Uzun bir gözlem ve tecrübe sonucu söylenen, kısa, özlü, anonim sözlere “atasözü” denir. Atasözleri, geniş halk yığınlarının yüzyıllar boyunca geçirdikleri deneyimlerden ve bunlara dayanan düşüncelerden doğmuştur. Atasözleri ulusun ortak tutumunu, kültürünü yansıtır ve bize yol gösterir. Atasözleri yargı bildirir, yani bir cümle biçimindedir.
“Derdini söylemeyen derman bulamaz.” atasözünde “derman” yerine “ilaç” denemez.
“Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.” atasözünü oluşturan sözcüklerin sırası değiştirilerek, bu atasözü “Elin kapısını çalma, kapını çalarlar.” biçiminde söylenemez.
“Balık baştan kokar.” “Dikensiz gül olmaz.” “Alet işler, el övünür.”
“Minareyi çalan kılıfını hazırlar.” “Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.” “Araba devrilince yol gösteren çok olur.”
“Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.”
“Mart yağar, nisan övünür; nisan yağar, insan övünür.”
“Çirkefe taş atma üstüne sıçrar.” “Ayağını yorganına göre uzat.” “Yoldan kal, yoldaştan kalma.”
“Mum dibine ışık vermez.” “Damlaya damlaya göl olur.” “Üzüm üzüme baka baka kararır.”
“Bugünkü işini yarına bakma.” “Dost ile ye iç alışveriş etme.” “Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır.”
“İşleyen demir pas tutmaz.” (Çalışma)
“İşten artmaz, dişten artar.” (Tutumlu olma)
“Gül dikensiz olmaz.” (Sıkıntılara katlanma)
“Her işte bir hayır vardır.” (İyimser olma)
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” (Birlik olma)
“Sabreden derviş, muradına ermiş.” (Sabırlı olma)