynı olguyu farklı yönleriyle değerlendirip ele almaktadırlar.
D) Aynı düşünceyi pekiştirmeye yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar.
E) Farklı üsluplar kullansalar da konuyu benzer nedenlerle açıklamaktadırlar.
10. Pek çok kavramı toparlarken dağıtıyoruz ister istemez. Ama aşk konusunda bu tür tanımlara kalkışınca işler daha bir sarpa sarıyor. Öyle ki “günümüzde aşk” deyince gülmek geliyor içimizden. Neden? Galiba yıllar yılı “tek tip” bir aşk düşündüğümüzden. Aşkın mekânını, zamanını, onu yaşayanların sınıfsal özelliklerini hesaba katmadan “aşk”ı yücelttiğimizden. Eski Yunan’da aşk, Orta Çağ’da aşk, Haliç Kıyısı’nda aşk, Boğaz mehtabında aşk, kotrada aşk, grevde aşk… Bu ilişkiler aynı aşkta birleştirilebilir mi? İlişkiyi yaşayanların beklentileri de aşkı biçimlendirmez mi?
Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Aşk, bireysel ve toplumsal yaşanmışlıklardan soyutlanamaz bir olgudur.
B) Modern insan aşka yönelik tek tip bir bakış açısına sahiptir.
C) Her dönem ve mekân kendine özgü, bağımsız bir aşk alg ısı yaratır.
D)Aşkı sürdürülebilir kılmanın yolu, onu idealize etmekten geçer.
E) Aşk, tek bir değişkene indirgenerek tanımlanabilecek bir kavram değildir.
11. 1928-1992 yılları arasında yaşayan Philip K. Dick, bilim kurgu edebiyatının en beğenilen yazarlarından biridir. İlk hikâye ve romanlarından başlayarak tüm eserlerinde, gerçeklik ve insanı insan yapan özellikleri birbirine bağlı iki tema olarak ele alır. Bu temaları başarıyla işlediği eserlerinden biri, 1968 yılında kaleme aldığı Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? adlı romanıdır. Romanın ana karakteri Rick Deckard, Mars’tan kaçan altı androidi yakalamakla görevlidir. Ancak bu görevi sırasında, insanla robot arasındaki sınırın hiç de kesin olmadığını görür. Böylece eser bir yandan insan benzeri robotlar ile gerçek insanlar arasındaki farkı sorgularken diğer yandan gerçeklik algısı üzerine düşündürmektedir. Dick’in bu romanı, tüm zamanların en iyi bilim kurgu filmlerinden biri olarak kabul edilen Bıçak Sırtı filmine de kaynaklık etmiştir.
Bu parçada Philip K. Dick ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Belirli bir alandaki çalışmalarının takdir edildiği
B) Farklı türdeki eserlerinde benzer konular üzerinde durduğu
C) Eserlerinin edebiyat dünyası dışında da ilgi gördüğü
D) Gerçeğin ne kadar gerçek olduğu konusunu sorguladığı
E) Romanlarında belirli bir karakterin maceralarını anlattığı
12. Psikolojide “hatırlama efekti” olarak adlandırılan daha eski anıların geri dönüşü, tam bir muammadır. Anıların en eski olandan başlayarak hatırlanması, “unutmanın ilk temel yasası” ile tezatlık göstermektedir. Bu yasaya göre bir olayın üzerinden ne kadar uzun zaman geçmişse olayın hatırlanma ihtimali de o kadar azdır. Ancak hatırlama efektinde durum tam tersidir. Kişi, yaşı ilerledikçe daha eski anılarını hatırlar. Bu anıların ortaya çıkması için neden ihtiyarlığı beklediği ise bilimin araştırdığı başka bir muammadır. Kırklarında, ellilerindeki insanların da bunları kolaylıkla anımsamaları gerekmez mi? Neden bu anılar, bellek gerçekten yaşlanınca gösteriyor kendini? Sanki bunca yıl boyunca yayın yasağı varmış da yasağın kalkması için belli bir süre geçmesi gerekiyormuş gibi…
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A)Hatırlama efektinde, anılar genellikle en eski olandan daha yeni olana doğru hatırlanır.
B)Unutmanın ilk temel yasasına göre üzerinden uzun zaman geçen olayların hatırlanması zordur.
C)Eski anıların bellek yaşlandıktan sonra hatırlanması, bilimsel açıdan bir merak konusudur.
D)Bellekte yer alan ilk anıların bellek yaşlanmadan ortaya çıkması, dış etkenlere bağlıdır.
E)Hatırlama efektinin ortaya çıkması ancak ihtiyarlıkta, belleğin yaşlanmasıyla mümkündür.
13. Günümüzde büyük miktarda veri üretilerek bunlar sürekli depolanıyor. Dijital verilerin saklandığı diskler “sunucu parkı” adı verilen devasa tesislerde tutuluyor. Bu bilgilerin korunması içinse ciddi bir kaynak harcanması gerekiyor. Bilim insanları çevre dostu olmayan bu veri saklama yöntemine yeşil bir alternatif sunuyor: Bitkileri biyolojik bir sabit disk olarak kullanmak! Tüm bilgileri bitkilerin DNA’sının içinde ikili kod olarak saklayabilmemize olanak tanıyan bu yöntem sayesinde kütüphaneler dolusu bilgi, tek bir ağaca aktarılabilecek. Bu buluş, geliştirilmeye muhtaç olsa da aile fotoğrafımızı en sevdiğimiz kaktüsün içinde saklayabilecek veya bahçemizdeki ağaçtan müzik dinleyebilecek olma ihtimali gerçekten heyecan verici!
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) DNA’larda genetik bilgilerin yanı sıra farklı verilerin de depolanması mümkün görülmektedir.
B) Veriler arttıkça bunların saklanması için gerekli olan alanların da artması beklenmektedir.
C) Ağaçlarda bilgi saklanmasına yönelik çalışmaların geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
D) Yeni bilgilerin üretilmesi, bunların depolanma sorununu da beraberinde getirmektedir.
E) Kolay ulaşılabildiği nedeniyle verilerin dijital ortamda saklanması tercih edilmektedir.
14. Öznel olmak kendi içine kapanmak, düşünceye dalmak, herkesten ve her şeyden ayrı olmak değildir. Aksine dışa doğru, başkalarına doğru bir çeşit yöneliştir. Bu yönelişledir ki benim dışımdakilere “benimdir” diyebilirim. Ancak gerçekten yaşadığım, içinde kendimi gördüğüm, bağlandığım bir şey benimdir. Çünkü beni benden başka olanla birleştiren bağı yalnız ben yaratabilirim.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın yazarının düşüncesini destekleyen bir örnek değildir?
A) İçerisinde bulunmadığım bir ordunun elde ettiği bir zaferle sevinebilirim yeter ki o, kendi fetihlerimin bir basamağı olsun.
B) İnşa aşamasında hiçbir emeğimin olmadığı bir eve sahip olabilirim yeter ki o, içinde oturduğum bir ev olsun.
C) Himalaya’nın doruğuna tırmanan adamın yaşadığı serüven ile böbürlenebilirim yeter ki o, kendi başarısını kanıtlamış olsun.
D) Şurada duran kimsenin sahiplenmediği toprak benim olabilir yeter ki o, ellerimle işlediğim bir toprak olsun.
E) Bir ülkenin uğradığı bozgunu iliklerimde duyabilirim yeter ki o, aramda bağlantılar kurduğum ülkede yaşanmış olsun.
15. Muhabir:
(I) —-
Yönetmen:
— Sinema gerçek hayattan alınmış formlarla uğraşıyor, onları işliyor. Film yönetmeninin uğraşı, bana beyaz perdede yeni bir hayatın doğmasıyla bağlantılı olarak yaratma eylemini hatırlatıyor. Sinemanın bu yönünü diğer sanat dallarına göre daha olağanüstü buluyorum.
Muhabir:
(II)
Yönetmen:
— Aralarında bir bağlantı olduğu aşikâr çünkü filmlerimdeki üç karakter hayatlarındaki dönüm noktalarında analiz ediliyor. Kahramanların üçü de inançlarından vazgeçmiyor, kendilerine sadık kalıyorlar. Bu anlamda bu üç kahraman yani İvan, Rublev ve Kris bir bütün oluşturuyor.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A)I. Müzik ve resim çalışmalarınızı yarıda bırakıp sinemaya yönelmeniz nasıl karşılandı?
II. Filmlerinizdeki üç oyuncunun benzer özelliklere sahip olmasıyla neyi amaçladınız?
B)I. Sinemaya ilginiz ne zaman ve nasıl başladı, sinemanın yaşamınızdaki yeri nedir?
II. Filmlerinizde erkek karakterlerin psikolojisine ağırlık vermenizin nedeni nedir?
C)I. Sinemanın sizin için ifade ettiği anlamı biraz açar mısınız?
II. Karakterlerinizi sinemaya aktarırken ilham aldığınız film karakterleri var mı?
D)I. Sinemaya yönelerek film yapmaya başlama gerekçeniz neydi?
II. Filmlerinizin üç kahramanı arasındaki ilişkinin niteliği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
E)I. Filmlerinizdeki hikâyelerin gerçekçi olmasını neye bağlıyorsunuz?
II. İnsan yaşamının açmazlarını Ivan, Rublev ve Kris karakterleri üzerinden verme fikri nasıl ortaya çıktı?
16. – 17. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Makber Türk şiirinin önemli örneklerinden biridir. Abdülhak Hamit bu şiiri eşinin ölümünün ardından, 1885 yılında yazmıştır. Eser, sevdiğinin ölümünü görmekle felakete uğramış bir insanın duygularını, okura büyük bir samimiyetle yaşatır. Makber’den kısa süre sonra, yıl bitmeden yazdığı Ölü adlı eserinde de konu ve ruh Makbeftn aynısıdır. Ancak Makber’de başını bulutlara ve kayalara çarparak uçurum karanlıkları içinde şimşekler çaktıran yaralı kartal, burada geniş halkalar çevirerek ağır ağır süzülür. Makber bir feryattır. Ölü’de sükût ve düşünüş vardır. Sanki bu eserin mısraları düşünce hâline gelmiş gözyaşlarıdır.
16. Bu parçadan hareketle Makber ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Ölü adlı şiir ile aynı yıl yazıldığı
B) Okuyucuda duygusal karşılık bulduğu
C) Kısa süre içinde kaleme alındığı
D) Bir kaybın yarattığı acıyı işlediği
E) Yazarın taşkın ruh hâlini yansıttığı
17. Bu parçadan hareketle Ölü ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Yabancı bakışlardan saklanan bir keder olduğu
B) Eksik kalmışlık karşısında bir isyan olduğu
C) Kaynağı, düşünülerek bulunamayan bir acı olduğu
D) Her hatırlandığında acı veren bir anı olduğu
E) Zihnen kabullenilmiş bir üzüntü olduğu
18. – 19. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Çaylar farklı farklıdır, yaşamlarımız da… Kimi bol şekerli çay içer kimi az şekerli kimi de çayı şekersiz tercih eder. Erzurumlular ise çayı “kıtlama” içer. Kıtlama çay; dikdörtgen şeklinde, uzun ancak özel makaslarla kesilebilen sert şekerlerle içilir. Sert kesme şekerlerden çok küçük bir parçayı avurduna sıkıştıran kişi, bu parçayı idareli kullanarak dört beş bardak çay içebilir. Çayı kıtlama içmek hem özel bir keyif verir hem de ekonomiktir. Şekerin pahalı olduğu, hatta bazen hiç bulunmadığı yıllardan kalan bir alışkanlık olan kıtlama, sınırlı imkânlarımızı sınırsız bir sürece yayma gayretine benziyor. Bu anlamda bazılarımız hayatını kıtlama tarzında, bazılarımız bol şekerli yaşıyor. Bol şekerli ama kısa bir ömür sürüp mutsuz olanlar da var, kıtlama ama uzun bir hayatı mutlu kılanlar da…
18. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A)İnsan, hayatını uzun ve mutlu kılmak için elindeki imkânları verimli kullanmaya çalışmalıdır.
B)Hayatın nasıl yaşanacağı, çoğu zaman insanın kendi tercihi olmaktan öte bir durumdur.
C)Hangi koşullarda yaşarsa yaşasın insan, hayata yüklediği anlamlarla geleceğine şekil verir.
D)İnsanın sahip olduklarının farkına varması yaşamdan alabileceği hazzın sınırlarını belirler.
E)İnsan sorunlardan uzak durabildiği oranda hayattan keyif alabilme becerisini kazanır.
19. Bu parçada kıtlama çay ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Uygulanma şekline
B) Duygular üzerindeki etkisine
C) Ortaya çıktığı dönemin koşullarına
D) İnsan sağlığına olan etkisine
E) Tercih edilme nedenine
20. – 21. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Bazı kavramlar, uzun süre sözlüklere ve akademik metinlere hapsedildikten sonra sebebi bilinmeksizin birdenbire, halkın diline düşme; basında, televizyonda, hatta hükûmet demeçlerinde zikredilme talihini veya talihsizliğini yaşar. Fena hâlde felsefe kokan ve Yunancadaki köküyle akla Aristoteles’i getiren etik kelimesi, bugün tam da bu şekilde sahnenin ortasına yerleşmiş durumda. Yunancada bilgece bir eylem yolu arayışına karşılık gelen etik, felsefenin ayrılmaz bir parçasıdır. Descartes’la – yani özne sorununun merkezî önem taşıdığı modern dönem felsefesiyle- birlikte etik, ahlakla veya pratik akılla az çok eş anlamlı hâle gelmiştir. Etik, böylece ister bireysel ister kolektif olsun, bir öznenin veya özne grubunun eylemlerini ve bunların sonuçlarını evrensel yasaların terazisinde ölçen, yargılayan sistem anlamına kavuşmuştur. Bugünün popüler kültür ve siyaset endüstrisinde ise artık anlam enflasyonu nedeniyle milyonlarca sıfırla şişmiş bir kavrama dönüşmüştür. O kadar çok şey için kullanılıyor ki hemen hiçbir şey ifade etmiyor.
20. Bu parçada altı çizili sözle etikle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Düşünce tarihindeki yerini ve önemini koruyamadığı için eski popülerliğini yitirmiş bir terim olduğu
B) Önemli bir felsefi terim olmaktan çıkıp gündelik anlamlar kazanmış işlevsel bir sözcüğe dönüştüğü
C) Zaman içinde farklı disiplinler tarafından da kullanıldığı için tanımlanmasının zorlaştığı
D) Popülerliği ve yanlış kullanılması nedeniyle asıl anlamını yitirdiği ve içinin giderek boşaltıldığı
E) Siyasi ve sosyal çevrelerdeki farklı kullanımları nedeniyle felsefedeki tanımının da değiştiği
21. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Descartes sonrası modern dönemde etik, toplum yerine bireyi sorgulamak için kullanılan bir sisteme dönüşmüştür.
B) Modern dönemde etik, öznenin yaptıklarını ilke ve yasaların ışığında değerlendiren ahlak felsefesiyle ve pratik akılla özdeşleşmiştir.
C) Aristoteles’in felsefesinde sözünü ettiği etik ile bugün yaygın olarak kullanılan etik sözcüğü farklı anlamlar taşır.
D) Medyada, gündelik hayatta ve politikada etik kavramına gösterilen ilgi, kavramın iletişimsel değerini olumsuz etkilemiştir.
E) Sonradan popülerlik kazanan kimi kavramlarda olduğu gibi etik kavramının da günümüzde kazandığı
CEVAPLAR
| 1. B | 11. E |
| 2. A | 12. D |
| 3. A | 13. E |
| 4. D | 14. C |
| 5. C | 15. D |
| 6. C | 16. C |
| 7. E | 17. E |
| 8. A | 18. A |
| 9. C | 19. D |
| 10. D | 20. D |
| 21. A |
…
16. (I) John B. Watson tarafından, insan davranışlarını açıklamak için davranışçılık kuramı geliştirildi. (II) Davranışçı psikolojiye göre nesnel yöntemlerle gözlemlenemeyen zihinsel süreçlerin incelenmesinin bir anlamı yoktu. (III) Pavlov, Skinner gibi bilim insanlarının Watson’ın görüşlerine katılmasıyla kuram yaygınlık kazandı. (IV) Davranışçı psikoloji öğrenmeyi, uyarıcı ve tepki arasındaki bağla açıklayarak psikanalitik görüşün belirttiği etkinin geçerli olmadığını ileri sürdü. (V) Uyarıcı olarak nitelendirilen çevresel faktörler, kişilerde olumlu veya olumsuz davranışlara neden oluyordu. (VI) Olumsuz davranışlara yol açan uyaranlar kaldırılarak olumlu davranışları oluşturanlar eklendiğinde bireyin kendini geliştirmesi bekleniyordu.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A)II B) III C)IV D)V E)VI
17. (I) Asya’dan gelen göç dalgaları zaman zaman Batı Avrupa ülkelerinde büyük direnişleri tetiklemiştir. (II) Bununla beraber düşük doğum oranıyla başa çıkabilmek için Batı Avrupa, doğrudan göçmenlere ihtiyaç duymuştur. (III) Batı Avrupalıların iş, kültür ve kimlik açısından tehdit altında olduklarına dair oluşan kaygı, direnişlerin temelini oluşturur. (IV) Düşüncelerinde haklı olsalar da göçün topluma kazandırdığı değerlerin altı çizilirse bu kaygıların giderilmesi de kolaylaşır. (V) Göçmenleri ağırlayan toplumlar, çeşitliliği bir zenginlik olarak görmeye başladığında tehdit ve kaygının sadece toplumsal bir refleks olduğu anlaşılır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A)I B)II C)III D)IV E)V
18. Sinema ve spor dendiğinde akla gelen başarılı filmler yok mudur? Olmaz olur mu! Zaman zaman usta yönetmenler bu konudaki klişeleri aşıp sporu filmlerine ustaca yerleştirmişlerdir. Mesela Fabri’nin unutulmaz filmi Cehennemde İki Devre bunlardan biridir. Bu önemli film, savaş sırasında bir Alman toplama kampında, kamp yöneticileriyle tutsaklar arasındaki bir futbol maçının, tutukluların kaçması için bir fırsata dönüştürülmesini ustaca anlatır. —-. Buna benzer şekilde unutamadığım diğer bir film de Hitchcock’un Trendeki Yabancılar’ı ve bu filmin ünlü tenis sahnesidir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ama spor, yalnızca izleyiciyi kendine çekmek için futbolun geriliminden ve çalımından ibaret bir etkinlik değildir
B) Sinema izleyicisinden çok futbol meraklılarının ilgisini çeken bu tarz filmlerin popülerleşmesi doğaldır
C) Bu filmi izleyenler sadece bir filmin değil aynı zamanda bir futbol maçının heyecanını içlerinde duyar
D) Film yorumcuları kadar spor eleştirmenlerinin de eleştirdiği film gerçekçilikten uzak bulunmuştur
E) Spor ve sinema ilişkileri üstüne bir yazı yazmak için aslında ikisinin de iyi bir izleyicisi olmak gerekiyor
19. İnsanlar duygu ve akıl arasında tutturdukları dengeyle ayakta kalır ve yaşam denen yolda ilerler. Bunlardan birinin, kontrolü tamamen ele geçirmesi felaket getirebilir. Bu gerçek şöyle bir benzetmeyle aktarılır: Bir at arabasındasınız ve arabanız, güçlü iki at tarafından çekiliyor. Atlardan biri aklın, diğeri duygunun temsilcisi. Bir at sizi sürekli yolun bir tarafına, öbürü de diğer tarafına çekmeye çalışıyor. Sizin işiniz —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) güvenli bir şekilde ilerleyebilmek için dizginleri sıkıp ikisini de kontrol altında tutmaktır
B) bir tarafın sizi uçuruma yuvarlamaması için arabadan atlayacağınız anı iyi belirlemektir
C) bu iki atın fırsatlar sundukları kadar kötü bir son getirebileceğini de aklınızda tutmaktır
D) atların çekişmesinin ilerlemenize engel olduğunu görünce güvenilir olan atı seçmektir
E) rasyonellik adına aklınızın buyruğuna girmek yerine sezgilerinize kulak vermektir
20. (I) Batı etkisindeki çağdaş Türk şiiri eskiyi yok sayarak, eskiden gelen her şeyi silip atarak gelişmedi. (II) Kısa sürse de eskiye karşı zorlu çıkışların yapıldığı, geçmişin küçümsendiği dönemler olmadı değil. (III) Ama çağdaş şiirimiz, edebiyatımızın çok daha eski dönemlerinin güzel ürünlerinden, güçlü ustalarından zaman zaman etkilendi. (IV) Sanatçılar, divan edebiyatı ve halk edebiyatının kimi unsurlarını eserlerine bazen örtülü olarak bazen de açıkça taşıdı. (V) Hatta bunların arasında çağdaşlıklarından hiçbir şey yitirmeden divan şiiri tarzında yazmayı deneyenler de oldu.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra“Eski şiire özgü üslubun çağdaş şiirde kullanılıp kullanılamayacağı konusunda tartışmalara girdi.” cümlesi getirilebilir?
A)I B)II C)III D)IV E)V
21. Bu, kültüre hangi açıdan yaklaştığımızla ilgilidir. Nitekim bu alanda çalışan bilim insanlarının hemen hepsinin onu yeniden tarif etme çabası da bunu göstermektedir. Bununla beraber şimdiye kadar ortaya atılan bütün tarifler gözden geçirildiğinde hepsinde ortak olanı ve bu terimle ne kastedildiğini anlamak kolaydır.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Kültürel yozlaşmanın temelinde yatan sebepler nelerdir?
B) Kültürün farklı şekillerde tanımlanmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
C) Sizce kültür, toplumdan topluma değişen bir olgu mudur?
D) Bugün kültürler arasındaki farklılıklar nasıl açıklanabilir?
E) Toplumlar, son yıllardaki kültürel değişimlerden nasıl etkileniyor?
22. Resim eleştirmenleri eserleri incelerken belirli bir yönteme bağlı kalırlar. Betimleme, çözümleme, yorumlama ve yargıya varma olmak üzere dört işlem basamağını kapsayan bu yöntemle eserden bilgi edinirler. Yöntemin ilk aşamasında tabloda yer alan ve gözle görülen her nesne tek tek listelenir. İkinci aşamada bu nesneler resmin içine yerleştirilirken nelere dikkat edildiği örneğin konum, renk, kontrast, ton gibi niteliklerin nasıl kullanıldığı belirlenir. Üçüncü aşamada ressamın kullandığı nesneler ve bunların organizasyonuyla vermek istediği mesaj ortaya çıkarılır. Son aşamada ise o ana kadar elde edilen bütün veriler bir arada değerlendirilir, eseri iyi veya kötü kılan özellikler ortaya konur ve incelenen eserin niteliği hakkında nihai karara varılır.
Aşağıdakilerden hangisi bu yöntemi kullanan bir resim eleştirmeninin süreç içinde soracağı sorulardan biri olamaz?
A) Verilmek istenen mesaj, hangi obje ve varlıklar kullanılarak aktarılmaktadır?
B) Ressam, tabloda görülen bileşenlerin organizasyonunda nelere dikkat etmiştir?
C) Ressam, bu eserinde tam olarak ne anlatmak istemektedir?
D) Ressamı başarılı yahut başarısız yapan temel nitelikler nelerdir?
E) Eser, hangi güçlü ve zayıf yönleriyle diğer yapıtlardan ayrılmaktadır?
23. Bir antropolog olarak antropolojinin yöntemlerini, kendi kültürüme bakıp içinde yaşadığım dünyayı incelemek için kullanmaya karar verdim. Sayıları gittikçe artan şirket antropologlarından biri oldum. Zaten, egzotik bir şeyler bulmak için çok da uzaklara gitmeye gerek yok. Yapmamız gereken, bu betondan ormanda insanların iş dünyasında ayakta kalmak için hangi rekabet içgüdülerine güvendiklerine, bireysel ve örgütsel hareketlerinde ne tür davranış kalıplarını benimsediklerine odaklanmak.
I. Sanayileşmemiş bölgelerdeki yerli halkların kültürleriyle şehir kültürü arasındaki farklar
II. Kurumsallaşmış şirketlerdeki çalışanların bireysel başarı elde etmek ve grup içinde yükselmek için geliştirdiği stratejiler
III. Belli bir sektörde çalışanların bir grup kültürü geliştirmesini sağlayan kişisel ve sosyal dinamikler
Yukarıdakilerden hangileri bu sözleri söyleyen kişinin çalışma alanına girer?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III
24. Çırak Foma, ustası Rublev’e, “Ben maviyi herkesten daha iyi görüyorum.” der. Bunun üzerine Rublev de “Sana artık bir şey öğretemem çünkü sen her şeyi bildiğini sanıyorsun.” diye karşılık verir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılmak istenen düşünceyle örtüşmektedir?
A) Mutlak başarı, ustaları aşmakla mümkün olur.
B) Becerisini kutsayan kişi kendini bilgiye kapatmıştır.
C) Kendine güvenen çırağın ustaya ihtiyacı yoktur.
D) Bilgisinden emin olmak, ustalara özgü bir erdemdir.
E) Çırak, hatasını ustanın hoşgörüsü sayesinde görebilir.
25. QWERTY sisteminin kullanıldığı daktilo, harf düzeninin sıkışmasını en aza indiren, ticari anlamda başarılı ilk daktilo olarak 1874’te ortaya çıkmıştır. Ancak QWERTY klavyesinde vuruşların %32’si orta, %52’si üst ve %16’sı da ulaşması en zor olan alt sırada yapılır. Dahası bu diziliş, daha zayıf olan sol elin ve en zayıf olan serçe parmağın çok fazla kullanılmasını gerektirir. Ayrıntılı çalışmaların ardından Dvorak 1932’de, QWERTY klavyesini öğrenmek için gereken zamandan daha kısa sürede öğrenilebilen, klavye kullanıcısının başarısını ve hızını büyük oranda artıran yeni bir klavye geliştirdi. Ancak Dvorak klavyesi, o günden bugüne İngiliz dilinin standart klavyesi QWERTY’nin yerini alamadı.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Bir yeniliğin eski yöntem veya fikirden belirgin şekilde iyi olması uzun vadede de olsa toplumda kabul edileceğini gösterir.
B) İcat edilen aletlerin ortaya koyduğu yenilikler, bu aletlerin esas amacının dışında farklı amaçlara da hizmet etmesine neden olur.
C) Yeniliği ortaya çıkaran kişinin unvanı, bu yeniliğin insanlar tarafından kullanılma olasılığının artmasında etkilidir.
D) Bir yeniliğin benimsenmesi için toplumun gereksinim, değer ve hedefleriyle görece uyum içinde olması gerekir.
E) Uyum sağlamayı gerektiren bir yeniliği kabul etmek yerine alışkanlığa bağlı kalmak insanlara daha kolay gelir.
26. Türk edebiyatında ve sosyolojisinde Batılılaşma olgusuna ilişkin, karmaşık süreçlere işaret eden geniş bir literatür mevcut olmakla birlikte, bu çalışmada Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü filmi incelenirken Kemal Tahir’in görüşlerinden hareket edilmiştir. Bunun da başlıca nedeni, Kemal Tahir’in Batılılaşma ve sorunlarını, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminden itibaren ele alıp sorgulamasıyla özgün bir yaklaşım ortaya koymuş olmasıdır. Ancak filmin yönetmen/senaristiyle Kemal Tahir’in devlet ve toplum konusundaki görüşleri arasında belirgin ayrımlar bulunmaktadır. Diğer yandan bugünün sorunlarının kaynağının Osmanlı’nın kuruluş dönemine kadar götürülmesi ve tarihe yaklaşım biçimleri bakımından ise pek çok benzerlik de göze çarpar.
Bu parçada söz edilen filmle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Kemal Tahir, filmdeki içeriği Osmanlı’da Batılılaşma olgusu temelinde ele almıştır.
B) Yönetmen/senarist, filmi Kemal Tahir’in görüşlerine dayanarak oluşturmuştur.
C) Film, Kemal Tahir ve yönetmen/senaristin ortak bir çalışması olarak ele alınabilir.
D) Kemal Tahir’in görüşleri filmi incelemede önemli bir dayanak noktası sunmaktadır.
E) Filmde olay, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında geçmektedir.
27. Ey insan! Etrafında yarattığın düşmanlar seni kendi kusurlarının, eksikliklerinin farkına varmaktan alıkoyar. Başkalarını cezalandırdığın, aşağıladığın hatta yok ettiğin sürece dikkatini kendi içine yöneltemezsin. Böylece kendinle yüzleşme ihtiyacı da hissetmezsin. Yarattığın düşmanlar çaresizliklerinin yerini alır, onlar sayesinde zayıflıklarının üstünü örtersin. Şunu aklından çıkarma: “Sandığın gibi başkalarının günahları, seni aziz yapmaz!”
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) Bireyin dışarıya ve başkalarına yansıttığı öfke ve nefret, zamanla kendi zaaflarından arınmasına neden olur.
B) Bireyin yaşadığı toplumdaki öteki bireylerin hatalarına karşı geliştirdiği tavır, kendi benliğiyle kurduğu bağı güçlendirir.
C) Ötekileştiren ve ötekini düşman gibi gören birey, kendini eleştirme ve yargılama ihtiyacını hissetmeyerek kendini yüceltir.
D) Bireyin çevresindeki insanları tehdit olarak algılamasının temelinde toplumdan yalıtılmış bir hayat sürmesi yatar.
E) Kendilerine ve başkalarına yönelttikleri eleştirel sese kulak vermeyi başarabilenler hatasız ve dengeli bir yaşam sürerler.
28. Doğa bilimleri gibi tarih de zorunlulukların ve doğal düzenin insan hayatını, belli ölçüde de olsa, etkilediğini kabul eder. Tarihî olaylar, onları ortaya çıkaran şartların nedensellik ilkesi göz önünde tutularak açıklanmasıyla anlamlandırılır. Belirli iklimsel ve ekolojik şartların olaylar üzerindeki etkisi hesaba katılmadan salt kaynaklardan ve kanıtlardan yola çıkarak sonuçlara varmak mümkün ve anlamlı değildir. Bununla birlikte tarih biliminin görevi, tarihî olayları kendi özellikleri içinde incelemektir. Tarihî olayların gelişiminde genelgeçer kanunları ve bunların olaylar üzerindeki etkisini araştırmak, tarih biliminin değil belki de tarih felsefesinin görevidir.
Bu parçaya göre aşağıdaki önermelerden hangisi tarih biliminin bakışıyla örtüşür?
A) Her tarihî olay kendi coğrafi koşulları içinde incelenir.
B) İnsanlık tarihindeki olaylar çoğunlukla tekrar eder.
C) Tarih bilimi de doğa bilimleri gibi kanunlar koyar.
D) Tarih bilimi sadece yazılı belgeleri dikkate alır.
E) Tarih felsefesi genellemeler yapmaktan kaçınır.
29. “Ne yapmalıyım?” sorusu “Ne yapıyorum?”, “Ne yaptım?”, “Ne yapacağım?” sorularından farklıdır. Ne yapıyor olduğum, ne yaptığım veya ne yapacağımda bir betimleme söz konusudur; gözleriniz, hafızanız veya yazdıklarınız bunların gerçekliğini kanıtlamaya yeter. Ama ne yapmam gerektiği, bir betimleme değil bir soruşturmadır, bir yol arayışıdır. Betimlemeyle yol arayışı arasındaki ayrım, gerçeklik ile etik arasındaki farkı ortaya koyar.
Bu parçadan hareketle etik aşağıdakilerin hangisinde doğru tanımlanmıştır?
A) Ahlaki olarak en doğru olanın er geç hâkim gerçekliğe dönüşeceğini savunan bir felsefe kuramıdır.
B) İdeal olana ulaşmak için geçmişte yapılan hatalardan dersler çıkarmayı öneren pratik bir düşünce biçimidir.
C) Olgular temelinde sınanabilecek, kanıtlanması mümkün bir açıklama değil gerekli olanı arayan bir sorgulama türüdür.
D) Geçmiş ve gelecek arasında bir bütünlük gözeten, doğrunun her çağda kendini tekrarladığını savunan bir
disiplindir.
E) Olması gerekeni, doğruluğu ve adaleti en fazla kişinin ortak faydasına sabitleyen bir akıl yürütme yöntemidir.
30. Ozanlar, şiirin düzyazıdan üstünlüğü konusunda kanıt üretmeye bayılır. Şiir kolay ezberlenir, demek ki üstündür; kısadır, demek ki üstündür; zor anlaşılır, demek ki üstündür. Kimileri de düzyazının anlatım gücünün bir yerde tükendiğine ama şiirin anlatım gücünün hiç tükenmediğine inandıklarından “Şiir, düzyazının bittiği yerde başlar.” deyip çıkarlar işin içinden. Düzyazının bir yerde tıkandığını nereden çıkarırlar bilinmez.
Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenir?
A) Şiirin dile getirdiğini roman da öykü de dile getirebilir, sorun sanatçının hangi türde yazdığında değil başarısındadır.
B) Bir şiiri kafamızda yıllarca taşıyabiliriz ama düzyazıyı değil, onun ağırlığı yaşamın odağına yerleşmesini engeller.
C) Şiirin giriftliği karşısında romanın, öykünün kendini okuruna açması, kolayca anlaşılır olması okurun seçimlerini etkiler.
D) Şairleri kendi konumlarının altını çizmeye iten şey, düzyazının günümüz okurları tarafından gördüğü yoğun rağbettir.
E) Her türün yükseldiği dönemler vardır; şiir yavaşladığında düzyazı, düzyazı yeni ufuklar bulamadığında şiir öncülüğü üstlenir.
31. Yeni nesil, maaş değil unvan peşinde! Bir araştırma şirketi, maaşlı çalışan 18-25 yaş aralığındaki 830 kişiyle yaptığı görüşmede kişilere unvan tercihine yönelik sorular sormuştur. Araştırma sonucunda katılımcıların %80’inin “Çalıştığım yerdeki önceliğim unvan değil, maaşım.” cevabı verdiği, %18’inin “Unvanım yükseltilirse maaşımın aynı kalması önemli değil.” görüşünü belirttiği, %2’sinin de “Unvanım yükselirse maaşımın düşmesi benim için önemli olmaz.” dediği tespit edilmiştir. Araştırma sonuçları, son dönemde popüler hâle gelen unvan pazarlamasının nasıl yapılacağı konusunda da şirketlere önemli geri bildirimler sunmuştur.
Bu köşe yazısıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Kanıtlanamayan varsayımlar üzerinde yorum yapılmaktadır.
B) Kendi içerisinde tutarsızlıkları ve yanlılıkları bulunmaktadır.
C) İstatistiki verilerin gerçeği yansıtmadığı ortaya koyulmaktadır.
D) Güncel bir konunun ekonomik etkilerine değinilmektedir.
E) Toplumun farklı kesimlerinin bakış açıları karşılaştırılmaktadır.
32. Matisse, aynı mavi tonunun bir santimetrekaresiyle bir metrekaresinin birbirinden farklı olduğunu söyler. Benzer şekilde, mavi bir daire ile aynı maviden yapılmış bir kare farklı tonlardadır. Ona göre bir renk; paletteyken farklı, fırçadayken farklı, tuvaldeyken farklıdır. Çevresindeki diğer tonların ve şekillerin yarattığı uzam, resmin içindeki ve üzerindeki ışık, nesnelerin düşme ve gerileme oranlarını belirleyen konum; her tonu farklılaştırır. Resme bakanın, binlerce rengin bir çerçeve içinde eritildiğini düşünmesi bundandır.
Matisse’e göre aşağıdakilerden hangisi renk tonunu farklılaştıran bir etken olamaz?
A) Form ve ışık
B) Alanın boyutu
C) Resmin tekniği
D) Yüzeyin dokusu
E)Perspektif ve açı
33. Faust, Don Juan ve Don Kişot emellerinin peşinden sabit bir fikirle koşar. Bu karakterlerin her biri aslında mükemmellik arayışıyla kibrin, istisnai bir yiğitlikle yozlaştırıcı bir aşırılığın vücut bulmuş hâlleridir. Söz konusu karakterlere dair tespitlerim, aslında çok daha önce yaratılmış olan bu imgelerin romantik dönem yorumuna dayanan izlenimlerimdi. Ancak Faust’un sırf merak duygusu yüzünden lanetlendiğini, Don Juan’ın gerçekten işkence gördüğünü artık düşünmüyorum. Hatta Don Kişot’un cömertliği bile gerçek mi emin değilim. Fakat bu karakterlerin bireyci toplumumuz için hâlâ özel birer tınısı olduğuna inanıyorum.
Bu parçanın yazarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Roman kişilerini, onların karakteristik özellikleri üzerinden değerlendirmiştir.
B) Roman kahramanlarına ilişkin değerlendirmelerinde değişim olmuştur.
C) Roman kahramanlarına ilişkin analizlerini belirli bir dönem bağlamında ortaya koymuştur.
D) İdealizm ve kontrolsüz eylemlerin kurgusal başarıyı artırdığına inanmaktadır.
E) Roman karakterlerinin toplum üzerinde süregelen bir etkisi olduğunu düşünmektedir.
34. Özgün resimler, yeniden canlandırmanın hiçbir zaman olamayacağı ölçüde sessiz ve dingindir. Bu bakımdan yeniden canlandırmayla karşılaştırılamaz. Çünkü özgün resimde sessizlik ve dinginlik asıl malzemenin, boyanın içine sinmiştir; insan boyada ressamın resmi yaptığı andaki hareketlerinin izlerini görebilir. Bunun, resmin boyanmasıyla insanın ona bakması arasındaki zaman aralığını kapatmak gibi bir etkisi vardır. Bu özel anlamda tüm resimler çağdaştır. Resimlerin çağlarının tanıkları olma özelliği buradan gelir. İçinde yaşadıkları tarihsel an orada, gözümüzün önündedir.
Bu parçadan hareketle özgün resimlerle ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Kendine has bir yapım sırrına sahiptir.
B) Sanatçının tecrübelerinin ürünüdür.
C) Zamanın sınırlarını aşan bir gücü vardır.
D) Oluşturulduğu dönemin izlerini taşır.
E) Yaratıcısının tekniğini görünür kılar.
35.-36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Maya, Sezen Aksu’nun 1991’de çıkardığı Gülümse’den sonra, Türk pop müziğinin en iddialı ve ses getiren albümlerinden biri. Dinleyiciyle önceden buluşan “Öyle Kolaysa” ve “Ya Bu İşler Ne” şarkılarıyla beğeni toplamışken bunlara eklenen “Fırtınadayım”, “Çukur” gibi şarkılarla bu albüm bir başyapıta dönüşüyor. Böylece Maya ile Mabel Matiz, tek atımlık kurşunu olduğu iddialarını da boşa çıkarıyor. Birçok ünlü sanatçının sevilen şarkılarını yorumlayarak daha önceki çalışmasında da cesaretini ortaya koyan Matiz, Maya ile geleneğe değmekten korkmayan modern bir anlatım yakaladı. Tasavvufun mistik havası, halk şiirinin coşkun sesi, synth-pop ile birleşen Arap popunun ritimleri ayrı ayrı ve bir bütün olarak duyuluyor albümde. Gözünün gördüğüyle gönlünün bildiği bir olmayan âşıkların acısını söylerken Matiz, Şeyh Galip’ten Neşet Ertaş’a uzanan bir köprü kuruyor. Böylece toplumsal normlara ve hayatı çerçeveleyen ezici gerçeklere rağmen yüreğinin sesini dinleyenlerin çıkmazını anlatıyor. Değmekten, esinlenmekten, beslenmekten korkmuyor.
35. Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aşkın yalnızca bir yanılsama olduğunu bilecek kadar olgun olanlar
B) Kendi isteklerini ve hayatlarını sevdikleri kişi için feda edebilenler
C) Arzuları ve gerçeklik arasındaki çatışmanın ortasında sıkışıp kalanlar
D) Gerçek aşkın dış görünüşte değil, âşığın kalbinde olduğunu anlayanlar
E) Mükemmel aşkı beklemenin ve aramanın boşuna olduğunu bilenler
36. Bu parçaya göre Mabel Matiz ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kültürel ve tarihî çeşitliliği yansıtan bir sese ve anlatıma sahip olduğu
B) Türk müzik piyasasında büyük bir ilgi uyandırmayı başardığı
C) Kendisiyle özdeşleşmiş yürekli yaklaşımını Maya albümünde de sürdürdüğü
D) Modern insanın hikâyesini evrensel tınılardan çok, yerli ögelerle aktardığı
E)Uzun süre aynı başarıyı sürdüremeyeceğini savunanları haksız çıkardığı
37.-38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Stephen King’in yayımlanır yayımlanmaz bir efsaneye dönen romanı O (It), 27 senede bir uyanan meçhul bir kötülüğü ve bu kötülükle baş etmeye çalışan bir grup genci anlatır. Kitaba adını veren O, palyaço formunda olmakla birlikte dünyadaki bütün kötülerden daha kötü bir şey olarak tasvir edilir. Karşısındaki insanın en korktuğu şeyin biçimini alan bir varlıktır. Bu durum Harry Potter’ın roman dünyasına da aynen taşınmıştır. Ancak asıl ilginç olan İngilizce orijinal adı “it” sözcüğünde gizlidir. Bu sözcüğün Almancadaki karşılığı olan “es”, üçüncü tekil nesneler için zamir olarak kullanılmasının yanı sıra Freud’un nesnel gerçeklerden bağımsız ve öznel yaşantı dünyası “id” için kullandığı sözcüktür. Gerçekten de karakterin zihnin kanalizasyonlarından çıkmayan ama batmayan da bir şey oluşu, akla ilk önce Freudyen bir id’i getirir.
37. Bu parçada O adlı romanla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Okuyucu tarafından büyük ilgi gördüğüne
B) Adının farklı dildeki karşılığına
C) Başka bir romanla benzerliğine
D) Ana hatlarıyla içeriğine
E) Sinemaya uyarlandığına
38. Bu parçaya göre O karakterinin Freud’un id kavramını çağrıştıran yönü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bütün kötülerden daha kötü bir şey olarak tasvir edilmesi
B) Bilinçaltının derinliklerinde kaybolmaksızın saklanabilmesi
C) Bireyi içgüdüsel tepki vermeye zorlaması
D) Gerçek niyetini bir palyaço görüntüsünün altına gizlemesi
E) İnsanın bilinçaltındaki korkularını hatırlatması
39.-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Gerçek dünyadaki somut durumların benzerlik ve farklılıklarından yola çıkılarak temel yönlerinin ortaya konmasıyla araştırmacılar tarafından inşa edilen kurgulara “ideal tipler” adı verilir. Bir ideal tip, dünyayı gözlemlemekte kullandığımız bir bakış açısına benzer. Örneğin demokrasi, siber suçlar, tüketim toplumu veya otoriteyle ilgili açıklayıcı önermeler sunmak için ideal tiplere başvurulabilir. Ancak bu kurguları oluşturmadaki amaç, olgunun bütün özelliklerini ortaya koymak değil, araştırmacıya açıklama ve karşılaştırma yapma veya varsayımlar kurma imkânı sağlayan yardımcı bir araç sunmaktır. İdeal tipler, araştırmacının incelediği olguyla ilgili gerçeğe ilişkin bazı problemleri ifade etmesine olanak sağlayan bir referans çerçevesidir. Bundan dolayı ideal tiplerin hiçbir suretle doğru veya yanlış olduğu ifade edilemez.
39. Bu parçaya göre ideal tiplerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Gündelik yaşamdaki olay ve olgulara ilişkin gözlemlerden doğar.
Kurgu olarak tasarlandığından sosyal gerçeklikle farklılık gösterebilir.
İşlevi konusunda araştırmacılar arasında görüş farklılıkları bulunmaktadır.
Sosyal olay ve olguları açıklamada kullanılabilecek örnek niteliğine sahiptir.
Araştırmacıların ele aldığı nesne hakkında fikir yürütmesine imkân sağlar.
40. Bu parçaya göre ideal tiplerin doğru veya yanlış olduğunun söylenememesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İdeal veya saf olan gerçek bilginin tam olarak gözlemlenememesi
B) Olgunun tam tanımına ulaştıktan sonra ideal olma özelliğini yitirmesi
C) Sosyal dünyayı tanımlayıcı özelliklerin bir bütünlük oluşturamaması
D) Gerçekliğin daha çok ana unsurlarını yansıtan bir sınır çiziyor olması
E)Olguları anlaşılır kılacak benzerlikleri belirlemede zorluk yaşanması
CEVAPLAR
| 16. C | 26. D | 36. D |
| 17. B | 27. C | 37. E |
| 18. C | 28. A | 38. B |
| 19. A | 29. C | 39. C |
| 20. D | 30. A | 40. D |
| 21. B | 31. B | |
| 22. E | 32. C | |
| 23. D | 33. D | |
| 24. B | 34. B | |
| 25. E | 35. C |
1. Aşağıdaki yargılardan hangisi, Tanzimat Dönemi öykü ve romanlarının özelliklerinden biri değildir?
A) Genellikle saray ve çevresindeki insanların kural tanımaz tutum ve uygulamaları dile getirilmiştir.
B) Karakterler; doğal bireyler olmaktan çok, yazarın çizdiği, genellikle insana özgü karşıtlıkları simgeleyen kişilerdir.
C) Yüzyılın sonuna doğru köy, köylü sorunlarının konu olarak yer almaya başladığı görülür.
D) Ahmet Mithat’ın Felâtun Bey ile Rakım Efendi adlı eseri ile Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası adlı eserlerinde benzer konular işlenmiştir.
E) Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talât ve Fıtnat’ı ilk romandır, ancak edebî değer taşıyan ilk roman Namık Kemal’in İntibah adlı eseridir.
2. Türk edebiyatında Doğu-Batı karşıtlığı meselesinde bir senteze ulaşma çabası, 1950’lere kadar yazılan çoğu romanda dikkat çeken bir unsurdur. Bu romanlarda, modernleşmeyi yüzeysel olarak anlayan ve kökleriyle bağı keserek değerlerinden kopan “alafranga züppe tipler” gülünç ve acınası durumlara düşerler.
Bu parçada sözü edilen roman kişilerine aşağıdakilerden hangisi örnektir?
A) Çalıkuşu’ndan Kamuran
B) Araba Sevdası’ndan Bihruz
C) Ateşten Gömlek’ten İhsan
D) Felatun Bey ile Rakım Efendi
E) Fatih-Harbiye’den Şinasi
3. Ben “edebî” sayılabilecek hiçbir eser yazmadım. Çünkü benim eserlerimin çoğunu yazdığım sıralarda edebiyattan anlamayanlar, toplumumuzun büyük çoğunluğunu teşkil ediyordu. Benim emelim de fazlaca eser vererek çoğunluğa hitap etmek, onları aydınlatıp dertlerine tercüman olmaya çalışmaktı. Zaten edebiyat yapmaya ne vaktim ne de kalemim müsaitti. Bence o dönemde “edebî” eser vermek, karnını doyuramamış bir kimseye meyve ikram etmek kadar garip bir hareketti.
Aşağıdakilerden hangisinin edebiyat anlayışı, bu parçadaki yazarla örtüşür?
A) Sami Paşazâde Sezai
B) Ahmet Mithat Efendi
C) Mehmet Rauf
D) Halit Ziya Uşaklıgil
E) Abdülhak Hamit Tarhan
4. Onun için, edebiyat bir araçtır. Halkın kültürel düzeyini yükseltmek için, halkın anlayabileceği bir dille yazdıklarını biçimlendirir. Nitekim romanlarındaki öğreticiliğin özünde böyle bir kaygı vardır. Ayrıca romanlarında özellikle ahlak, toplumsal adalet kavramlarına ağırlık verir.
Bu parçada sözü edilen Tanzimat Dönemi sanatçısı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şinasi
B) Ahmet Mithat Efendi
C) Abdülhak Hamit Tarhan
D) Muallim Naci
E) Recaizade Mahmut Ekrem
5.
· Servetifünun Dönemi bağımsız yazarlarındandır.
· Roman ve öykülerinde ince bir mizah vardır.
· Eserlerinde eski yeni çatışması, yüzeysel Batılılaşma ve aile geçimsizliklerini işlemiştir.
Aşağıdakilerden hangisi, bazı özellikleri verilen yazara ait eserlerden biridir?
A)Şık
B)Kırık Hayatlar
C)Sözde Kızlar
D)İstanbul’un İç Yüzü
E)Çalıkuşu
6.
I . İntibah – Ali Bey
II. Araba Sevdası – Bihruz Bey
III. Mai ve Siyah – Ahmet Celâl
IV. Şıpsevdi – Aliye
V. Eylül – Necip
Yukarıdaki numaralanmış roman-kahraman eşleştirmelerinden hangileri yanlıştır?
A) I. ve III.
B) II. ve III.
C) II. ve V.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
7. Romanlarında; ferdin iç dünyasını esas alan konuları, Servetifünun hareketinin genel karakterine daha uygun romantik duyguları, hayalleri ve aşkları ele alır. Çok ender de olsa Halas gibi kimi romanlarında bazen yurtseverlik duygularının ve sosyal alandaki Batılılaşma hareketine ait bazı unsurların anlatıldığı da olur. Romanlarında sosyal çevreye ve olaya değer vermeyen sadece psikolojik içeriğe yönelen bir yazardan bundan fazlası da beklenemez. Gerçekten, onun romanlarındaki esas muhtevayı ferdin iç dünyası oluşturur ve romanlarının daha çok psikolojik roman çeşidine sokulabileceği sonucuna varmak güçtür.
Bu parçada romanlarından ve romancılığından söz edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mehmet Rauf
B) Halit Ziya Uşaklıgil
C) Hüseyin Rahmi Gürpınar
D) Peyami Safa
E) Hüseyin Cahit Yalçın
8. Türk romanında aileden söz ederken akla gelen ilk eserlerden biri olan bu romanda, XX. yüzyılın hemen başında, bir İstanbul ailesinin yaşamının Adnan ve Bihter’in evliliği üzerinden anlatıldığı bir konuyla karşı karşıya kalırız. Bu roman; XIX. yüzyılın sonlarında oluşan zengin ve halktan kopuk bir sınıfın yaşam biçimini, geleneksel Türk ailesinin “sözde Batılı” yaşam biçiminin etkisi altında çözülerek alt üst olup yozlaşmasını, bu insanların dünyaya bakış açılarını ve sosyal ilişkilerini anlatıyor.
Aşağıdaki eserlerden hangisi, bu parçada sözü edilen romanın yazarına aittir?
A) Hayal İçinde
B) Yaprak Dökümü
C) Bugünün Saraylısı
D) Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
E) Kırık Hayatlar
9. I. Realizm ve natüralizm akımlarının etkisi altındadırlar.
II. Kendi kişiliklerini gizlerler.
III. Olaylar genellikle İstanbul’da geçer.
IV. Olay kahramanları genellikle seçkin kişilerdir.
V. Çevre tasvirleri, eseri süslemek için değil, kahramanların kişiliklerinin oluşumunu tamamlayabilmek için yapılmıştır.
Aşağıdaki eserlerden hangisi, yukarıda özellikleri verilen dönem yazarlarından birine ait değildir?
A) Hayal İçinde
B) Pandomima
C) Kırık Hayatlar
D) Ferdi ve Şürekâsı
E) Genç Kız Kalbi
10. Servet-i Fünûn Edebiyatını oluşturan şairler arasında —„ —; öykücü ve romancılar arasında —, — adlarını sayabiliriz.
Bu cümlede boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Ziya Paşa’nın – Namık Kemal’in – Recaizade Mahmut Ekrem’in – Ahmet Mithat Efendi’nin
B) Tevfik Fikret’in – Cenap Şahabettin’in – Halit Ziya Uşaklıgil’in – Mehmet Rauf’un
C) Abdülhak Hamit Tarhan’ın – Muallim Naci’nin -Şemsettin Sami’nin -Nabizade Nâzım’ın
D) Mehmet Emin Yurdakul’un – Mehmet Akif Ersoy’ un – Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın – Ahmet Rasim’in
E) Ahmet Haşim’in – Yahya Kemal Beyatlı’nın -Halide Edip Adıvar’ın – Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun
11. Kuşak çatışması, Millî Edebiyat Dönemi Türk romanında yaygın olarak görülen temalardan biridir. Dönem romanlarında kuşaklar arasındaki görüş, duygu ve yaşayış ayrılıkları üzerinde durulmuş; bu ayrılıklardan kaynaklanan toplumsal çözülmeler ele alınmıştır.
Bu parçada söz edilen durum, aşağıdaki roman kişilerinin hangileri arasında vardır?
A) Naim Efendi ile Seniha
B) Nur Baba ile Celile Bacı
C) Ahmet Celâl ile Emine
D) Vehbi Dede ile Rabia
E) İhsan ile Ayşe
12. Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun romanlarında görülen; çatışmacı, kötümser, kararsız ve idealist kişiler çoğu zaman yazarla ilişkilendirilmektedir.
Aşağıdakilerden hangisi bu açıklamaya uygun bir karakter değildir?
A) Hüküm Gecesi – Ahmet Kerim
B) Sodom ve Gomore – Necdet
C) Yaban – Ahmet Celal
D) Kiralık Konak – Hakkı Celis
E) Nur Baba – Nur Baba
13. Yazar, bu romanında II. Abdülhamit Dönemi İstanbul’unun kenar mahallelerinden birini mekân olarak seçer. Kitapta mahallenin sıradan insanlarından külhanbeylerine, Karagözcüden Abdülhamit’in zaptiye nazırına kadar tüm tipler kendi doğal hâlleriyle tasvir edilir. Tiplerin çoğu gelenekleri, görenekleri ve birbiriyle kurdukları ilişkiler çerçevesinde işlenir. Ayrıca romanda bir yandan Karagöz ve Orta Oyunu’nun estetik ve toplumsal değeri ile Doğu ve Batı sanat felsefesinin nitelikleri üzerinde durulurken öte yandan saray çevresi de ayrıntılarıyla ele alınır. Batı’nın akla dayanan sanat anlayışı ile Doğu’nun kalbe dayanan sanat ve mistiği roman kişileri aracılığıyla somutlaştırılır. Bu değerleri temsil eden kişilerin evliliğiyle de Doğu ile Batı birleşmiş olur.
Bu parçada tanıtılan roman, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fatih-Harbiye
B) Sinekli Bakkal
C) Kırık Hayatlar
D) Kiralık Konak
E) Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
14. —–—, konuşulan Türkçeyi roman ve hikâye dili haline getirmiş ve bu özelliği ile bütün çağdaşlarının takdirini kazanmıştır. Yalın dili, mizah dergilerindeki yazılarında keskinleşen alaycı ifadesi, seçtiği konular, canlandırdığı tipler, özgün anlatım tekniğiyle her seviyeden okuyucunun kendisinde bir şeyler bulduğu ve vazgeçemediği bir yazar olmuştur. Anadolu’daki gezilerinin izlenimlerini derlediği Anadolu Notları, onun denemeci yanını da ortaya koyan önemli bir eseridir. Bu kitaptaki nice parça, okuyucuyu gerçeğin birçok köşesiyle karşılaştırır. Romanlarında canlandırdığı kişilerini asla feda etmekten yana olmaması, onun bu insanları değişik cepheleriyle tanımış olmasından ——kaynaklanır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Yakup Kadri Karaosmanoğlu
B) Reşat Nuri Güntekin
C) Halide Edip Adıvar
D) Refik Halit Karay
E) Memduh Şevket Esendal
15. Yazar, 1980 sonrası Türk edebiyatının yenilikçi isimlerinden biridir. İlk dönem eserlerinde köy gerçekliğini, köyden kente göçü, çarpık kent ilişkilerini, bu çarpıklığın meydana getirdiği yabancılaşmayı; yabancılaşan bireylerin içsel yolculuklarını ve onların yoksul hayatlarını işledi. Daha önceleri toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla işlenen bu konuları gerçeküstücü bir yaklaşımla ele aldı. Sevgili Arsız Ölüm, Berci Kristin Çöp Masalları, Gece Dersleri, Aşk İşaretleri, Unutma Bahçesi adlı romanlarında hayatın gerçeklerini gözleme dayalı bir anlayışla halk ürünlerinin anlatım tarzlarından yararlanarak aktardı.
Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Leylâ Erbil
B) Sevgi Soysal
C) Latife Tekin
D)NazhEray
E) Pınar Kür
16. Cimrilik, korkaklık, evlat sevgisi gibi bütün insanlarda ortak olan bir niteliği abartmak bir insanda toplama işidir tipleştirme. Söz gelimi Balzac’ın Goriot Baba’sı, Cervantes’in Don Kişot’u birer tiptir. Buna göre Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı romanındaki —-, Yaşar Kemal’in Ortadirek adlı romanındaki —- birer tiptir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?
A) Cemil – Afife
B) Hayri – Hakkı Celis
C) Yusuf – Fahim Bey
D) Selim – Meryemce
E) Adnan – Seniha
17. Aşağıdaki eserlerden hangisi, türü yönüyle ötekilerden farklıdır?
A) Kara Kitap
B) Kılavuz
C) Yağmur Kaçağı
D)Unutma Bahçesi
E) Ruh Üşümesi
18. Aşağıdaki yazarlardan hangisinin yapıtlarında fantastik gerçekçiliğe ait ögeler ağır basmaktadır?
A) Oktay Akbal
B) Rasim Özdenören
C) Nazlı Eray
D) İnci Aral
E) Nezihe Meriç
19- Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) Roman ve hikâye alanında ürünler veren Vüs’at O. Bener, ilk hikâye kitabı Dost’ta, küçük kentlerdeki sıradan insanların iç ve dış dünyasını anlatan yapıtlar ortaya koymuştur.
B) Rasim Özdenören, kimi öykülerinde aile içi çatışmalara, çözülme ve dağılmalara yol açan etkenleri, onların dokusuna sindirerek anlatmıştır.
C) Ferit Edgü, Çığlık adlı hikâyesinde iç ses yöntemini kullanarak okurun kafasında birbirini çağrıştıran kimi sorular uyandırmaya çalışmıştır.
D) Hikâyelerinde, yaşadığı dönemin tanıklığını yapmak isteyen Füruzan, 1972’de Parasız Yatılı adlı hikâyesiyle Sait Faik Hikâye Ödülü’nü almıştır.
E) Nezihe Meriç, Bir Deli Ağaç’ta topladığı hikâyelerini aşk ve ölüm teması etrafında geliştirmeyi, arka planda da hayatın güzelliklerini anlatmayı amaçlamıştır.
20 Aşağıdakilerden hangisi modernizmi esas alan yapıtların belirleyici özelliklerinden biri değildir?
A) Okurların merak duygusunun kamçılanması amaçlanır.
B) Yaşamın çok boyutlu ve kavranması zor gerçeklerden oluştuğu savunulur.
C) Anlatıcı, büyük ölçüde birey bilinciyle kendi “benini öne çıkarır.
D) Topluma ait değerleri yansıtma amacı yoktur.
E) Anlatılanlar kişilerin iç dünyasının süzgecinden geçirilerek verilir.
21. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) Bilge Karasu, Yeni Yalan Zamanlarda büyük ölçüde kadın sorunlarını somutlayıcı bir tutumla yansıtmaya çalışmıştır.
B) Romanlarında bilinç akışı, iç monolog gibi yeni anlatım teknikleriyle kendine özgü bir yol bulan Adalet Ağaoğlu’nun ilk romanı. Ölmeye Yatmak’tır.
C) Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanı, ele aldığı konu. konuyu işleyiş tarzı ve kullanılan yeni anlatım teknikleri bakımından dikkate değer nitelikler taşır.
D) Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli adlı romanı, aynı otelde kâtiplik yapan Zebercet adlı kahramanın ruhsal dünyasının açığa çıkarılması üzerinde şekillenir.
E) Toplumcu gerçekçi tutumla bireyin iç dünyasına kapanışını birlikte anlatan Haldun Taner, Şişhaneye Yağmur Yağıyordu, On İkiye Bir Var adlı kitapları ile ödül almıştır.
22. Türk edebiyatının en iyi romanlarından olan —, 1949’da kitap olarak basılır. — İstanbul’a olan derin sevgisini yansıttığı bu romanında, Mümtaz ile Nuran’ın aşkı çerçevesinde eski-yeni. Doğu-Batı ve aşk ile toplumsal sorumluluk arasındaki çatışmayı ve bu çatışmaların doğurduğu bireysel bunalımları irdeler.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangileri sırasıyla getirilmelidir?
A) Baba Evi – Orhan Kemal
B) Huzur – Ahmet Hamdi Tanpınar
C) Küçük Ağa – Tarık Buğra
D) Bir Düğün Gecesi – Adalet Ağaoğlu
E) Yorgun Savaşçı – Kemal Tahir
23. Yazar:
— Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yarım kalan son romanı dâhil tüm romanlarını okudum. Utanarak söylemeliyim ki romanları dışında yazdığı hiçbir şeyi okumadım.
Eleştirmen:
— En beğendiğiniz ve en az beğendiğiniz romanlarını sorabilir miyim?
Yazar:
— Türk modernleşmesini bir parodiye dönüştürdüğü ve Türk romanının en ilginç üç karakterini -Hayri İrdal, Halit Ayarcı ve Doktor Ramiz- yarattığı romanı bir şaheserdir. Kurtuluş mücadelesine odaklandığı romanı ise benim gözümde, biraz zayıf kalmıştır ve bu yüzden en az “Tanpınar romanı” olan metnidir.
Eleştirmen:
— Size katılıyorum. Edebiyat tarihlerinde geçmese, kitabın kapağında Tanpınar adını görmesem bu romanı onun yazdığını asla düşünmezdim. Şiirleri için de aynı şeyi düşünüyorum. Fakat zaten benim için Tanpınar, bir şairden ziyade muhteşem bir romancı, edebiyat tarihçisi ve araştırmacısıdır.
Bu diyalogdan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Yazar, Abdullah Efendi’nin Rüyaları kitabını henüz okumamıştır.
B) Eleştirmene göre XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi Tanpınar’ın başyapıtıdır.
C) Yazarın en az beğendiği Tanpınar romanı Sahnenin Dışındakiler’dir.
D) Eleştirmen için Bursa’da Zaman Tanpınar’ın gerçek gücünü yansıtmakta yetersizdir.
E) Yazarın en beğendiği Tanpınar romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsüdür.
CEVAPLAR
1-A
2-B
3-B
4-B
5-A
6-D
7-A
8-E
9-B
10-B
11-A
12-E
13-B
14-B
15-A
16-C
17-C
18-C
19-E
20-A
21-A
22-B
23-B
1. Hayatın içindeki bir an ve bu andaki küçük olaylar, anlatmak için yeterlidir. Dış alemde meydana gelen olaylar arasından seçme, ayıklama ve yeniden düzenleme ihtiyacı duyulmaz. Okuyucunun merak duygusunu kamçılayacak entrik unsurlar, iniş çıkışlar, düğümlerden faydalanma söz konusu değildir. Olay örgüsünün yürüyüşü büyük ölçüde “diyalog” veya “konuşmaya” dayanmaktadır. Yazar-anlatıcı ya hiç müdahale etmez ya da aralarındaki bağlantıları sağlamakla yetinir.
Bu parçada, aşağıda verilenlerden hangisinin özelliklerinden söz edilmektedir?
A) Durum hikayesi
B) Olay hikayesi
C) Roman
D) Geleneksel hikaye
E) Klasik mesnevi
LYS / 2014
2. Yalnızca olaya yaslanan; girişi, gelişmesi, sonucu olan; okuyucuyu bir gerilim içinde tutarak az sonra ne olacak sorusunun ardına düşüren bir öykü türüdür Maupassant tarzı öyküler…… butürde
yazan en ünlü öykücülerimizden biridir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yazarlardan hangisi getirilmelidir?
A) Ömer Seyfettin
B) Selim İleri
C) Memduh Şevket Esendal
D) Bilge Karasu
E) Sait Faik Abasıyanık
LYS / 2012
3. —-, hikayecilerimiz arasında en dolambaçlı sorunları bile sadelik ilkelerinden vazgeçmeden anlatabilen başarılı bir sanatçıydı. Bu tutum, onu bizde o zamanlar moda olan Maupassant yerine adı yeni yeni duyulan Anton Çehov’a götürdü. Şöhreti sevmezdi; bu yüzden Ayaşlı ile Kiracıları’na kendi ismini bile koymamış, yalnızca isminin baş harflerini yazmıştı.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Mithat Cemal Kuntay
B) Abdülhak Şinasi Hisar
C) Cevat Şakir Kabaağaçlı
D) Samiha Ayverdi
E) Memduh Şevket Esendal
LYS / 2015
4. Birdenbire kahvenin kapısı şiddetle açıldı ve içeriye rüzgarla, karla beraber ortadan biraz uzun boylu, hafif tıknazca, sefil kıyafetli bir adam girdi. Kapının önünde bir lahza durdu. Olduğum yerden büyülenmiş gibi ona bakıyordumve galiba bu hal biraz herkeste vardı, çünkü demin bin türlü şamata ile dolu olan kahve birdenbire tam bir sessizlik içine düşmüştü. O, yavaş yavaş ilerledi, tam ortada durdu ve sağ elini göğsüne götürerek bizi dervişçesine selamladıktan sonra Vasıf ın meşhur bir şiirini okumaya başladı. Manzume biter bitmez bir köşeye çekildi ve kahvecinin, masaların etrafında gezdirdiği tablanın dolmasını bekledi. Fakat toplanan paranın hepsini almadı, içinden pek az bir şey aldı; gerisini kapı yanında oturan bir ihtiyarın önünde bıraktı. “Buyurun Tahsin Bey, bir kahve için!..” seslerine kulak bile asmadan kahveden çıktı.
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Anlatımında bilinç akışı tekniği kullanılmıştır.
B) Tahsin Bey’in bazı farklı özellikleri tasvir edilmiştir.
C) Olay hikayesine özgü nitelikler taşımaktadır.
D) Anlatılanlar, kronolojik akışa uygun biçimde sunulmuştur.
E) Yaşananların, anlatıcı üzerindeki etkisine de yer verilmiştir.
LYS / 2017
5. Yalnızca olaya yaslanan; girişi, gelişmesi, sonucu olan; okuyucuyu bir gerilim içinde tutarak az sonra ne olacak sorusunun ardına düşüren bir öykü türüdür Maupassant tarzı öyküler. .. … bu türde
yazan en ünlü öykücülerimizden biridir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yazarlardan hangisi getirilmelidir?
A) Ömer Seyfettin
B) Selim İleri
C) Memduh Şevket Esendal
D) Bilge Karasu
E) Sait Faik Abasıyanık
LYS / 2012
6) Memleketi ve memleket gerçeklerini yansıtmayı amaçlayan Millî Edebiyat Dönemi roman ve öyküsünün anlatımı, büyük ölçüde gözlemci gerçekçiliğe dayanır. Bu dönemin ünlü yazarlarından biri olan gerçekçilik akımına bağlı kalmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıda verilenlerden hangisi getirilemez?
A) Reşat Nuri Güntekin
B) Refik Halit Karay
C) Yakup Kadri Karaosmanoğlu
D) Memduh Şevket Esendal
E)Abdülhak Şinasi Hisar
LYS/2010
7) Dünya edebiyatında, Rus yazarı Çehov’un öncüsü olduğu, anlatımı olaya yaslandırmayan, geleneksel anlamda serimi, düğümü, çözümü olmayan bir öykü türüdür durum öyküsü.
Aşağıdaki yazarlardan hangisi özellikle bu öykü türünde ürün vermemiştir?
A) Memduh Şevket Esendal
B) Sait Faik Abasıyanık
C) Vüsat O. Bener
D) Ömer Seyfettin
E) Oktay Akbal
LYS / 2010
8) Yazarın hemen her öyküsünde hangi düzeyden, hangi meslekten olursa olsun, başlangıçta duygu yoksulu gibi bir izlenim bırakan öykü kahramanları; birdenbire bir halk filozofu, bir şair, bir düşünür olarak kabuğundan dışarı çıkar. Öykünün etki gücü, işte o andan itibaren artar. Türk hikâyeciliğinde yeni bir tarzın öncülerinden olan yazarın bütün öykülerinde kahraman ya kendini aşmak için çırpınır ya da başka türlü anlaşılmaya yatkın kişiliğini birdenbire gerçek çizgileriyle ortaya koyar. Lüzumsuz Adam, Mahalle Kahvesi ve Havada Bulut tanınmış öykü kitaplarından bazılarıdır.
Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?
A) Füruzan
B)Oktay Akbal
C) Sait Faik Abasıyanık
D) Mustafa Kutlu
E) Haldun Taner
LYS / 2015
9) Samiha Ayverdi ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Sanatında mistisizmin büyük bir yeri vardır.
B) Roman ve öykülerinin teknik ve anlatım özellikleriyle pek fazla ilgilenmemiş, daha çok vereceği mesaj üzerinde yoğunlaşmıştır.
C) Roman kişilerinin çoğu, çevresinde tanıdığı insanlardan izler taşır.
D) Eserlerindeki olaylar daha çok Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde geçmektedir.
E) Doğu-Batı, madde-mana, sevgi-nefret, dünya-ahiret, sabır-öfke gibi temel karşıtlıklar eserlerinin konusunu oluşturur.
LYS / 2014
10) Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) Roman ve hikâye alanında ürünler veren Vüs’at O. Bener, ilk hikâye kitabı “Dost”ta, küçük kentlerdeki sıradan insanların iç ve dış dünyasını anlatan yapıtlar ortaya koymuştur.
B) Rasim Özdenören, kimi öykülerinde aile içi çatışmalara, çözülme ve dağılmalara yol açan etkenleri, onların dokusuna sindirerek anlatmıştır.
C) Ferit Edgü, “Çığlık” adlı hikâyesinde iç ses yöntemini kullanarak okurun kafasında birbirini çağrıştıran kimi sorular uyandırmaya çalışmıştır.
D) Hikâyelerinde, yaşadığı dönemin tanıklığını yapmak isteyen Füruzan, 1972’de “Parasız Yatılı” adlı hikâyesiyle Sait Faik Hikâye Ödülü’nü almıştır.
E) Nezihe Meriç, “Bir Deli Ağaç”ta topladığı hikâyelerini aşk ve ölüm teması etrafında geliştirmeyi, arka planda da hayatın güzelliklerini anlatmayı amaçlamıştır.
LYS / 2011
11) 1960’lı yıllardan sonra İslami söylem, taklit düzeyindeki Batılılaşma ile geleneksel hayatın ve bu hayata özgü değerler manzumesinin karşı karşıya getirilmesi şeklinde dikkati çeker. Çok Sesli Bir Ölüm, Çözülme adlı öykü kitapları olan —-, bu hareketin öncü adlarından biridir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Tarık Buğra
B) Rasim Özdenören
C) Mustafa Kutlu
D) Samiha Ayverdi
E) Adalet Ağaoğlu
(2013-LYS)
12) —- en önemli özelliklerinden biri de olayların ve insanların dürüst olmayan, kurnaz ve menfaatçi yönlerini arayıp bulmaya oldukça meraklı olması ve bunun sonucunda ister istemez mizaha ve eleştiriye kaymak zorunda kalmasıdır. Neredeyse bütün yazılarında bulunan bu mizah unsuru yüzünden birçok fıkrasını ve hikâyesini birbirinden ayırmak güçleşir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Reşat Nuri Güntekin‘in
B) Ömer Seyfettin‘in
C) Refik Halit Karay‘ın
D) Sait Faik Abasıyanık‘ın
E) Abdülhak Şinasi Hisar‘ın
LYS / 2011
CEVAPLAR
1-A
2-A
3-E
4-A
5-A
6-E
7-D
8-C
9-D
10-E
11-B
12-C
1. I. Kehribar, bir ağacın milyonlarca yılda oluşan reçinesidir.
II. Sadece iki ülkede olduğunu bildiğimiz ve ileriki yıllarda artık kalmayacağını düşündüğümüz bu malzemenin yurt dışına çıkarılması yasak.
III. Bu pahalı reçinenin; sarılık, guatr ve stres başta olmak üzere çoğu hastalığa ciddi faydası vardır.
IV.Bu nedenle doktorların guatr hastalarına kehribar kolyesi tavsiye ettiği bilinir.
V.Bu kadar uzun sürede oluştuğu için fiyatı oldukça yüksektir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için aşağıdakilerden hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?
A)I. ile III. B)II. ile III. C)II. ile IV.
D)II. ile V. E)III. ile IV.
CEVAP:B
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A)II. B)III. C)IV. D)V. E)VI.
CEVAP:C
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A)II. B)III. C)IV. D)V. E)VI.
CEVAP:A
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Ne yazık ki aradan koca bir yüzyıl geçmesine rağmen Türk romanı beklenen atılımı henüz gerçekleştirememiştir
B)Çağdaş Türk romanının sorunlarını ve içinde bulunduğu durumu daha iyi anlayabilmek için Tanzimat yıllarına kadar gitmek gerekmektedir
C)Gecikmişlik hissini uzun süredir üzerinden atamayan Türk romancısı, çağdaşlarına yetişmiş bir durumda ve Türk romanı, Batı romanından daha parlak bir vaziyettedir
D)Türk romancıları çağdaş romanın anlatı stratejilerini yeniden işleyerek dünyaca benimsenen tema ve üsluplarla çağdaşlarına önceden olduğu gibi yol göstermektedir
E)Böylelikle, Türkiye’de romanın ilk evresindeki bocalama, bir uygarlığın dönüşüm yaratma çabalarını gösteren bir sorun olarak değerlendirilebilir
CEVAP:C
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Şiir, hikâye ve roman okuyanların sayısı büyük bir hızla artıyor
B) Yazarın kimlik arayışını doğal olarak bu arayışın bunalımı izliyor
C) Masum umutlarla yola çıkmış yeni kalemler yaşatıyor dergileri
D) Yazarların magazin programlarına nesne olacağı günler geliyor
E) Kitap satışları ve dergi abonelikleri gün geçtikçe düşüyor
CEVAP:D
Mevlana bu sözleriyle aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Bu dünyanın geçici olduğunu
B) Her insanın kendine özgü bir serüveninin olduğunu
C) Olgunluğun aşamalar sonucu gerçekleştiğini
D) İnsan ruhunun mükemmelleşmek zorunda olduğunu
E) Hiçbir gelişmenin sebepsiz olmayacağını
CEVAP:C
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kelimeler, sanatçının varacağı noktayı belirleyen esas unsurlardır.
B) Yazıda plan yapmak, yazarın düş dünyasını sınırlandırır.
C) Üslup kaygısı edebî metnin temel dinamiğidir.
D) Plan, kurgunun sağlamlığı açısından yazarın vazgeçilmez rehberidir.
E) Sanatçı temel yapıyı kurduktan sonra yazma işi kolaylaşır.
CEVAP:A
9.Dünyada arasanız da benden daha küreselini bulamazsınız. Hangi memlekete gitsem yalnız orada oturduğumu sanıyorlar. Küreselim ve bütün insanların dostluk, kardeşlik, barış içinde sevgi ve saygıyla
yaşamasını, yardımlaşmasını istiyorum.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır?
A) Farklı ülkeleri gezmeyi çok sevdiğini
B) Her memlekette bir evi olduğunu
C) Farklılıklara saygı duyulması gerektiğini
D) Bütün dünyayı kendi evi gibi hissettiğini
E) Her insanın bir bütünün parçası olduğunu
CEVAP:E
Bu parçada kitap okumayla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Zihinsel yönüyle öne çıkan bir edinim olması
B) Okuma becerisinin zaman ve çaba gerektirmesi
C) Küçük yaşta kazanılabilecek bir davranış olması
D) İnsanın sonradan geliştirdiği bir eylem olması
E) Uzun zamanda edinilecek bir alışkanlık olması
CEVAP:B
Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Duruş pozisyonunun insan sağlığına olan etkisine
B) Kalp ve damar hastalıklarını tetikleyen bazı nedenlere
C) Bacaklarda meydana gelen kan birikiminin sebeplerine
D) Yürüyüşün damar sağlığı açısından önemine
E) Bacaklarda meydana gelen kas erimesinin nedenlerine
CEVAP:E
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadan çıkarılabilecek bir yargı değildir?
A) Yazarın cinsel kimliğiyle dilsel seçimleri arasındaki ilişkiyi çözümlemek, okur için ilginç olabilir.
B) Bir metinde, cinsiyete ait kodlar bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kendine yer bulabilmektedir.
C) Yazarlar dil ve söylemleriyle kendi cinsel kimliklerini eserlerine yansıttıklarını fark etmeyebilirler.
D) Eserlerinde karşı cinsin hassasiyetlerini dikkate alan bir yazar, ustalığa ulaşmış sayılmalıdır.
E) Yazarın eserini yaratırken kendi cinsel kimliğinin dışına çıkabilmeyi başarması, pek kolay değildir.
CEVAP:D
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Edebiyat eleştirmenleri okurları yönlendirirken büyük bir sorumluluk üstlenmiş olurlar.
B) Usta eleştirmenlerin de sıradan eleştirmenlerle aynı hatalara düştükleri yadsınamaz bir gerçektir.
C) Kimi eleştirmenlerin zaman zaman eleştirilerinde tarafsız olmadıkları gözlemlenmektedir.
D) Eleştirmenlerin, bir eseri kendi dünya görüşlerine göre değerlendirmeleri yanlış bir tutumdur.
E) Yaptığı işin ciddiyetini kavrayan eleştirmenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.
CEVAP:E
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Bizim dışımızdaki insanların gerçek düşüncelerimizi bilmesini istemeyiz.
B) İç dünyamızı, farklı davranışlarla başkalarından saklamaya çalışırız.
C) Başkalarına baskı uygulayarak eleştirilmekten kurtulacağımızı sanırız.
D) Eksik ve noksanlarımızın başkaları tarafından bilinmesinden hoşlanmayız.
E) Dışlanmaktan korktuğumuz için olduğumuzdan farklı görünmeye çalışırız.
CEVAP:C
15 ve 16. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) Barnum Müzesi’ndeki öykülerin zengin bir hayal gücü, dünyaya epey farklı bakan bir göz ve keskin bir zekâyla yazıldıkları aşikâr. (II) Ancak öykülerin esas ayırıcı özelliği; hayal, düş ve gerçeklik arasındaki o kalın ve tozlu perdeleri kaldırıp yerine ince birer tül çekmelerinde. (III) Bu bakımdan Barnum Müzesi’ni kütüphanelerinizdeki Borges ve Poe külliyatının yanına yerleştirmek yerinde olacaktır. (IV) Hem Poe Eureka’nın başında, “Bu kitabı düşlerin tek gerçeklik olduğuna inananlara adıyorum.” demiyor muydu? (V) Sahiden soruyorum o zaman, nedir bu gerçek?
A) I. B) II. C)III. D) IV. E) V.
CEVAP:C
A) Benzerlikleri ortaya koymak
B) Birbirine yaklaştırmak
C) Anlamları somutlaştırmak
D) Kapsamı belirginleştirmek
E) Farklılığa dikkat çekmek
CEVAP:B
17 ve 18. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Tanzimat Dönemi’nde eleştiri yapanların amaçları estetik değerlendirmeler ve metin çözümlemesi yapmak değildi kuşkusuz. Bu dönem yazarları roman, tiyatro ve anı gibi türlerin ilk örneklerini verirken nasıl “bakir” bir alanda ilerliyor idiyseler eleştiri alanında da önlerinde örnek olabilecek çalışmalardan yoksun olarak işe başladılar. Fransız edebiyatının çoğu zaman gelişigüzel olarak seçtikleri ürünlerini model aldılar. Ancak bir yanlarıyla da eskiye bağlı olan ilk Tanzimat kuşağının Fransız eleştirisinden gerektiği gibi yararlanmadığını, kendilerine özgü birer eleştiri anlayışı geliştirdiklerini de belirtmek gerekir. Çünkü onlar için sanat yapıtı“kendi için” incelenecek, çözümlenecek bir yaratı değil; toplumsal düşüncelerini yaymak için bir “araç”tı.
A) Çok yönlü bir eleştiri kültürüne sahip olmaları
B) Pek çok edebî türün ilk örneklerini vermeleri
C) Edebiyat anlayışlarında geçmişin izlerinin de olması
D) Genellikle Fransız edebiyatından esinlenmeleri
E) Mesaja odaklı bir sanat anlayışı geliştirmeleri
CEVAP:A
A) Fransız edebiyatında görülmeyen türleri üretmeleri
B) Eserlerinde işledikleri konuları farklı alanlardan seçmeleri
C) Sanattan toplumsal fayda beklemeleri
D) Her edebî türü aynı yaklaşımla incelemeleri
E) Eski sanat anlayışına bağlı kalmaları
CEVAP:C
19 .20. ve 21. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Çıkarcı yani reklamcı bir çağda yaşıyoruz. Buzdolapları ve çamaşır makineleri gibi edebiyat ürünlerinin de sürüm yöntemleri var. Bunların en sahteleri bile gerek televizyon aracılığıyla gerekse okunmadan yazılan tanıtımlarla yaldızlanırsa hele ki bilmem kaçıncı baskıyı yaptığı abartıyla anlatılırsa satış rekoru kırmaları işten bile değildir. Gerçekler ne kadar çalkantılı ne kadar bulanık ne kadar çıkarcı olursa olsun, insanoğlu gene de düşten vazgeçmiyor. Bakınız, ne güzel ne doğru söylemiş Baudelaire:
“Bana gelince, elbet çıkacağım sevinçle
Eylemle düşü kardeş saymayan bu dünyadan.”
Gerçekten de edebiyatın dorukları düşlerden doğmamış mıdır?
A) Nitelikli sanat eseri sayısında belirgin bir düşüş olmasından
B) Bilinçli eleştirmen ve düzeyli eleştiri ürünlerinin yokluğundan
C) Edebî eserlerin güncel olaylara kayıtsız kalmasından
D) Sanatçıların eserlerini piyasa kaygısı ile kaleme almalarından
E) Edebî eserlerin, birtakım yollarla olduğundan farklı gösterilmesinden
CEVAP:E
A) Sanatın barış için en güçlü araç olması
B) Sanat eserlerinin hayale dayanması
C) Sanatçının gerçeklerden uzak durması
D) Edebî eserin kendi kurallarına göre şekillenmesi
E) Çıkar amaçlı sanat faaliyetlerinden arınılması
CEVAP:B
A) Edebî eserlerin esin kaynağına
B) Modern hayatın edebî eseri sunuş biçimine
C) Eserin baskı adedinin satış taktiği olarak kullanılmasına
D) İnsanlığın her ortamda hayale ihtiyaç duymasına
E) Sanat eserlerinin gerçeklik ve düş çatışmasından doğmasına
CEVAP:E
]]>1. Aşağıdakilerden hangisinde, ikinci cümleye geçilirken yapılan değişiklikle, yüklem kişi yönünden güçlendirilip pekiştirilmiştir ? ÖSS-1983
A) Buraya yarın sen gelirsin .
Buraya yarın sen gel.
B) Birazdan onu ben göreceğim.
Birazdan onu ben görürüm.
C) Çok hastayım.
Bugün, çok çok hastayım.
D) Bunu ona verirsin.
Bunu ona sen verirsin.
E) Kumda güneşlenirsin.
Kumda her gün güneşlenirsin.
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “beni” kelimesi kullanıldığı yere göre cümlenin en önemli öğesi durumuna gelmiştir ? ÖYS-1984
A) Dün sabah Ayten okulda beni aramış .
B) Arkadaşım şubat tatilinde beni İstanbul’a çağırıyor .
C) Sınıfımı geçersem babam beni İzmir’e götürecek .
D) Öğretmen sınavda beni en ön sıraya oturttu .
E) Beni yarın öğle tatilinde otobüs durağında bekle .
3. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur ? ÖSS-1985
A) Ucuzca bir otel arıyordu .
B) Ahbapca bir tutum takındı .
C) Kendisinden yaşça hayli küçüktü .
D) Başını hafifce öne eğdi .
E) Beğenmediğini açıkca söyledi
4. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin hangisi “ünsüz değişimi” ne örnek olamaz? ÖYS -1986
A) Böbreğinin birini ameliyatla aldılar.
B) Çoğunun ruh sağlığı bozulmuştu.
C) Sabahları balığa çıkarlar.
D) Bu havada dağa tırmanmak istiyorum.
E) Hadi seni yemeğe götüreyim.
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? ÖYS-1988
A) Zonguldak’ a giderken Karabük’den geçecek miyiz ?
B) Otobüs Adana’dan saat kaçta hareket edecekti ?
C) İzmit’ten Ankara’ya kaç saatte geldiniz?
D) Kars’tan İstanbul’a otobüsle mi döneceksiniz ?
E) İstanbul’u gece hiç uçaktan seyrettiniz mi ?
6. Aşağıdakilerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? ÖSS – 1989
A) Ağızın içi
B) Asfaltın onarımı
C) Saçlarının rengi
D) Herkesin derdi
E) Değirmenin suyu
7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır ? ÖYS -1989
A) Dün akşamki televizyon filmini beğenerek izledim.
B) Ağaçdaki kuş yuvasına bakmak için hepimiz can atıyorduk.
C) Bu yaz tatilinde güneşin ve denizin tadını çıkaracağım.
D) Gelecek ayın 15’inde sınıf arkadaşlarımla buluşacağız.
E) Öyle sanıyorum ki sen bu sınavda başarılı olursun .
8. Aşağıdaki dizelerin hangisinde , “ulama”ya bir örnek vardır? ÖYS-1989
A) Sabahtan uğradım ben bir fidana
B) Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
C) Gönlümüz bağlandı zülfün teline
D) Al benim derdimi götür yare ver
E) Telgrafın tellerine kuşlar mı konar
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcüğün yazımı yanlıştır? ÖSS-1991
A) O da babası gibi hukukuseçmiş.
B) Ben bu renkten hiç hoşlanmam .
C) Göğüsüme bir ağrı girdi.
D) Son günlerde onun bana karşı tavrı değişti.
E) Suyun tazyikinden çimler toprağa yapışmış.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır ? ÖYS -1991
A) Art arda aynı yanlışı yaptı.
B) Annem her zaman “Kalp kalbe karşıdır.” der.
C) Davranışlarına içten içe sinirleniyordu .
D) Olayı duyunca renkden renge girdi.
E) Bu iş aşağı yukarı bir hafta sonra biter.
11. (I) Arkadaşınızla (II) sizi (III) Kızılay’da (IV) otobüs durağında (V) gördüm .
Bu cümlede zamanı vurgulamak için “dün” sözcüğünün numaralanmış yerlerin hangisine getirilmesi uygundur ? ÖYS-1993
A) I B) II C)III
D) IV E) V
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük türetilirken bir ünlü kaybına uğramıştır ? ÖYS-1993
A) Bu çiçeğin yaprakları çok çabuk sararmış .
B) Geçen yıl dikilen bu elbise iyice daralmış .
C) Uykusuzluktan gözlerinin altı morarmış .
D) Kilo alınca yanakları iyice pembeleşmiş .
E) Saçları son aylarda çok beyazlaşmış .
13 . Sonunda süreksiz sert ünsüzlerden ( p,ç,t,k) biri bulunan sözcük , ünlü ile başlayan bir ek aldığında sondaki sert ses yumuşar.
Aşağıdaki sözcüklerden hangisi bu kurala uymaz? ÖSS- 1993
A) Araç B) Tabak C) Söğüt
D) Dolap E) Koç
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük ek alırken bu sözcüğün ünsüzlerinden biri düşmüştür? ÖSS- 1994
A) Susuzluktan balkondaki tüm çiçekler sararmış.
B) Yazar , bu romanında çok fazla devrik cümle kullanmış.
C) Soğuktan burnu kıpkırmızı olmuş.
D) Bu konuda senin de fikrini almak istiyorum.
E) Otobüsümüz , adını bilmediğim büyücek bir kasabadan geçti.
15. Doktorlar, yaşlılıkda spor yapmanın kişiyi psikolojik ve
I II III
fizyolojik bakımdan rahatlattığını söylüyorlar.
IV V
Bu cümlede altı çizili sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır? ÖSS -1995
A) I B) II C) III
D) IV E) V
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde süreksiz sert ünsüzlerin yumuşamasına bir örnek vardır? ÖYS – 1995
A) Gelecek ay yayımlanacak dergimizin kapağı, öğrencilerimiz tarafından hazırlanacak .
B) Bu araştırma sonuçları, öğrencilerin görüşlerini yansıtmaktadır.
C) Siyasal reklamcılık, Türkiye’nin siyasal kültürüne yeni bir boyut getirmiştir.
D) Son yıllarda demokrasi, bir siyasal sistem olarak yeni anlamlar kazanmıştır.
E) Anketteki ilk soru , seçmenlerin cinsiyetiyle ilgilidir .
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır ? ÖYS -1995
A) Şemsiyeni yanına almıyor musun ?
B) Onunla görüşmeyeli yıllar oldu.
C) Sen de ablanla gitmeyecek miydin ?
D) Bu soruyu tam olarak anlıyamamış.
E) Mektubuna cevap yazmayacak mısın ?
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? ÖSS -1998
A) İçtiği ilacın bıraktığı acımsı tadı gidermek için ağzına şeker aldı.
A)Nesili tükenmekte olan bazı hayvanlar koruma altına alınıyor.
C)Yaptığının yanlış olduğunu anlayınca özür dilemek istedi.
D)Vakfın amaçlarının neler olduğu üyelere anlatıldı.
E) Nüfus kaydını, doğum yerinden oturduğu ilçeye naklettirdi.
19 . Örttü üstüne yıldızlı yorganını gece
Bir başından bir başına göğün
Bu dizelerde aşağıdakilerin hangisi yoktur ? ÖYS -1998
A) Ses düşmesi
B) Ünsüz yumuşaması
C) Kaynaştırma harfi
D) İyelik eki almış bir sözcük
E) Ünsüz benzeşmesi
20 . Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? ÖSS-1999
A) Günlerdir aynı konunun tartışılması sabrını taşırdı.
B) Bu konuda onun da fikrini almak istedi.
C) Törende çok mutlu olmuş, göğüsü kabarmıştı.
D) Ona bir armağan vererek gönlünü almaya çalıştı.
E) Çok sinirlenmiş, ağzına geleni söylemişti.
21. Önce baygın bir iniltiydi yamaçtan duyulan
Sonra bir gölge belirmişti kuş uçmaz yoldan ;
Köyümün titreyerek bağrı yanık toprağını
İnliyor, baktım, uzaktan görünen bir kağnı
Bu dizelerde aşağıda verilen ses olaylarından hangisi yoktur? ÖSS-2001
A) Ünlü düşmesi
B) Ünsüz düşmesi
C) Sert ünsüz yumuşaması
D) Ünlü daralması
E) Ünsüz benzeşmesi
22. Türkçe’de , ad tamlamalarında kaynaştırma sesleri “n” ve “s” dir.
Aşağıdaki sözcüklerden hangisiyle bir ad tamlaması yapılırken bu kurala uyulmaz ? ÖYS-1990
A) Elma B) Yara C) Su
D) Yazı E) Mavi
23. Üleştirme sayı sıfatı , eki , (-er) (-ar) , ünlüyle biten sayılara eklendiğinde araya “ş” kaynaştır-ma harfi girer.
Aşağıdakilerden hangisinde bu kurala örnek oluşturmayan bir sözcük vardır ? ÖSS-1999
A) Defterinize ikişer cümle yazın .
B) Beşer kişilik gruplara ayrıldılar .
C) Masalara yedişer tabak koyalım .
D) Herkes yirmişer dakika konuşacak .
E) Üyelerden ellişer milyon lira toplayalım .
CEVAPLAR
| 1.D | 9.C | 17.D |
| 2.A | 10.D | 18.B |
| 3.A | 11.E | 19.A |
| 4.D | 12.A | 20.C |
| 5.A | 13.E | 21.B |
| 6.A | 14.E | 22.C |
| 7.B | 15.A | 23.B |
| 8.A | 16.A |
]]>
1. Aşağıdakilerden hangisi “Servet-i Fünûn dönemi” sanatçılarının ortak yönlerini belirleyen özelliklerden biri değildir? (1977/ÖSYS)
A) Dilde “halka doğru” ilkesini benimseme
B) Batı sanat akımlarının etkisinde kalma
C) Eski sözcüklerle, yeni kavram ve imgeler oluşturma
D) “Sanat için sanat” görüşüne bağlanma
E) Kafiyenin kulak için olduğunu benimseme
2. “Romanın yapısına ilişkin teknik kurgu öğelerinden biri de, kompozisyondur. Kompozisyon, romanda geliştirilen durum ve eylemlerin düzenlenmesi, aralarında sağlıklı bir dengenin kurulması anlamına geliyor.”
Bu açıklamaya göre, aşağıdaki romancılarımızdan hangisi ötekilerden daha başarılı örnekler vermiştir? (1980/ÖSYS)
A) Namık Kemal
B) Halit Ziya
C) Sami Paşazade Sezai
D) Ahmet Mithat
E) Hüseyin Rahmi
3. Bir yazar şöyle diyor: “Nerde bir edebiyatın başladığını görsek, orada sokağın yazı masası ile birleştiğini görürüz. Malherbe sokağı dinledi, Dickens sokağı edebiyata soktu. Bir romanında geçen “sokağın anahtarı” sözü bu yazarın sanatını anlatmaya yeter. Puşkin’de de sokağın anahtarı vardır. Bize gelince, bu sihirli anahtar çoğu zaman yazarlarımızın eline hiçbir zaman geçmedi.”
Yazarın “sokağın anahtarı” sözü ile anlatmak istediği özellik aşağıdaki yazarlardan hangisinde vardır? (1982/ÖSYS)
A) Recaizade M. Ekrem
B) Namık Kemal
C) Halit Ziya
D) Hüseyin Rahmi
E) Mehmet Rauf
4. “Hasta Çocuk, Nesrin ve Balıkçılar, günlük hayatta izlenimlerinden esinlenerek oluşturulmuş manzum hikayeleridir. Manzumelerde Fikret’in yaptığı şey, konuşma diline yakın bir şiir dilini bulmak olmuştur. Ayrıca aruzla yazılmış dizelerin, öteden beri süregelen bağımsızlığını bozmuş ve manzumeyi dizelerden oluşan bir bütün halinden, basbayağı cümlelerden yapılmış bir yazı haline getirmiştir.”
Bu paragrafta Tevfik Fikret’in hangi özelliğinden söz edilmemiştir? (1983/ÖSYS)
A) Nazmı nesre yaklaştırmasından
B) Şiirlerinde toplumsal konulara da değinmesinden
C) Beyit bütünlüğünü kırmasından
D) Aruzu, Türkçeye ustalıkla uygulamasından
E) Şiirlerinde yaşanılan gerçekleri yansıtmasından
5. Edebiyatta Realizmin öncüsü olmuştur. Romanlarında aydın kişileri ve çevrelerini, hikayelerinde ise halkın yaşayış ve adetlerini anlatmaya çalışmıştır. Eserlerinde, alışılmış olandan ayrı bir sözdizimi vardır. Batılı roman ve hikaye tekniğine uygun, ilk başarılı örnekler onundur. Romanlarında, ruh çözümlemelerine önem vermiştir.
Bu özelliklerin tümüne birden sahip olan yazar, aşağıdakilerden hangisidir?
(1985/ÖSYS)
A) Recaizade Mahmut Ekrem
B) Nabizade Nazım
C) Halit Ziya Uşaklıgil
D) Yakup Kadri Karaosmanoğlu
E) Halide Edip Adıvar
6. Yeni bir duyarlılığı, yeni bir şiir akımını geliştirirken Batı’yı günü gününde izlerler. Ama bir arayış döneminin bütün karışık etkilerini içerir şiirleri. Romantik, Parnasçı, Sembolisttirler. Doğaya yönelirler. Ama bir resimdir doğa onlar için. Düşle gerçek çatışması, karamsarlık, kaçış egemendir şiirlerine. Hem benimsedikleri sanat anlayışı, hem de dönemin siyasal koşulları, içine kapanık, bireyci bir şiire yönelmelerine yol açmıştır.
Bu parçada şiirlerinin ortak özelliklerinden söz edilen şairler, aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır? (1987/ÖSYS)
A) Beş Hececiler
B) Tanzimatçılar
C) Yedi Meşaleciler
D) Servet-i Fünûncular
E) Milli Edebiyatçılar
7. Tanzimat dönemi şairlerinden Recaizade M. Ekrem’in çevresinde toplanan gençler, artık kendi başlarına var olmanın yollarını ararlar ve bir dergide birleşirler. Bunların arasında, sonradan romancı olarak ün kazanmış iki yazarımız da vardır.
Paragrafta sözü edilen dergi ile iki yazarımız aşağıdakilerin hangisinde bir arada verilmiştir? (1988/ÖSYS)
A) Servet-i Fünûn; Halit Ziya, Mehmet Rauf
B) Malumat; Hüseyin Cahit, Ahmet Rasim
C) Genç Kalemler; Halit Ziya, Ömer Seyfettin
D) Servet-i Fünûn; Sami Paşazade Sezai, Hüseyin Cahit
E) Malumat; Mehmet Rauf, Hüseyin Rahmi
8. Aşağıdakilerden hangisi, Servet-i Fünûn edebiyatının özelliklerinden biri değildir?
(1989/ÖSYS)
A) Sone, terzarima gibi nazım biçimlerinin benimsenmesi
B) Aruz vezninin kullanılması
C) Romanlarda, olayların genellikle İstanbul dışında geçmesi
D) Nazmın nesre yaklaştırılması
E) Yabancı sözcüklerle yüklü bir dil kullanılması
9. Çürüyen, yozlaşan İstanbul ve bu İstanbul’un çürümüş, yozlaşmış insanları… Mithat Cemal Kuntay’ın romanlarından sürekli olarak bir küf kokusu gelir burnunuza. İstanbul’un birbirini izleyen üç dönemini yansıtmak isteyen yazar, gözlerini hep bu kokuşmuşluğa dikmiştir. Yalnız kişisel çıkarları peşinde koşanlar, dalkavuklar, jurnalciler… Bir pislik, bir kokuşmuşluk perdesine bürünmüş olarak anlatır İstanbul’u.
Aşağıdaki şairlerden hangisi İstanbul’u şiirinde bu parçada belirtilen yönleriyle yansıtmaya çalışmıştır? (1990/ÖSYS)
A) Cenap Şehabettin B) Tevfik Fikret
C) Mehmet Emin D) Mehmet Akif
E) Celal Sahir
10. Aşağıdakilerden hangisi Servet-i Fünûncuların şiir özelliklerinden biri değildir?
(1992/ÖSYS)
A) Kafiyede şekilden çok, ses benzerliğine önem verme
B) Konu birliğine ve bütün güzelliğine önem verme
C) Nazımı nesre yaklaştırma
D) Konuyla vezin arasında bir ahenk ilgisi arama
E) Herkesin anlayabileceği bir dil kullanma
11. Yeni bir duyarlığı, yeni bir şiir dilini oluşturmaya çalışırken Batı’yı hemen hemen günü gününe izlemişlerdir. Şiirlerinin imgelerle yüklü, sanatlı bir yapısı vardır. Özellikle benzetmeler ve sıfatlarla varlıkların gerçek görünüşlerini değiştirmeye çalışmışlardır. Aşk, doğa, aile yaşamı, kişisel tedirginlik ve yakınma temalarını şiirlerinde bol bol işlemişlerdir.
Bu parçada sözü edilen edebiyat topluluğu ve onun üyelerinden biri aşağıdakilerin hangisinde birlikte verilmiştir? (1993/ÖSYS)
A) Tanzimat – Abdülhak Hamit Tarhan
B) Servet-i Fünûn – Cenap Şehabettin
C) Garipçiler – Orhan Veli Kanık
D) Milli Edebiyat – M. Emin Yurdakul
E) Cumhuriyet Dönemi – Faruk Nafiz Çamlıbel
12. O güne kadar yazınımızda anı, yazınsal değerde tür değildi. Modern anlamda romancılığımızın kurucusu sayılan yazarımız, ilk kez yazınsal değerde anılar yazmıştır. Hem yazınsal, hem siyasal nitelikte olan bu anılarını dokuz ciltte toplamış ve kırk yılı kapsayan ilk beş cildine “Kırk Yıl” adını vermiştir.
Bu parçada aşağıdaki yazarların hangisinden söz edilmektedir? (1993/ÖSYS)
A) Hüseyin Rahmi Gürpınar
B) Recaizade Mahmut Ekrem
C) Yakup Kadri Karaosmanoğlu
D) Reşat Nuri Güntekin
E) Halit Ziya Uşaklıgil
13. Aşağıdakilerden hangisi, toplum sorunlarını tartışmak, bunlarla ilgili düşüncelerini açıklamak için sanatı bir araç olarak kullanmıştır? (1994/ÖSYS)
A) Recaizade Mahmut Ekrem
B) Tevfik Fikret
C) Abdülhak Hamit
D) Cenap Şehabettin
E) Ahmet Haşim
14. Bir dergi çevresinde toplanan, yeni bir duyarlığı, yeni bir şiir dilini yerleştirmeye çalışan bu şairlerin şiirleri, bir arayış döneminin bütün karışık etkilerini içermektedir. Romantik ve simgecidirler. Onların şiirlerinde, düşle gerçek çatışması, karamsarlık, kaçış temaları egemendir. Hem dönemin siyasal koşulları hem de benimsedikleri sanat anlayışı, onların içine kapalı, bireyci bir şiire yönelmelerine yol açmıştır.
Bu parçada tanıtılan şairler aşağıdakilerin hangisi içinde yer alır? (2006/ÖSYS)
A) Tanzimatçılar
B) Edebiyat-ı Cedideciler
C) Fecr-i Âticiler
D) Yedi Meşaleciler
E) Milli Edebiyatçılar
15. Türk edebiyatında Parnasizm ilk izleri Tanzimat şairlerinde görülür.
I II
Cenap Şehabettin bu akımı bizde ilk olarak tanıtmış ve temsil etmeye çalışmıştır.
III
Nazım biçimlerinden biri olan sone de Türk edebiyatına bu akımı benimseyen
IV V
sanatçılar aracılığıyla gelmiştir.
Yukarıdaki numaralandırılmış yerlerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? (1997/ÖSYS)
A) I B) II C) III D) IV E) V
16. Aşkın ikinci plana atıldığı bu romanda toplumsal hayata yer verilmiş olması, bu yapıtın en önemli özelliğidir. Romanda Ahmet Cemil, yalnız iç dünyasıyla değil, bağlı bulunduğu toplumsal çevreyle birlikte verilmiştir. Okurken onun, çocukluğundan bu yana hangi toplumsal çevrede yetiştiği, aile ve okul hayatını, karşılaştığı sıkıntıları bütün ayrıntılarıyla öğreniyoruz. Bu genç şairin yeni bir şiir yaratmak için neler düşündüğünü, verdiği mücadeleleri, düşmanı olan eski edebiyat taraftarlarının ve o devir basın hayatının iç yüzünü görüyoruz. Bu bakımdan yapıtı, o dönemin ve Doğu ile Batı edebiyatları arasındaki düşünce çatışmasının romanı olarak da kabul edebiliriz.
Bu parçada özellikleri anlatılan roman ve yazarı aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir? (2006/ÖSYS)
A) Eylül – Mehmet Rauf
B) Şıpsevdi – Hüseyin Rahmi Gürpınar
C) Paris’te Bir Türk – Ahmet Mithat
D) Mai ve Siyah – Halit Ziya Uşaklıgil
E) Hayal İçinde – Hüseyin Cahit Yalçın
17. Paul Valery “Bir edebi eserin değeri, her kişiye göre ayrı bir yoruma meydan vermesindendir.” demiştir.
Aşağıdaki şairlerimizden hangisi Paul Valery ile aynı anlayıştadır? (1982/ÖSYS)
A) Tevfik Fikret
B) Cenap Şehabettin
C) Yahya Kemal
D) Ahmet Haşim
E) Orhan Veli
18. “Bireyci sanat anlayışı, bize Edebiyat-ı Cedide’den miras kalmıştı ve biz bunu söylemekle ortaya yeni bir görüş getirmiyorduk. Öyle ya, Edebiyat-ı Cedidecilerin, özellikle Hüseyin Cahit’le Mehmet Rauf’un, Dr. Rıza Tevfik’le estetik konusu üzerinde tartışılırken terter tepinircesine ‘Güzellik görecelidir, güzellik görecedir.’ deyişlerinin, bizim “Sanat kişisel ve saygıya değerdir.” sözünden farkı neydi?”
Bu parçada, yazarın “biz” dediği kimler olabilir? (1983/ÖSYS)
A) Garipçiler
B) Servet-i Fünûncular
C) Yeni Lisancılar
D) Yedi Meşaleciler
E) Fecr-i Âticiler
19. “… Bunlar şiirlerinde biçim–içerik ikiliğini kaldırmaya, şiirin anlamı ile yapısını kaynaştırmaya çalışırlar. İsterler ki şiirlerinde ses ve anlam ayrılmaz hale gelsin, düzyazıya çevrilmesin, ses ve anlam öylesine yoğrulsun ki anlam tek başına sıyrılıp çıkarılmasın, şiir katıksız biçim olan müziğe yaklaşsın.
Bu yargılar, aşağıdaki şairlerden hangisinin şiirleriyle örneklendirilebilir? (1983/ÖSYS)
A) Faruk Nafiz Çamlıbel
B) Cahit Sıtkı Tarancı
C) Orhan Veli Kanık
D) Kemalettin Kamu
E) Ahmet Haşim
20. 1909’da Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. Bu topluluğun dağılmasından sonra da şiirler yazmayı sürdürdü. Şiirlerinin hepsi de aruzla yazılmıştır. Aşk ve doğal temalarını işlediği, sembolizm akımı anlayışına uygun olarak yazdığı şiirlerde hayale ve müziğe büyük önem verdi. Güçlü şiirleri yanında, değişik konuları yoğun bir dille anlatan fıkraları da vardır.
Burada sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir? (1989/ÖSYS)
A) Ahmet Haşim
B) Cenap Şehabettin
C) Süleyman Nazif
D) Faruk Nafiz Çamlıbel
E) Yahya Kemal Beyatlı
21. Aşağıdaki şairlerden hangisi, hece ölçüsünü hiç kullanmamış, şiirlerini hep aruzla yazmıştır? (1990/ÖSYS)
A) Ahmet Haşim
B) Yahya Kemal Beyatlı
C) Ziya Paşa
D) Ahmet Muhip Dıranas
E) Faruk Nafiz Çamlıbel
CEVAPLAR
|
1 A |
11 B |
21 A |
|
2 B |
12 B |
|
|
3 D |
13 B |
|
|
4 D |
14 B |
|
|
5 C |
15 B |
|
|
6 D |
16 D |
|
|
7 A |
17 D |
|
|
8 C |
18 E |
|
|
9 B |
19 E |
|
|
10 E |
20 A |
|
]]>