Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
9.sınıf türk dili ve edebiyatı – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Mon, 16 Aug 2021 19:14:36 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png 9.sınıf türk dili ve edebiyatı – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı 3.Ünite Şiirin Biçim Özellikleri Hakkında Tek Dosya https://dersimizedebiyat.org/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-3-unite-siirin-bicim-ozellikleri-hakkinda-tek-dosya.html Wed, 07 Nov 2018 17:49:37 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119478 Şiirin Biçim Özellikleri

1)Nazım Birimi

2)Nazım Biçimi (Şekli )
3)Ölçü

4)Uyak (Kafiye) Çeşitleri

5) Redif
6)Kafiye Örgüsü

7) Armoni

8) Ritim

ŞİİRİN BİÇİMSEL ÖZELLİKLERİ (ŞİİRİN UNSURLARI)
NAZIM BİRİMİ
1. Dize (Mısra)
Mısra sözcüğü Arapça kökenlidir. Sözlük anlamı ola­rak “kapı kanadı, çadır kapısının iki yan parçası” an­lamlarına gelir. Edebiyat terimi olarak ise mısra, şirin her satırına verilen isimdir.

“Gülelim oynayalım kâm alalım dünyadan”
(Nedim)
‘Ağır  ağır çıkacaksın bu merdivenlerden”
Ahmet Haşim
“İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı’
Orhan Veli Kanık
Bu sözler birer mısradır.

Mısra-ı âzâde: Divan şiirinde tek mısra olarak bir anlam ifade eden, anlamı tamamlayıcı başka mısraya ihliyaç olmayan mısralara “mısra-ı âzâde” denir. Aslın­da mısra-ı âzâde tek dizelik şiirdir.
Hatırından çıkmasın dünyâya üryan geldiğin
Baki
Türkçe ağzımda annemin ak sütüdür.
Yahya Kemal Beyatlı
Devlet ol kimsededir olmaya devlet ona yâr
La Edri
Elimizden ne gelir tâliimiz yâr değil
Bağdatlı Ruhi
“Müdhikât-ı dehre ben ölsem de tasvirim güler”
Muallim Naci
“Gün doğmadan meşîme-i şebden neler doğar”
Kırımlı Rahmi

Divan şiirinde bir beyitin anlam bakımından birbirine bağlı olmayan ya da çok uzak bir anlam ilişkisi bulu­nan iki mısrânın her birine de âzâde denmiştir.
“Fikret-i hatt-ı yâr var serde”
“Arzu-yı bahar var serde””
Nazim

Şiir içinde göze çarpan güzelliği ve anlam olgunluğu ile dilden dile dolaşan ve bir atasözü gibi kullanılmaya başlanan dizelere “mısra-ı berceste (sıçramış, fırçalan­mış mısra)” adı verilir.

Âvâzeyı şu âleme Davud gibi sal
“Baki kalan bu kubbede bir hoş sâda imiş.”
Baki

Miyân-ı güft-gûda bed-meniş îhâm eder kubhun
“Şecâ’at arzederken merd-i kıptı sirkatin söyler”
Koca Ragıb Paşa

Çeşm-i insaf kadar kâmile mîzân olmaz
“Kışı noksanını bilmek gibi irfan olmaz”
Bursalı Talip

Bu beyitlerde tırnak içinde gösterilen dizeler, mısra-ı bercestedir. Bu dizeler, bir atasözü gibi yaygınlaşmış, halkın belleğinde yer etmiştir.

2. Beyit
Aynı ölçüyle yazılmış, aralannda anlamsal bağ bulu­nan iki dizelik birime “beyit” denir. Beyit sözcüğü Arapça “çadır, ev, oda” anlamına gelen “beyitten ge­lir. Beyit, divan şiirinde sık olarak kullanılmış bir nazım birimidir. Beyitin ilk mısrasına “sadr”, İkinci mısrasına da “acûz” denir. İki mısrası birbiriyle uyaklı olan beyitle­re “mukaffa”, “musarrâ” veya “matla“; mısraları uyaklı olmayan beyitlere de “müfred” veya “ferd” denir.

“Sinede evvel ne muhrik arzular vâr İdi
Lebde ser-keş ahlar ateşli hûlar vâr İdi”
Nedim

“Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı ânımdan muradım şem’i yanmaz mı”
Fuzulî

“Meyhane mukassi görünür taşradan amma
Bir başka ferah, başka letafet var içinde.”
Nedim

Yukarıdaki beyitlerden ilk İkisi “malla”; üçüncüsü ise mısraları uyaklı olmadığı için “müfred”dir.

3.  Dörtlük
Dört dizeden oluşan nazım birimine “dörtlük” denir. HaIk şiirinde, nazım birimi olarak genelde dörtlük tercih edil­miştir. Dörtlük Türklerin, İslamiyet’i kabul etmelerinden önceki şiirlerinde de kullandıkları bir nazım birimidir.

RUBAİ
Bilmem kime yahut neye uyduk gittik
Gâhi meye gâhı neye uyduk gittik
Erbâb-ı zekâ riyayı meznep bildi B
izler dili divâneye uyduk gittik
Yahya Kemal Beyatlı

KARA TOPRAK
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara lopraktır
Aşık Veysel Şatıroğlu

4.  Bent
Bent, “bağ, bağlanan şey, kuşak, su bendi” gibi an­lamlara gelir Bir şiir terimi olarak ise bent, birbirine öl­çü ve uyakla bağlanmış ikiden fazla dizeden oluşan mısralar topluluğudur. Bir şiirde bentler 3-30 mısra ola­bilir. Bentlere parça anlamında “kıta” da denir.

SİVAS YOLLARINDA
Sivas yollarında geceleri
Katar katar kağnılar gider
Tekerleri meşeden.
Ağız dil vermeyen köylüler
Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler?
Ağır ağır kağnılar gider
Sivas yollarında geceleri.
Ne, yıldızlar kaynaşır gökyüzünde,
Ne, sevdayla dolar taşar gönüller.
Bir rüzgâr eser ki bıçak gibi
El ayak şişer.
Sivas yollarında gecelen
Ağır ağır kağnılar gider.
Cahit KÜLEBİ
Cahit Küleöi’nin bu şiiri dize sayılan farklı olan iki bent­ten meydana gelmiştir.

NAZIM BİÇİMİ (NAZIM ŞEKLİ)
Şiirlerin uyak örgüsü, nazım birimi ve ölçülerine göre kazandığı dış yapıya genel olarak “nazım biçimi” veya “nazım şekli* denir. Her edebiyatın kendine özgü na­zım biçimleri vardır.
Türklerin, İslamiyet’i kabul etmelerinden önceki edebi­yatlarında sagu, koşuk, destan gibi nazım biçimleri vardı. İslamiyet’in kabulünden sonra divan edebiyatı ve halk edebiyatı olarak iki ana kolda gelişen Türk edebiyatında farklı nazım biçimleri kullanılmıştır. Halk edebiyatında destan, koşma, semai, mani, türkü; di­van edebiyatında gazel, kaside, mesnevi, rubai, tuyuğ gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
Halk edebiyatı nazım şekilleri, bütünüyle bize özgüdür, yerlidir. Divan edebiyatında ‘tuyuğ ve şarkı’ gibi bize öz­gü nazım biçimleri kullanılsa da daha çok, Arap ve İran edebiyatlarına dayanan nazım şekilleri kullanılmıştır. Tanzimat sonrası Türk edebiyatında ise Batı edebiyatı kaynaklı sone, terzarima gibi nazım şekilleriyle de şiir yazıldığı görülür.

ŞİİRDE AHENK (SES VE RİTİM)
Ahenk, uyum demektir. Şiirde ahenk, birbiriyle uyumlu seslerin belli bir ritimle bir arada kullanılmasıyla sağla­nır. Şiirde ahengi sağlayan ses ve ritim unsurları, ölçü, uyak, redif, aliterasyon ve asonanstır.
1. Ölçü (Vezin)
Bir şiirdeki dizelerin hece sayısı ya da hecelerin uzun­luk kısalık bakımından denk oluşuna “ölçü” denir. Şiiri düz yazıdan ayıran özelliklerden biri de gene olarak şiirin belli ölçüyle yazılmasıdır. Türk şiirinde hece ölçü­sü ve aruz ölçüsü olmak üzere iki ölçü birimi kullanıl­mıştır. Cumhuriyet Döneminde her iki ölçü birimine bağlı kalınmadan, ölçüsüz şiirler de yazılmıştır. Bu tür şiirlere serbest şiir denir.

a. Aruz ölçüsü (vezni): Aruz, “çadınn ortasında bulunan ve onu ayakta tutan direk” anlamına gelir. Bir edebiyat terimi olarak ise aruz, dizelerdeki hecelerin uzunluk (kapalılık) – kısalık (açıklık) bakımından denk oluşuna dayanan ölçü birimidir. Arap edebiyatı kay­naklı bir ölçü çeşidi olan aruz ölçüsü. Araplardan İran­lılara onlardan da bize geçmiştir.
Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte tanıştıkla­rı aruz ölçüsü, divan edebiyatında uzun yıllar kullanıl­mıştır. Bu ölçü türü, edebiyatımızda Tanzimat ve Servet-i Fünun Dönemlerinde de etkinliğini sürdürmüştür. Yeni Lisancılarla birlikle hece ölçüsüne yöneliş bir akım olarak benimsenmiş, bu tarihten sonra aruz ölçü­sü etkinliğini yitirmiştir.

MURABBA
Perişan-hâlin oldum sormadın hâl-i perişanım
Gamından derde düştüm kılmadın tedbîri dermanım
Ne dersin rûzganm böyle mi geçsin güzel hânım
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultânım
.   –     –     -/.  –    –     -/.   –     -./.—
mefâîlün / mefâîlün / mefâîlün / mefâîlün

Fuzuli’ye ait bu murabba, aruz ölçüsüyle yazılmıştır.

Aruz ölçüsundeki hece türleri:
Açık (kısa) hece: Ünlü ile biten heceye “açık (kısa okunan) hece” denir. Dizeyi kalıplarına ayırırken genel­de nokla (.) ile gösterilir. Yanm ses değerindedir. İki türlü açık hece bulunur:

Yalnızca bir ünlü olan heceler:
E-lek, u-zun, ü-züm, ö-lüm, İ-zin…

Bir ünsüz ve bir ünlüyle kurulmuş heceler;
De-niz, ka-ra. su-lu, ya-ya, ça-mur, de-mir, ke-mik…

Kapalı (uzun) hece: Ünsüz ile ya da uzun ünlü ile biten heceye “kapalı (uzun okunan) hece” denir. Dize­yi kalıplarına ayınrken genelde (-) işareti ile gösterilir. Tam ses değerindedir. Kapalı heceler değişik şekiller­de oluşur:

Bir ünlü ve bir ünsüzle kurulmuş heceler:
Es-mer. ak-mak, iz-ci. or-man. aç-lık. ür-kek, er-ken…

Bir ünsüz, bir ünlü ve bir ünsüzle kurulmuş heceler:
Tok, gez-mek. bul-mak. ger-gin, seç-kin, vur-gu…

Bir ünlü ve yan yana iki ünsüzle kurulmuş heceler:
Art, üst, ört-mek, ast, alt-mıg…
Yalnız bir uzun ünlüden oluşan heceler:
Â-(et, â-şık, â-lâ, î-câb
Bir ünsüz ve bir uzun ünlüyle kurulmuş heceler:
Bâ-de, di-dâr, sû-ret sâ-de…

Birleşik hece: Arapça ve Farsçadan gelme uzun ün­lülerle kurulan “âb”, “ûl, ûd” gibi iki sesli, “bûy, hâl, aşk, yâr, rûz, şîr, bâb” gibi üç sesli ya da”, renk, çeşm” gibi dört sesli hecelere “birleşik hece” denir. Birleşik heceler bir buçuk hece kabul edilir ve dize aruz kalıp­larına aynlırken (-.) işareti ile gösterilir.
Dize sonlarındaki hecelet açık da olsa kapalı sayılır.
Süzme çeşmin gelmesin müjgân müjgân üstüne Urma zahm-ı sîneme peykân peykân üslüne
‘Fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’İlâtün fâ’İlün” kalıbıyla yazılan bu beyitte dize sonlarında yer alan “üstüne” sözcüklerinin son hecelen açık hece olmasına rağmen kapalı hece sayılır.

Aruz ölçüsüyle ile ilgili bazı terimler:

Ulama (Vasl): Divan şiirinde vezin gereği art arda ge­len kelimelerden birincisinin sonundaki ünsüzün, İkinci­sinin başındaki ünlüye ses bakımından bir hece oluştu­racak biçimde bağlanmasına “ulama” denir. “Ulama” di­van şiirinde vasıl sözcüğüyle karşılanmıştır. Vasl, “baş­lama, bağlayış, ulama” demektir. Ulama, ölçüde yan yana İki açık hece gerektiğinde yapılır. Ulama yapılan sözcükler aralanna yay (   ͜   ) işareti konularak belirtilir.

Ey şûh Nedîmâ ile bir seyrin işittik
Tenhâca varıp Göksu’ya işret var içinde

Bu beyitin ölçüsü “mefûlü, mefâîlü, mefâ’îlü, fa’lün’dür. Beyitteki “seyrin işittik” ve “var içinde” sözcükleri arasın­da iki açık heceye gereksinim vardır. Bu sözcükler ula­ma yapılmadan okunursa ölçü bozuk olur. Ölçüyü dü­zeltmek için bu sözcükleri “sey-ri-ni-şit-ök”, “va-ri-cin-de” biçiminde birbirine bağlayarak okumak gerekir.

İmale (Uzatma): “Çekme” demektir. Kısa bir hece­nin ölçü gereği uzun okunmasına “İmale” denir, imale aruzda bir kusur sayılır.

Kamu bimânna. cânân devâ-yı derd eder ihsan
Niçin kılmaz bana derman beni bîmâr sanmaz mı
Fuzuli

Aruz ölçüsünün “ mefâ’îlun, mefâ’îlun, mefâ’îlün, mefâ’îlun ” kalıbıyla yazılan bu beyine ölçünün doğru ola­bilmesi için altı çizilen hecelerin uzun okunması gerekir.

Zihaf (Kısaltma): “Kısma” demektir. Uzun bir hece­nin ölçü gereği kısa okunmasına “zihaf” denir. Zihaf, güzel kullanılmadığı zaman bir aruz kusuru sayılır.

Canan gide rindan dağıla mey ola rîzân
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde
Ziya Paşa

Aruz ölçüsünün “mef’ûlü, mefâ’îlü, mefâ’îlü, fa’ûlün” kalıbıyla yazılan bu beyitte “cânân” ve “rindan” söz­cüklerinin ikinci heceleri aslında uzun hecedir Ancak ölçü, bu hecelerin kısa okunmasını gerektirir. Uzun okunduğunda hem ölçü bozulur hem de cümle vurgu­su kaybolur.

Med: “Uzatma” demektir. İki uzun hece arasında bir açık hece bulunması gerektiğinde, sonu bir uzun ünlü ve bir ünsüzle biten birinci heceyi imaleden biraz da­ha uzun okumaya “med” denir. Med aslında bir ses sanatıdır ve şiirde iç ahengi oluşturan en önemli öğe­lerden biridir.

Ya bir nigâha dahi tâo yok mu çeşminde
O nâz hasıası tâ böyle bî-meçjl midir
Nedim

Aruzun “mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün” kalıbıyla ya­zılan bu beyitte altı çizili heceler uzun okunduğunda hem ölçü sağlanmakta hem de bir iç ahenk oluşmaktadır.

Med, son iki harfi ünsüz olan sözcüklerde de yapılabilir.
Dost bî-perva, lelek bi-rahm devran bî-sükûn
Dert çok hem dert yok düşman kavî tâli’ zebûn
Fuzuli

“Fâ’ilâtlin fâ’ılâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” ölçüsüyle yazılan bu beyitte altı çizili sözcüklerde med yapılmıştır.

Kasr: Kasr sözcüğü “kısa kesme, kısaltma” anlamları­na gelir. Edebiyatta İse kasr, uzun okunan bir sözcüğü “hafifleştirerek” okumaktır. “Şâh” yerine “şeh“, “nigâh” yerine “nigeh“, “mân” yerine “meh“, denmesi gibi.

Hakka ki zîb ü zînet-i İkbâl ü câh idi
Şâh-ı Skender-sefer ü Dâra-sipâh idi
Bakî

“Mef’ûlü fa’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün” kalıbıyla yazılan bu beyitin ikinci dizesinde geçen “Skender” sözcüğü as­lında “İskender’dir. Bu sözcük, kısaltılarak “Skender” biçiminde okunmalıdır.

Ol şeh-suvâr-ı mülk-i saadet ki rahşına
Cevlan deminde arsa-i âlem gelirdi teng
Baki

“Mefûlü fa’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün” ölçüsüyle yazılan bu beyitin ilk dizesinde geçen “şeh-suvâr” sözcüğünün aslı “şâh-suvâr” biçiminde uzundur. Bu sözcük, incel­tilerek “şeh-suvâr” biçiminde okunur.

Aruz kalıplarının oluşumu:
Aruz kalıpları Arapça “feale” fiilinin farklı çekimlerinin belli sıralarla bir arada kullanılmasıyla oluşur. “Fa’lün, fe’ûlün, fa’ilâtü, fâ’ilâtün, mefâ’ilün, mefûlün, mefâ’îlün, mefâ’îlün,”gibi sözcüklerin belli bir düzen için bir araya getirilir. Örneğin,
Nedim’in bir gazelinden alınan
Tahammül mülkünü yıktın Hulâgû Han mısın kâfir
Aman dünyâyı yaktın âteş-i sûzan mısın kâfir

dizeleri aruzun,
Mefâ’ilün mefâllün mefâ’îlün mefâ’ilün kalıbıyla yazılmıştır.

Takti: Aruz ölçüsüyle yazılmış şiirleri kalıplarına ayır­maya “takti” denir. Takti, dizelerdeki sözcüklere göre değil, hecelere göre yapılır. Kalıbın bir parçasına bir­den fazla sözcük rastlayabileceği gibi, kalıba göre sözcükler baştan, ortadan, sonlarından bölünebilir.

Haddeden geç / miş nezâket / yâl ü bâl ol / muş sana
Mey süzülmüş / şîşeden rûh/ sâr-ı âl ol / muş sana
Fâ’ilâtün          / fâ’İlâtün      / fâ’ilâtün / fâ’ilün

Nedim’in bir gazelinden alınan bu dizeler, aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazıldığı için parçalarına bu şekilde ayrılır.

b. Hece ölçüsü: Dizerlerdeki hece sayısının eşit ol­masına dayanan bir ölçü birimidir. Hece ölçüsüne par­mak hesabı da denmiştir. Türklerin, İslamiyet’i kabul etmelerinden önce de kullandıkları bir ölçü biçimidir. Hece ölçüsü bizim ulusal ölçü birimimızdir.

Hece ölçüsünde dizenin kendi içinde anlamlı bölümle­re ayrılmasına “durak” denir. Durak şiirde uyumu, ahengi sağlar. Hece ölçüsünde şiir, duraklarına ayrılır­ken sözcükler bölünmez. Şiirde sözcüğün bu duraklar­da bitmesi gerekir. Duraklar sözcük ortasında bitmez.

Dizedeki hece sayısı çift ise durak genellikle hece­leri eşit böler: 8 = 4+4.

Dizedeki hece sayısı tek ise genellikle hece sayısı çok o:an durak ya da duraklar önde, hece sayısı az olan durak sonda bulunur: 7 = 4+3,11 =6+5, 11 =4+4+3.
Beşli, altılı, yedili kimi zaman da sekizli kalıplarda durak olmadığı da olur.

Bahçelerde saz olur                      7 hece
Gül açılır yaz olur                          7 hece
Ben yârime gül demem                 7 hece
Gülün ömrü az olur                       7 hece

Bu dizeler hece ölçüsünün 4+3=7’li kalıbıyla söy­lenmiştir.

Ela gözlüm ben bu ilden gidersem        (11 hece)
Zülfü perişanım kal melil melil                (11 hece)
Kerem et aklından çıkarma beni            (11 hece)
Ağla gözyaşını sil melil melil                  (11 hece)

Bu dörtlüğü oluşturan dizelerde hece sayısı eşittir. Her dize 6+5=11 heceden oluşmakladır.

c. Serbest ölçü: Şiirde hiçbir ölçüye bağlı kalma­maktır. serbest ölçü aslında şiirde ölçüsüzlüktür. Ede­biyatımızda Cumhuriyet Döneminde Orhan Veli ve ar­kadaşları serbest tarzda şiirler yazmışlar, bunun öncü­lüğünü yapmışlardır.

ARACI

 

Denize inerdik

(6 hece)

Ben yüzerdim o girmez

(7 hece)

Rıhtımdan suya bakardı

(8 hece)

Denizden çıkardım

(6 hece)

Yok

(1 hece)

Oktay Rıfat Horozcu

 

AĞACIM

 

Mahallemizde

(5 hece)

Senden başka ağaç olsaydı

(9 hece)

Seni bu kadar sevmezdim

(8 hece)

Fakat eğer sen

(5 hece)

Bizimle beraber

(8 hece)

Seni daha çok severdim

(8 hece)

Orhan Veli Kanık

 

Bu dizelerin, hece sayısı ya da uzunluk kısalık bakı­mından denkliğinden söz edilemez.

2. Uyak (Kafiye)
En az iki dizenin sonunda tekrarlanan yazılışları aynı, anlamlan ve görevleri farklı ses ya da sözcüklere “uyak (kafiye)” denir. Kafiye aranırken, sözcüklerin so­nuna gelen ortak ekler dikkate alınmaz.

a.   Yarım uyak (kafiye): Dize sonlarındaki tek ses benzerliğine “yarım uyak (kafiye)” denir.

Bin bir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma asi
Aşık Veysel Şatıroğlu

Bu dörtlüğün ilk üç dizesinin sonunda yer alan “tut”, “at”, “git” sözcüklerinin sonunda yer alan “t” sesleri yan m uyaktır.

Dağdan yürü. kırdan git
Altın Köşke çabuk yet
Ziya Gökalp

Bu dizelerin sonunda yer alan “git” ve “yet” sözcükle­rinde sadece u-t” sesi benzeştiği için burada yarım uyak vardır.

b.  Tam uyak (kafiye): Dize sonlarındaki İki ses benzerliğine “tam uyak (kafiye)” denir.

Arlık bahtın açıktır, uzun etme arkadaş
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
Faruk Nafiz Çamlıbel

Bu beyiti oluşturan dizelerin sonundaki “arkadaş” ve “savaş” sözcüklerinde “-aş” sesleri tam uyaktır.

c.  Zengin uyak (kafiye): Dize sonlarında ikiden fazla sos benzerliğine dayanan uyak çeşidine “zengin uyak” denir.

Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri

Bu dizelerin sonundaki “-eri” sesleri zengin uyaktır.

Bu sazların duyulur her telinde sâde vatan
Sihirli rüzgâr eser dâima bu topraktan
Bu dizelerin sonundaki “-tan” sesleri zengin uyaktır.

Uyaklanan sözcüklerden birinin, diğer sözcük için­de yer almasıyla oluşan uyak biçimine ‘tunç uyak (kafiye)* denir. Tunç uyak, iki veya daha fazla ses benzerliğinden oluşabilir.

Bursa’da eski bir cami avlusu
Küçük şadırvanda sakırdayan su
Ahmet Hamdİ Tanpınar

İkinci dizenin sonunda yer alan “su” sözcüğü, birinci dizenin sonundaki “avlusu” sözcüğünün içinde yer al­maktadır. Bu nedenle burada tunç uyak vardır.

İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık
Faruk Nafiz Çamlbel

İkinci dizenin sonunda yer alan “ılık” sözcüğü, ilk dize­nin sonundaki ayrılık kelimesinin içinde geçmektedir, Dolayısıyla dizelerin sonunda yer alan “ılık* sesleri tunç uyak oluşturmuştur. İkiden çok ses benzerliği ol­duğu için bu aynı zamanda zengin uyaktır.

Her suçlunun başında hayalı cezâsıyız
Her aşık aldatan kadının kalp ezâsıyız
Yahya Kemal Beyatlı

Bu dizelerin sonunda yer alan “ezâ” sözcüğü “ceza” sözcüğünün içinde yer almaktadır. O hâlde dizelerin sonlannda yer alan “ezâ” sesleri tunç uyak oluştur­muştur. Su, aynı zamanda zengin uyaktır.

Seni ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık
Hançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık.
Faruk Nafiz Çamlıbel

Bu dizelerin sonunda yer alan “çık” sesleri de tunç uyak oluşlu rmuştur.

d. Cinaslı uyak (kafiye): Yazılışları veya söyleniş­leri aynı. anlamları farklı sözcüklerin dize sonlarında uyaklanmasına “cinaslı uyak” denir.

Yarmadan
Pilav yapsa yarmadan
Tokum diye kaçarım
Yâr başımı varmadan

Bu manide “yarmadan” sözleri cinaslı uyak oluştur­muştur. Çünkü bu sö2lerin yazılışları ve söylenişleri ay­nı, ancak anlamları farklıdır.

Baş kadere
Boyun eğ baş kadere
Sevdası ılgın olur
Bu dere başka dere

Bu manide “baş kadere” ve “başka dere” sözlerinde cinaslı uyak vardır. Bu sözlerin söylenişleri aynı, ancak anlamları farklıdır.

Gül ermiş de gülermiş
Gül dalında gülermiş
Dünyada tek murada
Bülbül ile gül ermiş

Bu manide “gülermiş” ve “gül ermiş” sözleri cinaslı uyak oluşturmuştur Çünkü bu sözlerin söylenişleri ay­nı, ancak anlamları farklıdır.

Dostu etme latifeyle feda
Hakkın nân-ı nemeki etme heba

Bu dizelerin sonunda yer alan “-â” sesleri tam uyak sayılır.

3. Redif
Sözlük anlamı “yedek, arkadan gelen”dir. Şiirde, dize sonlannda tekrarlanan, aynı anlam ve görevdeki ek. sözcük ya da sözcük gruplarına “redif” denir. Redif, di­zelerin en sonunda yer alır. Kafiyeden sonra gelir. Kimi şiirlerde kafiye yoktur, ahenk sadece redifle sağlanır.

Bağından her güzel bir gül seçerdi
Bundan mı sarardın soldun, ey gönül
Kadınlar geçerdi, kızlar geçerdi
Bir zaman aşk için yoldun, ey gönül

Bu dörtlüğün 1, ve 3. dizelerinin sonundaki sözcükler­de geçen “-erdi” sesleri geniş zaman eki ve hikaye eki olduğu için rediftir. Aynı sözcüklerdeki “-eç” sesleri ise sadece ses benzerliği olduğu İçin tam uyaktır. 2. ve 4. dizelerin sonunda yer alan “-dun, ey gönül” rediftir. Çünkü burada eklerin ve sözcüklerin görevi ve anlamı aynıdır, “yol” ve “sol-” sözcüklerin deki “-ol” sesleri ise sadece ses benzerliği olduğu için  tam uyaktır.

Redif, çeşitli biçimlerde karşımıza çıkabilir.
Ek hâlinde redif: Aynı görevdeki eklerin dize so­nunda bulunmasıyla oluşur.
Kimisi dağlarda gezer
Kimisi İncisin dizer
Al giyen bağrımı ezer
İlle mavili mavili
Köroğlu

Bu dörtlükte “gez-“, “diz-” ve “ez-” sözcüklerine gelen “er” eki geniş zaman ekidir. Bu ekler her üç dizenin sonunda da aynı anlam ve görevde kulla­nılmıştır. O hâlde burada ek hâlinde bir redif vardır.

Veysel günler geçti yaş altmış oldu
Döküldü yaprağım güllerim soldu
Gemi yükün aldı gam ilen doldu
Harekete kimse mani olamaz
Aşık Veysel Şatıroğlu

Bu dörtlükte “ol-“, “sol-” ve “dol-” sözcüklerine gelen “-du” eki görülen geçmiş zaman ekidir Bu ekler her üç dizenin sonunda da aynı anlam ve görevde kullanılmıştır. O hâlde burada ek hâlinde bir redif vardır.

Sözcük hâlinde redif: Aynı anlam ve görevdeki sözcüklerin dize sonlarında bulunmasıyla oluşur.
Yâr kolunda burma olsam
Yedikleri hurma olsam
Alçım alçım sürme olsam
Yâr kaşına sürse beni
Karacaoğlan

Bu dörtlüğün İlk üç dizesinin sonunda yer alan “ol­sam” sözcükleri aynı anlam ve görevdedir. Bir baş­ka deyişle aynı sözcük üç dizenin de sonunda tek­rar etmiştir. Burada sözcük hâlinde redif vardır.

Ek ve sözcüğün birlikte oluşturduğu redif: Dize sonlannda aynı görevdeki bir ekin ardından gelen aynı anlam ve görevdeki bir sözcükten oluşur.
Yuvamı çiçekledim, sen bir meleksin diye
Yollarını bekledim görüneceksin diye
Faruk Nalız Çamlıbel

Bu dizelerin sonundaki “diye’ sözcükleri aynı söz­cük olduğu için rediftir. “Meleksin” ve “görünecek­sin” sözcüklerinin sonundaki “-sin”‘ eki de II. tekil şahıs eki olduğu için aynı anlam ve görevdedir. O hâlde burada redif, “-sin diye” biçiminde bir ek ve bir sözcükten oluşmuştur.

Söz öbeğinden oluşan redif: Dize sonlannda bu­lunan aynı anlam ve görevdeki söz öbeklerinden oluşur.
Çektiğim cefalar yar senden çeldi
Bana bu sitemler kar senden geldi
Basımdaki duman kar senden çeldi
Ben kara bağlayım ala kendine
ık Veysel Şatıroğlu

Bu dörtlüğün ilk üç dizesinin sonunda yer alan “senden geldi” sözü bir söz öbeğidir ve redif ola­rak kullanılmıştır.

Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar
Faruk Nalız Çamlıbel

Bu dizelerin sonunda yer alan “yaslı yollar” rediftir. “Bağlayan” ve “ağlayan” sözcüklerindeki “-an’ eki sıfat tül eki “-y-” de kaynaştırma ünsüzüdür. Dola­yısıyla burada redif, “yan yaslı yollar” biçimimde bir ek ve söz öbeğinden oluşmuştur.

4. Uyak (Kafiye) Örgüsü
Bir nazım biriminde dizelerin belli bir düzen içerisinde uyaklanmasma “uyak örgüsü” denir.
a.   Düz uyak (kafiye): Bütün dizelerin kendi arala­rında uyaklanmasıyfa oluşan uyak örgüsüne “düz uyak” denir. Düz uyak “aa”, “aabb”, “aaaa” ya da “aa-ab” biçiminde görülebilir.
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar    a
Gecenin ardında yine gece var           a
Çocuklar hıçkınr, anneler ağlar            a
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim             b
Necip Fazıl Kısakürek

Bu dizelerde 1. dizedeki “karanlıklar”, 2. dizedeki “var” sözcüğü ve 3. dizedeki ‘ağlar” sözcüğü kendi arasın­da uyaklı olduğu İçin bu dörtlük düz uyak düzeniyle yazılmıştır.

b.  Sarma uyak (kafiye): 1. dize ile 4. dizenin, 2. dize ile 3. dizenin kendi aralarında uyaklanmasıyla oluşan uyak örgüsüne “sarma uyak” denir. Sarma uyak “abba” biçiminde görülür.
Nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraber          a
Geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yosun       b
Ürkmeden su içsinler yavaşça, susun, susun     b
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler          a

Bu dizelerde 1. dizedeki “beraber” sözcüğü ile 4. dize­deki “güvercinler” sözcüğü; 2. dizedeki “yosun” söz­cüğü ile de 3 dizedeki “susun” sözcükleri kendi ara­sında uyaklı olduğu için bu dörtlüğün uyak örgüsü sarma uyaktır.

c. Çapraz uyak (kafiye): 1. dize ile 3. dizenin 2. dize ile 4. dizenin kendi aralarında uyaklanmasıyla oluşan uyak örgüsüne “çapraz uyak” denir. Çapraz uyak “abab” biçiminde görülür.
Güzeller güzeli çarşıya çıkma              a
Çok sağlar mezara sokar gözlerin     b
Allah’ın seversen hışm ile bakma      a
Korkarım cihanı yakar gözlerin            b
Aşık Ali İzzet Özkan

Bu dizelerde 1. dizedeki “çıkma” sözcüğü ile 3. dize­deki “bakma” sözcüğü; 2. dizedeki “sokar” sözcüğü ile de 4. dizedeki “yakar” sözcükleri kendi arasında uyaklı olduğu için bu dörtlüğün uyak örgüsü çapraz uyaktır.

5. Armoni
Türlü seslerin uyumuna armoni denir. İki veya daha çok sesin aynı anda kulağa hoş gelecek bir biçimde uyumlu olarak söylenmesi şiirde ahenk sağlayıcı bir yöntemdir.

a.   Aliterasyon: Aynı ünsüzlerin bir veya birkaç di­zede tekrarlanmasıyla sağlanan uyumdur.
Eylül melûl oldu gönül soldu da lâle
Bir kakule meyletti gönül geldi bu hâle
Gelmez bu elem neyleyelim fazla suâle
Bir hâile ömrüm ki alınmaz bir kale…
Edip Ayel

Edip Ayel, bu dizelerde “I” sesinin tekrarıyla aliteras­yon oluşturmuştur. Bu dizeler oluşturulurken özellikle içerisinde “I” sesinin bulunduğu sözcüklerin seçildiği­ni görüyoruz. Şairin bunu yapmaktaki amacı şiirde bir ahenk oluşturmaktır.

Tak, tak  ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zaler takı. gölgeden taş kemerler.
Necip Fazıl Kısakürek

Bu dizelerde “k” ve “t” sesleri yinelenerek bir aliteras­yon oluşturulmuştur.

b.  Asonans: Aynı aksanı veren ünlüyü ondan sonra veya önce gelen ünsüzü dikkate almadan her dizenin sonunda tekrarlama biçiminde yapılan uyağa asonans denir. Bir başka ifadeyle asonans, şiirdeki ünlülerin benzer seslerden seçilmesiyle sağlanan uyumdur.

İpekler tel tel bir araya geldiler dokunmak üzere
Lâle nerdeyse menekşeye, gül suya dokunmak üzere
Turgut Uyar

Bu dizelerde “e” sesiyle asonas sağlanmıştır.

6. Ritim
Hecelerdeki vurgu, uzunluk, yükseklik gibi ses özellik­lerinin, durakların düzenli bir şekilde tekrarlanmasından doğan ses uyumudur.

]]>
9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı MEB Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa – 279 https://dersimizedebiyat.org/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-meb-kitabi-etkinlik-cevaplari-sayfa-279.html Mon, 12 Mar 2018 18:52:10 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118472 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  MEB  Kitabı Cevapları 279. sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

8. Aşağıda verilen tanılayıcı dallanmış ağaçtaki bilgilerden bazısı doğru, bazısı yanlıştır. İlk ifadeden başlayıp, cevap oklarını takip ederek doğru çıkışa ulaşınız.

 Günlükte, yaşananlarla yaşananların yazılması arasında uzun bir zaman vardır.(Y)

Günlüklerde gözleme önem verilmez. (Y)

Bir isimle bir yardımcı fiilden oluşan birleşik kelimeler; isimde ses olayı (düşme, türeme, değişme) oluşursa bitişik yazılır. (D)

 

7 NOLU ÇIKIŞ

 İSTERSENİZ DİĞERLERİNİ DE CEVAPLAYALIM 

 “Üç-beş kitap alıp eve döndüm.” cümlesinde kısa çizgi yanlış kullanılmıştır. (D)

Kısa ve özlü ifadelere yer verilen günlüklerde anlatım nesneldir. (Y)

Günlükler, yazarın iç dünyasını ve yaşadıklarını yansıtmaz. (Y)

Kişisel bloglar günlük amaçlı kullanılmaz. (Y)

 

]]>
9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı MEB Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa – 278 https://dersimizedebiyat.org/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-meb-kitabi-etkinlik-cevaplari-sayfa-278.html Mon, 12 Mar 2018 18:50:32 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118470 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  MEB  Kitabı Cevapları 101. sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

1. Metinlerin yazılış amaçları ile ilgili neler söylenebilir? 

Yazara ait duygu ve düşünceleri kalıcı kılmak adına .

 2. Metinlerden yola çıkarak günlük türü ile ilgili hangi özellikler belirlenebilir?

Yaşanan olayların, o olayla ilgili izlenimlerin günü gü­nüne yazıldığı yazı türüne veya bu yazıları içine alan esere günlük (günce) denir.

Suut Kemal Yetkin, günlüğü şu şekilde açıklar: “İnsa­nın içini dökmeden edemediği dakikalar olur. Bir dost, bu dakikalarda erişilmez bir değer kazanır. Ama her şey bir dosta, söylenemez ki! Onun için, hele bir insan yazarsa, içinin gizli kıvrımlarını görmesini biliyorsa, masasının başına geçip kalemi eline almadan ede­mez, işte günlük dediğimiz yazarın kendi kendisiyle al­çak sesle konuşmasından doğmuştur.”

Günlüklerde, yazının kaleme alındığı tarih ve yer belir­tilir. Olaylar üzerinden zaman geçmeden, sıcağı sıca­ğına yazıldığı için günlüklerde olayların tüm ayrıntıları yer alır.

Günlük yazan kişi, gözlemlerini, duygularını ve düşün­celerini içinden geldiği gibi, doğal bir anlatımla dile getirir. Günlüğü yazan kişi, yazdıklarının bir başkası ta­rafından okunma ihtimalini düşünmediği için yazıların­da içtendir. Bu içtenlik, yazısına da yansır. Bunun so­nucu olarak, yazarın hayatından izler taşıyan günlük­lerde yazarın kişiliği, görüşleri ve ruhsal yapısıyla ilgili bilgilere ulaşılır.

Günlükler, roman ve hikâye için ilham kaynağı olmuş, bunun sonucu olarak bazı hikâye ve romanlarda “günlük” bir anlatım biçimi olarak kullanılmıştır.

Günlüklerin anıdan ayrılan yönü, olayın üzerinden zaman geçmeden, hemen yazılmasıdır. Anı ise olayların üzerinden zaman geçtikten sonra yazılır.

 3. Metinlerden hareketle yazarın kişiliğiyle ilgili neler söylenebilir? 

 Hayatına dair bilgiler… 

4. Metinlerde geçen fiilleri bularak bunların işlevlerini belirleyiniz.

 geldik>görülen geçmiş zaman

koştum>görülen geçmiş zaman

özlemişim>öğrenilen geçmiş zaman

gidiyor>şimdiki zaman

fırlatıyor>şimdiki zaman 

 5.

20 Kasım Gecesi Saat: 20.45

Bu gece Miraç gecesi. Radyoda mevlid başladı şu anda. Bütün kalbimle dua ediyorum: Tanrım,

hocama acil şifalar bahşeyle! Başka hiçbir dileğim yok.

21 Kasım 1965 Pazar

Bugün hocama gittim (5.15 – 6.10). Düne göre daha iyi buldum. Yarın belki bacağını ameliyat edecekler. Doktorlar kendisine de söylemişler. “Yarın bacağıma bakacaklar” dedi. Onu en ziyade sıkan, sapasağlam olduğu halde, yatağa çivilenip kalmak. Akşam yemeği yedirdim. Bir dilim domates, bir parça et, birkaç salatalık yedi. Bir de Orhan’ın sıktığı bir bardak greyfurt içti o kadar. Rengi -gece iyi uyuduğundan- düne göre çok daha iyi idi. İnşaallah iyi bir ameliyat neticesinde, on beş güne kadar ayağa kalkabilir.

Fevziye Abdullah Tansel, Ay Dolanır Günler Geçer

Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri günlükten hareketle uygun ifadelerle doldurunuz.

a. Günlükte anlatılanlar TARİH  düşülerek kaleme alınmıştır.

b. Günlükte anlatılanlar BİRİNCİ  kişi ağzından yazılmıştır.

c. Günlükte KONUŞMA diline yakın bir dil kullanılmıştır.

ç. Günlükte SAMİMİ bir anlatım kullanılmıştır.

 6. Aşağıdakilerin hangisi günlüğün anıdan ayrılan yönlerinden biri değildir?

A) Günü gününe yazılması

B) Olayları daha ayrıntılı anlatması

C) Kesin tarih belirtmesi

D) Başkalarının hayatını merkeze alması

E) Genellikle içe dönük olması

 7. Blog ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Webloğun kısaltılmış şeklidir.

B) Web tabanlı bir yayındır.

C) Başkalarının yorumlarına yer verilmez.

D) Kişisel blog türü daha yaygındır.

E) Blog, günlüğün Genel Ağ ortamına taşınmış hâlidir.

]]>
9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı MEB Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa – 277 https://dersimizedebiyat.org/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-meb-kitabi-etkinlik-cevaplari-sayfa-277.html Mon, 12 Mar 2018 18:49:33 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118467 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  MEB  Kitabı Cevapları 101. sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI

1-4. soruları Adalet Ağaoğlu’nun yazdığı aşağıdaki günlüğe göre cevaplayınız.

Geldik. Daha eve girmeden doğru Ayhan’a koştum. Özlemişim. Ankara yaz aylarında her zamanki gibi. Bomboş. Issız, sessiz. İyi bir çalışma odası. Halim yarın bir iki gün için Tokat’a gidiyor. Bu iş gezisi çalışmalarım açısından benim için de iyi bir fırsat mı desem?

16 Temmuz

 Yeni bir çağın başlangıcı. Bugüne zamanın dönüm noktası mı demeli acaba? Türkiye saatiyle 15.32’de ABD, Apollo 11 adını taşıyan uzay füzesini aya fırlatıyor. Araçta üç astronot: Neil Armstrong, Edwin Aldrin, Michael Collins. İlk ikisi Ay’a çıkacakmış, Collins de ana kabinde oturup ötekilerin dönüşünü bekleyecekmiş. Astronotlar Ay’dan 40 kg. kadar toprak ve maden külçeleri getirecekler. (Ne madeni? Nerden, nasıl biliniyor?) Biliniyor, biliniyor. (…)

 17 Temmuz, saat19.00

Apollo şimdi dünyadan 200.000 km. uzaklıkta. Ay’a varış bizim saatle 22.00-22.50’lerde olacakmış.

 20 Temmuz, saat 22.16

Örümcek Ay’a indi. Huston Uzay Merkezi ile Ay modülü arasında konuşma var. Tamam. Ay modülü

ayda. Armstrong: “Her şey yolunda gitti” demiş. Güntekin anlatıyor: “Araçta bir mavi ışık yandı. Armstrong uzay merkezine teşekkür etti. Merkezde büyük sevinç. Mavi ışık, Ay’a indik, demek. Uzaklık 340.000 km. Armstrong: ‘Fantastik’ diyor. Tahminen 10 saat sonra Ay’ın yüzeyine ayak basacaklar.

Yarın saat 8.15’te Ay’dan TV yayını yapılacak.”

 21 Temmuz

Astronotlar Ay’a ayak basma saatini dört saat öne almışlar. Bu sabah saat 4.15’te Neil Armstrong Ay modülünün kapağını açtı; merdivenlerini inerek tam 4.17’de Ay’a ayak bastı. İlk adım. Oradan hemen TV yayını başladı. Güntekin yayına devam ediyor.

Saat 23.26: Ay modülü (Kartal) ‘Örümcek‘ ana kabin Columbia ile kenetlendi. (…)

 22 Temmuz

Halim’in doğum günü. “Kutlarım“lara yanıt: “Dünyaya geldim diye sanki suç işlemiş gibi hissediyorum kendimi.”

Bir baraj yapımıyla ilgili olarak kendisine bilirkişi üyelik işi verilmiş. Evi büro haline getirdik. İkimiz de ayrı köşelerde çalışmaktayız. İlbank kooperatif evlerindeki dairemiz kullanışlı. Her yere yakın. Çevresinde elçilik parkları, bahçeleri… Başkentte yalnız bu köşelerde görülebilen bol yeşillik. Polonya ve Çek elçiliklerinin bahçeleri sulanırken balkondaysam ıslak toprak kokusunu duyabiliyorum. Burası başımıza sıkıntı çıkarmıyor. Bir odası daha olabilseydi adına Halim’in çalışma odası, denilirdi. Ama onun aklı hep Alanya, İncekum’da.

]]>
9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı MEB Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa – 276 https://dersimizedebiyat.org/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-meb-kitabi-etkinlik-cevaplari-sayfa-276.html Mon, 12 Mar 2018 18:48:28 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118465 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  MEB  Kitabı Cevapları 276. sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

YAZMA ÇALIŞMALARI

a. Yazma Tür ve Tekniklerini Tanıma

Günlük Yazma

Günlük yazma, karşılaşılan bir olay veya durumun insanda oluşturduğu duygu ve düşüncelerin içten bir anlatımla sunulmasıdır. Günlük yazmada gözlem ve kişisel izlenimlerin önemli bir yeri vardır. Günlükte esas olan yaşanan bir günün özetlenmesi değil yaşananların kişide bıraktığı etki ve izlenimlerin yansıtılmasıdır. Günlük  yazarken duygu ve düşüncelerin ifadesinde özgün olunmaya çalışılmalıdır. Günlük yazmaya tarih atılarak başlanmalı; günlükte yalın, açık, konuşma diline yakın bir dil kullanılmalıdır. Aşağıdaki parçada yaşanan, karşılaşılan olay ve durumların insanda oluşturduğu duygu ve düşünceler, içten bir anlatımla sunulmuştur.

14 Haziran

Hacer hanım geldi ansızın. Öldü sanıyordum; hiç bu kadar açmamıştı arayı. Geçen yaz son geldiğinde, hastaydı zaten: çarpıntı, damar sertliği, gerginlik. Hacer hanımın hayatı “anlatılsa, roman olur.” Birkaç

hikâyeme konuk sanatçı olarak katıldı. Şöyle diyeyim Katherine Mansfield’in ağzından: Geçmişini düşünüp ağlayacak vakti yoktur onun. İyi ki. Çünkü baştan başlasa, bir kerecik ağlasa, bir daha sonu

gelmez gözyaşlarının. “Dünyada rahatça bu kadar gözyaşı dökebileceği bir yer de yoktur üstelik.”

Tomris Uyar

b. Yazma Sürecini Uygulama

1. Yazma Tür ve Tekniklerini Tanıma bölümünde yapılan açıklamalar doğrultusunda bir günlük yazınız.

 Cevabı size kalmış. 

2. Bir blog oluşturarak başta günlükleriniz olmak üzere diğer yazılı veya görsel üretimlerinizi bu blogda paylaşınız. Ürettiğiniz ve paylaştığınız metinlerin sorumluluğunu üstleniniz.

 Cevabı size kalmış. 

SÖZLÜ İLETİŞİM ÇALIŞMALARI

Farklı günlüklerden / bloglardan seçtiğiniz metinlerden bir sunu hazırlayıp sınıf ortamında sununuz.

Not: Konuşmanızda beden dilini doğru ve etkili biçimde kullanınız.

]]>
9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı MEB Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa – 275 https://dersimizedebiyat.org/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-meb-kitabi-etkinlik-cevaplari-sayfa-275.html Mon, 12 Mar 2018 18:46:49 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118463 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  MEB  Kitabı Cevapları 275. sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Dil Bilgisi

1. ÖZCÜLLÜK. – Dün İstanbul’a inmiştim. Dönüşte buğuluda (vapurda) kahveciden soğuk bir su istedim:

“Soğuk su yok, soğuk limonata var,” dedi kahveci. “Getirin,” dedim. Soğuk değil. Utanmıyor kahveci yalan söylemeye. Söyledim limonatanın soğuk olmadığını. Çıkışır gibi “Soğuk!” dedi. Sanki benim ağzım

yok, sanki ben anlamam soğuktan, sıcaktan. Buğululardaki kahvecileri sıcak günlerde soğuk su bulundurmaya yükümlü (mecbur) tutmalı. Limonatasını, içinde ancak üç beş damla limon suyu olan limonatasını, kim bilir hangi suda yaptığı limonatasını satmak için kapalı soğuk su bulundurmayacak.

Üstelik limonatayı da soğutmayacak… Neden soğutsun, alıcı onun buyruğu altında, böyle sıcak bir günde ister istemez içecek… Sonra “Gazozum soğuk, ondan getireyim,” dedi. “Peki,” dedim. Gazoz da soğuk değil, sesimi çıkarmadım.

Yanımda gençten biri oturuyor. Duramıyor yerinde, boyuna kımıldıyor, ikide bir kalkıyor, hızla kalkıyor,

hepimiz sarsılıyoruz. Otururken de öyle. Şöyle yavaşça, yolu yordamıyla oturmuyor ki, atıyor kendini

kanapeye. Gazete okuyor katlamıyor gazetesini, çarşaf gibi açıyor, elleri ta benim yüzümün önünde,

burnuma değecek. Kalkamıyorum oradan, başka yer yok. Bacaklarını da iyice açmış. Büzüldükçe büzüldüm. Kendinden başkasını düşünmüyor küçük bey, genişledikçe genişliyor.Sonunda dayanamadım, “Görüyorsunuz, daha da büzülemiyorum, yer kalmadı…” Neyse ki sesini çıkarmadı, kalktı, öte yanındaki ile yer değiştirdi. Yeni komşum daha yaşlı, uslu oturmasını biliyor.

 a. Yukarıdaki parçada geçen çekimli fiilleri bulunuz.

 inmiştim,istedim,dedi,dedim,utanmıyor,söyledim,tutmalı,bulundurmayacak,soğutmayacak,içeçek,çıkarmadım….

 b. Bulduğunuz fiillerin metindeki işlevlerini belirleyiniz.

 inmiştim: durum fiili

istedim: iş fiili

dedi/dedim:iş fiili

utanmıyor: durum fiili

söyledim: durum fiili

tutmalı:iş fiili

bulundurmayacak: durum fiili 

 c. Parçada bulduğunuz çekimli fiillerin kip ve kişi eklerini belirleyiniz. 

in-miş-idi-m> öğrenilen geçmiş zaman >tekil 1.kişi eki

iste-di-m>görülen geçmiş zaman >tekil 1.kişi eki

de-di-m>görülen geçmiş zaman >tekil 1.kişi eki

utan-ma-yor> şimdiki zaman > tekil 3. kişi eki

söyle-di-m>görülen geçmiş zaman >tekil 1.kişi eki

tut-malı>gereklilik kipi >tekil 3.kişi eki 

ç. Bulduğunuz çekimli fiilleri yapılarına göre inceleyiniz. 

in-miş-idi-m> basit

iste-di-m>basit

de-di-m> basit

utan-ma-yor> basit

söyle-di-m> basit

tut-malı> basit 

d. Bulduğunuz çekimli fiillerin öznelerine ve nesnelerine göre çatılarını inceleyiniz.

 in-miş-idi-m> Etken /Geçişsiz

iste-di-m>Etken / Geçişli

de-di-m>Etken / Geçişli

utan-ma-yor> Etken /Geçişsiz

söyle-di-m>etken /Geçişsiz

tut-malı>Etken /Geçişsiz 

2. Türkiye’deki tarihine bakacak olursak çay ilk olarak II. Abdülhamid döneminde 1894’te Japonya’dan getirilmiş. Bursa’da deneme dikimi yapılmış. Çayın üretimine Cumhuriyet’ten sonra başlanmış ve 1963’e kadar çay talebi başka ülkelerden sağlanmış. Kısacık zaman diliminde hayatımızın her anında çay yerini almış.

Yukarıdaki parçada noktalama işaretlerinin kullanılma amaçlarını belirleyiniz.

 Türkiye’deki> özel isimlere çekim eklerini ayırmada

II. Abdülhamid> sıra sayı bildiren sözcüklerden sonra

1894’te> tarihlerden sonra gelen çekim eklerini ayırmada

Japonya’dan> özel isimlere çekim eklerini ayırmada

…getirilmiş.>yargı bildiren sözcüklerin sonuna

Bursa’da> özel isimlere çekim eklerini ayırmada

Cumhuriyet’ten> özel isimlere çekim eklerini ayırmada

1963’e> tarihlerden sonra gelen çekim eklerini ayırmada

…sağlanmış. >yargı bildiren sözcüklerin sonuna

…yerini almış. >yargı bildiren sözcüklerin sonuna

 3. Nurullah Ataç’ın günlüğünde günümüz yazım kurallarına uymayan kullanımları tespit ederek bu durumun nedenini açıklayınız.

Tespit

Nedeni

Büğünkü

Bugünkü şeklinde yazılır.

‘Taksim?’ diye, ‘Aksaray?’

Soru işareti kullanılmaz.

 Bunların yanında konuşur(telefon), buğulu(vapur),balı(şehir),salkı(haber ) gibi Öztürkçe kelimeler kullanmıştır.

]]>
9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı MEB Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa – 274 https://dersimizedebiyat.org/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-meb-kitabi-etkinlik-cevaplari-sayfa-274.html Mon, 12 Mar 2018 18:45:46 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118461 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  MEB  Kitabı Cevapları 274. sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

4. Metin

2 ARALIK 2015 ÇARŞAMBA

Hoş geldin kış 🙂

Yılın ilk karı bugün yağdı. Hem de lapa lapa… Uzun zamandır, ilk karın yağışına şahit olmamıştım. Bir sabah uyandığımda her yeri karla kaplı bulurdum. Akşam saatlerinde kar yağdı. Bu bize güzel bir sürpriz oldu. Hayat sürprizlerle dolu. Hoş geldin kış.

27 KASIM 2015 CUMA

 

Beklenen Misafir

Beklenen misafir nihayet bugün geldi. Tüm ısrar ve çabalara rağmen kasım ayının sonuna kadar direndi. Ama soğukların başlaması ile birlikte bahanesi de ortadan kalktı. Köyden gelmek zorunda kaldı. O çok üzgün ama biz mutluyuz. Bu misafir kim mi? Tabii ki babaannem…

26 KASIM 2015 PERŞEMBE

 

Tebessüm

Tüm gün yüzümde tebessümle dolaştım.

Tüm gün yüzümde tebessümle dolaştım. Neden mi? Çünkü yıllar yıllar öncesinden bir dostum

beni arayıp bulmuştu. O kadar mutlu oldum ki anlatamam. Onu görmek, onunla sohbet etmek beni

bir anda geçmişe götürmüştü. İnsana böyle vefalı dostlar gerek.

Metin ve Türle İlgili Açıklamalar

Bloglar çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Bu kullanım alanlarından biri de günlük şeklinde oluşturulan bloglardır. Bu tür bloglarda, blog yazarı gün içindeki izlenim ve gözlemlerini ya da hayatının belli bölümlerini takipçileri ile paylaşır. Duygu ve düşüncelerini içten bir anlatımla takipçilerine sunar.

 

Metni Anlama ve Çözümleme

1. Yukarıdaki blog metninin günlük türüne benzeyen özelliklerini belirtiniz.

 Her ikisi de sohbet havasında yazılır. Samimi ve içten bir dil kullanılır.

 2. Blog metnindeki dil ve anlatım özelliklerini belirleyiniz.

 Sorular sorarak okuyucuyu düşündürmeye ve metnin içine katmayı hedeflemiştir.

 3. Blog yazarı hayatıyla ilgili neleri paylaşmaktadır? Belirtiniz.

 Hayattaki izlenimlerini konu edinmiştir.

 4. Blog yazarının duygularını açık ve etkili biçimde ifade ettiği cümleleri belirleyiniz.

Meyvesinin kırmızı olmasına şaşırmadım, doğal diye düşündüm.

Kahvenin rengini düşününce çiçeğinin bembeyaz olmasına hayret ettim.

]]>
9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı MEB Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa – 273 https://dersimizedebiyat.org/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-meb-kitabi-etkinlik-cevaplari-sayfa-273.html Mon, 12 Mar 2018 18:44:02 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118459 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  MEB  Kitabı Cevapları 273. sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Metin ve Türle İlgili Açıklamalar

Günümüzde Genel Ağ, hayatın her alanında yer almaktadır. İnsanlar artık sosyal ağlar, forum siteleri, bloglar üzerinden paylaşımlarda bulunmaktadır. Bu paylaşımlar, paylaşan kişiye ya da kişilere göre çeşitlilik gösterir.

Bu blogda, blog yazarı merak ettiği konularla ilgili araştırma yapmış, daha sonra ise araştırma sonuçlarını takipçileri ile paylaşmıştır. Takipçileri ile karşılıklı konuşuyormuş havası içinde merak ettiklerini anlatmıştır. Böylelikle takipçileri ile bir bağ kurmuş ve onların varlığından haberdar olduğunu takipçilerine sezdirmiştir.

 Blog

Kişisel web sayfası olan blog, insanların birbiriyle paylaşmak istediği yazı, yorum, video vb. içeriklerin sıralandığı web tabanlı yayındır. “Web” ve “log” sözcüklerinin birleşiminden oluşan “weblog”un kısaltılmış şeklidir. Bu tür, bilgisayar teknolojisindeki gelişmelere bağlı olan toplumsal değişimlerin ve etkileşimlerin sonucunda ortaya çıkmıştır. Bloglar hayatın; eğitim, siyaset, ekonomi, kültür, sanat vb. alanlarında yaygın bir şekilde kullanılır. Sağladığı kolaylıklar sayesinde diğer web uygulamalarından daha çok tercih edilmektedir.

Blog, günlüğün Genel Ağ ortamına taşınmış hâlidir. Kişisel bloglar günlük amaçlı kullanılır. Blog yazarları kişisel duygularını, yaşadıkları ilginç olayları diğer insanlarla paylaşmak amacıyla bloglarına yazarlar. Blogda yayımlanan yazının sonunda gönderme zamanı yer alır. Yayıncının tercihine göre bu yazılar hakkında yorum yapılabilir. Yorum sayesinde yazar ile okuyucu arasında iletişim kurulur.

Blogda, paylaşımlar genellikle güncelden geçmişe doğru sıralanır. Genellikle her paylaşımın sonunda gönderenin adı yer alır. Blog yöneticisinin tercihine göre takipçiler yazılara yorum yapabilir.

Blogda önemli bir öge olan yorumlar sayesinde blog yöneticisi ve takipçiler arasında iletişim sağlanır.

Metni Anlama ve Çözümleme

1. Blog yazarının merak ettikleri nelerdir? Belirtiniz.

 Çayın Türklerde tarihinin çok olmamasına rağmen neden çok sevildiğini merak eder.

 2. Blog yazarının blogda karşı tarafı dikkate alarak yazdığını gösteren ifadeleri belirtiniz.

 Sohbet havasında geçmiştir. Soru yoluyla okuyucuyu da metne katmıştır.

 3. Blogdaki dil ve anlatım özelliklerini belirleyiniz.

 Sade ve akıcı bir dil kullanılmıştır.

 4. Blog metninin görsel unsurlarla ilişkisini belirleyiniz.

Çay ya da kahveden bahsediyorsa bunların görseli mutlaka olmalı.

]]>
9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı MEB Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa – 271 https://dersimizedebiyat.org/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-meb-kitabi-etkinlik-cevaplari-sayfa-271.html Mon, 12 Mar 2018 18:41:44 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118455 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  MEB  Kitabı Cevapları 271. sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Hazırlık

1. Genel Ağ ortamındaki blogların günlüğün yerini tam olarak tutup tutmadığını tartışınız. 

Günlüklerin kişilerin kendileri için yazdıkları eserlerken blogları kişilerin kendilerini başkalarına açtıkları ve okunmak için ortaya koydukları ürünlerdir. Her ikisinde de okunmak için yazılmak amacı yoktur. Yazar karşısında okuyucu kitlesinin olup olmadığını bilirse kendine dair her şeyi yazmaz , gizleyebilir. 

2. Blog takip etmek kişiye neler kazandırabilir? Tartışınız.

İnsanlara başkalarını tanıma imkanı verir. Okuma alışkanlığı kazandırır.

3. Metin

26 Kasım 2015 Perşembe

Çay

Kahveden bahsetmişken çaydan söz etmemek olmaz. Çayın bizdeki tarihi o kadar eski olmamasına

rağmen neredeyse millî bir içeceğimiz hâline gelmiş. Ama neden? Merak ettim. Çay ile ilgili neler

öğreneceğim? Çayın da bir bulunuş hikâyesi var. Efsaneye göre bir Çin imparatoru, çay bitkisinin sıcak suya düşmesine şahit olur. Çayın büyüsüne kapılır. Yedi yıl boyunca o bölgede sürekli çay içer.

Çayın tarihi MÖ 2737 yılına kadar dayanır. 5000 yıllık bir tarihe sahip olan çay, Türklerin hayatına çok geç girmiş. Çay, Türklerin hayatında öyle yüzyıllar öncesine dayanmıyor ama hayatımızın olmazsa olmazları arasında yerini almış. Çay, sabah kahvaltısından başlayıp günün her saati hayatımızda bize eşlik ediyor. Türkiye’deki tarihine bakacak olursak çay ilk olarak II. Abdülhamid döneminde 1894’te Japonya’dan getirilmiş. Bursa’da deneme dikimi yapılmış. Çayın üretimine Cumhuriyet’ten sonra başlanmış ve 1963’e kadar çay talebi başka ülkelerden sağlanmış. Kısacık zaman diliminde hayatımızın her anında çay yerini almış.

Ne kadar doğru bilemiyorum ama bazı kaynaklarda çay içen ilk Türk’ün Hoca Ahmet Yesevî olduğu anlatılıyor. İş yerlerinde neden çay paydosu var biliyor musunuz? Çünkü içerdiği kafein nedeniyle çayın dinlendirici özelliği var.

]]>
9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı MEB Kitabı Etkinlik Cevapları Sayfa – 270 https://dersimizedebiyat.org/9-sinif-turk-dili-ve-edebiyati-meb-kitabi-etkinlik-cevaplari-sayfa-270.html Mon, 12 Mar 2018 18:40:36 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118453 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  MEB  Kitabı Cevapları 270 . sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

 8. Gerçek bir ay başlangıcı. Yazın geldiği ortada. Hava sıcak ama boğucu değil. Bozkır, yazın geldiğinin

farkında. Ankara’da yaz başlangıcı böyle mattır; kaldırımlardan, topraktan fışkırmaz sıcak. Yayılır, havada durur, renkleri parlaklaştırır. Güneş, uzun süre yerine çakılı kalır.

Bu bölümdeki edebî sanatları belirleyiniz.

 Benzetme: Sıcağı topraktan fışkıran suya benzetmiş.

Tenasüp: güneş,sıcak

Kişileştirme: Bozkır , yazın geldiğinin farkında olması

Abartma: Sıcak olması mübalağalı şekilde vermiş.

 9. Hacer hanımın hayatı “anlatılsa, roman olur.” ifadesiyle sözü edilen kişinin yaşamı hakkında neler söylenebilir? Tartışınız.

 Çok şeyler yaşamış ve hayatının tecrübelerle geçtiğini belirtmek için kullanmış.

 10. Baktım da, oğlum hiçbir şeyin tadını çıkaramıyor yeterince. Yaşama açlığı, gördüğüm bütün çocuklarda “had safhada”. Hayvanat Bahçesi’ne mi gittiniz, önünüze ilk fok mu çıktı, çocuk mutlaka ta ötedeki kuşlara göz dikecektir. Kuşlara gelince, gözü arkadaki fokta kalmıştır.

Bu parçanın ana düşüncesi nedir? Yazar ana düşünceyi belirgin kılmak için düşünceyi geliştirme yollarından hangisine başvurmuştur? Açıklayınız. 

Karşılaştırma ve örnekleme 

11. Nurullah Ataç’ın günlüklerini, dil ve üslup yönünden Tomris Uyar’ın günlükleriyle karşılaştırınız 

  • İkisi de sade bir dille yazılmakla birlikte Nurullah Ataç yer yer konuşurun, saklılar,balıda gibi kelimeleri kullanmıştır.
  • Her ikisi de eksiltili  ya da kısa cümleler kullanmıştır.
  • Tomris Uyar daha çok öyküleme tekniğini kullanırken Nurullah Ataç sanatsal bir dili tercih etmiştir.

 

12. Günlüklerden alınan parçaları, aşağıdaki tabloda bakış açısı bakımından karşılaştırınız.

Metin

Bakış Açısı

Birkaç gündür İstanbul’daydım, yeni döndüm. Hisar dergisinin mart sayısını da ancak bugün okudum. Bay İlhan Geçer bana sinirli sinirli çatmış, onun dediklerini yanıtlamak için Pazar Postası’na bir yazı gönderdim.

Kahraman Bakış Açısı

Gerçek bir ay başlangıcı. Yazın geldiği ortada. Hava sıcak ama boğucu değil. Bozkır, yazın geldiğinin farkında. Ankara’da yaz başlangıcı böyle mattır; kaldırımlardan, topraktan fışkırmaz sıcak. Yayılır, havada durur, renkleri parlaklaştırır. Güneş, uzun süre yerine çakılı kalır.

 

İlahi Bakış Açısı

Yazarın Biyografisi

Tomris Uyar (1941-2003): İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsünü bitirdi. Modern Türk edebiyatında adını hikâyeleri ile duyuran sanatçı, Batı edebiyatından çeviriler yaptı; eleştiri, deneme, günlük gibi türlerde eserler verdi. Eserlerinde şehir yaşamı içindeki sıradan insanların yaşadığı sorunları toplumsal temele dayandırarak eleştirel bir tutumla ele aldı. Günlüklerinde içinde yaşadığı toplumun yargılarını eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirdi. Öyküleri birçok yabancı dile çevrilen yazar, çevirileri ve yapıtlarıyla çeşitli ödüller kazandı. Sanatçının öykü türündeki Yürekte Bukağı, Yaza Yolculuk ve günlük türündeki Gündökümü adlı kitapları tanınmış eserlerindendir.

]]>