1. Yahya Kemal’i ve Nazım Hikmeti ayrı tutarsak küçük mutluluklar Türk şiirine Garip döneminde bir uğrayıp geçmiştir, diyebiliriz. Biraz Ziya Osman, çok az Cahit Sıtkı… Onun dışında “Hüzün ki en çok yakışandır bize.” anlayışı egemendir. Cemal Süreya’nın, Garipçilerin izine basarak yürüdüğü kimi şiirlerinde de bu anlayışın yansımalarını görürüz. Ne var ki onun şiirlerinde genel olarak ince bir hüzün söz konusudur.
Bu parçada geçen “izine basarak yürüme” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Herkesçe anlaşılmama
B) Yeni biçimler arama
C) Kalıcı olmayı amaçlama
D) Benzer duyguları işleme
E) Karamsarlığı yeğleme
2. Kim bilir kaç kere karar verip de başlayamadığım bir işi bu yıl da ertelemek zorunda kaldım. Türkçe Söz-lük’ü alıp baştan sona okuma düşüncem yine hayal oldu. Oysa sözcüklerin kuytulara yatmış, öteki yüzleriyle karşılaşmak tadına doyulmaz bir eğlence olacaktı benim için.
Bu parçadaki altı çizili sözle, sözcüklere yönelik olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İlk anda akla gelmeyen anlamlarını öğrenmek
B) Yapısal özelliklerini tanımak
C) Yenilerini eskilerinden ayırabilmek
D) Gündelik dilde kullanılanları araştırmak
E) Yeni bir sözlük oluşturmak
3. Bir sanatçımız şöyle diyor: “Dergiler, edebiyatın yeraltı haritasıdır.” Nitekim bu dergilerde ilk ürünleri yayımlanan genç şairlerin çoğu, bir süre sonra çalışmalarını kitaplaştırarak şairliklerinin ilk kilometre taşlarını koyarlar.
Bu parçada geçen “edebiyatın yeraltı haritası olma” sözüyle, dergilerin hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?
A) Sanatçıları, farklı algılama kalıpları içinde düşündürme
B) Gizli yeteneklerin gün ışığına çıkmasına olanak sağlama
C) Yazarları, yeni yazınsal türlere yönlendirme
D) Şiiri öteki türlerin önüne geçirme
E) Sanatçıların birbirlerinden yararlanmasına ortam hazırlama
4. Turgut Uyar’ın “Şiir çıkmazda çünkü insan çıkmazda.” sözüne katılmadığımı belirtmek isterim. Bu iki durum arasında karşıtlık ilişkisi var bence. Yani insan çıkmazdaysa şiir çıkmazda olamaz. Aksine, şiir çıkmazdan beslenir. Bu, zaman zaman varoluşsal, bireysel çıkmazlar olur; zaman zaman da savaşlar, felaketler gibi toplumsal çıkmazlar… Peki bu hep böyle olmak zorunda mıdır? Tabii ki değildir. Çıkmazlar olmadan da yazılabilir çok iyi şiirler.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada geçen “Şiir çıkmazdan beslenir.” sözüne anlamca en yakındır?
A) Büyük ve eskimeyen şiirler, insanın dış dünyasıyla iç dünyasını kaynaştırarak anlatanlardır.
B) Şiirin evrenselliği insanın duygu dünyasına odaklanmasına bağlıdır.
C) Çözümsüz durumlar şiire kaynaklık eder.
D) Yeni şiir türlerinin oluşturulmasında, yaşananların payı vardır.
E) İyi şiirler, şairlerinden zengin bir birikim ister.
5. Aşağıdakilerin hangisinde verilen cümle, ayraç içindeki sözün anlamını içermemektedir?
A)Öykünüzdeki bilinmeyenlerden kurtulmak için öyküdeki kadının kim olduğunu, nasıl bir yaşam sürdüğünü, ne iş yaptığını görünür kılın. (belirginlik kazandırmak)
B)Sizin yaptığınız gibi, bir dönemi küçük bir öyküye sığdırmak herkesin üstesinden gelebileceği bir iş değildir. (zorluğu yenmek)
C)Öykünüzün kahramanı olan kadını, içimizden biri gibi gösterebilmişsiniz. (inandırıcı olmak)
D)Öykünüzü, yaşamın akışını düşündüren bir doğallıkla yazın, bunu yapabilecek güçlü bir kaleminiz var. (yazarlık yeteneği olmak)
E)Öykülerinizde ayrıntılardan kaçınmanızı, yalınlığa bağlı kalmanızı çok beğendim; bu, sizin yoğunluğa verdiğiniz önemi gösterir. (çığır açıcı olmak)
6. Şair olarak başarımı —- borçluyum çünkü ne kadar çok sözcükten kurtulursam şiire o kadar çok yaklaştığımı düşünürüm hep.
Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) sahip olduklarıma değil, vazgeçtiklerime
B) aynı metni eklemelerle zenginleştirmeme
C) aldığım notlardan yararlanmama
D) hayal gücümün zenginliğine
E) işlediğim duyguların çeşitliliğine
7. (I) Yaşadığı dönemin şiir anlayışından uzaklaşarak uçlarda dolaşan, alışılmadık bağdaştırmaları ve imgeleriyle zaman zaman, bilinen söylemin dışına taşan şair, sürekli yenilikler peşinde koşmuştur. (II) Karşılaştığı insanlık durumlarına yeni duygu ve anlamlar yükleyerek onları yeniden yazmıştır. (III) Şiirlerini oluştururken boş alanlar bırakmış, uzun dizeleri kırmıştır. (IV) Şiirde bir yenilik gerçekleştirmek için dilin yerleşik söz değerlerini olduğu gibi kullanmaktan kaçınmış, dili yeniden kurmaya yönelmiştir. (V) Şiirlerinin çoğunda, çok anlamlı sözcükler kullanarak değişik çağrışımlar uyandırmıştır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi, sözü edilen şairin şiirlerinin içeriğiyle ilgilidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Kimi şairler vardır, daha ilk şiirleriyle yeni bir içerik, yeni bir biçim yaratırlar. (II) Bu şairler, sürekli bir arayış içinde olduklarından zaman zaman şaşırtsalar da düş kırıklığına uğratmazlar okurlarını. (III) Moda yönelişlere itibar etmezler, dışarıdaki “gürültü” dikkatini dağıtmaz bu tip şairlerin. (IV) Kendilerini yenileme süreci içinde olan bu şairler okurlarının beklentilerini boşa çıkarmazlar. (V) Şiirin iç sese dayandığının, yapısal bir bütünlük ve sağlamlık gerektirdiğinin bilincindedirler.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) III. ve V.
B) IV. ve V
C) II. ve IV
D) I. ve III.
E) I. ve II.
9. (I) Berna Moran’ın deyişiyle “huzursuzluğun romanı”, Fethi Naci’ye göre de “Türkçenin en güzel aşk romanı” olan Huzur’un yayımlanışının üzerinden yaklaşık elli yıl geçti. (II) Bu romanda olaylar, bir ağustos günü başlar ve radyodan İkinci Dünya Savaşı’nın başladığını haber veren bir anonsla biter. (III) Her ne kadar ilk bakışta aşk romanı gibi görünse de günahın ve kavuşmanın değil, Doğu’yla Batı’nın, huzursuzluğun, zaman ve müziğin romanı olarak kabul edilir. (IV) Huzur, hiçbir zaman Madam Bovary’nin yarattığı etkiye benzer bir etki yaratmamıştır. (V) Madam Bovary gibi can sıkıcı taşranın romanı değildir Huzur; tam tersine çok eski, çok köklü bir kentin, İstanbul’un, Boğaziçi’nin romanıdır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde değerlendirme söz konusu değildir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
10. (I) Günümüzde, yeni yetişen genç yazarlar kendinden öncekileri tanımadıkları, okumadıkları için bir eksiklik duymuyor sanki. (II) Bunlar deneyimli, usta yazarların önünde yaprak gibi titremiyor artık, kendine çok güveniyor. (III) Bununla birlikte yapıtları ilgiyle karşılanan, geniş okur kitlelerine seslenen sanatçının çok iyi yazar olduğu yanılgısına düşüyor. (IV) Yeni kuşağın “Ne olacaksa çabucak olsun.” düşüncesinden doğan bu gözü kara yarış, bence oldukça tehlikeli. (V) Çünkü bu, bireyciliğin, “ben ben”ciliğin egemenliği anlamına gelir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, usta yazarların, edebiyat dünyasındaki gelişmelerden kaygılandıkları dile getiriliyor.
B) II. cümlede, genç yazarların değişen tutumları hakkında bilgi veriliyor.
C) III. cümlede, yanlış bir kanıya değiniliyor.
D)IV cümlede, olumsuz bir durumla ilgili kişisel görüş belirtiliyor.
E)V. cümlede, önceki cümlede belirtilenle ilgili yorum yapılıyor.
11. Şairler arasında öteden beri süregelen açık ya da gizli bir yarış vardır. Oysa aynı gözeden su içen, aynı güneş altında ısınan, aynı ağacın gölgesinde oturan insanlardır onlar. Birbirlerine, sanıldığından daha çok ihtiyaçları vardır. Ölmüş şairlerle, onların anıları üzerinde yaşatılan dostluklar da dâhildir buna. —-? Kıskanmalar, görmezden gelmeler, kara çalmalar… Neyi paylaşamazlar? Herkesin kabı kendine göredir, alacağı su miktarı bellidir oysa. Paylaşmanın, el ele vererek yaratacakları eleştiri ortamının sağlayacağı yararlar üstünde durmak ve bunu geliştirmek varken nedir bu yok edici yarış?
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Oysa her şair, şiirini kendi yaşam serüveninden çıkarmaz mı
B) Bunu bilmelerine karşın nedir bu sevgisizlik şairler arasında
C) Şairler arasındaki bütün bu çatışmalar gerçekte şiirimizin tematik haritasını daraltır mı
D) Öyleyse neden şiirin kolaya kaçma sanatı olduğu izlenimi yaratılıyor
E) Şairler, birbirlerini değerlendirirken şiirsel ölçütler kullanırlar mı
12. Sokrates’ten önceki ilk Batılı filozoflar, geçmişten iki büyük kopuşu aynı anda gerçekleştirdiler. İlk önce, kendi akıllarını kullanarak dünyayı anlamaya çalıştılar. Bu tek başına, tümüyle yeni bir şeydi ve insanın gelişmesinde en önemli köşe taşlarından birini oluşturdu. Aynı zamanda insanlara, akıllarını nasıl kullanacaklarını ve kendi başlarına nasıl düşüneceklerini de öğrettiler. —-. Onlar bilgi birikimlerini olduğu gibi öğrencilerine aktarmak yerine, onları tartışmaya, düşünce alışverişinde bulunmaya, kendi düşüncelerini ileri sürmeye ve savlarını kanıtlamaya özendiren öğretmenlerdi.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Ayrıca insanın düşünce yapısını çözmeye çalıştılar, gözleme ve deneye dayanan psikoloji biliminin temellerini de attılar
B)Düşünce tarihinde bu yaklaşımlar, çok büyük tartışmalara konu oldu
C)Dolayısıyla, öğrencilerinin de kendileriyle tıpatıp aynı düşüncede olmasını beklemediler
D)Bu tutum, günümüz düşünce dünyasında da varlığını sürdürmektedir
E)İnsanlığın zihinsel serüveninde ortaya çıkan bu iki yöntem birbirini etkileyen bir gelişim süreci izlemiştir
13. Türküler, şiirler iç dünyamızın sesi olarak yazılmış olsalar da bizden çıktıkları anda topluma mal olmuştur artık. Yalnız topluma mal olmakla kalsa iyi. Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele bir değişme ve gelişme çizgisi izleyerek bütün insanlığın ortak değeri hâline gelir. Örneğin Yunus Emre’nin şiirlerinde yansıtılan duygular salt bize mi özgüdür? Neruda, yalnızca Şili’nin acılarını yansıtmıştır, deyip dışlayabilir miyiz onu? Acısı acımız olmuştur, halkı da halkımız. Kısaca —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) şiir, şairin şiiri düşünmeye başladığı andan okuyucusuyla buluştuğu ana değin süren, uzun ve sancılı bir dönemin ürünüdür
B) sanatçı, ortaya koyduğu ürünlerin hangi özellikleri taşıyacağını önceden saptamalıdır
C) sanatçı, yapıtını yaratırken bilinçli olarak ona ulusal niteliklerin dışına taşan yeni boyutlar kazandırır
D) her birimiz, yaşadığımız bölgenin rengini, dokusunu, çizgisini yansıtan türkülerden ve şiirlerden hoşlanırız
E) türküler, şiirler özünde kendi coğrafyalarının izlerini taşısalar da sanatsal dilin içerdiği insansal özle bütün insanlığın ortak yaratısıdır
14. Gerek edebiyat dergilerinde gerekse gazetelerin sanat-edebiyat sayfalarında yer alan söyleşilerde, nedense hep aynı konular konuşuluyor ve bundan bir türlü vazgeçilmiyor. Bir yazarın yeni bir romanı mı çıkmış, sorusu hemen hazır: “Bu yapıtınızı yazarken neyi amaçladınız?” ya da “Yapıtınız yaşadıklarınızdan izler taşıyor mu?” Cevaplar da üç aşağı beş yukarı aynı düşünceler etrafında dönüyor. Peki neden bu sınırlılık? Bence bu, yazardan değil, soruyu sorandan kaynaklanıyor. Çünkü söyleşilerde asıl yönlendirici, soruyu sorandır. Bu nedenle sanatçının düşünce üreterek sanatını geliştirmesinde ve yapıtlarının değerlendirilmesinde ona sorulacak soruların önemli bir payı vardır. —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Bütün bunlara bakarak eleştirel yaklaşımın ne denli önemli olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz
B) Bu sorun bence temelde birbirini izleyen aynı nitelikteki durumların art arda sıralanmasından doğuyor
C) Hangi yazara sorarsanız sorun, hepsi kendine özgü yazma yöntemlerinin olduğunu söyleyecektir
D) Üstelik yapıtın niteliğini yazarın donanımı belirler ve bunun üzerine söylenebilecek çok söz vardır
E) Kısaca hem eleştirmenlerin hem de sanatçılarla söyleşi yapanların, her düzeyden insanın ilgisini çekecek nitelikte sorular sorması gerekiyor
15. Yayınevlerinin tercihi her zaman romandan yana olmuştur. Yalnız bizde değil, dünyada da böyle. Öyküler ise daha çok dergilerde varlıklarını sürdürüyor. Öykü kitabı yayımlamakta direnen genç yeteneklere olanak sağlayan yayınevleri – neyse ki – var. Şu da bir gerçek ki beş altı yıldır durağan bir ortamda kendini yineliyor öykü ama yenileyemiyor. Bu nereye kadar sürer, kestirmek güç; ardından bir yükselişin, belki de sıçramanın yaşanacağı kesin.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A)Öykücülerin soyut konulara ağırlık verişini neye bağlıyorsunuz?
B)Yayınevleri öykü seçiminde hangi ölçütlere bağlı kalıyor?
C)Genç yazarları öykü yazmaya yönlendirmek için neler yapılabilir?
D)Türk edebiyatında romanın yükselişi karşısında öykünün konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
E)Roman türündeki kalıplaşmaya gidiş konusunda ne düşünüyorsunuz?
16. Modayı sevmem. Örneğin herkesin aynı anda, aynı şeyleri giymesi, bana nedense ters gelir. Benim puslu, gözlerden uzak ve reklamı çok yapılmamış olan hoşuma gider her zaman. Çünkü yönlendirilmeyi değil, özgürce keşfetmeyi severim. Bilinçaltıma baskı yapılmasını istemem.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Popüler edebiyat ürünleri arasında romanın yeri nedir?
B) Yayımlandığında uzun süre gündemden düşmeyen bu romanı neden bu kadar geç okudunuz?
C) Okurlarınız, romanlarınızdaki fantastik dokuyu nasıl karşılıyor?
D)Bir romanın üst üste baskı yapması, değerli olduğunu gösterir mi?
E)Anlattıklarınızı niçin kendi çocukluğunuzla sınırlandırıyorsunuz?
17. Ödüller, genç bir şairin adının altı fosforlu bir kalemle çizilerek şiirlerinin tanınmasına olanak sağlıyorsa az şey mi bu? Ya da usta bir şairin, şiire verdiği emeğin ödülle taçlandırılmasının ne sakıncası olabilir ki? Üstelik şiir kitaplarının hemen hemen hiç satılmadığı, dolayısıyla kitapçıların, bu kitapları raflarına koymaya yanaşmadığı ve dağıtımcıların, “şiir” sözcüğünü duyduğunda yüzlerini buruşturduğu günümüzde… Şiirin bu konumuna gönlü razı olmayan şairlerin verdiği emekleri, bütün şiirseverlerin takdirle karşılaması gerektiği kanısındayım.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Ödüllere karşı çıkılmasından
B) Ödüllerin gelişigüzel dağıtılmasından
C) Günümüzde değer yargılarının değişmesinden
D) Genç şairlerin ödül alınca ustalaştıklarına inanmalarından
E) Sanatçıların, yaratılarını oluştururken gerekli özeni göstermeyişlerinden
18. Don Kişot ve Don Kişotluk üstüne şimdiye değin ciltler dolusu yazı yazıldı ve hâlâ yazılıyor. Ünlü bir filozof, “İnsan bu yapıtı hayatında üç kez okumalıdır: Duyguların hemen kolaylıkla harekete geçtiği gençlikte, mantığın egemen olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından bakıldığı yaşlılıkta.” diyor. Bu sözleriyle yapıtın klasik bir yapısının olduğunu belirtiyor.
Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Roman türünün ilk ve temel örneği olduğu
B) Tadına, eleştirel bir okumayla varılabileceği
C) İnsanoğlunun değişik hâllerini yansıttığı
D) Düş dünyası geniş okurlara seslendiği
E) Yaşamın farklı dönemlerine özgü bakış açılarıyla okunmasının gerekliliği
19. İnsanlar, toplu hâlde yaşama gereksinimi duyarlar. Bunun için herkesin üzerinde anlaştığı, gittikçe yaygınlaşan ortak bir değerler sistemi gerekir. İşte ahlak, bu türden bir değerler sistemidir. Toplumda çekişen ve çatışan tarafların hiçbir ortak yanı kalmadığı durumlarda bile birleştirici bir güç durumundadır. Örneğin, dürüstlüğü değil de yalancılığı ya da sahtekârlığı kimse öneremiyor. Sadakat yerine ihanet, adalet yerine haksızlık değerli gösterilemiyor. Çünkü ahlak, bir insan topluluğunun, üzerinde birleştiği ortak paydayı oluşturuyor.
Bu parçadan ahlakla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?
A) Kişileri değerlendirmede ayırıcı bir ölçüt olduğu
B) Davranışları ve ilişkileri düzenleyen ana kurallar olduğu
C) İlkelerinin kişiden kişiye değişen, göreceli bir nitelik taşıdığı
D) Toplumdan topluma farklı özellikler taşıdığı
E) Yasaların öngördüğü yaptırımları içerdiği
20. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana nostalji, başka bir deyişle eskiye duyulan özlem gittikçe yaygınlaşıyor. Bu, bir bakıma insanların yaşamlarından giderek daha fazla yakındıklarının bir göstergesi. Artık her kuşak yaşamın daha az mekanik, doğallığın daha yaygın olduğu bir dönemi özlüyor. Bu özlem hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Çünkü teknolojik gelişmeler yaşamı kolaylaştırdığı ölçüde daraltıyor da. Bu yüzden günümüz insanı gözlerini geçmişe çeviriyor. Söz gelimi eski trenler böyle miydi, diye başlıyor, insanların atlı arabalarla yolculuk ettikleri günlere kadar gidiyor.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?
A) İçinde bulunduğumuz koşulların geçmişi güzelleştiren çağrışımlar yarattığı
B) İnsanlar arasındaki içtenlikli ilişkilerin yitip gittiği
C) Mutluluk anlayışının insandan insana değiştiği
D) İnsanların gelecek kaygısı çekmediği
E) Günümüzde, yaşama sevincinin azaldığı
21. Bir zamanlar edebiyatın gücüne, bir şeyleri değiştirebileceğine inanırdım. Benim için edebiyat, yaşam boyu temiz kalmanın, vicdani ve ahlaki çürümeye karşı durmanın göstergelerinden biriydi. Yıllarım, bu inancın etkisiyle gelişen bir tutkunun peşinden koşmakla geçti. Ama artık kabul edelim, bugünün insanı sözün değerini bilmiyor. Okumayı sevdiğini söylüyor ama iyi romanlardan, öykülerden, gerçek şiirden habersiz. Ömrünü edebiyata vermiş, köşesinde sessiz sessiz yaşayan gerçek yazarlara sırtını dönmüş. Yalnızca, yapıtları çok sattığı için kimi yazarların önünde uzun kuyruklar oluştururken edebiyatın insanı çağırdığı o gerçek dünyayı aşındırdığının farkında bile değil. Peki, o zaman edebiyat ne işe yarıyor? Söylemesi zor ama edebiyat bugün, yaratıları ilgi görmeyen üç beş kişinin sığındığı, kuşatılmış bir kale.
Aşağıdakilerden hangisi edebiyatla ilgili olarak bu parçada yakınılan durumlardan biri değildir?
A) Okurların beğeni düzeyinin düşmesi
B) Gerçek sanatçıların giderek azalması
C) Eğitiminin, güzel duyusal (estetik) boyutlara dayandırılmaması
D) Yazınsallıktan yoksun yapıtlara değer verilmesi
E) Yaşama ve insana olumlu boyutlar kazandırdığının farkına varılamaması
22. Çocukluğumuzda kaç kez duyduk kim bilir: “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” Cevaptan çok, sorunun kendisi önemliydi sanki. Ortada derin bir ikilem varmış gibi ciddiyetle yöneltilirdi soru. Her seferinde “Çok okuyan!” dememiz beklenirdi. Galiba ilköğretimdeki öğretmenlerimiz, okuma sevgimizi böyle artırmaya çalışırdı. Çok okumakla çok gezmek asla yan yana gelemezmiş gibi… Bense okumayı da gezmeyi de tutkuyla seven biri olarak ikiye bölünürdüm. Hiçbir zaman ısınamadım bu yapay ikileme, okumanın da içten içe bir seyahat olduğuna inandığımdan, her kitabın bizi başka bir yolculuğa çıkardığını düşündüğümden. Okuyarak gezmek, her kitabı başlı başına bir serüven sayarak bir başka ortama, bir başka yaşama uzanan bir yolculuk yapmak mümkündür çünkü. Gezerken de her insanı ve her hayatı bir kitap gibi düşünerek dünyayı okumak da mümkün. Okumak ve gezmek aslında o kadar iç içe ki…
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Yaşamdaki olgular kalıplaşmış sorulara sığdırılamaz.
B) Bilgi edinmenin farklı yolları vardır.
C) Kitaplar dünyayı tanımamıza olanak sağlar.
D) Merak öğesi içermeyen kitaplar gezip görme isteği de uyandırmaz.
E) Okuma ve gezme birbirini besleyen iki eylemdir.
23. Benim ansiklopediyle tanışmam, ortaokulda ödev yapmak için kütüphaneye gittiğim günlere rastlar. Bir ansiklopediye sahip olmak o yıllarda, hayal edilemez bir şeydi. O, ancak bir kütüphanede bulunur ve belli bir süreliğine alınıp bakılabilir, dokunulabilir bir nesneydi. Kocaman cüssesiyle bir ansiklopediyi kucaklamak, sayfalarını karıştırmak, bir maddeyi arayıp bulmak, başka bir gezegene inmek ve orada keşiflerde bulunmaktan farksızdı. Ne yazık ki şimdiki çocuklar ansiklopedi bile karıştırmıyorlar. O büyülü dünyadan, o heyecandan habersiz yaşıyorlar. Öğretmenler ödev verirken “İnternetten bulun.” diyorlar. Onlar da hiçbir çaba göstermeden İnternetten buldukları bilgiyi kopyalıyor; okuyup değerlendirmeden, hiçbir şey öğrenmeden götürüp veriyorlar.
Bu parçada belirtilenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Sürdürülen bir tutuma tepki
B) Öğrenme coşkusunu tadamayış
C) Bilgiyi özümseyememe
D) Kolaycılığa yönlendirme
E) Duygularını başkalarıyla paylaşamama
24. Hemen hepimiz yazılarımızda, yerli yersiz alıntılar yapmaktan, özellikle sözü, alçak gönüllülükle yabancı ozanlara, çağdaş düşünürlere bırakmaktan fazlasıyla hoşlanıyoruz. Kimi zaman bunu öyle abartıyoruz ki yazar olarak konuyla ilgili ne düşündüğümüz anlaşılmıyor. Ayrıca aynı alıntıların değişik yazarlarca da kullanıldığını görüyoruz. Böylece tekrarın tekrarı bir okuma, zaman kaybına, okuma ediminin yavanlaşmasına yol açıyor. Bu nedenle kendi özgün düşüncemizi dayanaklarıyla işlemeliyiz yazılarımızda. Yüzeysellikten olabildiğince kaçınmalıyız. Kendi düşüncelerimizin de örneğin bir Valéry’ninki, Deleuze’ünki kadar önemli olduğuna inanarak bir öz güven geliştirmeliyiz.
Bu parçada alıntıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A)Yazılarda kullanılırken aslına bağlı kalınmadığına
B)Belirli örneklere sık sık başvurulduğuna
C)Yazarlarda düşünsel sığlığa yol açtığına
D)Okuma zevkini azalttığına
E)Kullanımının, yazarların kendi düşüncelerini önemsemeyişlerinden kaynaklandığına
25. Bazı sanatçılar, yaratıcılıklarını kamçılayan büyülü
I
anları “beyaz an” diye adlandırırmış. Yakalandığı
II
sırada “Sonra devam ederim.” diyerek asla kesinti
III
ye uğratılmaması, ertelenmemesi gerekirmiş bu
anın. Çünkü dönüp bakıldığında yerinde bulunama-
IV
yabilirmiş. Tükeninceye değin hakkının verilmesi
gerekirmiş, her zaman karşılaşılmayan bu beyaz
V
anların.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi fiilimsi değildir?
A) II. B) III. C) IV. D) I. E) V.
26. (I) Rengi uçmuş, sıradan yaşamımızda kendimize bir ziyafet çekmek istediğimiz zaman kitapların kapağını aralarız. (II) Büyük bir açlıkla sayfaları çeviririz. (III) Gözlerimiz sözcükleri iştahla birer birer yerken zamandan ve mekândan kopuveririz. (IV) Başka insanların, başka diyarların görünmez konukları oluveririz. (V) Bu deneyimin ardından yaşadığımız ana geri döndüğümüzde ise ruhumuzda kopan fırtınalar ya şiddetlenir ya da dinginleşir ama her zaman bir şeyler değişir içimizde.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, nesne, belirtili isim tamlamasından oluşmuştur.
B) II. cümlede, durum zarfı kullanılmıştır.
C) III. cümle, bileşik yapılı bir cümledir.
D) IV. cümlede, “görünmez” sözcüğü fiilden sıfat yapım eki almıştır.
E) V cümlede, ilgeç kullanılmıştır.
27. Doğa, bitki örtüsünü ve tüm canlıları nasıl biçimlendiriyorsa benim şiirlerimi de etkilemiş; bir ses, bir renk, bir koku, bir titreşim olarak şiirlerime girmiştir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Ek almamış sözcükler vardır.
B) Bağımlı, sıralı bir cümledir.
C) Yüklem, çatısı bakımından etkendir.
D) İyelik eki almış sözcükler yoktur.
E) Belgisiz sıfat kullanılmıştır.
28. (I) Yatılı olarak okuduğum ortaokul yıllarında, yaz tatillerinde Kozlu’ya, ailemin yanına özlemle dönerdim. (II) O yaşlarda evden yedi-sekiz ay uzakta kalmak kolay değildi. (III) Arkadaşlarımı, okulumu çok seviyordum, bugün de süren dostlukların temeli o yıllarda atılmıştı ama aile özlemi bir başka şeydi. (IV) Evimiz, denizin hemen kıyısındaki bir tepenin yamacındaydı. (V) Dalga sesleri odamda sürekli yankılanırdı ve ben doyamadığım o denizi, dalgaları büyük bir hazla izlerdim. (VI) Hâlâ Kozlu’yu, o evi ve o dalga seslerini, özlemin içimi sızlatan acısıyla anımsarım.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde öğelerin dizilişi “zarf tümleci, nesne, zarf tümleci ve yüklem” biçimindedir?
A) I. B) II. C) III. D) V. E) VI.
29. Usta şairlerin şiir hakkındaki yazılarını okumak, yalnızca onların şiire ilişkin görüşlerini öğrenmemizi, kendi şiirlerini anlamamızı değil, bir devrin şiir anlayışını sorgulamamızı ve yapılan tartışmaları değerlendirebilmemizi de sağlar.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Bağlaç görevinde kullanılmış “de”
B) Sıfatlaştıran -ki
C) Sürerlik fiili
D) Ünlü düşmesi
E) Dönüşlülük zamiri
30. Bir uğultu başlıyor söz dağarcığımda, sözcükler
üşüşüyor zihnime; acılı, ezik, buruk, yorgun, çekingen,
I II III
kırgın, suçlayıcı, küskün…
IV V
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz benzeşmesi vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
31. Top peşinde koşan çocukları, pencereden sarkıp çamaşır asan genç kızları çekinmeden fotoğraflamak mı
I
istiyorsunuz? O zaman Balat vazgeçilmez mekânınızdır. Hele akşamüstü eski semtin dar sokaklarına
II
öyle bir ışık düşerki hayran kalırsınız. Son yıllarda
III
yapılan restorasyon çalışmalarıyla güzelleşen Balat
IV
Kültür Evini de görmeden edemezsiniz.
V
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
32. Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Medet Köyü’nde yaşayan “sırsız seramik” ustasını bu sanatın meraklıları tanır. Usta,
I
derme çatma köy evinde yumurta kabuğu inceliğinde seramikler üretir, bunların üzerine desenler çizer sonra… Bu
II
desenlerin büyüleyiciliği nereden geliyor? Besbelli
III
tarihten süzülmüş türlü hayatlardan… Ya yolu Tavas’a
IV
düşürüp görmeliyiz onları ya da Türkiye’nin çeşitli müzelerini dolaşıp raflara daha dikkatli bakmalıyız.
V
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
33. Eğer o şiirler, o romanlar, o öyküler, o tiyatro yapıtları olmasaydı, söylemek bile fazla, duygularımız daha az bilinecek, bilgilerimiz daha az olacaktı. Çünkü edebiyat, daha iyi duymamızı, daha iyi düşünmemizi sağlar. Daha doğru, daha insanca yaşamamıza yardımcı olur.
Bu parçada, virgülün işlevleriyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisine uygun bir örnek yoktur?
A) Özel olarak vurgulanması gereken bir öğeyi belirtme
B) Ara sözleri ayırma
C) Art arda sıralanan eş görevli sözcük kümelerini ayırma
D) Tırnak içinde verilmeyen aktarma cümlelerini belirtme
E) Sıralı cümleleri birbirinden ayırma
34. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Diplomalarını alacak öğrenciler salona sırayla giriş yaptılar.
B) Müjdeyi vermek için mutfağa, annesinin yanına heyecanla koştu.
C) Konuşmasına başlamadan önce dinleyicilere şöyle bir baktı.
D) Eski öğrencilerin de katıldığı büyük bir toplantı düzenlediler.
E) Yarıyıl tatilinde yapılacak olan Amasra gezisi ertelendi.
35. (I) Çocuklar şiire pek ilgi duymaz; onlar, metinlerde geçen sözcüklerin ve yansıttıkları anlamın büyüsünden çok, anlatılanlara odaklanır. (II) Çocuk şiiri denen bir türün varlığını hep sorgulamışımdır. (III) Çünkü “olay” onlar için neredeyse her şeydir. (IV) Nitekim, çocuklar için yazılmış iyi şiirleri bulup getirmeme, okutup ezberletmeme karşın, benim kızım da bu şiirlerde olayı aradığından iyi bir şiir okuru olamadı henüz. (V) Bu da bize, Borges’in de dediği gibi, şiirin öğretilemeyecek ama duyumsatabilecek bir tür olduğunu gösteriyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
36. (I) Editör, bir yayınevinin olmazsa olmazlarındandır.
(II) Yayımlanacak bir yapıtı düzenlemek, yayıma hazırlamak ve yayımlamak gibi birçok işi ve işlevi var.(III) Yazarın ve eserinin seçilmesinden, nasıl yayımlanacağına değin yayımlama işinin bütün aşamalarını kapsayan zorlu bir iştir bu. (IV) Günümüzde editörlük, yayıncılık alanında kurumsallaşamamış işlerden. (V) Yazarların çoğu, editörün yaptığı işi küçümseyip onu yalnızca bir düzeltmen olarak algılıyor. (VI) Bu yüzden de editörlüğü böyle algılayan birçok yazarın yayımlanan kitaplarında yanlışlardan geçilmiyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
37. (I) İnsan ilişkilerinin öneminin yeterince kavranmamış olması, çocuk gelişimiyle ilgili birtakım sorunları da beraberinde getirdi. (II) Söz gelimi günümüzde, kendi kendine oyun kuramadığı için üretken olamayan, edilgen, çevreye karşı ilgisiz, evlere hapsolmuş çocuklar yetişiyor. (III) Bunların hayal güçleri, erken yaşta tanıştıkları ve hayatlarının doğal bir parçası olan televizyonla ve bilgisayar oyunlarıyla sınırlanmış durumda. (IV) Televizyondaki reklamlar çocukları ticari birer araç olarak görüyor. (V) Kaba kuvveti ve silah kullanmayı özendiren, sanat değeri düşük filmler ve kimi yayınlar yüzünden özellikle çocuklar, çeşitli psikolojik sorunlarla yüz yüze geliyorlar. (VI)
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine düşüncenin akışına göre “Bütün bunlardan daha da önemlisi, bu türden olumsuzluklar tekrar tekrar yaşanıyor.” cümlesi getirilebilir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
38. Sözcükler anlamlı ses birimleridir. Başka bir deyişle nesnelerin ve varlıkların yerini tutan birer göstergedir. Aslında özel adlar dışında hiçbir sözcük, tek bir nesnenin adı değildir. Çünkü bir sözcük, kimi yönleriyle ötekilerden ayrılan, birbirlerine daha çok benzeyen, türdeş birçok nesnenin ortak adıdır. Söz gelimi çiçek sözcüğü belli bir çiçeğin değil, çiçek olma özelliği taşıyan tüm bitkilerin ortak adıdır. Dünyadaki benzer özellikler taşıyan bazı bitkilerin ötekilerden ayrılarak farklı bir küme oluşturduklarının anlaşılmasıyla, “çiçek” sözcüğü o kümenin adı olmuştur.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Abartma B) Tanımlama
C) Örnekleme D) Karşılaştırma
E) Genelleme
39. Yazınsal yaratıcılığın gizi, ana dilde, ana dilin söz değerlerindedir. Buna erişmesi, yazarın, ozanın öncelikle ana dilini, onun söz değerlerini sevmesine bağlıdır. Bu sevgiden yoksunsa kişi, gerçek anlamda yaratıcı olamaz. Büyük bir ozan da yaratıcılığın dilde, sözcüklerde olduğunu söylüyor. Şöyle diyor sözcükler için: “Onların önünde ben diz çökerim, bana kalk deyinceye değin kıpırdamam. Kısaca, değer veririm onlara, arkalarından giderim sözcüklerin, izlerim onları. İşte ben böylesine severim sözcükleri.”
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Değişik cümle türleri kullanılmıştır.
B) Alıntıya yer verilmiştir.
C) Kişileştirmeye başvurulmuştur.
D) İkileme kullanılmıştır.
E) Açıklama yapılmıştır.
40. Şiirlerimde bir dereden söz etmişsem şırıldayan sularda kar kokusu duyumsansın istemişimdir. Kaleiçi’ni anlatmışsam kırlangıçların seslerine yansımış bahar sevinci duyumsansın istemişimdir. Akdeniz’in üstünde parlayan gün ışığı, ardıç kuşları… Her sabah bize ergen güzelliğiyle “Günaydın.” diyen Tahtalı Dağ’ın üstüne yığılmış mor bulutlar… Teleferik yapmak amacıyla dinamitlerle parçalanmış dağın, yok edilmiş endemik bitkilerin kederi… Çam ağaçlarının, bin yıllık sedirlerin denizi yalayıp gelen esintisi dizelerimin üstünden geçsin istemişimdir.
Böyle diyen şairin şiirleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İmgelere başvurduğu
B) Değişik mekânlardan söz ettiği
C) Çağrışımlardan yararlandığı
D) Duyularla algılanan ayrıntılara yer verdiği
E) Üçüncü kişili anlatımla biçimlendirdiği
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
| 1. D | 21. C |
| 2. A | 22. D |
| 3. B | 23. E |
| 4. C | 24. A |
| 5. E | 25. E |
| 6. A | 26. E |
| 7. B | 27. D |
| 8. C | 28. E |
| 9. B | 29. C |
| 10. A | 30. E |
| 11. B | 31. C |
| 12. C | 32. B |
| 13. E | 33. D |
| 14. A | 34. A |
| 15. D | 35. B |
| 16. B | 36. C |
| 17. A | 37. E |
| 18. E | 38. A |
| 19. B | 39. D |
| 20. A | 40. E |
]]>
1. Depremde evde değildik. Eve gelince gördük ki dolaplar, kitaplıklar devrilmiş; binlerce kitap yerlerde. Şimdi o kitaplar ne olacak? “Canını kurtarmışsın, yetmez mi?” demeyin. Kitaplar da insanın canı gibi. Birine bile zarar gelse içimden bir şeyler kopar.
Bu parçada geçen “içinden bir şeyler kopmak” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Birdenbire aşırı heyecana kapılmak
B) Bedensel bir acı duymak
C) Yapabileceği bir şeyi yapamaz hale gelmek
D) İstediği gibi davranamadığı için rahatsız olmak
E) Bir olay karşısında derin bir üzüntü duymak
2. Maviyle yeşilin kucak kucağa olduğu Kanlıca, hep kıpır kıpır, hep hayat dolu ve hep kendi gibi kalmak istiyor.
Bu cümlede geçen “kendi gibi kalmayı istemek” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sahip olduğu özellikleri koruma çabası içinde olmak
B) Önemli bir yer olduğunu kanıtlamaya çabalamak
C) Benzerlerinden farklı olmaya çalışmak
D) En iyi biçimde tanıtılmayı istemek
E) Canlılığını çevresine hissettirmek
3.Bıkmadan, yorulmadan, yılgınlığa düşmeden, sürekli okumalıyız. Okurken bir yandan, daha önce okuduklarımızdan belleğimizde kalan izin üzerini örten tozu, kiri temizlemeli, bir yandan da bu izi derinleştirmeye çalışmalıyız.
Bu parçada geçen “belleğimizde kalan izin üzerini örten tozu kiri temizlemek” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Edinilmiş bilgilerin önemini anlamak
B) Doğruyu yanlıştan ayırmak
C) Gereksiz bilgilerle oyalanmamak
D) Unutulmaya yüz tutmuş bilgileri anımsamak
E) Yeniliklere açık olmaktan kaçınmamak
4. I. Zekânın, pek kolay kavranamayan çok karmaşık bir yapısı vardır.
II. Zekâ, doğuştan getirilen gücün, çevre olanaklarıyla işlenmesi sonucu oluşur.
III. Zekâ ne sadece kalıtsal ne de sadece çevresel etkenlerle açıklanabilir.
IV.Önce zekâyı tanımlamak, sonra da bu tanıma uygun bir ölçme aracı geliştirmek gerekir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B)l. ve lV. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
5. I. Yapılan her yanlış, daha iyi bir sistem oluşturmak için bir fırsattır.
II.Yaptıklarının bilincinde olmayanlar, yanlışlarını sürekli yinelerler.
III.Hiç yanlış yapılmaması, her şeyin kusursuz olduğu anlamına gelmez.
IV.Doğruya ulaşabilmek için yapılan yanlışlardan ders almasını bilmek gerekir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B)l. ve IV. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
6. (I) Öykülerimdeki biçimsel ve içeriksel yenilikler salt kendi çabalarımın ürünü değildir. (II) Onları oluştururken öyküyü öykü yapan bütün geleneklerden ve yeniliklerden yararlanmaya çalışıyorum. (III) Olay, konu,karakter, tip, durum, kesit, diyalog… (IV) Öyküyü oluşturan bütün öğeler eşit ölçülerde girmeli öyküye diye düşünüyorum. (V) Öykünün ağırlık merkezini yaymaya çalışarak bunlardan birinin, ötekinin önüne çıkmasını engellemek istiyorum.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) IV. ve V.
7. Şiir öylesine bir dilsel düzenlemedir ki sözcüklerinden biri çıkarılır ya da birinin yeri değiştirilirse şiirin tüm büyüsü bozulur.
Bu cümlede anlatılmak istenenle aşağıdakilerden hangisi arasında anlamca yakınlık yoktur?
A) Şiirde her sözcük, bulunduğu yerde güzeldir.
B) Sözcük, şiirin en önemli öğesidir.
C) Şiirde dil, kendine özgü bir biçimde kullanılır.
D) Şiirin dili, seçilen imgelerin çeşitliliğiyle zenginleşir.
E) Şiirin güzelliği, sözcüklerin birbiriyle uyumundan gelir.
8. (I) İhtiyar Adam ve Deniz. Ernest Hemingway’a Nobel Ödülü kazandıran romanlarından biri. (II) Psikolojik yanı ağır basan ve sinemaya uyarlanması neredeyse olanaksız görünen bu roman, ünlü bir yönetmence sinemaya uyarlanmış. (III) Filmde, balıkçılıkla geçinen ihtiyar bir adamın yaşamı, ilgi çekici bir biçimde anlatılmış. (IV) Uzun süredir balık yakalayamayan ihtiyar adamın, son kez şansını denediğinde büyük bir balık avlaması ve onu karaya çıkarmak için gösterdiği insanüstü çaba izleyiciyi oldukça etkiliyor. (V) İhtiyar Adam ve Deniz, izlenmeye değer en iyi filmlerden biri.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde öznellik yoktur?
A)l. B) II. C)lll. D) IV. E) V.
9. (I) Toroslar, Çukurova’nın bereketli topraklarını İç Anadolu’nun bozkırından ayırır. (II) Çukurova’yı at nalı biçiminde kuşatmış bir duvardır sanki. (III) Ovadan bakılınca çelikten dev bir testere ağzını andıran tepeler, yaz kış ışıl ısıldır. (IV) Toroslar öylesine sarp ve yüksektir ki kolay kolay geçilmez. (V) Tren bile Toroslar’ı geçerken tünelin birinden çıkıp ötekine girer.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde benzetme yapılmıştır?
A) I. ve II. B) I ve III C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) IV. ve V.
10. (I) Anadoluhisarı’nın bulunduğu bölgenin tarihi, eskiye dayanıyor. (II) Kaynaklara göre, Anadoluhisarı, Boğaz’dan geçişleri kontrol etmek amacıyla Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmış. (III) Yapılırken kullanılan malzemeler arasında, Bizans yapılarından alınmış taşlar da var. (IV) Bu durum, burada eski bir Zeus Tapınağı’nın bulunduğu yolundaki düşünceleri daha da güçlendiriyor. (V) Boğaz’ın en dar yerinde, Göksu Deresi kıyısında bulunan bu bölgenin, bugün olduğu gibi, Osmanlı öncesinde de yerleşim alanı olarak kullanıldığı çeşitli kaynaklarda belirtiliyor.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilenler “tahmin” niteliği taşımaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E)V.
11. (I) Günlük yaşamımızda renklerin önemli bir rolü vardır. (II) Bu nedenle renklerle ilgili pek çok bilimsel çalışma yapılmıştır, (lll) Yapılan araştırmalar göstermiştir ki soluk alışımız, kan basıncımız, renklere bağlı olarak değişebilmektedir. (IV) Renklerden açık mavi, gevşetici ve rahatlatıcı; koyu mavi, uyarıcıdır. (V) Bu da renklerin etki gücünün birbirinden farklı olduğunu göstermektedir. (VI) Bu gerçeği göz önünde bulunduran içmimarlar, ev içi ışık düzenlemelerinde renk öğesine özel bir önem verirler.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisi, kendinden önceki cümlede belirtilen yargıyı örneklendirmektedir?
A) II. B)lll. C)IV. D)V. E) VI.
12. (I) Günü gününe pek uymaz bu kentin. (II) Bir bakarsın, yaz ortasında buz kesmişsin; bir bakarsın, kasım ortasında ceket fazla gelmiş, (lll) Geçen eylül ayının son günü kente yağmur yağarken, kentin sırtını dayadığı dağa kar yağıyordu. (IV) Ertesi gün ise mayıs sonu güneşine benzeyen, pırıl pırıl bir hava… (V) Neredeyse tüm ekim ayı, böyle geçti. (VI) Oysa daha güneyimizdeki bir başka kente çoktan kış gelmişti.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisi kendinden önceki cümlenin açıklaması durumundadır?
A) II. B)lll. C)IV. D)V. E) VI.
13. (I) Türk yazınının önemli yapıtlarından olan Dede Korkut öyküleri yeniden okumada buluştu, (Il) Öykülerin dili. özüne dokunulmadan sadeleştirildi. (III) Dede Korkut öykülerinin üslubu ve dili. her şeyden önce, 13.-14. yüzyıllarda konuşulan Oğuz Türkçesi’ne dayanmaktadır. (IV) Bu öykülerde Türkçenin yüzlerce yıl önceki güzelliğini ve şiirselliğini tadacak, kendi dil evreninizin sınırlarını genişleteceksiniz. (V) Bu güzel öyküleri okudukça, Türk dünyasının görkemli ve zevkli serüvenlerini tanıyacak; kültürümüzün zenginliğiyle övüneceksiniz.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, söz konusu öykülerin okurlara sağlayacağı yararlardan söz edilmiştir?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) III. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
14. (I) Karagöz’ün yaşamımızdaki yeri için: “Bitti.” deniyor. (II) Bu doğru değil, (lll) Karagöz, 14. yüzyıldan beri kendini sürekli yenileyerek bugünlere gelmiştir. (IV) Onda, edebiyat, müzik kısaca güzel sanatlar adına ne biliyorsak, hepsi vardır. (V) Dini bakımdan bakarsanız, tasavvuf vardır onda. (VI) Böyle bir sanatı nasıl yok etmeye çalışırız?
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, I. cümlede belirtilene karşı çıkışın gerekçelerine yer verilmiştir?
A) II., III., IV. B) II., IV., V. C) lll., IV., V.
D) lll., V., VI. E) IV., V., VI.
15. Bir öykünün, yer aldığı kitaba adını verebilmesi için kitaptaki öteki öyküler arasında seçkinlik kazanması gerekir. (I) Okuduğum son öykü de bu türden. (II) Olay yine parçalı, kişilerin ağzından tek tek anlatılıyor, (lll) Her anlatıcı konunun bir yönünü tamamlıyor. (IV) Kişiler öylesine doğal, içten konuşturuluyor ki hemen her kişi benliğinize girerek sizi zenginleştiriyor. (V)
Düşüncenin akışına göre, “Böylece siz de öykünün bir parçası oluyorsunuz;’ cümlesinin yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden hangisine getirilmesi uygun olur?
A) I. B)ll. C) lll. D) IV. E)V.
16. Dünyada neler olup bittiğini böylesine iyi bilen(,) okuma (,)
I II
çalışma gücü yüksek (,) oldukça bilgili bu genç(,) insanın
III IV
kullandığı sözcüklere (,) alışık olmadığımız yeni anlamlar
V
kattığını görüyorum.
Yukarıdaki cümlede, numaralanmış virgüllerden (.) hangisinin yeri değiştirilirse anlam karışıklığı giderilmiş olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E)V.
17. Anıları yazmanın belli bir çağı var mıdır ( ) Genellikle yaşlılık dönemi gösterilir bu çağ için ( ) Çünkü yaşlılığın bir belirtisi de kişinin gözlerini geleceğe değil, geçmişe çevirmiş olmasıdır. Bir yazarın ( ) “Gençler umutlarla, yaşlılar anılana yaşar.” sözü de bu görüşü destekler ( )
Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A)(?)(…)(!)(.) B) (?)(.) (:) (.)
C) (!)(.) (;)(…) D) (…)(…)(;) (.)
E) (?)(!) (.)(…)
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Art arda yaşadığımız sıkıntılar, doğruyla yanlışı ayırtetmemizi sağladı.
B) Onu gördükten sonra kendi durumuna şükretti.
C)”O ana kadar sesimi çıkarmadım, sabrettim; ama daha fazla dayanamadım.” dedi.
D)Azmetti; karşılaştığı bütün engelleri yenerek amacına ulaştı.
E) Böylesine güzel bir günde bana hayatı zehretti.
19. I. Teyzelerin dün sinemaya gittiler.
II. Çiçeklerine yazın bolca su vermelisin.
III. Kalemlerini başka kutuya yerleştirdi.
IV. Ceketlerimizi dolaba astım.
V. Evleri bize çok yakındır.
Yukarıdaki cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözcüklerin aldığı ekler, onlara hem ikinci, hem de üçüncü tekil kişiye ait olma anlamı katmıştır?
A) I. ve II. B)l. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
20. Türemiş sıfatlar, adlarla fiillerin kök ya da gövdelerine yapım ekleri getirilerek oluşturulur.
Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde bu yolla yapılmış bir sıfat vardır?
A) Güneş balçıkla sıvanmaz.
B) Korkunun ecele faydası yoktur.
C) Her ağacın meyvesi olmaz.
D) Mızrak çuvala sığmaz.
E) İşleyen demir pas tutmaz.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru özneyi buldurmaya yöneliktir?
A) Beni mi aradılar?
B) Aşağı mı ineceğiz?
C) Dün mü geldiniz?
D) Yağmur mu yağıyor?
E) Çok mu yoruldun?
22. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, öğelerinin sayısı bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Altmış yıllık arkadaşımdı.
B) Sabırlı ve titiz bir araştırmacıydı.
C) Bütün gün kitaplarıyla baş başaydı.
D) Seçkin bilim adamlarımızdan biriydi.
E) Herkesi duygulandıran, soylu bir davranıştı.
23. Yeniden baktım “Başaklar tablosuna. Belli ki rüzgâr var, başaklar eğilmiş. Başakların kimisi yanındakine yaslanmış, kimisi baş başa vermiş. Kırılacak gibi büküleni de usulca eğileni de var. Dimdik duran başak görünmüyor hiç.
Bu parçada aşağıdaki cümle türlerinden hangisi yoktur?
A) Ad (isim) cümlesi B) Eksiltili cümle
C) Sıralı cümle D) Bileşik cümle
E) Basit cümle
24. Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?
A) “çok” sözcükleri atılmalı
B) “durgun” yerine “az” sözcüğü getirilmeli
C) “olduğu için” yerine “olduğundan” sözcüğü getirilmeli
D) “satışlar yerine “alışveriş” sözcüğü getirilmeli
E) “pahalı” yerine “yüksek” sözcüğü getirilmeli
25. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Bu konuda nasıl bir çalışma yapılması gerektiği uzmanlarca tartışılacak.
B)Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu, suçluların cezalandırılmasını istedi.
C)Yeni binaların ne zaman hizmete açılacağını, basın aracılığıyla duyuracaklarını belirtti.
D)Sorunlara sağduyuyla yaklaşmanın, onların çözümünü kolaylaştıracağı sonucuna varıldı.
E)Bölgede, kış mevsiminin uzun sürmesi nedeniyle alınması gerekli önlemler yetkililere bildirildi.
26. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Ozan, 1940 yıllarında yeni şiirimizin başta gelen adlarından biriydi.
B)O,1946 yılında düzenlenen bir yarışmada birinci olmuştu.
C)Aradan yıllar geçmesine karşın şiir anlayışında bir değişiklik olmadı.
D)Onun ilgi çekici yanlarından biri de konuları abartarak anlatmasıdır.
E)Toplumsal ve bireysel olaylara, yan tutmadan bakar.
27. Yaptıklarını kendi ağzıyla itiraf etti.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Yüklemin III tekil kişili olmasından
B) Nesnenin çoğul eki almasından
C) Gereksiz söz kullanılmasından
D) Yüklemin di’li geçmiş zamanlı olmasından
E) Nesnenin yanlış yerde kullanılmasından
28. O kurumda eğitim görmüş herkes, saygılı, hoşgörülü ve esnek olmak gibi çok önemli erdemler kazanmışlardır.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Gereksiz yere sıfat kullanılmasından
B) Gereksiz yere bağlaç kullanılmasından
C) Yükleme ekfiil getirilmesinden
D) Öznenin sözcük öbeği olmasından
E) Özne-yüklem uyuşmazlığından
29. Aşağıdakilerin hangisinde verilen dizelerde düşsel öğeler yoktur?
A) Bir tren gelir her gün bu saatte
Aralıksız öter düdüğü
B) Yağmur ana, yeşil yünden
Örmüş tarlanın hırkasını
C) Bir rüzgâr esiyor dağlardan ovaya doğru
Okşayarak ağaçları, otları
D) Tanı beni, her mektupta yumak yumak
Rüzgârla pullayıp gönderdiğim bulut
E) Sesin gömlek yerine asılı balkonumda
Her zaman yıkanmış, her zaman ıslak
30. Eylülde Kaçkarlar’ın çevresinde “kestane karası fırtınası” gelip çatar. Kestanelerin dökülme zamanıdır artık. Yöre insanı için kestanenin hem meyvesi, hem de kerestesi çok değerlidir. Çünkü evlerin özellikle dış cephesi bu ağaçtan yapılır. Rüzgârlar vadilerde uğuldamaya, yapraklar dökülmeye başlamıştır bugünlerde. Karın habercisi olan “karakuş” birazdan pencerenin pervazına tüner. Derinden kurt sesleri gelir. Orman tüm yaşamıyla hazırdır uzun ve beyaz kışa.
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?
A) Karşılaştırma, tanımlama, öyküleme
B) Açıklama, öyküleme, betimleme
C) Tartışma, karşılaştırma, öyküleme
D) Tanımlama, örnek gösterme, betimleme
E) Açıklama, tartışma, örnek gösterme
31. Japongülleri, her sabah yüzlerce çiçekle ala boyanırdı. Dil büyüklüğünde beş yapraktan oluşan çiçeklerin tomurcukları sabahları hızla açılır, akşamları aynı hızla kapanırdı. Solan çiçekler, bir sonraki gün ağacın altındaki toprağa kızılımsı bir ölüm damgası vururdu. Bu hızlı değişim, beni hüzünlendirir, içimi karartırdı.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Söz sanatlarına başvurma
B) Gözlem gücünden yararlanma
C) Olayları oluş sırasına göre anlatma
D) Deyimlere başvurarak anlatımı güçlendirme
E) Söylenenleri, örneklerle zenginleştirme
32. (I) Rize’nin Pazar ilçesinde, Verçenik Yaylası’na gidecek minibüse bindiğimizde, uzun süren otobüs yolculuğunun yorgunluğunu unutmuştuk. (II) Yaklaşık beş saat süren minibüs yolculuğundan sonra, kararlaştırılan buluşma noktasına ulaştık. (III) Oradakilerle hoşbeşten sonra çadırları kurduk; sırt çantalarımızı boşalttık. (IV) İlk günler için getirilen taze yiyeceklerle, hemen küçük bir ziyafet sofrası kurduk kendimize. (V) Geceleri fark ettik ki gökyüzü burada her zaman yıldızlarla doluydu. (VI) Hemen her gece yıldızlara bakarak düşler kuruyorduk.
Yukarıdaki parça iki paragrafa bölünmek istense, ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uygun olur?
A) II. B) III. C)IV. D)V. E) VI.
33. (I) Umarım siz benden çok daha fazla yaşarsınız; ama bu yaşlara gelince insanda yaşlılığın farklı bir etkisi oluyor. (II) Yeni bir işe başlarken endişeleniyorsunuz, bitirebilir miyim diye. (III) İtiraf edeyim ki “Köleler ve Tutkulara başlarken bu endişeyi yaşadım. (IV) Romanda her konu, yazılış süresini kendi belirliyor. (V) Hiçbir kitabımın üzerinde bu kadar yoğun çalıştığımı söyleyemem. (VI) Tam bir ağır işçi gibi sabah 8.30’dan akşam 20.00’ye kadar… (VII) Böylesine yoğun çalışmama karşın, kitabı tamamlamam iki yılımı aldı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C)IV. D)V. E) VI.
34. Savaşa gidecek askerlerin omzunda gördüğümüz torbalara benzer bir torba da bizim evde hazırlandı. Gerçi babam daha askere çağrılmamıştı; ama çağrılacağı günün pek uzak olmadığını hepimiz biliyorduk. Bu nedenle annem ona, dikişteki bütün becerisini göstererek, kaba patiskadan bir torba dikti. Sanırım dikerken kendi kalbini de içine koydu. Çünkü babam aramızdan ayrıldıktan sonra, annemin bir kalp taşıdığını gösteren bütün izler kalkmıştı ortadan.
Bu parçada sözü edilen anneyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Çevresindekilerden hiçbir destek görmüyor.
B) Eşinin gidişinden sonra acıma ve sevme duygularını yitiriyor.
C) Çocuklarıyla birlikte geçim sıkıntısına düşüyor.
D) Savaşın, çocuklarının iç dünyasını etkileyeceğine inanıyor.
E) Savaşa karşı büyük bir öfke duyuyor.
35. Lisede öğrenciyken, elli yaşında biri ölünce, eh zamanı gelmiş de ölmüş, diye düşünürdüm. Altmışında biri ölmüşse sanki ölümü biraz gecikmiş gibi gelirdi bana. Hele yetmişindekiler… Yalnızca yirmi, otuz yaşlarında ölenlere acırdım. Bu acımasızlığım, hainliğimden gelmiyordu; öyleyse neden?
Bu parçanın son cümlesindeki sorunun yanıtı aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A)Ömre yönelik değerlendirmelerin yaşla birlikte değişmesinden
B)Olgun insanın, kimsenin kötülüğünü istememesinden
C)İnsanların giderek daha merhametli olmasından
D)İnsanın, yaşlanınca doğruları yanlışlardan daha iyi ayırabilmesinden
E)Yaşlandıkça düşünceleri değiştirmenin zorlaşmasından
36. İster olay öyküsü olsun, isterse durum öyküsü; benim öyküm, okunduktan sonra belleklerden uçup gitmemeli. Konusuyla, özüyle, diliyle, biçimsel ustalıklarıyla okuru kuşatmalı. Kişi, öyküyü okuyup bitirdikten sonra değişmeli. Yıllar sonra o öykünün anımsanan, insanı etkileyen bir yanı bulunmalı. Sait Faik’in “Hişt Hişt” adlı öyküsü, lirizmi ve şiirselliğiyle, Sabahattin Ali’nin “Değirmen” adlı öyküsü iletisiyle böyle değil mi?
Böyle diyen bir kişiye göre öykünün temel niteliği nedir?
A) Ünlü öykücülerin yazdıklarını düşündürmesi
B) Belirli bir olay ya da durumdan yola çıkması
C) Bilinen, somut gerçeklere dayanması
D) Okurları, unutamayacakları biçimde etkilemesi
E) Çelişkilere dayalı bir yapısının olması
37. Anadili öğretimini Türkçe’nin söz değerlerine dayandırmak gerekir. Yıldız yerine “star”, gösteri yerine “şov” gibi yabancı sözcükleri kullanır; sürekli olarak, anlamını bilmediğimiz Arapça sözcükleri yinelersek çocukların söz dağarcığı karmaşık bir hal alır. Bundan da öte sözcükler açık ve aydınlık bir anlam kazanamaz. Çocuklarımız arasından sanatçıların, bilim adamlarının çıkmasını daha başlangıçta engellemiş oluruz. Çünkü bilgin ya da sanatçı, bulgu ve yargılarını, gözlem ve deneyimlerini, anadilinin kavramları üzerine kurar. Kavramlar açısından duruluk kazanmamış bir zihin, açık seçik düşünemeyeceğinden, bir buluş ya da yapıt ortaya koyamaz.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Söz dağarcığının konuşma gücünü etkilediği
B) Dil eğitiminin toplumsal gelişme açısından önemli olduğu
C) Yaratıcılığın önkoşulunun yüksek düzeyde bir eğitim görmek olduğu
D) Kimi sözcüklerin anlamda bulanıklığa yol açtığı
E) Anadilini iyi bilmemenin yaratıcılığı engellediği
38. Genel anlamda insan düşüncesinin ürettiği değerlerin tümünü iki ana kümeye ayırabiliriz. Bunlardan ilki maddi kültürdür. Maddi kültür, insanoğlunun doğaya egemen olmak için yaptığı tüm araç ve gereçler ile bunları kullanma bilgisidir. İkincisi ise yaşamı düzenlemek, zenginleştirmek, korumak için konulmuş kurallar dizgesi olan manevi kültürdür. Bu iki kültür, birbirinden ayrılmamalıdır. Böyle bir yaklaşım, kültürü daha anlamlı ve yararlı kılar.
Bu parçada kültürle ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir bütün olarak ele alınması gerektiği
B) Kişiden kişiye değişen boyutlarının olduğu
C) Toplumsal değerlerin önemli bir yer tuttuğu
D) Kişiliklerin oluşumunda etkili olduğu
E) Toplumsal yaşayışı belirlediği
39. Ozanları, yaşadıklarını, duyduklarını yazan kişiler diye tanımlamak yanlıştır. Sözgelimi Cahit Sıtkı, yaşadıklarını, duyduklarını yazan bir ozan olarak bilinir. Oysa ölüm acısını tatmamış, yaşamamıştır. Bununla birlikte, sık sık ölümden duyulan acıyı işlemiştir. Onunla yıllarca arkadaşlık yaptım. Bir gün bile ölüm sözcüğünü işitmedim ondan. Ölmüş bir sevdiği de yoktu yanılmıyorsam. Ölüm yalnızca bir temaydı onun için.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her ozanın şiiri, belirli konuları içerir.
B) Ozanların, şiirleriyle yaşantıları arasında ilişki olmayabilir.
C) Her ozanın, şiir evreni aynı zenginlikte değildir.
D) Şiirin etki gücü, okuyucuyu duygulandırmasıyla ölçülür.
E) Hiçbir ozan, duygulanmadan şiirini oluşturamaz.
40. İnsanın doğayla savaşımında korkunun rolü yadsınamaz. Önemli olan, bu insanca duyguyu iyi değerlendirebilmektir. Nasıl ki kullanılması bilinmeyen bir silah bazen gen tepip büyük zararlara yol açabiliyorsa, korku da denetim altında tutulmayıp kendi başına bırakılırsa sonuç hiç kimse için iyi olmaz. Korkalım; ama neden, niçin korktuğumuzu bilelim. Korkuya yenilme kaygısının tutsağı olmayalım.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Korkuyla birlikte yaşamayı öğrenelim.
B) Korkudan, uygun biçimde yararlanmaya çalışalım.
C) Korkunun, toplumu değişik yönlerden etkilediğini unutmayalım.
D) Korkuyu bir engel değil, bir araç olarak görelim.
E) Korkumuzun nedenini öğrenip ona göre davranalım.
41. Hayır. Sanatçı, sanatçıdır. İşini doğru yapan, ne yapmak istediğini iyi bilen bin, her ortamda saygı görüyor. Türkiye’de de, dünyanın her yerinden de. Kadın ya da erkek, fark etmiyor.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olamaz?
A) Yurtdışında sanatçı olarak yaşamanın zorlukları var mıdır?
B) Kadın yönetmen olmak güçlük doğurur mu?
C)Yurtiçinde sanatçı olmakla yurtdışında sanatçı olmanın farkları var mıdır?
D) Sanatçı olarak ilgi görmek koşullara göre değişir mi?
E) Saygı gören bir sanatçı olmak için bazı niteliklere sahip olmak gerekiyor mu?
42. Ödüllerin, her şeyden önce, genç yazarların tanınmasında, geniş kitlelere ulaşmasında çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Elli yıl öncesine kadar Türkiye’de edebiyat ödülü yoktu. Bugün ise çok sayıda, belki de gereğinden çok ödül var. Ödüllerin sayıca artması onlara verilen önemi azaltıyor. Ayrıca bu ödüllerin bir bölümü tek bir yazınsal türe özgü. Oysa bütün türleri kapsayan ve her yıl düzenli olarak verilen ödüller edebiyat dünyasında daha büyük önem taşıyor. Ödülün değerini bulmasını sağlayan en önemli öğe de seçici kurulunun aynı kalması. Böylece, yapılan değerlendirmeyle ilgili bir ölçüt, ortak bir beğeni oluşuyor.
Bu parçada ödüllerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Niçin önemli olduğuna
B) Kimilerinin belirli sınırlar içinde kaldığına
C) Sayısı çoğaldıkça önemini yitirdiğine
D) Yazarlara maddi destek sağlama işlevi olduğuna
E) Yerleşmiş olanların önem taşıdığına
43. Yetkin insan, bilgilenme, bilinçlenme yoluyla aydınlanmanın ışığından geçmiş insandır. Soran, sorgulayan, aydınlığı arayan bir kişiliği vardır onun. Bu tür bir kişilik kumaşının dokunduğu tezgâhın bir adı da eleştirel okumadır. Eleştirel okuma kişiyi bilinçlendirir. Bu yolla bilinçlenmiş kişinin nitelikleri arasında ise okuduklarını yargılama ve onlardan kendine özgü sonuçlar çıkarma başta gelir.
Bu parçada, eleştirel okumanın hangi yönü üzerinde durulmamıştır?
A) Yaradı bir okuma yöntemi olduğu
B) Yol gösterici bir işlevinin bulunduğu
C) Okullarda kazandırılması gerekli bir beceri olduğu
D) Yorumlama gücünü geliştirdiği
E) Kişiye, değerlendirme yetisi kazandırdığı
44. Sahnenin tozunu ilk yuttuğunda çocuk denecek yaşlardaydı ve o günden bu yana inmedi sahneden. Oyunculuk dışında oyun yazarlığı, yönetmenlik, çevirmenlik gibi uğraşlarla da ilgilendi. Tiyatro dünyamızın en kıdemlilerinden, en renkli kişiliklerinden biri olan, seyircisiyle müthiş bir iletişim kurabilen bu yetenekli sanatçının ilgi alanı tiyatroyla da sınırlı kalmıyor. Güncel konular üzerine yazdığı yazılarıyla, düşüncelerini, eleştirilerini okurlarla paylaşıyor. O, aynı zamanda bir konuşma, bir anlatım ustası; anlatanla dinleyeni, oyuncuyla seyirciyi bir araya getiren bir usta.
Bu parçaya göre söz konusu sanatçıyla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?
A) Okuru incitici konuları işlemekten kaçınır.
B) İzleyicisini etkiler, onlarla bütünleşir.
C) Dilin olanaklarından çok iyi yararlanır.
D) Oyunculuk dışındaki işlerle de ilgilenir.
E) Mesleğinde çok başarılıdır.
45. Yazar, dili, ses, biçim, anlam özellikleriyle iyi bilen ve kullanan kişidir. Bu anlamda dile yeni kavramlar, kalıplar, sözcükler kazandırabilir. Gerçekte hiçbir yazar, bakalım bu romandan, bu öykü ya da şiirden dilciler kaç kural çıkaracak, diye yazmaz. Yazamaz; ama yazdıklarıyla dile yeni sözcükler katar. Dili işlerken yalnızca dilciye değil, edebiyat tarihçisine, toplumbilimcilere, başka araştırmacılara da malzeme yaratır.
Bu parçadan, yazarlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Dilin söz varlığını geliştirdikleri
B) Dilin anlatım olanaklarını genişlettikleri
C) Yapıtlarıyla, yeni çalışmalara olanak hazırladıkları
D) Dil konusunda, geniş bir bilgiye sahip oldukları
E) Dile kazandırdıklarıma kalıcı olmaya çalıştıkları
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. E 2. A 3. D 4. C 5. B 6. E 7. D 8. A 9. C 10. D
|
11. C 12. A 13. E 14. C 15. E 16. D 17. B 18. A 19. C 20. E |
21. D 22. C 23. B 24. E 25. B 26. A 27. C 28. E 29. A 30. B
|
31. E 32. D 33. C 34. B 35. A 36. D 37. E 38. A 39. B 40. C
|
41. E 42. D 43. C 44. A 45. E
|
]]>
1. Zaman zaman anılarla yaşamak güzeldir: eğer bu anılar yaşanılan günü renklendiriyorsa bir başka mutluluk verir insana.
Bu cümlede geçen “anıların yaşanılan günü renklendirmesi’ sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eski günlere özlem duyulması
B) Dünün yargılanıp değerlendirilmesi
C) Geçmişin, içinde bulunulan zamanı güzelleştirmesi
D) Yaşananların, karşılaşılan güçlükleri yenmede etkili olması
E) Eski günlerin daha anlamlı olduğunun düşünülmesi
2. Bu şairimiz, sanat yaşamında gelmiş geçmiş, eski yeni bütün şiir akımlarından, biçim denemelerinden, tekniklerden ustaca yararlanmasını bilmişti. Yararlandığı kaynaklardan aldığı imgeleri, kendi şiir tezgâhında yeniden dokumuş; onlara, kendi boyasını vurmuştu.
Bu parçada geçen “yararlandığı kaynaklardan aldığı imgeleri, kendi şiir tezgâhında yeniden dokuyarak onlara, kendi boyasını vurmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Okurun dünyasını düşünsel ve sanatsal yönden zenginleştirmek
B)Bugüne değin yazdıklarıyla yetinmeyip sürekli yenilikler aramak
C)Kimi yapıtlardaki eksiklikleri, kendi yapıtlarında gidermeye çalışmak
D) Okurların, yapıtlardan daha çok tat almalarını sağlamak
E)Başkalarından aldıklarını, kişisel ve özgün bir biçime dönüştürmek
3. O, unutulmuş yazarları hatırlatmayı, onların yapıtlarını yeniden gün ışığına çıkarmayı değil, günümüz yapıtlarını, birer birer, okurlara tanıtmayı amaçlamıştı.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?
A)Yapıtları değerlendirirken, geçmişin ürünlerini bugüne taşıma yerine, yeni yazılmış olanları ele almayı isterdi.
B)Geçmişte ortaya konan yapıtların öneminden değil, bugün nitelikli yapıtların nasıl oluşturulacağından söz ederdi.
C)Yıllar sonra yapıtların değil, ancak yazarların anımsanabileceğini düşünürdü.
D)Yıllar önce ortaya konmuş ürünlerin, bugün için büyük bir değer taşımadığına inanırdı.
E)Bugün ortaya konan yapıtların da bir süre sonra eskiyeceğinin unutulmaması gerektiğini belirtirdi.
4. I. Yapıtlarını sık sık okuduğumuz bir şairin dilini, sözcüklere yüklediği yeni anlamları çabuk kavrayabiliriz.
II. Kendilerinden önceki şairlerden etkilenmeyenler, sürekli biçim ve içerik arayışı içinde olan şairlerdir.
III. Kimi şairler zaman geçtikçe şiirlerinde, hep aynı düşüncelere ve hayallere yer verirler.
IV. Sürekli aynı düşünceyi işleyen şairlerin şiirlerini anlamak daha kolaydır.
V. Bir süre sonra özgünlüklerini yitirerek kalıplaşan şairlerde vardır.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
5. İnsan, bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için değil, onları belli biçimde söylemeyi seçtiği için “yazar”dır.
Bu cümle aşağıdakilerden hangisine anlamca en yakındır?
A) İnsanların, düşüncelerini söyleyiş biçimiyle söz dağarcığı arasında ilişki vardır.
B) Bir yazarın neyi söylediğinden çok, nasıl söylediği önemlidir.
C)İnsanın, söyleyeceklerini seçerken çok özenli davranması gerekir.
D)Bir yazının okuyucu üzerindeki etkisi, onun anlatım biçimine göre değişir.
E)Bir yazar, düşüncelerini sınırlamadan, özgürce yazmalıdır.
6. Bir yazarın çocukluğu, o yazarın banka hesabıdır.
Bu cümlede öne sürülen görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A)Yazarın sanatsal yaratıları, çocukluk anılarıyla, çocuklukta yaşadıklarıyla beslenir.
B)Yazarların çocukluktaki birikimleri, yaşlılık döneminde anlam kazanır.
C)Mutlu bir çocukluk dönemi geçirenler sonraki yıllarda yazar olabilir.
D)Her yazar çocukluğunda, farkında olmadan, yazarlığa hazırlık dönemi yaşamıştır.
E)Bir kimsenin yazar olmasında ilk adım, çocukluğunu anlatmasıdır.
7. (I) Türkçe öğretmenimiz, sınıfa girdiği ilk gün bize yaşamöyküsünün ne olduğunu anlatıp kendi yaşamöykümüzü yazmamızı söylemişti. (II) O zaman, bu çalışmanın gerekçesini anlayamamıştım. (III) Bugün, ben de öğretmen olduktan sonra, düşünüyorum da bu çalışma, öğretmen ile öğrenci arasında kurulabilecek güçlü bir iletişimin başlangıcı olabilir. (IV) Ayrıca öğrencilerin, kendilerini tanımalarını sağlayabilir. (V) Keşke tüm öğretmenler bu tür çalışmalarla öğrencilerini, iç dünyalarıyla hesaplaşmaya yönlendirse. kendilerini tanıma konusunda cesaretlendirse.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “dilek’ söz konusudur?
A)l. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Bu yapıt, romantik romanın bütün özelliklerini taşımaktadır. (II) Romandaki olaylar bilinçli olarak seçilmemiştir. (III) Romancı, olayları istediği biçimde geliştirmek için rastlantılardan büyük ölçüde yararlanmıştır. (IV) Olayları öyküleyişteki neden-sonuç kopukluğuna karşın, kişilerin konuşmalarını yansıtmadaki başarısı romanın en güçlü yanlarından biridir. (V) Kişiler, kültür düzeylerine uygun biçimde konuşturulmuş-tur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde, sözü edilen yapıtın “hem olumlu hem de olumsuz” yönleri bir arada verilmiştir?
A)l. B) II. C)lll. D) IV. E) V.
9. (I) Bir öykü ustası olarak girdi edebiyat dünyasına. (II) Öykülerinde de romanlarında da hiçbir zaman kolaya kaçmadı. (III) Bunda, sanata duyduğu sorumluluk kadar okuruna duyduğu saygının da payı vardır. (IV) Yapıtlarının hepsinde sanatsal ve kültürel gelişmeyi besleyici öğeler, ayrıca, okuru, düşünmeye yönelten özgür önermeler görülür. (V) Bu usta, biçimsel yeniliklere açılmaktan hoşlanır ve bunları dener. (VI) Basmakalıp reçetelerden, alışılmış neden-sonuç ilişkileriyle oluşturulan yapay anlatımlardan kaçınır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde, II. cümledeki davranışın nedeni açıklanmaktadır?
A)l. B)lll. C)IV. D)V. E) VI.
10. (I) Eleştirmenler, şiirlerinin kolay kolay anlaşılmayan, kapalı bir yapısı olduğunu söyler. (II) Oysa onun yaşam serüvenini bir ölçüde biliyorsanız o şiirler, sizin için hiç de kapalı bir nitelik taşımaz. (III) Onlarda toplumsal baskılar altında ezilen insanların sıkıntılarını, bilinçaltı dünyalarını bütün yönleriyle bulabilirsiniz. (IV) Bunları yansıtan imgeler, yoğun anlamlar içerir. (V) Bu durum, şiirlerini her okuyuşunuzda onların başka bir yanının ayrımına varmanızı sağlar.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden, “şiirlerinde, şairin yaşantısından izler bulunduğu” anlaşılmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Aşağıdaki yargılardan hangisi kişisel düşünce içermemektedir?
A)Bu kitap, duyguları etkileyen betimlemelerden uzak. günlük konuşma dilinin inceliklerini içinde barındıran bir dille yazıldığı için her yaştaki okurun beğenisini kazanıyor.
B)Yazar, bu kitabıyla engin bir birikimi yapıtlaştırarak okura farklı bir dünyanın kapılarını açıyor.
C)Geçen yıl yitirdiğimiz romancımız adına düzenlenen yarışmada bu yazar, ilk romanıyla ödül aldı.
D)Bu yazar, gücünü çekici anlatımından ve ilginç olaylardan alan genellikle şaşırtıcı sonuçlarla biten öyküleriyle tanınmıştır.
E)Öyküde kahramanın, güçlüklerle savaşmaktan yılmayan. üretken ve yaratıcı bir insan olduğu gösterilmek istenmiş.
12. (I) Bu zorlu uğraşta, kendimi hiçbir zaman şair olarak görmedim. (II) Bana “şair” diyenlere de içimden hep gülümsedim. (III) Ben, şiir yazma yolunda tutarlı olduğunu sandığım bir biçimde yürüyen, sıradan bir şairim. (IV) Şiir yazma serüveninde, tüm yeteneğimi ortaya koyarak, ulaştığım düzeyi düşürmeden yol alıyorum. (V) Bu tutumum, işimi bir bakıma zorlaştırdığı gibi az şiir yazmama da neden oluyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinden, konuşan kişinin alçakgönüllü olduğu anlamı çıkarılamaz?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
13. Ünlü yazar, söyleşimiz sırasında, -—.
Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa, cümlenin öğeleri sırasıyla özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne ve yüklemden oluşur?
A) son yapıtının ayrı bir değer taşıdığını söyledi
B) yitirdiğimiz sanatçılardan söz ederken çok duygulandı
C) topluma yapıtlarıyla ışık tutmaya çalıştığına değindi
D) bana bugünlere nasıl geldiğini anlattı
E) sanatçıların örnek alınması gereken kişiler olduğunu ayrıntılı bir biçimde açıkladı
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yan cümlecik temel cümleciğin belirtili nesnesidir?
A) Havaların düzelmesini dört gözle bekliyorlarmış.
B) Sonunda, istedikleri gibi güzel ve ucuz bir eve taşınmışlar.
C) Toplantı salonunda bir köşeye çekilip uzun uzun konuşmuşlardı.
D) Okullar açılınca yine Ankara’ya geleceklermiş.
E) Tatillerinin bir bölümünü yaylada geçirmeye karar vermişler.
15. Anneleri yaramazlık yapan çocuklara söylendi.
Bu cümlenin yüklemiyle aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi arasında çatı yönünden benzerlik vardır?
A) Toplantıda önemli kararlar alındı.
B) Bayram bu yıl daha coşkulu kutlandı.
C) Okul arkadaşını karşısında görünce çok sevindi.
D) Üyelere verilen kartların tümü yenilendi.
E) Törende çağdaş ozanlardan şiirler okundu.
16. İnsanları eğitmeyi amaçlayan bu yazarın öykü ve romanlar yazarak ulaşmaya çalıştığı nokta, çağdaş uygarlığa uymayan düşünme ve yaşama biçimlerini değiştirmekti.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Fiilimsiler kullanılmıştır.
B) Birden çok sıfat tamlaması vardır.
C) Özne, birden çok sözcükten oluşmuştur.
D) Bağlaç kullanılmıştır.
E) İlgeçlere yer verilmiştir.
17. (I) Telefonda sesini işitmiştik: ama yüzünü görmemiştik. (II) İşte, karşımızdaydı. (III) Sarıldık, kucaklaştık kırk yıllık dostlar gibi. (IV) Karac’oğlan’ın hemşehrisidir o. (V) İyilik ve esenlik dağıtır Toros insanlarına, bu gül ile nar ülkesinde, Gülnar’da.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) I. devrik cümledir.
B) II. ad cümlesidir.
C) III. nün yüklemleri türemiş fiildir.
D) IV. yüklem ve özneden oluşmuştur.
E) V. nin üç dolaylı tümleci vardır.
18.Kanlıca deyince akla ilk gelen, yoğurt oluyor ( ) Daha eskiler, kahvesini de biliyor. Şöyle değirmende öğütülen () büyük, kulpsuz fincanlarda sunulan kahve () Sonra, kıyı boyunca uzanan yalılar, ille de adıyla anılan koyu ve canım korular ()
Bu parçada ayraçla () belirtilen yerlere, aşağıda-kilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (…)(,)(.) (.) B) (.)(,)(…) (…)
C) (:) (;) (…)(.) D) (:)(;) (.)(…)
E) (.) (,) (:) (.)
19. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcüğün yazımı yanlıştır?
A) Son dönem şairleri bu antolojiye alınmamış.
B) Voleybolcular otobüslerine bindiler.
C) Kardeşi bu filmin yönetmenliğini üstlenmiş.
D) Antırenör bugünkü çalışmayı erken bitirdi.
E) Bu zürafa hayvanat bahçesine yeni gelmiş.
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A)Arkadaşları, bu kadar sorumsuz davranmasının nedenini bir türlü öğrenemediler.
B)Kuşkonmaz, saksıda yetiştirilen, uzun saplı, ince ve küçük yapraklı bir süs bitkisidir.
C)Tartışmacı, öne sürdüğü savın doğruluğunu kanıtlıyamadı.
D) Panele, üniversite öğrencileriyle öğretim üyeleri katılmıştı.
E)Aile büyüklerinden öğrenilen el sanatları, yöre halkının geçim kaynağını oluşturuyor.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Sanayide gelişmiş ülkelerde, bu tür sorunlar hızla çözülüyor.
B)Düzenlenen toplantı ve törenlerde bütün öğrenciler görev alıyor.
C)Bu konuda yapılan açıklamaların anlaşılmayacak bir yanı bulunmuyor.
D)Kurumda çalışanların başarısının, bu koşullara bağlı olduğu düşünülüyor.
E) Teknoloji ne kadar artarsa da el emeğinin önemi azalmıyor.
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Buluştukları zaman sanattan, edebiyattan konuşuyor, kimi sanatçıları eleştiriyorlardı.
B) Ortada, karamsar olmayı gerektirecek bir durum yoktu.
C) Bu kitapları okumak, çocuğun ufkunu genişletiyor, ona farklı dünyaların kapılarını açıyordu.
D) Bu, kendi resimleri için açtığı ilk kişisel sergisi olacağı için çok heyecanlıydı.
E) Çok yorgun olduğu için o akşam erkenden yatmak istedi.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Burada, tiyatro salonundan internet kafeye kadar birçok etkinlik bulunuyor.
B)Kentteki yaşam, öğretim kurumlarının sayısı arttıkça hareketleniyor.
C)Öğrencilerin sporla ilgili gereksinimlerinin karşılanması için girişimlerde bulunuluyor.
D)Kütüphaneden yararlanacak öğrencilerin önce kütüphaneye üye olmaları gerekiyor.
E) Bilimsel araştırma yapacaklara her türlü olanak sağlanıyor.
24. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Gazetelerde bu tür haberlere hemen her gün rastlanıyor.
B) Yazar, yaşadıklarını etkili bir biçimde anlatmakta başarılı olamıyor.
C) Yemeğini erken yemesi gerektiği halde, hasta bu yasağa uymuyor.
D) Bu alandaki çalışmaların hâlâ yeterli bir düzeye ulaşamadığı söyleniyor.
E) Trafikle ilgili sorunların çözümü için. geniş kapsamlı bir toplantı düzenleniyor.
25. Hiç kimse ona gerçeği anlatmamış; onu yalan yanlış sözlerle oyalamıştı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerden hangisiyle giderilebilir?
A) “gerçeği” yerine “doğruyu” sözcüğü getirilerek
B) “anlatmamıştan sonra “herkes” sözcüğü getirilerek
C) “anlatmamış” yerine “söylememiş” sözcüğü getirilerek
D) “onu” sözcüğü atılarak
E) “oyalamıştı” yerine “kandırmıştı” sözcüğü getirilerek
26. Soğuk bir İstanbul sabahı… Gökyüzünde bulut kaynıyor; yağmur yağdı yağacak… Biz yola koyuluyoruz. Yarım saat sürecek yolculuğumuzu, Maltepe’nin bildik sokaklarından geçerek bir an önce bitirme telaşın-dayız. Sokaklar, işe yetişmek için koşuşanlarla dolu. İnsanlar, rayların üzerinden, sağa sola bakarak, hızlı adımlarla geçiyor. Bir banliyö treni Gebze yönüne doğru gürültüyle yol alıyor.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Öyküleme – betimleme
B) Açıklama – betimleme
C) Karşılaştırma – öyküleme
D) Tanımlama – açıklama
E) Karşılaştırma – tanımlama
27. Geçmişi Hititlere uzanan Ürgüp’ün taştan yapılmış boz evleri, insanı masallar dünyasının değişik evrenine götürür. Bomboş bozkır, uçsuz bucaksız, yapayalnız uzar gider bu saman sarısı diyarda. Modern heykeller gibi özenle yontulmuştur peribacaları ve damlarında duman tüten taş evler. Adı. “kaya” anlamına gelen “ur” ile “çok” anlamına gelen “köp” sözcüklerinin birleşmesinden oluşan Ürgüp, önce peribacaları demekse, sonra taşın güneşle arkadaşlığı, rüzgârla dansı demek. Taş. Ürgüp’te öncelikle mesken demek; yalnızca mağara, kovuk değil, enikonu bir mesken.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Ayrıntılara yer vermeye
B) İnsana özgü nitelikleri doğaya aktarmaya
C) Düş gücünden yararlanmaya
D) Öznelliğe
E) Tarihsel değerleri örneklerle açıklamaya
28. (I) Havasından mı, suyundan mı, bilmem; ama başkadır bu yörenin insanları. (II) Sıcacık yürekler, gülümseyen yüzler, içten yaklaşımlar… (III) Yardımsever, konuksever tavırlar ve yoğun bir insan sevgisi… (IV) Çoğu kişiye zaman kaybı gibi gelir insanlarla ilgilenmek. (V) Bu insanlarda sonradan öğrenilen değil, içten gelen bir yaşama sevinci vardır. (VI) Güldüler mi içten gülerler, gözlerinin derinliklerinde yakalarsınız tebessümlerini.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) lll. C)IV. D)V. E) VI.
29. O, okurlarını bilgilendirmekle birlikte onları kendi düşüncelerine göre yönlendirmekten kaçınan bir eleştirmendir. Ele aldığı kitabın niteliklerini sıralar; fakat onunla ilgili öznel yorumlardan kaçınır. Daha doğrusu, yapıtla ilgili kesin bir yargıya varmayı okuruna bırakır. Bu tutum……
Bu parçanın son cümlesi, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?
A) bilinçli bir okur kitlesinin oluşmasını sağlar
B) onun, bilgilerine güvenmediğini gösterir
C) yazarın, geniş okur kitlelerince anlaşılmama-sına neden olur
D) okurun, okuma zevkini köreltir
E) onun, kişiliğine olan saygıyı azaltır
30. -— Onlardan hep ağır, oturaklı kişiler olmaları istenmiştir. Sanki öyle davranınca saygın olunacakmış gibi! Bir çocuk, öğreniminin ancak ilk yıllarında gülebilir. Daha büyük sınıflarda hiç gülebilir mi? Adı hemen “sırıtık “a çıkar. İş yaşamında, müdür memura gülmez; memur vatandaşa gülmez. Neden bu asık yüzlülük? Nereden kaynaklanıyor bu gülme korkusu?
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)Kimileri, beğenilen insanların, az gülen insanlar arasından çıktığı görüşünü benimser.
B)Büyükler, küçükleri eleştirip onlardan kendileri gibi düşünmelerini beklerler.
C)Çok gülenlerin, kimi zaman çevresindekileri rahatsız edebileceklerini düşünmeleri gerekir.
D)İnsanlarımızın gülmeye yatkınlığı vardır; ama buna sürekli engel olunmuştur.
E) Toplumumuzda, genellikle, ağırbaşlı kişiler öne çıkmıştır.
31. İnsanların beğenileri birbirine uymaz. Belki o kırmızıdan hoşlanıyor, siz yeşili seviyorsunuzdur. Belki o, Wagnerin müziğini beğeniyor, siz, Mozart’ı yeğliyorsunuzdur. -— Gördüklerinden ve dinlediklerinden aldığı tat sizinkine uymuyor diye karşınızdakini zevksizlikle, kabalıkla suçlamaya hakkınız yoktur.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Kimi zaman beğenilerinizin bağdaştığı da olur.
B) Öteki sanat dallarında da böyledir bu.
C) Öyleyse nelerden hoşlandığınızı bilmeniz gerekir.
D) Çünkü, insanların beğenileriyle davranışları arasında ilişki vardır.
E) Değerlendirmeleri belirli ölçütlere göre yapmak gerekir.
32. Biz genç gazeteciler, her hafta onun evine giderken korkardık. İçimizden, acaba o hafta gazetede yazdıklarımızla gerçek düşüncelerimiz arasında bir fark var mı. diye düşünürdük. Çünkü o, düşünsel dürüstlükle bağdaşmayan yargıları hiç çekinmeden eleştirir: yanlışlarımızı yüzümüze vururdu. Biz bilirdik ki o bir şeyi kötüledi mi, bunda haklıdır.
Bu parçada sözü edilen kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Öfkeli, çalışkan
B) Çok okuyan, sıcakkanlı
C) Duygusal, kötümser
D) Bilgili, davranışlarında incelik bulunmayan
E) Açık sözlü, doğruluktan ayrılmayan
33. Onunla ilgili olarak şunları söyleyebilirim: Sözcüğün gerçek anlamıyla çağdaş bir insandı. On beş yıllık çok yakın düşünce ve çalışma arkadaşlığımız boyunca, onun, özel yaşamında da iş yaşamında da derin bir sorumluluk duygusuyla hareket ettiğini gözledim. Bu duygu, yediği ekmekten, içtiği sudan, konuştuğu kimselere, yaşadığı topluma kadar, sahip olduğu her şeyin karşılığını verme duygusudur.
Bu parçaya dayanarak, sözü edilen kişiyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?
A) Çevresindekilere ilişkilerini aynı düzeyde tutmayı başarır.
B) Başkalarının da kendisi gibi olmasını ister.
C) Sahip olduklarını gerçekten hak edebilmiş olmayı önemser.
D) Elindekilerle yetinip mutlu olur.
E) Yaşamını, kimseden yardım görmeden sürdürür.
34. Dil devrimimiz, Cumhuriyetten çok önce başlamış; ancak gerçek başarısını. Cumhuriyet dönemi yazar ve bilim adamlarının çalışmalarıyla göstermiştir. Yabancı sözcük ve kurallardan hızla kurtulan Türkçemiz. yeni sözcüklerle hem gelişmiş hem zenginleşmiştir. Türkçemizin çeşitli olanaklarından yararlanılarak dile kazandırılan bu yeni sözcük ve terimler aracılığıyla, bilimsel bulgu ve bilgiler toplumun bütün kesimlerince, büyük ölçüde benimsenmiştir. Bu yolla, insanımızın düşünme ve aklını kullanma gücü geliştirilmiştir.
Bu parçada dil devrimiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Halkın aydınlanmasını sağladığı
B) Bilim ve sanatı geliştirdiği
C) Çok eski bir geçmişi olduğu
D) Gerçekleşmesinde değişik yollara başvurulduğu
E) Okur yazar sayısını artırdığı
35. Bir yazarı, içinde yaşadığı “zaman” gibi. “mekân”ın da etkilediğine inanıyorum. Yazar, bu öğelerin ikisini de kendi merceğinden geçirdikten sonra yapıtına yansıtır. Ayrıca, yazarın yetişmesi, var olması, yalnızca içinde yaşadığı toplumla, coğrafyayla, kültürle ilgili bir sorun da değil. Yazarın, özellikle, okuyarak açıldığı dünyaların etkisiyle biçimlenmesi söz konusudur.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Yazarlar yapıtlarını oluştururken nelerin etkisinde kalmaktan kaçınmalıdır?
B)Yazarın bir toplumdan etkilenmesi için, o toplumda hangi nitelikler bulunmalıdır?
C)Okurlar, yazarların, yapıtlarında yaşadıkları çevreyi yansıtmalarını beklerler mi?
D)Kimi kentlerin, o kentte yaşayan yazarları etkilediği görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
E) Yazarların, yaşadıklarını yazması, onları başarıya götürür mü?
36.Ünlü yazar, genç yazara mektubunda şöyle diyordu: “Doğa betimlemelerinizde gerçek sanatçılara özgü bir çaba içindesiniz. Ancak ‘deniz derin derin nefes alırken’, ‘ağaçlar hiç durmadan mırıldanırken’ türünden betimlemeleriniz, anlatımı basmakalıplaştırıyor; bazen de anlaşılmaz durumlara sokuyor. Unutmamak gerekir ki. doğa betimlemelerinde güzellik. ‘Güneş battı.’, ‘Yağmur başladı.’ gibi cümlelerle elde edilir.”
Bu parçaya göre, ünlü yazar genç yazara aşağıdakilerden hangisini önermektedir?
A) Ayrıntıları seçmede gözlemlerden yararlanmasını
B) Birbirini çağrıştıran sözcükleri kullanmasını
C) Anlatımda yalınlığa özen göstermesini
D) Varlıkları eylem içinde vermesini
E) Değişik anlatım biçimlerine yönelmesini
37. Romanda, uzun süre yurdundan ayrı kalmış iki kişinin geri dönüşü anlatılır. İkisi de geri döndüklerinde vatanlarına yabancılaşmıştır. Çocukluklarına, gençliklerine ait anılar, zaman içinde belleklerinde korunmadığı için yok olmuştur. Tekrar kavuşulan resimler, günlükler, evler, sokaklar da anlamlarını çoktan yitirmiştir. Çünkü, bambaşka bir yerde yaşam sürerken, anıları çağrıştıran mekânlardan uzakta bellek beslenmez, dolayısıyla boşalır. Belleği canlı tutan, karşılıklı ilişkilerle bu anıların tazelenmesidir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Geçmişte yaşananların canlı kalması, onların aynı ortamda anımsanmasına, paylaşılmasına bağlıdır.
B)Memleketinden yıllarca ayrı kalmış kişiler, geri geldiklerinde çevrelerine uymakta sıkıntı çekerler.
C)Koşullar değiştikçe eski izlenimlerin yerini yenileri alır.
D)Olayların insanlar üzerinde yaratacağı etki ortamdan ortama değişir.
E) Üzerinden zaman geçtikçe eski yaşantılar unutulur.
38. Bir romanı elime alıp okumaya başladığımda kendimi okyanusta kaybolmuş küçük bir balık gibi hissederim. Neredeyim? Nereye sürükleniyorum? Biraz şaşkınlık, biraz kaybolmuşlukla sözcüklerin arasında bir şeyler bulmaya çalışırım. Sonra, biranda kendimi, yazarın oltasına takılmış bulurum ve roman çok iyiyse bittiğinde hâlâ oltadayımdır. Aksi halde, bir yerlerde oltadan kurtulmuş, zihnim dağılmış, nerede olduğumu unutmuş, dolanmaya başlamışımdır.
Bu parçaya dayanarak, aşağıdaki genellemelerden hangisine varılabilir?
A) Romanlar, okuyucuları gerçek yaşamdan uzaklaştırır.
B)Okurların bir romanı sonuna değin anlayarak okuması, o romanın değerini ve etki gücünü gösterir.
C) Her romanın kendine özgü bir okuyucu kitlesi vardır.
D) Okuru şaşırtan romanlar, anlatım gücü üstün olanlardır.
E)Güçlü romanlar, okurların duygu ve düşünce dünyasını biçimlendirir.
39. Kitaplarla tanıştıktan sonra yaşamım anlam kazandı, diyebilirim. İnsanlarla iletişimim çok değişti; konuşurken, yazarken, okurken, düşünürken neredeyse hiçbir sorun yaşamıyorum. Dünyaya daha geniş bir pencereden bakmayı öğrendim. Kendimi çok daha rahat anlatabiliyorum. Keşke herkes zamanını nasıl değerlendireceği üzerinde düşünse ve bunun bir kısmını okumaya ayırsa. Böylece insanlarda kendini bir başkasının yerine koyma duygusu gelişir ve bireyler birbirleriyle daha rahat iletişim kurabilir.
Bu parçada okumayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Zamanın bilinçli kullanılmasıyla bağlantılı olduğuna
B) Bireylerin, olayları algılayış biçimini değiştirdiğine
C) İnsanların birbirlerini anlamasını kolaylaştırdığına
D) Kişilerin, kendilerini tanımalarına olanak sağladığına
E) İnsanlara, başkalarını yönlendirme gücü kazandırdığına
40. Tarihçilere göre. günümüzden binlerce yıl önce Anadolu’da, Çatalhöyük’te insanlık tarihinin en eski uygarlıklarından biri yaratılmıştır. Bu uygarlığı yaratanlar, tarihin ilk çiftçileri sayılmaktadır. Bu insanlar, tarımla uğraşmayı, evcilleştirdikleri hayvanlarla, yetiştirdikleri bitkilerle beslenmeyi öğrendiler. Bugünkü aile ve kent düzenini dünyada ilk kez onlar kurdular. Daha sonra Kibele ve Artemis adlarını alacak olan ana tanrıça ve bereket tanrıçasına tapınma ilk kez burada ortaya çıktı. Tarihte ilk kez. evlerini sanat eseri sayılacak güzellikte duvar resimleriyle, kabartmalarla onlar süslediler.
Bu parçaya göre, Çatalhöyük’teki uygarlığı yaratanlar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kimi dinsel inançlara öncülük etmişlerdir.
B) Toprağı işlemede, kendilerinden sonraki topluluklara örnek olmuşlardır.
C) Toplumsal yaşamın gerektirdiği kurumları oluşturmuşlardır.
D) Anadolu tarihi onlarla başlamıştır.
E) Ev içi düzenlemelere estetik boyutlar katmışlardır.
41. O, evrensel değerleri, toplumcu şiirin potasında eriten şairlerimizden biridir. İnsanı ilgilendiren her olaya, her yaşantıya şiirlerinde yer vermiştir. Bu nedenle anılar, geziler, güncel haberler, duyarlı bir gözlemin açtığı yolda, şiirinin içine akar.
Bu parçada sözü edilen şairle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Şiirlerinde konu çeşitliliği görülür.
B) Dünyaca tanınmış bir sanatçı olmayı amaçlar.
C) Bireysellikten uzak bir tutum takınır.
D) Olayları ve durumları dikkatle inceler.
E) Tüm insanlığı kucaklamayı amaçlayan şiirler yazar.
42. Yazmak, biraz da bencilliktir. Kendini kanıtlama, kendini doyurma biçimidir. Yoksa, okunacak bunca güzel kitap varken yazmak, benim için, belki de budalalık. Buna karşın yazmaktan geri kalmadım. Kendi iç çelişkilerimi, insanlar arasındaki çelişkileri yakalayıp anlattım. Öykülerimde, içimdeki hüznü değil, ince esprileri ve ironiyi yansıtmaya çalıştım.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen sanatçının bir özelliği değildir?
A) Özeleştiri yapabilme
B) Güldürmeye yatkınlığı olma
C) Yazarlığın, bir tür kendini düşünme olduğuna inanma
D) Yapıtlarını başkalarınınkinden değersiz bulma
E) Gerçek duygularını yansıtmakta zorlanma
43. Yazar. Hamlet çevirisinin sonundaki notta, tüm Shakespeare çevirileri için ortak olabilecek düşüncelerinden söz etmiş, çeviri yapmanın okumaktan, dinlemekten, seyretmekten çok daha zor olduğunu belirtmiş. Ayrıca bunun, metnin tadına gerçek anlamda varmayı sağladığını söylemiş. Hamlet’i çevirmek için gecesini gündüzüne katarak aylarca çalıştığını belirtip şunu eklemiş: “Kim bilir ne hale getirmişimdir istemeden Hamlet’i? Yapıtları kuşa çevirmek, biraz da çevirmenliğin şanından değil midir? Ne var ki kuşa çevirdiğimiz bu yapıtlar, bizim taktığımız bücür kanatlarla da uçabiliyor ne hikmetse. Bu, soluklarının rüzgârıyla oluyor belki de.”
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Çeviri yapıtlarda, okurun, aradığı tadı bulamadı gına
B) Çeviri yaparken yazarın, yapıttaki güzellikleri gördüğüne
C) Bir yapıtı başka bir dile çevirmenin çok güç bir iş olduğuna
D) Çeviride, yapıtların kimi özelliklerinin aktarılamadığına
E) Hamlet’i çevirmenin çok zaman isteyen bir iş olduğuna
44. Bu eleştirmenimiz, tiyatro yapıtlarına ilişkin hemen bütün eleştirilerinde, yer yer bilgi vererek izleyicilerin eğitilmesine katkıda bulunmakta, onlarda bir bakış açısı geliştirmeye çalışmaktadır. Bu arada, yapıtı eleştirmekten kaçınmamakta, düşündüklerini, bir yolunu bularak mutlaka söylemektedir. Daha çok, tiyatro sanatçılarına yöneltilen bu eleştiriler, kimi zaman dolaylı olmakta, satır aralarında kalabilmektedir. Öyle de olsa, bir taşla iki kuş vurulmakta: hem sanatçıların dikkati çekilmekte hem de seyircinin oyunu algılamasına kılavuzluk edilmektedir. Bunun yanı sıra. seyircilerin tiyatrodan kaçması önlenmekte, dahası sayısının artması sağlanmaktadır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen sanatçının eleştirileriyle sağladığı yararlardan biri değildir?
A) İzleyiciye oyunu belli açılardan inceleyebilme gücü kazandırma
B) Sanatçıları, üstü kapalı eleştirilerle uyarma
C) Oyunun anlaşılmasına yardımcı olma
D) Yaptığı yorumlarla tiyatroya yeni bir yön verme
E) İzleyicinin tiyatroya ilgi duymasını sağlama
45. Ünlü yazarımızla Türk sanat yaşamı üzerine konuştuk. Bize, hayatını kalemiyle kazandığından söz etti. Yalnızca halkın kendisini anladığını, kimi aydınların kendisini hâlâ ciddiye almadığını yana yakıla anlattı. Bu arada, radyoda skeçler yayımlayacak kişilerin, kendisinden de komik diyaloglar istediğini söyledi. Bize bugün aklımda kalmayan; ama o zaman üzerimizde kötü bir etki bırakan mektubu okudu. Her satırını okurken sinirleniyor: “Adamlara bakın, beni soytarı sanıyorlar, insanda biraz anlayış olmalı!” diyerek öfkesini yansıtıyordu.
Bu parçadan söz konusu romancıyla ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A) Belli bir kesimin davranışlarından rahatsızlık duymaktadır.
B)Yalnızca insanları güldürmek amacıyla yazmayı, kendisine yakıştıramamaktadır.
C)Tiyatroyu bir tür olarak önemli bulmamaktadır.
D)Kültürlü kimi okurlar, kendisine gereken değen vermemektedir.
E)Sanatsal çalışmalarıyla geçimini sağlamaktadır.
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. C 2. E 3. A 4. D 5. B 6. A 7. E 8. D 9. B 10. B 11. C 12. E 13. D 14. A 15. C |
16. E 17. A 18. B 19. D 20. C 21. E 22. D 23. A 24. C 25. B 26. A 27. E 28. C 29. A 30. D |
31. B 32. E 33. C 34. A 35. D 36. C 37. A 38. B 39. E 40. D 41. B 42. E 43. A 44. D 45. C |
]]>
1. Bu romanında yazar, İstanbul sokaklarının artık tarihe karışmış o eski görünümlerini şiirli bir dille yeniden kuruyor. Kahramanlarına sıcak bir sevgiyle, onların insani yanlarını araştırarak yaklaşıyor. Onları derinlemesine kavramaya çalışıyor; aralarındaki farkları ortaya koyuyor. Daha doğrusu kişilerin iç dünyalarındaki düğümleri iyi yakalıyor.
Bu parçada, ”kişilerin iç dünyalarındaki düğümleri iyi yakalamak sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Günümüzde sayıları iyice azalmış insan tiplerini anlatmak
B) İnsanların gizli kalmış ayırıcı özelliklerini bulup göstermeyi başarmak
C) Kişilerin ortak özelliklerini belirlemeye çalışmak
D) Kahramanları, insanı yücelten bir tutumla oluşturmak
E) Yaratacağı tipleri sorunlu insanlar arasından seçmek
2. Bir yazının tadı, sözcükleri giydirmekte, koşturmakta, sıçratmakta ve onlara diz çöktürmekte gizlidir. Her sanatçı sözcüklere diz çöktürebilir mi? Üstesinden kolayca gelinecek bir iş değildir bu. Öncelikle, o dilin bütün girdisini çıktısını çok iyi bilmeyi gerektirir. Dilin olanak ve yeteneklerini tanımayan bir sanatçının önünde diz çökmez sözcükler.
Bu parçada, “sanatçının sözcüklere diz çöktürmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Sözdizimi bakımından özensiz cümleler arasında sıkışıp kalmamak
B) Sözcük seçimiyle, her yapıtına farklı bir boyut kazandırmak
C) Sözcükler üzerinde fazla durmadan üretken olmaya çalışmak
D) Okurun dil duyarlığını geliştiren yapıtlar ortaya koymak
E) Sözcüklerin gündelik kullanımlarıyla yetinmeyip onlara yeni ve özgün anlamlar yüklemek
3. Eleştiri alanında önemli eksikliklerimizden biri de eskiyi, içinde bulunulan dönemin koşulları içinde araştırmamak. “Doğru” diye bellediğimiz birtakım kavramların, çıkarımların kabuğunu kırmamak. Bunları yeni terimlerin bağlamı içinde incelememek.
Bu parçada, kabuğunu kırmamak’ sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Eskiden yazılmış yapıtların değerini ortaya çıkarmak için uğraşmamak
B)Doğruluğu, yanlışlığı kişiye göre değişen düşünceleri eleştirmemek
C)Doğruluğu benimsenmiş yargıları tekrar ele alıp değerlendirmemek
D)Tartışılmış konularla ilgili görüşlerini açıklamaktan kaçınmamak
E) Tabu olarak bilinen düşünceleri tartışırken belirlenmiş sınırlar içinde kalmamak
4. Şiir sanatı üstüne çok düşünmüş ve bu sanatı her şeyden üstün tutmuş biri olan Paul Valery, şiir — yazılır, demiş. Bu sözüyle, şiire özenen ve çok iyi bir ressam olan Degas’ya, şiirin malzemesinin — olduğunu anlatmak istemiş. Tıpkı resmin malzemesinin kuşlar, ağaçlar, insanlar değil, renkler ve şekiller olduğu gibi.
Bu parçada boş bırakılan yerlere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) sözcüklerle – duygu ve düşünceler değil sözcükler
B) benzetmelerle – şairin yaratıcılığıyla ilgili
C) duygularla – herkesçe anlaşılır nitelikte, açık seçik
D) olgunluk döneminde – özgün ve yoruma açık
E) uzun sürede – şairin yaşantısına değil düş gücüne bağlı
5. Düşünceye saygı göstermek gerekir; ancak bu, her düşünceyi doğru sayıp kendi düşüncemizden vazgeçme anlamına gelmemeli. Çünkü kişisel düşünceler, meyvelerin güneş altında olgunlaşması gibi, —.
Bu parça, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?
A) zorla benimsetilmeye çalışılırsa etkisini yitirir
B) uzun süren zihinsel çabalar sonunda oluşur
C) en küçük bir kuşkuya yol açarsa bireylere olan güveni azaltır
D) kişinin, içinde bulunduğu ortama göre değişiklik gösterir
E) sağlam temellere dayandığı sürece zarar görmez, yıpranmaz.
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir?
A) Üslup, insanın konuştuklarını ve yazdıklarını biçimlendiren kişisel bir öğedir.
B) Bir sanatçının üslubu, o sanatçının kendisidir.
C) Sanatçı, sözcükleri seçip yan yana getirirken onlara kendi damgasını vurur.
D) Üslup, sanatçının kişiliğini yansıtan bir aynadır.
E) Bir sanatçı, yarattığı yapıtın türüne göre üslup kullanır.
7. (I) Jules Verne’in serüven tutkusu, denizcilik, tarih, coğrafya gibi alanlardan aldığı öğelerle beslenerek yazdıklarının çekirdeğini oluşturur. (II) Sayısı iki yüze yaklaşan romanları çeşitli bilim dalları üzerine temellenmiştir. (III) Yazar bu bilim dallarına ilişkin bilgilerini, saatlerini geçirdiği kütüphanelerdeki binlerce kitaba borçludur. (IV) Hiçbir bilim dalında uzman olmadığı halde yaşadığı dönemdeki her türlü gelişmeyi ve değişmeyi yakından izler. (V) Böylece hem çağını çok iyi tanır hem de çağının getirdiği yenilikleri özümseyerek geleceğe yönelik öngörülerde bulunur.
Bu parçadaki numaralı cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B)l. ve IV. C) II. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
8. I. Çocukların her isteğine karşı çıkmak ya da bunları bütünüyle yerine getirmek, kimi sorunlar yaşanmasına yol açabilir.
II. Çocuklara, güçlerini aşmayacak sorumluluklar yükleyerek onların kendilerine güvenmelerini sağlamak gerekir.
III. Çocuklara kazandırılan davranışlar ileriki dönemlerde de varlığını korur.
IV. Yanlış yapacağı korkusuyla kendisine sürekli yardım edilen çocuklarda, çekingen, kendini kanıtlayamayan bir kişilik yapısı oluşur.
Yukarıdaki numaralı cümlelerin hangilerinde aynı düşünce farklı biçimlerde dile getirilmiştir?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
9. (I) İnsanlar çocukluk döneminde, çevrelerindeki kişilerin diliyle konuşmaya başlar, daha doğrusu konuşmayı onlardan öğrenirler. (II) Yetişkinlik döneminde konuşma sanatının inceliklerini, güzelliklerini ve olanaklarını kavramaya çalışırlar. (III) İyi bir konuşmanın, insanı başarılı kılmada önemli bir etken olduğunu anlarlar. (IV) Ayrıca bunun, insanın kişiliğini ve düşünsel düzeyini yansıtan bir araç olduğunun ayrımına varırlar. (V) Bu nedenle de sözlü anlatım gücünü yaşamları süresince geliştirmeye çalışırlar.
Bu parçadaki numaralı cümlelerin hangilerinde konuşmanın işlevinden söz edilmiştir?
A) I. ve II. B) I. ve III. C)II.ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
10. Yahya Kemal: “Şiir, düşünceyi duygu haline getirinceye kadar yoğurmaktır.” der.
Ozanın, bu sözüyle anlatmak istediği düşünceyi içeren cümle aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiirde düşüncenin payı duygudan daha fazladır.
B) Duygular, şiirle etkili bir biçimde anlatılır.
C) Şiir, düşüncenin, duyguların özsuyunda eritilmesiyle oluşur.
D) Şiir, duyguların toprağını besleyip zenginleştirir.
E) Şiirin etki gücü, içerdiği düşünceye bağlıdır.
11. Aşağıdakilerin hangisinde yargının nedeni belirtilmemiştir?
A)Ülke toprakları yanlış kullanım yüzünden yok olup gitmektedir.
B)Ülkede tarımsal üretimi geliştirmeye yönelik çalışmalar yıldan yıla azalmaktadır.
C)Tarıma yeterince önem verilmediğinden bu ülke, pamuk, sebze, meyve üretiminde dünya sıralamasında gerilerde yer almaktadır.
D) Kimi ülkelerde, tarıma dayalı üretimin bilinçli bir biçimde yapılmaması, halk sağlığı bakımından tehlike oluşturmaktadır.
E)Çevre bilincinin yeterince gelişmemiş olması, hava ve su kirliliğine yol açmaktadır.
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A)Yapılan ölçümler, hava koşullarına bağlı olarak değişgenlik gösteriyormuş.
B)Yönetmelikte yapılan değişikliklerden çoğumuzun haberi yoktu.
C)Emekli olunca, bu dernekte gönüllü olarak çalışmaya başladı.
D) Çocuğu, bu okula kaydettirmek için çok uğraşmıştı.
E)Geçmişe baktığımızda buna benzer pek çok durumla karşılaşıyoruz.
13. Bu kitap, okuyan, dinlemesini bilen (I) yorumlayıp tartışan (II) dilini severek kullanan (III) ülkesini (IV) doğayı tanıyan ve bunlarla ilgili olumlu düşünceler geliştiren (V) bireyler yetiştirmeye yönelik bir eğitim ve öğretim anlayışının ürünüdür.
Bu cümledeki numaralı yerlerin hangisine noktalama işareti konmasına gerek yoktur?
A) I. B)ll. C) III. D) IV. E)V.
14. İşte karşı karşıyasın. O da senin gibi biri (I) Yüzünde küçük küçük yara izleri (II) Bak, gülüyor. Şimdi de yemeğini yiyor (III) İşte türkü söylüyor, işte sıkılıyor (IV) Belki de dertleşecek birini arıyor (V)
Bu parçadaki numaralı yerlerin hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti konmalıdır?
A) I. B)ll. C) III. D) IV. E)V.
15. Oyunda, üç arkadaşın 1980’den bugüne kadar gelen birlikteliği, zaman zaman mizahi, zaman zaman da hüzünlü bir dil kullanılarak anlatılıyor.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) İlgeç vardır.
B) Sıfat-fiil vardır.
C) Yüklem, çatısı bakımından etkendir.
D) Zarf tümlecinde ikileme yer almıştır.
E) Belgisiz sıfat kullanılmıştır.
16. Atatürk’ün bir sözü vardı
Yediveren gül gibi açardı
Atatürk’ün bir atı vardı
Etiler’den beri yaşardı
Atatürk’ün bir resmi vardı
Buğday tarlası gibi ağardı
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Bileşik sözcük B) Çekimli fiil
C) Ad tamlaması D) Bağlaç
E) Ekeylemli yüklem
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yer yön belirteci, tamlayan olduğu için adlaşmıştır?
A) Dışarının gürültüsü hepimizi rahatsız etti.
B) Kapının önüne oturmuş, geleni geçeni izliyor.
C) Yukarıya çıkıp arkadaşımla da görüşeyim.
D) Beş yüz metre ileriden sağa döneceksiniz.
E) Çocuğun üstüne kocaman bir battaniye örtmüşler.
18. Evin bahçesine dikilecek çamların üzerine konmuş bir serçe, durmadan cik cik edip şarkısını söylüyordu. Evin tekir kedisi eşiğe uzanmış, bir yandan örselenmiş tüylerini düzeltmek için yalarken bir yandan da az ilerdeki çöplükte sallana sallana gezinen kargaya bakıyordu.
Bu parçada geçen aşağıdaki sözcüklerden hangisi, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) dikilecek B) konmuş C) durmadan
D) örselenmiş E) gezinen
19. Sözlerinden çok, adının önem kazanması, bîr eleştirmenin en büyük korkusudur.
Bu cümlenin öğeleri, aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla, doğru olarak verilmiştir?
A) Nesne – yüklem
B) Özne-yüklem
C) özne – zarf tümleci – yüklem
D) özne – zarf tümleci – nesne – yüklem
E) Nesne – özne – zarf tümleci – yüklem
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Dünyada en çok yağış alan bölge burası.
B) Ürettiklerinin çoğunu komşu ülkelere satıyorlar.
C) Bu toprakların büyük bir bölümü ormanlarla kaplı.
D) Ülkenin kuzeyinde elde edilen ürünlerin yarıdan fazlasını elma oluşturuyor.
E) Ekonomileri daha çok, yetiştirdikleri hayvancılığa dayalı.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Yol kenarındaki çöp kutuları kaldırılarak bunların yerine çiçekler dikiliyor.
B) Yeni fidanlar dikilerek kent yeşillendiriliyor.
C) Kaldırımların kırık taşları, yenileriyle değiştiriliyor.
D) İçinde oturulamayacak derecedeki binaların yıktırılması gerekiyor.
E) Eski yapılar boyanarak daha güzel bir görünüme kavuşturuluyor.
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Deneyimli bir yönetici, değerli bir bilim adamıydı.
B) Maddi durumu yetmediği İçin eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
C) Kültürel varlıklara sahip çıkıp onları korumaya çalışan insanlardan biriydi.
D) Geleceğe umutla bakan ve zorluklar karşısında yılmayan bir gençti.
E) Ele aldığı her işi, başkalarından daha iyi, daha güzel yapmak isterdi.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Çevremizdeki kişilerle kuracağımız ilişkilerde Özenli olmalıyız.
B) Sorunların, bütün yönleriyle ele alınması iyi olur.
C) Bu alanda başarıya ulaşanların sayısı oldukça azdır.
D) Araştırmalar, eldeki bilgilerin doğru olmadığını kanıtlıyor.
E) Bu konudaki iftiralar tamamen uydurmadır.
24. Bu kararların uygulanıp uygulanmayacağının, yöneticilerin seçeceği tutuma bağlı olduğu bildirildi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A) “seçeceği tutuma” yerine “tutumuna” sözcüğü getirilerek
B) “yöneticilerin” yerine “ilgililerin” sözcüğü getirilerek
C) “bu kararların” yerine “bunların” sözcüğü getirilerek
D) “bağlı* yerine “yönelik” sözcüğü getirilerek
E) “bildirildi’ yerine “biliniyordu” sözcüğü getirilerek
25. (I) Dünya ve Türk edebiyatında yazarlara ve öteki sanatçılara ait önemli mektuplar var. (II) Yazınsal değer taşıyan bu mektuplar, o yazarların gizli dünyalarını da açar bize. (III) Bunlar, okuyana her dönemde yeni yeni tatlar verir. (IV) Sanatçıların ya da yazarların birbirlerine yazdıkları mektuplar kitaplaşınca artık onların malı olmaktan çıkar. (V) Kişisellikten kurtulur, toplumsal işlev yüklenmeye başlar. (VI) İki sanatçının özel, gizli ürünleri olma niteliğini yitirir, kitlelerin ortak malı olur. (VII) Yığınlara seslenir, iletilerini yüksek sesle dile getirir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) lll. C)IV. D)V. E) VI
26. Çalışmalarımız sonuç verdi. Neler mı oldu? Ot bitmeyen bozkırlar, ipek gibi yumuşak topraklı ovalara dönüştü. Tarlalar, an kovanları gibi uğuldamaya başladı. Toprağın derinliklerinde uyuyan sular yeryüzüne çıkarıldı. Kova kova süt veren inekler, kovan kovan bal veren anlar yetiştirildi. Sofraları, el ele verilerek üretilen yiyecekler süsledi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme sanatından yararlanma
B) Öykülemeye başvurma
C) Yinelemelere yer verme
D) Betimleme yapma
E) Tanık gösterme
27. İnsanın kendini değerlendirebilmesi çok güç; ancak, önceki yapıtlarımı gözden geçirirken zaman İçinde dilimin biraz daha geliştiğini anladım. Giderek bir üslup oluşturmaya başladığımı, dile daha fazla hâkim olabildiğimi gördüm.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)İlk yapıtlarınızla bugünküler arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?
B) Yeni öyküleri ve öykücüleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
C) Öykülerinizi oluştururken nasıl bir yol İzliyorsunuz?
D)Yaşadıklarınızla yazdıklarınız arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
E)Duygu ve düşüncelerinizi yapıtlarınıza aktarırken zorluk çekiyor musunuz?
28. İstiyorum ki yazdıklarım insanlarımızın sorunlarını, Özlemlerini anlatsın. Onların acılarını, çektiklerini başkalarına duyurabilsin. Açıkçası, yaşamı değiştirsin, güzelleştirsin. Bu amaçla insanımızdan, ülkemizden kopmamaya çalışıyorum. Ancak yine de dergilerde yer verilmiyor şiirlerime. Yayımlananlara bakıyorum, çoğu, toplum gerçeklerine kapalı; belli bir düşünceyi savunmuyor, bir sorunu dile getirmiyor.
Bu parçada şair, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Şiire özgü ilkelerin belirgin olmayışından
B) Şiirde, içerikten çok anlatımın öne çıkmasından
C) Şairlerin, ortak bir tutum izlemeyişinden
D) Yaşananları yansıtmayan şiirlerin ilgi görmesinden
E) Ozanların toplumu gereği gibi tanımayışından
29. Bu yazarımızın, anlattığı çevre ve kişiler hakkında geniş bilgisi vardır. Ama o, bunu hiçbir zaman açıkça gözler önüne sermez. Anlattıkları, buzdağının suyun üstünde kalan kısmı gibidir. Okur, zamanla buzdağının altta kalan kısmını fark eder ve yazarın asıl kimliğinin orada saklı olduğunu anlar.
Bu parçada anlatılmak istenenle aşağıdaki yargılardan hangisi arasında anlamca yakınlık vardır?
A) Her yazarın, olayları ve kişileri algılama biçimi farklıdır.
B) Kimi yazarlar, yapıtlarında kendilerini bütünüyle açığa vurmaktan kaçınır.
C) Bir yapıtı, her okur farklı biçimlerde algılayabilir.
D) Okur, beğendiği yazarların yapıtlarından her okuyuşta değişik tatlar alır.
E) Kimi yazarlar, olayların değerlendirilmesini okura bırakarak ilgi çekmeye çalışır.
30. İki yaşını dolduran küçük kızım, televizyondaki sanatsal nitelikten yoksun ürünler sunan şarkıcıyı görünce hemen tanıdı ve adını söyleyiverdi. O sırada, elimde ünlü bir yazarımızın son kitabı vardı. Onu İkinci kez okuyordum. Birden İçimin sızladığını hissettim. İki yaşında bir çocuk televizyonun etkisiyle bir şarkıcıyı tanıyordu. Ekranda o şarkıcının yerine bir şair, romancı, öykücü, ressam ya da bilim adamının görünmesine fırsat verilse, onların yaşamları anlatılsa, yapıtları dile getirilse o küçük çocuk onları da bilecek, onları da tanıyacak. Bu da ülkenin geleceği İçin ne kadar güzel olacak!
Bu sözleri söyleyen kişinin anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A)Televizyondaki çocuk programların yetersizliği
B) Edebiyatçılarımızın pek çok güzel ve eğitici yapıta bulunduğu
C) Bilim ve sanat adamlarıyla ilgili programlara televizyonda yer verilmesinin gerekliliği
D) Televizyondaki müzik programların birçok yönden çocuklara uygun olmadığı
E) Çocuklar üzerinde televizyonun gereğinden fazla etkili olduğu
31. Önemli bir edebiyat yapıtını çevirirken o yapıtın yazarıyla çok farklı bir ilişki kurmanın mutluluğunu da tadar çevirmen. Bir yazarla çeviri aracılığıyla İlişki kurmak, onun söyledikleri ve söyleme biçimleri üzerinde kafa yormayı gerektirir. Çünkü çeviride yapılması gereken, yalnızca okumakla, okunanı anlamakla sınırlı değil; asıl önemli olan, yazarın söylediklerine, söyleme biçimlerine, hangi dile çeviriyorsak o dilde varlık kazandırmaktır.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Başarılı çevirmenler, yapıtları çevirirken tarihsel ve toplumsal koşulları da düşünürler.
B)Bir çevirinin başarısı, yapıtın, çevrildiği dilde düşünce ve anlatım yönünden yeniden oluşturulmasına bağlıdır.
C) Çevirmenle çevrilen yapıtın yazarı arasında duygusal yönden benzerlik olması, çeviriyi olumlu yönde etkiler.
D)Çevirmenler, çeviriyi bitirinceye değin çok değişik duygular yaşarlar.
E)Anlatım olanakları birbirine benzeyen dillerde yapılan çeviriler daha başarılı olur.
32. Çalışmalarını romanlar üzerinde yoğunlaştırmış bir eleştirmendi. Roman konusunda üç yüzü aşkın eleştirisi vardı. Eleştirinin, edebiyat tarihini kurma ve oluşturma gibi önemli bir İşlevi olduğuna İnanırdı. Bunun İçin de yayımlanmış romanların hemen hemen tümünü okuyup incelemekten kaçınmazdı. Ele aldığı yapıtları çok yönlü bir değerlendirmeden geçirirdi. Bu tutumuyla romancıların yaratıcılığını besler, onlara yol gösterirdi.
Bu parçada sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Yapıtları, değişik boyutlarıyla ele alıp yargıladığı
B) Farklı eleştiri yöntemleri kullandığı
C) Çağdaş eleştiri kuramlarından yararlandığı
D) Düşüncelerini terimsel bir söylemle yansıttığı
E) Anlatımındaki pürüzlerin, çok ürün vermesinden kaynaklandığı
33. Bizde eleştiri alanında bir acelecilik var. Diyelim ki bir eleştirmen, Türk edebiyatında yeni çıkmış bir kitapla İlgili eleştiri yazacak. Bunu yaparken bırakın o yazar hakkında eskiden çıkmış yazıları derleyip toplamayı, en son çıkan yazılan bile gözden geçirmiyor. Oysa bir kitap için eleştiri yazılacaksa daha önce yazılmış eleştirilerin incelenmesi, el altında bulundurulması ve yeri geldiğinde bunlara gönderme yapılması bile gerekir.
Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar, aşağıdakilerden hangisini söylerse kendi tutum ve düşüncesiyle çelişmiş olur?
A)Bu yapıta yönelik eleştiriler arasında özgün düşünceler içerenine rastlamadım.
B)Eleştirmenlerin bu yapıt karşısındaki tutumlarını haksız ve son derece öznel buldum
C)Bu yapıt üzerine yazılan son eleştirilerde, farklı değerlendirme ölçütlerinin kullanıldığını gördüm.
D)Bu kitaba yönelik eleştirimi onun, üzerimde bıraktığı izlenime göre oluşturdum.
E)Bu kitapla ilgili görüşlerin, yazarın kişiliğine değil, kitaba yönelik olmasını isterdim.,
34. Kimi yazarlar, kendi yaratma yöntemlerini açıklarken, gerçeğe her yönüyle bağlı kaklıklarını, gerçeği eksiksizce yansıtmayı yazarlığın temel ilkesi saydıklarını söylerler. Düşsellikten kaçındıklarını, söz arasında özellikle belirtmeye özen gösterirler. Yazdıklarıma yaşananlar arasındaki ilişkiyi vurgulamaya çabalarlar. Dahası, bir romancıdan, öykücüden çok, bir tarihçi, toplumbilimci, ruhbilimci gibi davrandıklarını söyleyenler bile vardır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada belirtilen görüşle uyumludur?
A)Bir sanat yapıtında yansıtılan gerçek, gerçeğin kendisi değil, törpülenmiş, cilalanmış bir görünümüdür.
B)Bir yapıtta yansıtılan gerçekleri yaşamla özdeşleştirmeye çalışmak, doğru bir tutum değildir.
C)Yaşamdan alınan öğeler, yazarın yüreğinde ve kafasında yemden biçimlendirilmezse yazınsal bir yapıta dönüşemez.
D)Düş gücüyle oluşturulmamış bir yapıt, gerçek anlamda yazınsal bir yapıt sayılamaz.
E)Yapıtlarını içerik yönünden yaşama sıkı sıkıya bağlı olması gerekir.
35. Yazma İşinde İnsanın başarıya ulaşması için verilecek reçetelerin, tek başına hiçbir yarar sağlamayacağını düşünen bir yazar şöyle diyor: “Yüzde doksan dokuz yetenek, yüzde doksan dokuz disiplin, yüzde doksan dokuz çalışma…” Yaptığı ile hiçbir zaman yetinmemeli yazar. Yaptığı ne kadar iyi olursa olsun gene de yapabileceğinden iyi değildir. Sanatçılar, çağdaşlarından ya da öncekilerden daha iyi olmakla yetinmemeli. Kısacası bütün sorun
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) özgün bir yapıt ortaya koyabilmekte
B) başka sanatçıların yaptıklarını İzleyebilmekte
C) insanın kendisini yenileyip aşmasında
D) daha önce ele aldığı konulara değinmemekte
E) değişik türlere yönelmekte
36. Klasik öyküyü çok seviyordum. Bu biçimi, özellikle ilk kitabım için, bilinçli olarak seçtim. Bu tür kitapları ilk okuyuşumda, beğendiğim cümlelerin altını çizer, sonra onları bir deftere yazar ve tekrar tekrar okurdum; bundan da çok zevk alırdım. Sonra bir gün Knut Hamsun’un Açlık adlı yapıtını okudum. Altı çizilecek tek bir satır bile bulamadım. Oysa kitabı çok beğenmiştim; beğenmek de ne kelime, çarpmıştı kitap beni. “Nerede bunun altı çizilecek satırları?” diye düşündüm. Aynı şeyi, sevdiğim öteki yazarların yapıtlarında da gördüm. —. Şimdi niyetim, altı çizilecek tek satırı bile olmayan bir kitap yazmak.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)Demek ki ben, kimsenin başaramadığını başarmıştım
B)Artık, okurken kitabın sonuna kadar dikkatimi canlı tutamıyordum
C)Sanatta ulaşmak istediğim özgünlüğü yakaladığımı o zaman fark ettim
D)Sonunda, özlü sözlerden çok, yalın anlatıma değer verilmesi gerektiğini anladım
E)Söylenenlerin tersine, çağa ayak uyduramamıştım.
37. Gözlemlerden, yaşantılardan yola çıkıp çok başarılı olmuş sanatçılar vardın ama aynı yöntemle yazmasına karşın başarılı olamamış, hiçbir İz bırakmamış sanatçılar da çoktur. Örneğin Balzac, hiç evlenmemiş, babalık zevkini tatmamış; ama dünyanın en canlı babası Goriot Baba’yı yaratmıştır. Öte yandan bütün yapıtlarını okuduğum Panait Istrati, yaşantısından, gözlemlerinden yola çıktığı halde çoktan eskimiştir. Bu örneklerden çıkarılacak sonuç, —.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) edebiyatçının anlattıklarını yaşamış olmasının değil, okura yaşatmasının önemli olduğudur
B)başarılı romanlar yazabilmenin ilk koşulu, yazarın, anlattıklarına tanık olmasıdır
C)her romanın, konusuna özgü bir yazma yöntemi gerektirdiğidir
D)romandaki başarının sanatçının kişilik yapısına bağlı olduğudur
E)kimi romanlardaki başarısızlığın birçok nedene bağlanabileceğidir
38. Okumaya nereden başlasam? Hangi türden kitaplar okusam? Böyle sorulan yanıtlamada zorlanmışımdır hep. Bilirim ki söyleyeceklerimin yönlendirici bir işlevi olmayacaktır. Çünkü her kitabın etkisi, okurun okurluk yaşantısına, birikimine göre değişiklik gösterir. Birinin yüreğinde titreşimler yaratan bir kitap, bir başkasının ruhunu karartır; esnetir, ağırlığı altında ezer onu. Birine çarpıcı, renkli yaşantılar sunan bir kitap, ötekine bayağı, sıradan gelebilir. —.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Görüldüğü gibi okuma çok yönlü bir etkinliktir
B) Sözün kısası bir kitabın herkes üzerinde aynı etkiyi bıraktığı söylenemez
C) Ne var ki iyi bir okur. hangi amaçla okuduğunun bilincindedir
D)Bu nedenle okuma, okurun kimi bilgi ve becerilerle donanmış olmasını gerektirir
E) Aslında okurun, okuduklarını bir zihinsel süzgeçten geçirmesi gerekir
39. —. Ozanlar da yazarlar da yaşantı işçisidir bir bakıma. Gerçek yaşamdan, nesnel dünyadan kazandıkları yaşantıyı yeniden üretirler. Bu yeniden üretme ya da yaratma süreci içinde estetik bir tat katarlar ona; coşku ve düşünceyle beslenen bir özle yoğururlar onu. Yoğurdukları özü, okura ulaştıracak uygun yollar, uygun biçimler ararlar. Şiir, öykü, roman, oyun gibi türlere özgü yasaların içinde yeni konumlar kazandırırlar yaşantıya.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)Yazınsal yaratının gücü, okurda düşünsel bir değişme yaratmasına bağlıdır
B)Okur, romanda, şiirde ya da öyküde karşılaştığı yaşamı, düş dünyasında değiştirerek geliştirir
C)Kimi sanatçılara göre yazınsal yapıtlar, okurun yaşamı algılama gücünü artırmalıdır
D)Gerçekte türü ne olursa olsun, her yazınsal yaratının malzemesi yaşantıdır
E) Şiirler, romanlar, öyküler okurun yüreğinde yeni
duygular uyandırmayı amaçlar
40. Mitler doğa güçlerini ve doğaüstü yaratıkları anlatan hayal ürünü öykülerdir. Bunların simgesel ve kutsal bir yanı vardır. Yüzyıllar boyunca bu öyküler birbirlerinden beslenerek zenginleşmiştir. Bunların kimisi kulaktan kulağa yayılırken kimisi de yazmayı iş edinmiş kişilerce yazıya geçirilmiştir. Bugün elimizde hemen her mitolojik öykünün, yazıya geçirenin anlayışına göre değişen anlatımları bulunuyor.
Bu parçada, mitlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Kahramanlarının alışılmışın dışında özellikler taşıdığına
B) Anlatılanların dinsel bir içeriği olduğuna
C) Çok uzun bir geçmişi bulunduğuna
D) Aynı öykünün değişik biçimlerde anlatıldığına
E) Kimilerinin gerçekleri yansıttığına
41. Yazınsal yaratılara tutku düzeyine varan bir ilgisi vardı. Bunları, kılı kırk yaran bir okur titizliğiyle inceleyip yargılar, dil ve anlatımını onlarla beslerdi. Nitekim, anlatımındaki çok yönlülük ve somutlama gücü de büyük ölçüde bundan gelirdi. Buna birde olayları, durumları ve insanları algılama biçimindeki derinlik ve gerçekliği eklersek, yapıtlarındaki olağanüstü etki gücünün nereden kaynaklandığını anlamış oluruz.
Bu parçada tanıtılan yazarla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
A) Kendini geliştiren bir insandır.
B) Okuduklarını eleştirel bir yaklaşımla değerlendirir.
C) Duygusallığa ağırlık verir.
D) Çevresindekileri değişik boyutlarıyla inceler.
E) Etkili bir anlatımı vardır.
42. Daha ilk yapıtlarında başkalarının izine basmadan yürümeyi deneyen yazarlar, ozanlar vardır. Bunlar, yazınsal yaratıları ayırmaya, belirlemeye ve değerlendirmeye yönelik geleneksel ölçütlerin, kuralların kılavuzluğunu pek umursamaz, onlara sıkı sıkıya bağlı kalmazlar. Türler arasında öyle aşılması güç duvarlar ya da sınırlar yoktur onlar için. Yazarken bir türe özgü nitelikleri bir başka türe taşımaktan kaçınmazlar.
Bu parçada, sözü edilen sanatçılarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yapıtlarının İçerik yönünden zengin olduğuna
B) Başkalarından etkilenmediklerine
C) Yapıtlarında değişik türlere özgü niteliklere yer verdiklerine
D) Yazıların, belirli türlere göre ayrılmasını önemsemediklerine
E) Önceden konmuş kurallara bağlı kalmadıklarına
43. Güzellik de çirkinlik de insanoğlunun duygularına seslenir. Ancak bu İki kavramın algılanışı kişiden kişiye değişir. Güzelliği görebilmek çaba gerektirdiği halde çirkinlik böyle değildir. O kolayca kendini gösterir. Örneğin bembeyaz bir kâğıdın üstüne bir damla mürekkep damlarsa bu çirkinliği kolayca herkes görebilir; ama önemli olan çirkinliği görmek değil, onun oluşmasını önlemek İçin çaba göstermektir. Yoksa her gün, bu kâğıdın üstünde leke var, diye yakınmak kimseye bir yarar sağlamaz.
Bu parçadan, güzellik ve çirkinlikle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Öznel ölçütlerle algılandığı
B) Eğitimli kişilerce ayırt edilebildiği
C) Aralarında farklar olduğu
D) İnsana birtakım görevler yüklediği
E) Yaşamda karsı karşıya gelinebileceği
44. Çok yazmayı, öne çıkmayı, böbürlenmeyi sevmiyor. Gürültüden uzak, ağır ağır, kozasında sessizce örüyor şiirini. Kendini önemsemiyor; kasılma yok. Ne okuyucunun ne de önemli kişilerin dikkatini çekme çabasında. Az ürün veriyor; ama şiirin hasını üretiyor. Şiirde işçiliğe, sabra önem veriyor. Bugüne değin tek kitapta kalmasının nedeni de bu. Adı duyulmamış, sessiz bir ozan; ama şiirleri usta İşi.
Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı aşağıdakilerin hangisiyle nitelendirilemez?
A) Gösterişten hoşlanmayan
B) Geri planda kalmayı seven
C) Kendini üstün görmeyen
D) Amacı yalnızca iyi yapıt üretmek olan
E) Tanınacak kadar başarılı olamayan
45. Onu, sorumluluğunu bilen bir yazar olduğu için seviyorum. Kusuru yok mu? Hem de pek çok. Kendini coşkulu betimlemelere kaptırarak Türkçe cümleleri sarsıyor; özne, tümleç, yüklem bağlantılarını yitiriyor. Türkçeyi sevdiği ve benimsediği halde bu tür yanlışları hep yapıyor. Ayrıca öykülerini dinlendirip bir kez daha okumuyor. Bütün bunlara karşın öykülerinde insancıl gerçeğin önemli bir yen ve ağırlığı var. Bu durum okurların, öykü kişileriyle kolayca ilişki kurmalarına, dahası onlarla aynı düşünceleri paylaşmalarına yardımcı oluyor. Kısaca yazarın kişileriyle okurları birbirleriyle çelişmiyor; hatta özlemlerini yansıttığından, okurların hoşuna bile gidebiliyor o kişiler.
Böyle anlatılan bir sanatçıdan aşağıdakilerin hangisi beklenmez?
A) Okurun, öykü kişileriyle özdeşleşmesini sağlaması
B) Neyi, niçin yaptığının bilincinde olması
C) Yazdıklarının İlk biçimiyle yetinmesi
D) Kolay okunan ama kalıcı olmayan yapıtlar vermesi
E) İnsanlara özgü durumları İşlemesi
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1 B 2 E 3 C 4 A 5 B 6 E 7 A 8 D 9 D 10. C 11. B 12. A 13. E 14 B 15. C |
16. D 17. A 18. C 19. B 20. E 21. D 22. B 23. E 24. A 25. C 26. E 27. A 28. D 29. B 30. C
|
31. B 32. A 33. D 34. E 35. C 36. D 37. A 38. B 39. D 40. E 41. C 42. A 43. B 44. E
|
]]>
1. Ardahan Kalesi’nin yanı başındaki bu eski mahalle, kentin tarihsel çekirdeğini oluşturuyor.
Bu cümledeki “kentin tarihsel çekirdeğini oluşturmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Güzelliğiyle herkesi etkilemek
B) Örnek bir mimarlık ürünü olmak
C) Yeniliğinden hiçbir şey yitirmemek
D) Çok amaçlı bir nitelik taşımak
E) Geçmişe kaynaklık etmek
2. Bu ozanımız, çevresini kuşatan varlıkların ayırıcı ve belirleyici özelliklerini inceden inceye algılıyor; bir bakıma şiirini, yüreğinden çok, gözleriyle yazıyor.
Bu cümledeki “şiirini, yüreğinden çok, gözleriyle yazmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Görsel öğeleri ön plana çıkarmak
B) Belli bir iletiye yer vermekten kaçınmak
C) Belirli temaları kullanmak
D) Soyutlamalara başvurmak
E) Yaşananlardan yola çıkmak
3. Bir yazınsal yaratının değeri, ne anlattığından çok, nasıl anlattığıyla ölçülür; bu da dilin anlatım olanaklarını ustaca kullanmaya, el değmemiş bölgelerinden
yeni tatlar devşirmeye bağlıdır.
Bu cümledeki “dilin el değmemiş bölgelerinden yeni tatlar devşirmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okuru şaşırtan, çarpıcı ürünler ortaya koymak
B) Artık unutulmuş olan özellikleri canlandırmak
C) Daha önce denenmemiş anlatım biçimleri oluşturmak
D) Belirli bir kesimin beğenisine seslenmek
E) Yerleşik sözcükleri kullanmaktan kaçınmak
4. Aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı, bir “gerekçe” içermektedir?
A) – Resim çalışmalarınızda en çok hangi malzemeyi kullanırsınız?
– Tümüyle yerli malı olanı seçip kullanırım.
B) – Ayrıntıya önem verir misiniz?
– Evet, güzelliğe ulaşmak için ayrıntıları önemsiyorum.
C) – Resim yaparken nasıl bir yol izlersiniz?
– Önce dikkatimi ele alacağım konu üzerinde yoğunlaştırırım, onunla yaşamaya başlarım; sonra çalışmaya koyulurum.
D) – Türk resim sanatının günümüzdeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Resim sanatçılarımızı, erişmeleri amaçlanan yerin de ötesinde görüyorum.
E) – Resme yeni başlayanlara neler öneriyorsunuz?
– İlgilendikleri konuda eğitim görmelerini, sonra da öğrendiklerini uygulamaya çalışmalarını öneriyorum.
5. (I) Kırk beş yıl boyunca birçok dergide, gazetede çeşitli kitaplarla ilgili değerlendirme yazıları yazdım. (II) Kendimi bir kitap eleştirmeni olarak görseydim, üstünde durup düşünülmüş, tutarlı ve kalıplaşmış bir yaklaşımla, belirgin bir yöntemle yönelirdim kitaplara. (III) Ama böyle bir arayışa girmedim. (IV) Yazarlıkla ilgili her alanda olduğu gibi eleştiri alanında da kendi ölçütlerime bağlı kaldım. (V) Yazarlığımın temelinde hep bağımsızlık, kural tanımazlık, özgürlük yatıyor. (VI) Yıllar sonra dönüp arkama baktığımda bunu açık açık görüyorum.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde sanatçı, yazma işinde seçtiği yolu en kapsamlı biçimde belirtmiştir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir?
A) Aynı kavram alanıyla ilgili söz değerlerinin oluşturduğu sözcük salkımları, Türkçemizin zenginliğini göstermektedir.
B) Anlamca ilişkili söz değerlerini içeren sözcük grupları oluşturmaya yönelik çalışmalara, ders kitaplarında gereğince yer verilmemektedir.
C) Öğrencilere, Türkçe düşünme alışkanlığı kazandırmak için, işlenen parçalarda geçen ve aralarında anlamsal bağıntılar olan sözcük kümeleri buldurulmalıdır.
D) Sözcükler arasında bağlantı kurma, karşıtlık ya da benzerlikleri ortaya çıkarma, Türkçe öğretimindeki temel etkinliklerden biri olmalıdır.
E) Türkçe ve yazın derslerinde sözcük çalışmaları, çeşitli sözcüklerin temel ve yan anlamlarını içerecek biçimde yapılmalıdır.
7. (I) Bu yayınevi bir süredir kendi olanakları içinde, sessiz sedasız, değerli ürünler ortaya koyuyor. (II) Kırkı aşkın kitap çıkaran bu yayınevinin dikkati çeken bir özelliği çok iyi kitaplar seçmesi. (III) Bunlar kimsenin aklına gelmeyen, titizlikle araştırılıp bulunmuş kitaplar. (IV) Ayrıca bu yayınevi, kitapların basımına
özen gösteriyor; çevirilerin düzgün ve doğru olmasına dikkat ediyor. (V) Her kitabın sonuna, yazar ve yapıt adlarını gösteren bir dizin ve kaynakça ekliyor.
(VI) Bu özelliklerin hepsi nitelikli bir baskı ile buluştuğunda ortaya iyi kitaplar çıkıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde kişisel düşüncelere yer verilmemiştir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “eleştiri” söz konusu değildir?
A) Kitap okunduğunda, yazarının, ne yazacağını uzun uzadıya ölçüp biçen, bunları bir tartımdan geçiren, düzene koyan sanatçılardan olmadığı anlaşılıyor.
B) Gençlik yıllarında çeşitli dergi ve gazetelerde yazdığı yazıları derleyip bunları yazılış tarihlerine göre sıralayarak kitap haline getiriyor.
C) Konusunu günlük yaşamdan almasına karşın, kullandığı dil ve anlatımındaki pürüzler yüzünden, söyledikleri gereği gibi anlaşılmıyor.
D)Yüzeysel bilgilere dayanarak yaptığı ruhbilimsel çözümlemeler, yapıtın dokusu içinde belirli bir işlev taşımıyor.
E) Çizmeye çalıştığı tarihsel ortamı ayrıntılarıyla yansıtamayışı, yapıtının inandırıcılığını büyük ölçüde azaltıyor.
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde üslupla ilgili bir özelliğe değinilmemiştir?
A) Sağlam bir roman tekniğinin yanı sıra canlı, en az sözcükle çok şey anlatmayı amaçlayan, yoğun bir anlatımı vardı.
B) Şiirlerindeki, okurun değişik duygularını etkileyen imgeleri, sıradan sözcüklere yeni anlamlar yükleyerek oluştururdu.
C) Yapıtlarındaki karakterler, halk arasından seçilmiş, zengin bir duygu dünyası olmayan, tek boyutlu kişilerdi.
D) Şiirlerini oluştururken sözcükleri, ses, anlam ve çağrışım yönünden sıkı bir değerlendirmeden geçirerek kullanırdı.
E) Betimlemelerinde gözlem gücü ağır basar, özentili ve coşkulu bir söyleyişten özellikle kaçınırdı.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde geçen bağ-fiil, ötekilerden farklı bir sorunun yanıtıdır?
A) Düşüncelerini hiç çekinmeden söylerdi.
B) Soruları bütün yönleriyle düşünerek yanıtlıyordu.
C) Sınavdan hemen sonra güle oynaya evine gitti.
D) İşi zamanında bitirmek için ölesiye çabalıyordu.
E) Bence o, buraya geleli çok değişti.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir sözcük, ilgi adılından (ilgi zamirinden) sonra yaklaşma durumu eki almıştır?
A) Masadakilerden yalnızca birini al.
B) Bugünkünü ötekilerden daha çok beğendim.
C) Benimkinin sayfalarında renkli resimler var.
D) Bu da her yönüyle seninkine benziyor.
E) Bizimkinde hiçbir eksiklik yok.
12. Deniz arkeologlarının Sinop kıyılarında bulduğu batıkkent (I) yörenin binlerce yıllık bir yerleşim yeri olduğunu (II) değişik yönleriyle (III) inandırıcı bir biçimde (IV) kanıtlıyor (V).
Yukarıdaki cümlede, hangi numaralar arasında kalan öğe cümlenin nesnesidir?
A) I. ile II. B) I. ile III. C) II. ile V.
D) III. ile IV. E) IV. ile V.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?
A) Anılardan ve kişisel izlenimlerden yola çıkarak oluşturduğu öyküler / oldukça / beğenilmişti.
B) İnsan ilişkilerindeki çelişkileri iyi gözlemlemiş ve doğru yansıtmış olması / oyunların içeriksel düzeyini / yükseltiyor.
C) Bugün kimi genç romancılarımız / yapıtlarını / yazmaya başlamadan önce / seslenecekleri okur kitlesinin / düzeyini / düşünüyorlar.
D) Bu dergide / kültürel çalışmalara öncelik verileceği / belirtildi.
E) Bu yazar / roman üzerine söylediklerini / kendi yapıtlarında / uyguladı.
14. Dünyanın en tanınmış orkestralarından biri olan bu grup, 18. yüzyıl bestecilerinin yapıtlarını yorumluyor; ayrıca, unutulmuş veya az tanınan bestecilerin yapıtlarını buluyor ve seslendiriyor.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) İşaret sıfatı vardır.
B) Sıfat-fiiller kullanılmıştır.
C) Zarf tümleci yoktur.
D) Türemiş sözcükler kullanılmıştır.
E) Yüklemler bileşik zamanlıdır.
15. Renk renk çiçeklerle kaplı yaylaları ve ahşap evlerden oluşan dağ köyleriyle Yalnızçam, büyük şehirden kaçmak isteyenler için bulunmaz bir yer.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Birden çok sıfat tamlaması vardır.
B) Bağlaç vardır.
C) Birleşik ad kullanılmıştır.
D) Basit yapılı bir fiil cümlesidir.
E) İlgeç tümleçleri vardır.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Baş başa vermiş, çocukların sorunlarından söz ediyorlardı.
B) İnsanımızın belirleyici özelliklerinden biri de konuk severliğidir.
C) Romandaki kişilerin, tipik İç Anadolu insanının özelliklerini taşıdığını söyledi.
D) Doğu felsefesiyle ilgili hemen her kitabı okurdu.
E) Televizyondaki kültür ve sanat programlarını sürekli izlerdi.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Bize hep: “İyi bir kitap okuru olmakla övününüz.” derdi.
B) “Bugünlerde işlerimiz iyi.” diyerek ellerini ovuşturdu.
C) “O zamanlar buğdaylarımız bu değirmende övütülürdü.” diye söze başladı.
D) Öğrencilerine her zaman dürüst olmayı öğütlerdi.
E) Doktor, anneme: “Günde üç öğün yemek yiyin.” dedi.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, ayraçla gösterilen yere iki nokta (:) konulmalıdır?
A) Öyle bir olay ki ( ) eksiklerimizi, yetersizliklerimizi açıkça gösteriyor.
B) İletişimde ölçüsüzlük dediğimiz şey ( ) sanat haberlerinde olduğu gibi spor haberlerinde de kendini göstermiştir.
C)Yöneticilere düşen görevlerden biri de ( ) öğrenciler arasındaki üstün yetenekli gençleri bulup yönlendirmektir.
D)Son günlerde yaşananlar, yöneticilerimize çok şey öğretmiştir ( )Bunlardan biri gerçekleşmemiş beklentilerimizin üzüntüsüdür.
E) Bu tartışma onun şu iki yönünü açığa çıkarmıştır ( ) Eleştirilere karşı hoşgörüsüz olma ve duygularını denetleyememe.
19. Assos’u Assos yapan o muhteşem gün batımı ( ) En güzel ( ) iskeleden ya da Athena Tapınağı’ndan görülebilen bu değişim ( ) izleyenleri derin düşüncelere yöneltiyor ( ) Antik çağın en büyük düşünürlerinden Aristoteles ( ) ilk felsefe okulunu boşuna burada kurmamış demek ki!
Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (.) (;) (,) (.) (:) B) (…) (;) (:) (,) (;)
C) (…) (,) (,) (.) (,) D) (.) (,) (;) (…) (,)
E) (.) (,) (:) (;) (.)
20. Tarihte bu uluslar, öteki ulusların arasına kaynaşmışlardır.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A) “Tarihte” yerine “Tarih boyunca” sözü getirilmeli
B) “uluslar” yerine “devletler” sözcüğü getirilmeli
C) “bu” sözcüğü atılmalı
D) “ulusların arasına” yerine “uluslarla” sözcüğü getirilmeli
E) “öteki” sözcüğü atılmalı
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Yapıtlarındaki kişilerin, kendi aralarında didişmeleri, eğlenceleri, oynanan oyunlarıyla kasaba yaşamı hakkında ipuçları veriyorlardı.
B) Güldürü öğelerine bolca yer verdiği ilk dönem romanlarıyla geniş bir okur kitlesine ulaşmıştı.
C) Güç koşullar altında yaşayan insanların sorunlarını toplumsal açıdan ele almış, dönemin ahlak anlayışını yansıtmıştı.
D) Bu dergiyi okumaya başladıktan sonra edebiyata ve tarihe duyduğu ilgi artmıştı.
E) Türkçenin inceliklerinden yararlanarak yaptığı çevirilerle dilimize elliye yakın yapıt kazandırmıştı.
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu çarşının en eski, en tanınmış esnafı benim.
B) Bu kitabında yazar, başkalarından duyduklarını değil, yalnızca gördüklerini anlatıyor.
C) Yetersiz kalan ilgi yoksunluğundan bu sanat unutulmuş.
D) Bu aileden birçok çalışkan ve başarılı insan çıkmış.
E) Bu kitabı okursan, bilmediklerini öğrenir, unuttuklarını anımsarsın.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Zarftan bir mektup, bir de fotoğraf çıktı.
B) Ondan böyle bir yalanlama olayı beklemiyordum.
C) Kendimi bildim bileli bu mahallede, bu evde oturuyoruz.
D)Toplantımıza katılarak bizlere destek olan dostlarımıza yürekten teşekkür ederiz.
E) Evimize taşındık, yavaş yavaş yerleşmeye çalışıyoruz.
24. Çok çalıştığımız için başarı grafiğimiz ister istemez yükseliyor.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Yüklemin şimdiki zamanlı olmasından
B) Yanlış ilgeç kullanılmasından
C) Ad tamlamasının yanlış kurulmasından
D) Gereksiz zarf tümleci kullanılmasından
E) Yüklemin üçüncü tekil kişili olmasından
25. Yaklaşık otuz beş yıl öncesine kadar kimsenin ondan haberi yoktu. Kayıp bir kent değildi. Unutulmuştu yalnızca. Sırtını yasladığı dağın dik yamaçlarında, toprak altında bulunan bu kentten, Avrupalı gezginler bir iki satır da olsa söz etmişlerdi. 19. yüzyılda yapılan bilimsel bir yüzey araştırmasında da kimliği belirlenmişti. Ama bu silik izlerin peşine pek kimse düşmedi. Uzun aralıklarla gerçekleştirilen bir iki ziyaret, gözlem… Sonrası derin bir sessizlik… Ta ki 1970 yılında yeniden keşfedilene dek.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Öykülemeye B) Kişileştirmeye
C) Eksiltili cümlelere D) Nesnel verilere
E) Abartmaya
26. Yüzümü usulca göğe yasladım. Gözlerimde kanat çırpıyor martılar. Bulut bulut parçalanmış gökyüzünü seyrediyorum. Bulutlar mı üstümüze koşuyor, yoksa ben mi bulutların altındayım, bir türlü kestiremiyorum. Saklambaç oynarcasına bir görünüp bir kaybolan güneş de alıp götürüyor beni düş dünyamın derinliklerine.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Sözcükleri gerçek anlamlarının dışında kullanma
B) Karşılaştırmalar yapma
C) Benzetmeye başvurma
D) Betimleyici öğelerden yararlanma
E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma
27. Dil, insanların düşündüklerini, duyduklarını bildirmek için kullandıkları, sözcükler ve işaretlerden oluşan bir anlaşma aracıdır. Ancak, herhangi bir araç değildir. Bir ulusun kimliğini belirleyen, duygu ve düşünce dünyasını besleyen en önemli etkendir. Aynı zamanda ulusal kimliği yansıtan bir ayna gibidir. Bu ayna kirlenirse toplumsal varlığımız da kirlenir. İşte bu gerçeklerden yola çıkarak bütün ülkede anadili bilincini ve duyarlığını besleyip geliştirme çabası içinde olmalıyız. Çünkü bir dili yozlaşmaktan, bozulmaktan kurtaracak güç, yasalar ve yasaklamalar değil; o dili konuşan toplumun dil bilinci ve duyarlığıdır.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Örneklerden yararlanılmıştır.
B) Dilin önemi ve işlevi vurgulanmıştır.
C) Okuyanı yönlendiren bir hava taşımaktadır.
D) Tanımlamaya yer verilmiştir.
E) Yargılardan biri benzetmeyle somutlaştırılmıştır.
28. Hiçbir oyuncu, tıpatıp birbirine benzemez. Her oyuncunun sinemaya, ekrana kattığı başka bir şey vardır. Konuşması, bakışı, hareketleri ayrı özellikler taşır. Bu yönden, ben sadece şanslı olduğumu düşünüyorum.
Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir?
A) Sizi başarılı kılan etkenler nelerdir?
B) Kendinizi geliştirme ve yenileme yönünden hangi yollara başvuruyorsunuz?
C) Bugünkü konumunuza gelinceye değin ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
D) Bu role seçilmenizin nedeni başkalarından farklı oluşunuz mu?
E) Sizce kişiyi yaratıcı kılan koşullar nelerdir?
29. En güzel konuları berbat eden ressamlar olduğu gibi en sıradan konulardan şaheser yaratan ressamlar da vardır. Cézanne gibi, iki elmayı masaya koyar, resmini yaptıktan sonra kübizmin temelini atmış olursunuz. Onun için Rafael: “İyi çizilmiş bir limon resmi, kötü çizilmiş bir kadın resminden her zaman güzeldir.” der. Ben, konularıma bu açıdan bakarım. Bir resmin değeri, ne konusuyla ne de yansıttığı gerçeklerle ölçülemez.
Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir?
A) Resimlerinizin konularını nasıl seçiyorsunuz?
B)Bir resmin boyutuyla değeri arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?
C) Resim sanatında hangi yollarla ün kazanılabilir?
D) Resim sanatındaki akımlar üzerine düşünceleriniz nelerdir?
E) Size göre, resimde konunun önemi nedir?
30. Dilleri, zengin, yoksul, eksikli, yetkin gibi sözcüklerle nitelendirmek bilimsel gerçeklerle bağdaşmaz. Her dil, olayları, durumları, varlıkları, evreni, kendince
adlandırıp yansıtır. Bir başka deyişle, o dili kullanan toplumun yaşama biçimiyle ilgilidir bu. Örneğin, Türkçede dört ayrı sözcükle anlatılan “baldız, elti, görümce,
yenge” için, İngilizcede yalnızca “sister-in-law”, Almancada ise “Schwägerin” karşılıkları vardır. Bunun gibi Türkçede “kayınbirader, enişte, bacanak” ilişkisi, İngilizcede “brother-in-law”, Almancada ise “Schwager” sözcüğüyle belirtilir. —-.
Bu parça düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülebilir?
A) Böyle olduğu için, Türkçe işlenmiş, gelişmiş kültür dili sayılan bu dillerden daha zengindir diyebiliriz
B) Bu durumda Türkçenin insanoğlunun acılarını, tutkularını, düşlerini doğadaki varlıklardan yararlanarak anlatan, olanakları geniş bir dil olduğu görülür
C) Bu bize, olsa olsa Türk toplumunda aile ve akrabalık ilişkilerinin ayrıntılı olarak yer aldığını, bunun da söz varlığımıza yansıdığını gösterir
D) Oysa Türkçede bir nesne ya da varlığı anlatabilmek için doğadaki bir başka nesne ya da varlıktan yararlanma söz konusudur
E) Daha doğrusu, “İstenirse Türkçeyle anlatılamayacak hiçbir kavram yoktur.” düşüncesini yaygınlaştırmak gerekir
31. Bilmiyorum eski dergileri gözden geçiriyor musun? Bunların kimilerinde, okurlara özel bir sayfa ayrılırdı. Bu sayfada, dergiye gelen mektuplardan parçalar yer alırdı. Bunların büyük bölümünde, şimdi senin yönelttiğin türden sorular ve yakındığına benzer sorunlar dile getirilirdi. —-. Dün de böyleydi, yarın da böyle olacak belki.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Sana önerim, kendi sorunlarını kendin çözmendir
B) Dergilerin yanlış bir tutumudur bu
C)Şiir yazmayı sürdürürsen, zamanla bu türden sorulara cevaplar bulabilirsin
D) Diyeceğim o ki gerçekte yeni bir durum değil bu
E) Bence her durum, ötekinden farklı özellikler taşır
32. Anlatımı güzelleştiren ya da çirkinleştiren etkenler çok yönlüdür. Dil konusunda çalışma yapanlar ayrı ayrı adlar altında ele alırlar bu etkenleri. —-. Doğrudur da. Çünkü duygu, düşünce, olay ve olguları sözcüklere dökmedir anlatım. Anlatımın gücü, sözcüklerin kullanımında, onların birbirleriyle oluşturduğu bağıntılardadır.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Bununla birlikte, yazınsal söylemle bilgilendirme amaçlı söylemin farklı olduğunu bilirler
B) Dilin sunduğu olanaklardan yararlanarak değişik cümle türlerine başvururlar
C) Ne var ki bunlardan her birinin eninde sonunda gelip sözcüklerin seçimine ve kullanımına dayandığını vurgularlar
D) Sözgelimi, görüntüler yaratacak, daha doğrusu düşünsel resimler oluşturacak sözcükler seçerler
E) Sözcüklerin, kişilerin deneyim ve yaşantısına göre değişen anlamlarına çağrışımsal anlam derler
33. Hayata bakış açım değişmişti. Doğum tarihime göre 34 yaşındaydım. Ama yaşama sevincim çoktan sönüp gitmişti. Coşkun, neşeli olabildiğim günleri, uzak
bir hayal gibi hatırlıyordum. Yazarlığım da annemin hastalığından çok şey kaptı; hepsi de acı şeyler.
Böyle konuşan bir kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Mutluluğu hep gelecekte aramıştır.
B) Yaşadıklarının etkisiyle kötümser bir insan olmuştur.
C) Geçmişin güzel günleri artık ona mutsuzluk vermektedir.
D) Acılar, onu başkalarına karşı katılaştırmıştır.
E) Çektiği sıkıntılar, onu bir sanatçı olmaya yöneltmiştir.
34. Bir kimse arada bir, “Bizim zamanımızda…” diye söze başlayıp yakınıyor ya da eski günleri arıyorsa anlayın ki çağdışı kalmıştır. Baba, çocuğunu anlayamadığından; yaşlı, gencin ya da genç kafalı yaşıtının davranışlarını
beğenmediğinden mi söz ediyor, “Bizim zamanımızda böyle değildi.” kanıtına umutsuzca da olsa dört elle mi sarılıyor; bilin ki bunların söyleyecek bir sözü yoktur artık bugün için. Zaman, böyle konuşanları aşmış, tüketmiştir.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamın her dönemini tat alarak geçirmek gerektiği
B) Güzellik anlayışının insandan insana değiştiği
C)Mutsuz insanların, geçmişin güzel olduğunu söyleyerek avundukları
D)İçinde yaşadığı toplumun gerisinde kalanları uyarmak gerektiği
E)Toplumsal değişim ve gelişmelere ayak uyduramayanların geçmişe sığındıkları
35. Babalarla çocukların birbirini anlayamadığı kimi dönemler vardır. Böyle bir dönemden ben de geçtim. Bugün artık hayatta olmayan babamla ilişkilerim, yaşamımdaki en büyük üzüntülerden biridir. Çünkü o zamanlar, dünya görüşüyle benim karşımda yer almıştı; ama hiçbir zaman beni reddetmedi; tersine anlamaya çalıştı. Bense onun o görüşte olmasını kabul edemedim.
Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilirse konuşan kişinin “pişman” olduğu anlaşılır?
A) Aslında, farklı düşünse de hoşgörülü olabilirmiş insan.
B) Bunda çevremin de etkili olduğunu anladım.
C) Babamın öyle biri olması, beni ondan uzaklaştırıyordu.
D) Çünkü ben gençtim ve doğruları yalnız ben görebiliyordum.
E) Her sorunun, kendine özgü bir çözümü vardır.
36. Çocukları okumaktan soğutan bir neden de öğretici olmayı her şeyin başında tutmamızdır. Ders vermeyen, hem de bunu açık seçik yapmayan hiçbir yazınsal yaratı, anadili öğretiminde yer almaz; çünkü yazıların seçiminde, işlenişinde temel ölçüt ders vericiliktir. Bir yazı, bir şiir ne denli güzel, renkli bir yaşantı birikimiyle yüklü olursa olsun ders vermiyorsa hiç değeri yoktur. Oysa bu konuda Goethe şöyle der: “Yalnızca ders vermekle kalan, duygu dünyasının sınırlarını genişletmede hiçbir katkısı olmayan kitaplardan nefret ederim.”
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Anadili öğretimi, çocukta okuma alışkanlığı geliştirme amacından yoksun olmamalıdır.
B)Okuma-yazma becerisini sürekli kullanmayan kişi, dış dünyaya kapalı kalacaktır.
C) Öğrencilere okutulacak yazılar, onların yetişme ortamları göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır.
D)Çocuklara okumayı sevdirmek için, öğretici nitelikli kitaplarda da onların iç dünyalarını zenginleştirici özellikler bulunmalıdır.
E) Değişik yazı türleriyle sık sık karşılaşmayan çocuklar, tembel, edilgen bir kafa yapısına sahip olurlar.
37. Sağlık personelinin, bilimsel verilere dayalı tanılar koymasının yanında, kendi düşüncelerini halka tam olarak anlatabilmesi için sağlıkla ilgili kavramların yerel karşılıklarını bilmesinde zorunluluk vardır. Halkın kullandığı sözcük ve deyimleri bilmek, yalnızca onlarla anlaşmaya değil; onların düşüncelerini, inanışlarını, değer yargılarını, kısaca kültürlerini anlamaya da yardım eder. Kültürel özellikleri dikkate almayan bir sağlık hizmeti verimli bir biçimde gerçekleştirilemez.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sağlık personeli çok yönlü bir eğitimden geçirilmelidir.
B) Tıpla ilgili deyim ve kavramları yerli yerinde kullanan sağlık personeli daha başarılı olmaktadır.
C) Sağlık hizmetlerinde başarılı olabilmek için halkla birlikte çalışmak gerekir.
D) Halka sağlık hizmetleri sunulurken kişilerin farklı özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.
E) Sağlık hizmetlerinde, çağdaş tıp anlayışının yanı sıra doktor ve hasta iletişiminin kurulmuş olması da önemlidir.
38. İnsanı insana anlatmak, başlıca kaygısıdır sanatın. Çağlar boyunca, sözle olsun, renkle, ezgiyle olsun, tüm sanat ürünleriyle insanın iç ve dış evreni yansıtılmak istenmiştir. Duygular, tutkular, düşler, düşünceler değişik biçimler içinde ele alınmış, işlenmiştir. İşleyiş, ele alış biçimleri sanatçıdan sanatçıya, çağdan çağa değişse de amaç aynı kalmıştır: İnsanı insana anlatmak… Bir bakıma sanatın işlevindeki soyluluk da bu amaçtan doğar. Yaşamın tatlanması,
çirkinliklerden arınması, insanın insanı anlamasına bağlı değil midir? Mutsuzluklar, uyumsuzluklar hep insanın insanı anlamamasından kaynaklanmaz mı?
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Duygu ve düşüncelerin anlatımı çeşitli sanat dallarına göre farklılık gösterir.
B) Sanat ürünleri, bireylerin birbirine yakınlaşmasını, yaşamın güzelliklerini sezmesini ve algılamasını sağlar.
C) Sanatın etki gücü, her şeyden önce yaşamı olduğu gibi yansıtmasından ileri gelir.
D) Sanatsal yaratıların yaygınlaşıp gelişmesiyle yaşam koşulları arasında sıkı bir etkileşim vardır.
E) Aynı konuyu işleyen iki sanatçının konuya bakış açıları, konuyu işleyiş yöntemleri birbirinden farklı özellikler gösterebilir.
39. Gerçekte “doğru” diye bellediğimiz düşüncelerin bir bölümü, yinelene yinelene bu niteliğin yüklendiği yanlışlardır. Tek yönlü, yüzeysel gözlemlerin, yanılsamaların ürünüdür bunlar. Diyelim ki yıllarca önce bir eleştirmen ya da yazın tarihçisi bir değerlendirme yapmış; kimi belirlemelere gitmiş bir yapıt üzerinde. Ardından gelenler de onun söylediklerini bir tartımdan geçirmeden benimseyip yinelemişler. Böylece yapıtlar ve yazarlar üzerinde basmakalıp, üç aşağı beş yukarı “aslının aynı” diyebileceğimiz etiket yargılar oluşturulmuştur.
Bu parçada eleştirilen yaklaşım aşağıdakilerden özellikle hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Kişiden kişiye değiştiği için doğru olup olmadığı her zaman tartışılan
B) Yazın adamlarınca öne sürülmemiş, belirli ölçütlere uygun olup olmadığı bilinmeyen
C) Dar bir bakış açısıyla, derinliğine inilmeden oluşturulmuş, yanlış algılamaların tekrarına dayalı
D) Çok tekrarlandığı için herkesçe bilinen, özgünlüğü kalmamış
E) Daha önce ortaya konmuş, sonradan değiştirilmesi için herhangi bir neden olmayan
40. Halk için yazdığını söyleyen Ahmet Mithat’ın okuyucusu, gazete okuyan, belli bir aydın kesimdir. Çok sonraları, okurları düşündürmeyen, yaşamsal ve düşlemsel bir değer taşımayan sıradan olayları anlatan kimi yazarlar bu tutumu değiştirmiştir. Onlar, ortaya koydukları ürünlerle halka yönelerek mahalle aralarında insanları roman okur duruma getirmişlerdir. Fakat mahalle aralarında bir A. Hamdi Tanpınar’ın ya da bir A. Şinasi Hisar’ın yazdığı, yazınsal değeri yüksek yapıtlar okunmamıştır.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nitelikli romanlardan tat alan okurların azlığı
B) Bir romanın sanatsal değerinin, onun, değişik
düzeylerdeki okurlarca sevilmesine bağlı olduğu
C) Serüven öğesi ağır basan romanların çok okunduğu
D) Ahmet Mithat’ın romancılıktaki yüzeyselliği
E) Romanların, okurların düzeyine göre türlere ayrıldığı
41. Peyami Safa’yla Halide Edip Adıvar’ı karşılaştıran bir eleştirmenimiz şöyle diyor: Matmazel Noraliya’nın Koltuğu da Sinekli Bakkal gibi, mistik bir dünya görüşünün savunulduğu bir romandır. Ancak, Adıvar, klasik roman tekniğini kullanırken Peyami Safa, XIX. yy. sonlarında beliren yeni bir roman tekniğiyle yazar. Bu yeni roman anlayışında, anlatım tekniğinin ve bakış açısının önemi büyüktür. Çünkü modern diyebileceğimiz romancılara göre, geleneksel romanla yeni roman arasındaki önemli fark, geleneksel romanın “anlatma” yöntemine, ötekinin “gösterme” yöntemine ağırlık vermesidir. Gösterme yönteminde yazar,
anlatma yönteminin aksine anlatıcı olarak aradan çekilir; anlatmanın yerini yaşatma alır. Böylelikle roman, okuyucuyu olayların içine taşıyan, etkili ve gerçekçi bir nitelik kazanır.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir?
A) Halide Edip Adıvar’ın romanları, Peyami Safa’nınkilerden daha başarılıdır.
B) Anlatma yöntemiyle oluşturulan romanlarda olaylar yazarın bakış açısından verilir.
C) Türk romanında en başarılı dönem XIX. yy. sonlarıdır.
D) Romanın, okuru etkileme gücü, onun dil ve anlatımına bağlıdır.
E) Roman, sanatsal değerini romancının kişiliğinden alır.
42. Nasrettin Hoca, fıkralarından da anlaşılacağı üzere sevecen, hoşgörülü, akıllı, hazırcevap bir insandır. Her zaman, haksızlığa uğrayanların yanında yer almış, yaşamın ağır yükleri altında ezilenleri bir gülücükle rahatlatmıştır. Nasrettin Hoca fıkraları didaktiktir.Çoğu kısadır. Bazen girişte yer ve zaman belirtilir, kişiler tanıtılır; ikinci bölümde Hoca’ya bir şey söylenir ve sonunda onun bizi güldüren ama aynı zamanda düşündüren cevabı beklenir. O son cümle,
birçok defa atasözüne ya da deyime dönüşüvermiştir. Hoca’nın çok geniş bir coğrafyada başka başka uluslarca benimsenmiş olmasını da fıkralarındaki
bu özelliklere bağlayabiliriz.
Bu parçada Nasrettin Hoca ve fıkralarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Ününün yalnızca Anadolu’yla sınırlı kalmadığına
B) İnsanı düşünmeye yönelten komik öğeler içerdiğine
C) Öğretici nitelikler taşıdığına
D) Kimi sözlerinin kalıplaşarak halka mal olduğuna
E) Birçok tarihi kişiye yer verildiğine
43. Babam yeni bir roman yazmaya başlamışsa, gözü hiçbir şeyi görmezdi. O andan itibaren yeni dünyası o roman olurdu. Bizler de annemizin uyarısıyla evde
çıt çıkarmadan otururduk. İki katlı ahşap evde, saatlerce, daktilo tuşlarının çıkardığı ses duyulurdu. Babam romanını bitirdikten sonra onu ev halkına okumayı alışkanlık haline getirmişti. İlk tepkileri bizlerden almayı çok severdi. Yapıt bittikten sonra son kontrollerini yapar, sabahın erken saatinde evden çıkardı. Romanı herhangi bir yayınevine satmış, para da almışsa, bu, ev halkı için sevinç kaynağı olurdu. Babam eli kolu dolu gelir, mutfağın yüzü gülerdi. Birikmiş üç beş aylık ev kirası yatırılırdı. Bu bolluk dönemi uzun sürmez, kısa bir süre sonra yeniden sağa sola borçlanılırdı.
Bu parçada sözü edilen romancıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Çevresindekilerin değerlendirmelerine önem vermektedir.
B) Roman yazma sürecinde her şeyle bağını koparmaktadır.
C) Romanlardan kazandığı parayı ailesi için harcamaktadır.
D) Romancılığı, babalık duyarlığını engellemektedir.
E) Sık sık ekonomik sıkıntı içine düşmektedir.
44. Yazarlığın da ozanlığın da baş koşulu dille içli dışlı olmaktır. Kolay bir iş değildir bu. Bir yandan kendimiz sürekli denemeler yapacağız, bir yandan da dilimizde yaratılmış ürünleri eksiksiz izleyeceğiz. Bana öyle geliyor ki senin baş eksiğin bu: Düzyazısal ve şiirsel ürünleri yeterince izleyip irdelememek. Doğaçtan şiir söyleme dönemi çoktan kapandı. Kendi yönelimlerini, yerini belirleyebilmen için Türkçenin şiir haritasını tüm bölgeleriyle tanıman gerekir her şeyden önce. Bunu yaptığın gün, dergilerin kapısının sana açıldığını göreceksin. Ya da bilmem kaçıncı dereceden bir ozan olmaktansa, iyi bir şiir okuru olmayı yeğleyeceksin. Ne dersin?
Bu parçada konuşan kişinin, karşısındakine önerdikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Deneyimli ozanların yaptıklarının dışına çıkmaması
B) Şairlikle okurluk arasında bir seçim yapması
C) Değişik türde yazınsal ürünleri okuyup incelemesi
D) İçine doğduğu gibi şiir yazmaması
E) Dilimizin olanaklarını bütün yönleriyle tanıması
45. Düşüncenin bulanıklıktan, başıboşluktan kurtulması, büyük ölçüde terimlere yaslandırılmasına bağlıdır. Konu alanı ne olursa olsun, belli bir alana yöneliş ve
yaklaşımın temelini terimler oluşturur. Bunun için de bir eleştirmenin, bilim adamının ya da araştırmacının olguları, olayları, durumları adlandırıp dizgeleştirmesi, terimlerle düşünmesini, terimlerle anlatmasını gerektirir. Terimlerin insan düşüncesine sunduğu olanaklar da burada ortaya çıkar. Olgu, olay ve durumlar, ister betimlensin, ister açıklansın, bunların kesin, aydınlık sınırlar içinde algılanmasında önemli bir işlevi vardır terimlerin. Terimlerle adlandırılmamış durum, olgu ve olayların kavranması, kişiden kişiye değişiklik
gösterir.
Bu parçadan terimlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Düşüncenin sınırlandırılmasına, anlaşılmasına yardım eder.
B) Değişik alanlara özgü bilgileri belirli bir düzen içerisinde yansıtır.
C) Metinleri ayırıp türlendirmede bir ölçüt olarak kullanılır.
D) Anlatıma açıklık ve kolay kavranırlık kazandırır.
E) Anlatılanların farklı biçimde anlaşılmasını önler.
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. E 2. A 3. C 4. B 5. D 6. A 7. D 8. B 9. C |
10. E 11. D 12. A 13. C 14. E 15. D 16. B 17. C 18. E |
19. C 20. D 21. A 22. C 23. B 24. D 25. E 26. B 27. A |
28. D 29. E 30. C 31. D 32. C 33. B 34. E 35. A 36. D |
37. E 38. B 39. C 40. A 41. B 42. E 43. D 44. A 45. C |
]]>
1. Bir romancıyla ilgili aşağıdaki açıklamalardan hangisi, ayraç içindeki özellikle uyuşmamaktadır?
A) İşlediği konuyu, çizdiği ve betimlediği karakterleri, bunlar arasındaki ilişkileri bugüne değin başka hiçbir romancının yansıtmadığı bir biçimde vermiştir.
(özgünlük)
B) Anlatımını oluşturan söz değerlerini seçerken dilin sunduğu tüm olanaklardan yararlanmış, bunları kılı kırk yaran bir tutumla kullanmıştır. (titizlik)
C) Okurken söyleyiş güçlüğü yaratmayan, anlamları herkesçe bilinen sözcükleri seçerek konuşma dilinin özelliklerini içeren, kısa cümleler kurmuştur. (akıcılık)
D) Anlatımındaki ayrıntı zenginliği, ayrıntıları işlevsel bir biçimde verişi onun söylemine inandırıcı bir nitelik kazandırmıştır. (evrensellik)
E) Dili, inceliklerine dikkat ederek güzel bir biçimde kullanması, onun her dönemde okunan, yapıtlarını yaşadığı günlerin sınırı dışına taşıyan bir yazar olmasını sağlamıştır. (kalıcılık)
2. Bir yazar şöyle diyor: “Sözcüklerin dediğini anlıyorum, bütün özelliklerini biliyorum, hepsinin tadına varıyorum; ama onları yan yana getirirken yeni çağrışımlar yaratamıyorum.”
Bu cümledeki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çok kullanılan sözcükleri yeğlememek
B) Birbirinden kolayca ayıramamak
C) Yerleşik kullanımların dışına çıkamamak
D) Aralarında anlam ilişkisi kuramamak
E) Yapıtın içeriğine göre biçimlendirememek
3. Bu sanatçımız için bir dili bilmek, o dilin edebiyatını bilmek demektir. O edebiyatın gizli kalmış köşelerinde yatan şiirleri, öyküleri bilmek demektir. Gerek
Türkçe gerekse Fransızca yazdığı yazılarda, zaman zaman öyle alıntılar yapar ki şaşırır kalırsınız. Halk şiirimizden, özellikle tekke şiirimizden; ama aynı zamanda bir Yunan, bir Bizans, bir İran şiirinden… Resim, heykel, yazın gibi hangi sanat dalından bir ürün ortaya koyarsa koysun, bunu, oksijeni bol bir ortamda oluşturmuş bir sanatçımızdır o.
Bu parçadaki altı çizili söz, anlatılan sanatçının hangi özelliğini belirtmek için kullanılmıştır?
A) Edebiyatın, bütün sanatların temeli olduğunu düşünme
B) Yapıtlarını oluşturmada ayrıntılara önem verme
C) Edebiyatımızla başka edebiyatlar arasındaki benzerlikleri yansıtma
D) Herkesçe bilinmeyen sanat ürünlerini ortaya çıkarma
E) Çok zengin bir sanatsal kaynaktan beslenme
4. Okuduğumuz romanlar, öyküler yazınsallığın toprağında üretilmiş uydurmacalardır bir bakıma. Ne var ki okuma eyleminin doğasından gelen bir yönlendirmeyle unutuyoruz bunu. Okurken, içinde bulunduğumuz ortamdan kopuyor, yazınsal ürünlerin bize sunduğu dünyayı gerçek yaşamın üstüne çıkarıyoruz.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yansıtılan çirkinlikleri görmekten kaçınma
B) Asıl gerçeğin okuduklarımız olduğuna inanma
C) Anlatılanları düş gücüyle sınırlandırma
D) Yaşamı değişik boyutlarıyla algılama
E) Olayları, olguları kişisel ölçütlerle değerlendirme
5. Neredeyse elli yıldır sanat çevreleriyle içli dışlıyım. Nice yazar tanıdım. Kimileri düş kırıklığına uğratmadı beni. Kimilerini ise tanıdığıma tanıyacağıma
pişman oldum. Birçok ünlü yazar için: “Keşke hiç karşılaşmasaydım onunla; köşemde oturup güzel güzel kitaplarını okusaydım.” diye düşündüm. Ne yalan söyleyeyim, o yazarların kitaplarını okumaktan aldığım tat, kişiliklerinin karaltısıyla gölgelendi.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bazı yazarları kişisel özellikleriyle tanımanın, onların yapıtlarından duyulan hazzı azaltması
B) Sanatçıları gerçek yönleriyle tanıyamamanın okurları onlardan uzaklaştırması
C) Yaşamdan kopuk bir yazarın, yapıtlarıyla okur üzerinde olumsuz izlenimler yaratması
D) Kendini yapıtlarında gizleyen sanatçıların, güç okunması
E) Yazarların yaşamlarıyla yapıtlarının belirli yönlerden örtüşmesi
6. (I) Ortaokul yıllarımda arkadaşlarla dersten çıkar çıkmaz, okulumuzun bulunduğu tepeden iner, güzelim gül bahçeleriyle çevrelenmiş evlerin önünden geçerek kıyıya koşardık. (II) Dalgalarla oynarken içimizden biri bağırırdı: “Yunuslar geçiyor!” (III) Sonraları hangi denize baksam, böyle sürü halinde geçen yunuslar canlanırdı gözlerimde. (IV) Açıklardaki tek bir yunusu fark edip sevinç çığlıkları atanları gördükçe gerçekten çok etkilenirdim. (V) Yıllarca yunusların sürü sürü gözlerimin önünden geçtiğini, zamanın hepimizi, az rastlanan anların son tanıklarına çevirdiğini nasıl anlatabilirdim onlara?
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yakınma söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. Bir yazar şöyle diyor: “Düşüncenin canı kısa sözde, onun yoğun anlatımındadır.”
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Derinliği olmayan düşünceler daha kolay anlaşılabilir.
B) Güçlü anlatım, sağlam bir düşünce yapısı gerektirir.
C) Bir düşünceyi özetlerken ana noktalar üzerinde durmak gerekir.
D) Sözü uzatmak, anlatımı gereksiz sözlerle doldurmak düşünceyi gölgeler.
E) Kısaltılarak anlatılan bir düşünceyi, hemen herkes anlayabilir.
8. (I) Sanatçı bu yapıtında, öteki yapıtlarından değişik bir yöntem izleyerek bireylerin gündelik yaşamdaki çatışmalarını anlatmaktan kaçınıyor. (II) O, bu yapıtında çok farklı bir düşünceden yola çıkarak yazdıklarını, dünün bugünü, bugünün de yarını aydınlatacağı düşüncesine dayandırıyor. (III) Bunun için de kent ve köy yaşamından değişik kesitler sunuyor. (IV) Kurmacasal öğelerin dışına çıkmadan gerçekçi karakterler çiziyor. (V) Bu tutumuyla okuyucuyu, derinden etkileyen renkli bir roman ortamına taşıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisiyle “Sanatçı, kimi durumlarda tarihçinin görevini de üstlenen bir yaklaşım içinde olur.” cümlesi arasında anlamca bir ilişki kurulabilir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. Her ressam, aynı doğa parçasını tuvaline farklı biçimlerde yansıtır. —-
Bu cümlenin sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olmaz?
A) Doğa, her sanatçı için değişmez bir konu alanıdır.
B) Çünkü olaylara, durumlara bakış açısı sanatçıdan sanatçıya değişir.
C) Bu, aynı zamanda biçemle ilgili bir durumdur.
D) Bunda sanatçının doğayı algılama biçiminin etkisi vardır.
E) Bunu, yaratıcılığın bir gereği sayabiliriz.
10. Bu sanatçımız kendisine söylenen: “Eline sağlık, resimlerin çok güzel olmuş.” türünden basmakalıp sözlerin kendisine bir şey kazandırmayacağına inanır. Çünkü —-
Bu cümlenin sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olmaz?
A) onun için önemli olan, yansıtmak istediklerinin anlaşılıp anlaşılmadığıdır.
B) o, yöneltilen eleştiriler doğrultusunda kendisini geliştirecektir.
C) onun için sanat, insanları etkileme, belirli duygularla donatma işidir.
D) o, yapıtın biçim ve içerik yönünden eleştirilmesinden yanadır.
E) o, eleştirinin işlevsel bir nitelik taşımasını ister.
11. Bir güvercin … Beni görünce ürktü . Acaba açık kalan
I II
pencereden mi girdi içeriye ? Oradan oraya uçuyor, dışarı
III
çıkacak bir yer arıyor ! Maviliği, belki de
IV
çok uzaklardaki gemileri görüyor .
V
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisindeki noktalama işareti yerinde kullanılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
12. Bu kent , bahar aylarında , doğaseverlerin ,
I II III
yürüyüşçülerin, bisikletlilerin , piknikçilerin gözdesi durumunda.
IV V
Küçük limanı , yeni yapılan baraj gölü , çam ormanlarıyla
VI VII
bezenmiş tepeleri , kır kahveleriyle kent yorgunlarına sığınak
VIII
oluyor.
Aşağıdakilerin hangisinde verilen virgüller (,) işlev bakımından birbirinden farklıdır?
A) I. ve II. B) III. ve IV. C) IV. ve V.
D) VI. ve VII. E) VII. ve VIII.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Bu kitap, ilk basımının üzerinden yirmi yıl geçtikten sonra, yeniden yayımlandı.
B) Çiçekcinin yeni açtığı dükkân çok iyi çalışıyor.
C) Bir yapıtın kalıcılığını sağlayan birçok etken vardır.
D) Bu romanda yüzyılımızın temel sorunları yansıtılıyor.
E) Başarılı olmak için düzenli ve sürekli çalışmak gerekir.
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Bu konudaki kararımı size bildirmeyeceğim.
B) Konuşmasında bu konuya da değinecek.
C) Bebeği bütün gün kardeşi oyalıyacak.
D) Onun bu işi başaracağını söyleyebilirim.
E) Onu kime verdiğimi anımsayamıyorum.
15. Yalnız yapıtlarının içeriğiyle değil, anlatımındaki ustalık, kullandığı dil ve hareketli anlatım tekniğiyle de edebiyatımızın büyük ustalarından biridir o.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) “Yapıtlarının” sözcüğü, hem yapım hem çekim eki almıştır.
B) Ünsüz yumuşamasına uğramış sözcükler vardır.
C) Bağlaç kullanılmıştır.
D) Ad tamlamasının arasına sıfat girmiştir.
E) “Yalnız” sözcüğü sıfat olarak kullanılmıştır.
16. (I) İçine kapanmış olan Anadolu dağları, sessizliğini, bilge dalgınlığında sürdürür zamanın akışı içinde. (II) Kendi dilince söyler türküsünü, kendi gönlünce sürer yaşamını. (III) Dağlar vardır, yüreğinden eski uygarlıklar gülümser çağımıza. (IV) İşte bundan dolayı birçok efsaneyi bağrında yaşatır bizim Anadolu dağları. (V) Anadolu’nun en eski sahiplerinden şimdikilere
değin olanları anlatır bize.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinin yüklemi, çatısı bakımından geçişsizdir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki virgül (,) kaldırılırsa cümlenin öğesinde değişiklik olur?
A) Onun gibi, yapıtlarında kendini anlatan sanatçılar da var.
B) O, romanıyla bir ilke imza attığını söylüyordu.
C) Kardeşimin, atasözlerini ve deyimleri pek bilmediği ortaya çıktı.
D) Ona, karşı takımın oyuncularından söz ettim.
E) Yazdığı makalelerde, alıntı yaptığı kaynakları belirtirdi.
18. Aşağıdakilerin hangisinde iyelik eki aldığı için belgisiz zamir olan, adlaşmış bir sıfat kullanılmıştır?
A) Kimi insanlar karlı havada araba kullanmıyor.
B) Size başka bir gömlek verelim, dedi.
C) Sinemalardaki hiçbir filmi kaçırmazmış.
D) Bazısı işini ötekilerden erken bitirmiş.
E) Bugün yine birkaç kitap aldım.
19. (I) Yüzlerce kişinin girip çıktığı büyük bir mağazanın önündeki geniş alanda rastlamıştım ona. (II) İki karo arasından, ince bir toprak aralığından uzatmıştı boynunu. (III) Arabaların park ettiği yerde, taşlar arasında, işi neydi bu taçyaprakları solgun gelinciğin? (IV) Bol topraktan beslenemediği için yüzü solgun kalan o gelinciği getiriyorum gözlerimin önüne. (V) Her gün yüzlerce kişinin otomobilleriyle geçtiği alanda, kendi dünyasında, ama iyi ama kötü yaşayıp gidiyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, bileşik bir fiil cümlesidir.
B) II. cümlenin yüklemi, öğrenilen (belirsiz) geçmiş zamanın hikâyesi ile çekimlenmiştir.
C) III. cümle, birden fazla dolaylı tümleç içeren sözde soru cümlesidir.
D) IV. cümle, içinde ad tamlaması bulunan bir devrik cümledir.
E) V. cümledeki “geçtiği” sözcüğü isim-fiil eki almıştır.
20. Hiçbir şiire başlarken, bunu umuda, umutsuzluğa, sevince ya da acıya yönlendireyim, diye başlamıyorum.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Gereksiz yere bağ-fiil kullanılmasından
B) Özne-yüklem uyumsuzluğundan
C) Gereksiz yere dolaylı tümleç kullanılmasından
D) Nesnenin adıl (zamir) olarak kullanılmasından
E) Yanlış bağlaç kullanılmasından
21. Sözünü ettiğiniz binayı ne gördüm ne de yerini bilirim.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Nesne eksikliğinden
B) Gereksiz yere bağlaç kullanılmasından
C) Tamlayan eksikliğinden
D) Yüklemin olumlu olmasından
E) Tümleç eksikliğinden
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Doğanın güzelliğidir beni burada en çok etkileyen.
B) Bir ailenin verdiği insanüstü bir çabanın öyküsüdür bu.
C) Aslında gerçeğin ta kendisidir anlattıkları.
D) Tasarıları arasında ona yer yoktu aslında.
E) Şimdiye değin hiç karşılaşmamıştım böyle bir durumla.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu kazada can kaybı yaşanmadı.
B) Söylenenleri pek de onaylamadı.
C) Yapıtları hâlâ unutulmadı.
D) Kimseye bir yararı dokunmadı.
E) İstediği başarıya ulaşamadı.
24. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Okuduğu romanda olaylar geliştikçe onun da heyecanı artıyordu.
B) Bir şey okurken ya da dinlerken tüm dikkatimi onun üzerinde yoğunlaştırmaya çalışırım.
C) Hiç beklemediğim bu davranışı karşısında ona nasıl bir tepki göstereceğimi bilemedim.
D) Büyük kentlerde insanlar, sürekli bir koşuşturma içindedir.
E) Gelişme çağındaki gençler, kendinin ve çevrenin yönlendirmesiyle yanlış yapabilirler.
25. (I) Resim ve heykel sanatçıları insan elleri üzerinde çok durmuşlardır. (II) Ortaçağdan bu yana, ressamların yaptığı portrelere baktığınızda gözlerden çok, ellerin öne çıktığını görürsünüz. (III) Gergef üzerinde dolaşan, çenesini avuçları içine alan, vücut boyunca sarkan eller… (IV) Mutluluğun parıltısını, kaygıların kaynaşmasını, yaşamaktan usanışı hep bu ellerde görürsünüz. (V) Bundan on binlerce yıl önce insan daha kafasıyla düşünemezken elleriyle düşünmüş. (VI) İnsan geometri bilmeden su bentleri yapmış, matematik bilmeden parmaklarıyla saymış, sanat ve güzellik üzerine hiçbir bilgisi yokken mağara duvarlarını, bugün usta ressamların bile yapamayacağı resimlerle donatmış. (VII) Bilimsel ve sanatsal yaratılar konusunda övündüğümüz ne varsa hepsini,
insan elinin çağlar boyunca yaptığı hareketlere borçluyuz.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26. (I) Romanlar vardır, daha ilk sayfasında olay örgüsünün çekim alanı içine alır okurunu. (II) Kan basıncını yükselten heyecanlar yaratır okurda. (III) Kimi romanlar da vardır, dilsel örüntüsüyle okurun aklına olduğu kadar yüreğine de seslenme yolunu seçer.(IV) Romanda özgünlük, derinlik, çok yönlülük aranır. (V) Daha doğrusu, okurun, okuma eylemine tüm varlığıyla katılımını sağlar. (VI) En yüksek coşkuları, estetik tutkulara dönüştürür.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
27. Doğuda dağlar kar altında yatarken bahar geldi dağlarına Ege’nin. Yeşille kucaklaştı toprak; dağ taş yemyeşil. Sanki papatya denizi Datça, göz alabildiğine uzanan. Bahar kokuyor her yer. Kırlar rengârenk çiçek…
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Doğanın kişileştirildiği
B) Karşıt anlamlı sözcüklerin bir arada kullanıldığı
C) Karşılaştırmaya başvurulduğu
D) Bahara özgü görüntülerin betimlendiği
E) Devrik cümlelerle anlatımın doğallaştırıldığı
28. Yazdıklarımın herkesçe okunmasını istiyorum. Beni okuyanların, kitaplarımda kendinden bir parça bulabilmesini, yüreğine seslenen bir şeyler yakalayabilmesini istiyorum. Çünkü önemli olan, okurun, kitapla ve yazarla sıcak bir bağ kurabilmesidir. Bu nedenle olabildiğince duru bir dil, yalın bir anlatım yeğliyorum. Kimi zaman kısa cümlelerim yadırganıyor; ama ben bunu bilinçli olarak yapıyorum. —-; ancak benim seçimim yalınlıktan yana. Bu sadelik içinde okurun yüreğine ve beynine ulaşabiliyorsam ne mutlu bana.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Ben de bilirim yarım sayfa süren tümceler kurmayı, süslü ve ağdalı bir dil kullanmayı
B) Zaten her konu kendi biçim ve biçemini birlikte getiriyor
C) Ben, sanat yapmak adına anlaşılmaz olmayı seçenlerden değilim
D) Her yazarın anlatımını renklendiren ilginç söz buluşlarından yararlanırım
E) Yazarken, sözcükleri seçmede ince eleyip sık dokuyorum
29. Edebiyatta olup bitenleri, edebiyatın canlılığını, yazarın verimliliğini hatta yapıtlarının başarısını ya da başarısızlığını kuşaklarla, yaşla değerlendirmek çoğu zaman bizi yanlışlığa götürür. Dostoyevski en büyük iki yapıtından birini, “Karamazof Kardeşler”i ölmeden hemen önce bitirdi. Thomas Mann ise gene en büyük iki yapıtından biri olan, “Buddenbrook Ailesi”ni bitirdiğinde daha yirmi altı yaşındaydı. Bu iki yazar da ömürlerinin erken ve geç dönemlerinde başka birçok
kitap yazdılar. Bu örnekler bize —-
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) yazarların, yeni dünyalar kurma çabasıyla sürekli bir arayış içinde olduklarını gösteriyor.
B) bir yazarın yapıtlarının hep birbirine benzemesinin yaratabileceği güçlükleri hatırlatıyor.
C) yazarların, yazma ve yaratma gücünün yaşla açıklanmayacak bir olgu olduğunu gösteriyor.
D) yazarların kimi dönemlerde kalıcı ürünler verdiğini; ancak bunu sürdürmenin güç olduğunu kanıtlıyor.
E) yazarların, yeni konular bulduklarında daha çok çalışmaları gerektiğini yansıtıyor.
30. Ünlü eleştirmenlerimizden biri: “Deneme yazıyorsanız belli bir birikiminiz, söyleyecek sözünüz olmalı.” diyor.
—- Çünkü onun hem engin bir bilgi birikimi hem de söyleyecek pek çok sözü var.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Kendisi de öyle bir eleştirmen olmak istiyor.
B) Bu söz o yazarımıza çok uyuyor.
C) Kimileri onun bu görüşüne katılmıyor.
D) Bu nitelikleri taşıyan pek çok sanatçımız var.
E) Bu niteliklerden yoksunsanız eleştirmen sayılmazsınız.
31. Konuşurken yeterince düşünüp en uygun sözü ve söyleyişi bulmaya zaman yoktur. Ama yazdığımız bir yazıyı her okuyuşta, o yazıdaki, dalgınlıktan, dikkatsizlikten doğan yanlışları görüp düzeltme; düşünme ve araştırma eksikliklerini tamamlama, gereksiz bölümleri atma olanağı vardır. —-
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Kısacası her yazarın en çok önem verdiği nokta, sözcük seçimi olmalıdır.
B) Bunun için yazar, araştırmayı zorunlu kılan konuları işlemelidir.
C) Sözün kısası yazar, tümcelerini ayrıntılarla doldurmaktan kaçınmalıdır.
D) Bu nedenle her yazar, yazısını gün ışığına çıkarmadan önce döne döne denetlemelidir.
E) Açıkçası yazar, konuşma dilini değil, yazı dilini kullanmalıdır.
32. Güzel yazıya giden yol, bir bakıma doğru yazıdan geçer. Bir sanatçı ne denli özgürce davranırsa davransın yine de dilin bilinen kurallarını bütünüyle görmezlikten gelemez. Kendince birtakım denemelere girişebilir; sözcüklerin cümle düzenine dönüşmesiyle ilgili sınırları aşan yeni cümle kalıpları oluşturmaya yönelebilir. —- Bunların üzerine çıkamaz ozanlar, yazarlar.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Aslında başarıya da ulaşabilirler bu çabalarında.
B) Ne var ki belirli bir birikime sahip olmaları gerekir.
C) Bunun için, kendinden önceki örnekleri benimseyerek işe başlayabilirler.
D) Doğaldır ki emek ister doğru ve güzel yazmak.
E) Ama yine de dilin yasalarıyla sınırlıdır özgürlüğü.
33. —- Bir sözcük tek başınayken ses ve anlam yönünden etkileyici özellikler taşımayabilir. Ancak aynı sözcük cümlede öteki sözcüklerle yan yana geldiği zaman etkileyici nitelikler kazanır. Kısaca şunu demek istiyorum: Bir yapıtta anlatımın sağlamlığı, sözcüklerin seçimine ve bunların yerli yerinde kullanılmasına bağlıdır.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Bir yazıya başlarken akla ilk gelen sözcük en uygun sözcüktür.
B) Dillerin söz dağarcığı birbirinden farklıdır.
C) Sözcüklerin gücünü kullanımları belirler.
D) Düşünceleri, gelişigüzel söylemekten kaçınmak gerekir.
E) Süslü ve özentili anlatım iyi düşünememekten kaynaklanır.
34. Başarılı şairlerin hepsi, kendilerinden önceki şairlerin şiirlerini okuyarak öğrenmişlerdir şiir yazmayı. Kendi başınıza da olsa, bir ustanın denetiminde de olsa, şiir yazmayı öğrenmek için ne yapmanız gerektiği bellidir: Beğenilen şiirleri teker teker okuyacak, değerlendirecek, işin sırrına varmaya çalışacaksınız. Şöyle bir okuyup geçmekte değil işin sırrı. Her şairi, her şiiri ayrı ayrı, titizlikle irdeleyeceksiniz. Sözcükleri nasıl seçmiş, nasıl birbirine bağlamış? Dizeleri nasıl kurmuş? Bu türden birçok sorunun yanıtını ararken bütün emeğiniz boşa da gidebilir. Bu nedenle, —-
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) şairliğe özenen bir insanın şiiri zevk almadan okuması düşünülemez.
B) şiir yazanlar, kimi sıkıntılara katlanmanın yanı sıra amacına ulaşamamayı da göze almalıdır.
C) şiir yazabilmenin ilk koşulu, iyi şiiri kötüden ayırabilmektir.
D) kötü şiirler, üzerinde uzun uzun çalışılmadan, değişik denemeler yapılmadan yazılanlardır.
E) şiirin yapısını, doğasını kavramamış insanlar, kendilerini şair sanıyorlar.
35. Yazdığım şiirleri sesli olarak okurum ilk önce, kulağıma hoş geliyorsa değişiklik yapmam. Ama fazla ya da kulağı tırmalayan sözcükler varsa onları atarım, değiştiririm. Çünkü şiir gereksiz sözcüğü kaldırmaz. Ayrıca, yıllar sonra yeniden okuduğumda, beni ilk günkü gibi etkileyebilecek mi, diye düşünürüm. Öyle şiirler vardır ki her gün okusanız bıkmazsınız. Yazdığım şiirlerin de böyle olması için gayret ederim.
Bu parçada anlatılanlar aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Şiirlerinizi yoğunlaştırmak, kalıcı kılmak için nelere dikkat edersiniz?
B) Eleştirmenlerin şiirlerinizi yeterince değerlendirmemesini neye bağlıyorsunuz?
C) Şiirlerinizi yazarken okurların beklentisini göz önünde bulundurur musunuz?
D) Başka şiirlere, şairlere öykünmemek için nasıl bir yol izliyorsunuz?
E) Şiirlerinizdeki duygusal zenginliği nasıl sağlıyorsunuz?
36. Bu yazarımız, anılarını anlatırken araya başka yazarların anılarını, düşünürlerin anılar üzerine söylediklerini de katıyor. Böylece yazdıkları, okurda, anlatılanların içinde oluşturulmuş yeni bir metin tadı da bırakıyor.
Bu parçada sözü edilen yazarın böyle bir yol izlemesinin amacı aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Anı türünün, öteki yazınsal türlerden üstün olduğunu gösterme
B) Kendi yaşamıyla başkalarının yaşamı arasındaki benzerlikleri ortaya çıkarma
C) Yazılanların yaşanmışlığını kanıtlama
D) Okurlarda, kendi anılarını yazma isteği uyandırma
E) Anlatılanlara, okurun değişik açılardan bakmasını sağlama
37. Büyüklerinin çizdiği yolda, kendi ülkesinde ve başka ülkelerde iyi bir öğrenim görmüştür. Girdiği her işte, onları onurlandırıp gururlandıracak başarılar kazanmıştır. Parasal yönden tam bir özgürlük içindedir. Ancak ne para ne başarı mutluluk verir ona. Çünkü gerçekleştirdikleri ve gerçekleştirmeye çalıştıkları, kendi tutkuları, özlemleri ve düşleri değildir. Kendisi için çizilmiş bir yolda yürümüştür hep; yalnız ve mutsuzdur bu yüzden.
Bu parçada anlatılan kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Varlıklı bir aile ortamında yetişmenin rahatlığını yaşamıştır.
B) Başarıya ulaşmak için değişik sıkıntılara katlanmıştır.
C) Edindiği varlığı gönlünce harcama olanağı bulamamıştır.
D) Yaşamını, başkalarının yönlendirmelerine göre sürdürmüştür.
E) Gerçekleştiremediği düşünceleri, gerçekleştirebildiklerinden fazladır.
38. Her yazınsal dil, konuşma dilinin toprağında çiçeklenir. Günlük dilin, konuşma dilinin sıcaklığını örgüsünde taşımayan yazınsal dil, ister istemez donuklaşır, yapaylaşır. Bu gerçeğin ayrımında olan yazarımız, anlatımını konuşma dilinin sunduğu olanaklarla donatıp zenginleştiriyor. Onun, okunurluk katsayısını yükselten etkenlerden biri de budur. Kısacası, Türkçenin derin sularında yüzen, yazılarını çok yönlü bir değerlendirmeden geçirerek oluşturan bir yazarımızdır o.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadan çıkarılabilecek bir yargıdır?
A) Bir yapıtın değeri konusuyla ölçülmez.
B) Ancak okurların anlayabildiği yapıtlar kalıcı olabilir.
C) Anlatımları günlük dile dayanmayan yapıtlar başarılı olamaz.
D) Yazınsal dilin kullanımı yazardan yazara değişir.
E) Yazınsal dille oluşturulan yapıtların tadına herkes varamaz.
39. Dil, kuralları dilbilgisi kitaplarına sığmayacak kadar karışık, sayısız inceliklerle dolu, büyülü bir iletişim aracıdır. Esnek, canlı, gelişmeye, değişmeye açık bir sistemdir. Bu nedenle dilin kullanamadığımız zenginliklerinin, kullanabildiklerimizden çok daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Bunun içindir ki günümüzde kullandığımız dil, yarınki dilin çok gerisinde kalacaktır. Buna dayanarak şunu söyleyebiliriz: Bir yandan bugünkü dille iletişim kurarken bir yandan da ayrımına varmadan geleceğin dilini yaratıyoruz.
Bu parçaya dayanarak, dille ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine varılamaz?
A) Çok yönlü nitelikler içerdiğine
B) Anlatım gücünün sözcük sayısıyla ölçülemeyeceğine
C) Bir değişim süreci içinde olduğuna
D) Sunduğu olanaklardan yeterince yararlanılamadığına
E) Belirli kalıplarla sınırlandırılamayacağına
40. Yazar, sözcüklerle oynarken hem bunların diziliş kurallarının hem de alışılmış kullanımlarının dışına çıkıyor. Bu yüzden de zaman zaman yanlışlar yapıyor. Ancak bunları, yazarın dili önemsemediğinden yaptığını söylemek istemiyorum. Sanıyorum bu yanlışlar onun, alışılmışın dışına çıkma, kendine özgü bir biçem ve söylem yaratma isteğinden kaynaklanıyor. Dilde denemelere girişiyor. Bu nedenle güncel, yazınsal söylemle, düşünsel söylemi kaynaştırmaya çalışıyor. Anlatımdaki gevşek dokululuk da bundan, bu kural tanımaz tutumundan kaynaklanıyor.
Bu parçadan, sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Anlaşılır olmaktan kaçınmaya çalıştığı
B) Dilde arayış içinde olduğu
C) Başka yazarlara benzemek istemediği
D) Değişik anlatım biçimlerinden yararlandığı
E) Dili doğru kullanmadığı
41. İlgimi, kültürel konulara, yaşadığım kentin tarihine yönelttim. Bu da beni bir tür kedere itti. Ne var ki ben bunun altında ezilmedim. Çalıştım, uğraştım, kitaplarımı yazdım. Hayatımdan memnunum. Hiçbir arkadaşım benim için “hüzünlü” demez. “Sinirli, enerjik” diyebilir; ama belirgin niteliğim “hüzün” değil. Olsa olsa şunu söyleyebilirler benim için: “Kâğıdı, kalemi eline alınca kaleminin ucuna gelenler bunlardır.”
Aşağıdakilerden hangisi, bu sözleri söyleyen yazara özgü bir nitelik değildir?
A) Çabuk kızan, hareketli
B) Ürünler ortaya koymak için çabalayan
C) İçinde bulunduğu koşullardan şikâyetçi olmayan
D) Yazdıklarıyla yaşadıklarını örtüştüren
E) Kendi özelliklerini tanıyan
42. Gerçekte tepkileri önemsiyorum; ama onların esiri olmak istemiyorum. Her zaman okurla aramda bir mesafe bırakmaya çalıştım. Bu da hiçbir zaman başarılı olmamı etkilemedi. Öyle ki kitaplarım otuz dile çevrildi. Bu koşullarda, okuru memnun etme çabasına girmeyi gereksiz buldum; yalnızca kitaplarımı yazmaya çalıştım. Önceleri bunu yaparken zorlanıyordum. Ancak bunda direnince okur, zaman zaman anlamasa da beni kabullendi. Bu da bana çok büyük bir güç verdi. Ben istediğimi istediğim gibi yazarım. Okur da bana ve kitabıma yaklaşacaktır. Yani kitabım, okurun peşinden koşmayacaktır.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazarın bir özelliği değildir?
A) Okurların eleştirilerini ön planda tutmama
B) Okurun, giderek kitaplarını benimsediğine inanma
C) Yazın ve yaratma alanında yeni bir çığır açma
D) Yapıtlarını kendi düşüncelerine göre biçimlendirme
E) Okurla içli dışlı olmaktan kaçınma
43. Sanatçıları eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmekten asla kaçınmazdı. Her birinin iyi ve kötü yanlarını açıkça ortaya koyar, hayran olduklarını bile kıyasıya eleştirirdi. Bir gün Tolstoy gibi roman yazacağını söyler, bir başka gün La Fontaine gibi yazmaya yönelir ya da şiirlerinde halk ozanlarının kalıplarını kullanırdı. Sevdiği, beğendiği yazarlarla sürekli yarış içindeydi. Bunun için de yazdıklarını hiçbir zaman yeterli bulmazdı. Herkesçe beğenilen, övülen o ünlü yapıtı için yıllar sonra şöyle demişti: “Bugün yazsam öyle yazmazdım.” Kısacası o, “Söylemek istediğim en güzel söz, henüz söylememiş olduğum sözdür.” düşüncesini, yazma ve yaratma ilkesi olarak benimsemişti.
Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Yapıtlarında ulaştığı düzeyle yetinmediği
B) Okurlarını etkileme ve bilinçlendirme amacıyla yazdığı
C) Kendi eleştirisini kendisinin yaptığı
D) Sanatçılara yönelik düşüncelerini gizleme gereği duymadığı
E) Etkilendiği sanatçıların izinde gitmeye çalıştığı
44. Eskiden beri çocuk yayınlarında “çocuğa göre” kavramıyla “çocukça” kavramını birbirine karıştırmışızdır. Bu yüzden, çocukların eline verdiğimiz yazılar, yapıtlar, onların yaşantılarına kapalı, sezgi ve düş güçlerini kamçılamayan, çocukça ürünlerdir. Bunların çoğu, çocuklara, içinde yaşayacakları kurmaca bir dünya sunmaz; onları, kendi dar dünyalarının sınırı dışına çıkarmaz. Kimi kalıplaşmış düşüncelerin aktarımı için birer araçtır yalnızca. Dokularına, yaşamın renkliliği, zenginliği sinmemiştir. Bu nedenle yazılı ve basılı simgeler evrenine karşı, açığa vurulmamış bir nefret geliştirir çocuklarda.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada çocuk yayınlarına yöneltilen eleştirilerden biri değildir?
A) Şiddete dayalı konuları işleme
B) Okurların anlatılanlarla özdeşleşmesini sağlamama
C)Çocukların düşünce evrenini yeni düşüncelerle genişletmeme
D) Okurların duygularını besleyen bir anlatımdan yoksun olma
E) Çocukların ilgi alanını göz önünde tutmama
45. Okur, onun şiirlerini okurken derine indikçe yeni tatlarla, yeni bulgularla karşılaşacaktır. Sözün gizemli boyutlarının peşine düşecektir. Şiiri yeniden kurgulayacaktır. Bu anlamda, herkese açık bir şiir değildir onun şiiri. Art alanı alabildiğine geniş şiirlerdir. Tarihten felsefeye, değişik bilim dallarından devşirilmiş veriler, bunlarda birer motif olarak çıkar karşımıza. Kimi zaman da bu veriler, imgelere dönüşür; benzetmeler, mecazlar, istiareler biçiminde iç donanımını oluşturur şiirlerin.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen şairin bir özelliği değildir?
A) Anlaşılırlığı güç şiirler yazma
B)Şiirlerini yazarken farklı alanlardaki çalışmalardan yararlanma
C) Sanatsal bir söyleyişe başvurma
D) Yoruma açık şiirler oluşturma
E) Anlamca açık şiirleri değersiz bulma
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. D 2. C 3. E 4. B 5. A 6. E 7. D 8. B 9. A 10. C 11. D 12. A 13. B 14. C 15. E |
16. C 17. B 18. D 19. E 20. A 21. C 22. B 23. A 24. E 25. D 26. C 27. B 28. A 29. C 30. B |
31. D 32. E 33. C 34. B 35. A 36. E 37. D 38. C 39. B 40. A 41. D 42. C 43. B 44. A 45. E |
]]>
1. Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, onun erdemlerini, iyi yönlerini dile getirmek amacıyla yazılan şiirlere verilen addır. Ölen bir kişi için yazılan bu tür şiirlere divan edebiyatında —-, halk edebiyatındaysa —- denmiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere, verilen bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) mersiye – ilahi B) mesnevi – koşma
C) mevlit – koşma D) mevlit – ağıt
E) mersiye – ağıt
2. Bu, son bir yıl içinde okuduğum romanlar arasında etkisinden uzun süre kurtulamadığım bir çeviri roman. Yazar, bu romanında öncekilerden farklı bir yol izlemiş. Bir kahramanın çevresinde gelişen bir öykü kurgulamış. Abartıyla yalınlığı, komediyle trajedinin özelliklerini bir arada kullanmış. Bir yıl gibi bir zaman dilimini çok az geri dönüşlerle anlatmış. Haftalarca “çok satanlar” listesinde yer alan bu çeviri yapıt, Türk okurundan gördüğü ilgiyi Fransız ve
İngiliz okurlardan görmemiş. Bu durum, çevirmenin başarısı olarak değerlendirilebilir.
Bu parçada aşağıdaki yazı türlerinden hangisine ait özellikler ağır basmaktadır?
A) Makale B) Deneme C) Eleştiri
D) Fıkra E) Günlük
3. Derken bir düdük öttü ansızın
I II
Bembeyaz gemi gitgide ufaldı
III IV V
Korkunç yalnızlığıyla baş başa
Rıhtımda bir adam kaldı
VI
Bu dizelerdeki numaralanmış yerlerin hangilerinde ulama vardır?
A) I. ve VIII. B) II. ve V. C) III. ve VI.
D) IV. ve VII. E) V. ve VII.
4. Ela gözlerine kurban olduğum
Yüzüne bakmaya doyamadım ben
İbret için gelmiş derler cihana
Noktadır benlerin sayamadım ben
Bu dörtlükle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
B) Redif vardır.
C) Tam uyak kullanılmıştır.
D) Koşma türünün özelliklerini taşımaktadır.
E) Benzetme sanatından yararlanılmıştır.
5. —-, Türk edebiyatında —- tarzda yazılmış —- tiyatrodur. Yapıtın —- (1859) ve —- (1860) yıllarda Türkiye’de Türkçe oyunlar oynanan tiyatro yoktu.
Yukarıda boş bırakılan yerlere, sırasıyla aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi gerekir?
A) Zavallı Çocuk – özgün – bir – beğenildiği – yayıldığı
B) Afife Anjelik – yeni – son – bilinmediği – tanınmadığı
C) Şair Evlenmesi – batılı – ilk – yazıldığı – basıldığı
D) Hasan Mellah – bilinen – gerçek – övüldüğü – yerildiği
E) Aşk-ı Memnu – modern – klasik – okunduğu – sevildiği
6. Ziya Paşa, tiyatroda “eğlence” ile “sosyal fayda”yı
I II III
birleştirip tiyatroyu “faydalı bir eğlence” olarak
IV
nitelendirmiştir. Onun tiyatro hakkındaki düşüncelerini bazı makaleleri ile Celâleddin Harzemşah Mukaddimesi’nden
V
öğrenmek mümkündür.
Bu cümledeki altı çizili sözlerden hangisinde bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. Tanzimat edebiyatıyla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Makale, fıkra, deneme gibi Batıdan alınmış yazı türleri bu dönemde gazeteler aracılığıyla edebiyatımıza girmiştir.
B) Yeni nazım şekilleriyle birlikte divan edebiyatı nazım şekilleri de kullanılmıştır.
C) Ahmet Mithat, Şemsettin Sami bu dönemin romancılarındandır.
D) Vatan, millet, adalet, hürriyet gibi kavramlar bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır.
E) Bu dönemde çıkan resmi gazeteler, Tercümân-ı Ahvâl ve Tasvîr-i Efkâr’dır.
8. Aşkın ikinci plana atıldığı bu romanda toplumsal hayata yer verilmiş olması, bu yapıtın en önemli özelliğidir. Romanda Ahmet Cemil, yalnız iç dünyasıyla
değil, bağlı bulunduğu toplumsal çevreyle birlikte verilmiştir. Okurken onun, çocukluğundan bu yana hangi toplumsal çevrede yetiştiğini, aile ve okul hayatını, karşılaştığı sıkıntıları bütün ayrıntılarıyla öğreniyoruz. Bu genç şairin yeni bir şiir yaratmak için neler düşündüğünü, verdiği mücadeleleri, düşmanı olan eski edebiyat taraftarlarının ve o devir basın hayatının iç yüzünü görüyoruz. Bu bakımdan yapıtı, o dönemin ve Doğu ile Batı edebiyatları arasındaki düşünce çatışmasının romanı olarak da kabul edebiliriz.
Bu parçada özellikleri anlatılan roman ve yazarı aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) Eylül – Mehmet Rauf
B) Şıpsevdi – Hüseyin Rahmi Gürpınar
C) Pariste Bir Türk – Ahmet Mithat
D) Mai ve Siyah – Halit Ziya Uşaklıgil
E) Hayâl İçinde – Hüseyin Cahit Yalçın
9. Bir dergi çevresinde toplanan, yeni bir duyarlığı, yeni bir şiir dilini yerleştirmeye çalışan bu şairlerin şiirleri, bir arayış döneminin bütün karışık etkilerini içermektedir. Romantik ve simgecidirler. Onların şiirlerinde, düşle gerçek çatışması, karamsarlık, kaçış temaları egemendir. Hem dönemin siyasal koşulları hem de benimsedikleri sanat anlayışı, onların içine kapalı, bireyci bir şiire yönelmelerine yol açmıştır.
Bu parçada tanıtılan şairler aşağıdakilerin hangisi içinde yer alır?
A) Tanzimatçılar B) Edebiyat-ı Cedîdeciler
C) Fecr-i Âticiler D) Yedi Meşaleciler
E) Milli Edebiyatçılar
10. Cumhuriyetin ilanından 1940’lara kadar şiirimizin dört yöneliminden biri olan Beş Hececiler, halk şiirinin dış yapısını, özellikle ölçü ve uyak düzenini benimsediler. Böylelikle halk şiirinin dünyasına ulaşabileceklerini sandılar. Dil açısından arı, açık bir söyleyişe yöneldiler. Ürettikleri şiirler ise kalıplaşmış bir yapı içinde kaldı.
Aşağıdakilerden hangisi bu anlayışa bağlı kalarak şiir yazanlardan biri değildir?
A) Faruk Nafiz Çamlıbel B) Orhan Seyfi Orhon
C) Ceyhun Atuf Kansu D) Enis Behiç Koryürek
E) Yusuf Ziya Ortaç
11. Divan edebiyatı diye adlandırdığımız düşünüş ve yazış biçiminin tam anlamıyla başlaması, Türklerin Anadolu’ya egemen oldukları 13. yüzyıl sonlarına rastlar. Bu edebiyat, —- etkisi altında yeni edebiyatın doğduğu
19. yüzyılın ortalarına kadar sürer. İlk divan şairi diyebileceğimiz şair ise 13. yüzyılda yaşamış olan —-.
Bu parçadaki boş yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Fransa – Sultan Veled’dir
B) Batı – Hoca Dehhânî’dir
C) Avrupa – Yusuf Has Hâcib’dir
D) Tanzimat – Ahmet Yesevî’dir
E) Halkçılık – Âşık Paşa’dır
12. Acemice yazıldığını düşündüğümüz, başı sonu olmayan öyküleriyle okurların belleğinde yer etmiştir. Öyküleri, biçim, teknik, dil ve anlatım özellikleri bakımından “olay öykücülüğü”nden ayrılır. “Olay öykücülüğü” nü yaygınlaştırmaya çalışan —- etkilenmekle birlikte, kendi çizgisini geliştiren, yeni bir öykücülük akımının öncüsü olan —-, Cumhuriyet Döneminde klasik öykü tekniğini yıkmıştır. Böylece Türk öykücülüğünde bir devrim gerçekleştirmiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere, verilen bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Gustave Flaubert’den – Ömer Seyfettin
B) Anton Çehov’dan – Sabahattin Ali
C) Franz Kafka’dan – Memduh Şevket Esendal
D) Guy De Mauppassant’dan – Sait Faik Abasıyanık
E) Alphonse Daudet’den – Haldun Taner
13. Türk öykücülüğünün özelliklerini kavramak istiyorsak öncelikle bu üç yazarımızı çok iyi tanımamız gerekir. Abdullah Efendinin Rüyaları’yla —-, Ekmek Kavgası’yla —-, Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu’yla —-, Cumhuriyet Dönemi öykücülüğünde önemli yeri olan sanatçılar arasında sayılır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere getirilmesi gereken yazar adları aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) Ahmet Hamdi Tanpınar – Orhan Kemal – Haldun Taner
B) Haldun Taner – Ahmet Hamdi Tanpınar – Orhan Kemal
C) Orhan Kemal – Ahmet Hamdi Tanpınar – Haldun Taner
D) Ahmet Hamdi Tanpınar – Haldun Taner – Orhan Kemal
E) Haldun Taner – Orhan Kemal – Ahmet Hamdi Tanpınar
14. Kaman civarına bahar gelince
Yıkılır ovadan yörük çadırları,
Yücesinde pare pare duman tutmuş
Düldül Dağ’ın yaylasında mekân kurulur.
Hoş gelmişsin ilkbahar!
Nisan ayı içinde donanır dağlar,
Donanır yeşilinden, alından
Bu dizelerde aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü nitelikler ağır basmaktadır?
A) Lirik B) Pastoral C) Epik
D) Didaktik E) Dramatik
15. (I) Güneş yavaş yavaş yükselirken antik kent aydınlanmaya başlıyor. (II) Güneşle birlikte, kentin geçmişindeki bilinmeyen yönlerin de ortaya çıkacağını sanıyor insan; ama bir süre sonra yanıldığını anlıyor. (III) Yüzyıllardır yalnızlığa alışmış, unutulmuş bu kentin geçmişini düşünüyor. (IV) Acaba bu tiyatro sahnesinde kaç oyun sergilendi, odeonda ne gibi sorunlar tartışıldı, ölümüne savaşlar nasıl yaşandı buralarda? (V) Bugün, bütün bunlardan habersiz, tarih sahnesindeki rolünü tamamlamış ve mağrur bir sessizliğe gömülmüş bir kentle karşı karşıyayız.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde kişileştirme sanatı vardır?
A) I. ve II. B) I. ve IV. C) III. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
16. “Gerçeği olduğu gibi yansıtmak benim işim değildir. Dış dünyayı duygu ve hayal gücüyle zenginleştirerek vermek, tabiatın güzelliklerini dile getirmek sanatın görevi olmalıdır.” görüşünü ileri süren bir sanatçı, aşağıdaki edebiyat akımlarından hangisinin savunucusu durumundadır?
A) Klasisizm B) Romantizm C) Realizm
D) Natüralizm E) Sürrealizm
17. O büyük yazarları, onların yarattıkları kişiler yaşatıyor. Nitekim, —- yaşatan —-.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilenlerin getirilmesi uygun değildir?
A) Cervantes’i – Don Kişot’tur
B) Geothe’yi – Faust’tur
C) Shakespeare’i – Hamlet’tir
D) Charles Dickens’ı – David Copperfield’dır
E) Stendhal’ı – Anna Karenina’dır
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. E 2. C 3. A 4. C 5. C |
6. A 7. E 8. D 9. B 10. C |
11. B 12. D 13. A 14. B 15. D 16. B 17. E |
]]>
1. Düş gücümü kamçılayan, besleyip geliştiren romanları severim. Yazar bana özgürlük tanımalı, beni kapana sıkıştırmamalı. Derinlere yaptığım yolculuk kılavuzsuz olmalı ki, sürprizlerin hem tedirginliğini hem hoşluğunu bir arada yaşayabileyim.
Bu parçadaki altı çizili sözlerde romanla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anlatımı, okurun dikkatini dağıtacak gereksiz ayrıntılara boğmamak gerekir.
B) Değişik anlatım biçimleri kullanmak romanın okunurluğunu artırır.
C)Olayların sırasının bozulmadan verilişi, anlatımı monotonlaştırır.
D) Heyecan ve beklenti okuma hızını etkileyen nedenlerdir.
E)Olayların nasıl gelişeceğini kestirmek, okuma merakını dondurur, hazzını sınırlar.
2. Yazmaya yeni başlayanlara, bu alanda yeterli deneyim kazanmamış olanlara bir önerim var: Önce Türkçenin kurallarını tanıyın, inceliklerini öğrenin,daha sonra dil oyunlarına başlayın. Düz yolda yürüme becerisini kazanmadan ip cambazlığına özenirseniz, vay halinize.
Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Söz oyunlarına bolca yer vermek, okurların anlatılanları anlamasını engeller.
B) Yazar seçtiği konuyla örtüşen, kendine özgü, yepyeni bir biçem oluşturmalıdır.
C) Herkesin kolayca anlayıp tadına varacağı bir anlatım biçimi yeğlenmelidir.
D) Dili sanatlı kullanmadan önce doğru, güzel ve etkili kullanmayı öğrenmek gerekir.
E) Anlatımda tekdüzeliğe düşmemeye çalışılmalıdır.
3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde aynı düşünce değişik sözlerle yinelenmiştir?
A) Seçilen konular ve bunların işleniş biçimi, yazınsal türlere göre değişir.
B) Bu şiirlerin bir bölümü yazıldığı günlerin sınırını aşamamış, yaşarlığını koruyamamıştır.
C) Şimdi de yaratma sürecinin bir başka yönü, konunun algılanış biçimi tartışılmalıdır.
D) Konuşma sırasında, sözcük seçimiyle, ses tonuyla anlam değişiklikleri oluşturulabilir.
E) Romanda, kişinin doğup büyüdüğü toprakları unutması, oralardan kopuş nedenleri uzun uzun anlatılmaktadır.
4. Altı yıl önce aramızdan ayrılan değerli sanatçımız,
I
İstanbul’da açılan bir sergiyle anılıyor. Sanat yaşamı boyunca yapıtlarında çağdaş sanat akımlarını göz ardı etmeyen, bunun
II
yanı sıra geleneklerimizi ve Anadolu Estetiğini de yüzeye
III IV
çıkarmayı başaran sanatçının yapıtları 7 Şubat 2006 tarihine
V
kadar izlenebilir.
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
5. Artık var olmayan şeyleri büyük bir özlemle kim bilir kaç kez anmışızdır ( ) Kimi zaman, yalnızca geçmişte kalan şeylerin değerini anlayabiliyormuşuz gibi geliyor bana ( ) Kültürümüzün ayrılmaz öğeleri gün geçtikçe yok olmaya yüz tutuyor ( ) tarihsel yapılar, müziğimiz, bize özgü yemekler ( ) Eskiden bilinen birçok olağanüstü yiyecek de unutuluyor artık ( ) hem de bir daha hiç yenmemek, tadılmamak üzere.
Bu parçada ayraçlarla ( ) gösterilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (…) (,) (,) (…) (!) B) (.) (.) (:) (…) (;)
C) (…) (!) (:) (;) (,) D) (!) (.) (;) (.) (;)
E) (.) (…) (;) (:) (,)
6. (I) Bu dönem şairleri, dili bir mermer kütlesi gibi görüp işleyerek istedikleri biçime sokmaya çalışmıştır. (II) Bunu yaparken de dilin olanaklarını, sınırlarını
zorlamıştır. (III) Sözcüklerin anlam ve çağrışım gücünü geliştirmeye önem vermiştir. (IV) Her şair kendine özgü bir dil oluşturma çabası içinde olmuştur.
(V) Türkçenin gücünün bu çağrışımlarda gizli olduğunu anlamış ve anlatmaya çalışmıştır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. Kişi, karşısında duran bir ağaca baktığında, yanındakilerin de kendisiyle aynı şeyleri gördüğünü sanır. (I) Çünkü her görüş bir seçimdir, birçok özelliği karanlıkta bırakıp birçoklarını da aydınlığa çıkarır. (II) Aynı doğa parçası karşısında ressamların yaptıklarında hiçbir benzerlik olmaması bundandır. (III) Bu, aynı konuyu, aynı temayı işleyen iki romancı, iki şair için de geçerlidir. (IV) Sanatçı, dış dünyayı, türlü olayları gözleriyle değil, düşleri, anıları, özlemleri, tepkileriyle, kısacası bütün varlığıyla görür, daha doğrusu yaşar. (V) Bu özellik de sanatçının öbür insanlardan ayrılmasını sağlar.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine “Oysa gerçek hiç de öyle değildir.” cümlesinin getirilmesi uygun olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Yapıtlarını okuduğum gençler şunu bilmelidir: Değerlendirmelerimde, vardığım yargılarda dostluğun, arkadaşlığın en küçük bir payı yoktur. (II) Benim
bu tutumum karşısında, “Gençleri umutsuzluğa düşürmemek, yüreklendirmek gerekir.” diyenler var. (III) Oysa benim ölçütlerim değişken bir nitelik taşır. (IV) Yazdıklarımın hiçbiri bir düşünceye bağlanmanın ya da ortak bir görüşü savunmanın ürünü değildir. (V) İncelediğim ürünler arasında farklı dünya görüşlerini yansıtanlar var. (VI) Ben bu ürünlerin duygularımı etkileyen yönlerini savunuyorum.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yan tutmama söz konusudur?
A) I. ve IV. B) II. ve V. C) II. ve VI.
D) III. ve V. E) IV. ve VI.
9. I. Bazen bir insan yüzü, bir olay, bir konuşma, bir doğa parçası yıllar önce okuduğum öykülere götürür beni.
II. Bir öykücünün belleğinde iz bırakan, sessiz bir anıya dönüşen her şey, zamanı geldiğinde yazarını yazmaya zorlar.
III. Öyle öyküler vardır ki ilk okuyuşumda bende bıraktığı izlenimler nedeniyle onu, bir dostu özler gibi özler, zaman zaman onunla birlikte olmak isterim.
IV. Küçük bir ayrıntı, belki bir çocuğun bakışı, bir kedinin kamburunu çıkarıp yazarın ayağına sürtünmesi, öyküde etkileyici öğeler olarak karşımıza çıkar.
V. Yazarları etkileyen, konu sandığında beklemeye bırakılan nice olaylar, durumlar bir süre sonra öyküleştirilmeyi ister.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve III. B) II. ve IV. C) II. ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
10. Bir yönetmenimiz şöyle diyor: “Gerçek bir film, ayakkabının içine kaçan bir taşa benzemelidir.”
Bu cümlede, filmle ilgili olarak belirtilmek istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir durumu eleştirel yaklaşımla ele alıp olumlu ve olumsuz yönleriyle yansıtmalıdır.
B) İnsanı ve toplumu tedirgin eden sorunlar üzerinde bizi düşünmeye zorlamalıdır.
C) İnsanın duygu dünyasını etkileyecek nitelikte olmalıdır.
D) İzleyenlerin, yaşamı daha iyi tanımasına olanak sağlamalıdır.
E) Değişik yollara başvurarak izleyicilerin ilgisini kamçılamalıdır.
11. I. Bu heykel, insan ruhundan bir soluk üflenmişçesine canlı ve sıcak duruyor.
II. Arkadaşımın evinde gördüğüm tablolar, bana çocukluğumda yaşadığım yerleri bütün ayrıntılarıyla anımsattı.
III. O yıllarda yayımlanan dergiler, bize yeni şiirleri sıcağı sıcağına ulaştırıyordu.
IV. Oyundan, sahneye aktarılamayacak bölümleri çıkardık.
Yukarıdaki cümlelerden hangileri öğelerinin sıralanışı yönünden aynıdır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
12. (I) Ortalık ağır ağır aydınlanıyor, topraktan incecik buğular yükseliyordu. (II) Otlar ile pamuk fideleri daha ayırt edilemiyordu. (III) Az sonra güneş doğacak;
kıpkırmızı, her yanı yakan bir güneş… (IV) Toprağa basamayacak, sıcaktan soluk alamayacak, bir fırının içine girmiş gibi kavrulacak insanlar. (V) Bütün bunlara karşın, güneşin doğuşu sabırsızlıkla bekleniyor. (VI) Güneş demek, yeni bir gün demek, umut demek.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümledeki “ağır ağır” ikilemesi zarftır.
B) II. cümledeki “ile” bağlaçtır.
C) III. cümledeki “kıpkırmızı” sözcüğü pekiştirme sıfatıdır.
D) V. cümledeki “karşın” sözcüğü ilgeçtir.
E) VI. cümledeki “umut” sözcüğü kökü bakımından isim soyludur.
13. (I) Yaşamayı öğretmek için, ilk önce kendimiz yaşamayı öğrenmeli, sevmeliyiz, diye başlıyorsun son mektubuna. (II) Çevremizde, bize yaşamı sevdirecek nice durumlarla karşılaşıyor; onun güzelliklerini sezdirecek nice olaylar yaşıyoruz. (III) Olaylara ve insanlara bakmayı öğrendikçe yaşamı da daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. (IV) Geçen hafta, öğrencilerimle bir kır gezisine çıktık. (V) İki kilometre ya yürüdük ya yürümedik; ama bu yol boyu öyle değişik şeyler, öyle güzel şeyler gördüm ki ilk kez, yaşadığımın ayrımına vardım.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, yüklemi şimdiki zamanlı bileşik bir cümledir.
B) II. cümle, ortak tümleçli, sıralı bir cümledir.
C) III. cümle, dolaylı tümleci olan basit bir cümledir.
D) IV. cümle, içinde zarf tümleci olan olumlu bir cümledir.
E) V. cümle, birden fazla yan cümleden oluşan girişik bir cümledir.
14. Yıl sonları, pek çoğumuzun geçen yılla ilgili değerlendirmelere yöneldiği, gelecek için planlar yaptığı bir dönemdir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) “–ler, –lar” eki abartma göreviyle kullanılmıştır.
B) “yöneldiği” ve “yaptığı” sözcükleri sıfat-fiildir.
C) “yıl sonları” sözü belirtisiz isim tamlamasıdır.
D) Yüklem, sıfat tamlamasından oluşmaktadır.
E) Belgisiz zamir kullanılmıştır.
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) İlgililer bu konuda görüş alışverişinde bulundular.
B) Bu tür etkinliklerin çoğaltılması gerektiğini düşünüyorum.
C) Gazetelerde yer alan haberleri değerlendirecekler.
D) Bundan sonraki amacımız halkı bilinçlendirmek olacak.
E) O dönemde para üç katı değer kaybetmişti.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) İşe geç geleceğini hiç olmazsa bana haber verseydin bari.
B) O anda, dertleşebileceği bir dosta ihtiyacı vardı; ama yanında kimse yoktu.
C) Bu karara varmadan önce, onların da görüş ve önerilerini dikkate alman gerekirdi.
D) Yazıda onun resimlerinden pek söz edilmiyor; oysa o, çok yetenekli bir sanatçı.
E) Beğendiğimiz o evi satın aldık; ancak oraya önümüzdeki yıl taşınabileceğiz.
17. Bu davranış insandan insana göre değişir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) İşaret sıfatına yer verilmesinden
B) İkilemenin yanlış kullanılmasından
C) Gereksiz yere ilgeç kullanılmasından
D) Tümleç kullanılmasından
E) Yüklemin geniş zamanlı olmasından
18. Yazar, her öyküye bir roman gömüyor adeta; “Bulması benden, çoğaltması senden.” der gibi, okuyucunun önüne zengin malzemeler bırakıyor ve gidiyor. Bu yüzden, onu okumak biraz emek istiyor.
Bu parçada söz konusu yazarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Olayları, öyküye benzeyen bir kalıp içinde; ama roman gibi uzun ve ayrıntılı olarak anlattığı
B) Kişileri ve olayları karmaşık bir yapıda anlatarak okuyucunun onları anlamakta zorlanmasına neden olduğu
C) Söylediklerinin okuyucu tarafından geniş yorumlar yapmayı gerektiren bir nitelik taşıdığı
D) Her seferinde çok değişik konuları işleyerek okuyucuyu şaşırttığı
E) Öykülerini belli bir sonuca bağlamadan bitirerek okuyucunun, yapıtlarına olan ilgisini canlı tutmaya çalıştığı
19. Yazar için yetenekten söz edeceksek bu, sanatçının, anlattığı kişi olabilme yeteneğidir. Bence edebiyattaki en büyük yetenek de budur. Yalnızca kadınları iyi yazamazsın; ya her şeyi iyi yazarsın ya da hiçbir şeyi… Bu konuda en güzel sözü Flaubert söylemiş. Kendisine: “Madame Bovary kim?” diye sormuşlar. “Benim.” demiş. Bunu gerçekten böyle hissettiğinden eminim. Bana da kadın kahramanlarımı sorarsanız, “Benim.”derim; ama erkek kahramanlarım da “Benim.”.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Başarılı yazar, her kahramanını kendisiyle özdeşleştirerek yaratır.
B) Bir yazarın karakter çizmedeki başarısı, onları toplumsal yönden iyi tanımasına bağlıdır.
C) Tanınmış romanlardaki kişiler, herkesin beğeneceği sıradan insanı yansıtır.
D) Romanda başarının tek ölçütü farklı karakterleri iyi canlandırabilmektir.
E) Yazar, kendisini kahramanlarının yerine koyarak bir düş dünyasında yaşar.
20. Bir gün genç bir yazar, Anatole France’a yazdıklarını göstererek: “Yazmaya devam edeyim mi, etmeyeyim mi?” diye sorar. O da: “Yazmamak elindeyse, yazma.” der. Çünkü hiçbir gerçek yazar için yazmama olasılığı yoktur.
Anatole France’ın bu sözleriyle anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Genç yazarları kırmadan, onlara yardım etmek gerekir.
B) Henüz ustalaşmamış bir yazar, deneyimlilerin izlediği yoldan gitmelidir.
C) Genç yazarlar, olgunlaşmamış da olsa yapıtlarını ortaya çıkarırlar.
D) Başarılı, usta bir yazar için yazmak, güçlü bir tutkuya dönüşmüştür.
E) Usta yazarlar, deneyimsiz yazarlara yol göstermekten kaçınmazlar.
21. Romancılarımız, edebiyatımızın bir döneminde toplumsal sorunlara sahip çıkmayı ilke edinmiş, yapıtlarında bunları yansıtmaya çalışmışlardı. Daha sonra Türkiye’nin ve dünyanın değişmesiyle bu yaklaşım da geçerliğini yitirdi. Romancılarımız toplumsal konular yerine bireysel konuları anlatmaya yöneldi. Bu yönelim, onların kimi düşünceleri yansıtmaması anlamına gelmez. Elbette her romanın yine de bir iletisi vardır. Ama bu, hesaplı bir biçimde, bir amaç doğrultusunda yapılıyorsa o zaman, yazılan, romanlığını yitirir; ya reklam metni olur ya da propaganda.
Bu parçada romanlarla ilgili olarak karşı çıkılan nedir?
A) Yalnızca insanın anlatılması
B) Çeşitli sorunlara çözümler önerilmesi
C) Dilinin kendine özgü nitelikler taşımaması
D) Bir düşünceye bağlanıp onun benimsetilmeye çalışılması
E) Biçimsel özelliklerinin önemsenmemesi
22. Hakkımdaki övgüleri de yergileri de pek ciddiye aldığımı söyleyemem. Övgüleri ilk duyduğumda yurtdışındaydım. Bana moral verdi, beni güdüledi bu övgüler. Övülmek elbette iyi bir şeydir; ama yalnızca bununla yaşanmaz ki. Düşünsenize, “Ben geleceğin yazarıyım.” dersen, bunu ilke edinip oturursan, kendini yenilemekten de kaçınırsan sonun ne olur? Ortada kalırsın; bırak geleceği, bugünü bile göremezsin.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yazarların, okurlardan gelecek tepkileri umursamadığı
B) Beğenilen yazarların da kalıcılığının, kendilerini sürekli geliştirmelerine bağlı olduğu
C) Sanatçılara olumlu eleştiriler yöneltmek gerektiği
D) Kendini belirli ölçütlerle sınırlayan yazarların özgün ürünler veremeyeceği
E)Yazarların, okurlardan, yazdıklarını değerlendirmelerini beklemediği
23. Yazar bu kitabında, son yıllarda yazdığı denemelerini bir araya getirmiş. Kırk yılı aşkın bir yazarlık serüveninin son ürünleri bunlar. Kitabın bir yerinde şöyle diyor yazar: “Günümüzde yazarlığa heves eden gençlerin ilk ürünlerine bakarken duyduğum kaygıları, ne yazık ki birkaç kitap yayımlamış, ünlenmiş, göklerde dolaşan yazarları okurken de duyuyorum. Türkçenin bugünkü durumuna nasıl geldiğini bilmiyorlar. ‘Dil nedir, biçem nedir?’ diye düşünen yok. Bir anadilleri olmasını yazarlık için yeterli sanıyorlar.”
Bu parçada yazarlar hangi açıdan eleştiriliyor?
A) Kendilerinden önce yapılmış çalışmalardan habersiz olmaları
B) Kendi özeleştirilerini yapmaktan kaçınmaları
C) Kitapları olanların, olmayanları küçümsemeleri
D)Duygu ve düşüncelerini yansıtırken alışılmamış yollar izlemeleri
E) Anlatımlarının gücünü artıracak çabayı göstermemeleri
24. Çocukken beni en çok etkileyen kitaplar Michael Strogoff, Küçük Prens ve Pıtırcık dizisi olmuştur. Bunlar çocuğun düş gücünü geliştiren kitaplardır. Örneğin küçükken Jules Verne’in romanlarını okumuş bir bilgisayar mühendisiyle okumamış olan, birbirinden ayrılır; çünkü okuyan daha yaratıcıdır. Ayrıca, edebiyat öğretmenlerinin karşı çıkmasına karşın, çocukken bizi gözyaşlarına boğan bir yazarımızın kitaplarından da tat aldığımı söylemek isterim. Çünkü biz fark etmesek de o kitaplar, aslında duygusal eğitimimizin bir parçasıydı. Bize acımayı, ağlamayı öğretmişti onlar. —-. Bu, kötü bir şey.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Şimdiki çocuklar bunları tatmadan, yaşamadan yetişiyor
B) Yaşamda insanı insan kılan böyle olaylarla karşılaşacağımızı düşünüyorduk
C) Böylece duygularımızı yansıtmayı öğreniyorduk
D) O zaman öğretmenlerimizin yanılmadığını anlamıştık
E) Çocukların duygularına aşırı ölçüde yüklenmiştir bu kitaplar
25. —-. Gerektiği yerde gerektiği kadar sözcük… Metinde anlam, tanımlamalarla, çağrıştırmalarla, örneklemelerle değil, tek başına kullanılan sözcüklerle ortaya konuyor. Her tutum, her davranış, her olgu, her nesne ayrıntılara inilmeden onu en iyi anlatan sözcükle veriliyor.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Yazılarının sözcük örgüsü, büyük bir değişkenlik gösteriyor
B) Değişik anlatım biçimleri kullanmaktan kaçınıyor
C) Yazılarında en az sözcükle en çok şeyi anlatma ilkesine bağlı kalıyor
D) Sözcükleri, temel anlamları kadar yan anlamlarıyla da kullanmaya çalışıyor
E) Söylediklerinin kolay anlaşılır olmasını istemiyor
26. “Hayatım roman olur.” diyenlerden özür dileyerek söyleyelim: “Yaşanmış gerçeği” öykülemek bir yazın yapıtı oluşturmaya yetmez. Yaşanmış bir olay, bir romanın, bir şiirin çıkış noktasını oluşturabilir; ama bir yapıtta, “yaşanmış gerçeklere” yer verme, yazınsal türlerin gerekli niteliklerinden değildir. Çünkü insanlar sanat yapıtlarında —-.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) yaşanmış, yaşanmakta olan gerçekleri yazmanın daha kolay olduğunu düşünürler
B) anlatılanların ne kadar etkileyici olduğunun farkındadırlar
C) düşsel öğelere ağırlık verilmesinin, okurların ilgisini çekmediğini bilirler
D) kendi yaşam gerçekleriyle anlatılanların örtüşmesini isterler
E) gerçeğe benzerliği, gerçeklikten üstün tutarlar
27. Deneme, yaşananları, akıldan geçenleri düşünsel yönden derinleştirerek yorumlamadır. Belki bir roman, bir öykü bir ölçüde özetlenebilir. Ne var ki, denemeyi özetlemeye kalkmak, insanı, tırnağının ucunu göstererek tanımlamaya benzer. —-. Göz gezdirilerek okunmaz. Deneme okuru, eline aldığı yazıyı kılı kırk yararcasına, irdeleyerek okur; düşünceler, duygular, gözlemler dünyasında yeni yolculuklara çıkar.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Kişisel görüşlerin söyleşi havasında işlenmesi denemenin özelliklerinden biridir
B) Deneme, yazınsal bütünlüğü bozulamayan bir türdür
C) Denemede söylenenlerin doğruluğu kanıtlanmaya çalışılmaz
D) Denemeler konusal yönden öteki yazı türlerinden ayrılır, değişik duygu ve düşünceleri kuşatır
E) Deneme, yazarına özgürce yazma olanağı verir, okurun düşünce evrenini genişletir
28. Bir kez daha koca bir yılı eskitip anılarımızın arasına gönderdik. Henüz eskitmediğimiz bir yeni yıl da tüm gizemiyle çaldı kapımızı. Her geçen gün solmuş bir gül yaprağı gibi dökülüp gitti geçmişe. Anılarımızı kurutup özenle koyduk bir kitabın arasına. Yaşadığımız düş kırıklıkları, mutluluklar belki hiçbir zaman unutulmayacak; ama hiçbir zaman da bir kez daha yaşanmayacak. Doğanın değişmez yasası bu. Bir gün öncesini değil, beş dakika öncesini aynı duygularla yaşamamız olası değil. Kısacası, —-.
Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) yaşamın tadına ve anlamına vardığımız her dakika bizler için bir armağandır
B) yaşamakta olduğumuz her an yeniden yaşanmayacak kadar değerlidir
C) geçmişin acı ve tatlı yanlarını bir yana bırakıp günümüzü anlamlı kılmaya çalışmalıyız
D) kaybedilen zamanın bir daha geri gelmeyeceğini düşünerek, yaşamı sevgiyle kucaklamalıyız
E) her dönemde yaşamın bize yüklediği sorumluluklar farklılık gösterir
29. Yazı insanıyım ben. Yazıdan başka bir şey düşünmem. Geçimimi de yazarak sağlıyorum. Televizyon haberciliği bana, açık, kısa cümlelerle yazmayı öğretti. Bir buçuk dakikalık haberde bütün gün izlediğin olayı anlatmak zorundasın. Zaten televizyonda uzun cümleler dikkati dağıtır. Eline gazete alıp okumak gibi değildir. Basında röportajlar, diziler hazırlarken yerim genişti. Yine de kısa, anlaşılır yazmaya özen gösterirdim. Reklam için metin yazmak ise bambaşkadır. Kırk beş saniyelik reklamlara metin sığdıracaksın. Kısacası yazıyı, yaptığım işe uydurmayı öğrendim.
Aşağıdakilerden hangisi böyle diyen bir yazarın özelliği değildir?
A) Yaşamını yazmaya adama
B) Okurların ilgisini değerli yapıtlara yönlendirme
C) Anlatımını yoğunlaştırma
D) Bir işle ilgili değişik ürünler üretme
E) Yazıyı türsel özelliklerine göre oluşturma
30. “Aşk romanı”yla “aşkı da içeren roman”ları birbiriyle karıştıranlar var. Bunları ayırmak gerek. Oysa bizde bu ayrım yapılmıyor. Eğer aşk romanından kasıt, yabancıların “romance” dedikleriyse benim romanlarım bu grupta yer almıyor. Çünkü bu tür romanlara Barbara Cartland’ın kitaplarını, pembe dizileri örnek gösterebiliriz ki bunlar bence edebiyatın dışındadır. Konusuna aşkın da sindirildiği ya da birtakım olayların bir aşk etrafında anlatıldığı romanlar bunlarla bir tutulamaz. Örneğin Anna Karenina’da toprak reformu da anlatılır. Bu ayrımı yapmazsak Anna Karenina’yı yalnızca sıradan bir aşk romanı olarak nitelendiririz.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazarın düşüncesiyle bağdaşmaz?
A) Aşk, gerçeğe en uygun biçimde ancak yabancı romanlarda anlatılır.
B) Aşk romanı sözünün anlamsal sınırı belirlenmelidir.
C) Salt aşk üzerinde yoğunlaşan romanların yazınsal bir değeri yoktur.
D) Dokusunda aşkı barındıran her yapıt, aşk romanı sayılmaz.
E) Kimi romanlarda aşk, toplumsal sorunlarla iç içe anlatılır.
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. E 2. D 3. B 4. D 5. B 6. D 7. A 8. A 9. C 10. B |
11. C 12. E 13. C 14. A 15. E 16. A 17. C 18. C 19. A 20. D |
21. D 22. B 23. E 24. A 25. C 26. E 27. B 28. E 29. B 30. A |
]]>
1. I. Kimi şairler şiiri yalnızca uyakta aramaya kalkışmışlardır.
II. Bu akımın etkisindeki şairler şiirin, içerdiği mazmunlar bakımından kusursuz olması gerektiğini savunmuşlardır.
III. Bu şairler, şiirde veznin sağladığı ritmi önemserler.
IV. Betimleyici şiir anlayışını benimseyen şairler, canlı, renkli şiirler yazmışlardır.
V. Bu şiirde şair, dış dünyadaki varlıkları kendi duygu dünyasına göre yorumlayarak farklı izlenimlere ulaşmıştır.
Yukarıdaki cümlelerin hangileri şiirin ahenk özellikleriyle ilgilidir?
A) I. ve III. B) I. ve IV. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve V.
2. I. Rüyan, pınarlarda buğulanan nur
II. Sevgin, sırma sırma dökülen şafak
III. Senin için ekin öpüyor yağmur
IV. Senin’çin tarlada büyüyor başak
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) I. ve III. dizeler birbirleriyle tam uyaklıdır.
B) I. ve III. dizeler ile II. ve IV. dizeler arasında çapraz uyak vardır.
C) Dize sonlarında redif yoktur.
D) Ölçüyü tutturmak için ünlü düşmesine başvurulmuştur.
E) Dizelerin tümü 4+4+3 duraklıdır.
3. Orta oyunuyla ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Erkekler tarafından canlandırılan kadın tipine “Zenne” adı verilir.
B) Başoyuncu, okumuş, orta sınıf şehirliyi temsil eden “Kavuklu”dur.
C) Herhangi bir metne bağlı kalınmadan doğaçlama olarak oynanır.
D) “Fasıl” oyunun asıl konusunun işlendiği bölümdür.
E) “Balama” ve “Frenk” oyuncu tiplerindendir.
4. Dil özellikleri dikkate alınırsa aşağıdaki dizelerden hangisinin Cumhuriyet Dönemine ait olduğu söylenebilir?
A) Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkid ne bilir
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç sâ’at
B) Leblerin mecrûh olur dendân-ı sîn-i bûseden
Lâlin öptürmek bu hâletle muhâl olmuş sana
C) Tahammül mülkünü yıktın Hülâgû Han mısın kâfir
Aman dünyayı yaktın âteş-i sûzan mısın kâfir
D) Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan
E) Senin hüsnün benim aşkım senin cevrin benim sabrım
Demâdem artar eksilmez tükenmez bî-nihayettir
5. XV. yüzyılın başlarında yazıya geçirilen —-, adını yaratıcısı olduğuna inanılan kişiden alır. Türklerin yaşamını tarihsel, kültürel ve toplumsal bakımdan çok iyi
anlatan bu yaratılar, —- ürünleridir. İslamiyet öncesi dönemde oluşturulan bu ürünlere, bu dinin kabulünden sonra İslami söyleyiş özellikleri de eklenmiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Dede Korkut Hikâyeleri – sözlü edebiyat
B) destanlar – anonim halk edebiyatı
C) Göktürk Yazıtları – ilk yazılı edebiyat
D) tasavvufi şiirler – divan edebiyatı
E) seyahatnameler – halk edebiyatı
6. (I) Yunus Emre, şiirlerinde hiçbir insanı, hiçbir dini ve mezhebi hor görmemiş; duygularını engin ve evrensel bir sevgiyle dile getirmiştir. (II) İnsanın, kendisi
için ne düşünüyorsa başkaları için de aynı şeyi düşünmesi gerektiğini vurgulamıştır. (III) Buna karşın yaşadığı dönemi dar bir dünya görüşüyle ele alarak yansıtmıştır. (IV) Bu arada erdemli olmayı, gururdan ve kibirden uzak durmayı, dünya malına aşırı ölçüde önem vermemeyi öğütlemiştir. (V) Ona göre iyilik etmek, bir gönle girmek, kimseyi kırmamak, dinlemeyi bilmek, yerinde konuşmak erdemlerin başında gelmektedir.
Yunus Emre’nin şiirlerinin içeriğiyle ilgili olarak, yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde verilen bilgi doğru değildir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. I. Hicivleriyle ünlüdür. (Nef’î)
II. Hayriyye ve Hayrâbâd adlı ünlü mesnevilerin şairidir. (Nâbî)
III. Ünlenmesini Hüsn ü Aşk adlı mesnevisi sağlamıştır.(Şeyh Gâlip)
IV. Süslü nesrin en güzel örneklerinden biri olan Tazarrunâme’nin yazarıdır. (Kâtip Çelebi)
V. Keşfü’z-Zünûn adında bir ansiklopedi kaleme almış,bu yapıtta yaklaşık 10 bin yazar ve 15 bin eser tanıtmıştır. (Sinan Paşa)
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerle birlikte verilen sanatçı adlarından hangi ikisi yer değiştirirse bilgi yanlışlığı giderilmiş olur?
A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
8. Tanzimat’ın ilk kuşağını oluşturan Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal ve Ahmet Mithat bu dönemin toplumsal yaşamını değişik ölçülerde edebiyata yansıtmaya çalışmıştır. İlk kuşaktan sonra, —-, —-, —-, —- oluşan ikinci kuşak, bu toplumsal sanat anlayışını arka plana atarak daha çok “insan”ı ve onun kişisel serüvenini ele almıştır.
Bu parçada verilen bilgilere göre boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Tevfik Fikret – Cenap Şehabettin – Ali Ekrem – Süleyman Nazif’ten
B) Halit Ziya – Mehmet Rauf – Hüseyin Cahit – Ahmet Şuayıb’dan
C) Rıza Tevfik – Mehmet Emin – Mehmet Âkif – Muallim Naci’den
D) Recaizâde Ekrem – Abdülhak Hâmit – Samipaşazâde Sezai – Nabizâde Nâzım’dan
E) Yahya Kemal – Halide Edip – Yakup Kadri – Refik Halit’ten
9. Aşağıdakilerden hangisi, Edebiyat-ı Cedîde şairlerinin bir özelliği değildir?
A) Romantik ve simgeci olma
B) Şiirlerini halk dilinin söz değerleriyle biçimlendirme
C) Yoğun bir duygusallık yaşama
D) Kendilerine özgü bir şiir dili oluşturma
E) Doğayı önemli bir anlatım aracı olarak kullanma
10. Millî Edebiyat akımını başlatanlar, —- çıkardıkları Genç Kalemler dergisiyle Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve —-. Bu akımın başlıca özellikleri, dilde yalınlık, halk edebiyatının şiir biçimlerinden yararlanma, hece ölçüsünü kullanma, konu seçiminde yerlilik olarak özetlenebilir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden
hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Manastır’da – Yakup Kadri’dir
B) İstanbul’da – Mehmet Âkif’tir
C) Selanik’te – Ziya Gökalp’tir
D) İzmir’de – Halide Edip’tir
E) Ankara’da – Yahya Kemal’dir
11. —- önemli yapıtlarından biri olan Kuyucaklı Yusuf ile Reşat Nuri’nin —- adlı yapıtı Türk edebiyatında kasaba gerçeklerini yansıtan romanlardandır.
Bu cümlede boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Sabahattin Ali’nin – Yeşil Gece
B) Orhan Kemal’in – Çalıkuşu
C) Aziz Nesin’in – Dudaktan Kalbe
D) Rıfat Ilgaz’ın – Acımak
E) Kemal Tahir’in – Kavak Yelleri
12. —-, Tanzimat’tan I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yetişmiş üç kuşağın düşünüş ve yaşayışlarındaki değişikliklerin; —-, Millî Mücadele Dönemi Anadolu’sunun; —-, Cumhuriyet’ten sonraki devrimler döneminin; —-, Atatürk’ün ölümünden sonraki yılların eleştirel bir yaklaşımla ele alındığı yapıtlardır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere getirilecek olan yapıt adları aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A) Panorama I – Panorama II – Yaban – Kiralık Konak
B) Kiralık Konak – Yaban – Panorama I – Panorama II
C) Yaban – Panorama I – Kiralık Konak – Panorama II
D) Kiralık Konak – Panorama I – Panorama II – Yaban
E) Panorama I – Yaban – Panorama II – Kiralık Konak
13. (I) İkinci Yeni şiiri, Garip şiirine bir tepkidir. (II) Başka bir deyişle anlamdan, gerçekten, yaşamdan kopmanın şiiridir. (III) Anlamdan kurtulmak, soyutluğu sağlamak için duyulmadık yeni sözcükler üretme yoluna gidilmiştir. (IV) Söz dizimi değiştirilmiş, yeni tamlamalar kurulmuştur. (V) Bu yeniliklere Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet öncülük etmiştir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde, İkinci Yeni şiiriyle ilgili bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
14. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) Güldürürken düşündürmeyi de amaçlayan bir mizah anlayışının başarılı örneklerini veren yazarlarımızın başında Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Muzaffer İzgü’yü sayabiliriz.
B) Deneme türünün özgün örneklerini veren Nurullah Ataç, bir eleştirmen olarak yeni şiirimizin başarı kazanmasında etkili olmuş bir yazarımızdır.
C) Sabahattin Eyüboğlu, düşünce adamı kimliğiyle hümanist düşünüşün yerleşmesi, halkçı bir kültürün oluşması yolunda çaba göstermiş bir aydınımızdır.
D) Şiirlerini bireysel duyarlıktan çok toplumsal duyarlıkla biçimlendiren Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Edip Cansever toplumcu gerçekçi şiirimizin öncüleri arasında yer alır.
E) Falih Rıfkı Atay, Türkçenin inceliklerini taşıyan, yalın, akıcı anlatımıyla anı ve gezi yazılarının bağımsız birer tür boyutuna ulaşmasında etkili olmuştur.
15. Kimi yapıt ve karakterler, okurca öyle benimsenir ki yazarları ağızlarıyla kuş tutsalar bile o yapıtlarla karakterlerin gölgesi altında yaşamaktan kurtulamazlar.
Aşağıda verilenlerden hangisi bu cümlede anlatılanlara bir örnek oluşturmaz?
A) Dostoyevski, Suç ve Ceza, Raskolnikov
B) Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu, Feride
C) Halide Edip Adıvar, Tatarcık, Kör İsmail
D) Victor Hugo, Sefiller, Jean Valjean
E) Halit Ziya Uşaklıgil, Mai ve Siyah, Ahmet Cemil
16. Babalar ve çocukları arasındaki ilişkileri anlatan yazınsal yapıtlar arasında ilk akla gelen romandır —- Babalar ve Oğullar’ı. Romanın genç kahramanı, ünlü
bir yazarın dediği gibi her türlü gerçek varlığı yok sayan aşırı bireycilik demek olan Rus nihilizminin inandırıcı bir portresi olmasaydı, yüz kırk yıldır unutulmadan yaşayabilir miydi?
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yazar adlarından hangisi getirilmelidir?
A) Turgenyev’in
B) Tolstoy’un
C) Puşkin’in
D) Çehov’un
E) Gogol’ün
17. (I) Natüralizm duyularla algılanabilir gerçekliğin tıpatıp yansıtılmasını ilke edinmiştir. (II) Endüstrileşme sürecinde ortaya çıkan ekonomik ve ahlaksal bunalımla büyük kent halkının eleştirilmesi natüralizmin temel konularıdır. (III) Natüralizmin kökleri, düşünce tarihi açısından realizm içinde yer alır ama onu aşar çünkü natüralizm doğayı olduğu gibi yansıtmayı amaçlar. (IV) Natüralizmin temelinde deneysel doğa bilimlerinin verileri yatar. (V) Natüralizme göre, edebiyatın amacı, ciddi konuları, sanatlı biçimde işlemek; sanatta iyiye, gerçeğe ve güzele yönelmektir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilenler, natüralizm akımıyla ilgili değildir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. A 2. E 3. B 4. D 5. A 6. C 7. E 8. D 9. B 10. C |
11. A 12. B 13. E 14. D 15. C 16. A 17. E
|
]]>