Soru 1 |
Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün yeniden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır.
Bu parçada Sabahattin Ali'yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Bazen bireysel bazen de toplumcu bir sanatçı olduğuna
B)Sanatçı olmasının da etkisiyle ülke sorunlarını ve toplumsal sorunları dengeli bir biçimde ele aldığına
C)Toplumsal olayları anlattığı eserlerinde daha başarılı olduğuna
D)Zengin bir kimliğe sahip olmasından dolayı bugün edebiyatımızda bir çığır açtığına
E)Farklı bir yönüyle ve yeni bir bakış açısıyla tekrar incelenmeyi hak ettiğine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
Çok hoş sohbet, ağzı laf yapan biri olduğum söylenemez ama yazmaya oturduğumda bambaşka biri olup çıkıyorum. Kimlik değiştiriyorum adeta. Bu, elimde olan bir durum değil; yazarken kendimden geçiyorum ve çoğu zaman ne yazdığımı ben de bilmiyorum. Aklıma geldiği gibi, olduğu gibi bırakıyorum ifadeleri, onlar kendi yerlerini bulup yerleşiyor. Kimi zaman oldukça büyük bir hızla, kimi zaman da insanı çıldırtacak bir yavaşlıkta ortaya yeni bir roman çıkıyor.
Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)Günlük yaşantınızda nasıl bir insansınız?
B)Romanlarınıza kendinizden neler katıyorsunuz?
C)Hayattaki titizliğiniz roman yazma sürecine de yansıyor mu?
D)Romanlarınız, düşüncelerinizi birebir yansıtıyor mu?
E)Yazım sürecinde, kendinizde ne gibi durumlar gözlemliyorsunuz?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Türk izleyicisinin, "sadece vakit geçirmek" için sinemaya gitmeye başlaması, Türk sinemasının yön değiştirmesine neden oldu. Usta işi, felsefesi olan filmler, izleyici bulamayınca yapımcılar da kolay filmler çekmeye yöneldiler. Sinema, sadece gelir getiren bir araç olarak görülmeye başlanınca da sinemaya sokak kültürü hakim oldu. Argonun moda olduğu beyaz perde, izleyiciyi kültürlü bireyler olarak görmek yerine cüzdan olarak görmeye başladı. "En değerli film, ---- filmdir." anlayışı Türk sinemasının sloganı haline geldi.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) halka en yakın olan
B) izleyicilerin hepsinin beğendiği
C) eski tarzdaki filmlere benzemeyen
D) en çok kar bırakan
E) popüler oyuncuların desteklediği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tırnak işareti (" ") gereksiz kullanılmıştır?
A) Dede Korkut söylemiş: "Allah Allah demeyince işler düzelmez, Kadir Tanrı vermeyince er zenginleşmez."
B) Öğrenci çekinerek söz istedi: "Dışarıya çıkabilir miyim öğretmenim?" dedi.
C) Öğretmen: "Halk edebiyatı çocuğun hayal dünyasını zenginleştirir." diyor.
D) "Herkesin gidecek bir evi, oturacak bir sofrası var," demek ki.
E) "Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar." der dururdu babam.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Kitap okumak için zaman bulamadıklarını söyleyenlerin çoğu, aslında düşünme tembeli. Kitap okumaya değil, düşünmeye üşeniyorlar. Kavramlar arasında yeni yeni bağlar kurmak korkutuyor böylelerini. Çünkü her yeni, bir değişimi getiriyor. Okumadıkları için de insan ve yaşamla ilgili bildiklerinin dışına çıkamıyor, doğru olarak bellediklerini aşamıyorlar.
Bu parçada okumayan kişilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Belli kalıpların dışına çıkamadıklarına
B) Okumama nedenlerinin zaman bulamamakla bir ilgisinin bulunmadığına
C) Düşünmek ve değişerek için çaba göstermediklerine
D) Yeniliklere açık olmadıklarına
E) İnsana ve yaşama farklı bir açıdan baktıklarına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Genç sanatçı, kendinden önce gelmiş olanları aşmak isterse onların yapıtlarına dudak bükmemelidir. (I) Tam tersi gözünü dört açarak kendinden öncekilere bakmalıdır. (ll) Eski eserleri olabildiğince dikkatli gözlerle incelemelidir. (lll) Yeniyle eskiyi birleştirmeye çalışmalıdır. (IV) Zira yarına kalmış her yapıtın bir güzelliği, yaşayan yanı olduğunu bilmelidir. (V) Onların yüzyılların ötesinden günümüze kadar canlılıklarını koruyarak geldiklerini unutmamalıdır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren gençlere verilen öğütlerin gerekçeleri açıklanmıştır?
A)l. B) ll. C) lll. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
(I) Memduh Şevket, kitap olarak yayımlanan ilk romanı Ayaşlı ve Kiracıları'nda öykülerinde olduğu gibi özgünlüğünü pekiştirecek bir teknik kullandı. (ll) Cumhuriyet sonrası Ankara'sında, kuruluş yıllarında, bir apartman dairesindeki odalarda kirada oturan değişik kesimlerdeki kişilerin "bir mevsimlik" yaşantılarını gerçekçi biçimde yansıttı. (lll) Öykülerindeki gözlemci, betimleyici anlatımı, yalın ve akıcı dili, tiplemedeki başarısı, aydınlık bakışı romanlarının da belirgin özellikleri oldu. (IV) Öykü ve romanlarıyla gözlemci gerçekçiliğin öncü ürünlerini sunmayı bildi. (V) Bu yönüyle Cumhuriyet Dönemi çağdaş Türk edebiyatının gelişmesinde etkili oldu.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma yapılmıştır?
A) l. ve lll. B) I. ve IV. C) ll ve V.
D) lll. ve V. E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, belirtili ad tamlamasının tamlayanı da tamlananı da niteleme sıfatı almıştır?
A) Yeni tahta kaşığın sapı yemek yaparken kırıldı.
B)Arkadaşım yolun sonundaki yüksek apartmanda oturuyor.
C) Okul bahçesinin yıkık duvarı nihayet onarıldı.
D)Bu gelişmeler, ülkenin dört yanında heyecanla karşılandı.
E)Tarifsiz kaderlerin yılgın insanı göçtü dünyamızdan.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Aristo, klasik felsefenin kurucularındandır. (I) MÖ 380-322 yılları arasında yaşamıştır. (ll) Eflatun'un kurmuş olduğu Akademia'da yirmi yıl asistanlık yapmış, edebiyat ve dil ile ilgilenen Aristo on iki yıl boyunca tüm Yunanistan'ı dolaşarak ders vermiştir. (lll) Edebiyat ve dil ile de yakından ilgilenen Aristo, Aristoteles veya Aristetalis adları ile bilinir. (IV) Etika, Politika, Atinalıların Anayasası, Sofis Helenler gibi ünlü eserleri vardır. (V) Aristo, görüşleri ile Doğu dünyasının eserlerinde ve klasik şiirimiz olan divan şiirinde yer almıştır. (VI) Divan şiirinde bilgi, akıl, mantık ve hizmet sembolü olarak Aristo'nun adı sıklıkla kullanılmaktadır. (VII) Özellikle kasidelerde, övülen kişiyi Aristo'ya benzeterek övmek gelenektir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A)ll. B) lll. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Ben, gerçekten şiirin insana tattırdığı duyguların, aktardığı imgelerin, öteki plastik sanatların ve özellikle müziğin uyandırdığı duygulardan, insanı yücelten estetik zevklerden pek farklı olmadığını sanıyorum. Bu düşüncenin oluşmasındaki neden, çok iyi yorumlanan güçlü ve güzel bir müzik yapıtını dinlediğim anda, benliğimi kaplayan duygulanmanın tam eşini, iyi bir şiir okuduğum ya da dinlediğimde de tatmamdır, kanısındayım.
Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?
A) Şiirin diğer sanatlardan üstün olduğu
B) Şiirin biçimsel olanaklarının çokluğu
C) Şiirin konusunun genellikle toplumsal olduğu
D) Şiirin insanı etkileyen bir büyüsünün olduğu
E) Şiirin imge bakımından zenginliği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
Çağımızın romancısı, okuyucusunu iyi tanımakta, onun birkaç yüz yapraklı bir romanı bütünlükle kavramakta zorlanacağını bilmektedir. Yazarın, en çok birkaç saat içinde okunabilen romanlara yönelmesi, romancının deneyiminden doğmuştur. Kaldı ki günümüz sanatı birçok gereksiz ayrıntıdan sıyrılmakla bu ereği (amacı) kolaylaştırmıştır.
Kendisinden böyle söz edilen çağımız romancısı eserini oluştururken aşağıdakilerin hangisini göz önünde bulundurmalıdır?
A) Okuyucuların kendisiyle özdeşleştirebileceği tiplere yer vermeyi
B)Okurun, kısa sürede okuyabileceği romanlardan hoşlandığını
C) Okuyanda var olan beklentileri dikkate almamayı
D) Okuyucunun sorunlarına pratik çözümler sunmayı
E) İnsanda karamsarlık yaratan konulardan uzak durmayı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Herkesin sandığının tersine hayatta iyi - kötü, güzel - çirkin, olumlu - olumsuz gibi kesin ayrımlar yoktur. Örneğin bir insan sadece iyi ya da sadece kötü olamaz; iyi ya da kötü özellikleri bir arada bulundurur. Bazı insanlarda iyi taraflar daha fazlayken bazılarında kötü yönler daha çok olabilir. İnsanlara böyle yaklaşıldığında yaşamın daha güzel olacağı şüphesizdir. Çünkü bu sayede "iyi" dediklerimizin hata yaptığını gördüğümüzde hayal kırıklığına uğramayacak, "kötü" olarak nitelendirdiklerimiz yüzünden yaşamı kapkaranlık görmeyeceğiz.
Bu parçadan aşağıdaki değerlendirmelerin hangisine ulaşılabilir?
A)Yaşamdaki zıtlıkların iç içe, yan yana olduğunun yadsınamayacağına
B) Hayatın hep iyi taraflarının görülmesi gerektiğine
C) İnsanların hatalarını görmezden gelmek gerektiğine
D) İnsanlarla iletişim kurmanın pek kolay olmadığına
E) İyi ve kötü insanlar arasında bir ayrım yapılmasının yanlış olduğu
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücünün insan yaşamına bakış açısını değerlendirirken camdan bir balık akvaryumunu düşünmeden edemiyorum. Akvaryumda bugünkü yaşantısıyla günümüz insanı vardır. Günümüz insanının yaşamı, çağdaş öykü sanatı için bu denli saydam ve net bir görüntüdür. Öykü sanatının ustası bir öykücü ise nitelikli ürün verebilme yolunun önünde duran akvaryumun içindeki görüntüyü değerlendirmekten geçtiğini iyi bilir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünceyi aşağıdakilerden hangisi tümüyle içerir?
A)Kaliteli öyküler yazan öykücü insan hayatını, kendi duygularını da katarak anlatan öykücüdür.
B)Günümüz insanının yaşamını net bir şekilde değerlendiren öykücü, çağdaş ve kaliteli ürünler meydana getirir.
C)Akvaryumda yaşayan balıklarla insanlar arasında çeşitli yönlerden benzerlik vardır.
D)Öykülerin kendilerine özgü yazılma yöntemlerini öykücülerin bilmesi gerekir.
E)Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücü çeşitli gözlemler yapmak zorundadır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
İnsan, çevresindeki kötü ve olumsuz durumları kendisi için olumlu biçimde kullanarak yaşamda sesini duyurabilir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Yan cümle, temel cümlenin zarf tümlecidir.
B) Sıfat tamlaması vardır.
C) Dönüşlülük zamiri kullanılmıştır.
D) İlgeç (edat) kullanılmıştır.
E) Yüklem birleşik zamanlı bir eylemdir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
Bu şehrin en güzel mevsimi kıştı. Bu yüzden buradaki kış aylarına "beyaz elmas zamanı" denir. Doğa, sonbaharın sarısını beyazla kapatmaya hazırlanırken gökyüzünde bir telaş başlar. Sonbahar bu şehre çok nazlanarak gelirken kış hiç de öyle değildir, birdenbire gelir. İlk kar, bulutların dağıldığı günden itibaren beklenir. Çünkü yağacak olan kar mevsim değişikliğinin ilk sembolüdür.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Öznel anlatıma dayanma
B) Niteleyici sözcükler kullanma
C) Kişileştirmelerden yararlanma
D) Eksiltili ve devrik cümlelere yer verme
E) Karşılaştırma tekniğine başvurma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Hemen hemen herşeyi aldık yanımıza
B) Hiçkimse için kendini üzmemelisin, dedi.
C) Birde baktım daha uyanmamış, telaşlandım.
D) Bunu size aksettirmek istemezdik hiç.
E) Filmin bir de kamera arkası varki görmelisin.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Arabesk müzik, sosyal ve toplumsal değişmelerin bir ürünü olarak ortaya çıkmış bir müzik türüdür.
Yukarıda sözü edilen müzik türünün toplumdaki yerinin anlatıldığı bir parçadan alınan aşağıdaki cümlelerin hangisiyle, ayraç içinde verilenler arasında anlamca bir ilişki yoktur?
A) Sanıldığı gibi geniş ve çeşitli kesimlerce dinlenen bir müzik türü değildir. (Dinleyicilerinin belli bir toplumsal tabakada yer alması)
B) Daha çok köy ile kent arasında sıkışmış "ara" insan topluluğunca dinlenip benimsenmektedir. (Uzun bir geçmişinin olması)
C) Varoşlarda yaşayan bu insanlar köydeki yaşantılarını sürdürürken kente adapte olmaya çalışırlar. (Arada kalmış bir kültür oluşturma)
D) İşte bu durum, onların arabesk denen bu "ara" müzik türünü dinlemelerinin nedenidir. (Müzik tercihinin gerekçesi)
E) Zaten arabeskin kendisi de müziğin neresinde olduğunu bilmemektedir. (Kendini belli bir yer oturtamama)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
I. Küçülen ve sınırların kalkmaya başladığı dünyada sözcükleri yerli ve yabancı diye ayırmak, evrensel kültürle kucaklaşmayı engeller.
II. Evrensel kültüre ulaşmayı hedefleyen bir toplumun, dilini başka dillere kapayıp yalnızca kendi sözcüklerine yaslaması ona yarar değil, zarar getirir.
III. Başka dillerin egemenliğinden kurtulmadan, kendi dil bayrağını açmadan toplumsal uzlaşma beklentisindeki uluslar yanılırlar.
IV. Evrensel kültürün oluşmasında en önemli itici güç olan dil, kendi toprağında gelişip serpildikten sonra evrensel bir dil olma düzeyine ulaşabilir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi ikisi savundukları düşünce bakımından birbirine en yakındır?
A) l.ve ll. B) I. ve lll. C) ll. ve lll.
D) ll. ve IV. E) lll ve IV.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Bütün arkadaşlara bizi yalnız bırakmadıkları için teşekkür ediyorum.
B)Zorluklar karşısında birlik olmanın önemli olduğunu biliyorsunuzdur.
C) Bu yanlışları tekrarlamamak için daha dikkatli olmalıyız.
D)Herkes bizim kadar çaba verseydi sonuç daha iyi olurdu.
E)Takımın elde ettiği başarı okulda bayram havası oluşturdu.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Dil, sözlüklerde belirtildiği gibi sıradan bir "iletişim aracı" değil, insanları birbirine bağlayan, onların topluluk ve ulus olmasını sağlayan, kullanıldıkça güçlenen ve çözülmeyen bir bağdır. Millet olmanın temel unsuru dildir. Dil kimliği belirler, kimlik kültürü, kültür ise milleti... Milleti oluşturma gücüne sahip bulunan böylesine etkili bir unsurun kullanımı da varlığı kadar önemlidir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangilerinden yararlanılmıştır?
A) Öyküleme-Tanımlama
B) Tartışma-Karşılaştırma
C) Betimleme - Örnekleme
D) Açıklama -Tanımlama
E) Açıklama - Örnekleme
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
"Doğru yazı", içindeki düşünce yanlış da olsa anlatmak istediğini dil kurallarına uygun olarak anlatan yazıdır. Niteliği; sağlıklı, etkileyici, sürükleyicidir. Doğru yazıda sözcükler, kavramları aşağı yukarı değil, tam olarak karşılar; tümcenin öğeleri yerli yerinde bulunur. Doğru yazının hoşa giden biçimde olması gerekmez.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlamaya yer verilmiştir.
B) Açıklamaya başvurulmuştur.
C) Dil, göndergesel işlevdedir.
D) Öznel değerlendirmeler vardır.
E) Karşılaştırmaya başvurulmuştur.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
(I) Ana hikaye temel nokta olduğu için değiştirilemez. (ll) Bundan dolayı bizim eser üzerindeki inisiyatifimiz kısıtlanmış olmaktadır. (lll) Kendi hikayemizi anlatırken dahi, mumun çevresindeki kelebek gibi olayın etrafında döneriz. (IV) Hikayeye ayrı bir güzellik katan öğelerle yer yer kopukluklar yaşarız bu yüzden. (V) Yine de hikayenin bütününe hakim olmak için yorum yapmaktan alıkoyamayız kendimizi.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine "Hatta zaman zaman karanlık noktalardan çıkamadığımız olur." cümlesi getirilirse anlam bütünlüğü bozulmaz?
A)l. B) ll. C) lll. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
"Ay, yavaş yavaş yükseliyordu... " Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Haksızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilenebileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki "Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.", "Telefon acı acı çaldı.", "Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışarıya çıktı." gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar.
Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A)Yazarların özgünlüğü olmayan sözlerle eserlerini oluşturması
B) Yazarların süslü sözler kullanması
C) Yazarların nesnel cümleler oluşturamaması
D) Yazarların kapalı anlatıma yönelmesi
E) Yazarların duru ve açık cümleleri kullanmaması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Selçuk Altan, sözcüklerle oynarken hem söz dizimsel hem de sözcüksel düzlemde yerleşik kullanımların dışına çıkıyor.
Bu cümledeki altı çizili söz, aşağıdaki kavramların hangisi ile ilişkilendirilebilir?
A) Tutarlılık
B) Doğallık
C) Benzersizlik
D) İlericilik
E) Uyarıcılık
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Divan edebiyatımızda, halk edebiyatımızda ve uzun süre Batı edebiyatında sevgililer birbirine denk olmamıştır. Genç kız üst konumdadır, ulaşılmazdır. Erkek ise aşağıdadır, yalvaran durumundadır. Genç kız, yukarıdan bir tebessüm lütfeder ya da bir gül atar. Eğer bu çift evlenirse ilişki tersine döner. Erkek balkona veya sedire çıkar; kadın ise aşağıda yemek, bulaşık peşinde koşturmaya başlar. Bir iner, bir çıkar tahterevalli. Yere paralel durduğu pek nadirdir.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A)Kadın-erkek ilişkisinin edebiyatta nasıl yorumlandığı
B)İki insanın dışarıdan destek almadan hayata nasıl tutunduğu
C)Birbirini anlamaya çalışan insanların edebiyata konu olduğu
D)Kadınların edebiyatımızda da ulaşılmayan bir yere sahip olduğu
E)Kadın-erkek ilişkilerinin benzetmeyle anlatılabileceği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
(I) Senelerdir eleştirinin sadece eserin kötü yanlarını açığa çıkarmak olmadığını anlatıyoruz. (ll) Eleştiri kavramının olumlu yönlerini açıklamaya çalışıyoruz. (lll) Tüm çabamız, modern eleştiriyi tanımlamak için. (IV) Ne yazık ki biz, hayata baktığımız gibi bakıyoruz eserlere. (V) Biraz da bardağın dolu tarafını görsek başaracağız eleştiri yazmayı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede süregelen bir durumdan söz edilmiştir.
B) ll. cümlede bir kararlılık dile getirilmiştir.
C) lll. cümlede bir amaçtan söz edilmiştir.
D) IV. cümlede özeleştiri yapılmıştır.
E) V. cümlede bir gereklilikten söz edilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Orhan Veli, Garip şiirinin nasıl bir yol izlediğini ve daha sonraki yıllara nasıl geldiğini bir yazısında şu şekilde belirtir: "Yirmi yaşımızı dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı. Beylik kalıplar, beylik oyunlar, beylik dünyalar içinde bunalmış kalmış olan şiire yeni imkanlar arayalım dedik. Şiire yeni dünyalar, yeni insanlar sokarak, yeni söyleyişler bularak şiirin sınırlarını biraz daha genişletmek istedik. İlk işimiz, bilinen sanatları bir tarafa bırakıp şiiri bu sanatlar dışında şiir yapan özellikleri aramak oldu. Böylelikle onu bir reçete olmaktan kurtaracaktık. Bu işi başarabilmek için de şiir tariflerinin verdiği tertiplere karşı gelmek gerekiyordu. O tertipleri bulmuş olan şiirle o şiire sıkı sıkı sıkıya bağlı kimselerin bu dikine giden hareketten memnun olmayacakları besbelli idi."
Bu parçadan Orhan Veli'yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Eski şiire sıkı sıkıya bağlıdır.
B) Şiire genç yaşlarda başlamıştır.
C) Şiirin konularını genişletmek ister.
D) Sıradan söyleyişlerden hoşlanmaz.
E) Söz sanatlarının kullanımına karşıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Refik Halit, yazmaya mizah dergilerinde yergi ve taşlamalarla başladı. Ömrü boyunca sürdürdüğü yazı hayatında eleştiriden, alaydan kaçınmadı. Günlük gazetelere yazdığı, o günün politik konumunu ya da gündelik hayatını anlatan yazılarını bugün okuduğumuzda zamanın bu metinlerden aldığımız dilsel hazzı azaltmadığını görürüz. Türkçenin en keyif verici metinleri arasında sayabiliriz bu yazıları.
Bu parçadan Refik Halit'le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A)Yazı hayatına mizah dergilerine eleştiri yazarak başlamıştır.
B)Gazetelere yazdığı yazıların dili bugün bile okuyanı etkiler.
C)Yazı hayatı boyunca eserlerinde eleştiriden vazgeçmemiştir.
D)O günün politik ve güncel olaylarını anlatan gazete yazıları yazmıştır.
E)Hayatının belli bir döneminden sonra eleştiri yazıları yazmamıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Bütün zamanların en yürekli caz müzisyeniydi. Ömrü boyunca yaşamla Rus ruleti oynadı. Bir at kadar çok yedi, bir balık kadar suyla bütünleşti. Herkesi çok sevdi ama en çok sokağı sevdi. Hiç uyumazdı. Ara sıra kestirmekle yetinirdi. Gün gelir, ortalığı birbirine katardı. Bir kere bir konser sırasında kendisine verilen kırmızı bir gülü olduğu gibi yedi. Her şeyi çok uçta yaşadı. Kısacık yaşamına birden çok yaşam sığdırdı. Hepsini de sonuna kadar yaşadı. Charlie Parker ve zaman yarıştılar. Zaman kazandı. 1955'te gözleri bir daha açılmamak üzere kapandığında otuz beş yaşındaydı.
Bu parçada sözü edilen müzisyen için aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Yaşamı uç noktalarında yaşadığı
B) İnsanları çok sevdiği
C) Hayatı ciddiye almadığı
D) Yaşamın sınırlarını zorladığı
E) Caz müziğine yeni kapılar açtığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
"Ay, yavaş yavaş yükseliyordu... " Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Haksızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilenebileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki "Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.", "Telefon acı acı çaldı.", "Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışarıya çıktı." gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Yinelemelere yer verme
B) Devrik cümlelerden yararlanma
C) Tanık göstermeye başvurma
D) Öznel değerlendirmede bulunma
E) Örneklerden yararlanma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
(I) Fıkralar diğer anlatılara göre oldukça kısadır. (ll) Az sözle çok şey anlatılmak istenir. (lll) Güldürü öğesinin yanında düşünce öğesi de ağır basar. (IV) Fıkra, toplumun o gün içinde bulunduğu koşullara bağlıdır. (V) Halk zekası öyle fıkralar üretir ki bunlar yayın organlarında yer almadığı halde, dilden dile en kısa sürede yurt düzeyinde yayılır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)I.cümlede anlatı türleriyle ilgili bir karşılaştırma yapılmıştır.
B)ll.cümlede fıkraların yalınlığı üzerinde durulmuştur.
C)lll.cümlede fıkraların eğitici yanının da olduğu belirtilmiştir.
D)IV.cümlede fıkranın toplumsal yaşamla bağlantılı olduğu açıklanmıştır.
E)V.cümlede fıkraların sözlü gelenekte yaşadığı ve halk zekasının ürünü olduğu vurgulanmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların, ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur. Eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez.
Bu paragrafta aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ünsüz düşmesi
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır.
Bu cümlenin öğe dizilişi aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
A) Özne - zarf tümleci - nesne - yüklem
B) Zarf tümleci - özne - yüklem
C) Özne - nesne - yüklem
D) Özne - yüklem
E) Nesne - özne - zarf tümleci -yüklem
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Gerçek sanatçı, hayatı şu ya da bu şekilde algılayan insan değildir. O, yaşama anlam katar. Gerçek olanla çok fazla ilgilenmez. Bizlerin görmediğini görür, bunları bizimle paylaşır. Gerçek sanatçının anlatımı da bizimkine benzemez. Onun anlatımı, okuyana keyif verir. Farkında olmadan, sanatçıyla birlikte, yaşamı yeniden algılar, yaşamaktan tat alır ve dilimizi kullanmayı öğreniriz.
Bu paragraftan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Sanatçının genellikle gerçek olanla çok ilgilenmediği
B) Sanatçının, gerçekleri ana hatlarıyla topluma anlattığı
C) Gerçek sanatçının anlatımının sıradan insanlarınkinden farklı olduğu
D) Sanatçının, hayatı sıradan bir şekilde algılamadığı
E) Gerçek sanatçının, kişinin dilini geliştirdiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün yeniden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A)Sabahattin Ali'nin edebiyatımızdaki yeri ve önemi
B)Sabahattin Ali'nin değişen iç dünyasının sanatına etkileri
C)Sabahattin Ali'nin eserlerinin değeri
D)Sabahattin Ali'nin edebiyatımıza etkileri
E) Sabahattin Ali'nin bireye ve topluma bakış açısı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde "sitem veya yakınma" anlamı yoktur?
A) Ne doğan güne hükmüm geçer
Ne halden anlayan bulunur
B) Manada güzel, ruhta güzel, tende güzelsin
Ey sevgili sen elde değil, bende güzelsin
C) İyi günde yaran, ahbap çok olur
Dar günde dost bulunmaz nedendir
D) Bin gül çıkardım sana kalbindeki külden
Bir gün beni ansaydın eğer sen de gönülden
E) Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Şair, yazar veya ressam hemen her sanatçı kendi rengini bulana kadar başkalarının ayak izlerine basarak yürür. Her birinde bir şeyler keşfeder, özümser, damıtır ve sonunda kendi rengini bulur.
Bu parçada geçen "kendi rengini bulmak" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özgün tarzını oluşturmak
B) Başka sanatçılara öykünmek
C) Kendinden önceki sanatçıları örnek almak
D) Basmakalıp eserler oraya koymak
E) Düş gücünü belirgin hale getirmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
(I) Bir öykü ustası olarak girdi edebiyat dünyasına (ll) Öykülerinde de hiçbir zaman kolaya kaçmadı. (lll) Bunda sanata duyduğu saygı vardır. (IV) Yapıtlarının hepsinde okuru düşündüren özgün önermeler görülür. (V) Basmakalıp reçetelerden, alışılmış konulardan, yapay anlatımlardan kaçınır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, devrik cümledir.
B) cümle, olumsuz fiil cümlesidir.
C) cümle, ad cümlesidir.
D) cümle, yüklem ve özneden oluşmuştur.
E) cümlenin yüklemi dönüşlü çatılıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
İnsanın çevresindeki herkesle iyi ilişkiler kurması her zaman mümkün olmuyor. İnsanları değiştirmek zordur, hoşumuza gitmeyen yönleri hep olacaktır insanların ama insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek epeyce işe yarayacaktır. İnsanları oldukları gibi kabul ederek, onların hoş yönlerini ön plana çıkararak herkesle olmasa da çoğu insanla iyi ilişkiler kurabiliriz.
Bu parçada geçen "insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanlara farklı yönlerden bakmaya çalışmak
B) İnsanları yanlışlarıyla benimseyebilmek
C) Olumsuz davranışların nedenlerine inmek
D) Anlaşamadığımız insanlara mesafeli durmak
E) İnsanlara kendilerini anlatma fırsatı vermek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Bir romanın olay örgüsü ve kişileri roman yazılmadan önce yazarın zihninde biçimlenmiş, romanın ana çerçevesi az çok belirlenmiştir. Yazar, romanın bir planını çıkarmış, bölümlerini düzenlemiş, olayların akışını tasarladıktan sonra kalemi eline almıştır. ----. Yazarken olaylar üzerinde daha ayrıntılı düşünme fırsatı bulduğu için daha önce düşünmediği unsurları akışa kapılarak eserine katmak isteyebilir. Olaylar ve kahramanlar, yazarın kalemini yeni maceralara sürükler böylece.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerin hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Bu plan çerçevesinde yazarak aklındaki öyküyü roman haline getirir
B) Ancak bazen roman, yazarı kendi akışına çeker
C) Yine de eksik kalmış noktalar, yazım aşamasında sorun oluşturur
D) Oysaki bu, anlatılanların inandırıcılığını zadeler
E) Bununla birlikte okuyucunun da tepkisi önemlidir
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
]]>
Soru 1 |
(I) Dil, insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli öğedir. (II) İnsanoğlu, bu yeteneği sayesinde diğer canlılara üstünlük sağlamakla kalmamış; uygarlığı baş döndürücü bir hızla ilerletmiştir. (III) Dilin bu anlamdaki işlevini anlayabilmek için “Acaba dil olmasaydı, ne olurdu?” sorusunu düşünmemiz yeterli olacaktır. (IV) Dilin içinde yer alan “ana dil” in yeri bambaşkadır. (V) Ana dilimiz, annemizden ve çevremizden bize geçen birçok özellik gibi, her yönüyle bizi biz yapan değerlerin izleriyle doludur. (VI) Ana dilimiz hem iletişim aracımız hem de kültür dünyamızın engin deryasıdır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlamalıdır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
Avını yiyen timsahın vicdan azabı çektiği için gözyaşı döktüğü iddiası bir şehir efsanesidir. Bu efsaneyi Orta Çağ’da yaşamış bir ansiklopedi yazarı üretmiş ve “Bir timsah su kenarında öldürdüğü bir adamın üzerine gözyaşını döker ve onu hemen yutar.” diye yazmış. Oysa timsahın gözyaşları, gözünün korneasını kayganlaştırıp bir tür göz kapağı görevi gören saydam zarın kornea üzerinde kolayca hareket etmesine yararmış. Bu yüzden belki de gözyaşı denmesi bile yanlış. Yani timsahın gözyaşlarının duygusal bir nedeni yok. Ama yine de yaygın anlamı nedeniyle “timsah gözyaşları” hoş bir metafordur, güzel bir deyimdir.
Bu parçada özellikle vurgulanan görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A)Bilimin öncelikli görevinin, toplumu doğru bilgiye ulaştırmak olduğu
B)Yerleşik bazı düşüncelerin bilimsel dayanaktan yoksun olabileceği
C)Yanlışlığı bilimsel olarak ispatlanan bilgilerin kolayca terk edildiği
D)Bilim alanında doğrulanmayı bekleyen pek çok bilgi bulunduğu
E)Kökeni uzun bir geçmişe dayanan sözlerin günümüz koşullarına uyarlanması gerektiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Gür (I) yeşil ağaçların çevrelediği bir alana indi uçağımız. Parklarıyla ünlü bir kentteydik artık. Kaldığımız konukevinin arkasında göz alabildiğine uzanan park (II) yemyeşildi. Parkın içinde (III) tavus kuşları ve ayaklarımıza dolaşan sincaplar (IV) Bizdeki parkların tersine, yerler tertemiz; görünürde yiyecek kabukları, kâğıt parçaları (V) sigara izmaritleri yok.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Yaşar Kemal’in “Tek Kanatlı Bir Kuş” romanı, korku üzerine kurgulanmış bir eser. Bu korku her insanın kendi karanlığında yarattığı İblislere, sisin içinden çıkacak sandığımız ecinnilere, çok mutlu hissettiğimizde içimizi birdenbire kaplayıveren huzursuzluğa benziyor. Halkı tarafından terk edilen Yokuşlu kasabasına tayini çıkan, eşi Melek Hanım’ı da yanına alıp yola koyulan posta müdürü Remzi Bey’in hikâyesi anlatılıyor romanda. Yeni bir roman değil “Tek Kanatlı Bir Kuş”. Yaşar Kemal’in 1960’ların sonunda yazdığı ve şimdi yayımlamaya karar verdiği bir yapıt. Dönemin dilini yansıtmasının yanında, büyük ustanın kendi yazarlık serüveni içerisinde önemli bir yere sahip.
Bu parçada Yaşar Kemal’in sözü edilen romanıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İşlediği konuya
B) Ne zaman kaleme alındığına
C) Ana temasının ne olduğuna
D) Yazıldığı dönemin dil özelliklerini taşıdığına
E) Etkileyici, şiirsel bir dille yazıldığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Sanatçı, kendine özgü bir deyişe, bir anlatıma, bir biçeme ulaşmalıdır. Bu anlatım, bu deyiş değişmez olmalıdır. Sanatçılar uzun uzun kişiliklerini ararlar. Bu sürede yalpalar durur, şunun bunun etkisine kapılırlar. Sonunda kişilikleri meydana çıkar. Kendilerine özgü bir anlatıma, bir yapıya ulaşır, belirli bir düzeye gelirler. Sözgelişi bir Cahit Sıtkı, bir Fazıl Hüsnü böyle kişiliğini bulmuş, eserine damgasını basmış sanatçılardır. Onların bir şiirine bir yerde rastlasak ---------
Bu parçanın sonuna aşağıdaki cümlelerin hangisi getirilmelidir?
A) bu şiirin konusunun ne olduğunu hemen anlarız
B) başarılı bir şiirin nasıl yazılabileceğini fark ederiz
C) hemen etkilenir, şiirin, büyülü dünyasına dalar gideriz
D) altındaki imzayı görmesek bile şiirin kime ait olduğunu rahatlıkla anlarız
E) onu hemen bir yere not eder, ezberlemeye çalışırız
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Aşağıdakilerden hangisi, ötekilerden farklı bir görüşü dile getirmektedir?
A) Yahya Kemal, şiirdeki başarısını kendi toplumunun şiirine dayanarak elde etmiştir.
B) Ahmet Haşim, bizim şiirimize takılıp da Fransız şiirini incelemeseydi sıradan bir şair olurdu.
C) Ahmet Mithat’ın günümüzde okunmasında asıl etken, meddahlık geleneğimizi romana taşımasıdır.
D) Ömer Seyfettin, geleneksel hikâyeciliğimizden yararlanmasaydı bugünlere kalmazdı.
E) Cahit Külebi’nin şiirlerindeki bütün sıcaklık, kaynağını halk şiirimizin biçim ve özünden alıyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Efsane sözcüğünün sözlük anlamı, eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları ve olayları konu edinen hayalî hikâye demektir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gereksiz sözler kullanılması
B) Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması
C) Sözcüğün yanlış yapılandırılması
D) Birden çok eylemsiye yer verilmesi
E) Tamlayan eksikliği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Şiir ile düzyazı birbirinden farklıdır. Ne şiir düzyazıdır ne de düzyazı şiir. Şiir, düzyazının topraklarına adım atar atmaz taş kesilir. Düzyazı da şiire heveslendi mi gülünç duruma düşer. Şiirle düzyazı arasında, sık sık meydana gelen sınır çatışmalarına tanık oluyoruz. Sanatçılık işte bu noktada önem kazanır.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir, kendisini oluşturan niteliklerden uzaklaşırsa şiir olmaktan çıkar.
B) Şiirde anlatılmak istenenler düzyazı ile de verilebilir.
C) Şiir, düzyazıdan daha büyük bir etkiye sahiptir.
D) Şiir, olayları düzyazıdan daha gerçekçi bir şekilde ele alır .
E) Düzyazıya yaklaşan şiirler daha başarılıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
“Aşk” romanıyla “aşkı da içeren romanlar”ı birbiriyle karıştıranlar var. Bunları ayırmak gerek. Oysa bizde bu ayrım yapılmıyor. Eğer aşk romanından kasıt, yabancıların “romance” dedikleriyse benim romanlarım bu grupta yer almıyor. Çünkü bu tür romanlara Barbara Cartland’ın kitaplarını, pembe dizileri örnek gösterebiliriz ki bunlar bence edebiyatın dışındadır. Konusuna aşkın da sindirildiği ya da birtakım olayların bir aşk etrafında anlatıldığı romanlar bunlarla bir tutulamaz. Örneğin Anna Karenina’da toprak reformu da anlatılır. Bu ayrımı yapmazsak Anna Karenina’yı yalnızca sıradan bir aşk romanı olarak nitelendiririz.
Bu parçaya dayanılarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Aşk serüveni yaşamamış birinden aşk romanı yazması beklenemez.
B) Aşk romanı sözünün anlamsal sınırı belirlenmelidir.
C) Salt aşk üzerinde yoğunlaşan romanların yazınsal bir değeri yoktur.
D) Dokusunda aşkı barındıran her yapıt, aşk romanı sayılmaz.
E) Kimi romanlarda aşk, toplumsal sorunlarla iç içe anlatılır .
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
(I) Yazar, eleştirel yazılarında Türk edebiyatının geçmişten günümüze belli başlı dönemlerini Batı kültürüyle değerlendiriyor. (II) Çok yanlış ve havada kalmış bir değerlendirme! (III) Neden mi? Çünkü Türk edebiyatı son yüzyılda Batı kültürüyle yakınlaştı. (IV) Batı kültürünü öğrenmek için önce Batı klasiklerini okumalısınız. (V) Ondan önceki edebiyatımızda Doğu vardı, Fars vardı, Arap vardı; bunlara göre değerlendirmeliydi bence.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) I V. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
Bilgelik; bilgi edinme, algı, görgü, sağduyu ve sezgisel anlayışla birlikte bu nitelikleri özümseyebilme ve uygulayabilme kapasitesidir. Bilge insan; kendi düşüncesine, kendi düşüncesi olduğu için önem vermemesi ve kuşkuyla bakması gereken insandır. Ne diyor Valery : “Bizim düşüncemize kendi düşüncemiz olduğu için inanmamalıyız. Tersine onu kuşkuyla karşılamamız gerekir.”
Bu parçanın anlatımında aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangileri kullanılmıştır?
A) Tanımlama – Örnekleme
B) Tanık gösterme – Tanımlama
C) Tartışma – Örnekleme
D) Betimleme – Tanımlama
E) Tanık gösterme – Karşılaştırma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde düşsel öğelere yer verilmemiştir?
A) Ovada her kızıl kalenin teni
Bir padişahın kanıyla beslendi
B) Sonbahar gelip yeşillikler bitmeden
Uzan yeşilliğe, gününü gün et
C) Şu testi de benim gibi biriydi
O da bir güzele vurgun, dertliydi
D) Bir taş bulamazsın ki Doğu ovalarında
Kahretmesin bana da benim zamanıma da
E) Güneş göğe attı erkenden kendini
Aydınlık padişahı atına bindi
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
(I) Uzun söyleşilerden oluşan bu kitap, Neşet Ertaş’ın çocukluğundan başlayıp günümüze kadar gelen detaylı bir yaşam öyküsünü sunuyor bize. (II) Büyük üstadın yaşam mücadelesini, çektiği sıkıntıları ve çocukluğundan beri yaşadığı yoksulluğu okudukça hayata nasıl o denli iyimser ve umutla yaklaşabildiğini görüp hayrete düşüyoruz. (III) Kitabın en önemli özelliği, çekilen bütün sıkıntıların sanatçının ağzından anlatılıyor olması. (IV) Bu durum kitabı bir başkasının anlattığı bir biyografi kitabından daha samimi bir hâle getiriyor. (V) İnsan olmanın ne demek olduğunu sil baştan düşündürüyor bu harikulade eser.
Bir ozan ile yapılan söyleşilerden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, yapıtın içeriğinden söz ediliyor.
B) II. cümlede, sanatçının zorluklar karşısındaki tutumu dile getiriliyor.
C) III. cümlede, yapıtın özgünlüğü üzerinde duruluyor.
D) I V. cümlede, yapıtın diğerlerinden farklı bir yönü vurgulanıyor.
E) V. cümlede, bilinen bir gerçeğin yapıtla birlikte yeniden ele alındığı söyleniyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
Kitaplar arasında ayrım yapanlardanım. Belki yanlış diyeceksiniz ama ------------. Bunu sıradışılık olsun diye ya da çoğunluğun bayağı olanı seçtiğini düşündüğümden yapmıyorum. Sadece kendi okuyacağım kitaplar hakkında fikrim var, beğenilerimi biliyorum ve birçoğunun kapağını şöyle bir çevirip bakmam bile okuma zevkime hitap edip etmediğini anlamam için yeterli oluyor.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) kendimi sıradan okurla aynı düzeyde tutmuyorum
B) eleştirmenlerin değerlendirmelerine önem vermiyorum
C) çok satan kitapları okumama gibi bir eğilimim var
D) çoğu okurun sıradan olanı tercih ettiğine inanıyorum
E) yaşamını bilmediğim yazarların yapıtlarını seçmiyorum
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
Küçük bir çam ormanının önünde beyaz, şık bir bina mermerdenmiş gibi göz kamaştıracak derecede parlıyordu.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Sıfat tamlaması, nesne göreviyle kullanılmıştır.
B) Bulunma durum eki almış tamlama vardır.
C) Edat öbeği kullanılmıştır.
D) Yüklemi, etken çatılı bir eylemdir.
E) Yükleminde ünlü daralması olmuştur.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Edebiyat hocalarının pek çoğunun öbür dünyada yatacak yerleri yoktur! Neden mi? Memleket evlatlarına koskoca Ahmet Hâşim’i yanlış tanıttıkları ve ondan soğuttukları için… Bugün lise diploması almış yahut hâlihazırda bu sıralarda oturan hangi memleket evladına Hâşim’den söz etseniz, “Ha, o mu? Çok çirkin bir adammış!…” diyecektir. Hâşim’e dair akıllarında kalan tek bilgi kırıntısı, onun yüzüne bakılmayacak kadar çirkin; bu sebeple kendisinden nefret eden ve hiçbir kadının yüzüne bakmadığı bir adam olduğudur. İşgüzar edebiyat hocaları, güya öğrencilerine müfredat dışı bir bilgi vererek öğrettiklerinin akılda kalmasını sağlayacak, bir parça bilgiçlik taslayacaklar! Konu Hâşim’e gelince başlarlar onun çirkinliğine, Araplığına dair hikâyeler anlatmaya. Artık dinlet, dinletebilirsen! Bütün anlattıkları unutulacak, o güzelim şiirler; Grubahâne- i Laklakan, Frankfurt Seyahatnâmesi ve tadına doyulmaz onca deneme ‘çirkin şair’ in gölgesinde kalacaktır .
Bu parçanın yazarı, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A)Ahmet Haşim’in yapıtlarını anlamaya çalışanların azlığından
B)Edebiyat öğretmenlerinin yeteri kadar araştırma yapmamalarından
C)Ahmet Haşim’in öğrencilere yanlış tanıtılmasından
D)Öğrencilerin Ahmet Haşim’in şiirlerini sevmeyişinden
E)Edebiyat öğretmenlerinin müfredat dışı bilgi vermelerinden
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Bir şiir okuyucusunun en doğal hakkı, şiiri yorumlama hakkıdır. Okuduğu şiiri kendi duygu ve düşüncelerine göre yorumlayan okur, o şiire, şiirde olmayan pek çok güzellik yükler. Böylece kendini şiirin anlamına ortak etmiş olur. Sırf bu nedenden, her anlamı açık açık veren, anlamı suyun üzerindeki zeytinyağı gibi görünen şiirlere tepkiliyim. Çünkü bu tarzdaki şiirler okuyucusuna haksızlık ediyor. Okurun en doğal hakkını elinden alıyor.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabıdır?
A) Şiirle ilgili farklı yorumlar şairin hoşuna gider mi?
B) Çok kolay anlaşılan şiirlere neden karşı çıkıyorsunuz?
C) Şiirin bir yetenek işi olduğunu niçin kabul etmiyorsunuz?
D) Sizce bir şair okuyucusuna haksızlık edebilir mi?
E) Kısa sürede yazılan şiirler nitelikli olur mu?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
(I) Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’ni çok önemli bir eser olarak görüyorum. (II) Büyük boy, yaklaşık 950 sayfalık yapıtta iki bini aşkın madde var. (III) Ekrem Çakıroğlu önderliğindeki 38 kişilik yazar kadrosunun iki yıllık çalışmasıyla hazırlanmış. (IV) Bilgiler, sadece biyografik olarak değil, eleştirmenlerin değerlendirmeleriyle bir arada aktarılıyor. (V) Fotoğrafların kitaba sıcacık bir güzellik kattığını da söylemeliyim.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede öznellik söz konusudur.
B) II. cümlede bir saptama yapılmıştır.
C) III. cümlede eserin ortaya çıkışıyla ilgili bilgi verilmiştir.
D) IV. cümlede olumsuz bir değerlendirme söz konusudur.
E) V. cümlede yoruma yer verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
(I) Sinop’un şirin ilçelerinden biri olan Erfelek’de bir grup arkadaşla tatil yapıyoruz. (II) Şimdi, küçüklü büyüklü yirmi sekiz şelaleden oluşan Tatlıca Çağlayanı’nda dinleniyoruz. (III) Ayancık ilçesinin sınırındaki Akgöl’ü ve yakınındaki İnatlı Mağarasını’da dolaşıyoruz. (IV) Mağara, deniz yüzeyinden 1070 metre yükseklikte. (V) Kuzeydeki köyde yer alan kaya mezarları görülmeye değer.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve V.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
------------ Edebiyat öğrencileri ise dersini gördükleri, eserlerini inceledikleri bir edebiyat adamını, ancak kırık kopuk notlarla, fotokopilerle ve edebiyat sözlüklerindeki bir iki paragrafçık bilgiyle tanıyor, o kadarını yeterli sayıyorlar. Bir şairi, bir romancıyı bütün macerasıyla inceleme, kritik etme yolculuğuna çıkmayı göze alamıyorlar. Bu durumda, mesela Beşir Ayvazoğlu’nun Haşim monografisi gibi kapsamlı eserlerden haberleri bile olmuyor. Bunu nereden mi biliyorum? 70’in üzerinde üniversitesi ve bir o kadar da edebiyat bölümü olan bir ülkede, Ahmet Haşim hakkında yazılmış nitelikli bir çalışmanın bir haftada tükenmesi gerekirdi. Ben öyle sanıyordum. Ötüken Yayınevi yetkililerine sordum. “Nerde!…” dediler. Üzüldüm. Yazık dedim, çok yazık!…
Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Edebiyat öğretmenlerinin ve akademisyenlerin çoğu, alanlarıyla ilgili yeni yayınları izlemiyor ve onlara el sürmüyorlar.
B)Ülkemizde bir şairi, yazarı değişik açılardan tanıtan monografik çalışmalara kimi okuyucular ilgi gösteriyor.
C)Bugüne dek Ahmet Haşim üzerine yazılmış kitapların sayısı çok az ve bunun değeri bilinmiyor.
D)Bir şairi, yazarı asıl sevdirecek olanların liselerdeki edebiyat öğretmenleri olduğunu söyleyebiliriz.
E)Ortaöğretim kurumlarımızdaki edebiyat konuları, öğrencilere edebiyat sevgisi aşılamaktan çok uzak ve yeterli değil.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Üçüncü tekil kişi iyelik ekini almış adların özne olduğu cümlelerde yüklem, genellikle ad soylu olur.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kural örneklenmiştir?
A) Romanı gerçekten de çok güzelmiş.
B) Kalemi yan masadaki arkadaştan aldım.
C) Bu bölgede havalar çok soğukmuş.
D) Dün sizi telefonla soran, Gizem’miş.
E) Durumu açık yüreklilikle dile getirdi.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
Üstün gözlem gücü, ayrıntı zenginliği ve abartısız duygu aktarımı ile Türk öykücülüğünde seçkinleşen Füruzan’ın ilk öyküsü 1956’da “Seçilmiş Hikâyeler”de yayımlanır . İlk kitabı “Parasız Yatılı”, ilk kitapların kaderinin tersine ilgi görürken Sait Faik Ödülü’nü de kazanır. Onun öykülerini üç özellikle tanımlayabiliriz : İnsani sıcaklık, dönemsel tanıklık ve yoksul ailelerin var olma serüveni. Füruzan, Türk öykücülüğünde bir yol açıcı, bir öncü olmayı başarmış; kalıcı, eskimeyecek öykülere imza atmıştır.
Bu parçada Füruzan’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) İlk öykü kitabıyla ödül kazandığına
B) Öykülerinde biçem kaygısını ön planda tuttuğuna
C) Öykü türünde başarılı örnekler ortaya koyduğuna
D) Öykülerinde ele aldığı konulara
E) Yapıtlarıyla başka yazarlar için örnek oluşturduğuna
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
(I) Kötü bir konuşmayı dinlemek zorunda kalmaktan daha etkili işkence var mıdır? (II) Bu yüzden köylüden esnafa, cami cemaatinden siyaset erbabına, üniversite öğrencisinden sendika mensubuna hepimiz hemen her gün bozuk, ruhsuz ve kaba bir Türkçe ile yapılan konuşmaları dinlemekle cezalandırılırız. (III) Kulaklarımızı tırmalayan, zevkimizi körelten, can sıkıntısıyla bizi hayattan bezdiren bu saygın konuşmacılar, ya doğuştan işkence yapmaya meyillidirler yahut özel bir eğitimden geçmiş olmalıdırlar. (IV) Yoksa bunca yanlışı, böylesi sıkıcı ve uzun konuşmayı başarıyla sürdürebilmek tesadüf eseri olamaz. (V) O kadar çoktur ki bunlar; nerede, ne zaman karşınıza çıkıp sizi oracıkta esir edecekleri ve saatlerinizi karartacakları belli olmaz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Talihsizliğe bakın ki bizim yaşadığımız topraklar, kötü konuşmacılar cennetidir.” cümlesi getirilirse düşünce akışı bozulmamış olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
(I) Ağırbaşlı yazılar içinde deneme, en ilgi çekici olanıdır. (II) Gerçi kitapları koşarcasına okuyanlar ona pek yüz vermezler. (III) Ancak gerçek kitapseverlerin en çok başvurdukları eserler denemelerdir yine de. (IV) Birçokları, denemeyi genellikle hoşça vakit geçirmek için okur. (V) Onlardan beslenmeyi düşünmeseler de beslenirler ister istemez.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin yüklemi adlaşmış bir sıfat-fiildir.
B) II. cümle, yüklemi birleşik fi il olan kurallı bir cümledir.
C)III. cümle, yüklemi ek eylemle çekimlenmiş bir ad cümlesidir.
D) IV. cümle, yüklemi eylem olan basit yapılı bir cümledir.
E) V. cümle devrik bir eylem cümlesidir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Türk şiir mirasının kendisinden öncesini eksiksiz özümsemiş biriydi Ahmet Erhan. Kendisinden önceki şiiri aşmak telaşında olmayışı kendisine olan güvenindendir. İlginçtir; Erhan’ın kişiliği ne kadar huzursuzsa, şiir biçemi o kadar sakin, geçmişe saygılı, okura eğilebilen, onun elinden tutabilen bir şiirdir. Dörtlükler yazar, hececilere selam gönderir, altmış kuşağıyla selamlaşır, Cemal Süreya’dan dem vurur. Bu, ona göre hayatın şiirini yazmanın bir gereğidir. Bu gereği yerine getirdiği için de sıra dışı olabilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın yazarı için yanlıştır?
A) Şiir yazarken okuyucuyla iletişimi önemsemiştir.
B) Şiir dilini kişiliğinin aksi yönünde oluşturmuştur.
C) Kendisinden sonraki sanatçıları çok etkilemiştir.
D) Geleneksel Türk şiirinin verimlerinden beslenmiştir.
E) Şiirde özgün bir çizgi yakalamıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
--------- Uzun süren bir eğitimden geçmeden bir kazıyı denetleyip örgütlemek imkânsızdır. Bu nedenle zaman zaman eğitim kazıları düzenlenir. Eğitim kazılarında öğrenciler defter tutmayı, buluntuları toparlayıp etiketlemeyi, kazı buluntularının çizimlerini yapmayı, bulunanların sınıflandırılmasını öğrenirler. Bunların dışında işlerine yarayacak pek çok şeyi uygulamalı olarak öğrenirler.
Düşüncenin akışına göre parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eserlerin en iyi şekilde korunması şarttır.
B)Kazı çalışmalarında yabancı arkeologların bilgisine her zaman ihtiyaç vardır.
C)Öteden beri ülkemizde arkeolojik kazıların çok önemsendiği söylenemez.
D)Arkeolojiyi sevdirmek, herkesten önce bu alanda görev yapan kişilerin işidir.
E)Arkeolojik kazılar büyük deneyim, beceri, özen ve dikkat ister.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Tanzimat’tan bu yana Türk şiirinin Batı şiirine gereğinden fazla koşullandığı söylenir. Doğrudur bu. Ancak, öyle sanıyoruz ki şiirimizde dipteki zengin tortu, büyük birikim, varlığını ve ağırlığını her zaman duyurmuş; Türk şairi kendine güvenini en umutsuz anlarında bile yitirmemiştir. Bu yüzden . ------------
Düşüncenin akışına göre, bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) şiirimizin tamamen Batı şiirinin yörüngesine girdiğini söyleyip her şeyi bu yargının paralelinde algılamak doğru değildir
B) Batı şiiriyle daha sıkı bir ilişki içinde olma gereği duyulmuştur
C) belki de hiçbir ulusun şiirinde görülmedik bir aşama Türk şiirinde görülmüştür
D) Türk şairleri, yabancı dillerdeki şiirsel atılımlar üstüne izlenimlerini aktarma ihtiyacı duymuşlardır
E) değişimin Türkçede yeni anlam örüntüleri yarattığı kuşkusuzdur
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir ad tamlaması başka bir adın sıfatı olarak kullanılmıştır?
A) Adamın gözleri göz değil, kör bir kuyunun ağzıydı.
B) Temmuz sıcağı çökünce ırgatların sırtından ter boşanıyordu.
C) Akdeniz suları renkten renge dönüşürken martıları seyrederdik.
D) Kömür karası gözleri beni çocukluk yıllarıma götürürdü.
E) Böyle günlerde, içime gurbet acısıyla birlikte bir karanlık çökerdi.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
(I) Egzersiz yapmanın kalp sağlığı ve genel sağlık için önemini kimse inkâr edemez. (II) Ancak, diyet yapmadan bu yola başvurmak, kilo vermeyi sağlamaz. (III) Dolayısıyle egzersiz, kilo vermek için ilk koşuldur ama yalnızca destekleyici olarak. (IV) Bedeni çalıştırmak, öncelikle metabolizmayı hızlandırarak daha fazla kalori yakılmasını sağlıyor. (V) Yapılan araştırmalar spor yapmanın depresyona karşı da çok etkili olduğunu gösteriyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Konuşmaları, davranışları, yaşının gerektirdiğinden üstte olan, bu bakımdan büyüklere benzeyen çocuklar vardır . Onlara, ------------ deriz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?
A) eli bayraklı
B) dün cin olmuş, bugün adam çarpıyor
C) âleme paşa mı geldin
D) dümen neferi
E) büyümüş de küçülmüş
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Tanpınar’ın değerini tam bildik mi bilmiyorum. Ölümünden sonra anlaşıldı değeri. Çağımızın büyük bir edebiyat tarihçisi, iyi bir şairi, büyük bir romancısıydı. Sağlığında eserlerinin geniş halk yığınlarına ulaştığını söylemek zor. Doğu ile Batı arasındaki “eşik”te duran biriydi o. Vakaları objektif olarak verir, onların yorumunda subjektiftir. Şiirde mükemmelliyetçidir. Seçerek kitabına aldığı 37 şiiri var. Dergilerde çıkan şiirlerinin sayısı yaklaşık 100’dür. Çağdaşları arasında pek çok yazar farklı isimlerle niteliksiz eserlere imza atmış, Tanpınar böyle bir yola hiç girmemiştir.
Bu parçada Tanpınar’la ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yaşarken değerinin bilinmediğine
B) Farklı türde eserler verdiğine
C) Yaşarken geniş kitlelerce okunmadığına
D) Şiirde en iyiye ulaşmak için çırpındığına
E) Şiirde sembolist anlayışta olduğuna
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
I. Eve geldim, üstümü değiştirip evden çıktım.
II. İki günden beri, sizi ne arayan ne soran var.
III. Kimseler görmeden gelsin buraya.
IV. Bu işin böyle yapıldığını bilemezdim.
V. Her mevsim yaprağı olan bir ağaçtır bu.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümle bağımlı sıralı cümledir.
B) II. cümle anlamına göre olumsuzdur.
C) III. cümle devrik bir birleşik cümledir.
D) IV. cümle yan cümleciği nesne olan, kurallı cümledir.
E) V. cümle eksiltili cümledir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
İçinizi ısıtacak bir bardak salep, buraya özgü bir lezzet olan boza, sıcacık simit eşliğinde çay, sokakları saran kokusuyla kestane ve daha birçok lezzet, İzmir gezinizde size eşlik edebilir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Eylemsilere yer verilmiştir.
B) Zincirleme isim tamlaması vardır.
C) Farklı türde zamirler kullanılmıştır.
D) Bulunma hâl ekini almış sözcükler kullanılmıştır.
E) “Sıcacık” sözcüğü küçültme eki alırken ses düşmesine uğramıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Teknolojinin ilerlemesi; bilgisayar, sinema ve özellikle televizyon gibi iletişim araçları, şiirin okur yitirmesine yol açmıştır. Bu, yadsınamaz bir gerçek. Ancak bu durum, yalnızca sahte okurlar üzerinde etkisini göstermiş, şiir gerçek okuyucularını korumuştur. Bu nedenle benim şiirin geleceği açısından en ufak bir endişem yok. İyi bir şiir, gerçek okuruyla buluşmasını ve dolayısıyla varlığını daima sürdürecektir.
Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Teknik gelişmelerin okuyucu sayısını azalttığına
B) Okuyucularının aynı nitelikleri taşımadığına
C) Nitelikli olanların var olmayı sürdüreceğine
D) Gerçek şiir okuyucularının bitmeyen ilgisine
E) Nitelikli şiir sayısının günden güne azaldığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Keskin kokulu bir rüzgâr esti.
Üzüm taneleri birer birer döküldü.
Sicim gibi bir yağmur başladı sonra.
İri, bal gibi tatlı çavuş üzümleri pırıl pırıl parladı.
Evlerin çatılarından oluk oluk sular akmaya başladı.
Birden gök gürledi, her tarafa bir ışık demeti yayıldı.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Betimleyici anlatım
B) Kişileştirme
C) Söz sanatlarına başvurma
D) Gözlem gücünden yararlanma
E) Varlıkları ayırıcı nitelikleriyle verme
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Benim gençlere bakışım ve onlardan beklentilerim farklı. Genç dediğin yaptıklarıyla, düşündükleriyle farklı olmalı, kabına sığmamalı. Dünyanın güzel olduğuna ve daha da güzel olacağına yürekten inanmalı; çağlar boyu süregelmiş, kalıplaşmış düşünceleri benimsemeden önce bu düşünceler üzerinde derinlemesine düşünmeli, incelemeli, bunları araştırmalı, kısacası ince eleyip sık dokumalı. Ben ancak böylelerine genç derim.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, yazarın gençlerden beklediği davranışlardan biri değildir?
A) Karşılaştığı olaylara ve durumlara sorgulayıcı bir bakış açısı ile yaklaşmaları
B) Özgür düşünmeyi yaşam felsefesi hâline getirmeleri
C) Donanımlı bireyler olabilmek için gereken gayreti göstermeleri
D)Yaşamdan tat alarak daha güzel bir geleceği temellendirmeleri
E) Kendilerinden önceki düşünceleri tümüyle reddetmeleri
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
“Zekânın iyi niyeti” diye özetleyebiliriz Can Yücel’in şiirini. Gerçi onun yapıtları birkaç çekirdek üstüne kuruludur ama böyle diyebiliriz. İroniye dayanan bir şiir onunkisi. İroninin var olması için sanatta düşünce ortamının bulunması yetmez, o ortamın belli bir gelişme düzeyine varması, zenginleşmiş, her türlü çağrışım örgüsünü kurmuş olması da gerekir. Ayrıca duyarlılığa sığınmaya çalışan bir şiiri var Can Yücel’in. Akıp giden şiir ırmağı içinde hiç kimsenin izini sürmeden giden bir sanatçıdır o.
Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Birden çok temele dayanma
B) İnce alaylı kullanımlara yaslanma
C) İmge dünyasını sınırlandırma
D) Hassas bir duygu evreni içinde olma
E) Başka şairlere öykünmekten kaçınma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
Severim gerçekçi edebiyatı. Bu yaşa değin en çok onun ürünlerini, o yolda yazılmış hikâyeleri, romanları hep o çığırı öven denemeleri, eleştirileri okudum. Bir hikâyede, bir romanda anlatılanların, gerçekte olanlara benzememesini çok kimse gibi ben de çok eleştirdim. Peri masallarından, dev masallarından çocukluğumda bile pek hoşlanmadım. Olmayacak şeyler anlatan hikâyeler arasında beğendiklerim yoktur, demeyeceğim ama onlarda da ararım gerçeği.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazar için söylenemez?
A) İnsanı düşler dünyasına götüren yazıları sevmeyen
B) Bir okuyucu olarak seçici davranan
C) Değişik türde kitaplar okumaktan hoşlanan
D) Gerçek dışı olayları anlatan yapıtların çok azını beğenen
E) Gerçekçi edebiyat ürünlerinin eleştirisinden hoşlanmayan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
“Hatıra Notları”, 1930’dan 1950’ye Asım Us’un toplumsal – siyasal – kültürel yaşama tanıklığı diyebileceğimiz bir kitap. Bu notlar büyük bir olasılıkla yazılması hep düşünülmüş ama bir türlü gerçekleştirilememiş, çok kapsamlı bir anı eserinin notları. Gerçi bu hâliyle eksik yanları var ama yine de benzeri olmayan bir kitap. Bu noktalarda iktisadi ve mali meseleler, yolculuk izlenimleri, değişen Türkiye’nin ülküleri ve düşleri hatta dedikodular, fıkralar art arda… Tümü bir solukta okunuyor bunların.
Bu parçadaki altı çizili sözlerin anlamları aşağıdakilerin hangisinde bir arada ve sırasıyla verilmiştir?
A) Doğal – merak uyandıran
B) Sıra dışı – çok okunan
C) Özgün – sürükleyici
D) Yoğun – akıcı
E) Etkileyici – yürek titreten
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, “Bir kez daha böyle davranırsan beni asla yanında bulamazsın.” cümlesindeki “asla” sözcüğünün anlamından uzaktır?
A) Hiç boşuna uğraşma; bu iş dünyada olmaz.
B) Dünya yıkılsa da senin dediğini yapmayacağım.
C) Ölsem de bir daha senden yardım istemeyeceğim.
D) Onun yerli yersiz konuşması can sıkıyor.
E) Onunla kavga etmeyi hiçbir zaman düşünmüyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
|
Liste |
]]>
Soru 1 |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen dil bilgisel öğe yoktur?
A) Baktık bir evin bahçesi, ilk defa bir evin bahçesi başını almış gidiyor (belirtili ad tamlaması)
B) Bir çocuk Grenoble’da İtalyan mahallesinde bir çocuk görüyor ilk (belgisiz sıfat)
C) Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve birdenbire tutup batıyor (sıfat tamlaması)
D) Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı sıkıntısız o cumartesi akşamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor (ilgeç öbeği)
E) Yeşil zeytin, limon gibi bir İstanbul sarısı kalıyor geriye (belirtisiz ad tamlaması)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
Öğretmen sorar:
– "Keşifler Çağı'nda kimler dünyayı keşfe çıkmış?"
Öğrenci yanıtlar:
– "İspanyollar, Portekizliler, Hollandalılar..."
Bu parçada, aşağıda verilen noktalama işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?
A) İki nokta (:)
B) Tırnak işareti (“ ”)
C) Kesme işareti (’)
D) Virgül (,)
E) Üç nokta (...)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılan aydınlar, gittikleri yerlerde pek çok saz şairi ile karşılaşmış ve onları çeşitli yayın organları aracılığıyla edebiyat dünyamıza tanıtmışlardır. Bunlardan en önemlisi, bir kutlama sırasında Ahmet Kutsi Tecer tarafından fark edilen Âşık Veysel olmuş; böylece âşıklık geleneği bir canlılık kazanmıştır. Radyolarda âşıklarla ilgili programlar yapılmış, plak ve kasetler doldurulmuş, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivaller düzenlenmiştir. Bütün bu çalışmalar saz şiirinin günümüze kadar devam etmesini sağlamıştır. Günümüz saz şairleri; dil, ölçü ve nazım şekli olarak halk şiiri geleneğini devam ettirmiş; eskiden olduğu gibi aşk, doğa vb. temaların yanı sıra sosyal ve siyasal konuları da ele alıp işlemişlerdir.
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A)Âşık Veysel’in keşfiyle aydınlar arasında halk edebiyatına olan ilginin arttığından
B)Cumhuriyet Dönemi saz şairlerinin şiirde toplumsal konulara yer verdiğinden
C)Halk şiiri geleneğini devam ettirenlerin halk edebiyatının özüne sadık kaldığından
D)Halk şiirinin 20. yüzyıl teknolojisiyle yaygınlaştırıldığından
E)Saz şairlerinin tanınmasında aydınların önemli katkıları olduğundan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
İletişim çağının insanları olarak önceki çağın insanlarına oranla daha iyi bilgilendiğimiz; dünyadaki olayları, durumları, düşünceleri daha iyi izleyebildiğimiz ileri sürülebilir mi? Dünyanın bir ucunda söylenen bir sözü ya da yaşanan bir olayı öbür ucunda duyabilmek ya da görebilmek, daha iyi bilgilenmek anlamına gelir mi? İletişim araçları nesnel olarak bilgi aktarıyorsa, gerçeklere bağlı kalıyorsa gelir elbette... Ne var ki çok çeşitli çıkarlar ve engeller, devletler düzeyinden kişiler düzeyine, gerçeklere bağlı kalmaya olanak tanımıyor çoğu kez. Çıkarlara, çıkarların çizdiği politikaya ters düşülmediği kadar nesnel olunabiliyor, gerçeklere bağlı kalınabiliyor. Çıkarlar gerektirdiği anda abartmalar, gerçekleri gizlemeler, çarpıtmalar, saptırmalar her şeyi bir anda denetime alıveriyor.
Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çağımızda iletişimin çok daha hızlı ve etkili olması, iletişim araçlarına duyulan güveni artırmamıştır.
B) İletişimde teknolojiden yararlanılması, haber alma ve vermenin eski değer ve önemini kaybetmesine yol açmıştır.
C) Çağımızda yaygınlaşmış ve kolaylaşmış olmasına karşın iletişimin güvenilir bilgi aktardığından emin olunamaz.
D) Hangi teknolojileri kullanırsa kullansın gerçeği aktarmayan iletişim kanalları, gözden düşecektir.
E) Teknolojinin iletişim alanını ele geçirmesi, doğru haberlerin, gerçeklerin aktarılmasını engellemektedir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Büyük şiirler yazabilmek için yetenekli bir şair olmak yetmiyor, yoğunlaşmak da gerekiyor. Yoğunlaşma sırasında şair bütün vücuduyla düşünmeye başlar. O ana kadar özümsenen kültürel birikim, eyleme geçer. Düşünce de buna göre işlemeye ve evreler oluşturmaya koyulur. Bu, bir oluşuma hazırlanma, sancılar çekme dönemidir. Bir bitkinin her yöne büyümesi gibi bir arayış sürecidir bir bakıma. Sonra ilk dizeyi doğurma anı gelir. Artık sona gelinmiştir. Dizeler birbiri ardına akar gider.
Bu parçanın yazılma amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A)Şairin şiir yazarken yaşadığı süreci anlatmak
B)Şiirin ne kadar zor bir edebiyat dalı olduğunu göstermek
C) İlk dizenin şiirin geri kalanı için belirleyici olduğunun altını çizmek
D)Düşüncenin şiirin kalıcı olmasını sağladığını vurgulamak
E)Yoğunluk özelliği gösteren şiirlerin daha evrensel olacağını belirtmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Enver Gökçe’nin şiirleri birer kavga çağrısıdır. Her çağrı gibi sözünü açıkça söyler. Onun şiirinde söyleyişten çok söylenen önemlidir. Belki de halk şiirinin anlaşılırlığına, yalınlığına yaslanması bu çerçevede açıklanabilir. Halk şiirinin kalıplarını kendi özgün şiir yapısı içinde kullanışı, söyleyişine bu etkinin kazandırdığı dirilik, 1940 kuşağı içinde ayrı bir yere getirmektedir Gökçe’yi.
Bu parçada Enver Gökçe ve onun şiiriyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İletisi olan şiirler yazdığına
B) Biçimden çok özü önemsediğine
C) Süssüz bir anlatımının olduğuna
D) 1940 kuşağı içindeki yerine
E) Günümüzde etkisini yitirdiğine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Yahya Kemal’in bir şiirinde dört beş tabloluk konu vardır.
Bu cümleden aşağıdaki genellemelerin hangisine varılabilir?
A) Şiir, konusunu genellikle doğadan alır.
B) Şiirde betimlemeye dayalı bir anlatım vardır.
C) Şiirde konu bütünlüğü aramak yanlıştır.
D) Şiir, yoğun bir anlatıma sahiptir.
E) Şiir, daha çok, resme yakın bir sanattır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Dünyanın bütün kültür değerlerine başvurmak zorundayız. Ancak ---- Bir Türk romancısı, bir halk hikâyecisinin Köroğlu Destanı’nı nasıl anlattığını bilmiyorsa, bir masalcının ustalığına varamamışsa, Dede Korkut’u okumamışsa, Yunus’u ezberlememişse, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı yüreğinin derinliğinde duyamamışsa, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i hatta Orhan Pamuk’u bilmiyorsa onun bir Homeros’u da anlayabileceğini sanmıyorum. Aynı şekilde bir Franz Kafka’ya, bir Anton Çehov’a, bir James Joyce’a varabileceğine inanmıyorum.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)bu eserleri, mümkünse çevirilerinden değil orijinallerinden okuduktan sonra.
B) eski edebiyatımızı öğrendikten sonra.
C)yazılı kültür değerleri kadar sözlü değerleri de inceledikten sonra.
D) bunlarla ilgili yazılmış eleştiri yazılarını okuduktan sonra.
E) kendi kültür değerlerimiz ile yetiştikten sonra.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
(I) Aydınlar; seçkin konumları, bilgileri, düşünme güçleri, konuşma yetenekleriyle toplumsal bilincin oluşmasında, gelişmesinde önemli etkileri olan kişiler. (II) Ama “aydın” nitelikleri edinince insanın kötü eğilimlerinden bir çırpıda kurtulduğu da sanılmamalı. (III) İnsan, kültürlü de olsa kültürsüz de olsa gene insandır; iyi ya da kötü olabilir, bireysel çıkarları için toplumsal çıkarları çiğneyebilir. (IV) Bir toplumda aydınların sayısının artması, etkinliklerinin gelişmesi özlenen bir gelişmedir. (V) Kuşkulanan, araştıran, sorgulayan, tartışan, vardığı çözümleri başkalarıyla paylaşan insanların çoğalması toplumsal gelişmenin en büyük güvencesidir. (VI) Yine de bu durum, insanların düşünmeyi, yargılara varmayı aydınlara bırakmasını gerektirmez. (VII) Bir toplumda aydınların ulaştığı çözümler ve sunduğu öneriler de eleştirilmeden, değerlendirilmeden benimsenmemelidir.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılmalıdır?
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
"Düşünce romanı" terimi, ilk kez, eleştirmen Semih Gümüş'ün Adalet Ağaoğlu'nun romanlarını tanımlarken kullandığı bir kavram. Ondan sonra birçok eleştirmen de Adalet Ağaoğlu için aynı kavramı kullandı. Gerçekten de onun pek çok romanı, Türk toplumunun belirli dönemlerdeki toplumsal dönüşümünün tarihî ve sosyolojik incelemesi olarak okunabilir. Bu romanlarda boy gösteren her karakter, belirli bir yerin ve zamanın ürünüdür.
Aşağıda Adalet Ağaoğlu'nun romanlarıyla ilgili olarak verilen
I.Adalet Ağaoğlu, "Romantik Bir Viyana Yazı"nda, peşinden sürüklenen okuru ile iş birliği içinde romanı yaratan bir yazar kurgulayarak yazarı bir roman figürü hâline getirir.
II. "Ölmeye Yatmak" romanında Cumhuriyet devrimleri, Atatürk'ün ölümü, Varlık Vergisi, Kore Savaşı, Marshall Yardımı gibi olaylar karakterlerin hayatlarındaki kişisel olaylarla kesişir ve onların seçimlerini etkiler.
III. "Fikrimin İnce Gülü"nde 1950'li yıllarda başlayan demokratikleşme çabaları, propaganda aracı olarak köye gönderilen mavi Ford'un karakterler üzerindeki etkisi, Almanya'ya işçi olarak giden ilk kuşaktan Bayram'ın otomobil tutkusu 70'li yıllara kadar gelen bir panorama olarak sunulur.
IV. "Üç Beş Kişi" romanında feodal ve toprağa bağımlı geçmişinden silkinen, yeni bir endüstri ve kapitalizm merkezi olarak gösterilen Eskişehir'deki eski bir toprak ağasının üç kuşakta yeni bir iş adamına evrimleşmesi anlatılır.
V.Yazar, "Yaz Sonu" adlı romanında olayların geçtiği yer olan Side'nin Antik dilde "nar" anlamına gelmesini, açılıp parçalandığında kişiler ve cinsiyetler arasındaki bölünmeyi ve yabancılaşmayı simgeleyen bir metafor olarak kullanır.
yargılarından hangileri bu parçada öne sürülen düşünceyi örneklendirmez?
A) I. ve II.
B) I. ve V.
C) II. ve III.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
(I) Batı uygarlığı, Eski Yunan ve Latin uygarlıkları üzerine kuruludur. (II) Batı kültürü ve sanatı da aynı kaynaktan beslenmiş, mayalanmış; zaman zaman ortaya çıkan parlak beyinlerle sıçrama dönemleri yaşamıştır. (III) Bugün İtalyan, Fransız, Alman ve İngiliz edebiyatı denen birimlerin hiçbiri, bağımsız değildir ve tek başına düşünülemez.(IV) Bir ilişkiler ağı olarak tanımlanabilecek Batı edebiyatında, yazarlar, yapıtlar ve biçimler sürekli bir iç içelik, bir bütünlük sergiler. (V) Günümüzde dünya edebiyatı da küreselleşmekte, ulusal edebiyatlar yerlerini evrensel bir dünya edebiyatına bırakmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) II. ve III.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
AA | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Karagöz’e, ezilen halkın simgesi gözüyle bakılıyor. Ben öyle bakmıyorum. Bana göre Karagöz, kaba kuvvettir. Okumuşların, ince ve duygulu şeyleri merak edenlerin karşısındaki eşkıyadır. Kendisinin bilmediklerini bildiği için ikide bir Hacivat’ı pataklar. Hacivat ise sağduyudur, bilgi ve düşüncedir. Ben ona bir de yazarlık, şairlik yükledim. Çünkü toplum içinde sürekli ezilen şairin yazgısı ile Hacivat’ın yazgısı, aynı kalemden çıkmış gibidir.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinde verilenler ağır basmaktadır?
A) Tartışma – örnekleme
B) Açıklama – örnekleme
C) Karşılaştırma – öyküleme
D) Açıklama – tanık gösterme
E) Tartışma – karşılaştırma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
“Yeni Gelişen Öncü Tiyatroya Yer Var mı?” başlıklı yazıda şöyle deniyor: “İster resmî ister özel tiyatrolar olsun, değerli yapıtları seçmek, tiyatroyu geliştirmeye çalışmakla birlikte - belki bunlardan daha çok - yerleşik zevki kollayacaktır. Bunun aksini düşünmek, tiyatroyu açmadan kapamakla birdir.” Bu sözler derme çatma tiyatrolar için veya bir iki yıldızlaşmış sanatçının çevresinde kurulan tiyatrolar için doğru olabilir. Ama Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları için böyle düşünmemek gerekir. Birkaç sahneyi birden halka açabilen, seçkin oyuncuları ve yönetmenleri olan bu kurumlar, onca tiyatroya eklenecek bir deneme tiyatrosunda öncü oyunlar oynatmakla tehlikeye girmez. Denenmemişi denemek, yeniye giden yolları açık tutmak büyük kurumların işidir. Örneğin İstanbul Şehir Tiyatroları için bu “yapılamayan” değil, yalnızca “yapılmayan” bir iştir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen, aşağıdaki yargıların hangisinde verilmiştir?
A) Tiyatronun satışa bağlı bir kurum olarak görülmesi yanlıştır.
B) Güçlü tiyatrolar, tiyatroyu geliştirme sorumluluğunun gereklerini yerine getirmelidir.
C) Büyük tiyatroların nitelikli oyunları sahneye koymakta kararlı olmaları gerekir.
D) Her tiyatro, popüler özellik taşımayan, öncü oyunlar sahneleyebilecek güçte olmalıdır.
E) Tiyatroların, halk zevkine seslenerek ayakta kalması mümkün değildir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması yoktur?
A) Sakız Hanım, akşama doğru udu eline alır, çalmaya başlardı.
B) Kitapçıya, gitar metodu aradığını söyledi.
C) Zigana Geçidi’ne iyice yaklaşmışlardı.
D) Kendi başına gidip kursa kaydolmuştu.
E) Lisede Ege adında bir arkadaşımız vardı.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
Yetmişli yıllarda New York’ta bir sinema yapımcısının dairesinde kalmıştım. Bu dairede kitap yoktu. Sadece, Wagner ve Mozart plaklarının yanında kalın bir cilt gördüm. Hemen o akşam okumaya başladım. Bu kitapsız evdeki tek basılı eser, edebiyat başyapıtlarının kısaltılmış hâlini içeren büyük bir kitaptı. On sayfalık “Savaş ve Barış”, birkaç sayfalık Balzac, niçin öldürdüğü belli olmayan Raskolnikov... Dünya edebiyatının en büyük yapıtları bu kitaptaydı ama eksik, kesilmiş biçilmiş, kırpılmış olarak. Böyle bir çalışma ne ifade edebilir ki?.. Tanrım, böylesi bir saçmalık için ne muazzam bir emek harcanmış, dediğimi hatırlıyorum.
Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal yapıtların, özelliklerini yitirecek biçimde özetlenmesinden
B) Müziğe verilen değerin edebiyata verilmemesinden
C) Kitaptaki seçkinin iyi yapılmamış olmasından
D)Kütüphanelerde yeterince kitap bulundurulmamasından
E)Sinemacıların yazınsal yapıtlara film gözüyle bakmasından
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Hasan Âli Yücel, Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmaktansa doğrudan doğruya temeli atıp üzerine yerli yapı kurmayı tercih etmiştir.
Bu cümlede geçen “Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmak” sözüyle eleştirilen, aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Kalıcılıktan uzak, yüzeysel biçimde modernleşilmesi
B) Batı’nın kültür ve edebiyatına uzak kalınması
C) Batı kültürünün Doğu’dan üstün tutulması
D) Yerli kültürün Batı’ya tam olarak uyarlanamaması
E) Batılılaşma yolunda yeterli çaba harcanmaması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
(I) Sokak fotoğrafçılarının, amatörlerin çektikleri resimleri sever misiniz? (II) Bayılırım ben onlara; insanlar, doğa, eşya, yapılar sahicidir bu görüntülerde, süssüzdür. (III) Kişilerin alnı kırışıklıklar içinde, kaşları çatık, gözleri hüzünlüyse; doğa kirli, yapılar, yollar, evren eskiyse, tükenmişse suçu ne fotoğrafçının, fotoğrafın? (IV) Röportajı da bu fotoğraflara benzetiyorum; küçümsediğimden değil elbet, önemsediğimden. (V) Başarılı, usta işi bir röportajda bu yurdun insanlarını bulursunuz; baktığımız, çoğu kez görmeden geçiverdiğimiz insanları, sokaklar dolusu...
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilgisi söz konusudur?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
Sanat, özellikle de edebiyat, gerçeği yansıtan bir ayna olmakla yetinmez. H. Taine’in de söylediği gibi, yalnızca tarihsel bir an’ın ürünü değildir edebiyat. Tarihsel an’ın içine karışmak da ister. Bunu da okurlarını yönlendirerek yapmaya çalışır. “Bu, şöyle de olabilirdi, böyle de olabilirdi.” der. Okurun önüne yeni olasılıklar koyar.
Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A)Edebiyat, tarihsel bir belge niteliği taşımalıdır.
B)Edebiyat, yaşamı yansıtırken onu değiştirme amacı da taşır.
C)Sanat yapıtları, yalnızca oluşturuldukları dönemin olaylarından değil tarihten de esinlenir.
D)Bir yazar, yalnızca tarihî gerçeklerle yetinmez; bu gerçeklerin tanıklarını da okurla buluşturur.
E)Sanatla uğraşanlar, toplumla ilgili sorumluluklarının bilincinde olan kişilerdir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
Şiir, yaşadığımız hız çağında baş tacı olacakken öykü ve roman karşısında yeterli ilgiyi görmüyor. Okurların ilgisi olmayınca yayıncı da dağıtımcı da kitapçı da uzak duruyor şiir ve öyküden. Dergilere oluk oluk şiir ve öykü akmasına karşın! Haddimizi aşarak bu duruma şöyle bir yorum getirebilir miyiz? Öykü, özellikle de şiir, istediği kadar entelektüel bir etkinlik olsun; oylumu, kuşatıcılığı, sürükleyiciliği, kışkırtıcılığı, etkisi bakımından günümüz edebiyat okurunun ilgisini çekmiyor. Karmaşık bir hayatla boğuşurken yazılmakta olan şiir ve öykünün anlattıklarını sıradan, boyutsuz ve yavan bulanların sayısının epeyce olduğunu biliyorum. Aklıma, özellikle şiire elini sürmeyen ama iyi bir roman okuru bir arkadaşımın “Niye şiir okumuyorsun?” soruma verdiği yanıt da geliyor ister istemez: “Arkadaş, sizin şairler çok dertli, hep kederlerini anlatıyorlar. Hem de bazen bunları bir hezeyana dönüştürerek...”
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A)Kimi edebî türlerin, yayınevleri ve kitapçılar tarafından tercih edilmediğine
B)Şiiri yeterince hacimli ve derin bulmayan bir okur kitlesi olduğuna
C)Acılarını abartarak anlatan şairlerin kimi okurlardan tepki gördüğüne
D)Halkın lirik şiirlerden çok toplumcu şiirler okumak istediğine
E)Değişen yaşam koşullarının, okuru şiir ve öyküden uzaklaştırdığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Millî takımımızın pozisyona girme ve gol atma konusunda sorun yaşayamadığını ancak çok gol yediğini söyledi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İsim-fiil eklerinin yanlış kullanılması
B) Bağlacın yanlış kullanılması
C) Tamlayan eksikliği
D) Özne eksikliği
E) Yeterlilik eyleminin yanlış kullanılması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Bir grup bilim adamı pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaç pireyi toplayıp otuz santimetre yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Altlarındaki metal zemin ısıtılır. Pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, başlarını tekrar cama vururlar. Pireler, cama vura vura o zeminde otuz santimetreden fazla zıplamamayı öğrenirler. Bundan sonra deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, yani tam otuz santimetre zıplar. Üzerlerinde cam tavan yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiçbiri cesaret edemez.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Canlıların karşılaştığı ortak sorunlar, ortak bir engele dönüşür.
B)Canlıların acıya dayanabilme sınırı, birbirinden farklıdır.
C)Canlıları sınırlayan, dış engeller değil, deneyimleriyle edindikleri iç engellerdir.
D)Canlılara bir alışkanlık kazandırmak için onları zorlamak şarttır.
E)Bilimsel deneylerin amacı insani gelişmeyi hızlandırmaktır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
Ne senden önce, ne senden sonra ben kimseyi sevmedim.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) “Ne ... ne” bağlaç olarak kullanıldığı için cümlede virgüle (,) gerek yoktur.
B) “senden” sözcükleri dolaylı tümleç görevindedir.
C) Yüklemin olumsuz biçimde kullanılması, cümlede anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
D) Yüklem, geçişli bir eylemdir.
E) Bir sözcükte kaynaştırma ünsüzü kullanılmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Kimileri, karınları doyduğu zamanlarda iyimser, puslu ve kapalı havalarda karamsar olduklarını düşünürler. İyimserlik, karamsarlık, kötümserlik böyle sığ kavramlar değildir. Bunlar, beraber anıldıkları düşünceler ve beslendikleri kaynaklar çevresinde anlam kazanır. İyimser ya da karamsar bir bakış açısına sahip olmak önemli değildir, bunlardan biri herkeste vardır nasıl olsa. Önemli olan, kendi içindeki iyimserliği ya da karamsarlığı dengeleyecek, güçlü, dayanıklı bir bakış açısına sahip olmaktır. Buna sahip değilseniz yaşamın getirdiği dalgalanmalara, yalpalamalara karşı korumasız kalır; iyimserlikle kötümserlik arasındaki uçurumlarda yuvarlanır durursunuz.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Kimi yerleşik düşünceleri çürütmeye yönelme
B) Olay ve durumlara bakış açısının önemine vurgu yapma
C) Tanımlama yoluyla kavramları ayırt etme
D) Bir eksikliğin yaratacağı durumu somutlaştırma
E) Bir durumu belli bir koşula bağlama
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Son yirmi yıl, yazanların çoğalıp okuyanların azaldığı bir dönem oldu. Bunda kuşkusuz yayıncılıktaki gelişmelerin de büyük payı var. Seçiciliğin yok olması, yazarın “halka inmesi”, belediye başkan adayı mantığıyla kitle edinme çabaları, iletişim olanaklarının sınırsızlaşması, eli kalem tutanları yazar etti. Yazar, magazin nesnesi; edebiyatsa tekdüze, çorak, anonim dille yapılan bir eğlence aracı oldu. Kestirme yoldan, zaman yitirmeden yazın dünyasında yer edinme kaygısı, sıradan okur olmanın bile önünü kesiyor. Şimdilerde kiminle tokalaşsanız elinize birkaç kitap birden tutuşturuyor. Okumak bir yana, birbirlerinin adını bile duymamış yüzlerce yazar dolaşıyor ortalıkta.
Bu parçada, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A)Kitap yayıncılığı hakkında ne söylemek istersiniz?
B)Günümüzde yazarların sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
C)Magazinleşme ile çalakalem yazma arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi?
D) Yazarların birbirlerinin kitaplarından pek de haberdar
olmadıkları söylenebilir mi?
E) Günümüz okuru metin türlerinden hangisini tercih ediyor dersiniz?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Bekle kar altında kalan buğday tanesi
Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşların çare değil ağlama büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Doğa ile insan arasında bağ kurulmuştur.
B)I. dizede olumsuzluklara sabırla direnmek önerilmektedir.
C) II. dizede olumsuz bir durumun olumlu sonuç vereceği anlatılmıştır.
D)III. dizede yapılan eylemden vazgeçilmesi öğütlenmektedir.
E) IV. dizede koşul gerçekleşmese de istenen amaca ulaşılabileceği belirtilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Amerikalı şair Robert Frost, “Şiir, çeviride kaybolan şeydir.” düşüncesiyle şiir çevirisine aşılması zor, yüksek bir set çekmiştir. “Şair, içinde bulunduğu kozmik dünyadan sözcükleri alır ve şiiri, söylediği dile çevirir. Şiir çevrilemez çünkü gramer çevrilemez. Şiirin içinde bir mesaj vardır, sadece o mesaj başka dile aktarılabilir.” sözleri Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya, “Hiçbir şiir, tadından bir şeyler yitirmeden bir başka dile aktarılamaz.” sözü ise Dante’ye aittir. Edebiyat tarihinde hak ettikleri yeri almış bu şairlerin sözleri, çevirmenin boynuna vurulmuş prangalar gibi yıllardır etkisini gösterir durur. Bu beylik laflar, buyurganlığın tüm gücüyle zihinleri tutsak eder ve ön yargılarla doldurur. Mümkün olduğuna inandığı hâlde pek çok çevirmen, bir şiirdeki duyguyu başka bir dile aktarma cesaretini gösteremez. Bu da ister istemez bize, ön yargıları yok etmenin bir atomu parçalamaktan zor olduğunu söyleyen Einstein’i anımsatır.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Şiirin çevrilemeyeceği düşüncesinin yıllar boyunca pek çok çevirmene yön verdiğine
B) Ön yargıları yıkmanın çok zor hatta imkânsız bir şey olduğuna
C)Çeviri hakkındaki kimi düşüncelerin çevirmenler tarafından önemsendiğine
D)Şiir çevirisinde önceliği üsluba değil, içeriğe vermek gerektiğine
E)Şiirin başka dile çevrilemeyeceği düşüncesinin yanlış olduğuna
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Bahçemde ıslak toprağın, odamda eski kitapların kokusu, aklımdaysa hüznü var gözlerinin, ellerinin. Garip bir serinlik içinde yüzüyor dışarıda ağaçlar. Açık kalan penceremden içeriye dolduruyor rüzgâr, serinliği. Bir kahve çekiyor canım şöyle bol köpüklü, şeker misali katıyorum hatıranı üzerine. Kahveyle birlikte hatıran da karışıyor. Son gülleri suluyorum, ekmek veriyorum güvercinlere. Mademki eylül işte, mademki dökülüyor yapraklar, dökülüyor gözyaşım da senden kalan satırların üzerine. Bir kuş pencereme konuyor, bir kadın kaldırım taşına çöküp oturuyor, bir ilkokul geçiyor kaldırımdan cıvıl cıvıl. Radyoda Âşiyan yollarından ses veriyor Zeki Müren. Öğle uykusundan uyanmış bir çocuğun o tatlı sersemliği içinde sen; şarkım, şiirim ve ruhum oluyorsun dilimde. Ve saklanıyor sesim sokak satıcılarının gürültüsüne.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Eksiltili cümleler kullanma
B) Betimleyici öğelerden yararlanma
C) Yinelemelerle ahenk yaratma
D) Benzetme ve ad aktarmasına yer verme
E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak
I
mümkündür ama uyumuyor da uyuyormuş gibi
II
yapıyorsa dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz
III
boşunadır.
Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerin tür özellikleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
I II III
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Çoğu günümüze kalamayan bu yapıların kimilerini,
I II III
Avrupalı sanatçıların çok eski dönemlerde yaptıkları
IV
resimlerde veya Osmanlı minyatürlerinde görebiliyoruz.
V
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisi iyelik (tamlanan) eki almamıştır?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Aşağıdaki cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?
A) “Monte Kristo Kontu”, okuyucusunu düşünmeye sevk etmeyen fakat okuyucunun bitirmeden de bırakamayacağı, sürükleyici romanlardan biridir.
B) Yazar, denemelerini topladığı son kitabı “İçimin Sesi”ni yayımlama gerekçesini, kitabın arka kapağında “Sorularım da yanıtlarım da tükenmedi.” diyerek açıklıyor.
C) “Aydınlar Savaşı” adlı kitabında yazar, Tanzimat’tan bugüne, yabancı kültürlerin etkisindeki aydınların tutarsızlığını çarpıcı bir dille irdeliyor.
D) Nahit Sırrı Örik, romanında Osmanlı saray hayatına dair gün ışığına çıkmamış renkli olayları, kendine özgü anlatımıyla ortaya koymuş.
E) Garip akımına tepki olarak Mehmet Çınarlı’nın çıkardığı dergi etrafında toplanan bazı sanatçılar, millî-manevi değerlere dayalı, etkileyici bir şiir oluşturdular.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
(I) Ev sahibesine basamaklarda raslamamayı başarmıştı. (II) Beş katlı yüksek bir binanın tavan arasındaki küçük odası, bir barınaktan çok, bir dolabı andırıyordu. (III) Onun yemeklerini hazırlıyan ve diğer işlerine bakan ev sahibesi, aşağı kattaki bir dairede oturuyordu. (IV) Sokağa her çıkışında onun mutfağından geçmesi gerekiyordu ve mutfak kapısı sürekli açıktı. (V) Genç adam, kapının önünden her geçişinde, ev sahibesine olan borçlarını anımsıyor ve derin bir mahcubiyet duygusuyla sarsılıyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve III.
B) II. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve IV.
E) III. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Günümüzün tanınan hatta magazin basınının dahi ilgisini çeken filozofu Zizek’in “Biri Totalitarizm mi Dedi” adlı kitabı neredeyse hiç tanınmaz. Bunun nedeni olarak akla kitabın bir dağıtım ağı olmayan küçük bir yayınevi tarafından yayımlanması geliyor. Ancak asıl neden, kitaptaki tezlerin, doğru diye bilinen birçok düşüncenin çürük yönünü ortaya koyması. Bunun içindir ki kitap bir sessizlik suikastine uğradı.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Göz yummak
B) Görmezden gelmek
C) Yok saymak
D) Kayıtsız kalmak
E) Önemsemez görünmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Haydarpaşa Tren Garı , (I) İstanbul’un kentsel dokusuna damgasını vurmuş , (II) onun tarihiyle , (III) kültürüyle özdeşleşmiş yapılardan biri. Burası , (IV) iş ve aş uğruna
Anadolu’dan vagon vagon akıp gelen insanların İstanbul’a ilk baktıkları yer. Gar , (V) iki yıl önce büyük bir tehlike atlattı: Kasım 2010’da çıkan yangın , (VI)
Haydarpaşa’nın çatısına büyük zarar verdi.
Bu parçada numaralanmış virgüllerden (,) hangileri ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) II. ve VI.
D) III. ve V.
E) IV. ve VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
(I) Bilindiği gibi, masallar herkes içindir ama özellikle çocukların ilgisini çeker; en çok çocukları büyüler. (II) Çocukların hayal dünyalarını zenginleştirerek onları büyüleyen masallara bir yenisi daha eklendi: Levent Turhan Gümüş’ün yazdığı “Dalgacık ile Yakamoz’un Masalı”. (III) Bu masalda, denizde sürekli köpüklere bölünmekten çok sıkılan minik Dalgacık’ın hayalindeki yeri bulabilmek için çıktığı yolculuk anlatılıyor. (IV) Bu yolculuğunda Dalgacık’a Kaptan Nemo’dan Zümrüdüanka’ya kadar birçok eski dost eşlik ediyor. (V) Masalcı, bazen süslü bazen de yalın anlatımıyla çocuklara yepyeni bir dünya sunuyor kitabında. (VI) Okurken insana Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık”ının tadını veren masalda, masal kahramanının hep iyiler ve yardımseverlerle karşılaştığı bir kurgu tercih ediliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Aşağıdakilerin hangisinde, cümlenin öğeleri ayraç içinde yanlış verilmiştir?A) 1950’li ve 60’lı yılların İstanbul’u; sokakları, dükkânları, kirli fabrikaları, gemileri, at arabaları, insanları ve ilk bakışta fark edilemeyen ruhuyla Ara Güler’in fotoğraflarında canlanır. (nesne, ilgeç tümleci, dolaylı tümleç, yüklem)
B) Ara Güler’in fotoğrafları, Boğaz’ı görerek yaşamanın mutluluğunu bilen İstanbullulara gemileri seyretmenin zevkini ısrarla hatırlatır. (özne, dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem)
C) İstanbul’a nasıl bakılacağını, onda görülecek güzelliğin
ne olduğunu lise yıllarımda Ara Güler’in fotoğraflarından
öğrendim ben. (nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, yüklem, özne)
D) Ara Güler, içinde yaşarken fark edemediğimiz, ancak uzun süre ayrı kalıp geri dönünce ya da eski fotoğraflara
bakarken görebileceğimiz ayrıntıları alçak gönüllülük içinde kaydetmiş. (özne, nesne, zarf tümleci, yüklem)
E) Dünyada ünlü yazarların, sanatçıların fotoğrafçısı olarak tanınan Ara Güler, 1994’te benim ilk kez fotoğrafımı çektiğinde artık yazar olarak tanınmaya başladığıma beni inandırmıştı. (özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne, yüklem)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Toplumumuz, “çifte standart” kavramını, engin pratiğinden ötürü, yakından tanıdığı alelade “ikiyüzlülük”le karıştıran bir yaklaşımla, içeriğini boşaltarak, anlamını çarpıtarak ulu orta bir eleştiri ve suçlama ifadesi olarak yerli yersiz kullanıyor. Çifte standart, herkes için seçilmiş değerler üzerine kurulu, aynı noktaları nirengi almış, içeriği değişmeyen bir ölçünün, aynı koşullar içindeki kişilere ya da gruplara karşı, işine geldiği gibi farklı kullanımı demektir. Değişen içerikler, nitelikler, durumlar ve koşullarla tutum yenilemenin, çifte standart uygulamakla hiçbir ilgisi yoktur.
Bu parçada üzerinde durulan, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumumuzda kavramlarla düşünme alışkanlığının olmadığı
B)Ülkemizde sanat ve düşünce yaşamının çifte standarda dayandığı
C) Günlük yaşamımızda pek çok sözün yanlış anlamda kullanıldığı
D) Bir kavramın yanlış kullanımı ve doğrusunun ne olduğu
E) Çifte standarda dayalı bir sistemin başarısız olacağı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Boğaziçi, erguvan ağaçlarının pembe çiçekli elbisesini giyerek muhteşem (I) bir tabloya dönüşür. İstanbul’un doğal (II) türlerinden olan bu ağacın, ilkbahar aylarında açan eflatun, pembe, lila tonlarındaki yaprakları, adeta ( III) bir çiçek topunu andırır. Yaprakları salkım salkım olan erguvan, sonbahar aylarında fasulye benzeri (IV) tohumlar
bırakır. Oysa yapraksız hâli, çalıyı andıran (V) cılız bir ağaçtır.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi çıkarılırsa anlamda daralma veya değişme olmaz?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
(I) Kadın, mektubu okudu, gülümsedi. (II) Anahtarı kutudan alıp cebine koydu. (III) Sonra pencereye yaklaştı, boş sokağa baktı. (IV) Boş sokaklar insana her zaman hüzün verir. (V) Sinirleri çelikten sanılan bu kadın, orada, sessizce ağladı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, içinde tamlama bulunmayan, bağımlı sıralı bir cümledir.
B) II. cümle, içinde birden çok tümleç bulunan birleşik cümledir.
C) III. cümlede yüklem ortaklığı söz konusudur.
D) IV. cümle, öznesi sıfat tamlaması olan basit bir eylem cümlesidir.
E) V. cümle, yan cümleciği özne olan birleşik cümledir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
İstanbul, nasıl ki imparatorluk başkentiyken (her imparatorluk başkenti gibi) üretmekten çok tüketen ve dolayısıyla ihraç etmekten çok ithal eden bir payitaht idiyse Cumhuriyet’in ilerleyen yıllarından itibaren de ülkenin geri kalanını uygarlaştıracağı umuduyla dünya kültürünü ithal edip tüketen öncü kent ilan edildi.
Bu cümleden İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Üretimden çok tüketim odaklı bir şehir olduğu
B)Cumhuriyet’ten sonra misyonunun bütünüyle değiştiği
C)Ülkeye çağdaş kültürü kazandıracak bir yer olmasının beklendiği
D)Ülkenin modern dünyaya açılan penceresi olarak görüldüğü
E) Türkiye’nin en uygar şehri sayıldığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Her zaman savunageldiğim ilke; düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel niteliklerinden biri olduğudur. Bu bakımdan, düşünce suçu diye bir şeyin demokrasilerde olmaması, zararlı düşüncelerin de söylenmesinden korkulmaması gerektiğini, zararlı düşünceler söylenmeden hangi düşüncelerin doğru ve yararlı olduğunun anlaşılamayacağını, sonuç olarak da sağlıklı düşüncelerin toplumda içtenlikle benimsenemeyeceğini her zaman ve her fırsatta söyledim.
Bu parçadaki gibi düşünen birinin, aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Demokrasi, karşıt düşüncelerin bir arada yaşadığı bir rejimdir.
B) Demokrasilerde her insan özgürce düşünme hakkına sahiptir.
C)Yararlı düşüncelerin anlaşılabilmesi için zararlı düşüncelerle karşılaştırılması gerekir.
D)Demokratik bir yönetim, farklı düşünmeyi suç kapsamından çıkarmalıdır.
E) Düşünceler, yararlı ve yararsız diye sınıflandırılamaz.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
|
Liste |