ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI
Selma Hanım:
“Ben, ay aydınlığındaki ölüyü de gördüm,” diyordu. Onu hastahanenin avlusunda, kerpiç duvarın kenarına getirip bıraktılar. Yapayalnızdı. Gittim, yanında oturdum. Ve bundan başka ( ) Alay kumandanının gözlerini de ben kapadım. Yüzünde öyle bir huzur, öyle bir bahtiyarlık vardı ki o andan beri artık ölüm korkusu nedir bilmiyorum.”
Selma Hanım, Eskişehir İstasyonu’nda, ara ve aman vermeyen bir ateş yağmuru altında Büyük Şefin sakin, kararlı ve destani çehresini de görmüştü. Tahliye edilen kasabanın bozgun kalabalığı ortasında, keskin ve sıcak bir sesle emirler veriyor; yanında duran Garp Cephesi kumandanına hemen hemen gülümseyerek bir şeyler söylüyor ve Ankara’ya ilk kafileyi götürecek olan trene son yolcunun binmesini bekliyordu.
Mustafa Kemal Paşa’nın bu mahşer içindeki silueti Selma Hanım’ın hayalinde o kadar derin nakşolmuştur ki bunu en küçük teferruatına kadar hatırlıyordu.
Üzerinde nefti bir av kostümü vardı. Bir gümüşî kalpak, gür ve uçları yukarıya doğru kıvrık kaşlarının hizasına kadar iniyordu. Bütün bir ırkın asaletini taşıyan, uzun parmaklı, güzel elleri bir kehribar tesbihle oynuyordu. Sanki, bir istirahat saatinde bahçesinde dolaşan bir genç aile reisi gibiydi ve sanki gökyüzünden durmaksızın yağan şeyler bir yaz yağmurunun ilk damlalarıydı.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Ankara
Bir Yolcuya
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,
Mübarek kanını kattığı yerdir.
Düşün ki, hasrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Necmettin Halil Onan
Yukarıda verilen metin ve şiirden yola çıkarak edebiyat ve tarih arasındaki ilişkiyi değerlendiriniz.
Tarih ile edebiyat birbirini destekleyen iki önemli unsurdur. Bir olmadan diğerini anlamlandırmak doğru olmaz.Edebi eserlerin en önemli kaynağı tarihtir. Tarihi olaylar ortaya çıktıktan sonra bundan etkilenen insanlar bu durumu eserlerine aktarır.
]]>Metinleri; yazılış amaçları, hedef kitleleri, anlatım biçimleri, gerçeklikle ilişkileri bakımından gruplandırmak mümkündür.
Bilimsel , felsefi ve edebi metinler insan hayatının geneline ilişkin anlatımlarda bulunurken kişisel hayatı konu alan metinlerdeyse özel olarak bir ya da birden fazla şahısın hayatına dair ayrıntılara yer verir. Genellikle bu kişiler toplumda önde olan isim yapmış kişilerdir. Mesela felsefi metinler varlık, ahlak, estetik gibi genel konular üzerinde dururken insan hayatını konu edinen metinlerden anı, gezi yazısı gibi türler bir insanın yaşamını baştan sona anlatabilir ya da onun gezdiği yerleri kaleme alabilir.
Bu noktada iki önemli kriter vardır. Metnin yazarı metnini bilgi vermek için mi yoksa estetik zevk uyandırmak için yazacağına karar vermelidir. Bilgi vermek içinse öğretici metinler deneme , makale, sohbet, nutuk, fıkra, eleştiri gibi türleri estetik zevk için yazacaksa o zamanda roman, hikaye, şiir.. gibi türleri tercih edecektir. Tabi ki bunlar kendi içerisinde ayrı kriterlere sahiptir. Mesela estetik zevk uyandırmak için sanatsal metin yazan bir anlatımı şiir diliyle ortaya koymak istiyorsa roman ve hikaye gibi türleri tercih edemez.
Her metnin kendine bir anlatımı vardır. Dili vardır. Öğretici metinlerden makalenin eğitici bilgi verici yanı varken aynı grup içerisinde bulunan deneme veya sohbet dili daha cana yakın ve sıcaktır. Yine sanatsal metinlerden şiir ile romanın dili kesinlikle birbirinden farklıdır. Şiir, imgesel ve sanatsal yanı daha baskınken roman anlatım daha betimleyici ve öyküleyicidir.
| Ana Düşünce | Metni Oluşturan Unsurlar |
| Yardımcı Düşünce | · Metni oluşturan yapı · Hayatın akışını düzenleyen metinlerin birbirinden farklı olduğu · Metinlerin hedef kitleye göre değiştiği · Metinlerin gruplandırılması · Sanatsal ve öğretici metinleri olmak üzere 2 çeşit tasnifi · Her metni kendine özgü anlatımı olduğu |
Şerif Aktaş (1945-2013) Yazarın Biyografisi
Şerif Aktaş (1945-2013): Erzincan’da doğdu. İlkokulu ve ortaokulu Erzincan’da, liseyi ise Erzurum’da bitirdi. Yükseköğrenimini Erzurum Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı. Yurdun çeşitli illerinde edebiyat öğretmenliği yaptı. 1973 yılında “Refik Halit Karay’ın Eserleri Üzerine Bir Araştırma” adlı teziyle edebiyat doktoru oldu. 1975 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesine uzman olarak girdi. 1981 yılında “Ahmet Rasim’in Eserlerinde İstanbul” adlı teziyle doçent unvanını aldı. 1987 yılında profesör olan Şerif Aktaş, çeşitli üniversitelerde akademisyen olarak görev yaptı. Yazar, edebiyat üzerine pek çok teorik çalışma yaptı; inceleme, antoloji, ders kitabı, makale türünde eserler verdi. Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Edebiyatta Üslup ve Problemleri, Şiir Tahlili, Yenileşme Dönemi Türk Şiiri ve Antolojisi yazarın eserlerinden bazılarıdır.
]]>