Üst kurmaca
“Bu kitabın benim açımdan öbürlerinden daha değişik olmasının nedeni, her zaman ben kurbanımı bulduğum halde, bu kez kurbanımın beni bulması, romanın yazılmak üzere bana gelmesiydi. Bir başkası için o. koyu renk güneş gözlükleri takmış, siyah kazaklı, İçinde kızıl pırıltılar oynasan gür saçları olan bir genç kızdı, benim içinse ısrarlı birkaç telefondan sonra gelen bir romandı.”
(Tehlikeli Masallar – Ahmet Alton)
Metinlerarasılık
“Babam beni, tıpkı Rüstem’in Sohrab a yaptığı gibi bırakıp önce hapse, sonra başka bir hayata gidince onun yerine kendime yeni babalar aramış, onların öğütlerini dinlemiştim.”
(Kırmızı Saçlı Kadın Orhan Pamuk)
Çoğulcu bakış
Tek bir anlatıcının esas olduğu eserde, olay örgüsünde yer alan kahramanlardan birkaçının da bakı; açılarına yer verilmesi biçiminde gerçekleştirilir.
O Amaç olayı okuyucuya aktarırken daha çok inandırıcı hâle getirmek ve okuyucuyu tek bir anlatıcının esiri olmaktan kurtarmaktır.
“Sokaktaki ölümden kaçmıştım. Şimdi evdeki ölüme dayanamıyorum. Yatağa uzandım, düşünmeye başladım: neredeki ölüm daha iyi? Sokakta ölmek daha güzel; gene de evde ölmek İstiyorum. Babamın ölümü gibi aceleye gelsin istemiyorum. Kimse yanımda olmayacak sokakta, kimsenin haberi olmayacak. İnsan, evde tedbirini ona göre alır. Konu komşuyu davet eder. Ölümümü gazeteden öğrenmelerini istemiyorum. Ya da hiç duymayacaklar. Aylarca sonra, öldüğümü bilen birinden öğrenecekler. Ne var ne yok, diyecekler. İyilik sağlık, diyecekler. Selim nasıl, diyecekler. Hayretle yüzüne bakacaklar. Duymadınız mı, diyecekler. Sonra, daha ne var ne yok, diyecekler; iyilik sağlık diyecekler. Sıradan bir ölüm. İki “İyilik sağlık” arasında kalacak ölümüm.”
(Tutunamayanlar – Oğuz Atay)
Pastiş
“Onlar uçmasın diye çalılarını tutarken şehirdeki tüm kuşlar toplanıp naylon tahta evler mahallesine geldiler, Konduların üstünde eğri eğri uçarak, kuş olmaya, kanat takmaya heves eden çatılara güldüler.
Cik cik çatıcık uçsana
Beşikten kanat taksana
Bize bir bebek atsana
Cik cik bebecik cik cik
Kuşlar günlerce konduların üstünde eğri eğri döndüler. Döne ötüşe konduların yerini belli ettiler. Onlar”cik cik bebecik” diye uçarken yıkımcılar mahalleye geldiler.”
(Bercî Krîstîn Çöp Masalları – Latife Tekin)
İroni
“Okulda ilk öğrendiğim gerçeklerden biri de babamın -sonra peder oldu- beni yanlışlıkla mektep yerine okula gönderdiği oldu. Önümüze alfabe adında anlaşılmaz bir kitap koydular. Babam, ona da elifba dedi. Okulla babamı uzlaştırmaya imkân yoklu. Bu garip kitapta, bizim kılığımıza pek benzemeyen bir biçimde giydirilmiş çocuklar, boyuna birbirlerine top atıyorlardı. Hangi mahallede oturduklarını bilmediğim bu çocuklar, kumbaralarında -bizim evde böyle bir kutu yoktu- para biriktiriyorlar; babaları da onlara, çatana denen kayıklar alıyordu. Bir de vatan denen bir şey vardı ki, çok iyi korunması gerekiyordu. Bizler her sabah hep bir ağızdan onu özümüzden çok sevdiğimizi, ant denilen bir şey içerek haykırıyorduk.”
(Tutunamayanlar – Oğuz Atay) [
]]>