Hikayeci âşıkların köy odalarında, düğün meclislerinde, kasaba ve kentlerin kahvehanelerinde saz eşliğinde anlattıkları hikâyelerdir. Bu hikayeci âşıklar, okuryazar, az çok kültürlü kişilerdir. Türk edebiyatında bu özelliğe sahip ilk örnek Dede Korkut Hikâyeleridir. Genellikle aşk konusunun işlendiği halk hikâyelerinde zaman zaman kahramanlık konularıyla dinî konuların işlendiği de görülmüştür.
Halk Hikâyelerinin Oluşumu ve Gelişimi Türklerin göçebe-bozkır hayatından, yerleşik hayata geçmeleriyle birlikte toplum içi çatışmalar başlamış ve bireyin kendi problemleri ortaya çıkmıştır. Halk hikâyeleri, bu dönemde oluşturulmaya başlanmıştır. Belli bir zamanda ve belli bir yerde, çoğunlukla bir müzik aleti eşliğinde, profesyonel anlatıcılar tarafından icra edilir ve bu anlatıcılar, usta-çırak ilişkisi içinde yetişmektedir. Sonraki dönemlerde meddahlar tarafından anlatılan hikâyelerde müzik aleti kullanılmıştır. Yerleşik hayata geçtikten sonra ortaya çıkan birtürdür. Bu nedenle hikâyelerde olayların geçtiği mekânlar çoğunlukla bellidir.
Fasıl: Âşık bu bölümde ustalığını gösterir, anlatacağı hikâyeye dinleyiciyi hazırlar. Cinaslı bir türkü, ardından da olağanüstü bir konunun yer aldığı bir tekerleme söyler.
Döşeme: Manzum veya mensur cümlelerden oluşan kalıplaşmış bir giriştir. Hikâyenin geçtiği yer ve zaman, hikâyenin kahramanları ve bunların aileleri tanıtılır.
Hikâyenin Asıl Konusu: Aşk hikâyelerinde aşığın sevgilisine kavuşmak için çektiği sıkıntıların; dinî-destani hikâyelerde ise, din ve kahramanlık olaylarının anlatıldığı bölümdür.
Sonuç ve Dua: Anlatıcının hikâye kahramanları ve hikâyeyi dinleyenler için dua ederek hikâyeyi bitirdiği bölümdür.
Efsane: Hikâyelerin sonunda gerçek hikâyeden bağımsız olaylar anlatılır. Bunlar kavuşmanın öteki dünyada olduğunu anlatmaya yöneliktir.
Halk hikâyeleri konularına göre üçe ayrılır: