Kahramanlık hikayelerinde abartılı anlatımın olması metinlerin oluştuğu dönemden sonra kuşaktan kuşağa aktarılırken metinde abartmalara kayabilir. Aynı zamanda hamasi duygular da buna neden olabilir.
Avrupa Hun İmparatorluğunun hükümdarı Attila, 395-453 yılları arasında yaşamıştır. Babası, Muncuk Han’dır. (Boncuk Han) Attila, babasının ölümünün ardından bozkırda tek başına yaşam mücadelesi verirken, amcası Rua tarafından bulunmuş ve koruma altına alınmıştır. Attila, Vizigotlar karşısında Roma İmparatorluğu ile müttefik olmuştur. Bu ittifakla birlikte, Flavius Aetiusun davetlisi olarak, bir süreliğine Roma’da kalmıştır. Amcası Rua’nın vefatı sonrası Attila ve kardeşi Bleda, Hun İmparatorluğu’nu birlikte yönetmeye başlamışlardır. Bleda’nın 445 yılında ölümüyle Attila tek başına Hun hükümdarı olmuştur.
Daha sonra aşık olduğu Nakara isimli esir biz kızla evlenenen Attila’nın bir oğlu olmuştur. Nakara doğum sırasında hayatını kaybetmiştir.
Öte yandan Attila hükümdarlığı boyunca sürekli Batı ve Roma İmparatorluklarına karşı seferler düzenlemiştir. Bu sebeple Orta Çağ batı kaynaklarında acımasızlığı ile ün salmıştır. Avrupa’da “Tanrının Kırbacı” olarak anılmaktadır.
Buna karşın Cermen (Alman) efsanelerinde Attila, çok büyük ve iyiliksever bir hükümdardır. Bunun sebebi Attila’nın sarayında çok sayıda Germen hükümdarının yaşamış olmasıdır.
Attila’dan bahseden önemli destanlardan biri de Nibelungen Destanıdır. Hun-Germen savaşlarını anlatan bu destanda, Attila, Etzel ismiyle geçmektedir. Etzel, kudretli bir otoriteye sahip, barış yanlısı bir hükümdardır. Savaşçılığı ise, sadece asilere karşı kılıç kuşanması anlatılarak göz önüne serilmiştir. Aynı destanda, Attilanın asil ruhlu bir hükümdar olduğu da belirtilir. Hatta, Avrupa Hun İmparatorluğu’na başkentlik yapan Etzelburg isminin de, bu efsanedeki hükümdar isminden, geldiği bilinmektedir. Attila, Aetus ile Katalon Savaşında karşılaşmış ve Roma ordusunu mağlup etmiştir. Bu sıralarda, Batı Got Kralı Theodeirch de öldürülmüştür. Attila ordusunu dinlendirerek kaçan Aetus’u takip etmedi.
Batı Roma İmparatorluğu’na sefer düzenlerken Papa Büyük Leo’nun araya girmesiyle Attila seferi durdurdu ve Romalıları haraca bağladı. Bu olay nedeniyle, papanın diz çöktüğü tek insan evladının, Attila olduğu anlatılmaktadır.
Rivayete göre Attila, M.S 453 yılında gerdek gecesindeyken, son eşi İldiko tarafından zehirlenerek öldürülmüştür.
İntikam duygusu iyi değildir, intikam almak yerine affetmek gerekir.
]]>
ER İLE CİS EFSANESİ ( Erciyes’in Adı)
Ercişler Kabilesiyle beyleri burda yaşardı. Bey’in güzel kızı Cis’in namı dillere destandı. Bir yiğit yöreye gelmiş, Cis’i görüp beğenmişti. Cis’de bu yiğidi görmüş, can evinden vurulmuştu. Yiğit Cis’i babasından istetemeye karar verdi. Ulu Alplere giderek Cis’i, beyden istetmişti. Bey, yiğidi şöyle süzmüş önüne bir şart koşmuştu. “ Karşı dağın tepesinde alev kusan bir ejder var. O ejderi öldürüp gel! Kızım Cis’de senin olsun”
Yiğit bunun üzerine Cis’in yanına giderek ona gelinliği vermiş. “Sen hazır ol ben ejderi kesip geleceğim “demiş. Cis, onun önüne geçip, vaz geçmesini istemiş. “Ordular baş edememiş sen nasıl edersin?” demiş. “ Dağ çok sapa, Ejder büyük gel bu işten vaz geç“demiş. Yiğit, verdiği söz ile sevdasından vaz geçmemiş. “ Yol sapa, ejder büyükse sevdam daha büyük” demiş. “ Ejder beni öldürürse bir kere yanar, ölürüm. Yoldan dönmek,sensiz kalmak; bana binlerce kez ölüm.” Diyerek Cis’e aldığı beyaz gelinliği vermiş. “ Kısmetse döner gelirim giy bu gelinliği “demiş.
Yiğit, silahlar kuşanıp dağ başına revan olmuş. Cis ise peşinden gdip, yoldan çevirmek istemiş. Yiğit, yolundan dönmeyip ejderin yanına varmış. Ejder, alevler püskürtüp Yiğit’i yakmak istemiş. Alevler Cis’i sarınca Yiğit üstüne kapanıp onu korumak istemiş. İkisi birden tutuşup yanıp yakılıp kül olmuş. Cis’in beyaz gelinliği dağın başına yayılmış. Erciyes o günden sonra beyaz ve dumanlı kalmış.
|
Devlet kuşu uğur, bereket sayılır. Hakkında yazılmış türküler bulunur. |
HÜMA KUŞU |
|
Manas destanında geçer. Yunan mitolojisindeki kanatlı at Pegasus’a benzer. |
TULPAR |
|
Dede Korkut Hikâyeleri’nde geçen iri cüsseli, tek gözlü efsanevi yaratıktır. |
TEPEGÖZ |
]]>
Metni Anlama ve Çözümleme
Sırrınızı kimseye açmayın.
Yılanların başının Şahmeran olması ( Yarı insan yarısı yılan olması)
Yılanın konuşması
Adamın vücudunun pul pul dökülmesi
Şahmeran’ın öldükten sonra kuyruğunun kaynatılması, vezrin ölmesi kızın iyileşmesi.
Öyküleyici anlatım – Betimleyici anlatım ön plandadır.Bu iki anlatım biçimi de olay çevresinde gelişen edebi metinlerde en çok kullanılan anlatım biçimidir.Aynı zamanda düşsel (fantastik) anlatım da kullanılmıştır.
Şahmeran öldükten sonra kuyruğunu kaynatıp içerek Lokman Hekim’e dönüşmüştür.
Şahmeran neden izin vermiştir adamın gitmesine,
Kız neden hastalanmış,
Adamın ile kızın evlenip evlenmediği,
Şahmeran tekrar gelip gelmediği… gibi noktalar eksik kalmıştır.
Bir olay örgüsü etrafında şekillenmiştir. İçerisinde olay örgüsü vardır. Kahramanları insanlardan ya da insan dışındaki varlıklardan oluşabilir. Hayal gücü ve olağanüstülükler ön plandadır. Mitolojik ögeler önemli yer tutar. Anonim olarak yazılıp günümüze kadar nesilden nesile aktarılarak gelmiştir.
Anadolu’da eskiden beri Şahmeran figürü bilinir ve halı, kilim gibi eşyalara aynı resimdeki gibi dokunur.
]]>
Türklerin yaratılış destanlarında sıkça mitolojik ögeler yer bulur. Türklerin kutsal olarak gördüğü börü, yani kurt, ağaç, nur, dağ gibi ögeler İslamiyet öncesi ve sonrasında her daim var olagelmiştir.
Göktürklere göre Türkler, kurtlardan türemiştir. Göktürk Devleti yenilgiye uğradığında geride kolsuz ve bacaksız bir çocuk bırakılmıştır. Bu çocuğu dişi bir kurt bulur, büyütür, koruması altına alır ve hatta onunla birlikte olur. Kurttan doğan çocukların Göktürk soyunun devamı olduğu söylenir. Bazen, bu dişi kurdun bir Türk kızı Asena olduğu, bazen de dişi kurttan doğan bir kızın Türklerin kurucusu olan Asena olduğu ve olağanüstü yeteneklere sahip olduğu, yaz ve kış tanrılarının kızlarıyla evlendiği söylenir.
Bir başka destan ise Oğuz Türklerinden gelir. Oğuz Kağan, bir gün Gök Tengri ile görüşmek ister. O sırada gökten bir ışık düşer. Bu ışığın ortasında güneş ve aydan daha güzel bir kız ortaya çıkar. Kız o kadar güzeldir ki o gülünce Gök Tengri güler, o ağladığında Gök Tengri ağlarmış. Oğuz Kağan, bu kızla evlenerek üç çocuk sahibi olur.
Bazıları da soyumuzun ağaçtan türediğine inanır. Osman Gazi de rüyasında Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşuna alamet eden köklü bir çınar ağacı görmüştür.
Eski bir Türk inanışına göre Türkler, dünyayı kare veya dikdörtgen olarak görür, bu dörtgenin ortasındaki dairenin gökyüzü olduğunu, dairenin ortasında da bir ağaç veya dağ durduğuna inanırlardı. Bunun dört parçaya ayrıldığına ve yerle göğü birleştirdiğine, yeraltının cehennem olduğunu düşünürlerdi.
Eski zamanlarda ortaya çıkan mitolojik unsurlar birbirine benzeyebilir. Çünkü toplumlar arasında etkileşim olmaktadır ve toplumlar gördüklerini sorgulamaya ve araştırmaya imkanları olmadığı için gördüklerini ya da duyduklarını kendi hayatlarına aktarmaktadırlar.
]]>Dil Bilgisi
Maraş’ın Kurtuluş günü
Nasıl ilktir
Kurtuluş Savaşımız
Nasıl örnektir ezilen uluslara
Maraş ilk destandır
Kurtuluş Savaşı’nda
ilk gazidir.
Onunçün bizim ilk yazdığımız destan
Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı’dır
Maraş kurtuldu
Duruldu Ökkeş’in kabaran yüreği
Açlığını, yorgunluğunu duydu
Soğuğu, uykusuzluğu duydu
Bir gün bir gece uyudu
Sonra kalktı davul zurna
Halaya durdu.
Köye döndüğünde Ökkeş
Söz sözü açtığında
Anlattı yaşadıklarını
|
İsim Tamlaması |
Maraş’ın Kurtuluş günü Kurtuluş Savaşı’nda ilk gazidir. Maraş’ın ve Ökkeş’in Destanı’dır Ökkeş’in yüreği |
|
Sıfat Tamlaması |
Nasıl ilktir Kurtuluş Savaşımız Nasıl örnektir ezilen uluslara ilk destandır kabaran yüreği Bir gün bir gece |
]]>
Doğru değildir.
Dilber küçük yaşından itibaren sıkıntılarla mücadele etmiş biridir. Çocukluğunu yaşamadan karşı karşıya kaldığı sıkıntılar onu yıldırmıştır. Dolayısıyla en son olayda böyle bir şey yapmasını doğal karşılamak lazım.
Dil Bilgisi
Metni Anlama ve Çözümleme
İki hayali vardır: Matbuat aleminin önde gelen yazarlarından olmak , iki arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi evlenip mutlu olmak.
Kız kardeşinin eniştesi tarafından dövülmesi ve sonucunda ölmesi , Lamia’nın bir başkasıyla evlenmesi.
Hakim (İlahi –Tanrısal ) bakış açısı ile yazılmıştır.
Mai ve Siyah romanı kahramanın hayalleri üzerine kuruludur. Dolayısıyla kahramanın iç dünyasını anlamak için iç konuşmaların daha sık yapılması gerekiyordu ki bu romanda da bolca yapılmıştır.
Bu romandaki Ahmet Cemil karakteri Servetifünun yazarlarını temsil eder. Onların da çok büyük hayalleri vardır fakat hayatın gerçekleri karşısında onlarda da bir yılgınlık ve karamsarlık olmuştur. Bu durum da onlar ister istemez toplumdan bir uzaklaşma duygusu oluşturmuştur.
Mai hayalleri, siyah gerçekleri…
Hayatın gerçekleri daha ağır basmıştır. İstanbul’u terk etmesi gayet normaldir. Özellikle aşık olduğu Lamia’nın bir başkasıyla evlenmesi ondan bir bunalıma neden olmuştur.
Servetifünun romanı toplumsal yönü ağır basan bir roman değildir. Sanat için sanat anlayışı ile yazılmıştır. Bu dönem romanı daha çok aydın kesimin içinde bulunduğu romandır. Zaten Servetifünun Edebiyatı’da bir kaçış edebiyatıdır, toplumsal gerçeklerle çok ilgilenmez.
Önceleri ağır ve süslü yazan dönem romancıları daha sonraları romanını sadeleştirmesi içinde bulunduğu dönemin etkisiyledir. Çünkü 1938 yılından sonra hemen hemen herkes sade ve anlaşılır dille yazacaktır.
Etkinlik
Bu bilgiden yola çıkarak yazarın hayatının metindeki izdüşümlerine örnekler veriniz.
Halit Ziya, aslında kendini ve döneminin şair ve yazarlarını oldukça realist şekilde anlatmıştır.
Asım Bezirci, Seçme Romanlar
Bu parçada verilen düşünceye katılıyor musunuz? Açıklayınız.
Katılıyorum . Ahmet Cemil, hayatı romantik olarak yorumlayıp fazla hayal dünyasında yaşamıştır. Gerçeklerden çok kopmuş ve kurduğu hayaller hep bir başkasının tercihlerine bağlı kalmıştır.
|
TANZİMAT VE SERVETİFÜNUN ROMANININ ÖZELLİKLERİ |
|
|
TANZİMAT DÖNEMİ ROMANININ ÖZELLİKLERİ |
SERVETİFÜNUN DÖNEMİ ROMANININ ÖZELLİKLERİ |
|
“Toplum için sanat” anlayışına bağlı olarak sosyal yarar amaçlanmıştır. Evlilik, esaret, batıl inançlar, töre, yanlış Batılılaşma gibi temalar işlenmiştir. |
“Sanat için sanat” anlayışına bağlı kalınmış ve halka seslenmek düşünülmemiştir. Bu dönem romancıları aşk, kadın, evlilik, tabiat, yalnızlık, ümitsizlik, karamsarlık gibi bireysel temaları işlemişlerdir. |
|
Dil şiire göre daha sadedir. Cümleler kısa, anlaşılır özellik taşımış ve konuşma diline yaklaştırılmıştır. |
Konuşma dilinden tamamen uzaklaşılmış, Arapça ve Farsça dil kurallarına geniş ölçüde yer verilmiştir. 0 zamana kadar edebiyatımızda kullanılmayan bazı kavramlar Fransız edebiyatından esinlenerek Türkçeye aktarılmıştır. Bu kavramlar, Farsçanın kurallarına göre tamlama ve birleşik sıfat yapılarak kullanılmıştır. |
|
Sanatçılar, Fransız edebiyatından etkilenmiş olsalar bile Doğu hikâye geleneğinden (Meddah hikâyelerinin etkisi ve tekniği görülür.) tam olarak kurtulamamışlardır. |
Batılı tarzda romanlar yazılmıştır. |
|
Roman ve öykülerde, mekân genelde İstanbul’dur ve kahramanlar İstanbul’un aydın çevrelerinden seçilmiştir. |
Olaylar genelde İstanbul’da geçer (II. Abdülhamit Devrinde gezi özgürlüğü olmadığından sanatçılar, İstanbul dışındaki yerleri yeterince tanıyamamışlardır.). |
|
Romantizmden etkilenen Ahmet Mithat Efendi, Namık Kemal, Şemsettin Sami gibi yazarların eserlerinde rastlantılara çok yer verilmiş; bireyi eğitme, toplumu düzeltme amacı güdülmüştür. Hikâyenin akışı kesilerek okuyucuya bilgiler aktarılmıştır. |
Realizm ve natüralizmin etkisi görülmüştür. Bu akımların bir sonucu olarak hayatta görülen ve görülme olanağı olan olay ve kişiler anlatılmıştır. Teknik kuvvetlenmiş, gereksiz tasvirler yapılarak ya da gereksiz bilgiler verilerek hikâyenin akışı kesilmemiştir. |
|
Yazar eserde kendi kişiliğini gizlememiş, olaylara müdahale etmiştir. |
Yazar eserde kendi kişiliğini gizlemiştir. Olaylar, yazarın gözüyle değil; eser kişilerinin bakış açısıyla anlatılmıştır. |
]]>
Halide Edip Adıvar, Millî Mücadele’nin başlaması ile bu hareketin yılmaz savunucularından biri olmuştur. Sultan Ahmet Meydanı mitingleri ile halkı Millî Mücadele lehine örgütlemiştir. İngilizlerin yakalama kararı üzerine Anadolu’ya geçmiştir. Kurtuluş Savaşı’ndan onbaşı rütbesi ile gazi unvanı almıştır.
Aşağıdaki metni, metnin heyecanını yansıtacak şekilde okuyunuz. O dönemde yaşamış olsaydınız siz neler yapardınız? Anlatınız.
O dönem içinde yaşayan ister aydın olsun isterse halk olsun, herkes Milli Mücadeleye elindeki imkanlar nispetinde fayda sağlamıştır. Aydınlarımız kalemi ve fikirleriyle halkımızsa canını ve gücünü ortaya koyarak vatanın kurtulmasına katkı sağlamıştır. Biz olsaydık emin olun biz de aynısını yapardık.
]]>“Kardeşlerim, evlatlarım!
Ruhu göklerde olan ecdadımız minarelerimizden yedi yüz yılın şanlı Osmanlı tarihinin bugünkü faciasını seyrediyor. Bu tarihi, bu muazzam meydanda zafer alayları yapan kahraman ecdadımızın ruhları karşısında, dünyanın bir başından bir başına at süren ona mağlup erlerin gazapları karşısında başımı kaldırıyor ve diyorum ki: “Ben Türk ve Müslüman tarihinin bedbaht bir kızıyım. Eskileri kadar kahraman fakat bedbaht yeni milletin de bedbaht bir anasıyım…Bugün kolları kesilmiş Türk milletinin geçmiş günlerdeki kadar cesur bir ruhu var.
(…)
Kardeşlerim, evlatlarım;
Asırlardan beri sinsi sinsi devam eden Avrupa’nın istila siyaseti her vakit Türk toprakları üzerinde en vicdansız bir şekilde tecelli etmiştir. Ayda ve yıldızlarda zapt edilecek Müslüman ve Türk toprakları ve milletleri olduğunu haber alsa oraya istila ordusu göndermek için mutlak yol bulacak olan Avrupa’nın eline nihayet bir fırsat geçmiştir…
Esaret boyunduruğunun zincirleri ta canına geçmiş olan Müslüman kardeşlerimiz sizin için bugün gür sesleri ile haykırıyor. Ben kardeş Müslüman dünyalarına da sizin namınıza yemin ediyorum. Davamız şudur: Türkiye’nin mevcut olan hak ve istiklalinin elinden alınmaması. Türkler ve Türkiye ecdadlarına ve bayraklarına ve milletimizin ebedi ve ilahi hakkına hıyanet etmeyeceklerdir.
Ya Rabbi, hakkın ve milletlerin bir mahşeri, bir mahkeme-i kübrası hazırlanıyor. Bu mahkemeye
millet ve hakkı çiğneyen zalimler gelecektir. Ve bu zalimleri en evvel kendi milletleri mahkum edecektir.
Milletlerin ruhunda her vakit ilahi bir hak ve büyüklük vardır. Dinleyiniz! Sizin iki dostunuz var:
Bugünkü Müslüman alemi, öteki millet hakkı için bağıracak milletler. Birini kazandınız, ötekini bugünkü açtığınız davanın hak ve ulviyeti kazanacaktır.
(…)
Milletlerin ilahi hakkı ilan olunacağı güne kadar kalbimizde heyecanımız kalacak, eksilmeyecektir. Yedi yüz senenin en asil ve büyük mirası olan vakarımızı, adalet ve terbiyemizi unutmayacağız.
Yemin ediniz!
Yedi yüz senenin tarihini ağlayan minareler altında yemin ediniz:
Bayrağımıza, ecdadımızın namusuna hıyanet etmeyeceğiz.” Binlerce kişinin gökgürlemesini andıran bir uğultu şeklinde “Vallahi!” sesleri Halide Edib’in ayaklarının altındaki kürsüyü sarsıyordu. ”
Devrin Yazarlarının Kalemiyle Milli Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal
Şimdi Ankara Cebeci Hastahanesi’nin küçük bir odasından dışarıya bakıyorum(.) Uzun ( , ) sarı toprak yığınları yükselerek ( , ) alçalarak nihayetsiz uzanıyor(. ) Fakat arkasında öyle kızıl bir gök var ki ( … ) Her şey acayip bir surette kızıl( , ) galiba onun kanı( ! ) A( ! ) bunu böyle düşünmemek lâzım( . ) Doktor ne dedi( ? ) Başımdaki kurşun bende hayalât yapıyormuş.
Halide Edip Adıvar, Ateşten Gömlek
Muazzam bir gümbürtü, etrafımızda kalın, siyah bir duman ve toprak bulutu, anî bir sayha… Dumanlar arasından soluğu hissedilecek kadar sessiz mütemadiyen kaçışan, karışan bir halk. Arkamı bir dükkâna dayadığımı, dizlerimin, arka kemiğimin pişmiş paça gibi yılıştığını, döküldüğünü duydum. Gözlerimi açtım. Yalnız Harbiye Nezareti’nin tayyare topları uzaktan havayı…
Halide Edip Adıvar, Ateşten Gömlek
Nokta: Cümlede yargı bildiren cümleler sonuna konur.
Virgül: Eş görevli sözcükleri ayrımak için kullanılır.
Virgül: Sıralı cümleleri ayırmak için kullanılır.
Üç Nokta: Tamamlanmamış, yargı bildiren cümlelerin sonuna konur.
]]>
4. Aşağıdakilerden hangisi Tanzimat Dönemi romanının özelliklerinden biri değildir?
A) Yazarlar, eserlerine kişiliklerini yansıtmışlardır.
B) Olayların akışında rastlantılara sıkça yer verilmiştir.
C) İşlenen konular gerçeklere uygundur.
D) Genellikle romanlar, masallar gibi biter.
E) Romanlarının kurgusu ve tekniği güçlüdür.
I. Realist olmasına rağmen romantizmin etkisinden kurtulamamıştır.
Modern Türk romanının kurucusu sayılır.
III. Romanlarında İstanbul’un aydın kesimini anlatmıştır.
Servetifünun Dönemi’nin en önemli romancısıdır.
5. Yukarıda özellikleri verilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ahmet Mithat
B) Mehmet Rauf
C) Halit Ziya Uşaklıgil
D) Namık Kemal
E) Ahmet Rasim
6. Çerkez kızı Dilber’le, zengin konağın sahibi Celal Bey arasında çok kısa bir zamanda başlayan ve biten aşkın izleri görülür. Yazar, insan ruhunun çaresizlik karşısında takındığı tavrın doğal davranışlarını, güçlü bir duygusal düzlemde okuyucuya başarılı bir şekilde aktarmıştır. O dönemde geçerli olan fedakârlık, güven, dürüstlük ve vatan sevgisi gibi kavramların sancılı göreceliğinin neden olduğu haksızlığa dikkat çeker… Roman, küçük esir bir kızın tertemiz aşkını tutkulu bir biçimde işlerken özellikle aşkın karşı konulmaz yüceliğini anlatması bakımından da tüm dikkatleri üzerinde toplamaktadır.
Bu parçada söz edilen eser aşağıdakilerden hangisidir?
A) Araba Sevdası
B) Sergüzeşt
C) Mai ve Siyah
D) İntibah
E) Felatun Bey ve Rakım Efendi
7. Servetifünun Dönemi romanı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Batılı roman tekniğine uygun ilk eserler verilmiştir.
B) Söyleyişe önem verilmiş, sanatlı sözlerle örülmüş geniş tasvirler yapılmıştır.
C) Arapça ve Farsça tamlamalardan oluşan ağır bir dil kullanılmıştır.
D) Fransız romantizminin etkisiyle gerçeklikten uzak karakterler yaratılmıştır.
E) İstanbul ve çevresinde yaşanan olaylar konu edilmiştir.
8. Aşağıdaki yazarlardan hangisi Millî Edebiyat Dönemi yazarlarımızdan biri değildir?
A) Reşat Nuri Güntekin
B) Yakup Kadri Karaosmanoğlu
C) Refik Halit Karay
D) Tevfik Fikret
E) Halide Edip Adıvar
]]>