1. Hızla artan iletişim olanakları sayesinde bilgiye kolayca erişebiliyoruz. Bu yolla bilgi dağarcığımız zenginleşiyor. Peki, gelecekte en başarılı işleri en çok bilgi sahibi olanlar mı yapacak? Bu soruya “Elbette hayır.” diyeceğiz. Çünkü geleceğin başarılı insanları bilgice zengin olanlardan çok, şunları yapabilen kişiler arasından çıkacaktır: bilgiyi analiz etme,
(I)
içinde bulunduğu koşullar değiştiğinde bunlara uyum sağlayabilme,
(II)
küresel nitelikli konularda uzmanlarla işbirliği yapabilme,
(III)
çeşitli bakış açılarını göz önünde bulundurma ve
(IV)
düşüncelerini nesnel verilere dayandırarak açıklama.
(V)
Bu parçadaki numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır?
A) I, öğrendiklerini inceleyip açıklayarak sonuca bağlama
B) II, karşılaştığı yeni durumlara ayak uydurabilme
C) III, uluslararası alanda ortak çalışmalarda yer alma
D) IV, farklı görüşleri dikkate alma
E) V, karşısındakinin sezme ve kavrama yetisini geliştirme
2. “Günümüzde yapılan yeni araştırmalar, gözlemler sonunda eğitim anlayışı da değişmiştir.”
Söz konusu değişimin anlatıldığı bir parçadan alınan aşağıdaki cümlelerin hangisiyle, ayraç içinde verilenler arasında anlamca bir ilişki yoktur?
A) “Ne biliyorsun?” yerine “Daha neleri bilmek istersin?” diye sorar. (Yeni bilgiler kazandırma)
B) Çağın gereklerine uygun bir donanım ister. (Söylenenleri düşünmeden, olduğu gibi benimseme)
C) Kalıplaşmış programlardan farklı olarak öğrencilerin gereksinimlerini, ilgi alanlarını olabildiğince öne çıkaran bir yol izler. (Bireysel özellikleri önemseme)
D) “Yaşam boyu öğrenmenin gerekliliğini” öğretir. (Bilgi edinme sürecini sınırlamama)
E) Bilgiyi ve deneyimleri somut, gerçek örneklere bağlayarak aktarır. (Bilinenleri hayatla ilişki kurarak gösterme)
3. (I) Yaşamın özüne ayna tutan çağdaş öyküler, eskiden yazılanların çoğundan farklı olarak öykülemeden çok, göstermeye, anlatmadan çok, sezdirmeye başvurur. (II) Anlatıcı, bir kişide herkesi görmeye ve göstermeye çalışırken geleneksel anlatıcılardan farklı olarak dili, bütün çağrışım değerlerini hesaba katarak kullanır. (III) Kısa, özlü ve özgün yapısı, yoğunluklu anlatımıyla okuyucunun ilgisini çekecek bu öykülerde düz bir anlatım kullanılır (IV) Bu yönden çağdaş öyküyle şiir arasında oylum açısından bir benzedik kurulabilir. (V) Bu nedenle eksiltili anlatıma en çok çağdaş öykülerde yer verilir
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde karşılaştırma yapılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
4. (I) Yazarak yaşamak, güçlüklerine karşın inşanın kendi kendisine yetmesini sağlıyor. (II) Boş bir iyimserlik değil bu, eğer bir amacınız varsa onun peşinden gider, sizi bundan alıkoyacak her şeyi dışlarsınız. (III) Bu dışlama, yazma eyleminin doğasından gelir çünkü yazmak tek başına gerçekleştirilen bireysel bu eylemdir. (IV) Yazan kişi duygularını ve zamanını iyi yönetmek durumundadır. (V) Bunu gereği gibi yapmadığı, çevresindeki insanlarla ilişkiyi ustalıkla düzenleyemediği için yazın alanında çok iyi başlangıçlar yapmış birçok insanın yitip gittiği söylenebilir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, yazmanın olumlu etkisinden söz edilmiştir.
B) II. cümlede, düşünülüp tasarlananları gerçekleştirmek için takınılacak tutum belirtilmiştir.
C) III. cümlede, yazma işinin nasıl bir düşünsel donanım gerektirdiği üzerinde durulmuştur.
D) IV. cümlede, yazma eyleminin kimi gerekleri dile getirilmiştir.
E)V. cümlede, yazmaya yönelen kimi kişilerin başarılı olamayışlarının nedenlerine değinilmiştir.
5. (I) Fotoğraf sanatçılarının Anadolu’daki antik kentleri, o kentlerdeki kalıntı ve buluntuları, birer sanat nesnesi olarak ele aldıklarına genellikle tanık oluyoruz. (II) Bu tür çalışmalar yapan bu sanatçı da Düş Kentleri adlı fotoğraf albümünde özellikle Batı Anadolu uygarlığını oluşturan kentlerden bugüne kalanları sunuyor. (III) Sanatçı, antik kentlerin kalıntı ve buluntularını âdeta izlenimci bir ressam gibi, ışığı ve rengi öne çıkararak okuyor. (IV) Burada sanatçının, salt antik kentleri belgelemekten, dolayısıyla bunları geçmişten bugüne ve geleceğe taşımaktan, tarihsel yorumlamadan kaçındığını görüyoruz. (V) Çünkü sanatçı, bu kentlerin, şimdinin daha doğrusu o fotoğrafların çekildiği zamanın kendinde bıraktığı izlenimleri ustaca onlara yansıtıyor.
Bir fotoğraf sanatçısının anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bilinen ve görülen bir durumdan söz edilmiştir.
B) II. cümlede, sözü edilen çalışmanın neleri içerdiği üzerinde durulmuştur.
C) III. cümlede, gördüklerini, nasıl bir bakış açısıyla algıladığı belirtilmiştir.
D) IV. cümlede, sanatçının farklı konu alanlarına yöneldiği vurgulanmıştır.
E) V. cümlede, çekim anında zihninde oluşan görüntüleri aktardığına değinilmiştir.
6. (I) Kocaman gökyüzünün altında küçücüktü şalvarlı, yaşmaklı kadın. (II) Bükülmüş beline bakılırsa oldukça yaşlıydı. (III) Başının üzerindeki bulut kümesi ve kıvrılarak giden yol… (IV) Yaşlı kadın, içinden geçtiği bu güzelliği fark etmiş miydi acaba? (V) Yolun, belki her gün adımladığı kıyısından geçiyordu o. (VI) Sonbaharın renkleri içinde bir küçük lekeydi, yürüyüp gitti.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinde, belirtili ad tamlamasının tamlayanı sıfat almıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. (I) İlk sahnesi 1930’larda başlayan ve bir maden mühendisinin çevresinde olup bitenleri anlatan bu film, olağanüstüydü. (II) Filme, Zonguldak’ın yirmi yıl önceki durumunu görme heyecanıyla gittim. (III) Filmde anlatılan olaylar çoğunlukla iç mekânlarda geçiyordu. (IV) Dış mekânlar, umduğumdan daha az kullanılmasına karşın oldukça etkileyiciydi. (V) Mühendisin, grizu gazını saptamak için madenci lambasıyla yaptığı ölçüm, filmin çarpıcı sahnelerinden biriydi
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri öğelerinin dizilişi bakımından aynıdır?
A) I. ve II. B) I. ve V.
C) II. ve III. D) II. ve IV.
E) III. ve V.
8. Fielding’in, Tom Jones‘u yazmadaki amacı, kahramanların iç dünyalarının derinliklerine inmek ya da çelişkilerini yansıtmak değil, geleneklerin koşullandırdığı kalıplaşmış davranışları ele alarak tüm toplumu anlatan, güldürü öğelerinin ağır bastığı bir roman ortaya koymaktır.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Sıfatlaştıran -ki
B) Bağlaç
C) İlgi zamiri
D) Belgisiz sıfat
E) Zarf-fiil
9. Gülün Adı yayımlandıktan sonra romanı sinemaya uyarlamak isteyen yönetmen, “Kitabınızı, film senaryosu olmaya uygun biçimde yazmışsınız çünkü diyalogları tam istenen uzunlukta tutmuşsunuz. ” dedi.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Yüklemi, çatısı bakımından etkendir.
B) Özne, bir tamlama öbeğinden oluşmakladır.
C) Olumlu ve kurallı bir cümledir.
D) Yalnızca çekim eki almış birden fazla sözcüğe yer verilmiştir.
E) Geniş zamanla çekimlenmiş fiil vardır.
10. Mudurnu, Abant’ın merkezine 18 km mesafede ve
(I) (II)
Arnavut kaldırımlı sokakları, eski evleri, köprüleriyle çok
(III)
çekici. Çarşısında Ahilik geleneği yaşatılıyor ve her Cuma
(IV)
tören yapılıyor. Ayrıca buradaki tarihi yapıları da seyretmeye
(V)
doyum olmuyor.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Evin, binbir çeşit meyve ağacı ve sebze yetiştiren bir bahçesi var.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Fiilimsinin edilgen olmamasından
B) Bağlaç kullanılmasından
C) Özne eksikliğinden
D) Dolaylı tümleç eksiklinden
E) Ek fiil kullanılmamasından
12. (I) Anlayarak okuma, insanın gözlerini ve mantığını bir metnin üzerinden ağır ağır ve dikkatle geçirmesi değil, metnin içine ruhunu da bütünüyle katabilmesidir. (II) Bunu her zaman yapamadığımız için hayatta derinlemesine sevdiğimiz, unutamadığımız kitapların sayısı on on beşi geçmez. (III) Her ne kadar kütüphanem zorunlu çalışma ve başvuru kaynakları olan iki bin kitaptan oluşsa da benim için önemli olan, iyi kitaplara sahip olmak değil, iyi kitaplar yazabilmektir. (IV) En iyi kişisel kütüphane, birbirlerini kıskanan işte bu sınırlı sayıdaki gerçek kitaplardan oluşmalıdır. (V) Ünlü bir yazar da böyle düşünmüş olmalı ki haklı olarak, insanın bu on on beş kitabı anlayarak okuduğunda büyük bir bilge olacağını söyler. (VI) Genellikle insanlar o kadarını bile tam olarak yapamadıkları için yalnızca kitap toplarlar ve kütüphaneleriyle övünürler.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D)V. E) VI.
13. (I) Daha ilk öyküsüyle yazar, öykü ve romanın, olmuş ya da olabilecek olayları anlatan yazılar değil, temelde bir dil ve biçem işi olduğu konusundaki inancını kanıtlamıştı. (II) O zamandan beri de öykü, roman, deneme gibi, edebiyatın hem kurmaca hem de kurmaca dışı sayılan türlerinde yapıtlar veriyor, edebiyatta yapıtları değerli kılanın “söylenen” değil, “eksik bırakılan” olduğunu okuyuculara ve eleştirmenlere gösteriyor. (III) Yazarın ilk kitabındaki öykülerin ortak noktası, bilinçli eksiltmeler içermeleri. (IV) Biri, hiç sıfat ve belirteç bulunmayan kısa eylem cümlelerinden kurulmuş. (V) Bir başkası, bir grafiticinin yaşadıklarını ele alıyor; kahramanın hızlı yaşamına uygun olarak cümlelerin son sözcüğü yok. (VI) Kimi de dünyaca tanınmış bir şiirin, çok farklı bir kahramanın diliyle, düzyazı olarak yeniden yazımı.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
14. (I) Bir editör edebiyatın her dalında editörlük yapabilir mi? (II) Bunu yapanları eleştirmek doğru mudur? (III) Yoksa şiir editörü, öykü editörü gibi ayrımlar mı olmalı? (IV) Söyleyelim: Bu işe başladığım yıllarda şiir editörüyüm diye bir iki kapı çaldım, çıt çıkmadı. (V) Çünkü yayınevleri hoş karşılamıyorlar böyle ayrımları, bunu dile de getirdiler; onlara göre editörler her işi yapabilmeliydi. (VI) Durum böyle olunca şu soruyu sormak istiyorum: Kaç kişi var yalnızca şair kalmayı başarabilmiş, kaçı yalnızca öyküde ısrarcı olabilmiş? (VII) Bu sözlere yine bir soruyla cevap vereyim: Bir yazarın hem öykü hem şiir hem roman yazıp üstüne bir de çocuk yayıncılığına atıldığı böyle bir ortamda editörlere, ‘Sen nasıl her şeyden anlarsın?’ demek haksızlık değil de nedir?
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, düşüncenin akışına uygun olarak ‘Nitekim kitaplarını yayımladıkları yazarlar da her dalda yapıt veren kişilerdi’ cümlesi getirilmelidir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
15. Masmavi suları, dipdiri palamudu, lüferi ve levreği olan bir ülkede, elbet deniz de Orhan Veli gibi bir şair de çıkacak karşına; sakın şaşırma! Üç yanı denizle çevrili bir ülkede, şaşıracaksan sandalla denize açılıp da oltayla balık tutma zevkini tatmamış birini görünce şaşır.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Eksiltili cümle kullanılmıştır.
B) Senli benli bir havası vardır.
C) Sayıp dökmelerden yararlanılmıştır.
D) Pekiştirmeli sözcüklere yer verilmiştir.
E) Öznellik söz konusudur.
16. Yazınsal bağlamda katıksız bir özgünlükten söz edilemez. Her yazınsal ürünün kendinden öncekilerle içeriksel, sözel düzlemde uzaktan ya da yakından bir bağıntısı olacaktır. Carlos Fuentos, bu durumu şu cümlelerle belirtiyor. “Bu dünyada babasız bir kitap, öksüz bir cilt var mıdır? Başka kitapların soyundan gelmemiş bir kitap? Geleneksiz yaratım var mıdır? Öte yandan gelenek, yenilenmeksizin varlığını sürdürebilir mi? Yıllar boyu yaşamış öyküler yeni ürünlerle yeniden yeşertilmeksizin kalıcı kılınabilir mi?”
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kişileştirme vardır.
B) Açıklama yapılmıştır.
C) Tanımlamaya başvurulmuştur.
D) Sorularla anlatıma doğallık kazandırılmıştır.
E) Alıntıya yer verilmiştir.
17. Benim gibi yazma heveslisi bir arkadaşımla Ataç’ı ziyarete gitmiştik. Yazma tutkumuzu anlatacak, bize yol göstermesini isteyecektik. İsteğimizi heyecanlı, titrek bir seste anlattım. Yüzümüze baktı, kalın camlı gözlüklerini çıkarıp yemden taktı. Sonra şöyle dedi: “Çok ama çok okuyacaksınız. İlkin söz dağarcığınızı zenginleştireceksiniz.” Sonra masasının üzerinde duran Türkçe Sözlük’ün ilk baskısını aldı. “Sözlük okumakla işe başlayacaksınız. Evet, sözlük okuyacaksınız. Bundan sıkılır, tat alamazsanız bilin ki yazı mazı yazamazsınız.” Ataç’ın verdiği öğüt şaşırtmıştı beni. Sözlük okunur muydu hiç? Bakılmak içindi sözlükler. Ataç’ın dediğine uydum yine de. Her gün bir ya da birkaç madde okuyordum. Okuduğum maddeler, Türkçenin toprağında dolaştırıyordu beni. Çok sonra Nathaniel Hawthorne’un şu sözüyle karşılaştım: “Sözlükte bir başlarına o kadar masum ve güçsüz olan sözcükler, onları nasıl harmanlayacağını bilen birinin elinde o kadar iyi ya da kötü olabilir.” Ataç’ın öğüdü ne denli doğruysa Hawthorne’un uyarısı da öyleydi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Sezdirme B) Koşul
C) Öyküleme D) Betimleme
E) Karşılaştırma
18. Teknolojik yaşamın, özellikle de televizyonun dikkat aralığını kısaltması, zamansal ve mekânsal darlık yaşayan çağdaş insanı bir parçalanmışlık ve yalnızlık içine itmiştir. Bundan beslenen modern anlatılarsa ne yazık ki gittikçe kısalan ve özleşen bir anlatım yapısına doğru evrilmekte. Öyle görünüyor ki işini robotlara yaptırarak kazanacağı zamanı kendine ayıracak olan insanlık, bu kısalık ve yalıtılmışlıktan bıkacak ve daha uzun soluklu yazınsal anlatıları okumaya fırsat bulabilecektir. Belki o zaman yeni Balzacların, Dostoyevskilerin yetişmesine davetiye çıkacaktır. Çünkü insanlığın söze ve sözün etkileme gücüne her zaman ihtiyacı vardır. İnsan, bütün bir yaşamı içinde barındıran bu sonsuz anlatılardan uzaklaştıkça mutsuz olacaktır.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?
A) Yaşamın hızına uymak isteyenlerin, bireysel isteklerini gerçekleştirecek bilinçten yoksun oluşlarından
B) Yazınsal değeri yüksek, derinlikli, büyük oylumlu yapıtların okunmayışından
C) Bireylerin dildaşlık duygusunu ve hoşgörü yetisini geliştirecek etkinliklere yer verilmeyişinden
D) Kavuşulan olanakların insanları erişemeyeceği düşlere yönlendirmesinden
E) Yazılanların içeriksel yünden gerçekleri kuşatmamasından
19. Sözü güzel söyleme sanatı olan retoriğe kendini kaptıran sanatçı, özellikle kendi sesine vurgundur. Cümlelerde aynı anlama gelen sıfatları üst üste kullanmaktan çekinmez. Neyi niçin yaptığının bilincinde olmadan hiçbir dudağa değmemiş, yadırgatıcı, yepyeni benzetmelere, simgeleştirmelere başvurma sevdasındadır.
Bu parçaya göre, kendini retoriğe kaptırmış bir sanatçının tutumu aşağıdakilerin hangisiyle bağdaşmaz?
A) Anlatımda yoğunluk aramaz.
B) İçi boş, süslü püslü sözcükler kullanmaktan kaçınmaz.
C) Alışılmış söyleyişlerin dışına çıkmaya çalışır.
D) Şairane bir anlatımı sever.
E) Anlatımda doğallığı yeğler.
20. Yazarlar genellikle ilk yapıtlarının odağına öz yaşamlarını yerleştirirler. Yağmurlar Notaya Yağar da böyledir. Ne var ki yalnızca benim yaşamım söz konusu olsaydı bu pek de anlamlı olmazdı. Önemli olan bu izleri başka yaşamların da malı kılmaktır. Öte yandan bu yapıtımda romanın barındırdığı gerçekliği estetik ölçülerle vermeye çalıştım. Bu roman, öz yaşam öykümün çocukluk ve gençlik yıllarını kuşatır, öteki yapıtım Sılam Isparta‘da anlatılanlara farklı bir pencereden bakıştır. Sılam Isparta bir anlatı kitabı olarak belgesel özellikler de taşır, yaşamımla doğrudan ilişkilidir. Okurlar bu yapıtlarımın arasında birbirine akan izler bulabilirler. Ne var ki roman gerçekliğinin izini belgeselde aramak, romanın estetik yapısını göz ardı etmek demektir. Kısacası romanın, roman olarak değerlendirilmesinden yanayım. Yağmurlar Nereye Yağar da bir romandır, bir estetik yapıdır.
Bu parçadan, söz konusu romanla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Yazarının yaşadıklarından beslenmiştir.
B) Anlatılanlarda okuyanların da kendilerini bulması gerekir.
C) Yaşanılanlar olduğu gibi verilmez.
D) Yer ve zaman ögesi öne çıkmalıdır.
E) Okuyanlar türsel dokusunu göz önünde tutmalıdır.
21. Bütün bu kitapların, yayıma hazırlama, katkıda bulunma, sadeleştirme gibi çeşitli aşamalarında görev aldım. Bunların içinde en çok hangisini sevdiğimi soruyorlar sık sık. Aslında yaptığım tüm işler, hiçbirinde başarılı olmadığımı düşündürdü bana hep. Ne kadar maymun iştahlı, ayran gönüllü olduğumu… Hiçbir işte dikiş tutturamadığımı… Ama bir şey daha söyledi tüm bu işler bana: “Sen gerçekten yaşamışsın be Hasan! Çok kısa bir ömre sığdırdın bütün bunları!” Aslında, tekrara düştüğümü düşündüğüm anda vazgeçtim hepsinden. Ama kimse de ‘Sen iyiydin yahu!’ demedi. Bu yüzden son beş yıldır büsbütün kabuğuma çekildim.
Parçada konuşan kişinin bu sözlerinden kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Acımasızca bir öz eleştiri yaptığı
B) Yaptıklarının kendisine değil başkalarına yararlı olduğu
C) Çalışmalarının ilgi görmeyişi yüzünden içine kapandığı
D) Uğraştığı işlerin yaşamını anlamlı kıldığına inandığı
E) Kendisini yinelemekten kaçındığı
22. Stefan Zweig, ömrünün son yıllarını kendisini anlamaya ve yaşadıklarının, benliğinde bıraktığı etkileri anlatmaya adamış bir yazardı. Yalnızca yazar demek, onu tanımak isteyenler için eksik bir niteleme olur. O aynı zamanda bir aydın ve düşünürdü. İnsanı, insanda aramaya yönelmesi, kendinden önceki yazar ve düşünürlerden aynı yolu seçenleri dost bellemesi buna bağlanabilir. Bu dostlardan biri de Montaigne’dir. Peki Zweig, için Montaigne niçin önemliydi? Belki onun da yazarken geriye doğru yolculuklara çıkışı Zweig’ı etkilemişti ya da hümanizmanın köşe taşlarından biri olması. Belki de Montaigne’in, Zweig’ın döneminde sürekli savaş içinde olan Avrupa’yı Avrupa yapan filozoflardan biri olması…
Bu parçada Zweig’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Bakışlarını, iç dünyasında yoğunlaştırdığına
B) Çok yönlü bir kişi olduğuna
C) Yazdıklarını, tanıklıklarıyla oluşturduğuna
D) Anlatımına renkli ve etkileyici bir ton kazandırmaya çalıştığına
E) Kimi yazar ve düşünce adamlarına yakınlık duyduğuna
23. Romanlar, okurlarını yaşamın anlamını bulmaya yönelik sorulara yönlendirir. Ben kimim? Nasıl bir yaşamım var? Çevremi kimler ve hangi koşullar kuşatmış? Bunlar ve bu türden daha nice sorularla okurunu karşı karşıya getirir, onu düşüncenin derin sularında dolaştırır. Bunların yanıtlarını güzel duyusal bir söylemle vermeye çalışır. Böylece okur, hem kendi kişisel yaşamının hem de toplumsal yaşamın bilincine varır.
Bu parçadan romanın işleviyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) İnsanı insana tanıtma
B) Bireyselliğin özünü kavratma
C) Dünle bugün arasında bir bağ kurma
D) Yeni duyumsamalara yöneltme
E) Dil tadı kazandırma
24. Aşağıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içinde verilen kavramla uyuşmamaktadır?
A) İç konuşmadaki düzenli mantık silsilesinden çıkılarak kahramanın düşüncelerinin art arda düzensiz bir biçimde verildiği teknik. (Bilinç Akışı)
B) Yazarların; olayları açıklamak, kahramanın kimliğine açıklık getirmek veya bir problemi çözmek için, anlattıklarının şimdiki zamanından ayrılarak geçmişe gitmesi. (Geriye Dönüş)
C) Bir yazarın, başka bir yazarın metninden aldığı parçaları kendi metninin içinde eriterek yeniden yazması (Metinler Arasılık)
D) Gerçekliğin farklı alanlarından alınan çeşitli parçaların, doğrudan doğruya, “biçimci” görüşlere uygun olarak birleştirilmesi. (Kurgu)
E) Yazarın, kahramanların akıllarından geçeni, içlerinden geçirdiklerini, onların kendi kendileriyle konuşması biçiminde yansıtması. (Diyalog)
25. Kendi hüsnünden utanmış da kızarmış yanağı
Yüzün örtüp kapamış saçları baştan aşağı
Bu dizelerde yer verilen sanat aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hüsnütalil B) Tezat
C) Tevriye D) Cinas
E) Mecazımürsel
26. I. Demir
II. Altın Yay
III. Işık
IV. Ağaç
Yukarıdaki mitolojik öğelerden Türk destanlarında yer alanlar aşağıdakilerin hangisinde birlikte verilmiştir?
A) I ve II B) I ve IV
C) II ve III D) I, II ve IV
E) I, II, III ve IV
27. Aşağıdaki dizelerden hangisinin ötekilerden farklı bir gelenek içinde yazıldığı düşünülebilir?
A) Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar
B) Ellerin var beyaz güller gibi küçücük
Mutlak kalbin tomurcuklardan pembe
C) Şimdi çocukluğun çatısı kalktı ya üstümüzden
Yağmurun da eski tadı yok bu yüzden
D) O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
E) Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni
Saatim kadar saadetimin göz bebeği zamansın
28. Her şey yerli yerinde, masa, sürahi, bardak
Serpilen aydınlıkta dalların arasından
Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman
Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak
Yukarıda verilen dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Sarma uyak kullanılmıştır.
B) Somutlamaya başvurulmuştur.
C) Hece ölçüsüyle yazılmıştır.
D) Sözcüklerin çağrışım gücünden yararlanılmıştır.
E) Redif vardır.
29. Şiir yüreğin sesidir, nesnelliği değil öznelliği yansıtır. Anlatım büsbütün kapalı değil ama örtülüdür. İletilmek istenenler açıkça anlatılmaz, ustaca sezdirilir. Şiir dili de buna göre biçimlenir, önemli olan sözcüklerin tınısı ve sessel değeridir. En anlamsız sözcük bile, ezgi gücü varsa şiirde yerini alır. Dil bilgisi kurallarına, cümle yapısına sıkı sıkıya bağlı kalmaya gerek yoktur.
Şiirde bu nitelikleri arayan bir şair, aşağıdakilerden hangisine öncelik vermez?
A) İmgeye B) Düşünceye
C) Ritme D) Duyguya
E) İzlenime
30. Günümüzün şiiri ve bu arada benim şiirim, sözcüğün sınırlarını genişleten bir şiir. Genç kuşakla yeni bir anlatım dönemine girdik. Yeni şairler şiirin araçlarını yalnızca kullanmıyorlar. Aynı zamanda o araçlarla özellikle de sözcüklerle oynuyorlar.
Aşağıdakilerden hangisinin, böyle diyen bir şaire ait olduğu söylenemez?
A) Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında
Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını
B) Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
C) Bir beyaz gemiydi ayıran onları
Kadın güvertedeydi adam rıhtımda
D) Şu senin bulutsu sesin var ya
Uçtan uca ters yüz ediyor geceyi
E) Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüşüyoruz
Gökyüzünün o meşhur maviliğinde
31. Aşağıdakilerden hangisi, Kutadgu Bilig‘de yer alan kişi ve onun temsil ettiği kavramlar arasında değildir?
A) Alp Er Tunga – Doğruluk
B) Ay Toldı – Saadet
C) Kün Togdı – Kanun
D) Ögdülmiş – Akıl
E) Odgurmış – Akıbet
32. Gazele, aşağıdaki türlerin hangisinin gelişiminde etkili olmamıştır?
A) Makale
B) Deneme
C) Fıkra
D) Röportaj
E) Günlük
33. I. Orta oyunu
II. Meddah
III. Trajedi
IV. Destan
V. Komedi
Yukarıdakilerden hangileri geleneksel Türk anlatıları arasında yer alan türlerden değildir?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) II. ve III.
D) III. ve V.
E) IV. ve V.
34. Karagöz oyunuyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Giriş, muhavere, fasıl ve bitiş olmak üzere dört bolümü vardır.
B) Tuzsuz Deli Bekir, zengin, mirasyedi, çıtkırıldım bir tiptir ve İstanbul ağzıyla konuşur.
C) Kastamonulu, Rumelili, Bolulu gibi İstanbul’a iş aramaya gelmiş veya meslek edinmiş, yerleşmiş taşralı Türk tipleri vardır.
D) Yardak, Karagözcünün isteği doğrultusunda, perde gazelleri, şarkılar, türküler okur, tef çalar.
E) Çelebi, Frenk ve Zenne önemli tipler arasında yer alır.
35. İslamiyet’in kabulünden önceki Türk edebiyatıyla ilgili aşağıdaki yargıların hangisinde bilgi yanlışı vardır?
A) Sürgün avlarına sığır, kurban törenlerine şölen, yas törenlerine yuğ denirdi.
B) İlk ürünleri arasında koşuk ve sagu ile atasözü özelliği taşıyan savlar yer alıyordu.
C) Şiirler hece ölçüsüyle yazılır, nazım birimi beyittir, uyak düzeni bakımından ise halk edebiyatındaki koşmaya benzer.
D) Koşuklarda doğa güzellikleri, günlük yaşam, av eğlenceleri anlatılır, ölen bir kişinin arkasından söylenen yas şiirlerine ise sagu denirdi.
E) Ozanlar şiirlerinde, içinde yaşadıkları toplumun çeşitli gerçeklerini, inançlarını, görüşlerini değişik biçimlerde dile getirirlerdi.
36. Divan edebiyatı sanatçıları ve yaşadığı yüzyıllarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Sultan Veled – 13. yüzyıl
B) Âşık Paşa – 14. yüzyıl
C) Şeyhi – 15. yüzyıl
D) Fuzuli – 16. yüzyıl
E) Nedim – 17. yüzyıl
37. Bir kişiyi, bir durumu veya olayı yermeye, toplumun aksayan yönlerini göstermeye yönelik şiirler yazan Nef’i, aşağıdaki şiir türlerinin hangisiyle ilişkilendirilebilir?
A) Didaktik B) Satirik
C) Pastoral D) Epik
E) Lirik
38. Nesir sözcüğü, ‘yaymak, saçmak, dağılmak’ demektir. Bugün “düzyazı” terimiyle karşılanmaya çalışılmaktadır. Nesir yazarlarına eskiden “nâsir” denirdi.
Aşağıdakilerden hangisi divan edebiyatı nâsircilerinden değildir?
A) Lâtifi B) Sinan Paşa
C) Gülşehri D) Nergisi
E) Naima
39. Konusu bir paşanın oğlu ile bir cariyenin aşk macerası olan —-, o zamanlar artık kapanmak üzere olan bir devrin cariyeli, köleli büyük konak hayatının Türk romanındaki en başarılı örneğidir. Sırf cariye olduğu için konak sahibinin oğlu ile evlenemeyen Dilber’in hayatı anlatılır bu romanda.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yapıtlardan hangisi getirilmelidir?
A) Sergüzeşt B) Zehra
C) İclal D) Bir Hatıra
E) Zavallı Kız
40. Bir eleştirmenin, Abdülhak Hamit Tarhan’ın edebiyatımızdaki yerini ve kişiliğini değerlendirirken verdiği aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Türk şiirini Batılılaştırma konusunda kurallar öne sürmekten çok, bunları yazdığı şiirlerle örneklendirme yolunu seçmiştir.
B) Tamamıyla klasik bir edebiyat kültürü ile yetişmiş; Tahran’dan döndükten sonra Şinasi, Namık Kemal ve Recaizade Mahmut Ekrem’i okumaya başlamış ve ilk yapıtlarını tiyatro türünde yazmıştır.
C) Batı şiirine özgü doğa betimlemelerinin bizde ilk örneklerine onun Sahra adlı yapıtında rastlanır.
D) Hayal gücünün enginliği, duygularının zenginliği yününden o, Tanzimat sonrası edebiyatımızın lirik şairleri arasında yer alır.
E) Nağme-i Seher adlı kitapta topladığı ilk şiirlerinde divan şiirinden etkilendiği açıkça görülür.
41. Romantik duyarlıktaki insanların ızdıraptan ızdıraba sürükleneceklerine ve hayatta başarı kazanamayacaklarına inanan ve okuyucuyu da buna inandırmaya çalışan yazar, bunu, —- açık bir biçimde işler. Tamamen romantik bir yapıya sahip olan kahramanını, yalnız aşkın karşısında değil, çeşitli olaylar karşısında da dener; bunların hepsinden yenik, düş kırıklıklarına uğratarak çıkarır. Tıpkı Gustave Flaubert’in —- yaptığı gibi.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıda verilenlerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Mai ve Siyah’ta – Madam Bovary’de
B) Kırık Hayatlar‘da – Salambo‘da
C) Bir Ölünün Defteri’nde – Duygusal Eğilim’de
D) Aşk-ı Memnu’da – Üç Hikâye‘de
E) Nemide‘de – Ermiş Antonius ve Şeytan’da
42. Edebiyatımızın kimi dönemleriyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A)1940’lı yıllardan itibaren Cumhuriyet Dönemi Türk romanında, gerçekçiliğin bir uzantısı olarak köye ve köy insanına yöneliş başlar.
B) Fecr-i atinin şiir alanındaki temsilcileri Tahsin Nahit, Mehmet Fuat, Faik Ali, Mehmet Behçet, Emin Bülent ve Ahmet Haşim’dir.
C)Servetifünun Dönemi’nde sanatçılar biçim ve üslup kaygılarını bir yana bırakıp halka yönelme ve halkın sorunlarını anlatmaya yönelik bir edebiyat anlayışını benimsediler.
D)Tanzimat Dönemi’nde sanatçıların yalın bir dile yönelmelerinin nedeni, sanatı, toplumu eğiten, bilgilendiren ve aydınlatan bir araç olarak görmeleridir.
E) Milli Mücadele Dönemi’ndeki Türk edebiyatı gerçekte Milli Edebiyat Dönemindeki yönelimlerin bir uzantısı sayılabilir.
43. 1923’ten 1940’a değin şiir ortamımız sürekli bir devinim içindedir. Bu süre içerisinde şiir yazanlar belirli topluluklar oluşturmuştur. Bu topluluklar arasında —- sayabiliriz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Hececileri
B) Halka Yönelenleri
C) Öz Şiircileri
D) Garipçileri
E) Serbest Şiircileri
44. Pabuççular ve eskiciler, işlerinin üzerine abanmış, acele acele, takır takır çekiç sallarken “Aganta burina burinata!” diye kainata meydan okuyan nidamızı duyunca, işlerinin üzerinden doğruldular Birdenbire çekiç takırtısı sustu. Hatta halis muhlis bir kara adamı olan Aşçı Yaşar bile sesini kapıp koyverdi ve eskicilerle beraber ‘Aganta!’ diye narayı bastı. Neşenin seslerimize, seslerimizin neşeye verdiği sonsuz hürriyette, muhayyilem hız aldı.
Aşağıdaki yapıtlardan hangisi bu parçanın yazarına ait değildir?
A) Uluç Ali Reis
B) Deniz Gurbetçileri
C) Mavi Sürgün
D) Ötelerin Çocuğu
E) Deniz Küstü
45. Kimi eleştirmenlere göre gerçeğin, bir sanatçı tutumuyla değil, bir bilim insanı gibi algılanarak oluşturulduğu söylenen —-, gerçekte ilginç bir romandır. Roman, karşılaştığı birtakım doğaüstü olaylara kendisince çözüm bulamayan ve bu yüzden kuşku ve endişelere kapılan materyalist düşünceli septik Doktor Ferit’in, çevresindeki bazı kişilerin telkinleriyle, bu durumdan kurtularak huzura kavuşmasını konu alır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yapıtlardan hangisi getirilmelidir?
A) Süngülerin Gölgesinde
B) Matmazel Noraliya’nın Koltuğu
C) Yalnızız
D) Bir Tereddüdün Romanı
E) Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
46. Reşat Nuri Güntekin, toplum yapımızdaki değişmelerin aile üzerindeki yıkıcı etkilerini —- adlı romanında göstermiştir. Bu romanda, Tanzimat’tan beri üzerinde durulan Batılılaşma özentisinin olumsuz sonuçları yansıtılmıştır. Bu durumu bir ölçüde Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun —- adlı yapıtında da görebiliriz.
Bu parçada boş bırakılan yerlere, verilen bilgilere göre aşağıdaki yapıtlardan hangileri sırasıyla getirilmelidir?
A) Yaprak Dökümü – Kiralık Konak
B) Çalıkuşu – Hüküm Gecesi
C) Bir Kadın Düşmanı – Yaban
D) Dudaktan Kalbe – Ankara
E) Acımak – Panorama
47. Beş Hececiler arasında milli kaynaklara yöneliş ve şiirin ilkelerine uyma bakımından —- en başarılı sanatçıdır. “Memleket Edebiyatı” adı verilen ve Anadolu insanının hayatını yansıtmayı amaçlayan hareketin, şiirdeki önemli temsilcilerindendir. Çoban Çeşmesi adlı şiir kitabında bu yönelimin örnekleri vardır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki şairlerden hangisi getirilmelidir?
A) Yusuf Ziya Ortaç
B) Faruk Nafiz Çamlıbel
C) Orhan Seyfi Orhon
D) Halit Fahri Ozansoy
E) Enis Behiç Koryürek
48. Cumhuriyet Dönemi romanı, Cumhuriyet öncesi anlatı temelleri üzerine kurulmuş bir romandır. —- gibi, aslında Cumhuriyet öncesinde yazmaya başlayıp bu dönemde de devam eden pek çok romancıyla karşılaşırız.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yazarlardan hangisi getirilemez?
A) Hüseyin Rahmi Gürpınar
B) Reşat Nuri Güntekin
C) Aka Gündüz
D) Refik Halit Karay
E) Sabahattin Ali
49. Gerek anlatım biçimi gerek çizdiği tipler gerekse romana taşıdığı konular yönünden ele alındığında —- Aylak Adam adlı romanıyla, Tanpınar romanının, özellikle de Huzur ve —- romanlarının başlattığı, alışılagelmiş modern roman yazma anlayışının dışına çıkanların başında gelir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?
A) Adalet Ağaoğlu – Mahur Beste
B) Tarık Buğra – Ölmeye Yatmak
C) Yusuf Atılgan – Saatleri Ayarlama Enstitüsü
D) Attila İlhan – Kılavuz
E) Bilge Karasu – Sırtlan Payı
50. Cimrilik, korkaklık, evlat sevgisi gibi bütün insanlarda ortak olan bir niteliği abartmak bir insanda toplama işidir tipleştirme. Söz gelimi Balzac’ın Goriot Baba’sı, Cervantes’in Don Kişot’u birer tiptir. Buna göre Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı romanındaki —-, Yaşar Kemal’in Ortadirek adlı romanındaki —- birer tiptir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?
A) Cemil – Afife
B) Hayri – Hakkı Celis
C) Yusuf – Fahim Bey
D) Selim – Meryemce
E) Adnan – Seniha
51. Cumhuriyet Dönemi’nin kimi romancıları, özellikle halkın sorunlarını yansıtma, bu sorunlar doğrultusunda okurları bilinçlendirme amacını gütmüşlerdir. Bunun için de insanları ezen koşulları, bu koşulları ortaya çıkaran etkenleri romanlarında ele alıp işlemişlerdir.
Aşağıdaki romanlardan hangisi yukarıda belirtilen tutumla oluşturulmamıştır?
A) Kuyucaklı Yusuf
B) Kaplumbağalar
C) Tütün Zamanı
D) Rahmet Yolları Kesti
E) Sonuncu
52. Orhan Kemal’in Baba Evi adlı yapılıyla aşağıdaki yapıtların hangisi arasında konusal yönden kimi açılardan bir benzerlik kurulamaz?
A) Kurt Kanunu
B) Kayıp Aranıyor
C) Kopuk Takımı
D) Arkadaş Islıkları
E) Sokaktaki Adam
53. Aşağıdaki yapıtlardan hangisi türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Duvarların Ötesi
B) Biz İnsanlar
C) Günün Adamı
D) Bir Adam Yaratmak
E) Fadik Kız
54. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) Türk ve Batı şiirini çok iyi bilen Hilmi Yavuz’un şiirlerini topladığı kitaplar arasında Hüzün ki En Çok Yakışandır Bize, Yolculuk Şiirleri, Akşam Şiirleri’ni sayabiliriz.
B) Resim, şiir, müzik gibi güzel sanatlara karşı özel bir ilgisi olan İsmet Özel’in şiirlerinin ana izleğini; yabancılaşma, başkaldırı, bunaltı ve özgürlük gibi çağımız insanının en temel sorunları oluşturur.
C) Sezai Karakoç’un şiirlerinin sağlam bir metafizik zemini vardır; Leyla ile Mecnun, Mağara ve Işık yayımlanan şiir kitaplarından bazılarıdır.
D) Kemal Özer’in 1965’te yayımlanan Bir Gün Mutlaka adlı şiiri, onun toplumcu gerçekçi yönünü yansıtan bir bildiri niteliği taşır.
E) Şiir kültürü bakımından donanımlı bir şair olan Enis Batur, yalnızca şiir yazmakta kalmamış, aynı zamanda şiir üzerine yazılar da yayımlamıştır.
55. Aşağıdaki yazarlardan hangisinin yapıtlarında fantastik gerçekçiliğe ait ögeler ağır basmaktadır?
A) Oktay Akbal
B) Rasim Özdenören
C) Nazlı Eray
D) İnci Aral
E) Nezihe Meriç
56. Yalnızca olaya yaslanan; girişi, gelişmesi, sonucu olan, okuyucuyu bir gerilim içinde tutarak az sonra no olacak sorusunun ardına düşüren bir öykü türüdür Maupassant tarzı öyküler. —- bu türde yazan en ünlü öykücülerimizden biridir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yazarlardan hangisi getirilmelidir?
A) Ömer Seyfettin
B) Selim ileri
C) Memduh Şevket Esendal
D) Bilge Karasu
E) Sait Faik Abasıyanık
CEVAPLAR
|
1-E 2-B 3-C 4-C 5-D 6-A 7-B 8-C 9-E 10-D |
11-A 12-B 13-B 14-D 15-A 16-C 17-A 18-B 19-E 20-D |
21-B 22-D 23-C 24-E 25-A 26-E 27-A 28-E 29-B 30-C |
31-A 32-E 33-D 34-B 35-C 36-E 37-B 38-C 39-A 40-E |
41-A 42-C 43-D 44-E 45-B 46-A 47-B 48-E 49-C 50-D |
51-E 52-A 53-B 54-D 55-C 56-A
|
]]>
1 . Olaylara bir de bu gözle bakmalısın.
Bu cümledeki altı çizili sözün cümleye kattığı anlam, aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Sorunlara bu anlayışla yaklaştığın sürece başarılı olamazsın.
B) Amacına ulaşabilmek için çalışmalarını bu noktada yoğunlaştırmalısın.
C) Bu gidişle okulu ancak önümüzdeki yıl bitirebilir.
D) Bu böyle sürüp giderse onu uyarmak zorunda kalacağız.
E) Bu ayrıntıları gözden kaçırmazsan sonuca ulaşırsın.
2. Her ortamda özeleştirisini yapmaktan çekinmeyen.
I
kusurlarını ve yanlışlarını hiç gizlemeden dile getiren,
II III
yalancılıktan ve vurdumduymazlıktan nefret eden bir
IV V
arkadaşımızdı.
Yukarıdaki cümlede numaralanmış sözcüklerin hangisinde “eksik, noksan” anlamı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
3. Beş yüz sayfalık bu dev romanda, yazarın, olaylara ve durumlara hiç yama yapmadığını görürüz.
Bu cümlede geçen “yama yapmamak” sözüyle belirtilmek istenen aşağıdakiler-den hangisidir?
A) Sözü uzatmaktan kaçınmak
B) Anlatıma kendini katmamak
C) Açık ve anlaşılır bir dil kullanmak
D) Yaşanılanları olduğu gibi yansıtmak
E) Farklı anlatım biçimlerinden yararlanmamak
4. Yaşadıkları dönemde yeterince tanınmamış bazı ozan ve yazarlar vardır. Bunlar çamurlu bir su birikintisine bembeyaz, ışıl ışıl çakıl taşları atarlar; ancak bu taşlar, zamanında pek fark edilmez. Bir gün gelir, o çamurlu sular durulur ve o güzel çakıl taşları gün ışığına çıkar.
Bu parçada geçen “çamurlu bir su birikintisi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gerçek sanat ürünlerinin ayrımına yarılamadığı ortam
B) Sanatın, yaşamı güzelleştirme işlevi
C) Sanatçıların ürün vermede karşılaştığı güçlükler
D) Sanatla ilgilenen, yaşamını sanatla kazanan kişilerin azlığı
E) Sanatçılara yöneltilen olumsuz eleştiriler
5. (I) Kasaba, ne kent, ne köy; ikisinin karışımı bir yerleşim merkezidir. (II) Türkiye’yi en iyi yansıtan yerleşim örneğidir bence kasaba. (III) Kasaba kültürü bütün yaşamımızı etkiler. (IV) Kasaba görgüsü her yönüyle davranışlarımıza, ilişkilerimize yansır.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
6. Aşağıdakilerin hangisinde bir “yakınma” vardır?
A) Bir gelip bit gidiyordu deniz
Dudakları ıslak, elleri kenetli
B) Söyleyin söyleyin kim anlar dilimden
Kim alır yarı yolda kalmış selamımı
C) Salkımsöğütler yıkanırken anılarda
İki âşık martıydık bulutlarda
D) Odaları parka taşımış kimi anneler
Koşuşup duruyor bütün çocuklar
E) Sen bitek topraklarda boy atmış güzellik.
Tırpan tanımamış otlaklar yeşilinde
7. (I) O, işlediği konuları genellikle Osmanlı İmparatorluğunun çöküş döneminin başladığı 17. ve 18. yüzyıldan alır. (Il) Oyunları o dönemin düşünüş biçimini, törelerini karikatürize ettiğinden değerlidir. (III) Güldürme öğesine bağlı kalarak bilgili bilgisiz, erdemli erdemsiz kişiler arasındaki çelişkileri yansıtır. (IV) Kurumların, dolayısıyla da toplumun hicvine yönelir. (V) Mizah anlayışı, geleneksel mizah anlayışımıza uyduğundan, yapıtlarından halk da hoşlanır, aydınlar da.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilişkisi vardır?
A) I. de ve II. de B) I. de ve III. de
C) II. de ve V. de D) III. de ve IV. de
E) IV. de ve V. de
8. (I) Bütün dünyada geleneksel olandan, halk hikâyesi ve destandan yararlanma yoluna gidilmiştir. (II) Müzik, resim, roman. öykü. şiir, tiyatro ve sinema gibi sanat dallarının hepsinde böyledir. (III) Ben de böyle yapmak, geleneksel olanı çağdaş öykü sanatına taşımak istiyorum. (IV) Bu yöntemi ülkemiz yazınında ustaca uygulayan Yaşar Kemal’in izinde yürümek isteyişimin özünde de işte bu yatıyor. (V) Nitekim son yapıtımda geleneksele yönelişim açıkça görülebilir.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde amaç söz konusudur?
A) I. ve IV. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
9. (I) Bu söyleşimiz sırasında bana yönelttiğiniz sorular düşüncelerimi gözden geçirme olanağı sağlıyor. (II) Ne yapıyorum, nasıl yapıyorum sorularını yanıtlamak gerçekten kolay değil. (III) Çünkü ne yaptığımız, nasıl yaptığımız üzerinde, yazarken daha az, yazdıktan sonra daha çok düşünürüz. (IV) Aslında yazı ustalığı uzun, çok uzun yıllardan sonra kazanılan bir beceridir. (V) Bu beceri sürekli bir gelişim gösterir.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde karşılaştırma söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
10. (I) Halk türkülerimizi, ezgi ve şiir bakımından kıvamını bulmuş sanat eserleri sayabiliriz. (II) Bunları söyleyenlerin seslerindeki ve okuyuşlarındaki pürüzler ayıklanınca klasik denecek kadar sağlam eserler çıkar ortaya. (III) Ne var ki türküleri söyleyen ve âşık diye anılan halk sanatçılarının kimilerinin sesleri, bu eserlerin değerini gölgeliyor. (IV) Kimileri de türküleri aşırı bir duygusallıkla söylüyor. (V) Bunlarda türkünün özüne göre değişen bir incelik, bir yorum görülmüyor.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yargı, bir koşula bağlanmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. (I) Atatürk’ün Söylev’i, yalnızca söz söyleme sanatı içinde ele alınacak kadar tek yönlü bir kitap değildir. (II) Olayların anlatımında büyük romancılarda görülen bir kurgulama yeteneği vardır. (III) Kitabın çoğu sayfaları, yaşanmışlığın yanı sıra anlatımıyla şiir yüklüdür. (IV) Atatürk, bu kitapta başarılı bir denemeci ustalığıyla karşıtlarını eleştirir. (V) İnsana özgü değerleri olumlu olumsuz yönleriyle sergiler. (VI) Zengin bir karakterler kitabı da sayılabilecek bir yapısı olan Söylevin, bu yönüyle genç kuşakları yönlendirecek, etkileyici bir havası vardır.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
12. (I) Öykücülüğümüzün bugün belirli bir çizgiye ulaştığını ve o çizgide seyrettiğini söylemek oldukça güç. (il) Hatta bazı dönemlerde geçmişteki düzeyini bile koruduğu söylenemez. (III) Günümüzün genç öykücüleri eski öykü örneklerini ya hiç okumuyorlar ya da yarım yamalak tanıyorlar. (IV) Bu yüzden, geçmişle kan bağı taşımayan, yaratıcılıktan yoksun, son derece yetersiz ürünlerle karşılaşıyoruz. (V) Bu durum, ister istemez, okurlarda öyküye karşı ilgisizlik ve küçümseme yaratıyor.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisindeki eleştiri, öykücülerin yazdıklarına yöneliktir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. (I) Bir zamanlar tek isteğim ozan olmaktı. (II) Çocukluğumda birçok şiir yazdım, (lll) Sonra, sürek olarak yerli ve yabancı büyük ozanların şiirlerini okudum. (IV) On altı on yedi yaşlarıma geldiğimde, iyi bir şiirin ne olduğunu öğrendim ve kendi şiirlerimin düzeyini düşünerek şiir yazmaktan vazgeçtim. (V) Bir süre, şiir yazmayı bırakıp iyi bir şiir okuru olmaya çalıştım. (VI) Böylece, başka şairlerin de kusurlarını görmeye başladım ve eleştiri türünde karar kıldım.
Yukarıdaki parçada eleştirmen, ozan olma isteğinin gerçekleşmeme nedenini numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtmektedir?
A) II. B)III. C) IV. D)V. E) VI.
14. (I) Kenya’da günlerce Klimanjaro tepelerine tırmandım. (II) Naivasha Gölü kıyısında flamingoları seyrettim bir akşam. (III) Flamingolar kıyıda pembe bir bulut oluşturuyorlar. (IV) Güneşin renkleriyle bütünleşir gibi. (V) Güneş batarken bir canlılık yaşanıyor. (VI) Sonra kuşlar, böcekler, kısacası tüm canlılar ağır ağır çekiliyorlar köşelerine.
Yukarıdaki parçada, yazarın numaralanmış cümlelerinden hangisi, kendinden önceki cümlenin bir öğesi durumundadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
15. (I) O, folklorun bir ülkenin gerçek kültür kaynağı olduğunu savunan bir araştırmacıydı. (II) Folklorun, sadece el işlemelerinden ya da türkülerden oluştuğunu öne sürenlere karşı çıkıp kapsamının çok daha geniş olduğunu ortaya koydu. (III) Geride, dünle bugünü kaynaştıran, yarının yaratıcılarına ışık tutacak ölümsüz bilgiler ve belgeler bıraktı. (IV) Bu belgeler çağdaş yöntemlerle derlenip bir araya getirildi. (V) Böylece genç kuşakların yararlanmasına sunuldu.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde, söz konusu araştırmacının yapıtlarının özelliği belirtilmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Anlaşma metnine her iki tarafta sadık kaldı.
B)Kimsenin etkisinde kalmadan, amaçların ve isteklerin doğrultusunda karar vermelisin.
C)Bu işte başarılı olamayacağını anladığı için hemen istifa dilekçesini verdi.
D)Kasabadan ayrılırken karşıdaki yamaçta gördüğümüz kır evleri ilgimizi çekti.
E) Bu soğukta dışarı çıkarsan yine hastalanırsın.
17. Bir anlatım biçimi olarak günlükte, gezi (I) deneme (II) eleştiri ve röportaj gibi öğretici (MI) roman (IV) öykü (V) şiir gibi yaratıcı türlerden yararlanılır.
Bu cümledeki numaralanmış yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti konmalıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
18. Ünlü filozof Konfüçyüs şöyle yakarırmış ( ) “Tanrım ( ) bana kitap dolu bir ev ( ) çiçek dolu bir bahçe ver ( )”
Bu cümlede ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıdaki noktalama İşaretlerinden hangileri sırasıyla konmalıdır?
A) (,) (:) (,) (…) B) (:) (,) (.) (!)
C) (,) (:) (;) (!) D) (:) (;) (…) (.)
E) (;) (!) (-) (.)
19. Yaşamı kendince algılayıp yorumlamak yerine önüne
I II III IV
konduğu gibi kabul eden insanlar, düşünce tembelidir.
V
Yukarıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi, yapısı bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
20. Aşağıdakilerin hangisinde verilen dizeler basit cümle oluşturmaktadır?
A) Mustafa Kemal barış olmuş.
Gürül gürül akan ırmaklarda.
B) Mustafa Kemal özgürlük olmuş.
Özgürlük diye çarpan yüreklerde.
C) Mustafa Kemal bereket olmuş,
Uzanıp giden bu topraklarda.
D) Mustafa Kemal türkü olmuş.
İnanmış dudaklarda.
E) Mustafa Kemal ülkü olmuş,
Uzak yakın bütün bayraklarda.
21. Çocukken, seslerin hep o minicik kutunun içine
I II
doluştuğunu sanırdım. Düğmesi çevrilince o, evimizi hoş
III
nağmelerle doldururdu.
Yukarıdaki cümlelerde numaralanmış sözcüklerin türleri, aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?
I II III
A) işaret sıfatı niteleme sıfatı işaret zamiri
B) işaret sıfatı belgisiz sıfat kişi zamiri
C) işaret zamiri niteleme sıfatı kişi zamiri
D) kişi zamiri belgisiz sıfat işaret zamiri
E) işaret sıfatı sayı sıfatı kişi zamiri
23. I.Başarının kalıcılığını sağlamak, yılmadan çalışmayı gerektirir.
II. Sanat eğitiminden geçmiş kişiler, her olayda bir incelik, bir güzellik ararlar.
III.Elde edilen bilgiler, ilgililere sunulmadan önce değerlendirilir.
IV.Kurallar, neden öyle olması gerektiği iyice düşünülerek konmuştur.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri, öğeleri ve öğelerinin sıralanışı yönünden aynıdır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
22. Aşağıdakilerin hangisinde cümlenin öğeleri doğru olarak ayrılmıştır?
A) Dilin, / yaratıda bir araç, geleceğe uzanabilmede bir köprü, kalıcı olabilmede / zorunluluk / olduğunu bilir.
B) Dilin, yaratıda / bir araç, geleceğe uzanabilmede bir köprü, kalıcı olabilmede / zorunluluk olduğunu bilir.
C) Dilin, yaratıda bir araç, / geleceğe uzanabilmede bir köprü, / kalıcı olabilmede / zorunluluk / olduğunu bilir.
D) Dilin, yaratıda bir araç, geleceğe uzanabilmede bir köprü, kalıcı olabilmede zorunluluk olduğunu / bilir.
E) Dilin, yaratıda bir araç, geleceğe uzanabilmede bir köprü, kalıcı olabilmede zorunluluk /olduğunu / bilir.
24. Yineleme dediğimiz anlatım kusuru, aynı anlama gelen birden çok sözcüğün gereksiz yere bir arada kullanılmasıdır. Bir kavramın Türkçesiyle yabancısının birlikte kullanılması bu tür kusurlardandır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu açıklamada belirtilen türde bir anlatım kusuru vardır?
A)Bunlar, belgesel özellikler taşıyan, birbirinden ilginç yazılardır.
B)Bugün işyerinde tebrik ve kutlama ziyaretlerinde bulunduk.
C)Eskiden, musikiyle uğraşan kişilere musikişinas denirdi.
D)Dil, varlığımızın en güçlü dayanağı, kimliğimizin en anlamlı kanıtıdır.
E)Günümüz insanının vazgeçemediği araçların başında televizyonla bilgisayar gelmektedir.
25. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcüğün Kullanılması uygun değildir?
A)Onun, büroda çalışanlara ayak uyduramayan, uyumsuz Diri olduğunu düşünüyordu.
B) Eş dost demeden herkesi kıyasıya eleştiriyordu.
C)Arkadaşına sürekli olarak, o kişilerle ilişkilerini kesmesini öneriyordu.
D)Beğenmediği sözcüğü ya da cümleyi çizip yerine etkili sözler uyduruyordu.
E)Yıllardır tasarladığı romanına başlayamamanın sıkıntılarını yaşıyordu.
26. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Olağanüstü kişiliği ve sıradışı dostluğuyla, tanıdık tanımadık herkesi bir sevgi çemberinin içine alırdı.
B)Tek başına gerçekleştirebileceği birçok tasarıya gençleri de’ katarak bilgisini onlarla paylaşmak isterdi.
C)Gerek özgün çalışmaları, gerekse yetkin çeviri ve denemeleriyle, bu alandaki araştırmacılara ışık tutmuştur.
D)Onun düşünceleri, bilimle ilgilenen, yapıtlarını okuyan, anlayan ya da anlamaya çalışanlar aracılığıyla yaşıyor.
E)Gençlerin deneyimsizlikten, bilgi eksikliğinden kaynaklanan sorularını yanıtlayarak yönlendirirdi.
27. Alınan bu karar, savaşta askerin daha çok ölmesine yol açtı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A) “bu” sözcüğü atılarak
B) “daha çok” sözü “askerin” sözcüğünden önce kullanılarak
C) “yol açtı” sözü yerine “neden oldu” sözü getirilerek
D) “alınan” sözcüğü atılarak
E) “savaşta” sözcüğü “askerin” sözcüğünden sonra kullanılarak
28. I.Onun da görüşlerini öğrenmek, yararlanmak istediler.
II.Herkes birbirine zarar vermeden yaşamayı başarabiliyorlar.
III. Onun aramızdan ayrılması yalnız bizim için değil, tüm toplum adına büyük bir kayıptır.
IV. Arkadaşının sıkıntı çektiğini biliyor, sezdirmeden yardım ediyordu.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu, tümleç eksikliğinden kaynaklanmaktadır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) I. ve IV.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
29. Söz konusu yazarla benim düşüncelerimiz hatta duygularımız birbirine benziyor.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) İyelik eki almış kişi zamirinin gereksiz kullanılmasından
B) Özneyle yüklem arasında uyuşmazlık olmasından
C) Gereksiz yere bağlaç kullanılmasından
D) Yüklemde anlam kayması olmasından
E) Belirteç eksikliğinden
30. (I) Sabahlan, gecenin nemiyle ürpermiş çimenler üzerinde yürüyüş yapıyorum. (II) Hava’ saydam; gün ışığı, gözleri kamaştıran güçlü bir aydınlık yayıyor ortalığa. (III) Ağaçlar çiçekte, tepelerin kadifemsi koyu maviliğine gururla yaslanmışlar. (IV) Öğle vakti balkonda oturup kemiklerimi bahar güneşinin sıcaklığına bırakıyorum. (V) Yaşlanıyorum; ama aynalarda göremediğim bir genç kız var içimde.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde insana özgü nitelikler, başka varlıklara aktarılarak verilmiştir?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve IV.
D) III ve IV. E) IV. ve V.
31. (I) Günlük tutan bir yazar, yapıtlarında açığa vurmak istemediği kimi duygu ve düşüncelerini günlüğünde yansıtabilir. (II) Okuduğu yapıtlara yönelik, gerçekte neler düşündüğünü dile getirebilir. (III) Bazı durumları bilerek ya da bilmeyerek çarpıtabilir. (IV) O, birçok ayrıntının arasından asıl anlatılmak isteneni bulma çabasındadır. (V) Bir gün bunları sayımlarsa, okurların bu nedenle kendisinden soğuyacağını düşünür. (VI) Günlük tutan birçok yazar vardır; ama bu düşünceyle, günlüklerini yayımlayanlar azdır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D)V. E) VI.
32. (I) Ulusal güvenliğin, ekonominin ve zenginliğin çarkları artık bilgiyle dönüyor. (Il) Bilgiyse, üretilen bir şey. (III) Bilginin değeri yükseldikçe, onu elinde tutan bireylerin ve ulusların bahtı açılıyor. (IV) Bilim insanına hemen her çağda gereksinim duyulmuştur; ancak bilgi toplumunda bu gereksinim kat kat artmaktadır. (V) Günümüzde gerçekçi toplumlar bu gereksinimi karşılamaya çalışıyorlar. (VI) Yeterli sayıda ve nitelikte bilim adamı olmayan alanlarda bilim adamı yetiştirme çalışmalarına hız veriyorlar.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istenirse ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D)V. E) VI.
33. (I) Öncelikle, eleştireceği yazarın sanat ve dünya görüşünü kavramaya çalışır. (II) Sonra sanatçıyla ve onun yapıtlarıyla ilgili izlenimlerini toplumsal açıdan değerlendirmeye yönelir. (III) Bir yazarın bir yapıtını hiçbir zaman tek başına ele alıp incelemez. (IV) Bir romancının, bir öykücünün yeni bir yapıtını eleştirirken daha öncekilerle karşılaştırır. (V) Yapıtın hangi açılardan geliştiğini ya da geride kaldığını belirtir. (VI) Yazarın kendini aşma çabalarını ya da yinelemelerini gösterir. (VII) Bunları yaparken ne denli nesnel olmaya çalışırsa çalışsın yine de öznellikten kurtulamaz.
Yukarıdaki parçadan numaralanmış cümlelerden hangisi çıkarılırsa, parçanın anlamında büyük bir değişme olmaz.?
A) II. B) III. C}V. D) VI. E) VII.
34. Hepimiz bencillikten yakınıyoruz. Herkesin yalnızca kendisini düşündüğünü, kendisinden başkası yokmuş gibi davrandığını görüyoruz. Bu tutumu eleştiriyoruz; ama görüyoruz ki eleştirinin pek bir yararı olmuyor. Çünkü bencillik azalacağı yerde giderek yaygınlaşıyor. Bu duruma karşı önlem almıyor, sadece yakınmakla yetiniyoruz. —
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) Bencil insan, kendisini koruma güdüsüyle kendine güvensizlik arasında sıkışmıştır.
B) Bencilliğin birey olma yetkinliği kazanamamış kişilerde sık görüldüğünü biliyoruz.
C) Bencil kişilerin, her olayı, her durumu, her insanı kendi çıkarı için kullandığını unutmamalıyız.
D)Bencilliğin nelerden kaynaklandığını, neden yaygınlaştığını düşünmüyoruz.
E)Bencil kişiler kendilerinden başkalarına değer vermeyi bilmezler.
35. Yazar, öyküsüne kahraman olarak seçtiği kişinin yalnızlığını ve çevresindekilerle iletişim kuramayışını yansıtmak istiyor. Bunun da ötesinde, onun, insana özgü sıcaklıktan yoksun, insanları sevmeyen ve çıkarcı bir genç olduğunu vurguluyor.
Bu parçada sözü edilen öykü kahramanıyla aşağıdakilerin hangisinde betimlenen kişi arasında bir benzerlik kurulabilir?
A)Köyün yaşlılarına göre, konuşkan, kendine güvenen; ama başına buyruk bir gençti.
B) Eline çok az para geçmesine karşın en ağır işlerde özveriyle çalışır; başka bir yerde çalışmayı düşünmezdi.’
C)Yanında çalışanlara iş ortamında oldukça ölçülü davranıyor, iş dışında ise onları arkadaş gibi görüyordu.
D) İnsanlardan çok doğaya yakın, tüm canlılara karşı sınırsız bir sevgi duyan, kendine özgü biriydi.
E)Kendine yarar sağlamayan bu insanların arasında bulunmak, onlarla konuşmak istemiyor; onlara karşı hiçbir olumlu duygu beslemiyordu.
36. Öykü yazmada başarılı olmuş bir yazara; “Artık roman yazma zamanınız geleli.” demek ya da “Artık ondan romanlar bekleyebiliriz.” gibi sonuçlara ulaşmak bir yazı türünü ötekinden üstün tutmak anlamına gelir. Öykü ile roman ayrı türlerdir. Ortak paydaları ise bir kurguya dayanmaları ve düzyazı olmalarıdır. Her iki türde de başarı, yazarlarının ustalığında yatmaktadır.
Bu parçada, aşağıdaki yargılardan hangisine karşı çıkılmaktadır?
A) Yazarlar, başarılı olacakları alana yönlendirilmelidir.
B) Roman yazmak, öykü yazmaktan zordur.
C) Yazarlar, deneyim kazandıkça farklı yazı türleri denerler.
D) En çok tutulan yazınsal türlerden biri romandır.
E) Öykü yazmak bir birikim gerektirir.
37. Özyaşamöyküsü yazmak kolay değildir. İnsan, çoğu kez nesnelliğini koruyamaz; benmerkezci duruma düşebilir. Yazarımız bu gerçeği iyi kavramış. Olabildiğince kendini öne çıkarmadan, ama kendi hakkını da yedirmeden, yaşadıklarını yazmış. Hem de çok etkileyici biçimde yazmış. Genç, yaşlı öğretmenler, hele öğretmenliğe hazırlanan gençler, okuyun bu kitabı. Yolunuz aydınlanacak; gerçekten dolu bir yaşamın ne olduğu, nasıl olması gerektiği kafanızda belirginleşecektir.
Bu parçada, özyaşamöyküsü yazmanın güçlüğü, aşağıdakilerden hangisine bağlanmaktadır?
A)Olayları yansıtırken, kişisel görüşleriyle gerçekler arasında denge sağlamaya
B) Olayları belirli bir meslek grubunun bakış açısıyla yansıtmaya
C) Gerçekleri gizleyebilmek için duygusallığa ağırlık vermeye
D)Yalnızca tanık olunan olayları anlatarak kitabın kapsamını daraltmaya
E)Okura yol göstermeyi amaçlayarak kendini ikinci plana atmaya
38. Bir şiirin alınyazısını önceden kestirme olanağı yoktur. Bu gerçek, “Han Duvarları” için de geçerliydi elbette. 1924’te yazılan bu şiir, birçok yönüyle güncelliğini yitirmesine karşın günümüzde hâlâ okunuyor, tanınıyor. Peki, hangi nedene bağlanabilir bu? Yoksa “Han Duvarlarının da N. Kemal’in “Vatan Kasidesi”. T. Fikret’in “Promete”, M. Âkif’in “Çanakkale Şehitleri” adlı şiirleri gibi gizli bir yaşama gücü mü var? Ona bu gücü kazandıran ne?
Bu parçaya göre şiirle İlgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Değer kazanması zaman alır.
B) Belirli temaları işleyenler daha çok sevilir.
C) Yazıldığı günlerde ünlenenler kolayca unutulmaz.
D) Kalıcılığını sağlayan etkenleri belirlemek güçtür.
E) Her biri biçim ve içerik yönünden farklı özellikler taşır.
39. Bu sanatçı, kültürel yapısına yabancı olmadığı bir coğrafyanın insanını anlatmıştır. Bu coğrafyanın ağıtlarını, efsanelerini, türkülerini, masallarını, inançlarını kısacası düşünme biçimini çok iyi bilmektedir. Bu yüzden romanlarında, kahramanlarına, kendi bilinçlerinin sınırı içinde bir dünya kurmuştur. Halk düşüncesinin işleyişini çok iyi yakalayan yazar, yapıtlarında efsaneleştirmeyi. Anadolu insanının kendi gerçekliği açısından ele almıştır. İşte sanatçı bu nedenle benzersiz kalabilmiştir.
Bu parçada sözü edilen sanatçının başarısının temelini aşağıdakilerden hangisi oluşturmaktadır?
A) Kahramanlarının, çevreleriyle olan ilişkilerinden çok, kişilik özelliklerine önem vermesi
B) Anlattığı insanları, kültürel birikim ve düşünce açısından iyi tanıması
C) Her bölgenin kültürel yapısının kendine özgü nitelikler taşıdığının bilincinde olması
D) Birlikte yaşadığı insanları anlatmanın daha kolay olacağını fark etmiş olması
E) Halkı, toplumun kültür değerlerinin bir ürünü olarak ele alması
40. Bir eleştirmen, kendi görüşlerini kabul ettirmek için okuyucuyu zorluyorsa yanlış yoldadır. Çünkü eleştirinin amacı okuyucuyu etkilemek değil, onu birlikte düşünmeye yönlendirmek olmalıdır. Önemli olan, değerlendirme yapmaktan çok, yaşanılan düşünme sürecine okuyucunun katılımını sağlamaktır. Eleştirmenden beklenen —.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre hangisi aşağıdakilerden getirilmelidir?
A) okuyucuya yapıtla ilgili bilgiler ve ipuçları sunmaktır
B) eleştirdiği yapıtla okuyucu arasında köprü kurmaktır
C)okura, okuduğunu bağımsızca değerlendirme olanağı tanımaktır
D) okuru koşullandırmadan yapıtı değişik açılardan tartışmaktır
E) okurun dünya görüşüne belli bir yön vermektir
41.Edebiyat yapıtlarını açıklamak, yorumlamak, değerlendirmek ve sınıflandırmak amacını taşıyan yazılar vardır. Bu yazıları, “edebiyat eleştirisi” adı altında toplayabiliriz. Edebiyat eleştirisi içinde daha çok denemeler, kitap tanıtma’ yazıları ve bilimsel araştırmalar yer alır. Bu yazılar, en öznel izlenimlerden en nesnel değerlendirmelere değin uzanan geniş bir yelpaze içinde karşımıza çıkar. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bu yazılarda —
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) değişik anlatım yöntemleri kullanılır
B) ele alınan konuların sınırı oldukça geniştir
C) doğruluğu kanıtlanabilecek görüşlere ağırlık verilir
D) okurları bilgilendirmek ön plana çıkar
E) asıl amaç, yapıtların gereği gibi tanıtılmasıdır
42. Düşüncenin en iyi biçimde, insanın kendi anadilinde oluşup geliştiğini söylerdi. Anadile yaslanmayan bir anlatımın sağlam olmayacağını savunurdu. Daha da ileri gider, anadiline saygının en büyük erdem olduğuna inanır, onu yurtseverlikle eşdeğer tutardı. Bilimsel çalışmalarında olduğu kadar günlük yaşamında da dile büyük bir özen gösterirdi. Kimi zaman bir sözcüğe takılır, düşüncesini açık seçik yansıtacak bir anlatım biçimini buluncaya değin günlerce çalışırdı. Düşünsel tutarlılığın ancak dilsel tutarlılıkla gerçekleşebileceğine inanırdı.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Anadilin, insanın duyarlığı üzerindeki etkisine
B) Sözcük seçiminde gösterilen titizliğe
C) Dil ile düşünce arasındaki ilişkiye
D) Anlatımla anadil arasındaki bağa
E) Dili doğru ve düzgün kullanmanın önemine
43. O, aslında yazdığı öykülerde, oyunlarda, romanlarda da bir ozandır. Diline, dildeki uyuma, musikiyi sağlayan öğelere öncelik veren bir düzyazı ustasıdır. Bu yönden düzyazıyla oluşturduğu yapıtlarda da ozanlığı öne çıkar. Sözcükleri bir imbikten geçirerek damıtır; böyle bir damıtımdan geçmemiş hiçbir sözcüğe yer vermez yapıtlarında. Düzyazılarında da iyi bir söz işçisidir, tıpkı şiirlerinden gibi.
Bu parçada, sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Değişik türlerde ürünler verdiğine
B) Şiirselliğinin her ürününe yansıdığına
C) Kulağa hoş gelen sesler içeren sözcükler kullanmaya özen gösterdiğine
D) Yapıtlarında kullandığı dili inceden inceye işlediğine
E) Belirli kalıpların dışına çıkmadığına
44. Bana göre yeni öykücüler “benli anlatımın dışına çıkamıyor, “ben” dışındaki yaşamın öykülerine girmesine izin vermiyorlar. Bazen öykünün içine kulaktan dolma ve taşıyamayacağı ağırlıkta felsefe koyuyorlar. O felsefe de öyküye yedirilmiş olmuyor. Bu yüzden yazdıklarının öykü mü, ruh’sal çözümleme mi. deneme mi olduğunu bilemiyorsunuz.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen öykücülere yöneltilen eleştirilerden biri değildir?
A) Yazdıklarını kendileriyle sınırlı tutmaları
B) Öykülerin düşünsel bütünlükten yoksun olması
C) Özümsenmemiş bilgi ve düşüncelere yer vermeleri
D) Sözcük seçiminde gerekli özeni göstermemeleri
E) Belirli bir yazınsal türün ilkelerine bağlı kalmamaları
CEVAPLAR
|
1. A 2. B 3. D 4. A 5. E 6. B 7. C 8. D 9. C 10.B
|
11. E 12. D 13. C 14. C 15. C 16. A 17. C 18. B 19. D 20. E
|
21. A 22. D 23. E 24. B 25. D 26. E 27. B 28. C 29. A 30 . B
|
31. C 32. C 33. B 34. D 35. E 36. B 37. A 38. D 39. B 40. E
|
41. C 42. A 43. E 44. D
|
]]>
1 . I. Hasta sabaha kadar gözünü kırpmamıştı.
II. Dün akşam geç yanığından uykusunu alamamıştı.
III. Uykum gelmesin diye sık sık yüzümü yıkadım.
IV. Uykusunun ağır olduğunu herkes bilirdi.
V. Dünkü tartışma yüzünden bütün gece gözüme uyku girmedi.
Yukarıdaki cümlelerin hangilerindeki deyimler anlamca birbirine yakındır?
A) I. ve V. B) II. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
2 . Bir sözcüğü ötekinin yanına öylesine getireceksin ki yaratacağın güzellikle okuyucunun yüreğindeki teli titretecek, onu gerçekler dünyasından düşler dünyasına taşıyacaksın.
Bu cümledeki altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Bu tabloya her bakışında onda yeni ve değişik yönler bulurdu.
B) Çocukluğunda yaşadığı bu ilginç olayı sık sık anlatırdı.
C)Bu öyküyü okurken uzun süredir gidemediği köyünü anımsamıştı.
D)Roman kişilerinin birbirine kavuşması onu çok etkilemiş, duygulandırmıştı.
E) Bu sıkıntılı yolculuğun bir an önce bitmesini istiyordu.
3. Bir eleştirmenimizin 1974 yılında yaptığı değerlendirmeye katılmamak elde değil. Çünkü bu dipdiri ve sağlam öykü beni de çok etkiledi. Bu öykü gerçek anlamıyla çağdaş bir klasik.
Bu parçada “çağdaş bir klasik” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Oluşturulduğu dönemin dil anlayışına uygun olmakla birlikte eski ürünlerden de etkilenen
B)Oluşturulduğu dönemin havasını yansıttığı gib değerini de hiçbir zaman yitirmeyecek olan
C)Güncel olayları ayrıntılarıyla yansıtacak biçimde, sağlam bir teknikle oluşturulan
D)Bazı yenilikler getiren ve okuyucuyu duygulandıracak özellikler içeren
E)Okurun ilgisini canlı tutan ve gelecekte de okuyucu bulabileceği düşünülen
4. önemli olan okuduğumuz kitapların sayısı değil,—-
Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A)bu kitapların yaşamımıza ne kattığıdır
B)onların bize kazandırdığı yeni duygulardır
C)okuduklarımızın davranışlarımızı, yaşama bakışımızı nasıl etkilediğidir
D)onlardan edindiğimiz bilgilerle yeni bir dünya kurabilmenizdir
E) onların, eleştirmenlerce nasıl değerlendirildiğidir.
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde önerinin gerekçesi de açıklanmıştır?
A) Daha az konuşup daha çok iş yapın.
B) Başarının bir parçası olun, eleştirmeni değil.
C) Sabır bir erdemdir, sakın ondan vazgeçmeyin.
D) Çabalarla amaçtan birbirine karıştırmayın.
E) Başkalarını eleştirdiğiniz kadar kendinizi de eleştirin.
6. “Gene bahar geldi, açıldı güller” dizesinde, güllerin açılışı baharın gelişine bağlanmaktadır.
Aşağıdaki dizelerin hangisinde buna benzer bir durum söz konusudur?
A) Ne bir vefa gördüm, ne faydalandım
B) Erzurum dağları kardır, geçilmez
C) Düşman geldi, tabur tabur dizildi
D) Ağlatmadı güzel, güldürdü beni
E) Başım yastıktadır, gözlerim yolda
7. I.Okur, onun yapıtlarını okurken kendisini, yıllanmış çamların olduğu bir ormanda kuş sesleri ve reçine kokularının arasında bulurdu.
II. Seçtiği ilginç ayrıntılarla, yaptığı benzetme ve karşılaştırmalarla yapıtlarında okura, doğanın temiz havasını soluturdu.
III. Öykülerinde Anadolu’nun köylerinde, kasabalarında yaşayanların değişik sorunlarını göstermeye çalışırdı.
IV. Roman ve öykülerinde, günlük yaşamın sıkıntıları içinde bunalan kişileri işlerdi.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, sanatçının betimlemelerindeki aynı niteliği yansıtmaktadır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
8. (I) Haklarında fazla bir şey bilinmeyen hariciyeciler dünyasında gezinmek isteyenler için keyifle okunabilecek bir kitap. (II) Yazar, yirmi beş yılı yurt dışında geçen, otuz yedi yıllık meslek yaşamında edindiği izlenimleri okurlara duyurmak istemiş. (III) Mesleğinin sorunlarını, iyi ve kötü yanlarını dile getirmeye çalışmış. (IV) Çok akıcı bir dili var. (V) Kişilerin belirleyici özelliklerini en ince ayrıntılarına değin, somut bir biçimde yansıtmış.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri, söz konusu yazarın üslubuyla ilgilidir?
A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) IV. ve V.
9. (I) Onun öykülerinde sağlam bir tekniğin varlığı yadsınamaz. (II) Bununla birlikte, kimi öyküleri öykü olmaktan çok, bir köşe yazısını andırır. (III) Bu tür öykülerde toplumsal eleştiriye yönelir ve insanı dışlar. (IV) Ancak, bütün öykülerinde, sözcük seçimi yönünden kılı kırk yaran bir titizlik gösterir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri, sözü edilen yazarla ilgili olumlu yargıları içermektedir?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) I. ve IV.
D) II. ve III. E) II. ve IV.
10. (I) Uykudan önce çocuklara okunacak kitapları onların yaşlarına ve ilgilerine göre seçmek gerekir.(II) Yatak başında, kitapları okurken çocuklarla yapılacak sohbetler, bir bakıma onların çocuksu sırlarını ve duygularını değişik açılardan yansıtır.(III) Bir kitap kahramanının hayranlık uyandıran bir yanı üzerine çocukları konuşturma ya da düşündürme onlarla olan ilişkiyi pekiştirip derinleştirir.(IV) Bunun için de çocuklar, bu sohbet saatlerinin tadına doyamazlar. (V) Daha da ileri giderek denebilir ki yetişkinlik döneminde de uykudan önceki bu saatler özlemle anımsanır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, kitabın, çocukları tanıma ve onlarla yakınlık kurmadaki işlevinden söz edilmektedir?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) IV. ve V.
11. (I) Her çalışmasında olduğu gibi bunda da açık ve yalın anlatımı hemen göze çarpıyor. (II) Bu durum, şairin, edebiyat çevrelerinin yoğun ilişkilerinden uzak, yerel kaynaklara daha yakın olmasındandır. (III) Yine bu durum, onun şiirinin, toplumun değişik kesimlerinde aynı ölçüde anlaşılır olmasının da ana kaynağını oluşturmaktadır. (IV) Bilincimizin bir köşesinde var olan kır yaşantısının doğayla ilgili öğeleri, onun şiirlerinde evrensel bir temaya yönelişin çıkış noktasıdır. (V) Ardıçlar, söğütler, ahlatlar, balkon çiçekleri şairin lirik yanını sunar bize.
Şairin geniş bir okur kitlesine seslenebilmesini sağlayan Özelliği, yukarıdaki parçanın kaçıncı cümlesinde belirtilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
12. (I) Güneye doğru indiğimizde göz alabildiğine uzanan bir ovayla karşılaştık. (II) Ova, güneşli ve dalgasız bir denizden daha da düzdü. (III) Yolda gelirken gördüğümüz, çılgınca esen rüzgârların oluşturduğu tepecikler burada yoktu. (IV) Uzaklarda, bir insan boyu yükseklikte, kubbeleştirilmiş. küçük küçük toprak yığınları vardı. (V) Merakla bu yığınlara yaklaştık. (VI) Bunların, bizim evlerimiz-dekinden çok daha küçük pencerelerinden bakınca, içinde yaşayan insanları gördük.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde “karşılaştırma” yoktur?
A) I. ve III. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) IV. ve VI.
13. Aşağıdaki dizelerin hangisinde yorum söz konusu değildir?
A) Alabildiğine insan kalabalığı vardı
Bir aydınlık geleceğe bakıyordu
B) Bir ılık güz öğlesinde
Şanlı haki urbası üstünde
C) Koymuştu kılıcını içine kınının
Yürüyordu arasında sevgili halkının
D) İzmir’e girişini Atatürk’ün
Bir kahve duvarındaki resimde gördüm
E) Işıktı sevinçti türküydü
Görseydiniz o resimde Atatürk’ü
14. Aşağıdakilerden hangisinin sonuna, “Bu nedenle söz konusu yapıt çok okunmuş ve defalarca basılmıştır.” cümlesinin getirilmesi anlam akışı yönünden uygun olmaz?
A) Yapıtın, yazıldığı döneme göre, sade ve anlaşılır bir dili vardır.
B)Yapıtta, eski eğitim uygulamaları, kahramanın bakış açısından, etkileyici bir anlatımla yargılanmaktadır.
C)Yapıtta, içinde bulunulan ortamla insanın psikolojik durumu arasındaki ilişki açıkça görülmektedir.
D)Yazarın, tarihsel olaylardan yola çıkarak oluşturduğu bu yapıtta, gerçeklerin payı büyüktür.
E)Belli bir kesime seslenen bu yapıtta terimlere dayalı bir anlatım kullanılmıştır.
15. Romanını okuyup bitirdim. Hele biraz zaman geçsin, hazmedeyim. Neler kaldı, neler gitti? Bunları saptadıktan sonra bildireceğim görüşlerimi.
Böyle diyen bir kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Düşüncelerini açıklamadan önce, başkalarıyla tartışarak doğrulamak ister.
B) Ayrıntılı olarak düşünmenin gereğine inanır.
C) Zaman içinde görüşlerin değişebileceğini düşünür.
D) Düşüncelerini hemen açıklamaktan kaçınır.
E) İzlenimlerini yorumlayıp değerlendirme eğilimindedir.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Günlerdir aynı konunun tartışılması sabrını taşırdı.
B) Bu konuda onun da fikrini almak istedi.
C) Törende çok mutlu olmuş, göğüsü kabarmıştı.
D) Ona bir armağan vererek gönlünü almaya çalıştı.
E) Çok sinirlenmiş, ağzına geleni söylemişti.
17. Ödüller konusunda şöyle yanlış bir kanı vardır (I) Kazanan yapılın, o yarışmaya katılan tüm yapıtların en iyisi olduğu düşünülür (II) Oysa seçici kurullar, birikim ve beğenileri birbirinden farklı kişilerden oluşur (III) Bu nedenle ödül ya da ödüller, bir uzlaşma sonucu verilir (IV) Yüzlerce yapıtın katıldığı yarışmalarda bundan doğal bir şey olamaz (V)
Yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden hangisine, ötekilerden farklı bir noktalama işareti koymak gerekir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
18. Bu sanatçımızın acaba hangi yapıtı kalıcı olacak, hangi yapıtı zaman içinde unutulup gidecek? Bunu, bugünden
I
kestirebilmek zor; ayrıca böyle bir yorum yapmak da bence
II
gereksiz. Bırakalım, yarının insanı kendisi seçsin seveceği,
III
devamlı okuyacağı ya da unutacağı yapıtları… Böyle bir seçim,
IV
yapıtları gerçek anlamda kalıcı kılar.
V
Yukarıdaki parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
19. Üleştirme sayı sıfatı eki, -er (-ar), ünlüyle biten sayılara eklendiğinde araya “ş” kaynaştırma harfi girer.
Aşağıdakilerin hangisinde bu kurala örnek oluşturmayan bir sözcük vardır?
A) Defterinize ikişer cümle yazın.
B) Beşer kişilik gruplara ayrıldılar.
C) Masalara yedişer tabak koyalım.
D) Herkes yirmişer dakika konuşacak.
E) Üyelerden ellişer milyon lira toplayalım.
20. Çayönü kazısında çıkarılan buluntular insanlığın, avcılık ve
I II III
toplayıcılıktan yerleşik yaşama geçiş aşamasını
IV V
göstermektedir.
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisinin kökü, sözcük türü yönünden öbürlerinden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
21. Aşağıdaki dizelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde, birden çok yapım eki kullanılmıştır?
A) Kara gözlüm çok özledim ben seni
B) Varlığımı yalnız ona verdim ben
C) Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar
D) Gözleri yaş dolu yorgun bulutlar
E) Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü
22. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, tamlananı tamlayandan önce söylenmiş bir belirtili ad tamlaması vardır?
A) Beni, sokağımıza dönen eski, tahta köprüden geçirin
B) Müjdeye koşsun komşu çocukları evimize
C) Sıcacık tarhana çorbasının içimiyle başlasın sabah
D) Kâğıtlarla camlarını örteyim pencerelerin
E) Eski, ılık akşamlar yağmurla çalsın kapımızı
23. (I) Sabahları ekinler çiğlidir. (II) Gün doğmadan önce yaş ekinler ağırdır. (III) Yet esince ağır ağır dalgalanır. (IV) Gün doğup da çiğler kalkınca, ekinlerdeki dalgalanma artar. (V) Kocaman ovayı kaplayan ekinler tüy gibi hatiftir artık. (VI) Yel. tüy gibi hafif ekinleri toprağa değecek kadar yatırır.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri öğelerinin sıralanışı yönünden benzerlik göstermektedir?
A) I., II., IV. B) I., III., V. C) II., III., VI.
D) III., IV., V. E) IV., V., VI.
24. Sergide tanıtılan antika eşyalar, geçmişte insanların inançlarını ve beğenilerini de yansıtıyor.
Bu cümledeki anlam karışıklığı aşağıdaki değişikliklerden hangisiyle giderilebilir?
A) “tanıtılan” sözcüğünden sonra “çok değerli” getirilerek
B) “geçmişte” sözcüğünden sonra “yaşamış” getirilerek
C) “antika” sözcüğü atılarak
D) “inançlarını” sözcüğü yerine “geleneklerini” getirilerek
E) “de” sözcüğü atılarak
25. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Çalışma yaşamınızda bu tür güçlüklerle sık sık karşılaşacaksınız.
B)Bizim için önemli olan, görevinizi en iyi biçimde yerine getirmenizdir.
C)Bir sorunla karşılaştığınızda bizlerden yardım isteyebilirsiniz.
D)Bu, sizlere verebileceğimiz en önemli ödül ve en önemli hedeftir.
E)Bu işte de başarılı olacağınızdan hiç kuşkumuz yoktur.
26. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Hava kirliliğine karşı çeşitli önlemler alınabilir.
B) Çevre sorunlarıyla ilgili toplantılar yapılmalıdır.
C) Bu gaz, havada yoğun oranda bulunur.
D) Akarsularımız sanayi atıklarıyla kirleniyor.
E) Gençler, doğanın korunması konusunda bilinçleniyor.
27. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Makinenizi, arkadaki açma-kapama düğmesine basarak kapatmanız gerekmektedir.
B)Daha fazla bilgi edinmek için yetkili satıcınıza başvurabilirsiniz.
C) Bilgisayarınızın bozuk olup olmadığını öğrenebilmek için onu bir teknisyene göstermelisiniz.
D)Bu bölümde, bilgisayarınızı nasıl kuracağınız ve nasıl kullanacağınız açıklanmaktadır.
E) Bu kılavuzda sizi belli türdeki bilgilere uyarmak için bazı özel işaretler kullanılmıştır.
28. Gürültüden uzak, doğal güzelliklerle dolu parkın bir
I
köşesinde, yaşlı bir hanım masanın üstüne koyduğu romanını
II
bir karış uzaktan okumaya çalışıyor: bir şişman, spor giyimli bir
III IV V
adam da dalgın dalgın uzaklara bakıyordu.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için altı çizili sözcüklerden hangisi atılmalıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
29. Oraya gidersen, Etnografya ya da Kurtuluş Savaşı müzelerini gezmelisin.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıda kilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Yanlış bağlaç kullanılmasından
B) Koşul cümlesi olmasından
C) Nesnenin yanlış yerde bulunmasından
D) Yüklemin gereklilik kipinde olmasından
E) Ad tamlamasının gereksiz kullanılmasından
30. (I) Minibüsle, sabahleyin yola çıktık. (II) Yeşilin, açığından koyusuna değin bütün tonlarıyla bezenmiş ağaçların süslediği yamaçlardan, tepelerden geçtik. (III) Şırıl şırıl akan derecikleri aşa aşa sonunda yeryüzü cennetine vardık. (IV) Çevresini irili ufaklı ağaçların kuşattığı mavi, duru, büyük göle bakan bir yamaçta durduk. (V) Kameramızı çıkarıp bu manzarayı görüntüledik.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde betimlemeye yer verilmemiştir?
A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
31. (I) Oyun, bir gün içinde hatta birkaç saatte geçen olaylar üzerine kurulmuş. (II) Oyun, üç birlik kuralına uygun; ancak izleyicinin merakını kamçılama yönünden zayıf kalıyor. (III) İlk bölümün ikinciye göre çok kısa oluşu, izleyenleri rahatsız ediyor. (IV) Kişiler kendi toplumsal, psikolojik, ekonomik ve kültürel yapılarına uygun olarak olaylar içinde verilmiş. (V) Sanatçı, bu eksiklerine karşın, bir oyun yazan olarak umut veriyor.
Bu parçanın anlam akışındaki bozukluğu gidermek için, aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?
A) I. cümleyle II. yer değiştirmeli
B) II. cümleyle III. yer değiştirmeli
C) III. cümleyle IV. yer değiştirmeli
D) IV. cümle I. den sonra gelmeli
E) V. cümle II. den sonra gelmeli
32. (I) Bireysel acılarını yansıtmak için bir araç olarak görmez şiiri. (II) Kendi acılarına yer vermez şiirlerinde. (III) Dana çok, içinde yaşadığı toplumun acılarını, sevinçlerini yansıtmak ister. (IV) İmgelen yalındır. (V) Söyleyişinde inişler çıkışlar yoktur. (VI) Bütün şiirlerinde okuru saran bir sıcaklık vardır.
Bu parçadan, aşağıdaki cümlelerin hangisi çıkarılırsa parçanın anlamında önemli bir daralma olmaz?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
33. Hiç ummadığımız bir şiir, günü gelince bizim için söylenmiş izlenimini verir. Çünkü şiir eskimez, durur bir yerde, okurunu bekler. Bekler ve bir gün bulur onu. Dahası, en kötü, en sığ, en basit bir şiirden bile bir gün başka bir anlam, başka bir güzellik fışkırabilir. Bu nedenle,
Düşüncenin akışına göre bu parçanın son cümlesi aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?
A) iyi şiir her okuyucuda aynı duyguları, aynı çağrışımları uyandırabilmelidir
B) pek çok şiir kitabı ancak şairlerinin ölümünden sonra değer kazanmıştır
C) sanat değeri taşıyan şiirler eskimiş olanlardır
D)eleştirmenler, okuyacakları şiir kitabını seçmede okurlara yol göstermelidirler
E) şiir değerlendirmelerinde olumsuz ve kesin yargılardan olabildiğince kaçınmak gerekir
34. Bizim yaşamımızı yansıtmayan yapıtlar, üzerimizde yeterince etkili olmuyor. Bir yapıttaki yaşantıları paylaşabilmemiz, anlatılan olayların da bize tanıdık gelmesini gerektiriyor. İşte bu nedenle, öykülerde ve romanlarda — isterim.
Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) gelenek ve göreneklerimizden yola çıkılmasını
B) evlerimizden ve eşyalarımızdan silinmez izler bulunmasını
C) bize, yeni ve değişik insan tiplerinin tanıtılmasını
D) duygu ve düşüncelerimize ayna tutulmasını
E) kolaylıkla benimseyebileceğimiz karakterlerin çizilmesini
35. Bu, yazacağım yazının türüne göre değişir. Çok ciddi bir yazı yazacaksam konu üzerinde yoğunlaşabilmem için evde çıt çıkmamalıdır. Ayrıca dikkatimin uyanık olması için çalışma odamın sıcaklığının da on altı dereceyi geçmemesi gerekir. Bunun için, yaz aylarında ciddi yazılar yazamam; yazmaya kalktığımda da yazılarım, sıcağın etkisiyle mizah ağırlıklı olur.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı olabilir?
A) Ne tür yazılar yazarsınız?
B) Yazılarınızı hangi ortamda yazarsınız?
C) Yaşadıklarınızın, yazdıklarınız üzerinde etkisi var mı?
D) Yazılarınızın planını nasıl belirlersiniz?
E) Düşündüklerinizi yazamadığınız zamanlar olur mu?
36. Edebiyatı, sanatı kendime dert edinmiş bir kişiyim. Gece gündüz edebiyat düşünürüm, şiir düşünürüm. Sevdiğim bir şiiri tanıdıklarıma okumadığım ya da bir edebiyat sorusu üzerine tartışmaya girişmediğim günler, yaşadım saymam kendimi.
Böyle diyen bir yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Herkesi kendisi gibi düşünmeye zorlar.
B) Şiir dışındaki ürünlerden tat almaz.
C) Edebiyattan hoşlanmayanları sevmez.
D) Eleştiriye açık bir kişiliği vardır.
E) Yaşamıyla edebiyatı bütünleştirmiş biridir.
37. Sonunda bilgisayar da gelip çalışma masamıza kuruldu. Belli ki geçici bir geliş değildir bu. Disketi, yazıcıyı da yanına alarak geldiğine göre temelli yerleşmeye niyetli. Sadece birkaç oyun ya da yazım kolaylığı sağlamakla yetinmeyen bilgisayar, getirdiği konfor, yarattığı alışkanlıklarla terk edilemez kaleler ele geçirdi. İlk sıcak ilişkiler, yerini vazgeçilemez tutkuya bıraktığında bilgisayar dünyasının sıradan bir tüketicisi oldunuz demektir.
Bu parçada bilgisayarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Pek çok kolaylık sağladığı için insanı tembelleştirdiği
B) Kullanılan malzemeler bakımından pahalı bir aygıt olduğu
C) Benimsenmesi uzun zaman alan bir yenilik olduğu
D) Kullanma alışkanlığının giderek güçlenip yaygınlaştığı
E) Başka araçlarla birlikte kullanıldığında işe yaradığı
38. Kimi eleştirmenler yazınsal ürünleri değerlendirirken eleştiri türünün gerektirdiği kurallara uymazlar. Yapıtları değerlendirme yerine, birtakım oyunlara yönelirler. Bilgisizliklerini, yanlış ya da haksız yargılarını bu dil oyunlarının altına gizlerler. Bu yolla okuyucuyu yönlendirdikleri için de okuyucu bunun ayrımına varmaz. Böylece yapıttan kopuk kişisel görüşlerini, eleştiri adıyla ortaya koymuş olurlar.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen eleştirmenlerin bir özelliğidir?
A) Söylediklerini iyi seçilmiş örneklerle somutlaştırma
B) Yapıttaki yetersizlikleri giderme yolları önerme
C) Özentili bir anlatımla okuyucuları istediği yönlere çekme
D) Yapıtların güç anlaşılan yönlerini aydınlatma
E) Okurlarına karşı sorumlu davranma
39. Şiir yazmanın belki en zor yanı ilk dizeyi bulmaktır. O ilk dize ozanın gideceği yönü belirler. Hiçbir şiir, planlı olarak yazılmaz. Ozan, şiirin yolunu açtığı gibi şiir de ozana yol gösterir. İşte bunun için ben, bir konuşmamda, “Şiirimi, yazarken düşünürüm ya da düşünürken yazarım.” demiştim.
Bu parçanın bütününde, şiirle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmaktadır?
A) Düşünce ve duyguları birlikte ele aldığı
B) Yazma süreci içinde oluştuğu
C) İletisinin, yazmaya başlamadan önce belirlendiği
D) Ozanın duygu dünyasını yansıttığı
E) Ozanın değer yargılarından izler taşıdığı
40. Tüketim kültürü, şiiri az çok dışlamıştır. Televizyon, sinema, gazete gibi kitle iletişim araçlarının doğurduğu bu kültür, şiirin okur yitirmesine yol açmıştır. Ancak bilelim ki şiir, yalnızca sahte okurlarını yitirmiş, gerçek okurlarını korumuştur. İşte bunun içindir ki benim, şiirin geleceği açısından hiçbir kaygım yok. İyi şiir, gerçek okuruyla yaşamını sürdürecektir.
Bu parçada, şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Toplumsal değişmelerden etkilendiğine
B) Okur sayısının azaldığına
C) Şiir beğenisi tam gelişmemiş okurların elendiğine
D) Nitelikli olanların varlığını koruyacağına
E) Her dönemde çok sevilen tür olduğuna
41. İçeriğini çok iyi bildiğimiz kitapları bile yeniden okumalıyız. Çünkü kitaplarda keşfedilmeyi bekleyen nice hazine vardır. Benzer biçimde, resimlere de tekrar bakmalıyız. Onlara baktıkça yenilendiğimizi anlarız. Bir müzik yapıtını da yeniden dinlemeliyiz. O yapıtı dinledikçe dünyamızın zenginleştiğini, değiştiğini görürüz.
Bu parçadan sanat yapıtlarıyla ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A) Değerleri ancak, üzerinden yıllar geçince anlaşılır.
B) Onlarla bir kez karşılaşmış olmamız yetmez.
C) Tüm güzelliklerinin ayrımına varmak zaman alır.
D) Duygularımızı çeşitli yönlerden besleyip geliştirirler.
E) Her seterinde bizde yeni duygular uyandırırlar.
42. Eskilerden gelen bir edebiyatçıyı günümüz ölçütlerine göre değerlendirmek doğru olur mu? Günümüzde İnsanların edebiyat anlayışları değişip gelişmiştir. Ancak bu gelişmeyi bir zincir olarak düşünürseniz, zincirin halkaları kopuk değil, birbirine geçmiş durumdadır. Günümüz edebiyatçıları, hem dillerini geliştirmek hem de yeni biçimler oluşturmak bakımından çok şey borçludurlar eskilere. Edebiyat merdiveninin basamakları, bizden önceki edebiyatçıların birikimlerinden oluşmuştur.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?
A) Her çağın kendine özgü değerlendirme ölçütleri vardır.
B)Sanatçılar, kendilerinden önceki sanatçılardan etkilenirler.
C)Yaşadığı dönemde ilgi görmeyen bir edebiyatçı zamanla ün kazanabilir.
D)Her edebiyatçı yaşadığı dönemin koşulları İçinde ele alınmalıdır.
E)Öteki sanatlar gibi edebiyat da zamanla değişir.
43. Bugün eskisi kadar ne mektup yazıyor ne de mektup alıyorum. Okumanın yerini televizyon ekranlarının, mektuplaşmanın yerini telefonun aldığı bir gerçek. Yine de mektup yazarken verilen emeği ve mektuptaki kalıcılığı önemsiyorum. Mektubun aynı zamanda yazınsal bir tür olduğunu anımsatmaya gerek var mı? Çocukların, gençlerin birbirlerine mektup yazmalarını, telefonla konuşmalarından daha önemli, daha geliştirici buluyorum.
Böyle konuşan kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)Eskisine göre daha az mektuplaşmaktadır.
B)Gençlerin birbirlerine mektup yazmalarını istemektedir.
C)Televizyonun, okumayı olumsuz yönde etkilediğini düşünmektedir.
D) Arayıp soranları gittikçe azalmıştır.
E)Mektubun salt haberleşme aracı sayılmasını doğru bulmamaktadır.
44. Bizdeki çocuk dergiciliğinin, uzun geçmişine karşın önemi yeterince anlaşılamamıştır. Bunu iyi bildiğimden “Süreli Çocuk Yayınları” başlıklı çalışmayı görünce çok sevindim; hemen okudum. Doğrusu çok yararlandım. Bu geniş inceleme, ciddi bir çalışmanın ve sağlam kanıtlara dayanan çok yönlü bir araştırmanın somut sonucu olarak etimizde bulunuyor. Hemen söyleyelim ki basımı da çok güzel olan bu kitap, içeriğinin zenginliği yönünden eğitimcilerimizin olduğu kadar düşünürlerimizin, tarihçilerimizin, dilcilerimizin hatta folklorcularımızın ilgisini çekecektir.
Bu parçada, sözü edilen yapıtla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Güzel bir görünümle sunulduğuna
B) Geniş kapsamlı bir çalışmanın ürünü olduğuna
C) Farklı alanlarda çalışan insanlara ilginç geleceğine
D) İçerdiği bilgilerin güvenilir nitelik taşıdığına
E) Anlatımının çocukların düzeyine uygun olduğuna
CEVAPLAR
|
1. A 2. D 3. B 4. E 5. C 6. B 7. A 8. E 9. C 10. C
|
11. A 12. B 13. D 14. E 15. A 16. C 17. A 18. D 19. B 20. C
|
21. E 22. D 23. A 24. B 25. D 26. C 27. E 28. D 29. A 30. B
|
31. D 32. A 33. E 34. C 35. B 36. E 37. D 38. C 39. B 40. E
|
41. A 42. C 43. D 44. E
|
]]>
1. Yahya Kemal’i ve Nazım Hikmeti ayrı tutarsak küçük mutluluklar Türk şiirine Garip döneminde bir uğrayıp geçmiştir, diyebiliriz. Biraz Ziya Osman, çok az Cahit Sıtkı… Onun dışında “Hüzün ki en çok yakışandır bize.” anlayışı egemendir. Cemal Süreya’nın, Garipçilerin izine basarak yürüdüğü kimi şiirlerinde de bu anlayışın yansımalarını görürüz. Ne var ki onun şiirlerinde genel olarak ince bir hüzün söz konusudur.
Bu parçada geçen “izine basarak yürüme” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Herkesçe anlaşılmama
B) Yeni biçimler arama
C) Kalıcı olmayı amaçlama
D) Benzer duyguları işleme
E) Karamsarlığı yeğleme
2. Kim bilir kaç kere karar verip de başlayamadığım bir işi bu yıl da ertelemek zorunda kaldım. Türkçe Söz-lük’ü alıp baştan sona okuma düşüncem yine hayal oldu. Oysa sözcüklerin kuytulara yatmış, öteki yüzleriyle karşılaşmak tadına doyulmaz bir eğlence olacaktı benim için.
Bu parçadaki altı çizili sözle, sözcüklere yönelik olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İlk anda akla gelmeyen anlamlarını öğrenmek
B) Yapısal özelliklerini tanımak
C) Yenilerini eskilerinden ayırabilmek
D) Gündelik dilde kullanılanları araştırmak
E) Yeni bir sözlük oluşturmak
3. Bir sanatçımız şöyle diyor: “Dergiler, edebiyatın yeraltı haritasıdır.” Nitekim bu dergilerde ilk ürünleri yayımlanan genç şairlerin çoğu, bir süre sonra çalışmalarını kitaplaştırarak şairliklerinin ilk kilometre taşlarını koyarlar.
Bu parçada geçen “edebiyatın yeraltı haritası olma” sözüyle, dergilerin hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?
A) Sanatçıları, farklı algılama kalıpları içinde düşündürme
B) Gizli yeteneklerin gün ışığına çıkmasına olanak sağlama
C) Yazarları, yeni yazınsal türlere yönlendirme
D) Şiiri öteki türlerin önüne geçirme
E) Sanatçıların birbirlerinden yararlanmasına ortam hazırlama
4. Turgut Uyar’ın “Şiir çıkmazda çünkü insan çıkmazda.” sözüne katılmadığımı belirtmek isterim. Bu iki durum arasında karşıtlık ilişkisi var bence. Yani insan çıkmazdaysa şiir çıkmazda olamaz. Aksine, şiir çıkmazdan beslenir. Bu, zaman zaman varoluşsal, bireysel çıkmazlar olur; zaman zaman da savaşlar, felaketler gibi toplumsal çıkmazlar… Peki bu hep böyle olmak zorunda mıdır? Tabii ki değildir. Çıkmazlar olmadan da yazılabilir çok iyi şiirler.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada geçen “Şiir çıkmazdan beslenir.” sözüne anlamca en yakındır?
A) Büyük ve eskimeyen şiirler, insanın dış dünyasıyla iç dünyasını kaynaştırarak anlatanlardır.
B) Şiirin evrenselliği insanın duygu dünyasına odaklanmasına bağlıdır.
C) Çözümsüz durumlar şiire kaynaklık eder.
D) Yeni şiir türlerinin oluşturulmasında, yaşananların payı vardır.
E) İyi şiirler, şairlerinden zengin bir birikim ister.
5. Aşağıdakilerin hangisinde verilen cümle, ayraç içindeki sözün anlamını içermemektedir?
A)Öykünüzdeki bilinmeyenlerden kurtulmak için öyküdeki kadının kim olduğunu, nasıl bir yaşam sürdüğünü, ne iş yaptığını görünür kılın. (belirginlik kazandırmak)
B)Sizin yaptığınız gibi, bir dönemi küçük bir öyküye sığdırmak herkesin üstesinden gelebileceği bir iş değildir. (zorluğu yenmek)
C)Öykünüzün kahramanı olan kadını, içimizden biri gibi gösterebilmişsiniz. (inandırıcı olmak)
D)Öykünüzü, yaşamın akışını düşündüren bir doğallıkla yazın, bunu yapabilecek güçlü bir kaleminiz var. (yazarlık yeteneği olmak)
E)Öykülerinizde ayrıntılardan kaçınmanızı, yalınlığa bağlı kalmanızı çok beğendim; bu, sizin yoğunluğa verdiğiniz önemi gösterir. (çığır açıcı olmak)
6. Şair olarak başarımı —- borçluyum çünkü ne kadar çok sözcükten kurtulursam şiire o kadar çok yaklaştığımı düşünürüm hep.
Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) sahip olduklarıma değil, vazgeçtiklerime
B) aynı metni eklemelerle zenginleştirmeme
C) aldığım notlardan yararlanmama
D) hayal gücümün zenginliğine
E) işlediğim duyguların çeşitliliğine
7. (I) Yaşadığı dönemin şiir anlayışından uzaklaşarak uçlarda dolaşan, alışılmadık bağdaştırmaları ve imgeleriyle zaman zaman, bilinen söylemin dışına taşan şair, sürekli yenilikler peşinde koşmuştur. (II) Karşılaştığı insanlık durumlarına yeni duygu ve anlamlar yükleyerek onları yeniden yazmıştır. (III) Şiirlerini oluştururken boş alanlar bırakmış, uzun dizeleri kırmıştır. (IV) Şiirde bir yenilik gerçekleştirmek için dilin yerleşik söz değerlerini olduğu gibi kullanmaktan kaçınmış, dili yeniden kurmaya yönelmiştir. (V) Şiirlerinin çoğunda, çok anlamlı sözcükler kullanarak değişik çağrışımlar uyandırmıştır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi, sözü edilen şairin şiirlerinin içeriğiyle ilgilidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Kimi şairler vardır, daha ilk şiirleriyle yeni bir içerik, yeni bir biçim yaratırlar. (II) Bu şairler, sürekli bir arayış içinde olduklarından zaman zaman şaşırtsalar da düş kırıklığına uğratmazlar okurlarını. (III) Moda yönelişlere itibar etmezler, dışarıdaki “gürültü” dikkatini dağıtmaz bu tip şairlerin. (IV) Kendilerini yenileme süreci içinde olan bu şairler okurlarının beklentilerini boşa çıkarmazlar. (V) Şiirin iç sese dayandığının, yapısal bir bütünlük ve sağlamlık gerektirdiğinin bilincindedirler.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) III. ve V.
B) IV. ve V
C) II. ve IV
D) I. ve III.
E) I. ve II.
9. (I) Berna Moran’ın deyişiyle “huzursuzluğun romanı”, Fethi Naci’ye göre de “Türkçenin en güzel aşk romanı” olan Huzur’un yayımlanışının üzerinden yaklaşık elli yıl geçti. (II) Bu romanda olaylar, bir ağustos günü başlar ve radyodan İkinci Dünya Savaşı’nın başladığını haber veren bir anonsla biter. (III) Her ne kadar ilk bakışta aşk romanı gibi görünse de günahın ve kavuşmanın değil, Doğu’yla Batı’nın, huzursuzluğun, zaman ve müziğin romanı olarak kabul edilir. (IV) Huzur, hiçbir zaman Madam Bovary’nin yarattığı etkiye benzer bir etki yaratmamıştır. (V) Madam Bovary gibi can sıkıcı taşranın romanı değildir Huzur; tam tersine çok eski, çok köklü bir kentin, İstanbul’un, Boğaziçi’nin romanıdır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde değerlendirme söz konusu değildir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
10. (I) Günümüzde, yeni yetişen genç yazarlar kendinden öncekileri tanımadıkları, okumadıkları için bir eksiklik duymuyor sanki. (II) Bunlar deneyimli, usta yazarların önünde yaprak gibi titremiyor artık, kendine çok güveniyor. (III) Bununla birlikte yapıtları ilgiyle karşılanan, geniş okur kitlelerine seslenen sanatçının çok iyi yazar olduğu yanılgısına düşüyor. (IV) Yeni kuşağın “Ne olacaksa çabucak olsun.” düşüncesinden doğan bu gözü kara yarış, bence oldukça tehlikeli. (V) Çünkü bu, bireyciliğin, “ben ben”ciliğin egemenliği anlamına gelir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, usta yazarların, edebiyat dünyasındaki gelişmelerden kaygılandıkları dile getiriliyor.
B) II. cümlede, genç yazarların değişen tutumları hakkında bilgi veriliyor.
C) III. cümlede, yanlış bir kanıya değiniliyor.
D)IV cümlede, olumsuz bir durumla ilgili kişisel görüş belirtiliyor.
E)V. cümlede, önceki cümlede belirtilenle ilgili yorum yapılıyor.
11. Şairler arasında öteden beri süregelen açık ya da gizli bir yarış vardır. Oysa aynı gözeden su içen, aynı güneş altında ısınan, aynı ağacın gölgesinde oturan insanlardır onlar. Birbirlerine, sanıldığından daha çok ihtiyaçları vardır. Ölmüş şairlerle, onların anıları üzerinde yaşatılan dostluklar da dâhildir buna. —-? Kıskanmalar, görmezden gelmeler, kara çalmalar… Neyi paylaşamazlar? Herkesin kabı kendine göredir, alacağı su miktarı bellidir oysa. Paylaşmanın, el ele vererek yaratacakları eleştiri ortamının sağlayacağı yararlar üstünde durmak ve bunu geliştirmek varken nedir bu yok edici yarış?
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Oysa her şair, şiirini kendi yaşam serüveninden çıkarmaz mı
B) Bunu bilmelerine karşın nedir bu sevgisizlik şairler arasında
C) Şairler arasındaki bütün bu çatışmalar gerçekte şiirimizin tematik haritasını daraltır mı
D) Öyleyse neden şiirin kolaya kaçma sanatı olduğu izlenimi yaratılıyor
E) Şairler, birbirlerini değerlendirirken şiirsel ölçütler kullanırlar mı
12. Sokrates’ten önceki ilk Batılı filozoflar, geçmişten iki büyük kopuşu aynı anda gerçekleştirdiler. İlk önce, kendi akıllarını kullanarak dünyayı anlamaya çalıştılar. Bu tek başına, tümüyle yeni bir şeydi ve insanın gelişmesinde en önemli köşe taşlarından birini oluşturdu. Aynı zamanda insanlara, akıllarını nasıl kullanacaklarını ve kendi başlarına nasıl düşüneceklerini de öğrettiler. —-. Onlar bilgi birikimlerini olduğu gibi öğrencilerine aktarmak yerine, onları tartışmaya, düşünce alışverişinde bulunmaya, kendi düşüncelerini ileri sürmeye ve savlarını kanıtlamaya özendiren öğretmenlerdi.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Ayrıca insanın düşünce yapısını çözmeye çalıştılar, gözleme ve deneye dayanan psikoloji biliminin temellerini de attılar
B)Düşünce tarihinde bu yaklaşımlar, çok büyük tartışmalara konu oldu
C)Dolayısıyla, öğrencilerinin de kendileriyle tıpatıp aynı düşüncede olmasını beklemediler
D)Bu tutum, günümüz düşünce dünyasında da varlığını sürdürmektedir
E)İnsanlığın zihinsel serüveninde ortaya çıkan bu iki yöntem birbirini etkileyen bir gelişim süreci izlemiştir
13. Türküler, şiirler iç dünyamızın sesi olarak yazılmış olsalar da bizden çıktıkları anda topluma mal olmuştur artık. Yalnız topluma mal olmakla kalsa iyi. Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele bir değişme ve gelişme çizgisi izleyerek bütün insanlığın ortak değeri hâline gelir. Örneğin Yunus Emre’nin şiirlerinde yansıtılan duygular salt bize mi özgüdür? Neruda, yalnızca Şili’nin acılarını yansıtmıştır, deyip dışlayabilir miyiz onu? Acısı acımız olmuştur, halkı da halkımız. Kısaca —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) şiir, şairin şiiri düşünmeye başladığı andan okuyucusuyla buluştuğu ana değin süren, uzun ve sancılı bir dönemin ürünüdür
B) sanatçı, ortaya koyduğu ürünlerin hangi özellikleri taşıyacağını önceden saptamalıdır
C) sanatçı, yapıtını yaratırken bilinçli olarak ona ulusal niteliklerin dışına taşan yeni boyutlar kazandırır
D) her birimiz, yaşadığımız bölgenin rengini, dokusunu, çizgisini yansıtan türkülerden ve şiirlerden hoşlanırız
E) türküler, şiirler özünde kendi coğrafyalarının izlerini taşısalar da sanatsal dilin içerdiği insansal özle bütün insanlığın ortak yaratısıdır
14. Gerek edebiyat dergilerinde gerekse gazetelerin sanat-edebiyat sayfalarında yer alan söyleşilerde, nedense hep aynı konular konuşuluyor ve bundan bir türlü vazgeçilmiyor. Bir yazarın yeni bir romanı mı çıkmış, sorusu hemen hazır: “Bu yapıtınızı yazarken neyi amaçladınız?” ya da “Yapıtınız yaşadıklarınızdan izler taşıyor mu?” Cevaplar da üç aşağı beş yukarı aynı düşünceler etrafında dönüyor. Peki neden bu sınırlılık? Bence bu, yazardan değil, soruyu sorandan kaynaklanıyor. Çünkü söyleşilerde asıl yönlendirici, soruyu sorandır. Bu nedenle sanatçının düşünce üreterek sanatını geliştirmesinde ve yapıtlarının değerlendirilmesinde ona sorulacak soruların önemli bir payı vardır. —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Bütün bunlara bakarak eleştirel yaklaşımın ne denli önemli olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz
B) Bu sorun bence temelde birbirini izleyen aynı nitelikteki durumların art arda sıralanmasından doğuyor
C) Hangi yazara sorarsanız sorun, hepsi kendine özgü yazma yöntemlerinin olduğunu söyleyecektir
D) Üstelik yapıtın niteliğini yazarın donanımı belirler ve bunun üzerine söylenebilecek çok söz vardır
E) Kısaca hem eleştirmenlerin hem de sanatçılarla söyleşi yapanların, her düzeyden insanın ilgisini çekecek nitelikte sorular sorması gerekiyor
15. Yayınevlerinin tercihi her zaman romandan yana olmuştur. Yalnız bizde değil, dünyada da böyle. Öyküler ise daha çok dergilerde varlıklarını sürdürüyor. Öykü kitabı yayımlamakta direnen genç yeteneklere olanak sağlayan yayınevleri – neyse ki – var. Şu da bir gerçek ki beş altı yıldır durağan bir ortamda kendini yineliyor öykü ama yenileyemiyor. Bu nereye kadar sürer, kestirmek güç; ardından bir yükselişin, belki de sıçramanın yaşanacağı kesin.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A)Öykücülerin soyut konulara ağırlık verişini neye bağlıyorsunuz?
B)Yayınevleri öykü seçiminde hangi ölçütlere bağlı kalıyor?
C)Genç yazarları öykü yazmaya yönlendirmek için neler yapılabilir?
D)Türk edebiyatında romanın yükselişi karşısında öykünün konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
E)Roman türündeki kalıplaşmaya gidiş konusunda ne düşünüyorsunuz?
16. Modayı sevmem. Örneğin herkesin aynı anda, aynı şeyleri giymesi, bana nedense ters gelir. Benim puslu, gözlerden uzak ve reklamı çok yapılmamış olan hoşuma gider her zaman. Çünkü yönlendirilmeyi değil, özgürce keşfetmeyi severim. Bilinçaltıma baskı yapılmasını istemem.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Popüler edebiyat ürünleri arasında romanın yeri nedir?
B) Yayımlandığında uzun süre gündemden düşmeyen bu romanı neden bu kadar geç okudunuz?
C) Okurlarınız, romanlarınızdaki fantastik dokuyu nasıl karşılıyor?
D)Bir romanın üst üste baskı yapması, değerli olduğunu gösterir mi?
E)Anlattıklarınızı niçin kendi çocukluğunuzla sınırlandırıyorsunuz?
17. Ödüller, genç bir şairin adının altı fosforlu bir kalemle çizilerek şiirlerinin tanınmasına olanak sağlıyorsa az şey mi bu? Ya da usta bir şairin, şiire verdiği emeğin ödülle taçlandırılmasının ne sakıncası olabilir ki? Üstelik şiir kitaplarının hemen hemen hiç satılmadığı, dolayısıyla kitapçıların, bu kitapları raflarına koymaya yanaşmadığı ve dağıtımcıların, “şiir” sözcüğünü duyduğunda yüzlerini buruşturduğu günümüzde… Şiirin bu konumuna gönlü razı olmayan şairlerin verdiği emekleri, bütün şiirseverlerin takdirle karşılaması gerektiği kanısındayım.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Ödüllere karşı çıkılmasından
B) Ödüllerin gelişigüzel dağıtılmasından
C) Günümüzde değer yargılarının değişmesinden
D) Genç şairlerin ödül alınca ustalaştıklarına inanmalarından
E) Sanatçıların, yaratılarını oluştururken gerekli özeni göstermeyişlerinden
18. Don Kişot ve Don Kişotluk üstüne şimdiye değin ciltler dolusu yazı yazıldı ve hâlâ yazılıyor. Ünlü bir filozof, “İnsan bu yapıtı hayatında üç kez okumalıdır: Duyguların hemen kolaylıkla harekete geçtiği gençlikte, mantığın egemen olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından bakıldığı yaşlılıkta.” diyor. Bu sözleriyle yapıtın klasik bir yapısının olduğunu belirtiyor.
Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Roman türünün ilk ve temel örneği olduğu
B) Tadına, eleştirel bir okumayla varılabileceği
C) İnsanoğlunun değişik hâllerini yansıttığı
D) Düş dünyası geniş okurlara seslendiği
E) Yaşamın farklı dönemlerine özgü bakış açılarıyla okunmasının gerekliliği
19. İnsanlar, toplu hâlde yaşama gereksinimi duyarlar. Bunun için herkesin üzerinde anlaştığı, gittikçe yaygınlaşan ortak bir değerler sistemi gerekir. İşte ahlak, bu türden bir değerler sistemidir. Toplumda çekişen ve çatışan tarafların hiçbir ortak yanı kalmadığı durumlarda bile birleştirici bir güç durumundadır. Örneğin, dürüstlüğü değil de yalancılığı ya da sahtekârlığı kimse öneremiyor. Sadakat yerine ihanet, adalet yerine haksızlık değerli gösterilemiyor. Çünkü ahlak, bir insan topluluğunun, üzerinde birleştiği ortak paydayı oluşturuyor.
Bu parçadan ahlakla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?
A) Kişileri değerlendirmede ayırıcı bir ölçüt olduğu
B) Davranışları ve ilişkileri düzenleyen ana kurallar olduğu
C) İlkelerinin kişiden kişiye değişen, göreceli bir nitelik taşıdığı
D) Toplumdan topluma farklı özellikler taşıdığı
E) Yasaların öngördüğü yaptırımları içerdiği
20. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana nostalji, başka bir deyişle eskiye duyulan özlem gittikçe yaygınlaşıyor. Bu, bir bakıma insanların yaşamlarından giderek daha fazla yakındıklarının bir göstergesi. Artık her kuşak yaşamın daha az mekanik, doğallığın daha yaygın olduğu bir dönemi özlüyor. Bu özlem hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Çünkü teknolojik gelişmeler yaşamı kolaylaştırdığı ölçüde daraltıyor da. Bu yüzden günümüz insanı gözlerini geçmişe çeviriyor. Söz gelimi eski trenler böyle miydi, diye başlıyor, insanların atlı arabalarla yolculuk ettikleri günlere kadar gidiyor.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?
A) İçinde bulunduğumuz koşulların geçmişi güzelleştiren çağrışımlar yarattığı
B) İnsanlar arasındaki içtenlikli ilişkilerin yitip gittiği
C) Mutluluk anlayışının insandan insana değiştiği
D) İnsanların gelecek kaygısı çekmediği
E) Günümüzde, yaşama sevincinin azaldığı
21. Bir zamanlar edebiyatın gücüne, bir şeyleri değiştirebileceğine inanırdım. Benim için edebiyat, yaşam boyu temiz kalmanın, vicdani ve ahlaki çürümeye karşı durmanın göstergelerinden biriydi. Yıllarım, bu inancın etkisiyle gelişen bir tutkunun peşinden koşmakla geçti. Ama artık kabul edelim, bugünün insanı sözün değerini bilmiyor. Okumayı sevdiğini söylüyor ama iyi romanlardan, öykülerden, gerçek şiirden habersiz. Ömrünü edebiyata vermiş, köşesinde sessiz sessiz yaşayan gerçek yazarlara sırtını dönmüş. Yalnızca, yapıtları çok sattığı için kimi yazarların önünde uzun kuyruklar oluştururken edebiyatın insanı çağırdığı o gerçek dünyayı aşındırdığının farkında bile değil. Peki, o zaman edebiyat ne işe yarıyor? Söylemesi zor ama edebiyat bugün, yaratıları ilgi görmeyen üç beş kişinin sığındığı, kuşatılmış bir kale.
Aşağıdakilerden hangisi edebiyatla ilgili olarak bu parçada yakınılan durumlardan biri değildir?
A) Okurların beğeni düzeyinin düşmesi
B) Gerçek sanatçıların giderek azalması
C) Eğitiminin, güzel duyusal (estetik) boyutlara dayandırılmaması
D) Yazınsallıktan yoksun yapıtlara değer verilmesi
E) Yaşama ve insana olumlu boyutlar kazandırdığının farkına varılamaması
22. Çocukluğumuzda kaç kez duyduk kim bilir: “Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” Cevaptan çok, sorunun kendisi önemliydi sanki. Ortada derin bir ikilem varmış gibi ciddiyetle yöneltilirdi soru. Her seferinde “Çok okuyan!” dememiz beklenirdi. Galiba ilköğretimdeki öğretmenlerimiz, okuma sevgimizi böyle artırmaya çalışırdı. Çok okumakla çok gezmek asla yan yana gelemezmiş gibi… Bense okumayı da gezmeyi de tutkuyla seven biri olarak ikiye bölünürdüm. Hiçbir zaman ısınamadım bu yapay ikileme, okumanın da içten içe bir seyahat olduğuna inandığımdan, her kitabın bizi başka bir yolculuğa çıkardığını düşündüğümden. Okuyarak gezmek, her kitabı başlı başına bir serüven sayarak bir başka ortama, bir başka yaşama uzanan bir yolculuk yapmak mümkündür çünkü. Gezerken de her insanı ve her hayatı bir kitap gibi düşünerek dünyayı okumak da mümkün. Okumak ve gezmek aslında o kadar iç içe ki…
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Yaşamdaki olgular kalıplaşmış sorulara sığdırılamaz.
B) Bilgi edinmenin farklı yolları vardır.
C) Kitaplar dünyayı tanımamıza olanak sağlar.
D) Merak öğesi içermeyen kitaplar gezip görme isteği de uyandırmaz.
E) Okuma ve gezme birbirini besleyen iki eylemdir.
23. Benim ansiklopediyle tanışmam, ortaokulda ödev yapmak için kütüphaneye gittiğim günlere rastlar. Bir ansiklopediye sahip olmak o yıllarda, hayal edilemez bir şeydi. O, ancak bir kütüphanede bulunur ve belli bir süreliğine alınıp bakılabilir, dokunulabilir bir nesneydi. Kocaman cüssesiyle bir ansiklopediyi kucaklamak, sayfalarını karıştırmak, bir maddeyi arayıp bulmak, başka bir gezegene inmek ve orada keşiflerde bulunmaktan farksızdı. Ne yazık ki şimdiki çocuklar ansiklopedi bile karıştırmıyorlar. O büyülü dünyadan, o heyecandan habersiz yaşıyorlar. Öğretmenler ödev verirken “İnternetten bulun.” diyorlar. Onlar da hiçbir çaba göstermeden İnternetten buldukları bilgiyi kopyalıyor; okuyup değerlendirmeden, hiçbir şey öğrenmeden götürüp veriyorlar.
Bu parçada belirtilenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Sürdürülen bir tutuma tepki
B) Öğrenme coşkusunu tadamayış
C) Bilgiyi özümseyememe
D) Kolaycılığa yönlendirme
E) Duygularını başkalarıyla paylaşamama
24. Hemen hepimiz yazılarımızda, yerli yersiz alıntılar yapmaktan, özellikle sözü, alçak gönüllülükle yabancı ozanlara, çağdaş düşünürlere bırakmaktan fazlasıyla hoşlanıyoruz. Kimi zaman bunu öyle abartıyoruz ki yazar olarak konuyla ilgili ne düşündüğümüz anlaşılmıyor. Ayrıca aynı alıntıların değişik yazarlarca da kullanıldığını görüyoruz. Böylece tekrarın tekrarı bir okuma, zaman kaybına, okuma ediminin yavanlaşmasına yol açıyor. Bu nedenle kendi özgün düşüncemizi dayanaklarıyla işlemeliyiz yazılarımızda. Yüzeysellikten olabildiğince kaçınmalıyız. Kendi düşüncelerimizin de örneğin bir Valéry’ninki, Deleuze’ünki kadar önemli olduğuna inanarak bir öz güven geliştirmeliyiz.
Bu parçada alıntıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A)Yazılarda kullanılırken aslına bağlı kalınmadığına
B)Belirli örneklere sık sık başvurulduğuna
C)Yazarlarda düşünsel sığlığa yol açtığına
D)Okuma zevkini azalttığına
E)Kullanımının, yazarların kendi düşüncelerini önemsemeyişlerinden kaynaklandığına
25. Bazı sanatçılar, yaratıcılıklarını kamçılayan büyülü
I
anları “beyaz an” diye adlandırırmış. Yakalandığı
II
sırada “Sonra devam ederim.” diyerek asla kesinti
III
ye uğratılmaması, ertelenmemesi gerekirmiş bu
anın. Çünkü dönüp bakıldığında yerinde bulunama-
IV
yabilirmiş. Tükeninceye değin hakkının verilmesi
gerekirmiş, her zaman karşılaşılmayan bu beyaz
V
anların.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi fiilimsi değildir?
A) II. B) III. C) IV. D) I. E) V.
26. (I) Rengi uçmuş, sıradan yaşamımızda kendimize bir ziyafet çekmek istediğimiz zaman kitapların kapağını aralarız. (II) Büyük bir açlıkla sayfaları çeviririz. (III) Gözlerimiz sözcükleri iştahla birer birer yerken zamandan ve mekândan kopuveririz. (IV) Başka insanların, başka diyarların görünmez konukları oluveririz. (V) Bu deneyimin ardından yaşadığımız ana geri döndüğümüzde ise ruhumuzda kopan fırtınalar ya şiddetlenir ya da dinginleşir ama her zaman bir şeyler değişir içimizde.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, nesne, belirtili isim tamlamasından oluşmuştur.
B) II. cümlede, durum zarfı kullanılmıştır.
C) III. cümle, bileşik yapılı bir cümledir.
D) IV. cümlede, “görünmez” sözcüğü fiilden sıfat yapım eki almıştır.
E) V cümlede, ilgeç kullanılmıştır.
27. Doğa, bitki örtüsünü ve tüm canlıları nasıl biçimlendiriyorsa benim şiirlerimi de etkilemiş; bir ses, bir renk, bir koku, bir titreşim olarak şiirlerime girmiştir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Ek almamış sözcükler vardır.
B) Bağımlı, sıralı bir cümledir.
C) Yüklem, çatısı bakımından etkendir.
D) İyelik eki almış sözcükler yoktur.
E) Belgisiz sıfat kullanılmıştır.
28. (I) Yatılı olarak okuduğum ortaokul yıllarında, yaz tatillerinde Kozlu’ya, ailemin yanına özlemle dönerdim. (II) O yaşlarda evden yedi-sekiz ay uzakta kalmak kolay değildi. (III) Arkadaşlarımı, okulumu çok seviyordum, bugün de süren dostlukların temeli o yıllarda atılmıştı ama aile özlemi bir başka şeydi. (IV) Evimiz, denizin hemen kıyısındaki bir tepenin yamacındaydı. (V) Dalga sesleri odamda sürekli yankılanırdı ve ben doyamadığım o denizi, dalgaları büyük bir hazla izlerdim. (VI) Hâlâ Kozlu’yu, o evi ve o dalga seslerini, özlemin içimi sızlatan acısıyla anımsarım.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde öğelerin dizilişi “zarf tümleci, nesne, zarf tümleci ve yüklem” biçimindedir?
A) I. B) II. C) III. D) V. E) VI.
29. Usta şairlerin şiir hakkındaki yazılarını okumak, yalnızca onların şiire ilişkin görüşlerini öğrenmemizi, kendi şiirlerini anlamamızı değil, bir devrin şiir anlayışını sorgulamamızı ve yapılan tartışmaları değerlendirebilmemizi de sağlar.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Bağlaç görevinde kullanılmış “de”
B) Sıfatlaştıran -ki
C) Sürerlik fiili
D) Ünlü düşmesi
E) Dönüşlülük zamiri
30. Bir uğultu başlıyor söz dağarcığımda, sözcükler
üşüşüyor zihnime; acılı, ezik, buruk, yorgun, çekingen,
I II III
kırgın, suçlayıcı, küskün…
IV V
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz benzeşmesi vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
31. Top peşinde koşan çocukları, pencereden sarkıp çamaşır asan genç kızları çekinmeden fotoğraflamak mı
I
istiyorsunuz? O zaman Balat vazgeçilmez mekânınızdır. Hele akşamüstü eski semtin dar sokaklarına
II
öyle bir ışık düşerki hayran kalırsınız. Son yıllarda
III
yapılan restorasyon çalışmalarıyla güzelleşen Balat
IV
Kültür Evini de görmeden edemezsiniz.
V
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
32. Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Medet Köyü’nde yaşayan “sırsız seramik” ustasını bu sanatın meraklıları tanır. Usta,
I
derme çatma köy evinde yumurta kabuğu inceliğinde seramikler üretir, bunların üzerine desenler çizer sonra… Bu
II
desenlerin büyüleyiciliği nereden geliyor? Besbelli
III
tarihten süzülmüş türlü hayatlardan… Ya yolu Tavas’a
IV
düşürüp görmeliyiz onları ya da Türkiye’nin çeşitli müzelerini dolaşıp raflara daha dikkatli bakmalıyız.
V
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
33. Eğer o şiirler, o romanlar, o öyküler, o tiyatro yapıtları olmasaydı, söylemek bile fazla, duygularımız daha az bilinecek, bilgilerimiz daha az olacaktı. Çünkü edebiyat, daha iyi duymamızı, daha iyi düşünmemizi sağlar. Daha doğru, daha insanca yaşamamıza yardımcı olur.
Bu parçada, virgülün işlevleriyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisine uygun bir örnek yoktur?
A) Özel olarak vurgulanması gereken bir öğeyi belirtme
B) Ara sözleri ayırma
C) Art arda sıralanan eş görevli sözcük kümelerini ayırma
D) Tırnak içinde verilmeyen aktarma cümlelerini belirtme
E) Sıralı cümleleri birbirinden ayırma
34. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Diplomalarını alacak öğrenciler salona sırayla giriş yaptılar.
B) Müjdeyi vermek için mutfağa, annesinin yanına heyecanla koştu.
C) Konuşmasına başlamadan önce dinleyicilere şöyle bir baktı.
D) Eski öğrencilerin de katıldığı büyük bir toplantı düzenlediler.
E) Yarıyıl tatilinde yapılacak olan Amasra gezisi ertelendi.
35. (I) Çocuklar şiire pek ilgi duymaz; onlar, metinlerde geçen sözcüklerin ve yansıttıkları anlamın büyüsünden çok, anlatılanlara odaklanır. (II) Çocuk şiiri denen bir türün varlığını hep sorgulamışımdır. (III) Çünkü “olay” onlar için neredeyse her şeydir. (IV) Nitekim, çocuklar için yazılmış iyi şiirleri bulup getirmeme, okutup ezberletmeme karşın, benim kızım da bu şiirlerde olayı aradığından iyi bir şiir okuru olamadı henüz. (V) Bu da bize, Borges’in de dediği gibi, şiirin öğretilemeyecek ama duyumsatabilecek bir tür olduğunu gösteriyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
36. (I) Editör, bir yayınevinin olmazsa olmazlarındandır.
(II) Yayımlanacak bir yapıtı düzenlemek, yayıma hazırlamak ve yayımlamak gibi birçok işi ve işlevi var.(III) Yazarın ve eserinin seçilmesinden, nasıl yayımlanacağına değin yayımlama işinin bütün aşamalarını kapsayan zorlu bir iştir bu. (IV) Günümüzde editörlük, yayıncılık alanında kurumsallaşamamış işlerden. (V) Yazarların çoğu, editörün yaptığı işi küçümseyip onu yalnızca bir düzeltmen olarak algılıyor. (VI) Bu yüzden de editörlüğü böyle algılayan birçok yazarın yayımlanan kitaplarında yanlışlardan geçilmiyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
37. (I) İnsan ilişkilerinin öneminin yeterince kavranmamış olması, çocuk gelişimiyle ilgili birtakım sorunları da beraberinde getirdi. (II) Söz gelimi günümüzde, kendi kendine oyun kuramadığı için üretken olamayan, edilgen, çevreye karşı ilgisiz, evlere hapsolmuş çocuklar yetişiyor. (III) Bunların hayal güçleri, erken yaşta tanıştıkları ve hayatlarının doğal bir parçası olan televizyonla ve bilgisayar oyunlarıyla sınırlanmış durumda. (IV) Televizyondaki reklamlar çocukları ticari birer araç olarak görüyor. (V) Kaba kuvveti ve silah kullanmayı özendiren, sanat değeri düşük filmler ve kimi yayınlar yüzünden özellikle çocuklar, çeşitli psikolojik sorunlarla yüz yüze geliyorlar. (VI)
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine düşüncenin akışına göre “Bütün bunlardan daha da önemlisi, bu türden olumsuzluklar tekrar tekrar yaşanıyor.” cümlesi getirilebilir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
38. Sözcükler anlamlı ses birimleridir. Başka bir deyişle nesnelerin ve varlıkların yerini tutan birer göstergedir. Aslında özel adlar dışında hiçbir sözcük, tek bir nesnenin adı değildir. Çünkü bir sözcük, kimi yönleriyle ötekilerden ayrılan, birbirlerine daha çok benzeyen, türdeş birçok nesnenin ortak adıdır. Söz gelimi çiçek sözcüğü belli bir çiçeğin değil, çiçek olma özelliği taşıyan tüm bitkilerin ortak adıdır. Dünyadaki benzer özellikler taşıyan bazı bitkilerin ötekilerden ayrılarak farklı bir küme oluşturduklarının anlaşılmasıyla, “çiçek” sözcüğü o kümenin adı olmuştur.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Abartma B) Tanımlama
C) Örnekleme D) Karşılaştırma
E) Genelleme
39. Yazınsal yaratıcılığın gizi, ana dilde, ana dilin söz değerlerindedir. Buna erişmesi, yazarın, ozanın öncelikle ana dilini, onun söz değerlerini sevmesine bağlıdır. Bu sevgiden yoksunsa kişi, gerçek anlamda yaratıcı olamaz. Büyük bir ozan da yaratıcılığın dilde, sözcüklerde olduğunu söylüyor. Şöyle diyor sözcükler için: “Onların önünde ben diz çökerim, bana kalk deyinceye değin kıpırdamam. Kısaca, değer veririm onlara, arkalarından giderim sözcüklerin, izlerim onları. İşte ben böylesine severim sözcükleri.”
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Değişik cümle türleri kullanılmıştır.
B) Alıntıya yer verilmiştir.
C) Kişileştirmeye başvurulmuştur.
D) İkileme kullanılmıştır.
E) Açıklama yapılmıştır.
40. Şiirlerimde bir dereden söz etmişsem şırıldayan sularda kar kokusu duyumsansın istemişimdir. Kaleiçi’ni anlatmışsam kırlangıçların seslerine yansımış bahar sevinci duyumsansın istemişimdir. Akdeniz’in üstünde parlayan gün ışığı, ardıç kuşları… Her sabah bize ergen güzelliğiyle “Günaydın.” diyen Tahtalı Dağ’ın üstüne yığılmış mor bulutlar… Teleferik yapmak amacıyla dinamitlerle parçalanmış dağın, yok edilmiş endemik bitkilerin kederi… Çam ağaçlarının, bin yıllık sedirlerin denizi yalayıp gelen esintisi dizelerimin üstünden geçsin istemişimdir.
Böyle diyen şairin şiirleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İmgelere başvurduğu
B) Değişik mekânlardan söz ettiği
C) Çağrışımlardan yararlandığı
D) Duyularla algılanan ayrıntılara yer verdiği
E) Üçüncü kişili anlatımla biçimlendirdiği
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
| 1. D | 21. C |
| 2. A | 22. D |
| 3. B | 23. E |
| 4. C | 24. A |
| 5. E | 25. E |
| 6. A | 26. E |
| 7. B | 27. D |
| 8. C | 28. E |
| 9. B | 29. C |
| 10. A | 30. E |
| 11. B | 31. C |
| 12. C | 32. B |
| 13. E | 33. D |
| 14. A | 34. A |
| 15. D | 35. B |
| 16. B | 36. C |
| 17. A | 37. E |
| 18. E | 38. A |
| 19. B | 39. D |
| 20. A | 40. E |
]]>
1. Depremde evde değildik. Eve gelince gördük ki dolaplar, kitaplıklar devrilmiş; binlerce kitap yerlerde. Şimdi o kitaplar ne olacak? “Canını kurtarmışsın, yetmez mi?” demeyin. Kitaplar da insanın canı gibi. Birine bile zarar gelse içimden bir şeyler kopar.
Bu parçada geçen “içinden bir şeyler kopmak” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Birdenbire aşırı heyecana kapılmak
B) Bedensel bir acı duymak
C) Yapabileceği bir şeyi yapamaz hale gelmek
D) İstediği gibi davranamadığı için rahatsız olmak
E) Bir olay karşısında derin bir üzüntü duymak
2. Maviyle yeşilin kucak kucağa olduğu Kanlıca, hep kıpır kıpır, hep hayat dolu ve hep kendi gibi kalmak istiyor.
Bu cümlede geçen “kendi gibi kalmayı istemek” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sahip olduğu özellikleri koruma çabası içinde olmak
B) Önemli bir yer olduğunu kanıtlamaya çabalamak
C) Benzerlerinden farklı olmaya çalışmak
D) En iyi biçimde tanıtılmayı istemek
E) Canlılığını çevresine hissettirmek
3.Bıkmadan, yorulmadan, yılgınlığa düşmeden, sürekli okumalıyız. Okurken bir yandan, daha önce okuduklarımızdan belleğimizde kalan izin üzerini örten tozu, kiri temizlemeli, bir yandan da bu izi derinleştirmeye çalışmalıyız.
Bu parçada geçen “belleğimizde kalan izin üzerini örten tozu kiri temizlemek” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Edinilmiş bilgilerin önemini anlamak
B) Doğruyu yanlıştan ayırmak
C) Gereksiz bilgilerle oyalanmamak
D) Unutulmaya yüz tutmuş bilgileri anımsamak
E) Yeniliklere açık olmaktan kaçınmamak
4. I. Zekânın, pek kolay kavranamayan çok karmaşık bir yapısı vardır.
II. Zekâ, doğuştan getirilen gücün, çevre olanaklarıyla işlenmesi sonucu oluşur.
III. Zekâ ne sadece kalıtsal ne de sadece çevresel etkenlerle açıklanabilir.
IV.Önce zekâyı tanımlamak, sonra da bu tanıma uygun bir ölçme aracı geliştirmek gerekir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B)l. ve lV. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
5. I. Yapılan her yanlış, daha iyi bir sistem oluşturmak için bir fırsattır.
II.Yaptıklarının bilincinde olmayanlar, yanlışlarını sürekli yinelerler.
III.Hiç yanlış yapılmaması, her şeyin kusursuz olduğu anlamına gelmez.
IV.Doğruya ulaşabilmek için yapılan yanlışlardan ders almasını bilmek gerekir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B)l. ve IV. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
6. (I) Öykülerimdeki biçimsel ve içeriksel yenilikler salt kendi çabalarımın ürünü değildir. (II) Onları oluştururken öyküyü öykü yapan bütün geleneklerden ve yeniliklerden yararlanmaya çalışıyorum. (III) Olay, konu,karakter, tip, durum, kesit, diyalog… (IV) Öyküyü oluşturan bütün öğeler eşit ölçülerde girmeli öyküye diye düşünüyorum. (V) Öykünün ağırlık merkezini yaymaya çalışarak bunlardan birinin, ötekinin önüne çıkmasını engellemek istiyorum.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) IV. ve V.
7. Şiir öylesine bir dilsel düzenlemedir ki sözcüklerinden biri çıkarılır ya da birinin yeri değiştirilirse şiirin tüm büyüsü bozulur.
Bu cümlede anlatılmak istenenle aşağıdakilerden hangisi arasında anlamca yakınlık yoktur?
A) Şiirde her sözcük, bulunduğu yerde güzeldir.
B) Sözcük, şiirin en önemli öğesidir.
C) Şiirde dil, kendine özgü bir biçimde kullanılır.
D) Şiirin dili, seçilen imgelerin çeşitliliğiyle zenginleşir.
E) Şiirin güzelliği, sözcüklerin birbiriyle uyumundan gelir.
8. (I) İhtiyar Adam ve Deniz. Ernest Hemingway’a Nobel Ödülü kazandıran romanlarından biri. (II) Psikolojik yanı ağır basan ve sinemaya uyarlanması neredeyse olanaksız görünen bu roman, ünlü bir yönetmence sinemaya uyarlanmış. (III) Filmde, balıkçılıkla geçinen ihtiyar bir adamın yaşamı, ilgi çekici bir biçimde anlatılmış. (IV) Uzun süredir balık yakalayamayan ihtiyar adamın, son kez şansını denediğinde büyük bir balık avlaması ve onu karaya çıkarmak için gösterdiği insanüstü çaba izleyiciyi oldukça etkiliyor. (V) İhtiyar Adam ve Deniz, izlenmeye değer en iyi filmlerden biri.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde öznellik yoktur?
A)l. B) II. C)lll. D) IV. E) V.
9. (I) Toroslar, Çukurova’nın bereketli topraklarını İç Anadolu’nun bozkırından ayırır. (II) Çukurova’yı at nalı biçiminde kuşatmış bir duvardır sanki. (III) Ovadan bakılınca çelikten dev bir testere ağzını andıran tepeler, yaz kış ışıl ısıldır. (IV) Toroslar öylesine sarp ve yüksektir ki kolay kolay geçilmez. (V) Tren bile Toroslar’ı geçerken tünelin birinden çıkıp ötekine girer.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde benzetme yapılmıştır?
A) I. ve II. B) I ve III C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) IV. ve V.
10. (I) Anadoluhisarı’nın bulunduğu bölgenin tarihi, eskiye dayanıyor. (II) Kaynaklara göre, Anadoluhisarı, Boğaz’dan geçişleri kontrol etmek amacıyla Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmış. (III) Yapılırken kullanılan malzemeler arasında, Bizans yapılarından alınmış taşlar da var. (IV) Bu durum, burada eski bir Zeus Tapınağı’nın bulunduğu yolundaki düşünceleri daha da güçlendiriyor. (V) Boğaz’ın en dar yerinde, Göksu Deresi kıyısında bulunan bu bölgenin, bugün olduğu gibi, Osmanlı öncesinde de yerleşim alanı olarak kullanıldığı çeşitli kaynaklarda belirtiliyor.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilenler “tahmin” niteliği taşımaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E)V.
11. (I) Günlük yaşamımızda renklerin önemli bir rolü vardır. (II) Bu nedenle renklerle ilgili pek çok bilimsel çalışma yapılmıştır, (lll) Yapılan araştırmalar göstermiştir ki soluk alışımız, kan basıncımız, renklere bağlı olarak değişebilmektedir. (IV) Renklerden açık mavi, gevşetici ve rahatlatıcı; koyu mavi, uyarıcıdır. (V) Bu da renklerin etki gücünün birbirinden farklı olduğunu göstermektedir. (VI) Bu gerçeği göz önünde bulunduran içmimarlar, ev içi ışık düzenlemelerinde renk öğesine özel bir önem verirler.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisi, kendinden önceki cümlede belirtilen yargıyı örneklendirmektedir?
A) II. B)lll. C)IV. D)V. E) VI.
12. (I) Günü gününe pek uymaz bu kentin. (II) Bir bakarsın, yaz ortasında buz kesmişsin; bir bakarsın, kasım ortasında ceket fazla gelmiş, (lll) Geçen eylül ayının son günü kente yağmur yağarken, kentin sırtını dayadığı dağa kar yağıyordu. (IV) Ertesi gün ise mayıs sonu güneşine benzeyen, pırıl pırıl bir hava… (V) Neredeyse tüm ekim ayı, böyle geçti. (VI) Oysa daha güneyimizdeki bir başka kente çoktan kış gelmişti.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisi kendinden önceki cümlenin açıklaması durumundadır?
A) II. B)lll. C)IV. D)V. E) VI.
13. (I) Türk yazınının önemli yapıtlarından olan Dede Korkut öyküleri yeniden okumada buluştu, (Il) Öykülerin dili. özüne dokunulmadan sadeleştirildi. (III) Dede Korkut öykülerinin üslubu ve dili. her şeyden önce, 13.-14. yüzyıllarda konuşulan Oğuz Türkçesi’ne dayanmaktadır. (IV) Bu öykülerde Türkçenin yüzlerce yıl önceki güzelliğini ve şiirselliğini tadacak, kendi dil evreninizin sınırlarını genişleteceksiniz. (V) Bu güzel öyküleri okudukça, Türk dünyasının görkemli ve zevkli serüvenlerini tanıyacak; kültürümüzün zenginliğiyle övüneceksiniz.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, söz konusu öykülerin okurlara sağlayacağı yararlardan söz edilmiştir?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) III. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
14. (I) Karagöz’ün yaşamımızdaki yeri için: “Bitti.” deniyor. (II) Bu doğru değil, (lll) Karagöz, 14. yüzyıldan beri kendini sürekli yenileyerek bugünlere gelmiştir. (IV) Onda, edebiyat, müzik kısaca güzel sanatlar adına ne biliyorsak, hepsi vardır. (V) Dini bakımdan bakarsanız, tasavvuf vardır onda. (VI) Böyle bir sanatı nasıl yok etmeye çalışırız?
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, I. cümlede belirtilene karşı çıkışın gerekçelerine yer verilmiştir?
A) II., III., IV. B) II., IV., V. C) lll., IV., V.
D) lll., V., VI. E) IV., V., VI.
15. Bir öykünün, yer aldığı kitaba adını verebilmesi için kitaptaki öteki öyküler arasında seçkinlik kazanması gerekir. (I) Okuduğum son öykü de bu türden. (II) Olay yine parçalı, kişilerin ağzından tek tek anlatılıyor, (lll) Her anlatıcı konunun bir yönünü tamamlıyor. (IV) Kişiler öylesine doğal, içten konuşturuluyor ki hemen her kişi benliğinize girerek sizi zenginleştiriyor. (V)
Düşüncenin akışına göre, “Böylece siz de öykünün bir parçası oluyorsunuz;’ cümlesinin yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden hangisine getirilmesi uygun olur?
A) I. B)ll. C) lll. D) IV. E)V.
16. Dünyada neler olup bittiğini böylesine iyi bilen(,) okuma (,)
I II
çalışma gücü yüksek (,) oldukça bilgili bu genç(,) insanın
III IV
kullandığı sözcüklere (,) alışık olmadığımız yeni anlamlar
V
kattığını görüyorum.
Yukarıdaki cümlede, numaralanmış virgüllerden (.) hangisinin yeri değiştirilirse anlam karışıklığı giderilmiş olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E)V.
17. Anıları yazmanın belli bir çağı var mıdır ( ) Genellikle yaşlılık dönemi gösterilir bu çağ için ( ) Çünkü yaşlılığın bir belirtisi de kişinin gözlerini geleceğe değil, geçmişe çevirmiş olmasıdır. Bir yazarın ( ) “Gençler umutlarla, yaşlılar anılana yaşar.” sözü de bu görüşü destekler ( )
Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A)(?)(…)(!)(.) B) (?)(.) (:) (.)
C) (!)(.) (;)(…) D) (…)(…)(;) (.)
E) (?)(!) (.)(…)
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Art arda yaşadığımız sıkıntılar, doğruyla yanlışı ayırtetmemizi sağladı.
B) Onu gördükten sonra kendi durumuna şükretti.
C)”O ana kadar sesimi çıkarmadım, sabrettim; ama daha fazla dayanamadım.” dedi.
D)Azmetti; karşılaştığı bütün engelleri yenerek amacına ulaştı.
E) Böylesine güzel bir günde bana hayatı zehretti.
19. I. Teyzelerin dün sinemaya gittiler.
II. Çiçeklerine yazın bolca su vermelisin.
III. Kalemlerini başka kutuya yerleştirdi.
IV. Ceketlerimizi dolaba astım.
V. Evleri bize çok yakındır.
Yukarıdaki cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözcüklerin aldığı ekler, onlara hem ikinci, hem de üçüncü tekil kişiye ait olma anlamı katmıştır?
A) I. ve II. B)l. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
20. Türemiş sıfatlar, adlarla fiillerin kök ya da gövdelerine yapım ekleri getirilerek oluşturulur.
Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde bu yolla yapılmış bir sıfat vardır?
A) Güneş balçıkla sıvanmaz.
B) Korkunun ecele faydası yoktur.
C) Her ağacın meyvesi olmaz.
D) Mızrak çuvala sığmaz.
E) İşleyen demir pas tutmaz.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru özneyi buldurmaya yöneliktir?
A) Beni mi aradılar?
B) Aşağı mı ineceğiz?
C) Dün mü geldiniz?
D) Yağmur mu yağıyor?
E) Çok mu yoruldun?
22. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, öğelerinin sayısı bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Altmış yıllık arkadaşımdı.
B) Sabırlı ve titiz bir araştırmacıydı.
C) Bütün gün kitaplarıyla baş başaydı.
D) Seçkin bilim adamlarımızdan biriydi.
E) Herkesi duygulandıran, soylu bir davranıştı.
23. Yeniden baktım “Başaklar tablosuna. Belli ki rüzgâr var, başaklar eğilmiş. Başakların kimisi yanındakine yaslanmış, kimisi baş başa vermiş. Kırılacak gibi büküleni de usulca eğileni de var. Dimdik duran başak görünmüyor hiç.
Bu parçada aşağıdaki cümle türlerinden hangisi yoktur?
A) Ad (isim) cümlesi B) Eksiltili cümle
C) Sıralı cümle D) Bileşik cümle
E) Basit cümle
24. Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?
A) “çok” sözcükleri atılmalı
B) “durgun” yerine “az” sözcüğü getirilmeli
C) “olduğu için” yerine “olduğundan” sözcüğü getirilmeli
D) “satışlar yerine “alışveriş” sözcüğü getirilmeli
E) “pahalı” yerine “yüksek” sözcüğü getirilmeli
25. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Bu konuda nasıl bir çalışma yapılması gerektiği uzmanlarca tartışılacak.
B)Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu, suçluların cezalandırılmasını istedi.
C)Yeni binaların ne zaman hizmete açılacağını, basın aracılığıyla duyuracaklarını belirtti.
D)Sorunlara sağduyuyla yaklaşmanın, onların çözümünü kolaylaştıracağı sonucuna varıldı.
E)Bölgede, kış mevsiminin uzun sürmesi nedeniyle alınması gerekli önlemler yetkililere bildirildi.
26. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Ozan, 1940 yıllarında yeni şiirimizin başta gelen adlarından biriydi.
B)O,1946 yılında düzenlenen bir yarışmada birinci olmuştu.
C)Aradan yıllar geçmesine karşın şiir anlayışında bir değişiklik olmadı.
D)Onun ilgi çekici yanlarından biri de konuları abartarak anlatmasıdır.
E)Toplumsal ve bireysel olaylara, yan tutmadan bakar.
27. Yaptıklarını kendi ağzıyla itiraf etti.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Yüklemin III tekil kişili olmasından
B) Nesnenin çoğul eki almasından
C) Gereksiz söz kullanılmasından
D) Yüklemin di’li geçmiş zamanlı olmasından
E) Nesnenin yanlış yerde kullanılmasından
28. O kurumda eğitim görmüş herkes, saygılı, hoşgörülü ve esnek olmak gibi çok önemli erdemler kazanmışlardır.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Gereksiz yere sıfat kullanılmasından
B) Gereksiz yere bağlaç kullanılmasından
C) Yükleme ekfiil getirilmesinden
D) Öznenin sözcük öbeği olmasından
E) Özne-yüklem uyuşmazlığından
29. Aşağıdakilerin hangisinde verilen dizelerde düşsel öğeler yoktur?
A) Bir tren gelir her gün bu saatte
Aralıksız öter düdüğü
B) Yağmur ana, yeşil yünden
Örmüş tarlanın hırkasını
C) Bir rüzgâr esiyor dağlardan ovaya doğru
Okşayarak ağaçları, otları
D) Tanı beni, her mektupta yumak yumak
Rüzgârla pullayıp gönderdiğim bulut
E) Sesin gömlek yerine asılı balkonumda
Her zaman yıkanmış, her zaman ıslak
30. Eylülde Kaçkarlar’ın çevresinde “kestane karası fırtınası” gelip çatar. Kestanelerin dökülme zamanıdır artık. Yöre insanı için kestanenin hem meyvesi, hem de kerestesi çok değerlidir. Çünkü evlerin özellikle dış cephesi bu ağaçtan yapılır. Rüzgârlar vadilerde uğuldamaya, yapraklar dökülmeye başlamıştır bugünlerde. Karın habercisi olan “karakuş” birazdan pencerenin pervazına tüner. Derinden kurt sesleri gelir. Orman tüm yaşamıyla hazırdır uzun ve beyaz kışa.
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?
A) Karşılaştırma, tanımlama, öyküleme
B) Açıklama, öyküleme, betimleme
C) Tartışma, karşılaştırma, öyküleme
D) Tanımlama, örnek gösterme, betimleme
E) Açıklama, tartışma, örnek gösterme
31. Japongülleri, her sabah yüzlerce çiçekle ala boyanırdı. Dil büyüklüğünde beş yapraktan oluşan çiçeklerin tomurcukları sabahları hızla açılır, akşamları aynı hızla kapanırdı. Solan çiçekler, bir sonraki gün ağacın altındaki toprağa kızılımsı bir ölüm damgası vururdu. Bu hızlı değişim, beni hüzünlendirir, içimi karartırdı.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Söz sanatlarına başvurma
B) Gözlem gücünden yararlanma
C) Olayları oluş sırasına göre anlatma
D) Deyimlere başvurarak anlatımı güçlendirme
E) Söylenenleri, örneklerle zenginleştirme
32. (I) Rize’nin Pazar ilçesinde, Verçenik Yaylası’na gidecek minibüse bindiğimizde, uzun süren otobüs yolculuğunun yorgunluğunu unutmuştuk. (II) Yaklaşık beş saat süren minibüs yolculuğundan sonra, kararlaştırılan buluşma noktasına ulaştık. (III) Oradakilerle hoşbeşten sonra çadırları kurduk; sırt çantalarımızı boşalttık. (IV) İlk günler için getirilen taze yiyeceklerle, hemen küçük bir ziyafet sofrası kurduk kendimize. (V) Geceleri fark ettik ki gökyüzü burada her zaman yıldızlarla doluydu. (VI) Hemen her gece yıldızlara bakarak düşler kuruyorduk.
Yukarıdaki parça iki paragrafa bölünmek istense, ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uygun olur?
A) II. B) III. C)IV. D)V. E) VI.
33. (I) Umarım siz benden çok daha fazla yaşarsınız; ama bu yaşlara gelince insanda yaşlılığın farklı bir etkisi oluyor. (II) Yeni bir işe başlarken endişeleniyorsunuz, bitirebilir miyim diye. (III) İtiraf edeyim ki “Köleler ve Tutkulara başlarken bu endişeyi yaşadım. (IV) Romanda her konu, yazılış süresini kendi belirliyor. (V) Hiçbir kitabımın üzerinde bu kadar yoğun çalıştığımı söyleyemem. (VI) Tam bir ağır işçi gibi sabah 8.30’dan akşam 20.00’ye kadar… (VII) Böylesine yoğun çalışmama karşın, kitabı tamamlamam iki yılımı aldı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C)IV. D)V. E) VI.
34. Savaşa gidecek askerlerin omzunda gördüğümüz torbalara benzer bir torba da bizim evde hazırlandı. Gerçi babam daha askere çağrılmamıştı; ama çağrılacağı günün pek uzak olmadığını hepimiz biliyorduk. Bu nedenle annem ona, dikişteki bütün becerisini göstererek, kaba patiskadan bir torba dikti. Sanırım dikerken kendi kalbini de içine koydu. Çünkü babam aramızdan ayrıldıktan sonra, annemin bir kalp taşıdığını gösteren bütün izler kalkmıştı ortadan.
Bu parçada sözü edilen anneyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Çevresindekilerden hiçbir destek görmüyor.
B) Eşinin gidişinden sonra acıma ve sevme duygularını yitiriyor.
C) Çocuklarıyla birlikte geçim sıkıntısına düşüyor.
D) Savaşın, çocuklarının iç dünyasını etkileyeceğine inanıyor.
E) Savaşa karşı büyük bir öfke duyuyor.
35. Lisede öğrenciyken, elli yaşında biri ölünce, eh zamanı gelmiş de ölmüş, diye düşünürdüm. Altmışında biri ölmüşse sanki ölümü biraz gecikmiş gibi gelirdi bana. Hele yetmişindekiler… Yalnızca yirmi, otuz yaşlarında ölenlere acırdım. Bu acımasızlığım, hainliğimden gelmiyordu; öyleyse neden?
Bu parçanın son cümlesindeki sorunun yanıtı aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A)Ömre yönelik değerlendirmelerin yaşla birlikte değişmesinden
B)Olgun insanın, kimsenin kötülüğünü istememesinden
C)İnsanların giderek daha merhametli olmasından
D)İnsanın, yaşlanınca doğruları yanlışlardan daha iyi ayırabilmesinden
E)Yaşlandıkça düşünceleri değiştirmenin zorlaşmasından
36. İster olay öyküsü olsun, isterse durum öyküsü; benim öyküm, okunduktan sonra belleklerden uçup gitmemeli. Konusuyla, özüyle, diliyle, biçimsel ustalıklarıyla okuru kuşatmalı. Kişi, öyküyü okuyup bitirdikten sonra değişmeli. Yıllar sonra o öykünün anımsanan, insanı etkileyen bir yanı bulunmalı. Sait Faik’in “Hişt Hişt” adlı öyküsü, lirizmi ve şiirselliğiyle, Sabahattin Ali’nin “Değirmen” adlı öyküsü iletisiyle böyle değil mi?
Böyle diyen bir kişiye göre öykünün temel niteliği nedir?
A) Ünlü öykücülerin yazdıklarını düşündürmesi
B) Belirli bir olay ya da durumdan yola çıkması
C) Bilinen, somut gerçeklere dayanması
D) Okurları, unutamayacakları biçimde etkilemesi
E) Çelişkilere dayalı bir yapısının olması
37. Anadili öğretimini Türkçe’nin söz değerlerine dayandırmak gerekir. Yıldız yerine “star”, gösteri yerine “şov” gibi yabancı sözcükleri kullanır; sürekli olarak, anlamını bilmediğimiz Arapça sözcükleri yinelersek çocukların söz dağarcığı karmaşık bir hal alır. Bundan da öte sözcükler açık ve aydınlık bir anlam kazanamaz. Çocuklarımız arasından sanatçıların, bilim adamlarının çıkmasını daha başlangıçta engellemiş oluruz. Çünkü bilgin ya da sanatçı, bulgu ve yargılarını, gözlem ve deneyimlerini, anadilinin kavramları üzerine kurar. Kavramlar açısından duruluk kazanmamış bir zihin, açık seçik düşünemeyeceğinden, bir buluş ya da yapıt ortaya koyamaz.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Söz dağarcığının konuşma gücünü etkilediği
B) Dil eğitiminin toplumsal gelişme açısından önemli olduğu
C) Yaratıcılığın önkoşulunun yüksek düzeyde bir eğitim görmek olduğu
D) Kimi sözcüklerin anlamda bulanıklığa yol açtığı
E) Anadilini iyi bilmemenin yaratıcılığı engellediği
38. Genel anlamda insan düşüncesinin ürettiği değerlerin tümünü iki ana kümeye ayırabiliriz. Bunlardan ilki maddi kültürdür. Maddi kültür, insanoğlunun doğaya egemen olmak için yaptığı tüm araç ve gereçler ile bunları kullanma bilgisidir. İkincisi ise yaşamı düzenlemek, zenginleştirmek, korumak için konulmuş kurallar dizgesi olan manevi kültürdür. Bu iki kültür, birbirinden ayrılmamalıdır. Böyle bir yaklaşım, kültürü daha anlamlı ve yararlı kılar.
Bu parçada kültürle ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir bütün olarak ele alınması gerektiği
B) Kişiden kişiye değişen boyutlarının olduğu
C) Toplumsal değerlerin önemli bir yer tuttuğu
D) Kişiliklerin oluşumunda etkili olduğu
E) Toplumsal yaşayışı belirlediği
39. Ozanları, yaşadıklarını, duyduklarını yazan kişiler diye tanımlamak yanlıştır. Sözgelimi Cahit Sıtkı, yaşadıklarını, duyduklarını yazan bir ozan olarak bilinir. Oysa ölüm acısını tatmamış, yaşamamıştır. Bununla birlikte, sık sık ölümden duyulan acıyı işlemiştir. Onunla yıllarca arkadaşlık yaptım. Bir gün bile ölüm sözcüğünü işitmedim ondan. Ölmüş bir sevdiği de yoktu yanılmıyorsam. Ölüm yalnızca bir temaydı onun için.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her ozanın şiiri, belirli konuları içerir.
B) Ozanların, şiirleriyle yaşantıları arasında ilişki olmayabilir.
C) Her ozanın, şiir evreni aynı zenginlikte değildir.
D) Şiirin etki gücü, okuyucuyu duygulandırmasıyla ölçülür.
E) Hiçbir ozan, duygulanmadan şiirini oluşturamaz.
40. İnsanın doğayla savaşımında korkunun rolü yadsınamaz. Önemli olan, bu insanca duyguyu iyi değerlendirebilmektir. Nasıl ki kullanılması bilinmeyen bir silah bazen gen tepip büyük zararlara yol açabiliyorsa, korku da denetim altında tutulmayıp kendi başına bırakılırsa sonuç hiç kimse için iyi olmaz. Korkalım; ama neden, niçin korktuğumuzu bilelim. Korkuya yenilme kaygısının tutsağı olmayalım.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Korkuyla birlikte yaşamayı öğrenelim.
B) Korkudan, uygun biçimde yararlanmaya çalışalım.
C) Korkunun, toplumu değişik yönlerden etkilediğini unutmayalım.
D) Korkuyu bir engel değil, bir araç olarak görelim.
E) Korkumuzun nedenini öğrenip ona göre davranalım.
41. Hayır. Sanatçı, sanatçıdır. İşini doğru yapan, ne yapmak istediğini iyi bilen bin, her ortamda saygı görüyor. Türkiye’de de, dünyanın her yerinden de. Kadın ya da erkek, fark etmiyor.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olamaz?
A) Yurtdışında sanatçı olarak yaşamanın zorlukları var mıdır?
B) Kadın yönetmen olmak güçlük doğurur mu?
C)Yurtiçinde sanatçı olmakla yurtdışında sanatçı olmanın farkları var mıdır?
D) Sanatçı olarak ilgi görmek koşullara göre değişir mi?
E) Saygı gören bir sanatçı olmak için bazı niteliklere sahip olmak gerekiyor mu?
42. Ödüllerin, her şeyden önce, genç yazarların tanınmasında, geniş kitlelere ulaşmasında çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Elli yıl öncesine kadar Türkiye’de edebiyat ödülü yoktu. Bugün ise çok sayıda, belki de gereğinden çok ödül var. Ödüllerin sayıca artması onlara verilen önemi azaltıyor. Ayrıca bu ödüllerin bir bölümü tek bir yazınsal türe özgü. Oysa bütün türleri kapsayan ve her yıl düzenli olarak verilen ödüller edebiyat dünyasında daha büyük önem taşıyor. Ödülün değerini bulmasını sağlayan en önemli öğe de seçici kurulunun aynı kalması. Böylece, yapılan değerlendirmeyle ilgili bir ölçüt, ortak bir beğeni oluşuyor.
Bu parçada ödüllerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Niçin önemli olduğuna
B) Kimilerinin belirli sınırlar içinde kaldığına
C) Sayısı çoğaldıkça önemini yitirdiğine
D) Yazarlara maddi destek sağlama işlevi olduğuna
E) Yerleşmiş olanların önem taşıdığına
43. Yetkin insan, bilgilenme, bilinçlenme yoluyla aydınlanmanın ışığından geçmiş insandır. Soran, sorgulayan, aydınlığı arayan bir kişiliği vardır onun. Bu tür bir kişilik kumaşının dokunduğu tezgâhın bir adı da eleştirel okumadır. Eleştirel okuma kişiyi bilinçlendirir. Bu yolla bilinçlenmiş kişinin nitelikleri arasında ise okuduklarını yargılama ve onlardan kendine özgü sonuçlar çıkarma başta gelir.
Bu parçada, eleştirel okumanın hangi yönü üzerinde durulmamıştır?
A) Yaradı bir okuma yöntemi olduğu
B) Yol gösterici bir işlevinin bulunduğu
C) Okullarda kazandırılması gerekli bir beceri olduğu
D) Yorumlama gücünü geliştirdiği
E) Kişiye, değerlendirme yetisi kazandırdığı
44. Sahnenin tozunu ilk yuttuğunda çocuk denecek yaşlardaydı ve o günden bu yana inmedi sahneden. Oyunculuk dışında oyun yazarlığı, yönetmenlik, çevirmenlik gibi uğraşlarla da ilgilendi. Tiyatro dünyamızın en kıdemlilerinden, en renkli kişiliklerinden biri olan, seyircisiyle müthiş bir iletişim kurabilen bu yetenekli sanatçının ilgi alanı tiyatroyla da sınırlı kalmıyor. Güncel konular üzerine yazdığı yazılarıyla, düşüncelerini, eleştirilerini okurlarla paylaşıyor. O, aynı zamanda bir konuşma, bir anlatım ustası; anlatanla dinleyeni, oyuncuyla seyirciyi bir araya getiren bir usta.
Bu parçaya göre söz konusu sanatçıyla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?
A) Okuru incitici konuları işlemekten kaçınır.
B) İzleyicisini etkiler, onlarla bütünleşir.
C) Dilin olanaklarından çok iyi yararlanır.
D) Oyunculuk dışındaki işlerle de ilgilenir.
E) Mesleğinde çok başarılıdır.
45. Yazar, dili, ses, biçim, anlam özellikleriyle iyi bilen ve kullanan kişidir. Bu anlamda dile yeni kavramlar, kalıplar, sözcükler kazandırabilir. Gerçekte hiçbir yazar, bakalım bu romandan, bu öykü ya da şiirden dilciler kaç kural çıkaracak, diye yazmaz. Yazamaz; ama yazdıklarıyla dile yeni sözcükler katar. Dili işlerken yalnızca dilciye değil, edebiyat tarihçisine, toplumbilimcilere, başka araştırmacılara da malzeme yaratır.
Bu parçadan, yazarlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Dilin söz varlığını geliştirdikleri
B) Dilin anlatım olanaklarını genişlettikleri
C) Yapıtlarıyla, yeni çalışmalara olanak hazırladıkları
D) Dil konusunda, geniş bir bilgiye sahip oldukları
E) Dile kazandırdıklarıma kalıcı olmaya çalıştıkları
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. E 2. A 3. D 4. C 5. B 6. E 7. D 8. A 9. C 10. D
|
11. C 12. A 13. E 14. C 15. E 16. D 17. B 18. A 19. C 20. E |
21. D 22. C 23. B 24. E 25. B 26. A 27. C 28. E 29. A 30. B
|
31. E 32. D 33. C 34. B 35. A 36. D 37. E 38. A 39. B 40. C
|
41. E 42. D 43. C 44. A 45. E
|
]]>
1. Aşağıdakilerin hangisinde anlatılanlar ayraç içinde verilenlerle uyuşmamaktadır?
A) Okurun ilgisini canlı tutacak ilginç her türlü eylem ve durumun olduğu gibi aktarılmadığı, özetlenerek kolayca başkasına anlatılmayacak bir düzen içinde işlendiği öyküler yazmayı denedim. (anlatımda kapalılığı yeğleme)
B) Öykülerimde birtakım resimler çizmeyi, bu yolla, anlatılanları okurun gözünde canlandırarak görünür kılmayı, okuru bunların içine çekmeyi amaçladım. (betimlemelere yer verme)
C) Öykülerimi, okurun elinden bırakamayacağı kadar çekici bir biçimde yazmayı, heyecanlandırıcı bir kurgulamaya ağırlık vererek sürükleyici kılmayı amaçladım. (düşünsel bir derinlik kazandırma)
D) Okurun, belli bir zamana ve yere, gerçek kişilere bağlayamayacağı, kendi düş gücüyle tamamlayıp boyutlandıracağı öyküler yazmayı düşledim. (okuru etkin kılma)
E) Öykülerimi kurgularken, okurların ayrımına varamayacağı geriye dönüşler yaparak öykünün bütünselliği bozulmadan okunmasını istedim. (durum ve olayları oluş sırasına göre vermeme)
2. Bizde hâlâ halk şiiri geleneğine gereğinden fazla bağlı kalan şairler var. Bu, duyguları devindirici bir tutum değildir. Çünkü o ürünler çağdaş duyarlığı besleyecek zenginlikler taşımaz, sözü kanatlandıracak olanaklar içermez.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Yeni imgeler çağrıştırmama
B) Temaları günlük yaşamla sınırlı tutma
C) Alışılmış söyleyişlerin dışına çıkamama
D) Bireysel yaratıcılığı önleme
E) Belirli biçimler içinde sıkışıp kalma
3. (I) Bu film, Lev Tolstoy’un kırk sekiz yıl birlikte yaşadığı karısı Sofia’yla son günlerini anlatıyor. (II) Ağdalı diyalogların arasında kaybolmuş bu yapım, ağır bir dönem filmi olabilirdi. (III) Ancak yönetmen, ortaya evrensel duyguların yoğunlukta olduğu; dramatik ama eğlenceli, ciddi ama neşeli bir film çıkarmış. (IV) 1910’lu yılların Rusya’sını anlatan bir film için aslında hiç de kolay bir iş değil. (V) Bu filmin tadına varmak için Tolstoy’un, yalnızca Savaş ve Barış ya da Anna Karenina’nın yazarı değil aynı zamanda ülkenin önde gelen edebî, politik isimlerinden biri olduğunu düşünmek gerekiyor. (VI) Ayrıca Tolstoy’un, Rusya’nın en köklü ailelerinden birine mensup olmasına karşın zenginliğini bir utanç sembolü olarak görmesi ve bütün varlığını elinin tersiyle itmesi de göz ardı edilmemeli.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde değerlendirme yapılmamıştır?
A) I. B) II. C) IV. D) V. E) VI.
4. İnsanı etkileyen birçok şiirin gizleri, dünyanın her yerinde dilin ses, biçim, söz dizimi yönünden ustaca kullanılmasında aranmalıdır.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Birden fazla belgisiz sıfat vardır.
B) Edilgenlik eki almış sözcükler vardır.
C) Birleşik yapılı, kurallı bir cümledir.
D) İlgi eki almış sözcük kullanılmıştır.
E) Fiilden isim yapma eki almış sözcük vardır.
5. (I) Bu yapıtı yalnızca bir anı sanmayın. (II) Yazar, bir psikiyatr ve siyaset adamı gözüyle kendi öyküsüne paralel olarak son elli yıllık siyasi tarihimizi de ayrıntılarıyla ele alıyor. (III) Bunları kendi özgün yorumlarının yanı sıra sayısal bilgilerle de destekliyor. (IV) Anlatımını, roman kahramanı olabilecek ilginç kişilerle zenginleştiriyor. (V) Her biri başlı başına bir yaşam dersi diyebileceğimiz anekdotlara da yer veriyor.
Bir yapıtın anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, uyarı söz konusudur.
B) II. cümlede, konuyla ilgili bir açıklama yapılıyor.
C) III. cümlede, öznellikle nesnelliğin iç içe olduğu söyleniyor.
D) IV. cümlede, duygusal yönleri öne çıkaran bir tutum izlendiği belirtiliyor.
E) V. cümlede, söyleme öğreticilik ve çeşitlilik boyutu katıldığı belirtiliyor.
6. Şairin de bir kişiliği vardır ; tutum ve davranışları,
I
seçimleri, toplumsal yaşamda karşı durdukları
yazdıklarına yansıyacaktır. Şiir yalnızca kurgudan,
düşsel olandan ibaret değildir çünkü . Şöyle ya da böyle,
II
az ya da çok , yazdıkları, şairin hayatından,
III
yaşadıklarından izler taşıyacaktır. Böylece, şairin öteki
şairlerle ilişkisi de bir anlam kazanacak, yazdıklarına
sızabilecektir. Birbirlerine şiir adamalar , şair arkadaşını
IV
üstelik de adıyla konu etmeler alışılagelen şeylerdendir.
Bir şairin öteki şairler tarafından ne kadar sevildiğini
anlamak için ona adanan şiir sayısına da , dolaylı
V
dolaysız göndermelere de bakılabilir.
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. 1349’da Cenevizliler tarafından yapılan, sonraki yıllarda
I
da birçok kez onarılan Galata Kulesi, İstanbul’daki
II
görülmeye değer yerlerden biridir. Üsküdar’ın
Doğancılar Semti’ndeki bu yapı 17. yy.da
III IV
Hezarfen Ahmet Çelebi’nin takma kanatlarla
V
uçmasından sonra da birçok uçma denemesine tanık
olmuştur.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) İddialı konuşmayı sevmem. (II) “Türkiye’de ilk gerilim romanı yazarı benim.” demedim, “Sanırım…” diye başladım cümleye. (III) Bir yazarın “Bu şahane bir yapıt oldu, edebiyatın âlâsını yaptım.” gibi sözler söylemesini doğru bulmuyorum. (IV) Yazmak, bir kitabı bastırmak zaten kendini beğenmişlik değil de nedir? (V) Bütün bunların üzerine bir de yazdığını övmek, dayanılmaz geliyor bana.
Bir yazarın görüşlerini belirttiği bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, kişiliğiyle ilgili bilgi veriyor.
B) II. cümlede, bir yanlış anlamayı düzeltmek için gerekli açıklamayı yapıyor.
C) III. cümlede, benimsemediği bir tutumu ortaya koyuyor.
D) IV. cümlede, bir yorum yapıyor.
E) V. cümlede, başarısız yapıtları beğenmenin yanlışlığını belirtiyor.
9. (I) Özellikle 1975-1982 arası, dergileri çılgınca izlediğim yıllardı. (II) Taşrada bulunduğum o dönemde çıkan bütün edebiyat dergilerini alıyordum. (III) Belki de bundan dolayı, yazılarımda o yılların dergilerinden, şiir kitaplarından, şairlerinden sıkça söz ederim. (IV) O yıllarda şair sayısı mı azdı, daha mı az şiir kitabı yayımlanırdı, çıkan kitaplar mı nitelikliydi, bilemem. (V) Ama o dönemde, genç şairlerin çıkardıkları şiir kitapları bile gündemde olurdu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisiyanlıştır?
A) I. cümledeki “çılgınca” sözcüğü zarftır.
B) II. cümle, dolaylı tümleç, zarf tümleci, nesne ve yüklemden oluşmuştur.
C) III. cümlenin yükleminde yardımcı eylem kullanılmıştır.
D) IV. cümlede, yüklem yeterlik fiilinin olumsuzuyla çekimlenmiştir.
E) V. cümlede bağlaç vardır.
10. Metnin dilsel yoğrumudur söylem. Seslerin, sözcüklerin
I
tümceye dönüştürülme sürecinde, aralarında yaratılan
II
düşünsel, çağrışımsal bağıntılar toplamıdır. Bir metnin
III
hamuru, yaratıcısının dilsel teriyle karılmamışsa o metin
IV
ölü doğmuştur. Benim gevşek dokulu, yığma ya da
V
yığışımsal metinler diye nitelendirdiklerim genellikle bu
türdendir.
Bu parçadaki altı çizili sözcüklerden hangisi tür yönünden ötekilerden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Şair babalar, kız ya da erkek çocukları için çokça şiir yazmışlardır. Bizim edebiyatımız, bu alanda hatırı sayılır zenginlikler içermektedir. Saymaya başladığımızda Tevfik Fikret, Nâzım Hikmet, Recaizade Mahmut Ekrem gibi yüzlerce ad bir çırpıda aklımıza gelir. Fakat şair evlatların, anneleri için değilse de babaları için aynı cömertliği gösterdiklerini göremiyoruz. Gerçekten de anneler için yazılmış başlı başına bir şiir hazinesi vardır. Peki neden bu böyledir? Anne, sevginin, sevecenliğin, yumuşaklığın; baba, katılığın, otoritenin simgesi olduğundan mı? Sanırım önemli ölçüde neden budur. Otorite ve sertlik, gereksinim duyulan, yerine göre güven veren özellikler olsa da şiirle pek bağdaşmazmış gibi görünüyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tartışmacı bir havası vardır.
B) Açıklama yapılmıştır.
C) Tanımdan yararlanılmıştır.
D) Abartmaya başvurulmuştur.
E) Karşılaştırma yapılmıştır.
12. İstanbul’un İstiklal Caddesi… Eski adıyla “Cadde-i Kebir” yani “Büyük Cadde”. Ortasında tramvay yolu, cadde boyunca dizili dükkânlar, pasajlar, sinemalar, hanlar… İstiklal Caddesi’ne paralel olarak uzanan Beyoğlu’nun arka sokakları… Niye “arka sokaklar” diye biliniyor? Ne bileyim, belki de itilmişleri, kakılmışları barındırdığı için böyle anılıyor. İşte eskicilerle, antikacılarla, film şirketlerine kostüm, aksesuar kiralayan dükkânlarla dolu bir han. Artistler, figüranlar sık sık gelir giderlerdi bu dükkânlara. Hanın çaycısı, artistlerin çoğundan imzalı fotoğraf almış, çay ocağının derme çatma panosuna asmıştı.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Soyutlamaya başvurulmuştur.
B) Eksiltili cümleler kullanılmıştır.
C) İkilemeden yararlanılmıştır.
D) Sayıp dökmelere yer verilmiştir.
E) Yalın bir dil kullanılmıştır.
13. Şu ünlü “genç şairlerimizden” sözüne oldum olası akıl sır erdirememişimdir. Bu yolda saçını ağartmış, çok sayıda şiir kitabı yayımlamış, şiirseverler olarak neredeyse yirmi yıldır adını işittiğimiz, dergilerde şiirlerini severek okuduğumuz, ödüller kazanmış şairlerimizin kim bilir kaç kez bu sıfatla anıldığını gördüm. Acaba bizim eleştirmenlerimiz, tanıtıcılarımız hangi haklı gerekçelerle bir türlü kabullenemiyor kimi şairlerimizin büyümesini, kıdemliler arasına karışmasını? Yoksa onların yaşlarını, Dağlarcaların, İlhan Berklerin yaşları ile karşılaştırınca mı uygun görüyorlar bu “genç” sıfatını? Peki bu “yolun yarısını aşmış” şairlerimizi “genç” diye nitelendirecek olursak 16-17 yaşlarındaki şairlerimizi, şair adaylarımızı nasıl anacağız? “Gepegenç şair” diye mi, “stajyer şair” diye mi?
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Çoğullaştırmalara yer verme
B) Örnekten yararlanma
C) Nitelendirmelere başvurma
D) Tanık gösterme
E) Deyimler kullanma
14. Bir süredir yeni bir çalışmanın içindeyim. İtalio Calvino’nun yarattığı ama Görünmez Kentler arasına almadığı bir başka kentte, Kurmaca Kişiler Kenti’nde yaşayan kimi roman kişilerini ziyaret ediyor, onlarla söyleşiyorum. Soylu Şövalye Don Kişot’la başladım bu söyleşilere; onu Emma Bovary, Anna Karenina, Zebercet, Kaptan Ahab, Doktor Kien izledi. Birbirine eklenen kurgu denemeler yazmayı sürdürüyorum. Nasıl bir yer mi anlatılıyorKurmaca Kişiler Kenti’nde? Adından da anlaşılacağı gibi gerçekler üzerine temellenmiş, düşsel bir kent. Ölümün, kapısını çalmadığı, gelecek zamanın olmadığı, geçmiş zamanın şimdiki zaman içinde yaşandığı bir kent…
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Kişileştirme B) Betimleme C) Kanıtlama
D) Farklı cümle türleri E) Birinci kişili anlatım
15. Bir dil bilimciye “Dil nedir?” diye bir soru yöneltilse onun bir anda bu soruyu yanıtlamasına, üzerinde ömrünü harcadığı bu konuyu birkaç sözcükle açıklayıp bir tanımlamaya gitmesine olanak yoktur. Başkalarının, “Dil bir iletişim aracıdır.” biçiminde yapacağı basit bir tanımlama, onun için hiç de yeterli, doyurucu olmayacaktır. Çünkü onun zihnine, çocuğun dil ediminden konuşma seslerinin çıkarılışına, başka başka toplumlarda birbirinden farklı dillerin oluşmasına, dille beynin bağlantısına, dilin kültürle ilişkisine kadar pek çok konu, sorun ve gerçek üşüşecektir. Bu nedenle bir dil bilimcinin kısa bir duraksamadan sonra bu soruya vereceği yanıt şöyle olabilir: —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Dil, bir çırpıda tanımlanamayacak ölçüde çok yönlü, insana özgü bir gerçektir
B) Dil olmasaydı toplumsal yapı ve düzen de oluşmazdı
C) Dil, düşündüklerimizi, hissettiklerimizi, anı ve gözlemlerimizi başkalarına aktarabilmemize yarayan bir araçtır
D) Dil, insanı insan kılan, onu öteki canlılardan ayırıp toplumsal bir varlık hâline getiren güçtür
E) Tüm kavramlar dizgesini, dil aracılığıyla kurar, geliştiririz
16. Günümüzde yaşamın amacının, yalnızca verilen görevleri yerine getirmek ve başarı kazanmak olduğu kabul ediliyor. Bu da çekirdek aileyi büyük ölçüde aşındırıyor. Anneler ve babalar, çocuklarına yeterli zaman ayıramıyor. Birlikte oldukları zamanı söyleşme, dertleşme yerine televizyon seyrederek, bilgisayar başında tanımadıkları kişilerle “chat” yaparak geçiriyorlar. Bunlar sorunsuz aile ve sorunsuz insan sayısını azaltıyor. Ben insanlara “bencil” olmalarını öneriyorum. Bu anlamda bencillik, kendini ciddiye almak, önemsemek, kendini bilerek yaşamak demektir. Böyle insanlar çevresindekileri de daha iyi anlar ve onların yaşamdan daha çok tat almasını sağlar.
Parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılabilir?
A) İnsan kimi zaman, kazandığı başarılarla yetinmek istemez.
B) İnsan ilişkilerinin zayıflaması, insanların birbirinden kopması mutsuzluğa yol açmaktadır.
C) İletişim araçlarındaki gelişme insanın üretkenliğini azaltmaktadır.
D) Kişinin önce kendisini tanıması, hangi alanlarda yetenekli olduğunun farkına varması gerekir.
E) Mutsuz insanlar, başkalarının mutsuzluğundan hoşlanırlar.
17. Düşünüyorum da öğretmenimiz bizi belirli bilgilerin tutsağı kılmadan ne kadar güzel şeyler öğretmişti bize. O, öğrenmemiz gerekenleri dikte etmiyordu. Kendi kendimize sorular sormamızı, onları yanıtlamamızı istiyordu. Bize duvarın öte tarafındaki yolları gösteriyordu. O yollardan, kimimiz dağlara, kimimiz ovalara, kimimiz ormanlara vurduk kendimizi; kimimiz de kentlerin, kalabalıkların ortasına attık. Ama ben nereye gittiysem, ne zaman iki satır karaladıysam dönüp arkama baktım hep. “Acaba o, geldiğim bu yer için ne der?, Şu yazdığımı beğenir mi?” diye düşündüm.
Bu parçada sözü edilen öğretmenin, öğrencileri için yaptıkları aşağıdakilerden hangisinde belirtilmiştir?
A) Kitaplarda olmayanları öğreterek onları, ötekilerden farklı kılmaya çabalama
B) Sosyal ilişkiler yönünden gelişmelerini sağlayacak ortamlar yaratma
C) Eleştirel düşünme yöntemiyle onları bireysel özelliklerine göre yetiştirme
D) Ailelerin istediği doğrultuda geleceğe hazırlama
E) Seçecekleri mesleğin gereklerine göre yönlendirme
18. Çocuğun sorumluluk taşıması demek, uyum sağlamayı öğrenmesi demek değildir. Örneğin, okul gereçlerini annesinin istediği biçimde çantasına yerleştiriyor olması, bu sorumluluğu edindiğini göstermez. Sorumluluk duygusu ancak bunun doğru yöntemlerle pekiştirilmesiyle ve içselleştirilmesiyle oluşur. Bu noktada annenin ve babanın tutumu önemli bir rol oynar. Aşırı otoriter yaklaşımlarda, çocuk sadece söylenene uyar ya da başkaldırır. O davranışına ilişkin düşünme – değerlendirme – içselleştirme basamaklarından geçmemiştir. Otorite ortadan kalktığında da çocuk büyük bir olasılıkla istenene uyma davranışı göstermez.
Bu parçada çocuklara sorumluluk duygusu kazandırmayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Amacın, söylenen her şeyi benimsemesi ya da yapması olmadığına
B) Bir şeyi kendi kararıyla önemseyip kabul etmesi gerektiğine
C) Annelerin ve babaların, baskıcı tutumunun olumlu bir sonuç vermediğine
D) Bir şeyi zorla benimsetmeye çalışmanın kimi zaman isyan etmesine yol açacağına
E) Uysal olanların daha çabuk edindiğine
19. İnsanın yaptığı işten en çok mutluluk duyduğu mesleklerden biri bence çevirmenliktir. Çeviri yaparken sevdiğiniz bir yazarla özdeşleşir; onun beğendiğiniz bir yapıtını, onun biçemini ve biçimini, tadını koruyarak aktarmaya çalışırsınız. Çetin ve çetrefil bir ifadenin içinden yüzünüzün akıyla çıktığınızda, “Bu cümle bundan iyi çevrilemezdi.” diye kendinize “Aferin!” diyebilmenin mutluluğuna sınır çizilemez. Bunu yapabilmenin en önemli ilkesi de bir yabancı dili bütün yönleriyle bilmekten çok, kendi dilinizin bütün inceliklerini, zenginliklerini, güzelliklerini tanımaktır.
Bu parçada çevirmenlikle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Ana dilini doğru ve kusursuz kullanmanın temel koşul olduğuna
B) Anlatım güçlüklerini yenmenin çevirmende güven duygusu uyandırdığına
C) Yapıtın özgün dokusuna bağlı kalındığına
D) Ulusal kültüre yapılan katkıya
E) İnsana zevk veren yanlarının fazla olduğuna
20. Bu yazar, yazarken okurunu düşünmüyor. Yalnızca kendi hikâyesini ya da romanını yazıyor. Okur onu seçecek, bulacaktır nasıl olsa. Çünkü onu okuyacak kişiler, okuduklarının değerlisini değersizinden ayırt edebilme yeteneği kazanmış olanlardır. Böyle bir okur, seçicidir. Kendisinden farklı bir okur kitlesini hedefleyen ve yapıtını o kitlenin onayına sunan bir yazarla karşılaştığında onu zaten ayıklayacaktır.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılan yazarın bir niteliği değildir?
A) Ünlü olmanın getireceği sıkıntıları yaşamak istemeyen
B) Kendini beğendirme kaygısı taşımayan
C) Yazdıklarının her okur kesimine seslenemeyeceğini düşünen
D) Yazarlık gücünün bilincinde olan
E) Yapıtlarının bilinçli okurlarca farkına varılacağına inanan
21. Bu sanatçımız kanımca Türk öykücülüğünün gerçek bir ustası, seçkin bir temsilcisidir. Buna karşın öykülerinin üzerinde henüz gereği gibi durulmamıştır. Yazınsallıktan hiç ödün vermeden oluşturduğu öykülerde toplumsal sorunları da öykünün dokusuna sindirir. Bu nedenle derinlikli bir okumada, yaşadığı günlerin eleştirisini bulabilirsiniz onun öykülerinde. Ancak bir yandan yakın çevresindeki şairlerle ilişkileri, diğer yandan da “uyumsuz, hırçın” kişiliği üzerine aktarılan anekdotlar, yazarı, yazdıklarının önüne geçirmiştir.
Bu parçada tanıtılan sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yapıtlarından çok, karakteri üzerinde durulduğuna
B) Anlattıklarını kendi yaşamından çıkardığına
C) Anlatımına sanatsal boyut kazandırdığına
D) Yazdıklarının çok yönlü bir nitelik taşıdığına
E) Yazdıklarının yeterince değerlendirilmediğine
22. Aşağıdakilerden hangisi yazınsal değer taşıyan bir yapıtın popüler yapıtlardan farkları arasında sayılamaz?
A) Tek boyutlu bakış açısı yerini çok boyutluluğa bırakır.
B) Biçim ve içerik yönünden kolay anlaşılır olma amacı güdülmez.
C) Değişik yorumlara açık olma niteliği taşıyabilir.
D) Anlatılanların büyük ölçüde günlük yaşamdan kesitler ve esintiler taşıması düşünülür.
E) Her düzeyden okura seslenme yönsemesinden kaçınılır.
23. Aşağıdaki dizelerin hangisinde şiirsellik daha sınırlıdır?
A) Deniz engin bir sudur, tuzlu, yeşil, dalgalı
Kenarlarını süsler bazen küçük bir yalı
B) Ellerim takılırken rüzgârların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına
C) Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda
Münzevi balıklarız aynı kavanozlarda…
D) Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
E) Bir göz gibi süzüyor beni camdan gece,
Dönüyor etrafımda bir sürü kambur cüce
24. Bir kâsedir alev dolu gönlüm yana yana
Men tâ senin yanında dahi hasretem sana
Yaşlar dökende söndüremez âteşimi su
Sunsan elinle kanımı içsem kana kana
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Divan şiirine özgü benzetmelerden yararlanılmıştır.
B) Tezat sanatına başvurulmuştur.
C) Abartmaya başvurulmuştur.
D) Yinelemelere yer verilmiştir.
E) Didaktik bir boyut taşımaktadır.
25. Gül gülse dâim ağlasa bülbül aceb degül
Zîrâ kimine ağla demişler kimine gül
Aşağıdakilerden hangisinde kullanılan uyak türü yukarıda verilen beyittekiyle aynıdır?
A) Onlar, o hiçbir şeyden yapılmamış adamlar
Üşümüş, yorgun ve bütün gün adres soranlar
B) Göz seni görmeli ağız seni söylemeli
Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli
C) Derdim var beller gibi
Söylemem eller gibi
D) Zannetme ki şöyle böyle bir söz
Gel sen dahi söyle böyle bir söz
E) Yalnız atlar yıkılır düzlerde suya özlemlerinden
Bir ben miyim yalnızlığa yenilen sen, sen, sen
26. Gazete ve dergilerin belli sütunlarında yayımlanan, konusunu güncel, siyasi, toplumsal, kültürel olaylardan ve durumlardan seçen, bunları kanıtlama kaygısı gütmeden işleyen, kısa oylumlu, yoğun anlatımlı bir yazı türüdür —-. Güncel bir olayın kişisel görüşe bağlanarak canlı ve çarpıcı bir dille anlatılmasını gerektirir. Anlatım ve dil ustalığının yanı sıra zengin bir bilgi ve kültür birikimi ister.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) röportaj
B) fıkra
C) eleştiri
D) makale
E) günlük
27. Aşağıdakilerin hangisinde konuşmacı, dinleyicileri etkilemek amacıyla yeri geldikçe özellikle duygusal ve coşkusal bir söyleme başvurur?
A) Sempozyum
B) Panel
C) Söylev
D) Forum
E) Münazara
28. Aşağıdaki yapıtlardan hangisinde “Tağ tağka kavuşmas, kişi kişige kavuşur.” sözü ve açıklaması bulunabilir?
A) Divan-ı Hikmet
B) Atebetü’l-Hakayık
C) Kutadgu Bilig
D) Divanü Lügâti’t-Türk
E) Risaletü’n-Nushiyye
29. I. Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahîsi
Bir zafer müjdesi burada her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
II. Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden,
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar…
Aşağıdakilerden hangisi yukarıda verilen şiirlerin ortak özelliği değildir?
A) Aynı uyak örgüsünü kullanma
B) İmgelere yer verme
C) Bentlerle yazılma
D) Çağrışımlar içerme
E) Söz sanatlarından yararlanma
30. Halk edebiyatına özgü aşağıda verilen terimlere ilişkin tanımların hangisi yanlıştır?
A) “İlahi”, özel bir ezgiyle okunan, Tanrı’ya övgü ve yakarma amacıyla söylenen şiir türüdür.
B) “Koçaklama”, dağ, at, yayla gibi doğayla ilgili varlıkları ve sevgiliyi övüp yüceltmek için söylenen şiir türüdür.
C) “Mâni”, genellikle dört dizeli, yedili hece ölçüsüyle oluşturulan, uyakları “aaba” dizilişinde olan ve başta aşk olmak üzere çeşitli konularda söylenen şiir türüdür.
D) “Semai”, sekizli hece ölçüsüyle ya da aruzla yazılan ve sevgi, doğa, güzellik gibi konuların işlendiği şiir türüdür.
E) “Koşma”, ayrılık, aşk ve doğa konuları üzerinde on birli hece ölçüsüyle ve değişik uyak düzenleriyle kurulup saz eşliğinde söylenen, sekiz dörtlükten oluşan, lirik şiir türüdür.
31. I. Gülşehrî
II. Nefî
III. Şeyh Galip
IV. Fuzuli
Aşağıdaki yapıtlardan hangisi yukarıda verilen sanatçılardan birine ait değildir?
A) Siham-ı Kaza
B) Mantıku’t-Tayr
C) Hayriyye
D) Hüsn ü Aşk
E) Şikâyetname
32. I. Heşt Behişt
II. Sefaretname-i Fransa
III. Mecalisü’n-Nefais
IV. Tezkiretü’ş-Şuara
V. Makalat
Yukarıda verilenlerden hangileri aynı yazınsal türe ait yapıtlardır?
A) I., II., III.
B) I., III., IV.
C) II., III., V.
D) II., IV., V.
E) III., IV., V.
33. Aşağıdaki parçaların hangisinde yazınsal bir söylem vardır?
A) Her kuşak, kendinden sonraki kuşakta eğitim düzeyinin düşmesinden endişe duyar. Sümer Uygarlığından kalma, insanlık tarihinin en eski metinlerinden biri sayılan 4000 yıllık kısa bir metin, gençlerin önceki kuşağa kıyasla çok cahil olmasından yakınıyor.
B) Sağlıklı insanlardaki motor beceriler neredeyse kusursuzdur. Bu yüzden bisiklet sürme, buzda kayma, kayak yapma, ip atlama, otomobil kullanma gibi beceriler bir kez edinildikten sonra bir daha yitirilmez. On yıl ara verdiğimizde bile pek çaba harcamaksızın bunları tekrar kazanabiliriz.
C) Bitkiler dünyasında ilginç benzerliklere rastlanabilir. Söz gelimi “ginseng” ve “adamotu” insan şeklini andırır. Bazı kestane filizlerinde gülümseyen yüz görmek olasıdır. Kulak mantarı, gerçekten de kulağa benzeyen bir yapıdadır.
D) Eski kültürlere ait halk öyküleri hemen herkesçe bilinen ögeler içerirdi. Örneğin yılın belli bir gününde hangi yıldız kümelerinin yükseleceği, birbirine kavuşan sevgililer düşünülerek anımsanabilirdi. Göğün tanınması, ekim yapmak ve ekin toplamak için gerekli olduğundan, bu tür öykülerin uygulamadaki değeri büyüktü.
E) Turna katarları geçiyordu gölün üstünden gölgeleri maviye düşerek. Van Gölü günün her anında bir renk cümbüşüyle yunup arınıyordu. Sanki göl bir anda som turuncuya kesmiş, bir turuncu şimşek gün döngüsünden girmiş gün batısından çıkmış.
34. I. Sebk-i Hindî
II. Mahallîleşme Akımı
III. Süslü Nesir
Aşağıda verilen divan edebiyatı sanatçılarından hangisi yukarıdakilerden biriyleilişkilendirilemez?
A) Nergisî B) Neşati C) Nedim
D) Necati E) Enderunlu Vasıf
35. Aşağıdaki sanatçılardan hangisi, birlikte verilen nazım biçiminde yazılmış yapıtlarıyla ünlenmemiştir?
A) Fuzuli – Gazel
B) Nedim – Şarkı
C) Baki – Mesnevi
D) Ziya Paşa – Terkibibent
E) Nefî – Kaside
36. Gerek sosyal gerekse metafizik konularda yazdığı şiirlerindeki ahlakçı ve filozofça tutumuyla Ziya Paşa, divan şiirindeki “hakimane” şiirin son temsilcisi ve halk filozofu unvanını kazanmıştır. Bu tarz şiirlerinden birçok beyti ve dizesi, birer atasözü sağlamlığı ve sevimliliğiyle belleklerde yer etmiştir.
Bu parçadaki açıklamaya göre, aşağıda verilenlerden hangisinin Ziya Paşa’ya ait olduğusöylenemez?
A) İdrâk-i meâlî bu küçük akla gerekmez
Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez
B) Nâ-merd olayım çarha eğer minnet edersem
Cevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın
C) Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
D) Pek rengine aldanma felek eski felektir
Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönektir
E) Ne kaldı rûha teselli şarâbdan başka
Boğaz’da üç gecelik mâh-tâbdan başka
37. “Düzenlemeler” anlamına gelen “Tanzimat”, bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu’nun bazı kurumlarıyla Batı’ya yönelişi demektir. Tanzimat Döneminde Batı’yı yakından tanımış, Batı uygarlığının önemini kavramış kimi Türk aydınları, yaşayış, bilim, sanat ve edebiyat yönünden Batı ile bağlantılar kurmuşlardı. 1860 yılında Agâh Efendi ile Şinasi’nin birlikte çıkardıkları —- adlı gazete ile Tanzimat edebiyatı başlamış oldu.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Tercüman-ı Ahval
B) Ceride-i Havadis
C) Takvim-i Vakayi
D) Tercüman-ı Hakikat
E) Tasvir-i Efkâr
38. İlk Türk romancıları, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın belirttiği gibi “romancı muhayyilesiyle doğmuş” yazarlar değildi. Bu türde verdikleri ürünler, ister istemez deneyim eksikliğinin izlerini taşıyordu. Bu yüzden roman kalıbını yeni bir ortama uyarlamanın sıkıntısını da yaşıyorlardı. —- adlı romanı, bunun ilk örneğidir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) Mehmet Rauf’un Eylül
B) Sami Paşazade Sezai’nin Sergüzeşt
C) Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talât ve Fıtnat
D) Ahmet Mithat Efendi’nin Felâtun Beyle Rakım Efendi
E) Mehmet Murat’ın Turfanda mı Yoksa Turfa mı
39. Namık Kemal, Zavallı Çocuk’ta, genç bir kızın
I
kendisinden oldukça yaşlı biriyle görücü yoluyla
evlendirilmesine karşı çıkışını; Akif Bey’de, vatan
II
sevgisinin kişisel mutluluktan önce geldiğini; Gülnihal’de,
III
baskıya karşı duyduğu tepkiyi; Cezmi’de, Kırım Hanı
IV
Adil Giray’ın yaşamını; Celalettin Harzemşah’ta İslam
V
birliği düşüncesini anlatır.
Bu parçada Namık Kemal’in numaralanmış yapıtlarından hangisi tür bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
40. Onun için, edebiyat bir araçtır. Halkın kültürel düzeyini yükseltmek için, halkın anlayabileceği bir dille yazdıklarını biçimlendirir. Nitekim romanlarındaki öğreticiliğin özünde böyle bir kaygı vardır. Ayrıca romanlarında özellikle ahlak, toplumsal adalet kavramlarına ağırlık verir.
Bu parçada sözü edilen Tanzimat Dönemi sanatçısı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şinasi
B) Ahmet Mithat Efendi
C) Abdülhak Hamit Tarhan
D) Muallim Naci
E) Recaizade Mahmut Ekrem
41. Tarih, coğrafya, gezi, dil bilgisi gibi çok değişik konularda yapıtlar veren ve son derece üretken bir yazar olan —- daha çok, denemeleri, musahabeleri, fıkraları, hatıraları ve şarkılarıyla Türk edebiyatında değer ve ün kazanmıştır. Onun bu tarz yapıtları, Türkiye’nin 1890’dan sonraki kırk yıllık sosyal tarihini inceleyecek olanlar için vazgeçilmez kaynaklar arasındadır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ahmet Rasim Kenan
B) Hulusi Koray
C) Mithat Cemal Kuntay
D) Ali Canip Yöntem
E) Tahsin Nahit
42. —- en önemli özelliklerinden biri de olayların ve insanların dürüst olmayan, kurnaz ve menfaatçi yönlerini arayıp bulmaya oldukça meraklı olması ve bunun sonucunda ister istemez mizaha ve eleştiriye kaymak zorunda kalmasıdır. Neredeyse bütün yazılarında bulunan bu mizah unsuru yüzünden birçok fıkrasını ve hikâyesini birbirinden ayırmak güçleşir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Reşat Nuri Güntekin’in
B) Ömer Seyfettin’in
C) Refik Halit Karay’ın
D) Sait Faik Abasıyanık’ın
E) Abdülhak Şinasi Hisar’ın
43. Kimi incelemecilere göre, Türk romanının doğuş döneminde roman kişilerine örnek oluşturanlar arasında Hacivat ve Karagöz tiplemelerinin olduğu da söylenebilir. Bu iki tip, modern yazarları oldukça etkilemiştir. Karagöz’ün, toplumsal rolleri üstlenen geleneksel kişinin; Hacivat’ın da Tanzimat’tan sonra sınıfını bulamamış alafranga tipin temsilcisi olarak örneksendiği düşünülebilir. —- Meftun, —- Behiç, —- Seniha, —- Bihruz kültürel anlamda bir bakıma Hacivat’ın torunlarıdır.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada boş bırakılan yerlerden birine getirilemez?
A) Kiralık Konak’taki
B) Şıpsevdi’deki
C) Araba Sevdası’ndaki
D) Sözde Kızlar’daki
E) Küçük Ağa’daki
44. 19. ve 20. yüzyıl başlarında İstanbul, sahne olduğu hayat biçimleriyle medeniyet değişikliğinin oluşturduğu karmaşayı, çeşitli yönleriyle yansıtır. Ana konu olarak karşımıza çıkan Doğu-Batı ya da eski-yeni çatışması, mekân boyutunda İstanbul yaşamının anlatılmasıyla verilir. Şehrin toplumsal yaşamının kalbinin attığı mesirelerde kadın-erkek karşılaşmalarına olanak sağlayan modern hayat, özel hayatı da etkilemiştir. Modern hayat, Beyoğlu vitrinlerinden, önce göz ve gönüllere sonra da konaklara ya da geleneksel yapıya uygun olan evlere sızmıştır. Bütün bu özellikleriyle İstanbul, Tanzimat romanlarında işlenen ana konuların mekânı olmuştur.
Bu parçada sözü edilenlerle aşağıdaki romanlardan hangisi arasında ilinti kurulamaz?
A) Sinekli Bakkal
B) Ayaşlı ve Kiracıları
C) Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
D) Mai ve Siyah
E) Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
45. Ahmet Haşim’in şiirleriyle ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Şiirlerinde dış dünyaya ait gözlemlerinin, iç dünyasında yarattığı izlenimleri yansıtmıştır.
B) Yaşanılan hayattan uzak, tamamen hayalî bir âleme sığınma isteği, birçok şiirinde görülür.
C) Vezin olarak yalnızca “aruz”u kullanmıştır.
D) Türk şiirini Batılılaştırma konusunda “düşünen”den çok, “uygulayan” kişidir.
E) Şiirlerinde kullandığı tabiat manzaraları genellikle akşam, gurup, şafak, gece, göller ve ormanlar gibi duygulanmaya, hayal kurmaya elverişli olanlardır.
46. Kaynaklar Ömer Seyfettin’in, Genç Kalemler akımının
I
süslü diline tepki olarak dilde sadeliği öne çıkardığını
II
yazar. Kısa öykü türünün ülkemizde sevilip
III
benimsenmesinde onun büyük katkısı olduğu kuşku
götürmez. Yazarın başarısında seçtiği sözcüklerin ve
IV
bunları kullanım alanına koyuşunun önemli rolü vardır.
Asıl başarısı,1900’lerin başlarında Osmanlı toplumunun
ahlaki ve kültürel yaşamından yansıttığı
gerçekçi kesitlerden kaynaklanmaktadır.
V
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
47. Özgün şiir yazacağım diye dili zorlayanlar, sözcükleri bölüp parçalayanlar var şiirlerinde. Anlamsız olan sözcüklerle yeni bir dil yaratabilirler mi? Kimi şiirlerde de çok abartılı imgelerle güçlendirilmiş yoğun bir şiirsellik çığlık çığlığa kendini öne çıkarıyor. Şiir basit, yalın bir anlatımla da etkili olabilir. Kimi zaman düz yazıya yakın bir şiir daha ilginç olabiliyor. Öğreticiliğe, manzumeciliğe kaymadıkça… Böylesi, topluma, ortalama okura daha uygun değil midir? Şiirle herkes buluşabilmeli. Bu toplumda yaşayan her bireyin her gün bir şiir okuma gereksinimi duyabileceği bir aşamaya ulaşmalıyız.
Bu sözleri söyleyen kişinin, edebiyat tarihimizde yer almış aşağıdaki şiir anlayışlarından hangisine yakın olduğu söylenebilir?
A) Yedi Meşaleciler
B) Maviciler
C) Garipçiler
D) II. Yeniciler
E) Toplumcu Gerçekçiler
48. Aşağıdakilerin hangisindeki yapıt, birlikte verildiği şaire ait değildir?
A) Faruk Nafiz Çamlıbel – Gönülden Gönüle
B) Halit Fahri Ozansoy – Cenk Duyguları
C) Yusuf Ziya Ortaç – Akından Akına
D) Orhan Seyfi Orhon – Çobanıl Şiirler
E) Enis Behiç Koryürek – Güneşin Ölümü
49. 1930’la 1945 arasında öz şiir hareketini sürdüren şairler arasında —- sayabiliriz.
Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Necip Fazıl Kısakürek’i
B) Oktay Rifat Horozcu’yu
C) Ahmet Muhip Dıranas’ı
D) Cahit Sıtkı Tarancı’yı
E) Ahmet Hamdi Tanpınar’ı
50. Kurtuluş Savaşı’yla ilgili önemli romanlar arasında
Halide Edip Adıvar’ın Vurun Kahpeye, Yakup Kadri
I II
Karaosmanoğlu’nun Yaban, Kemal Tahir’in Yorgun
III
Savaşçı, Attila İlhan’ın Kurtlar Sofrası, Tarık Buğra’nın
IV V
Siyah Kehribarlar adlı yapıtlarını sayabiliriz.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
51. (I) Köy yaşayışını, köylülerin yaşadığı toplumsal sorunları konu edinir köy romanları. (II) Bu türde ilk örnek Nabizade Nâzım’ın Zehra adlı yapıtıdır. (III) Bunu Ebubekir Hâzım Tepeyran’ın Küçük Paşa’sı izlemiştir. (IV) Ancak gerçek anlamda köyü anlatan romanların yazılması 1950’lerden sonra başlar. (V) Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Dursun Akçam gibi romancılar gerçekçi ve gözlemci bir tutumla ağalık, topraksızlık, kan davası gibi sorunları ele almışlardır. (VI) Bunların yanı sıra Samim Kocagöz’ün Bir Çift Öküz’ü, Kemal Bilbaşar’ın Cemo ile Memo’su, Kemal Tahir’in Kör Duman’ı köy ve köylünün çeşitli sorunlarını anlatan romanlar arasında sayılabilir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
52. Aşağıdakilerden hangisi Haldun Taner’e ait tiyatro yapıtlarından biri değildir?
A) Fazilet Eczanesi
B) Keşanlı Ali Destanı
C) Eşeğin Gölgesi
D) Toros Canavarı
E) Zilli Zarife
53. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) Necati Cumalı’nın ilk romanı Tütün Zamanı; Yağmurlar ve Topraklar, Acı Tütün ile devam eden Ege üçlemesinin ilk halkasıdır.
B) Orhan Kemal, Çukurova yöresinin ve o yöredeki çaresiz insanların sorunlarını Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır gibi romanlarında ele almıştır.
C) Fazıl Hüsnü Dağlarca, çok kolay ve rahat yazabilen, Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin en uzun soluklu şairidir.
D) Behçet Necatigil’in Bile/Yazdı, Evler ve Eski Toprak kitaplarındaki şiirlerinde, eski ve yeniyle biçim ve tema arasındaki uyum kendisini açıkça gösterir.
E) Şiirlerinin özü itibarıyla millî romantik bir şair olan Cahit Külebi’nin şiir kitapları arasında Adamın Biri’ni, Türk Mavisi’ni, Sıkıntı’yı ve Umut’u sayabiliriz.
54. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) Roman ve hikâye alanında ürünler veren Vüs’at O. Bener, ilk hikâye kitabı Dost’ta, küçük kentlerdeki sıradan insanların iç ve dış dünyasını anlatan yapıtlar ortaya koymuştur.
B) Rasim Özdenören, kimi öykülerinde aile içi çatışmalara, çözülme ve dağılmalara yol açan etkenleri, onların dokusuna sindirerek anlatmıştır.
C) Ferit Edgü, Çığlık adlı hikâyesinde iç ses yöntemini kullanarak okurun kafasında birbirini çağrıştıran kimi sorular uyandırmaya çalışmıştır.
D) Hikâyelerinde, yaşadığı dönemin tanıklığını yapmak isteyen Füruzan, 1972’de Parasız Yatılı adlı hikâyesiyle Sait Faik Hikâye Ödülü’nü almıştır.
E) Nezihe Meriç, Bir Deli Ağaç’ta topladığı hikâyelerini aşk ve ölüm teması etrafında geliştirmeyi, arka planda da hayatın güzelliklerini anlatmayı amaçlamıştır.
55. Bir 18. yüzyıl düşünürü olan J.J. Rousseau ister özel ister kamusal hayatımızda olsun, yaşadığımız şeylerin, aklın değil duyguların ve doğal içgüdülerin gereklerini karşılayıp karşılamadığını sormamız gerektiğini söyler. Bireyselliği ve doğayı gündeme getirir. Ona göre, gerçekliği parçalayan ve anlaşılmaz hâle getiren aklın bütün tahlilleri yapaydır.
Buna göre J. J. Rousseau’nun hangi hareketin öncülüğünü yaptığı ileri sürülebilir?
A) Klasisizm
B) Realizm
C) Romantizm
D) Natüralizm
E) Empresyonizm
56. Sorun, gerçekliğe, öykü yazarı olarak bakmak değildir. Sorun, öncelikle kendine dünyada bir yer arayan, konumunu belirlemeye çalışan insandır. Kendini anlamaya, anlamlandırmaya çalışmak, başka bir deyişle kendi yazgısını sorgulayıp üzerinde düşünme zorunluluğu duymak insani bir gereksinimdir. Bunun peşinden koşarsanız var olanlar içinde kendi yerinizi belirlersiniz. Bu size bir bakış açısı sunar. Olan bitenleri bu bakış açısıyla değerlendirirsiniz.
Bu düşünceleri ileri süren bir yazar aşağıdakilerin hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Hümanist
B) Akılcı
C) Sembolist
D) Varoluşçu
E) Gerçeküstücü
CEVAPLAR
| 1 | C | 11 | C | 21 | B | 31 | C | 41 | A | 51 | A |
| 2 | B | 12 | A | 22 | D | 32 | B | 42 | C | 52 | D |
| 3 | A | 13 | D | 23 | A | 33 | E | 43 | E | 53 | B |
| 4 | D | 14 | C | 24 | E | 34 | D | 44 | B | 54 | E |
| 5 | D | 15 | A | 25 | C | 35 | C | 45 | D | 55 | C |
| 6 | E | 16 | B | 26 | B | 36 | E | 46 | A | 56 | D |
| 7 | C | 17 | C | 27 | C | 37 | A | 47 | C | ||
| 8 | E | 18 | E | 28 | D | 38 | C | 48 | D | ||
| 9 | B | 19 | D | 29 | A | 39 | D | 49 | B | ||
| 10 | E | 20 | A | 30 | B | 40 | B | 50 | E |
]]>
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcükler anlamca birbirine en yakındır?
A) Bir süre sonra kendisi de bu akımın, bu tartışmanın içinde yer almıştı.
B)Bu kitapları, belirlediğiniz ölçütlere göre seçin. ayırın.
C)Kendisine yapılan bu haksızlığı, bu saygısızlığıiçine sindiremiyordu.
D)Bütün bunları, kendisinin yerine, önüne geçmek isteyenler düzenliyordu.
E) Bu makineler ötekilere göre daha kullanışlı, daha pahalıdır.
2. Aşağıdakilerin hangisinde, “barınmak” sözcüğünün anlamıyla kullanımı birbirine uymamaktadır?
|
Anlam |
Kullanım |
|
| A) | Bir yerde yaşamak. yaşamını sürdürmek. | Burası, yılın her mevsiminde gemilerin barınabileceği bir yerdi. |
| B) |
Çevresiyle uyumlu dirlik içinde yaşamak |
Çalıştığı yerlerin hiçbirinde. barınamadı. |
| C) |
Bir yerde etkili olmak gelişecek ortam bulmak |
Çağdışı anlayışların burada barınamayacağını görmüştü. |
| D) | Doğa etkilerinden korunmasını sağlayacak bir yere sığınmak. | Soğuk havalarda barınmak için kendine kuytu bir yer arıyordu. |
| E) | Yerleşmek için uygun koşullar bularak oturmak | Koskoca kentte bir yer bulup barınamadılar. |
3. Sözünü dinletmeyi sever, bunu başaramadığında sinirlenip hırçınlaşırdı. Bunun için, hemen her zaman, hem çevresindekilerin kendisine, hem de kendisinin çevresindekilere karşı davranışlarında ipleri kendi istediği gerginlikte tutmayı başarırdı.
Yukarıda geçen “ipleri kendi istediği gerginlikte tutmayı başarmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Çevresindekilere, kendi görüşlerinin doğruluğunu kanıtlamak
B) İsteklerinin gerçekleşmesi için her yola başvurmak
C) Her konuda kendisini bilgili ve yeterli görmek
D)İnsanlarla olan ilişkilerini, kendi ölçütlerine göre yönlendirmek
E)Kendini, olduğundan daha güçlü göstermeye çalışmak
4. Ailede tüm yükümlülükleri üzerlerine alan. çocuklarını her türlü sorumluluktan uzak tutan anne babalar — bireyler yetiştirirler.
Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)her bakımdan kendilerine benzeyen
B)işini seven, görevlerinin bilincinde olan
C)bulundukları her ortama kolayca uyum sağlayan
D)karşılaştıkları güçlükleri yenmek için her türlü yola başvuran
E)yaşamını biçimlendiremeyen, başkaları tarafından yönetilmeyi bekleyen
5. Birçok sanatçının sanat dünyasından silinip gitmesinin nedeni —.
Bu cümle, düşüncenin akışına göre aşağıdakiler den hangisiyle sürdürülemez?
A) gelişme ve değişmelere uyum sağlayamamasıdır
B) her geçen gün yeni sanatçıların ortaya çıkmasıdır
C) kendisini sanatına bütünüyle vermemiş olmasıdır
D) yeni ve özgün yapıtlar ortaya koyamamasıdır
E) çağın gereklerine ayak uyduramamasıdır
6. Tiyatro eleştirmeni, izlediği oyunun en çarpıcı, en belirleyici yönlerini yakalayıp belgeler.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Tiyatro eleştirisi yazma, öteki eleştiri türlerinden daha güçtür.
B)Tiyatro eleştirmeni, bir oyunu her izleyişinde oyunun farklı bir özelliğini yakalar.
C)Tiyatro eleştirisi, oyunun ayırıcı ve etkileyici yanlarına yönelik düşünceler içerir.
D)Tiyatro eleştirisi, belirli ölçütlere bağlı kalmayı gerektirir.
E)Tiyatro eleştirisi yazmak için oyunu birkaç kez izlemek gerekir.
7. Halk şiiri doğal ve içtenlikli bir anlatım üzerine temellenir.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Halk şairi, sözünü şiire dönüştürürken içinden geldiği gibi söyler.
B) Aşk, halk şiirinde en çok işlenen konulardan biridir.
C)Halk şiirinin sazla, sözle, daha doğrusu müzikle sıkı bir kan bağı vardır.
D)Halk şiiri, halkın içinde bulunduğu somut koşulların ürünüdür.
E) Halk şairi, şiirlerinde halkın acılarını, çilelerini yansıtır.
8. (I) Roman yazarken konuşmalara yer vermek çoğunlukla kaçınılmazdır. (II) Hatta salt konuşmalardan oluşan romanlar bile vardır. (III) Bu romanlarda herhalde amaç, tip yaratmaktır. (IV) İki satırlık bir konuşma, bir karakteri on sayfalık bir betimlemeden daha başarılı bir biçimde çizebilir. (V) Bunun başarılı örneklerine M.Ş. Esendal’ın Ayaşlı ve Kiracıları adlı yapıtında rastlıyoruz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde “karşılaştırma” yapılmıştır?
A)l. B) II. C) III. D) IV. E) V.
10. (I) Üç adasıyla Malta, Sicilya’nın güneyinde, Akdeniz’in ortasında. (II) Malta’nın üç adasından biri olan Gozo ilginç kayalıkları, mağaraları ile birçok doğal güzelliğe sahip. (III) Adada ağaç olmadığı ve tarih boyunca dışarıdan getirildiği için, evlerin neredeyse tamamı taştan yapılmış. (IV) Zengin kireçtaşı yatakları, burada taş işçiliğinin gelişmesinin en önemli nedeni. (V) Her köyün, kusursuz işçiliğe sahip kiliseleri, mimaride taşa mahkûm olmanın yansıması olarak yorumlanabilir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde olumlu bir durum olumsuz bir ifadeyle anlatılmaktadır?
A) I. B) II. C) lll. D) IV. E) V.
11. (I) Geçen yıl yitirdiğimiz ressam ve dokuma sanatçısının eserleri, bu ayın sonuna değin İstanbul Sanat Galerisi’nde sergileniyor. (II) Bunlar, büyük bir sabır, beceri ve ileri bir teknikle oluşturulmuş. (III) Dokumalarını adeta bir yağlıboya tuvaline dönüştüren sanatçının esin kaynaklarını, kurumuş yapraklar, ağaç kabukları ve parşömen kâğıdı oluşturuyor. (IV) Tüm bu dokuların, renklerin ve tonlarının değişik anlamları var; sanatçı bunlarla hem gelişmeyi, hem de yaşamın sürekliliğini ve gelip geçiciliğini vurgulamak istiyor. (V) Yapıtlarında yansıttığı yaşam kimi yönleriyle bugünün insanını da kuşatıyor.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi sözü edilen sanatçının, yaşama yönelik görüşünü içermektedir?
A) I. B) II. C)lll. D) IV. E) V.
12. (I) Yaşamöyküsü yazma, birtakım ön çalışmalar yapmayı gerektirir. (II) İlkin, yaşamöyküsü yazılacak kişiyle ilgili kaynaklar, belgeler saptanır; bunlar değerlendirilir. (III) Bu yönden belgesel boyutludur yaşamöyküleri. (IV) Kişinin mektuplarından, günlüklerinden, anılarından yararlanılır. (V) Ayrıca, o kişinin eşinden, dostundan, onu tanıyanlardan bilgi alınır. (VI) Bunlar yapılmadan oluşturulacak bir yaşamöyküsü hem ilgi çekici olmaz, hem de kişinin yaşam serüvenini tüm boyutlarıyla kuşatmaz.
Bu parçanın I numaralı cümlesinde belirtilen düşüncenin nedeni, kaçıncı cümlede açıklanmıştır?
A) II. B) III. C)IV. D)V. E) VI.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Nasıl oldu da beni hatırlayamadı bir türlü anlayamadım.
B) O kadar çok çalıştı ki havanın karardığını fark etmedi.
C) Bugün sinemaya gidelim, yarında size geliriz.
D) Yarınki toplantıya kimlerin katılacağı belli değil henüz.
E) Geçmişte yaşanan tatsızlıkların unutulmasını istiyordu artık.
14. Bir konuşmamızda ona, şiiri nasıl yazdığını sormuştum (I) Sorumu şöyle yanıtladı (II) “Önce bir rüzgârın taşıdığı tohum gibi küçücük bir şey düşer aklıma (III) Bu bir anlamdır, bir gerçektir, yaşam ilişkilerimizde öz denebilecek bir durumdur (IV) Yani esin denilen şeydir bu (V)”
Yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?
A) I. B) II. C)lll. D) IV. E) V.
15. Sanatçının uzun süre yaşadığı bu ev (,) çocukları
I
tarafından müzeye dönüştürülmüş. Odalardan birinin duvarlarında yer alan fotoğraflarla sanki bir soyağacı oluşturulmuş(.) Bir başka odada onunla bütünleşmiş eşyalar
II
sergilenmiş (:) küçük el radyosu, fotoğraf makinesi, daktilosu,
III
gözlüğü(…) Hastalığında ve ölümünden sonra gelen mektuplar
IV
ve telgraflarla (,) kitapları da camekânlı dolaplarda saklanıyor.
V
Yukarıdaki parçada, numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “zor” sözcüğü, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Zor işleri hep bana yaptırıyorsun, diye yakınıyordu.
B) İstemeden zor bir çalışmanın içine girmişti.
C) Terlemiş, çok yorulmuştu, zor yürüyordu.
D) Öğretmenliğin zor bir meslek olduğunu anlamıştı.
E) Zor günler geride kaldı; rahat edeceğiz artık, diyordu.
17. Yeryüzünde İstanbul kadar güzel bir kent bulmak çok güç.
Bu cümle ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Ad cümlesidir.
B) Bileşik sözcük kullanılmıştır.
C) Adeyleme yer verilmiştir.
D) Belgisiz sıfat kullanılmıştır.
E) Bağlaç vardır.
18. Aşağıdaki cümlelerden hangisi özne ve yüklemden oluşmuştur?
A)Yazınsal türlerin birbirine benzeyen ve birbirinden ayrılan yönlerini belirlemek zordur.
B) Her yazı ya da yazınsal yaratı, insanoğlunun düşünce ve duygu evrenini zenginleştirir.
C)Dilsel ürünlerin amacına ulaşması doğru algılanmalarını gerektirir.
D) Her yazıda, dil ve anlatım yönünden bir bütünlük olmalıdır.
E)Yazınsal türlerin, donmuş, kalıplaşmış bir yapıları olduğunu kimse söyleyemez.
19. Ozan, düşünceyi duygu haline dönüştürünceye kadar yoğurur.
Aşağıdakilerin hangisinde, öğelerin sıralanışı bu cümledekiyle aynıdır?
A)Eleştirmenler, dilciler, şiirde sözcüklerin gerçek anlamlarından çok. yan anlamlarının kullanıldığını söylerler.
B)Şiir. duyguları etkileyerek akıl gücünü baskı altına alır.
C)Şiir, duyular aracılığıyla dünyayı okura tanıtır.
D)Her çağ, kendi şiirini, ikinci bir dil yaratarak oluşturur.
E)Şairler, sözcüklerin anlam alanını genişletmeye çalışırlar.
20. Önce baygın bir iniltiydi yamaçtan duyulan,
Sonra bir gölge belirmişti kuş uçmaz yoldan:
Köyümün titreterek bağrı yanık toprağını
İnliyor, baktım, uzaktan görünen bir kağnı…
Bu dizelerde aşağıda verilen ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünlü düşmesi B) Ünsüz düşmesi
C) Sert ünsüz yumuşaması D) Ünlü daralması
E) Ünsüz benzeşmesi
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Uzun süre ayakta kalabilmesi için bu yapı, neme dayanıklı cam, kireç ve tuğla tozundan oluşan harçla yapılmıştır.
B)Bir kamu kuruluşuna ait sevimli konukevinin önünde fotoğraf çektirdikten sonra oradan ayrıldık.
C)Oraya gitmeye karar verirseniz, bu gezi için en az iki gün ayırmanız gerekir.
D) Her sabah erkenden kalkarak açık havada yürüyüş yapmanın kalp sağlığını olumlu yönde etkilediğini öğrendik.
E)Adaylar yirmi beş yaşından büyük olmalı ve sağlık kontrolünden geçmiş olması gerektiğini söyledi.
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) İlk karşılaşmamızda bana bu kadar yakınlık göstermesine çok şaşırmıştım.
B) Bu kadar yetenekli bir çocuğu, sanata yönlendirmekle çok iyi bir iş yaptığını düşünüyorum.
C) Geçirdiğim rahatsızlığı, büyük bir başarıyla ameliyat ederek sağlığıma kavuşturdu.
D) Bu aşamada, olayları doğal akışına bırakmanın doğru olacağı kanısındaydı.
E) Aralarındaki sorunların görüş farklılıklarından kaynaklandığını biliyordu.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Takımlardan biri, ötekinin bitmek bilmeyen karşılıklı saldırılarına daha fazla dayanamadı.
B)Maçlarda, taraftarların çıkardığı olaylar spora gölge düşürüyor.
C)Sağlıklı kalabilmenin temel koşullarından biri de spor yapmaktır.
D)Son yıllarda kimi takımlar, Avrupa takımlarıyla yaptıkları maçlarda yüzümüzü ağartıyor.
E) Ancak düzenli olarak yapılan spor yararlı olur.
24. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu anlaşmazlıkların giderilmesi için zamana gerek var.
B) Bu konunun, öncelikle ve ayrıntılı bir biçimde ele alınması gerekiyor.
C) Üyeler, onunla ilgili görüşlerini daha sonra açıklayacaklarını belirttiler.
D) Mimar ya da mimarlıkla ilgileniyorsanız bu kitabı okuyun.
E) Herkesin yaşamında birtakım sorunlar olduğunu hepimiz biliriz.
25. (I) Mektup on altıncı yüzyıla kadar salt haberleşme amacıyla kullanılıyor, bu anlamda bir tür gazete görevi de yapıyordu. (II) On altıncı yüzyıldan sonra ise söz konusu görevinin yanı sıra, duygu ve düşünceler de mektuplar aracılığıyla paylaşılmaya başlandı. (III) Goethe’nin ciltler dolusu özel mektupları, Schiller’in yazışmaları. Gogol, Puşkin, Byron’ın unutulmaz mektupları bunlar arasında sayılmaya değer niteliktedir. (IV) Candide yazarı Voltaire’in yazdığı mektuplar öğüt vermek, danışmak, bilgi almak, yapıtlarını tanıtmak gibi değişik amaçlar içerir. (V) Bu büyük ustanın en başarılı mektuplarıysa, duygularını paylaşmak için yazdığı mektuplardır. (VI) Bunlar, özentiye kaçmadan, yapaylığa düşmeden, içten geldiği gibi yazılmış mektuplardır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uygun olur?
A) II. B) III. C)IV. D)V. E) VI.
26. (I) Sonbahar, kendisinden sonra gelecek kış mevsiminin gizli telaşını yaşatıyor doğaya. (II) Amasra’da bir Roma yapıtı olan Kuşkayası Yol Anıtı sarı bir örtüyle kaplanıyor. (III) Hasankeyf’teki Artukoğulları zamanından kalma cami. minaresindeki son leyleği yolcu ediyor. (IV) Kaçkarlarda yağmur fazla mesai yapmaya başlıyor. (V) Bolu Dağları’nda. Istrancalarda gezinirken yerlerde ağaç gövdelerinin hüzünlü yüzlerini, acılı bakışlarını görüyoruz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde insana özgü bir nitelik doğaya aktarılmamıştır?
A)l. B) II. C)lll. D) IV. E) V.
27. (I) O. yaşamı yaşayarak öğrenmiş bir yazar. (II) Deneyimlerini ve gözlemlerini herkesle paylaşmış. (III) Kendi kendine öğrendiği üç yabancı dili de iyi derecede konuşabilecek düzeye erişmiş. (IV) Öğretmenlik yapmış, siyasetle uğraşmış, yurtiçi ve yurtdışında birçok yeri görmüş. (V) Kimi roman ve öyküleri ancak ölümünden sonra yayımlanabilmiş. (VI) Gezdiği, gördüğü yerlerin yöresel renklerini büyük bir ustalıkla yapıtlarına yansıtmış.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C)IV. D)V. E) VI.
28. Yazın değeri taşıyan bir roman, bir öykü. bir oyun, yaşam çevremizi genişletir; içinde bulunduğumuz gerçek dünyanın dışına çıkarır bizi. -— Tam tersine gerçekleri değişik bir gözle görmemizi, olaylara farklı açılardan bakmamızı sağlar.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Bu elbette, bir kaçış ya da kendi gerçeklerimizden kopuş değildir.
B) İç gerilimlerimizden, sıkıntı ve bunalımlarımızdan büyük ölçüde kurtarır.
C) Okuma, insanı her türlü tutkudan kurtararak özgürleştirir.
D) Okuyan bir kişi, bütün bilgi eksikliklerini giderebilir.
E) Okunan her kitap, iç zenginliğini artırır, duyguları harekete geçirir.
29. Bence resmin farklı bir sunuluşunun olması gerekiyor. Daha geniş çevrelerce izlenebilmesi için bugünkü koşulların düzeltilmesi, ayrıca daha sık sergiler açılması gibi öneriler geliyor aklıma.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir?
A)Resim piyasasında çok yüksek ücretler söz konusu; bunun nedenini açıklayabilir misiniz?
B) Sergilerde en iyi parçalar satılıyor: geriye kalanlar için nasıl bir değerlendirme yapabilirsiniz?
C) Resimlerin, ilginç olduğu ölçüde izleyici topladığı söyleniyor; sizce bu doğru mudur?
D)Bir ressamın başarılı olmasının ölçüsü, resimlerinin çok satılması mıdır?
E) Günümüzde, resimlerin yalnızca müze benzeri yerlerde sergilenmesini nasıl karşılıyorsunuz?
30. “Gençliğimde okuduğum kitapları yeniden okuyacak yaşa geldim.” demiş bir yazar. Ne kadar doğru! On ye da yirmi yıl önce okuduğumuz bir kitabı yeniden elimize aldığımızda ya da eski bir filmi tekrar izlediğimizde ne kadar değişik izlenimler ediniyor, nasıl da farklı yorumlara varabiliyoruz! Aynı durum, kuşkusuz, tiyatro için de geçerli. On yıl önce izlediğimiz bir oyunu, aynı yönetmenin on yıl sonraki yorumuyla seyrederken, bu gerçeği daha iyi algılıyoruz.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Değişik sanat yapıtları temelde benzer nitelikler taşır.
B)Tiyatro yönetmenleri aynı oyunu zaman zaman farklı yorumlarla sunarlar.
C) Yazarlar yaşlandıkça yaratma güçleri artmaktadır.
D)İnsanların bakış açıları, değerlendirme ölçütleri yaşla birlikte değişmektedir.
E) Tiyatro yapıtları, değişik biçimlerde yansıtılmaya uygundur.
31. Akşam yemeğinde sessizlik vardı. Büyükler, yemek yer gibi görünüyorlardı; ama pek bir şey yedikleri yoktu. Biz çocuklara, bir an önce yemeğimizi bitirip masadan kalkmamız söylendi. O günden sonra yaşamımız değişmişti. Babaannemin eğlenceli tekerlemeler söylediği, annemin zarafet ve güzellikle renklendirdiği, lezzetli yemeklerin sohbet ve kahkaha ile yendiği o akşamlar nerede kalmıştı?
Bu parçada anlatılan aile üyelerinin içinde bulunduğu durum, aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) içekapanık – gururlu B) kırgın – görgülü
C) tedirgin – sıkıntılı D) huysuz – kaderci
E) saygılı – utangaç
32. Yazı dediğimiz büyülü şekiller, önceleri taşın, kilin, kemiğin, ipeğin, bambunun üzerinde binlerce yıl oyalandı. Sonra papirüsün, parşömenin, derinin üzerinde epeyce konakladı. Daha sonra asıl büyük birikimini sağladığı kâğıt üzerinde ışıltılarla dolaştı. Günümüzden otuz kırk yıl önce, elektronik devreler arasında gözle görülmez küçücük mekânlarda istiflendi. Böylece, aynı anda dünyanın bir başka köşesinde görülebilen bir nitelik kazandı.
Bu parçada, yazıyla ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ne gibi değişmeler geçirdiği
B) Uygarlığın gelişmesini sağladığı
C) Hangi gereksinimler sonucunda ortaya çıktığı
D) Kâğıdın bulunuşundan nasıl etkilendiği
E) Günümüzde önemli bir iletişim aracı olduğu
33. Roman yazarı, romanındaki kişilerin düşüncelerine, duyarlıklarına ortak olmalı, onlar gibi düşünmeli, onlar gibi duyumsamalıdır yazarken. Özellikle bizim toplumumuz için geçerli bir yöntemdir bu; çünkü Anadolu insanının yüzyıllardan beri süzülüp gelen bir yaşam biçimi; doğaya, insana, topluma, kendine özgü bir bakışı vardır. Bunun bütün yönleriyle romanlaştırılmasının açık, anlaşılır, özlü bir anlatımla okura ulaştırılmasının gereğine inanıyorum. İşte romanlarımda yapmaya çalıştığım, budur bir bakıma.
Bu parçadan, romancılarla ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir?
A) İçinde bulunduğu toplumu yönlendirmelidir.
B) Kendisini roman kişileriyle özdeşleştirmelidir.
C) Okurun düzeyini iyi belirlemelidir.
D) Her romanında, farklı yaşam biçimlerini yansıtmalıdır.
E) Toplumun tarihsel gelişimini göstermelidir.
34. Öykülerimdeki anlatıcıyı ben olarak düşünmeseniz iyi olur. Bir öyküdeki sevgili, ille de yazarın sevgilisi değildir. Elbette bir küçük yaşantıdan, yaşanmış, gerçek anlardan da yola çıkarak öyküler, romanlar yazılabiliyor; ama yazarın çizdiği görüntülerin ille de yaşanmış olması gerekmez. Önemli olan. okuru, bu görüntülerin gerçekliğine inandırması, onu bu görüntülerin içine çekmesidir.
Bu parçaya göre, öykünün en önemli niteliği aşağıdakilerden hangisidir?
A)Yazarın, başından geçenleri, başkalarının öyküsüymüş gibi anlatması
B)Yaşanmış olaylardan bir seçme yapılarak bunların anlatılması
C)Yazarın, yaşadıklarını değiştirerek vermesi
D)Gerçek olayların, gerçek olmadığı izlenimi bırakacak biçimde yansıtılması
E)Olayların, okuyucuda, yaşanmışlık duygusunu uyandıracak biçimde anlatılması
35. Gençlere, kendi kalıplarımıza göre düşünmeyi öğretmek, yalnız onlar için değil, bütün toplum için zararlı bir tutum. Şunu unutmamak gerekir: Birtakım temel kavramları verirken onlara kendi değer yargılarımızı da benimsetmeye çalışırsak belki söz dinleyen bir kuşak yaratabiliriz; kendi değerlerimize göre yetiştirdiğimiz gençleri kurulu düzenin savunucuları olarak görebiliriz. Fakat düşünmeyi öğrenmeden yetişen genç, günü gelir, öğretilenlerin dışında, yeni durumlarla karşılaştığında şaşırır, kendine güvenemez ve yaşamın akışı içinde bir yandan öte yana savrulur durur.
Bu parçada, gençlerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Büyükleri örnek almalarının sorun yarattığı
B)Yanlış yapa yapa doğruya ulaşacakları
C)Değişik görüşler öne sürmelerinin kuşak çatışmasını ortaya çıkaracağı
D)Düşünce ve davranışlarında özgür olacak biçimde eğitilmeleri gerektiği
E)Üzerlerindeki baskının, her şeye karşı koyan kişiler olmalarına yol açtığı
36. Dört beş yaşlarında bir çocuk ağaca tırmanıyor. Onu izleyen annesi, çocuğa: “Dikkat et, in, düşersin.” demiyor. “Ağaçtan düşersen ne olabileceğini düşünüyor musun?” diyor.
Yukarıda sözü edilen annenin yapmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A)Çocuğu korkutmaktan kaçınmak
B)Ağaçtan düşüp, çocuğun bundan ders almasını sağlamak
C)Çocuğu, durum üzerinde düşündürerek ona doğruyu buldurmak
D)Söz dinlemesi gerektiğini çocuğa anlatmak
E)Kendine güvenmesinin önemli olduğunu çocuğa anlatmaya çalışmak
37. Bir paragrafı anlayarak okumak, bir matematik problemini çözmeye benzer. Bir problemi çözmek için onu oluşturan öğeleri değerlerine göre kullanmak, aralarındaki bağlantıyı doğru kurmak bir zorunluluktur. Bunun gibi bir paragrafı anlamak için de onu oluşturan sözcüklerin anlamını doğru algılamak, birbirleriyle bağlantılarını bulmak gerekir. Ayrıca, yansıttıkları düşünceyi ve düşünsel düzeni görmek de bir gerekliliktir.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Düşünceler sözcükler aracılığıyla dile getirilir.
B)Okunanların anlaşılmasında sözcüklerin yeri ve bunlar arasındaki ilişki önemlidir.
C)Matematik problemlerinin çözümünde temel olan okuduğunu anlamadır.
D)Duygu ve düşüncelerin eksiksizce anlatımı, bunlara uygun sözcükler bulmayı gerektirir.
E)Her alanın, kendine özgü anlamlar içeren sözcükleri ve kuralları vardır.
38. Anadili, onu kullanan bireyler arasında köklü sevgi bağları oluşturur. Bilinçaltına dek uzanarak kişinin iç varlığını kuşatan bu bağlar, toplumsal yaşamda çok gerekli olan güven duygusunun da kaynağıdır; çünkü birbirini sevip sayan, birbirine güven duyan bireylerin oluşturduğu bir toplumda, bireylerin gelecek korkusu olmaz.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Anadilinin, ortak duygular oluşturmada çok önemli bir işlevi olduğu
B)Kişilerin yetiştikleri ortamla benlikleri arasında sıkı bir ilişki bulunduğu
C)Anadilindeki ses özelliğinin kişilerin düşünce ve duygularını etkilediği
D) Aynı dili kullanan kişilerin, aynı doğrultuda düşünebileceği
E)Anadili eğitimine ağırlık vererek ulusal duyguları pekiştirmek gerektiği
39. Evimin penceresini tümüyle kapatan kiraz ağacı, önceki sabah birden duvağını takıp pencereden içeri uzandı. Ak çiçekleriyle el öpmeye geldi sanki. Nedendir bilmem, her yıl içimde bahar sevinçleri tutuşturan kiraz ağacı, bu yıl beni yalnızca kederlendiriyor, yalnızca hüzün veriyor bana. Duvak takmış kiraz ağacına gülümsemek nedense bir türlü gelmiyor içimden.
Bu parçadan, kiraz ağacıyla ilgili olarak nasıl bir sonuç çıkarılabilir?
A) Bu yıl daha erken, daha çok çiçek açmıştır.
B) Duyguları etkileme gücü azalmıştır.
C) Çiçeklerindeki renk zenginliği şaşırtıcıdır.
D) Evin dış dünyayla bağlantısını engellemektedir.
E) Olumsuz çağrışımlar uyandırmaktadır.
40. Bilim dili, nesnel bir dildir; çünkü terimlerle kurulur, terimlerle oluşur. Terimlerin de açık, anlaşılır, aydınlık olması gerekir. Bunun da baş koşulu, terimlerin, anlamları herkesçe bilinen sözcüklerden yapılmasıdır. Böyle olmazsa bilim dili. anlaşılmaz: karmaşık bir görünüm alır. Bu yüzden, bilim adamları arasında tam bir anlaşma olmaz. Ayrıca, bilim ürünlerini geniş halk yığınlarına iletmek de olanaksızlaşır.
Bu parçada, terimlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Anlamlarının kişiden kişiye değişmemesine
B) Dilin sık kullanılan sözcüklerinden oluşturulmasına
C) Bilimsel iletişimi sağlamasına
D) Bilimsel çalışmaları geliştirip hızlandırmasına
E) Güç anlaşılan bir yapıda olmamasına
41. Bir edebiyatçı değil, bir toplumbilimciydi. Toplumbilimin bilim olarak yeni yeni oluşmaya başladığı bir dönemde yaşamıştı. Bir müzisyenin çelişkili dünyasını inceleyerek ilginç bir yapıt oluşturdu: “Mozart: Bir Dahinin Sosyolojisi Üzerine”. Bu yapıtında, müzisyeni, toplumbilimin kendine özgü yöntemleriyle anlatmaya çalışıyor. Yer yer bir bilimsel belge niteliği taşıyan kitap, bir dahinin insana özgü değişik durumlarını yansıtıyor. Ayrıca, bir insanın çaresizliğini dile getirerek, bunu yaşanmış örneklerle zenginleştiriyor.
Bu parçada tanıtılan yazarla ilgili olarak aşağıda-kilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A) Nesnel, kanıtlanabilir bilgiler verdiğinden
B) Yapıtının etkileyici nitelikler taşıdığından
C) Bütün yapıtlarını aynı yöntemle oluşturduğundan
D) Anlattıklarının gerçeklere dayandığından
E) Ele aldığı kişiyi, farklı özellikleriyle yansıttığından
42. Yazar, öykülerinde, insanın insanla, insanın geleneklerle çatışmasını, günlük yaşamın akışı içinde, abartısız ve sevecen bir yaklaşımla ele alır. Anlattıkları, olağanüstü olaylar, olgular, durumlar değildir. Dünyanın herhangi bir ülkesinin bir yöresinde, bu öykülerdekine benzer yaşamlar hâlâ vardır. Basit halk inançları, etkili bir biçimde öykülerinin atardamarını oluşturur. Geçim derdi, biten sevgiler, öykülerden fışkıran renkli tablolardır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen öykücünün bir özelliği değildir?
A) Ders vermeyi amaçlama
B) Anlatımda doğallığı benimseme
C) Sıradan öğeleri çarpıcı kılma
D) Karşıtlıklardan yararlanma
E) Folklorik öğelere yer verme
43. Bana sorarsanız şiir ne yerdedir ne göktedir; insanın yaratıcılığındadır; çünkü otlarda, gökyüzü de birer araçtır ozan için. Nedenine gelince, ozan keşfetmez, icat da etmez; değiştirir, olabileceği tasarlar, olmayacağı dile getirir. Dahası, görüleni, görülmeyenle yeniden kurar. Kurduğu bu dünyanın işe yarayıp yaramayacağını hiç hesaba katmaz. O, yalnızca kendine özgü bir dille duygu ve düşüncelerini şiirleştirir.
Bu parçaya göre şair, şiirini yazarken aşağıdakilerin hangisine başvurmaz?
A) Varlıkları farklı biçimlerde algılamaya
B) Okuyucuyu bir düşünceye yönlendirmeye
C) Alışılmış anlatım biçimlerinden kaçınmaya
D) Gördüklerini düş gücüyle biçimlendirmeye
E) Şiirlerini oluştururken doğadan yararlanmaya
44. Edebiyatçı olmaya heveslenen gençlerin sayısı her geçen yıl artıyor. Bu gençler, hemen üne kavuşmak istiyorlar. Çalışarak beklemeyi göze alanların sayısı çok az. Öte yandan ülkemizde eleştirmenlerin sayısı da oldukça sınırlı. Bu yüzden onların bunca şairle, öykücüyle, romancıyla ilgilenebilmesi olanaksız. O zaman da kitaplarından söz edilmeyen, umdukları ilgiyi göremeyen genç yazarlar: “Eleştiri öldü; bizde eleştirmen yok!” diye yakınıyorlar. Aslında eleştiri ölmedi; ama bu gidişle ölecek!
Bu parçada sözü edilen gençlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Herkesçe tanınmak istediklerine
B) Eleştirmenleri suçladıklarına
C) Sabırsız olduklarına
D) Yapıtlarının düzeysiz olduğuna
E) Edebiyata, giderek daha çok gencin ilgi duyduğuna
45. Bizim yazınımızda deneme türü oldukça cılızdır. Bu durum, dünya yazını için de geçerlidir. Hemen belirtelim ki denememizin cılızlığı nicelikseldir. Yani denemecimiz az, deneme türünde yazılmış yapıtların sayısı sınırlıdır. Buna karşılık nitelik bakımından dünya yazınındaki seçkin deneme örnekleriyle rahatça boy ölçüşebilecek yetkinliktedir. Konu yönünden de insanoğlunu bütünüyle kuşatan bir çeşitlilik gösterir. Aynı şeyi öteki yazın türleri için, örneğin roman için, tiyatro için söyleyemem.
Bu parçada, yazınımızdaki deneme türünün hangi yönü üzerinde durulmamıştır?
A) Yazılanların sayıca azlığı
B) İçerik yönünden zenginliği
C) Başka türlere oranla daha ileri bir düzeyde olduğu
D) Dünyadaki örnekleriyle yarışabilecek nitelikte olduğu
E) Dil ve yöntem bakımından, yazılışının güçlüğü
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. B 2. A 3. D 4. E 5. B 6. C 7. A 8. D 9. A 10. E 11. D 12. E 13. C 14. B 15. E |
16. C 17. E 18. A 19. D 20. B 21. E 22. C 23. A 24. D 25. C 26. B 27. D 28. A 29. E 30. D
|
31. C 32. A 33. B 34. E 35. D 36. C 37. B 38. A 39. E 40. D 41. C 42. A 43. B 44. D 45. E
|
]]>
1. Zaman zaman anılarla yaşamak güzeldir: eğer bu anılar yaşanılan günü renklendiriyorsa bir başka mutluluk verir insana.
Bu cümlede geçen “anıların yaşanılan günü renklendirmesi’ sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eski günlere özlem duyulması
B) Dünün yargılanıp değerlendirilmesi
C) Geçmişin, içinde bulunulan zamanı güzelleştirmesi
D) Yaşananların, karşılaşılan güçlükleri yenmede etkili olması
E) Eski günlerin daha anlamlı olduğunun düşünülmesi
2. Bu şairimiz, sanat yaşamında gelmiş geçmiş, eski yeni bütün şiir akımlarından, biçim denemelerinden, tekniklerden ustaca yararlanmasını bilmişti. Yararlandığı kaynaklardan aldığı imgeleri, kendi şiir tezgâhında yeniden dokumuş; onlara, kendi boyasını vurmuştu.
Bu parçada geçen “yararlandığı kaynaklardan aldığı imgeleri, kendi şiir tezgâhında yeniden dokuyarak onlara, kendi boyasını vurmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Okurun dünyasını düşünsel ve sanatsal yönden zenginleştirmek
B)Bugüne değin yazdıklarıyla yetinmeyip sürekli yenilikler aramak
C)Kimi yapıtlardaki eksiklikleri, kendi yapıtlarında gidermeye çalışmak
D) Okurların, yapıtlardan daha çok tat almalarını sağlamak
E)Başkalarından aldıklarını, kişisel ve özgün bir biçime dönüştürmek
3. O, unutulmuş yazarları hatırlatmayı, onların yapıtlarını yeniden gün ışığına çıkarmayı değil, günümüz yapıtlarını, birer birer, okurlara tanıtmayı amaçlamıştı.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?
A)Yapıtları değerlendirirken, geçmişin ürünlerini bugüne taşıma yerine, yeni yazılmış olanları ele almayı isterdi.
B)Geçmişte ortaya konan yapıtların öneminden değil, bugün nitelikli yapıtların nasıl oluşturulacağından söz ederdi.
C)Yıllar sonra yapıtların değil, ancak yazarların anımsanabileceğini düşünürdü.
D)Yıllar önce ortaya konmuş ürünlerin, bugün için büyük bir değer taşımadığına inanırdı.
E)Bugün ortaya konan yapıtların da bir süre sonra eskiyeceğinin unutulmaması gerektiğini belirtirdi.
4. I. Yapıtlarını sık sık okuduğumuz bir şairin dilini, sözcüklere yüklediği yeni anlamları çabuk kavrayabiliriz.
II. Kendilerinden önceki şairlerden etkilenmeyenler, sürekli biçim ve içerik arayışı içinde olan şairlerdir.
III. Kimi şairler zaman geçtikçe şiirlerinde, hep aynı düşüncelere ve hayallere yer verirler.
IV. Sürekli aynı düşünceyi işleyen şairlerin şiirlerini anlamak daha kolaydır.
V. Bir süre sonra özgünlüklerini yitirerek kalıplaşan şairlerde vardır.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
5. İnsan, bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için değil, onları belli biçimde söylemeyi seçtiği için “yazar”dır.
Bu cümle aşağıdakilerden hangisine anlamca en yakındır?
A) İnsanların, düşüncelerini söyleyiş biçimiyle söz dağarcığı arasında ilişki vardır.
B) Bir yazarın neyi söylediğinden çok, nasıl söylediği önemlidir.
C)İnsanın, söyleyeceklerini seçerken çok özenli davranması gerekir.
D)Bir yazının okuyucu üzerindeki etkisi, onun anlatım biçimine göre değişir.
E)Bir yazar, düşüncelerini sınırlamadan, özgürce yazmalıdır.
6. Bir yazarın çocukluğu, o yazarın banka hesabıdır.
Bu cümlede öne sürülen görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A)Yazarın sanatsal yaratıları, çocukluk anılarıyla, çocuklukta yaşadıklarıyla beslenir.
B)Yazarların çocukluktaki birikimleri, yaşlılık döneminde anlam kazanır.
C)Mutlu bir çocukluk dönemi geçirenler sonraki yıllarda yazar olabilir.
D)Her yazar çocukluğunda, farkında olmadan, yazarlığa hazırlık dönemi yaşamıştır.
E)Bir kimsenin yazar olmasında ilk adım, çocukluğunu anlatmasıdır.
7. (I) Türkçe öğretmenimiz, sınıfa girdiği ilk gün bize yaşamöyküsünün ne olduğunu anlatıp kendi yaşamöykümüzü yazmamızı söylemişti. (II) O zaman, bu çalışmanın gerekçesini anlayamamıştım. (III) Bugün, ben de öğretmen olduktan sonra, düşünüyorum da bu çalışma, öğretmen ile öğrenci arasında kurulabilecek güçlü bir iletişimin başlangıcı olabilir. (IV) Ayrıca öğrencilerin, kendilerini tanımalarını sağlayabilir. (V) Keşke tüm öğretmenler bu tür çalışmalarla öğrencilerini, iç dünyalarıyla hesaplaşmaya yönlendirse. kendilerini tanıma konusunda cesaretlendirse.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “dilek’ söz konusudur?
A)l. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Bu yapıt, romantik romanın bütün özelliklerini taşımaktadır. (II) Romandaki olaylar bilinçli olarak seçilmemiştir. (III) Romancı, olayları istediği biçimde geliştirmek için rastlantılardan büyük ölçüde yararlanmıştır. (IV) Olayları öyküleyişteki neden-sonuç kopukluğuna karşın, kişilerin konuşmalarını yansıtmadaki başarısı romanın en güçlü yanlarından biridir. (V) Kişiler, kültür düzeylerine uygun biçimde konuşturulmuş-tur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde, sözü edilen yapıtın “hem olumlu hem de olumsuz” yönleri bir arada verilmiştir?
A)l. B) II. C)lll. D) IV. E) V.
9. (I) Bir öykü ustası olarak girdi edebiyat dünyasına. (II) Öykülerinde de romanlarında da hiçbir zaman kolaya kaçmadı. (III) Bunda, sanata duyduğu sorumluluk kadar okuruna duyduğu saygının da payı vardır. (IV) Yapıtlarının hepsinde sanatsal ve kültürel gelişmeyi besleyici öğeler, ayrıca, okuru, düşünmeye yönelten özgür önermeler görülür. (V) Bu usta, biçimsel yeniliklere açılmaktan hoşlanır ve bunları dener. (VI) Basmakalıp reçetelerden, alışılmış neden-sonuç ilişkileriyle oluşturulan yapay anlatımlardan kaçınır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde, II. cümledeki davranışın nedeni açıklanmaktadır?
A)l. B)lll. C)IV. D)V. E) VI.
10. (I) Eleştirmenler, şiirlerinin kolay kolay anlaşılmayan, kapalı bir yapısı olduğunu söyler. (II) Oysa onun yaşam serüvenini bir ölçüde biliyorsanız o şiirler, sizin için hiç de kapalı bir nitelik taşımaz. (III) Onlarda toplumsal baskılar altında ezilen insanların sıkıntılarını, bilinçaltı dünyalarını bütün yönleriyle bulabilirsiniz. (IV) Bunları yansıtan imgeler, yoğun anlamlar içerir. (V) Bu durum, şiirlerini her okuyuşunuzda onların başka bir yanının ayrımına varmanızı sağlar.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden, “şiirlerinde, şairin yaşantısından izler bulunduğu” anlaşılmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Aşağıdaki yargılardan hangisi kişisel düşünce içermemektedir?
A)Bu kitap, duyguları etkileyen betimlemelerden uzak. günlük konuşma dilinin inceliklerini içinde barındıran bir dille yazıldığı için her yaştaki okurun beğenisini kazanıyor.
B)Yazar, bu kitabıyla engin bir birikimi yapıtlaştırarak okura farklı bir dünyanın kapılarını açıyor.
C)Geçen yıl yitirdiğimiz romancımız adına düzenlenen yarışmada bu yazar, ilk romanıyla ödül aldı.
D)Bu yazar, gücünü çekici anlatımından ve ilginç olaylardan alan genellikle şaşırtıcı sonuçlarla biten öyküleriyle tanınmıştır.
E)Öyküde kahramanın, güçlüklerle savaşmaktan yılmayan. üretken ve yaratıcı bir insan olduğu gösterilmek istenmiş.
12. (I) Bu zorlu uğraşta, kendimi hiçbir zaman şair olarak görmedim. (II) Bana “şair” diyenlere de içimden hep gülümsedim. (III) Ben, şiir yazma yolunda tutarlı olduğunu sandığım bir biçimde yürüyen, sıradan bir şairim. (IV) Şiir yazma serüveninde, tüm yeteneğimi ortaya koyarak, ulaştığım düzeyi düşürmeden yol alıyorum. (V) Bu tutumum, işimi bir bakıma zorlaştırdığı gibi az şiir yazmama da neden oluyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinden, konuşan kişinin alçakgönüllü olduğu anlamı çıkarılamaz?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
13. Ünlü yazar, söyleşimiz sırasında, -—.
Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa, cümlenin öğeleri sırasıyla özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne ve yüklemden oluşur?
A) son yapıtının ayrı bir değer taşıdığını söyledi
B) yitirdiğimiz sanatçılardan söz ederken çok duygulandı
C) topluma yapıtlarıyla ışık tutmaya çalıştığına değindi
D) bana bugünlere nasıl geldiğini anlattı
E) sanatçıların örnek alınması gereken kişiler olduğunu ayrıntılı bir biçimde açıkladı
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yan cümlecik temel cümleciğin belirtili nesnesidir?
A) Havaların düzelmesini dört gözle bekliyorlarmış.
B) Sonunda, istedikleri gibi güzel ve ucuz bir eve taşınmışlar.
C) Toplantı salonunda bir köşeye çekilip uzun uzun konuşmuşlardı.
D) Okullar açılınca yine Ankara’ya geleceklermiş.
E) Tatillerinin bir bölümünü yaylada geçirmeye karar vermişler.
15. Anneleri yaramazlık yapan çocuklara söylendi.
Bu cümlenin yüklemiyle aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi arasında çatı yönünden benzerlik vardır?
A) Toplantıda önemli kararlar alındı.
B) Bayram bu yıl daha coşkulu kutlandı.
C) Okul arkadaşını karşısında görünce çok sevindi.
D) Üyelere verilen kartların tümü yenilendi.
E) Törende çağdaş ozanlardan şiirler okundu.
16. İnsanları eğitmeyi amaçlayan bu yazarın öykü ve romanlar yazarak ulaşmaya çalıştığı nokta, çağdaş uygarlığa uymayan düşünme ve yaşama biçimlerini değiştirmekti.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Fiilimsiler kullanılmıştır.
B) Birden çok sıfat tamlaması vardır.
C) Özne, birden çok sözcükten oluşmuştur.
D) Bağlaç kullanılmıştır.
E) İlgeçlere yer verilmiştir.
17. (I) Telefonda sesini işitmiştik: ama yüzünü görmemiştik. (II) İşte, karşımızdaydı. (III) Sarıldık, kucaklaştık kırk yıllık dostlar gibi. (IV) Karac’oğlan’ın hemşehrisidir o. (V) İyilik ve esenlik dağıtır Toros insanlarına, bu gül ile nar ülkesinde, Gülnar’da.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) I. devrik cümledir.
B) II. ad cümlesidir.
C) III. nün yüklemleri türemiş fiildir.
D) IV. yüklem ve özneden oluşmuştur.
E) V. nin üç dolaylı tümleci vardır.
18.Kanlıca deyince akla ilk gelen, yoğurt oluyor ( ) Daha eskiler, kahvesini de biliyor. Şöyle değirmende öğütülen () büyük, kulpsuz fincanlarda sunulan kahve () Sonra, kıyı boyunca uzanan yalılar, ille de adıyla anılan koyu ve canım korular ()
Bu parçada ayraçla () belirtilen yerlere, aşağıda-kilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (…)(,)(.) (.) B) (.)(,)(…) (…)
C) (:) (;) (…)(.) D) (:)(;) (.)(…)
E) (.) (,) (:) (.)
19. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcüğün yazımı yanlıştır?
A) Son dönem şairleri bu antolojiye alınmamış.
B) Voleybolcular otobüslerine bindiler.
C) Kardeşi bu filmin yönetmenliğini üstlenmiş.
D) Antırenör bugünkü çalışmayı erken bitirdi.
E) Bu zürafa hayvanat bahçesine yeni gelmiş.
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A)Arkadaşları, bu kadar sorumsuz davranmasının nedenini bir türlü öğrenemediler.
B)Kuşkonmaz, saksıda yetiştirilen, uzun saplı, ince ve küçük yapraklı bir süs bitkisidir.
C)Tartışmacı, öne sürdüğü savın doğruluğunu kanıtlıyamadı.
D) Panele, üniversite öğrencileriyle öğretim üyeleri katılmıştı.
E)Aile büyüklerinden öğrenilen el sanatları, yöre halkının geçim kaynağını oluşturuyor.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Sanayide gelişmiş ülkelerde, bu tür sorunlar hızla çözülüyor.
B)Düzenlenen toplantı ve törenlerde bütün öğrenciler görev alıyor.
C)Bu konuda yapılan açıklamaların anlaşılmayacak bir yanı bulunmuyor.
D)Kurumda çalışanların başarısının, bu koşullara bağlı olduğu düşünülüyor.
E) Teknoloji ne kadar artarsa da el emeğinin önemi azalmıyor.
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Buluştukları zaman sanattan, edebiyattan konuşuyor, kimi sanatçıları eleştiriyorlardı.
B) Ortada, karamsar olmayı gerektirecek bir durum yoktu.
C) Bu kitapları okumak, çocuğun ufkunu genişletiyor, ona farklı dünyaların kapılarını açıyordu.
D) Bu, kendi resimleri için açtığı ilk kişisel sergisi olacağı için çok heyecanlıydı.
E) Çok yorgun olduğu için o akşam erkenden yatmak istedi.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Burada, tiyatro salonundan internet kafeye kadar birçok etkinlik bulunuyor.
B)Kentteki yaşam, öğretim kurumlarının sayısı arttıkça hareketleniyor.
C)Öğrencilerin sporla ilgili gereksinimlerinin karşılanması için girişimlerde bulunuluyor.
D)Kütüphaneden yararlanacak öğrencilerin önce kütüphaneye üye olmaları gerekiyor.
E) Bilimsel araştırma yapacaklara her türlü olanak sağlanıyor.
24. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Gazetelerde bu tür haberlere hemen her gün rastlanıyor.
B) Yazar, yaşadıklarını etkili bir biçimde anlatmakta başarılı olamıyor.
C) Yemeğini erken yemesi gerektiği halde, hasta bu yasağa uymuyor.
D) Bu alandaki çalışmaların hâlâ yeterli bir düzeye ulaşamadığı söyleniyor.
E) Trafikle ilgili sorunların çözümü için. geniş kapsamlı bir toplantı düzenleniyor.
25. Hiç kimse ona gerçeği anlatmamış; onu yalan yanlış sözlerle oyalamıştı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerden hangisiyle giderilebilir?
A) “gerçeği” yerine “doğruyu” sözcüğü getirilerek
B) “anlatmamıştan sonra “herkes” sözcüğü getirilerek
C) “anlatmamış” yerine “söylememiş” sözcüğü getirilerek
D) “onu” sözcüğü atılarak
E) “oyalamıştı” yerine “kandırmıştı” sözcüğü getirilerek
26. Soğuk bir İstanbul sabahı… Gökyüzünde bulut kaynıyor; yağmur yağdı yağacak… Biz yola koyuluyoruz. Yarım saat sürecek yolculuğumuzu, Maltepe’nin bildik sokaklarından geçerek bir an önce bitirme telaşın-dayız. Sokaklar, işe yetişmek için koşuşanlarla dolu. İnsanlar, rayların üzerinden, sağa sola bakarak, hızlı adımlarla geçiyor. Bir banliyö treni Gebze yönüne doğru gürültüyle yol alıyor.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Öyküleme – betimleme
B) Açıklama – betimleme
C) Karşılaştırma – öyküleme
D) Tanımlama – açıklama
E) Karşılaştırma – tanımlama
27. Geçmişi Hititlere uzanan Ürgüp’ün taştan yapılmış boz evleri, insanı masallar dünyasının değişik evrenine götürür. Bomboş bozkır, uçsuz bucaksız, yapayalnız uzar gider bu saman sarısı diyarda. Modern heykeller gibi özenle yontulmuştur peribacaları ve damlarında duman tüten taş evler. Adı. “kaya” anlamına gelen “ur” ile “çok” anlamına gelen “köp” sözcüklerinin birleşmesinden oluşan Ürgüp, önce peribacaları demekse, sonra taşın güneşle arkadaşlığı, rüzgârla dansı demek. Taş. Ürgüp’te öncelikle mesken demek; yalnızca mağara, kovuk değil, enikonu bir mesken.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Ayrıntılara yer vermeye
B) İnsana özgü nitelikleri doğaya aktarmaya
C) Düş gücünden yararlanmaya
D) Öznelliğe
E) Tarihsel değerleri örneklerle açıklamaya
28. (I) Havasından mı, suyundan mı, bilmem; ama başkadır bu yörenin insanları. (II) Sıcacık yürekler, gülümseyen yüzler, içten yaklaşımlar… (III) Yardımsever, konuksever tavırlar ve yoğun bir insan sevgisi… (IV) Çoğu kişiye zaman kaybı gibi gelir insanlarla ilgilenmek. (V) Bu insanlarda sonradan öğrenilen değil, içten gelen bir yaşama sevinci vardır. (VI) Güldüler mi içten gülerler, gözlerinin derinliklerinde yakalarsınız tebessümlerini.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) lll. C)IV. D)V. E) VI.
29. O, okurlarını bilgilendirmekle birlikte onları kendi düşüncelerine göre yönlendirmekten kaçınan bir eleştirmendir. Ele aldığı kitabın niteliklerini sıralar; fakat onunla ilgili öznel yorumlardan kaçınır. Daha doğrusu, yapıtla ilgili kesin bir yargıya varmayı okuruna bırakır. Bu tutum……
Bu parçanın son cümlesi, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?
A) bilinçli bir okur kitlesinin oluşmasını sağlar
B) onun, bilgilerine güvenmediğini gösterir
C) yazarın, geniş okur kitlelerince anlaşılmama-sına neden olur
D) okurun, okuma zevkini köreltir
E) onun, kişiliğine olan saygıyı azaltır
30. -— Onlardan hep ağır, oturaklı kişiler olmaları istenmiştir. Sanki öyle davranınca saygın olunacakmış gibi! Bir çocuk, öğreniminin ancak ilk yıllarında gülebilir. Daha büyük sınıflarda hiç gülebilir mi? Adı hemen “sırıtık “a çıkar. İş yaşamında, müdür memura gülmez; memur vatandaşa gülmez. Neden bu asık yüzlülük? Nereden kaynaklanıyor bu gülme korkusu?
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)Kimileri, beğenilen insanların, az gülen insanlar arasından çıktığı görüşünü benimser.
B)Büyükler, küçükleri eleştirip onlardan kendileri gibi düşünmelerini beklerler.
C)Çok gülenlerin, kimi zaman çevresindekileri rahatsız edebileceklerini düşünmeleri gerekir.
D)İnsanlarımızın gülmeye yatkınlığı vardır; ama buna sürekli engel olunmuştur.
E) Toplumumuzda, genellikle, ağırbaşlı kişiler öne çıkmıştır.
31. İnsanların beğenileri birbirine uymaz. Belki o kırmızıdan hoşlanıyor, siz yeşili seviyorsunuzdur. Belki o, Wagnerin müziğini beğeniyor, siz, Mozart’ı yeğliyorsunuzdur. -— Gördüklerinden ve dinlediklerinden aldığı tat sizinkine uymuyor diye karşınızdakini zevksizlikle, kabalıkla suçlamaya hakkınız yoktur.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Kimi zaman beğenilerinizin bağdaştığı da olur.
B) Öteki sanat dallarında da böyledir bu.
C) Öyleyse nelerden hoşlandığınızı bilmeniz gerekir.
D) Çünkü, insanların beğenileriyle davranışları arasında ilişki vardır.
E) Değerlendirmeleri belirli ölçütlere göre yapmak gerekir.
32. Biz genç gazeteciler, her hafta onun evine giderken korkardık. İçimizden, acaba o hafta gazetede yazdıklarımızla gerçek düşüncelerimiz arasında bir fark var mı. diye düşünürdük. Çünkü o, düşünsel dürüstlükle bağdaşmayan yargıları hiç çekinmeden eleştirir: yanlışlarımızı yüzümüze vururdu. Biz bilirdik ki o bir şeyi kötüledi mi, bunda haklıdır.
Bu parçada sözü edilen kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Öfkeli, çalışkan
B) Çok okuyan, sıcakkanlı
C) Duygusal, kötümser
D) Bilgili, davranışlarında incelik bulunmayan
E) Açık sözlü, doğruluktan ayrılmayan
33. Onunla ilgili olarak şunları söyleyebilirim: Sözcüğün gerçek anlamıyla çağdaş bir insandı. On beş yıllık çok yakın düşünce ve çalışma arkadaşlığımız boyunca, onun, özel yaşamında da iş yaşamında da derin bir sorumluluk duygusuyla hareket ettiğini gözledim. Bu duygu, yediği ekmekten, içtiği sudan, konuştuğu kimselere, yaşadığı topluma kadar, sahip olduğu her şeyin karşılığını verme duygusudur.
Bu parçaya dayanarak, sözü edilen kişiyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?
A) Çevresindekilere ilişkilerini aynı düzeyde tutmayı başarır.
B) Başkalarının da kendisi gibi olmasını ister.
C) Sahip olduklarını gerçekten hak edebilmiş olmayı önemser.
D) Elindekilerle yetinip mutlu olur.
E) Yaşamını, kimseden yardım görmeden sürdürür.
34. Dil devrimimiz, Cumhuriyetten çok önce başlamış; ancak gerçek başarısını. Cumhuriyet dönemi yazar ve bilim adamlarının çalışmalarıyla göstermiştir. Yabancı sözcük ve kurallardan hızla kurtulan Türkçemiz. yeni sözcüklerle hem gelişmiş hem zenginleşmiştir. Türkçemizin çeşitli olanaklarından yararlanılarak dile kazandırılan bu yeni sözcük ve terimler aracılığıyla, bilimsel bulgu ve bilgiler toplumun bütün kesimlerince, büyük ölçüde benimsenmiştir. Bu yolla, insanımızın düşünme ve aklını kullanma gücü geliştirilmiştir.
Bu parçada dil devrimiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Halkın aydınlanmasını sağladığı
B) Bilim ve sanatı geliştirdiği
C) Çok eski bir geçmişi olduğu
D) Gerçekleşmesinde değişik yollara başvurulduğu
E) Okur yazar sayısını artırdığı
35. Bir yazarı, içinde yaşadığı “zaman” gibi. “mekân”ın da etkilediğine inanıyorum. Yazar, bu öğelerin ikisini de kendi merceğinden geçirdikten sonra yapıtına yansıtır. Ayrıca, yazarın yetişmesi, var olması, yalnızca içinde yaşadığı toplumla, coğrafyayla, kültürle ilgili bir sorun da değil. Yazarın, özellikle, okuyarak açıldığı dünyaların etkisiyle biçimlenmesi söz konusudur.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Yazarlar yapıtlarını oluştururken nelerin etkisinde kalmaktan kaçınmalıdır?
B)Yazarın bir toplumdan etkilenmesi için, o toplumda hangi nitelikler bulunmalıdır?
C)Okurlar, yazarların, yapıtlarında yaşadıkları çevreyi yansıtmalarını beklerler mi?
D)Kimi kentlerin, o kentte yaşayan yazarları etkilediği görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
E) Yazarların, yaşadıklarını yazması, onları başarıya götürür mü?
36.Ünlü yazar, genç yazara mektubunda şöyle diyordu: “Doğa betimlemelerinizde gerçek sanatçılara özgü bir çaba içindesiniz. Ancak ‘deniz derin derin nefes alırken’, ‘ağaçlar hiç durmadan mırıldanırken’ türünden betimlemeleriniz, anlatımı basmakalıplaştırıyor; bazen de anlaşılmaz durumlara sokuyor. Unutmamak gerekir ki. doğa betimlemelerinde güzellik. ‘Güneş battı.’, ‘Yağmur başladı.’ gibi cümlelerle elde edilir.”
Bu parçaya göre, ünlü yazar genç yazara aşağıdakilerden hangisini önermektedir?
A) Ayrıntıları seçmede gözlemlerden yararlanmasını
B) Birbirini çağrıştıran sözcükleri kullanmasını
C) Anlatımda yalınlığa özen göstermesini
D) Varlıkları eylem içinde vermesini
E) Değişik anlatım biçimlerine yönelmesini
37. Romanda, uzun süre yurdundan ayrı kalmış iki kişinin geri dönüşü anlatılır. İkisi de geri döndüklerinde vatanlarına yabancılaşmıştır. Çocukluklarına, gençliklerine ait anılar, zaman içinde belleklerinde korunmadığı için yok olmuştur. Tekrar kavuşulan resimler, günlükler, evler, sokaklar da anlamlarını çoktan yitirmiştir. Çünkü, bambaşka bir yerde yaşam sürerken, anıları çağrıştıran mekânlardan uzakta bellek beslenmez, dolayısıyla boşalır. Belleği canlı tutan, karşılıklı ilişkilerle bu anıların tazelenmesidir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Geçmişte yaşananların canlı kalması, onların aynı ortamda anımsanmasına, paylaşılmasına bağlıdır.
B)Memleketinden yıllarca ayrı kalmış kişiler, geri geldiklerinde çevrelerine uymakta sıkıntı çekerler.
C)Koşullar değiştikçe eski izlenimlerin yerini yenileri alır.
D)Olayların insanlar üzerinde yaratacağı etki ortamdan ortama değişir.
E) Üzerinden zaman geçtikçe eski yaşantılar unutulur.
38. Bir romanı elime alıp okumaya başladığımda kendimi okyanusta kaybolmuş küçük bir balık gibi hissederim. Neredeyim? Nereye sürükleniyorum? Biraz şaşkınlık, biraz kaybolmuşlukla sözcüklerin arasında bir şeyler bulmaya çalışırım. Sonra, biranda kendimi, yazarın oltasına takılmış bulurum ve roman çok iyiyse bittiğinde hâlâ oltadayımdır. Aksi halde, bir yerlerde oltadan kurtulmuş, zihnim dağılmış, nerede olduğumu unutmuş, dolanmaya başlamışımdır.
Bu parçaya dayanarak, aşağıdaki genellemelerden hangisine varılabilir?
A) Romanlar, okuyucuları gerçek yaşamdan uzaklaştırır.
B)Okurların bir romanı sonuna değin anlayarak okuması, o romanın değerini ve etki gücünü gösterir.
C) Her romanın kendine özgü bir okuyucu kitlesi vardır.
D) Okuru şaşırtan romanlar, anlatım gücü üstün olanlardır.
E)Güçlü romanlar, okurların duygu ve düşünce dünyasını biçimlendirir.
39. Kitaplarla tanıştıktan sonra yaşamım anlam kazandı, diyebilirim. İnsanlarla iletişimim çok değişti; konuşurken, yazarken, okurken, düşünürken neredeyse hiçbir sorun yaşamıyorum. Dünyaya daha geniş bir pencereden bakmayı öğrendim. Kendimi çok daha rahat anlatabiliyorum. Keşke herkes zamanını nasıl değerlendireceği üzerinde düşünse ve bunun bir kısmını okumaya ayırsa. Böylece insanlarda kendini bir başkasının yerine koyma duygusu gelişir ve bireyler birbirleriyle daha rahat iletişim kurabilir.
Bu parçada okumayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Zamanın bilinçli kullanılmasıyla bağlantılı olduğuna
B) Bireylerin, olayları algılayış biçimini değiştirdiğine
C) İnsanların birbirlerini anlamasını kolaylaştırdığına
D) Kişilerin, kendilerini tanımalarına olanak sağladığına
E) İnsanlara, başkalarını yönlendirme gücü kazandırdığına
40. Tarihçilere göre. günümüzden binlerce yıl önce Anadolu’da, Çatalhöyük’te insanlık tarihinin en eski uygarlıklarından biri yaratılmıştır. Bu uygarlığı yaratanlar, tarihin ilk çiftçileri sayılmaktadır. Bu insanlar, tarımla uğraşmayı, evcilleştirdikleri hayvanlarla, yetiştirdikleri bitkilerle beslenmeyi öğrendiler. Bugünkü aile ve kent düzenini dünyada ilk kez onlar kurdular. Daha sonra Kibele ve Artemis adlarını alacak olan ana tanrıça ve bereket tanrıçasına tapınma ilk kez burada ortaya çıktı. Tarihte ilk kez. evlerini sanat eseri sayılacak güzellikte duvar resimleriyle, kabartmalarla onlar süslediler.
Bu parçaya göre, Çatalhöyük’teki uygarlığı yaratanlar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kimi dinsel inançlara öncülük etmişlerdir.
B) Toprağı işlemede, kendilerinden sonraki topluluklara örnek olmuşlardır.
C) Toplumsal yaşamın gerektirdiği kurumları oluşturmuşlardır.
D) Anadolu tarihi onlarla başlamıştır.
E) Ev içi düzenlemelere estetik boyutlar katmışlardır.
41. O, evrensel değerleri, toplumcu şiirin potasında eriten şairlerimizden biridir. İnsanı ilgilendiren her olaya, her yaşantıya şiirlerinde yer vermiştir. Bu nedenle anılar, geziler, güncel haberler, duyarlı bir gözlemin açtığı yolda, şiirinin içine akar.
Bu parçada sözü edilen şairle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Şiirlerinde konu çeşitliliği görülür.
B) Dünyaca tanınmış bir sanatçı olmayı amaçlar.
C) Bireysellikten uzak bir tutum takınır.
D) Olayları ve durumları dikkatle inceler.
E) Tüm insanlığı kucaklamayı amaçlayan şiirler yazar.
42. Yazmak, biraz da bencilliktir. Kendini kanıtlama, kendini doyurma biçimidir. Yoksa, okunacak bunca güzel kitap varken yazmak, benim için, belki de budalalık. Buna karşın yazmaktan geri kalmadım. Kendi iç çelişkilerimi, insanlar arasındaki çelişkileri yakalayıp anlattım. Öykülerimde, içimdeki hüznü değil, ince esprileri ve ironiyi yansıtmaya çalıştım.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen sanatçının bir özelliği değildir?
A) Özeleştiri yapabilme
B) Güldürmeye yatkınlığı olma
C) Yazarlığın, bir tür kendini düşünme olduğuna inanma
D) Yapıtlarını başkalarınınkinden değersiz bulma
E) Gerçek duygularını yansıtmakta zorlanma
43. Yazar. Hamlet çevirisinin sonundaki notta, tüm Shakespeare çevirileri için ortak olabilecek düşüncelerinden söz etmiş, çeviri yapmanın okumaktan, dinlemekten, seyretmekten çok daha zor olduğunu belirtmiş. Ayrıca bunun, metnin tadına gerçek anlamda varmayı sağladığını söylemiş. Hamlet’i çevirmek için gecesini gündüzüne katarak aylarca çalıştığını belirtip şunu eklemiş: “Kim bilir ne hale getirmişimdir istemeden Hamlet’i? Yapıtları kuşa çevirmek, biraz da çevirmenliğin şanından değil midir? Ne var ki kuşa çevirdiğimiz bu yapıtlar, bizim taktığımız bücür kanatlarla da uçabiliyor ne hikmetse. Bu, soluklarının rüzgârıyla oluyor belki de.”
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Çeviri yapıtlarda, okurun, aradığı tadı bulamadı gına
B) Çeviri yaparken yazarın, yapıttaki güzellikleri gördüğüne
C) Bir yapıtı başka bir dile çevirmenin çok güç bir iş olduğuna
D) Çeviride, yapıtların kimi özelliklerinin aktarılamadığına
E) Hamlet’i çevirmenin çok zaman isteyen bir iş olduğuna
44. Bu eleştirmenimiz, tiyatro yapıtlarına ilişkin hemen bütün eleştirilerinde, yer yer bilgi vererek izleyicilerin eğitilmesine katkıda bulunmakta, onlarda bir bakış açısı geliştirmeye çalışmaktadır. Bu arada, yapıtı eleştirmekten kaçınmamakta, düşündüklerini, bir yolunu bularak mutlaka söylemektedir. Daha çok, tiyatro sanatçılarına yöneltilen bu eleştiriler, kimi zaman dolaylı olmakta, satır aralarında kalabilmektedir. Öyle de olsa, bir taşla iki kuş vurulmakta: hem sanatçıların dikkati çekilmekte hem de seyircinin oyunu algılamasına kılavuzluk edilmektedir. Bunun yanı sıra. seyircilerin tiyatrodan kaçması önlenmekte, dahası sayısının artması sağlanmaktadır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen sanatçının eleştirileriyle sağladığı yararlardan biri değildir?
A) İzleyiciye oyunu belli açılardan inceleyebilme gücü kazandırma
B) Sanatçıları, üstü kapalı eleştirilerle uyarma
C) Oyunun anlaşılmasına yardımcı olma
D) Yaptığı yorumlarla tiyatroya yeni bir yön verme
E) İzleyicinin tiyatroya ilgi duymasını sağlama
45. Ünlü yazarımızla Türk sanat yaşamı üzerine konuştuk. Bize, hayatını kalemiyle kazandığından söz etti. Yalnızca halkın kendisini anladığını, kimi aydınların kendisini hâlâ ciddiye almadığını yana yakıla anlattı. Bu arada, radyoda skeçler yayımlayacak kişilerin, kendisinden de komik diyaloglar istediğini söyledi. Bize bugün aklımda kalmayan; ama o zaman üzerimizde kötü bir etki bırakan mektubu okudu. Her satırını okurken sinirleniyor: “Adamlara bakın, beni soytarı sanıyorlar, insanda biraz anlayış olmalı!” diyerek öfkesini yansıtıyordu.
Bu parçadan söz konusu romancıyla ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A) Belli bir kesimin davranışlarından rahatsızlık duymaktadır.
B)Yalnızca insanları güldürmek amacıyla yazmayı, kendisine yakıştıramamaktadır.
C)Tiyatroyu bir tür olarak önemli bulmamaktadır.
D)Kültürlü kimi okurlar, kendisine gereken değen vermemektedir.
E)Sanatsal çalışmalarıyla geçimini sağlamaktadır.
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. C 2. E 3. A 4. D 5. B 6. A 7. E 8. D 9. B 10. B 11. C 12. E 13. D 14. A 15. C |
16. E 17. A 18. B 19. D 20. C 21. E 22. D 23. A 24. C 25. B 26. A 27. E 28. C 29. A 30. D |
31. B 32. E 33. C 34. A 35. D 36. C 37. A 38. B 39. E 40. D 41. B 42. E 43. A 44. D 45. C |
]]>
1. Bu romanında yazar, İstanbul sokaklarının artık tarihe karışmış o eski görünümlerini şiirli bir dille yeniden kuruyor. Kahramanlarına sıcak bir sevgiyle, onların insani yanlarını araştırarak yaklaşıyor. Onları derinlemesine kavramaya çalışıyor; aralarındaki farkları ortaya koyuyor. Daha doğrusu kişilerin iç dünyalarındaki düğümleri iyi yakalıyor.
Bu parçada, ”kişilerin iç dünyalarındaki düğümleri iyi yakalamak sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Günümüzde sayıları iyice azalmış insan tiplerini anlatmak
B) İnsanların gizli kalmış ayırıcı özelliklerini bulup göstermeyi başarmak
C) Kişilerin ortak özelliklerini belirlemeye çalışmak
D) Kahramanları, insanı yücelten bir tutumla oluşturmak
E) Yaratacağı tipleri sorunlu insanlar arasından seçmek
2. Bir yazının tadı, sözcükleri giydirmekte, koşturmakta, sıçratmakta ve onlara diz çöktürmekte gizlidir. Her sanatçı sözcüklere diz çöktürebilir mi? Üstesinden kolayca gelinecek bir iş değildir bu. Öncelikle, o dilin bütün girdisini çıktısını çok iyi bilmeyi gerektirir. Dilin olanak ve yeteneklerini tanımayan bir sanatçının önünde diz çökmez sözcükler.
Bu parçada, “sanatçının sözcüklere diz çöktürmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Sözdizimi bakımından özensiz cümleler arasında sıkışıp kalmamak
B) Sözcük seçimiyle, her yapıtına farklı bir boyut kazandırmak
C) Sözcükler üzerinde fazla durmadan üretken olmaya çalışmak
D) Okurun dil duyarlığını geliştiren yapıtlar ortaya koymak
E) Sözcüklerin gündelik kullanımlarıyla yetinmeyip onlara yeni ve özgün anlamlar yüklemek
3. Eleştiri alanında önemli eksikliklerimizden biri de eskiyi, içinde bulunulan dönemin koşulları içinde araştırmamak. “Doğru” diye bellediğimiz birtakım kavramların, çıkarımların kabuğunu kırmamak. Bunları yeni terimlerin bağlamı içinde incelememek.
Bu parçada, kabuğunu kırmamak’ sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Eskiden yazılmış yapıtların değerini ortaya çıkarmak için uğraşmamak
B)Doğruluğu, yanlışlığı kişiye göre değişen düşünceleri eleştirmemek
C)Doğruluğu benimsenmiş yargıları tekrar ele alıp değerlendirmemek
D)Tartışılmış konularla ilgili görüşlerini açıklamaktan kaçınmamak
E) Tabu olarak bilinen düşünceleri tartışırken belirlenmiş sınırlar içinde kalmamak
4. Şiir sanatı üstüne çok düşünmüş ve bu sanatı her şeyden üstün tutmuş biri olan Paul Valery, şiir — yazılır, demiş. Bu sözüyle, şiire özenen ve çok iyi bir ressam olan Degas’ya, şiirin malzemesinin — olduğunu anlatmak istemiş. Tıpkı resmin malzemesinin kuşlar, ağaçlar, insanlar değil, renkler ve şekiller olduğu gibi.
Bu parçada boş bırakılan yerlere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) sözcüklerle – duygu ve düşünceler değil sözcükler
B) benzetmelerle – şairin yaratıcılığıyla ilgili
C) duygularla – herkesçe anlaşılır nitelikte, açık seçik
D) olgunluk döneminde – özgün ve yoruma açık
E) uzun sürede – şairin yaşantısına değil düş gücüne bağlı
5. Düşünceye saygı göstermek gerekir; ancak bu, her düşünceyi doğru sayıp kendi düşüncemizden vazgeçme anlamına gelmemeli. Çünkü kişisel düşünceler, meyvelerin güneş altında olgunlaşması gibi, —.
Bu parça, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?
A) zorla benimsetilmeye çalışılırsa etkisini yitirir
B) uzun süren zihinsel çabalar sonunda oluşur
C) en küçük bir kuşkuya yol açarsa bireylere olan güveni azaltır
D) kişinin, içinde bulunduğu ortama göre değişiklik gösterir
E) sağlam temellere dayandığı sürece zarar görmez, yıpranmaz.
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir?
A) Üslup, insanın konuştuklarını ve yazdıklarını biçimlendiren kişisel bir öğedir.
B) Bir sanatçının üslubu, o sanatçının kendisidir.
C) Sanatçı, sözcükleri seçip yan yana getirirken onlara kendi damgasını vurur.
D) Üslup, sanatçının kişiliğini yansıtan bir aynadır.
E) Bir sanatçı, yarattığı yapıtın türüne göre üslup kullanır.
7. (I) Jules Verne’in serüven tutkusu, denizcilik, tarih, coğrafya gibi alanlardan aldığı öğelerle beslenerek yazdıklarının çekirdeğini oluşturur. (II) Sayısı iki yüze yaklaşan romanları çeşitli bilim dalları üzerine temellenmiştir. (III) Yazar bu bilim dallarına ilişkin bilgilerini, saatlerini geçirdiği kütüphanelerdeki binlerce kitaba borçludur. (IV) Hiçbir bilim dalında uzman olmadığı halde yaşadığı dönemdeki her türlü gelişmeyi ve değişmeyi yakından izler. (V) Böylece hem çağını çok iyi tanır hem de çağının getirdiği yenilikleri özümseyerek geleceğe yönelik öngörülerde bulunur.
Bu parçadaki numaralı cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B)l. ve IV. C) II. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
8. I. Çocukların her isteğine karşı çıkmak ya da bunları bütünüyle yerine getirmek, kimi sorunlar yaşanmasına yol açabilir.
II. Çocuklara, güçlerini aşmayacak sorumluluklar yükleyerek onların kendilerine güvenmelerini sağlamak gerekir.
III. Çocuklara kazandırılan davranışlar ileriki dönemlerde de varlığını korur.
IV. Yanlış yapacağı korkusuyla kendisine sürekli yardım edilen çocuklarda, çekingen, kendini kanıtlayamayan bir kişilik yapısı oluşur.
Yukarıdaki numaralı cümlelerin hangilerinde aynı düşünce farklı biçimlerde dile getirilmiştir?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
9. (I) İnsanlar çocukluk döneminde, çevrelerindeki kişilerin diliyle konuşmaya başlar, daha doğrusu konuşmayı onlardan öğrenirler. (II) Yetişkinlik döneminde konuşma sanatının inceliklerini, güzelliklerini ve olanaklarını kavramaya çalışırlar. (III) İyi bir konuşmanın, insanı başarılı kılmada önemli bir etken olduğunu anlarlar. (IV) Ayrıca bunun, insanın kişiliğini ve düşünsel düzeyini yansıtan bir araç olduğunun ayrımına varırlar. (V) Bu nedenle de sözlü anlatım gücünü yaşamları süresince geliştirmeye çalışırlar.
Bu parçadaki numaralı cümlelerin hangilerinde konuşmanın işlevinden söz edilmiştir?
A) I. ve II. B) I. ve III. C)II.ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
10. Yahya Kemal: “Şiir, düşünceyi duygu haline getirinceye kadar yoğurmaktır.” der.
Ozanın, bu sözüyle anlatmak istediği düşünceyi içeren cümle aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiirde düşüncenin payı duygudan daha fazladır.
B) Duygular, şiirle etkili bir biçimde anlatılır.
C) Şiir, düşüncenin, duyguların özsuyunda eritilmesiyle oluşur.
D) Şiir, duyguların toprağını besleyip zenginleştirir.
E) Şiirin etki gücü, içerdiği düşünceye bağlıdır.
11. Aşağıdakilerin hangisinde yargının nedeni belirtilmemiştir?
A)Ülke toprakları yanlış kullanım yüzünden yok olup gitmektedir.
B)Ülkede tarımsal üretimi geliştirmeye yönelik çalışmalar yıldan yıla azalmaktadır.
C)Tarıma yeterince önem verilmediğinden bu ülke, pamuk, sebze, meyve üretiminde dünya sıralamasında gerilerde yer almaktadır.
D) Kimi ülkelerde, tarıma dayalı üretimin bilinçli bir biçimde yapılmaması, halk sağlığı bakımından tehlike oluşturmaktadır.
E)Çevre bilincinin yeterince gelişmemiş olması, hava ve su kirliliğine yol açmaktadır.
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A)Yapılan ölçümler, hava koşullarına bağlı olarak değişgenlik gösteriyormuş.
B)Yönetmelikte yapılan değişikliklerden çoğumuzun haberi yoktu.
C)Emekli olunca, bu dernekte gönüllü olarak çalışmaya başladı.
D) Çocuğu, bu okula kaydettirmek için çok uğraşmıştı.
E)Geçmişe baktığımızda buna benzer pek çok durumla karşılaşıyoruz.
13. Bu kitap, okuyan, dinlemesini bilen (I) yorumlayıp tartışan (II) dilini severek kullanan (III) ülkesini (IV) doğayı tanıyan ve bunlarla ilgili olumlu düşünceler geliştiren (V) bireyler yetiştirmeye yönelik bir eğitim ve öğretim anlayışının ürünüdür.
Bu cümledeki numaralı yerlerin hangisine noktalama işareti konmasına gerek yoktur?
A) I. B)ll. C) III. D) IV. E)V.
14. İşte karşı karşıyasın. O da senin gibi biri (I) Yüzünde küçük küçük yara izleri (II) Bak, gülüyor. Şimdi de yemeğini yiyor (III) İşte türkü söylüyor, işte sıkılıyor (IV) Belki de dertleşecek birini arıyor (V)
Bu parçadaki numaralı yerlerin hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti konmalıdır?
A) I. B)ll. C) III. D) IV. E)V.
15. Oyunda, üç arkadaşın 1980’den bugüne kadar gelen birlikteliği, zaman zaman mizahi, zaman zaman da hüzünlü bir dil kullanılarak anlatılıyor.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) İlgeç vardır.
B) Sıfat-fiil vardır.
C) Yüklem, çatısı bakımından etkendir.
D) Zarf tümlecinde ikileme yer almıştır.
E) Belgisiz sıfat kullanılmıştır.
16. Atatürk’ün bir sözü vardı
Yediveren gül gibi açardı
Atatürk’ün bir atı vardı
Etiler’den beri yaşardı
Atatürk’ün bir resmi vardı
Buğday tarlası gibi ağardı
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Bileşik sözcük B) Çekimli fiil
C) Ad tamlaması D) Bağlaç
E) Ekeylemli yüklem
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yer yön belirteci, tamlayan olduğu için adlaşmıştır?
A) Dışarının gürültüsü hepimizi rahatsız etti.
B) Kapının önüne oturmuş, geleni geçeni izliyor.
C) Yukarıya çıkıp arkadaşımla da görüşeyim.
D) Beş yüz metre ileriden sağa döneceksiniz.
E) Çocuğun üstüne kocaman bir battaniye örtmüşler.
18. Evin bahçesine dikilecek çamların üzerine konmuş bir serçe, durmadan cik cik edip şarkısını söylüyordu. Evin tekir kedisi eşiğe uzanmış, bir yandan örselenmiş tüylerini düzeltmek için yalarken bir yandan da az ilerdeki çöplükte sallana sallana gezinen kargaya bakıyordu.
Bu parçada geçen aşağıdaki sözcüklerden hangisi, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) dikilecek B) konmuş C) durmadan
D) örselenmiş E) gezinen
19. Sözlerinden çok, adının önem kazanması, bîr eleştirmenin en büyük korkusudur.
Bu cümlenin öğeleri, aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla, doğru olarak verilmiştir?
A) Nesne – yüklem
B) Özne-yüklem
C) özne – zarf tümleci – yüklem
D) özne – zarf tümleci – nesne – yüklem
E) Nesne – özne – zarf tümleci – yüklem
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Dünyada en çok yağış alan bölge burası.
B) Ürettiklerinin çoğunu komşu ülkelere satıyorlar.
C) Bu toprakların büyük bir bölümü ormanlarla kaplı.
D) Ülkenin kuzeyinde elde edilen ürünlerin yarıdan fazlasını elma oluşturuyor.
E) Ekonomileri daha çok, yetiştirdikleri hayvancılığa dayalı.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Yol kenarındaki çöp kutuları kaldırılarak bunların yerine çiçekler dikiliyor.
B) Yeni fidanlar dikilerek kent yeşillendiriliyor.
C) Kaldırımların kırık taşları, yenileriyle değiştiriliyor.
D) İçinde oturulamayacak derecedeki binaların yıktırılması gerekiyor.
E) Eski yapılar boyanarak daha güzel bir görünüme kavuşturuluyor.
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Deneyimli bir yönetici, değerli bir bilim adamıydı.
B) Maddi durumu yetmediği İçin eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.
C) Kültürel varlıklara sahip çıkıp onları korumaya çalışan insanlardan biriydi.
D) Geleceğe umutla bakan ve zorluklar karşısında yılmayan bir gençti.
E) Ele aldığı her işi, başkalarından daha iyi, daha güzel yapmak isterdi.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Çevremizdeki kişilerle kuracağımız ilişkilerde Özenli olmalıyız.
B) Sorunların, bütün yönleriyle ele alınması iyi olur.
C) Bu alanda başarıya ulaşanların sayısı oldukça azdır.
D) Araştırmalar, eldeki bilgilerin doğru olmadığını kanıtlıyor.
E) Bu konudaki iftiralar tamamen uydurmadır.
24. Bu kararların uygulanıp uygulanmayacağının, yöneticilerin seçeceği tutuma bağlı olduğu bildirildi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A) “seçeceği tutuma” yerine “tutumuna” sözcüğü getirilerek
B) “yöneticilerin” yerine “ilgililerin” sözcüğü getirilerek
C) “bu kararların” yerine “bunların” sözcüğü getirilerek
D) “bağlı* yerine “yönelik” sözcüğü getirilerek
E) “bildirildi’ yerine “biliniyordu” sözcüğü getirilerek
25. (I) Dünya ve Türk edebiyatında yazarlara ve öteki sanatçılara ait önemli mektuplar var. (II) Yazınsal değer taşıyan bu mektuplar, o yazarların gizli dünyalarını da açar bize. (III) Bunlar, okuyana her dönemde yeni yeni tatlar verir. (IV) Sanatçıların ya da yazarların birbirlerine yazdıkları mektuplar kitaplaşınca artık onların malı olmaktan çıkar. (V) Kişisellikten kurtulur, toplumsal işlev yüklenmeye başlar. (VI) İki sanatçının özel, gizli ürünleri olma niteliğini yitirir, kitlelerin ortak malı olur. (VII) Yığınlara seslenir, iletilerini yüksek sesle dile getirir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) lll. C)IV. D)V. E) VI
26. Çalışmalarımız sonuç verdi. Neler mı oldu? Ot bitmeyen bozkırlar, ipek gibi yumuşak topraklı ovalara dönüştü. Tarlalar, an kovanları gibi uğuldamaya başladı. Toprağın derinliklerinde uyuyan sular yeryüzüne çıkarıldı. Kova kova süt veren inekler, kovan kovan bal veren anlar yetiştirildi. Sofraları, el ele verilerek üretilen yiyecekler süsledi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme sanatından yararlanma
B) Öykülemeye başvurma
C) Yinelemelere yer verme
D) Betimleme yapma
E) Tanık gösterme
27. İnsanın kendini değerlendirebilmesi çok güç; ancak, önceki yapıtlarımı gözden geçirirken zaman İçinde dilimin biraz daha geliştiğini anladım. Giderek bir üslup oluşturmaya başladığımı, dile daha fazla hâkim olabildiğimi gördüm.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)İlk yapıtlarınızla bugünküler arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?
B) Yeni öyküleri ve öykücüleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
C) Öykülerinizi oluştururken nasıl bir yol İzliyorsunuz?
D)Yaşadıklarınızla yazdıklarınız arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
E)Duygu ve düşüncelerinizi yapıtlarınıza aktarırken zorluk çekiyor musunuz?
28. İstiyorum ki yazdıklarım insanlarımızın sorunlarını, Özlemlerini anlatsın. Onların acılarını, çektiklerini başkalarına duyurabilsin. Açıkçası, yaşamı değiştirsin, güzelleştirsin. Bu amaçla insanımızdan, ülkemizden kopmamaya çalışıyorum. Ancak yine de dergilerde yer verilmiyor şiirlerime. Yayımlananlara bakıyorum, çoğu, toplum gerçeklerine kapalı; belli bir düşünceyi savunmuyor, bir sorunu dile getirmiyor.
Bu parçada şair, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Şiire özgü ilkelerin belirgin olmayışından
B) Şiirde, içerikten çok anlatımın öne çıkmasından
C) Şairlerin, ortak bir tutum izlemeyişinden
D) Yaşananları yansıtmayan şiirlerin ilgi görmesinden
E) Ozanların toplumu gereği gibi tanımayışından
29. Bu yazarımızın, anlattığı çevre ve kişiler hakkında geniş bilgisi vardır. Ama o, bunu hiçbir zaman açıkça gözler önüne sermez. Anlattıkları, buzdağının suyun üstünde kalan kısmı gibidir. Okur, zamanla buzdağının altta kalan kısmını fark eder ve yazarın asıl kimliğinin orada saklı olduğunu anlar.
Bu parçada anlatılmak istenenle aşağıdaki yargılardan hangisi arasında anlamca yakınlık vardır?
A) Her yazarın, olayları ve kişileri algılama biçimi farklıdır.
B) Kimi yazarlar, yapıtlarında kendilerini bütünüyle açığa vurmaktan kaçınır.
C) Bir yapıtı, her okur farklı biçimlerde algılayabilir.
D) Okur, beğendiği yazarların yapıtlarından her okuyuşta değişik tatlar alır.
E) Kimi yazarlar, olayların değerlendirilmesini okura bırakarak ilgi çekmeye çalışır.
30. İki yaşını dolduran küçük kızım, televizyondaki sanatsal nitelikten yoksun ürünler sunan şarkıcıyı görünce hemen tanıdı ve adını söyleyiverdi. O sırada, elimde ünlü bir yazarımızın son kitabı vardı. Onu İkinci kez okuyordum. Birden İçimin sızladığını hissettim. İki yaşında bir çocuk televizyonun etkisiyle bir şarkıcıyı tanıyordu. Ekranda o şarkıcının yerine bir şair, romancı, öykücü, ressam ya da bilim adamının görünmesine fırsat verilse, onların yaşamları anlatılsa, yapıtları dile getirilse o küçük çocuk onları da bilecek, onları da tanıyacak. Bu da ülkenin geleceği İçin ne kadar güzel olacak!
Bu sözleri söyleyen kişinin anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A)Televizyondaki çocuk programların yetersizliği
B) Edebiyatçılarımızın pek çok güzel ve eğitici yapıta bulunduğu
C) Bilim ve sanat adamlarıyla ilgili programlara televizyonda yer verilmesinin gerekliliği
D) Televizyondaki müzik programların birçok yönden çocuklara uygun olmadığı
E) Çocuklar üzerinde televizyonun gereğinden fazla etkili olduğu
31. Önemli bir edebiyat yapıtını çevirirken o yapıtın yazarıyla çok farklı bir ilişki kurmanın mutluluğunu da tadar çevirmen. Bir yazarla çeviri aracılığıyla İlişki kurmak, onun söyledikleri ve söyleme biçimleri üzerinde kafa yormayı gerektirir. Çünkü çeviride yapılması gereken, yalnızca okumakla, okunanı anlamakla sınırlı değil; asıl önemli olan, yazarın söylediklerine, söyleme biçimlerine, hangi dile çeviriyorsak o dilde varlık kazandırmaktır.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Başarılı çevirmenler, yapıtları çevirirken tarihsel ve toplumsal koşulları da düşünürler.
B)Bir çevirinin başarısı, yapıtın, çevrildiği dilde düşünce ve anlatım yönünden yeniden oluşturulmasına bağlıdır.
C) Çevirmenle çevrilen yapıtın yazarı arasında duygusal yönden benzerlik olması, çeviriyi olumlu yönde etkiler.
D)Çevirmenler, çeviriyi bitirinceye değin çok değişik duygular yaşarlar.
E)Anlatım olanakları birbirine benzeyen dillerde yapılan çeviriler daha başarılı olur.
32. Çalışmalarını romanlar üzerinde yoğunlaştırmış bir eleştirmendi. Roman konusunda üç yüzü aşkın eleştirisi vardı. Eleştirinin, edebiyat tarihini kurma ve oluşturma gibi önemli bir İşlevi olduğuna İnanırdı. Bunun İçin de yayımlanmış romanların hemen hemen tümünü okuyup incelemekten kaçınmazdı. Ele aldığı yapıtları çok yönlü bir değerlendirmeden geçirirdi. Bu tutumuyla romancıların yaratıcılığını besler, onlara yol gösterirdi.
Bu parçada sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Yapıtları, değişik boyutlarıyla ele alıp yargıladığı
B) Farklı eleştiri yöntemleri kullandığı
C) Çağdaş eleştiri kuramlarından yararlandığı
D) Düşüncelerini terimsel bir söylemle yansıttığı
E) Anlatımındaki pürüzlerin, çok ürün vermesinden kaynaklandığı
33. Bizde eleştiri alanında bir acelecilik var. Diyelim ki bir eleştirmen, Türk edebiyatında yeni çıkmış bir kitapla İlgili eleştiri yazacak. Bunu yaparken bırakın o yazar hakkında eskiden çıkmış yazıları derleyip toplamayı, en son çıkan yazılan bile gözden geçirmiyor. Oysa bir kitap için eleştiri yazılacaksa daha önce yazılmış eleştirilerin incelenmesi, el altında bulundurulması ve yeri geldiğinde bunlara gönderme yapılması bile gerekir.
Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar, aşağıdakilerden hangisini söylerse kendi tutum ve düşüncesiyle çelişmiş olur?
A)Bu yapıta yönelik eleştiriler arasında özgün düşünceler içerenine rastlamadım.
B)Eleştirmenlerin bu yapıt karşısındaki tutumlarını haksız ve son derece öznel buldum
C)Bu yapıt üzerine yazılan son eleştirilerde, farklı değerlendirme ölçütlerinin kullanıldığını gördüm.
D)Bu kitaba yönelik eleştirimi onun, üzerimde bıraktığı izlenime göre oluşturdum.
E)Bu kitapla ilgili görüşlerin, yazarın kişiliğine değil, kitaba yönelik olmasını isterdim.,
34. Kimi yazarlar, kendi yaratma yöntemlerini açıklarken, gerçeğe her yönüyle bağlı kaklıklarını, gerçeği eksiksizce yansıtmayı yazarlığın temel ilkesi saydıklarını söylerler. Düşsellikten kaçındıklarını, söz arasında özellikle belirtmeye özen gösterirler. Yazdıklarıma yaşananlar arasındaki ilişkiyi vurgulamaya çabalarlar. Dahası, bir romancıdan, öykücüden çok, bir tarihçi, toplumbilimci, ruhbilimci gibi davrandıklarını söyleyenler bile vardır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada belirtilen görüşle uyumludur?
A)Bir sanat yapıtında yansıtılan gerçek, gerçeğin kendisi değil, törpülenmiş, cilalanmış bir görünümüdür.
B)Bir yapıtta yansıtılan gerçekleri yaşamla özdeşleştirmeye çalışmak, doğru bir tutum değildir.
C)Yaşamdan alınan öğeler, yazarın yüreğinde ve kafasında yemden biçimlendirilmezse yazınsal bir yapıta dönüşemez.
D)Düş gücüyle oluşturulmamış bir yapıt, gerçek anlamda yazınsal bir yapıt sayılamaz.
E)Yapıtlarını içerik yönünden yaşama sıkı sıkıya bağlı olması gerekir.
35. Yazma İşinde İnsanın başarıya ulaşması için verilecek reçetelerin, tek başına hiçbir yarar sağlamayacağını düşünen bir yazar şöyle diyor: “Yüzde doksan dokuz yetenek, yüzde doksan dokuz disiplin, yüzde doksan dokuz çalışma…” Yaptığı ile hiçbir zaman yetinmemeli yazar. Yaptığı ne kadar iyi olursa olsun gene de yapabileceğinden iyi değildir. Sanatçılar, çağdaşlarından ya da öncekilerden daha iyi olmakla yetinmemeli. Kısacası bütün sorun
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) özgün bir yapıt ortaya koyabilmekte
B) başka sanatçıların yaptıklarını İzleyebilmekte
C) insanın kendisini yenileyip aşmasında
D) daha önce ele aldığı konulara değinmemekte
E) değişik türlere yönelmekte
36. Klasik öyküyü çok seviyordum. Bu biçimi, özellikle ilk kitabım için, bilinçli olarak seçtim. Bu tür kitapları ilk okuyuşumda, beğendiğim cümlelerin altını çizer, sonra onları bir deftere yazar ve tekrar tekrar okurdum; bundan da çok zevk alırdım. Sonra bir gün Knut Hamsun’un Açlık adlı yapıtını okudum. Altı çizilecek tek bir satır bile bulamadım. Oysa kitabı çok beğenmiştim; beğenmek de ne kelime, çarpmıştı kitap beni. “Nerede bunun altı çizilecek satırları?” diye düşündüm. Aynı şeyi, sevdiğim öteki yazarların yapıtlarında da gördüm. —. Şimdi niyetim, altı çizilecek tek satırı bile olmayan bir kitap yazmak.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)Demek ki ben, kimsenin başaramadığını başarmıştım
B)Artık, okurken kitabın sonuna kadar dikkatimi canlı tutamıyordum
C)Sanatta ulaşmak istediğim özgünlüğü yakaladığımı o zaman fark ettim
D)Sonunda, özlü sözlerden çok, yalın anlatıma değer verilmesi gerektiğini anladım
E)Söylenenlerin tersine, çağa ayak uyduramamıştım.
37. Gözlemlerden, yaşantılardan yola çıkıp çok başarılı olmuş sanatçılar vardın ama aynı yöntemle yazmasına karşın başarılı olamamış, hiçbir İz bırakmamış sanatçılar da çoktur. Örneğin Balzac, hiç evlenmemiş, babalık zevkini tatmamış; ama dünyanın en canlı babası Goriot Baba’yı yaratmıştır. Öte yandan bütün yapıtlarını okuduğum Panait Istrati, yaşantısından, gözlemlerinden yola çıktığı halde çoktan eskimiştir. Bu örneklerden çıkarılacak sonuç, —.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) edebiyatçının anlattıklarını yaşamış olmasının değil, okura yaşatmasının önemli olduğudur
B)başarılı romanlar yazabilmenin ilk koşulu, yazarın, anlattıklarına tanık olmasıdır
C)her romanın, konusuna özgü bir yazma yöntemi gerektirdiğidir
D)romandaki başarının sanatçının kişilik yapısına bağlı olduğudur
E)kimi romanlardaki başarısızlığın birçok nedene bağlanabileceğidir
38. Okumaya nereden başlasam? Hangi türden kitaplar okusam? Böyle sorulan yanıtlamada zorlanmışımdır hep. Bilirim ki söyleyeceklerimin yönlendirici bir işlevi olmayacaktır. Çünkü her kitabın etkisi, okurun okurluk yaşantısına, birikimine göre değişiklik gösterir. Birinin yüreğinde titreşimler yaratan bir kitap, bir başkasının ruhunu karartır; esnetir, ağırlığı altında ezer onu. Birine çarpıcı, renkli yaşantılar sunan bir kitap, ötekine bayağı, sıradan gelebilir. —.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Görüldüğü gibi okuma çok yönlü bir etkinliktir
B) Sözün kısası bir kitabın herkes üzerinde aynı etkiyi bıraktığı söylenemez
C) Ne var ki iyi bir okur. hangi amaçla okuduğunun bilincindedir
D)Bu nedenle okuma, okurun kimi bilgi ve becerilerle donanmış olmasını gerektirir
E) Aslında okurun, okuduklarını bir zihinsel süzgeçten geçirmesi gerekir
39. —. Ozanlar da yazarlar da yaşantı işçisidir bir bakıma. Gerçek yaşamdan, nesnel dünyadan kazandıkları yaşantıyı yeniden üretirler. Bu yeniden üretme ya da yaratma süreci içinde estetik bir tat katarlar ona; coşku ve düşünceyle beslenen bir özle yoğururlar onu. Yoğurdukları özü, okura ulaştıracak uygun yollar, uygun biçimler ararlar. Şiir, öykü, roman, oyun gibi türlere özgü yasaların içinde yeni konumlar kazandırırlar yaşantıya.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)Yazınsal yaratının gücü, okurda düşünsel bir değişme yaratmasına bağlıdır
B)Okur, romanda, şiirde ya da öyküde karşılaştığı yaşamı, düş dünyasında değiştirerek geliştirir
C)Kimi sanatçılara göre yazınsal yapıtlar, okurun yaşamı algılama gücünü artırmalıdır
D)Gerçekte türü ne olursa olsun, her yazınsal yaratının malzemesi yaşantıdır
E) Şiirler, romanlar, öyküler okurun yüreğinde yeni
duygular uyandırmayı amaçlar
40. Mitler doğa güçlerini ve doğaüstü yaratıkları anlatan hayal ürünü öykülerdir. Bunların simgesel ve kutsal bir yanı vardır. Yüzyıllar boyunca bu öyküler birbirlerinden beslenerek zenginleşmiştir. Bunların kimisi kulaktan kulağa yayılırken kimisi de yazmayı iş edinmiş kişilerce yazıya geçirilmiştir. Bugün elimizde hemen her mitolojik öykünün, yazıya geçirenin anlayışına göre değişen anlatımları bulunuyor.
Bu parçada, mitlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Kahramanlarının alışılmışın dışında özellikler taşıdığına
B) Anlatılanların dinsel bir içeriği olduğuna
C) Çok uzun bir geçmişi bulunduğuna
D) Aynı öykünün değişik biçimlerde anlatıldığına
E) Kimilerinin gerçekleri yansıttığına
41. Yazınsal yaratılara tutku düzeyine varan bir ilgisi vardı. Bunları, kılı kırk yaran bir okur titizliğiyle inceleyip yargılar, dil ve anlatımını onlarla beslerdi. Nitekim, anlatımındaki çok yönlülük ve somutlama gücü de büyük ölçüde bundan gelirdi. Buna birde olayları, durumları ve insanları algılama biçimindeki derinlik ve gerçekliği eklersek, yapıtlarındaki olağanüstü etki gücünün nereden kaynaklandığını anlamış oluruz.
Bu parçada tanıtılan yazarla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
A) Kendini geliştiren bir insandır.
B) Okuduklarını eleştirel bir yaklaşımla değerlendirir.
C) Duygusallığa ağırlık verir.
D) Çevresindekileri değişik boyutlarıyla inceler.
E) Etkili bir anlatımı vardır.
42. Daha ilk yapıtlarında başkalarının izine basmadan yürümeyi deneyen yazarlar, ozanlar vardır. Bunlar, yazınsal yaratıları ayırmaya, belirlemeye ve değerlendirmeye yönelik geleneksel ölçütlerin, kuralların kılavuzluğunu pek umursamaz, onlara sıkı sıkıya bağlı kalmazlar. Türler arasında öyle aşılması güç duvarlar ya da sınırlar yoktur onlar için. Yazarken bir türe özgü nitelikleri bir başka türe taşımaktan kaçınmazlar.
Bu parçada, sözü edilen sanatçılarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yapıtlarının İçerik yönünden zengin olduğuna
B) Başkalarından etkilenmediklerine
C) Yapıtlarında değişik türlere özgü niteliklere yer verdiklerine
D) Yazıların, belirli türlere göre ayrılmasını önemsemediklerine
E) Önceden konmuş kurallara bağlı kalmadıklarına
43. Güzellik de çirkinlik de insanoğlunun duygularına seslenir. Ancak bu İki kavramın algılanışı kişiden kişiye değişir. Güzelliği görebilmek çaba gerektirdiği halde çirkinlik böyle değildir. O kolayca kendini gösterir. Örneğin bembeyaz bir kâğıdın üstüne bir damla mürekkep damlarsa bu çirkinliği kolayca herkes görebilir; ama önemli olan çirkinliği görmek değil, onun oluşmasını önlemek İçin çaba göstermektir. Yoksa her gün, bu kâğıdın üstünde leke var, diye yakınmak kimseye bir yarar sağlamaz.
Bu parçadan, güzellik ve çirkinlikle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Öznel ölçütlerle algılandığı
B) Eğitimli kişilerce ayırt edilebildiği
C) Aralarında farklar olduğu
D) İnsana birtakım görevler yüklediği
E) Yaşamda karsı karşıya gelinebileceği
44. Çok yazmayı, öne çıkmayı, böbürlenmeyi sevmiyor. Gürültüden uzak, ağır ağır, kozasında sessizce örüyor şiirini. Kendini önemsemiyor; kasılma yok. Ne okuyucunun ne de önemli kişilerin dikkatini çekme çabasında. Az ürün veriyor; ama şiirin hasını üretiyor. Şiirde işçiliğe, sabra önem veriyor. Bugüne değin tek kitapta kalmasının nedeni de bu. Adı duyulmamış, sessiz bir ozan; ama şiirleri usta İşi.
Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı aşağıdakilerin hangisiyle nitelendirilemez?
A) Gösterişten hoşlanmayan
B) Geri planda kalmayı seven
C) Kendini üstün görmeyen
D) Amacı yalnızca iyi yapıt üretmek olan
E) Tanınacak kadar başarılı olamayan
45. Onu, sorumluluğunu bilen bir yazar olduğu için seviyorum. Kusuru yok mu? Hem de pek çok. Kendini coşkulu betimlemelere kaptırarak Türkçe cümleleri sarsıyor; özne, tümleç, yüklem bağlantılarını yitiriyor. Türkçeyi sevdiği ve benimsediği halde bu tür yanlışları hep yapıyor. Ayrıca öykülerini dinlendirip bir kez daha okumuyor. Bütün bunlara karşın öykülerinde insancıl gerçeğin önemli bir yen ve ağırlığı var. Bu durum okurların, öykü kişileriyle kolayca ilişki kurmalarına, dahası onlarla aynı düşünceleri paylaşmalarına yardımcı oluyor. Kısaca yazarın kişileriyle okurları birbirleriyle çelişmiyor; hatta özlemlerini yansıttığından, okurların hoşuna bile gidebiliyor o kişiler.
Böyle anlatılan bir sanatçıdan aşağıdakilerin hangisi beklenmez?
A) Okurun, öykü kişileriyle özdeşleşmesini sağlaması
B) Neyi, niçin yaptığının bilincinde olması
C) Yazdıklarının İlk biçimiyle yetinmesi
D) Kolay okunan ama kalıcı olmayan yapıtlar vermesi
E) İnsanlara özgü durumları İşlemesi
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1 B 2 E 3 C 4 A 5 B 6 E 7 A 8 D 9 D 10. C 11. B 12. A 13. E 14 B 15. C |
16. D 17. A 18. C 19. B 20. E 21. D 22. B 23. E 24. A 25. C 26. E 27. A 28. D 29. B 30. C
|
31. B 32. A 33. D 34. E 35. C 36. D 37. A 38. B 39. D 40. E 41. C 42. A 43. B 44. E
|
]]>
1. Ardahan Kalesi’nin yanı başındaki bu eski mahalle, kentin tarihsel çekirdeğini oluşturuyor.
Bu cümledeki “kentin tarihsel çekirdeğini oluşturmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Güzelliğiyle herkesi etkilemek
B) Örnek bir mimarlık ürünü olmak
C) Yeniliğinden hiçbir şey yitirmemek
D) Çok amaçlı bir nitelik taşımak
E) Geçmişe kaynaklık etmek
2. Bu ozanımız, çevresini kuşatan varlıkların ayırıcı ve belirleyici özelliklerini inceden inceye algılıyor; bir bakıma şiirini, yüreğinden çok, gözleriyle yazıyor.
Bu cümledeki “şiirini, yüreğinden çok, gözleriyle yazmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Görsel öğeleri ön plana çıkarmak
B) Belli bir iletiye yer vermekten kaçınmak
C) Belirli temaları kullanmak
D) Soyutlamalara başvurmak
E) Yaşananlardan yola çıkmak
3. Bir yazınsal yaratının değeri, ne anlattığından çok, nasıl anlattığıyla ölçülür; bu da dilin anlatım olanaklarını ustaca kullanmaya, el değmemiş bölgelerinden
yeni tatlar devşirmeye bağlıdır.
Bu cümledeki “dilin el değmemiş bölgelerinden yeni tatlar devşirmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okuru şaşırtan, çarpıcı ürünler ortaya koymak
B) Artık unutulmuş olan özellikleri canlandırmak
C) Daha önce denenmemiş anlatım biçimleri oluşturmak
D) Belirli bir kesimin beğenisine seslenmek
E) Yerleşik sözcükleri kullanmaktan kaçınmak
4. Aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı, bir “gerekçe” içermektedir?
A) – Resim çalışmalarınızda en çok hangi malzemeyi kullanırsınız?
– Tümüyle yerli malı olanı seçip kullanırım.
B) – Ayrıntıya önem verir misiniz?
– Evet, güzelliğe ulaşmak için ayrıntıları önemsiyorum.
C) – Resim yaparken nasıl bir yol izlersiniz?
– Önce dikkatimi ele alacağım konu üzerinde yoğunlaştırırım, onunla yaşamaya başlarım; sonra çalışmaya koyulurum.
D) – Türk resim sanatının günümüzdeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Resim sanatçılarımızı, erişmeleri amaçlanan yerin de ötesinde görüyorum.
E) – Resme yeni başlayanlara neler öneriyorsunuz?
– İlgilendikleri konuda eğitim görmelerini, sonra da öğrendiklerini uygulamaya çalışmalarını öneriyorum.
5. (I) Kırk beş yıl boyunca birçok dergide, gazetede çeşitli kitaplarla ilgili değerlendirme yazıları yazdım. (II) Kendimi bir kitap eleştirmeni olarak görseydim, üstünde durup düşünülmüş, tutarlı ve kalıplaşmış bir yaklaşımla, belirgin bir yöntemle yönelirdim kitaplara. (III) Ama böyle bir arayışa girmedim. (IV) Yazarlıkla ilgili her alanda olduğu gibi eleştiri alanında da kendi ölçütlerime bağlı kaldım. (V) Yazarlığımın temelinde hep bağımsızlık, kural tanımazlık, özgürlük yatıyor. (VI) Yıllar sonra dönüp arkama baktığımda bunu açık açık görüyorum.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde sanatçı, yazma işinde seçtiği yolu en kapsamlı biçimde belirtmiştir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir?
A) Aynı kavram alanıyla ilgili söz değerlerinin oluşturduğu sözcük salkımları, Türkçemizin zenginliğini göstermektedir.
B) Anlamca ilişkili söz değerlerini içeren sözcük grupları oluşturmaya yönelik çalışmalara, ders kitaplarında gereğince yer verilmemektedir.
C) Öğrencilere, Türkçe düşünme alışkanlığı kazandırmak için, işlenen parçalarda geçen ve aralarında anlamsal bağıntılar olan sözcük kümeleri buldurulmalıdır.
D) Sözcükler arasında bağlantı kurma, karşıtlık ya da benzerlikleri ortaya çıkarma, Türkçe öğretimindeki temel etkinliklerden biri olmalıdır.
E) Türkçe ve yazın derslerinde sözcük çalışmaları, çeşitli sözcüklerin temel ve yan anlamlarını içerecek biçimde yapılmalıdır.
7. (I) Bu yayınevi bir süredir kendi olanakları içinde, sessiz sedasız, değerli ürünler ortaya koyuyor. (II) Kırkı aşkın kitap çıkaran bu yayınevinin dikkati çeken bir özelliği çok iyi kitaplar seçmesi. (III) Bunlar kimsenin aklına gelmeyen, titizlikle araştırılıp bulunmuş kitaplar. (IV) Ayrıca bu yayınevi, kitapların basımına
özen gösteriyor; çevirilerin düzgün ve doğru olmasına dikkat ediyor. (V) Her kitabın sonuna, yazar ve yapıt adlarını gösteren bir dizin ve kaynakça ekliyor.
(VI) Bu özelliklerin hepsi nitelikli bir baskı ile buluştuğunda ortaya iyi kitaplar çıkıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde kişisel düşüncelere yer verilmemiştir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “eleştiri” söz konusu değildir?
A) Kitap okunduğunda, yazarının, ne yazacağını uzun uzadıya ölçüp biçen, bunları bir tartımdan geçiren, düzene koyan sanatçılardan olmadığı anlaşılıyor.
B) Gençlik yıllarında çeşitli dergi ve gazetelerde yazdığı yazıları derleyip bunları yazılış tarihlerine göre sıralayarak kitap haline getiriyor.
C) Konusunu günlük yaşamdan almasına karşın, kullandığı dil ve anlatımındaki pürüzler yüzünden, söyledikleri gereği gibi anlaşılmıyor.
D)Yüzeysel bilgilere dayanarak yaptığı ruhbilimsel çözümlemeler, yapıtın dokusu içinde belirli bir işlev taşımıyor.
E) Çizmeye çalıştığı tarihsel ortamı ayrıntılarıyla yansıtamayışı, yapıtının inandırıcılığını büyük ölçüde azaltıyor.
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde üslupla ilgili bir özelliğe değinilmemiştir?
A) Sağlam bir roman tekniğinin yanı sıra canlı, en az sözcükle çok şey anlatmayı amaçlayan, yoğun bir anlatımı vardı.
B) Şiirlerindeki, okurun değişik duygularını etkileyen imgeleri, sıradan sözcüklere yeni anlamlar yükleyerek oluştururdu.
C) Yapıtlarındaki karakterler, halk arasından seçilmiş, zengin bir duygu dünyası olmayan, tek boyutlu kişilerdi.
D) Şiirlerini oluştururken sözcükleri, ses, anlam ve çağrışım yönünden sıkı bir değerlendirmeden geçirerek kullanırdı.
E) Betimlemelerinde gözlem gücü ağır basar, özentili ve coşkulu bir söyleyişten özellikle kaçınırdı.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde geçen bağ-fiil, ötekilerden farklı bir sorunun yanıtıdır?
A) Düşüncelerini hiç çekinmeden söylerdi.
B) Soruları bütün yönleriyle düşünerek yanıtlıyordu.
C) Sınavdan hemen sonra güle oynaya evine gitti.
D) İşi zamanında bitirmek için ölesiye çabalıyordu.
E) Bence o, buraya geleli çok değişti.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir sözcük, ilgi adılından (ilgi zamirinden) sonra yaklaşma durumu eki almıştır?
A) Masadakilerden yalnızca birini al.
B) Bugünkünü ötekilerden daha çok beğendim.
C) Benimkinin sayfalarında renkli resimler var.
D) Bu da her yönüyle seninkine benziyor.
E) Bizimkinde hiçbir eksiklik yok.
12. Deniz arkeologlarının Sinop kıyılarında bulduğu batıkkent (I) yörenin binlerce yıllık bir yerleşim yeri olduğunu (II) değişik yönleriyle (III) inandırıcı bir biçimde (IV) kanıtlıyor (V).
Yukarıdaki cümlede, hangi numaralar arasında kalan öğe cümlenin nesnesidir?
A) I. ile II. B) I. ile III. C) II. ile V.
D) III. ile IV. E) IV. ile V.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?
A) Anılardan ve kişisel izlenimlerden yola çıkarak oluşturduğu öyküler / oldukça / beğenilmişti.
B) İnsan ilişkilerindeki çelişkileri iyi gözlemlemiş ve doğru yansıtmış olması / oyunların içeriksel düzeyini / yükseltiyor.
C) Bugün kimi genç romancılarımız / yapıtlarını / yazmaya başlamadan önce / seslenecekleri okur kitlesinin / düzeyini / düşünüyorlar.
D) Bu dergide / kültürel çalışmalara öncelik verileceği / belirtildi.
E) Bu yazar / roman üzerine söylediklerini / kendi yapıtlarında / uyguladı.
14. Dünyanın en tanınmış orkestralarından biri olan bu grup, 18. yüzyıl bestecilerinin yapıtlarını yorumluyor; ayrıca, unutulmuş veya az tanınan bestecilerin yapıtlarını buluyor ve seslendiriyor.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) İşaret sıfatı vardır.
B) Sıfat-fiiller kullanılmıştır.
C) Zarf tümleci yoktur.
D) Türemiş sözcükler kullanılmıştır.
E) Yüklemler bileşik zamanlıdır.
15. Renk renk çiçeklerle kaplı yaylaları ve ahşap evlerden oluşan dağ köyleriyle Yalnızçam, büyük şehirden kaçmak isteyenler için bulunmaz bir yer.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Birden çok sıfat tamlaması vardır.
B) Bağlaç vardır.
C) Birleşik ad kullanılmıştır.
D) Basit yapılı bir fiil cümlesidir.
E) İlgeç tümleçleri vardır.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Baş başa vermiş, çocukların sorunlarından söz ediyorlardı.
B) İnsanımızın belirleyici özelliklerinden biri de konuk severliğidir.
C) Romandaki kişilerin, tipik İç Anadolu insanının özelliklerini taşıdığını söyledi.
D) Doğu felsefesiyle ilgili hemen her kitabı okurdu.
E) Televizyondaki kültür ve sanat programlarını sürekli izlerdi.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Bize hep: “İyi bir kitap okuru olmakla övününüz.” derdi.
B) “Bugünlerde işlerimiz iyi.” diyerek ellerini ovuşturdu.
C) “O zamanlar buğdaylarımız bu değirmende övütülürdü.” diye söze başladı.
D) Öğrencilerine her zaman dürüst olmayı öğütlerdi.
E) Doktor, anneme: “Günde üç öğün yemek yiyin.” dedi.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, ayraçla gösterilen yere iki nokta (:) konulmalıdır?
A) Öyle bir olay ki ( ) eksiklerimizi, yetersizliklerimizi açıkça gösteriyor.
B) İletişimde ölçüsüzlük dediğimiz şey ( ) sanat haberlerinde olduğu gibi spor haberlerinde de kendini göstermiştir.
C)Yöneticilere düşen görevlerden biri de ( ) öğrenciler arasındaki üstün yetenekli gençleri bulup yönlendirmektir.
D)Son günlerde yaşananlar, yöneticilerimize çok şey öğretmiştir ( )Bunlardan biri gerçekleşmemiş beklentilerimizin üzüntüsüdür.
E) Bu tartışma onun şu iki yönünü açığa çıkarmıştır ( ) Eleştirilere karşı hoşgörüsüz olma ve duygularını denetleyememe.
19. Assos’u Assos yapan o muhteşem gün batımı ( ) En güzel ( ) iskeleden ya da Athena Tapınağı’ndan görülebilen bu değişim ( ) izleyenleri derin düşüncelere yöneltiyor ( ) Antik çağın en büyük düşünürlerinden Aristoteles ( ) ilk felsefe okulunu boşuna burada kurmamış demek ki!
Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (.) (;) (,) (.) (:) B) (…) (;) (:) (,) (;)
C) (…) (,) (,) (.) (,) D) (.) (,) (;) (…) (,)
E) (.) (,) (:) (;) (.)
20. Tarihte bu uluslar, öteki ulusların arasına kaynaşmışlardır.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A) “Tarihte” yerine “Tarih boyunca” sözü getirilmeli
B) “uluslar” yerine “devletler” sözcüğü getirilmeli
C) “bu” sözcüğü atılmalı
D) “ulusların arasına” yerine “uluslarla” sözcüğü getirilmeli
E) “öteki” sözcüğü atılmalı
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Yapıtlarındaki kişilerin, kendi aralarında didişmeleri, eğlenceleri, oynanan oyunlarıyla kasaba yaşamı hakkında ipuçları veriyorlardı.
B) Güldürü öğelerine bolca yer verdiği ilk dönem romanlarıyla geniş bir okur kitlesine ulaşmıştı.
C) Güç koşullar altında yaşayan insanların sorunlarını toplumsal açıdan ele almış, dönemin ahlak anlayışını yansıtmıştı.
D) Bu dergiyi okumaya başladıktan sonra edebiyata ve tarihe duyduğu ilgi artmıştı.
E) Türkçenin inceliklerinden yararlanarak yaptığı çevirilerle dilimize elliye yakın yapıt kazandırmıştı.
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu çarşının en eski, en tanınmış esnafı benim.
B) Bu kitabında yazar, başkalarından duyduklarını değil, yalnızca gördüklerini anlatıyor.
C) Yetersiz kalan ilgi yoksunluğundan bu sanat unutulmuş.
D) Bu aileden birçok çalışkan ve başarılı insan çıkmış.
E) Bu kitabı okursan, bilmediklerini öğrenir, unuttuklarını anımsarsın.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Zarftan bir mektup, bir de fotoğraf çıktı.
B) Ondan böyle bir yalanlama olayı beklemiyordum.
C) Kendimi bildim bileli bu mahallede, bu evde oturuyoruz.
D)Toplantımıza katılarak bizlere destek olan dostlarımıza yürekten teşekkür ederiz.
E) Evimize taşındık, yavaş yavaş yerleşmeye çalışıyoruz.
24. Çok çalıştığımız için başarı grafiğimiz ister istemez yükseliyor.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Yüklemin şimdiki zamanlı olmasından
B) Yanlış ilgeç kullanılmasından
C) Ad tamlamasının yanlış kurulmasından
D) Gereksiz zarf tümleci kullanılmasından
E) Yüklemin üçüncü tekil kişili olmasından
25. Yaklaşık otuz beş yıl öncesine kadar kimsenin ondan haberi yoktu. Kayıp bir kent değildi. Unutulmuştu yalnızca. Sırtını yasladığı dağın dik yamaçlarında, toprak altında bulunan bu kentten, Avrupalı gezginler bir iki satır da olsa söz etmişlerdi. 19. yüzyılda yapılan bilimsel bir yüzey araştırmasında da kimliği belirlenmişti. Ama bu silik izlerin peşine pek kimse düşmedi. Uzun aralıklarla gerçekleştirilen bir iki ziyaret, gözlem… Sonrası derin bir sessizlik… Ta ki 1970 yılında yeniden keşfedilene dek.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Öykülemeye B) Kişileştirmeye
C) Eksiltili cümlelere D) Nesnel verilere
E) Abartmaya
26. Yüzümü usulca göğe yasladım. Gözlerimde kanat çırpıyor martılar. Bulut bulut parçalanmış gökyüzünü seyrediyorum. Bulutlar mı üstümüze koşuyor, yoksa ben mi bulutların altındayım, bir türlü kestiremiyorum. Saklambaç oynarcasına bir görünüp bir kaybolan güneş de alıp götürüyor beni düş dünyamın derinliklerine.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Sözcükleri gerçek anlamlarının dışında kullanma
B) Karşılaştırmalar yapma
C) Benzetmeye başvurma
D) Betimleyici öğelerden yararlanma
E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma
27. Dil, insanların düşündüklerini, duyduklarını bildirmek için kullandıkları, sözcükler ve işaretlerden oluşan bir anlaşma aracıdır. Ancak, herhangi bir araç değildir. Bir ulusun kimliğini belirleyen, duygu ve düşünce dünyasını besleyen en önemli etkendir. Aynı zamanda ulusal kimliği yansıtan bir ayna gibidir. Bu ayna kirlenirse toplumsal varlığımız da kirlenir. İşte bu gerçeklerden yola çıkarak bütün ülkede anadili bilincini ve duyarlığını besleyip geliştirme çabası içinde olmalıyız. Çünkü bir dili yozlaşmaktan, bozulmaktan kurtaracak güç, yasalar ve yasaklamalar değil; o dili konuşan toplumun dil bilinci ve duyarlığıdır.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Örneklerden yararlanılmıştır.
B) Dilin önemi ve işlevi vurgulanmıştır.
C) Okuyanı yönlendiren bir hava taşımaktadır.
D) Tanımlamaya yer verilmiştir.
E) Yargılardan biri benzetmeyle somutlaştırılmıştır.
28. Hiçbir oyuncu, tıpatıp birbirine benzemez. Her oyuncunun sinemaya, ekrana kattığı başka bir şey vardır. Konuşması, bakışı, hareketleri ayrı özellikler taşır. Bu yönden, ben sadece şanslı olduğumu düşünüyorum.
Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir?
A) Sizi başarılı kılan etkenler nelerdir?
B) Kendinizi geliştirme ve yenileme yönünden hangi yollara başvuruyorsunuz?
C) Bugünkü konumunuza gelinceye değin ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
D) Bu role seçilmenizin nedeni başkalarından farklı oluşunuz mu?
E) Sizce kişiyi yaratıcı kılan koşullar nelerdir?
29. En güzel konuları berbat eden ressamlar olduğu gibi en sıradan konulardan şaheser yaratan ressamlar da vardır. Cézanne gibi, iki elmayı masaya koyar, resmini yaptıktan sonra kübizmin temelini atmış olursunuz. Onun için Rafael: “İyi çizilmiş bir limon resmi, kötü çizilmiş bir kadın resminden her zaman güzeldir.” der. Ben, konularıma bu açıdan bakarım. Bir resmin değeri, ne konusuyla ne de yansıttığı gerçeklerle ölçülemez.
Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir?
A) Resimlerinizin konularını nasıl seçiyorsunuz?
B)Bir resmin boyutuyla değeri arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?
C) Resim sanatında hangi yollarla ün kazanılabilir?
D) Resim sanatındaki akımlar üzerine düşünceleriniz nelerdir?
E) Size göre, resimde konunun önemi nedir?
30. Dilleri, zengin, yoksul, eksikli, yetkin gibi sözcüklerle nitelendirmek bilimsel gerçeklerle bağdaşmaz. Her dil, olayları, durumları, varlıkları, evreni, kendince
adlandırıp yansıtır. Bir başka deyişle, o dili kullanan toplumun yaşama biçimiyle ilgilidir bu. Örneğin, Türkçede dört ayrı sözcükle anlatılan “baldız, elti, görümce,
yenge” için, İngilizcede yalnızca “sister-in-law”, Almancada ise “Schwägerin” karşılıkları vardır. Bunun gibi Türkçede “kayınbirader, enişte, bacanak” ilişkisi, İngilizcede “brother-in-law”, Almancada ise “Schwager” sözcüğüyle belirtilir. —-.
Bu parça düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülebilir?
A) Böyle olduğu için, Türkçe işlenmiş, gelişmiş kültür dili sayılan bu dillerden daha zengindir diyebiliriz
B) Bu durumda Türkçenin insanoğlunun acılarını, tutkularını, düşlerini doğadaki varlıklardan yararlanarak anlatan, olanakları geniş bir dil olduğu görülür
C) Bu bize, olsa olsa Türk toplumunda aile ve akrabalık ilişkilerinin ayrıntılı olarak yer aldığını, bunun da söz varlığımıza yansıdığını gösterir
D) Oysa Türkçede bir nesne ya da varlığı anlatabilmek için doğadaki bir başka nesne ya da varlıktan yararlanma söz konusudur
E) Daha doğrusu, “İstenirse Türkçeyle anlatılamayacak hiçbir kavram yoktur.” düşüncesini yaygınlaştırmak gerekir
31. Bilmiyorum eski dergileri gözden geçiriyor musun? Bunların kimilerinde, okurlara özel bir sayfa ayrılırdı. Bu sayfada, dergiye gelen mektuplardan parçalar yer alırdı. Bunların büyük bölümünde, şimdi senin yönelttiğin türden sorular ve yakındığına benzer sorunlar dile getirilirdi. —-. Dün de böyleydi, yarın da böyle olacak belki.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Sana önerim, kendi sorunlarını kendin çözmendir
B) Dergilerin yanlış bir tutumudur bu
C)Şiir yazmayı sürdürürsen, zamanla bu türden sorulara cevaplar bulabilirsin
D) Diyeceğim o ki gerçekte yeni bir durum değil bu
E) Bence her durum, ötekinden farklı özellikler taşır
32. Anlatımı güzelleştiren ya da çirkinleştiren etkenler çok yönlüdür. Dil konusunda çalışma yapanlar ayrı ayrı adlar altında ele alırlar bu etkenleri. —-. Doğrudur da. Çünkü duygu, düşünce, olay ve olguları sözcüklere dökmedir anlatım. Anlatımın gücü, sözcüklerin kullanımında, onların birbirleriyle oluşturduğu bağıntılardadır.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Bununla birlikte, yazınsal söylemle bilgilendirme amaçlı söylemin farklı olduğunu bilirler
B) Dilin sunduğu olanaklardan yararlanarak değişik cümle türlerine başvururlar
C) Ne var ki bunlardan her birinin eninde sonunda gelip sözcüklerin seçimine ve kullanımına dayandığını vurgularlar
D) Sözgelimi, görüntüler yaratacak, daha doğrusu düşünsel resimler oluşturacak sözcükler seçerler
E) Sözcüklerin, kişilerin deneyim ve yaşantısına göre değişen anlamlarına çağrışımsal anlam derler
33. Hayata bakış açım değişmişti. Doğum tarihime göre 34 yaşındaydım. Ama yaşama sevincim çoktan sönüp gitmişti. Coşkun, neşeli olabildiğim günleri, uzak
bir hayal gibi hatırlıyordum. Yazarlığım da annemin hastalığından çok şey kaptı; hepsi de acı şeyler.
Böyle konuşan bir kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Mutluluğu hep gelecekte aramıştır.
B) Yaşadıklarının etkisiyle kötümser bir insan olmuştur.
C) Geçmişin güzel günleri artık ona mutsuzluk vermektedir.
D) Acılar, onu başkalarına karşı katılaştırmıştır.
E) Çektiği sıkıntılar, onu bir sanatçı olmaya yöneltmiştir.
34. Bir kimse arada bir, “Bizim zamanımızda…” diye söze başlayıp yakınıyor ya da eski günleri arıyorsa anlayın ki çağdışı kalmıştır. Baba, çocuğunu anlayamadığından; yaşlı, gencin ya da genç kafalı yaşıtının davranışlarını
beğenmediğinden mi söz ediyor, “Bizim zamanımızda böyle değildi.” kanıtına umutsuzca da olsa dört elle mi sarılıyor; bilin ki bunların söyleyecek bir sözü yoktur artık bugün için. Zaman, böyle konuşanları aşmış, tüketmiştir.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamın her dönemini tat alarak geçirmek gerektiği
B) Güzellik anlayışının insandan insana değiştiği
C)Mutsuz insanların, geçmişin güzel olduğunu söyleyerek avundukları
D)İçinde yaşadığı toplumun gerisinde kalanları uyarmak gerektiği
E)Toplumsal değişim ve gelişmelere ayak uyduramayanların geçmişe sığındıkları
35. Babalarla çocukların birbirini anlayamadığı kimi dönemler vardır. Böyle bir dönemden ben de geçtim. Bugün artık hayatta olmayan babamla ilişkilerim, yaşamımdaki en büyük üzüntülerden biridir. Çünkü o zamanlar, dünya görüşüyle benim karşımda yer almıştı; ama hiçbir zaman beni reddetmedi; tersine anlamaya çalıştı. Bense onun o görüşte olmasını kabul edemedim.
Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilirse konuşan kişinin “pişman” olduğu anlaşılır?
A) Aslında, farklı düşünse de hoşgörülü olabilirmiş insan.
B) Bunda çevremin de etkili olduğunu anladım.
C) Babamın öyle biri olması, beni ondan uzaklaştırıyordu.
D) Çünkü ben gençtim ve doğruları yalnız ben görebiliyordum.
E) Her sorunun, kendine özgü bir çözümü vardır.
36. Çocukları okumaktan soğutan bir neden de öğretici olmayı her şeyin başında tutmamızdır. Ders vermeyen, hem de bunu açık seçik yapmayan hiçbir yazınsal yaratı, anadili öğretiminde yer almaz; çünkü yazıların seçiminde, işlenişinde temel ölçüt ders vericiliktir. Bir yazı, bir şiir ne denli güzel, renkli bir yaşantı birikimiyle yüklü olursa olsun ders vermiyorsa hiç değeri yoktur. Oysa bu konuda Goethe şöyle der: “Yalnızca ders vermekle kalan, duygu dünyasının sınırlarını genişletmede hiçbir katkısı olmayan kitaplardan nefret ederim.”
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Anadili öğretimi, çocukta okuma alışkanlığı geliştirme amacından yoksun olmamalıdır.
B)Okuma-yazma becerisini sürekli kullanmayan kişi, dış dünyaya kapalı kalacaktır.
C) Öğrencilere okutulacak yazılar, onların yetişme ortamları göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır.
D)Çocuklara okumayı sevdirmek için, öğretici nitelikli kitaplarda da onların iç dünyalarını zenginleştirici özellikler bulunmalıdır.
E) Değişik yazı türleriyle sık sık karşılaşmayan çocuklar, tembel, edilgen bir kafa yapısına sahip olurlar.
37. Sağlık personelinin, bilimsel verilere dayalı tanılar koymasının yanında, kendi düşüncelerini halka tam olarak anlatabilmesi için sağlıkla ilgili kavramların yerel karşılıklarını bilmesinde zorunluluk vardır. Halkın kullandığı sözcük ve deyimleri bilmek, yalnızca onlarla anlaşmaya değil; onların düşüncelerini, inanışlarını, değer yargılarını, kısaca kültürlerini anlamaya da yardım eder. Kültürel özellikleri dikkate almayan bir sağlık hizmeti verimli bir biçimde gerçekleştirilemez.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sağlık personeli çok yönlü bir eğitimden geçirilmelidir.
B) Tıpla ilgili deyim ve kavramları yerli yerinde kullanan sağlık personeli daha başarılı olmaktadır.
C) Sağlık hizmetlerinde başarılı olabilmek için halkla birlikte çalışmak gerekir.
D) Halka sağlık hizmetleri sunulurken kişilerin farklı özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.
E) Sağlık hizmetlerinde, çağdaş tıp anlayışının yanı sıra doktor ve hasta iletişiminin kurulmuş olması da önemlidir.
38. İnsanı insana anlatmak, başlıca kaygısıdır sanatın. Çağlar boyunca, sözle olsun, renkle, ezgiyle olsun, tüm sanat ürünleriyle insanın iç ve dış evreni yansıtılmak istenmiştir. Duygular, tutkular, düşler, düşünceler değişik biçimler içinde ele alınmış, işlenmiştir. İşleyiş, ele alış biçimleri sanatçıdan sanatçıya, çağdan çağa değişse de amaç aynı kalmıştır: İnsanı insana anlatmak… Bir bakıma sanatın işlevindeki soyluluk da bu amaçtan doğar. Yaşamın tatlanması,
çirkinliklerden arınması, insanın insanı anlamasına bağlı değil midir? Mutsuzluklar, uyumsuzluklar hep insanın insanı anlamamasından kaynaklanmaz mı?
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Duygu ve düşüncelerin anlatımı çeşitli sanat dallarına göre farklılık gösterir.
B) Sanat ürünleri, bireylerin birbirine yakınlaşmasını, yaşamın güzelliklerini sezmesini ve algılamasını sağlar.
C) Sanatın etki gücü, her şeyden önce yaşamı olduğu gibi yansıtmasından ileri gelir.
D) Sanatsal yaratıların yaygınlaşıp gelişmesiyle yaşam koşulları arasında sıkı bir etkileşim vardır.
E) Aynı konuyu işleyen iki sanatçının konuya bakış açıları, konuyu işleyiş yöntemleri birbirinden farklı özellikler gösterebilir.
39. Gerçekte “doğru” diye bellediğimiz düşüncelerin bir bölümü, yinelene yinelene bu niteliğin yüklendiği yanlışlardır. Tek yönlü, yüzeysel gözlemlerin, yanılsamaların ürünüdür bunlar. Diyelim ki yıllarca önce bir eleştirmen ya da yazın tarihçisi bir değerlendirme yapmış; kimi belirlemelere gitmiş bir yapıt üzerinde. Ardından gelenler de onun söylediklerini bir tartımdan geçirmeden benimseyip yinelemişler. Böylece yapıtlar ve yazarlar üzerinde basmakalıp, üç aşağı beş yukarı “aslının aynı” diyebileceğimiz etiket yargılar oluşturulmuştur.
Bu parçada eleştirilen yaklaşım aşağıdakilerden özellikle hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Kişiden kişiye değiştiği için doğru olup olmadığı her zaman tartışılan
B) Yazın adamlarınca öne sürülmemiş, belirli ölçütlere uygun olup olmadığı bilinmeyen
C) Dar bir bakış açısıyla, derinliğine inilmeden oluşturulmuş, yanlış algılamaların tekrarına dayalı
D) Çok tekrarlandığı için herkesçe bilinen, özgünlüğü kalmamış
E) Daha önce ortaya konmuş, sonradan değiştirilmesi için herhangi bir neden olmayan
40. Halk için yazdığını söyleyen Ahmet Mithat’ın okuyucusu, gazete okuyan, belli bir aydın kesimdir. Çok sonraları, okurları düşündürmeyen, yaşamsal ve düşlemsel bir değer taşımayan sıradan olayları anlatan kimi yazarlar bu tutumu değiştirmiştir. Onlar, ortaya koydukları ürünlerle halka yönelerek mahalle aralarında insanları roman okur duruma getirmişlerdir. Fakat mahalle aralarında bir A. Hamdi Tanpınar’ın ya da bir A. Şinasi Hisar’ın yazdığı, yazınsal değeri yüksek yapıtlar okunmamıştır.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nitelikli romanlardan tat alan okurların azlığı
B) Bir romanın sanatsal değerinin, onun, değişik
düzeylerdeki okurlarca sevilmesine bağlı olduğu
C) Serüven öğesi ağır basan romanların çok okunduğu
D) Ahmet Mithat’ın romancılıktaki yüzeyselliği
E) Romanların, okurların düzeyine göre türlere ayrıldığı
41. Peyami Safa’yla Halide Edip Adıvar’ı karşılaştıran bir eleştirmenimiz şöyle diyor: Matmazel Noraliya’nın Koltuğu da Sinekli Bakkal gibi, mistik bir dünya görüşünün savunulduğu bir romandır. Ancak, Adıvar, klasik roman tekniğini kullanırken Peyami Safa, XIX. yy. sonlarında beliren yeni bir roman tekniğiyle yazar. Bu yeni roman anlayışında, anlatım tekniğinin ve bakış açısının önemi büyüktür. Çünkü modern diyebileceğimiz romancılara göre, geleneksel romanla yeni roman arasındaki önemli fark, geleneksel romanın “anlatma” yöntemine, ötekinin “gösterme” yöntemine ağırlık vermesidir. Gösterme yönteminde yazar,
anlatma yönteminin aksine anlatıcı olarak aradan çekilir; anlatmanın yerini yaşatma alır. Böylelikle roman, okuyucuyu olayların içine taşıyan, etkili ve gerçekçi bir nitelik kazanır.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir?
A) Halide Edip Adıvar’ın romanları, Peyami Safa’nınkilerden daha başarılıdır.
B) Anlatma yöntemiyle oluşturulan romanlarda olaylar yazarın bakış açısından verilir.
C) Türk romanında en başarılı dönem XIX. yy. sonlarıdır.
D) Romanın, okuru etkileme gücü, onun dil ve anlatımına bağlıdır.
E) Roman, sanatsal değerini romancının kişiliğinden alır.
42. Nasrettin Hoca, fıkralarından da anlaşılacağı üzere sevecen, hoşgörülü, akıllı, hazırcevap bir insandır. Her zaman, haksızlığa uğrayanların yanında yer almış, yaşamın ağır yükleri altında ezilenleri bir gülücükle rahatlatmıştır. Nasrettin Hoca fıkraları didaktiktir.Çoğu kısadır. Bazen girişte yer ve zaman belirtilir, kişiler tanıtılır; ikinci bölümde Hoca’ya bir şey söylenir ve sonunda onun bizi güldüren ama aynı zamanda düşündüren cevabı beklenir. O son cümle,
birçok defa atasözüne ya da deyime dönüşüvermiştir. Hoca’nın çok geniş bir coğrafyada başka başka uluslarca benimsenmiş olmasını da fıkralarındaki
bu özelliklere bağlayabiliriz.
Bu parçada Nasrettin Hoca ve fıkralarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Ününün yalnızca Anadolu’yla sınırlı kalmadığına
B) İnsanı düşünmeye yönelten komik öğeler içerdiğine
C) Öğretici nitelikler taşıdığına
D) Kimi sözlerinin kalıplaşarak halka mal olduğuna
E) Birçok tarihi kişiye yer verildiğine
43. Babam yeni bir roman yazmaya başlamışsa, gözü hiçbir şeyi görmezdi. O andan itibaren yeni dünyası o roman olurdu. Bizler de annemizin uyarısıyla evde
çıt çıkarmadan otururduk. İki katlı ahşap evde, saatlerce, daktilo tuşlarının çıkardığı ses duyulurdu. Babam romanını bitirdikten sonra onu ev halkına okumayı alışkanlık haline getirmişti. İlk tepkileri bizlerden almayı çok severdi. Yapıt bittikten sonra son kontrollerini yapar, sabahın erken saatinde evden çıkardı. Romanı herhangi bir yayınevine satmış, para da almışsa, bu, ev halkı için sevinç kaynağı olurdu. Babam eli kolu dolu gelir, mutfağın yüzü gülerdi. Birikmiş üç beş aylık ev kirası yatırılırdı. Bu bolluk dönemi uzun sürmez, kısa bir süre sonra yeniden sağa sola borçlanılırdı.
Bu parçada sözü edilen romancıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Çevresindekilerin değerlendirmelerine önem vermektedir.
B) Roman yazma sürecinde her şeyle bağını koparmaktadır.
C) Romanlardan kazandığı parayı ailesi için harcamaktadır.
D) Romancılığı, babalık duyarlığını engellemektedir.
E) Sık sık ekonomik sıkıntı içine düşmektedir.
44. Yazarlığın da ozanlığın da baş koşulu dille içli dışlı olmaktır. Kolay bir iş değildir bu. Bir yandan kendimiz sürekli denemeler yapacağız, bir yandan da dilimizde yaratılmış ürünleri eksiksiz izleyeceğiz. Bana öyle geliyor ki senin baş eksiğin bu: Düzyazısal ve şiirsel ürünleri yeterince izleyip irdelememek. Doğaçtan şiir söyleme dönemi çoktan kapandı. Kendi yönelimlerini, yerini belirleyebilmen için Türkçenin şiir haritasını tüm bölgeleriyle tanıman gerekir her şeyden önce. Bunu yaptığın gün, dergilerin kapısının sana açıldığını göreceksin. Ya da bilmem kaçıncı dereceden bir ozan olmaktansa, iyi bir şiir okuru olmayı yeğleyeceksin. Ne dersin?
Bu parçada konuşan kişinin, karşısındakine önerdikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Deneyimli ozanların yaptıklarının dışına çıkmaması
B) Şairlikle okurluk arasında bir seçim yapması
C) Değişik türde yazınsal ürünleri okuyup incelemesi
D) İçine doğduğu gibi şiir yazmaması
E) Dilimizin olanaklarını bütün yönleriyle tanıması
45. Düşüncenin bulanıklıktan, başıboşluktan kurtulması, büyük ölçüde terimlere yaslandırılmasına bağlıdır. Konu alanı ne olursa olsun, belli bir alana yöneliş ve
yaklaşımın temelini terimler oluşturur. Bunun için de bir eleştirmenin, bilim adamının ya da araştırmacının olguları, olayları, durumları adlandırıp dizgeleştirmesi, terimlerle düşünmesini, terimlerle anlatmasını gerektirir. Terimlerin insan düşüncesine sunduğu olanaklar da burada ortaya çıkar. Olgu, olay ve durumlar, ister betimlensin, ister açıklansın, bunların kesin, aydınlık sınırlar içinde algılanmasında önemli bir işlevi vardır terimlerin. Terimlerle adlandırılmamış durum, olgu ve olayların kavranması, kişiden kişiye değişiklik
gösterir.
Bu parçadan terimlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Düşüncenin sınırlandırılmasına, anlaşılmasına yardım eder.
B) Değişik alanlara özgü bilgileri belirli bir düzen içerisinde yansıtır.
C) Metinleri ayırıp türlendirmede bir ölçüt olarak kullanılır.
D) Anlatıma açıklık ve kolay kavranırlık kazandırır.
E) Anlatılanların farklı biçimde anlaşılmasını önler.
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site
CEVAPLAR
|
1. E 2. A 3. C 4. B 5. D 6. A 7. D 8. B 9. C |
10. E 11. D 12. A 13. C 14. E 15. D 16. B 17. C 18. E |
19. C 20. D 21. A 22. C 23. B 24. D 25. E 26. B 27. A |
28. D 29. E 30. C 31. D 32. C 33. B 34. E 35. A 36. D |
37. E 38. B 39. C 40. A 41. B 42. E 43. D 44. A 45. C |
]]>