Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
son 48 yılın çıkmış soruları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Thu, 08 Apr 2021 19:08:55 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png son 48 yılın çıkmış soruları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 2015 YGS Türkçe Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2015-ygs-turkce-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 15 Mar 2015 13:06:03 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=117412 2015 YGS TÜRKÇE SORULARI

BU TESTİ ONLİNE ÇÖZMEK İÇİN TIKLAYINIZ

1. Osmanlıların yetiştirdiği büyük sanatkârlar, icra ettikleri sanatı Hakk’a ulaşabilmenin bir aracı olarak görmüştür. İslam ahlakı ile yoğrulmuş ve nice gün doğumlarını arkasında bırakmış olan bu derin ve yüksek sanat algısının, günümüzde anlayanı ve talep edeni ne yazık ki bir elin parmakları kadar az kalmıştır.

Bu parçadaki altı çizili sözle sanat algısına yönelik olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Büyük bir emek sonucu meydana gelmesi
B) Geniş bir boşluğu doldurması
C) Farklı anları bir bütün hâline getirmesi
D) Uzun süre devam etmiş olması
E) Geniş kitlelerde merak uyandırması

 

2. İçtenlikle yaşama sevinci içinde olan, güler yüzlü Anadolu insanı günlük hayatını, sevincini, hasretini türkü yapar kendisine. Kimsenin bilmesini istemediği inancı, sevdası; gönlünde buram buram tüten umudu… Hepsi türkülerin görünmez heybesinde taşınır.

Bu parçadaki altı çizili sözle türkülerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Halkın sırlarını ve yaşadıklarını saklaması
B) Güncel sosyal olaylara tanıklık etmesi
C) Gelenek ve görenekleri günümüze aktarıp koruması
D) Halkın duygu ve düşüncelerinden beslenmesi
E) Dilden dile gönülden gönüle dolaşması

 

3. Yüksek maliyetlerle inşa edilen ve şehir mimarisinde hacimli bir yer kaplayan yapıların, — yapılmasının en çözümsüz yanı; yapıldıktan sonra çok büyük bir gayret olmazsa eğer, aynı çirkinlikle onlarca hatta yüzlerce yıl orada kalması ve genel manada manzarayı bozmasıdır.

Bu cümlede boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) geleneksel mimariyle yoğrulmamış olarak
B) çevre düzenlemesi iyi tasarlanmadan
C) rengârenk boyaların oluşturduğu farklı desenlerle
D) Batı mimarisine özenilerek
E) şehirden ve şehrin geleceğinden kopuk bir tasarımla

 

4. Şair, geleneğin sürüp giden hazır düşünme kalıplarını parçaladığı zaman gerçek parıltıyı, yani iyi şiiri elde edebilir.
Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir alanında sağlam bir yer edinebilmenin ön şartı, kendini geliştirmektir.
B) Bir şair için nitelikli ürünler ortaya koymanın yolu, alışılmışın dışına çıkmaktır.
C) Şiirde sesini duyurmak isteyen bir genç sanatçı, kendinden öncekileri aşmalıdır.
D) İyi şair olmanın yolu, başkalarını besleyecek kaynaklar ortaya koymaktır.
E) Şiirde yerleşik olan anlayışları yıkmak, genç sanatçılar için zordur.

 

5. Kavakların alerjik polen üreterek insan sağlığını olumsuz etkilediği yönündeki yaygın inanış, son bilimsel çalışmalarla yerini farklı görüşlere terk etmiştir.

Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kavakların alerjik polen üretmediği, son bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.
B) Alerji bilimi araştırmaları, kesin sonuçlar verebilecek kadar ileri değildir.
C) Bilimsel gerçeklerle halk inanışları arasında ciddi bir çelişki vardır.
D) Hangi bitkilerin alerjiye neden olduğu konusunda bilgi kirliliği söz konusudur.
E) Alerji araştırmaları sonucunda, benimsenmiş bazı bilgiler değişmektedir.

 

6. Tarihi XVIII. yüzyıla kadar uzanan ve UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Safranbolu Evleri, Türk mimarisinin önemli örneklerindendir.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Safranbolu, Türk mimarisinin en önemli örneklerine ev sahipliği yapmaktadır.
B) Safranbolu Evleri, Dünya Kültür Mirası Listesi’ne yeni dâhil edilen mimari yapılar arasında yer almaktadır.
C) UNESCO, tarihî Türk mimarisine her geçen gün daha fazla ilgi göstermektedir.
D) Safranbolu Evleri’nin geçmişi birkaç yüzyıl öncesine kadar uzanmaktadır.
E) UNESCO, geleneksel Türk mimarisini araştırmak için önemli projeleri desteklemektedir.

 

7.
(I) “Bir şiiri ilk okuyuşta anlıyorsanız o, şiir değildir.” der İlhan Berk. (II) Burada söylenmek istenen, şiirin anlamsız olduğu değil, şiirdeki imgenin ve anlamın yalnızca aklımızla kavradığımız anlamı aştığı ve bu anlama ulaşabilmek için aklımız kadar sezgilerimizi de kullanmamız gerektiğidir. (III) Bir örnek vermek gerekirse “Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.” dizesiyle yalnızlığı imgeleyen Cemal Süreya’yı yalnızca akılla kavramak isteyen okur şöyle diyebilir: “Yalnızlık boşluk gibi bir şey, bomboş bir yer yani!” (IV) Oysa bu dizenin imgelediği şey “bomboş” yalnızlık değil, düzlüktür; tekdüzelik ve yavanlıktır. (V) Dahası, bu dizenin neyi imgelediğini sözcüklerle anlatmaya çalışmamız, anlamsız değilse de kesinlikle yetersiz kalmaya mahkûmdur.

Şiir ve imge ilişkisinin anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, bir şaire ait düşünceye yer verilmiştir.
B) II. cümlede, daha önce ifade edilen bir yargının açıklaması yapılmıştır.
C) III. cümlede, şiirdeki anlam örgüsünün dayanakları belirlenmiştir.
D) IV. cümlede, anlamla ilgili bir yanılgı düzeltilmiştir.
E) V. cümlede, imgenin şiirdeki etkisine dair bir yargı ortaya konmuştur.

 

8. (I) Tire’ye gidince camileri görmeden sakın dönmeyin. (II) Çoğu XV. yüzyıla ait olan camilerin gerek kubbelerinde gerekse minarelerinde tuğla işçiliğinin en güzel örneklerini bulabilirsiniz. (III) Bu minarelerin kimi “zencirek formu”yla kimi de “çam kozalağı” tarzında yapılmış. (IV) Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Tire’nin daracık sokakları “el sanatları müzesi” sanki. (V) Bu yaşıma rağmen bazı eşyaların nasıl yapıldığını ilk kez orada gördüm. (VI) Örneğin semerin, urganın ve keçenin yapılışını, bunların son ustalarını izleyerek öğrendim.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, ziyaretçilere yönelik bir öneride bulunulmuştur.
B) II. cümlede, bazı yapılarda hangi malzemenin kullanıldığı belirtilmiştir.
C) III. cümlede, yapılarda kullanılan yapım tekniklerinden söz edilmiştir.
D) IV. cümlede, tarihî yapılarla ilgili bilgi verilmiştir.
E) VI. cümlede, önceki cümlede belirtilenle ilgili bir açıklama yapılmıştır.

 

9. (I) Çocuk, anne babasını örnek alarak, onlarla özdeşleşerek kişilik geliştirir (II) Gerçekten çocuklukta anne babaya benzemek çocuğa yetmektedir. (III) Çünkü çocuğun gözünde anne babası en akıllı, en yanılmaz kişilerdir. (IV) ilkokul çağında ise öğretmen en iyi, en üstün örnektir onun için. (V) Ergenlik döneminde anne baba artık kusursuz örnek olmaktan çıkar. (VI) Genç; eleştirici gözle baktıkça beğenmediği, kendine aykırı gelen pek çok özellik bulmaya başlar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren çocukta, anne babasıyla ilgili düşünce değişikliğinden söz edilmektedir?
A) II.      B) III.        C)IV.          D) V.        E) VI.

 

10. Edebiyat tarihi; edebî eserlerin kronolojik bir sıra içinde oluşturdukları (I) ve birbirleriyle ilgisi olmayan eserler yığını değil, edebî olarak şimdiki zamanda yaşayan (II) sanat eserlerinin oluşturduğu organik bir bütünün sonucudur. (III) Bu organik bütün içinde yer alan sanat eserleri, birbirine benzeyen (IV) nitelikleriyle belli bir kültürün ve o kültürün ait olduğu medeniyetin oluşturduğu bir edebiyat geleneği 8V) meydana getirir.

Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerin hangisinde birden fazla ses olayı vardır?
A) I.     B) II.    C)III.    D) IV.   E) V.

 

11. (I) Roman kahramanları; gerçek dediğimiz insanlar gibi hatta onlardan daha çok düşünen, sevinen ve acı duyan kişilerdir. (II) Onların da bizim gibi yaşadıklarını hangimiz düşünmedik ki? (III) Dünyamız, hayalî dediğimiz ancak hakikatte bizden daha canlı olan roman kişileriyle doludur. (IV) O kişiler aramızda dolaşıp dururlar. (V) Hele sıkıntılı zamanlarımızda aradıklarımız onlardır fakat roman kahramanları bütün gerçeklikleri ile asıl kendilerini ortaya çıkaranlar için vardır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, bağlaç vardır.
B) II. cümlede, edat kullanılmıştır.
C) III. cümlede, birinci çoğul iyelik eki almış sözcük vardır.
D) IV. cümlede, işaret zamiri kullanılmıştır.
E) V. cümlede, dönüşlülük zamiri vardır.

 

12. (I) Mimari, heykel, resim, müzik, edebiyat olmak üzere beş ana daldan oluşan güzel sanatlar, insanın ve insanlık tarihinin inkâr edilmez bir gerçeğidir. (II) Hangi çağa, hangi coğrafyaya, hangi milletin tarihine bakarsanız bakın, sanat hep var olmuş. (III) Belki güzel sanatlardan bazıları öne çıkmış, bazıları nitelikleri yönüyle bugünkünden farklılıklar göstermiş ama sanat hep var olmuştur. (IV) Çünkü sanat, insan ruhunun vazgeçilemez aşklarından biri olan güzelliği esas alan bir insan faaliyetidir. (V) Güzelliğin; insan eli, dili ve sesinde var olan somut hâlidir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlenin yüklemi, belirtili isim tamlamasından oluşmuştur.
B) II. cümlede, soru sıfatı kullanılmıştır.
C) III. cümlede, belgisiz zamir özne görevindedir.
D) IV. cümle, isim cümlesidir.
E) V. cümle, bağımlı sıralı bir cümledir.

 

13.
Bana kalırsa “Edebiyat eserleri ne zamandır okurların arzusuna göre biçimlendirilir oldu (I)” diye sormanın zamanı geldi (II) Ortada aslında aynı noktada buluşan iki cevap var (III) Birincisi, popüler edebiyat ürünleri ulaştıkları okur sayısını gerekçe gösterip nitelikli edebiyat ürünleri arasında (IV) yer almayı beklemeye başladığından beri (V) İkincisi, edebiyat gerçek değerini kaybedip pazarlama ürünü olduğundan beri.

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine herhangi bir noktalama işareti koymaya gerek yoktur?

A) I.     B) II.    C) III.   D) IV.   E) V.

 

14. Bu soru iptal edilmiştir.

 

15.
I. Salep üretimi için yapılan orkide toplayıcılığında kullanılan yöntemler acı faturaları ortaya çıkarmaktadır.
II. Türkiye’de de orkidelerin korunmasıyla ilgili girişimler yapılmıştır.
III. Ülkemizde orkide sayısının azalması bir yana, bazı türler, uzun aramalara rağmen artık bulunamamaktadır.
IV. Orkideler Avrupa’da koruma altına alınmış bitkilerdir.
V. Ancak bu girişimlere rağmen Türkiye’de her yıl 120 milyon orkide, salep yapımı için toplanmaktadır.

Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?

A) I.     B) II.    C) III.   D) IV.   E) V.

 

16.
I. Çevremizde zaman zaman yaşlı insanların, işe yaramayan mobilyalarını atmak istemediğine şahit oluruz.
II. Bu yaşlıların yetişkin yaştaki çocukları ise ana babalarının bu tavrını anlamakta güçlük çekerler.
III. Eskimiş komodinlerinden, kontrplakları çıkmış dolaplarından, yüzü aşınmış koltuklarından vazgeçemezler.
IV. Bazen o eski eşyaları oldubittiye getirip atar, yerine yeni ve sağlam mobilyalar koyarlar.
V. Oysa bu eşyalar, yaşlıların benliğinin bir parçası, geçmiş yaşamlarının bir özetidir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?

A) I. ile II.

B) II. ile III.

C) II. ile V.

D) III. ile IV.

E) IV. ile V.

 

17. (I) Birkaç üniversiteden araştırmacıların ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda laboratuvar ortamında kök hücre üretmek için kullanılabilecek yapay kemik iliği üretildi. (II) Doğal kemik iliğinin sahip olduğu yaşamsal özelliklere sahip olan yapay ilikten yakın gelecekte lösemi hastalığının tedavisinde yararlanılabileceği belirtiliyor. (III) Alyuvarlar veya bağışıklık hücreleri gibi kan hücreleri, kemik iliğindeki kök hücreler tarafından devamlı olarak yenileniyor. (IV) Lösemi gibi hastalıklarda, hastanın yapısı bozulmuş hücrelerinin yerini sağlıklı kök hücreler alıyor. (V) Dünyada bu tür hastaların ihtiyacına cevap verebilecek sayıda bağış olmaması önemli bir sorun. (VI) Kök hücrelerin çoğaltılmasıyla bu sorunun giderilebileceği düşünülüyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.    B) III.   C) IV.   D) V.    E) VI.

 

18. (I) Yaşatmaya çalıştığım romanlar bir gün sahiden yaşamaya karar verdiler. (II) Üstelik hesap da soruyorlardı. (III) Her Gece Bodrum, aynı adı taşıyan bir tatil kasabasında neler bulduğumu soruyor; Ölüm ilişkileri’yse “Günlük hayattaki ilişkilere hiç değinmeyecek miyiz biz?” diye öfkeli öfkeli söyleniyordu. (IV) Çehov’un Martı’sında geçen bu sözle ince bir aşk üçgeni kuracaktım. (V) Cehennem Kraliçesi’ne gelince bu Fellini Visconti havasından ne zaman kurtulacağımın tasasına düşmüştü. (VI) Bir Akşam Alacası ise söyleyecekleri için sırada bekliyordu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

 

19. (I) Özgün imgelerle şiir yazılması ve ozanın o imgelere yaslanarak sesini bulması, kuşkusuz başarıdır. (II) Ama bence, imgesiz, olağan bir içerikle sadece bilgi veren gelişigüzel bir özden şiir üretmek daha büyük bir başarıdır. (III) Çünkü böyle bir şiirde imgeler dünyasına sığınmak söz konusu değildir. (IV) Ama bunu da aşan bir başarı yok mudur? (V) Bana sorarsanız var: O da, o güne dek eskitilmiş, ağızlarda sakız olmuş, bayağı diyebileceğimiz bir içeriği şiire dönüştürmek olsa gerek.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, düşüncenin akışına göre, “Büyüyü oluşturan, salt, sözcüklerin dizimidir.” cümlesi getirilmelidir?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

 

20. Başrol oynamak önemli miydi derseniz benim için önemli değildi. Şehir Tiyatrosu’nda çalışırken sinemayı hiç önemsemiyordum. Arada ek iş olsun diye, sinemada figüran rollerine çok çıktım. Dans eden kalabalığın arasında, kahvede oturan, mafya liderinin dövdüğü biri… Arzu Film’de 1975 yılında Hababam Sınıfı’nda Badi Ekrem’i oynamamla birlikte yepyeni bir dönem başladı. İlk başrol teklifi de geldi Ertem Eğilmez’den. Benden kırsal kesimdeki uyanık adam tiplemesini başrolde canlandırmamı istedi. Ben de sadece istediğim projelerde yer alacağımı söyledim. Namuslu filmi de öyle çıktı. Ondan sonrası da geldi; Değirmen, Muhsin Bey, Selamsız Bandosu ve Eşkiya’ya kadar…

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Amaç-sonuç ilişkisi

B) Öyküleme

C) Eksiltili cümle

D) Benzetme

E) Devrik cümle

 

21. Artık çoğu şeyin arasında fark kalmadığından mı yoksa farkları göreceğimizden emin olmadıklarından mı nedir, çoktandır dergilerde, benzer iki resim arasındaki yedi farkı bulmamızı istemiyor kimse bizden. Oysa biz, birbirinin aynı görünen iki resme baktığımızda, “Aralarında bir fark yok!” deyip geçmez, farkları bulup çıkarır, neşeyle çıktığımız basamakların bizi götürdüğü yerde bir cümlenin altını çizerdik: Benzerlikler yanıltır.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır?

A) Açıklamaya başvurma
B) Örneklere yer verme
C) Alıntıdan yararlanma
D) Koşul öne sürme
E) Soyut kavramları somutlaştırma

 

22. Bir sanatçının doğal çevresi, elbette içinde yaşadığı ülkedir. Onun bu çevreyle içten bağlantılı olmaması düşünülemez kuşkusuz. Ancak konu, tek başına estetik bir değer taşımadığından, nereden alınırsa alınsın sanatçının yaratıcı kişiliğiyle kaynaşarak sanat eserine dönüşür. -—.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Dolayısıyla yabancı bir konuyla yerli bir eser vermek her zaman mümkündür
B) Yani estetik yaratımı besleyen güç, sanatçının bağlı olduğu gelenektir
C) Başka bir deyişle, eserin belirleyeni yazarın yaşadığı çevredir
D) Kaliteyi elde etmek ancak bu yolla mümkündür
E) Bu bakımdan sanatçının başarılı olması işlediği konuya bağlıdır

 

23. Şiirden söz ederken onu edebiyat ötesi veya edebiyat üstü bir konuma yerleştirenlere rastlanır öteden beri. Bir yanıyla doğrulanabilir bu yaklaşım. Şiiri “edebiyat”ın gövdesinden taşıran, musikinin veya matematiğin sonsuz arayış hizasına yaklaştıran kimi özelliklerden söz edilebilir. Gelgelelim, onu büsbütün “edebiyat”ın üstüne, ötesine yerleştirmeye çalışmak özünü ve varoluş şartlarını çarpıtmak anlamını da taşıyabilir. En iyisi, —–

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) şiirin edebiyat alanından uzaklaşmasına neden olan etmenlerin peşinden gitmektir
B) taşkın özelliklerini kabul etmekle birlikte şiirin bir edebiyat türü olduğu üzerinde uzlaşmaktır
C) şiiri biçimsel yönden kusursuz bir yapıya kavuşturup okurun beğenisine sunmaktır
D) edebiyattan öte bir düzeye yükseltirken şiirin asıl gayesi okuyucunun beğenisini elde etmektir
E) sonrasını ve öncesini belirlerken şiirin diğer disiplin alanlarından nasıl etkilendiğini araştırmaktır

 

24. Çok sayıda okuyucusu olmayan her edebî eseri büyük saymak aklımdan geçmez. Ama itiraf edeyim ki zamanımızda yüzbinlerce satan kitaplardan çok, daha az alıcısı olanlara güvenim vardır. Basılır basılmaz çok satılan kitaplar bende hep kuşku uyandırmıştır. Bunların büyük bir kısmı, uyandırdıkları ilgiyi bir esere ölümsüzlük kazandıran biçim ve öz üstünlüklerine değil, o anda gündemde olan türlü sanat dışı oyunlara borçludur. Bunlar sıcaklıklarını kaybedince eser de unutulup gider. Edebiyat tarihi bunların kalıntılarıyla doludur. ——–

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Bu nedenle, bir eserin çok okunması bir değer ölçütü sayılamayacağı gibi okunmaması da değersizlik ölçütü sayılmaz
B) İşte bu yüzden kimi eleştirmenlerin edebiyatı güncelden uzak tutma düşüncesine katılmıyorum
C) Zaman içinde böyle eserlerin okuyucusu sayıca azalır ama asla tükenmez
D) Kuşkusuz her okuyucunun sanat eserinden bir beklentisi vardır, sanatçı bu isteğe kayıtsız kalamaz
E) Bu nedenle, iyi bir eserin, er veya geç gerçek okuyucusunu bulacağına inanıyorum

 

25. Bir ülkenin edebiyatıyla o ülkenin toplumsal yapısı arasında sıkı bir etkileşim vardır. Edebî eserleri toplumsal açıdan değerlendiren eleştirmenler ve edebiyat kuramcıları, sık sık bu gerçeğin altını çizerler; edebiyatla toplumsal değişmeler arasındaki ilişkiyi vurgularlar. Toplum hayatında oluşan her türlü değişimin edebî ürünlere de yansıyacağını kanıtlamaya çalışırlar. Toplumsal hayatı, edebî ürünlere doğrudan etki eden ve onları biçimlendiren temel etkenlerin başında sayarlar.

Bu parçadan çıkarılacak en kapsamlı yargı aşağıdakilerin hangisidir?

A) Yazarlar, eserleri aracılığıyla yaşadıkları toplumu biçimlendirirler.
B) Edebî eserler, toplumsal durum ve gelişmeleri yansıtır.
C) Yazarlar, eserlerinde öznel görüşlerini açıklarlar.
D) Bir ülkedeki toplumsal olaylar, aydınlarca izlenmelidir.
E) Edebî eserler, gerçeklerin gözlenip yorumlanmasıyla oluşur.

 

26. Gençken, yazdıklarına daha bir güvenir, onları önemser şair, ayıklamak değil çoğaltmak ister dizelerini: “Biraz daha yazmalıyım… Daha, daha…” diye düşünür. Sanır ki ne kadar çok yazarsa o kadar ağırlıkla kanıtlayacaktır kendisini. Şiirini önemserken kendini önemsemektedir aslında: Bütün güzel dizeleri o yazmıştır! Oysa yaşlandıkça yazdıklarını daha fazla irdeleyip onlar üzerinde daha çok düşünür.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şair olgunlaştıkça daha titiz ve seçici bir kimliğe bürünür.
B) Şairler kendi şiirleriyle ilgili gerçekçi değerlendirmeler yapamazlar.
C) Şairi şiir yazmaya iten asıl neden kendini benimsetme düşüncesidir.
D) Gençlik döneminde yazılan şiirlerin kalıcılık oranı yüksektir.
E) Şairlerin okur kitleleri dönemsel olarak değişmektedir.

 

27. Çocukluğum, ıssız olmasa da ulaşılması güç olan Anadolu kasabalarında geçti. Annem bana kitap sevgisini aşıladığında daha okumayı sökmemiştim. Oralarda kitap edinmek kolay değildi, ulaşabildiklerimi “kutsal emanet” bellerdim. Ortaokuldan itibaren okul kütüphanelerinin genellikle tek ziyaretçisi olurdum. İşte o an ben “kütüphanenin efendisi”ydim. Böyle bir yer açma düşüncesi, bende o günlerde bilinçaltıma sızmış olmalı. Özel kitap avcılığım ise otuz beşimden sonra başladı, bilgi ve maddi birikimim hazır olunca.

Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A) Kitapla ilk olarak ne zaman karşılaştınız?
B) Kütüphane kurma fikri sizde nasıl oluştu?
C) Çocukluk dönemlerinizde kitaba ulaşmak niçin zordu?
D) Kütüphane kurmak için nasıl bir hazırlık yapmak gerekir?
E) Şimdiki kütüphanelerle eski dönemdekileri karşılaştırabilir misiniz?

 

28. Günlük küçük dertlerimizi önemsemez görünüp kendimizi “büyük sorunların” adamı olarak göstermek çoğumuzun zaaflarındandır. Kendi “küçük sorunlarını” halledememiş olmamızın hıncını, kendimizi büyük sorunlara adamış gibi gösterip böbürlenerek çıkartmaya çalışırız sanki. Gündelik, küçük sıkıntılarımızdan söz açmak bizi küçük düşürür, öyle mi?

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Büyük sorunları çözme çabalarımızın önündeki en büyük engel küçümsediğimiz gündelik sorunlardır.
B) Kendimizi büyük sorunların çözümüne adarken küçük sorunlarımızı görmezlikten gelmemeliyiz.
C) Küçük sorunlarla uğraşarak sorun çözme becerisini geliştirmek, insanları olduğundan büyük gösterir.
D) Sorun çözme becerisi olmayan bazı insanlar, kendilerini kabul ettirmek için sorunsuzmuş gibi görünürler.
E) Büyük sorunlar, çözmekten kaçındığımız küçük sorunların bir kar topu gibi büyümesinden oluşur.

 

29. Bir yazar olarak tercihim okura iç huzuru vermek veya vermemek düşüncesinden çok, onu eğlendirmektir. Bazen uçan halı sererim öykünün tabanına ve okur, gönlünce istediği yere gider; olayların akışı gökyüzü gibi her an değişebilir, türlü sürprizlere açıktır daima. Böylesi hoşuma gidiyor, çünkü hayal gücü bir mağara gibidir, derinliğini bilmezsiniz ve okuru, bu derinliğe ne kadar inebileceği konusunda küçümsememek gerek. Asıl heyecan buradadır yani bazen sonunu bilmek iyidir, bazen de sonunu bilmeden yaşamak.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur?

A) Her öykünün varmak istediği bir yer mutlaka vardır, diyebilir miyiz?
B) Bir yazar olarak eserlerinizde endişeyi mi, heyecanı mı uyandırmak istersiniz?
C) Bir öykünün sonunu bilmek, o öyküyü okuyanı sakinleştirmektedir. Bazı öykülerinizin bu nitelikte olmadığını söyleyebilir misiniz?
D) Öykü bittiğinde kahramanın başına geleceklerle ilgili okurun kafasında soru işaretleri kalıyor mu?
E) Öykü kahramanlarınız sevecen bir dille kendilerini sorgulamaktadır. Bu durum bireyin kendisine ve dünyaya katlanabilmesinin bir yolu mudur?

 

30. İngiliz asıllı yazar Christopher Isherwood’un yarı otobiyografik eseri Hoşça Kal Berlin; 1930’lu yılların Berlin’ini, Almanya’nın o günkü durumunu altı hikâye etrafında anlatan ilginç ve önemli bir eser. Yaşantılarını Hoşça Kal Berlin’de görselliği gözeten bir anlatımla romanlaştırmış yazar. Kısa sahnelerden oluşan, hızlı ve tempolu olayların kenarında duran bir gözün egemen olduğu bu sinematografik üslup, yazarın romancılığının en önemli teknik özelliği olarak gösteriliyor.

Bu parçaya göre Isherwood’un eseri okuru;
I. kuşak çatışmaları,
II. gerçeklik,
III. kişisel birikimler

konularından hangileriyle buluşturur?

A) Yalnız I

B) Yalnız II

C) Yalnız III

D) I ve II

E) II ve III

 

31. Çevresi acılar içinde kıvranırken sanatçının, mutluluk şarkıları söylemeye dili varmaz. Bütün acıları kendi acısı bilmeyen kişiye sanatçı denemez. Romantizmin “En iyi yazar, kuş gibi öten yazardır.” görüşünü Sartre, elinin tersiyle iterek şöyle der: “Yazar kuş değildir.” Evet, yazar kuş değildir. Yazar niçin yazdığını bilmek zorundadır. İnsan olmanın bir gereğidir bu.

Bu parçadan hareketle sanatçılarla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?

A) Toplumun bütün acılarını kendi yüreğinde duymalıdır.
B) Toplumdaki gelişmelere ve değişmelere kayıtsız kalmamalıdır.
C) Her zaman gerçekçi olmalı ve neyi, hangi nedenle söylediğini bilmelidir.
D) Toplumun sıkıntılarını unutturmak için umut dolu şeyler söyleyebilmelidir.
E) Öncelikle içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olduğunu unutmamalıdır.

 

32. Kendisini yazdıracak olan şeyi bulduktan sonra iç içe geçen iki sorun yaşıyorum. Birincisi öykünün ilk cümlesi, diğeri bu öyküyü kim anlatacak? Yazar mı, tanık olan mı, yaşayan mı? Genellikle birinci tekil kişi ağzından anlatmayı tercih ediyorum. Yazdıklarıma asla acımıyorum. Bu yüzden bir öykü için yüzlerce sayfa yazsam da geriye pek az sayfa kalıyor. Benim için öykünün başlangıcını yazmak bir işkence, sonunu yazmak ise gerçek bir haz. Galiba sondaki hazzı yaşamak için baştaki işkenceye katlanıyorum.

Bu parçada kendisinden böyle söz eden bir yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Üslup konusunda hassas davranmaktadır.
B) Yazdıklarına karşı eleştirel bakabilmektedir.
C) Bireysel konulara ağırlık vermektedir.
D) Anlatıcı kimliğini önemsemektedir.
E) Amacına ulaşma yolunda sıkıntılara katlanmaktadır.

 

33. Şiirlerle başlayan bir yolculuktu benimki. Onun dillerde gezen dizeleri, bir yerlere kaydedilen sözleri ilgimi çekmişti her zaman. Çevirileriyle buluştuğumdaysa onunla ilgili pek çok şeyi öğrenmiştim. Zamanın dönüşümünü anlatan şairin yaşamındaki renklilik, yazıda gezindiği yerleri ortaya çıkarma serüvenini de anlatıyordu bana. Şiirine bakarken dipten akıp giden zenginliği hissediyordum. Ama adım attığı düzyazıda, bambaşka bir seyrin kapılarını açması için biraz beklemem gerekiyordu.

Bu parçada sözü edilen yazar ve eserleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Yabancı dilden tercümeler yaptığı
B) Anlam derinliğine önem verdiği
C) Eserlerinde yaşamından izlere rastlandığı
D) Şiirdeki başarısını öteki türlerde de gösterdiği
E) Belleklerde bir yer edindiği

 

34. – 35. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

(I) Sanat ve edebiyat kültürü ve buna bağlı olarak medeniyet şuuru Tanpınar kadar geniş olan, çok az sanat adamımız vardır. (II) Nitekim yazar, çeşitli vesilelerle söylediği “devam ederek değişmek, değişerek devam etmek” ilkesini benimsemiş ve medeniyet kriziyle başlayan yeni edebiyat hareketinin öne çıkardığı yeni değer hükümlerini, geçmişle bağlantı kurarak açıklamaya çalışmıştır. (III) Bu arada bazı kültürel motiflerin de bu devamlılığı sağladığını tespit etmiştir. (IV) Eserlerini Batılı gibi ele alan ve bir kimlik bunalımına yol açan kültür çevreleri karşısında yazar çoğu zaman bağımsız kalmayı başarır. (V) Böylece, medeniyet şuurunun gereklerine uyarak, üzerinde durduğu “devam” fikriyle de hem geleneğin gücünü hem de sanat ve kültürün onsuz değer ifade edemeyeceğini büyük bir açıklılıkla ortaya koyar. (VI) O yüzden de gelenekten söz edildiği ve ondan faydalanmanın tartışıldığı bir dönemde yeniden okunması anlamlıdır.

34. Bu parçadan hareketle Tanpınar ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Millî bilinçten uzaklaşan kültür çevreleriyle ortak hareket etmemiştir.
B) Edebiyat alanındaki yenilikleri geçmişle ilişkilendirerek değerlendirmiştir.
C) Sanat ve kültürün gelenekten kopmaması gerektiği düşüncesini savunur.
D) Türk edebiyatının Batılı ölçütlere göre incelenmesinde öncülük etmiştir.
E) Sanatın gelenekle ilişkisi konusundaki düşünceleri geçerliliğini korumaktadır.

 

35. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, kendinden sonraki cümlede belirtilen yargının nedenini açıklamaktadır?

A) I.     B) II.    C) III.   D) IV.   E) V.

 

36. – 37. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Günümüzde bilim ve teknoloji alanındaki yenilikler sona ermiş değildir. Bu yenileşme çok hızlı artmıştır ve insanlar günden güne yenilikleri takip etmenin boşuna bir çaba olduğunu düşünmeye başlamışlardır. Bilimsel-teknolojik devrimden önce sanayi, geleneksel yaşama biçimlerinin yerine endüstri toplumunun şartlarını getirmek gibi bir hedef sahibiydi. Fakat bugün herhangi bir teknolojik araç veya fabrika 5-6 yılda modası geçmiş hâle gelebilmektedir. Bu değişme de bilimsel ve teknolojik alanda insan bilgisinin sürekli ve hızlı biçimde artmasıyla sağlanmaktadır. Bu bakımdan araştırma, laboratuvar çalışması, teorik hazırlıklar birinci sırada öneme sahip olmuştur. Ne var ki araştırmacılık düzeyindeki teorik çalışmalar, bilimsel-teknolojik bilgi piramidinin en üst katını oluşturur. Uygulamanın yerine getirilmesi, uygulamaya konmuş aygıtlar kompleksinin çalıştırılması ve korunması ise ayrı ayrı bilimsel ve teknolojik çalışma alanlarıdır.

36. Bu parçada bilim ve teknolojinin aşağıdaki özelliklerinden hangisine değinilmemiştir?

A) Hızlı bir biçimde aşama kaydettiğine
B) Bazı olumsuz sonuçlar doğurduğuna
C) Geleneksel düşünce tarafından tepki gördüğüne
D) Bilgi artışıyla paralellik gösterdiğine
E) Yenileşmeyi de beraberinde getirdiğine

 

37.
I. Yenileşme
II. Gelişim süreci
III. Günlük hayata etkisi
IV. Geliştirme maliyeti

Bu parçada bilim ve teknolojinin yukarıdakilerden hangisiyle bağlantısından söz edilmemiştir?

A) Yalnız I

B) Yalnız IV

C) I ve II

D) I ve III

E) III ve IV

 

38. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Yazarın bir toplumsal benliği, bir de meydana getirdiği metin vardır. Onun oluşturduğu bu metin dilsel olarak kapandı mı artık bir eserdir, sonuçlanmış bir nesnedir. Ama aynı zamanda bu metin bir üretim kaynağıdır, okurla buluştuğu zaman. Bu üretim kaynağının içinde sürekli yazarın yaratıcı benliğini görürüm, anlatıcı olarak vardır o benim için artık. O anlatıcıyı, yazar veya herhangi bir üçüncü kişi gibi algılayabilirim. Buradaki ben diye konuşan kişi beni yazara gönderebildiği gibi, göndermeyebilir de. Okur olarak metindeki ben ile aramdaki ilişkiyi ortaya koyuyorum, bunun yorumunu yapıyorum, katmanlarını saptıyorum. Belli bir ana dek hep metnin içinde kalıyorum ama gerektiğinde metin dışına da çıkıp yazarın metin dışı ideolojisini de bir inceleme nesnesi olarak alabilirim.

38. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

A) Yazarla yarattığı ürün arasında her zaman bir yaşanmışlık ilişkisi vardır.
B) Edebî eserler dilsel olarak tamamlanmış olsa da her okunuşta yeniden oluşturulur.
C) Okuyucu veya eleştirmen öncelikle eserin içeriğiyle ilgilenmelidir.
D) Eleştirmenler yazarın yaşantısını değil, onun yaratıcılığını değerlendirmelidir.
E) Bir edebî eserin anlaşılabilmesi için gerektiğinde yazarın düşünce yapısı da sorgulanır.

 

39. Bu parçada geçen “Bu metin dilsel olarak kapandı mı artık bir eserdir.” sözüyle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Edebî eserler, kendi içlerinde anlam derinliğine sahiptir.
B) Bir metin, dil ve üslup bakımından üst düzeye erişmedikçe sonlandırılmamalıdır.
C) Bir edebî eser, yazarının kullandığı dille var olabilmektedir.
D) Bir metnin yazarı son sözünü söylemeden, yazdıkları eser hâline gelmiş olmaz.
E) Metinlerin eser olabilmesi için mutlaka sonuç bölümlerinin olması gerekir.

 

40. Bu parçada geçen “Aynı zamanda bu metin bir üretim kaynağıdır.” sözüyle edebî eserlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmiştir?

A) Her okunuşta yeni anlamlar çıkarıldığına
B) Kendi dışındaki yapıtlara da ilham kaynağı olduğuna
C) Okurlarının duygu dünyasına nüfuz ettiğine
D) Okurlarını farklı düzeyde etkilediğine
E) Yazarını yeni eserler yazmaya sevk ettiğine

 

CEVAP ANAHTARI

1.D

11.D

21.A

31.D

2.A

12.E

22.A

32.C

3.E

13.D

23.B

33.D

4.B

14.İptal

24.A

34.D

5.E

15.A

25.B

35.E

6.D

16.B

26.A

36.C

7.C

17.B

27.B

37.C

8.D

18.C

28.B

38.A

9.C

19.C

29.E

39.D

10.D

20.D

30.E

40.A

 

]]>
2014 LYS Edebiyat Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2014-lys-edebiyat-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 22 Jun 2014 18:10:59 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=117399 2014 LYS TÜRK EDEBİYATI SORULARI VE CEVAPLARI

BU TESTİ ONLİNE ÇÖZMEK İÇİN TIKLAYINIZ.

1.    Günlük tutmaya, daha da cesur davranıp bunları yayımlamaya, edebiyat tarihimizde çok rastlanmaz. Okur huzuruna çıkma amacı hiç aklına düşmeden (I) sadece yazmak, yaşadıklarını yazarak anlamlı kılmak isteyen veya kimi sırlarını yazıyla paylaşan gizli günlükçüler olduğu gibi; yazı mesleğinde itibarlı bir konuma sahip olup da yayımlanmak üzere güne not düşenler (II) de vardır. Birincilerin yazdıkları sansürsüz bir duygu ve düşünce yumağıdır. (III) İkinciler hesaplı kitaplıdır (IV), orada her duyuşa ve düşünüşe huzura çıkması (V) için izin verilmez.

Bu parçadaki altı çizili sözlerle ilgili olarak aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır?

A) I. söz, “bir şeyi, bir durumu hatırlamak” anlamındaki bir deyimdir.

B) II. söz, “gün içinde yaşadıklarını, gördüklerini yazmak” anlamındadır.

C) III. söz, “bir görüş etrafında birleşmek” anla kullanılmıştır.

D) IV. söz, “dikkatli, ölçülü olmak” anlamındadır.

E) V. söz, “okura, ilgilisine veya meraklısına sunmak anlamında kullanılmıştır.

 

2. Moleküler gastronomi ile yakından ilgilenen bilim insanları ve aşçılar; bir yemeği lezzetli, bir diğerini lezzetsiz yapan etkenin ne olduğunu, sebzelerin yetiştirilme biçimlerinin veya yemeğin servis ediliş şeklinin yemeğin lezzetine olan katkılarını merak ediyor.

Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Günümüzde iyi yemekten anlayan, damak zevki gelişmiş kişi sayısı gün geçtikçe artmaktadır.

B) Yemek lezzetleri, modern bilimin ilgi duyduğu yeni araştırma alanlarından biridir.

C) Gastronomiye meraklı olan aşçılar, lezzetli yemek yapma konusunda daha başarılıdır.

D) Yemeğin lezzetini belirleyen etkenler, yalnızca aşçıları ve bilim insanlarını ilgilendirmektedir.

E) Sebzelerin yetiştirilme koşullarının ve yemeğin sunumunun lezzet üzerindeki etkisiyle ilgilenenler

 

3.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde neden-sonuç ilişkisi vardır?

A) Çocuklar kadar yetişkinlerin de ilgisini çeken animasyonlarıyla tanınan şirket, Oyuncak Hikâyesi ve Arabalar serileriyle birlikte İnanılmaz Aile, Yukarı Bak ve Vol-i filmlerini tek sette bir araya getiriyor.

B) Türkan Şoray ilk kez kendi hayatını kaleme alıyor; küçük yaşlarda başladığı Yeşilçam serüvenini her zamanki içtenliğiyle anlatırken sinema tarihinin yaklaşık 50 yıllık bir dönemine de ışık tutuyor.

C) Sinemanın gelişim sürecini ve sinema dilinin nasıl çözümlenebileceğini anlaşılır bir dille aktaran Sinema Okuryazarlığı, izleyiciye rehberlik yapmayı amaçlıyor.

D) Pasolini’nin sinemacılığının yanı sıra şair, eleştirmen ve futbolcu gibi farklı yönlerini de ele alan Pierre Paolo Pasolini adlı eser, yönetmenin hayatını bir bütün olarak yansıtıyor.

E) Alfred Hitchcock’un son uzun metrajlı filmi Aile Komplosu, mirasını bırakmak için kaybolan vârislerini arayan yaşlı bir kadının etrafında şekillenen entrikaya odaklanıyor.

 

4. (I) Hızla gelişen bilgisayar teknolojisinin özellikle mekân tasarlama konusunda sinemaya olan katkısı giderek doğal sayılıyor. (II) Örneğin, 2000 yılında gösterilen Gladyatör adlı filmdeki tarihsel mekânların oluşturulmasında bilgisayar teknolojisinden bol bol yararlanıldı. (III) Böylece, Antik Roma’nın Colosseum’u bilgisayarda yeniden oluşturuldu ve burada birkaç yüz kişilik kalabalık, binlerce kişilik görkemli bir kalabalığa dönüştürüldü. (IV) 2001’de gösterilen Pearl Harbour filminde eski fotoğraflar kullanılarak limanın 50 yıl önceki görüntüsü elde edildi. (V) 145 milyon dolara mal olan bu filmde, bir hava saldırısının tümüyle bilgisayarda tasarlanması için gerekli harcamadan kaçınılmadı ve büyük ölçüde gerçek izlenimi veren görüntüler oluşturuldu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde nesnellik söz konusudur?

A)I.            B)II.           C)III.          D)IV.          E)V.

 

5.    (I) Bir grup araştırmacı, omurilik zedelenmesi sonucu felç olan kişilerin ellerinde meydana gelen his kaybını ve motor becerilerindeki azalmayı tedavi etmeye yönelik bir aygıt üretti. (II) Bir eldiven gibi görünen ve “Mobile Music Touch” olarak adlandırılan bu aygıt, müzikli ve kablosuz. (III) Üstünde küçük bir kutu bulunan eldiven, bir piyano klavyesi ile birlikte kullanılıyor. (IV) Araştırmacılar, 2011 yılında tamamlanan ön çalışmalardan sonra omurilik zedelenmesi sonucu felç olan kişilerde olumlu sonuç almayı umduklarını ancak aygıtı kullananlarda bu kadar büyük bir gelişme olmasının kendileri için de sürpriz olduğunu belirtiyor.

(V) Örneğin, eldiveni kullandıktan sonra bazı kullanıcılar, omurilik zedelenmesinden bu yana ilk defa çarşaflarının ve giysilerinin dokusunu hissedebilmiş.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, amaç-sonuç ilişkisi vardır.

B) II. cümlede, aygıtın özelliklerine değinilmiştir.

C) III. cümlede, aygıtın çalışma şekliyle ilgili bilgi verilmiştir.

D) IV. cümlede, aygıtın beklenenden daha iyi sonuçlar verdiğinden söz edilmiştir.

E) V. cümlede, aygıtın zihinsel gelişime etkileri üzerinde durulmuştur.

 

6.    (I) Seyahat etme, gezip tozma insanoğlunun temel ihtiyaçlarından biridir. (II) İnsanların bildikleri yerlerden kalkıp bilmedikleri fakat merak ettikleri yerleri gidip görme arzusu, onlara yeryüzünün meçhul yerlerini öğrenme ve keşfetme yolunu açmıştır. (III) İnsanoğlu, öyle tahmin edilebilir ki başlangıçta rızkını arama mecburiyetinden kaynaklanan bir güdüyle çevresini keşfe çıkmıştır. (IV) Kendi çevresinin dışında başka zenginliklerin bulunabileceğini öğrendikçe ondaki içgüdü gitgide bilinçli bir keşfetme arzusuna dönüşmüştür. (V) İçinde yaşadığımız çağa gelinceye kadar seyahat etme, gidip görme, görüp öğrenme, başka dünyalar keşfetme; insanın söz konusu ihtiyaçlarının bir dışa vurumuydu denebilir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde ögelerin dizilişi “özne, dolaylı tümleç, belirtili nesne, yüklem” biçimindedir?

A)I.            B)II.           C)III.          D)IV.          E)V.

 

7.    Duvara mumya gibi vuran gölgeni ara

İnce çıtırtılarla odanda yansın ocak

Hayalinin gölünde belirsiz bir hatıra

Bir yaban kuşu gibi süzülüp kaybolacak

Bu dizelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Yansıma sözcükten –tı ekiyle türemiş isim vardır.

B) Sıfat-fiil ekiyle türemiş sözcük, ismi nitelemiştir.

C) Belirtili isim tamlamasının başına sayı sıfatı gelmiştir.

D) Zarf-fiil ekiyle türemiş sözcük, fiili nitelemiştir.

E) Emir II. tekil kişi olarak çekimlenmiş fiil vardır.

 

8.    (I) Tasarladığım hikâye, zihnimde cümleler ve algılar hâlinde dönüp dolaşarak gelişirken her şeyi bir kenara bırakıp masanın başına oturmam için beni zorluyor. (II) Hikâye, bilgisayarda bir cümle hâlinde başlanmış duruyor ve ben, zihnimin bir yanında o hikâyeyi geliştiriyorum. (III) Masamın çekmeceleri, çantamın gözleri hatta ceplerim veya masada karşımda duran pano, küçük kâğıtlara yazılmış notlarla doluyor bu arada. (IV) Defalarca oturuyorum bilgisayarın başına hikâye için, yazdıklarımı defalarca yeniden ele alıyorum (V) Hikâye bazen tamamlanmak üzereyken çöpe atılıyo bazen de başlangıçta tasarlanandan çok farklı bir içerik ve biçim kazanıyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, girişik birleşik bir cümledir.

B) II. cümle, özneleri ortak birleşik bir cümledir.

C) III. cümle, devrik bir fiil cümlesidir.

D) IV. cümle, sıralı bir cümledir.

E) V. cümle, yüklemi şimdiki zamanda çekimlenmiş kurallı bir cümledir.

 

9. (I) Burası kitap meraklısı aydınların, üniversite hocalarının ve araştırmayı seven öğrencilerin buluşma yeriydi. (II) Asırlık çınar ağacının gölgesinde kalmış kapalı mekân, elverişsiz havalarda gelip geçenlerin sığınma yeri olurdu. (III) Bazen de kimi ünlüleri burada, çevresindeki küçük toplulukla sohbet ederken görürdük. (IV) Şimdilerde, elinde kitap olanlar veya kitaplardan konuşmak isteyenler bu mekâna uğramıyor artık. (V) Bir zamanlar üzerimize kol kanat geren asırlık çınar ağacı, bizim gibi eski dostlarını yitirmenin huzursuzluğunu yaşıyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, özne ve yüklemden oluşmuştur.

B) II. cümlede, birden fazla fiilimsi kullanılmıştır

C) III. cümlede; belgisiz sıfat, adlaşmış sıfatla tamlama oluşturmuştur.

D) IV. cümle; özneleri farklı, yüklemi ortak, sıralı bir cümledir.

E) V. cümlede; nesne, belirtili isim tamlamasından oluşmuştur.

 

10. Ben edebiyatı bir akrabalık ilişkisi olarak görüyorum. Bütün yazar ve şairlerin aynı soydan geldiğine, (I) aynı yolun yolcusu olduğuna inanıyorum. Hepsinin yaptığı tek bir şey var. (II)Türkçenin değirmenine su taşımak. (III) Böylece Türkçenin sesini çoğaltmak, zenginleştirmek… (IV) Dede Korkut’tan Taşlıcalı Yahya’ya, Köroğlu’ndan Âşık Veysel’e, Evliya Çelebi’den Ahmet Rasim’e hepsinin derdi ne? (V)

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A)I.            B)II.           C)III.          D)IV.          E)V.

 

11.

I.   yeryüzündeki bilinen kaynakları

II.  doğada çok ender bulunan veya

III. modern hayatta farkında olmadan birçok materyale

IV. tükenmek üzere olan elementler kullanılarak yapılıyor

V.  üstelik olmazsa olmaz dediğimiz birçok araç gereç

VI. bağımlı olarak yaşıyoruz

Yukarıdaki sözler anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan beşinci olur?

A)I             B)II            C)III           D)IV           E)V

 

12. (I) Eğitimleri sırasında gösterdikleri başarıları belgelemek için öğrencilere verilen mükâfat belgeleri ve diplomalar iki ciltlik bir yayınla kitaplaştırıldı. (II) Bu kitaplardan ilki Eğitim Tarihimizde Mükâfat Belgeleri ismini taşıyor. (III) İkinci cilt olan Eğitim Tarihimizde Diplomalar ile dönemin eğitim süreci panoramik bir bütünlük içinde görülebiliyor. (IV) Serinin son kitabında, devlet görevlilerinin üstün başarıları neticesinde aldıklar belgelerin ve bu memurların askerlik dönemlerinde aldıkları üstün hizmet madalyalarının bulunduğu bir bölüm var. (V) Ait oldukları dönemde okutulan derslerin yanı sıra öğrencilerin ve eğitim idarecilerinin isimlerine de topluca ulaşmamızı sağlayan bu yayınlar, eğitim sisteminde yaşanan değişimi belgelemesi yönüyle de önem taşıyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A)I.            B)II.           C)III.          D)IV                       E) V.

 

 

13. (I) “Ben kendi hesabıma hiçbir zaman yazarlık hevesine kapılmadım; romanlar, kısa öyküler, denemeler, yaşam öyküleri hatta tiyatro oyunları bile yazmak istemiyorum.” der Bergman. (II) Bu sözlerini “Filmciyim ben, yazar değil…” diye bağlamış olması bile beni ikna etmeye yetmiyor. (III) Yazar olmayı o, kendisine temel bir uğraş yahut bir hayat macerası olarak seçmemiş olabilir ama onun sağlam bir yazar damarı taşıdığını söyleyebilirim. (IV) Çocukluğundan söz ettiği; sinemasını anlattığı; sanatçı kişiliğini çözümlemeye, kendisini ifade etmeye çalıştığı çeşitli metinler ve kendi yaşamını anlattığı yazılarından yola çıkarak da bu yargıya ulaşmak mümkün. (V) Dili kullanma yeteneği; duygu ve düşünceleri ifade etme; anları, durumları tanımlama becerisi bize aynı zamanda onun saklı kalmış bir yazar olduğunu gösteriyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, düşüncenin akışına göre, “Yalnızca senaryo yazarlığındaki ustalığından yola çıkarak söylemiyorum

A)I.            B)II.           C)III.          D)IV                       E) V.

 

14. Psikiyatrik uygulamaların omurgasını hasta ile yapılan görüşmeler oluşturur. Psikiyatrik görüşme, diğer tıp dallarındaki tanı ve tedaviye yönelik tüm tıbbi işlemlerin yerini alan temel bir işlemdir. Kuşkusuz diğer tıp dallarında da hastayla yapılan görüşmelerin, alınan bilginin tartışılmaz bir önemi vardır. Ancak bu branşlarda tanı; esas olarak çeşitli fizik muayene yöntemleri, radyolojik ve laboratuvar incelemeleriyle konur. Hastanın görüşmeye katkısı veya çaba göstermesi sınırlıdır. Oysa psikiyatrik tanı, büyük ölçüde hekimle hastanın görüşmesine ve hekimin hastanın sözel ifadeleri ile sözel olmayan ifadelerini yorumlamasına dayanır.

Bu parçada psikiyatrik görüşmelerin önemi, aşağıdaki anlatım yöntemlerinden hangisi ön plana çıkarılarak vurgulanmıştır?

A) Örnekleme

B) Nesnellik

C) Tartışma

D) Karşılaştırma

E) Tanık gösterme

 

15. Bazı insanlara sadece yaşından dolayı bile saygı gösteririz. Görmüş geçirmişliğine gösterilen haklı bir saygıdır bu. Ama 80’inde olup bir de hâlâ sahnedeki işini en iyi şekilde yapıyorsa o zaman saygımız kat kat artar. Leonard Cohen’i Berlin’de izlediğimde aklımdan geçenlerdi bunlar. Sahne onu hayata bağlamış ve gücünü oradan almış. Hayranlıkla dinlediğim Bob Dylan sahnede şarkı söylemeyi bırakmasına rağmen Cohen sahnede şarkı söylemeyi o kadar seviyor. Bunu sahneye koşarak gelmesinden anlıyorum. Ayrıca eskisinden bile güzel söylüyor Cohen ve o duygusal alana bizleri de davet ediyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Koşul bildiren cümleye yer verilmiştir.

B) Neden-sonuç ilişkisine yer verilmiştir.

C) Niteleyici sözcükler kullanılmıştır.

D) Çıkarım yapılmıştır.

E) Olasılık dile getirilmiştir.

 

16. Günümüzde yaşlanma, fiziksel güçsüzlük ve hayattan kopma anlamına gelmiyor. Yaşlanma biçimleri değişiyor, insanlar daha uzun ve aktif bir yaşlılık dönemi geçiriyor. Bugün sokağa çıkıp 70, 80 ve 90 yaşındaki insanlara baktığınızda, hepsinin birbirinden son derece farklı yaşamlar sürdüğünü görürsünüz. Bu nedenle yaşlılığa dair çok dar kalıplar içinde düşünmemeye özen göstermemiz gerekiyor. Nasıl ki birbirinden çok farklı gençlik grupları varsa aynı şekilde birbirinden çok farklı yaşlı grupları da var artık. İşte bu bakış açısıyla ortaya çıkan gerontoloji, bu değişik insan gruplarının taleplerini anlamak ve bunları yerine getirerek daha iyi koşullar oluşturmak için var. Bu sayede dünyanın birçok ülkesinde yaşlılığa dair algılar değişti ancak gidilecek çok yol var daha.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A) Yaşamın doğal bir süreci olan yaşlılıkla ilgili algılar değişmeli, bu dönem kendi evreleri içinde değerlendirilmelidir.

B) Yaşlılık kültürden kültüre değişen bir kavram olup bu kavramla ilgili düşünceleri değiştirmek zordur.

C) Yaş ortalamasının artmasıyla yaşlı nüfus hızla artmış ancak buna paralel olarak fiziki imkânların iyileştirilmesi sağlanamamıştır.

D) Gençlikle yaşlılık arasındaki en önemli fark, hayatı algılayış ve yaşayış biçimi olarak değerlendirilmelidir.

E)Yarının yaşlıları olmaya aday bugünkü gençlerin, yaşlıları daha iyi anlaması ve onlara sahip çıkması gerekir.

 

17. Anılarımdan oluşan ilk kitabım yayımlandığında çevremdeki insanların tepkisi beni şaşırttı. Birçok kişi, insanın düşünceleri ve hayata bakışı zamanla değiştiği için anıların, ilerleyen yaşlarda yazılması gerektiğine inanıyordu. Onlara göre anılar, yaşam telaşının geride kaldığı günlerde sakin zihinle yazılmalıymış. Bu yaklaşım, anı yazmanın doğasına aykırı bence. Çünkü anı, insanların yaşadığı olaylardan zihninde kalanları, duyguların gücünden de yararlanarak okuyucuyla paylaşmanın bir yoludur. Yazar, anılarını yazarken kendi fotoğrafını çeker. Varsın zamanla düşünceler değişsin. Anıları okurken “O yıllarda ne kadar çocukça şeyler düşünmüşüm.” demek, eski bir fotoğrafa bakarken “Neydi o gençlik günleri!” demek kadar doğal değil mi?

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsan, anılarını yazarken yaşadıklarını yeniden gözden geçirme fırsatı bulur.

B) Yazar, kaleme aldığı anılarını ancak yıllar sonra tekrar okuduğunda tarafsız olarak değerlendirebilir.

C) Anıları yazarken duygu ve düşüncelerin zamanla değişebileceği dikkate alınmalıdır.

D) Anı yazmanın temel amacı, yaşadıklarımızı o anki duygu ve düşüncelerimizle birlikte kalıcı hâle getirmektir.

E) Anı yazarı, yaşadıklarıyla ilgili her ayrıntıyı değil, başkalarının ilgisini çekecek şeyleri kaleme almalıdır.

18. Nasrettin Hoca’ya atfedilen fıkraların sayıca çok olması bir bakıma mizah kültürümüzün zenginliğini göstermektedir. Ancak bu zenginliğin bir sorunu da beraberinde getirdiği gözden kaçırılmamalıdır. Maalesef bu fıkraların çoğu Hoca’nın asıl şahsiyeti ve dünya görüşüyle uyuşmayan metinlerdir. Bu durum, Hoca’yı algılama konusunda önemli bir imaj problemine yol açmaktadır. Bu fıkralar, Hoca’nın şahsiyeti dikkate alınarak yüzde yüz olmasa bile büyük bir oranda ayıklanabilir. Bu ayıklama mutlaka gerçekleştirilmelidir. Zira Hoca, mizahı sadece güldürme vasıtası olarak gören bir nüktedan değildir. Mizahı ve nükteyi bir eğitim aracı olarak kullanmıştır. Bu yüzden onun fıkralarında dıştaki özellik güldürme nitelikli olsa bile içte; düşündürücülük, eğiticilik ve ders verme nitelikleri yer alır.

Bu parçada asıl yakınılan durum aşağıdakilerden hangisidir?

A) Nasrettin Hoca fıkralarının tamamının henüz derlenip bir araya getirilmemesi

B) Nasrettin Hoca’ya mal edilen fıkraların önemli bir bölümünün onun kişiliğini ve felsefesini yansıtmaması

C) Nasrettin Hoca fıkralarının toplum tarafından büyük ölçüde yalnız bir güldürü ögesi olarak algılanması

D) Nasrettin Hoca’ya mal edilen fıkralar ile ona ait fıkraların birbirinden ayırt edilememesi

E) Nasrettin Hoca’nın toplumda yeterince ve layık olduğu ölçüde tanıtılmaması

 

19. Bilginin hızla arttığı, bilgiye erişimin kolaylaştığı, yeni teknolojilerin laboratuvarları zenginleştirdiği bilgi çağında; fizik, kimya, biyoloji gibi bilim dallarında büyük bir dönüşümün yaşandığına şahit olduk. Genlerin, atom altı parçacıkların ve gezegenlerin bilgileri kaydedildi; bunlar İnternet aracılığıyla dünyanın dört bir yanındaki bilim insanlarına ve ilgili kitlelere ulaştı, bilgisayar programlarıyla analiz edildi. Bu verilerin elektronik ortamda toplanması ve analiz edilmesi yalnızca fen bilimlerine özgü değil. Özellikle son yıllarda sosyal bilimlerde de benzer bir gelişme yaşanıyor. Toplum bilimciler elektronik cihazları, İnternet’i ve sosyal paylaşım sitelerini kullanarak insan ilişkilerinden doğan toplumsal ağı tanımaya çalışıyor. Bu süreçte bilgisayar mühendisleri ve istatistikçilerin katılımıyla “hesaplamalı sosyal bilimler” denen disiplinler arası bir alan doğuyor. Doğru bir eğitim ve doğru kişilerle çalışarak sosyal bilimcilerin alanlarında köklü değişiklikler yapabileceği belirtiliyor. Ancak bu değişimin gerçekleşmesi için bazı engellerin aşılması gerekiyor.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Günümüzde, teknoloji sayesinde bilgiye ulaşmak ve bunları yorumlayabilmek oldukça kolaylaşmıştır.

B) Toplum bilimciler verileri depolayan elektronik cihazlardan, İnternet gibi sosyal paylaşım sitelerinden yararlanmaktadırlar.

C) Sosyal bilimciler bugün ulaştıkları başarı düzeyini İnternet ağı, bilgisayar gibi bilgi depolama ve ayıklama aygıtlarını kullanmalarına borçludurlar.

D) Teknolojik gelişmeler, kimi bilim dallarında önemli değişiklikler sağlamıştır.

E) Bilgiye erişim ve bilgiyi analiz etmede teknolojik araçlar, pek çok alanda büyük bir kolaylık sağlamaktadır.

 

20. Film seyretmekten film seyretmeye fark var. Bazen sonsuz bir tat alarak, her karesinin açlığınızı ve susuzluğunuzu dindirmesine tanık olarak izlersiniz bir filmi. Bazen de filmi seyretme süreci bir derstir: Sinema sanatıyla ilgili bir ders, yaşamla ilgili farklı bir ders… Bazen bittikten sonra bile içinizde yaşamayı sürdürür bir film bazen de uçar gider.

I.    Sinema sanatıyla diğer sanatların farklı yönlerini görmemizi sağlar.

II.  Bizde yeni düşüncelerin oluşmasını sağlar.

III. Belleğimizde unutulmayacak izler bırakır.

IV. Farklı alanlardaki birikimimize katkıda bulunur.

Bu parçaya dayanarak film izlemenin sağladığı kazanımlarla ilgili olarak yukarıdakilerden hangileri söylenemez?

A) Yalnız I

B) Yalnız II

C) I ve II

D) II ve III

E) III ve IV

 

21. – 22. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Teknoloji ve endüstri hiç kuşkusuz bizler için vazgeçilmez bir değere sahiptir. Ulaşımı ve iletişimi hızlandırıp çeşitlendiren, yaşamı her yönüyle kolaylaştırıp zenginleştiren, bizleri eğlendirip dinlendiren teknolojik ve endüstriyel uygulamalar eskiye göre o kadar yaygınlaştı ki artık onlarsız tek bir anımızı bile geçiremez olduk. Özellikle elektronik, iletişim ve bilgisayar alanlarındaki gelişmeler; çevremizin yapaylık ve sanallık düzeyini her geçen gün biraz daha artırmaktadır. Sonuçta, önceki yüzyıllarda yaşamış olanlar için “inanılmaz bir hayal âlemi” sayılabilecek bir dünyaya sahip olduk. Öyle ki parlak şehir ışıklarının örtüp kapatması nedeniyle bir süreden beri âdeta unuttuğumuz “yıldızlı semalar”dan sonra, bilhassa büyük yerleşim merkezlerinde, güneşli gökyüzü bile gittikçe yükselen binalar tarafından artık maskelenmeye başlandı. Çocuklarımız, yeryüzünde yaşamakta olan bitki ve hayvan türlerini, bilgisayar oyunları ve filmlerin sanal kahramanları kadar olsun tanıyamaz; insanlar zorunlu olmadıkça birbirleriyle iletişim kurmaz hâle geldiler.

21. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Karşılaştırma yapılmıştır.

B) Örneklemeden yararlanılm

C) Açıklama yapılmıştır.

D) Öznellik söz konusudur

E) Birinci tekil kişili anlatımdan yar

 

22. Bu parçada, aşağıdakilerden hangisi yazarın eleştirdiği noktalardan biri değildir?

A) Çocukların öteki canlılara yabancılaşması

B) Sağlıksız şehirleşme

C) Doğal görünümlerin kaybolması

D) Sosyal ilişkilerin zayıflaması

E) Çevrenin hızla kirletilip zarar görmesi

 

23. Benim şiirim; sokağa açılan, ciğerlerine temiz havayı doldurmak isteyen bir şiirdir. Bu bakımdan yüzde yüz gerçekçidir. Öyle sanıyorum ki birçoklarını bu benim gerçekçi yanım yanıltmaktadır. Çünkü bu gerçekçiliğin ne olduğu üzerinde de anlaşmak gerekir. Yapılacak iş; insan, doğa, eşya ilişkilerini abartmadan, ülküleştirmeden, soyutlamadan verebilmektir. Bir yazarın nesneleri bozmaya hiç mi hiç hakkı yoktur. Yalnız burada duygunun ve zekânın payını iyi ayarlamak gerekir. Duygunun ölçüsünü biraz kaçırdınız mı hemen şairaneliğe düşersiniz. Zekânın ölçüsünü kaçırdığınız vakit de sizi zekâcılık bekler.

Aşağıdakilerden hangisinin, şiirini böyle tanımlayan şaire ait olduğu söylenemez?

A) İnanın sözüme şairler Üçer beşer söneceğiz Yirmi ikiye varmadan Rüştü gibi öleceğiz

B) Çok üşürdük, hep üşürdük üşümekti yaşadığımız Üşürdü ellerimiz, aşkımız, sonsuz sakallarımız.

C) Ne yapar çileli Hacivat şimdi mezarda Dayak mı yer gene Karagöz’den o yerde.

D) Senin bildiğin işler Benim bildiğim işler değildi. Ben her Tanrının günü Kırlarda gezindim.

E) Keşke ben de İpsizleri sapsızları Şiire değil miire bayılanları Zeki meki sansaydım

 

24. Adalardan yaza ettik de veda

Sızlıyor bağrımız üstündeki dağ

Seni hatırlıyoruz Vîrânbâğ

 

Uyuduk kırda, gezindik dağda,

O yazın, âh o engin çağda,

Geçti en son günü Vîrânbâğ’da

Bu manzumeyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Mecaza yer verilmiştir.

B) Özlem duygusu hâkimdir.

C) Aliterasyona başvurulmuştur.

D) Murabba nazım şekliyle yazılmıştır.

E) Kafiye ve redif kullanılmıştır.

 

25. Geçmişten adam hisse kaparmış…Ne masal şey

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

“Tarih”i tekerrür diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?

Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) İronik bir anlatım tercih edilmiştir

B) Didaktik bir üslupla yazılmıştır.

C) Mesnevi kafiye biçimi ile kafiyelenmişt

D) İkinci ve dördüncü mısradaki istifham, farklı amaçlara yöneliktir.

E) Ses ve kelime tekrarlarıyla ahenk sağlanmıştır.

 

26. Şiir topladım durdum karanlıklarında gecenin

Çocuklar yaz gecesinde ateş böceği toplar gibi

Bu dizelerde aşağıdaki edebî sanatlardan hangileri vardır?

A) Teşbih – Kinaye

C) Teşhis – Tezat

B) İstiare – Teşbih

D) İstiare – Teşhis

E) Kinaye – Tezat

 

27. Salındı bahçeye girdi

Çiçekler selama durdu

Mor menekşe boynun burdu

Gül utandı hicabından

Bu dörtlükte aşağıdaki edebî sanatlardan hangisi yoktur?

A) İstiare

B) Hüsnütalil

C) Teşhis

D) Tenasüp

E) Telmih

 

28. Hayatın içindeki bir an ve bu andaki küçük olaylar, anlatmak için yeterlidir. Dış âlemde meydana gelen olaylar arasından seçme, ayıklama ve yeniden düzenleme ihtiyacı duyulmaz. Okuyucunun merak duygusunu kamçılayacak entrik unsurlar, iniş çıkışlar, düğümlerden faydalanma söz konusu değildir. Olay örgüsünün yürüyüşü büyük ölçüde “diyalog” veya “konuşmaya” dayanmaktadır. Yazar-anlatıcı ya hiç müdahale etmez ya da aralarındaki bağlantıları sağlamakla yetinir.

Bu parçada, aşağıda verilenlerden hangisinin özelliklerinden söz edilmektedir?

A) Durum hikâyesi

B) Olay hikâyesi

C) Roman

D) Geleneksel hikâye

E) Klasik mesnevi

 

29. Tezkire ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Dönemin şairlerinin biyografisine yer verilir.

B) Şairlerin şiirlerinden örneklere rastlamak mümkündür.

C) Yer yer şiirle ilgili eleştiriler veya değerlendirmeler yapılır.

D) Birbirinin tekrarı mahiyetinde bilgiler bulunabilmektedir.

E) Şairlerin kendi şiirleriyle ilgili değerlendirmeleri geniş olarak yer alır.

 

30.

I.   Özünde genellikle “övgü”ye yer verilen divan edebiyatı nazım şekli

II.  5-15 beyit arasında değişen, ilk beytinin dizeleri birbiriyle, sonraki beyitlerin ikinci dizeleri birinci beyitle uyaklı, genellikle lirik bir eda ile söylenen nazım biçimi

III. Aruz vezninin kısa kalıplarıyla değişik konularda yazılan, her beyti kendi içinde kafiyeli uzun manzum eser

IV. Aruzun iki eşit parçaya bölünebilen kalıplarıyla yazılan ve mısra ortalarında iç kafiyesi bulunan gazeller

Aşağıdaki terimlerden hangisinin tanımı yukarıda verilmemiştir?

A) Musammat                       

B)Kaside

C) Muhammes                       

D)Mesnevi

E) Gazel

 

31. Türk tarihinin akışına uygun olarak İslamiyet’ten önceki Türk destanları; Eski Türk, Hun, Göktürk ve Uygur destanları olmak üzere dört bölümde toplanabilir.

Aşağıdaki destanlardan hangisi, bu parçada dile getirilen bölümlerden birine dâhil edilemez?

A) Alp Er Tunga

B) Ergenekon

C)Şu

D) Manas

E) Türeyiş

 

32. Dede Korkut Hikâyeleri ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Hikâyelerin dili, 14 ve 15. yüzyıl konuşm Türkçesidir.

B) Kelimelerin çoğu Türkçe kökenlidir.

C) Manzum ve mensur anlatım iç içedir.

D) Anlatım son derece canlı ve hareketlidir.

E) Hikâyeler Dede Korkut tarafından kaleme alınmıştır.

 

33. —- Lale Devri’nin İstanbul’unu yansıtan şiirlerinde dış dünyadan aldıklarını; duyduğu, gözlemlediği gibi aktarmaya çalışır. Gazel ve kasidelerinin yanında nazım biçimini tercih etmesi; yaşama sevincini içinde duyan, hor görülen geçici dünya zevklerini tatmayı amaçlayan bir yaradılışın doğal sonucudur.

Bu parçada boş bırakılan yerlere, aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) Baki – murabba

B) Fuzuli – mesnevi

C) Şeyh Galip – şarkı

D) Nedim – şarkı

E) Nefî – mesnevi

 

34. Meded meded bu cihânın yıkıldı bir yanı

Ecel Celâlileri aldı Mustafâ Hân’ı

 

Tolundı mihr-i cemâli bozıldı erkânı

Vebâle koydular âl ile Âl-i Osmânı

 

Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’nın öldürülmesini anlatan ve yukarıda ilk iki beyti verilen mersiye, divan şiiriyle ilgili olarak aşağıda verilen özelliklerden hangisiyle örtüşmemektedir?

A) Sosyal konulardan uzak durması

B) Belli mazmunlara yer vermesi

C) Aruz veznini kullanması

D) Sanatlı bir dille yazılması

E) Belirli nazım şekillerini kullanması

 

35. Divan şiirinde en çok kullanılan nazım şekli gazeldir. Bu nazım şekli daha çok “aşk” kavramıyla özdeşleşmiş olsa da “hikmet, tasavvuf, rintlik, neşe” gibi pek çok temayı dile getirmede de kullanılmıştır.

Buna göre, aşağıdaki beyitlerin hangisinde âşıkane duygu ve düşüncelerin dile getirildiği söylenemez?

A) Ol gün kanı ki gün gibi sûzân idim sana

Olsan revân sâye-i bîcân idim sana

B) Ey Necâtî yürü sabreyle elinden ne gelir

Hûblar cevr ü cefâyı kime öğretmediler

C) Gözü meyhâne-i nâz ü kaşı mihrâb-ı niyâz

Yaraşır her ne kadar etse niyâz ehline nâz

D) Gül istedim diken oldu yârim ne çâre kılam

Meger libâs-ı hayâtımı pâre pâre kılam

E) El verse safâ fırsatı fevt eyleme bir dem

Dünyâ ona değmez ki cefâsın çeke âdem

 

36. Aşağıda verilen eserlerin ait olduğu edebî türlerin hangisinde, Tanzimat’tan önceki dönemde eser verilmemiştir?

A) Hürriyet Kasidesi

B) Yurttan Yazılar

C) Terkibibent

D) Vatan Şarkısı

E) Kırık Hayatlar

 

37. Tanzimat Dönemi’nde aşağıdaki sanatçılardan hangisinin, divan edebiyatına karşı eleştirel bir tavır aldığı söylenemez?

A) Şinasi

B) Recaizade Mahmut Ekrem

C) Ziya Paşa

D) Namık Kemal

E) Muallim Naci

 

38. Aşağıdakilerden hangisi, Servetifünun şiirinin özelliklerinden biri değildir?

A) Şiirin konusu genişletilerek hemen hemen her şey şiirde işlenmiştir.

B) Fransız şiirinden alınan sone, terzarima gibi nazım şekilleri denenmiştir.

C) Aşk teması, daha çok romantik bir atmosfer içinde ele alınmıştır.

D) Hayal ve hakikat çatışması çokça işlenmiştir.

E) Metafizik ve sosyal olaylara geniş yer verilmiştir.

 

39. Öz şiirin (I) güzel örneklerini veren Ahmet Haşim, 1921 yılında, o zamana kadar yazdığı şiirlerinin büyük bir

kısmını Göl Saatleri (II) adı ile bastırmıştır. Fecr-i Atî (III) edebiyatı şairlerinden olan Haşim, şiirlerinde hak ve adalet (IV) olmak üzere iki tema üzerinde durmuştur. Vezin olarak da yalnızca aruzu (V) kullanmıştır.

Bu parçadaki altı çizili yerlerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) I.     B)II.     C) III.   D) IV.  E) V.

 

40. Aşağıdaki yazar-eser-kahraman eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır?

Yazar                          Eser                            Kahraman

A) Halit Ziya Uşaklıgil           Mai ve Siyah     Hakkı Celis

B) Hüseyin Rahmi Gürpınar   Şıpsevdi             Meftun

C) Şinasi                            Şair Evlenmesi    Ebüllaklaka

D) Namık Kemal                      İntibah               Ali Bey

E) Peyami Safa                   Biz İnsanlar           Necati

 

41. Bu şiirleri anlamıyorum ben. Öyle bir kargaşa, öyle bir karıncalanma var ki onlarda, bir türlü asıl şiiri yakalayamıyorum. Çünkü sözcükler köprü olacak yerde köstek oluyor ayağıma; tepeler gibi önüme dikiliyor, ne yapsam aşamıyorum. Durmadan biçim oyunlarıyla çarpışıyorum, öyleyken ben söze giremiyorum. Öze girmek diye bir sorun yok bu şiirler için. Sözcükler özle kaynaşmıyor, dilde yoğunlaşmıyor. Evet bir curcuna bu, başka bir şey değil…

Bu parçada geçen “Bu şiirleri” ifadesiyle aşağıdaki oluşumlardan hangisine bağlı olan şairlerin ürünleri kastedilmiştir?

A) Mavi Topluluğu

B) Hisarcılar

C) Fecr-i Atî

D) İkinci Yen

E) Garipçiler

 

42. Mısra işlevini yitirdi, şiiri şiir yapan birim olarak yürürlükten kalktı. Duygularımızı, gerilimlerimizi, düşünce ve coşkularımızı başlatıcı bir öge, bir ölçü olmaktan çıktı. İnsanı, insanla gelen en çağdaş sorunları karşılayamaz oldu.

Şiir anlayışı göz önünde bulundurulduğunda bu parçada dile getirilen görüşler, aşağıdaki şairlerden hangisine ait olabilir?

A) Edip Cansever

B)Faruk Nafiz Çamlıbel

C) Yahya Kemal Beyatlı

D) Ahmet Hamdi Tanpınar

E) Cahit Sıtkı Tarancı

 

43. Zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılan iki terim olsalar da şiir ve manzume arasında fark vardır. Manzumede anlatma, gösterme ve öğreticilik baskınken şiirde bireysellik, duyurma ve telkin etme öne çıkar.

Buna göre, aşağıdakilerden hangisinin diğerlerinden farklı olduğu söylenebilir?

A) Hürriyet Kasidesi

B) Seyfi Baba

C) Çoban Çeşmesi

D) Balıkçılar

E) Cenge Giderken

 

44. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) Hece ölçüsünü ve konuşulan Türkçeyi büyük bir başarı ile kullanan Halit Fahri Ozansoy’un şiir kitaplarından bazıları; Rüya, Efsaneler, Hep Onun İçin ve Sonsuz Gecelerin Ötesinde’dir.

B) Genellikle kendi duygularını işleyen Orhan Seyfi Orhon şiirlerini; Fırtına ve Kar, Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi, Gönülden Sesler ve O Beyaz Bir Kuştu adlı eserlerinde toplamıştır.

C) Enis Behiç Koryürek’in en ünlü şiirleri millî

heyecanlarla yüklü epik şiirleridir, Miras ve Vâridât-ı Süleyman adlı şiir kitapları vardı

D) Yusuf Ziya Ortaç’ın, şiirlerini topladığı kitaplardan bazıları; Akından Akına, Cenk Ufukları, Âşıklar Yolu ve Bir Rüzgâr Esti’dir.

E) Yalnızca hece ölçüsünü kullanan Faruk Nafiz Çamlıbel, şiirlerini Bir Gemi Yelken Açtı, Yayla Türküsü ve Yurdumun Dört Bucağı gibi kitaplarda toplamıştır.

 

45. Aşağıdakilerden hangisi tür bakımından ötekilerden farklıdır?

A) Gazoz Ağacı

B) Semaver

C) Abdullah Efendi’nin Rüyaları

D) Beyaz Lale

E) İstanbul’un İç Yüzü

 

46. Her kim bu halk için yazar, halkın olur;

Aydınlatabildiyse eğer, aydın olur…

Muhtaç değildir eli, altın kaleme:

Kullandığı her kalem onun, altın olur!

Bu dörtlükte dile getirilen düşünce, aşağıdaki şairlerden hangisinin edebî anlayışıyla örtüşmez?

A) Arif Nihat Asya

B) Namık Kemal

C) Ahmet Haşim

D) Mehmet Akif Ersoy

E) Mehmet Emin Yurdakul

 

47. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) Halk kültüründen gelen unsurları, Batı şiiri ile birleştirmiş olan Behçet Necatigil, son şiirlerinde divan şiirinin özelliklerinden de yararlanarak oldukça kapalı bir şiire ulaşmıştır.

B) Şiirleri karamsar bir dünya görüşünü yansıtan İlhan Geçer’in içe dönmesi ve aşka sığınması, şiirlerinin bir yanını oluşturan yalnızlığa bağlıdır.

C) Attila İlhan’ın şiirlerine sadece şairlerin değil sinemadan resme, romandan toplumsal bilimlere değin şiir dışındaki bir sürü disiplinin de katkıları vardır.

D) Cemal Süreya çıkardığı Papirüs dergisiyle İkinci Yeni hareketinin öncülerinden olmuştur.

E) Turgut Uyar’ın şiirlerinde toplumsal değişime bağlı olarak ortaya çıkan değişimler asıl konuyu oluşturur

 

48. Aşağıda verilenlerden hangisi, Necip Fazıl Kısakürek’in şiir anlayışı ile örtüşmemektedir?

A) Şiirlerinde korku ve ruhsal burkuntu dikkati çeker.

B) Bireyi ve toplumu sorgulayıcı bir söylemi vardır.

C) Konu seçiminde geleneğe sıkı sıkıya bağlıdır.

D) Şekil bakımından kusursuzluğu aramıştır.

E) Mistik düşüncelere yer vermiştir.

 

49. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) Kemal Bilbaşar’ın ünlü eseri Cemo, Şeyh Sait Ayaklanması sırasında, Doğu Anadolu’daki ağa-kul-devlet üçgeni içindeki ilişki ve çatışmalar üzerine kurulmuştur.

B) Necati Cumalı’nın Tütün Zamanı adlı romanında Cemal ile Zeliş’in aşkı çevresinde Batı Anadolu’daki tütün ekicilerinin kendi aralarındaki sevgileri, yanlızlıkları, umutları, toprağa bağlılıkları vb. trajik bir şekilde hikâyeleştirilmiştir.

C) Sabahattin Ali’nin ilk romanı Kuyucaklı Yusuf’ta Anadolu’da çürümüş, parasal gücün yönlendirdiği adalet mekanizmasının bireysel isyanları oluşturması anlatılır.

D) Bir Düğün Gecesi’nde, 1970’li yıllarda Türk toplumunun genel bir tablosunu sunan Adalet Ağaoğlu; dönemin farklı görevlerde bulunmuş, farklı dünya görüşlerine sahip tiplerini bir düğünde buluşturur.

E) Kemal Tahir, Esir Şehrin İnsanları’nda Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemini anlatmıştır; olaylar 1290 yılında iki aylık süre içinde geçer.

 

50. Postmodern anlatımın kullanıldığı —- birçok anlamsız unsurun bir bütüne yürümesini önleyen eksiklikler var. Böylece her okuyucu, eline geçen tanıdık bir ipucunu tutarak görmek istediklerini bu romanda bulmaktadır. Bu bakımdan eserde “ayna” kavramının kullanılması anlamlıdır. Zira okuyucu kendi bilgisini ve hayallerini, bu romanda bulduğu “ayna”lardan birine yansıtmak ve onu eserin bütününe hâkim kılmak imkânına sahiptir. Aynı özellikleri Yeni Hayat’ta da bulmak mümkündür.

Bu parçada boş bırakılan yere, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Kara Kitap’ta

B) Sessiz Ev’de

C) Benim Adım Kırmızı’da

D) Cevdet Bey ve Oğulları’nda

E) Beyaz Kale’de

 

51.

Şairin şiir coğrafyası, siyasi sınırları aşarak gönül coğrafyasını kuşatan bir özellik gösterir. Bu geniş coğrafyanın ses bayrağı Türkçedir.

Şiir dilinin zenginliğiyle dikkat çeken şair, imge yerine güçlü ve vurucu bir dil kullanmayı tercih eder.

   Şiirlerini Yalnızlık, Duvak, Seninle ve Harman’da toplamıştır.

Yukarıda hakkında bilgi verilen şair aşağıdakilerden hangisidir?

A) Mehmet Çınarlı

B) Yavuz Bülent Bakiler

C) Erdem Bayazıt

D) Cahit Zarifoğlu

E) Sezai Karakoç

 

52.  Destan ve mitlerde görülen, insanların bir kahraman oluşturma eğiliminin çağdaş bir tiyatro eserine uygulanışı ve geleneksel tiyatronun modern ögelerle sahneye konuşu olarak nitelendirilebilecek eserlerin başında Brecht’in etkisiyle yazılmış olan —- gelir.

Bu cümlede boş bırakılan yere, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Keşanlı Ali Destanı

B) Bir Adam Yaratmak

C) Susuz Yaz

D) Eski Çarıklar

E) Reis Bey

 

53.  Her Gece Bodrum’dan sonra “roman yazma” isteği bir dönem çok ağır bastı. Bunda öyle sanıyorum ki Attila İlhan’ın etkisi olmuştur. Nasıl Yeni Dergi yıllarında, Memet Fuat’ın etkisiyle öyküler yazdıysam Attila Bey’in yol açışıyla da Ölüm İlişkileri’ni, Cehennem Kraliçesi’ni yazdım. Galiba hep yazma isteğiydi asıl ağır basan. Ama öyküden hiçbir zaman kopmadım. Sonra bir dönem geldi, öykümüzün geldiği noktayı kendime çok yabancı buldum. Belki bu da seyrek yazmama yol açtı.

Bu parçada kendisi ve eserlerinden söz eden sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Oktay Akbal

B) Sabahattin Kudret Aksal

C) Selim İleri

D) Bilge Karasu

E) Orhan Pamuk

 

54. Samiha Ayverdi ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Sanatında mistisizmin büyük bir yeri vardır.

B) Roman ve öykülerinin teknik ve anlatım özellikleriyle pek fazla ilgilenmemiş, daha çok vereceği mesaj üzerinde yoğunlaşmıştır.

C) Roman kişilerinin çoğu, çevresinde tanıdığı insanlardan izler taşır.

D) Eserlerindeki olaylar daha çok Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde geçmektedir.

E) Doğu-Batı, madde-mana, sevgi-nefret, dünya-ahiret, sabır-öfke gibi temel karşıtlıklar eserlerinin konusunu oluşturur.

 

55. – 56. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Böyle bir yazı tarzında nokta, virgül, noktalı virgül gibi işaretlere lüzum yoktur; bunları kullanmak tehlikelidir bile. Noktalama işaretleri, içimizdeki akışın mutlak devamına şüphesiz engeldir. Canınız istediği kadar devam ediniz. Mırıltının tükenmek bilmeyen karakterine kendinizi veriniz. Eğer akış, yaptığınız dikkatsizlik diyeceğim ufak bir yanılma yüzünden duracak gibi olursa kaldığınız yerde durunuz. Çıkışı sizce şüpheli görülen kelimeden sonra herhangi bir harfi, söz gelimi “i” harfini, daima “i” harfini koyunuz ve böylece bu harfi izleyecek olan kelimelere elverişli anı bekleyiniz. Şiirinizin tamamlanması gecikmeyecektir.

yecektir.

55. Bu parçada dile getirilen düşünceler, aşağıda verilen akımlardan hangisinin edebî düşüncesiyle örtüşür?

A) Romantizm                       

B)Realizm

C) Parnasizm                         

D)Sembolizm

E) Sürrealizm

 

56. Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada verilen düşüncelere uygun şiir yazmıştır?

A) İlhan Berk

B) Fazıl Hüsnü Dağlarca

C) Necip Fazıl Kısakürek

D) Behçet Necatigil

E) Bedri Rahmi Eyüboğlu

 

CEVAPLAR

1. C

11. A

21. E

31. D

41. D

51. B

2. E

12. D

22. E

32. E

 42. A

52. A

3. E

13. C

23. B

33. D

43. C

53. C

4. D

14. D

24. D

34. A

44. E

54. D

5. E

15. E

25. C

35. E

45. E

55. E

6. B

16. A

26. B

36. E

46. C

56. A

7. C

17. D

27. E

37. E

47. E

 

8. B

18. B

28. A

38. E

 48. C

 

9. D

19. C

29. E

39. D

49. E

 

10. B

20. A

30. C

40. A

50. A

 

 

]]>
2014 YGS Türkçe Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2014-ygs-turkce-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 23 Mar 2014 15:38:55 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=117217 2014 YGS TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1.    Yolunu belirlemiş, çizgisini çizmiş bir yazar olmak kolay iş değildir. Bir yazar, gözü ikide bir okuyucuya kaymadan ortaya bir eser koyabilmişse ona saygı duymak gerekir. Çünkü yazar kendisini ancak bu yolla istediği gibi ifade edebilir, özgün ürünler ortaya koyabilir.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Başkalarının görüşlerini almamak

B)  Başkalarına benzemekten kaçınmak

C)  Kendi düşüncelerini benimsetmeye çalışmak

D)  Okuyucuya değer vermemek

E)  Beğenilme kaygısı taşımamak

 

2.    Eleştiride güvenirlik, edebiyat kuyusunun karanlıklarına ışık tutabilmek amacıyla, bilimsel bilgilerden yararlanılarak sağlanır. Edebiyata ilişkin olguları yüzeysel olarak kavrayıp bilimsel bilgilerle denetlemeye kalkmak da bilimsel bir eleştiri niteliği taşımaz.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Edebiyat eserlerinde, söylenenin ardındaki söylenmeyeni ortaya çıkarmak

B)   Sanatsal değeri önemsemeyen sanatçıları eleştirmek

C)   Edebiyat eserlerini günün koşullarına göre yorumlamak^^^

D)   Metinde anlamı bilinmeyen sözcükleri açıklamak

E)   Geçerliliğini yitirmiş sanatsal ögeleri belirlemek

 

3.     1769’da Nicholas Cugnot adında bir Fransız askeri tarafından karada yol alan ilk mekanik taşıt yapılıncaya kadar kara taşımacılığı; katır, at gibi hayvanlar tarafından çekilen arabalarla sağlanıyordu.

Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Karada yol alan ilk mekanik taşıt askerî amaçlarla üretilmiştir.

B)   Mekanik taşıtlar, hayvan taşımacılığını sona erdirmiştir.

C)   Hayvan gücüyle çekilen kara araçları çok uzun süre kullanılmıştır.

D)   Mekanik taşıtlar, XVIII. yüzyılda yalnızca Fransa’da kullanılmıştır.

E)   Profesyonel taşımacılık faaliyetleri, XVIII. yüzyılda Fransa’da başlamıştır.

 

4.  Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve Balkanların en kapsamlı festivallerinden biri olan Saraybosna Çocuk Festivali; palyaçolar, sihirbazlar ve renkli kostümlerle bol eğlence sunarken eğitici film gösterileri ve sanat atölyeleriyle de çocukların ufkunu genişletiyor.

Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Saraybosna Çocuk Festivali sadece Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir.

B)   Festivalde çocukların gelişimini destekleyecek etkinlikler de düzenlenmiştir.

C)   Saraybosna Çocuk Festivali, her yıl başka bir Balkan ülkesinde düzenlenmektedir.

D)   Bu yılki Saraybosna Çocuk Festivali UNICEF’in destekleriyle gerçekleştirilmiştir.

E)  Festivalin öncelikli amacı çocuklardaki sanat eğilimini ortaya çıkarmaktır.

 

5.    Keşanlı Ali Destanı adlı dizinin senaristi, eserin yazarı olan Haldun Taner’in kurduğu hikâyeyi bozmadan senaryoyu yeni bir bağlam içinde değerlendirmiş.

Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Eser, asıl hikâyeden yola çıkılarak yeni bir kurguyla diziye uyarlanmıştır.

B)   Senarist, romanın yazarından daha başarılı bulunmuştur.

C)   Haldun Taner’in eseri, günümüze başarılı bir şekilde uyarlanmıştır.

D)   Senarist, eseri diziye uyarlarken yazarın da görüşlerini almıştır.

E)   Haldun Taner’in eseri, yeni ve farklı teknikler kullanılarak uyarlanmıştır.

 

6.    (I) Namık Kemal ve Recaizade Mahmut Ekrem gibi romancılarımız olmasına rağmen Tanzimat’tan sonra sürekli roman yazan ve romanı her yönüyle dert edinen sanatçımız azdır. (II) Bu dönemin yazarları daha çok fikrî ve siyasi meselelerle uğraşmış, bir kısmı da birer romanla yetinmişlerdir. (III) Nabizade Nazım, Şemsettin Sami ve Samipaşazade Sezai bu yazarlardandır. (IV) Bunların hemen hepsi birer romandan sonra dikkatlerini başka alana yönelttiklerinden romanımızın bütün yükü Ahmet Mithat Efendi’ye kalmıştır. (V) Ahmet Mithat Efendi, yüze yakın hikâye, roman ve tercüme roman yayımlamıştır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde neden-sonuç ilişkisi vardır?

A) I.               B) II.             C) III.            D) IV.            E) V

 

7.    (I) Şefkat, benim gözümde sanırım bir insanda bulunabilecek en önemli nitelik. (II) Cesaretten de, yiğitlikten de, cömertlikten de önemli bence. (III) En önemlisiyse çevrenizdeki dünyayı ışıl ışıl gözlerle izlemek. (IV) Çünkü en büyük sırlar, onları her zaman en olmadık yerlerde arayanlarla çözüme ulaşır. (V) Oyun oynarsanız hayat daha eğlenceli olur ve unutulmamalıdır ki büyüye inanmayanlar onu bulamazlar. (VI) Hayat, bir şeye ilgi duyuyorsam tam hız üstüne gitmem gerektiğini öğretti bana.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, altı çizili söze anlamca en yakındır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) VI.

 

8.    Gerçekten şaşırtıcı, etkileyici ve garip bir ustalık barındıran bu öyküler, edebiyat tarihimiz açısından incelenmeye değer olduğu kadar, bugün yazılmış gibi taze ve aşınmamış konularıyla, akıcı üslubuyla da bize okuma zevki yaşatacak bir nitelik taşıyor.

Bu cümlede sözü edilen öyküler aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?

A)  Alışılmıştan farklı olan

B)  Okuyanda iz bırakan

C)  Sanat değeri taşıyan

D)  Yenilikler içeren

E) Belli bir mesaj içeren

 

9.  (I) Yazar, oldukça akıcı bir dille kaleme almış denemelerini. (II) Dedikoduya, söylentiye yüz vermemiş; yazdıklarını, kitaplardan ve dergilerden okuduklarının üzerine inşa etmiş. (III) Ama başvurduğu kaynakları her zaman tam olarak açıklamamış. (IV) Kuşkusuz denemenin akıcılığında, kaynak vermek, dipnotlar oluşturmak okuru tökezletir ama kitabın sonuna bir kaynakça konulsa iyi olurdu. (V) Böylece yazarın denemelerindeki bilgilerin izini sürer, zevkli okumalara doğru yol alabilirdik.

Bir yazarın anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)   I. cümlede, anlatımına ilişkin bilgi verilmiştir.

B)   II. cümlede, güvenirliğinden kuşku duyduğu bilgileri kullanmadığı açıklanmıştır.

C)   III. cümlede, bazı bilgilerin saklı kalmasının zorunluluğu dile getirilmiştir.

D)   IV. cümlede, bir öneri, sakıncasıyla birlikte ortaya konmuştur.

E)   V. cümlede, önceki cümlede sözü edilenin sağlayacağı yararlar belirtilmiştir.

 

10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “-yor” eki, diğerlerinden farklı bir zaman anlamı katmıştır?

A)  Astronomlar, evrenimizi giderek artan bir hızla genişleten gizemli hızlandırıcıyı “karanlık enerji” olarak adlandırıyor.

B) Piri Reis’in Dünya haritasını yıllarca araştıran ve bu konuda kitap yazan, ünlü erken dönem kartografya tarihi uzmanı, bir derginin konuğu olarak İstanbul’a geliyor.^

C)  Genetik ve çevresel faktörler etkileşerek otizmin ortaya çıkmasında rol oynuyor.

D)  Bataklık yakınlarında yaşayan sülün boyutundaki hoatzin kuşu, yiyeceklerini fermente ederek sindiriyor.

E) Her defasında ne bulacağımı hiç bilmeden suya dalıyor ve her defasında gördüklerim karşısında büyülenmiş olarak sudan çıkıyorum.

 

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “bu” sözcüğü, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır?

A)  Bu sonuçlara ulaşmak hepimiz için oldukça zor oldu.

B)  Herkesin yaşama hakkı vardır ve bu kutsaldır.

C)  Görsel veriler yardımıyla bunların öğretilmesi daha etkili.

D)  Ne kadar açıklamaya çalışsa da bunun bir yararı olmayacaktı.

E)  Bu onun tek başına üstesinden gelebileceği bir sorun değildi.

 

12. Alnıma düştükçe damlalar sıkça

Kalbimi karanlık şeylerle yordum,

Etrafı acı bir gölge sardıkça

Siz gülüyordunuz, ben ağlıyordum.

Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünlü düşmesi                  

B) Ünlü daralması

C) Ünsüz benzeşmesi          

D) Ünsüz düşmesi

E) Ünsüz yumuşaması

 

13. Duvara bir titiz örümcek gibi,

İnce dertlerimle işledim bir ağ.

Ruhum, gün doğunca sönecek gibi,

Şimdiden hayata ediyor veda.

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Zaman zarfı

B) Edat

C) İsim-fiil

D) Birleşik eylem

E) Belgisiz sıfat

 

14. (I) Tiyatro, toplumla birtakım ortak değerlerde birleşmek zorundadır. (II) Yazarın kişisel eğilimleri ile sosyal eğilimler arasında bir uyum varsa tiyatro büyük toplulukların bir ifade vasıtası olur. (III) Orta Çağ Avrupa’sında rastlanan böyle topluluklar günümüzde yoktur. (IV) Tiyatro bazen de toplum içinde sadece belli bir zümrenin görüşlerini, değer yargılarını yansıtır. (V) O zaman da sahneye aktarılan değerler, toplumun bir kesiminin görünümü olur.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)   I. cümle özne, belirtisiz nesne ve yüklemden oluşmuştur.

B)   II. cümle, şartlı birleşik cümle olup yan cümle temel cümlenin zarf tümlecidir.

C)   III. cümle özne, zarf tümleci ve yüklemden oluşan bir isim cümlesidir.

D)   IV. cümlede, birden fazla belirtili nesne vardır.

E)   V. cümlenin öznesi sıfat tamlamasıdır.

 

15. İspanyol edebiyatının altın kalemi Cervantes, Don Kişot adlı ölümsüz eserinde, onuru için savaşan ve ölen, parası ölçüsünde değil, ahlaki erdemleri ölçüsünde saygı gören insan tipini ortaya koyarken aynı zamanda karmaşık bir çağı da özetliyordu.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  İsim tamlaması

B)  Sayı sıfatı

C)  III. tekil iyelik ekiyle çekimlenmiş sözcük

D)  Birden fazla yapım eki almış sözcük

E)  Ünlü uyumuna uymayan ek

 

16. Işıldayan canlıların ilginç dünyasının bilim insanlarının (I)  yanı sıra (II) film yapımcılarını da (III) meraklandırdığını ve onlara ilham verdiğini görüyoruz. Bazılarınız Avatar adlı bilim kurgu (IV) filmini sinemada seyretmişsinizdir. Pandora isimli bir uyduda yaşayan mavi renkli insanların ve ışıldayan canlıların ekrandaki görüntüleri sahidende (V) büyüleyiciydi.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.           B) II.          C) III.         D) IV.         E) V.

 

17. Bitpazarının girişinde duruyorsun. Birazdan bambaşka bir dünyaya dalacaksın. Sabahın erken saatlerinde gelmişler (I) tezgâhlarını dizmişler (II) geçmişlerinde ne var (III) ne yoksa bir bir sermişler. Sana da tuhaf gelmiyor mu, anılarına fiyat biçmiş olmaları? Burada çok dikkatli yürümelisin. Yanından geçeceğin küçücük oyuncağın bir düğmesinin bile öyküsü vardır, eşyaların seslerini duyacaksın (IV) bildiğin oyuncaklara benzemez bunlar (V) hepsi sahibinin sesini taşır.

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine, herhangi bir noktalama işareti koymaya gerek yoktur?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

18.

I.     Galileo, Rönesans ile Aydınlanma’nın etkilerinin gözle görülür hâle geldiği bir dönemde yaşadı.

II.    Bu dönem sadece siyaset, sanat ve din alanlarında değil, bilim alanında da ciddi bir yenileşmenin yaşandığı, doğayı matematikle kavramanın daha temel bir yaklaşım hâline geldiği bir dönemdi.

III.   Matematik giderek Galileo için yaşamın bütün gizlerini açabilecek bir anahtar hâline geldi.

IV.   Tıp okumak üzere gönderildiği üniversitede, tıp yerine matematiği yeğlemesi, Galileo’nun bütün yaşamını belirleyecek bir sürecin başlangıcı oldu.

V.    Bu, bilimsel çalışmalarına da yansıdı ve fizik biliminin hem matematikselleşmesinde hem de modern biçimine kavuşmasında büyük rol oynadı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?

A) I ile IV              

B) II ile III               

C) III ile IV

D) III ile V                    

E) IV ile V

 

19. (I) Çocukluğumda korkumdan bir türlü binemediğim seyyar salıncaklara geçenlerde Kuştepe’de rastladım. (II) Onlar özellikle eski İstanbul’un vazgeçilmezleriydi. (III) Geliş günlerini iple çeken çocuklar harçlıklarının bir kısmını onlar için ayırırlardı. (IV) Salıncak kurulduğundaysa hevesle koşup birini kapmaya çalışırlardı. (V) Salıncağın elle çevrilerek dönen bir düzeneği vardı, salıncaklar dolunca merkezde duran adam sabırla sabahtan akşama kadar bu düzeneği çevirirdi. (VI) Belki de hâlâ içimizdeki çocukluk götürüyor bizi bu salıncaklara bindiğimiz eski günlere.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.          B) III.         C) IV.         D) V.          E) VI.

 

20. Bir insanın düşünceleri başkalarına gülünç denecek kadar yanlış, saçma gelebilir. Okurken ister güler ister alay ederiz. Kime ne! Ama iş yazıya dökülünce o düşüncelerin yanlış olduğunu belirtmekten, kendi düşüncelerimizi ileri sürmekten öteye geçmemiz tartışma sözcüğüne sığmaz. Üstelik şu da bir gerçek: Günümüzde yalnız gülünç olduğu sanılan düşünceler değil, her karşıt düşünce alaya alınıyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Öznellik söz konusudur.

B)  Kanıt gösterilmiştir.

C)  Genelleme yapılmıştır.

D)  Deyim kullanılmıştır.

E)  Açıklama yapılmıştır.

 

21. Bursa’daki Koza Han’ın dört girişi vardır ve bu kapıların hangisinden girilirse ona göre farklı yorumlar yapılır. Çünkü hana girdiğiniz kapı sizi ele verir. Ulu Cami tarafındaki alçak gönüllü kapıdan girdiyseniz muhtemelen şehre yabancısınız, turistik bir merakla girmişsiniz ve oturmaya niyetiniz yoktur. Kapalıçarşı tarafından girdiyseniz soluklanmaya ihtiyacınız var demektir. Eğer Orhan Bey Camisi’nin aralığındaki kapıdan girenlerdenseniz sizin almakla, vermekle, gezmekle işiniz yok. Öğrencisiniz veya öğrenciliğinizin hatıraları çok taze. Ama yok, ben bunların hiçbirinden değil, dördüncü kapıdan girdim derseniz bu çok şaşırtıcı. Çünkü bu kapı, usta gözlerden gizlenmiş gibidir. Bu şehrin gizli kapılarını ve yollarını bilecek kadar şehirle içli dışlı olmuş birinin rehbere ihtiyacı mı olur? O, zaten kendine ördüğü koza ile Koza Han’ın meydanına sığmayacak kadar büyük bir şehir olmuştur.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Birinci kişili anlatım söz konusudur.

B)  Sözde soru cümlesine yer verilmiştir.

C)  Konuşma havası içinde oluşturulmuştur.

D)  Kişileştirmeden yararlanılmıştır.

E) Betimleyici ögeler kullanılmıştır.

 

22. Buzdolabının icadı, kuşkusuz dondurma yapımını da etkiledi. Buzdolabı ülkemizde kullanılmaya başlamadan önce bir alaturka bir de alafranga dondurma vardı. Alafranga dondurmaya “kalıp dondurma” da denirdi. Bu dondurma gerçekten de buz kalıbı gibi kaskatı olurdu. Önce içine kar doldurulmuş bir fıçıya silindire benzer bir kalıp yerleştirilir, bu kalıbın içine de dondurma malzemesi konurdu. Kar eridikçe yenisi ilave edilerek malzemenin bu kalıpta donması sağlanırdı. Çikolatalı, çilekli ve kremalısı yapılırdı. Alaturka dondurma ise buz katılığında değil, kar yumuşaklığında olurdu. Kenarları oluk oluk, yaldızlı veya çiçekli, iç içe geçmiş küçük kayık tabaklarda yenirdi. En çok kaymaklı ve vişneli türleri tercih edilirdi.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Karşılaştırma yapılmıştır.

B)  İkileme kullanılmıştır.

C)  Benzetmeden yararlanılmıştır.

D)  Tahminde bulunulmuştur.

E)  Açıklama yapılmıştır.

 

23. İkinci Dünya Savaşı bittiği gün, Üçüncü Dünya Savaşı hazırlıkları başladı. Yarına güven diye bir şey kalmadı. Yarının ne olacağı kestirilemeyince gününü gün etmek, günü gününe yaşamak bir ilke oluverdi. Sanat ve edebiyat da elbette bu havanın dışında kalamazdı. Günübirlik yaşayan insanlar gibi, sanatçılar da kalıcı olmayı bir yana bırakıp günü kurtarmaya uygun eserler vermeye koyuldular.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)   Ancak bu tür eserler, geçmişin acılarını başarılı biçimde yansıtıyordu

B)   Bir tek eser için yıllarını veren sanatçılar artık tarihe karışmıştı

C)   Böylece hızlı üreten, verimli bir sanatçı topluluğu oluştu

D)   Bu yeni yaklaşım, gençlikle sanat arasındaki kopukluğu giderdi

E)   Böylece sanat ürünleri, toplumun gerçekleriyle uyumlu hâle geldi ve değer kazandı

 

24. Büyük İskender’in, yastığı altından hiç eksik etmediği iki silah varmış derler: kılıcı, bir de İlyada. Bilge Aristoteles’in bu ünlü öğrencisi, o kılıçla çok kesmiş biçmiş ama o kitabı kılıca kırdırmamış hiçbir zaman. Günümüzdeyse “Neler okursunuz?” türünden bir soruyu, adı okumaza çıkmasın diye yanıtlayan birçok kimse arasında, Pekos Bill, Red Kit benzeri şeyler okumaya bayıldığını söyleyenler bile var. İlyada nere, Red Kit nere diyeceksiniz ama gene de aradaki yüzyıllar boşa geçmiş sayılmaz. Kitapları üstünkörü suçlayan, okuyana için için öfke duyanların bile, “Ben okumam.” demeyi kendilerine yedirememeleri ilginçtir. —-.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)   Dolayısıyla günümüzün gerçek anlamda çağdaş ve düşünen insanı, az da olsa okuyan insandır

B)  Okumanın tükenmez kaynağından, herkes kendi istediği kadar pay alır

C)  Çağlar boyunca insanoğlu hep kitaplarla

düşünegelmiş, kitaplar aracılığıyla ortaya koymuştur düşüncesini

D) Okumaya dair bütün bu olumlu düşüncelere rağmen ülkemizde okuma oranının düşük olması da bir başka çelişkidir

E)  Arka kapıdan da olsa okumaya bir yerden bulaşmış olmanın onuru, böylelerine yeter de artar bile

 

25. Her dönem, kendi sanatsal iktidarını içinde taşır. Simgecilerin döneminde klasisizm yanlıları, gerçeküstücülerin döneminde simgecilik yanlıları itibar görmez olmuştur. Bizde de öyle değil mi? Garip akımı kendi gününde Hececileri nasıl gündemden düşürmüşse İkinci Yeni de Garip’i kendi şiir anlayışından dışlamıştır. Bu durumlarda bireyler ve eserleri yok sayılmaz. Onların araçları ve dilleri aşılır. Bir bakıma, edebiyatın geleneksel yasasıdır bu. —-.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)   Geçmiş bitmeden, şimdi tükenmek zorunda kalır

B)   Öyle ki kısa bir süre içinde bu yırtıcı tavrı kendi varlık nedenine yöneltmekte gecikmez

C)   Bir sonraki edebî hareket, bir sonraki dil öncekinin de güncelliğini yitirmesine neden olur

D)   Edebiyat düzleminde, bu olgularla yetinmek açıklama sürecini kesintili kılar

E)   Arkada kalan her şiir hareketinin üyeleri teker teker unutulur

 

26. Hem roman hem de öykü yazan Truman Capote da öyküye farklı bir rol biçenlerdendir. Capote özellikle kısa öykünün yazar için bir tür parmak jimnastiği olarak değerlendirilmesine itiraz eder.

Capote’nun kısa öyküyle ilgili olarak karşı çıktığı durum aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Roman ile eş değer tutulması

B)  Kolayca yazıldığının düşünülmesi

C)  Hacimsiz olarak kabul edilmesi

D)  Anlatımın yavan olarak görülmesi

E)  Okur kitlesinin farklı gösterilmesi

 

27. Ünlü psikolog William James şöyle diyor: “Eylem, duyguyu izler gibi görünür ama aslında duygu ve eylem birlikte gider. Bu yüzden, iradenin denetiminde olan eylemi düzenleyerek duyguları da düzenleyebilirsiniz.”

William James bu sözleriyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamıştır?

A)  Genellikle duygular, bütün davranışları biçimlendirir.

B)   Her davranış, aslında farkında olunmayan bazı duygulardan kaynaklanır.

C)   İnsan, duygularını kolaylıkla denetim altına alabilir.

D)   Davranışları kontrol edebilmek, duyguları da kontrol edebilmeyi sağlar.

E)   Duygularla uyuşmasa da yanlış davranışlardan vazgeçilmelidir.

 

28. Gençliğimizde bir yanda “ağır” kitaplar vardı, bunlar edebî eserlerdi. Öte yanda da fotoromanlar, aşk ve cinayet romanları… Kitap deyince biz birinci türü kastederdik, ikinci türün adı bile geçmezdi. Aslında onları da okurduk ama onlar çekinerek okunan şeylerdi. Ben çekindiğimi değil, fazla okursam aptallaşırım diye korktuğumu hatırlıyorum. Şimdi okurlar, bu türden gariplikler yaşamıyorlar. Çünkü bizim ciddi kitap olarak algıladığımız hatta yücelttiğimiz şey, artık eski yerinde değil. Okur değişti, kitap da değişti.

Bu parçadan kitaplarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A)   Eğitici amaçla yazılanların bir dönemde çok okunduğu

B)   Sanatsal niteliklilerin zaman içinde önceki kadar ilgi görmediği

C)   Şiddet ögeleri içerenlerin her zaman tercih edildiği

D)   Kolay okunurluğun, onların değerini gösterdiği

E)  Kimilerinin, okurların yaşantısına yönelik olmadığı

 

29. Hayatın birçok alanında yapay zekâ uygulamalarından faydalanılsa da ABD’deki bir üniversitede yapılan araştırma acı gerçeği ortaya çıkardı: Ne kadar gelişmiş olursa olsun, mevcut yapay zekâ, ancak dört yaşındaki bir çocuğun zekâsıyla kıyaslanabilecek düzeyde. Yapay zekâ uygulamaları, benzerlikleri ayırma konusundaki güçlü yetenekleri ve eşsiz kelime hazinelerine rağmen testte en basit “Neden?” sorusuna bile yanıt verememiş. Araştırmacılara göre bunun nedeni, yaşam tecrübesi eksikliği.

I.   Gerçekleştirilenlerin beklentileri karşılamadığına

II.  ABD’deki üniversitelerin daha fazla çalışma yaptığına

III. Çalışmaların her ülkede desteklendiğine

Bu parçada yapay zekâ uygulamalarına ilişkin olarak yukarıdakilerden hangilerine değinilmiştir?

A) Yalnız I            

B) Yalnız III            

C) I ve II

D)I ve III                       

E) II ve III

 

30. Sanatçıların bütün eserlerinin bir arada yayımlanması, benim öteden beri özlemini çektiğim bir kültür etkinliğidir. Biz sanatçılarımızı antolojilerden, tesadüfen ele geçen bazı kitaplardaki hükümlerden parça parça tanımaya veya o sanatçının derecesinde olmayan kişilerin sadeleştirmelerinden okumaya mahkûm gibiyiz. Yabancı ülkelerde sadece belli başlı sanatçıların değil, ikinci hatta üçüncü derecedeki sanatçıların bile birden fazla yayınevi tarafından basılan külliyatlarıyla karşılaştıkça biraz kıskandığımı itiraf etmeliyim, neden bizde de böyle değil diye.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada yakınılan durumlardan biridir?

A)   Sanatçılarla ilgili akademik çalışmaların azlığı

B)   Sadece tanınmış sanatçılarla ilgili araştırma yapılması

C)   Sanatçıların yüzeysel bilgilerle değerlendirilmesi

D)   Sanatçılara yönelik tanıtım etkinliklerinin yetersizliği

E)  Sanatçıların eserlerinin bir bütün olarak okuyucuya sunulmaması

 

31. Küresel ısınma, çağımızın sorunu. Bu sorun yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan canlı türlerini ve ekosistemleri korumak oldukça pahalı bir iş. Zira bu, o arazinin başka amaçlar için kullanımının önlenmesi, koruma için insan kaynağı ve altyapı oluşturulması, korunan alanın bilimsel olarak izlenmesi gibi pek çok alanda çalışmayı gerektiriyor. Habitatların küresel ısınmadan nasıl etkileneceğine, bunun canlılar açısından ne gibi sorunlar oluşturacağına dair araştırmalar sürüyor. Varılan bazı sonuçlar, türlerin iklim değişiminden etkilenmemesi için koruma alanlarının genişletilmesi gerektiğini ve koruma maliyetlerinin ikiye katlanacağını gösteriyor.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A)   Türlerin devamını sağlamak için yapılacak tek iş insanları bilinçlendirmektir.

B)   Canlı türlerini ve ekosistemleri korumak, gelecekte de insanlığın uğraşı alanlarından biri olacaktır.

C) Türlerin korunmasıyla ilgili araştırmaların üniversiteler tarafından desteklenmesi gerekmektedir.

D)   İnsanlara alternatif yaşam alanları oluşturmak, canlı türlerinin korunmasına katkı sağlayacaktır.

E)  Araştırmalar daha çok, yetersiz olan kaynakların korunması üzerine yoğunlaşmıştır.

 

32. Sinema filmlerinin geniş yığınlarca izlenebilmesi içerik ve biçimce kolay algılanabilir olmasına bağlıdır. Yapımcılar da yönetmenin alışılmışın dışında çalışmalar yapmasına genellikle izin vermemektedir. Çünkü bu türden çalışmalarda, seçilen senaryoların beğenilme olasılığı düşüktür. Yine de sıra dışı yapımlar ortaya çıkıyorsa bu; risk alan bağımsız yapımcıların, değişik bir bakış açısı olan yönetmenlerin çabalarının sonucudur. Ayrıca seçici izleyicinin, üretilen sıradan filmlere ilgi göstermemesi nedeniyle yeni arayışların zorunlu hâle gelişi de buna yol açan başka bir etkendir.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)   Sinema izleyicisinin beklentilerinin, filmler üzerindeki bazı etkilerine

B)   Yoğun içeriği olan filmlerin çok ilgi görmediğine

C)   Farklı bir ürün ortaya koymanın bazı sıkıntıları göze almayı gerektirdiğine

D)   Çekilen yeni filmlerin içerik bakımından tartışmalara yol açtığına

E)   Senaryo seçiminde yapımcıların etkin olduğuna

 

33. Kişiler arası iletişim, kaynak ve hedef konumundaki kişilerin aynı ortamda ve karşılıklı etkileşim içinde bulunması zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. İletişim sürecinde taraflar arasındaki etkileşimin olduğu her karşılaşma, bilgi alışverişi, kişiler arasında ortaya çıkan güven ve yakınlık da iletişimin kapsamına girmektedir. Dolayısıyla kişiler arası iletişimde dil kadar jest, mimik gibi bedensel ifadeler ve sessizlik de iletişim kurmaya yarayan araçlar arasında yer almaktadır.

I.   Beden hareketleri iletişimde önemli rol oynayan unsurlardan biridir.

II.   İletişim akışını sağlayanlardan biri de karşılıklı güven duygusudur.

III.  İletişimi etkili kılan unsurların başında tarafların öz güvene sahip olmaları gelmektedir.

Bu parçadan kişiler arası iletişimle ilgili olarak yukarıdakilerden hangileri çıkarılamaz?

A) Yalnız I            

B) Yalnız II            

C) Yalnız III

D) I ve III

E) II ve III

 

34. Yaza yaza gördüm ki dil; benim için bir araç değil eserin temeli, iskeleti, her şeyi. Bu noktaya vardığınızda, artık dili süslemenin, benzetmelere gitmenin, bol bol niteleme sıfatlarını kullanmanın bir anlamı olmadığını görüyorsunuz. Göz boyamadan, söz sanatlarının yaldızıyla içi boş imgeler oluşturmadan, yalın, olduğunca yalın, yalansız dolansız bir anlatım…

I.    Sade bir anlatımı benimsemiştir.

II.   Dili, eserlerinin ana malzemesi olarak görür.

III.  Betimlemelere az yer verir.

IV. Malzemesi nesneler ve insanlar olan büyülü bir dünya sunar.

 

Kendisinden böyle söz eden bir yazar için yukarıdakilerden hangileri söylenemez?

A) Yalnız II

B) Yalnız IV

D) I ve III

C) I ve II

E) III ve IV

 

35.Kültür, sanat ve edebiyat dergileri; bir milletin, bir ülkenin kültür hayatını, geçmişteki edebî ortamlarını ve dalgalanmalarını, fikir hareketlerini takip edebilmek açısından önemli yayınlardır. Dergiler, bir bakıma, dönemlerinin kültür sanat grafikleridir. Âdeta, sürekli bir metcezir hâlinde yükselen, kabaran veya kan kaybeden kültür ve sanat ortamlarını bütün açıklığıyla gösteren haftalık, aylık yahut iki aylık tablolar da diyebiliriz dergilere. Geçmişin kültürel mirasını, gelecek kuşaklara aktarmak bakımından da dergiler önemli bir görevi üstlenirler.

Bu parçada dergilerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)   Genç yazarlar için bir vitrin niteliği taşıdığına

B)   Eskiyle yeni arasında bir bağ kurduğuna

C)   Ait olduğu döneme tanıklık ettiğine

D) Toplumun düşünce dünyasını tanıtan bir araç olduğuna

E)  Belirli aralıklarla yayımlandığına

 

36. Ayrıntıları ustaca işlemesi, ayrıntılarda dolanarak ele aldığı konuyu özü ve bütünlüğü bakımından dile getirmeye yönelmesi, Nermi Uygur’un denemeciliğinin belirgin özellikleri arasındadır. Uygur’un felsefi söyleminin okuru da kapsayan bir diyaloğa dönüştüğü görülür. Başkasıyla ve bir başkası olarak kendisiyle sürekli bir söyleşi ve diyalog tarzının ön planda olduğu denemeleri; felsefi ve edebî olanın iç içe geçtiği, özgün bir biçime büründüğü, döne döne okunacak metinlerdir. Belki bu diyalog sürecinin bir özelliği olarak ele alıp işlediği sorunlar ve olgular konusunda kesin bir sonuca ulaşmaktan çok, sürdürülen bir arayış ve okuru da bu arayış sürecine yöneltme eğilimi dikkati çeker. Uygur’un denemeleri böylece, okuru da düşünmeye, araştırmaya ve denemeye çağırır.

Bu parçaya göre, aşağıdakilerden hangisi Nermi Uygur’un denemelerinin bir özelliği değildir?

A)   Sorunlar üzerinde düşündürme

B)   Özü yakalamak için detaylara inme

C)   Konuları bir bütünlük içinde ele alma

D)   Düşünceleri edebî bir form içinde verme

E)   Sorunları söyleşi yoluyla çözüme kavuşturma

 

37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Yazmak için yaşanır, yaşamak için yazılır. Birbirini bütünleyen değerlerdir yazmak ve yaşamak. Yazar, küçük yaşlardan başlayarak duyumsar bunu. Güçlü bir var olma baskısı olarak hisseder. Her durumda, her koşulda, her dönemde duygularını, düşüncelerini kâğıda dökmek ister. İçinde yaşadığı dönemin insanlarına, belki de gelecektekilere bir sesleniş olsun diye. Elli yıl, yüz yıl, iki yüz yıl sonra! Kim açar bu yaprakları? Kim karıştırır bu kitapları? Binlerce yazı, binlerce kitap yayımlanıyor. Yüzlerce hatta binlerce insan yazı yazıyor. Geçmiş yüzyılların insanları yazmışlar, yazmışlar… Bugüne kaçı kalmış? Bu kalanlardan kaçı ölümsüz değer taşıyor? Pek azı. Üstelik yüzyıl, iki yüz yıl önce değerli, kalıcı sanılan eserlerden pek çoğu toz olup gitmiş, kimsenin önem vermediği eserler olanca gücüyle bugün de

 

37. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Mecazlı söyleyişe yer verilmiştir.

B)  Konuşma havası içinde yazılmıştır.

C)  Tanık göstermeden yararlanılmıştır.

D)  Olasılık söz konusudur.

E)  Kişileştirmeye başvurulmuştur.

 

38. Bu parçada eserlerin aşağıdaki özelliklerinden hangisi üzerinde durulmuştur?

A)  Kalıcılıklarının uzun sürede belli olması

B)  Toplumu yönlendirdikleri ölçüde kıymetli olmaları

C)  Geleceğe erişirken değişikliğe uğramaları

D)  Kendilerine özgü bir zamana sahip olmaları

E)  Unutulmalarındaki temel etkenlerin geç fark edilmesi

 

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

(I) “Türk evi” dendiğinde akla öncelikle ahşap bir yapı gelmektedir. (II) Zemin katın duvarları taş olsa bile, zeminin üzerindeki kat çoğunlukla ahşaptır. (III) En azından tuğlalar arasına, dikey veya yatay olarak uzatılan ağaçtan bağlama ögeleri, hatıllar konulur. (IV) Ahşap olması eve fiziksel anlamda esneklik verir; örneğin her kuşak, baba evinde kendine göre yeni düzenlemeler yapabilir, büyük odaları tahta bölmeyle bölerek oda sayısını artırabilir veya geniş bir avluya bir oda ekleyebilir. (V) Esnekliğin bir diğer boyutu malzemenin kullanışlılığıdır. (VI) Ağacın temini ve işlenmesi, diğer malzemelere kıyasla genelde daha kolay ve ucuzdur. (VII) Sofalarıyla, hayatlarıyla, yazlık ve kışlık bölümleriyle Türk evinin özelliklerini taşıyan taş evler de vardır; örneğin Mardin evleri. (VIII) Ancak dış cephesi dantel gibi işlenmiş taşlarla kaplı bu ev, bi ahşap eve oranla çok daha uzun sürede, çok yüksek bir maliyetle ortaya çıkar.

39. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) III.          B) IV.         C) VI.         D) VII.        E) VIII

 

40.

I.   Zamanla üzerinde değişiklikler yapılabildiğine

II.  Taş süslemeciliğinin pahalı olduğuna

III.  Eski önemini yitirdiğine

Bu parçada Türk eviyle ilgili olarak yukarıda verilenlerden hangilerine değinilmemiştir?

A) Yalnız I            

B) Yalnız III           

C) I ve II

D)I ve III

E) II ve III

 

 CEVAP ANAHTARI

1. E

11. A

21. A

31. B

2. A

12. D

22. D

32. D

3. C

13. C

23. B

33. C

4. B

14. A

24. E

34. B

5. A

15. B

25. C

35. A

6. D

16. E

26. B

36. E

7. D

17. C

27. D

37. C

8. E

18. C

28. B

38. A

9. C

19. E

29. A

39. D

10. B

20. B

30. E

40. B

 

]]>
2012 LYS Türk Edebiyatı Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2012-lys-turk-edebiyati-sorulari-ve-cevaplari.html Fri, 07 Mar 2014 22:08:06 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=11544 2012 LYS Türk Edebiyatı Soruları ve Cevapları

1. Hızla artan iletişim olanakları sayesinde bilgiye kolayca erişebiliyoruz. Bu yolla bilgi dağarcığımız zenginleşiyor. Peki, gelecekte en başarılı işleri en çok bilgi sahibi olanlar mı yapacak? Bu soruya “Elbette hayır.” diyeceğiz. Çünkü geleceğin başarılı insanları bilgice zengin olanlardan çok, şunları yapabilen kişiler arasından çıkacaktır: bilgiyi analiz etme,     

                                                                                                           (I)

içinde bulunduğu koşullar değiştiğinde bunlara uyum sağlayabilme,

                                            (II)

küresel nitelikli konularda uzmanlarla işbirliği yapabilme,

                                          (III)

çeşitli bakış açılarını göz önünde bulundurma ve

                                         (IV)

düşüncelerini nesnel verilere dayandırarak açıklama.

                                          (V)

Bu parçadaki numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır?

A) I, öğrendiklerini inceleyip açıklayarak sonuca bağlama

B) II, karşılaştığı yeni durumlara ayak uydurabilme

C) III, uluslararası alanda ortak çalışmalarda yer alma

D) IV, farklı görüşleri dikkate alma

E) V, karşısındakinin sezme ve kavrama yetisini geliştirme

 

2. “Günümüzde yapılan yeni araştırmalar, gözlemler sonunda eğitim anlayışı da değişmiştir.”

Söz konusu değişimin anlatıldığı bir parçadan alınan aşağıdaki cümlelerin hangisiyle, ayraç içinde verilenler arasında anlamca bir ilişki yoktur?

A) “Ne biliyorsun?” yerine “Daha neleri bilmek istersin?” diye sorar. (Yeni bilgiler kazandırma)

B) Çağın gereklerine uygun bir donanım ister. (Söylenenleri düşünmeden, olduğu gibi benimseme)

C) Kalıplaşmış programlardan farklı olarak öğrencilerin gereksinimlerini, ilgi alanlarını olabildiğince öne çıkaran bir yol izler. (Bireysel özellikleri önemseme)

D) “Yaşam boyu öğrenmenin gerekliliğini” öğretir. (Bilgi edinme sürecini sınırlamama)

E) Bilgiyi ve deneyimleri somut, gerçek örneklere bağlayarak aktarır. (Bilinenleri hayatla ilişki kurarak gösterme)

 

3. (I) Yaşamın özüne ayna tutan çağdaş öyküler, eskiden yazılanların çoğundan farklı olarak öykülemeden çok, göstermeye, anlatmadan çok, sezdirmeye başvurur. (II) Anlatıcı, bir kişide herkesi görmeye ve göstermeye çalışırken geleneksel anlatıcılardan farklı olarak dili, bütün çağrışım değerlerini hesaba katarak kullanır. (III) Kısa, özlü ve özgün yapısı, yoğunluklu anlatımıyla okuyucunun ilgisini çekecek bu öykülerde düz bir anlatım kullanılır (IV) Bu yönden çağdaş öyküyle şiir arasında oylum açısından bir benzedik kurulabilir. (V) Bu nedenle eksiltili anlatıma en çok çağdaş öykülerde yer verilir

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde karşılaştırma yapılmamıştır?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

 

 

4. (I) Yazarak yaşamak, güçlüklerine karşın inşanın kendi kendisine yetmesini sağlıyor. (II) Boş bir iyimserlik değil bu, eğer bir amacınız varsa onun peşinden gider, sizi bundan alıkoyacak her şeyi dışlarsınız. (III) Bu dışlama, yazma eyleminin doğasından gelir çünkü yazmak tek başına gerçekleştirilen bireysel bu eylemdir. (IV) Yazan kişi duygularını ve zamanını iyi yönetmek durumundadır. (V) Bunu gereği gibi yapmadığı, çevresindeki insanlarla ilişkiyi ustalıkla düzenleyemediği için yazın alanında çok iyi başlangıçlar yapmış birçok insanın yitip gittiği söylenebilir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, yazmanın olumlu etkisinden söz edilmiştir.

B) II. cümlede, düşünülüp tasarlananları gerçekleştirmek için takınılacak tutum belirtilmiştir.

C) III. cümlede, yazma işinin nasıl bir düşünsel donanım gerektirdiği üzerinde durulmuştur.

D) IV. cümlede, yazma eyleminin kimi gerekleri dile getirilmiştir.

E)V. cümlede, yazmaya yönelen kimi kişilerin başarılı olamayışlarının nedenlerine değinilmiştir.

 

5. (I) Fotoğraf sanatçılarının Anadolu’daki antik kentleri, o kentlerdeki kalıntı ve buluntuları, birer sanat nesnesi olarak ele aldıklarına genellikle tanık oluyoruz. (II) Bu tür çalışmalar yapan bu sanatçı da Düş Kentleri adlı fotoğraf albümünde özellikle Batı Anadolu uygarlığını oluşturan kentlerden bugüne kalanları sunuyor. (III) Sanatçı, antik kentlerin kalıntı ve buluntularını âdeta izlenimci bir ressam gibi, ışığı ve rengi öne çıkararak okuyor. (IV) Burada sanatçının, salt antik kentleri belgelemekten, dolayısıyla bunları geçmişten bugüne ve geleceğe taşımaktan, tarihsel yorumlamadan kaçındığını görüyoruz. (V) Çünkü sanatçı, bu kentlerin, şimdinin daha doğrusu o fotoğrafların çekildiği zamanın kendinde bıraktığı izlenimleri ustaca onlara yansıtıyor.

Bir fotoğraf sanatçısının anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, bilinen ve görülen bir durumdan söz edilmiştir.

B) II. cümlede, sözü edilen çalışmanın neleri içerdiği üzerinde durulmuştur.

C) III. cümlede, gördüklerini, nasıl bir bakış açısıyla algıladığı belirtilmiştir.

D) IV. cümlede, sanatçının farklı konu alanlarına yöneldiği vurgulanmıştır.

E) V. cümlede, çekim anında zihninde oluşan görüntüleri aktardığına değinilmiştir.

 

6. (I) Kocaman gökyüzünün altında küçücüktü şalvarlı, yaşmaklı kadın. (II) Bükülmüş beline bakılırsa oldukça yaşlıydı. (III) Başının üzerindeki bulut kümesi ve kıvrılarak giden yol… (IV) Yaşlı kadın, içinden geçtiği bu güzelliği fark etmiş miydi acaba? (V) Yolun, belki her gün adımladığı kıyısından geçiyordu o. (VI) Sonbaharın renkleri içinde bir küçük lekeydi, yürüyüp gitti.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinde, belirtili ad tamlamasının tamlayanı sıfat almıştır?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

 

7. (I) İlk sahnesi 1930’larda başlayan ve bir maden mühendisinin çevresinde olup bitenleri anlatan bu film, olağanüstüydü. (II) Filme, Zonguldak’ın yirmi yıl önceki durumunu görme heyecanıyla gittim. (III) Filmde anlatılan olaylar çoğunlukla iç mekânlarda geçiyordu. (IV) Dış mekânlar, umduğumdan daha az kullanılmasına karşın oldukça etkileyiciydi. (V) Mühendisin, grizu gazını saptamak için madenci lambasıyla yaptığı ölçüm, filmin çarpıcı sahnelerinden biriydi

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri öğelerinin dizilişi bakımından aynıdır?

A) I. ve II.                             B) I. ve V.

C) II. ve III.                           D) II. ve IV.

E) III. ve V.

 

8. Fielding’in, Tom Jones‘u yazmadaki amacı, kahramanların iç dünyalarının derinliklerine inmek ya da çelişkilerini yansıtmak değil, geleneklerin koşullandırdığı kalıplaşmış davranışları ele alarak tüm toplumu anlatan, güldürü öğelerinin ağır bastığı bir roman ortaya koymaktır.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Sıfatlaştıran    -ki

B) Bağlaç

C) İlgi zamiri

D) Belgisiz sıfat

E) Zarf-fiil

9. Gülün Adı yayımlandıktan sonra romanı sinemaya uyarlamak isteyen yönetmen, “Kitabınızı, film senaryosu olmaya uygun biçimde yazmışsınız çünkü diyalogları tam istenen uzunlukta tutmuşsunuz. ” dedi.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Yüklemi, çatısı bakımından etkendir.

B) Özne, bir tamlama öbeğinden oluşmakladır.

C) Olumlu ve kurallı bir cümledir.

D) Yalnızca çekim eki almış birden fazla sözcüğe yer verilmiştir.

E) Geniş zamanla çekimlenmiş fiil vardır.

 

10. Mudurnu, Abant’ın merkezine   18 km mesafede ve

                                       (I)                   (II)

Arnavut kaldırımlı sokakları, eski evleri, köprüleriyle çok

         (III)

çekici. Çarşısında Ahilik geleneği yaşatılıyor ve her Cuma

                                                                                     (IV)

tören yapılıyor. Ayrıca buradaki tarihi yapıları da seyretmeye

                                                                     (V)

doyum olmuyor.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

 

11. Evin, binbir çeşit meyve ağacı ve sebze yetiştiren bir bahçesi var.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?

A) Fiilimsinin edilgen olmamasından

B) Bağlaç kullanılmasından

C) Özne eksikliğinden

D) Dolaylı tümleç eksiklinden

E) Ek fiil kullanılmamasından

 

12. (I) Anlayarak okuma, insanın gözlerini ve mantığını bir metnin üzerinden ağır ağır ve dikkatle geçirmesi değil, metnin içine ruhunu da bütünüyle katabilmesidir. (II) Bunu her zaman yapamadığımız için hayatta derinlemesine sevdiğimiz, unutamadığımız kitapların sayısı on on beşi geçmez. (III) Her ne kadar kütüphanem zorunlu çalışma ve başvuru kaynakları olan iki bin kitaptan oluşsa da benim için önemli olan, iyi kitaplara sahip olmak değil, iyi kitaplar yazabilmektir. (IV) En iyi kişisel kütüphane, birbirlerini kıskanan işte bu sınırlı sayıdaki gerçek kitaplardan oluşmalıdır. (V) Ünlü bir yazar da böyle düşünmüş olmalı ki haklı olarak, insanın bu on on beş kitabı anlayarak okuduğunda büyük bir bilge olacağını söyler. (VI) Genellikle insanlar o kadarını bile tam olarak yapamadıkları için yalnızca kitap toplarlar ve kütüphaneleriyle övünürler.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.       B) III.      C) IV.      D)V.        E) VI.

 

13. (I) Daha ilk öyküsüyle yazar, öykü ve romanın, olmuş ya da olabilecek olayları anlatan yazılar değil, temelde bir dil ve biçem işi olduğu konusundaki inancını kanıtlamıştı. (II) O zamandan beri de öykü, roman, deneme gibi, edebiyatın hem kurmaca hem de kurmaca dışı sayılan türlerinde yapıtlar veriyor, edebiyatta yapıtları değerli kılanın “söylenen” değil, “eksik bırakılan” olduğunu okuyuculara ve eleştirmenlere gösteriyor. (III) Yazarın ilk kitabındaki öykülerin ortak noktası, bilinçli eksiltmeler içermeleri. (IV) Biri, hiç sıfat ve belirteç bulunmayan kısa eylem cümlelerinden kurulmuş. (V) Bir başkası, bir grafiticinin yaşadıklarını ele alıyor; kahramanın hızlı yaşamına uygun olarak cümlelerin son sözcüğü yok. (VI) Kimi de dünyaca tanınmış bir şiirin, çok farklı bir kahramanın diliyle, düzyazı olarak yeniden yazımı.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

14. (I) Bir editör edebiyatın her dalında editörlük yapabilir mi? (II) Bunu yapanları eleştirmek doğru mudur? (III) Yoksa şiir editörü, öykü editörü gibi ayrımlar mı olmalı? (IV) Söyleyelim: Bu işe başladığım yıllarda şiir editörüyüm diye bir iki kapı çaldım, çıt çıkmadı. (V) Çünkü yayınevleri hoş karşılamıyorlar böyle ayrımları, bunu dile de getirdiler; onlara göre editörler her işi yapabilmeliydi. (VI) Durum böyle olunca şu soruyu sormak istiyorum: Kaç kişi var yalnızca şair kalmayı başarabilmiş, kaçı yalnızca öyküde ısrarcı olabilmiş? (VII) Bu sözlere yine bir soruyla cevap vereyim: Bir yazarın hem öykü hem şiir hem roman yazıp üstüne bir de çocuk yayıncılığına atıldığı böyle bir ortamda editörlere, ‘Sen nasıl her şeyden anlarsın?’ demek haksızlık değil de nedir?

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, düşüncenin akışına uygun olarak ‘Nitekim kitaplarını yayımladıkları yazarlar da her dalda yapıt veren kişilerdi’ cümlesi getirilmelidir?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

 

15. Masmavi suları, dipdiri palamudu, lüferi ve levreği olan bir ülkede, elbet deniz de Orhan Veli gibi bir şair de çıkacak karşına; sakın şaşırma! Üç yanı denizle çevrili bir ülkede, şaşıracaksan sandalla denize açılıp da oltayla balık tutma zevkini tatmamış birini görünce şaşır.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Eksiltili cümle kullanılmıştır.

B) Senli benli bir havası vardır.

C) Sayıp dökmelerden yararlanılmıştır.

D) Pekiştirmeli sözcüklere yer verilmiştir.

E) Öznellik söz konusudur.

16. Yazınsal bağlamda katıksız bir özgünlükten söz edilemez. Her yazınsal ürünün kendinden öncekilerle içeriksel, sözel düzlemde uzaktan ya da yakından bir bağıntısı olacaktır. Carlos Fuentos, bu durumu şu cümlelerle belirtiyor. “Bu dünyada babasız bir kitap, öksüz bir cilt var mıdır? Başka kitapların soyundan gelmemiş bir kitap? Geleneksiz yaratım var mıdır? Öte yandan gelenek, yenilenmeksizin varlığını sürdürebilir mi? Yıllar boyu yaşamış öyküler yeni ürünlerle yeniden yeşertilmeksizin kalıcı kılınabilir mi?”

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Kişileştirme vardır.

B) Açıklama yapılmıştır.

C) Tanımlamaya başvurulmuştur.

D) Sorularla anlatıma doğallık kazandırılmıştır.

E) Alıntıya yer verilmiştir.
 

17. Benim gibi yazma heveslisi bir arkadaşımla Ataç’ı ziyarete gitmiştik. Yazma tutkumuzu anlatacak, bize yol göstermesini isteyecektik. İsteğimizi heyecanlı, titrek bir seste anlattım. Yüzümüze baktı, kalın camlı gözlüklerini çıkarıp yemden taktı. Sonra şöyle dedi: “Çok ama çok okuyacaksınız. İlkin söz dağarcığınızı zenginleştireceksiniz.” Sonra masasının üzerinde duran Türkçe Sözlük’ün ilk baskısını aldı. “Sözlük okumakla işe başlayacaksınız. Evet, sözlük okuyacaksınız. Bundan sıkılır, tat alamazsanız bilin ki yazı mazı yazamazsınız.” Ataç’ın verdiği öğüt şaşırtmıştı beni. Sözlük okunur muydu hiç? Bakılmak içindi sözlükler. Ataç’ın dediğine uydum yine de. Her gün bir ya da birkaç madde okuyordum. Okuduğum maddeler, Türkçenin toprağında dolaştırıyordu beni. Çok sonra Nathaniel Hawthorne’un şu sözüyle karşılaştım: “Sözlükte bir başlarına o kadar masum ve güçsüz olan sözcükler, onları nasıl harmanlayacağını bilen birinin elinde o kadar iyi ya da kötü olabilir.” Ataç’ın öğüdü ne denli doğruysa Hawthorne’un uyarısı da öyleydi.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Sezdirme                         B) Koşul

C) Öyküleme D) Betimleme

E) Karşılaştırma

 

18. Teknolojik yaşamın, özellikle de televizyonun dikkat aralığını kısaltması, zamansal ve mekânsal darlık yaşayan çağdaş insanı bir parçalanmışlık ve yalnızlık içine itmiştir. Bundan beslenen modern anlatılarsa ne yazık ki gittikçe kısalan ve özleşen bir anlatım yapısına doğru evrilmekte. Öyle görünüyor ki işini robotlara yaptırarak kazanacağı zamanı kendine ayıracak olan insanlık, bu kısalık ve yalıtılmışlıktan bıkacak ve daha uzun soluklu yazınsal anlatıları okumaya fırsat bulabilecektir. Belki o zaman yeni Balzacların, Dostoyevskilerin yetişmesine davetiye çıkacaktır. Çünkü insanlığın söze ve sözün etkileme gücüne her zaman ihtiyacı vardır. İnsan, bütün bir yaşamı içinde barındıran bu sonsuz anlatılardan uzaklaştıkça mutsuz olacaktır.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?

A) Yaşamın hızına uymak isteyenlerin, bireysel isteklerini gerçekleştirecek bilinçten yoksun oluşlarından

B) Yazınsal değeri yüksek, derinlikli, büyük oylumlu yapıtların okunmayışından

C) Bireylerin dildaşlık duygusunu ve hoşgörü yetisini geliştirecek etkinliklere yer verilmeyişinden

D) Kavuşulan olanakların insanları erişemeyeceği düşlere yönlendirmesinden

E) Yazılanların içeriksel yünden gerçekleri kuşatmamasından

 

19. Sözü güzel söyleme sanatı olan retoriğe kendini kaptıran sanatçı, özellikle kendi sesine vurgundur. Cümlelerde aynı anlama gelen sıfatları üst üste kullanmaktan çekinmez. Neyi niçin yaptığının bilincinde olmadan hiçbir dudağa değmemiş, yadırgatıcı, yepyeni benzetmelere, simgeleştirmelere başvurma sevdasındadır.

Bu parçaya göre, kendini retoriğe kaptırmış bir sanatçının tutumu aşağıdakilerin hangisiyle bağdaşmaz?

A) Anlatımda yoğunluk aramaz.

B) İçi boş, süslü püslü sözcükler kullanmaktan kaçınmaz.

C) Alışılmış söyleyişlerin dışına çıkmaya çalışır.

D) Şairane bir anlatımı sever.

E) Anlatımda doğallığı yeğler.

 

20. Yazarlar genellikle ilk yapıtlarının odağına öz yaşamlarını yerleştirirler. Yağmurlar Notaya Yağar da böyledir. Ne var ki yalnızca benim yaşamım söz konusu olsaydı bu pek de anlamlı olmazdı. Önemli olan bu izleri başka yaşamların da malı kılmaktır. Öte yandan bu yapıtımda romanın barındırdığı gerçekliği estetik ölçülerle vermeye çalıştım. Bu roman, öz yaşam öykümün çocukluk ve gençlik yıllarını kuşatır, öteki yapıtım Sılam Isparta‘da anlatılanlara farklı bir pencereden bakıştır. Sılam Isparta bir anlatı kitabı olarak belgesel özellikler de taşır, yaşamımla doğrudan ilişkilidir. Okurlar bu yapıtlarımın arasında birbirine akan izler bulabilirler. Ne var ki roman gerçekliğinin izini belgeselde aramak, romanın estetik yapısını göz ardı etmek demektir. Kısacası romanın, roman olarak değerlendirilmesinden yanayım. Yağmurlar Nereye Yağar da bir romandır, bir estetik yapıdır.

Bu parçadan, söz konusu romanla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Yazarının yaşadıklarından beslenmiştir.

B) Anlatılanlarda okuyanların da kendilerini bulması gerekir.

C) Yaşanılanlar olduğu gibi verilmez.

D) Yer ve zaman ögesi öne çıkmalıdır.

E) Okuyanlar türsel dokusunu göz önünde tutmalıdır.

 

21. Bütün bu kitapların, yayıma hazırlama, katkıda bulunma, sadeleştirme gibi çeşitli aşamalarında görev aldım. Bunların içinde en çok hangisini sevdiğimi soruyorlar sık sık. Aslında yaptığım tüm işler, hiçbirinde başarılı olmadığımı düşündürdü bana hep. Ne kadar maymun iştahlı, ayran gönüllü olduğumu… Hiçbir işte dikiş tutturamadığımı… Ama bir şey daha söyledi tüm bu işler bana: “Sen gerçekten yaşamışsın be Hasan! Çok kısa bir ömre sığdırdın bütün bunları!” Aslında, tekrara düştüğümü düşündüğüm anda vazgeçtim hepsinden. Ama kimse de ‘Sen iyiydin yahu!’ demedi. Bu yüzden son beş yıldır büsbütün kabuğuma çekildim.

Parçada konuşan kişinin bu sözlerinden kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Acımasızca bir öz eleştiri yaptığı

B) Yaptıklarının kendisine değil başkalarına yararlı olduğu

C) Çalışmalarının ilgi görmeyişi yüzünden içine kapandığı

D) Uğraştığı işlerin yaşamını anlamlı kıldığına inandığı

E) Kendisini yinelemekten kaçındığı

 

 

22. Stefan Zweig, ömrünün son yıllarını kendisini anlamaya ve yaşadıklarının, benliğinde bıraktığı etkileri anlatmaya adamış bir yazardı. Yalnızca yazar demek, onu tanımak isteyenler için eksik bir niteleme olur. O aynı zamanda bir aydın ve düşünürdü. İnsanı, insanda aramaya yönelmesi, kendinden önceki yazar ve düşünürlerden aynı yolu seçenleri dost bellemesi buna bağlanabilir. Bu dostlardan biri de Montaigne’dir. Peki Zweig, için Montaigne niçin önemliydi? Belki onun da yazarken geriye doğru yolculuklara çıkışı Zweig’ı etkilemişti ya da hümanizmanın köşe taşlarından biri olması. Belki de Montaigne’in, Zweig’ın döneminde sürekli savaş içinde olan Avrupa’yı Avrupa yapan filozoflardan biri olması…

Bu parçada Zweig’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Bakışlarını, iç dünyasında yoğunlaştırdığına

B) Çok yönlü bir kişi olduğuna

C) Yazdıklarını, tanıklıklarıyla oluşturduğuna

D) Anlatımına renkli ve etkileyici bir ton kazandırmaya çalıştığına

E) Kimi yazar ve düşünce adamlarına yakınlık duyduğuna

 

23. Romanlar, okurlarını yaşamın anlamını bulmaya yönelik sorulara yönlendirir. Ben kimim? Nasıl bir yaşamım var? Çevremi kimler ve hangi koşullar kuşatmış? Bunlar ve bu türden daha nice sorularla okurunu karşı karşıya getirir, onu düşüncenin derin sularında dolaştırır. Bunların yanıtlarını güzel duyusal bir söylemle vermeye çalışır. Böylece okur, hem kendi kişisel yaşamının hem de toplumsal yaşamın bilincine varır.

Bu parçadan romanın işleviyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) İnsanı insana tanıtma

B) Bireyselliğin özünü kavratma

C) Dünle bugün arasında bir bağ kurma

D) Yeni duyumsamalara yöneltme

E) Dil tadı kazandırma

 

24. Aşağıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içinde verilen kavramla uyuşmamaktadır?

A) İç konuşmadaki düzenli mantık silsilesinden çıkılarak kahramanın düşüncelerinin art arda düzensiz bir biçimde verildiği teknik. (Bilinç Akışı)

B) Yazarların; olayları açıklamak, kahramanın kimliğine açıklık getirmek veya bir problemi çözmek için, anlattıklarının şimdiki zamanından ayrılarak geçmişe gitmesi. (Geriye Dönüş)

C) Bir yazarın, başka bir yazarın metninden aldığı parçaları kendi metninin içinde eriterek yeniden yazması (Metinler Arasılık)

D) Gerçekliğin farklı alanlarından alınan çeşitli parçaların, doğrudan doğruya, “biçimci” görüşlere uygun olarak birleştirilmesi. (Kurgu)

E) Yazarın, kahramanların akıllarından geçeni, içlerinden geçirdiklerini, onların kendi kendileriyle konuşması biçiminde yansıtması. (Diyalog)

 

  

 

25.          Kendi hüsnünden utanmış da kızarmış yanağı

Yüzün örtüp kapamış saçları baştan aşağı

Bu dizelerde yer verilen sanat aşağıdakilerden hangisidir?

A) Hüsnütalil                        B) Tezat

C) Tevriye                             D) Cinas

E) Mecazımürsel

 

26.                         I. Demir

II. Altın Yay

III. Işık

IV. Ağaç

Yukarıdaki mitolojik öğelerden Türk destanlarında yer alanlar aşağıdakilerin hangisinde birlikte verilmiştir?

A) I ve II                                B) I ve IV

C) II ve III                             D) I, II ve IV

E) I, II, III ve IV

 

27. Aşağıdaki dizelerden hangisinin ötekilerden farklı bir gelenek içinde yazıldığı düşünülebilir?

A)            Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar

Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar

B)            Ellerin var beyaz güller gibi küçücük

Mutlak kalbin tomurcuklardan pembe

C)            Şimdi çocukluğun çatısı kalktı ya üstümüzden

Yağmurun da eski tadı yok bu yüzden

D)            O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör

Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör

E)            Sen benim üstüne titrediğim güzel ve yeni

Saatim kadar saadetimin göz bebeği zamansın

 

28.          Her şey yerli yerinde, masa, sürahi, bardak

Serpilen aydınlıkta dalların arasından

Büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman

Sessizlik dökülüyor bir yerde yaprak yaprak

Yukarıda verilen dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Sarma uyak kullanılmıştır.

B) Somutlamaya başvurulmuştur.

C) Hece ölçüsüyle yazılmıştır.

D) Sözcüklerin çağrışım gücünden yararlanılmıştır.

E) Redif vardır.

 

29. Şiir yüreğin sesidir, nesnelliği değil öznelliği yansıtır. Anlatım büsbütün kapalı değil ama örtülüdür. İletilmek istenenler açıkça anlatılmaz, ustaca sezdirilir. Şiir dili de buna göre biçimlenir, önemli olan sözcüklerin tınısı ve sessel değeridir. En anlamsız sözcük bile, ezgi gücü varsa şiirde yerini alır. Dil bilgisi kurallarına, cümle yapısına sıkı sıkıya bağlı kalmaya gerek yoktur.

Şiirde bu nitelikleri arayan bir şair, aşağıdakilerden hangisine öncelik vermez?

A) İmgeye                             B) Düşünceye

C) Ritme                                D) Duyguya

E) İzlenime

 

30. Günümüzün şiiri ve bu arada benim şiirim, sözcüğün sınırlarını genişleten bir şiir. Genç kuşakla yeni bir anlatım dönemine girdik. Yeni şairler şiirin araçlarını yalnızca kullanmıyorlar. Aynı zamanda o araçlarla özellikle de sözcüklerle oynuyorlar.

Aşağıdakilerden hangisinin, böyle diyen bir şaire ait olduğu söylenemez?

A)            Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında

Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını

B)            Gülün tam ortasında ağlıyorum

Her akşam sokak ortasında öldükçe

C)            Bir beyaz gemiydi ayıran onları

Kadın güvertedeydi adam rıhtımda

D)            Şu senin bulutsu sesin var ya

Uçtan uca ters yüz ediyor geceyi

E)            Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüşüyoruz

Gökyüzünün o meşhur maviliğinde

 

31. Aşağıdakilerden hangisi, Kutadgu Bilig‘de yer alan kişi ve onun temsil ettiği kavramlar arasında değildir?

A) Alp Er Tunga – Doğruluk

B) Ay Toldı – Saadet

C) Kün Togdı – Kanun

D) Ögdülmiş – Akıl

E) Odgurmış – Akıbet

 

32. Gazele, aşağıdaki türlerin hangisinin gelişiminde etkili olmamıştır?

A) Makale

B) Deneme

C) Fıkra

D) Röportaj

E) Günlük

 

33.                         I. Orta oyunu

II. Meddah

III. Trajedi

IV. Destan

V. Komedi

Yukarıdakilerden hangileri geleneksel Türk anlatıları arasında yer alan türlerden değildir?

A) I. ve II.

B) I. ve III.

C) II. ve III.

D) III. ve V.

E) IV. ve V.

 

34. Karagöz oyunuyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Giriş, muhavere, fasıl ve bitiş olmak üzere dört bolümü vardır.

B) Tuzsuz Deli Bekir, zengin, mirasyedi, çıtkırıldım bir tiptir ve İstanbul ağzıyla konuşur.

C) Kastamonulu, Rumelili, Bolulu gibi İstanbul’a iş aramaya gelmiş veya meslek edinmiş, yerleşmiş taşralı Türk tipleri vardır.

D) Yardak, Karagözcünün isteği doğrultusunda, perde gazelleri, şarkılar, türküler okur, tef çalar.

E) Çelebi, Frenk ve Zenne önemli tipler arasında yer alır.

35. İslamiyet’in kabulünden önceki Türk edebiyatıyla ilgili aşağıdaki yargıların hangisinde bilgi yanlışı vardır?

A) Sürgün avlarına sığır, kurban törenlerine şölen, yas törenlerine yuğ denirdi.

B) İlk ürünleri arasında koşuk ve sagu ile atasözü özelliği taşıyan savlar yer alıyordu.

C) Şiirler hece ölçüsüyle yazılır, nazım birimi beyittir, uyak düzeni bakımından ise halk edebiyatındaki koşmaya benzer.

D) Koşuklarda doğa güzellikleri, günlük yaşam, av eğlenceleri anlatılır, ölen bir kişinin arkasından söylenen yas şiirlerine ise sagu denirdi.

E) Ozanlar şiirlerinde, içinde yaşadıkları toplumun çeşitli gerçeklerini, inançlarını, görüşlerini değişik biçimlerde dile getirirlerdi.

 

36. Divan edebiyatı sanatçıları ve yaşadığı yüzyıllarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Sultan Veled – 13. yüzyıl

B) Âşık Paşa – 14. yüzyıl

C) Şeyhi – 15. yüzyıl

D) Fuzuli – 16. yüzyıl

E) Nedim – 17. yüzyıl

 

37. Bir kişiyi, bir durumu veya olayı yermeye, toplumun aksayan yönlerini göstermeye yönelik şiirler yazan Nef’i, aşağıdaki şiir türlerinin hangisiyle ilişkilendirilebilir?

A) Didaktik                            B) Satirik

C) Pastoral                            D) Epik

E) Lirik

 

38. Nesir sözcüğü, ‘yaymak, saçmak, dağılmak’ demektir. Bugün “düzyazı” terimiyle karşılanmaya çalışılmaktadır. Nesir yazarlarına eskiden “nâsir” denirdi.

Aşağıdakilerden hangisi divan edebiyatı nâsircilerinden değildir?

A) Lâtifi                                 B) Sinan Paşa

C) Gülşehri                           D) Nergisi

E) Naima

 

39. Konusu bir paşanın oğlu ile bir cariyenin aşk macerası olan —-, o zamanlar artık kapanmak üzere olan bir devrin cariyeli, köleli büyük konak hayatının Türk romanındaki en başarılı örneğidir. Sırf cariye olduğu için konak sahibinin oğlu ile evlenemeyen Dilber’in hayatı anlatılır bu romanda.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yapıtlardan hangisi getirilmelidir?

A) Sergüzeşt                         B) Zehra

C) İclal                                   D) Bir Hatıra

E) Zavallı Kız

40. Bir eleştirmenin, Abdülhak Hamit Tarhan’ın edebiyatımızdaki yerini ve kişiliğini değerlendirirken verdiği aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Türk şiirini Batılılaştırma konusunda kurallar öne sürmekten çok, bunları yazdığı şiirlerle örneklendirme yolunu seçmiştir.

B) Tamamıyla klasik bir edebiyat kültürü ile yetişmiş; Tahran’dan döndükten sonra Şinasi, Namık Kemal ve Recaizade Mahmut Ekrem’i okumaya başlamış ve ilk yapıtlarını tiyatro türünde yazmıştır.

C) Batı şiirine özgü doğa betimlemelerinin bizde ilk örneklerine onun Sahra adlı yapıtında rastlanır.

D) Hayal gücünün enginliği, duygularının zenginliği yününden o, Tanzimat sonrası edebiyatımızın lirik şairleri arasında yer alır.

E) Nağme-i Seher adlı kitapta topladığı ilk şiirlerinde divan şiirinden etkilendiği açıkça görülür.

 

41. Romantik duyarlıktaki insanların ızdıraptan ızdıraba sürükleneceklerine ve hayatta başarı kazanamayacaklarına inanan ve okuyucuyu da buna inandırmaya çalışan yazar, bunu, —- açık bir biçimde işler. Tamamen romantik bir yapıya sahip olan kahramanını, yalnız aşkın karşısında değil, çeşitli olaylar karşısında da dener; bunların hepsinden yenik, düş kırıklıklarına uğratarak çıkarır. Tıpkı Gustave Flaubert’in —- yaptığı gibi.

Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıda verilenlerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) Mai ve Siyah’ta – Madam Bovary’de

B) Kırık Hayatlar‘da – Salambo‘da

C) Bir Ölünün Defteri’nde – Duygusal Eğilim’de

D) Aşk-ı Memnu’da – Üç Hikâye‘de

E) Nemide‘de – Ermiş Antonius ve Şeytan’da

 

42. Edebiyatımızın kimi dönemleriyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)1940’lı yıllardan itibaren Cumhuriyet Dönemi Türk romanında, gerçekçiliğin bir uzantısı olarak köye ve köy insanına yöneliş başlar.

B) Fecr-i atinin şiir alanındaki temsilcileri Tahsin Nahit, Mehmet Fuat, Faik Ali, Mehmet Behçet, Emin Bülent ve Ahmet Haşim’dir.

C)Servetifünun Dönemi’nde sanatçılar biçim ve üslup kaygılarını bir yana bırakıp halka yönelme ve halkın sorunlarını anlatmaya yönelik bir edebiyat anlayışını benimsediler.

D)Tanzimat Dönemi’nde sanatçıların yalın bir dile yönelmelerinin nedeni, sanatı, toplumu eğiten, bilgilendiren ve aydınlatan bir araç olarak görmeleridir.

E) Milli Mücadele Dönemi’ndeki Türk edebiyatı gerçekte Milli Edebiyat Dönemindeki yönelimlerin bir uzantısı sayılabilir.

 

43. 1923’ten 1940’a değin şiir ortamımız sürekli bir devinim içindedir. Bu süre içerisinde şiir yazanlar belirli topluluklar oluşturmuştur. Bu topluluklar arasında —- sayabiliriz.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A) Hececileri

B) Halka Yönelenleri

C) Öz Şiircileri

D) Garipçileri

E) Serbest Şiircileri

44. Pabuççular ve eskiciler, işlerinin üzerine abanmış, acele acele, takır takır çekiç sallarken “Aganta burina burinata!” diye kainata meydan okuyan nidamızı duyunca, işlerinin üzerinden doğruldular Birdenbire çekiç takırtısı sustu. Hatta halis muhlis bir kara adamı olan Aşçı Yaşar bile sesini kapıp koyverdi ve eskicilerle beraber ‘Aganta!’ diye narayı bastı. Neşenin seslerimize, seslerimizin neşeye verdiği sonsuz hürriyette, muhayyilem hız aldı.

Aşağıdaki yapıtlardan hangisi bu parçanın yazarına ait değildir?

A) Uluç Ali Reis

B) Deniz Gurbetçileri

C) Mavi Sürgün

D) Ötelerin Çocuğu

E) Deniz Küstü

 

45. Kimi eleştirmenlere göre gerçeğin, bir sanatçı tutumuyla değil, bir bilim insanı gibi algılanarak oluşturulduğu söylenen —-, gerçekte ilginç bir romandır. Roman, karşılaştığı birtakım doğaüstü olaylara kendisince çözüm bulamayan ve bu yüzden kuşku ve endişelere kapılan materyalist düşünceli septik Doktor Ferit’in, çevresindeki bazı kişilerin telkinleriyle, bu durumdan kurtularak huzura kavuşmasını konu alır.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yapıtlardan hangisi getirilmelidir?

A) Süngülerin Gölgesinde

B) Matmazel Noraliya’nın Koltuğu

C) Yalnızız

D) Bir Tereddüdün Romanı

E) Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

46. Reşat Nuri Güntekin, toplum yapımızdaki değişmelerin aile üzerindeki yıkıcı etkilerini —- adlı romanında göstermiştir. Bu romanda, Tanzimat’tan beri üzerinde durulan Batılılaşma özentisinin olumsuz sonuçları yansıtılmıştır. Bu durumu bir ölçüde Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun —- adlı yapıtında da görebiliriz.

Bu parçada boş bırakılan yerlere, verilen bilgilere göre aşağıdaki yapıtlardan hangileri sırasıyla getirilmelidir?

A) Yaprak Dökümü – Kiralık Konak

B) Çalıkuşu – Hüküm Gecesi

C) Bir Kadın Düşmanı – Yaban

D) Dudaktan Kalbe – Ankara

E) Acımak – Panorama

 

47. Beş Hececiler arasında milli kaynaklara yöneliş ve şiirin ilkelerine uyma bakımından —- en başarılı sanatçıdır. “Memleket Edebiyatı” adı verilen ve Anadolu insanının hayatını yansıtmayı amaçlayan hareketin, şiirdeki önemli temsilcilerindendir. Çoban Çeşmesi adlı şiir kitabında bu yönelimin örnekleri vardır.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki şairlerden hangisi getirilmelidir?

A) Yusuf Ziya Ortaç

B) Faruk Nafiz Çamlıbel

C) Orhan Seyfi Orhon

D) Halit Fahri Ozansoy

E) Enis Behiç Koryürek

48. Cumhuriyet Dönemi romanı, Cumhuriyet öncesi anlatı temelleri üzerine kurulmuş bir romandır. —- gibi, aslında Cumhuriyet öncesinde yazmaya başlayıp bu dönemde de devam eden pek çok romancıyla karşılaşırız.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yazarlardan hangisi getirilemez?

A) Hüseyin Rahmi Gürpınar

B) Reşat Nuri Güntekin

C) Aka Gündüz

D) Refik Halit Karay

E) Sabahattin Ali

 

49. Gerek anlatım biçimi gerek çizdiği tipler gerekse romana taşıdığı konular yönünden ele alındığında —- Aylak Adam adlı romanıyla, Tanpınar romanının, özellikle de Huzur ve —- romanlarının başlattığı, alışılagelmiş modern roman yazma anlayışının dışına çıkanların başında gelir.

Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?

A) Adalet Ağaoğlu – Mahur Beste

B) Tarık Buğra – Ölmeye Yatmak

C) Yusuf Atılgan – Saatleri Ayarlama Enstitüsü

D) Attila İlhan – Kılavuz

E) Bilge Karasu – Sırtlan Payı

 

50. Cimrilik, korkaklık, evlat sevgisi gibi bütün insanlarda ortak olan bir niteliği abartmak bir insanda toplama işidir tipleştirme. Söz gelimi Balzac’ın Goriot Baba’sı, Cervantes’in Don Kişot’u birer tiptir. Buna göre Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı romanındaki —-, Yaşar Kemal’in Ortadirek adlı romanındaki —- birer tiptir.

Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?

A) Cemil – Afife

B) Hayri – Hakkı Celis

C) Yusuf – Fahim Bey

D) Selim – Meryemce

E) Adnan – Seniha

 

51. Cumhuriyet Dönemi’nin kimi romancıları, özellikle halkın sorunlarını yansıtma, bu sorunlar doğrultusunda okurları bilinçlendirme amacını gütmüşlerdir. Bunun için de insanları ezen koşulları, bu koşulları ortaya çıkaran etkenleri romanlarında ele alıp işlemişlerdir.

Aşağıdaki romanlardan hangisi yukarıda belirtilen tutumla oluşturulmamıştır?

A) Kuyucaklı Yusuf

B) Kaplumbağalar

C) Tütün Zamanı

D) Rahmet Yolları Kesti

E) Sonuncu 

 

 

52. Orhan Kemal’in Baba Evi adlı yapılıyla aşağıdaki yapıtların hangisi arasında konusal yönden kimi açılardan bir benzerlik kurulamaz?

A) Kurt Kanunu

B) Kayıp Aranıyor

C) Kopuk Takımı

D) Arkadaş Islıkları

E) Sokaktaki Adam

 

53. Aşağıdaki yapıtlardan hangisi türü bakımından ötekilerden farklıdır?

A) Duvarların Ötesi

B) Biz İnsanlar

C) Günün Adamı

D) Bir Adam Yaratmak

E) Fadik Kız

 

54. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) Türk ve Batı şiirini çok iyi bilen Hilmi Yavuz’un şiirlerini topladığı kitaplar arasında Hüzün ki En Çok Yakışandır Bize, Yolculuk Şiirleri, Akşam Şiirleri’ni sayabiliriz.

B) Resim, şiir, müzik gibi güzel sanatlara karşı özel bir ilgisi olan İsmet Özel’in şiirlerinin ana izleğini; yabancılaşma, başkaldırı, bunaltı ve özgürlük gibi çağımız insanının en temel sorunları oluşturur.

C) Sezai Karakoç’un şiirlerinin sağlam bir metafizik zemini vardır; Leyla ile Mecnun, Mağara ve Işık yayımlanan şiir kitaplarından bazılarıdır.

D) Kemal Özer’in 1965’te yayımlanan Bir Gün Mutlaka adlı şiiri, onun toplumcu gerçekçi yönünü yansıtan bir bildiri niteliği taşır.

E) Şiir kültürü bakımından donanımlı bir şair olan Enis Batur, yalnızca şiir yazmakta kalmamış, aynı zamanda şiir üzerine yazılar da yayımlamıştır.

 

55. Aşağıdaki yazarlardan hangisinin yapıtlarında fantastik gerçekçiliğe ait ögeler ağır basmaktadır?

A) Oktay Akbal

B) Rasim Özdenören

C) Nazlı Eray

D) İnci Aral

E) Nezihe Meriç

 

56. Yalnızca olaya yaslanan; girişi, gelişmesi, sonucu olan, okuyucuyu bir gerilim içinde tutarak az sonra no olacak sorusunun ardına düşüren bir öykü türüdür Maupassant tarzı öyküler. —- bu türde yazan en ünlü öykücülerimizden biridir.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki yazarlardan hangisi getirilmelidir?

A) Ömer Seyfettin

B) Selim ileri

C) Memduh Şevket Esendal

D) Bilge Karasu

E) Sait Faik Abasıyanık

 

 

 

CEVAPLAR

1-E

2-B

3-C

4-C

5-D

6-A

7-B

8-C

9-E

10-D

11-A

12-B

13-B

14-D

15-A

16-C

17-A

18-B

19-E

20-D

21-B

22-D

23-C

24-E

25-A

26-E

27-A

28-E

29-B

30-C

31-A

32-E

33-D

34-B

35-C

36-E

37-B

38-C

39-A

40-E

41-A

42-C

43-D

44-E

45-B

46-A

47-B

48-E

49-C

50-D

51-E

52-A

53-B

54-D

55-C

56-A

 

 

 

]]>
1999 ÖSS Soruları (İptal Edilen) https://dersimizedebiyat.org/1999-oss-sorulari-iptal-edilen.html Fri, 07 Mar 2014 22:06:35 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=1672 1999 ÖSS SORULARI (İPTAL EDİLEN)

 

1 .   Olaylara bir de bu gözle bakmalısın.

Bu   cümledeki   altı   çizili   sözün   cümleye kattığı   anlam,   aşağıdakilerin   hangisinde vardır?

A)    Sorunlara bu anlayışla yaklaştığın sürece ba­şarılı olamazsın.

B) Amacına ulaşabilmek için çalışmalarını bu noktada yoğunlaştırmalısın.

C)    Bu gidişle okulu ancak önümüzdeki yıl bitire­bilir.

D)    Bu böyle sürüp giderse onu uyarmak zorunda kalacağız.

E)    Bu ayrıntıları gözden kaçırmazsan sonuca ulaşırsın.

 

2.   Her ortamda özeleştirisini yapmaktan çekinmeyen.

                                      I

kusurlarını ve yanlışlarını hiç gizlemeden dile getiren,

       II                       III

yalancılıktan ve vurdumduymazlıktan nefret eden bir

IV                                    V

arkadaşımızdı.

Yukarıdaki   cümlede   numaralanmış   söz­cüklerin  hangisinde “eksik,  noksan” anlamı vardır?

A) I.          B) II.        C) III.        D) IV.        E) V.

 

3.    Beş yüz sayfalık bu dev romanda, yazarın, olay­lara ve durumlara hiç yama yapmadığını görürüz.

Bu cümlede geçen “yama yapmamak” sö­züyle belirtilmek istenen aşağıdakiler-den   hangisidir?

A)    Sözü uzatmaktan kaçınmak

B)    Anlatıma kendini katmamak

C)    Açık ve anlaşılır bir dil kullanmak

D)    Yaşanılanları olduğu gibi yansıtmak

E)    Farklı anlatım biçimlerinden yararlanmamak

 

4.   Yaşadıkları dönemde yeterince tanınmamış bazı ozan ve yazarlar vardır. Bunlar çamurlu bir su bi­rikintisine bembeyaz, ışıl ışıl çakıl taşları atarlar; ancak bu taşlar, zamanında pek fark edilmez. Bir gün gelir, o çamurlu sular durulur ve o güzel çakıl taşları gün ışığına çıkar.

Bu parçada geçen “çamurlu bir su birikintisi” sözüyle   anlatılmak   istenen   aşağıdakilerden   hangisidir?

A)    Gerçek sanat ürünlerinin ayrımına yarılamadığı ortam

B)    Sanatın, yaşamı güzelleştirme işlevi

C)    Sanatçıların ürün vermede karşılaştığı güçlük­ler

D)    Sanatla ilgilenen, yaşamını sanatla kazanan kişilerin azlığı

E)    Sanatçılara yöneltilen olumsuz eleştiriler

 

5.   (I) Kasaba, ne kent, ne köy; ikisinin karışımı bir yerleşim merkezidir. (II) Türkiye’yi en iyi yansıtan yerleşim örneğidir bence kasaba. (III) Kasaba kül­türü bütün yaşamımızı etkiler. (IV) Kasaba gör­güsü her yönüyle davranışlarımıza, ilişkilerimize yansır.

Yukarıdaki   parçada   numaralanmış   cümle­lerden  hangileri  anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.             B) I. ve III.          C) II. ve III.

D) II. ve IV.          E) III. ve IV.

 

6.   Aşağıdakilerin hangisinde bir “yakınma” vardır?

A)    Bir gelip bit gidiyordu deniz

Dudakları ıslak, elleri kenetli

B)   Söyleyin söyleyin kim anlar dilimden

Kim alır yarı yolda kalmış selamımı

C)   Salkımsöğütler yıkanırken anılarda

İki âşık martıydık bulutlarda

D)   Odaları parka taşımış kimi anneler

Koşuşup duruyor bütün çocuklar

E)  Sen bitek topraklarda boy atmış güzellik.

Tırpan tanımamış otlaklar yeşilinde

 

7.   (I) O, işlediği konuları genellikle Osmanlı İmpara­torluğunun çöküş döneminin başladığı 17. ve 18. yüzyıldan alır. (Il) Oyunları o dönemin düşünüş biçimini, törelerini karikatürize ettiğinden değerli­dir. (III) Güldürme öğesine bağlı kalarak bilgili bil­gisiz, erdemli erdemsiz kişiler arasındaki çelişki­leri yansıtır. (IV) Kurumların, dolayısıyla da toplu­mun hicvine yönelir. (V) Mizah anlayışı, gelenek­sel mizah anlayışımıza uyduğundan, yapıtlarından halk da hoşlanır, aydınlar da.

Yukarıdaki   parçada   numaralanmış   cümle­lerin   hangilerinde  neden-sonuç   ilişkisi vardır?

A) I. de ve II. de              B) I. de ve III. de

C) II. de ve V. de             D) III. de ve IV. de

E) IV. de ve V. de

 

8.   (I) Bütün dünyada geleneksel olandan, halk hikâ­yesi ve destandan yararlanma yoluna gidilmiştir. (II)  Müzik, resim, roman. öykü. şiir, tiyatro ve si­nema gibi sanat dallarının hepsinde böyledir. (III)  Ben de böyle yapmak, geleneksel olanı çağ­daş öykü sanatına taşımak istiyorum. (IV) Bu yöntemi ülkemiz yazınında ustaca uygulayan Yaşar Kemal’in izinde yürümek isteyişimin özünde de işte bu yatıyor. (V) Nitekim son yapıtımda geleneksele yönelişim açıkça görülebilir.

Yukarıdaki   parçada  numaralanmış   cümle­lerin   hangilerinde  amaç   söz   konusudur?

A) I. ve IV.           B) I. ve V.            C) II. ve III.

D) III. ve IV.        E) IV. ve V.

 

9.   (I) Bu söyleşimiz sırasında bana yönelttiğiniz so­rular düşüncelerimi gözden geçirme olanağı sağlı­yor. (II) Ne yapıyorum, nasıl yapıyorum sorularını yanıtlamak gerçekten kolay değil. (III) Çünkü ne yaptığımız, nasıl yaptığımız üzerinde, yazarken daha az, yazdıktan sonra daha çok düşünürüz. (IV) Aslında yazı ustalığı uzun, çok uzun yıllardan sonra kazanılan bir beceridir. (V) Bu beceri sürekli bir gelişim gösterir.

Yukarıdaki   parçada   numaralanmış   cümle­lerin   hangisinde   karşılaştırma   söz   konu­sudur?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.        E) V.

 

10.   (I) Halk türkülerimizi, ezgi ve şiir bakımından kı­vamını bulmuş sanat eserleri sayabiliriz. (II) Bun­ları söyleyenlerin seslerindeki ve okuyuşlarındaki pürüzler ayıklanınca klasik denecek kadar sağlam eserler çıkar ortaya. (III) Ne var ki türküleri söy­leyen ve âşık diye anılan halk sanatçılarının kimi­lerinin sesleri, bu eserlerin değerini gölgeliyor. (IV) Kimileri de türküleri aşırı bir duygusallıkla söy­lüyor. (V) Bunlarda türkünün özüne göre değişen bir incelik, bir yorum görülmüyor.

Yukarıdaki   parçada   numaralanmış   cümle­lerin   hangisinde  yargı,   bir  koşula  bağ­lanmıştır?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.        E) V.

11.   (I) Atatürk’ün Söylev’i, yalnızca söz söyleme sa­natı içinde ele alınacak kadar tek yönlü bir kitap değildir. (II) Olayların anlatımında büyük romancı­larda görülen bir kurgulama yeteneği vardır. (III) Kitabın çoğu sayfaları, yaşanmışlığın yanı sıra anlatımıyla şiir yüklüdür. (IV) Atatürk, bu kitapta başarılı bir denemeci ustalığıyla karşıtlarını eleşti­rir. (V) İnsana özgü değerleri olumlu olumsuz yönleriyle sergiler. (VI) Zengin bir karakterler ki­tabı da sayılabilecek bir yapısı olan Söylevin, bu yönüyle genç kuşakları yönlendirecek, etkileyici bir havası vardır.

Yukarıdaki   parçada   numaralanmış   cümle­lerin   hangisinde   yargı,   gerekçesiyle  bir­likte   verilmiştir?

A) II.        B) III.       C) IV.        D) V.         E) VI.

 

12.   (I) Öykücülüğümüzün bugün belirli bir çizgiye ulaştığını ve o çizgide seyrettiğini söylemek ol­dukça güç. (il) Hatta bazı dönemlerde geçmişteki düzeyini bile koruduğu söylenemez. (III) Günü­müzün genç öykücüleri eski öykü örneklerini ya hiç okumuyorlar ya da yarım yamalak tanıyorlar. (IV) Bu yüzden, geçmişle kan bağı taşımayan, ya­ratıcılıktan yoksun, son derece yetersiz ürünlerle karşılaşıyoruz. (V) Bu durum, ister istemez, okur­larda öyküye karşı ilgisizlik ve küçümseme yara­tıyor.

Yukarıdaki   parçada  numaralanmış   cümle­lerin   hangisindeki   eleştiri,   öykücülerin yazdıklarına    yöneliktir?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.        E) V.

 

13.   (I) Bir zamanlar tek isteğim ozan olmaktı. (II) Ço­cukluğumda birçok şiir yazdım, (lll) Sonra, sürek olarak yerli ve yabancı büyük ozanların şiirlerini okudum. (IV) On altı on yedi yaşlarıma geldiğim­de, iyi bir şiirin ne olduğunu öğrendim ve kendi şiirlerimin düzeyini düşünerek şiir yazmaktan vazgeçtim. (V) Bir süre, şiir yazmayı bırakıp iyi bir şiir okuru olmaya çalıştım. (VI) Böylece, başka şairlerin de kusurlarını görmeye başladım ve eleştiri türünde karar kıldım.

Yukarıdaki   parçada   eleştirmen,   ozan olma   isteğinin   gerçekleşmeme   nedenini numaralanmış  cümlelerin   hangisinde  be­lirtmektedir?

A) II.         B)III.        C) IV.        D)V.           E) VI.

 

14.   (I) Kenya’da günlerce Klimanjaro tepelerine tır­mandım. (II) Naivasha Gölü kıyısında flamingoları seyrettim bir akşam. (III) Flamingolar kıyıda pem­be bir bulut oluşturuyorlar. (IV) Güneşin renkleriy­le bütünleşir gibi. (V) Güneş batarken bir canlılık yaşanıyor. (VI) Sonra kuşlar, böcekler, kısacası tüm canlılar ağır ağır çekiliyorlar köşelerine.

Yukarıdaki   parçada,   yazarın    numara­lanmış   cümlelerinden   hangisi,   kendinden önceki  cümlenin  bir öğesi  durumundadır?

A) II.        B) III.       C) IV.        D) V.         E) VI.

 

15.   (I) O, folklorun bir ülkenin gerçek kültür kaynağı olduğunu savunan bir araştırmacıydı. (II) Folklo­run, sadece el işlemelerinden ya da türkülerden oluştuğunu öne sürenlere karşı çıkıp kapsamının çok daha geniş olduğunu ortaya koydu. (III) Ge­ride, dünle bugünü kaynaştıran, yarının yaratıcıla­rına ışık tutacak ölümsüz bilgiler ve belgeler bırak­tı. (IV) Bu belgeler çağdaş yöntemlerle derlenip bir araya getirildi. (V) Böylece genç kuşakların yarar­lanmasına sunuldu.

Yukarıdaki   parçada   numaralanmış   cümle­lerin   hangisinde,  söz  konusu   araştırma­cının   yapıtlarının   özelliği   belirtilmekte­dir?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.        E) V.

 

16.   Aşağıdaki   cümlelerin   hangisinde   yazım yanlışı   vardır?

A) Anlaşma metnine her iki tarafta sadık kaldı.

B)Kimsenin etkisinde kalmadan, amaçların ve isteklerin doğrultusunda karar vermelisin.

C)Bu işte başarılı olamayacağını anladığı için hemen istifa dilekçesini verdi.

D)Kasabadan ayrılırken karşıdaki yamaçta gör­düğümüz kır evleri ilgimizi çekti.

E) Bu soğukta dışarı çıkarsan yine hastalanırsın.

 

17.   Bir anlatım biçimi olarak günlükte, gezi (I) de­neme (II) eleştiri ve röportaj gibi öğretici (MI) roman (IV) öykü (V) şiir gibi yaratıcı türlerden yararlanılır.

Bu cümledeki numaralanmış yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir nokta­lama  işareti  konmalıdır?

A) I.         B) II.        C) III.       D) IV.        E) V.

 

18.   Ünlü filozof Konfüçyüs şöyle yakarırmış ( ) “Tan­rım ( ) bana kitap dolu bir ev ( ) çiçek dolu bir bahçe ver ( )”

Bu cümlede ayraçlarla ( ) belirtilen yer­lere aşağıdaki noktalama İşaretlerinden hangileri   sırasıyla  konmalıdır?

A) (,) (:) (,) (…)                B) (:) (,) (.) (!)

C) (,) (:) (;) (!)                  D) (:) (;) (…) (.)

E) (;) (!) (-) (.)

 

19.   Yaşamı kendince algılayıp   yorumlamak   yerine önüne

               I                            II                      III                 IV

konduğu gibi kabul eden insanlar, düşünce tembelidir.

                                                                  V

Yukarıdaki   altı   çizili   sözcüklerden   han­gisi,  yapısı  bakımından   ötekilerden  fark­lıdır?

A) I.         B) II.        C) III.       D) IV.        E) V.

 

20.   Aşağıdakilerin   hangisinde  verilen   dizeler basit  cümle  oluşturmaktadır?

A)    Mustafa Kemal barış olmuş.

Gürül gürül akan ırmaklarda.

B)    Mustafa Kemal özgürlük olmuş.

Özgürlük diye çarpan yüreklerde.

C)   Mustafa Kemal bereket olmuş,

Uzanıp giden bu topraklarda.

D)    Mustafa Kemal türkü olmuş.

İnanmış dudaklarda.

E)   Mustafa Kemal ülkü olmuş,

Uzak yakın bütün bayraklarda.

21.   Çocukken, seslerin hep o minicik kutunun içine

I      II

doluştuğunu sanırdım. Düğmesi çevrilince o,  evimizi hoş

III

nağmelerle doldururdu.

Yukarıdaki   cümlelerde   numaralanmış sözcüklerin  türleri,   aşağıdakilerin han­gisinde sırasıyla doğru  olarak verilmiş­tir?

                 I                        II                        III

A)  işaret sıfatı        niteleme sıfatı       işaret zamiri

B)  işaret sıfatı        belgisiz sıfat         kişi zamiri

C)  işaret zamiri      niteleme sıfatı       kişi zamiri

D)  kişi zamiri          belgisiz sıfat         işaret zamiri

E)  işaret sıfatı        sayı sıfatı             kişi zamiri

 

23.          I.Başarının kalıcılığını sağlamak, yılmadan çalışmayı gerektirir.

II. Sanat eğitiminden geçmiş kişiler, her olayda bir incelik, bir güzellik ararlar.

III.Elde edilen bilgiler, ilgililere sunulmadan önce değerlendirilir.

IV.Kurallar, neden öyle olması gerektiği iyice düşünülerek konmuştur.

Yukarıdaki   numaralanmış  cümlelerden hangileri,  öğeleri  ve  öğelerinin  sıralanışı yönünden   aynıdır?

A) I. ve II.            B) I. ve III.          C) II. ve III

D) II. ve IV.         E) III. ve IV.

 

22.    Aşağıdakilerin   hangisinde   cümlenin öğeleri doğru olarak ayrılmıştır?

A)   Dilin, / yaratıda bir araç, geleceğe uzanabilmede bir köprü, kalıcı olabilmede / zorunlu­luk / olduğunu bilir.

B)   Dilin, yaratıda / bir araç, geleceğe uzanabilmede bir köprü, kalıcı olabilmede / zorunluluk olduğunu bilir.

C)   Dilin, yaratıda bir araç, / geleceğe uzanabilmede bir köprü, / kalıcı olabilmede / zorunlu­luk / olduğunu bilir.

D)   Dilin, yaratıda bir araç, geleceğe uzanabilmede bir köprü, kalıcı olabilmede zorunluluk olduğunu / bilir.

E)  Dilin, yaratıda bir araç, geleceğe uzanabilmede bir köprü, kalıcı olabilmede zorunlu­luk /olduğunu / bilir.

 

24.   Yineleme dediğimiz anlatım kusuru, aynı anlama gelen birden çok sözcüğün gereksiz yere bir arada kullanılmasıdır. Bir kavramın Türkçesiyle yabancısının birlikte kullanılması bu tür kusurlar­dandır.

Aşağıdaki  cümlelerin   hangisinde  bu açıklamada belirtilen türde bir anlatım kusuru  vardır?

A)Bunlar, belgesel özellikler taşıyan, birbirinden ilginç yazılardır.

B)Bugün işyerinde tebrik ve kutlama ziyaretle­rinde bulunduk.

C)Eskiden, musikiyle uğraşan kişilere musikişi­nas denirdi.

D)Dil, varlığımızın en güçlü dayanağı, kimliğimi­zin en anlamlı kanıtıdır.

E)Günümüz insanının vazgeçemediği araçların başında televizyonla bilgisayar gelmektedir.

 

25.   Aşağıdaki  cümlelerin  hangisinde  altı çizili sözcüğün Kullanılması  uygun de­ğildir?

A)Onun, büroda çalışanlara ayak uyduramayan, uyumsuz Diri olduğunu düşünüyordu.

B) Eş dost demeden herkesi kıyasıya eleştiri­yordu.

C)Arkadaşına sürekli olarak, o kişilerle ilişkilerini  kesmesini öneriyordu.

D)Beğenmediği sözcüğü ya da cümleyi çizip yerine etkili sözler uyduruyordu.

E)Yıllardır tasarladığı romanına başlayamamanın sıkıntılarını yaşıyordu.

 

26.   Aşağıdaki  cümlelerin  hangisinde bir an­latım   bozukluğu   vardır?

A)Olağanüstü kişiliği ve sıradışı dostluğuyla, tanıdık tanımadık herkesi bir sevgi çemberinin içine alırdı.

B)Tek başına gerçekleştirebileceği birçok tasa­rıya gençleri de’ katarak bilgisini onlarla pay­laşmak isterdi.

C)Gerek özgün çalışmaları, gerekse yetkin çe­viri ve denemeleriyle, bu alandaki araştırmacı­lara ışık tutmuştur.

D)Onun düşünceleri, bilimle ilgilenen, yapıtlarını okuyan, anlayan ya da anlamaya çalışanlar aracılığıyla yaşıyor.

E)Gençlerin deneyimsizlikten, bilgi eksikliğinden kaynaklanan sorularını yanıtlayarak yönlendi­rirdi.

 

27.   Alınan bu karar, savaşta askerin daha çok ölme­sine yol açtı.

Bu  cümledeki anlatım bozukluğu aşağı­daki   değişikliklerin  hangisiyle  giderilebi­lir?

A)   “bu” sözcüğü atılarak

B)   “daha çok” sözü “askerin” sözcüğünden önce kullanılarak

C)   “yol açtı” sözü yerine “neden oldu” sözü getirilerek

D)   “alınan” sözcüğü atılarak

E)   “savaşta” sözcüğü “askerin” sözcüğünden sonra kullanılarak 

 

28.          I.Onun da görüşlerini öğrenmek, yararlan­mak istediler.

II.Herkes birbirine zarar vermeden yaşamayı başarabiliyorlar.

III. Onun aramızdan ayrılması yalnız bizim için değil, tüm toplum adına büyük bir kayıptır.

IV. Arkadaşının sıkıntı çektiğini biliyor, sezdir­meden yardım ediyordu.

Yukarıdaki   numaralanmış   cümlelerin hangilerinde  anlatım  bozukluğu,  tümleç eksikliğinden    kaynaklanmaktadır?

A) I. ve II.             B) I. ve III.          C) I. ve IV.

D) II. ve IV.          E) III. ve IV.

 

29.   Söz konusu yazarla benim düşüncelerimiz hatta duygularımız birbirine benziyor.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağı­dakilerin hangisinden kaynaklanmakta­dır?

A)   İyelik eki almış kişi zamirinin gereksiz kulla­nılmasından

B)   Özneyle yüklem arasında uyuşmazlık olma­sından

C)   Gereksiz yere bağlaç kullanılmasından

D)   Yüklemde anlam kayması olmasından

E)   Belirteç eksikliğinden

 

30.   (I) Sabahlan, gecenin nemiyle ürpermiş çimenler üzerinde yürüyüş yapıyorum. (II) Hava’ saydam; gün ışığı, gözleri kamaştıran güçlü bir aydınlık yayıyor ortalığa. (III) Ağaçlar çiçekte, tepelerin kadifemsi koyu maviliğine gururla yaslanmışlar. (IV) Öğle vakti balkonda oturup kemiklerimi bahar güneşinin sıcaklığına bırakıyorum. (V) Yaşlanıyo­rum; ama aynalarda göremediğim bir genç kız var içimde.

Bu   parçada   numaralanmış  cümlelerin hangilerinde  insana  özgü   nitelikler, başka   varlıklara  aktarılarak  verilmiştir?

A) I. ve II.               B) I. ve III.            C) II. ve IV.

D) III ve IV.            E) IV. ve V.

 

31.   (I) Günlük tutan bir yazar, yapıtlarında açığa vur­mak istemediği kimi duygu ve düşüncelerini gün­lüğünde yansıtabilir. (II) Okuduğu yapıtlara yöne­lik, gerçekte neler düşündüğünü dile getirebilir. (III) Bazı durumları bilerek ya da bilmeyerek çarpı­tabilir. (IV) O, birçok ayrıntının arasından asıl an­latılmak isteneni bulma çabasındadır. (V) Bir gün bunları sayımlarsa, okurların bu nedenle kendisin­den soğuyacağını düşünür. (VI) Günlük tutan bir­çok yazar vardır; ama bu düşünceyle, günlüklerini yayımlayanlar azdır.

Bu  parçada  numaralanmış cümlelerden hangisi   düşüncenin   akışını   bozmaktadır?

A) II.        B) III.      C) IV.       D)V.         E) VI.

32.   (I) Ulusal güvenliğin, ekonominin ve zenginliğin çarkları artık bilgiyle dönüyor. (Il) Bilgiyse, üreti­len bir şey. (III) Bilginin değeri yükseldikçe, onu elinde tutan bireylerin ve ulusların bahtı açılıyor. (IV) Bilim insanına hemen her çağda gereksinim duyulmuştur; ancak bilgi toplumunda bu gereksi­nim kat kat artmaktadır. (V) Günümüzde gerçekçi toplumlar bu gereksinimi karşılamaya çalışıyor­lar. (VI) Yeterli sayıda ve nitelikte bilim adamı ol­mayan alanlarda bilim adamı yetiştirme çalışmala­rına hız veriyorlar.

Bu parça iki  paragrafa bölünmek iste­nirse  ikinci  paragraf  numaralanmış cümlelerin   hangisiyle   başlar?

A) II.        B) III.      C) IV.       D)V.         E) VI.

33. (I) Öncelikle, eleştireceği yazarın sanat ve dünya görüşünü kavramaya çalışır. (II) Sonra sanatçıyla ve onun yapıtlarıyla ilgili izlenimlerini toplumsal açıdan değerlendirmeye yönelir. (III) Bir yazarın bir yapıtını hiçbir zaman tek başına ele alıp ince­lemez. (IV) Bir romancının, bir öykücünün yeni bir yapıtını eleştirirken daha öncekilerle karşılaştırır. (V) Yapıtın hangi açılardan geliştiğini ya da geride kaldığını belirtir. (VI) Yazarın kendini aşma çaba­larını ya da yinelemelerini gösterir. (VII) Bunları yaparken ne denli nesnel olmaya çalışırsa çalışsın yine de öznellikten kurtulamaz.

Yukarıdaki  parçadan   numaralanmış  cüm­lelerden   hangisi  çıkarılırsa,  parçanın anlamında büyük bir değişme olmaz.?

A) II.        B) III.       C}V.        D) VI.        E) VII.

 

34. Hepimiz bencillikten yakınıyoruz. Herkesin yalnızca kendisini düşündüğünü, kendisinden başkası yok­muş gibi davrandığını görüyoruz. Bu tutumu eleştiri­yoruz; ama görüyoruz ki eleştirinin pek bir yararı olmuyor. Çünkü bencillik azalacağı yerde giderek yaygınlaşıyor. Bu duruma karşı önlem almıyor, sa­dece yakınmakla yetiniyoruz. —

Bu parçanın sonuna düşüncenin  akışına göre  aşağıdakilerden  hangisinin  getiril­mesi  uygun  olur?

A) Bencil insan, kendisini koruma güdüsüyle kendine güvensizlik arasında sıkışmıştır.

B) Bencilliğin birey olma yetkinliği kazanamamış kişilerde sık görüldüğünü biliyoruz.

C) Bencil kişilerin, her olayı, her durumu, her in­sanı kendi çıkarı için kullandığını unutmamalı­yız.

D)Bencilliğin nelerden kaynaklandığını, neden yaygınlaştığını düşünmüyoruz.

E)Bencil kişiler kendilerinden başkalarına değer vermeyi bilmezler.

 

35. Yazar, öyküsüne kahraman olarak seçtiği kişinin yalnızlığını ve çevresindekilerle iletişim kuramayı­şını yansıtmak istiyor. Bunun da ötesinde, onun, insana özgü sıcaklıktan yoksun, insanları sevme­yen ve çıkarcı bir genç olduğunu vurguluyor.

Bu  parçada sözü  edilen öykü  kahramanıyla   aşağıdakilerin    hangisinde   betimle­nen  kişi arasında bir benzerlik kurulabi­lir?

A)Köyün yaşlılarına göre, konuşkan, kendine güvenen; ama başına buyruk bir gençti.

B) Eline çok az para geçmesine karşın en ağır işlerde özveriyle çalışır; başka bir yerde ça­lışmayı düşünmezdi.’

C)Yanında çalışanlara iş ortamında oldukça öl­çülü davranıyor, iş dışında ise onları arkadaş gibi görüyordu.

D) İnsanlardan çok doğaya yakın, tüm canlılara karşı sınırsız bir sevgi duyan, kendine özgü biriydi.

E)Kendine yarar sağlamayan bu insanların ara­sında bulunmak, onlarla konuşmak istemiyor; onlara karşı hiçbir olumlu duygu beslemi­yordu.

 

36.   Öykü yazmada başarılı olmuş bir yazara; “Artık roman yazma zamanınız geleli.” demek ya da “Ar­tık ondan romanlar bekleyebiliriz.” gibi sonuçlara ulaşmak bir yazı türünü ötekinden üstün tutmak anlamına gelir. Öykü ile roman ayrı türlerdir. Ortak paydaları ise bir kurguya dayanmaları ve düzyazı olmalarıdır. Her iki türde de başarı, yazarlarının ustalığında yatmaktadır.

Bu   parçada,  aşağıdaki  yargılardan   han­gisine  karşı  çıkılmaktadır?

A)   Yazarlar, başarılı olacakları alana yönlendirilmelidir.

B)    Roman yazmak, öykü yazmaktan zordur.

C)   Yazarlar, deneyim kazandıkça farklı yazı tür­leri denerler.

D)    En çok tutulan yazınsal türlerden biri roman­dır.

E)   Öykü yazmak bir birikim gerektirir.

 

37. Özyaşamöyküsü yazmak kolay değildir. İnsan, çoğu kez nesnelliğini koruyamaz; benmerkezci duruma düşebilir. Yazarımız bu gerçeği iyi kavra­mış. Olabildiğince kendini öne çıkarmadan, ama kendi hakkını da yedirmeden, yaşadıklarını yaz­mış. Hem de çok etkileyici biçimde yazmış. Genç, yaşlı öğretmenler, hele öğretmenliğe hazırlanan gençler, okuyun bu kitabı. Yolunuz aydınlanacak; gerçekten dolu bir yaşamın ne olduğu, nasıl ol­ması gerektiği kafanızda belirginleşecektir.

Bu parçada, özyaşamöyküsü yazmanın güçlüğü,   aşağıdakilerden   hangisine bağlanmaktadır?

A)Olayları yansıtırken, kişisel görüşleriyle ger­çekler arasında denge sağlamaya

B) Olayları belirli bir meslek grubunun bakış açı­sıyla yansıtmaya

C) Gerçekleri gizleyebilmek için duygusallığa ağırlık vermeye

D)Yalnızca tanık olunan olayları anlatarak kita­bın kapsamını daraltmaya

E)Okura yol göstermeyi amaçlayarak kendini ikinci plana atmaya

 

38.   Bir şiirin alınyazısını önceden kestirme olanağı yok­tur. Bu gerçek, “Han Duvarları” için de geçerliydi elbette. 1924’te yazılan bu şiir, birçok yönüyle güncelliğini yitirmesine karşın günümüzde hâlâ okunuyor, tanınıyor. Peki, hangi nedene bağlana­bilir bu? Yoksa “Han Duvarlarının da N. Kemal’in “Vatan Kasidesi”. T. Fikret’in “Promete”, M. Âkif’in “Çanakkale Şehitleri” adlı şiirleri gibi gizli bir yaşa­ma gücü mü var? Ona bu gücü kazandıran ne?

Bu  parçaya  göre şiirle  İlgili  olarak aşağıdakilerden  hangisi   söylenebilir?

A)   Değer kazanması zaman alır.

B)   Belirli temaları işleyenler daha çok sevilir.

C)   Yazıldığı günlerde ünlenenler kolayca unutul­maz.

D)   Kalıcılığını sağlayan etkenleri belirlemek güç­tür.

E)   Her biri biçim ve içerik yönünden farklı özellik­ler taşır.

 

39. Bu sanatçı, kültürel yapısına yabancı olmadığı bir coğrafyanın insanını anlatmıştır. Bu coğrafyanın ağıtlarını, efsanelerini, türkülerini, masallarını, inançlarını kısacası düşünme biçimini çok iyi bil­mektedir. Bu yüzden romanlarında, kahramanla­rına, kendi bilinçlerinin sınırı içinde bir dünya kur­muştur. Halk düşüncesinin işleyişini çok iyi yaka­layan yazar, yapıtlarında efsaneleştirmeyi. Ana­dolu insanının kendi gerçekliği açısından ele al­mıştır. İşte sanatçı bu nedenle benzersiz kalabil­miştir.

Bu parçada sözü edilen sanatçının ba­şarısının temelini aşağıdakilerden han­gisi   oluşturmaktadır?

A)  Kahramanlarının, çevreleriyle olan ilişkilerin­den çok, kişilik özelliklerine önem vermesi

B)   Anlattığı insanları, kültürel birikim ve düşünce açısından iyi tanıması

C)  Her bölgenin kültürel yapısının kendine özgü nitelikler taşıdığının bilincinde olması

D)   Birlikte yaşadığı insanları anlatmanın daha kolay olacağını fark etmiş olması

E)   Halkı, toplumun kültür değerlerinin bir ürünü olarak ele alması

 

40.   Bir eleştirmen, kendi görüşlerini kabul ettirmek için okuyucuyu zorluyorsa yanlış yoldadır. Çünkü eleştirinin amacı okuyucuyu etkilemek değil, onu birlikte düşünmeye yönlendirmek olmalıdır. Önemli olan, değerlendirme yapmaktan çok, yaşanılan düşünme sürecine okuyucunun katılımını sağla­maktır. Eleştirmenden beklenen —.

Bu  parçanın sonuna düşüncenin  akışına göre hangisi  aşağıdakilerden  getirilmelidir?

A)  okuyucuya yapıtla ilgili bilgiler ve ipuçları sunmaktır

B)  eleştirdiği yapıtla okuyucu arasında köprü kurmaktır

C)okura, okuduğunu bağımsızca değerlendirme olanağı tanımaktır

D)  okuru koşullandırmadan yapıtı değişik açılar­dan tartışmaktır

E)  okurun dünya görüşüne belli bir yön vermektir

41.Edebiyat yapıtlarını açıklamak, yorumlamak, de­ğerlendirmek ve sınıflandırmak amacını taşıyan yazılar vardır. Bu yazıları, “edebiyat eleştirisi” adı altında toplayabiliriz. Edebiyat eleştirisi içinde daha çok denemeler, kitap tanıtma’ yazıları ve bi­limsel araştırmalar yer alır. Bu yazılar, en öznel izlenimlerden en nesnel değerlendirmelere değin uzanan geniş bir yelpaze içinde karşımıza çıkar. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bu yazı­larda —

Bu  parçanın sonuna düşüncenin  akışına göre aşağıdakilerden  hangisi  getirile­mez?

A)   değişik anlatım yöntemleri kullanılır

B)   ele alınan konuların sınırı oldukça geniştir

C)   doğruluğu kanıtlanabilecek görüşlere ağırlık verilir

D)   okurları bilgilendirmek ön plana çıkar

E)   asıl amaç, yapıtların gereği gibi tanıtılmasıdır

42.   Düşüncenin en iyi biçimde, insanın kendi anadi­linde oluşup geliştiğini söylerdi. Anadile yaslan­mayan bir anlatımın sağlam olmayacağını savu­nurdu. Daha da ileri gider, anadiline saygının en büyük erdem olduğuna inanır, onu yurtseverlikle eşdeğer tutardı. Bilimsel çalışmalarında olduğu kadar günlük yaşamında da dile büyük bir özen gösterirdi. Kimi zaman bir sözcüğe takılır, düşün­cesini açık seçik yansıtacak bir anlatım biçimini buluncaya değin günlerce çalışırdı. Düşünsel tu­tarlılığın ancak dilsel tutarlılıkla gerçekleşebilece­ğine inanırdı.

Bu   parçada   aşağıdakilerden   hangisine değinilmemiştir?

A)   Anadilin, insanın duyarlığı üzerindeki etkisine

B)    Sözcük seçiminde gösterilen titizliğe

C)    Dil ile düşünce arasındaki ilişkiye

D)   Anlatımla anadil arasındaki bağa

E)   Dili doğru ve düzgün kullanmanın önemine

 

43.   O, aslında yazdığı öykülerde, oyunlarda, roman­larda da bir ozandır. Diline, dildeki uyuma, musi­kiyi sağlayan öğelere öncelik veren bir düzyazı ustasıdır. Bu yönden düzyazıyla oluşturduğu ya­pıtlarda da ozanlığı öne çıkar. Sözcükleri bir im­bikten geçirerek damıtır; böyle bir damıtımdan geçmemiş hiçbir sözcüğe yer vermez yapıtlarında. Düzyazılarında da iyi bir söz işçisidir, tıpkı şiirle­rinden gibi.

Bu  parçada,  sözü  edilen sanatçıyla ilgili olarak  aşağıdakilerden   hangisine  değinilmemiştir?

A)    Değişik türlerde ürünler verdiğine

B)   Şiirselliğinin her ürününe yansıdığına

C)   Kulağa hoş gelen sesler içeren sözcükler kullanmaya özen gösterdiğine

D)   Yapıtlarında kullandığı dili inceden inceye iş­lediğine

E)   Belirli kalıpların dışına çıkmadığına

 

44.   Bana göre yeni öykücüler “benli anlatımın dışına çıkamıyor, “ben” dışındaki yaşamın öykülerine girmesine izin vermiyorlar. Bazen öykünün içine kulaktan dolma ve taşıyamayacağı ağırlıkta fel­sefe koyuyorlar. O felsefe de öyküye yedirilmiş olmuyor. Bu yüzden yazdıklarının öykü mü, ruh’sal çözümleme mi. deneme mi olduğunu bilemiyorsu­nuz.

Aşağıdakilerden    hangisi,   bu   parçada sözü   edilen   öykücülere  yöneltilen  eleş­tirilerden biri değildir?

A)   Yazdıklarını kendileriyle sınırlı tutmaları

B)   Öykülerin düşünsel bütünlükten yoksun ol­ması

C)   Özümsenmemiş bilgi ve düşüncelere yer ver­meleri

D)   Sözcük seçiminde gerekli özeni göstermeme­leri

E)   Belirli bir yazınsal türün ilkelerine bağlı kal­mamaları

  

CEVAPLAR

1.  A

2.  B

3.  D

4.  A

5.  E

6.  B

7.  C

8.  D

9.  C

10.B

 

11. E

12. D

13. C

14. C

15. C

16.  A

17.  C

18.  B

19.  D

20.  E

 

21. A

22. D

23. E

24. B

25.  D

26. E

27.  B

28.  C

29.  A

30 . B

 

31. C

32. C

33. B

34. D

35. E

36. B

37. A

38. D

39. B

40. E

 

41. C

42. A

43. E

44. D

 

 

 

 

]]>
1999 ÖSS Soruları https://dersimizedebiyat.org/1999-oss-sorulari.html Fri, 07 Mar 2014 22:05:52 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=1679 1999 ÖSS SORULARI

 1 .      I.   Hasta sabaha kadar gözünü kırpmamıştı.

II.   Dün akşam geç yanığından uykusunu ala­mamıştı.

III.   Uykum gelmesin diye sık sık yüzümü yıka­dım.

IV.   Uykusunun ağır olduğunu herkes bilirdi.

V. Dünkü tartışma yüzünden bütün gece gözü­me uyku girmedi.

Yukarıdaki  cümlelerin   hangilerindeki   de­yimler  anlamca  birbirine  yakındır?

A) I. ve V.             B) II. ve III.          C) II. ve IV.

D) III. ve IV.          E) IV. ve V.

 

2 .   Bir sözcüğü ötekinin yanına öylesine getireceksin ki yaratacağın güzellikle okuyucunun yüreğindeki teli titretecek, onu gerçekler dünyasından düşler dünyasına taşıyacaksın.

Bu cümledeki altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Bu tabloya her bakışında onda yeni ve deği­şik yönler bulurdu.

B)  Çocukluğunda yaşadığı bu ilginç olayı sık sık anlatırdı.

C)Bu öyküyü okurken uzun süredir gidemediği köyünü anımsamıştı.

D)Roman kişilerinin birbirine kavuşması onu çok etkilemiş, duygulandırmıştı.

E) Bu sıkıntılı yolculuğun bir an önce bitmesini istiyordu.

 

3.   Bir eleştirmenimizin 1974 yılında yaptığı değerlen­dirmeye katılmamak elde değil. Çünkü bu dipdiri ve sağlam öykü beni de çok etkiledi. Bu öykü gerçek anlamıyla çağdaş bir klasik.

Bu parçada “çağdaş bir klasik” sözüyle an­latılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A) Oluşturulduğu dönemin dil anlayışına uygun olmakla birlikte eski ürünlerden de etkilenen

B)Oluşturulduğu dönemin havasını yansıttığı gib değerini de hiçbir zaman yitirmeyecek olan

C)Güncel olayları ayrıntılarıyla yansıtacak bi­çimde, sağlam bir teknikle oluşturulan

D)Bazı yenilikler getiren ve okuyucuyu duygu­landıracak özellikler içeren

E)Okurun ilgisini canlı tutan ve gelecekte de okuyucu bulabileceği düşünülen

 

4.  önemli olan okuduğumuz kitapların sayısı değil,—-

Bu  cümlede  boş  bırakılan  yere  düşün­cenin  akışına  göre  aşağıdakilerden hangisi  getirilemez?

A)bu kitapların yaşamımıza ne kattığıdır

B)onların bize kazandırdığı yeni duygulardır

C)okuduklarımızın davranışlarımızı, yaşama ba­kışımızı nasıl etkilediğidir

D)onlardan edindiğimiz bilgilerle yeni bir dünya kurabilmenizdir

E) onların, eleştirmenlerce nasıl değerlendirildi­ğidir.

 

5.   Aşağıdaki  cümlelerin   hangisinde   öneri­nin  gerekçesi   de  açıklanmıştır?

A)    Daha az konuşup daha çok iş yapın.

B)    Başarının bir parçası olun, eleştirmeni değil.

C)    Sabır bir erdemdir, sakın ondan vazgeçmeyin.

D)    Çabalarla amaçtan birbirine karıştırmayın.

E)    Başkalarını eleştirdiğiniz kadar kendinizi de eleştirin.

 

6.   “Gene bahar geldi, açıldı güller” dizesinde, güllerin açılışı baharın gelişine bağlanmaktadır.

Aşağıdaki  dizelerin   hangisinde   buna benzer  bir  durum söz  konusudur?

A)    Ne bir vefa gördüm, ne faydalandım

B)    Erzurum dağları kardır, geçilmez

C)    Düşman geldi, tabur tabur dizildi

D)    Ağlatmadı güzel, güldürdü beni

E)    Başım yastıktadır, gözlerim yolda

 

7.            I.Okur, onun yapıtlarını okurken kendisini, yıllanmış çamların olduğu bir ormanda kuş sesleri ve reçine kokularının arasında bu­lurdu.

II. Seçtiği ilginç ayrıntılarla, yaptığı benzetme ve karşılaştırmalarla yapıtlarında okura, do­ğanın temiz havasını soluturdu.

III. Öykülerinde Anadolu’nun köylerinde, kasa­balarında yaşayanların değişik sorunlarını göstermeye çalışırdı.

IV.   Roman ve öykülerinde, günlük yaşamın sıkıntıları içinde bunalan kişileri işlerdi.

Yukarıda  numaralanmış  cümlelerden  han­gileri,   sanatçının   betimlemelerindeki   ay­nı   niteliği   yansıtmaktadır?

A) I. ve II.             B) I. ve III.           C) II. ve III.

D) II. ve IV.          E) III. ve IV.

 

8.   (I) Haklarında fazla bir şey bilinmeyen hariciyeci­ler dünyasında gezinmek isteyenler için keyifle okunabilecek bir kitap. (II) Yazar, yirmi beş yılı yurt dışında geçen, otuz yedi yıllık meslek yaşa­mında edindiği izlenimleri okurlara duyurmak iste­miş. (III) Mesleğinin sorunlarını, iyi ve kötü yanla­rını dile getirmeye çalışmış. (IV) Çok akıcı bir dili var. (V) Kişilerin belirleyici özelliklerini en ince ayrıntılarına değin, somut bir biçimde yansıtmış.

Bu  parçadaki  numaralanmış  cümlelerin hangileri,   söz  konusu  yazarın   üslubuyla ilgilidir?

A) I. ve II.             B) I. ve V.            C) II. ve III.

D) II. ve IV.          E) IV. ve V.

 

9. (I) Onun öykülerinde sağlam bir tekniğin varlığı yadsınamaz. (II) Bununla birlikte, kimi öyküleri öy­kü olmaktan çok, bir köşe yazısını andırır. (III) Bu tür öykülerde toplumsal eleştiriye yönelir ve insanı dışlar. (IV) Ancak, bütün öykülerinde, sözcük se­çimi yönünden kılı kırk yaran bir titizlik gösterir.

Bu  parçadaki  numaralanmış  cümlelerin hangileri,  sözü  edilen  yazarla  ilgili  olum­lu  yargıları   içermektedir?

A) I. ve II.             B) I. ve III.           C) I. ve IV.

D) II. ve III.          E) II. ve IV.

 

10.   (I) Uykudan önce çocuklara okunacak kitapları onların yaşlarına ve ilgilerine göre seçmek gerekir.(II)  Yatak başında, kitapları okurken çocuklarla yapılacak sohbetler, bir bakıma onların çocuksu sırlarını ve duygularını değişik açılardan yansıtır.(III) Bir kitap kahramanının hayranlık uyandıran bir yanı üzerine çocukları konuşturma ya da düşün­dürme onlarla olan ilişkiyi pekiştirip derinleştirir.(IV)  Bunun için de çocuklar, bu sohbet saatlerinin tadına doyamazlar. (V) Daha da ileri giderek de­nebilir ki yetişkinlik döneminde de uykudan önceki bu saatler özlemle anımsanır.

Bu  parçada  numaralanmış  cümlelerin hangilerinde,   kitabın,   çocukları   tanıma ve  onlarla  yakınlık  kurmadaki   işlevinden söz   edilmektedir?

A) I. ve II.             B) I. ve III.           C) II. ve III.

D) II. ve IV.          E) IV. ve V.

11.   (I) Her çalışmasında olduğu gibi bunda da açık ve yalın anlatımı hemen göze çarpıyor. (II) Bu durum, şairin, edebiyat çevrelerinin yoğun ilişkilerinden uzak, yerel kaynaklara daha yakın olmasındandır. (III) Yine bu durum, onun şiirinin, toplumun deği­şik kesimlerinde aynı ölçüde anlaşılır olmasının da ana kaynağını oluşturmaktadır. (IV) Bilincimizin bir köşesinde var olan kır yaşantısının doğayla ilgili öğeleri, onun şiirlerinde evrensel bir temaya yöne­lişin çıkış noktasıdır. (V) Ardıçlar, söğütler, ahlat­lar, balkon çiçekleri şairin lirik yanını sunar bize.

Şairin  geniş  bir  okur  kitlesine  seslenebilmesini   sağlayan   Özelliği,   yukarıdaki parçanın   kaçıncı  cümlesinde  belirtilmiş­tir?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.        E) V.

 

12.   (I) Güneye doğru indiğimizde göz alabildiğine uza­nan bir ovayla karşılaştık. (II) Ova, güneşli ve dalgasız bir denizden daha da düzdü. (III) Yolda gelirken gördüğümüz, çılgınca esen rüzgârların oluşturduğu tepecikler burada yoktu. (IV) Uzaklar­da, bir insan boyu yükseklikte, kubbeleştirilmiş. küçük küçük toprak yığınları vardı. (V) Merakla bu yığınlara yaklaştık. (VI) Bunların, bizim evlerimiz-dekinden çok daha küçük pencerelerinden bakın­ca, içinde yaşayan insanları gördük.

Bu  parçadaki  numaralanmış  cümlelerin hangilerinde “karşılaştırma” yoktur?

A) I. ve III.            B) I. ve V.            C) II. ve III.

D) II. ve IV.          E) IV. ve VI.

 

13.   Aşağıdaki  dizelerin   hangisinde  yorum söz konusu değildir?

A)    Alabildiğine insan kalabalığı vardı

Bir aydınlık geleceğe bakıyordu

B)    Bir ılık güz öğlesinde

Şanlı haki urbası üstünde

C)    Koymuştu kılıcını içine kınının

Yürüyordu arasında sevgili halkının

D)    İzmir’e girişini Atatürk’ün

Bir kahve duvarındaki resimde gördüm

E)    Işıktı sevinçti türküydü

Görseydiniz o resimde Atatürk’ü

 

14.   Aşağıdakilerden  hangisinin  sonuna,  “Bu nedenle söz konusu yapıt çok okunmuş ve defa­larca basılmıştır.” cümlesinin getirilmesi an­lam akışı yönünden uygun olmaz?

A) Yapıtın, yazıldığı döneme göre, sade ve an­laşılır bir dili vardır.

B)Yapıtta, eski eğitim uygulamaları, kahramanın bakış açısından, etkileyici bir anlatımla yargı­lanmaktadır.

C)Yapıtta, içinde bulunulan ortamla insanın psi­kolojik durumu arasındaki ilişki açıkça görül­mektedir.

D)Yazarın, tarihsel olaylardan yola çıkarak oluş­turduğu bu yapıtta, gerçeklerin payı büyüktür.

E)Belli bir kesime seslenen bu yapıtta terimlere dayalı bir anlatım kullanılmıştır.

 

15. Romanını okuyup bitirdim. Hele biraz zaman geç­sin, hazmedeyim. Neler kaldı, neler gitti? Bunları saptadıktan sonra bildireceğim görüşlerimi.

Böyle  diyen  bir  kişi  için  aşağıdakilerden hangisi  söylenemez?

A) Düşüncelerini açıklamadan önce, başkalarıyla tartışarak doğrulamak ister.

B)    Ayrıntılı olarak düşünmenin gereğine inanır.

C)    Zaman içinde görüşlerin değişebileceğini dü­şünür.

D)    Düşüncelerini hemen açıklamaktan kaçınır.

E)    İzlenimlerini yorumlayıp değerlendirme eğili­mindedir.

 

16.   Aşağıdaki  cümlelerin  hangisinde  bir  ya­zım  yanlışı  vardır?

A)    Günlerdir aynı konunun tartışılması sabrını taşırdı.

B)    Bu konuda onun da fikrini almak istedi.

C)    Törende çok mutlu olmuş, göğüsü kabarmıştı.

D)    Ona bir armağan vererek gönlünü almaya ça­lıştı.

E)    Çok sinirlenmiş, ağzına geleni söylemişti.

 

17.   Ödüller konusunda şöyle yanlış bir kanı vardır (I) Kazanan yapılın, o yarışmaya katılan tüm yapıtla­rın en iyisi olduğu düşünülür (II) Oysa seçici ku­rullar, birikim ve beğenileri birbirinden farklı kişi­lerden oluşur (III) Bu nedenle ödül ya da ödüller, bir uzlaşma sonucu verilir (IV) Yüzlerce yapıtın katıldığı yarışmalarda bundan doğal bir şey ola­maz (V)

Yukarıdaki parçada numaralanmış yer­lerden hangisine, ötekilerden farklı bir noktalama  işareti  koymak  gerekir?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.        E) V.

 

18.   Bu sanatçımızın acaba hangi yapıtı kalıcı olacak, hangi yapıtı zaman içinde unutulup gidecek?  Bunu, bugünden

I

kestirebilmek zor; ayrıca böyle  bir yorum yapmak da bence

                              II

gereksiz. Bırakalım, yarının insanı kendisi seçsin seveceği,

 III

devamlı  okuyacağı ya da unutacağı yapıtları Böyle bir seçim,

                                                                              IV

yapıtları gerçek anlamda kalıcı kılar.

               V

Yukarıdaki parçada numaralanmış nokta­lama işaretlerinden hangisi yanlış kulla­nılmıştır?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.        E) V.

 

19.   Üleştirme sayı sıfatı eki, -er (-ar), ünlüyle biten sayılara eklendiğinde araya “ş” kaynaştırma harfi girer.

Aşağıdakilerin  hangisinde  bu  kurala  ör­nek oluşturmayan  bir sözcük vardır?

A)    Defterinize ikişer cümle yazın.

B)    Beşer kişilik gruplara ayrıldılar.

C)    Masalara yedişer tabak koyalım.

D)    Herkes yirmişer dakika konuşacak.

E)    Üyelerden ellişer milyon lira toplayalım.

 

20.   Çayönü kazısında çıkarılan buluntular insanlığın, avcılık ve

               I                                 II                                 III

toplayıcılıktan yerleşik  yaşama geçiş  aşamasını

                                                          IV            V

göstermektedir.

                                                

Bu  cümledeki  altı  çizili  sözcüklerden hangisinin  kökü,  sözcük  türü  yönünden öbürlerinden   farklıdır?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.         E) V.

21.   Aşağıdaki  dizelerde  altı   çizili   sözcükle­rin  hangisinde,  birden  çok  yapım  eki kullanılmıştır?

A)    Kara gözlüm çok özledim ben seni

B)    Varlığımı yalnız ona verdim ben

C)    Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar

D)    Gözleri yaş dolu yorgun bulutlar

E)    Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü

 

22. Aşağıdaki   dizelerin   hangisinde,   tamla­nanı  tamlayandan  önce  söylenmiş  bir belirtili  ad  tamlaması  vardır?

A)    Beni, sokağımıza dönen eski, tahta köprüden geçirin

B)    Müjdeye koşsun komşu çocukları evimize

C)    Sıcacık tarhana çorbasının içimiyle başlasın sabah

D)    Kâğıtlarla camlarını örteyim pencerelerin

E)    Eski, ılık akşamlar yağmurla çalsın kapımızı

 

23.   (I) Sabahları ekinler çiğlidir. (II) Gün doğmadan önce yaş ekinler ağırdır. (III) Yet esince ağır ağır dalgalanır. (IV) Gün doğup da çiğler kalkınca, ekinlerdeki dalgalanma artar. (V) Kocaman ovayı kaplayan ekinler tüy gibi hatiftir artık. (VI) Yel. tüy gibi hafif ekinleri toprağa değecek kadar yatırır.

Yukarıdaki   numaralanmış   cümlelerden hangileri öğelerinin   sıralanışı  yönünden benzerlik   göstermektedir?

A) I., II., IV.          B) I., III., V.         C) II., III., VI.

D) III., IV., V.       E) IV., V., VI.

 

24.   Sergide tanıtılan antika eşyalar, geçmişte insan­ların inançlarını ve beğenilerini de yansıtıyor.

Bu  cümledeki  anlam  karışıklığı   aşağıdaki değişikliklerden   hangisiyle   giderilebilir?

A)    “tanıtılan” sözcüğünden sonra “çok değerli” getirilerek

B)    “geçmişte” sözcüğünden sonra “yaşamış” ge­tirilerek

C)    “antika” sözcüğü atılarak

D)    “inançlarını” sözcüğü yerine “geleneklerini” getirilerek

E)    “de” sözcüğü atılarak

 

25.   Aşağıdaki  cümlelerin  hangisinde  bir  an­latım  bozukluğu  vardır?

A)Çalışma yaşamınızda bu tür güçlüklerle sık sık karşılaşacaksınız.

B)Bizim için önemli olan, görevinizi en iyi bi­çimde yerine getirmenizdir.

C)Bir sorunla karşılaştığınızda bizlerden yardım isteyebilirsiniz.

D)Bu, sizlere verebileceğimiz en önemli ödül ve en önemli hedeftir.

E)Bu işte de başarılı olacağınızdan hiç kuşku­muz yoktur.

 

26.   Aşağıdaki  cümlelerin  hangisinde  bir  an­latım  bozukluğu  vardır?

A)    Hava kirliliğine karşı çeşitli önlemler alınabilir.

B)    Çevre sorunlarıyla ilgili toplantılar yapılmalıdır.

C)    Bu gaz, havada yoğun oranda bulunur.

D)    Akarsularımız sanayi atıklarıyla kirleniyor.

E)    Gençler, doğanın korunması konusunda bilinçleniyor.

 

27.   Aşağıdaki  cümlelerin  hangisinde  bir  an­latım  bozukluğu  vardır?

A)Makinenizi, arkadaki açma-kapama düğme­sine basarak kapatmanız gerekmektedir.

B)Daha fazla bilgi edinmek için yetkili satıcınıza başvurabilirsiniz.

C) Bilgisayarınızın bozuk olup olmadığını öğre­nebilmek için onu bir teknisyene göstermeli­siniz.

D)Bu bölümde, bilgisayarınızı nasıl kuracağınız ve nasıl kullanacağınız açıklanmaktadır.

E) Bu kılavuzda sizi belli türdeki bilgilere uyar­mak için bazı özel işaretler kullanılmıştır.

 

28.   Gürültüden uzak, doğal güzelliklerle dolu parkın bir

I

köşesinde, yaşlı bir hanım masanın üstüne koyduğu romanını

II

bir karış uzaktan okumaya çalışıyor: bir şişman, spor giyimli bir

III                                                            IV                                         V

 

adam da dalgın dalgın uzaklara bakıyordu.

Bu  cümledeki  anlatım  bozukluğunu  gi­dermek  için  altı  çizili  sözcüklerden  han­gisi   atılmalıdır?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.        E) V.

 

29. Oraya gidersen, Etnografya ya da Kurtuluş Sa­vaşı müzelerini gezmelisin.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağı­da kilerin hangisinden kaynaklanmakta­dır?

A)    Yanlış bağlaç kullanılmasından

B)    Koşul cümlesi olmasından

C)    Nesnenin yanlış yerde bulunmasından

D)    Yüklemin gereklilik kipinde olmasından

E)    Ad tamlamasının gereksiz kullanılmasından

30.   (I) Minibüsle, sabahleyin yola çıktık. (II) Yeşilin, açığından koyusuna değin bütün tonlarıyla bezen­miş ağaçların süslediği yamaçlardan, tepelerden geçtik. (III) Şırıl şırıl akan derecikleri aşa aşa so­nunda yeryüzü cennetine vardık. (IV) Çevresini irili ufaklı ağaçların kuşattığı mavi, duru, büyük göle bakan bir yamaçta durduk. (V) Kameramızı çıkarıp bu manzarayı görüntüledik.

Yukarıdaki   numaralanmış  cümlelerin   han­gilerinde  betimlemeye  yer  verilmemiştir?

A) I. ve II.             B) I. ve V.            C) II. ve III.

D) II. ve IV.          E) III. ve IV.

31.   (I) Oyun, bir gün içinde hatta birkaç saatte geçen olaylar üzerine kurulmuş. (II) Oyun, üç birlik kura­lına uygun; ancak izleyicinin merakını kamçılama yönünden zayıf kalıyor. (III) İlk bölümün ikinciye göre çok kısa oluşu, izleyenleri rahatsız ediyor. (IV) Kişiler kendi toplumsal, psikolojik, ekonomik ve kültürel yapılarına uygun olarak olaylar içinde verilmiş. (V) Sanatçı, bu eksiklerine karşın, bir oyun yazan olarak umut veriyor.

Bu parçanın anlam akışındaki bozukluğu gidermek için, aşağıdaki değişikliklerden hangisi   yapılmalıdır?

A)    I. cümleyle II. yer değiştirmeli

B)    II. cümleyle III. yer değiştirmeli

C)    III. cümleyle IV. yer değiştirmeli

D)    IV. cümle I. den sonra gelmeli

E)    V. cümle II. den sonra gelmeli

 

32. (I) Bireysel acılarını yansıtmak için bir araç olarak görmez şiiri. (II) Kendi acılarına yer vermez şiirle­rinde. (III) Dana çok, içinde yaşadığı toplumun acılarını, sevinçlerini yansıtmak ister. (IV) İmgelen yalındır. (V) Söyleyişinde inişler çıkışlar yoktur. (VI) Bütün şiirlerinde okuru saran bir sıcaklık var­dır.

Bu  parçadan,  aşağıdaki  cümlelerin  han­gisi  çıkarılırsa   parçanın  anlamında önemli bir daralma olmaz?

A) II.        B) III.       C) IV.        D) V.          E) VI.

 

33.   Hiç ummadığımız bir şiir, günü gelince bizim için söylenmiş izlenimini verir. Çünkü şiir eskimez, du­rur bir yerde, okurunu bekler. Bekler ve bir gün bulur onu. Dahası, en kötü, en sığ, en basit bir şiirden bile bir gün başka bir anlam, başka bir gü­zellik fışkırabilir. Bu nedenle,

Düşüncenin  akışına  göre  bu  parçanın son  cümlesi   aşağıdakilerden   hangisiyle tamamlanabilir?

A) iyi şiir her okuyucuda aynı duyguları, aynı çağrışımları uyandırabilmelidir

B) pek çok şiir kitabı ancak şairlerinin ölümün­den sonra değer kazanmıştır

C) sanat değeri taşıyan şiirler eskimiş olanlardır

D)eleştirmenler, okuyacakları şiir kitabını seç­mede okurlara yol göstermelidirler

E) şiir değerlendirmelerinde olumsuz ve kesin yargılardan olabildiğince kaçınmak gerekir

 

34.  Bizim yaşamımızı yansıtmayan yapıtlar, üzeri­mizde yeterince etkili olmuyor. Bir yapıttaki ya­şantıları paylaşabilmemiz, anlatılan olayların da bize tanıdık gelmesini gerektiriyor. İşte bu ne­denle, öykülerde ve romanlarda — isterim.

Düşüncenin  akışına  göre,  bu  parçada boş  bırakılan  yere  aşağıdakilerden  han­gisi getirilemez?

A)    gelenek ve göreneklerimizden yola çıkılmasını

B)    evlerimizden ve eşyalarımızdan silinmez izler bulunmasını

C)    bize, yeni ve değişik insan tiplerinin tanıtıl­masını

D)    duygu ve düşüncelerimize ayna tutulmasını

E)    kolaylıkla benimseyebileceğimiz karakterlerin çizilmesini

 

35.   Bu, yazacağım yazının türüne göre değişir. Çok ciddi bir yazı yazacaksam konu üzerinde yoğunlaşabilmem için evde çıt çıkmamalıdır. Ayrıca dik­katimin uyanık olması için çalışma odamın sıcak­lığının da on altı dereceyi geçmemesi gerekir. Bunun için, yaz aylarında ciddi yazılar yazamam; yazmaya kalktığımda da yazılarım, sıcağın etki­siyle mizah ağırlıklı olur.

Bu  sözler  aşağıdaki   sorulardan   hangisi­nin  karşılığı  olabilir?

A)    Ne tür yazılar yazarsınız?

B)    Yazılarınızı hangi ortamda yazarsınız?

C)    Yaşadıklarınızın, yazdıklarınız üzerinde etkisi var mı?

D)    Yazılarınızın planını nasıl belirlersiniz?

E)    Düşündüklerinizi yazamadığınız zamanlar olur mu?

 

36.   Edebiyatı, sanatı kendime dert edinmiş bir kişiyim. Gece gündüz edebiyat düşünürüm, şiir düşünü­rüm. Sevdiğim bir şiiri tanıdıklarıma okumadığım ya da bir edebiyat sorusu üzerine tartışmaya giriş­mediğim günler, yaşadım saymam kendimi.

Böyle  diyen  bir  yazar  için  aşağıdakiler­den   hangisi   söylenebilir?

A)    Herkesi kendisi gibi düşünmeye zorlar.

B)    Şiir dışındaki ürünlerden tat almaz.

C)    Edebiyattan hoşlanmayanları sevmez.

D)    Eleştiriye açık bir kişiliği vardır.

E)    Yaşamıyla edebiyatı bütünleştirmiş biridir.

 

37.   Sonunda bilgisayar da gelip çalışma masamıza kuruldu. Belli ki geçici bir geliş değildir bu. Diske­ti, yazıcıyı da yanına alarak geldiğine göre temelli yerleşmeye niyetli. Sadece birkaç oyun ya da ya­zım kolaylığı sağlamakla yetinmeyen bilgisayar, getirdiği konfor, yarattığı alışkanlıklarla terk edile­mez kaleler ele geçirdi. İlk sıcak ilişkiler, yerini vazgeçilemez tutkuya bıraktığında bilgisayar dün­yasının sıradan bir tüketicisi oldunuz demektir.

Bu  parçada  bilgisayarla  ilgili  olarak  aşağıdakilerden   hangisi   vurgulanmaktadır?

A)    Pek çok kolaylık sağladığı için insanı tembelleştirdiği

B)    Kullanılan malzemeler bakımından pahalı bir aygıt olduğu

C)    Benimsenmesi uzun zaman alan bir yenilik ol­duğu

D)    Kullanma alışkanlığının giderek güçlenip yay­gınlaştığı

E)    Başka araçlarla birlikte kullanıldığında işe ya­radığı

 

38.   Kimi eleştirmenler yazınsal ürünleri değerlendirir­ken eleştiri türünün gerektirdiği kurallara uymaz­lar. Yapıtları değerlendirme yerine, birtakım oyun­lara yönelirler. Bilgisizliklerini, yanlış ya da haksız yargılarını bu dil oyunlarının altına gizlerler. Bu yolla okuyucuyu yönlendirdikleri için de okuyucu bunun ayrımına varmaz. Böylece yapıttan kopuk kişisel görüşlerini, eleştiri adıyla ortaya koymuş olurlar.

Aşağıdakilerden  hangisi  bu  parçada  sö­zü  edilen  eleştirmenlerin  bir  özelliğidir?

A)    Söylediklerini iyi seçilmiş örneklerle somut­laştırma

B)    Yapıttaki yetersizlikleri giderme yolları önerme

C)    Özentili bir anlatımla okuyucuları istediği yönlere çekme

D)    Yapıtların güç anlaşılan yönlerini aydınlatma

E)    Okurlarına karşı sorumlu davranma

 

39.   Şiir yazmanın belki en zor yanı ilk dizeyi bulmak­tır. O ilk dize ozanın gideceği yönü belirler. Hiçbir şiir, planlı olarak yazılmaz. Ozan, şiirin yolunu açtığı gibi şiir de ozana yol gösterir. İşte bunun için ben, bir konuşmamda, “Şiirimi, yazarken dü­şünürüm ya da düşünürken yazarım.” demiştim.

Bu parçanın bütününde, şiirle ilgili ola­rak aşağıdakilerin hangisi üzerinde du­rulmaktadır?

A)    Düşünce ve duyguları birlikte ele aldığı

B)    Yazma süreci içinde oluştuğu

C)    İletisinin, yazmaya başlamadan önce belir­lendiği

D)    Ozanın duygu dünyasını yansıttığı

E)    Ozanın değer yargılarından izler taşıdığı

 

40.   Tüketim kültürü, şiiri az çok dışlamıştır. Televiz­yon, sinema, gazete gibi kitle iletişim araçlarının doğurduğu bu kültür, şiirin okur yitirmesine yol açmıştır. Ancak bilelim ki şiir, yalnızca sahte okurlarını yitirmiş, gerçek okurlarını korumuştur. İşte bunun içindir ki benim, şiirin geleceği açısın­dan hiçbir kaygım yok. İyi şiir, gerçek okuruyla yaşamını sürdürecektir.

Bu  parçada,  şiirle  ilgili  olarak  aşağıdaki­lerden  hangisine değinilmemiştir?

A)    Toplumsal değişmelerden etkilendiğine

B)    Okur sayısının azaldığına

C)    Şiir beğenisi tam gelişmemiş okurların elendi­ğine

D)    Nitelikli olanların varlığını koruyacağına

E)    Her dönemde çok sevilen tür olduğuna

41.   İçeriğini çok iyi bildiğimiz kitapları bile yeniden okumalıyız. Çünkü kitaplarda keşfedilmeyi bekle­yen nice hazine vardır. Benzer biçimde, resimlere de tekrar bakmalıyız. Onlara baktıkça yenilendi­ğimizi anlarız. Bir müzik yapıtını da yeniden dinle­meliyiz. O yapıtı dinledikçe dünyamızın zenginleş­tiğini, değiştiğini görürüz.

Bu  parçadan  sanat  yapıtlarıyla  ilgili  ola­rak  aşağıdaki  yargıların  hangisine  varı­lamaz?

A)    Değerleri ancak, üzerinden yıllar geçince an­laşılır.

B)    Onlarla bir kez karşılaşmış olmamız yetmez.

C)    Tüm güzelliklerinin ayrımına varmak zaman alır.

D)    Duygularımızı çeşitli yönlerden besleyip geliş­tirirler.

E)    Her seterinde bizde yeni duygular uyandırırlar.

 

 

 

42.   Eskilerden gelen bir edebiyatçıyı günümüz ölçüt­lerine göre değerlendirmek doğru olur mu? Günü­müzde İnsanların edebiyat anlayışları değişip ge­lişmiştir. Ancak bu gelişmeyi bir zincir olarak dü­şünürseniz, zincirin halkaları kopuk değil, birbirine geçmiş durumdadır. Günümüz edebiyatçıları, hem dillerini geliştirmek hem de yeni biçimler oluştur­mak bakımından çok şey borçludurlar eskilere. Edebiyat merdiveninin basamakları, bizden önceki edebiyatçıların birikimlerinden oluşmuştur.

Bu   parçadan  aşağıdaki  yargıların  hangisi çıkarılamaz?

A) Her çağın kendine özgü değerlendirme ölçüt­leri vardır.

B)Sanatçılar, kendilerinden önceki sanatçılardan etkilenirler.

C)Yaşadığı dönemde ilgi görmeyen bir edebi­yatçı zamanla ün kazanabilir.

D)Her edebiyatçı yaşadığı dönemin koşulları İçinde ele alınmalıdır.

E)Öteki sanatlar gibi edebiyat da zamanla de­ğişir.

 

43.  Bugün eskisi kadar ne mektup yazıyor ne de mektup alıyorum. Okumanın yerini televizyon ek­ranlarının, mektuplaşmanın yerini telefonun aldığı bir gerçek. Yine de mektup yazarken verilen eme­ği ve mektuptaki kalıcılığı önemsiyorum. Mektubun aynı zamanda yazınsal bir tür olduğunu anımsat­maya gerek var mı? Çocukların, gençlerin birbir­lerine mektup yazmalarını, telefonla konuşmala­rından daha önemli, daha geliştirici buluyorum.

Böyle  konuşan  kişi   için  aşağıdakilerden hangisi  söylenemez?

A)Eskisine göre daha az mektuplaşmaktadır.

B)Gençlerin birbirlerine mektup yazmalarını is­temektedir.

C)Televizyonun, okumayı olumsuz yönde etki­lediğini düşünmektedir.

D) Arayıp soranları gittikçe azalmıştır.

E)Mektubun salt haberleşme aracı sayılmasını doğru bulmamaktadır.

 

44.   Bizdeki çocuk dergiciliğinin, uzun geçmişine kar­şın önemi yeterince anlaşılamamıştır. Bunu iyi bil­diğimden “Süreli Çocuk Yayınları” başlıklı çalış­mayı görünce çok sevindim; hemen okudum. Doğ­rusu çok yararlandım. Bu geniş inceleme, ciddi bir çalışmanın ve sağlam kanıtlara dayanan çok yön­lü bir araştırmanın somut sonucu olarak etimizde bulunuyor. Hemen söyleyelim ki basımı da çok gü­zel olan bu kitap, içeriğinin zenginliği yönünden eğitimcilerimizin olduğu kadar düşünürlerimizin, tarihçilerimizin, dilcilerimizin hatta folklorcularımı­zın ilgisini çekecektir.

Bu  parçada,  sözü  edilen  yapıtla  ilgili olarak  aşağıdakilerden  hangisine   değinilmemiştir?

A)    Güzel bir görünümle sunulduğuna

B)    Geniş kapsamlı bir çalışmanın ürünü olduğuna

C)    Farklı alanlarda çalışan insanlara ilginç gele­ceğine

D)    İçerdiği bilgilerin güvenilir nitelik taşıdığına

E)    Anlatımının çocukların düzeyine uygun oldu­ğuna

 

 

CEVAPLAR

1.   A

2.   D

3.  B

4.   E

5.  C

6.  B

7.  A

8.   E

9.   C

10.  C

 

11.  A

12.   B

13.   D

14.  E

15.   A

16.   C

17.   A

18.  D

19.  B

20.   C

 

21.   E

22.   D

23.  A

24.  B

25.   D

26.   C

27.   E

28.  D

29.  A

30.  B

 

31. D

32. A

33. E

34. C

35. B

36. E

37. D

38. C

39. B

40. E

 

41. A

42. C

43. D

44. E

 

 

 

 

]]>
2011 YGS Türkçe Soruları https://dersimizedebiyat.org/2011-ygs-turkce-sorulari.html Thu, 27 Feb 2014 00:42:51 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=5573 2011 YGS TÜRKÇE SORULARI

1.     Yahya Kemal’i ve Nazım Hikmeti ayrı tutarsak küçük mutluluklar Türk şiirine Garip döneminde bir uğrayıp geçmiştir, diyebiliriz. Biraz Ziya Osman, çok az Cahit Sıtkı… Onun dışında “Hüzün ki en çok yakışandır bi­ze.” anlayışı egemendir. Cemal Süreya’nın, Garipçilerin izine basarak yürüdüğü kimi şiirlerinde de bu anlayışın yansımalarını görürüz. Ne var ki onun şiirle­rinde genel olarak ince bir hüzün söz konusudur.

Bu parçada geçen “izine basarak yürüme” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Herkesçe anlaşılmama

B)  Yeni biçimler arama

C)  Kalıcı olmayı amaçlama

D)  Benzer duyguları işleme

E)  Karamsarlığı yeğleme

 

2.     Kim bilir kaç kere karar verip de başlayamadığım bir işi bu yıl da ertelemek zorunda kaldım. Türkçe Söz-lük’ü alıp baştan sona okuma düşüncem yine hayal oldu. Oysa sözcüklerin kuytulara yatmış, öteki yüzle­riyle karşılaşmak tadına doyulmaz bir eğlence olacak­tı benim için.

Bu parçadaki altı çizili sözle, sözcüklere yönelik olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  İlk anda akla gelmeyen anlamlarını öğrenmek

B)  Yapısal özelliklerini tanımak

C)  Yenilerini eskilerinden ayırabilmek

D)  Gündelik dilde kullanılanları araştırmak

E)  Yeni bir sözlük oluşturmak

 

3.  Bir sanatçımız şöyle diyor: “Dergiler, edebiyatın yeral­tı haritasıdır.” Nitekim bu dergilerde ilk ürünleri yayım­lanan genç şairlerin çoğu, bir süre sonra çalışmalarını kitaplaştırarak şairliklerinin ilk kilometre taşlarını ko­yarlar.

Bu parçada geçen “edebiyatın yeraltı haritası olma” sözüyle, dergilerin hangi özelliği belirtilmek isten­miştir?

A)  Sanatçıları, farklı algılama kalıpları içinde düşün­dürme

B)  Gizli  yeteneklerin  gün   ışığına  çıkmasına  olanak sağlama

C)  Yazarları, yeni yazınsal türlere yönlendirme

D)  Şiiri öteki türlerin önüne geçirme

E) Sanatçıların   birbirlerinden   yararlanmasına   ortam hazırlama

 

4.     Turgut Uyar’ın “Şiir çıkmazda çünkü insan çıkmazda.” sözüne katılmadığımı belirtmek isterim. Bu iki durum arasında karşıtlık ilişkisi var bence. Yani insan çıkmazdaysa şiir çıkmazda olamaz. Aksine, şiir çıkmaz­dan beslenir. Bu, zaman zaman varoluşsal, bireysel çıkmazlar olur; zaman zaman da savaşlar, felaketler gibi toplumsal çıkmazlar… Peki bu hep böyle olmak zorunda mıdır? Tabii ki değildir. Çıkmazlar olmadan da yazılabilir çok iyi şiirler.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada geçen “Şiir çıkmazdan beslenir.” sözüne anlamca en yakındır?

A)  Büyük ve   eskimeyen şiirler, insanın   dış dünya­sıyla iç dünyasını kaynaştırarak anlatanlardır.

B)  Şiirin evrenselliği insanın duygu dünyasına odak­lanmasına bağlıdır.

C)  Çözümsüz durumlar şiire kaynaklık eder.

D)  Yeni   şiir   türlerinin   oluşturulmasında, yaşananla­rın payı vardır.

E)  İyi şiirler, şairlerinden zengin bir birikim ister.

 

5.    Aşağıdakilerin hangisinde verilen cümle, ayraç içindeki sözün anlamını içermemektedir?

A)Öykünüzdeki bilinmeyenlerden kurtulmak için öy­küdeki kadının kim olduğunu, nasıl bir yaşam sürdüğünü, ne iş yaptığını görünür kılın. (belir­ginlik kazandırmak)

B)Sizin yaptığınız gibi, bir dönemi küçük bir öyküye sığdırmak herkesin üstesinden gelebileceği bir iş değildir. (zorluğu yenmek)

C)Öykünüzün kahramanı olan kadını, içimizden biri gibi gösterebilmişsiniz. (inandırıcı olmak)

D)Öykünüzü, yaşamın akışını düşündüren bir do­ğallıkla yazın, bunu yapabilecek güçlü bir kalemi­niz var. (yazarlık yeteneği olmak)

E)Öykülerinizde ayrıntılardan kaçınmanızı, yalınlı­ğa bağlı kalmanızı çok beğendim; bu, sizin yo­ğunluğa verdiğiniz önemi gösterir. (çığır açıcı olmak)

 

6.     Şair olarak başarımı —- borçluyum çünkü ne kadar çok sözcükten kurtulursam şiire o kadar çok yaklaş­tığımı düşünürüm hep.

Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin akışı­na göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  sahip olduklarıma değil, vazgeçtiklerime

B)  aynı metni eklemelerle zenginleştirmeme

C)  aldığım notlardan yararlanmama

D)  hayal gücümün zenginliğine

E)  işlediğim duyguların çeşitliliğine

 

7.     (I) Yaşadığı dönemin şiir anlayışından uzaklaşarak uçlarda dolaşan, alışılmadık bağdaştırmaları ve imgeleriyle zaman zaman, bilinen söylemin dışına taşan şair, sürekli yenilikler peşinde koşmuştur. (II) Karşı­laştığı insanlık durumlarına yeni duygu ve anlamlar yükleyerek onları yeniden yazmıştır. (III) Şiirlerini oluştururken boş alanlar bırakmış, uzun dizeleri kırmıştır. (IV) Şiirde bir yenilik gerçekleştirmek için dilin yerleşik söz değerlerini olduğu gibi kullanmaktan ka­çınmış, dili yeniden kurmaya yönelmiştir. (V) Şiirle­rinin çoğunda, çok anlamlı sözcükler kullanarak deği­şik çağrışımlar uyandırmıştır.

Bu   parçadaki   numaralanmış   cümlelerin   hangisi, sözü edilen şairin şiirlerinin içeriğiyle ilgilidir?

A) I.          B) II.         C) III.        D) IV.        E) V.

8.     (I) Kimi şairler vardır, daha ilk şiirleriyle yeni bir içerik, yeni bir biçim yaratırlar. (II) Bu şairler, sürekli bir ara­yış içinde olduklarından zaman zaman şaşırtsalar da düş kırıklığına uğratmazlar okurlarını. (III) Moda yö­nelişlere itibar etmezler, dışarıdaki “gürültü” dikkatini dağıtmaz bu tip şairlerin. (IV) Kendilerini yenileme sü­reci içinde olan bu şairler okurlarının beklentilerini bo­şa çıkarmazlar. (V) Şiirin iç sese dayandığının, yapı­sal bir bütünlük ve sağlamlık gerektirdiğinin bilincin­dedirler.

Bu parçadaki   numaralanmış  cümlelerden  hangile­ri anlamca birbirine en yakındır?

A) III. ve V.         

B) IV. ve V          

C) II. ve IV

D) I. ve III.

E) I. ve II.

 

9.     (I) Berna Moran’ın deyişiyle “huzursuzluğun romanı”, Fethi Naci’ye göre de “Türkçenin en güzel aşk roma­nı” olan Huzur’un yayımlanışının üzerinden yaklaşık elli yıl geçti. (II) Bu romanda olaylar, bir ağustos günü başlar ve radyodan İkinci Dünya Savaşı’nın başladı­ğını haber veren bir anonsla biter. (III) Her ne kadar ilk bakışta aşk romanı gibi görünse de günahın ve ka­vuşmanın değil, Doğu’yla Batı’nın, huzursuzluğun, zaman ve müziğin romanı olarak kabul edilir. (IV) Hu­zur, hiçbir zaman Madam Bovary’nin yarattığı etkiye benzer bir etki yaratmamıştır. (V) Madam Bovary gibi can sıkıcı taşranın romanı değildir Huzur; tam tersine çok eski, çok köklü bir kentin, İstanbul’un, Boğazi­çi’nin romanıdır.

Bu  parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisin­de değerlendirme söz konusu değildir?

A) I.          B) II.         C) III.        D) IV.        E) V.

 

10.   (I) Günümüzde, yeni yetişen genç yazarlar kendinden öncekileri tanımadıkları, okumadıkları için bir eksiklik duymuyor sanki. (II) Bunlar deneyimli, usta yazarların önünde yaprak gibi titremiyor artık, kendine çok güve­niyor. (III) Bununla birlikte yapıtları ilgiyle karşılanan, geniş okur kitlelerine seslenen sanatçının çok iyi ya­zar olduğu yanılgısına düşüyor. (IV) Yeni kuşağın “Ne olacaksa çabucak olsun.” düşüncesinden doğan bu gözü kara yarış, bence oldukça tehlikeli. (V) Çünkü bu, bireyciliğin, “ben ben”ciliğin egemenliği anlamına gelir.

Bu parçadaki   numaralanmış   cümlelerle ilgili ola­rak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, usta yazarların,    edebiyat dünyasın­daki gelişmelerden kaygılandıkları dile getiriliyor.

B)  II.   cümlede,   genç  yazarların   değişen   tutumları hakkında bilgi veriliyor.

C)  III. cümlede, yanlış bir kanıya değiniliyor.

D)IV cümlede, olumsuz bir durumla ilgili kişisel gö­rüş belirtiliyor.

E)V. cümlede,   önceki cümlede belirtilenle   ilgili yo­rum yapılıyor.

 

11. Şairler arasında öteden beri süregelen açık ya da giz­li bir yarış vardır. Oysa aynı gözeden su içen, aynı güneş altında ısınan, aynı ağacın gölgesinde oturan insanlardır onlar. Birbirlerine, sanıldığından daha çok ihtiyaçları vardır. Ölmüş şairlerle, onların anıları üze­rinde yaşatılan dostluklar da dâhildir buna. —-? Kıs­kanmalar, görmezden gelmeler, kara çalmalar… Neyi paylaşamazlar? Herkesin kabı kendine göredir, ala­cağı su miktarı bellidir oysa. Paylaşmanın, el ele ve­rerek yaratacakları eleştiri ortamının sağlayacağı ya­rarlar üstünde durmak ve bunu geliştirmek varken ne­dir bu yok edici yarış?

Bu parçada  boş  bırakılan yere  düşüncenin  akışı­na göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  Oysa her şair, şiirini kendi yaşam serüveninden çıkarmaz mı

B) Bunu   bilmelerine   karşın nedir bu sevgisizlik şair­ler arasında

C) Şairler arasındaki  bütün  bu  çatışmalar gerçekte şiirimizin tematik haritasını daraltır mı

D) Öyleyse neden şiirin kolaya kaçma sanatı olduğu izlenimi yaratılıyor

E) Şairler, birbirlerini değerlendirirken şiirsel ölçütler kullanırlar mı

 

12. Sokrates’ten önceki ilk Batılı filozoflar, geçmişten iki büyük kopuşu aynı anda gerçekleştirdiler. İlk önce, kendi akıllarını kullanarak dünyayı anlamaya çalıştı­lar. Bu tek başına, tümüyle yeni bir şeydi ve insanın gelişmesinde en önemli köşe taşlarından birini oluş­turdu. Aynı zamanda insanlara, akıllarını nasıl kulla­nacaklarını ve kendi başlarına nasıl düşüneceklerini de öğrettiler. —-. Onlar bilgi birikimlerini olduğu gibi öğrencilerine aktarmak yerine, onları tartışmaya, düşünce alışverişinde bulunmaya, kendi düşüncele­rini ileri sürmeye ve savlarını kanıtlamaya özendiren öğretmenlerdi.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışı­na göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Ayrıca insanın düşünce yapısını çözmeye çalış­tılar, gözleme ve deneye dayanan psikoloji bilimi­nin temellerini de attılar

B)Düşünce tarihinde bu yaklaşımlar, çok büyük tar­tışmalara konu oldu

C)Dolayısıyla, öğrencilerinin de kendileriyle tıpatıp aynı düşüncede olmasını beklemediler

D)Bu tutum, günümüz düşünce dünyasında da var­lığını sürdürmektedir

E)İnsanlığın zihinsel serüveninde ortaya çıkan bu iki yöntem birbirini etkileyen bir gelişim süreci iz­lemiştir

 

13. Türküler, şiirler iç dünyamızın sesi olarak yazılmış ol­salar da bizden çıktıkları anda topluma mal olmuştur artık. Yalnız topluma mal olmakla kalsa iyi. Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele bir değişme ve gelişme çizgisi izleyerek bütün insanlığın ortak değeri hâline gelir. Örneğin Yunus Emre’nin şiirlerinde yansıtılan duygular salt bize mi özgüdür? Neruda, yalnızca Şi­li’nin acılarını yansıtmıştır, deyip dışlayabilir miyiz onu? Acısı acımız olmuştur, halkı da halkımız. Kısaca —-.

Bu   parçanın   sonuna   düşüncenin   akışına   göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) şiir, şairin şiiri düşünmeye başladığı andan okuyucusuyla buluştuğu ana değin süren, uzun ve sancılı bir dönemin ürünüdür

B) sanatçı, ortaya koyduğu ürünlerin hangi özellikle­ri taşıyacağını önceden saptamalıdır

C) sanatçı, yapıtını yaratırken bilinçli olarak ona ulu­sal niteliklerin dışına taşan yeni boyutlar kazan­dırır

D)  her birimiz, yaşadığımız bölgenin rengini, doku­sunu, çizgisini yansıtan türkülerden ve şiirlerden hoşlanırız

E) türküler, şiirler özünde kendi coğrafyalarının izle­rini taşısalar da sanatsal dilin içerdiği insansal özle bütün insanlığın ortak yaratısıdır

 

14. Gerek edebiyat dergilerinde gerekse gazetelerin sanat-edebiyat sayfalarında yer alan söyleşilerde, ne­dense hep aynı konular konuşuluyor ve bundan bir türlü vazgeçilmiyor. Bir yazarın yeni bir romanı mı çıkmış, sorusu hemen hazır: “Bu yapıtınızı yazarken neyi amaçladınız?” ya da “Yapıtınız yaşadıklarınız­dan izler taşıyor mu?” Cevaplar da üç aşağı beş yu­karı aynı düşünceler etrafında dönüyor. Peki neden bu sınırlılık? Bence bu, yazardan değil, soruyu so­randan kaynaklanıyor. Çünkü söyleşilerde asıl yön­lendirici, soruyu sorandır. Bu nedenle sanatçının dü­şünce üreterek sanatını geliştirmesinde ve yapıtları­nın değerlendirilmesinde ona sorulacak soruların önemli bir payı vardır. —-.

Bu   parçanın   sonuna   düşüncenin   akışına   göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  Bütün bunlara bakarak eleştirel yaklaşımın ne denli önemli olduğunu söylemek hiç de yanlış ol­maz

B)  Bu sorun bence temelde birbirini izleyen aynı nitelikteki durumların art arda sıralanmasından doğuyor

C)  Hangi yazara sorarsanız sorun, hepsi kendine özgü yazma yöntemlerinin olduğunu söyleyecek­tir

D)  Üstelik yapıtın niteliğini yazarın donanımı belirler ve bunun üzerine söylenebilecek çok söz vardır

E)  Kısaca hem eleştirmenlerin hem de sanatçılarla söyleşi yapanların, her düzeyden insanın ilgisini çekecek nitelikte sorular sorması gerekiyor

 

15.   Yayınevlerinin tercihi her zaman romandan yana olmuştur. Yalnız bizde değil, dünyada da böyle. Öykü­ler ise daha çok dergilerde varlıklarını sürdürüyor. Öykü kitabı yayımlamakta direnen genç yeteneklere olanak sağlayan yayınevleri – neyse ki – var. Şu da bir gerçek ki beş altı yıldır durağan bir ortamda kendini yineliyor öykü ama yenileyemiyor. Bu nereye kadar sürer, kestirmek güç; ardından bir yükselişin, belki de sıçramanın yaşanacağı kesin.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A)Öykücülerin  soyut konulara ağırlık verişini  neye bağlıyorsunuz?

B)Yayınevleri öykü seçiminde hangi ölçütlere bağlı kalıyor?

C)Genç yazarları öykü yazmaya yönlendirmek için neler yapılabilir?

D)Türk  edebiyatında   romanın   yükselişi   karşısında öykünün konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

E)Roman türündeki kalıplaşmaya   gidiş   konusunda ne düşünüyorsunuz?

16.   Modayı sevmem. Örneğin herkesin aynı anda, aynı şeyleri giymesi, bana nedense ters gelir. Benim pus­lu, gözlerden uzak ve reklamı çok yapılmamış olan hoşuma gider her zaman. Çünkü yönlendirilmeyi de­ğil,   özgürce   keşfetmeyi   severim.   Bilinçaltıma   baskı   yapılmasını istemem.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A)  Popüler edebiyat ürünleri arasında romanın yeri nedir?

B) Yayımlandığında  uzun  süre gündemden  düşme­yen bu romanı neden bu kadar geç okudunuz?

C)  Okurlarınız,   romanlarınızdaki   fantastik      dokuyu nasıl karşılıyor?

D)Bir romanın üst üste baskı yapması, değerli oldu­ğunu gösterir mi?

E)Anlattıklarınızı   niçin   kendi   çocukluğunuzla  sınır­landırıyorsunuz?

 

17.   Ödüller, genç bir şairin adının altı fosforlu bir kalemle çizilerek şiirlerinin tanınmasına olanak sağlıyorsa az şey mi bu? Ya da usta bir şairin, şiire verdiği emeğin ödülle taçlandırılmasının ne sakıncası olabilir ki? Üs­telik şiir kitaplarının hemen hemen hiç satılmadığı, dolayısıyla kitapçıların, bu kitapları raflarına koymaya yanaşmadığı ve dağıtımcıların, “şiir” sözcüğünü duy­duğunda yüzlerini buruşturduğu günümüzde… Şiirin bu konumuna gönlü razı olmayan şairlerin verdiği emekleri, bütün şiirseverlerin takdirle karşılaması ge­rektiği kanısındayım.

Bu  parçada yazar aşağıdakilerin  hangisinden ya­kınmaktadır?

A)  Ödüllere karşı çıkılmasından

B)  Ödüllerin gelişigüzel dağıtılmasından

C)  Günümüzde değer yargılarının değişmesinden

D)  Genç şairlerin  ödül  alınca  ustalaştıklarına  inan­malarından

E)  Sanatçıların,     yaratılarını     oluştururken     gerekli özeni göstermeyişlerinden

18.   Don Kişot ve Don Kişotluk üstüne şimdiye değin cilt­ler dolusu yazı yazıldı ve hâlâ yazılıyor. Ünlü bir filo­zof, “İnsan bu yapıtı hayatında üç kez okumalıdır: Duyguların hemen kolaylıkla harekete geçtiği genç­likte, mantığın egemen olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından bakıldığı yaşlılıkta.” diyor. Bu sözleriyle yapıtın klasik bir yapısının olduğunu be­lirtiyor.

Bu  parçada sözü  edilen yapıtla  ilgili  olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Roman türünün ilk ve temel örneği olduğu

B)  Tadına, eleştirel bir okumayla varılabileceği

C)  İnsanoğlunun değişik hâllerini yansıttığı

D)  Düş dünyası geniş okurlara seslendiği

E) Yaşamın farklı dönemlerine özgü bakış açılarıyla okunmasının gerekliliği

19. İnsanlar, toplu hâlde yaşama gereksinimi duyarlar. Bunun için herkesin üzerinde anlaştığı, gittikçe yay­gınlaşan ortak bir değerler sistemi gerekir. İşte ahlak, bu türden bir değerler sistemidir. Toplumda çekişen ve çatışan tarafların hiçbir ortak yanı kalmadığı du­rumlarda bile birleştirici bir güç durumundadır. Ör­neğin, dürüstlüğü değil de yalancılığı ya da sahte­kârlığı kimse öneremiyor. Sadakat yerine ihanet, ada­let yerine haksızlık değerli gösterilemiyor. Çünkü ah­lak, bir insan topluluğunun, üzerinde birleştiği ortak paydayı oluşturuyor.

Bu   parçadan   ahlakla   ilgili   olarak  aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A)  Kişileri değerlendirmede ayırıcı bir ölçüt olduğu

B)  Davranışları ve ilişkileri düzenleyen ana kurallar olduğu

C)  İlkelerinin kişiden kişiye değişen,   göreceli bir ni­telik taşıdığı

D)  Toplumdan topluma farklı özellikler taşıdığı

E)  Yasaların öngördüğü yaptırımları içerdiği

 

20. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana nostalji, başka bir deyişle eskiye duyulan özlem gittikçe yay­gınlaşıyor. Bu, bir bakıma insanların yaşamlarından giderek daha fazla yakındıklarının bir göstergesi. Ar­tık her kuşak yaşamın daha az mekanik, doğallığın daha yaygın olduğu bir dönemi özlüyor. Bu özlem hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Çünkü teknolojik geliş­meler yaşamı kolaylaştırdığı ölçüde daraltıyor da. Bu yüzden günümüz insanı gözlerini geçmişe çeviriyor. Söz gelimi eski trenler böyle miydi, diye başlıyor, in­sanların atlı arabalarla yolculuk ettikleri günlere kadar gidiyor.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A)  İçinde  bulunduğumuz  koşulların  geçmişi  güzel­leştiren çağrışımlar yarattığı

B)     İnsanlar arasındaki içtenlikli ilişkilerin yitip gittiği

C)    Mutluluk anlayışının insandan insana değiştiği

D)    İnsanların gelecek kaygısı çekmediği

E)    Günümüzde, yaşama sevincinin azaldığı

 

21. Bir zamanlar edebiyatın gücüne, bir şeyleri değiştire­bileceğine inanırdım. Benim için edebiyat, yaşam bo­yu temiz kalmanın, vicdani ve ahlaki çürümeye karşı durmanın göstergelerinden biriydi. Yıllarım, bu inan­cın etkisiyle gelişen bir tutkunun peşinden koşmakla geçti. Ama artık kabul edelim, bugünün insanı sözün değerini bilmiyor. Okumayı sevdiğini söylüyor ama iyi romanlardan, öykülerden, gerçek şiirden habersiz. Ömrünü edebiyata vermiş, köşesinde sessiz sessiz yaşayan gerçek yazarlara sırtını dönmüş. Yalnızca, yapıtları çok sattığı için kimi yazarların önünde uzun kuyruklar oluştururken edebiyatın insanı çağırdığı o gerçek dünyayı aşındırdığının farkında bile değil. Pe­ki, o zaman edebiyat ne işe yarıyor? Söylemesi zor ama edebiyat bugün, yaratıları ilgi görmeyen üç beş kişinin sığındığı, kuşatılmış bir kale.

Aşağıdakilerden hangisi edebiyatla ilgili olarak bu parçada yakınılan durumlardan biri değildir?

A)  Okurların beğeni düzeyinin düşmesi

B)  Gerçek sanatçıların giderek azalması

C) Eğitiminin,  güzel duyusal  (estetik)  boyutlara dayandırılmaması

D)  Yazınsallıktan yoksun yapıtlara değer verilmesi

E)  Yaşama ve insana olumlu boyutlar   kazandırdığı­nın farkına varılamaması

22. Çocukluğumuzda kaç kez duyduk kim bilir: “Çok oku­yan mı bilir, çok gezen mi?” Cevaptan çok, sorunun kendisi önemliydi sanki. Ortada derin bir ikilem var­mış gibi ciddiyetle yöneltilirdi soru. Her seferinde “Çok okuyan!” dememiz beklenirdi. Galiba ilköğ­retimdeki öğretmenlerimiz, okuma sevgimizi böyle ar­tırmaya çalışırdı. Çok okumakla çok gezmek asla yan yana gelemezmiş gibi… Bense okumayı da gezmeyi de tutkuyla seven biri olarak ikiye bölünürdüm. Hiçbir zaman ısınamadım bu yapay ikileme, okumanın da içten içe bir seyahat olduğuna inandığımdan, her ki­tabın bizi başka bir yolculuğa çıkardığını düşündü­ğümden. Okuyarak gezmek, her kitabı başlı başına bir serüven sayarak bir başka ortama, bir başka ya­şama uzanan bir yolculuk yapmak mümkündür çün­kü. Gezerken de her insanı ve her hayatı bir kitap gibi düşünerek dünyayı okumak da mümkün. Okumak ve gezmek aslında o kadar iç içe ki…

Bu   parçadan     aşağıdakilerin     hangisine  ulaşıla­maz?

A)  Yaşamdaki olgular kalıplaşmış sorulara sığdırılamaz.

B)  Bilgi edinmenin farklı yolları vardır.

C)  Kitaplar dünyayı tanımamıza olanak sağlar.

D) Merak öğesi içermeyen kitaplar gezip   görme is­teği de uyandırmaz.

E)  Okuma ve gezme birbirini besleyen iki eylemdir.

 

23. Benim ansiklopediyle tanışmam, ortaokulda ödev yapmak için kütüphaneye gittiğim günlere rastlar. Bir ansiklopediye sahip olmak o yıllarda, hayal edilemez bir şeydi. O, ancak bir kütüphanede bulunur ve belli bir süreliğine alınıp bakılabilir, dokunulabilir bir nes­neydi. Kocaman cüssesiyle bir ansiklopediyi kucakla­mak, sayfalarını karıştırmak, bir maddeyi arayıp bul­mak, başka bir gezegene inmek ve orada keşiflerde bulunmaktan farksızdı. Ne yazık ki şimdiki çocuklar ansiklopedi bile karıştırmıyorlar. O büyülü dünyadan, o heyecandan habersiz yaşıyorlar. Öğretmenler ödev verirken “İnternetten bulun.” diyorlar. Onlar da hiçbir çaba göstermeden İnternetten buldukları bilgiyi kop­yalıyor; okuyup değerlendirmeden, hiçbir şey öğren­meden götürüp veriyorlar.

Bu  parçada belirtilenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Sürdürülen bir tutuma tepki

B)  Öğrenme coşkusunu tadamayış

C)  Bilgiyi özümseyememe

D)  Kolaycılığa yönlendirme

E)  Duygularını başkalarıyla paylaşamama

24. Hemen hepimiz yazılarımızda, yerli yersiz alıntılar yapmaktan, özellikle sözü, alçak gönüllülükle yabancı ozanlara, çağdaş düşünürlere bırakmaktan fazlasıyla hoşlanıyoruz. Kimi zaman bunu öyle abartıyoruz ki yazar olarak konuyla ilgili ne düşündüğümüz anlaşıl­mıyor. Ayrıca aynı alıntıların değişik yazarlarca da kullanıldığını görüyoruz. Böylece tekrarın tekrarı bir okuma, zaman kaybına, okuma ediminin yavanlaş­masına yol açıyor. Bu nedenle kendi özgün düşünce­mizi dayanaklarıyla işlemeliyiz yazılarımızda. Yüzey­sellikten olabildiğince kaçınmalıyız. Kendi düşüncele­rimizin de örneğin bir Valéry’ninki, Deleuze’ünki kadar önemli olduğuna inanarak bir öz güven geliştirmeliyiz.

Bu   parçada alıntıyla  ilgili  olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)Yazılarda kullanılırken aslına bağlı kalınmadığına

B)Belirli örneklere sık sık başvurulduğuna

C)Yazarlarda düşünsel sığlığa yol açtığına

D)Okuma zevkini azalttığına

E)Kullanımının, yazarların kendi düşüncelerini önemsemeyişlerinden kaynaklandığına

 

25.   Bazı   sanatçılar,   yaratıcılıklarını     kamçılayan   büyülü

 I

anları “beyaz an”     diye    adlandırırmış.    Yakalandığı

II

sırada “Sonra devam ederim.” diyerek  asla    kesinti­

III

ye    uğratılmaması,     ertelenmemesi    gerekirmiş    bu

anın. Çünkü   dönüp bakıldığında   yerinde   bulunama-

IV

yabilirmiş.    Tükeninceye    değin    hakkının    verilmesi

gerekirmiş,   her zaman    karşılaşılmayan   bu   beyaz

      V

anların.

Bu parçadaki   numaralanmış   sözcüklerden hangi­si fiilimsi değildir?

A) II.         B) III.        C) IV.        D) I.          E) V.

26.   (I) Rengi uçmuş, sıradan yaşamımızda kendimize bir ziyafet çekmek istediğimiz zaman kitapların kapağını aralarız. (II) Büyük bir açlıkla sayfaları çeviririz. (III) Gözlerimiz sözcükleri iştahla birer birer yerken zamandan ve mekândan kopuveririz. (IV) Başka in­sanların, başka diyarların görünmez konukları oluve­ririz. (V) Bu deneyimin ardından yaşadığımız ana geri döndüğümüzde ise ruhumuzda kopan fırtınalar ya şiddetlenir ya da dinginleşir ama her zaman bir şeyler değişir içimizde.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle    ilgili ola­rak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I.   cümlede,   nesne,   belirtili   isim   tamlamasından oluşmuştur.

B)  II. cümlede, durum zarfı kullanılmıştır.

C)  III. cümle, bileşik yapılı bir cümledir.

D)  IV. cümlede, “görünmez” sözcüğü fiilden sıfat ya­pım eki almıştır.

E)  V cümlede, ilgeç kullanılmıştır.

 

27.   Doğa, bitki örtüsünü ve tüm canlıları nasıl biçimlendiriyorsa benim şiirlerimi de etkilemiş; bir ses, bir renk, bir koku, bir titreşim olarak şiirlerime girmiştir.

Bu   cümleyle   ilgili   olarak   aşağıda   verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  Ek almamış sözcükler vardır.

B)  Bağımlı, sıralı bir cümledir.

C)  Yüklem, çatısı bakımından etkendir.

D)  İyelik eki almış sözcükler yoktur.

E)  Belgisiz sıfat kullanılmıştır.

 

28.   (I) Yatılı olarak okuduğum ortaokul yıllarında, yaz ta­tillerinde Kozlu’ya, ailemin yanına özlemle dönerdim. (II) O yaşlarda evden yedi-sekiz ay uzakta kalmak ko­lay değildi. (III) Arkadaşlarımı, okulumu çok seviyor­dum, bugün de süren dostlukların temeli o yıllarda atılmıştı ama aile özlemi bir başka şeydi. (IV) Evimiz, denizin hemen kıyısındaki bir tepenin yamacındaydı. (V) Dalga sesleri odamda sürekli yankılanırdı ve ben doyamadığım o denizi, dalgaları büyük bir hazla izler­dim. (VI) Hâlâ Kozlu’yu, o evi ve o dalga seslerini, öz­lemin içimi sızlatan acısıyla anımsarım.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisin­de öğelerin dizilişi “zarf tümleci, nesne, zarf tümleci ve yüklem” biçimindedir?

A) I.          B) II.         C) III.        D) V.         E) VI.

 

29.   Usta şairlerin şiir hakkındaki yazılarını okumak, yal­nızca onların şiire ilişkin görüşlerini öğrenmemizi, kendi şiirlerini anlamamızı değil, bir devrin şiir anlayı­şını sorgulamamızı ve yapılan tartışmaları değerlen­direbilmemizi de sağlar.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Bağlaç görevinde kullanılmış “de”

B)  Sıfatlaştıran -ki

C)  Sürerlik fiili

D) Ünlü düşmesi

E) Dönüşlülük zamiri

 

30.    Bir uğultu    başlıyor   söz   dağarcığımda,   sözcükler

üşüşüyor zihnime; acılı, ezik, buruk,   yorgun, çekingen,

                                    I                II                III

kırgın,   suçlayıcı,   küskün

IV                               V

Bu   cümledeki   altı   çizili   sözcüklerin   hangisinde ünsüz benzeşmesi vardır?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.          E) V.

 

31.    Top peşinde koşan çocukları, pencereden sarkıp ça­maşır asan genç kızları çekinmeden fotoğraflamak mı

                                                                  I

istiyorsunuz? O zaman Balat vazgeçilmez mekânınız­dır.   Hele akşamüstü   eski    semtin    dar   sokaklarına

II

öyle bir ışık düşerki   hayran    kalırsınız.    Son yıllarda

                          III

yapılan restorasyon   çalışmalarıyla    güzelleşen   Balat

 IV

Kültür Evini de görmeden edemezsiniz.

     V

Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.          E) V.

 

 

32.   Denizli’nin Tavas   ilçesine bağlı Medet Köyü’nde ya­şayan “sırsız seramik” ustasını bu sanatın meraklıları tanır. Usta,

                                                                                                   I

derme çatma köy evinde yumurta kabuğu inceliğinde seramikler üretir, bunların üzerine de­senler   çizer   sonra Bu

                                                                                                     II

desenlerin   büyüleyiciliği nereden   geliyor?   Besbelli

                                                                           III

tarihten   süzülmüş  türlü hayatlardan Ya   yolu   Tavas’a

                                                                   IV

düşürüp görmeliyiz onları ya da Türkiye’nin çeşitli müzelerini dolaşıp raf­lara daha dikkatli bakmalıyız.

                                                                   V

Bu   parçadaki   numaralanmış   noktalama   işaretle­rinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.         B) II.        C) III.        D) IV.          E) V.

 

33.   Eğer o şiirler, o romanlar, o öyküler, o tiyatro yapıtları olmasaydı, söylemek bile fazla, duygularımız daha az bilinecek, bilgilerimiz daha az olacaktı. Çünkü ede­biyat, daha iyi duymamızı, daha iyi düşünmemizi sağ­lar. Daha doğru, daha insanca yaşamamıza yardımcı olur.

Bu parçada, virgülün işlevleriyle ilgili olarak aşa­ğıda verilenlerden hangisine uygun bir örnek yoktur?

A)  Özel olarak vurgulanması gereken bir öğeyi be­lirtme

B)  Ara sözleri ayırma

C)  Art arda sıralanan eş görevli sözcük kümelerini ayırma

D)  Tırnak içinde verilmeyen aktarma cümlelerini be­lirtme

E)  Sıralı cümleleri birbirinden ayırma

 

34.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)  Diplomalarını   alacak  öğrenciler salona sırayla gi­riş yaptılar.

B) Müjdeyi  vermek  için  mutfağa,  annesinin  yanına heyecanla koştu.

C)  Konuşmasına   başlamadan     önce     dinleyicilere şöyle bir baktı.

D) Eski  öğrencilerin  de  katıldığı  büyük bir toplantı düzenlediler.

E)  Yarıyıl tatilinde yapılacak olan Amasra gezisi er­telendi.

 

 

35.   (I) Çocuklar şiire pek ilgi duymaz; onlar, metinlerde geçen sözcüklerin ve yansıttıkları anlamın büyüsün­den çok, anlatılanlara odaklanır. (II) Çocuk şiiri denen bir türün varlığını hep sorgulamışımdır. (III) Çünkü “olay” onlar için neredeyse her şeydir. (IV) Nitekim, çocuklar için yazılmış iyi şiirleri bulup getirmeme, okutup ezberletmeme karşın, benim kızım da bu şiir­lerde olayı aradığından iyi bir şiir okuru olamadı henüz. (V) Bu da bize, Borges’in de dediği gibi, şiirin öğretilemeyecek ama duyumsatabilecek bir tür oldu­ğunu gösteriyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.          B) II.         C) III.        D) IV.        E) V.

36.   (I) Editör, bir   yayınevinin   olmazsa   olmazlarındandır.

(II)  Yayımlanacak bir yapıtı düzenlemek, yayıma ha­zırlamak ve yayımlamak gibi birçok işi   ve   işlevi   var.(III)  Yazarın ve eserinin seçilmesinden, nasıl yayımla­nacağına değin yayımlama işinin bütün aşamalarını kapsayan zorlu bir iştir bu. (IV) Günümüzde editörlük, yayıncılık alanında kurumsallaşamamış işlerden. (V) Yazarların çoğu, editörün yaptığı işi küçümseyip onu yalnızca bir düzeltmen olarak algılıyor. (VI) Bu yüzden de editörlüğü böyle algılayan birçok yazarın yayımlanan kitaplarında yanlışlardan geçilmiyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.         B) III.        C) IV.        D) V.         E) VI.

 

37.   (I) İnsan ilişkilerinin öneminin yeterince kavranmamış olması, çocuk gelişimiyle ilgili birtakım sorunları da beraberinde getirdi. (II) Söz gelimi günümüzde, kendi kendine oyun kuramadığı için üretken olamayan, edil­gen, çevreye karşı ilgisiz, evlere hapsolmuş çocuklar yetişiyor. (III) Bunların hayal güçleri, erken yaşta ta­nıştıkları ve hayatlarının doğal bir parçası olan tele­vizyonla ve bilgisayar oyunlarıyla sınırlanmış durum­da. (IV) Televizyondaki reklamlar çocukları ticari birer araç olarak görüyor. (V) Kaba kuvveti ve silah kullan­mayı özendiren, sanat değeri düşük filmler ve kimi yayınlar yüzünden özellikle çocuklar, çeşitli psikolojik sorunlarla yüz yüze geliyorlar. (VI)

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine düşüncenin akışına göre “Bütün bunlardan daha da önemlisi, bu türden olumsuzluklar tekrar tekrar yaşa­nıyor.” cümlesi getirilebilir?

A) II.         B) III.        C) IV.        D) V.         E) VI.

 

38.   Sözcükler anlamlı ses birimleridir. Başka bir deyişle nesnelerin ve varlıkların yerini tutan birer göstergedir. Aslında özel adlar dışında hiçbir sözcük, tek bir nes­nenin adı değildir. Çünkü bir sözcük, kimi yönleriyle ötekilerden ayrılan, birbirlerine daha çok benzeyen, türdeş birçok nesnenin ortak adıdır. Söz gelimi çiçek sözcüğü belli bir çiçeğin değil, çiçek olma özelliği taşıyan tüm bitkilerin ortak adıdır. Dünyadaki benzer özellikler taşıyan bazı bitkilerin ötekilerden ayrılarak farklı bir küme oluşturduklarının anlaşılmasıyla, “çiçek” sözcüğü o kümenin adı olmuştur.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Abartma                         B) Tanımlama

C) Örnekleme                     D) Karşılaştırma

E) Genelleme

 

39.   Yazınsal yaratıcılığın gizi, ana dilde, ana dilin söz değerlerindedir. Buna erişmesi, yazarın, ozanın önce­likle ana dilini, onun söz değerlerini sevmesine bağlı­dır. Bu sevgiden yoksunsa kişi, gerçek anlamda yara­tıcı olamaz. Büyük bir ozan da yaratıcılığın dilde, söz­cüklerde olduğunu söylüyor. Şöyle diyor sözcükler için: “Onların önünde ben diz çökerim, bana kalk de­yinceye değin kıpırdamam. Kısaca, değer veririm on­lara, arkalarından giderim sözcüklerin, izlerim onları. İşte ben böylesine severim sözcükleri.”

Bu  parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi söylenemez?

A)  Değişik cümle türleri kullanılmıştır.

B)  Alıntıya yer verilmiştir.

C)  Kişileştirmeye başvurulmuştur.

D)  İkileme kullanılmıştır.

E)  Açıklama yapılmıştır.

 

40.   Şiirlerimde bir dereden söz etmişsem şırıldayan su­larda kar kokusu duyumsansın istemişimdir. Kaleiçi’ni anlatmışsam kırlangıçların seslerine yansımış bahar sevinci duyumsansın istemişimdir. Akdeniz’in üstün­de parlayan gün ışığı, ardıç kuşları… Her sabah bize ergen güzelliğiyle “Günaydın.” diyen Tahtalı Dağ’ın üstüne yığılmış mor bulutlar… Teleferik yapmak ama­cıyla dinamitlerle parçalanmış dağın, yok edilmiş endemik bitkilerin kederi… Çam ağaçlarının, bin yıllık sedirlerin denizi yalayıp gelen esintisi dizelerimin üs­tünden geçsin istemişimdir.

Böyle diyen şairin şiirleriyle ilgili olarak aşağıda­kilerden hangisi söylenemez?

A)  İmgelere başvurduğu

B)  Değişik mekânlardan söz ettiği

C)  Çağrışımlardan yararlandığı

D)  Duyularla algılanan ayrıntılara yer verdiği

E)  Üçüncü kişili anlatımla biçimlendirdiği

 

www.dersimizedebiyat.org

 

Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site

 

 

CEVAPLAR

1. D 21. C
2. A 22. D
3. B 23. E
4. C 24. A
5. E 25. E
6. A 26. E
7. B 27. D
8. C 28. E
9. B 29. C
10. A 30. E
11. B 31. C
12. C 32. B
13. E 33. D
14. A 34. A
15. D 35. B
16. B 36. C
17. A 37. E
18. E 38. A
19. B 39. D
20. A 40. E

 

]]>
2000 ÖSS Soruları https://dersimizedebiyat.org/2000-oss-sorulari.html Wed, 26 Feb 2014 22:32:42 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=1566 2000 ÖSS Soruları

1.   Depremde evde değildik. Eve gelince gördük ki do­laplar, kitaplıklar devrilmiş; binlerce kitap yerlerde. Şimdi o kitaplar ne olacak? “Canını kurtarmışsın, yetmez mi?” demeyin. Kitaplar da insanın canı gibi. Birine bile zarar gelse içimden bir şeyler kopar.

Bu parçada geçen “içinden bir şeyler kopmak” sö­züyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)     Birdenbire aşırı heyecana kapılmak

B)     Bedensel bir acı duymak

C)     Yapabileceği bir şeyi yapamaz hale gelmek

D)     İstediği gibi davranamadığı için rahatsız olmak

E)     Bir olay karşısında derin bir üzüntü duymak

 

2.   Maviyle yeşilin kucak kucağa olduğu Kanlıca, hep kıpır kıpır, hep hayat dolu ve hep kendi gibi kalmak istiyor.

Bu cümlede geçen “kendi gibi kalmayı istemek” sö­züyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)     Sahip olduğu özellikleri koruma çabası içinde olmak

B)     Önemli bir yer olduğunu kanıtlamaya çabala­mak

C)     Benzerlerinden farklı olmaya çalışmak

D)     En iyi biçimde tanıtılmayı istemek

E)     Canlılığını çevresine hissettirmek

 

3.Bıkmadan, yorulmadan, yılgınlığa düşmeden, sürekli okumalıyız. Okurken bir yandan, daha önce okuduk­larımızdan belleğimizde kalan izin üzerini örten tozu, kiri temizlemeli, bir yandan da bu izi derinleştirmeye çalışmalıyız.

Bu parçada geçen “belleğimizde kalan izin üzerini örten tozu kiri temizlemek” sözüyle anlatılmak iste­nen, aşağıdakilerden hangisidir?

A)     Edinilmiş bilgilerin önemini anlamak

B)     Doğruyu yanlıştan ayırmak

C)     Gereksiz bilgilerle oyalanmamak

D)     Unutulmaya yüz tutmuş bilgileri anımsamak

E)     Yeniliklere açık olmaktan kaçınmamak

 

4.   I.   Zekânın, pek kolay kavranamayan çok karma­şık bir yapısı vardır.

II. Zekâ, doğuştan getirilen gücün, çevre olanak­larıyla işlenmesi sonucu oluşur.

III.   Zekâ ne sadece kalıtsal ne de sadece çevresel etkenlerle açıklanabilir.

IV.Önce zekâyı tanımlamak, sonra da bu tanıma uygun bir ölçme aracı geliştirmek gerekir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                B)l. ve lV.              C) II. ve III.

D) II. ve IV.             E) III. ve IV.

 

5.            I.   Yapılan her yanlış, daha iyi bir sistem oluştur­mak için bir fırsattır.

II.Yaptıklarının bilincinde olmayanlar, yanlışlarını sürekli yinelerler.

III.Hiç yanlış yapılmaması, her şeyin kusursuz ol­duğu anlamına gelmez.

IV.Doğruya ulaşabilmek için yapılan yanlışlardan ders almasını bilmek gerekir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                             B)l. ve IV.                             C) II. ve III.

D) II. ve IV.                                          E) III. ve IV. 

6.  (I) Öykülerimdeki biçimsel ve içeriksel yenilikler salt kendi çabalarımın ürünü değildir. (II) Onları oluştu­rurken öyküyü öykü yapan bütün geleneklerden ve yeniliklerden yararlanmaya çalışıyorum. (III) Olay, konu,karakter, tip, durum, kesit, diyalog… (IV) Öy­küyü oluşturan bütün öğeler eşit ölçülerde girmeli öyküye diye düşünüyorum. (V) Öykünün ağırlık mer­kezini yaymaya çalışarak bunlardan birinin, ötekinin önüne çıkmasını engellemek istiyorum.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.               B) I. ve IV.              C) II. ve III.

D) II. ve IV.           E) IV. ve V.

7. Şiir öylesine bir dilsel düzenlemedir ki sözcüklerinden biri çıkarılır ya da birinin yeri değiştirilirse şiirin tüm büyüsü bozulur.

Bu cümlede anlatılmak istenenle aşağıdakilerden hangisi arasında anlamca yakınlık yoktur?

A)     Şiirde her sözcük, bulunduğu yerde güzeldir.

B)     Sözcük, şiirin en önemli öğesidir.

C)     Şiirde dil, kendine özgü bir biçimde kullanılır.

D)     Şiirin dili, seçilen imgelerin çeşitliliğiyle zengin­leşir.

E)     Şiirin güzelliği, sözcüklerin birbiriyle uyumundan gelir. 

8.   (I) İhtiyar Adam ve Deniz. Ernest Hemingway’a Nobel Ödülü kazandıran romanlarından biri. (II) Psikolojik yanı ağır basan ve sinemaya uyarlanması neredeyse olanaksız görünen bu roman, ünlü bir yönetmence sinemaya uyarlanmış. (III) Filmde, balıkçılıkla geçi­nen ihtiyar bir adamın yaşamı, ilgi çekici bir biçimde anlatılmış. (IV) Uzun süredir balık yakalayamayan ihtiyar adamın, son kez şansını denediğinde büyük bir balık avlaması ve onu karaya çıkarmak için gös­terdiği insanüstü çaba izleyiciyi oldukça etkiliyor. (V) İhtiyar Adam ve Deniz, izlenmeye değer en iyi filmlerden biri.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde öznellik yoktur?

A)l.           B) II.          C)lll.        D) IV.        E) V.

9. (I) Toroslar, Çukurova’nın bereketli topraklarını İç Anadolu’nun bozkırından ayırır. (II) Çukurova’yı at nalı biçiminde kuşatmış bir duvardır sanki. (III) Ova­dan bakılınca çelikten dev bir testere ağzını andıran tepeler, yaz kış ışıl ısıldır. (IV) Toroslar öylesine sarp ve yüksektir ki kolay kolay geçilmez. (V) Tren bile Toroslar’ı geçerken tünelin birinden çıkıp ötekine girer.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde benzetme yapılmıştır?

A) I. ve II.               B) I ve III               C) II. ve III.

D) II. ve IV.            E) IV. ve V.

10. (I) Anadoluhisarı’nın bulunduğu bölgenin tarihi, eski­ye dayanıyor. (II) Kaynaklara göre, Anadoluhisarı, Boğaz’dan geçişleri kontrol etmek amacıyla Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmış. (III) Yapılırken kullanı­lan malzemeler arasında, Bizans yapılarından alın­mış taşlar da var. (IV) Bu durum, burada eski bir Zeus Tapınağı’nın bulunduğu yolundaki düşünceleri daha da güçlendiriyor. (V) Boğaz’ın en dar yerinde, Göksu Deresi kıyısında bulunan bu bölgenin, bugün olduğu gibi, Osmanlı öncesinde de yerleşim alanı olarak kullanıldığı çeşitli kaynaklarda belirtiliyor.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilenler “tahmin” niteliği taşımak­tadır?

A) I.          B) II.         C) III.        D) IV.        E)V.

 

11.  (I) Günlük yaşamımızda renklerin önemli bir rolü var­dır. (II) Bu nedenle renklerle ilgili pek çok bilimsel ça­lışma yapılmıştır, (lll) Yapılan araştırmalar göstermiş­tir ki soluk alışımız, kan basıncımız, renklere bağlı olarak değişebilmektedir. (IV) Renklerden açık mavi, gevşetici ve rahatlatıcı; koyu mavi, uyarıcıdır. (V) Bu da renklerin etki gücünün birbirinden farklı olduğunu göstermektedir. (VI) Bu gerçeği göz önünde bulundu­ran içmimarlar, ev içi ışık düzenlemelerinde renk öğe­sine özel bir önem verirler.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangisi, kendinden önceki cümlede belirtilen yar­gıyı örneklendirmektedir?

A) II.         B)lll.        C)IV.        D)V.         E) VI.

 

12. (I) Günü gününe pek uymaz bu kentin. (II) Bir bakar­sın, yaz ortasında buz kesmişsin; bir bakarsın, kasım ortasında ceket fazla gelmiş, (lll) Geçen eylül ayının son günü kente yağmur yağarken, kentin sırtını dayadığı dağa kar yağıyordu. (IV) Ertesi gün ise mayıs sonu güneşine benzeyen, pırıl pırıl bir hava… (V) Nere­deyse tüm ekim ayı, böyle geçti. (VI) Oysa daha güneyimizdeki bir başka kente çoktan kış gelmişti.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerden hangisi kendinden önceki cümlenin açıklaması durumundadır?

A) II.         B)lll.        C)IV.        D)V.         E) VI.

 

13.  (I) Türk yazınının önemli yapıtlarından olan Dede Korkut öyküleri yeniden okumada buluştu, (Il) Öyküle­rin dili. özüne dokunulmadan sadeleştirildi. (III) Dede Korkut öykülerinin üslubu ve dili. her şeyden önce, 13.-14. yüzyıllarda konuşulan Oğuz Türkçesi’ne da­yanmaktadır. (IV) Bu öykülerde Türkçenin yüzlerce yıl önceki güzelliğini ve şiirselliğini tadacak, kendi dil evreninizin sınırlarını genişleteceksiniz. (V) Bu güzel öyküleri okudukça, Türk dünyasının görkemli ve zevkli serüvenlerini tanıyacak; kültürümüzün zenginliğiyle övüneceksiniz.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, söz konusu öykülerin okurlara sağ­layacağı yararlardan söz edilmiştir?

A) I. ve II.               B) II. ve III.             C) III. ve IV.

D) III. ve V.            E) IV. ve V. 

 

14. (I) Karagöz’ün yaşamımızdaki yeri için: “Bitti.” deni­yor. (II) Bu doğru değil, (lll) Karagöz, 14. yüzyıldan beri kendini sürekli yenileyerek bugünlere gelmiştir. (IV) Onda, edebiyat, müzik kısaca güzel sanatlar adına ne biliyorsak, hepsi vardır. (V) Dini bakımdan bakarsanız, tasavvuf vardır onda. (VI) Böyle bir sa­natı nasıl yok etmeye çalışırız?

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde, I. cümlede belirtilene karşı çıkışın gerekçelerine yer verilmiştir?

A) II., III., IV.           B) II., IV., V.           C) lll., IV., V.

D) lll., V., VI.           E) IV., V., VI.

 

15. Bir öykünün, yer aldığı kitaba adını verebilmesi için kitaptaki öteki öyküler arasında seçkinlik kazanma­sı gerekir. (I) Okuduğum son öykü de bu türden. (II) Olay yine parçalı, kişilerin ağzından tek tek anla­tılıyor, (lll) Her anlatıcı konunun bir yönünü tamam­lıyor. (IV) Kişiler öylesine doğal, içten konuşturuluyor ki hemen her kişi benliğinize girerek sizi zenginleştiriyor. (V)

Düşüncenin akışına göre, “Böylece siz de öykünün bir parçası oluyorsunuz;’ cümlesinin yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden hangisine geti­rilmesi uygun olur?

A) I.          B)ll.         C) lll.        D) IV.        E)V.

 

16. Dünyada neler olup bittiğini böylesine iyi bilen(,) okuma (,)

            I                 II

çalışma gücü yüksek (,)  oldukça bilgili  bu genç(,) insanın

      III                                           IV

kullandığı sözcüklere (,)  alışık  olmadığımız yeni anlamlar

       V

kattığını görüyorum.

Yukarıdaki cümlede, numaralanmış virgüllerden (.) hangisinin yeri değiştirilirse anlam karışıklığı giderilmiş olur?

A) I.          B) II.         C) III.        D) IV.        E)V.

 

17. Anıları yazmanın belli bir çağı var mıdır ( ) Genellikle yaşlılık dönemi gösterilir bu çağ için ( ) Çünkü yaşlı­lığın bir belirtisi de kişinin gözlerini geleceğe değil, geçmişe çevirmiş olmasıdır. Bir yazarın ( ) “Gençler umutlarla, yaşlılar anılana yaşar.” sözü de bu görüşü destekler ( )

Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

A)(?)(…)(!)(.)                     B) (?)(.) (:) (.)

C) (!)(.) (;)(…)                    D) (…)(…)(;) (.)

E) (?)(!) (.)(…)

 

18.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) Art arda yaşadığımız sıkıntılar, doğruyla yanlışı ayırtetmemizi sağladı.

B) Onu gördükten sonra kendi durumuna şükretti.

C)”O ana kadar sesimi çıkarmadım, sabrettim; ama daha fazla dayanamadım.” dedi.

D)Azmetti; karşılaştığı bütün engelleri yenerek amacına ulaştı.

E) Böylesine güzel bir günde bana hayatı zehretti. 

 

19.   I.  Teyzelerin dün sinemaya gittiler.

II.   Çiçeklerine yazın bolca su vermelisin.

III.   Kalemlerini başka kutuya yerleştirdi.

IV.   Ceketlerimizi dolaba astım.

V.    Evleri bize çok yakındır.

Yukarıdaki cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözcüklerin aldığı ekler, onlara hem ikinci, hem de üçüncü tekil kişiye ait olma anlamı katmıştır?

A) I. ve II.                             B)l. ve V.               C) II. ve III.

D) III. ve IV.                                         E) IV. ve V.

 

20. Türemiş sıfatlar, adlarla fiillerin kök ya da gövdelerine yapım ekleri getirilerek oluşturulur.

Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde bu yolla yapıl­mış bir sıfat vardır?

A)     Güneş balçıkla sıvanmaz.

B)     Korkunun ecele faydası yoktur.

C)     Her ağacın meyvesi olmaz.

D)     Mızrak çuvala sığmaz.

E)     İşleyen demir pas tutmaz.

 

21.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru özneyi buldurmaya yöneliktir?

A)     Beni mi aradılar?

B)     Aşağı mı ineceğiz?

C)     Dün mü geldiniz?

D)     Yağmur mu yağıyor?

E)     Çok mu yoruldun?

 

22.  Aşağıdaki cümlelerden hangisi, öğelerinin sayısı bakımından ötekilerden farklıdır?

A)     Altmış yıllık arkadaşımdı.

B)     Sabırlı ve titiz bir araştırmacıydı.

C)     Bütün gün kitaplarıyla baş başaydı.

D)     Seçkin bilim adamlarımızdan biriydi.

E)     Herkesi duygulandıran, soylu bir davranıştı.

23. Yeniden baktım “Başaklar tablosuna. Belli ki rüzgâr var, başaklar eğilmiş. Başakların kimisi yanındakine yaslanmış, kimisi baş başa vermiş. Kırılacak gibi bü­küleni de usulca eğileni de var. Dimdik duran başak görünmüyor hiç.

Bu parçada aşağıdaki cümle türlerinden hangisi yoktur?

A) Ad (isim) cümlesi             B) Eksiltili cümle

C) Sıralı cümle                     D) Bileşik cümle

E) Basit cümle

24.  Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?

A)     “çok” sözcükleri atılmalı

B)     “durgun” yerine “az” sözcüğü getirilmeli

C)     “olduğu için” yerine “olduğundan” sözcüğü getirilmeli

D)     “satışlar yerine “alışveriş” sözcüğü getirilmeli

E)     “pahalı” yerine “yüksek” sözcüğü getirilmeli

25.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)Bu konuda nasıl bir çalışma yapılması gerektiği uzmanlarca tartışılacak.

B)Olaydan büyük bir üzüntü duyduğunu, suçlula­rın cezalandırılmasını istedi.

C)Yeni binaların ne zaman hizmete açılacağını, basın aracılığıyla duyuracaklarını belirtti.

D)Sorunlara sağduyuyla yaklaşmanın, onların çö­zümünü kolaylaştıracağı sonucuna varıldı.

E)Bölgede, kış mevsiminin uzun sürmesi nedeniy­le alınması gerekli önlemler yetkililere bildirildi.

 

26.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)Ozan, 1940 yıllarında yeni şiirimizin başta gelen adlarından biriydi.

B)O,1946 yılında düzenlenen bir yarışmada birin­ci olmuştu.

C)Aradan yıllar geçmesine karşın şiir anlayışında bir değişiklik olmadı.

D)Onun ilgi çekici yanlarından biri de konuları abartarak anlatmasıdır.

E)Toplumsal ve bireysel olaylara, yan tutmadan bakar.

 

27. Yaptıklarını kendi ağzıyla itiraf etti.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?

A)     Yüklemin III tekil kişili olmasından

B)     Nesnenin çoğul eki almasından

C)     Gereksiz söz kullanılmasından

D)     Yüklemin di’li geçmiş zamanlı olmasından

E)     Nesnenin yanlış yerde kullanılmasından

 

28. O kurumda eğitim görmüş herkes, saygılı, hoşgörülü ve esnek olmak gibi çok önemli erdemler kazanmış­lardır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?

A)     Gereksiz yere sıfat kullanılmasından

B)     Gereksiz yere bağlaç kullanılmasından

C)     Yükleme ekfiil getirilmesinden

D)     Öznenin sözcük öbeği olmasından

E)     Özne-yüklem uyuşmazlığından

 

29.  Aşağıdakilerin hangisinde verilen dizelerde düş­sel öğeler yoktur?

A)     Bir tren gelir her gün bu saatte

Aralıksız öter düdüğü

B)     Yağmur ana, yeşil yünden

Örmüş tarlanın hırkasını

C)     Bir rüzgâr esiyor dağlardan ovaya doğru

Okşayarak ağaçları, otları

D)     Tanı beni, her mektupta yumak yumak

Rüzgârla pullayıp gönderdiğim bulut

E)     Sesin gömlek yerine asılı balkonumda

Her zaman yıkanmış, her zaman ıslak

30.  Eylülde Kaçkarlar’ın çevresinde “kestane karası fırtınası” gelip çatar. Kestanelerin dökülme zamanıdır artık. Yöre insanı için kestanenin hem meyvesi, hem de kerestesi çok değerlidir. Çünkü evlerin özellikle dış cephesi bu ağaçtan yapılır. Rüzgârlar vadilerde uğuldamaya, yapraklar dökülmeye başlamıştır bu­günlerde. Karın habercisi olan “karakuş” birazdan pencerenin pervazına tüner. Derinden kurt sesleri gelir. Orman tüm yaşamıyla hazırdır uzun ve beyaz kışa.

Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?

A)     Karşılaştırma, tanımlama, öyküleme

B)     Açıklama, öyküleme, betimleme

C)     Tartışma, karşılaştırma, öyküleme

D)     Tanımlama, örnek gösterme, betimleme

E)     Açıklama, tartışma, örnek gösterme

 

31. Japongülleri, her sabah yüzlerce çiçekle ala boyanır­dı. Dil büyüklüğünde beş yapraktan oluşan çiçeklerin tomurcukları sabahları hızla açılır, akşamları aynı hızla kapanırdı. Solan çiçekler, bir sonraki gün ağa­cın altındaki toprağa kızılımsı bir ölüm damgası vu­rurdu. Bu hızlı değişim, beni hüzünlendirir, içimi ka­rartırdı.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)     Söz sanatlarına başvurma

B)     Gözlem gücünden yararlanma

C)     Olayları oluş sırasına göre anlatma

D)     Deyimlere başvurarak anlatımı güçlendirme

E)     Söylenenleri, örneklerle zenginleştirme

 

32. (I) Rize’nin Pazar ilçesinde, Verçenik Yaylası’na gide­cek minibüse bindiğimizde, uzun süren otobüs yolcu­luğunun yorgunluğunu unutmuştuk. (II) Yaklaşık beş saat süren minibüs yolculuğundan sonra, kararlaştırı­lan buluşma noktasına ulaştık. (III) Oradakilerle hoş­beşten sonra çadırları kurduk; sırt çantalarımızı bo­şalttık. (IV) İlk günler için getirilen taze yiyeceklerle, hemen küçük bir ziyafet sofrası kurduk kendimize. (V) Geceleri fark ettik ki gökyüzü burada her zaman yıldızlarla doluydu. (VI) Hemen her gece yıldızlara bakarak düşler kuruyorduk.

Yukarıdaki parça iki paragrafa bölünmek istense, ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uy­gun olur?

A) II.         B) III.        C)IV.        D)V.         E) VI.

 

33. (I) Umarım siz benden çok daha fazla yaşarsınız; ama bu yaşlara gelince insanda yaşlılığın farklı bir etkisi oluyor. (II) Yeni bir işe başlarken endişeleniyor­sunuz, bitirebilir miyim diye. (III) İtiraf edeyim ki “Kö­leler ve Tutkulara başlarken bu endişeyi yaşadım. (IV) Romanda her konu, yazılış süresini kendi belirliyor. (V) Hiçbir kitabımın üzerinde bu kadar yoğun çalıştığımı söyleyemem. (VI) Tam bir ağır işçi gibi sabah 8.30’dan akşam 20.00’ye kadar… (VII) Böyle­sine yoğun çalışmama karşın, kitabı tamamlamam iki yılımı aldı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.         B) III.        C)IV.        D)V.         E) VI.

 

34.  Savaşa gidecek askerlerin omzunda gördüğümüz torbalara benzer bir torba da bizim evde hazırlandı. Gerçi babam daha askere çağrılmamıştı; ama çağ­rılacağı günün pek uzak olmadığını hepimiz biliyor­duk. Bu nedenle annem ona, dikişteki bütün beceri­sini göstererek, kaba patiskadan bir torba dikti. Sanı­rım dikerken kendi kalbini de içine koydu. Çünkü ba­bam aramızdan ayrıldıktan sonra, annemin bir kalp taşıdığını gösteren bütün izler kalkmıştı ortadan.

Bu parçada sözü edilen anneyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)  Çevresindekilerden hiçbir destek görmüyor.

B)  Eşinin gidişinden sonra acıma ve sevme duygu­larını yitiriyor.

C)  Çocuklarıyla birlikte geçim sıkıntısına düşüyor.

D)  Savaşın, çocuklarının iç dünyasını etkileyece­ğine inanıyor.

E)  Savaşa karşı büyük bir öfke duyuyor.

 

35.  Lisede öğrenciyken, elli yaşında biri ölünce, eh za­manı gelmiş de ölmüş, diye düşünürdüm. Altmışında biri ölmüşse sanki ölümü biraz gecikmiş gibi gelirdi bana. Hele yetmişindekiler… Yalnızca yirmi, otuz yaş­larında ölenlere acırdım. Bu acımasızlığım, hainliğim­den gelmiyordu; öyleyse neden?

Bu parçanın son cümlesindeki sorunun yanıtı aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A)Ömre yönelik değerlendirmelerin yaşla birlikte değişmesinden

B)Olgun insanın, kimsenin kötülüğünü istememe­sinden

C)İnsanların giderek daha merhametli olmasından

D)İnsanın, yaşlanınca doğruları yanlışlardan daha iyi ayırabilmesinden

E)Yaşlandıkça düşünceleri değiştirmenin zorlaş­masından

 

36.  İster olay öyküsü olsun, isterse durum öyküsü; benim öyküm, okunduktan sonra belleklerden uçup gitme­meli. Konusuyla, özüyle, diliyle, biçimsel ustalıklarıyla okuru kuşatmalı. Kişi, öyküyü okuyup bitirdikten son­ra değişmeli. Yıllar sonra o öykünün anımsanan, in­sanı etkileyen bir yanı bulunmalı. Sait Faik’in “Hişt Hişt” adlı öyküsü, lirizmi ve şiirselliğiyle, Sabahattin Ali’nin “Değirmen” adlı öyküsü iletisiyle böyle değil mi?

Böyle diyen bir kişiye göre öykünün temel nite­liği nedir?

A)     Ünlü öykücülerin yazdıklarını düşündürmesi

B)     Belirli bir olay ya da durumdan yola çıkması

C)     Bilinen, somut gerçeklere dayanması

D)     Okurları, unutamayacakları biçimde etkilemesi

E)     Çelişkilere dayalı bir yapısının olması 

 

37. Anadili öğretimini Türkçe’nin söz değerlerine dayan­dırmak gerekir. Yıldız yerine “star”, gösteri yerine “şov” gibi yabancı sözcükleri kullanır; sürekli olarak, anlamını bilmediğimiz Arapça sözcükleri yinelersek çocukların söz dağarcığı karmaşık bir hal alır. Bun­dan da öte sözcükler açık ve aydınlık bir anlam ka­zanamaz. Çocuklarımız arasından sanatçıların, bilim adamlarının çıkmasını daha başlangıçta engellemiş oluruz. Çünkü bilgin ya da sanatçı, bulgu ve yargıla­rını, gözlem ve deneyimlerini, anadilinin kavramları üzerine kurar. Kavramlar açısından duruluk kazan­mamış bir zihin, açık seçik düşünemeyeceğinden, bir buluş ya da yapıt ortaya koyamaz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)     Söz dağarcığının konuşma gücünü etkilediği

B)     Dil eğitiminin toplumsal gelişme açısından önemli olduğu

C)   Yaratıcılığın önkoşulunun yüksek düzeyde bir eğitim görmek olduğu

D)     Kimi sözcüklerin anlamda bulanıklığa yol açtığı

E)     Anadilini iyi bilmemenin yaratıcılığı engellediği

 

38.  Genel anlamda insan düşüncesinin ürettiği değerlerin tümünü iki ana kümeye ayırabiliriz. Bunlardan ilki maddi kültürdür. Maddi kültür, insanoğlunun doğaya egemen olmak için yaptığı tüm araç ve gereçler ile bunları kullanma bilgisidir. İkincisi ise yaşamı düzen­lemek, zenginleştirmek, korumak için konulmuş ku­rallar dizgesi olan manevi kültürdür. Bu iki kültür, bir­birinden ayrılmamalıdır. Böyle bir yaklaşım, kültürü daha anlamlı ve yararlı kılar.

Bu parçada kültürle ilgili olarak vurgulanmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)     Bir bütün olarak ele alınması gerektiği

B)     Kişiden kişiye değişen boyutlarının olduğu

C)     Toplumsal değerlerin önemli bir yer tuttuğu

D)     Kişiliklerin oluşumunda etkili olduğu

E)     Toplumsal yaşayışı belirlediği

 

39.  Ozanları, yaşadıklarını, duyduklarını yazan kişiler diye tanımlamak yanlıştır. Sözgelimi Cahit Sıtkı, yaşadıklarını, duyduklarını yazan bir ozan olarak bilinir. Oysa ölüm acısını tatmamış, yaşamamıştır. Bununla birlikte, sık sık ölümden duyulan acıyı iş­lemiştir. Onunla yıllarca arkadaşlık yaptım. Bir gün bile ölüm sözcüğünü işitmedim ondan. Ölmüş bir sevdiği de yoktu yanılmıyorsam. Ölüm yalnızca bir temaydı onun için.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)     Her ozanın şiiri, belirli konuları içerir.

B)     Ozanların, şiirleriyle yaşantıları arasında ilişki olmayabilir.

C)     Her ozanın, şiir evreni aynı zenginlikte değildir.

D)     Şiirin etki gücü, okuyucuyu duygulandırmasıyla ölçülür.

E)     Hiçbir ozan, duygulanmadan şiirini oluşturamaz.

 

40.  İnsanın doğayla savaşımında korkunun rolü yadsına­maz. Önemli olan, bu insanca duyguyu iyi değerlen­direbilmektir. Nasıl ki kullanılması bilinmeyen bir silah bazen gen tepip büyük zararlara yol açabiliyorsa, kor­ku da denetim altında tutulmayıp kendi başına bıra­kılırsa sonuç hiç kimse için iyi olmaz. Korkalım; ama neden, niçin korktuğumuzu bilelim. Korkuya yenilme kaygısının tutsağı olmayalım.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A)     Korkuyla birlikte yaşamayı öğrenelim.

B)     Korkudan, uygun biçimde yararlanmaya çalışa­lım.

C) Korkunun, toplumu değişik yönlerden etkiledi­ğini unutmayalım.

D)     Korkuyu bir engel değil, bir araç olarak görelim.

E)     Korkumuzun nedenini öğrenip ona göre davra­nalım.

 

41. Hayır. Sanatçı, sanatçıdır. İşini doğru yapan, ne yap­mak istediğini iyi bilen bin, her ortamda saygı görü­yor. Türkiye’de de, dünyanın her yerinden de. Kadın ya da erkek, fark etmiyor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olamaz?

A) Yurtdışında sanatçı olarak yaşamanın zorlukları var mıdır?

B) Kadın yönetmen olmak güçlük doğurur mu?

C)Yurtiçinde sanatçı olmakla yurtdışında sanatçı olmanın farkları var mıdır?

D) Sanatçı olarak ilgi görmek koşullara göre değişir mi?

E) Saygı gören bir sanatçı olmak için bazı niteliklere sahip olmak gerekiyor mu?

 

42.  Ödüllerin, her şeyden önce, genç yazarların tanınma­sında, geniş kitlelere ulaşmasında çok yararlı olduğu­nu düşünüyorum. Elli yıl öncesine kadar Türkiye’de edebiyat ödülü yoktu. Bugün ise çok sayıda, belki de gereğinden çok ödül var. Ödüllerin sayıca artması onlara verilen önemi azaltıyor. Ayrıca bu ödüllerin bir bölümü tek bir yazınsal türe özgü. Oysa bütün türleri kapsayan ve her yıl düzenli olarak verilen ödüller edebiyat dünyasında daha büyük önem taşıyor. Ödü­lün değerini bulmasını sağlayan en önemli öğe de seçici kurulunun aynı kalması. Böylece, yapılan de­ğerlendirmeyle ilgili bir ölçüt, ortak bir beğeni oluşu­yor.

Bu parçada ödüllerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)     Niçin önemli olduğuna

B)     Kimilerinin belirli sınırlar içinde kaldığına

C)     Sayısı çoğaldıkça önemini yitirdiğine

D)     Yazarlara maddi destek sağlama işlevi oldu­ğuna

E)     Yerleşmiş olanların önem taşıdığına

 

43. Yetkin insan, bilgilenme, bilinçlenme yoluyla aydın­lanmanın ışığından geçmiş insandır. Soran, sorgu­layan, aydınlığı arayan bir kişiliği vardır onun. Bu tür bir kişilik kumaşının dokunduğu tezgâhın bir adı da eleştirel okumadır. Eleştirel okuma kişiyi bilinçlendirir. Bu yolla bilinçlenmiş kişinin nitelikleri arasında ise okuduklarını yargılama ve onlardan kendine özgü sonuçlar çıkarma başta gelir.

Bu parçada, eleştirel okumanın hangi yönü üze­rinde durulmamıştır?

A)     Yaradı bir okuma yöntemi olduğu

B)     Yol gösterici bir işlevinin bulunduğu

C)     Okullarda kazandırılması gerekli bir beceri ol­duğu

D)     Yorumlama gücünü geliştirdiği

E)     Kişiye, değerlendirme yetisi kazandırdığı

 

44. Sahnenin tozunu ilk yuttuğunda çocuk denecek yaşlardaydı ve o günden bu yana inmedi sahneden. Oyunculuk dışında oyun yazarlığı, yönetmenlik, çevir­menlik gibi uğraşlarla da ilgilendi. Tiyatro dünyamızın en kıdemlilerinden, en renkli kişiliklerinden biri olan, seyircisiyle müthiş bir iletişim kurabilen bu yetenekli sanatçının ilgi alanı tiyatroyla da sınırlı kalmıyor. Güncel konular üzerine yazdığı yazılarıyla, düşünce­lerini, eleştirilerini okurlarla paylaşıyor. O, aynı za­manda bir konuşma, bir anlatım ustası; anlatanla dinleyeni, oyuncuyla seyirciyi bir araya getiren bir usta.

Bu parçaya göre söz konusu sanatçıyla ilgili ola­rak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?

A)     Okuru incitici konuları işlemekten kaçınır.

B)     İzleyicisini etkiler, onlarla bütünleşir.

C)     Dilin olanaklarından çok iyi yararlanır.

D)     Oyunculuk dışındaki işlerle de ilgilenir.

E)     Mesleğinde çok başarılıdır.

 

45. Yazar, dili, ses, biçim, anlam özellikleriyle iyi bilen ve kullanan kişidir. Bu anlamda dile yeni kavramlar, ka­lıplar, sözcükler kazandırabilir. Gerçekte hiçbir yazar, bakalım bu romandan, bu öykü ya da şiirden dilciler kaç kural çıkaracak, diye yazmaz. Yazamaz; ama yazdıklarıyla dile yeni sözcükler katar. Dili işlerken yalnızca dilciye değil, edebiyat tarihçisine, toplumbi­limcilere, başka araştırmacılara da malzeme yaratır.

Bu parçadan, yazarlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)     Dilin söz varlığını geliştirdikleri

B)     Dilin anlatım olanaklarını genişlettikleri

C)     Yapıtlarıyla, yeni çalışmalara olanak hazırladıkları

D)     Dil konusunda, geniş bir bilgiye sahip oldukları

E)     Dile kazandırdıklarıma kalıcı olmaya çalıştıkları

 

www.dersimizedebiyat.org

 

Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site

 

CEVAPLAR

1. E

2. A

3. D

4. C

5. B

6. E

7. D

8. A

9. C

10. D

 

11. C

12. A

13. E

14. C

15. E

16. D

17. B

18. A

19. C

20. E

21. D

22. C

23. B

24. E

25. B

26. A

27. C

28. E

29. A

30. B

 

31. E

32. D

33. C

34. B

35. A

36. D

37. E

38. A

39. B

40. C

 

41. E

42. D

43. C

44. A

45. E

 

 

 

 

 

]]>
2011 LYS – Edebiyatı Soruları https://dersimizedebiyat.org/2011-lys-edebiyati-sorulari.html Tue, 25 Feb 2014 21:44:41 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=6156 2011 LYS EDEBİYAT SORULARI

1.     Aşağıdakilerin hangisinde anlatılanlar ayraç içinde verilenlerle uyuşmamaktadır?
 A)    Okurun ilgisini canlı tutacak ilginç her türlü eylem ve durumun olduğu gibi aktarılmadığı, özetlenerek kolayca başkasına anlatılmayacak bir düzen içinde işlendiği öyküler yazmayı denedim. (anlatımda kapalılığı yeğleme)
B)    Öykülerimde birtakım resimler çizmeyi, bu yolla, anlatılanları okurun gözünde canlandırarak görünür kılmayı, okuru bunların içine çekmeyi amaçladım. (betimlemelere yer verme)
C)    Öykülerimi, okurun elinden bırakamayacağı kadar çekici bir biçimde yazmayı, heyecanlandırıcı bir kurgulamaya ağırlık vererek sürükleyici kılmayı amaçladım. (düşünsel bir derinlik kazandırma)
D)    Okurun, belli bir zamana ve yere, gerçek kişilere bağlayamayacağı, kendi düş gücüyle tamamlayıp boyutlandıracağı öyküler yazmayı düşledim. (okuru etkin kılma)
E)    Öykülerimi kurgularken, okurların ayrımına varamayacağı geriye dönüşler yaparak öykünün bütünselliği bozulmadan okunmasını istedim. (durum ve olayları oluş sırasına göre vermeme)
2.     Bizde hâlâ halk şiiri geleneğine gereğinden fazla bağlı kalan şairler var. Bu, duyguları devindirici bir tutum değildir. Çünkü o ürünler çağdaş duyarlığı besleyecek zenginlikler taşımaz, sözü kanatlandıracak olanaklar içermez.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A)    Yeni imgeler çağrıştırmama
B)    Temaları günlük yaşamla sınırlı tutma
C)    Alışılmış söyleyişlerin dışına çıkamama
D)    Bireysel yaratıcılığı önleme
E)    Belirli biçimler içinde sıkışıp kalma
3.     (I) Bu film, Lev Tolstoy’un kırk sekiz yıl birlikte yaşadığı karısı Sofia’yla son günlerini anlatıyor. (II) Ağdalı diyalogların arasında kaybolmuş bu yapım, ağır bir dönem filmi olabilirdi. (III) Ancak yönetmen, ortaya evrensel duyguların yoğunlukta olduğu; dramatik ama eğlenceli, ciddi ama neşeli bir film çıkarmış. (IV) 1910’lu yılların Rusya’sını anlatan bir film için aslında hiç de kolay bir iş değil. (V) Bu filmin tadına varmak için Tolstoy’un, yalnızca Savaş ve Barış ya da Anna Karenina’nın yazarı değil aynı zamanda ülkenin önde gelen edebî, politik isimlerinden biri olduğunu düşünmek gerekiyor. (VI) Ayrıca Tolstoy’un, Rusya’nın en köklü ailelerinden birine mensup olmasına karşın zenginliğini bir utanç sembolü olarak görmesi ve bütün varlığını elinin tersiyle itmesi de göz ardı edilmemeli.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde değerlendirme yapılmamıştır?
A) I.            B) II.            C) IV.             D) V.            E) VI.
4.     İnsanı etkileyen birçok şiirin gizleri, dünyanın her yerinde dilin ses, biçim, söz dizimi yönünden ustaca kullanılmasında aranmalıdır.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A)    Birden fazla belgisiz sıfat vardır.
B)    Edilgenlik eki almış sözcükler vardır.
C)    Birleşik yapılı, kurallı bir cümledir.
D)    İlgi eki almış sözcük kullanılmıştır.
E)    Fiilden isim yapma eki almış sözcük vardır.
5.     (I) Bu yapıtı yalnızca bir anı sanmayın. (II) Yazar, bir psikiyatr ve siyaset adamı gözüyle kendi öyküsüne paralel olarak son elli yıllık siyasi tarihimizi de ayrıntılarıyla ele alıyor. (III) Bunları kendi özgün yorumlarının yanı sıra sayısal bilgilerle de destekliyor. (IV) Anlatımını, roman kahramanı olabilecek ilginç kişilerle zenginleştiriyor. (V) Her biri başlı başına bir yaşam dersi diyebileceğimiz anekdotlara da yer veriyor.
Bir yapıtın anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A)    I. cümlede, uyarı söz konusudur.
B)    II. cümlede, konuyla ilgili bir açıklama yapılıyor.
C)    III. cümlede, öznellikle nesnelliğin iç içe olduğu söyleniyor.
D)    IV. cümlede, duygusal yönleri öne çıkaran bir tutum izlendiği belirtiliyor.
E)    V. cümlede, söyleme öğreticilik ve çeşitlilik boyutu katıldığı belirtiliyor.
6.     Şairin de bir kişiliği vardır ; tutum ve davranışları,
I
seçimleri, toplumsal yaşamda karşı durdukları

yazdıklarına yansıyacaktır. Şiir yalnızca kurgudan,

düşsel olandan ibaret değildir çünkü . Şöyle ya da böyle,
II
az ya da çok , yazdıkları, şairin hayatından,
III
yaşadıklarından izler taşıyacaktır. Böylece, şairin öteki

şairlerle ilişkisi de bir anlam kazanacak, yazdıklarına

sızabilecektir. Birbirlerine şiir adamalar , şair arkadaşını
IV
üstelik de adıyla konu etmeler alışılagelen şeylerdendir.

Bir şairin öteki şairler tarafından ne kadar sevildiğini

anlamak için ona adanan şiir sayısına da , dolaylı
V
dolaysız göndermelere de bakılabilir.
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I.             B) II.              C) III.            D) IV.           E) V.
7.     1349’da Cenevizliler tarafından yapılan, sonraki yıllarda
I
da birçok kez onarılan Galata Kulesi, İstanbul’daki
II
görülmeye değer yerlerden biridir. Üsküdar’ın

Doğancılar Semti’ndeki bu yapı 17. yy.da
III                                                IV
Hezarfen Ahmet Çelebi’nin takma kanatlarla
V
uçmasından sonra da birçok uçma denemesine tanık

olmuştur.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I.             B) II.            C) III.           D) IV.          E) V.
8.     (I) İddialı konuşmayı sevmem. (II) “Türkiye’de ilk gerilim romanı yazarı benim.” demedim, “Sanırım…” diye başladım cümleye. (III) Bir yazarın “Bu şahane bir yapıt oldu, edebiyatın âlâsını yaptım.” gibi sözler söylemesini doğru bulmuyorum. (IV) Yazmak, bir kitabı bastırmak zaten kendini beğenmişlik değil de nedir? (V) Bütün bunların üzerine bir de yazdığını övmek, dayanılmaz geliyor bana.
Bir yazarın görüşlerini belirttiği bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A)    I. cümlede, kişiliğiyle ilgili bilgi veriyor.
B)    II. cümlede, bir yanlış anlamayı düzeltmek için gerekli açıklamayı yapıyor.
C)    III. cümlede, benimsemediği bir tutumu ortaya koyuyor.
D)    IV. cümlede, bir yorum yapıyor.
E)    V. cümlede, başarısız yapıtları beğenmenin yanlışlığını belirtiyor.
9.     (I) Özellikle 1975-1982 arası, dergileri çılgınca izlediğim yıllardı. (II) Taşrada bulunduğum o dönemde çıkan bütün edebiyat dergilerini alıyordum. (III) Belki de bundan dolayı, yazılarımda o yılların dergilerinden, şiir kitaplarından, şairlerinden sıkça söz ederim. (IV) O yıllarda şair sayısı mı azdı, daha mı az şiir kitabı yayımlanırdı, çıkan kitaplar mı nitelikliydi, bilemem. (V) Ama o dönemde, genç şairlerin çıkardıkları şiir kitapları bile gündemde olurdu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisiyanlıştır?
A)    I. cümledeki “çılgınca” sözcüğü zarftır.
B)    II. cümle, dolaylı tümleç, zarf tümleci, nesne ve yüklemden oluşmuştur.
C)    III. cümlenin yükleminde yardımcı eylem kullanılmıştır.
D)    IV. cümlede, yüklem yeterlik fiilinin olumsuzuyla çekimlenmiştir.
E)    V. cümlede bağlaç vardır.
10.   Metnin dilsel yoğrumudur söylem. Seslerin, sözcüklerin
I
tümceye dönüştürülme sürecinde, aralarında yaratılan
II
düşünsel, çağrışımsal bağıntılar toplamıdır. Bir metnin
III
hamuru, yaratıcısının dilsel teriyle karılmamışsa o metin
IV
ölü doğmuştur. Benim gevşek dokulu, yığma ya da
V
yığışımsal metinler diye nitelendirdiklerim genellikle bu

türdendir.
Bu parçadaki altı çizili sözcüklerden hangisi tür yönünden ötekilerden farklıdır?
A) I.           B) II.             C) III.              D) IV.            E) V.
11.   Şair babalar, kız ya da erkek çocukları için çokça şiir yazmışlardır. Bizim edebiyatımız, bu alanda hatırı sayılır zenginlikler içermektedir. Saymaya başladığımızda Tevfik Fikret, Nâzım Hikmet, Recaizade Mahmut Ekrem gibi yüzlerce ad bir çırpıda aklımıza gelir. Fakat şair evlatların, anneleri için değilse de babaları için aynı cömertliği gösterdiklerini göremiyoruz. Gerçekten de anneler için yazılmış başlı başına bir şiir hazinesi vardır. Peki neden bu böyledir? Anne, sevginin, sevecenliğin, yumuşaklığın; baba, katılığın, otoritenin simgesi olduğundan mı? Sanırım önemli ölçüde neden budur. Otorite ve sertlik, gereksinim duyulan, yerine göre güven veren özellikler olsa da şiirle pek bağdaşmazmış gibi görünüyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)    Tartışmacı bir havası vardır.
B)    Açıklama yapılmıştır.
C)    Tanımdan yararlanılmıştır.
D)    Abartmaya başvurulmuştur.
E)    Karşılaştırma yapılmıştır.
12.   İstanbul’un İstiklal Caddesi… Eski adıyla “Cadde-i Kebir” yani “Büyük Cadde”. Ortasında tramvay yolu, cadde boyunca dizili dükkânlar, pasajlar, sinemalar, hanlar… İstiklal Caddesi’ne paralel olarak uzanan Beyoğlu’nun arka sokakları… Niye “arka sokaklar” diye biliniyor? Ne bileyim, belki de itilmişleri, kakılmışları barındırdığı için böyle anılıyor. İşte eskicilerle, antikacılarla, film şirketlerine kostüm, aksesuar kiralayan dükkânlarla dolu bir han. Artistler, figüranlar sık sık gelir giderlerdi bu dükkânlara. Hanın çaycısı, artistlerin çoğundan imzalı fotoğraf almış, çay ocağının derme çatma panosuna asmıştı.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)    Soyutlamaya başvurulmuştur.
B)    Eksiltili cümleler kullanılmıştır.
C)    İkilemeden yararlanılmıştır.
D)    Sayıp dökmelere yer verilmiştir.
E)    Yalın bir dil kullanılmıştır.
13.   Şu ünlü “genç şairlerimizden” sözüne oldum olası akıl sır erdirememişimdir. Bu yolda saçını ağartmış, çok sayıda şiir kitabı yayımlamış, şiirseverler olarak neredeyse yirmi yıldır adını işittiğimiz, dergilerde şiirlerini severek okuduğumuz, ödüller kazanmış şairlerimizin kim bilir kaç kez bu sıfatla anıldığını gördüm. Acaba bizim eleştirmenlerimiz, tanıtıcılarımız hangi haklı gerekçelerle bir türlü kabullenemiyor kimi şairlerimizin büyümesini, kıdemliler arasına karışmasını? Yoksa onların yaşlarını, Dağlarcaların, İlhan Berklerin yaşları ile karşılaştırınca mı uygun görüyorlar bu “genç” sıfatını? Peki bu “yolun yarısını aşmış” şairlerimizi “genç” diye nitelendirecek olursak 16-17 yaşlarındaki şairlerimizi, şair adaylarımızı nasıl anacağız? “Gepegenç şair” diye mi, “stajyer şair” diye mi?
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A)    Çoğullaştırmalara yer verme
B)    Örnekten yararlanma
C)    Nitelendirmelere başvurma
D)    Tanık gösterme
E)    Deyimler kullanma
14.   Bir süredir yeni bir çalışmanın içindeyim. İtalio Calvino’nun yarattığı ama Görünmez Kentler arasına almadığı bir başka kentte, Kurmaca Kişiler Kenti’nde yaşayan kimi roman kişilerini ziyaret ediyor, onlarla söyleşiyorum. Soylu Şövalye Don Kişot’la başladım bu söyleşilere; onu Emma Bovary, Anna Karenina, Zebercet, Kaptan Ahab, Doktor Kien izledi. Birbirine eklenen kurgu denemeler yazmayı sürdürüyorum. Nasıl bir yer mi anlatılıyorKurmaca Kişiler Kenti’nde? Adından da anlaşılacağı gibi gerçekler üzerine temellenmiş, düşsel bir kent. Ölümün, kapısını çalmadığı, gelecek zamanın olmadığı, geçmiş zamanın şimdiki zaman içinde yaşandığı bir kent…
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Kişileştirme            B) Betimleme            C) Kanıtlama
D) Farklı cümle türleri        E) Birinci kişili anlatım
15.   Bir dil bilimciye “Dil nedir?” diye bir soru yöneltilse onun bir anda bu soruyu yanıtlamasına, üzerinde ömrünü harcadığı bu konuyu birkaç sözcükle açıklayıp bir tanımlamaya gitmesine olanak yoktur. Başkalarının, “Dil bir iletişim aracıdır.” biçiminde yapacağı basit bir tanımlama, onun için hiç de yeterli, doyurucu olmayacaktır. Çünkü onun zihnine, çocuğun dil ediminden konuşma seslerinin çıkarılışına, başka başka toplumlarda birbirinden farklı dillerin oluşmasına, dille beynin bağlantısına, dilin kültürle ilişkisine kadar pek çok konu, sorun ve gerçek üşüşecektir. Bu nedenle bir dil bilimcinin kısa bir duraksamadan sonra bu soruya vereceği yanıt şöyle olabilir: —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)    Dil, bir çırpıda tanımlanamayacak ölçüde çok yönlü, insana özgü bir gerçektir
B)    Dil olmasaydı toplumsal yapı ve düzen de oluşmazdı
C)    Dil, düşündüklerimizi, hissettiklerimizi, anı ve gözlemlerimizi başkalarına aktarabilmemize yarayan bir araçtır
D)    Dil, insanı insan kılan, onu öteki canlılardan ayırıp toplumsal bir varlık hâline getiren güçtür
E)    Tüm kavramlar dizgesini, dil aracılığıyla kurar, geliştiririz
16.   Günümüzde yaşamın amacının, yalnızca verilen görevleri yerine getirmek ve başarı kazanmak olduğu kabul ediliyor. Bu da çekirdek aileyi büyük ölçüde aşındırıyor. Anneler ve babalar, çocuklarına yeterli zaman ayıramıyor. Birlikte oldukları zamanı söyleşme, dertleşme yerine televizyon seyrederek, bilgisayar başında tanımadıkları kişilerle “chat” yaparak geçiriyorlar. Bunlar sorunsuz aile ve sorunsuz insan sayısını azaltıyor. Ben insanlara “bencil” olmalarını öneriyorum. Bu anlamda bencillik, kendini ciddiye almak, önemsemek, kendini bilerek yaşamak demektir. Böyle insanlar çevresindekileri de daha iyi anlar ve onların yaşamdan daha çok tat almasını sağlar.
Parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılabilir?
A)    İnsan kimi zaman, kazandığı başarılarla yetinmek istemez.
B)    İnsan ilişkilerinin zayıflaması, insanların birbirinden kopması mutsuzluğa yol açmaktadır.
C)    İletişim araçlarındaki gelişme insanın üretkenliğini azaltmaktadır.
D)    Kişinin önce kendisini tanıması, hangi alanlarda yetenekli olduğunun farkına varması gerekir.
E)    Mutsuz insanlar, başkalarının mutsuzluğundan hoşlanırlar.
17.   Düşünüyorum da öğretmenimiz bizi belirli bilgilerin tutsağı kılmadan ne kadar güzel şeyler öğretmişti bize. O, öğrenmemiz gerekenleri dikte etmiyordu. Kendi kendimize sorular sormamızı, onları yanıtlamamızı istiyordu. Bize duvarın öte tarafındaki yolları gösteriyordu. O yollardan, kimimiz dağlara, kimimiz ovalara, kimimiz ormanlara vurduk kendimizi; kimimiz de kentlerin, kalabalıkların ortasına attık. Ama ben nereye gittiysem, ne zaman iki satır karaladıysam dönüp arkama baktım hep. “Acaba o, geldiğim bu yer için ne der?, Şu yazdığımı beğenir mi?” diye düşündüm.
Bu parçada sözü edilen öğretmenin, öğrencileri için yaptıkları aşağıdakilerden hangisinde belirtilmiştir?
A)    Kitaplarda olmayanları öğreterek onları, ötekilerden farklı kılmaya çabalama
B)    Sosyal ilişkiler yönünden gelişmelerini sağlayacak ortamlar yaratma
C)    Eleştirel düşünme yöntemiyle onları bireysel özelliklerine göre yetiştirme
D)    Ailelerin istediği doğrultuda geleceğe hazırlama
E)    Seçecekleri mesleğin gereklerine göre yönlendirme
18.   Çocuğun sorumluluk taşıması demek, uyum sağlamayı öğrenmesi demek değildir. Örneğin, okul gereçlerini annesinin istediği biçimde çantasına yerleştiriyor olması, bu sorumluluğu edindiğini göstermez. Sorumluluk duygusu ancak bunun doğru yöntemlerle pekiştirilmesiyle ve içselleştirilmesiyle oluşur. Bu noktada annenin ve babanın tutumu önemli bir rol oynar. Aşırı otoriter yaklaşımlarda, çocuk sadece söylenene uyar ya da başkaldırır. O davranışına ilişkin düşünme – değerlendirme – içselleştirme basamaklarından geçmemiştir. Otorite ortadan kalktığında da çocuk büyük bir olasılıkla istenene uyma davranışı göstermez.
Bu parçada çocuklara sorumluluk duygusu kazandırmayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A)    Amacın, söylenen her şeyi benimsemesi ya da yapması olmadığına
B)    Bir şeyi kendi kararıyla önemseyip kabul etmesi gerektiğine
C)    Annelerin ve babaların, baskıcı tutumunun olumlu bir sonuç vermediğine
D)    Bir şeyi zorla benimsetmeye çalışmanın kimi zaman isyan etmesine yol açacağına
E)    Uysal olanların daha çabuk edindiğine
19.   İnsanın yaptığı işten en çok mutluluk duyduğu mesleklerden biri bence çevirmenliktir. Çeviri yaparken sevdiğiniz bir yazarla özdeşleşir; onun beğendiğiniz bir yapıtını, onun biçemini ve biçimini, tadını koruyarak aktarmaya çalışırsınız. Çetin ve çetrefil bir ifadenin içinden yüzünüzün akıyla çıktığınızda, “Bu cümle bundan iyi çevrilemezdi.” diye kendinize “Aferin!” diyebilmenin mutluluğuna sınır çizilemez. Bunu yapabilmenin en önemli ilkesi de bir yabancı dili bütün yönleriyle bilmekten çok, kendi dilinizin bütün inceliklerini, zenginliklerini, güzelliklerini tanımaktır.
Bu parçada çevirmenlikle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A)    Ana dilini doğru ve kusursuz kullanmanın temel koşul olduğuna
B)    Anlatım güçlüklerini yenmenin çevirmende güven duygusu uyandırdığına
C)    Yapıtın özgün dokusuna bağlı kalındığına
D)    Ulusal kültüre yapılan katkıya
E)    İnsana zevk veren yanlarının fazla olduğuna
20.   Bu yazar, yazarken okurunu düşünmüyor. Yalnızca kendi hikâyesini ya da romanını yazıyor. Okur onu seçecek, bulacaktır nasıl olsa. Çünkü onu okuyacak kişiler, okuduklarının değerlisini değersizinden ayırt edebilme yeteneği kazanmış olanlardır. Böyle bir okur, seçicidir. Kendisinden farklı bir okur kitlesini hedefleyen ve yapıtını o kitlenin onayına sunan bir yazarla karşılaştığında onu zaten ayıklayacaktır.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılan yazarın bir niteliği değildir?
A)    Ünlü olmanın getireceği sıkıntıları yaşamak istemeyen
B)    Kendini beğendirme kaygısı taşımayan
C)    Yazdıklarının her okur kesimine seslenemeyeceğini düşünen
D)    Yazarlık gücünün bilincinde olan
E)    Yapıtlarının bilinçli okurlarca farkına varılacağına inanan
21.   Bu sanatçımız kanımca Türk öykücülüğünün gerçek bir ustası, seçkin bir temsilcisidir. Buna karşın öykülerinin üzerinde henüz gereği gibi durulmamıştır. Yazınsallıktan hiç ödün vermeden oluşturduğu öykülerde toplumsal sorunları da öykünün dokusuna sindirir. Bu nedenle derinlikli bir okumada, yaşadığı günlerin eleştirisini bulabilirsiniz onun öykülerinde. Ancak bir yandan yakın çevresindeki şairlerle ilişkileri, diğer yandan da “uyumsuz, hırçın” kişiliği üzerine aktarılan anekdotlar, yazarı, yazdıklarının önüne geçirmiştir.
Bu parçada tanıtılan sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A)    Yapıtlarından çok, karakteri üzerinde durulduğuna
B)    Anlattıklarını kendi yaşamından çıkardığına
C)    Anlatımına sanatsal boyut kazandırdığına
D)    Yazdıklarının çok yönlü bir nitelik taşıdığına
E)    Yazdıklarının yeterince değerlendirilmediğine
22.   Aşağıdakilerden hangisi yazınsal değer taşıyan bir yapıtın popüler yapıtlardan farkları arasında sayılamaz?
A)    Tek boyutlu bakış açısı yerini çok boyutluluğa bırakır.
B)    Biçim ve içerik yönünden kolay anlaşılır olma amacı güdülmez.
C)    Değişik yorumlara açık olma niteliği taşıyabilir.
D)    Anlatılanların büyük ölçüde günlük yaşamdan kesitler ve esintiler taşıması düşünülür.
E)    Her düzeyden okura seslenme yönsemesinden kaçınılır.
23.   Aşağıdaki dizelerin hangisinde şiirsellik daha sınırlıdır?
A)    Deniz engin bir sudur, tuzlu, yeşil, dalgalı
Kenarlarını süsler bazen küçük bir yalı
B)    Ellerim takılırken rüzgârların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına
C)    Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda
Münzevi balıklarız aynı kavanozlarda…
D)    Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
E)    Bir göz gibi süzüyor beni camdan gece,
Dönüyor etrafımda bir sürü kambur cüce
24.   Bir kâsedir alev dolu gönlüm yana yana
Men tâ senin yanında dahi hasretem sana
Yaşlar dökende söndüremez âteşimi su
Sunsan elinle kanımı içsem kana kana
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A)    Divan şiirine özgü benzetmelerden yararlanılmıştır.
B)    Tezat sanatına başvurulmuştur.
C)    Abartmaya başvurulmuştur.
D)    Yinelemelere yer verilmiştir.
E)    Didaktik bir boyut taşımaktadır.
25.   Gül gülse dâim ağlasa bülbül aceb degül
Zîrâ kimine ağla demişler kimine gül
Aşağıdakilerden hangisinde kullanılan uyak türü yukarıda verilen beyittekiyle aynıdır?
A)    Onlar, o hiçbir şeyden yapılmamış adamlar
Üşümüş, yorgun ve bütün gün adres soranlar
B)    Göz seni görmeli ağız seni söylemeli
Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli
C)    Derdim var beller gibi
Söylemem eller gibi
D)    Zannetme ki şöyle böyle bir söz
Gel sen dahi söyle böyle bir söz
E)    Yalnız atlar yıkılır düzlerde suya özlemlerinden
Bir ben miyim yalnızlığa yenilen sen, sen, sen
26.   Gazete ve dergilerin belli sütunlarında yayımlanan, konusunu güncel, siyasi, toplumsal, kültürel olaylardan ve durumlardan seçen, bunları kanıtlama kaygısı gütmeden işleyen, kısa oylumlu, yoğun anlatımlı bir yazı türüdür —-. Güncel bir olayın kişisel görüşe bağlanarak canlı ve çarpıcı bir dille anlatılmasını gerektirir. Anlatım ve dil ustalığının yanı sıra zengin bir bilgi ve kültür birikimi ister.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)    röportaj
B)    fıkra
C)    eleştiri
D)    makale
E)    günlük
27.   Aşağıdakilerin hangisinde konuşmacı, dinleyicileri etkilemek amacıyla yeri geldikçe özellikle duygusal ve coşkusal bir söyleme başvurur?
A)    Sempozyum
B)    Panel
C)    Söylev
D)    Forum
E)    Münazara
28.   Aşağıdaki yapıtlardan hangisinde “Tağ tağka kavuşmas, kişi kişige kavuşur.” sözü ve açıklaması bulunabilir?
A)    Divan-ı Hikmet
B)    Atebetü’l-Hakayık
C)    Kutadgu Bilig
D)    Divanü Lügâti’t-Türk
E)    Risaletü’n-Nushiyye
29.   I. Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilahîsi
Bir zafer müjdesi burada her isim:
Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın
Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın.
Güvercin bakışlı sessizlik bile
Çınlıyor bir sonsuz devam vehmiyle.
II. Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden,
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar…
Aşağıdakilerden hangisi yukarıda verilen şiirlerin ortak özelliği değildir?
A)    Aynı uyak örgüsünü kullanma
B)    İmgelere yer verme
C)    Bentlerle yazılma
D)    Çağrışımlar içerme
E)    Söz sanatlarından yararlanma
30.   Halk edebiyatına özgü aşağıda verilen terimlere ilişkin tanımların hangisi yanlıştır?
A)    “İlahi”, özel bir ezgiyle okunan, Tanrı’ya övgü ve yakarma amacıyla söylenen şiir türüdür.
B)    “Koçaklama”, dağ, at, yayla gibi doğayla ilgili varlıkları ve sevgiliyi övüp yüceltmek için söylenen şiir türüdür.
C)    “Mâni”, genellikle dört dizeli, yedili hece ölçüsüyle oluşturulan, uyakları “aaba” dizilişinde olan ve başta aşk olmak üzere çeşitli konularda söylenen şiir türüdür.
D)    “Semai”, sekizli hece ölçüsüyle ya da aruzla yazılan ve sevgi, doğa, güzellik gibi konuların işlendiği şiir türüdür.
E)    “Koşma”, ayrılık, aşk ve doğa konuları üzerinde on birli hece ölçüsüyle ve değişik uyak düzenleriyle kurulup saz eşliğinde söylenen, sekiz dörtlükten oluşan, lirik şiir türüdür.
31.   I. Gülşehrî
II. Nefî
III. Şeyh Galip
IV. Fuzuli
Aşağıdaki yapıtlardan hangisi yukarıda verilen sanatçılardan birine ait değildir?
A)    Siham-ı Kaza
B)    Mantıku’t-Tayr
C)    Hayriyye
D)    Hüsn ü Aşk
E)    Şikâyetname
32.   I. Heşt Behişt
II. Sefaretname-i Fransa
III. Mecalisü’n-Nefais
IV. Tezkiretü’ş-Şuara
V. Makalat
Yukarıda verilenlerden hangileri aynı yazınsal türe ait yapıtlardır?
A)    I., II., III.
B)    I., III., IV.
C)    II., III., V.
D)    II., IV., V.
E)    III., IV., V.
33.   Aşağıdaki parçaların hangisinde yazınsal bir söylem vardır?
A)    Her kuşak, kendinden sonraki kuşakta eğitim düzeyinin düşmesinden endişe duyar. Sümer Uygarlığından kalma, insanlık tarihinin en eski metinlerinden biri sayılan 4000 yıllık kısa bir metin, gençlerin önceki kuşağa kıyasla çok cahil olmasından yakınıyor.
B)    Sağlıklı insanlardaki motor beceriler neredeyse kusursuzdur. Bu yüzden bisiklet sürme, buzda kayma, kayak yapma, ip atlama, otomobil kullanma gibi beceriler bir kez edinildikten sonra bir daha yitirilmez. On yıl ara verdiğimizde bile pek çaba harcamaksızın bunları tekrar kazanabiliriz.
C)    Bitkiler dünyasında ilginç benzerliklere rastlanabilir. Söz gelimi “ginseng” ve “adamotu” insan şeklini andırır. Bazı kestane filizlerinde gülümseyen yüz görmek olasıdır. Kulak mantarı, gerçekten de kulağa benzeyen bir yapıdadır.
D)    Eski kültürlere ait halk öyküleri hemen herkesçe bilinen ögeler içerirdi. Örneğin yılın belli bir gününde hangi yıldız kümelerinin yükseleceği, birbirine kavuşan sevgililer düşünülerek anımsanabilirdi. Göğün tanınması, ekim yapmak ve ekin toplamak için gerekli olduğundan, bu tür öykülerin uygulamadaki değeri büyüktü.
E)    Turna katarları geçiyordu gölün üstünden gölgeleri maviye düşerek. Van Gölü günün her anında bir renk cümbüşüyle yunup arınıyordu. Sanki göl bir anda som turuncuya kesmiş, bir turuncu şimşek gün döngüsünden girmiş gün batısından çıkmış.
34.   I. Sebk-i Hindî
II. Mahallîleşme Akımı
III. Süslü Nesir
Aşağıda verilen divan edebiyatı sanatçılarından hangisi yukarıdakilerden biriyleilişkilendirilemez?
A) Nergisî                     B) Neşati                       C) Nedim
D) Necati               E) Enderunlu Vasıf
35.   Aşağıdaki sanatçılardan hangisi, birlikte verilen nazım biçiminde yazılmış yapıtlarıyla ünlenmemiştir?
A)    Fuzuli – Gazel
B)    Nedim – Şarkı
C)    Baki – Mesnevi
D)    Ziya Paşa – Terkibibent
E)    Nefî – Kaside
36.   Gerek sosyal gerekse metafizik konularda yazdığı şiirlerindeki ahlakçı ve filozofça tutumuyla Ziya Paşa, divan şiirindeki “hakimane” şiirin son temsilcisi ve halk filozofu unvanını kazanmıştır. Bu tarz şiirlerinden birçok beyti ve dizesi, birer atasözü sağlamlığı ve sevimliliğiyle belleklerde yer etmiştir.
Bu parçadaki açıklamaya göre, aşağıda verilenlerden hangisinin Ziya Paşa’ya ait olduğusöylenemez?
A)    İdrâk-i meâlî bu küçük akla gerekmez
Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez
B)    Nâ-merd olayım çarha eğer minnet edersem
Cevrinle senin ben keder etsem mi sanırsın
C)    Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
D)    Pek rengine aldanma felek eski felektir
Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönektir
E)    Ne kaldı rûha teselli şarâbdan başka
Boğaz’da üç gecelik mâh-tâbdan başka
37.   “Düzenlemeler” anlamına gelen “Tanzimat”, bir bakıma Osmanlı İmparatorluğu’nun bazı kurumlarıyla Batı’ya yönelişi demektir. Tanzimat Döneminde Batı’yı yakından tanımış, Batı uygarlığının önemini kavramış kimi Türk aydınları, yaşayış, bilim, sanat ve edebiyat yönünden Batı ile bağlantılar kurmuşlardı. 1860 yılında Agâh Efendi ile Şinasi’nin birlikte çıkardıkları —- adlı gazete ile Tanzimat edebiyatı başlamış oldu.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)    Tercüman-ı Ahval
B)    Ceride-i Havadis
C)    Takvim-i Vakayi
D)    Tercüman-ı Hakikat
E)    Tasvir-i Efkâr
38.   İlk Türk romancıları, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın belirttiği gibi “romancı muhayyilesiyle doğmuş” yazarlar değildi. Bu türde verdikleri ürünler, ister istemez deneyim eksikliğinin izlerini taşıyordu. Bu yüzden roman kalıbını yeni bir ortama uyarlamanın sıkıntısını da yaşıyorlardı. —- adlı romanı, bunun ilk örneğidir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A)    Mehmet Rauf’un Eylül
B)    Sami Paşazade Sezai’nin Sergüzeşt
C)    Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talât ve Fıtnat
D)    Ahmet Mithat Efendi’nin Felâtun Beyle Rakım Efendi
E)    Mehmet Murat’ın Turfanda mı Yoksa Turfa mı
39.   Namık Kemal, Zavallı Çocuk’ta, genç bir kızın
I
kendisinden oldukça yaşlı biriyle görücü yoluyla

evlendirilmesine karşı çıkışını; Akif Bey’de, vatan
II
sevgisinin kişisel mutluluktan önce geldiğini; Gülnihal’de,
III
baskıya karşı duyduğu tepkiyi; Cezmi’de, Kırım Hanı
IV
Adil Giray’ın yaşamını; Celalettin Harzemşah’ta İslam
V
birliği düşüncesini anlatır.
Bu parçada Namık Kemal’in numaralanmış yapıtlarından hangisi tür bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I.            B) II.              C) III.            D) IV.            E) V.
40.   Onun için, edebiyat bir araçtır. Halkın kültürel düzeyini yükseltmek için, halkın anlayabileceği bir dille yazdıklarını biçimlendirir. Nitekim romanlarındaki öğreticiliğin özünde böyle bir kaygı vardır. Ayrıca romanlarında özellikle ahlak, toplumsal adalet kavramlarına ağırlık verir.
Bu parçada sözü edilen Tanzimat Dönemi sanatçısı aşağıdakilerden hangisidir?
A)    Şinasi
B)    Ahmet Mithat Efendi
C)    Abdülhak Hamit Tarhan
D)    Muallim Naci
E)    Recaizade Mahmut Ekrem
41.   Tarih, coğrafya, gezi, dil bilgisi gibi çok değişik konularda yapıtlar veren ve son derece üretken bir yazar olan —- daha çok, denemeleri, musahabeleri, fıkraları, hatıraları ve şarkılarıyla Türk edebiyatında değer ve ün kazanmıştır. Onun bu tarz yapıtları, Türkiye’nin 1890’dan sonraki kırk yıllık sosyal tarihini inceleyecek olanlar için vazgeçilmez kaynaklar arasındadır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)    Ahmet Rasim Kenan
B)    Hulusi Koray
C)    Mithat Cemal Kuntay
D)    Ali Canip Yöntem
E)    Tahsin Nahit
42.   —- en önemli özelliklerinden biri de olayların ve insanların dürüst olmayan, kurnaz ve menfaatçi yönlerini arayıp bulmaya oldukça meraklı olması ve bunun sonucunda ister istemez mizaha ve eleştiriye kaymak zorunda kalmasıdır. Neredeyse bütün yazılarında bulunan bu mizah unsuru yüzünden birçok fıkrasını ve hikâyesini birbirinden ayırmak güçleşir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)    Reşat Nuri Güntekin’in
B)    Ömer Seyfettin’in
C)    Refik Halit Karay’ın
D)    Sait Faik Abasıyanık’ın
E)    Abdülhak Şinasi Hisar’ın
43.   Kimi incelemecilere göre, Türk romanının doğuş döneminde roman kişilerine örnek oluşturanlar arasında Hacivat ve Karagöz tiplemelerinin olduğu da söylenebilir. Bu iki tip, modern yazarları oldukça etkilemiştir. Karagöz’ün, toplumsal rolleri üstlenen geleneksel kişinin; Hacivat’ın da Tanzimat’tan sonra sınıfını bulamamış alafranga tipin temsilcisi olarak örneksendiği düşünülebilir. —- Meftun, —- Behiç, —- Seniha, —- Bihruz kültürel anlamda bir bakıma Hacivat’ın torunlarıdır.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada boş bırakılan yerlerden birine getirilemez?
A)    Kiralık Konak’taki
B)    Şıpsevdi’deki
C)    Araba Sevdası’ndaki
D)    Sözde Kızlar’daki
E)    Küçük Ağa’daki
44.   19. ve 20. yüzyıl başlarında İstanbul, sahne olduğu hayat biçimleriyle medeniyet değişikliğinin oluşturduğu karmaşayı, çeşitli yönleriyle yansıtır. Ana konu olarak karşımıza çıkan Doğu-Batı ya da eski-yeni çatışması, mekân boyutunda İstanbul yaşamının anlatılmasıyla verilir. Şehrin toplumsal yaşamının kalbinin attığı mesirelerde kadın-erkek karşılaşmalarına olanak sağlayan modern hayat, özel hayatı da etkilemiştir. Modern hayat, Beyoğlu vitrinlerinden, önce göz ve gönüllere sonra da konaklara ya da geleneksel yapıya uygun olan evlere sızmıştır. Bütün bu özellikleriyle İstanbul, Tanzimat romanlarında işlenen ana konuların mekânı olmuştur.
Bu parçada sözü edilenlerle aşağıdaki romanlardan hangisi arasında ilinti kurulamaz?
A)    Sinekli Bakkal
B)    Ayaşlı ve Kiracıları
C)    Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
D)    Mai ve Siyah
E)    Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
45.   Ahmet Haşim’in şiirleriyle ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A)    Şiirlerinde dış dünyaya ait gözlemlerinin, iç dünyasında yarattığı izlenimleri yansıtmıştır.
B)    Yaşanılan hayattan uzak, tamamen hayalî bir âleme sığınma isteği, birçok şiirinde görülür.
C)    Vezin olarak yalnızca “aruz”u kullanmıştır.
D)    Türk şiirini Batılılaştırma konusunda “düşünen”den çok, “uygulayan” kişidir.
E)    Şiirlerinde kullandığı tabiat manzaraları genellikle akşam, gurup, şafak, gece, göller ve ormanlar gibi duygulanmaya, hayal kurmaya elverişli olanlardır.
46.   Kaynaklar Ömer Seyfettin’in, Genç Kalemler akımının
I
süslü diline tepki olarak dilde sadeliği öne çıkardığını
II
yazar. Kısa öykü türünün ülkemizde sevilip
III
benimsenmesinde onun büyük katkısı olduğu kuşku

götürmez. Yazarın başarısında seçtiği sözcüklerin ve
IV
bunları kullanım alanına koyuşunun önemli rolü vardır.

Asıl başarısı,1900’lerin başlarında Osmanlı toplumunun

ahlaki ve kültürel yaşamından yansıttığı

gerçekçi kesitlerden kaynaklanmaktadır.
V
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I.             B) II.            C) III.            D) IV.             E) V.

47.   Özgün şiir yazacağım diye dili zorlayanlar, sözcükleri bölüp parçalayanlar var şiirlerinde. Anlamsız olan sözcüklerle yeni bir dil yaratabilirler mi? Kimi şiirlerde de çok abartılı imgelerle güçlendirilmiş yoğun bir şiirsellik çığlık çığlığa kendini öne çıkarıyor. Şiir basit, yalın bir anlatımla da etkili olabilir. Kimi zaman düz yazıya yakın bir şiir daha ilginç olabiliyor. Öğreticiliğe, manzumeciliğe kaymadıkça… Böylesi, topluma, ortalama okura daha uygun değil midir? Şiirle herkes buluşabilmeli. Bu toplumda yaşayan her bireyin her gün bir şiir okuma gereksinimi duyabileceği bir aşamaya ulaşmalıyız.
Bu sözleri söyleyen kişinin, edebiyat tarihimizde yer almış aşağıdaki şiir anlayışlarından hangisine yakın olduğu söylenebilir?
A)    Yedi Meşaleciler
B)    Maviciler
C)    Garipçiler
D)    II. Yeniciler
E)    Toplumcu Gerçekçiler

48.   Aşağıdakilerin hangisindeki yapıt, birlikte verildiği şaire ait değildir?
A)    Faruk Nafiz Çamlıbel – Gönülden Gönüle
B)    Halit Fahri Ozansoy – Cenk Duyguları
C)    Yusuf Ziya Ortaç – Akından Akına
D)    Orhan Seyfi Orhon – Çobanıl Şiirler
E)    Enis Behiç Koryürek – Güneşin Ölümü

49.   1930’la 1945 arasında öz şiir hareketini sürdüren şairler arasında —- sayabiliriz.
Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A)    Necip Fazıl Kısakürek’i
B)    Oktay Rifat Horozcu’yu
C)    Ahmet Muhip Dıranas’ı
D)    Cahit Sıtkı Tarancı’yı
E)    Ahmet Hamdi Tanpınar’ı

50.   Kurtuluş Savaşı’yla ilgili önemli romanlar arasında

Halide Edip Adıvar’ın Vurun Kahpeye, Yakup Kadri
I                                                         II
Karaosmanoğlu’nun Yaban, Kemal Tahir’in Yorgun
III
Savaşçı, Attila İlhan’ın Kurtlar Sofrası, Tarık Buğra’nın
IV                                        V
Siyah Kehribarlar adlı yapıtlarını sayabiliriz.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I.             B) II.             C) III.            D) IV.            E) V.

51.   (I) Köy yaşayışını, köylülerin yaşadığı toplumsal sorunları konu edinir köy romanları. (II) Bu türde ilk örnek Nabizade Nâzım’ın Zehra adlı yapıtıdır. (III) Bunu Ebubekir Hâzım Tepeyran’ın Küçük Paşa’sı izlemiştir. (IV) Ancak gerçek anlamda köyü anlatan romanların yazılması 1950’lerden sonra başlar. (V) Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Dursun Akçam gibi romancılar gerçekçi ve gözlemci bir tutumla ağalık, topraksızlık, kan davası gibi sorunları ele almışlardır. (VI) Bunların yanı sıra Samim Kocagöz’ün Bir Çift Öküz’ü, Kemal Bilbaşar’ın Cemo ile Memo’su, Kemal Tahir’in Kör Duman’ı köy ve köylünün çeşitli sorunlarını anlatan romanlar arasında sayılabilir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I.             B) II.             C) III.            D) IV.            E) V.
52.   Aşağıdakilerden hangisi Haldun Taner’e ait tiyatro yapıtlarından biri değildir?
A)    Fazilet Eczanesi
B)    Keşanlı Ali Destanı
C)    Eşeğin Gölgesi
D)    Toros Canavarı
E)    Zilli Zarife

53.   Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A)    Necati Cumalı’nın ilk romanı Tütün Zamanı; Yağmurlar ve Topraklar, Acı Tütün ile devam eden Ege üçlemesinin ilk halkasıdır.
B)    Orhan Kemal, Çukurova yöresinin ve o yöredeki çaresiz insanların sorunlarını Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır gibi romanlarında ele almıştır.
C)    Fazıl Hüsnü Dağlarca, çok kolay ve rahat yazabilen, Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin en uzun soluklu şairidir.
D)    Behçet Necatigil’in Bile/Yazdı, Evler ve Eski Toprak kitaplarındaki şiirlerinde, eski ve yeniyle biçim ve tema arasındaki uyum kendisini açıkça gösterir.
E)    Şiirlerinin özü itibarıyla millî romantik bir şair olan Cahit Külebi’nin şiir kitapları arasında Adamın Biri’ni, Türk Mavisi’ni, Sıkıntı’yı ve Umut’u sayabiliriz.

54.   Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A)    Roman ve hikâye alanında ürünler veren Vüs’at O. Bener, ilk hikâye kitabı Dost’ta, küçük kentlerdeki sıradan insanların iç ve dış dünyasını anlatan yapıtlar ortaya koymuştur.
B)    Rasim Özdenören, kimi öykülerinde aile içi çatışmalara, çözülme ve dağılmalara yol açan etkenleri, onların dokusuna sindirerek anlatmıştır.
C)    Ferit Edgü, Çığlık adlı hikâyesinde iç ses yöntemini kullanarak okurun kafasında birbirini çağrıştıran kimi sorular uyandırmaya çalışmıştır.
D)    Hikâyelerinde, yaşadığı dönemin tanıklığını yapmak isteyen Füruzan, 1972’de Parasız Yatılı adlı hikâyesiyle Sait Faik Hikâye Ödülü’nü almıştır.
E)    Nezihe Meriç, Bir Deli Ağaç’ta topladığı hikâyelerini aşk ve ölüm teması etrafında geliştirmeyi, arka planda da hayatın güzelliklerini anlatmayı amaçlamıştır.

55.   Bir 18. yüzyıl düşünürü olan J.J. Rousseau ister özel ister kamusal hayatımızda olsun, yaşadığımız şeylerin, aklın değil duyguların ve doğal içgüdülerin gereklerini karşılayıp karşılamadığını sormamız gerektiğini söyler. Bireyselliği ve doğayı gündeme getirir. Ona göre, gerçekliği parçalayan ve anlaşılmaz hâle getiren aklın bütün tahlilleri yapaydır.
Buna göre J. J. Rousseau’nun hangi hareketin öncülüğünü yaptığı ileri sürülebilir?
A)    Klasisizm
B)    Realizm
C)    Romantizm
D)    Natüralizm
E)    Empresyonizm

56.   Sorun, gerçekliğe, öykü yazarı olarak bakmak değildir. Sorun, öncelikle kendine dünyada bir yer arayan, konumunu belirlemeye çalışan insandır. Kendini anlamaya, anlamlandırmaya çalışmak, başka bir deyişle kendi yazgısını sorgulayıp üzerinde düşünme zorunluluğu duymak insani bir gereksinimdir. Bunun peşinden koşarsanız var olanlar içinde kendi yerinizi belirlersiniz. Bu size bir bakış açısı sunar. Olan bitenleri bu bakış açısıyla değerlendirirsiniz.
Bu düşünceleri ileri süren bir yazar aşağıdakilerin hangisiyle nitelendirilebilir?
A)    Hümanist
B)    Akılcı
C)    Sembolist
D)    Varoluşçu
E)    Gerçeküstücü
CEVAPLAR

1 C 11 C 21 B 31 C 41 A 51 A
2 B 12 A 22 D 32 B 42 C 52 D
3 A 13 D 23 A 33 E 43 E 53 B
4 D 14 C 24 E 34 D 44 B 54 E
5 D 15 A 25 C 35 C 45 D 55 C
6 E 16 B 26 B 36 E 46 A 56 D
7 C 17 C 27 C 37 A 47 C    
8 E 18 E 28 D 38 C 48 D    
9 B 19 D 29 A 39 D 49 B    
10 E 20 A 30 B 40 B 50 E    

 

]]>
2001 ÖSS Soruları https://dersimizedebiyat.org/2001-oss-sorulari.html Tue, 25 Feb 2014 19:55:17 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=1550 2001 ÖSS SORULARI

1.  Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili söz­cükler anlamca birbirine en yakındır?

A) Bir süre sonra kendisi de bu akımın, bu tartışmanın içinde yer almıştı.

B)Bu kitapları, belirlediğiniz ölçütlere göre seçin. ayırın.

C)Kendisine yapılan bu haksızlığı, bu saygısızlığıiçine sindiremiyordu.

D)Bütün bunları, kendisinin yerine, önüne geçmek isteyenler düzenliyordu.

E) Bu makineler ötekilere göre daha kullanışlı, da­ha pahalıdır.

 

2.  Aşağıdakilerin hangisinde, “barınmak” sözcüğü­nün anlamıyla kullanımı birbirine uymamaktadır?

 

Anlam

Kullanım

A) Bir yerde yaşamak.            yaşamını sürdürmek. Burası, yılın her mevsiminde gemilerin barı­nabileceği   bir yerdi.
B)

Çevresiyle uyumlu

dirlik içinde   yaşamak

Çalıştığı yerlerin hiçbirinde.        barınamadı.
C)

Bir yerde etkili olmak

gelişecek ortam bulmak

Çağdışı   anlayışların burada barınamayacağını görmüştü.
D) Doğa etkilerinden korunmasını sağlayacak bir  yere sığınmak. Soğuk   havalarda barınmak   için kendine kuytu bir yer arıyordu.
E) Yerleşmek için uygun koşullar bularak oturmak Koskoca kentte bir yer bulup barınamadılar.

3.   Sözünü dinletmeyi sever, bunu başaramadığında si­nirlenip hırçınlaşırdı. Bunun için, hemen her zaman, hem çevresindekilerin kendisine, hem de kendisinin çevresindekilere karşı davranışlarında ipleri kendi istediği gerginlikte tutmayı başarırdı.

Yukarıda geçen “ipleri kendi istediği gerginlikte tut­mayı başarmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Çevresindekilere, kendi görüşlerinin doğruluğu­nu kanıtlamak

B) İsteklerinin gerçekleşmesi için her yola başvur­mak

C) Her konuda kendisini bilgili ve yeterli görmek

D)İnsanlarla olan ilişkilerini, kendi ölçütlerine göre yönlendirmek

E)Kendini, olduğundan daha güçlü göstermeye çalışmak

 

4.  Ailede tüm yükümlülükleri üzerlerine alan. çocuklarını her türlü sorumluluktan uzak tutan anne babalar — bireyler yetiştirirler.

Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)her bakımdan kendilerine benzeyen

B)işini seven, görevlerinin bilincinde olan

C)bulundukları her ortama kolayca uyum sağlayan

D)karşılaştıkları güçlükleri yenmek için her türlü yola başvuran

E)yaşamını biçimlendiremeyen, başkaları tarafın­dan yönetilmeyi bekleyen

 

 

5.   Birçok sanatçının sanat dünyasından silinip gitmesi­nin nedeni —.

Bu cümle, düşüncenin akışına göre aşağıdakiler den hangisiyle sürdürülemez?

A)     gelişme ve değişmelere uyum sağlayamamasıdır

B)     her geçen gün yeni sanatçıların ortaya çıkma­sıdır

C)     kendisini sanatına bütünüyle vermemiş olma­sıdır

D)     yeni ve özgün yapıtlar ortaya koyamamasıdır

E)     çağın gereklerine ayak uyduramamasıdır

 

6.  Tiyatro eleştirmeni, izlediği oyunun en çarpıcı, en be­lirleyici yönlerini yakalayıp belgeler.

Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?

A) Tiyatro eleştirisi yazma, öteki eleştiri türlerinden daha güçtür.

B)Tiyatro eleştirmeni, bir oyunu her izleyişinde oyunun farklı bir özelliğini yakalar.

C)Tiyatro eleştirisi, oyunun ayırıcı ve etkileyici yanlarına yönelik düşünceler içerir.

D)Tiyatro eleştirisi, belirli ölçütlere bağlı kalmayı gerektirir.

E)Tiyatro eleştirisi yazmak için oyunu birkaç kez izlemek gerekir.

 

7.   Halk şiiri doğal ve içtenlikli bir anlatım üzerine temellenir.

Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?

A) Halk şairi, sözünü şiire dönüştürürken içinden geldiği gibi söyler.

B) Aşk, halk şiirinde en çok işlenen konulardan bi­ridir.

C)Halk şiirinin sazla, sözle, daha doğrusu müzikle sıkı bir kan bağı vardır.

D)Halk şiiri, halkın içinde bulunduğu somut koşul­ların ürünüdür.

E) Halk şairi, şiirlerinde halkın acılarını, çilelerini yansıtır.

 

8.   (I) Roman yazarken konuşmalara yer vermek çoğun­lukla kaçınılmazdır. (II) Hatta salt konuşmalardan olu­şan romanlar bile vardır. (III) Bu romanlarda herhalde amaç, tip yaratmaktır. (IV) İki satırlık bir konuşma, bir karakteri on sayfalık bir betimlemeden daha başarılı bir biçimde çizebilir. (V) Bunun başarılı örneklerine M.Ş. Esendal’ın Ayaşlı ve Kiracıları adlı yapıtında rastlıyoruz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisin­de “karşılaştırma” yapılmıştır?

A)l.           B) II.          C) III.        D) IV.        E) V.

10.  (I) Üç adasıyla Malta, Sicilya’nın güneyinde, Akde­niz’in ortasında. (II) Malta’nın üç adasından biri olan Gozo ilginç kayalıkları, mağaraları ile birçok doğal güzelliğe sahip. (III) Adada ağaç olmadığı ve tarih boyunca dışarıdan getirildiği için, evlerin neredeyse tamamı taştan yapılmış. (IV) Zengin kireçtaşı yatak­ları, burada taş işçiliğinin gelişmesinin en önemli ne­deni. (V) Her köyün, kusursuz işçiliğe sahip kiliseleri, mimaride taşa mahkûm olmanın yansıması olarak yorumlanabilir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde olumlu bir durum olumsuz bir ifadeyle anlatılmak­tadır?

A) I.           B) II.          C) lll.        D) IV.        E) V.

 

11.   (I) Geçen yıl yitirdiğimiz ressam ve dokuma sanatçı­sının eserleri, bu ayın sonuna değin İstanbul Sanat Galerisi’nde sergileniyor. (II) Bunlar, büyük bir sabır, beceri ve ileri bir teknikle oluşturulmuş. (III) Dokuma­larını adeta bir yağlıboya tuvaline dönüştüren sanat­çının esin kaynaklarını, kurumuş yapraklar, ağaç ka­bukları ve parşömen kâğıdı oluşturuyor. (IV) Tüm bu dokuların, renklerin ve tonlarının değişik anlamları var; sanatçı bunlarla hem gelişmeyi, hem de yaşa­mın sürekliliğini ve gelip geçiciliğini vurgulamak isti­yor. (V) Yapıtlarında yansıttığı yaşam kimi yönleriyle bugünün insanını da kuşatıyor.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi sözü edilen sanatçının, yaşama yönelik görüşünü içermektedir?

A) I.           B) II.          C)lll.        D) IV.        E) V.

 

12.   (I) Yaşamöyküsü yazma, birtakım ön çalışmalar yap­mayı gerektirir. (II) İlkin, yaşamöyküsü yazılacak ki­şiyle ilgili kaynaklar, belgeler saptanır; bunlar değer­lendirilir. (III) Bu yönden belgesel boyutludur yaşamöyküleri. (IV) Kişinin mektuplarından, günlükle­rinden, anılarından yararlanılır. (V) Ayrıca, o kişinin eşinden, dostundan, onu tanıyanlardan bilgi alınır. (VI) Bunlar yapılmadan oluşturulacak bir yaşamöy­küsü hem ilgi çekici olmaz, hem de kişinin yaşam serüvenini tüm boyutlarıyla kuşatmaz.

Bu parçanın I numaralı cümlesinde belirtilen dü­şüncenin nedeni, kaçıncı cümlede açıklanmıştır?

A) II.          B) III.         C)IV.        D)V.         E) VI.

 

13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)     Nasıl oldu da beni hatırlayamadı bir türlü anla­yamadım.

B)     O kadar çok çalıştı ki havanın karardığını fark etmedi.

C)     Bugün sinemaya gidelim, yarında size geliriz.

D)     Yarınki toplantıya kimlerin katılacağı belli değil henüz.

E)    Geçmişte yaşanan tatsızlıkların unutulmasını istiyordu artık.

 

14.   Bir konuşmamızda ona, şiiri nasıl yazdığını sormuş­tum (I) Sorumu şöyle yanıtladı (II) “Önce bir rüzgârın taşıdığı tohum gibi küçücük bir şey düşer aklıma (III) Bu bir anlamdır, bir gerçektir, yaşam ilişkilerimizde öz denebilecek bir durumdur (IV) Yani esin denilen şeydir bu (V)”

Yukarıdaki parçada numaralanmış yerlerden han­gisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti ge­tirilmelidir?

A) I.           B) II.          C)lll.        D) IV.        E) V.

 

15.   Sanatçının uzun süre yaşadığı bu ev (,)   çocukları

I

tarafından müzeye dönüştürülmüş. Odalardan birinin  duvarlarında yer alan fotoğraflarla sanki bir soyağacı  oluşturulmuş(.) Bir başka odada onunla bütünleşmiş eşyalar

                        II

sergilenmiş (:) küçük el radyosu, fotoğraf makinesi, daktilosu,

III

gözlüğü(…)  Hastalığında ve ölümünden sonra gelen mektuplar

IV

ve telgraflarla (,) kitapları da camekânlı dolaplarda saklanıyor.

V

Yukarıdaki parçada, numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?

A) I.           B) II.          C) III.        D) IV.        E) V.

16.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “zor” sözcüğü, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır?

A)      Zor işleri hep bana yaptırıyorsun, diye yakını­yordu.

B)      İstemeden zor bir çalışmanın içine girmişti.

C)     Terlemiş, çok yorulmuştu, zor yürüyordu.

D)     Öğretmenliğin zor bir meslek olduğunu anlamış­tı.

E)      Zor günler geride kaldı; rahat edeceğiz artık, di­yordu.

 

17.  Yeryüzünde İstanbul kadar güzel bir kent bulmak çok güç.

Bu cümle ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

A)     Ad cümlesidir.

B)     Bileşik sözcük kullanılmıştır.

C)     Adeyleme yer verilmiştir.

D)     Belgisiz sıfat kullanılmıştır.

E)     Bağlaç vardır.

 

18.  Aşağıdaki cümlelerden hangisi özne ve yüklem­den oluşmuştur?

A)Yazınsal türlerin birbirine benzeyen ve birbirin­den ayrılan yönlerini belirlemek zordur.

B) Her yazı ya da yazınsal yaratı, insanoğlunun düşünce ve duygu evrenini zenginleştirir.

C)Dilsel ürünlerin amacına ulaşması doğru algı­lanmalarını gerektirir.

D)  Her yazıda, dil ve anlatım yönünden bir bütün­lük olmalıdır.

E)Yazınsal türlerin, donmuş, kalıplaşmış bir yapı­ları olduğunu kimse söyleyemez.

 

19.   Ozan, düşünceyi duygu haline dönüştürünceye kadar yoğurur.

Aşağıdakilerin hangisinde, öğelerin sıralanışı bu cümledekiyle aynıdır?

A)Eleştirmenler, dilciler, şiirde sözcüklerin gerçek anlamlarından çok. yan anlamlarının kullanıl­dığını söylerler.

B)Şiir. duyguları etkileyerek akıl gücünü baskı altına alır.

C)Şiir, duyular aracılığıyla dünyayı okura tanıtır.

D)Her çağ, kendi şiirini, ikinci bir dil yaratarak oluşturur.

E)Şairler, sözcüklerin anlam alanını genişletmeye çalışırlar.

 

20.   Önce baygın bir iniltiydi yamaçtan duyulan,

Sonra bir gölge belirmişti kuş uçmaz yoldan:

Köyümün titreterek bağrı yanık toprağını

İnliyor, baktım, uzaktan görünen bir kağnı…

Bu dizelerde aşağıda verilen ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünlü düşmesi                                  B) Ünsüz düşmesi

C) Sert ünsüz yumuşaması                 D) Ünlü daralması

E) Ünsüz benzeşmesi

21.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A) Uzun süre ayakta kalabilmesi için bu yapı, ne­me dayanıklı cam, kireç ve tuğla tozundan olu­şan harçla yapılmıştır.

B)Bir kamu kuruluşuna ait sevimli konukevinin önünde fotoğraf çektirdikten sonra oradan ay­rıldık.

C)Oraya gitmeye karar verirseniz, bu gezi için en az iki gün ayırmanız gerekir.

D) Her sabah erkenden kalkarak açık havada yü­rüyüş yapmanın kalp sağlığını olumlu yönde et­kilediğini öğrendik.

E)Adaylar yirmi beş yaşından büyük olmalı ve sağlık kontrolünden geçmiş olması gerektiğini söyledi.

 

22.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)  İlk karşılaşmamızda bana bu kadar yakınlık göstermesine çok şaşırmıştım.

B) Bu kadar yetenekli bir çocuğu, sanata yönlen­dirmekle çok iyi bir iş yaptığını düşünüyorum.

C) Geçirdiğim rahatsızlığı, büyük bir başarıyla ameliyat ederek sağlığıma kavuşturdu.

D)  Bu aşamada, olayları doğal akışına bırakmanın doğru olacağı kanısındaydı.

E) Aralarındaki sorunların görüş farklılıklarından kaynaklandığını biliyordu.

 

23.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)Takımlardan biri, ötekinin bitmek bilmeyen kar­şılıklı saldırılarına daha fazla dayanamadı.

B)Maçlarda, taraftarların çıkardığı olaylar spora gölge düşürüyor.

C)Sağlıklı kalabilmenin temel koşullarından biri de spor yapmaktır.

D)Son yıllarda kimi takımlar, Avrupa takımlarıyla yaptıkları maçlarda yüzümüzü ağartıyor.

E) Ancak düzenli olarak yapılan spor yararlı olur.

 

24. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)  Bu anlaşmazlıkların giderilmesi için zamana ge­rek var.

B) Bu konunun, öncelikle ve ayrıntılı bir biçimde ele alınması gerekiyor.

C) Üyeler, onunla ilgili görüşlerini daha sonra açık­layacaklarını belirttiler.

D)  Mimar ya da mimarlıkla ilgileniyorsanız bu kitabı okuyun.

E) Herkesin yaşamında birtakım sorunlar olduğunu hepimiz biliriz. 

25.  (I) Mektup on altıncı yüzyıla kadar salt haberleşme amacıyla kullanılıyor, bu anlamda bir tür gazete görevi de yapıyordu. (II) On altıncı yüzyıldan son­ra ise söz konusu görevinin yanı sıra, duygu ve düşünceler de mektuplar aracılığıyla paylaşılma­ya başlandı. (III) Goethe’nin ciltler dolusu özel mektupları, Schiller’in yazışmaları. Gogol, Puşkin, Byron’ın unutulmaz mektupları bunlar arasında sayılmaya değer niteliktedir. (IV) Candide yazarı Voltaire’in yazdığı mektuplar öğüt vermek, danış­mak, bilgi almak, yapıtlarını tanıtmak gibi değişik amaçlar içerir. (V) Bu büyük ustanın en başarılı mektuplarıysa, duygularını paylaşmak için yazdığı mektuplardır. (VI) Bunlar, özentiye kaçmadan, ya­paylığa düşmeden, içten geldiği gibi yazılmış mek­tuplardır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uygun olur?

A) II.          B) III.         C)IV.        D)V.         E) VI.

 

26. (I) Sonbahar, kendisinden sonra gelecek kış mevsi­minin gizli telaşını yaşatıyor doğaya. (II) Amasra’da bir Roma yapıtı olan Kuşkayası Yol Anıtı sarı bir ör­tüyle kaplanıyor. (III) Hasankeyf’teki Artukoğulları za­manından kalma cami. minaresindeki son leyleği yol­cu ediyor. (IV) Kaçkarlarda yağmur fazla mesai yap­maya başlıyor. (V) Bolu Dağları’nda. Istrancalarda gezinirken yerlerde ağaç gövdelerinin hüzünlü yüzle­rini, acılı bakışlarını görüyoruz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde insana özgü bir nitelik doğaya aktarılmamıştır?

A)l.           B) II.          C)lll.        D) IV.        E) V.

 

27.   (I) O. yaşamı yaşayarak öğrenmiş bir yazar. (II) De­neyimlerini ve gözlemlerini herkesle paylaşmış. (III) Kendi kendine öğrendiği üç yabancı dili de iyi derecede konuşabilecek düzeye erişmiş. (IV) Öğret­menlik yapmış, siyasetle uğraşmış, yurtiçi ve yurtdı­şında birçok yeri görmüş. (V) Kimi roman ve öyküleri ancak ölümünden sonra yayımlanabilmiş. (VI) Gezdi­ği, gördüğü yerlerin yöresel renklerini büyük bir usta­lıkla yapıtlarına yansıtmış.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.          B) III.         C)IV.        D)V.         E) VI.

 

28.  Yazın değeri taşıyan bir roman, bir öykü. bir oyun, yaşam çevremizi genişletir; içinde bulunduğumuz gerçek dünyanın dışına çıkarır bizi. -— Tam tersine gerçekleri değişik bir gözle görmemizi, olaylara farklı açılardan bakmamızı sağlar.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışı­na göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Bu elbette, bir kaçış ya da kendi gerçeklerimiz­den kopuş değildir.

B) İç gerilimlerimizden, sıkıntı ve bunalımlarımız­dan büyük ölçüde kurtarır.

C)   Okuma, insanı her türlü tutkudan kurtararak özgürleştirir.

D)   Okuyan bir kişi, bütün bilgi eksikliklerini gide­rebilir.

E)  Okunan her kitap, iç zenginliğini artırır, duygu­ları harekete geçirir.

 

29.   Bence resmin farklı bir sunuluşunun olması gereki­yor. Daha geniş çevrelerce izlenebilmesi için bugün­kü koşulların düzeltilmesi, ayrıca daha sık sergiler açılması gibi öneriler geliyor aklıma.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir?

A)Resim piyasasında çok yüksek ücretler söz ko­nusu; bunun nedenini açıklayabilir misiniz?

B) Sergilerde en iyi parçalar satılıyor: geriye kalan­lar için nasıl bir değerlendirme yapabilirsiniz?

C) Resimlerin, ilginç olduğu ölçüde izleyici topla­dığı söyleniyor; sizce bu doğru mudur?

D)Bir ressamın başarılı olmasının ölçüsü, resimle­rinin çok satılması mıdır?

E) Günümüzde, resimlerin yalnızca müze benzeri yerlerde sergilenmesini nasıl karşılıyorsunuz?

 

30.   “Gençliğimde okuduğum kitapları yeniden okuyacak yaşa geldim.” demiş bir yazar. Ne kadar doğru! On ye da yirmi yıl önce okuduğumuz bir kitabı yeniden eli­mize aldığımızda ya da eski bir filmi tekrar izlediği­mizde ne kadar değişik izlenimler ediniyor, nasıl da farklı yorumlara varabiliyoruz! Aynı durum, kuşkusuz, tiyatro için de geçerli. On yıl önce izlediğimiz bir oyu­nu, aynı yönetmenin on yıl sonraki yorumuyla seyre­derken, bu gerçeği daha iyi algılıyoruz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Değişik sanat yapıtları temelde benzer nitelikler taşır.

B)Tiyatro yönetmenleri aynı oyunu zaman zaman farklı yorumlarla sunarlar.

C) Yazarlar yaşlandıkça yaratma güçleri artmakta­dır.

D)İnsanların bakış açıları, değerlendirme ölçütleri yaşla birlikte değişmektedir.

E) Tiyatro yapıtları, değişik biçimlerde yansıtılma­ya uygundur.

 

31.  Akşam yemeğinde sessizlik vardı. Büyükler, yemek yer gibi görünüyorlardı; ama pek bir şey yedikleri yok­tu. Biz çocuklara, bir an önce yemeğimizi bitirip ma­sadan kalkmamız söylendi. O günden sonra yaşamı­mız değişmişti. Babaannemin eğlenceli tekerlemeler söylediği, annemin zarafet ve güzellikle renklendir­diği, lezzetli yemeklerin sohbet ve kahkaha ile yendiği o akşamlar nerede kalmıştı?

Bu parçada anlatılan aile üyelerinin içinde bulun­duğu durum, aşağıdakilerden hangisiyle nitelen­dirilebilir?

A) içekapanık – gururlu                      B) kırgın – görgülü

C) tedirgin – sıkıntılı                            D) huysuz – kaderci

E) saygılı – utangaç

 

32.  Yazı dediğimiz büyülü şekiller, önceleri taşın, kilin, kemiğin, ipeğin, bambunun üzerinde binlerce yıl oya­landı. Sonra papirüsün, parşömenin, derinin üzerinde epeyce konakladı. Daha sonra asıl büyük birikimini sağladığı kâğıt üzerinde ışıltılarla dolaştı. Günümüz­den otuz kırk yıl önce, elektronik devreler arasında gözle görülmez küçücük mekânlarda istiflendi. Böy­lece, aynı anda dünyanın bir başka köşesinde görü­lebilen bir nitelik kazandı.

Bu parçada, yazıyla ilgili olarak vurgulanmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)     Ne gibi değişmeler geçirdiği

B)     Uygarlığın gelişmesini sağladığı

C)     Hangi gereksinimler sonucunda ortaya çıktığı

D)     Kâğıdın bulunuşundan nasıl etkilendiği

E)     Günümüzde önemli bir iletişim aracı olduğu

 

33.   Roman yazarı, romanındaki kişilerin düşüncelerine, duyarlıklarına ortak olmalı, onlar gibi düşünmeli, onlar gibi duyumsamalıdır yazarken. Özellikle bizim toplu­mumuz için geçerli bir yöntemdir bu; çünkü Anadolu insanının yüzyıllardan beri süzülüp gelen bir yaşam biçimi; doğaya, insana, topluma, kendine özgü bir bakışı vardır. Bunun bütün yönleriyle romanlaştırılmasının açık, anlaşılır, özlü bir anlatımla okura ulaş­tırılmasının gereğine inanıyorum. İşte romanlarımda yapmaya çalıştığım, budur bir bakıma.

Bu parçadan, romancılarla ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir?

A)     İçinde bulunduğu toplumu yönlendirmelidir.

B)     Kendisini roman kişileriyle özdeşleştirmelidir.

C)     Okurun düzeyini iyi belirlemelidir.

D)     Her romanında, farklı yaşam biçimlerini yansıt­malıdır.

E)     Toplumun tarihsel gelişimini göstermelidir.

 

34.   Öykülerimdeki anlatıcıyı ben olarak düşünmeseniz iyi olur. Bir öyküdeki sevgili, ille de yazarın sevgilisi de­ğildir. Elbette bir küçük yaşantıdan, yaşanmış, gerçek anlardan da yola çıkarak öyküler, romanlar yazılabiliyor; ama yazarın çizdiği görüntülerin ille de yaşan­mış olması gerekmez. Önemli olan. okuru, bu görün­tülerin gerçekliğine inandırması, onu bu görüntülerin içine çekmesidir.

Bu parçaya göre, öykünün en önemli niteliği aşağıdakilerden hangisidir?

A)Yazarın, başından geçenleri, başkalarının öyküsüymüş gibi anlatması

B)Yaşanmış olaylardan bir seçme yapılarak bun­ların anlatılması

C)Yazarın, yaşadıklarını değiştirerek vermesi

D)Gerçek olayların, gerçek olmadığı izlenimi bıra­kacak biçimde yansıtılması

E)Olayların, okuyucuda, yaşanmışlık duygusunu uyandıracak biçimde anlatılması

 

35.   Gençlere, kendi kalıplarımıza göre düşünmeyi öğret­mek, yalnız onlar için değil, bütün toplum için zararlı bir tutum. Şunu unutmamak gerekir: Birtakım temel kavramları verirken onlara kendi değer yargılarımızı da benimsetmeye çalışırsak belki söz dinleyen bir kuşak yaratabiliriz; kendi değerlerimize göre yetiştir­diğimiz gençleri kurulu düzenin savunucuları olarak görebiliriz. Fakat düşünmeyi öğrenmeden yetişen genç, günü gelir, öğretilenlerin dışında, yeni durum­larla karşılaştığında şaşırır, kendine güvenemez ve yaşamın akışı içinde bir yandan öte yana savrulur durur.

Bu parçada, gençlerle ilgili olarak anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Büyükleri örnek almalarının sorun yarattığı

B)Yanlış yapa yapa doğruya ulaşacakları

C)Değişik görüşler öne sürmelerinin kuşak çatış­masını ortaya çıkaracağı

D)Düşünce ve davranışlarında özgür olacak bi­çimde eğitilmeleri gerektiği

E)Üzerlerindeki baskının, her şeye karşı koyan kişiler olmalarına yol açtığı

 

36.   Dört beş yaşlarında bir çocuk ağaca tırmanıyor. Onu izleyen annesi, çocuğa: “Dikkat et, in, düşersin.” de­miyor. “Ağaçtan düşersen ne olabileceğini düşünüyor musun?” diyor.

Yukarıda sözü edilen annenin yapmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A)Çocuğu korkutmaktan kaçınmak

B)Ağaçtan düşüp, çocuğun bundan ders almasını sağlamak

C)Çocuğu, durum üzerinde düşündürerek ona doğruyu buldurmak

D)Söz dinlemesi gerektiğini çocuğa anlatmak

E)Kendine güvenmesinin önemli olduğunu çocuğa anlatmaya çalışmak

 

37.   Bir paragrafı anlayarak okumak, bir matematik prob­lemini çözmeye benzer. Bir problemi çözmek için onu oluşturan öğeleri değerlerine göre kullanmak, arala­rındaki bağlantıyı doğru kurmak bir zorunluluktur. Bu­nun gibi bir paragrafı anlamak için de onu oluşturan sözcüklerin anlamını doğru algılamak, birbirleriyle bağlantılarını bulmak gerekir. Ayrıca, yansıttıkları dü­şünceyi ve düşünsel düzeni görmek de bir gereklilik­tir.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Düşünceler sözcükler aracılığıyla dile getirilir.

B)Okunanların anlaşılmasında sözcüklerin yeri ve bunlar arasındaki ilişki önemlidir.

C)Matematik problemlerinin çözümünde temel olan okuduğunu anlamadır.

D)Duygu ve düşüncelerin eksiksizce anlatımı, bunlara uygun sözcükler bulmayı gerektirir.

E)Her alanın, kendine özgü anlamlar içeren söz­cükleri ve kuralları vardır.

 

38.  Anadili, onu kullanan bireyler arasında köklü sevgi bağları oluşturur. Bilinçaltına dek uzanarak kişinin iç varlığını kuşatan bu bağlar, toplumsal yaşamda çok gerekli olan güven duygusunun da kaynağıdır; çünkü birbirini sevip sayan, birbirine güven duyan bireylerin oluşturduğu bir toplumda, bireylerin gelecek korkusu olmaz.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Anadilinin, ortak duygular oluşturmada çok önemli bir işlevi olduğu

B)Kişilerin yetiştikleri ortamla benlikleri arasında sıkı bir ilişki bulunduğu

C)Anadilindeki ses özelliğinin kişilerin düşünce ve duygularını etkilediği

D) Aynı dili kullanan kişilerin, aynı doğrultuda dü­şünebileceği

E)Anadili eğitimine ağırlık vererek ulusal duyguları pekiştirmek gerektiği

 

39.   Evimin penceresini tümüyle kapatan kiraz ağacı, ön­ceki sabah birden duvağını takıp pencereden içeri uzandı. Ak çiçekleriyle el öpmeye geldi sanki. Neden­dir bilmem, her yıl içimde bahar sevinçleri tutuşturan kiraz ağacı, bu yıl beni yalnızca kederlendiriyor, yal­nızca hüzün veriyor bana. Duvak takmış kiraz ağacı­na gülümsemek nedense bir türlü gelmiyor içimden.

Bu parçadan, kiraz ağacıyla ilgili olarak nasıl bir sonuç çıkarılabilir?

A)     Bu yıl daha erken, daha çok çiçek açmıştır.

B)     Duyguları etkileme gücü azalmıştır.

C)     Çiçeklerindeki renk zenginliği şaşırtıcıdır.

D)     Evin dış dünyayla bağlantısını engellemektedir.

E)     Olumsuz çağrışımlar uyandırmaktadır.

 

40.  Bilim dili, nesnel bir dildir; çünkü terimlerle kurulur, te­rimlerle oluşur. Terimlerin de açık, anlaşılır, aydınlık olması gerekir. Bunun da baş koşulu, terimlerin, an­lamları herkesçe bilinen sözcüklerden yapılmasıdır. Böyle olmazsa bilim dili. anlaşılmaz: karmaşık bir gö­rünüm alır. Bu yüzden, bilim adamları arasında tam bir anlaşma olmaz. Ayrıca, bilim ürünlerini geniş halk yığınlarına iletmek de olanaksızlaşır.

Bu parçada, terimlerle ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisine değinilmemiştir?

A)     Anlamlarının kişiden kişiye değişmemesine

B)     Dilin sık kullanılan sözcüklerinden oluşturulma­sına

C)     Bilimsel iletişimi sağlamasına

D)     Bilimsel çalışmaları geliştirip hızlandırmasına

E)     Güç anlaşılan bir yapıda olmamasına 

41.   Bir edebiyatçı değil, bir toplumbilimciydi. Toplumbili­min bilim olarak yeni yeni oluşmaya başladığı bir dö­nemde yaşamıştı. Bir müzisyenin çelişkili dünyasını inceleyerek ilginç bir yapıt oluşturdu: “Mozart: Bir Da­hinin Sosyolojisi Üzerine”. Bu yapıtında, müzisyeni, toplumbilimin kendine özgü yöntemleriyle anlatmaya çalışıyor. Yer yer bir bilimsel belge niteliği taşıyan ki­tap, bir dahinin insana özgü değişik durumlarını yan­sıtıyor. Ayrıca, bir insanın çaresizliğini dile getirerek, bunu yaşanmış örneklerle zenginleştiriyor.

Bu parçada tanıtılan yazarla ilgili olarak aşağıda-kilerin hangisinden söz edilmemiştir?

A)     Nesnel, kanıtlanabilir bilgiler verdiğinden

B)     Yapıtının etkileyici nitelikler taşıdığından

C)     Bütün yapıtlarını aynı yöntemle oluşturduğun­dan

D)     Anlattıklarının gerçeklere dayandığından

E)     Ele aldığı kişiyi, farklı özellikleriyle yansıttığın­dan

 

42.  Yazar, öykülerinde, insanın insanla, insanın gelenek­lerle çatışmasını, günlük yaşamın akışı içinde, abar­tısız ve sevecen bir yaklaşımla ele alır. Anlattıkları, olağanüstü olaylar, olgular, durumlar değildir. Dün­yanın herhangi bir ülkesinin bir yöresinde, bu öykülerdekine benzer yaşamlar hâlâ vardır. Basit halk inanç­ları, etkili bir biçimde öykülerinin atardamarını oluştu­rur. Geçim derdi, biten sevgiler, öykülerden fışkıran renkli tablolardır.

Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen öykücünün bir özelliği değildir?

A)     Ders vermeyi amaçlama

B)     Anlatımda doğallığı benimseme

C)     Sıradan öğeleri çarpıcı kılma

D)     Karşıtlıklardan yararlanma

E)     Folklorik öğelere yer verme

 

43.   Bana sorarsanız şiir ne yerdedir ne göktedir; insanın yaratıcılığındadır; çünkü otlarda, gökyüzü de birer araçtır ozan için. Nedenine gelince, ozan keşfetmez, icat da etmez; değiştirir, olabileceği tasarlar, olmaya­cağı dile getirir. Dahası, görüleni, görülmeyenle yeni­den kurar. Kurduğu bu dünyanın işe yarayıp yarama­yacağını hiç hesaba katmaz. O, yalnızca kendine öz­gü bir dille duygu ve düşüncelerini şiirleştirir.

Bu parçaya göre şair, şiirini yazarken aşağıdakilerin hangisine başvurmaz?

A)      Varlıkları farklı biçimlerde algılamaya

B)      Okuyucuyu bir düşünceye yönlendirmeye

C)     Alışılmış anlatım biçimlerinden kaçınmaya

D)      Gördüklerini düş gücüyle biçimlendirmeye

E)      Şiirlerini oluştururken doğadan yararlanmaya 

 

44.   Edebiyatçı olmaya heveslenen gençlerin sayısı her geçen yıl artıyor. Bu gençler, hemen üne kavuşmak istiyorlar. Çalışarak beklemeyi göze alanların sayısı çok az. Öte yandan ülkemizde eleştirmenlerin sayısı da oldukça sınırlı. Bu yüzden onların bunca şairle, öykücüyle, romancıyla ilgilenebilmesi olanaksız. O zaman da kitaplarından söz edilmeyen, umdukları ilgiyi göremeyen genç yazarlar: “Eleştiri öldü; bizde eleştirmen yok!” diye yakınıyorlar. Aslında eleştiri ölmedi; ama bu gidişle ölecek!

Bu parçada sözü edilen gençlerle ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)     Herkesçe tanınmak istediklerine

B)     Eleştirmenleri suçladıklarına

C)     Sabırsız olduklarına

D)     Yapıtlarının düzeysiz olduğuna

E)     Edebiyata, giderek daha çok gencin ilgi duydu­ğuna

 

45.   Bizim yazınımızda deneme türü oldukça cılızdır. Bu durum, dünya yazını için de geçerlidir. Hemen belirte­lim ki denememizin cılızlığı nicelikseldir. Yani dene­mecimiz az, deneme türünde yazılmış yapıtların sa­yısı sınırlıdır. Buna karşılık nitelik bakımından dünya yazınındaki seçkin deneme örnekleriyle rahatça boy ölçüşebilecek yetkinliktedir. Konu yönünden de in­sanoğlunu bütünüyle kuşatan bir çeşitlilik gösterir. Aynı şeyi öteki yazın türleri için, örneğin roman için, tiyatro için söyleyemem.

Bu parçada, yazınımızdaki deneme türünün hangi yönü üzerinde durulmamıştır?

A)      Yazılanların sayıca azlığı

B)      İçerik yönünden zenginliği

C)      Başka türlere oranla daha ileri bir düzeyde ol­duğu

D)      Dünyadaki örnekleriyle yarışabilecek nitelikte olduğu

E)      Dil ve yöntem bakımından, yazılışının güçlüğü

www.dersimizedebiyat.org 

Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site

 

CEVAPLAR

1. B

2. A

3. D

4. E

5. B

6. C

7. A

8. D

9. A

10. E

11. D

12. E

13. C

14. B

15. E

16. C

17. E

18. A

19. D

20. B

21. E

22. C

23. A

24. D

25. C

26. B

27. D

28. A

29. E

30. D

 

31. C

32. A

33. B

34. E

35. D

36. C

37. B

38. A

39. E

40. D

41. C

42. A

43. B

44. D

45. E

 

 

]]>