Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
cümle halindeki deyimler – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Mon, 19 Apr 2021 21:02:37 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png cümle halindeki deyimler – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 Deyimler,Deyimlerin Özellikleri,Atasözlerinden Farkı, Söz Öbeği, Cümle ve Diyalog Şeklindeki Deyimler https://dersimizedebiyat.org/deyimlerdeyimlerin-ozellikleriatasozlerinden-farki-soz-obegi-cumle-ve-diyalog-seklindeki-deyimler.html Wed, 07 Nov 2018 18:29:12 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119484 DEYİM

  • Deyimler, bir kavramı dile getirmek için dilin zamanla oluşturduğu anlatım kalıplarıdır.
  • Bir olguyu, bir durumu güçlendirmek, söze ilgi çekicilik kazandırmak için özel bir yapı içinde oluşmuş söz öbekleridir.
  • Deyimler, atasözleri gibi genel kural niteliği taşı­maz. Kişiye, olaya, duruma özgüdür.
  • Söylenen duruma dinleyicinin, okuyucunun dikkati­ni çekmek için yapılandırılmış kalıplaşmış söz öbekleridir.
  • Deyimler, kalıplaşmış söz öbekleri olduğu için hiçbiri sözcüğü değiştirilemez.
  • Aynı anlamda da olsa yerine bir başka sözcük geti­rilemez. Sözcüklerin yeri de değiştirilemez.
  • Deyimler, atasözleri gibi öğüt vermez. Deyimin an­lamından bir ders de çıkarılamaz.
  • Deyimler, en az iki sözcükten oluşur ve söz öbeği durumunda, cümle durumunda, diyalog (karşılıklı konuşma) durumunda üç ayrı yapıdadır.

Korkudan beti benzi kireç kesilmişti.

Bu cümlede “beti benzi kireç kesilmek” deyimdir. Bu deyimi “yüzünün rengi kireç gibi bembeyaz olmuş­tu.” şeklinde ifade etsek aynı anlamı karşılasa bile deyim özelliği taşımaz; çünkü deyimler kalıptır. De­yimin kalıbı bozulamaz.

Sözcük öbeği durumundaki deyimler

Onunla bugünlerde fazla içli dışlı olmuştu.

İçli dışlı (sözcük öbeği durumundaki deyim)

Ağırbaşlı biroğrenci olduğunu sanıyordum.

Ağır başlı (sözcük öbeği durumundaki deyim)

Yanımızdaydı, kaşla göz arasında kayboldu.

Kaşla göz arasında (söz. öb. durumunda deyim)

Suya sabuna dokunmadan her işin içinden sıyrılır.

Suya sabuna dokunmadan (söz. öb. dur. deyim)

Bacak kadar çocuk diye onu dinlemediler

Bacak kadar (söz. öbeği durumundaki deyim)

Bir eli yağda bir eli balda, rahat bir ömürsürdü.

Bireli yağda bireli balda (söz.öb.dur. deyim)

O, cebi delik birisidir, kazandığı parayı o gün yer bitirir.

Cebi delik (sözcük öbeği durumundaki deyim)

Dişe dokunur bir söz söylese de dinlesek.

Dişe dokunur (sözcük öbeği durumundaki deyim)

 

Cümle durumundaki deyimler

Cümle içinde kullanılmadan kendisi başlı başına cümle niteliği taşır.

Dostlar alış verişte görsün.

İncir çekirdeğini doldurmaz.

Halep orada ise arşın buradadır.

Dilimizdeki deyimlerin pek çoğu “-mak-mek” mastar ekiyle son bulur. Bu deyimler, mastar ekiyle kulla­nılırsa sözcük öbeği durumundaki deyimler içinde; kişi ve zaman eki alıp çekimli durumda kullanılırsa cümle durumundaki deyimler içinde değerlendirilir.

  • Onun isteklerine boyun eğmek istemiyordu, (sözcük öbeği durumundaki deyim)
  • İşinin görülmesini istiyorsan bugünlerde onun istek­lerine boyun eğmelisin. (cümle durumundaki deyim)
  • Her işi askıda bırakmak, insanları büyük bir ümitle bekletmek hiç hoş bir davranış değil. (sözcük öbeği durumundaki deyim)
  • Her işini askıda bırakır. Sonra yeni bir işe daha başlar. Maymun iştahlıdır. (cümle durumundaki deyim)

Karşılıklı konuşma (diyalog) durumundaki de­yimler

  • Tencere dibin kara, seninki benden kara
  • “Deveye boynun eğri.” demişler; “Nerem doğru ki?” demiş.
  • Tilkiye: “Tavuk sever misin?” diye sormuşlar; “Gül­dürmeyin beni.” demiş.
  • Deveye sormuşlar: “İnişi mi seversin yokuşu mu?” “Düze kıran mı girdi?” demiş.
  • Tilki: “Kendim için demem; ama üzümsüz bağın kö­kü kurusun.” demiş.

Çok az deyim gerçek anlamdadır. Deyimlerin önemli bir bölümü ise mecazlı olup kavramlara anlatım güzelliği katar.

  • Dostlar alış verişte görsün, (gerçek anlam)
  • İyi gün dostu, (gerçek anlam)
  • Çoğu gitti azı kaldı, (gerçek anlam)
  • Yükte hafif pahada ağır. (gerçek anlam)
  • Özrü kabahatinden büyük, (gerçek anlam)
  • Hem suçlu hem güçlü, (gerçek anlam)
  • Alan razı satan razı. (gerçekanlam)
  • Dosta düşmana karşı, (gerçek anlam)
  • Ne pahasına olursa olsun, (gerçek anlam)
  • Kuru gürültüye pabuç bırakmamak, (mecaz)
  • (Bir durum karşısında telaşsız, korkusuz dilediğince davranmak)
  • Açıktan para kazanmak, (mecaz)(Emek ve sermaye olmadan kazanç elde etmek)
  • Kabak çiçeği gibi açılmak, (mecaz)(Utangaçlıktan çabucak sıyrılarak aşırı ölçüde ser­bestlik göstermek)
  • Kan kusup kızılcıkşerbeti içtim demek, (mecaz)(Çok eziyet çekmesine karşın durumunu iyi göster­meye çalışmak)
  • Kanına ekmek doğramak, (mecaz)(Birinin felaketine yol açacak düşmanca davranışta bulunmak.)
  • Ağırlığını ortaya koymak, (mecaz) (Gücünü, yetkisini kullanmak)
  • Ağız birliği etmek, (mecaz)(Bir konuda anlaşarak aynı şekilde konuşmak, söz birliği etmek.)
  • Ağız kalabalığına getirmek, (mecaz)(Birini gereksiz sözlerle şaşırtmak, kandırmak)
  • Karanlıkta göz kırpmak, (mecaz)(Bir şeyi anlatmak isterken karşısındakinin anlaya­mayacağı bir işarette bulunmak veya söz söyle­mek)
  • Ağzından girip burnundan çıkmak, (mecaz)(Türlü yollara başvurarak birini bir şeye razı etmek, hileyle veya zorlayarak ikna etmek)
  • Kınktabakta bezi olmak, (mecaz) (Her şeyde izi veya ilişkisi olmak)
  • Kirli çamaşırlarını ortaya koymak, (mecaz)(Birinin ayıplarını, suçlarını, kusurlarını açıklamak, söylemek)
  • Aklını peynirekmekleyemek. (mecaz) (Şaşkınca ve akılsızca işler yapmak)
  • Kulağına karsuyu kaçmak, (mecaz)(Aldığı bir haberle kuşkuya düşmek, rahatsızlık duymaya başlamak)
  • Gölge düşürmek, (mecaz)(Kıymetini azaltmak, bir şeyin değerini azaltmaya çalışmak)
  • Dünya başına yıkılmak, (mecaz)(Büyük felaketlere uğramak, bütün ümidini, sevin­cini, mutluluğunu kaybetmek)
  • Dünyadan el etek çekmek, (mecaz)(Hiçbir şeye ilgi duymaz, kimse ile görüşmez, top­lumla ilgilenmez olmak)
  • Bir çuval inciri berbat etmek, (mecaz)(Yolunda giden bir işi yanlış tutumu yüzünden kötü bir duruma sokmak)
  • Başı göğe ermek, (mecaz)(Uğraşa uğraşa layık olmadığı biryere ulaştığından aşırı derecede sevinmek)

 

Deyimlerin bir kısmı hem gerçek anlamını hem mecaz anlamını çağrıştırır. Bu deyimler kinayeli bir anlatıma sahiptir.

  • Açlıktan nefesi kokmak (kinaye)(Aç insanın gerçekten nefesinin kokması)(gerçek anlam)
  • (Yoksulluk içinde olmak) (mecaz)
  • Arkası yere gelmemek (kinaye)
  • (Sırtının yere, toprağa değmemesi) (gerçekanlam)
  • (Sarsılmamak, güçlü olmak) (mecaz)
  • Arının yuvasına çomak sokmak (kinaye)(Yuvasında arıları kışkırtmak, üzerine saldırtmak) (gerçekanlam)
  • (Tehlikeli kişi veya kişileri kışkırtarak kendi başına bela etmek) (mecaz)
  • Atını sağlam kazığa bağlamak (kinaye)(Atın kaçıp gitmemesi için sağlam bir şekilde onu bağlamak) (gerçek anlam)
  • (Yaptığı bir işin güvenli olması için gerekli tedbirleri almak) (mecaz)
  • Gece silahlı, gündüz külahlı (kinaye)(Eskiden Mevlevi dervişleri külah giyerlermiş, halk

Mevlevilere büyük saygı gösterirmiş, bazı eşkıyalar gündüzleri Mevlevi külahı giyer kendilerini gizleme­ye çalışır, geceleri ise kıyafet değiştirip silahlanıp eşkıyalık yaparlarmış. Bu kullanımda gerçek an­lamdadır.)

  • (Kimseye sezdirmeden kötülük yaparken birtakım davranışlarıyla da iyi görünüm sağlamak) (mecaz)
  • Arkadan vurmak (kinaye) Akıntıya kapılmak (kinaye)
  • Arabasının tekerine taş koymak (kinaye)

Kinayeli anlatımda asıl olan mecaz anlamın vurgulanmasıdır. Gerçek anlam sadece hissettirilmeye çalışılır. Sözcüklerin kinayeli kullanımındaki bu özellik deyimlerin kullanımı için de geçerlidir.

Benzetmeli anlatımların birçoğu kalıplaşmış bile ol­salar deyim değildir.

  • Tereyağdan kıl çeker gibi… (deyim)
  • Gümrükten mal kaçırır gibi… (deyim)
  • Süt dökmüş kedi gibi… (deyim)
  • Kabak çiçeği gibi… (deyim)
  • Arı kovanı gibi… (deyim)
  • Kargibi (beyaz) (deyimdeğildir)
  • Pamuk gibi (yumuşak) (deyim değildir)
  • Kuyu gibi (derin) (deyim değildir)
  • Taş gibi (sert) (deyim değil)
  • Şeker gibi (tatlı) (deyim değil)
  • Kalıplaşmış dualar ve ilençler deyim değildir.

Allah utandırmasın, Eline sağlık, Gözünü toprak do­yursun, Canı cehennem

]]>
Deyimler https://dersimizedebiyat.org/deyimler.html Sat, 01 Feb 2014 02:32:51 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=7891 DEYİMLER

Birden fazla sözcüğün anlamca kaynaşıp kalıplaşarak oluşturduğu, ilgi çekici bir anlam özelliği gösteren ve genellikle mecaz anlamlı olan sözlere “deyim” denir. Deyimlerin mecaz anlamlı sözcüklerden farkı en az iki sözcükten oluşmasıdır. Deyimler genelde yargı bildirmez, yani bir cümle özelliği göstermez.
Bir sözcük tek başına deyim olmaz. Sözcüğün deyim oluşturması için bir başka sözcükle kullanılması gerekir. Örneğin “dökmek” sözcüğü, “dil” sözcüğü ile kul­lanıldığında, “dil dökmek” olur ki, bu bir deyimdir. Ar­tık “dökmek” sözcüğü gerçek anlamını yitirmiştir.
Ağza almamak (sözünü etmemek), aklını kaybet­mek (deli gibi olmak), can atmak (bir şeye erişmeyi çok istemek), dara düşmek (para sıkıntısı içinde ol­mak), el ağzıyla çorba içmek (başkasının sözünü be­nimseyip söylemek), dizini dövmek (çok pişman ol­mak), gözyaşı dökmek (ağlamak), hesap çıkarmak (alacak ve borcu bir kağıda yazmak), gözüne uyku girmemek (uyuyamamış olmak), para yapmak (para kazanıp biriktirmek), saçı başı ağarmak (yaşlanmak), tabanları kaldırmak (koşmaya başlamak) sözleri bi­rer deyimdir.

  • Deyimlerin önemli özelliklerinden biri kalıplaşmış sözler olmalarıdır. Deyimi oluşturan sözcükler eşanlamlılarıyla bile olsa değiştirilemez.

“Başını boş bırakmamak” yerine “kafasını boş bırakmamak” ya da “pabucu dama atılmak” yerine “ayakkabısı çatıya atılmak” denmez.

  • Deyimler genellikle mecazlı sözlerdir.

“Dil uzatmak”, “küplere binmek”, “saman altından su yürütmek” deyimlerini oluşturan sözcükler artık gerçek anlamında değildir.

  • Bazen deyim, açıklamasıyla birlikte verilebilir.

 

“İşlerin bitmediğini görünce küplere binmiş, çok si­nirlenmişti.” cümlesinde geçen “küplere binmek” deyiminin açıklaması “çok sinirlenmek”tir. Dolayısıyla bu cümlede deyim, açıklamasıyla birlikte verilmiştir.

“O, saman altından su yürüten, başkalarına sezdir­meden gizli işler yapan biridir.” cümlesinde geçen “saman altından su yürütmek” deyiminin açıklaması “başkalarına sezdirmeden gizli işler yapmak”tır

  • Bazı deyimler anlamca çelişebilir.

“Otobüsten ininceye kadar ağzını açmamıştı.” cüm­lesindeki “ağzını açmamak” deyimi “hiçbir şey söy­lememek” anlamındadır. “Otobüsten ininceye kadar çenesi durmadı.” cümlesindeki “çenesi durmamak” deyimi ise “durmadan konuşmak” anlamındadır. Do­layısıyla bu cümlelerdeki “ağzını açmamak” ve “çe­nesi durmamak” deyimleri anlamca birbiriyle çelişmektedir.

  • Bazı deyimler aynı anlamdadır.

“Çocuklardan haber alamayınca içine kurt düşmüştü.” cümlesinde geçen, “içine kurt düşmek” de­yimi “bir kaygının sürekli olarak kendisini rahatsız etmesi” anlamındadır. “İçini kemirmek”, “içini kurt yemek”, deyimleri de aynı anlama gelir. Bu yüzden “içini kemirmek”, “içini kurt yemek”, “içine kurt düşmek” deyimleri aynı anlamdadır.

“Önemsiz görülen bu sorun, toplumda kısa sürede dal budak salmıştı.” cümlesinde geçen “dal budak salmak” deyimiyle “dallanıp budaklanmak” deyimi aynı anlamdadır. Her iki deyim de “yayılıp genişlemek, büyüyüp karışık bir durum almak” anlamındadır.

“O, bu çevrede burnu Kafdağında bir kişi olarak ta­nınır.” cümlesinde geçen “burnu Kafdağında” deyi­miyle “burnu havada” olmak ve “burnu büyümek” deyimleri aynı anlamdadır. Bu üç deyim “çok kibirli, herkese yukarıdan bakan” anlamına gelir.

  • Bazen verilen deyim cümleye anlamca uygun düşmeyebilir.

“Zavallı kadın, o kadar hastaydı ki burnundan solu­yordu.” cümlesinde “burnundan solumak” deyiminin anlamı cümleye uygun değildir. Çünkü “burnundan solumak” deyimi “çok öfkelenip sinirlenmek” anla­mındadır. Ancak, cümlede kadının sinirlendiği anlamı çıkmamaktadır.

“Her zaman olduğu gibi bu güç durumdan yine ken­disini kurtarmış, arada kalmıştı.” cümlesinde “arada kalmak” deyiminin anlamı cümleye uygun değildir.

“Bugüne kadar izinsiz hiçbir iş yapmayan bu adam, yine başını alıp gitmişti.” cümlesinde “başını alıp gitmek” deyimi cümlenin anlamına uygun değildir.

  • Bazı deyimler gerçek anlamlıdır.

“Onun iyi gün dostu bir insan olduğunu bilirim.”
“İşyerinde âdet yerini bulsun tavrıyla çalışıyor.”
“Ona yükte hafif pahada ağır hediyeler almışlar.”
Bu cümlelerde geçen “iyi gün dostu olmak”, “âdet yerini bulsun”, “yükte hafif pahada ağır” deyimleri gerçek anlamlıdır.

]]>