Soru 1 |
(I) Otuz yıl süren araştırmalarda, çocukların yaz tatilinde bir önceki eğitim yılına göre zihinsel yeterlilik bakımından bir ay geriledikleri ortaya çıktı. (II) Başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşıldı: Çocuklar tatil boyunca zekâ derecelerinden bir puan kaybediyor. (III) Yaz tatillerini öğretici faaliyetlerle değerlendirmeyen çocukların, yeni öğretim yılı başladığında ötekilere göre geri kaldığı da yapılan araştırmalarla saptandı. (IV) Bu fark kısa sürede kapatılabilse de, çocukların bu durumla hiç karşılaşmaması gerekiyor. (V) Uzmanlar, uzun tatiller sırasında anne babaların, aile çevresinin; okul başladığında ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bunun bilincinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
I. Ek eylem
II. Birleşik sözcük
III. Hem yapım hem çekim eki almış sözcük
IV. Eylemsi eki
Aşağıdakilerden hangisi, yukarıda verilen dil bilgisel öğelerin tümünü örneklendirmektedir?
A) Ağustos çekildi, eylülün sesi / Birazdan konuşacak
"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar"
B) Yağmurun eşliğiyle çocuğunu emziriyor yaz
Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar
C) Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar
D) Yosunların kapılara usulca / Tırmanıp yerleştiği
Yani eylülün sesi bu ise çok iyi baylar
E) Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
İnsanlar başkalarını da kendileri gibi zannediyor. Gazetedeki köşemde ne zaman bir şirketi veya bir kurumu eleştiren yazı yazsam hemen arayıp "Halledilmesi gereken bir işiniz mi vardı?" ya da "Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?" diye soruyorlar. Oysa ben sadece olanlarla ilgili eleştirilerimi yazıyor, fikrimi ortaya koyuyorum. Bu, benim yazar olarak sorumluluğum. Biz yazarlar, hepimiz böyle değil miyiz? Onlara göre ise bizim fikrimiz, sorumluluğumuz yok, ---- var ve bütün yazılarımızı bunlar için yazıyoruz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) duygusal tepkilerimiz
B) kişisel çıkarlarımız
C) beğenilme endişemiz
D) toplumsal görevlerimiz
E) çok okunma amacımız
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A)Ülkemizin şehirler arası yollarında en çok yaygın ulaşım aracı, otobüstür.
B)Akdeniz Bölgesi'ndeki kimi plajlarımız, dünyanın en iyi plajları arasında sayılıyor.
C)Detaylı araştırma yapmadığımız için bu konudaki bilgilerimiz sınırlıdır.
D)Spora başlamadan önce ısınma hareketleri yapmak, olası sakatlıkları önler.
E) Galiba birkaç yıl içinde ev telefonları da tarihe karışacak.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
(I) Tasavvuf felsefesi, 12. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar Türk kültürüne yön vermiştir. (II) Anadolu'da yerleşik ve yarı yerleşik topluluklar arasında farklı uygulama biçimleri gösteren bu felsefe, dinî bir içerik taşır. (III) Belli bir tasavvuf anlayışına bağlı derviş şairlerin şiirleri de bu yüzden bağlı oldukları inanışın gereklerini içeren ilkelerle doludur. (IV) Belki Pir Sultan Abdal'ın kimi şiirleri istisna sayılabilir. (V) Yunus Emre ayrı tutulursa tasavvuf inancını taşıyanların çoğu, şiirlerini didaktik tarzda kaleme almıştır. (VI) Tasavvufî şiirlerin çoğu da böylelikle kişilerin duygularından çok aklına seslenen, onlara bir dünya görüşü aşılamaya çalışırken kuruluğa düşen ürünler olmuştur.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, kendisinden önceki cümlede belirtilenlere bağlı bir sonucu dile getirmektedir?
A) II. ve III. B) II. ve V. C) III. ve V.
D) III. ve VI. E) V. ve VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Günümüz edebiyatında tanık gösterme yöntemi çok revaçta. Birçok yazar, yazılarında büyük yazarlardan alıntılar yapıyor. Yazmaya yeni başlamış, daha neyin ne olduğunu öğrenmenin ilk basamaklarını tırmanan gençlerin yazıları bile Dante'nin, Hugo'nun, Dostoyevski'nin, Beckett'ın sözlerinden geçilmiyor. Klasikleşmiş yazarlardan alınan cümleler, bu yapıtlarda gecekondu duvarındaki eski tapınak taşları gibi duruyor.
Bu parçanın son cümlesinde vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?
A)Alıntıların kullanıldığı yapıtların sanatsal bakımdan niteliksiz olduğu
B) Genç yazarların her yapıttan alıntı yapmaması gerektiği
C) Alıntıların hangi yazara ait olduğunun belli olmadığı
D) Alıntı cümlelerin yerli yazarlardan seçilmediği
E) Alıntılanan parçaların yeterince dikkat çekici olmadığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde verilen sözcüğün anlamını içermemektedir?
A)Bu resimlerde, Anadolu'nun binlerce yıllık kilim desenleriyle Batılı, modern resim teknikleri iç içe geçmiş. (sentez)
B) Yazar, oluşturduğu mekân içinde kahramanlarının soluk alıp vermesini, yaşamasını sağlayamamış. (yapaylık)
C) Kent yaşamının karmaşasını ve hızını yansıtmak isteyen bir yönetmen için en uygun yer İstanbul'dur. (üstünlük)
D) Romandaki dil ve anlatım, olayın seyrine ve kahramanların durumuna göre değişim gösteriyor. (uyum)
E) Ana dilini tüm incelikleri ve zenginliğiyle kullanan şairler, ülke sınırlarını kolaylıkla aşıyor. (inandırıcılık)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Bir muhabir, muhalif ve uyumsuz tutumuyla tanınan bir punk şarkıcısıyla punk müzik üzerine yaptığı röportajdan sonra birlikte sokakta yürümeye başlar. Dinlediklerinden biraz da kafası karışmış olan muhabir sorar: "Peki punk nedir?" Müzisyen, yolun kenarındaki bir çöp kutusunu tekmeler ve "İşte punk budur!" der. Birkaç adım sonra muhabir de bir çöp kutusuna tekme atar ve “Punk bu mu şimdi yani?" diye sorar. Müzisyenin yanıtı şaşırtıcıdır: "Hayır! Bu, modaya uymaktır!"
Bu parçada, punk müzik yapan sanatçının vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Müzikseverlere saygı göstermek gibi bir kaygısı olmadığı
B) Müzikte gündelik doğal gürültülerden yararlandığı
C) Müzikle teknolojiyi birleştirmeye çalıştığı
D) Grupla değil, tek başına müzik yapmak istediği
E) Yaptığı müziğin taklit edilmeyen bir aykırılık içerdiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Romanda dil, bir hizmetkâr olduğunu unutup efendi rolüne soyundu mu romanın dengesi bozulur. İşlek, akıcı, sanatsal bir dil, geçici olarak okurun gözünde romanı yüceltebilir. Fakat sadece geçici olarak... Dilin tadına varılınca onun gerisinde yatanı görmek ister okur. İşte o zaman hayal kırıklığına uğramamalıdır. Dilin büyüsünden başka bir şey, örneğin yapısal bir değer getirmeyen roman, başarısız romandır.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A)Romanda dilin bir araç olduğu unutulmamalıdır.
B)Anlatımdaki renkliliğin, anlatılanı gölgelemesine izin verilmemelidir.
C)Özgün bir dil yaratmak, özgün bir roman yaratmanın garantisi değildir.
D)Roman, biçim ve içerik dengesi üzerine kurulmuş bir edebiyat türüdür.
E)Romanda kahramanlar arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Bu hazin yolcuların en küçüğü
Bir zaman baktı o viran kuyuya
Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya
Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ulama
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
Yazınsal yapıtlar, yaratıldıkları dile özgü anlam ve anlatım olanaklarıyla donanmıştır. Bir yazınsal yapıt asıl anlamını ve değerini yaratıldığı dilin içinde bulur. Yapıtın içeriğini biçiminden büsbütün ayıramayacağımıza göre, hiçbir yazınsal yapıt eksiksiz olarak başka bir dile çevrilemez. Her çeviride, az ya da çok kaybolan bir şeyler vardır. Öte yandan, dünya üzerindeki okurların yüzde doksanı İlyada'yı, Hamlet'i, Savaş ve Barış'ı, Don Kişot'u çevirilerinden okumuş ve sevmiştir. Bu da gösteriyor ki ----.
Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) okurlar, biçimi öze tercih etmektedir
B) çeviri, gerekli ve vazgeçilmez bir etkinliktir
C) her çeviri aynı kalitede değildir
D) çevrilemeyen yapıtlar daha değerlidir
E) sanatsal metinler, bilimsel metinlerden kolay çevrilir
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Ressam Mustafa Salim, beş yıllık aradan sonra Ankara'daki Atlas Sanat Galerisinde "Meditasyon" başlıklı yeni resim sergisini açtı. Geçmişte Monet çağrışımı yapan izlenimci resimleriyle dikkat çeken ressamın, bu sergideki resimlerinde soyut bir anlayışa yöneldiği görülüyor. Mustafa Salim, eşit fırça darbeleriyle ritmik yinelemeler yaratarak gökyüzü ve yeryüzü temalarını örgüsel bir biçimde yansıtıyor. Bir sorgulama mekânı olarak kullandığı tuvale resmettiği doğa, değişik renklerle homojen bir dağılım sunuyor. Bu dağılım, izleyiciyi belli bir noktaya odaklayarak izleyicinin denge kurmasını, dinginleşmesini sağlıyor. Böylece meditasyon, amacına ulaşıyor.
Bu parçada tanıtılan ressamla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Resimlerini nerede sergilediğine
B) Sanat anlayışında nasıl bir değişim olduğuna
C) Resimlerinin izleyicide ne gibi etkiler yarattığına
D) Resimlerin yapımına ne kadar zaman harcadığına
E) Resimlerini yaparken ne tür teknikler kullandığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
(I) Televizyon dizilerini değerlendirme ölçütlerimiz ne kadar farklı, ne kadar çelişkili; böyle olması da doğal. (II) Dizilere farklı açılardan bakıyor; onlardan farklı şeyler bekliyoruz. (III) Kimimiz sadelik, ciddiyet ve tutarlılık; kimimiz ölçüsüzlük, çılgınlık ve coşku arıyoruz. (IV) Kimimiz hesaplı, milimetrik, çok iyi üretilmiş sahnelere; kimimiz bir ırmak gibi kendi yolunda akan bölümlere düşkünüz. (V) Sonraki hafta yayımlanmak üzere bölümlerin en ilginç, en heyecanlı yerinde kesilmesinden nefret eden de var; diziyi daha da ilgi çekici kıldığını düşünerek bundan hoşlanan, bunu destekleyen de.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalı virgül (;) yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
(I) Fotoğraf makineleri, kameralar, hiçbir dönemde olmadığı kadar hayatımızın içinde. (II) Dijital teknolojiyle birlikte lüks olmaktan çıkan fotoğraf makinelerini artık herkes kolayca edinebiliyor. (III) Ayrıca akıllı telefonların hayli geliştirilmiş fotoğraf özelliği, yanınızda bir şey taşımadan size fotoğraf çekme olanağı sunuyor. (IV) Bütün bunlara, çekim sonrası baskı aşamasının da dijital teknolojiyle birlikte ortadan kalkmış olmasını ekleyince ortaya bugünkü sonuç çıkıyor. (V) Piyasaya çıkan bir sürü ürün ve model arasından hangisini seçeceğimiz konusunda kafamız karışıyor. (VI) Çevremiz, gündelik hayatın her anında olup biten her şeyi fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitelerine aktaran kişilerle dolup taşıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
Ön yargı denince aklıma hep lisedeki edebiyat öğretmenimiz gelir. Dersin birinde, gençliğin verdiği saflıkla ön yargılara şiddetle karşı çıkıyorduk. O, "Çocuklar!" dedi, "Ön yargılara karşı ön yargılı olmamalıyız. Çünkü bir metni anlamamızın ön koşulu, o metne ilişkin ön yargılarımızdır. Metinden ne elde etmek istediğimizi bilmiyorsak o metne nasıl yaklaşacağımıza ilişkin bir yöntemimiz de yok demektir." Kafamızda çoktan mahkûm edilmiş bir kavramı, öğretmen bu sözleriyle yeniden tartışmaya açıvermişti.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Ön yargıların günlük hayatta başka, sanatta başka sonuç verdiği
B)Ön yargılı davranışların özellikle insan ilişkilerine zarar verdiği
C) Ön yargıların yanlışı olduğu kadar doğruyu da içerebileceği
D) Gençlerin yaşlılardan daha çok ön yargıya sahip olduğu
E) Dünyada ön yargısız insan bulunamayacağı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yâr
Senin de başında o çılgın rüzgâr
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlem (seslenme) öbeği
B) İlgeç öbeği
C) Belirtisiz ad tamlaması
D) Birleşik zamanlı eylem
E) Niteleme sıfatı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Takımımızın ilk kez katıldığı bu turnuvadaki başarısını kimse yok sayamaz.
B)Sabahki sınavda 24 kişilik sınıfta bir kalemtraş bulunamamıştı.
C) Bu küçük oyunlarla bizi alt edeceğini sanıyorsa aldanıyor.
D) Kılavuzumuz, gezi planında da bir değişiklik yaptığını söyledi.
E) Geçtiğimiz yaz İç Anadolu'nun önemli şehirlerinden birkaçını gezdik.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
Hayır, buna katılmıyorum. Bunu söyleyenler ya romanımı dikkatli ve doğru okumadılar ya da benim roman anlayışımı bilmiyorlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bunun tersi daha uygun olurdu. Çünkü ben romanda önce kahramanlar yaratıp sonra o kahramanlara uygun x, y, z gibi olaylar bulmaya çalışmam. Ben önce x, y, z gibi konuları, olayları bulurum; sonra o konu ve olaylara en uygun kahramanları yaratmaya çalışırım. Hatta bu yüzden, romanlarıma ad koyarken o romanlardaki kahramanların adını kullanmam.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?
A)Romanınızda ele aldığınız konunun kahramanın gölgesinde kaldığı yönündeki eleştiriyi haklı buluyor musunuz?
B)Son romanınızın adı ile konusu arasında uyumsuzluk olduğu söylenebilir mi?
C)Yarattığınız kahramanların gerçek hayatta rastlanmayan kişiler olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?
D)Son romanınızdaki kahramanların, karakterden çok tip özelliği gösterdiği iddialarını doğru buluyor musunuz?
E)Romanınızda gizemli olaylardan gerçeğe pek yer kalmadığını söyleyen eleştirmenlere hak verilmeli mi?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, "doğruların zaman içinde değişebilirliği" anlatılmıştır?
A) Her soru aynı zorlukta olmadığı gibi, her cevap da aynı değerde değildir.
B) İnsan hayatında her zaman sorular kalıcı, cevaplar ise geçicidir.
C) Doğru, elbisesini giyinene kadar; yalan, dünyayı dolaşır.
D) Gerçekler düşleri, düşler gerçekleri etkiler.
E) Her sorunun cevabı o sorunun içinde saklıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?
A) Tüketici davranışları üzerinde yapılan çalışmalar / alışveriş merkezlerinde yapılan müzik yayınlarının / müşterileri daha fazla tüketmeye yönelttiğini / ortaya koydu.
B) İstanbul'daki birçok alışveriş merkezinde / fon müziği kavramı / satışların artırılması amacıyla / istismar ediliyor.
C) Son yıllarda / birçok tüketici / mağazalarda kulakları sağır edercesine yapılan müzik yayınlarına / karşı çıkıyor.
D) Her ortamda bangır bangır müziğe maruz kalan, gürültü yüzünden iki laf edemez hâle gelen insanlar / müziğin zararlı etkilerine karşı / örgütleniyor.
E) Yeni kurulan "muziksizmekanlar.com" adlı site / insanların gürültüsüz bir ortamda oturup kafasını dinleyebileceği yerlerin listesini / yayımlıyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Çocukluğumda "fuar" sözcüğünün tek anlamı vardı: İzmir 9 Eylül Enternasyonal Fuarı. "Fuar"ı, her yıl aynı günlerde açılarak bölgeye en hareketli günlerini yaşatan etkinliğin düzenlendiği mekânın adı zannederdik. Duvarlar ve çitlerle sınırları belirlenmiş o geniş bahçe, bir ay süren fuar etkinliklerinden sonra park alanı olarak hizmet vermek üzere halka açık tutulur, yine "fuar" olarak anılırdı. Ancak o bir aylık sürenin dışında sönük kalır, tenhalaşırdı. Her yıl büyülü bir coşkuyla başlayan asıl etkinlik, İzmirlilerin yanı sıra bölgenin bütün şehirleri ve hatta bütün ülke tarafından büyük bir heyecanla beklenirdi. Şimdi fuar yok, o heyecan da yok.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Ele alınan konuyla ilgili açıklayıcı bilgiler verilmiştir.
B) İzmir Fuarı'nın şehirdeki etkisinden söz edilmiştir.
C) Karşılaştırmalardan yararlanılmıştır.
D) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.
E) Örneklendirmelere yer verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
(I) Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılın başlarında Batı tarzı eğitimi benimsemekte yaşanan sıkıntıların ardından yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı. (II) Osmanlı yönetimi ilk kez III. Selim zamanında Fransa büyükelçisinin yardımıyla İshak Efendi'yi eğitim için Paris'e gönderdi. (III) Sultan II. Mahmut da konu üzerinde önemle durdu ve 150 öğrenciyi Avrupa'ya yolladı. (IV) 1834'te Mekteb-i Harbiyenin açılmasından sonra bu okulu bitiren üstün yetenekli öğrencilerin Paris, Viyana ve Londra’daki askerî okullara gönderilmesi neredeyse bir kural hâlini aldı. (V) 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da o kadar çok Osmanlı öğrencisi bulunuyordu ve Osmanlı bunlar için 1856'da Paris'te Mekteb- i Osmani adıyla bir okul bile açıldı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. ve IV.sü, kurallı ve birleşik eylem cümleleridir.
B) II.si, zarf tümleci ve dolaylı tümleç içeren basit cümledir.
C) III. ve V.si, bağlaçla bağlı cümlelerdir.
D) IV. cümlede birden fazla eylemsi vardır.
E) V. cümlede açıklayıcı ara söz kullanılmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Yaşam içindeki başarı, sorunlarımız olup olmamasına değil, bu yılki sorunlarımızın geçen yılkilerle aynı olup olmamasına bağlıdır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Karşılaştığımız sorunları çözerken kullandığımız yöntemler, kariyerimizin nasıl olacağını belirler.
B) İnsan, çözemeyeceğini anladığı sorunları zamana bırakırsa gelecekte daha az sorunla karşılaşır.
C) Gündelik bir sorunun çözümünde çevremizdeki deneyimli kişilerden yardım almak en kestirme yoldur.
D)İnsanların yaşamdaki başarısının ölçütü, sorunlarını çözmekte gösterdikleri performansta saklıdır.
E) Sürekli olarak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalan kişiler, yaşamda başarılı olamaz.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Lamartine, en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığını soran bir gazeteciye, bir gece ormanda yürürken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini söylemiştir. Ölümünden sonra odasında bulunan notlardan anlaşılmıştır ki şair, o şiiri yıllar boyu yazıp silip düzeltmiştir. Bu, gece gündüz sınava çalışan ama sınav sabahı geldiğinde hiç çalışmadığını söyleyen öğrencinin tutumuna benzer. O öğrenci, o sınavdan aldığı yüksek puanı çalışmasına değil de zekâsına bağlamamızı beklemektedir. Lise yıllarında çoğumuz bunu yutmamayı öğreniriz. İlhamla yazdığını söyleyen şairler de benim gözümde böyledir.
Bu parçada "ilham"la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Şairlerin yaratıcı ve saygın görünmek için başvurduğu bir tür hile olduğu
B) Şiirde, emekten daha önemli bir unsur olarak öne çıktığı
C) Kimi sanatçılarda çok, kimilerinde ise az bulunduğu
D) Şairlerin kendilerini çevreden soyutlamasını gerektirdiği
E) Şairlerin aynı konuyu farklı ilhamlarla yazabileceği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) "Ateş Hırsızları Söylencesi” unutulmaz bir kitaptır.
B) 2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.
C) Yontma Taş Devrinden sonra Cilalı Taş Devri gelir.
D) Brüksel lahanası ve Hindistan cevizi aldılar.
E) Biraz ileride İzmir saat kulesi karşınıza çıkacak.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
(I) Oturup dururken biri “Yüce Türk ulusunun asil evlatları...” gibi bir söz söylemeye başlayınca şaka yapıyor diye güleriz. (II) Ancak bir törende biri kürsüye çıkıp böyle sözler söyleyince bu sözler yerini bulmuş olur. (III) Destanların epik dili, işte buna benzer. (IV) Bu dili, halkın bildiği, kullandığı sözcüklerle günlük yaşamda kullanılmayan dizeler oluşturur. (V) Böyle bir yapıtı dinleyen kişi, tek tek imgeler üzerine düşünerek duygulanmaz. (VI) Tıpkı bir musiki parçasındaki tek tek notaların değil, belli formların güzel ve etkileyici olması gibi.
Düşüncenin akışına göre, bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Çünkü destandaki epik etki, şiirin bütününe dağılmıştır.” cümlesi getirilebilir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Aşağıdakilerin hangisinde, ayraç içinde verilen kavramla cümledeki eylemin çatısı uyuşmamaktadır?
A)Kadın, sokağın ortasında yere düştü. (etken eylem)
B)Adam, bu sıkıntılı işten kolay sıyrıldı. (dönüşlü eylem)
C)Okulun bahçesindeki ağaç dün kesildi. (ettirgen eylem)
D)İki arkadaş önemsiz bir şey yüzünden bozuştu. (işteş eylem)
E) Bu durum kardeşimi çok sarstı. (geçişli eylem)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Orhan Veli'nin Aragon'dan çevirdiği "Elsa'nın Gözleri" şiiri, bir çeviri başyapıtıdır. Orhan Veli, 10 dörtlükten oluşan bu şiirin sadece 5 dörtlüğünü çevirmiş, kaynak metnin 4, 5, 6, 7, ve 8. dörtlüklerini çevirmemiştir. Belli ki bu dörtlükleri Türkçe söylemede ötekilerdeki kadar başarılı olamadığını kavramış ve bırakmıştır. Onları da çevirseydi büyük olasılıkla "çeviri kokuyor" eleştirisine maruz kalacaktı. Ben de şiir çevirdiğim için biliyorum: ---- Bunu fark etmek ve orada durmak gerekir. Orhan Veli de işte bunu yapmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) İyi bir çeviri yapsan da kimseye yaranamazsın.
B) Bir dilde yaratılan şiirin tümü, başka bir dilde tam karşılığını bulamayabilir.
C) Her iki dili de iyi derecede bilmeyenler, çeviriye soyunmamalı.
D) Bir şiiri çevirmek, bir bakıma, onu başka bir dilde yeniden yaratmaktır.
E) Şiirin çevrildiği dil, kaynak metnin dilinden daha zengin olabilir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Neden sonra uyuyakaldı. Gece boyunca bir su aktı durdu düşünde. Bir iki kere yataktan kalktı, muslukları sıktı ama onlardan değildi gelen ses. Su, boyuna aktı. Ama odanın tavanı alçalmadı, duvarları iki yandan yaklaşmadı, yatağı altından kaymadı... Evet, karabasanlardan uzak bir geceydi. Su akıyordu sadece. Bu da ta çocukluğundaki çocuk seslerini anımsatıyor, pek de rahatsız etmiyordu onu. Sabah kalktığında camdan bakmak istemedi canı. Gecenin büyüsü hemen bozulacaktı. Dışarıda kentin beylik bir pazar sabahı vardır mutlaka. Kurşuni gök, yoğun baca dumanlarını acımasızca bastırıyordur yine insanların üstüne.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A)Olanlar, her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısından verilmiştir.
B) Anlatımda söz sanatlarına yer verilmemiştir.
C) Öyküleyici ve betimleyici öğeler bir arada kullanılmıştır.
D) Sıkça tekrarlanan durumlardan söz edilmiştir.
E) Kahramanın ruhsal yapısına özgü ayrıntılar verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Polisiye romanların hepsi "katil kim"den ibaret değildir. İyi polisiye, eleştirir. İyi polisiye yazarı da yaşadığı topluma, çevreye, kültüre, siyasete, insana sorgulayarak bakar; onları deşifre eder. Polisiyenin en ünlü yazarlarından biri olan Agatha Christie'ye bakın. Çoğu romanıyla çökmeye yüz tutmuş İngiliz aristokrasisinin suçlarına odaklanmıştır. O sınıfın üzerindeki saygınlık örtüsünü parçalar, ince ince yerer o sınıfın üyelerini. Kısacası itibarını sarsar soyluların. Bu bakımdan benim son romanımda yaptığım şey, söylendiği gibi, polisiye roman türüne yenilik getirmekten çok, o türün zaten var olan olanaklarını biraz daha genişletmek olarak değerlendirilmeli. Bunu yaparken önceden yaptığım eleştirilerin altını daha kalın çizdiğimin fark edilmesini de isterim doğrusu.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini söylememiştir?
A)Polisiye romanların kendine özgü bir dil ve anlatım gerektirdiğini
B)Polisiye romanların sadece merak ve heyecan öğesi içermediğini
C) Son romanında eleştirelliğin dozunu artırdığını
D) Kendisi hakkında yapılan bir değerlendirmeye tam olarak katılmadığını
E) Bütün polisiyelerin aynı kefeye konulamayacağını
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, birden çok neden sonuç ilişkisi vardır?
A)Elektrik teli fırtınadan koptuğu için öğleden sonra ilçeye dört saat elektrik verilemedi.
B)Hava sıcaklığının 3 derece düşmesine karşın kasabanın yaşlıları sıcaktan sokağa çıkamıyordu.
C)Televizyon insanın hayatına böyle egemen olursa toplum her anlamda yoksullaşır.
D)Çocuklarına, kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemeseydi belki de bu tür sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.
E)Filmlerin şiddet içermesi, insanların, istediklerini elde etmede şiddeti bir yöntem olarak görmesine neden oluyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Bir kişiyi anlamak, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır. Bunun için hem bilgiye hem de hayal gücüne ihtiyaç duyarız. Romancı olarak esas işimizin elden geldiğince tek tek bütün roman kişilerinin yerine geçmek, romanın anlattığı dünyayı onların gözünden görmek olduğunu hiç unutmamaya çalışırız. Bu işin en zor yanı, bize ruhsal olarak benzemeyen kişilerin bakışını yakalamaktır. En tuhaf yanı ise onların gözüyle dünyaya bakarken kimi özelliklerimizi de onlara vermemizdir.
Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar için aşağıdaki yargılardan hangisinin söylenmesi uygun olmaz?
A)"İnsanları anlamanın yolu, empatiden geçer." ilkesine bağlıdır.
B)İyi romancıların, kahramanlarıyla özdeşleşerek yazdığına inanmaktadır.
C)Kendi bakış açısını yansıtmayan kişilere romanlarında yer vermemektedir.
D)Kendi özelliklerinden bazılarını kahramanlarına aktarmaktadır.
E) Roman sanatında bilginin ve düş gücünün önemli olduğunu
düşünmektedir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Sanayi üretimi yerel, ulusal renkleri yok ediyor. Çünkü bunlarda insanın rolü en aza indirgenmiş, hatta ortadan kaldırılmış durumda. Aynı kalıptan çıkmış, birbirinin aynısı yüz binlerce eşya... Dünyanın neresine giderseniz gidin aynı ürünleri görürsünüz. Bu nedenle, el sanatlarının tanıtıldığı etnografya müzeleri şimdi daha çok gerekli. Halkın kendi sanatının müzesi olmadan ulusal bellek oluşmuyor. Nitekim birkaç yüzyıldan beri Batı sanatını tekrarlayıp duruyoruz ama kendi kültürümüz bir adım ileri gitmiyor. Küreselleşme güç kazandıkça sizi diğerlerinden ayıracak, size ait olan kültür ürünleri daha çok önem kazanıyor.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Etnografya müzelerinin işlevine
B) Küreselleşmenin sonuçlarına
C) Fabrikasyon üretimin zararlarına
D) Ulusal kültürün korunmasına
E) Yerli malı kullanmanın önemine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen kavram cümlenin içeriğiyle uyuşmamaktadır?
A) Roman okurken kendimizi olayın akışına kaptırsak da zihnimiz hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar. (yazınsal metnin bildirisi)
B) Macera, aşk ve dedektif romanları, bundan sonra ne olacak diye; modern, edebî romanlar ise yazar nasıl bir atmosfer yaratmış diye okunur. (kategorize etme)
C) Roman okurken aklımızın bir yanıyla yazarın anlattığı şeylerin ne kadarını yaşadığını, ne kadarını hayal ettiğini anlamaya çalışırız. (yerelden evrensele varma)
D) Roman okumak, bir noktadan hareket ederek birbiriyle çelişen birçok düşünceyi huzursuzluk duymadan aynı anda görebilmek ve anlayabilmek demektir. (çok anlamlılık)
E) Roman okurken yazarın görüp anlattığı şeylerin kendi hayatımızdan bildiğimiz somut şeylere benzeyip benzemediğini sürekli olarak sorgularız. (gerçeğe uygunluk)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Çocukluğumuzda yaz mevsiminin çekici (I) taraflarından biri, çizgi roman okuma özgürlüğüne kavuşmaktı. Bilgisayarların, televizyonun her evde bulunmadığı, DVD'lerin olmadığı zamanlarda, yaz sıcaklarında eve kapanan çocukların tek eğlencesiydi (II) çizgi romanlar. Fazla çeşit olmadığından piyasaya yeni çıkan ne varsa (III) alınıp okunur, (IV) okunanlar öteki çocuklardaki çizgi romanlarla değiştirilirdi. Aynı zamanda kitapçılar da okunmuş (V) çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya da hemen oracıkta, duvar dibinde okunmak üzere kiralardı.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Şiirde sözcüklerle uğraşmak zordur. Çünkü önemli olan, sözcüklerin özellikle birden çok anlama gelmeleri yanında sesleridir de. İçeriği belirleyen de sözcüklerin seçimidir. Hikâyede ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayızdır: Ritmi, üslubu, hatta sözcük seçimini belirleyen, yazarın kurduğu evren ve o evrende yaşanan olaylardır. Hikâyeye Latinlerin şu kuralı hükmeder: "----" Şiirdeyse bu kuralı şöyle değiştirmek gerekir: "----"
Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?
A) Kendini toplumun önüne çıkarma – Toplumun seni yönlendirmesine izin verme
B) Önce şiire başla, arkasından hikâyeye yönel – Önce hikâyeye başla, arkasından şiire yönel
C) Konuya hâkim ol, sözcükler arkadan gelir – Sözcüklere hâkim ol, konu arkadan gelir
D) Hikâye yazarken biçim özü belirlesin – Şiir yazarken öz biçimi belirlesin
E) Duygularını değil düşüncelerini kullan – Düşüncelerini değil duygularını kullan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
(I) Gazetelerdeki köşe yazıları giderek magazinciler tarafından yazılmaya başlandı. (II) Bir zamanlar siyaset veya ekonomi alanında yazı yazanlar bile günümüzde magazine kayıyorlar. (III) Okunmak için bunun zorunlu olduğunu hissediyorlar herhâlde. (IV) Çünkü bir ömür vererek yazılan bilim kitapları en fazla bin adet satılırken kulaktan dolma bilgilerle yazılan "çerez" kitaplar, rekor üstüne rekor kırıyor. (V) Televizyonlarda dizi ve magazin haberleri yayımlamaktan bilim programlarına, belgesellere zaman kalmıyor. (VI) Dünyayı değiştirebilecek buluşlar çabucak geçiştiriliyor; manken, futbolcu, sarhoş sürücü haberleriyse dakikalarca yayımlanıyor.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
(I) Bir sanat yapıtı, konunun nasıl ele alındığı, nasıl işlendiği açısından değerlendirilmelidir. (II) Bunun için, bir sanat yapıtının değerlendirilmesinde esas olan, anlatılandır, yani konudur. (III) Hemen hemen bütün sanatçı ve eleştirmenler bu bilinçle hareket eder. (IV) Ama bazı kişiler, beğendikleri, onayladıkları bir konuyu işleyen yapıtı güzel ve değerli bulurlar. (V) Bu tür değerlendirmeler, bir portreyi sevgilisine benzediği için güzel bulmak gibidir; oysa sanat eleştirmenleri, perspektife, anatomiye, çizgilerin ve renklerin kullanımına önem verir değerlendirmelerinde.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi parçada anlatılan düşünceyle çelişmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
I. Sınavı kazandığımı duymuş ama inanmamıştı.
II. Mektubu yazmış ama postaya vermemişti.
III. Kitabı almış ama okumamıştı.
IV. Arkadaşını çağırmış ama gelmemişti.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu vardır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) I. ve IV.
D) II. ve III. E) III. ve IV.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Sadece edebî eleştiri değil, en genel anlamıyla eleştiri bugün en çok gereksinim duyduğumuz şey. Karşılaştığımız olayları, durumları, kurumları, düşünceleri, gelenekleri eleştirebilmek yani... Biz insanız ve bizim ülkemiz burası. Donmak, kalıplaşmak yüzyıllardan beri yavaş yavaş çürütüyor bizi, uygar dünyadan uzaklaştırıyor. Bütün toplum aynı salgın hastalığa yakalanmış gibiyiz: Eleştirmeme hastalığı. Bugün birtakım tabuların yıkılışını umutla izlerken birtakım başka tabuların aynı bağnazlıkla yaratıldığını ve yıkılan tabuların yerini aldığını kaygıyla seyretmekteyiz.
Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal eleştirinin bilimsel değil, duygusal yöntemlerle yapılmasından
B) Bireylerin, kendilerini eleştirmek yerine hep başkalarını suçlamasından
C) Çağdaşlaşmanın, iyi ya da kötü her şeyi eleştirmek sanılmasından
D) Eleştirinin yalnızca olumsuzluklara yönelik bir kavram olarak görülmesinden
E) İnsanların, düşünceleri sorgulama alışkanlığı edinememiş olmasından
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 1 |
(I) Ana hikaye temel nokta olduğu için değiştirilemez. (ll) Bundan dolayı bizim eser üzerindeki inisiyatifimiz kısıtlanmış olmaktadır. (lll) Kendi hikayemizi anlatırken dahi, mumun çevresindeki kelebek gibi olayın etrafında döneriz. (IV) Hikayeye ayrı bir güzellik katan öğelerle yer yer kopukluklar yaşarız bu yüzden. (V) Yine de hikayenin bütününe hakim olmak için yorum yapmaktan alıkoyamayız kendimizi.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine "Hatta zaman zaman karanlık noktalardan çıkamadığımız olur." cümlesi getirilirse anlam bütünlüğü bozulmaz?
A)l. B) ll. C) lll. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
Çok hoş sohbet, ağzı laf yapan biri olduğum söylenemez ama yazmaya oturduğumda bambaşka biri olup çıkıyorum. Kimlik değiştiriyorum adeta. Bu, elimde olan bir durum değil; yazarken kendimden geçiyorum ve çoğu zaman ne yazdığımı ben de bilmiyorum. Aklıma geldiği gibi, olduğu gibi bırakıyorum ifadeleri, onlar kendi yerlerini bulup yerleşiyor. Kimi zaman oldukça büyük bir hızla, kimi zaman da insanı çıldırtacak bir yavaşlıkta ortaya yeni bir roman çıkıyor.
Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)Günlük yaşantınızda nasıl bir insansınız?
B)Romanlarınıza kendinizden neler katıyorsunuz?
C)Hayattaki titizliğiniz roman yazma sürecine de yansıyor mu?
D)Romanlarınız, düşüncelerinizi birebir yansıtıyor mu?
E)Yazım sürecinde, kendinizde ne gibi durumlar gözlemliyorsunuz?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Herkesin sandığının tersine hayatta iyi - kötü, güzel - çirkin, olumlu - olumsuz gibi kesin ayrımlar yoktur. Örneğin bir insan sadece iyi ya da sadece kötü olamaz; iyi ya da kötü özellikleri bir arada bulundurur. Bazı insanlarda iyi taraflar daha fazlayken bazılarında kötü yönler daha çok olabilir. İnsanlara böyle yaklaşıldığında yaşamın daha güzel olacağı şüphesizdir. Çünkü bu sayede "iyi" dediklerimizin hata yaptığını gördüğümüzde hayal kırıklığına uğramayacak, "kötü" olarak nitelendirdiklerimiz yüzünden yaşamı kapkaranlık görmeyeceğiz.
Bu parçadan aşağıdaki değerlendirmelerin hangisine ulaşılabilir?
A)Yaşamdaki zıtlıkların iç içe, yan yana olduğunun yadsınamayacağına
B) Hayatın hep iyi taraflarının görülmesi gerektiğine
C) İnsanların hatalarını görmezden gelmek gerektiğine
D) İnsanlarla iletişim kurmanın pek kolay olmadığına
E) İyi ve kötü insanlar arasında bir ayrım yapılmasının yanlış olduğu
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
"Ay, yavaş yavaş yükseliyordu... " Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Haksızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilenebileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki "Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.", "Telefon acı acı çaldı.", "Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışarıya çıktı." gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar.
Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A)Yazarların özgünlüğü olmayan sözlerle eserlerini oluşturması
B) Yazarların süslü sözler kullanması
C) Yazarların nesnel cümleler oluşturamaması
D) Yazarların kapalı anlatıma yönelmesi
E) Yazarların duru ve açık cümleleri kullanmaması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
"Ay, yavaş yavaş yükseliyordu... " Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Haksızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilenebileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki "Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.", "Telefon acı acı çaldı.", "Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışarıya çıktı." gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Yinelemelere yer verme
B) Devrik cümlelerden yararlanma
C) Tanık göstermeye başvurma
D) Öznel değerlendirmede bulunma
E) Örneklerden yararlanma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
"Doğru yazı", içindeki düşünce yanlış da olsa anlatmak istediğini dil kurallarına uygun olarak anlatan yazıdır. Niteliği; sağlıklı, etkileyici, sürükleyicidir. Doğru yazıda sözcükler, kavramları aşağı yukarı değil, tam olarak karşılar; tümcenin öğeleri yerli yerinde bulunur. Doğru yazının hoşa giden biçimde olması gerekmez.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlamaya yer verilmiştir.
B) Açıklamaya başvurulmuştur.
C) Dil, göndergesel işlevdedir.
D) Öznel değerlendirmeler vardır.
E) Karşılaştırmaya başvurulmuştur.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Orhan Veli, Garip şiirinin nasıl bir yol izlediğini ve daha sonraki yıllara nasıl geldiğini bir yazısında şu şekilde belirtir: "Yirmi yaşımızı dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı. Beylik kalıplar, beylik oyunlar, beylik dünyalar içinde bunalmış kalmış olan şiire yeni imkanlar arayalım dedik. Şiire yeni dünyalar, yeni insanlar sokarak, yeni söyleyişler bularak şiirin sınırlarını biraz daha genişletmek istedik. İlk işimiz, bilinen sanatları bir tarafa bırakıp şiiri bu sanatlar dışında şiir yapan özellikleri aramak oldu. Böylelikle onu bir reçete olmaktan kurtaracaktık. Bu işi başarabilmek için de şiir tariflerinin verdiği tertiplere karşı gelmek gerekiyordu. O tertipleri bulmuş olan şiirle o şiire sıkı sıkı sıkıya bağlı kimselerin bu dikine giden hareketten memnun olmayacakları besbelli idi."
Bu parçadan Orhan Veli'yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Eski şiire sıkı sıkıya bağlıdır.
B) Şiire genç yaşlarda başlamıştır.
C) Şiirin konularını genişletmek ister.
D) Sıradan söyleyişlerden hoşlanmaz.
E) Söz sanatlarının kullanımına karşıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Bir romanın olay örgüsü ve kişileri roman yazılmadan önce yazarın zihninde biçimlenmiş, romanın ana çerçevesi az çok belirlenmiştir. Yazar, romanın bir planını çıkarmış, bölümlerini düzenlemiş, olayların akışını tasarladıktan sonra kalemi eline almıştır. ----. Yazarken olaylar üzerinde daha ayrıntılı düşünme fırsatı bulduğu için daha önce düşünmediği unsurları akışa kapılarak eserine katmak isteyebilir. Olaylar ve kahramanlar, yazarın kalemini yeni maceralara sürükler böylece.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerin hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Bu plan çerçevesinde yazarak aklındaki öyküyü roman haline getirir
B) Ancak bazen roman, yazarı kendi akışına çeker
C) Yine de eksik kalmış noktalar, yazım aşamasında sorun oluşturur
D) Oysaki bu, anlatılanların inandırıcılığını zadeler
E) Bununla birlikte okuyucunun da tepkisi önemlidir
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
(I) Fıkralar diğer anlatılara göre oldukça kısadır. (ll) Az sözle çok şey anlatılmak istenir. (lll) Güldürü öğesinin yanında düşünce öğesi de ağır basar. (IV) Fıkra, toplumun o gün içinde bulunduğu koşullara bağlıdır. (V) Halk zekası öyle fıkralar üretir ki bunlar yayın organlarında yer almadığı halde, dilden dile en kısa sürede yurt düzeyinde yayılır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)I.cümlede anlatı türleriyle ilgili bir karşılaştırma yapılmıştır.
B)ll.cümlede fıkraların yalınlığı üzerinde durulmuştur.
C)lll.cümlede fıkraların eğitici yanının da olduğu belirtilmiştir.
D)IV.cümlede fıkranın toplumsal yaşamla bağlantılı olduğu açıklanmıştır.
E)V.cümlede fıkraların sözlü gelenekte yaşadığı ve halk zekasının ürünü olduğu vurgulanmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün yeniden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A)Sabahattin Ali'nin edebiyatımızdaki yeri ve önemi
B)Sabahattin Ali'nin değişen iç dünyasının sanatına etkileri
C)Sabahattin Ali'nin eserlerinin değeri
D)Sabahattin Ali'nin edebiyatımıza etkileri
E) Sabahattin Ali'nin bireye ve topluma bakış açısı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
I. Küçülen ve sınırların kalkmaya başladığı dünyada sözcükleri yerli ve yabancı diye ayırmak, evrensel kültürle kucaklaşmayı engeller.
II. Evrensel kültüre ulaşmayı hedefleyen bir toplumun, dilini başka dillere kapayıp yalnızca kendi sözcüklerine yaslaması ona yarar değil, zarar getirir.
III. Başka dillerin egemenliğinden kurtulmadan, kendi dil bayrağını açmadan toplumsal uzlaşma beklentisindeki uluslar yanılırlar.
IV. Evrensel kültürün oluşmasında en önemli itici güç olan dil, kendi toprağında gelişip serpildikten sonra evrensel bir dil olma düzeyine ulaşabilir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi ikisi savundukları düşünce bakımından birbirine en yakındır?
A) l.ve ll. B) I. ve lll. C) ll. ve lll.
D) ll. ve IV. E) lll ve IV.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Gerçek sanatçı, hayatı şu ya da bu şekilde algılayan insan değildir. O, yaşama anlam katar. Gerçek olanla çok fazla ilgilenmez. Bizlerin görmediğini görür, bunları bizimle paylaşır. Gerçek sanatçının anlatımı da bizimkine benzemez. Onun anlatımı, okuyana keyif verir. Farkında olmadan, sanatçıyla birlikte, yaşamı yeniden algılar, yaşamaktan tat alır ve dilimizi kullanmayı öğreniriz.
Bu paragraftan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Sanatçının genellikle gerçek olanla çok ilgilenmediği
B) Sanatçının, gerçekleri ana hatlarıyla topluma anlattığı
C) Gerçek sanatçının anlatımının sıradan insanlarınkinden farklı olduğu
D) Sanatçının, hayatı sıradan bir şekilde algılamadığı
E) Gerçek sanatçının, kişinin dilini geliştirdiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Dil, sözlüklerde belirtildiği gibi sıradan bir "iletişim aracı" değil, insanları birbirine bağlayan, onların topluluk ve ulus olmasını sağlayan, kullanıldıkça güçlenen ve çözülmeyen bir bağdır. Millet olmanın temel unsuru dildir. Dil kimliği belirler, kimlik kültürü, kültür ise milleti... Milleti oluşturma gücüne sahip bulunan böylesine etkili bir unsurun kullanımı da varlığı kadar önemlidir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangilerinden yararlanılmıştır?
A) Öyküleme-Tanımlama
B) Tartışma-Karşılaştırma
C) Betimleme - Örnekleme
D) Açıklama -Tanımlama
E) Açıklama - Örnekleme
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
İnsan, çevresindeki kötü ve olumsuz durumları kendisi için olumlu biçimde kullanarak yaşamda sesini duyurabilir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Yan cümle, temel cümlenin zarf tümlecidir.
B) Sıfat tamlaması vardır.
C) Dönüşlülük zamiri kullanılmıştır.
D) İlgeç (edat) kullanılmıştır.
E) Yüklem birleşik zamanlı bir eylemdir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
Genç sanatçı, kendinden önce gelmiş olanları aşmak isterse onların yapıtlarına dudak bükmemelidir. (I) Tam tersi gözünü dört açarak kendinden öncekilere bakmalıdır. (ll) Eski eserleri olabildiğince dikkatli gözlerle incelemelidir. (lll) Yeniyle eskiyi birleştirmeye çalışmalıdır. (IV) Zira yarına kalmış her yapıtın bir güzelliği, yaşayan yanı olduğunu bilmelidir. (V) Onların yüzyılların ötesinden günümüze kadar canlılıklarını koruyarak geldiklerini unutmamalıdır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren gençlere verilen öğütlerin gerekçeleri açıklanmıştır?
A)l. B) ll. C) lll. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde "sitem veya yakınma" anlamı yoktur?
A) Ne doğan güne hükmüm geçer
Ne halden anlayan bulunur
B) Manada güzel, ruhta güzel, tende güzelsin
Ey sevgili sen elde değil, bende güzelsin
C) İyi günde yaran, ahbap çok olur
Dar günde dost bulunmaz nedendir
D) Bin gül çıkardım sana kalbindeki külden
Bir gün beni ansaydın eğer sen de gönülden
E) Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Selçuk Altan, sözcüklerle oynarken hem söz dizimsel hem de sözcüksel düzlemde yerleşik kullanımların dışına çıkıyor.
Bu cümledeki altı çizili söz, aşağıdaki kavramların hangisi ile ilişkilendirilebilir?
A) Tutarlılık
B) Doğallık
C) Benzersizlik
D) İlericilik
E) Uyarıcılık
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
Divan edebiyatımızda, halk edebiyatımızda ve uzun süre Batı edebiyatında sevgililer birbirine denk olmamıştır. Genç kız üst konumdadır, ulaşılmazdır. Erkek ise aşağıdadır, yalvaran durumundadır. Genç kız, yukarıdan bir tebessüm lütfeder ya da bir gül atar. Eğer bu çift evlenirse ilişki tersine döner. Erkek balkona veya sedire çıkar; kadın ise aşağıda yemek, bulaşık peşinde koşturmaya başlar. Bir iner, bir çıkar tahterevalli. Yere paralel durduğu pek nadirdir.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A)Kadın-erkek ilişkisinin edebiyatta nasıl yorumlandığı
B)İki insanın dışarıdan destek almadan hayata nasıl tutunduğu
C)Birbirini anlamaya çalışan insanların edebiyata konu olduğu
D)Kadınların edebiyatımızda da ulaşılmayan bir yere sahip olduğu
E)Kadın-erkek ilişkilerinin benzetmeyle anlatılabileceği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
(I) Memduh Şevket, kitap olarak yayımlanan ilk romanı Ayaşlı ve Kiracıları'nda öykülerinde olduğu gibi özgünlüğünü pekiştirecek bir teknik kullandı. (ll) Cumhuriyet sonrası Ankara'sında, kuruluş yıllarında, bir apartman dairesindeki odalarda kirada oturan değişik kesimlerdeki kişilerin "bir mevsimlik" yaşantılarını gerçekçi biçimde yansıttı. (lll) Öykülerindeki gözlemci, betimleyici anlatımı, yalın ve akıcı dili, tiplemedeki başarısı, aydınlık bakışı romanlarının da belirgin özellikleri oldu. (IV) Öykü ve romanlarıyla gözlemci gerçekçiliğin öncü ürünlerini sunmayı bildi. (V) Bu yönüyle Cumhuriyet Dönemi çağdaş Türk edebiyatının gelişmesinde etkili oldu.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma yapılmıştır?
A) l. ve lll. B) I. ve IV. C) ll ve V.
D) lll. ve V. E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Bütün zamanların en yürekli caz müzisyeniydi. Ömrü boyunca yaşamla Rus ruleti oynadı. Bir at kadar çok yedi, bir balık kadar suyla bütünleşti. Herkesi çok sevdi ama en çok sokağı sevdi. Hiç uyumazdı. Ara sıra kestirmekle yetinirdi. Gün gelir, ortalığı birbirine katardı. Bir kere bir konser sırasında kendisine verilen kırmızı bir gülü olduğu gibi yedi. Her şeyi çok uçta yaşadı. Kısacık yaşamına birden çok yaşam sığdırdı. Hepsini de sonuna kadar yaşadı. Charlie Parker ve zaman yarıştılar. Zaman kazandı. 1955'te gözleri bir daha açılmamak üzere kapandığında otuz beş yaşındaydı.
Bu parçada sözü edilen müzisyen için aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Yaşamı uç noktalarında yaşadığı
B) İnsanları çok sevdiği
C) Hayatı ciddiye almadığı
D) Yaşamın sınırlarını zorladığı
E) Caz müziğine yeni kapılar açtığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün yeniden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır.
Bu parçada Sabahattin Ali'yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Bazen bireysel bazen de toplumcu bir sanatçı olduğuna
B)Sanatçı olmasının da etkisiyle ülke sorunlarını ve toplumsal sorunları dengeli bir biçimde ele aldığına
C)Toplumsal olayları anlattığı eserlerinde daha başarılı olduğuna
D)Zengin bir kimliğe sahip olmasından dolayı bugün edebiyatımızda bir çığır açtığına
E)Farklı bir yönüyle ve yeni bir bakış açısıyla tekrar incelenmeyi hak ettiğine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
Ben, gerçekten şiirin insana tattırdığı duyguların, aktardığı imgelerin, öteki plastik sanatların ve özellikle müziğin uyandırdığı duygulardan, insanı yücelten estetik zevklerden pek farklı olmadığını sanıyorum. Bu düşüncenin oluşmasındaki neden, çok iyi yorumlanan güçlü ve güzel bir müzik yapıtını dinlediğim anda, benliğimi kaplayan duygulanmanın tam eşini, iyi bir şiir okuduğum ya da dinlediğimde de tatmamdır, kanısındayım.
Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?
A) Şiirin diğer sanatlardan üstün olduğu
B) Şiirin biçimsel olanaklarının çokluğu
C) Şiirin konusunun genellikle toplumsal olduğu
D) Şiirin insanı etkileyen bir büyüsünün olduğu
E) Şiirin imge bakımından zenginliği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücünün insan yaşamına bakış açısını değerlendirirken camdan bir balık akvaryumunu düşünmeden edemiyorum. Akvaryumda bugünkü yaşantısıyla günümüz insanı vardır. Günümüz insanının yaşamı, çağdaş öykü sanatı için bu denli saydam ve net bir görüntüdür. Öykü sanatının ustası bir öykücü ise nitelikli ürün verebilme yolunun önünde duran akvaryumun içindeki görüntüyü değerlendirmekten geçtiğini iyi bilir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünceyi aşağıdakilerden hangisi tümüyle içerir?
A)Kaliteli öyküler yazan öykücü insan hayatını, kendi duygularını da katarak anlatan öykücüdür.
B)Günümüz insanının yaşamını net bir şekilde değerlendiren öykücü, çağdaş ve kaliteli ürünler meydana getirir.
C)Akvaryumda yaşayan balıklarla insanlar arasında çeşitli yönlerden benzerlik vardır.
D)Öykülerin kendilerine özgü yazılma yöntemlerini öykücülerin bilmesi gerekir.
E)Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücü çeşitli gözlemler yapmak zorundadır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tırnak işareti (" ") gereksiz kullanılmıştır?
A) Dede Korkut söylemiş: "Allah Allah demeyince işler düzelmez, Kadir Tanrı vermeyince er zenginleşmez."
B) Öğrenci çekinerek söz istedi: "Dışarıya çıkabilir miyim öğretmenim?" dedi.
C) Öğretmen: "Halk edebiyatı çocuğun hayal dünyasını zenginleştirir." diyor.
D) "Herkesin gidecek bir evi, oturacak bir sofrası var," demek ki.
E) "Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar." der dururdu babam.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Hemen hemen herşeyi aldık yanımıza
B) Hiçkimse için kendini üzmemelisin, dedi.
C) Birde baktım daha uyanmamış, telaşlandım.
D) Bunu size aksettirmek istemezdik hiç.
E) Filmin bir de kamera arkası varki görmelisin.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Aristo, klasik felsefenin kurucularındandır. (I) MÖ 380-322 yılları arasında yaşamıştır. (ll) Eflatun'un kurmuş olduğu Akademia'da yirmi yıl asistanlık yapmış, edebiyat ve dil ile ilgilenen Aristo on iki yıl boyunca tüm Yunanistan'ı dolaşarak ders vermiştir. (lll) Edebiyat ve dil ile de yakından ilgilenen Aristo, Aristoteles veya Aristetalis adları ile bilinir. (IV) Etika, Politika, Atinalıların Anayasası, Sofis Helenler gibi ünlü eserleri vardır. (V) Aristo, görüşleri ile Doğu dünyasının eserlerinde ve klasik şiirimiz olan divan şiirinde yer almıştır. (VI) Divan şiirinde bilgi, akıl, mantık ve hizmet sembolü olarak Aristo'nun adı sıklıkla kullanılmaktadır. (VII) Özellikle kasidelerde, övülen kişiyi Aristo'ya benzeterek övmek gelenektir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A)ll. B) lll. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Kitap okumak için zaman bulamadıklarını söyleyenlerin çoğu, aslında düşünme tembeli. Kitap okumaya değil, düşünmeye üşeniyorlar. Kavramlar arasında yeni yeni bağlar kurmak korkutuyor böylelerini. Çünkü her yeni, bir değişimi getiriyor. Okumadıkları için de insan ve yaşamla ilgili bildiklerinin dışına çıkamıyor, doğru olarak bellediklerini aşamıyorlar.
Bu parçada okumayan kişilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Belli kalıpların dışına çıkamadıklarına
B) Okumama nedenlerinin zaman bulamamakla bir ilgisinin bulunmadığına
C) Düşünmek ve değişerek için çaba göstermediklerine
D) Yeniliklere açık olmadıklarına
E) İnsana ve yaşama farklı bir açıdan baktıklarına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır.
Bu cümlenin öğe dizilişi aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
A) Özne - zarf tümleci - nesne - yüklem
B) Zarf tümleci - özne - yüklem
C) Özne - nesne - yüklem
D) Özne - yüklem
E) Nesne - özne - zarf tümleci -yüklem
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Bütün arkadaşlara bizi yalnız bırakmadıkları için teşekkür ediyorum.
B)Zorluklar karşısında birlik olmanın önemli olduğunu biliyorsunuzdur.
C) Bu yanlışları tekrarlamamak için daha dikkatli olmalıyız.
D)Herkes bizim kadar çaba verseydi sonuç daha iyi olurdu.
E)Takımın elde ettiği başarı okulda bayram havası oluşturdu.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, belirtili ad tamlamasının tamlayanı da tamlananı da niteleme sıfatı almıştır?
A) Yeni tahta kaşığın sapı yemek yaparken kırıldı.
B)Arkadaşım yolun sonundaki yüksek apartmanda oturuyor.
C) Okul bahçesinin yıkık duvarı nihayet onarıldı.
D)Bu gelişmeler, ülkenin dört yanında heyecanla karşılandı.
E)Tarifsiz kaderlerin yılgın insanı göçtü dünyamızdan.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Refik Halit, yazmaya mizah dergilerinde yergi ve taşlamalarla başladı. Ömrü boyunca sürdürdüğü yazı hayatında eleştiriden, alaydan kaçınmadı. Günlük gazetelere yazdığı, o günün politik konumunu ya da gündelik hayatını anlatan yazılarını bugün okuduğumuzda zamanın bu metinlerden aldığımız dilsel hazzı azaltmadığını görürüz. Türkçenin en keyif verici metinleri arasında sayabiliriz bu yazıları.
Bu parçadan Refik Halit'le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A)Yazı hayatına mizah dergilerine eleştiri yazarak başlamıştır.
B)Gazetelere yazdığı yazıların dili bugün bile okuyanı etkiler.
C)Yazı hayatı boyunca eserlerinde eleştiriden vazgeçmemiştir.
D)O günün politik ve güncel olaylarını anlatan gazete yazıları yazmıştır.
E)Hayatının belli bir döneminden sonra eleştiri yazıları yazmamıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Şair, yazar veya ressam hemen her sanatçı kendi rengini bulana kadar başkalarının ayak izlerine basarak yürür. Her birinde bir şeyler keşfeder, özümser, damıtır ve sonunda kendi rengini bulur.
Bu parçada geçen "kendi rengini bulmak" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özgün tarzını oluşturmak
B) Başka sanatçılara öykünmek
C) Kendinden önceki sanatçıları örnek almak
D) Basmakalıp eserler oraya koymak
E) Düş gücünü belirgin hale getirmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
İnsanın çevresindeki herkesle iyi ilişkiler kurması her zaman mümkün olmuyor. İnsanları değiştirmek zordur, hoşumuza gitmeyen yönleri hep olacaktır insanların ama insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek epeyce işe yarayacaktır. İnsanları oldukları gibi kabul ederek, onların hoş yönlerini ön plana çıkararak herkesle olmasa da çoğu insanla iyi ilişkiler kurabiliriz.
Bu parçada geçen "insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanlara farklı yönlerden bakmaya çalışmak
B) İnsanları yanlışlarıyla benimseyebilmek
C) Olumsuz davranışların nedenlerine inmek
D) Anlaşamadığımız insanlara mesafeli durmak
E) İnsanlara kendilerini anlatma fırsatı vermek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Arabesk müzik, sosyal ve toplumsal değişmelerin bir ürünü olarak ortaya çıkmış bir müzik türüdür.
Yukarıda sözü edilen müzik türünün toplumdaki yerinin anlatıldığı bir parçadan alınan aşağıdaki cümlelerin hangisiyle, ayraç içinde verilenler arasında anlamca bir ilişki yoktur?
A) Sanıldığı gibi geniş ve çeşitli kesimlerce dinlenen bir müzik türü değildir. (Dinleyicilerinin belli bir toplumsal tabakada yer alması)
B) Daha çok köy ile kent arasında sıkışmış "ara" insan topluluğunca dinlenip benimsenmektedir. (Uzun bir geçmişinin olması)
C) Varoşlarda yaşayan bu insanlar köydeki yaşantılarını sürdürürken kente adapte olmaya çalışırlar. (Arada kalmış bir kültür oluşturma)
D) İşte bu durum, onların arabesk denen bu "ara" müzik türünü dinlemelerinin nedenidir. (Müzik tercihinin gerekçesi)
E) Zaten arabeskin kendisi de müziğin neresinde olduğunu bilmemektedir. (Kendini belli bir yer oturtamama)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların, ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur. Eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez.
Bu paragrafta aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ünsüz düşmesi
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
(I) Bir öykü ustası olarak girdi edebiyat dünyasına (ll) Öykülerinde de hiçbir zaman kolaya kaçmadı. (lll) Bunda sanata duyduğu saygı vardır. (IV) Yapıtlarının hepsinde okuru düşündüren özgün önermeler görülür. (V) Basmakalıp reçetelerden, alışılmış konulardan, yapay anlatımlardan kaçınır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, devrik cümledir.
B) cümle, olumsuz fiil cümlesidir.
C) cümle, ad cümlesidir.
D) cümle, yüklem ve özneden oluşmuştur.
E) cümlenin yüklemi dönüşlü çatılıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Bu şehrin en güzel mevsimi kıştı. Bu yüzden buradaki kış aylarına "beyaz elmas zamanı" denir. Doğa, sonbaharın sarısını beyazla kapatmaya hazırlanırken gökyüzünde bir telaş başlar. Sonbahar bu şehre çok nazlanarak gelirken kış hiç de öyle değildir, birdenbire gelir. İlk kar, bulutların dağıldığı günden itibaren beklenir. Çünkü yağacak olan kar mevsim değişikliğinin ilk sembolüdür.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Öznel anlatıma dayanma
B) Niteleyici sözcükler kullanma
C) Kişileştirmelerden yararlanma
D) Eksiltili ve devrik cümlelere yer verme
E) Karşılaştırma tekniğine başvurma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
Çağımızın romancısı, okuyucusunu iyi tanımakta, onun birkaç yüz yapraklı bir romanı bütünlükle kavramakta zorlanacağını bilmektedir. Yazarın, en çok birkaç saat içinde okunabilen romanlara yönelmesi, romancının deneyiminden doğmuştur. Kaldı ki günümüz sanatı birçok gereksiz ayrıntıdan sıyrılmakla bu ereği (amacı) kolaylaştırmıştır.
Kendisinden böyle söz edilen çağımız romancısı eserini oluştururken aşağıdakilerin hangisini göz önünde bulundurmalıdır?
A) Okuyucuların kendisiyle özdeşleştirebileceği tiplere yer vermeyi
B)Okurun, kısa sürede okuyabileceği romanlardan hoşlandığını
C) Okuyanda var olan beklentileri dikkate almamayı
D) Okuyucunun sorunlarına pratik çözümler sunmayı
E) İnsanda karamsarlık yaratan konulardan uzak durmayı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
(I) Senelerdir eleştirinin sadece eserin kötü yanlarını açığa çıkarmak olmadığını anlatıyoruz. (ll) Eleştiri kavramının olumlu yönlerini açıklamaya çalışıyoruz. (lll) Tüm çabamız, modern eleştiriyi tanımlamak için. (IV) Ne yazık ki biz, hayata baktığımız gibi bakıyoruz eserlere. (V) Biraz da bardağın dolu tarafını görsek başaracağız eleştiri yazmayı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede süregelen bir durumdan söz edilmiştir.
B) ll. cümlede bir kararlılık dile getirilmiştir.
C) lll. cümlede bir amaçtan söz edilmiştir.
D) IV. cümlede özeleştiri yapılmıştır.
E) V. cümlede bir gereklilikten söz edilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Türk izleyicisinin, "sadece vakit geçirmek" için sinemaya gitmeye başlaması, Türk sinemasının yön değiştirmesine neden oldu. Usta işi, felsefesi olan filmler, izleyici bulamayınca yapımcılar da kolay filmler çekmeye yöneldiler. Sinema, sadece gelir getiren bir araç olarak görülmeye başlanınca da sinemaya sokak kültürü hakim oldu. Argonun moda olduğu beyaz perde, izleyiciyi kültürlü bireyler olarak görmek yerine cüzdan olarak görmeye başladı. "En değerli film, ---- filmdir." anlayışı Türk sinemasının sloganı haline geldi.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) halka en yakın olan
B) izleyicilerin hepsinin beğendiği
C) eski tarzdaki filmlere benzemeyen
D) en çok kar bırakan
E) popüler oyuncuların desteklediği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
]]>
Soru 1 |
Bir şiir okuyucusunun en doğal hakkı, şiiri yorumlama hakkıdır. Okuduğu şiiri kendi duygu ve düşüncelerine göre yorumlayan okur, o şiire, şiirde olmayan pek çok güzellik yükler. Böylece kendini şiirin anlamına ortak etmiş olur. Sırf bu nedenden, her anlamı açık açık veren, anlamı suyun üzerindeki zeytinyağı gibi görünen şiirlere tepkiliyim. Çünkü bu tarzdaki şiirler okuyucusuna haksızlık ediyor. Okurun en doğal hakkını elinden alıyor.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabıdır?
A) Şiirle ilgili farklı yorumlar şairin hoşuna gider mi?
B) Çok kolay anlaşılan şiirlere neden karşı çıkıyorsunuz?
C) Şiirin bir yetenek işi olduğunu niçin kabul etmiyorsunuz?
D) Sizce bir şair okuyucusuna haksızlık edebilir mi?
E) Kısa sürede yazılan şiirler nitelikli olur mu?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
“Zekânın iyi niyeti” diye özetleyebiliriz Can Yücel’in şiirini. Gerçi onun yapıtları birkaç çekirdek üstüne kuruludur ama böyle diyebiliriz. İroniye dayanan bir şiir onunkisi. İroninin var olması için sanatta düşünce ortamının bulunması yetmez, o ortamın belli bir gelişme düzeyine varması, zenginleşmiş, her türlü çağrışım örgüsünü kurmuş olması da gerekir. Ayrıca duyarlılığa sığınmaya çalışan bir şiiri var Can Yücel’in. Akıp giden şiir ırmağı içinde hiç kimsenin izini sürmeden giden bir sanatçıdır o.
Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Birden çok temele dayanma
B) İnce alaylı kullanımlara yaslanma
C) İmge dünyasını sınırlandırma
D) Hassas bir duygu evreni içinde olma
E) Başka şairlere öykünmekten kaçınma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Benim gençlere bakışım ve onlardan beklentilerim farklı. Genç dediğin yaptıklarıyla, düşündükleriyle farklı olmalı, kabına sığmamalı. Dünyanın güzel olduğuna ve daha da güzel olacağına yürekten inanmalı; çağlar boyu süregelmiş, kalıplaşmış düşünceleri benimsemeden önce bu düşünceler üzerinde derinlemesine düşünmeli, incelemeli, bunları araştırmalı, kısacası ince eleyip sık dokumalı. Ben ancak böylelerine genç derim.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, yazarın gençlerden beklediği davranışlardan biri değildir?
A) Karşılaştığı olaylara ve durumlara sorgulayıcı bir bakış açısı ile yaklaşmaları
B) Özgür düşünmeyi yaşam felsefesi hâline getirmeleri
C) Donanımlı bireyler olabilmek için gereken gayreti göstermeleri
D)Yaşamdan tat alarak daha güzel bir geleceği temellendirmeleri
E) Kendilerinden önceki düşünceleri tümüyle reddetmeleri
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
I. Eve geldim, üstümü değiştirip evden çıktım.
II. İki günden beri, sizi ne arayan ne soran var.
III. Kimseler görmeden gelsin buraya.
IV. Bu işin böyle yapıldığını bilemezdim.
V. Her mevsim yaprağı olan bir ağaçtır bu.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümle bağımlı sıralı cümledir.
B) II. cümle anlamına göre olumsuzdur.
C) III. cümle devrik bir birleşik cümledir.
D) IV. cümle yan cümleciği nesne olan, kurallı cümledir.
E) V. cümle eksiltili cümledir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
“Hatıra Notları”, 1930’dan 1950’ye Asım Us’un toplumsal – siyasal – kültürel yaşama tanıklığı diyebileceğimiz bir kitap. Bu notlar büyük bir olasılıkla yazılması hep düşünülmüş ama bir türlü gerçekleştirilememiş, çok kapsamlı bir anı eserinin notları. Gerçi bu hâliyle eksik yanları var ama yine de benzeri olmayan bir kitap. Bu noktalarda iktisadi ve mali meseleler, yolculuk izlenimleri, değişen Türkiye’nin ülküleri ve düşleri hatta dedikodular, fıkralar art arda… Tümü bir solukta okunuyor bunların.
Bu parçadaki altı çizili sözlerin anlamları aşağıdakilerin hangisinde bir arada ve sırasıyla verilmiştir?
A) Doğal – merak uyandıran
B) Sıra dışı – çok okunan
C) Özgün – sürükleyici
D) Yoğun – akıcı
E) Etkileyici – yürek titreten
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Edebiyat hocalarının pek çoğunun öbür dünyada yatacak yerleri yoktur! Neden mi? Memleket evlatlarına koskoca Ahmet Hâşim’i yanlış tanıttıkları ve ondan soğuttukları için… Bugün lise diploması almış yahut hâlihazırda bu sıralarda oturan hangi memleket evladına Hâşim’den söz etseniz, “Ha, o mu? Çok çirkin bir adammış!…” diyecektir. Hâşim’e dair akıllarında kalan tek bilgi kırıntısı, onun yüzüne bakılmayacak kadar çirkin; bu sebeple kendisinden nefret eden ve hiçbir kadının yüzüne bakmadığı bir adam olduğudur. İşgüzar edebiyat hocaları, güya öğrencilerine müfredat dışı bir bilgi vererek öğrettiklerinin akılda kalmasını sağlayacak, bir parça bilgiçlik taslayacaklar! Konu Hâşim’e gelince başlarlar onun çirkinliğine, Araplığına dair hikâyeler anlatmaya. Artık dinlet, dinletebilirsen! Bütün anlattıkları unutulacak, o güzelim şiirler; Grubahâne- i Laklakan, Frankfurt Seyahatnâmesi ve tadına doyulmaz onca deneme ‘çirkin şair’ in gölgesinde kalacaktır .
Bu parçanın yazarı, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A)Ahmet Haşim’in yapıtlarını anlamaya çalışanların azlığından
B)Edebiyat öğretmenlerinin yeteri kadar araştırma yapmamalarından
C)Ahmet Haşim’in öğrencilere yanlış tanıtılmasından
D)Öğrencilerin Ahmet Haşim’in şiirlerini sevmeyişinden
E)Edebiyat öğretmenlerinin müfredat dışı bilgi vermelerinden
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
(I) Sinop’un şirin ilçelerinden biri olan Erfelek’de bir grup arkadaşla tatil yapıyoruz. (II) Şimdi, küçüklü büyüklü yirmi sekiz şelaleden oluşan Tatlıca Çağlayanı’nda dinleniyoruz. (III) Ayancık ilçesinin sınırındaki Akgöl’ü ve yakınındaki İnatlı Mağarasını’da dolaşıyoruz. (IV) Mağara, deniz yüzeyinden 1070 metre yükseklikte. (V) Kuzeydeki köyde yer alan kaya mezarları görülmeye değer.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve V.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Aşağıdakilerden hangisi, ötekilerden farklı bir görüşü dile getirmektedir?
A) Yahya Kemal, şiirdeki başarısını kendi toplumunun şiirine dayanarak elde etmiştir.
B) Ahmet Haşim, bizim şiirimize takılıp da Fransız şiirini incelemeseydi sıradan bir şair olurdu.
C) Ahmet Mithat’ın günümüzde okunmasında asıl etken, meddahlık geleneğimizi romana taşımasıdır.
D) Ömer Seyfettin, geleneksel hikâyeciliğimizden yararlanmasaydı bugünlere kalmazdı.
E) Cahit Külebi’nin şiirlerindeki bütün sıcaklık, kaynağını halk şiirimizin biçim ve özünden alıyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
(I) Uzun söyleşilerden oluşan bu kitap, Neşet Ertaş’ın çocukluğundan başlayıp günümüze kadar gelen detaylı bir yaşam öyküsünü sunuyor bize. (II) Büyük üstadın yaşam mücadelesini, çektiği sıkıntıları ve çocukluğundan beri yaşadığı yoksulluğu okudukça hayata nasıl o denli iyimser ve umutla yaklaşabildiğini görüp hayrete düşüyoruz. (III) Kitabın en önemli özelliği, çekilen bütün sıkıntıların sanatçının ağzından anlatılıyor olması. (IV) Bu durum kitabı bir başkasının anlattığı bir biyografi kitabından daha samimi bir hâle getiriyor. (V) İnsan olmanın ne demek olduğunu sil baştan düşündürüyor bu harikulade eser.
Bir ozan ile yapılan söyleşilerden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, yapıtın içeriğinden söz ediliyor.
B) II. cümlede, sanatçının zorluklar karşısındaki tutumu dile getiriliyor.
C) III. cümlede, yapıtın özgünlüğü üzerinde duruluyor.
D) I V. cümlede, yapıtın diğerlerinden farklı bir yönü vurgulanıyor.
E) V. cümlede, bilinen bir gerçeğin yapıtla birlikte yeniden ele alındığı söyleniyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Gür (I) yeşil ağaçların çevrelediği bir alana indi uçağımız. Parklarıyla ünlü bir kentteydik artık. Kaldığımız konukevinin arkasında göz alabildiğine uzanan park (II) yemyeşildi. Parkın içinde (III) tavus kuşları ve ayaklarımıza dolaşan sincaplar (IV) Bizdeki parkların tersine, yerler tertemiz; görünürde yiyecek kabukları, kâğıt parçaları (V) sigara izmaritleri yok.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
Kitaplar arasında ayrım yapanlardanım. Belki yanlış diyeceksiniz ama ------------. Bunu sıradışılık olsun diye ya da çoğunluğun bayağı olanı seçtiğini düşündüğümden yapmıyorum. Sadece kendi okuyacağım kitaplar hakkında fikrim var, beğenilerimi biliyorum ve birçoğunun kapağını şöyle bir çevirip bakmam bile okuma zevkime hitap edip etmediğini anlamam için yeterli oluyor.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) kendimi sıradan okurla aynı düzeyde tutmuyorum
B) eleştirmenlerin değerlendirmelerine önem vermiyorum
C) çok satan kitapları okumama gibi bir eğilimim var
D) çoğu okurun sıradan olanı tercih ettiğine inanıyorum
E) yaşamını bilmediğim yazarların yapıtlarını seçmiyorum
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
(I) Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’ni çok önemli bir eser olarak görüyorum. (II) Büyük boy, yaklaşık 950 sayfalık yapıtta iki bini aşkın madde var. (III) Ekrem Çakıroğlu önderliğindeki 38 kişilik yazar kadrosunun iki yıllık çalışmasıyla hazırlanmış. (IV) Bilgiler, sadece biyografik olarak değil, eleştirmenlerin değerlendirmeleriyle bir arada aktarılıyor. (V) Fotoğrafların kitaba sıcacık bir güzellik kattığını da söylemeliyim.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede öznellik söz konusudur.
B) II. cümlede bir saptama yapılmıştır.
C) III. cümlede eserin ortaya çıkışıyla ilgili bilgi verilmiştir.
D) IV. cümlede olumsuz bir değerlendirme söz konusudur.
E) V. cümlede yoruma yer verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Konuşmaları, davranışları, yaşının gerektirdiğinden üstte olan, bu bakımdan büyüklere benzeyen çocuklar vardır . Onlara, ------------ deriz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?
A) eli bayraklı
B) dün cin olmuş, bugün adam çarpıyor
C) âleme paşa mı geldin
D) dümen neferi
E) büyümüş de küçülmüş
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
Türk şiir mirasının kendisinden öncesini eksiksiz özümsemiş biriydi Ahmet Erhan. Kendisinden önceki şiiri aşmak telaşında olmayışı kendisine olan güvenindendir. İlginçtir; Erhan’ın kişiliği ne kadar huzursuzsa, şiir biçemi o kadar sakin, geçmişe saygılı, okura eğilebilen, onun elinden tutabilen bir şiirdir. Dörtlükler yazar, hececilere selam gönderir, altmış kuşağıyla selamlaşır, Cemal Süreya’dan dem vurur. Bu, ona göre hayatın şiirini yazmanın bir gereğidir. Bu gereği yerine getirdiği için de sıra dışı olabilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın yazarı için yanlıştır?
A) Şiir yazarken okuyucuyla iletişimi önemsemiştir.
B) Şiir dilini kişiliğinin aksi yönünde oluşturmuştur.
C) Kendisinden sonraki sanatçıları çok etkilemiştir.
D) Geleneksel Türk şiirinin verimlerinden beslenmiştir.
E) Şiirde özgün bir çizgi yakalamıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
İçinizi ısıtacak bir bardak salep, buraya özgü bir lezzet olan boza, sıcacık simit eşliğinde çay, sokakları saran kokusuyla kestane ve daha birçok lezzet, İzmir gezinizde size eşlik edebilir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Eylemsilere yer verilmiştir.
B) Zincirleme isim tamlaması vardır.
C) Farklı türde zamirler kullanılmıştır.
D) Bulunma hâl ekini almış sözcükler kullanılmıştır.
E) “Sıcacık” sözcüğü küçültme eki alırken ses düşmesine uğramıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde düşsel öğelere yer verilmemiştir?
A) Ovada her kızıl kalenin teni
Bir padişahın kanıyla beslendi
B) Sonbahar gelip yeşillikler bitmeden
Uzan yeşilliğe, gününü gün et
C) Şu testi de benim gibi biriydi
O da bir güzele vurgun, dertliydi
D) Bir taş bulamazsın ki Doğu ovalarında
Kahretmesin bana da benim zamanıma da
E) Güneş göğe attı erkenden kendini
Aydınlık padişahı atına bindi
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir ad tamlaması başka bir adın sıfatı olarak kullanılmıştır?
A) Adamın gözleri göz değil, kör bir kuyunun ağzıydı.
B) Temmuz sıcağı çökünce ırgatların sırtından ter boşanıyordu.
C) Akdeniz suları renkten renge dönüşürken martıları seyrederdik.
D) Kömür karası gözleri beni çocukluk yıllarıma götürürdü.
E) Böyle günlerde, içime gurbet acısıyla birlikte bir karanlık çökerdi.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
(I) Kötü bir konuşmayı dinlemek zorunda kalmaktan daha etkili işkence var mıdır? (II) Bu yüzden köylüden esnafa, cami cemaatinden siyaset erbabına, üniversite öğrencisinden sendika mensubuna hepimiz hemen her gün bozuk, ruhsuz ve kaba bir Türkçe ile yapılan konuşmaları dinlemekle cezalandırılırız. (III) Kulaklarımızı tırmalayan, zevkimizi körelten, can sıkıntısıyla bizi hayattan bezdiren bu saygın konuşmacılar, ya doğuştan işkence yapmaya meyillidirler yahut özel bir eğitimden geçmiş olmalıdırlar. (IV) Yoksa bunca yanlışı, böylesi sıkıcı ve uzun konuşmayı başarıyla sürdürebilmek tesadüf eseri olamaz. (V) O kadar çoktur ki bunlar; nerede, ne zaman karşınıza çıkıp sizi oracıkta esir edecekleri ve saatlerinizi karartacakları belli olmaz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Talihsizliğe bakın ki bizim yaşadığımız topraklar, kötü konuşmacılar cennetidir.” cümlesi getirilirse düşünce akışı bozulmamış olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
Yaşar Kemal’in “Tek Kanatlı Bir Kuş” romanı, korku üzerine kurgulanmış bir eser. Bu korku her insanın kendi karanlığında yarattığı İblislere, sisin içinden çıkacak sandığımız ecinnilere, çok mutlu hissettiğimizde içimizi birdenbire kaplayıveren huzursuzluğa benziyor. Halkı tarafından terk edilen Yokuşlu kasabasına tayini çıkan, eşi Melek Hanım’ı da yanına alıp yola koyulan posta müdürü Remzi Bey’in hikâyesi anlatılıyor romanda. Yeni bir roman değil “Tek Kanatlı Bir Kuş”. Yaşar Kemal’in 1960’ların sonunda yazdığı ve şimdi yayımlamaya karar verdiği bir yapıt. Dönemin dilini yansıtmasının yanında, büyük ustanın kendi yazarlık serüveni içerisinde önemli bir yere sahip.
Bu parçada Yaşar Kemal’in sözü edilen romanıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İşlediği konuya
B) Ne zaman kaleme alındığına
C) Ana temasının ne olduğuna
D) Yazıldığı dönemin dil özelliklerini taşıdığına
E) Etkileyici, şiirsel bir dille yazıldığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, “Bir kez daha böyle davranırsan beni asla yanında bulamazsın.” cümlesindeki “asla” sözcüğünün anlamından uzaktır?
A) Hiç boşuna uğraşma; bu iş dünyada olmaz.
B) Dünya yıkılsa da senin dediğini yapmayacağım.
C) Ölsem de bir daha senden yardım istemeyeceğim.
D) Onun yerli yersiz konuşması can sıkıyor.
E) Onunla kavga etmeyi hiçbir zaman düşünmüyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Üstün gözlem gücü, ayrıntı zenginliği ve abartısız duygu aktarımı ile Türk öykücülüğünde seçkinleşen Füruzan’ın ilk öyküsü 1956’da “Seçilmiş Hikâyeler”de yayımlanır . İlk kitabı “Parasız Yatılı”, ilk kitapların kaderinin tersine ilgi görürken Sait Faik Ödülü’nü de kazanır. Onun öykülerini üç özellikle tanımlayabiliriz : İnsani sıcaklık, dönemsel tanıklık ve yoksul ailelerin var olma serüveni. Füruzan, Türk öykücülüğünde bir yol açıcı, bir öncü olmayı başarmış; kalıcı, eskimeyecek öykülere imza atmıştır.
Bu parçada Füruzan’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) İlk öykü kitabıyla ödül kazandığına
B) Öykülerinde biçem kaygısını ön planda tuttuğuna
C) Öykü türünde başarılı örnekler ortaya koyduğuna
D) Öykülerinde ele aldığı konulara
E) Yapıtlarıyla başka yazarlar için örnek oluşturduğuna
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
Tanzimat’tan bu yana Türk şiirinin Batı şiirine gereğinden fazla koşullandığı söylenir. Doğrudur bu. Ancak, öyle sanıyoruz ki şiirimizde dipteki zengin tortu, büyük birikim, varlığını ve ağırlığını her zaman duyurmuş; Türk şairi kendine güvenini en umutsuz anlarında bile yitirmemiştir. Bu yüzden . ------------
Düşüncenin akışına göre, bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) şiirimizin tamamen Batı şiirinin yörüngesine girdiğini söyleyip her şeyi bu yargının paralelinde algılamak doğru değildir
B) Batı şiiriyle daha sıkı bir ilişki içinde olma gereği duyulmuştur
C) belki de hiçbir ulusun şiirinde görülmedik bir aşama Türk şiirinde görülmüştür
D) Türk şairleri, yabancı dillerdeki şiirsel atılımlar üstüne izlenimlerini aktarma ihtiyacı duymuşlardır
E) değişimin Türkçede yeni anlam örüntüleri yarattığı kuşkusuzdur
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
(I) Dil, insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli öğedir. (II) İnsanoğlu, bu yeteneği sayesinde diğer canlılara üstünlük sağlamakla kalmamış; uygarlığı baş döndürücü bir hızla ilerletmiştir. (III) Dilin bu anlamdaki işlevini anlayabilmek için “Acaba dil olmasaydı, ne olurdu?” sorusunu düşünmemiz yeterli olacaktır. (IV) Dilin içinde yer alan “ana dil” in yeri bambaşkadır. (V) Ana dilimiz, annemizden ve çevremizden bize geçen birçok özellik gibi, her yönüyle bizi biz yapan değerlerin izleriyle doludur. (VI) Ana dilimiz hem iletişim aracımız hem de kültür dünyamızın engin deryasıdır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlamalıdır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Üçüncü tekil kişi iyelik ekini almış adların özne olduğu cümlelerde yüklem, genellikle ad soylu olur.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kural örneklenmiştir?
A) Romanı gerçekten de çok güzelmiş.
B) Kalemi yan masadaki arkadaştan aldım.
C) Bu bölgede havalar çok soğukmuş.
D) Dün sizi telefonla soran, Gizem’miş.
E) Durumu açık yüreklilikle dile getirdi.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
(I) Ağırbaşlı yazılar içinde deneme, en ilgi çekici olanıdır. (II) Gerçi kitapları koşarcasına okuyanlar ona pek yüz vermezler. (III) Ancak gerçek kitapseverlerin en çok başvurdukları eserler denemelerdir yine de. (IV) Birçokları, denemeyi genellikle hoşça vakit geçirmek için okur. (V) Onlardan beslenmeyi düşünmeseler de beslenirler ister istemez.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin yüklemi adlaşmış bir sıfat-fiildir.
B) II. cümle, yüklemi birleşik fi il olan kurallı bir cümledir.
C)III. cümle, yüklemi ek eylemle çekimlenmiş bir ad cümlesidir.
D) IV. cümle, yüklemi eylem olan basit yapılı bir cümledir.
E) V. cümle devrik bir eylem cümlesidir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Sanatçı, kendine özgü bir deyişe, bir anlatıma, bir biçeme ulaşmalıdır. Bu anlatım, bu deyiş değişmez olmalıdır. Sanatçılar uzun uzun kişiliklerini ararlar. Bu sürede yalpalar durur, şunun bunun etkisine kapılırlar. Sonunda kişilikleri meydana çıkar. Kendilerine özgü bir anlatıma, bir yapıya ulaşır, belirli bir düzeye gelirler. Sözgelişi bir Cahit Sıtkı, bir Fazıl Hüsnü böyle kişiliğini bulmuş, eserine damgasını basmış sanatçılardır. Onların bir şiirine bir yerde rastlasak ---------
Bu parçanın sonuna aşağıdaki cümlelerin hangisi getirilmelidir?
A) bu şiirin konusunun ne olduğunu hemen anlarız
B) başarılı bir şiirin nasıl yazılabileceğini fark ederiz
C) hemen etkilenir, şiirin, büyülü dünyasına dalar gideriz
D) altındaki imzayı görmesek bile şiirin kime ait olduğunu rahatlıkla anlarız
E) onu hemen bir yere not eder, ezberlemeye çalışırız
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
--------- Uzun süren bir eğitimden geçmeden bir kazıyı denetleyip örgütlemek imkânsızdır. Bu nedenle zaman zaman eğitim kazıları düzenlenir. Eğitim kazılarında öğrenciler defter tutmayı, buluntuları toparlayıp etiketlemeyi, kazı buluntularının çizimlerini yapmayı, bulunanların sınıflandırılmasını öğrenirler. Bunların dışında işlerine yarayacak pek çok şeyi uygulamalı olarak öğrenirler.
Düşüncenin akışına göre parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eserlerin en iyi şekilde korunması şarttır.
B)Kazı çalışmalarında yabancı arkeologların bilgisine her zaman ihtiyaç vardır.
C)Öteden beri ülkemizde arkeolojik kazıların çok önemsendiği söylenemez.
D)Arkeolojiyi sevdirmek, herkesten önce bu alanda görev yapan kişilerin işidir.
E)Arkeolojik kazılar büyük deneyim, beceri, özen ve dikkat ister.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
(I) Egzersiz yapmanın kalp sağlığı ve genel sağlık için önemini kimse inkâr edemez. (II) Ancak, diyet yapmadan bu yola başvurmak, kilo vermeyi sağlamaz. (III) Dolayısıyle egzersiz, kilo vermek için ilk koşuldur ama yalnızca destekleyici olarak. (IV) Bedeni çalıştırmak, öncelikle metabolizmayı hızlandırarak daha fazla kalori yakılmasını sağlıyor. (V) Yapılan araştırmalar spor yapmanın depresyona karşı da çok etkili olduğunu gösteriyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Efsane sözcüğünün sözlük anlamı, eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları ve olayları konu edinen hayalî hikâye demektir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gereksiz sözler kullanılması
B) Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması
C) Sözcüğün yanlış yapılandırılması
D) Birden çok eylemsiye yer verilmesi
E) Tamlayan eksikliği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Şiir ile düzyazı birbirinden farklıdır. Ne şiir düzyazıdır ne de düzyazı şiir. Şiir, düzyazının topraklarına adım atar atmaz taş kesilir. Düzyazı da şiire heveslendi mi gülünç duruma düşer. Şiirle düzyazı arasında, sık sık meydana gelen sınır çatışmalarına tanık oluyoruz. Sanatçılık işte bu noktada önem kazanır.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir, kendisini oluşturan niteliklerden uzaklaşırsa şiir olmaktan çıkar.
B) Şiirde anlatılmak istenenler düzyazı ile de verilebilir.
C) Şiir, düzyazıdan daha büyük bir etkiye sahiptir.
D) Şiir, olayları düzyazıdan daha gerçekçi bir şekilde ele alır .
E) Düzyazıya yaklaşan şiirler daha başarılıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Teknolojinin ilerlemesi; bilgisayar, sinema ve özellikle televizyon gibi iletişim araçları, şiirin okur yitirmesine yol açmıştır. Bu, yadsınamaz bir gerçek. Ancak bu durum, yalnızca sahte okurlar üzerinde etkisini göstermiş, şiir gerçek okuyucularını korumuştur. Bu nedenle benim şiirin geleceği açısından en ufak bir endişem yok. İyi bir şiir, gerçek okuruyla buluşmasını ve dolayısıyla varlığını daima sürdürecektir.
Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Teknik gelişmelerin okuyucu sayısını azalttığına
B) Okuyucularının aynı nitelikleri taşımadığına
C) Nitelikli olanların var olmayı sürdüreceğine
D) Gerçek şiir okuyucularının bitmeyen ilgisine
E) Nitelikli şiir sayısının günden güne azaldığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Tanpınar’ın değerini tam bildik mi bilmiyorum. Ölümünden sonra anlaşıldı değeri. Çağımızın büyük bir edebiyat tarihçisi, iyi bir şairi, büyük bir romancısıydı. Sağlığında eserlerinin geniş halk yığınlarına ulaştığını söylemek zor. Doğu ile Batı arasındaki “eşik”te duran biriydi o. Vakaları objektif olarak verir, onların yorumunda subjektiftir. Şiirde mükemmelliyetçidir. Seçerek kitabına aldığı 37 şiiri var. Dergilerde çıkan şiirlerinin sayısı yaklaşık 100’dür. Çağdaşları arasında pek çok yazar farklı isimlerle niteliksiz eserlere imza atmış, Tanpınar böyle bir yola hiç girmemiştir.
Bu parçada Tanpınar’la ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yaşarken değerinin bilinmediğine
B) Farklı türde eserler verdiğine
C) Yaşarken geniş kitlelerce okunmadığına
D) Şiirde en iyiye ulaşmak için çırpındığına
E) Şiirde sembolist anlayışta olduğuna
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
(I) Yazar, eleştirel yazılarında Türk edebiyatının geçmişten günümüze belli başlı dönemlerini Batı kültürüyle değerlendiriyor. (II) Çok yanlış ve havada kalmış bir değerlendirme! (III) Neden mi? Çünkü Türk edebiyatı son yüzyılda Batı kültürüyle yakınlaştı. (IV) Batı kültürünü öğrenmek için önce Batı klasiklerini okumalısınız. (V) Ondan önceki edebiyatımızda Doğu vardı, Fars vardı, Arap vardı; bunlara göre değerlendirmeliydi bence.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) I V. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Avını yiyen timsahın vicdan azabı çektiği için gözyaşı döktüğü iddiası bir şehir efsanesidir. Bu efsaneyi Orta Çağ’da yaşamış bir ansiklopedi yazarı üretmiş ve “Bir timsah su kenarında öldürdüğü bir adamın üzerine gözyaşını döker ve onu hemen yutar.” diye yazmış. Oysa timsahın gözyaşları, gözünün korneasını kayganlaştırıp bir tür göz kapağı görevi gören saydam zarın kornea üzerinde kolayca hareket etmesine yararmış. Bu yüzden belki de gözyaşı denmesi bile yanlış. Yani timsahın gözyaşlarının duygusal bir nedeni yok. Ama yine de yaygın anlamı nedeniyle “timsah gözyaşları” hoş bir metafordur, güzel bir deyimdir.
Bu parçada özellikle vurgulanan görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A)Bilimin öncelikli görevinin, toplumu doğru bilgiye ulaştırmak olduğu
B)Yerleşik bazı düşüncelerin bilimsel dayanaktan yoksun olabileceği
C)Yanlışlığı bilimsel olarak ispatlanan bilgilerin kolayca terk edildiği
D)Bilim alanında doğrulanmayı bekleyen pek çok bilgi bulunduğu
E)Kökeni uzun bir geçmişe dayanan sözlerin günümüz koşullarına uyarlanması gerektiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
“Aşk” romanıyla “aşkı da içeren romanlar”ı birbiriyle karıştıranlar var. Bunları ayırmak gerek. Oysa bizde bu ayrım yapılmıyor. Eğer aşk romanından kasıt, yabancıların “romance” dedikleriyse benim romanlarım bu grupta yer almıyor. Çünkü bu tür romanlara Barbara Cartland’ın kitaplarını, pembe dizileri örnek gösterebiliriz ki bunlar bence edebiyatın dışındadır. Konusuna aşkın da sindirildiği ya da birtakım olayların bir aşk etrafında anlatıldığı romanlar bunlarla bir tutulamaz. Örneğin Anna Karenina’da toprak reformu da anlatılır. Bu ayrımı yapmazsak Anna Karenina’yı yalnızca sıradan bir aşk romanı olarak nitelendiririz.
Bu parçaya dayanılarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Aşk serüveni yaşamamış birinden aşk romanı yazması beklenemez.
B) Aşk romanı sözünün anlamsal sınırı belirlenmelidir.
C) Salt aşk üzerinde yoğunlaşan romanların yazınsal bir değeri yoktur.
D) Dokusunda aşkı barındıran her yapıt, aşk romanı sayılmaz.
E) Kimi romanlarda aşk, toplumsal sorunlarla iç içe anlatılır .
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Küçük bir çam ormanının önünde beyaz, şık bir bina mermerdenmiş gibi göz kamaştıracak derecede parlıyordu.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Sıfat tamlaması, nesne göreviyle kullanılmıştır.
B) Bulunma durum eki almış tamlama vardır.
C) Edat öbeği kullanılmıştır.
D) Yüklemi, etken çatılı bir eylemdir.
E) Yükleminde ünlü daralması olmuştur.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Bilgelik; bilgi edinme, algı, görgü, sağduyu ve sezgisel anlayışla birlikte bu nitelikleri özümseyebilme ve uygulayabilme kapasitesidir. Bilge insan; kendi düşüncesine, kendi düşüncesi olduğu için önem vermemesi ve kuşkuyla bakması gereken insandır. Ne diyor Valery : “Bizim düşüncemize kendi düşüncemiz olduğu için inanmamalıyız. Tersine onu kuşkuyla karşılamamız gerekir.”
Bu parçanın anlatımında aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangileri kullanılmıştır?
A) Tanımlama – Örnekleme
B) Tanık gösterme – Tanımlama
C) Tartışma – Örnekleme
D) Betimleme – Tanımlama
E) Tanık gösterme – Karşılaştırma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
Severim gerçekçi edebiyatı. Bu yaşa değin en çok onun ürünlerini, o yolda yazılmış hikâyeleri, romanları hep o çığırı öven denemeleri, eleştirileri okudum. Bir hikâyede, bir romanda anlatılanların, gerçekte olanlara benzememesini çok kimse gibi ben de çok eleştirdim. Peri masallarından, dev masallarından çocukluğumda bile pek hoşlanmadım. Olmayacak şeyler anlatan hikâyeler arasında beğendiklerim yoktur, demeyeceğim ama onlarda da ararım gerçeği.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazar için söylenemez?
A) İnsanı düşler dünyasına götüren yazıları sevmeyen
B) Bir okuyucu olarak seçici davranan
C) Değişik türde kitaplar okumaktan hoşlanan
D) Gerçek dışı olayları anlatan yapıtların çok azını beğenen
E) Gerçekçi edebiyat ürünlerinin eleştirisinden hoşlanmayan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
Keskin kokulu bir rüzgâr esti.
Üzüm taneleri birer birer döküldü.
Sicim gibi bir yağmur başladı sonra.
İri, bal gibi tatlı çavuş üzümleri pırıl pırıl parladı.
Evlerin çatılarından oluk oluk sular akmaya başladı.
Birden gök gürledi, her tarafa bir ışık demeti yayıldı.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Betimleyici anlatım
B) Kişileştirme
C) Söz sanatlarına başvurma
D) Gözlem gücünden yararlanma
E) Varlıkları ayırıcı nitelikleriyle verme
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
------------ Edebiyat öğrencileri ise dersini gördükleri, eserlerini inceledikleri bir edebiyat adamını, ancak kırık kopuk notlarla, fotokopilerle ve edebiyat sözlüklerindeki bir iki paragrafçık bilgiyle tanıyor, o kadarını yeterli sayıyorlar. Bir şairi, bir romancıyı bütün macerasıyla inceleme, kritik etme yolculuğuna çıkmayı göze alamıyorlar. Bu durumda, mesela Beşir Ayvazoğlu’nun Haşim monografisi gibi kapsamlı eserlerden haberleri bile olmuyor. Bunu nereden mi biliyorum? 70’in üzerinde üniversitesi ve bir o kadar da edebiyat bölümü olan bir ülkede, Ahmet Haşim hakkında yazılmış nitelikli bir çalışmanın bir haftada tükenmesi gerekirdi. Ben öyle sanıyordum. Ötüken Yayınevi yetkililerine sordum. “Nerde!…” dediler. Üzüldüm. Yazık dedim, çok yazık!…
Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Edebiyat öğretmenlerinin ve akademisyenlerin çoğu, alanlarıyla ilgili yeni yayınları izlemiyor ve onlara el sürmüyorlar.
B)Ülkemizde bir şairi, yazarı değişik açılardan tanıtan monografik çalışmalara kimi okuyucular ilgi gösteriyor.
C)Bugüne dek Ahmet Haşim üzerine yazılmış kitapların sayısı çok az ve bunun değeri bilinmiyor.
D)Bir şairi, yazarı asıl sevdirecek olanların liselerdeki edebiyat öğretmenleri olduğunu söyleyebiliriz.
E)Ortaöğretim kurumlarımızdaki edebiyat konuları, öğrencilere edebiyat sevgisi aşılamaktan çok uzak ve yeterli değil.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
|
Liste |
]]>
Soru 1 |
(I) Ev sahibesine basamaklarda raslamamayı başarmıştı. (II) Beş katlı yüksek bir binanın tavan arasındaki küçük odası, bir barınaktan çok, bir dolabı andırıyordu. (III) Onun yemeklerini hazırlıyan ve diğer işlerine bakan ev sahibesi, aşağı kattaki bir dairede oturuyordu. (IV) Sokağa her çıkışında onun mutfağından geçmesi gerekiyordu ve mutfak kapısı sürekli açıktı. (V) Genç adam, kapının önünden her geçişinde, ev sahibesine olan borçlarını anımsıyor ve derin bir mahcubiyet duygusuyla sarsılıyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve III.
B) II. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve IV.
E) III. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılan aydınlar, gittikleri yerlerde pek çok saz şairi ile karşılaşmış ve onları çeşitli yayın organları aracılığıyla edebiyat dünyamıza tanıtmışlardır. Bunlardan en önemlisi, bir kutlama sırasında Ahmet Kutsi Tecer tarafından fark edilen Âşık Veysel olmuş; böylece âşıklık geleneği bir canlılık kazanmıştır. Radyolarda âşıklarla ilgili programlar yapılmış, plak ve kasetler doldurulmuş, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivaller düzenlenmiştir. Bütün bu çalışmalar saz şiirinin günümüze kadar devam etmesini sağlamıştır. Günümüz saz şairleri; dil, ölçü ve nazım şekli olarak halk şiiri geleneğini devam ettirmiş; eskiden olduğu gibi aşk, doğa vb. temaların yanı sıra sosyal ve siyasal konuları da ele alıp işlemişlerdir.
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A)Âşık Veysel’in keşfiyle aydınlar arasında halk edebiyatına olan ilginin arttığından
B)Cumhuriyet Dönemi saz şairlerinin şiirde toplumsal konulara yer verdiğinden
C)Halk şiiri geleneğini devam ettirenlerin halk edebiyatının özüne sadık kaldığından
D)Halk şiirinin 20. yüzyıl teknolojisiyle yaygınlaştırıldığından
E)Saz şairlerinin tanınmasında aydınların önemli katkıları olduğundan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Sanat, özellikle de edebiyat, gerçeği yansıtan bir ayna olmakla yetinmez. H. Taine’in de söylediği gibi, yalnızca tarihsel bir an’ın ürünü değildir edebiyat. Tarihsel an’ın içine karışmak da ister. Bunu da okurlarını yönlendirerek yapmaya çalışır. “Bu, şöyle de olabilirdi, böyle de olabilirdi.” der. Okurun önüne yeni olasılıklar koyar.
Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A)Edebiyat, tarihsel bir belge niteliği taşımalıdır.
B)Edebiyat, yaşamı yansıtırken onu değiştirme amacı da taşır.
C)Sanat yapıtları, yalnızca oluşturuldukları dönemin olaylarından değil tarihten de esinlenir.
D)Bir yazar, yalnızca tarihî gerçeklerle yetinmez; bu gerçeklerin tanıklarını da okurla buluşturur.
E)Sanatla uğraşanlar, toplumla ilgili sorumluluklarının bilincinde olan kişilerdir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak
I
mümkündür ama uyumuyor da uyuyormuş gibi
II
yapıyorsa dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz
III
boşunadır.
Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerin tür özellikleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
I II III
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Hasan Âli Yücel, Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmaktansa doğrudan doğruya temeli atıp üzerine yerli yapı kurmayı tercih etmiştir.
Bu cümlede geçen “Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmak” sözüyle eleştirilen, aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Kalıcılıktan uzak, yüzeysel biçimde modernleşilmesi
B) Batı’nın kültür ve edebiyatına uzak kalınması
C) Batı kültürünün Doğu’dan üstün tutulması
D) Yerli kültürün Batı’ya tam olarak uyarlanamaması
E) Batılılaşma yolunda yeterli çaba harcanmaması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Boğaziçi, erguvan ağaçlarının pembe çiçekli elbisesini giyerek muhteşem (I) bir tabloya dönüşür. İstanbul’un doğal (II) türlerinden olan bu ağacın, ilkbahar aylarında açan eflatun, pembe, lila tonlarındaki yaprakları, adeta ( III) bir çiçek topunu andırır. Yaprakları salkım salkım olan erguvan, sonbahar aylarında fasulye benzeri (IV) tohumlar
bırakır. Oysa yapraksız hâli, çalıyı andıran (V) cılız bir ağaçtır.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi çıkarılırsa anlamda daralma veya değişme olmaz?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Her zaman savunageldiğim ilke; düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel niteliklerinden biri olduğudur. Bu bakımdan, düşünce suçu diye bir şeyin demokrasilerde olmaması, zararlı düşüncelerin de söylenmesinden korkulmaması gerektiğini, zararlı düşünceler söylenmeden hangi düşüncelerin doğru ve yararlı olduğunun anlaşılamayacağını, sonuç olarak da sağlıklı düşüncelerin toplumda içtenlikle benimsenemeyeceğini her zaman ve her fırsatta söyledim.
Bu parçadaki gibi düşünen birinin, aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Demokrasi, karşıt düşüncelerin bir arada yaşadığı bir rejimdir.
B) Demokrasilerde her insan özgürce düşünme hakkına sahiptir.
C)Yararlı düşüncelerin anlaşılabilmesi için zararlı düşüncelerle karşılaştırılması gerekir.
D)Demokratik bir yönetim, farklı düşünmeyi suç kapsamından çıkarmalıdır.
E) Düşünceler, yararlı ve yararsız diye sınıflandırılamaz.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Büyük şiirler yazabilmek için yetenekli bir şair olmak yetmiyor, yoğunlaşmak da gerekiyor. Yoğunlaşma sırasında şair bütün vücuduyla düşünmeye başlar. O ana kadar özümsenen kültürel birikim, eyleme geçer. Düşünce de buna göre işlemeye ve evreler oluşturmaya koyulur. Bu, bir oluşuma hazırlanma, sancılar çekme dönemidir. Bir bitkinin her yöne büyümesi gibi bir arayış sürecidir bir bakıma. Sonra ilk dizeyi doğurma anı gelir. Artık sona gelinmiştir. Dizeler birbiri ardına akar gider.
Bu parçanın yazılma amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A)Şairin şiir yazarken yaşadığı süreci anlatmak
B)Şiirin ne kadar zor bir edebiyat dalı olduğunu göstermek
C) İlk dizenin şiirin geri kalanı için belirleyici olduğunun altını çizmek
D)Düşüncenin şiirin kalıcı olmasını sağladığını vurgulamak
E)Yoğunluk özelliği gösteren şiirlerin daha evrensel olacağını belirtmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Dünyanın bütün kültür değerlerine başvurmak zorundayız. Ancak ---- Bir Türk romancısı, bir halk hikâyecisinin Köroğlu Destanı’nı nasıl anlattığını bilmiyorsa, bir masalcının ustalığına varamamışsa, Dede Korkut’u okumamışsa, Yunus’u ezberlememişse, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı yüreğinin derinliğinde duyamamışsa, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i hatta Orhan Pamuk’u bilmiyorsa onun bir Homeros’u da anlayabileceğini sanmıyorum. Aynı şekilde bir Franz Kafka’ya, bir Anton Çehov’a, bir James Joyce’a varabileceğine inanmıyorum.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)bu eserleri, mümkünse çevirilerinden değil orijinallerinden okuduktan sonra.
B) eski edebiyatımızı öğrendikten sonra.
C)yazılı kültür değerleri kadar sözlü değerleri de inceledikten sonra.
D) bunlarla ilgili yazılmış eleştiri yazılarını okuduktan sonra.
E) kendi kültür değerlerimiz ile yetiştikten sonra.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Millî takımımızın pozisyona girme ve gol atma konusunda sorun yaşayamadığını ancak çok gol yediğini söyledi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İsim-fiil eklerinin yanlış kullanılması
B) Bağlacın yanlış kullanılması
C) Tamlayan eksikliği
D) Özne eksikliği
E) Yeterlilik eyleminin yanlış kullanılması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
Yahya Kemal’in bir şiirinde dört beş tabloluk konu vardır.
Bu cümleden aşağıdaki genellemelerin hangisine varılabilir?
A) Şiir, konusunu genellikle doğadan alır.
B) Şiirde betimlemeye dayalı bir anlatım vardır.
C) Şiirde konu bütünlüğü aramak yanlıştır.
D) Şiir, yoğun bir anlatıma sahiptir.
E) Şiir, daha çok, resme yakın bir sanattır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Enver Gökçe’nin şiirleri birer kavga çağrısıdır. Her çağrı gibi sözünü açıkça söyler. Onun şiirinde söyleyişten çok söylenen önemlidir. Belki de halk şiirinin anlaşılırlığına, yalınlığına yaslanması bu çerçevede açıklanabilir. Halk şiirinin kalıplarını kendi özgün şiir yapısı içinde kullanışı, söyleyişine bu etkinin kazandırdığı dirilik, 1940 kuşağı içinde ayrı bir yere getirmektedir Gökçe’yi.
Bu parçada Enver Gökçe ve onun şiiriyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İletisi olan şiirler yazdığına
B) Biçimden çok özü önemsediğine
C) Süssüz bir anlatımının olduğuna
D) 1940 kuşağı içindeki yerine
E) Günümüzde etkisini yitirdiğine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Karagöz’e, ezilen halkın simgesi gözüyle bakılıyor. Ben öyle bakmıyorum. Bana göre Karagöz, kaba kuvvettir. Okumuşların, ince ve duygulu şeyleri merak edenlerin karşısındaki eşkıyadır. Kendisinin bilmediklerini bildiği için ikide bir Hacivat’ı pataklar. Hacivat ise sağduyudur, bilgi ve düşüncedir. Ben ona bir de yazarlık, şairlik yükledim. Çünkü toplum içinde sürekli ezilen şairin yazgısı ile Hacivat’ın yazgısı, aynı kalemden çıkmış gibidir.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinde verilenler ağır basmaktadır?
A) Tartışma – örnekleme
B) Açıklama – örnekleme
C) Karşılaştırma – öyküleme
D) Açıklama – tanık gösterme
E) Tartışma – karşılaştırma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
Çoğu günümüze kalamayan bu yapıların kimilerini,
I II III
Avrupalı sanatçıların çok eski dönemlerde yaptıkları
IV
resimlerde veya Osmanlı minyatürlerinde görebiliyoruz.
V
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisi iyelik (tamlanan) eki almamıştır?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
"Düşünce romanı" terimi, ilk kez, eleştirmen Semih Gümüş'ün Adalet Ağaoğlu'nun romanlarını tanımlarken kullandığı bir kavram. Ondan sonra birçok eleştirmen de Adalet Ağaoğlu için aynı kavramı kullandı. Gerçekten de onun pek çok romanı, Türk toplumunun belirli dönemlerdeki toplumsal dönüşümünün tarihî ve sosyolojik incelemesi olarak okunabilir. Bu romanlarda boy gösteren her karakter, belirli bir yerin ve zamanın ürünüdür.
Aşağıda Adalet Ağaoğlu'nun romanlarıyla ilgili olarak verilen
I.Adalet Ağaoğlu, "Romantik Bir Viyana Yazı"nda, peşinden sürüklenen okuru ile iş birliği içinde romanı yaratan bir yazar kurgulayarak yazarı bir roman figürü hâline getirir.
II. "Ölmeye Yatmak" romanında Cumhuriyet devrimleri, Atatürk'ün ölümü, Varlık Vergisi, Kore Savaşı, Marshall Yardımı gibi olaylar karakterlerin hayatlarındaki kişisel olaylarla kesişir ve onların seçimlerini etkiler.
III. "Fikrimin İnce Gülü"nde 1950'li yıllarda başlayan demokratikleşme çabaları, propaganda aracı olarak köye gönderilen mavi Ford'un karakterler üzerindeki etkisi, Almanya'ya işçi olarak giden ilk kuşaktan Bayram'ın otomobil tutkusu 70'li yıllara kadar gelen bir panorama olarak sunulur.
IV. "Üç Beş Kişi" romanında feodal ve toprağa bağımlı geçmişinden silkinen, yeni bir endüstri ve kapitalizm merkezi olarak gösterilen Eskişehir'deki eski bir toprak ağasının üç kuşakta yeni bir iş adamına evrimleşmesi anlatılır.
V.Yazar, "Yaz Sonu" adlı romanında olayların geçtiği yer olan Side'nin Antik dilde "nar" anlamına gelmesini, açılıp parçalandığında kişiler ve cinsiyetler arasındaki bölünmeyi ve yabancılaşmayı simgeleyen bir metafor olarak kullanır.
yargılarından hangileri bu parçada öne sürülen düşünceyi örneklendirmez?
A) I. ve II.
B) I. ve V.
C) II. ve III.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Bir grup bilim adamı pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaç pireyi toplayıp otuz santimetre yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Altlarındaki metal zemin ısıtılır. Pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, başlarını tekrar cama vururlar. Pireler, cama vura vura o zeminde otuz santimetreden fazla zıplamamayı öğrenirler. Bundan sonra deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, yani tam otuz santimetre zıplar. Üzerlerinde cam tavan yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiçbiri cesaret edemez.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Canlıların karşılaştığı ortak sorunlar, ortak bir engele dönüşür.
B)Canlıların acıya dayanabilme sınırı, birbirinden farklıdır.
C)Canlıları sınırlayan, dış engeller değil, deneyimleriyle edindikleri iç engellerdir.
D)Canlılara bir alışkanlık kazandırmak için onları zorlamak şarttır.
E)Bilimsel deneylerin amacı insani gelişmeyi hızlandırmaktır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
(I) Bilindiği gibi, masallar herkes içindir ama özellikle çocukların ilgisini çeker; en çok çocukları büyüler. (II) Çocukların hayal dünyalarını zenginleştirerek onları büyüleyen masallara bir yenisi daha eklendi: Levent Turhan Gümüş’ün yazdığı “Dalgacık ile Yakamoz’un Masalı”. (III) Bu masalda, denizde sürekli köpüklere bölünmekten çok sıkılan minik Dalgacık’ın hayalindeki yeri bulabilmek için çıktığı yolculuk anlatılıyor. (IV) Bu yolculuğunda Dalgacık’a Kaptan Nemo’dan Zümrüdüanka’ya kadar birçok eski dost eşlik ediyor. (V) Masalcı, bazen süslü bazen de yalın anlatımıyla çocuklara yepyeni bir dünya sunuyor kitabında. (VI) Okurken insana Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık”ının tadını veren masalda, masal kahramanının hep iyiler ve yardımseverlerle karşılaştığı bir kurgu tercih ediliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
İletişim çağının insanları olarak önceki çağın insanlarına oranla daha iyi bilgilendiğimiz; dünyadaki olayları, durumları, düşünceleri daha iyi izleyebildiğimiz ileri sürülebilir mi? Dünyanın bir ucunda söylenen bir sözü ya da yaşanan bir olayı öbür ucunda duyabilmek ya da görebilmek, daha iyi bilgilenmek anlamına gelir mi? İletişim araçları nesnel olarak bilgi aktarıyorsa, gerçeklere bağlı kalıyorsa gelir elbette... Ne var ki çok çeşitli çıkarlar ve engeller, devletler düzeyinden kişiler düzeyine, gerçeklere bağlı kalmaya olanak tanımıyor çoğu kez. Çıkarlara, çıkarların çizdiği politikaya ters düşülmediği kadar nesnel olunabiliyor, gerçeklere bağlı kalınabiliyor. Çıkarlar gerektirdiği anda abartmalar, gerçekleri gizlemeler, çarpıtmalar, saptırmalar her şeyi bir anda denetime alıveriyor.
Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çağımızda iletişimin çok daha hızlı ve etkili olması, iletişim araçlarına duyulan güveni artırmamıştır.
B) İletişimde teknolojiden yararlanılması, haber alma ve vermenin eski değer ve önemini kaybetmesine yol açmıştır.
C) Çağımızda yaygınlaşmış ve kolaylaşmış olmasına karşın iletişimin güvenilir bilgi aktardığından emin olunamaz.
D) Hangi teknolojileri kullanırsa kullansın gerçeği aktarmayan iletişim kanalları, gözden düşecektir.
E) Teknolojinin iletişim alanını ele geçirmesi, doğru haberlerin, gerçeklerin aktarılmasını engellemektedir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
Bekle kar altında kalan buğday tanesi
Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşların çare değil ağlama büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Doğa ile insan arasında bağ kurulmuştur.
B)I. dizede olumsuzluklara sabırla direnmek önerilmektedir.
C) II. dizede olumsuz bir durumun olumlu sonuç vereceği anlatılmıştır.
D)III. dizede yapılan eylemden vazgeçilmesi öğütlenmektedir.
E) IV. dizede koşul gerçekleşmese de istenen amaca ulaşılabileceği belirtilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Toplumumuz, “çifte standart” kavramını, engin pratiğinden ötürü, yakından tanıdığı alelade “ikiyüzlülük”le karıştıran bir yaklaşımla, içeriğini boşaltarak, anlamını çarpıtarak ulu orta bir eleştiri ve suçlama ifadesi olarak yerli yersiz kullanıyor. Çifte standart, herkes için seçilmiş değerler üzerine kurulu, aynı noktaları nirengi almış, içeriği değişmeyen bir ölçünün, aynı koşullar içindeki kişilere ya da gruplara karşı, işine geldiği gibi farklı kullanımı demektir. Değişen içerikler, nitelikler, durumlar ve koşullarla tutum yenilemenin, çifte standart uygulamakla hiçbir ilgisi yoktur.
Bu parçada üzerinde durulan, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumumuzda kavramlarla düşünme alışkanlığının olmadığı
B)Ülkemizde sanat ve düşünce yaşamının çifte standarda dayandığı
C) Günlük yaşamımızda pek çok sözün yanlış anlamda kullanıldığı
D) Bir kavramın yanlış kullanımı ve doğrusunun ne olduğu
E) Çifte standarda dayalı bir sistemin başarısız olacağı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
(I) Kadın, mektubu okudu, gülümsedi. (II) Anahtarı kutudan alıp cebine koydu. (III) Sonra pencereye yaklaştı, boş sokağa baktı. (IV) Boş sokaklar insana her zaman hüzün verir. (V) Sinirleri çelikten sanılan bu kadın, orada, sessizce ağladı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, içinde tamlama bulunmayan, bağımlı sıralı bir cümledir.
B) II. cümle, içinde birden çok tümleç bulunan birleşik cümledir.
C) III. cümlede yüklem ortaklığı söz konusudur.
D) IV. cümle, öznesi sıfat tamlaması olan basit bir eylem cümlesidir.
E) V. cümle, yan cümleciği özne olan birleşik cümledir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
“Yeni Gelişen Öncü Tiyatroya Yer Var mı?” başlıklı yazıda şöyle deniyor: “İster resmî ister özel tiyatrolar olsun, değerli yapıtları seçmek, tiyatroyu geliştirmeye çalışmakla birlikte - belki bunlardan daha çok - yerleşik zevki kollayacaktır. Bunun aksini düşünmek, tiyatroyu açmadan kapamakla birdir.” Bu sözler derme çatma tiyatrolar için veya bir iki yıldızlaşmış sanatçının çevresinde kurulan tiyatrolar için doğru olabilir. Ama Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları için böyle düşünmemek gerekir. Birkaç sahneyi birden halka açabilen, seçkin oyuncuları ve yönetmenleri olan bu kurumlar, onca tiyatroya eklenecek bir deneme tiyatrosunda öncü oyunlar oynatmakla tehlikeye girmez. Denenmemişi denemek, yeniye giden yolları açık tutmak büyük kurumların işidir. Örneğin İstanbul Şehir Tiyatroları için bu “yapılamayan” değil, yalnızca “yapılmayan” bir iştir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen, aşağıdaki yargıların hangisinde verilmiştir?
A) Tiyatronun satışa bağlı bir kurum olarak görülmesi yanlıştır.
B) Güçlü tiyatrolar, tiyatroyu geliştirme sorumluluğunun gereklerini yerine getirmelidir.
C) Büyük tiyatroların nitelikli oyunları sahneye koymakta kararlı olmaları gerekir.
D) Her tiyatro, popüler özellik taşımayan, öncü oyunlar sahneleyebilecek güçte olmalıdır.
E) Tiyatroların, halk zevkine seslenerek ayakta kalması mümkün değildir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Amerikalı şair Robert Frost, “Şiir, çeviride kaybolan şeydir.” düşüncesiyle şiir çevirisine aşılması zor, yüksek bir set çekmiştir. “Şair, içinde bulunduğu kozmik dünyadan sözcükleri alır ve şiiri, söylediği dile çevirir. Şiir çevrilemez çünkü gramer çevrilemez. Şiirin içinde bir mesaj vardır, sadece o mesaj başka dile aktarılabilir.” sözleri Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya, “Hiçbir şiir, tadından bir şeyler yitirmeden bir başka dile aktarılamaz.” sözü ise Dante’ye aittir. Edebiyat tarihinde hak ettikleri yeri almış bu şairlerin sözleri, çevirmenin boynuna vurulmuş prangalar gibi yıllardır etkisini gösterir durur. Bu beylik laflar, buyurganlığın tüm gücüyle zihinleri tutsak eder ve ön yargılarla doldurur. Mümkün olduğuna inandığı hâlde pek çok çevirmen, bir şiirdeki duyguyu başka bir dile aktarma cesaretini gösteremez. Bu da ister istemez bize, ön yargıları yok etmenin bir atomu parçalamaktan zor olduğunu söyleyen Einstein’i anımsatır.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Şiirin çevrilemeyeceği düşüncesinin yıllar boyunca pek çok çevirmene yön verdiğine
B) Ön yargıları yıkmanın çok zor hatta imkânsız bir şey olduğuna
C)Çeviri hakkındaki kimi düşüncelerin çevirmenler tarafından önemsendiğine
D)Şiir çevirisinde önceliği üsluba değil, içeriğe vermek gerektiğine
E)Şiirin başka dile çevrilemeyeceği düşüncesinin yanlış olduğuna
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Günümüzün tanınan hatta magazin basınının dahi ilgisini çeken filozofu Zizek’in “Biri Totalitarizm mi Dedi” adlı kitabı neredeyse hiç tanınmaz. Bunun nedeni olarak akla kitabın bir dağıtım ağı olmayan küçük bir yayınevi tarafından yayımlanması geliyor. Ancak asıl neden, kitaptaki tezlerin, doğru diye bilinen birçok düşüncenin çürük yönünü ortaya koyması. Bunun içindir ki kitap bir sessizlik suikastine uğradı.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Göz yummak
B) Görmezden gelmek
C) Yok saymak
D) Kayıtsız kalmak
E) Önemsemez görünmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Aşağıdaki cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?
A) “Monte Kristo Kontu”, okuyucusunu düşünmeye sevk etmeyen fakat okuyucunun bitirmeden de bırakamayacağı, sürükleyici romanlardan biridir.
B) Yazar, denemelerini topladığı son kitabı “İçimin Sesi”ni yayımlama gerekçesini, kitabın arka kapağında “Sorularım da yanıtlarım da tükenmedi.” diyerek açıklıyor.
C) “Aydınlar Savaşı” adlı kitabında yazar, Tanzimat’tan bugüne, yabancı kültürlerin etkisindeki aydınların tutarsızlığını çarpıcı bir dille irdeliyor.
D) Nahit Sırrı Örik, romanında Osmanlı saray hayatına dair gün ışığına çıkmamış renkli olayları, kendine özgü anlatımıyla ortaya koymuş.
E) Garip akımına tepki olarak Mehmet Çınarlı’nın çıkardığı dergi etrafında toplanan bazı sanatçılar, millî-manevi değerlere dayalı, etkileyici bir şiir oluşturdular.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Yetmişli yıllarda New York’ta bir sinema yapımcısının dairesinde kalmıştım. Bu dairede kitap yoktu. Sadece, Wagner ve Mozart plaklarının yanında kalın bir cilt gördüm. Hemen o akşam okumaya başladım. Bu kitapsız evdeki tek basılı eser, edebiyat başyapıtlarının kısaltılmış hâlini içeren büyük bir kitaptı. On sayfalık “Savaş ve Barış”, birkaç sayfalık Balzac, niçin öldürdüğü belli olmayan Raskolnikov... Dünya edebiyatının en büyük yapıtları bu kitaptaydı ama eksik, kesilmiş biçilmiş, kırpılmış olarak. Böyle bir çalışma ne ifade edebilir ki?.. Tanrım, böylesi bir saçmalık için ne muazzam bir emek harcanmış, dediğimi hatırlıyorum.
Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal yapıtların, özelliklerini yitirecek biçimde özetlenmesinden
B) Müziğe verilen değerin edebiyata verilmemesinden
C) Kitaptaki seçkinin iyi yapılmamış olmasından
D)Kütüphanelerde yeterince kitap bulundurulmamasından
E)Sinemacıların yazınsal yapıtlara film gözüyle bakmasından
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Aşağıdakilerin hangisinde, cümlenin öğeleri ayraç içinde yanlış verilmiştir?A) 1950’li ve 60’lı yılların İstanbul’u; sokakları, dükkânları, kirli fabrikaları, gemileri, at arabaları, insanları ve ilk bakışta fark edilemeyen ruhuyla Ara Güler’in fotoğraflarında canlanır. (nesne, ilgeç tümleci, dolaylı tümleç, yüklem)
B) Ara Güler’in fotoğrafları, Boğaz’ı görerek yaşamanın mutluluğunu bilen İstanbullulara gemileri seyretmenin zevkini ısrarla hatırlatır. (özne, dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem)
C) İstanbul’a nasıl bakılacağını, onda görülecek güzelliğin
ne olduğunu lise yıllarımda Ara Güler’in fotoğraflarından
öğrendim ben. (nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, yüklem, özne)
D) Ara Güler, içinde yaşarken fark edemediğimiz, ancak uzun süre ayrı kalıp geri dönünce ya da eski fotoğraflara
bakarken görebileceğimiz ayrıntıları alçak gönüllülük içinde kaydetmiş. (özne, nesne, zarf tümleci, yüklem)
E) Dünyada ünlü yazarların, sanatçıların fotoğrafçısı olarak tanınan Ara Güler, 1994’te benim ilk kez fotoğrafımı çektiğinde artık yazar olarak tanınmaya başladığıma beni inandırmıştı. (özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne, yüklem)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması yoktur?
A) Sakız Hanım, akşama doğru udu eline alır, çalmaya başlardı.
B) Kitapçıya, gitar metodu aradığını söyledi.
C) Zigana Geçidi’ne iyice yaklaşmışlardı.
D) Kendi başına gidip kursa kaydolmuştu.
E) Lisede Ege adında bir arkadaşımız vardı.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Ne senden önce, ne senden sonra ben kimseyi sevmedim.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) “Ne ... ne” bağlaç olarak kullanıldığı için cümlede virgüle (,) gerek yoktur.
B) “senden” sözcükleri dolaylı tümleç görevindedir.
C) Yüklemin olumsuz biçimde kullanılması, cümlede anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
D) Yüklem, geçişli bir eylemdir.
E) Bir sözcükte kaynaştırma ünsüzü kullanılmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Kimileri, karınları doyduğu zamanlarda iyimser, puslu ve kapalı havalarda karamsar olduklarını düşünürler. İyimserlik, karamsarlık, kötümserlik böyle sığ kavramlar değildir. Bunlar, beraber anıldıkları düşünceler ve beslendikleri kaynaklar çevresinde anlam kazanır. İyimser ya da karamsar bir bakış açısına sahip olmak önemli değildir, bunlardan biri herkeste vardır nasıl olsa. Önemli olan, kendi içindeki iyimserliği ya da karamsarlığı dengeleyecek, güçlü, dayanıklı bir bakış açısına sahip olmaktır. Buna sahip değilseniz yaşamın getirdiği dalgalanmalara, yalpalamalara karşı korumasız kalır; iyimserlikle kötümserlik arasındaki uçurumlarda yuvarlanır durursunuz.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Kimi yerleşik düşünceleri çürütmeye yönelme
B) Olay ve durumlara bakış açısının önemine vurgu yapma
C) Tanımlama yoluyla kavramları ayırt etme
D) Bir eksikliğin yaratacağı durumu somutlaştırma
E) Bir durumu belli bir koşula bağlama
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
İstanbul, nasıl ki imparatorluk başkentiyken (her imparatorluk başkenti gibi) üretmekten çok tüketen ve dolayısıyla ihraç etmekten çok ithal eden bir payitaht idiyse Cumhuriyet’in ilerleyen yıllarından itibaren de ülkenin geri kalanını uygarlaştıracağı umuduyla dünya kültürünü ithal edip tüketen öncü kent ilan edildi.
Bu cümleden İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Üretimden çok tüketim odaklı bir şehir olduğu
B)Cumhuriyet’ten sonra misyonunun bütünüyle değiştiği
C)Ülkeye çağdaş kültürü kazandıracak bir yer olmasının beklendiği
D)Ülkenin modern dünyaya açılan penceresi olarak görüldüğü
E) Türkiye’nin en uygar şehri sayıldığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
(I) Sokak fotoğrafçılarının, amatörlerin çektikleri resimleri sever misiniz? (II) Bayılırım ben onlara; insanlar, doğa, eşya, yapılar sahicidir bu görüntülerde, süssüzdür. (III) Kişilerin alnı kırışıklıklar içinde, kaşları çatık, gözleri hüzünlüyse; doğa kirli, yapılar, yollar, evren eskiyse, tükenmişse suçu ne fotoğrafçının, fotoğrafın? (IV) Röportajı da bu fotoğraflara benzetiyorum; küçümsediğimden değil elbet, önemsediğimden. (V) Başarılı, usta işi bir röportajda bu yurdun insanlarını bulursunuz; baktığımız, çoğu kez görmeden geçiverdiğimiz insanları, sokaklar dolusu...
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilgisi söz konusudur?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
(I) Aydınlar; seçkin konumları, bilgileri, düşünme güçleri, konuşma yetenekleriyle toplumsal bilincin oluşmasında, gelişmesinde önemli etkileri olan kişiler. (II) Ama “aydın” nitelikleri edinince insanın kötü eğilimlerinden bir çırpıda kurtulduğu da sanılmamalı. (III) İnsan, kültürlü de olsa kültürsüz de olsa gene insandır; iyi ya da kötü olabilir, bireysel çıkarları için toplumsal çıkarları çiğneyebilir. (IV) Bir toplumda aydınların sayısının artması, etkinliklerinin gelişmesi özlenen bir gelişmedir. (V) Kuşkulanan, araştıran, sorgulayan, tartışan, vardığı çözümleri başkalarıyla paylaşan insanların çoğalması toplumsal gelişmenin en büyük güvencesidir. (VI) Yine de bu durum, insanların düşünmeyi, yargılara varmayı aydınlara bırakmasını gerektirmez. (VII) Bir toplumda aydınların ulaştığı çözümler ve sunduğu öneriler de eleştirilmeden, değerlendirilmeden benimsenmemelidir.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılmalıdır?
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Son yirmi yıl, yazanların çoğalıp okuyanların azaldığı bir dönem oldu. Bunda kuşkusuz yayıncılıktaki gelişmelerin de büyük payı var. Seçiciliğin yok olması, yazarın “halka inmesi”, belediye başkan adayı mantığıyla kitle edinme çabaları, iletişim olanaklarının sınırsızlaşması, eli kalem tutanları yazar etti. Yazar, magazin nesnesi; edebiyatsa tekdüze, çorak, anonim dille yapılan bir eğlence aracı oldu. Kestirme yoldan, zaman yitirmeden yazın dünyasında yer edinme kaygısı, sıradan okur olmanın bile önünü kesiyor. Şimdilerde kiminle tokalaşsanız elinize birkaç kitap birden tutuşturuyor. Okumak bir yana, birbirlerinin adını bile duymamış yüzlerce yazar dolaşıyor ortalıkta.
Bu parçada, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A)Kitap yayıncılığı hakkında ne söylemek istersiniz?
B)Günümüzde yazarların sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
C)Magazinleşme ile çalakalem yazma arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi?
D) Yazarların birbirlerinin kitaplarından pek de haberdar
olmadıkları söylenebilir mi?
E) Günümüz okuru metin türlerinden hangisini tercih ediyor dersiniz?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen dil bilgisel öğe yoktur?
A) Baktık bir evin bahçesi, ilk defa bir evin bahçesi başını almış gidiyor (belirtili ad tamlaması)
B) Bir çocuk Grenoble’da İtalyan mahallesinde bir çocuk görüyor ilk (belgisiz sıfat)
C) Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve birdenbire tutup batıyor (sıfat tamlaması)
D) Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı sıkıntısız o cumartesi akşamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor (ilgeç öbeği)
E) Yeşil zeytin, limon gibi bir İstanbul sarısı kalıyor geriye (belirtisiz ad tamlaması)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
(I) Batı uygarlığı, Eski Yunan ve Latin uygarlıkları üzerine kuruludur. (II) Batı kültürü ve sanatı da aynı kaynaktan beslenmiş, mayalanmış; zaman zaman ortaya çıkan parlak beyinlerle sıçrama dönemleri yaşamıştır. (III) Bugün İtalyan, Fransız, Alman ve İngiliz edebiyatı denen birimlerin hiçbiri, bağımsız değildir ve tek başına düşünülemez.(IV) Bir ilişkiler ağı olarak tanımlanabilecek Batı edebiyatında, yazarlar, yapıtlar ve biçimler sürekli bir iç içelik, bir bütünlük sergiler. (V) Günümüzde dünya edebiyatı da küreselleşmekte, ulusal edebiyatlar yerlerini evrensel bir dünya edebiyatına bırakmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) II. ve III.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
AA | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Bahçemde ıslak toprağın, odamda eski kitapların kokusu, aklımdaysa hüznü var gözlerinin, ellerinin. Garip bir serinlik içinde yüzüyor dışarıda ağaçlar. Açık kalan penceremden içeriye dolduruyor rüzgâr, serinliği. Bir kahve çekiyor canım şöyle bol köpüklü, şeker misali katıyorum hatıranı üzerine. Kahveyle birlikte hatıran da karışıyor. Son gülleri suluyorum, ekmek veriyorum güvercinlere. Mademki eylül işte, mademki dökülüyor yapraklar, dökülüyor gözyaşım da senden kalan satırların üzerine. Bir kuş pencereme konuyor, bir kadın kaldırım taşına çöküp oturuyor, bir ilkokul geçiyor kaldırımdan cıvıl cıvıl. Radyoda Âşiyan yollarından ses veriyor Zeki Müren. Öğle uykusundan uyanmış bir çocuğun o tatlı sersemliği içinde sen; şarkım, şiirim ve ruhum oluyorsun dilimde. Ve saklanıyor sesim sokak satıcılarının gürültüsüne.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Eksiltili cümleler kullanma
B) Betimleyici öğelerden yararlanma
C) Yinelemelerle ahenk yaratma
D) Benzetme ve ad aktarmasına yer verme
E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
Öğretmen sorar:
– "Keşifler Çağı'nda kimler dünyayı keşfe çıkmış?"
Öğrenci yanıtlar:
– "İspanyollar, Portekizliler, Hollandalılar..."
Bu parçada, aşağıda verilen noktalama işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?
A) İki nokta (:)
B) Tırnak işareti (“ ”)
C) Kesme işareti (’)
D) Virgül (,)
E) Üç nokta (...)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
Şiir, yaşadığımız hız çağında baş tacı olacakken öykü ve roman karşısında yeterli ilgiyi görmüyor. Okurların ilgisi olmayınca yayıncı da dağıtımcı da kitapçı da uzak duruyor şiir ve öyküden. Dergilere oluk oluk şiir ve öykü akmasına karşın! Haddimizi aşarak bu duruma şöyle bir yorum getirebilir miyiz? Öykü, özellikle de şiir, istediği kadar entelektüel bir etkinlik olsun; oylumu, kuşatıcılığı, sürükleyiciliği, kışkırtıcılığı, etkisi bakımından günümüz edebiyat okurunun ilgisini çekmiyor. Karmaşık bir hayatla boğuşurken yazılmakta olan şiir ve öykünün anlattıklarını sıradan, boyutsuz ve yavan bulanların sayısının epeyce olduğunu biliyorum. Aklıma, özellikle şiire elini sürmeyen ama iyi bir roman okuru bir arkadaşımın “Niye şiir okumuyorsun?” soruma verdiği yanıt da geliyor ister istemez: “Arkadaş, sizin şairler çok dertli, hep kederlerini anlatıyorlar. Hem de bazen bunları bir hezeyana dönüştürerek...”
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A)Kimi edebî türlerin, yayınevleri ve kitapçılar tarafından tercih edilmediğine
B)Şiiri yeterince hacimli ve derin bulmayan bir okur kitlesi olduğuna
C)Acılarını abartarak anlatan şairlerin kimi okurlardan tepki gördüğüne
D)Halkın lirik şiirlerden çok toplumcu şiirler okumak istediğine
E)Değişen yaşam koşullarının, okuru şiir ve öyküden uzaklaştırdığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Haydarpaşa Tren Garı , (I) İstanbul’un kentsel dokusuna damgasını vurmuş , (II) onun tarihiyle , (III) kültürüyle özdeşleşmiş yapılardan biri. Burası , (IV) iş ve aş uğruna
Anadolu’dan vagon vagon akıp gelen insanların İstanbul’a ilk baktıkları yer. Gar , (V) iki yıl önce büyük bir tehlike atlattı: Kasım 2010’da çıkan yangın , (VI)
Haydarpaşa’nın çatısına büyük zarar verdi.
Bu parçada numaralanmış virgüllerden (,) hangileri ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) II. ve VI.
D) III. ve V.
E) IV. ve VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
|
Liste |
1. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde verilen sözcüğün anlamını içermemektedir?
A)Bu resimlerde, Anadolu’nun binlerce yıllık kilim desenleriyle Batılı, modern resim teknikleri iç içe geçmiş. (sentez)
B) Yazar, oluşturduğu mekân içinde kahramanlarının soluk alıp vermesini, yaşamasını sağlayamamış. (yapaylık)
C) Kent yaşamının karmaşasını ve hızını yansıtmak isteyen bir yönetmen için en uygun yer İstanbul’dur. (üstünlük)
D) Romandaki dil ve anlatım, olayın seyrine ve kahramanların durumuna göre değişim gösteriyor. (uyum)
E) Ana dilini tüm incelikleri ve zenginliğiyle kullanan şairler, ülke sınırlarını kolaylıkla aşıyor. (inandırıcılık)
2. Ön yargı denince aklıma hep lisedeki edebiyat öğretmenimiz gelir. Dersin birinde, gençliğin verdiği saflıkla ön yargılara şiddetle karşı çıkıyorduk. O, “Çocuklar!” dedi, “Ön
yargılara karşı ön yargılı olmamalıyız. Çünkü bir metni anlamamızın ön koşulu, o metne ilişkin ön yargılarımızdır. Metinden ne elde etmek istediğimizi bilmiyorsak o metne nasıl yaklaşacağımıza ilişkin bir yöntemimiz de yok demektir.”
Kafamızda çoktan mahkûm edilmiş bir kavramı, öğretmen bu sözleriyle yeniden tartışmaya açıvermişti.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Ön yargıların günlük hayatta başka, sanatta başka sonuç verdiği
B)Ön yargılı davranışların özellikle insan ilişkilerine zarar verdiği
C) Ön yargıların yanlışı olduğu kadar doğruyu da içerebileceği
D) Gençlerin yaşlılardan daha çok ön yargıya sahip olduğu
E) Dünyada ön yargısız insan bulunamayacağı
3.İnsanlar başkalarını da kendileri gibi zannediyor. Gazetedeki
köşemde ne zaman bir şirketi veya bir kurumu eleştiren yazı yazsam hemen arayıp “Halledilmesi gereken bir işiniz mi vardı?” ya da “Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?” diye soruyorlar. Oysa ben sadece olanlarla ilgili eleştirilerimi yazıyor, fikrimi ortaya koyuyorum. Bu, benim yazar olarak sorumluluğum. Biz yazarlar, hepimiz böyle değil miyiz? Onlara göre ise bizim fikrimiz, sorumluluğumuz yok, —- var ve bütün yazılarımızı bunlar için yazıyoruz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) duygusal tepkilerimiz
B) kişisel çıkarlarımız
C) beğenilme endişemiz
D) toplumsal görevlerimiz
E) çok okunma amacımız
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “doğruların zaman içinde değişebilirliği” anlatılmıştır?
A) Her soru aynı zorlukta olmadığı gibi, her cevap da aynı değerde değildir.
B) İnsan hayatında her zaman sorular kalıcı, cevaplar ise geçicidir.
C) Doğru, elbisesini giyinene kadar; yalan, dünyayı dolaşır.
D) Gerçekler düşleri, düşler gerçekleri etkiler.
E) Her sorunun cevabı o sorunun içinde saklıdır.
5. Yaşam içindeki başarı, sorunlarımız olup olmamasına değil, bu yılki sorunlarımızın geçen yılkilerle aynı olup olmamasına bağlıdır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Karşılaştığımız sorunları çözerken kullandığımız yöntemler, kariyerimizin nasıl olacağını belirler.
B) İnsan, çözemeyeceğini anladığı sorunları zamana bırakırsa gelecekte daha az sorunla karşılaşır.
C) Gündelik bir sorunun çözümünde çevremizdeki deneyimli kişilerden yardım almak en kestirme yoldur.
D)İnsanların yaşamdaki başarısının ölçütü, sorunlarını çözmekte gösterdikleri performansta saklıdır.
E) Sürekli olarak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalan kişiler, yaşamda başarılı olamaz.
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, birden çok neden sonuç ilişkisi vardır?
A)Elektrik teli fırtınadan koptuğu için öğleden sonra ilçeye dört saat elektrik verilemedi.
B)Hava sıcaklığının 3 derece düşmesine karşın kasabanın yaşlıları sıcaktan sokağa çıkamıyordu.
C)Televizyon insanın hayatına böyle egemen olursa toplum her anlamda yoksullaşır.
D)Çocuklarına, kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemeseydi belki de bu tür sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.
E)Filmlerin şiddet içermesi, insanların, istediklerini elde etmede şiddeti bir yöntem olarak görmesine neden oluyor.
7. Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen kavram cümlenin içeriğiyle uyuşmamaktadır?
A) Roman okurken kendimizi olayın akışına kaptırsak da zihnimiz hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar. (yazınsal metnin bildirisi)
B) Macera, aşk ve dedektif romanları, bundan sonra ne olacak diye; modern, edebî romanlar ise yazar nasıl bir atmosfer yaratmış diye okunur. (kategorize etme)
C) Roman okurken aklımızın bir yanıyla yazarın anlattığı şeylerin ne kadarını yaşadığını, ne kadarını hayal ettiğini anlamaya çalışırız. (yerelden evrensele varma)
D) Roman okumak, bir noktadan hareket ederek birbiriyle çelişen birçok düşünceyi huzursuzluk duymadan aynı anda görebilmek ve anlayabilmek demektir. (çok anlamlılık)
E) Roman okurken yazarın görüp anlattığı şeylerin kendi hayatımızdan bildiğimiz somut şeylere benzeyip benzemediğini sürekli olarak sorgularız. (gerçeğe uygunluk)
8. (I) Tasavvuf felsefesi, 12. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar Türk kültürüne yön vermiştir. (II) Anadolu’da yerleşik ve yarı yerleşik topluluklar arasında farklı uygulama biçimleri gösteren bu felsefe, dinî bir içerik taşır. (III) Belli bir tasavvuf anlayışına bağlı derviş şairlerin şiirleri de bu yüzden bağlı oldukları inanışın gereklerini içeren ilkelerle doludur. (IV) Belki Pir Sultan Abdal’ın kimi şiirleri istisna sayılabilir. (V) Yunus Emre ayrı tutulursa tasavvuf inancını taşıyanların çoğu, şiirlerini didaktik tarzda kaleme almıştır. (VI) Tasavvufî şiirlerin çoğu da böylelikle kişilerin duygularından çok aklına seslenen, onlara bir dünya görüşü aşılamaya çalışırken kuruluğa düşen ürünler olmuştur.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, kendisinden önceki cümlede belirtilenlere bağlı bir sonucu dile getirmektedir?
A) II. ve III.
B) II. ve V.
C) III. ve V.
D) III. ve VI.
E) V. ve VI.
9. Bu hazin yolcuların en küçüğü
Bir zaman baktı o viran kuyuya
Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya
Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ulama
10. I. Ek eylem
II. Birleşik sözcük
III. Hem yapım hem çekim eki almış sözcük
IV. Eylemsi eki
Aşağıdakilerden hangisi, yukarıda verilen dil bilgisel öğelerin tümünü örneklendirmektedir?
A) Ağustos çekildi, eylülün sesi / Birazdan konuşacak
“Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar”
B) Yağmurun eşliğiyle çocuğunu emziriyor yaz
Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar
C) Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar
D) Yosunların kapılara usulca / Tırmanıp yerleştiği
Yani eylülün sesi bu ise çok iyi baylar
E) Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar
11. O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yâr
Senin de başında o çılgın rüzgâr
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlem (seslenme) öbeği
B) İlgeç öbeği
C) Belirtisiz ad tamlaması
D) Birleşik zamanlı eylem
E) Niteleme sıfatı
12. Çocukluğumuzda yaz mevsiminin çekici taraflarından biri,
I
çizgi roman okuma özgürlüğüne kavuşmaktı. Bilgisayarların, televizyonun her evde bulunmadığı, DVD’lerin olmadığı zamanlarda, yaz sıcaklarında eve kapanan çocukların tek eğlencesiydi çizgi romanlar. Fazla çeşit olmadığından piyasaya
II
yeni çıkan ne varsa alınıp okunur, okunanlar öteki
III IV
çocuklardaki çizgi romanlarla değiştirilirdi. Aynı zamanda kitapçılar da okunmuş çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya
V
da hemen oracıkta, duvar dibinde okunmak üzere kiralardı.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. Aşağıdakilerin hangisinde, ayraç içinde verilen kavramla cümledeki eylemin çatısı uyuşmamaktadır?
A)Kadın, sokağın ortasında yere düştü. (etken eylem)
B)Adam, bu sıkıntılı işten kolay sıyrıldı. (dönüşlü eylem)
C)Okulun bahçesindeki ağaç dün kesildi. (ettirgen eylem)
D)İki arkadaş önemsiz bir şey yüzünden bozuştu. (işteş eylem)
E) Bu durum kardeşimi çok sarstı. (geçişli eylem)
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?
A) Tüketici davranışları üzerinde yapılan çalışmalar / alışveriş merkezlerinde yapılan müzik yayınlarının / müşterileri daha fazla tüketmeye yönelttiğini / ortaya koydu.
B) İstanbul’daki birçok alışveriş merkezinde / fon müziği kavramı / satışların artırılması amacıyla / istismar ediliyor.
C) Son yıllarda / birçok tüketici / mağazalarda kulakları sağır edercesine yapılan müzik yayınlarına / karşı çıkıyor.
D) Her ortamda bangır bangır müziğe maruz kalan, gürültü yüzünden iki laf edemez hâle gelen insanlar / müziğin zararlı etkilerine karşı / örgütleniyor.
E) Yeni kurulan “muziksizmekanlar.com” adlı site / insanların gürültüsüz bir ortamda oturup kafasını dinleyebileceği yerlerin listesini / yayımlıyor.
15. (I) Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın başlarında Batı tarzı eğitimi benimsemekte yaşanan sıkıntıların ardından yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı. (II) Osmanlı yönetimi ilk kez III. Selim zamanında Fransa büyükelçisinin yardımıyla İshak Efendi’yi eğitim için Paris’e gönderdi. (III) Sultan II. Mahmut da konu üzerinde önemle durdu ve 150 öğrenciyi Avrupa’ya yolladı. (IV) 1834’te Mekteb-i Harbiyenin açılmasından sonra bu okulu bitiren üstün yetenekli öğrencilerin Paris, Viyana ve Londra’daki askerî okullara gönderilmesi neredeyse bir kural hâlini aldı. (V) 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da o kadar çok Osmanlı öğrencisi bulunuyordu ve Osmanlı bunlar için 1856’da Paris’te Mekteb- i Osmani adıyla bir okul bile açıldı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. ve IV.sü, kurallı ve birleşik eylem cümleleridir.
B) II.si, zarf tümleci ve dolaylı tümleç içeren basit cümledir.
C) III. ve V.si, bağlaçla bağlı cümlelerdir.
D) IV. cümlede birden fazla eylemsi vardır.
E) V. cümlede açıklayıcı ara söz kullanılmıştır.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A)Ülkemizin şehirler arası yollarında en çok yaygın ulaşım aracı, otobüstür.
B)Akdeniz Bölgesi’ndeki kimi plajlarımız, dünyanın en iyi plajları arasında sayılıyor.
C)Detaylı araştırma yapmadığımız için bu konudaki bilgilerimiz
sınırlıdır.
D)Spora başlamadan önce ısınma hareketleri yapmak, olası sakatlıkları önler.
E) Galiba birkaç yıl içinde ev telefonları da tarihe karışacak.
17. I. Sınavı kazandığımı duymuş ama inanmamıştı.
II. Mektubu yazmış ama postaya vermemişti.
III. Kitabı almış ama okumamıştı.
IV. Arkadaşını çağırmış ama gelmemişti.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu vardır?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) I. ve IV.
D) II. ve III.
E) III. ve IV.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) “Ateş Hırsızları Söylencesi” unutulmaz bir kitaptır.
B) 2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.
C) Yontma Taş Devrinden sonra Cilalı Taş Devri gelir.
D) Brüksel lahanası ve Hindistan cevizi aldılar.
E) Biraz ileride İzmir saat kulesi karşınıza çıkacak.
19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Takımımızın ilk kez katıldığı bu turnuvadaki başarısını kimse yok sayamaz.
B)Sabahki sınavda 24 kişilik sınıfta bir kalemtraş bulunamamıştı.
C) Bu küçük oyunlarla bizi alt edeceğini sanıyorsa aldanıyor.
D) Kılavuzumuz, gezi planında da bir değişiklik yaptığını söyledi.
E) Geçtiğimiz yaz İç Anadolu’nun önemli şehirlerinden birkaçını gezdik.
20. (I) Otuz yıl süren araştırmalarda, çocukların yaz tatilinde bir önceki eğitim yılına göre zihinsel yeterlilik bakımından bir ay geriledikleri ortaya çıktı. (II) Başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşıldı: Çocuklar tatil boyunca zekâ derecelerinden bir puan kaybediyor. (III) Yaz tatillerini öğretici faaliyetlerle değerlendirmeyen çocukların, yeni öğretim yılı başladığında ötekilere göre geri kaldığı da yapılan araştırmalarla saptandı. (IV) Bu fark kısa sürede kapatılabilse de, çocukların bu durumla hiç karşılaşmaması gerekiyor. (V) Uzmanlar, uzun tatiller sırasında anne babaların, aile çevresinin; okul başladığında ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bunun bilincinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
21. (I) Televizyon dizilerini değerlendirme ölçütlerimiz ne kadar farklı, ne kadar çelişkili; böyle olması da doğal. (II) Dizilere farklı açılardan bakıyor; onlardan farklı şeyler bekliyoruz. (III) Kimimiz sadelik, ciddiyet ve tutarlılık; kimimiz ölçüsüzlük, çılgınlık ve coşku arıyoruz. (IV) Kimimiz hesaplı, milimetrik, çok iyi üretilmiş sahnelere; kimimiz bir ırmak gibi kendi yolunda akan bölümlere düşkünüz. (V) Sonraki hafta yayımlanmak üzere bölümlerin en ilginç, en heyecanlı yerinde kesilmesinden nefret eden de var; diziyi daha da ilgi çekici kıldığını düşünerek bundan hoşlanan, bunu destekleyen de.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalı virgül (;) yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
22. Neden sonra uyuyakaldı. Gece boyunca bir su aktı durdu düşünde. Bir iki kere yataktan kalktı, muslukları sıktı ama onlardan değildi gelen ses. Su, boyuna aktı. Ama odanın tavanı alçalmadı, duvarları iki yandan yaklaşmadı, yatağı altından kaymadı… Evet, karabasanlardan uzak bir geceydi. Su akıyordu sadece. Bu da ta çocukluğundaki çocuk seslerini anımsatıyor, pek de rahatsız etmiyordu onu. Sabah kalktığında camdan bakmak istemedi canı. Gecenin büyüsü hemen bozulacaktı. Dışarıda kentin beylik bir pazar sabahı vardır mutlaka. Kurşuni gök, yoğun baca dumanlarını acımasızca bastırıyordur yine insanların üstüne.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A)Olanlar, her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısından verilmiştir.
B) Anlatımda söz sanatlarına yer verilmemiştir.
C) Öyküleyici ve betimleyici öğeler bir arada kullanılmıştır.
D) Sıkça tekrarlanan durumlardan söz edilmiştir.
E) Kahramanın ruhsal yapısına özgü ayrıntılar verilmiştir
23. Çocukluğumda “fuar” sözcüğünün tek anlamı vardı: İzmir 9 Eylül Enternasyonal Fuarı. “Fuar”ı, her yıl aynı günlerde açılarak bölgeye en hareketli günlerini yaşatan etkinliğin düzenlendiği mekânın adı zannederdik. Duvarlar ve çitlerle sınırları belirlenmiş o geniş bahçe, bir ay süren fuar etkinliklerinden sonra park alanı olarak hizmet vermek üzere halka açık tutulur, yine “fuar” olarak anılırdı. Ancak o bir aylık sürenin dışında sönük kalır, tenhalaşırdı. Her yıl büyülü bir coşkuyla başlayan asıl etkinlik, İzmirlilerin yanı sıra bölgenin bütün şehirleri ve hatta bütün ülke tarafından büyük bir heyecanla beklenirdi. Şimdi fuar yok, o heyecan da yok.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Ele alınan konuyla ilgili açıklayıcı bilgiler verilmiştir.
B) İzmir Fuarı’nın şehirdeki etkisinden söz edilmiştir.
C) Karşılaştırmalardan yararlanılmıştır.
D) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.
E) Örneklendirmelere yer verilmiştir.
24.(I) Fotoğraf makineleri, kameralar, hiçbir dönemde olmadığı kadar hayatımızın içinde. (II) Dijital teknolojiyle birlikte lüks olmaktan çıkan fotoğraf makinelerini artık herkes kolayca edinebiliyor. (III) Ayrıca akıllı telefonların hayli geliştirilmiş fotoğraf özelliği, yanınızda bir şey taşımadan size fotoğraf çekme olanağı sunuyor. (IV) Bütün bunlara, çekim sonrası baskı aşamasının da dijital teknolojiyle birlikte ortadan kalkmış olmasını ekleyince ortaya bugünkü sonuç çıkıyor. (V) Piyasaya çıkan bir sürü ürün ve model arasından hangisini seçeceğimiz konusunda kafamız karışıyor. (VI) Çevremiz, gündelik hayatın her anında olup biten her şeyi fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitelerine aktaran kişilerle dolup taşıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
25. (I) Oturup dururken biri “Yüce Türk ulusunun asil evlatları…” gibi bir söz söylemeye başlayınca şaka yapıyor diye güleriz. (II) Ancak bir törende biri kürsüye çıkıp böyle sözler söyleyince bu sözler yerini bulmuş olur. (III) Destanların
epik dili, işte buna benzer. (IV) Bu dili, halkın bildiği, kullandığı sözcüklerle günlük yaşamda kullanılmayan dizeler oluşturur. (V) Böyle bir yapıtı dinleyen kişi, tek tek imgeler üzerine düşünerek duygulanmaz. (VI) Tıpkı bir musiki parçasındaki tek tek notaların değil, belli formların güzel ve etkileyici olması gibi.
Düşüncenin akışına göre, bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Çünkü destandaki epik etki, şiirin bütününe dağılmıştır.” cümlesi getirilebilir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26. Yazınsal yapıtlar, yaratıldıkları dile özgü anlam ve anlatım olanaklarıyla donanmıştır. Bir yazınsal yapıt asıl anlamını ve değerini yaratıldığı dilin içinde bulur. Yapıtın içeriğini biçiminden büsbütün ayıramayacağımıza göre, hiçbir yazınsal yapıt eksiksiz olarak başka bir dile çevrilemez. Her çeviride, az ya da çok kaybolan bir şeyler vardır. Öte yandan, dünya üzerindeki okurların yüzde doksanı İlyada’yı, Hamlet’i, Savaş ve Barış’ı, Don Kişot’u çevirilerinden okumuş ve sevmiştir. Bu da gösteriyor ki —-.
Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) okurlar, biçimi öze tercih etmektedir
B) çeviri, gerekli ve vazgeçilmez bir etkinliktir
C) her çeviri aynı kalitede değildir
D) çevrilemeyen yapıtlar daha değerlidir
E) sanatsal metinler, bilimsel metinlerden kolay çevrilir
27. Şiirde sözcüklerle uğraşmak zordur. Çünkü önemli olan, sözcüklerin özellikle birden çok anlama gelmeleri yanında sesleridir de. İçeriği belirleyen de sözcüklerin seçimidir. Hikâyede ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayızdır: Ritmi, üslubu, hatta sözcük seçimini belirleyen, yazarın kurduğu evren ve o evrende yaşanan olaylardır. Hikâyeye Latinlerin şu kuralı hükmeder: “—-” Şiirdeyse bu kuralı şöyle değiştirmek gerekir: “—-“
Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?
A) Kendini toplumun önüne çıkarma – Toplumun seni yönlendirmesine izin verme
B) Önce şiire başla, arkasından hikâyeye yönel – Önce hikâyeye başla, arkasından şiire yönel
C) Konuya hâkim ol, sözcükler arkadan gelir – Sözcüklere hâkim ol, konu arkadan gelir
D) Hikâye yazarken biçim özü belirlesin – Şiir yazarken öz biçimi belirlesin
E) Duygularını değil düşüncelerini kullan – Düşüncelerini değil duygularını kullan
28. Orhan Veli’nin Aragon’dan çevirdiği “Elsa’nın Gözleri” şiiri, bir çeviri başyapıtıdır. Orhan Veli, 10 dörtlükten oluşan bu şiirin sadece 5 dörtlüğünü çevirmiş, kaynak metnin 4, 5, 6, 7, ve 8. dörtlüklerini çevirmemiştir. Belli ki bu dörtlükleri Türkçe söylemede ötekilerdeki kadar başarılı olamadığını kavramış ve bırakmıştır. Onları da çevirseydi büyük olasılıkla “çeviri kokuyor” eleştirisine maruz kalacaktı. Ben de şiir çevirdiğim için biliyorum: —- Bunu fark etmek ve orada durmak gerekir. Orhan Veli de işte bunu yapmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) İyi bir çeviri yapsan da kimseye yaranamazsın.
B) Bir dilde yaratılan şiirin tümü, başka bir dilde tam karşılığını
bulamayabilir.
C) Her iki dili de iyi derecede bilmeyenler, çeviriye soyunmamalı.
D) Bir şiiri çevirmek, bir bakıma, onu başka bir dilde yeniden yaratmaktır.
E) Şiirin çevrildiği dil, kaynak metnin dilinden daha zengin olabilir.
29. (I) Gazetelerdeki köşe yazıları giderek magazinciler tarafından yazılmaya başlandı. (II) Bir zamanlar siyaset veya ekonomi alanında yazı yazanlar bile günümüzde magazine kayıyorlar. (III) Okunmak için bunun zorunlu olduğunu hissediyorlar herhâlde. (IV) Çünkü bir ömür vererek yazılan bilim kitapları en fazla bin adet satılırken kulaktan dolma bilgilerle yazılan “çerez” kitaplar, rekor üstüne rekor kırıyor. (V) Televizyonlarda dizi ve magazin haberleri yayımlamaktan bilim programlarına, belgesellere zaman kalmıyor. (VI) Dünyayı değiştirebilecek buluşlar çabucak geçiştiriliyor; manken, futbolcu, sarhoş sürücü haberleriyse dakikalarca yayımlanıyor.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
30. (I) Bir sanat yapıtı, konunun nasıl ele alındığı, nasıl işlendiği açısından değerlendirilmelidir. (II) Bunun için, bir sanat yapıtının değerlendirilmesinde esas olan, anlatılandır, yani konudur. (III) Hemen hemen bütün sanatçı ve eleştirmenler bu bilinçle hareket eder. (IV) Ama bazı kişiler, beğendikleri, onayladıkları bir konuyu işleyen yapıtı güzel ve değerli bulurlar. (V) Bu tür değerlendirmeler, bir portreyi sevgilisine benzediği için güzel bulmak gibidir; oysa sanat eleştirmenleri, perspektife, anatomiye, çizgilerin ve renklerin kullanımına önem verir değerlendirmelerinde.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi parçada anlatılan düşünceyle çelişmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
31. Lamartine, en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığını soran bir gazeteciye, bir gece ormanda yürürken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini söylemiştir. Ölümünden sonra odasında bulunan notlardan anlaşılmıştır ki şair, o şiiri yıllar boyu yazıp silip düzeltmiştir. Bu, gece gündüz sınava çalışan ama sınav sabahı geldiğinde hiç çalışmadığını söyleyen öğrencinin tutumuna benzer. O öğrenci, o sınavdan aldığı yüksek puanı çalışmasına değil de zekâsına bağlamamızı beklemektedir. Lise yıllarında çoğumuz bunu yutmamayı öğreniriz. İlhamla yazdığını söyleyen şairler de benim gözümde böyledir.
Bu parçada “ilham”la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Şairlerin yaratıcı ve saygın görünmek için başvurduğu bir tür hile olduğu
B) Şiirde, emekten daha önemli bir unsur olarak öne çıktığı
C) Kimi sanatçılarda çok, kimilerinde ise az bulunduğu
D) Şairlerin kendilerini çevreden soyutlamasını gerektirdiği
E) Şairlerin aynı konuyu farklı ilhamlarla yazabileceği
32. Sadece edebî eleştiri değil, en genel anlamıyla eleştiri bugün en çok gereksinim duyduğumuz şey. Karşılaştığımız olayları, durumları, kurumları, düşünceleri, gelenekleri eleştirebilmek yani… Biz insanız ve bizim ülkemiz burası. Donmak, kalıplaşmak yüzyıllardan beri yavaş yavaş çürütüyor bizi, uygar dünyadan uzaklaştırıyor. Bütün toplum aynı salgın hastalığa yakalanmış gibiyiz: Eleştirmeme hastalığı. Bugün birtakım tabuların yıkılışını umutla izlerken birtakım başka tabuların aynı bağnazlıkla yaratıldığını ve yıkılan tabuların yerini aldığını kaygıyla seyretmekteyiz.
Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal eleştirinin bilimsel değil, duygusal yöntemlerle yapılmasından
B) Bireylerin, kendilerini eleştirmek yerine hep başkalarını suçlamasından
C) Çağdaşlaşmanın, iyi ya da kötü her şeyi eleştirmek sanılmasından
D) Eleştirinin yalnızca olumsuzluklara yönelik bir kavram olarak görülmesinden
E) İnsanların, düşünceleri sorgulama alışkanlığı edinememiş olmasından
33. Günümüz edebiyatında tanık gösterme yöntemi çok revaçta. Birçok yazar, yazılarında büyük yazarlardan alıntılar yapıyor. Yazmaya yeni başlamış, daha neyin ne olduğunu öğrenmenin ilk basamaklarını tırmanan gençlerin yazıları bile Dante’nin, Hugo’nun, Dostoyevski’nin, Beckett’ın sözlerinden geçilmiyor. Klasikleşmiş yazarlardan alınan cümleler, bu yapıtlarda gecekondu duvarındaki eski tapınak taşları gibi duruyor.
Bu parçanın son cümlesinde vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?
A)Alıntıların kullanıldığı yapıtların sanatsal bakımdan niteliksiz olduğu
B) Genç yazarların her yapıttan alıntı yapmaması gerektiği
C) Alıntıların hangi yazara ait olduğunun belli olmadığı
D) Alıntı cümlelerin yerli yazarlardan seçilmediği
E) Alıntılanan parçaların yeterince dikkat çekici olmadığı
34. Bir muhabir, muhalif ve uyumsuz tutumuyla tanınan bir punk şarkıcısıyla punk müzik üzerine yaptığı röportajdan sonra birlikte sokakta yürümeye başlar. Dinlediklerinden biraz da kafası karışmış olan muhabir sorar: “Peki punk nedir?” Müzisyen, yolun kenarındaki bir çöp kutusunu tekmeler ve “İşte punk budur!” der. Birkaç adım sonra muhabir de bir çöp kutusuna tekme atar ve “Punk bu mu şimdi yani?” diye sorar. Müzisyenin yanıtı şaşırtıcıdır: “Hayır! Bu, modaya uymaktır!”
Bu parçada, punk müzik yapan sanatçının vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Müzikseverlere saygı göstermek gibi bir kaygısı olmadığı
B) Müzikte gündelik doğal gürültülerden yararlandığı
C) Müzikle teknolojiyi birleştirmeye çalıştığı
D) Grupla değil, tek başına müzik yapmak istediği
E) Yaptığı müziğin taklit edilmeyen bir aykırılık içerdiği
35. Hayır, buna katılmıyorum. Bunu söyleyenler ya romanımı dikkatli ve doğru okumadılar ya da benim roman anlayışımı bilmiyorlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bunun tersi daha uygun olurdu. Çünkü ben romanda önce kahramanlar yaratıp sonra o kahramanlara uygun x, y, z gibi olaylar bulmaya çalışmam. Ben önce x, y, z gibi konuları, olayları bulurum; sonra o konu ve olaylara en uygun kahramanları yaratmaya çalışırım. Hatta bu yüzden, romanlarıma ad koyarken o romanlardaki kahramanların adını kullanmam.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?
A)Romanınızda ele aldığınız konunun kahramanın gölgesinde kaldığı yönündeki eleştiriyi haklı buluyor musunuz?
B)Son romanınızın adı ile konusu arasında uyumsuzluk olduğu söylenebilir mi?
C)Yarattığınız kahramanların gerçek hayatta rastlanmayan kişiler olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?
D)Son romanınızdaki kahramanların, karakterden çok tip özelliği gösterdiği iddialarını doğru buluyor musunuz?
E)Romanınızda gizemli olaylardan gerçeğe pek yer kalmadığını söyleyen eleştirmenlere hak verilmeli mi?
36. Bir kişiyi anlamak, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır. Bunun için hem bilgiye hem de hayal gücüne ihtiyaç duyarız. Romancı olarak esas işimizin elden geldiğince tek tek bütün roman kişilerinin yerine geçmek, romanın anlattığı dünyayı onların gözünden görmek olduğunu hiç unutmamaya çalışırız. Bu işin en zor yanı, bize ruhsal olarak benzemeyen kişilerin bakışını yakalamaktır. En tuhaf yanı ise onların gözüyle dünyaya bakarken kimi özelliklerimizi de onlara vermemizdir.
Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar için aşağıdaki yargılardan hangisinin söylenmesi uygun olmaz?
A)”İnsanları anlamanın yolu, empatiden geçer.” ilkesine bağlıdır.
B)İyi romancıların, kahramanlarıyla özdeşleşerek yazdığına inanmaktadır.
C)Kendi bakış açısını yansıtmayan kişilere romanlarında yer vermemektedir.
D)Kendi özelliklerinden bazılarını kahramanlarına aktarmaktadır.
E) Roman sanatında bilginin ve düş gücünün önemli olduğunu
düşünmektedir.
37. Romanda dil, bir hizmetkâr olduğunu unutup efendi rolüne soyundu mu romanın dengesi bozulur. İşlek, akıcı, sanatsal bir dil, geçici olarak okurun gözünde romanı yüceltebilir. Fakat sadece geçici olarak… Dilin tadına varılınca onun gerisinde yatanı görmek ister okur. İşte o zaman hayal kırıklığına uğramamalıdır. Dilin büyüsünden başka bir şey, örneğin yapısal bir değer getirmeyen roman, başarısız romandır.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A)Romanda dilin bir araç olduğu unutulmamalıdır.
B)Anlatımdaki renkliliğin, anlatılanı gölgelemesine izin verilmemelidir.
C)Özgün bir dil yaratmak, özgün bir roman yaratmanın garantisi değildir.
D)Roman, biçim ve içerik dengesi üzerine kurulmuş bir edebiyat türüdür.
E)Romanda kahramanlar arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.
38. Polisiye romanların hepsi “katil kim”den ibaret değildir. İyi polisiye, eleştirir. İyi polisiye yazarı da yaşadığı topluma, çevreye, kültüre, siyasete, insana sorgulayarak bakar; onları deşifre eder. Polisiyenin en ünlü yazarlarından biri olan Agatha Christie’ye bakın. Çoğu romanıyla çökmeye yüz tutmuş İngiliz aristokrasisinin suçlarına odaklanmıştır. O sınıfın üzerindeki saygınlık örtüsünü parçalar, ince ince yerer o sınıfın üyelerini. Kısacası itibarını sarsar soyluların. Bu bakımdan benim son romanımda yaptığım şey, söylendiği gibi, polisiye roman türüne yenilik getirmekten çok, o türün zaten var olan olanaklarını biraz daha genişletmek olarak değerlendirilmeli. Bunu yaparken önceden yaptığım eleştirilerin altını daha kalın çizdiğimin fark edilmesini de isterim doğrusu.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini söylememiştir?
A)Polisiye romanların kendine özgü bir dil ve anlatım gerektirdiğini
B)Polisiye romanların sadece merak ve heyecan öğesi içermediğini
C) Son romanında eleştirelliğin dozunu artırdığını
D) Kendisi hakkında yapılan bir değerlendirmeye tam olarak katılmadığını
E) Bütün polisiyelerin aynı kefeye konulamayacağını
39. Ressam Mustafa Salim, beş yıllık aradan sonra Ankara’daki Atlas Sanat Galerisinde “Meditasyon” başlıklı yeni resim sergisini açtı. Geçmişte Monet çağrışımı yapan izlenimci resimleriyle dikkat çeken ressamın, bu sergideki resimlerinde soyut bir anlayışa yöneldiği görülüyor. Mustafa Salim, eşit fırça darbeleriyle ritmik yinelemeler yaratarak gökyüzü ve yeryüzü temalarını örgüsel bir biçimde yansıtıyor. Bir sorgulama mekânı olarak kullandığı tuvale resmettiği doğa, değişik renklerle homojen bir dağılım sunuyor. Bu dağılım, izleyiciyi belli bir noktaya odaklayarak izleyicinin denge kurmasını, dinginleşmesini sağlıyor. Böylece meditasyon, amacına ulaşıyor.
Bu parçada tanıtılan ressamla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Resimlerini nerede sergilediğine
B) Sanat anlayışında nasıl bir değişim olduğuna
C) Resimlerinin izleyicide ne gibi etkiler yarattığına
D) Resimlerin yapımına ne kadar zaman harcadığına
E) Resimlerini yaparken ne tür teknikler kullandığına
40. Sanayi üretimi yerel, ulusal renkleri yok ediyor. Çünkü bunlarda insanın rolü en aza indirgenmiş, hatta ortadan kaldırılmış durumda. Aynı kalıptan çıkmış, birbirinin aynısı yüz binlerce eşya… Dünyanın neresine giderseniz gidin aynı ürünleri görürsünüz. Bu nedenle, el sanatlarının tanıtıldığı etnografya müzeleri şimdi daha çok gerekli. Halkın kendi sanatının müzesi olmadan ulusal bellek oluşmuyor. Nitekim birkaç yüzyıldan beri Batı sanatını tekrarlayıp duruyoruz ama kendi kültürümüz bir adım ileri gitmiyor. Küreselleşme güç kazandıkça sizi diğerlerinden ayıracak, size ait olan kültür ürünleri daha çok önem kazanıyor.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Etnografya müzelerinin işlevine
B) Küreselleşmenin sonuçlarına
C) Fabrikasyon üretimin zararlarına
D) Ulusal kültürün korunmasına
E) Yerli malı kullanmanın önemine
|
1 E |
11 C |
21 B |
31 A |
|
2 C |
12 E |
22 B |
32 E |
|
3 B |
13 C |
23 E |
33 A |
|
4 B |
14 A |
24 D |
34 E |
|
5 D |
15 E |
25 D |
35 A |
|
6 A |
16 A |
26 B |
36 C |
|
7 C |
17 C |
27 C |
37 E |
|
8 D |
18 E |
28 B |
38 A |
|
9 D |
19 B |
29 D |
39 D |
|
10 A |
20 D |
30 B |
40 E |
]]>
1. İnsanın çevresindeki herkesle iyi ilişkiler kurması her zaman mümkün olmuyor. İnsanları değiştirmek zordur, hoşumuza gitmeyen yönleri hep olacaktır insanların ama insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek epeyce işe yarayacaktır. İnsanları oldukları gibi kabul ederek, onların hoş yönlerini ön plana çıkararak herkesle olmasa da çoğu insanla iyi ilişkiler kurabiliriz.
Bu parçada geçen “insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanlara farklı yönlerden bakmaya çalışmak
B) İnsanları yanlışlarıyla benimseyebilmek
C) Olumsuz davranışların nedenlerine inmek
D) Anlaşamadığımız insanlara mesafeli durmak
E) İnsanlara kendilerini anlatma fırsatı vermek
2. Şair, yazar veya ressam hemen her sanatçı kendi rengini bulana kadar başkalarının ayak izlerine basarak yürür. Her birinde bir şeyler keşfeder, özümser, damıtır ve sonunda kendi rengini bulur.
Bu parçada geçen “kendi rengini bulmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özgün tarzını oluşturmak
B) Başka sanatçılara öykünmek
C) Kendinden önceki sanatçıları örnek almak
D) Basmakalıp eserler oraya koymak
E) Düş gücünü belirgin hale getirmek
3. Selçuk Altan, sözcüklerle oynarken hem söz dizimsel hem de sözcüksel düzlemde yerleşik kullanımların dışına çıkıyor.
Bu cümledeki altı çizili söz, aşağıdaki kavramların hangisi ile ilişkilendirilebilir?
A) Tutarlılık
B) Doğallık
C) Benzersizlik
D) İlericilik
E) Uyarıcılık
4. Aşağıdaki dizelerin hangisinde “sitem veya yakınma” anlamı yoktur?
A) Ne doğan güne hükmüm geçer
Ne halden anlayan bulunur
B) Manada güzel, ruhta güzel, tende güzelsin
Ey sevgili sen elde değil, bende güzelsin
C) İyi günde yaran, ahbap çok olur
Dar günde dost bulunmaz nedendir
D) Bin gül çıkardım sana kalbindeki külden
Bir gün beni ansaydın eğer sen de gönülden
E) Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken
5. Arabesk müzik, sosyal ve toplumsal değişmelerin bir ürünü olarak ortaya çıkmış bir müzik türüdür.
Yukarıda sözü edilen müzik türünün toplumdaki yerinin anlatıldığı bir parçadan alınan aşağıdaki cümlelerin hangisiyle, ayraç içinde verilenler arasında anlamca bir ilişki yoktur?
A) Sanıldığı gibi geniş ve çeşitli kesimlerce dinlenen bir müzik türü değildir. (Dinleyicilerinin belli bir toplumsal tabakada yer alması)
B) Daha çok köy ile kent arasında sıkışmış “ara” insan topluluğunca dinlenip benimsenmektedir. (Uzun bir geçmişinin olması)
C) Varoşlarda yaşayan bu insanlar köydeki yaşantılarını sürdürürken kente adapte olmaya çalışırlar. (Arada kalmış bir kültür oluşturma)
D) İşte bu durum, onların arabesk denen bu “ara” müzik türünü dinlemelerinin nedenidir. (Müzik tercihinin gerekçesi)
E) Zaten arabeskin kendisi de müziğin neresinde olduğunu bilmemektedir. (Kendini belli bir yer oturtamama)
6. (I) Senelerdir eleştirinin sadece eserin kötü yanlarını açığa çıkarmak olmadığını anlatıyoruz. (ll) Eleştiri kavramının olumlu yönlerini açıklamaya çalışıyoruz. (lll) Tüm çabamız, modern eleştiriyi tanımlamak için. (IV) Ne yazık ki biz, hayata baktığımız gibi bakıyoruz eserlere. (V) Biraz da bardağın dolu tarafını görsek başaracağız eleştiri yazmayı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede süregelen bir durumdan söz edilmiştir.
B) ll. cümlede bir kararlılık dile getirilmiştir.
C) lll. cümlede bir amaçtan söz edilmiştir.
D) IV. cümlede özeleştiri yapılmıştır.
E) V. cümlede bir gereklilikten söz edilmiştir.
7. (I) Fıkralar diğer anlatılara göre oldukça kısadır. (ll) Az sözle çok şey anlatılmak istenir. (lll) Güldürü öğesinin yanında düşünce öğesi de ağır basar. (IV) Fıkra, toplumun o gün içinde bulunduğu koşullara bağlıdır. (V) Halk zekası öyle fıkralar üretir ki bunlar yayın organlarında yer almadığı halde, dilden dile en kısa sürede yurt düzeyinde yayılır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)I.cümlede anlatı türleriyle ilgili bir karşılaştırma yapılmıştır.
B)ll.cümlede fıkraların yalınlığı üzerinde durulmuştur.
C)lll.cümlede fıkraların eğitici yanının da olduğu belirtilmiştir.
D)IV.cümlede fıkranın toplumsal yaşamla bağlantılı olduğu açıklanmıştır.
E)V.cümlede fıkraların sözlü gelenekte yaşadığı ve halk zekasının ürünü olduğu vurgulanmıştır.
8. (I) Memduh Şevket, kitap olarak yayımlanan ilk romanı Ayaşlı ve Kiracıları’nda öykülerinde olduğu gibi özgünlüğünü pekiştirecek bir teknik kullandı. (ll) Cumhuriyet sonrası Ankara’sında, kuruluş yıllarında, bir apartman dairesindeki odalarda kirada oturan değişik kesimlerdeki kişilerin “bir mevsimlik” yaşantılarını gerçekçi biçimde yansıttı. (lll) Öykülerindeki gözlemci, betimleyici anlatımı, yalın ve akıcı dili, tiplemedeki başarısı, aydınlık bakışı romanlarının da belirgin özellikleri oldu. (IV) Öykü ve romanlarıyla gözlemci gerçekçiliğin öncü ürünlerini sunmayı bildi. (V) Bu yönüyle Cumhuriyet Dönemi çağdaş Türk edebiyatının gelişmesinde etkili oldu.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma yapılmıştır?
A) l. ve lll. B) I. ve IV. C) ll ve V.
D) lll. ve V. E) IV. ve V.
9. I. Küçülen ve sınırların kalkmaya başladığı dünyada sözcükleri yerli ve yabancı diye ayırmak, evrensel kültürle kucaklaşmayı engeller.
II. Evrensel kültüre ulaşmayı hedefleyen bir toplumun, dilini başka dillere kapayıp yalnızca kendi sözcüklerine yaslaması ona yarar değil, zarar getirir.
III. Başka dillerin egemenliğinden kurtulmadan, kendi dil bayrağını açmadan toplumsal uzlaşma beklentisindeki uluslar yanılırlar.
IV. Evrensel kültürün oluşmasında en önemli itici güç olan dil, kendi toprağında gelişip serpildikten sonra evrensel bir dil olma düzeyine ulaşabilir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi ikisi savundukları düşünce bakımından birbirine en yakındır?
A) l.ve ll. B) I. ve lll. C) ll. ve lll.
D) ll. ve IV. E) lll ve IV.
10. Genç sanatçı, kendinden önce gelmiş olanları aşmak isterse onların yapıtlarına dudak bükmemelidir. (I) Tam tersi gözünü dört açarak kendinden öncekilere bakmalıdır. (ll) Eski eserleri olabildiğince dikkatli gözlerle incelemelidir. (lll) Yeniyle eskiyi birleştirmeye çalışmalıdır. (IV) Zira yarına kalmış her yapıtın bir güzelliği, yaşayan yanı olduğunu bilmelidir. (V) Onların yüzyılların ötesinden günümüze kadar canlılıklarını koruyarak geldiklerini unutmamalıdır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren gençlere verilen öğütlerin gerekçeleri açıklanmıştır?
A)l. B) ll. C) lll. D) IV. E) V.
11. İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların, ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur. Eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez.
Bu paragrafta aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ünsüz düşmesi
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Hemen hemen herşeyi aldık yanımıza
B) Hiçkimse için kendini üzmemelisin, dedi.
C) Birde baktım daha uyanmamış, telaşlandım.
D) Bunu size aksettirmek istemezdik hiç.
E) Filmin bir de kamera arkası varki görmelisin.
13. Uzun zaman önce bir kitapta okuduğum şu söz beni çok etkilemişti : “ Cesaretini kaybeden, her şeyini
I II
kaybeder . “ İşte yeni bir işe başlarken aklımdan
III IV
çıkarmadığım bir düşüncedir bu …
V
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisinde yanlışlık yapılmıştır?
A) l. B) ll. C) lll. D) IV E) V
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, belirtili ad tamlamasının tamlayanı da tamlananı da niteleme sıfatı almıştır?
A) Yeni tahta kaşığın sapı yemek yaparken kırıldı.
B)Arkadaşım yolun sonundaki yüksek apartmanda oturuyor.
C) Okul bahçesinin yıkık duvarı nihayet onarıldı.
D)Bu gelişmeler, ülkenin dört yanında heyecanla karşılandı.
E)Tarifsiz kaderlerin yılgın insanı göçtü dünyamızdan.
15. İnsan, çevresindeki kötü ve olumsuz durumları kendisi için olumlu biçimde kullanarak yaşamda sesini duyurabilir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Yan cümle, temel cümlenin zarf tümlecidir.
B) Sıfat tamlaması vardır.
C) Dönüşlülük zamiri kullanılmıştır.
D) İlgeç (edat) kullanılmıştır.
E) Yüklem birleşik zamanlı bir eylemdir.
16.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Bütün arkadaşlara bizi yalnız bırakmadıkları için teşekkür ediyorum.
B)Zorluklar karşısında birlik olmanın önemli olduğunu biliyorsunuzdur.
C) Bu yanlışları tekrarlamamak için daha dikkatli olmalıyız.
D)Herkes bizim kadar çaba verseydi sonuç daha iyi olurdu.
E)Takımın elde ettiği başarı okulda bayram havası oluşturdu.
17. Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır.
Bu cümlenin öğe dizilişi aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
A) Özne – zarf tümleci – nesne – yüklem
B) Zarf tümleci – özne – yüklem
C) Özne – nesne – yüklem
D) Özne – yüklem
E) Nesne – özne – zarf tümleci -yüklem
18. (I) Bir öykü ustası olarak girdi edebiyat dünyasına (ll) Öykülerinde de hiçbir zaman kolaya kaçmadı. (lll) Bunda sanata duyduğu saygı vardır. (IV) Yapıtlarının hepsinde okuru düşündüren özgün önermeler görülür. (V) Basmakalıp reçetelerden, alışılmış konulardan, yapay anlatımlardan kaçınır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, devrik cümledir.
B) ll. cümle, olumsuz fiil cümlesidir.
C) lll. cümle, ad cümlesidir.
D) IV. cümle, yüklem ve özneden oluşmuştur.
E) V. cümlenin yüklemi dönüşlü çatılıdır.
19. Bu şehrin en güzel mevsimi kıştı. Bu yüzden buradaki kış aylarına “beyaz elmas zamanı” denir. Doğa, sonbaharın sarısını beyazla kapatmaya hazırlanırken gökyüzünde bir telaş başlar. Sonbahar bu şehre çok nazlanarak gelirken kış hiç de öyle değildir, birdenbire gelir. İlk kar, bulutların dağıldığı günden itibaren beklenir. Çünkü yağacak olan kar mevsim değişikliğinin ilk sembolüdür.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Öznel anlatıma dayanma
B) Niteleyici sözcükler kullanma
C) Kişileştirmelerden yararlanma
D) Eksiltili ve devrik cümlelere yer verme
E) Karşılaştırma tekniğine başvurma
20. “Doğru yazı”, içindeki düşünce yanlış da olsa anlatmak istediğini dil kurallarına uygun olarak anlatan yazıdır. Niteliği; sağlıklı, etkileyici, sürükleyicidir. Doğru yazıda sözcükler, kavramları aşağı yukarı değil, tam olarak karşılar; tümcenin öğeleri yerli yerinde bulunur. Doğru yazının hoşa giden biçimde olması gerekmez.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlamaya yer verilmiştir.
B) Açıklamaya başvurulmuştur.
C) Dil, göndergesel işlevdedir.
D) Öznel değerlendirmeler vardır.
E) Karşılaştırmaya başvurulmuştur.
21. Dil, sözlüklerde belirtildiği gibi sıradan bir “iletişim aracı” değil, insanları birbirine bağlayan, onların topluluk ve ulus olmasını sağlayan, kullanıldıkça güçlenen ve çözülmeyen bir bağdır. Millet olmanın temel unsuru dildir. Dil kimliği belirler, kimlik kültürü, kültür ise milleti… Milleti oluşturma gücüne sahip bulunan böylesine etkili bir unsurun kullanımı da varlığı kadar önemlidir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangilerinden yararlanılmıştır?
A) Öyküleme-Tanımlama
B) Tartışma-Karşılaştırma
C) Betimleme – Örnekleme
D) Açıklama -Tanımlama
E) Açıklama – Örnekleme
|
“Ay, yavaş yavaş yükseliyordu… ” Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Haksızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilenebileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki “Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.”, “Telefon acı acı çaldı.”, “Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışarıya çıktı.” gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar. |
|
22. ve 23. sorulan yukarıdaki parçaya göre yanıtlayınız. |
22. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Yinelemelere yer verme
B) Devrik cümlelerden yararlanma
C) Tanık göstermeye başvurma
D) Öznel değerlendirmede bulunma
E) Örneklerden yararlanma
23. Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A)Yazarların özgünlüğü olmayan sözlerle eserlerini oluşturması
B) Yazarların süslü sözler kullanması
C) Yazarların nesnel cümleler oluşturamaması
D) Yazarların kapalı anlatıma yönelmesi
E) Yazarların duru ve açık cümleleri kullanmaması
24. Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücünün insan yaşamına bakış açısını değerlendirirken camdan bir balık akvaryumunu düşünmeden edemiyorum. Akvaryumda bugünkü yaşantısıyla günümüz insanı vardır. Günümüz insanının yaşamı, çağdaş öykü sanatı için bu denli saydam ve net bir görüntüdür. Öykü sanatının ustası bir öykücü ise nitelikli ürün verebilme yolunun önünde duran akvaryumun içindeki görüntüyü değerlendirmekten geçtiğini iyi bilir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünceyi aşağıdakilerden hangisi tümüyle içerir?
A)Kaliteli öyküler yazan öykücü insan hayatını, kendi duygularını da katarak anlatan öykücüdür.
B)Günümüz insanının yaşamını net bir şekilde değerlendiren öykücü, çağdaş ve kaliteli ürünler meydana getirir.
C)Akvaryumda yaşayan balıklarla insanlar arasında çeşitli yönlerden benzerlik vardır.
D)Öykülerin kendilerine özgü yazılma yöntemlerini öykücülerin bilmesi gerekir.
E)Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücü çeşitli gözlemler yapmak zorundadır.
25. Refik Halit, yazmaya mizah dergilerinde yergi ve taşlamalarla başladı. Ömrü boyunca sürdürdüğü yazı hayatında eleştiriden, alaydan kaçınmadı. Günlük gazetelere yazdığı, o günün politik konumunu ya da gündelik hayatını anlatan yazılarını bugün okuduğumuzda zamanın bu metinlerden aldığımız dilsel hazzı azaltmadığını görürüz. Türkçenin en keyif verici metinleri arasında sayabiliriz bu yazıları.
Bu parçadan Refik Halit’le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A)Yazı hayatına mizah dergilerine eleştiri yazarak başlamıştır.
B)Gazetelere yazdığı yazıların dili bugün bile okuyanı etkiler.
C)Yazı hayatı boyunca eserlerinde eleştiriden vazgeçmemiştir.
D)O günün politik ve güncel olaylarını anlatan gazete yazıları yazmıştır.
E)Hayatının belli bir döneminden sonra eleştiri yazıları yazmamıştır.
26. Divan edebiyatımızda, halk edebiyatımızda ve uzun süre Batı edebiyatında sevgililer birbirine denk olmamıştır. Genç kız üst konumdadır, ulaşılmazdır. Erkek ise aşağıdadır, yalvaran durumundadır. Genç kız, yukarıdan bir tebessüm lütfeder ya da bir gül atar. Eğer bu çift evlenirse ilişki tersine döner. Erkek balkona veya sedire çıkar; kadın ise aşağıda yemek, bulaşık peşinde koşturmaya başlar. Bir iner, bir çıkar tahterevalli. Yere paralel durduğu pek nadirdir.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A)Kadın-erkek ilişkisinin edebiyatta nasıl yorumlandığı
B)İki insanın dışarıdan destek almadan hayata nasıl tutunduğu
C)Birbirini anlamaya çalışan insanların edebiyata konu olduğu
D)Kadınların edebiyatımızda da ulaşılmayan bir yere sahip olduğu
E)Kadın-erkek ilişkilerinin benzetmeyle anlatılabileceği
|
Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün yeniden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır. |
| 27. ve 28. sorulan yukarıdaki parçaya göre yanıtlayınız. |
27.Bu parçada Sabahattin Ali’yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Bazen bireysel bazen de toplumcu bir sanatçı olduğuna
B)Sanatçı olmasının da etkisiyle ülke sorunlarını ve toplumsal sorunları dengeli bir biçimde ele aldığına
C)Toplumsal olayları anlattığı eserlerinde daha başarılı olduğuna
D)Zengin bir kimliğe sahip olmasından dolayı bugün edebiyatımızda bir çığır açtığına
E)Farklı bir yönüyle ve yeni bir bakış açısıyla tekrar incelenmeyi hak ettiğine
28. Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A)Sabahattin Ali’nin edebiyatımızdaki yeri ve önemi
B)Sabahattin Ali’nin değişen iç dünyasının sanatına etkileri
C)Sabahattin Ali’nin eserlerinin değeri
D)Sabahattin Ali’nin edebiyatımıza etkileri
E) Sabahattin Ali’nin bireye ve topluma bakış açısı
29. Kitap okumak için zaman bulamadıklarını söyleyenlerin çoğu, aslında düşünme tembeli. Kitap okumaya değil, düşünmeye üşeniyorlar. Kavramlar arasında yeni yeni bağlar kurmak korkutuyor böylelerini. Çünkü her yeni, bir değişimi getiriyor. Okumadıkları için de insan ve yaşamla ilgili bildiklerinin dışına çıkamıyor, doğru olarak bellediklerini aşamıyorlar.
Bu parçada okumayan kişilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Belli kalıpların dışına çıkamadıklarına
B) Okumama nedenlerinin zaman bulamamakla bir ilgisinin bulunmadığına
C) Düşünmek ve değişerek için çaba göstermediklerine
D) Yeniliklere açık olmadıklarına
E) İnsana ve yaşama farklı bir açıdan baktıklarına
30. Aristo, klasik felsefenin kurucularındandır. (I) MÖ 380-322 yılları arasında yaşamıştır. (ll) Eflatun’un kurmuş olduğu Akademia’da yirmi yıl asistanlık yapmış, edebiyat ve dil ile ilgilenen Aristo on iki yıl boyunca tüm Yunanistan’ı dolaşarak ders vermiştir. (lll) Edebiyat ve dil ile de yakından ilgilenen Aristo, Aristoteles veya Aristetalis adları ile bilinir. (IV) Etika, Politika, Atinalıların Anayasası, Sofis Helenler gibi ünlü eserleri vardır. (V) Aristo, görüşleri ile Doğu dünyasının eserlerinde ve klasik şiirimiz olan divan şiirinde yer almıştır. (VI) Divan şiirinde bilgi, akıl, mantık ve hizmet sembolü olarak Aristo’nun adı sıklıkla kullanılmaktadır. (VII) Özellikle kasidelerde, övülen kişiyi Aristo’ya benzeterek övmek gelenektir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A)ll. B)III. C) IV. D) V. E) VI.
31. Bir romanın olay örgüsü ve kişileri roman yazılmadan önce yazarın zihninde biçimlenmiş, romanın ana çerçevesi az çok belirlenmiştir. Yazar, romanın bir planını çıkarmış, bölümlerini düzenlemiş, olayların akışını tasarladıktan sonra kalemi eline almıştır. —-. Yazarken olaylar üzerinde daha ayrıntılı düşünme fırsatı bulduğu için daha önce düşünmediği unsurları akışa kapılarak eserine katmak isteyebilir. Olaylar ve kahramanlar, yazarın kalemini yeni maceralara sürükler böylece.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerin hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Bu plan çerçevesinde yazarak aklındaki öyküyü roman haline getirir
B) Ancak bazen roman, yazarı kendi akışına çeker
C) Yine de eksik kalmış noktalar, yazım aşamasında sorun oluşturur
D) Oysaki bu, anlatılanların inandırıcılığını zadeler
E) Bununla birlikte okuyucunun da tepkisi önemlidir
32. Herkesin sandığının tersine hayatta iyi – kötü, güzel – çirkin, olumlu – olumsuz gibi kesin ayrımlar yoktur. Örneğin bir insan sadece iyi ya da sadece kötü olamaz; iyi ya da kötü özellikleri bir arada bulundurur. Bazı insanlarda iyi taraflar daha fazlayken bazılarında kötü yönler daha çok olabilir. İnsanlara böyle yaklaşıldığında yaşamın daha güzel olacağı şüphesizdir. Çünkü bu sayede “iyi” dediklerimizin hata yaptığını gördüğümüzde hayal kırıklığına uğramayacak, “kötü” olarak nitelendirdiklerimiz yüzünden yaşamı kapkaranlık görmeyeceğiz.
Bu parçadan aşağıdaki değerlendirmelerin hangisine ulaşılabilir?
A)Yaşamdaki zıtlıkların iç içe, yan yana olduğunun yadsınamayacağına
B) Hayatın hep iyi taraflarının görülmesi gerektiğine
C) İnsanların hatalarını görmezden gelmek gerektiğine
D) İnsanlarla iletişim kurmanın pek kolay olmadığına
E) İyi ve kötü insanlar arasında bir ayrım yapılmasının yanlış olduğu
33. Çok hoş sohbet, ağzı laf yapan biri olduğum söylenemez ama yazmaya oturduğumda bambaşka biri olup çıkıyorum. Kimlik değiştiriyorum adeta. Bu, elimde olan bir durum değil; yazarken kendimden geçiyorum ve çoğu zaman ne yazdığımı ben de bilmiyorum. Aklıma geldiği gibi, olduğu gibi bırakıyorum ifadeleri, onlar kendi yerlerini bulup yerleşiyor. Kimi zaman oldukça büyük bir hızla, kimi zaman da insanı çıldırtacak bir yavaşlıkta ortaya yeni bir roman çıkıyor.
Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)Günlük yaşantınızda nasıl bir insansınız?
B)Romanlarınıza kendinizden neler katıyorsunuz?
C)Hayattaki titizliğiniz roman yazma sürecine de yansıyor mu?
D)Romanlarınız, düşüncelerinizi birebir yansıtıyor mu?
E)Yazım sürecinde, kendinizde ne gibi durumlar gözlemliyorsunuz?
34. Bütün zamanların en yürekli caz müzisyeniydi. Ömrü boyunca yaşamla Rus ruleti oynadı. Bir at kadar çok yedi, bir balık kadar suyla bütünleşti. Herkesi çok sevdi ama en çok sokağı sevdi. Hiç uyumazdı. Ara sıra kestirmekle yetinirdi. Gün gelir, ortalığı birbirine katardı. Bir kere bir konser sırasında kendisine verilen kırmızı bir gülü olduğu gibi yedi. Her şeyi çok uçta yaşadı. Kısacık yaşamına birden çok yaşam sığdırdı. Hepsini de sonuna kadar yaşadı. Charlie Parker ve zaman yarıştılar. Zaman kazandı. 1955’te gözleri bir daha açılmamak üzere kapandığında otuz beş yaşındaydı.
Bu parçada sözü edilen müzisyen için aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Yaşamı uç noktalarında yaşadığı
B) İnsanları çok sevdiği
C) Hayatı ciddiye almadığı
D) Yaşamın sınırlarını zorladığı
E) Caz müziğine yeni kapılar açtığı
35. (I) Ana hikaye temel nokta olduğu için değiştirilemez. (ll) Bundan dolayı bizim eser üzerindeki inisiyatifimiz kısıtlanmış olmaktadır. (lll) Kendi hikayemizi anlatırken dahi, mumun çevresindeki kelebek gibi olayın etrafında döneriz. (IV) Hikayeye ayrı bir güzellik katan öğelerle yer yer kopukluklar yaşarız bu yüzden. (V) Yine de hikayenin bütününe hakim olmak için yorum yapmaktan alıkoyamayız kendimizi.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine “Hatta zaman zaman karanlık noktalardan çıkamadığımız olur.” cümlesi getirilirse anlam bütünlüğü bozulmaz?
A)l. B) ll. C) lll. D) IV. E) V.
36. Çağımızın romancısı, okuyucusunu iyi tanımakta, onun birkaç yüz yapraklı bir romanı bütünlükle kavramakta zorlanacağını bilmektedir. Yazarın, en çok birkaç saat içinde okunabilen romanlara yönelmesi, romancının deneyiminden doğmuştur. Kaldı ki günümüz sanatı birçok gereksiz ayrıntıdan sıyrılmakla bu ereği (amacı) kolaylaştırmıştır.
Kendisinden böyle söz edilen çağımız romancısı eserini oluştururken aşağıdakilerin hangisini göz önünde bulundurmalıdır?
A) Okuyucuların kendisiyle özdeşleştirebileceği tiplere yer vermeyi
B)Okurun, kısa sürede okuyabileceği romanlardan hoşlandığını
C) Okuyanda var olan beklentileri dikkate almamayı
D) Okuyucunun sorunlarına pratik çözümler sunmayı
E) İnsanda karamsarlık yaratan konulardan uzak durmayı
37. Orhan Veli, Garip şiirinin nasıl bir yol izlediğini ve daha sonraki yıllara nasıl geldiğini bir yazısında şu şekilde belirtir: “Yirmi yaşımızı dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı. Beylik kalıplar, beylik oyunlar, beylik dünyalar içinde bunalmış kalmış olan şiire yeni imkanlar arayalım dedik. Şiire yeni dünyalar, yeni insanlar sokarak, yeni söyleyişler bularak şiirin sınırlarını biraz daha genişletmek istedik. İlk işimiz, bilinen sanatları bir tarafa bırakıp şiiri bu sanatlar dışında şiir yapan özellikleri aramak oldu. Böylelikle onu bir reçete olmaktan kurtaracaktık. Bu işi başarabilmek için de şiir tariflerinin verdiği tertiplere karşı gelmek gerekiyordu. O tertipleri bulmuş olan şiirle o şiire sıkı sıkı sıkıya bağlı kimselerin bu dikine giden hareketten memnun olmayacakları besbelli idi.”
Bu parçadan Orhan Veli’yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Eski şiire sıkı sıkıya bağlıdır.
B) Şiire genç yaşlarda başlamıştır.
C) Şiirin konularını genişletmek ister.
D) Sıradan söyleyişlerden hoşlanmaz.
E) Söz sanatlarının kullanımına karşıdır.
38. Gerçek sanatçı, hayatı şu ya da bu şekilde algılayan insan değildir. O, yaşama anlam katar. Gerçek olanla çok fazla ilgilenmez. Bizlerin görmediğini görür, bunları bizimle paylaşır. Gerçek sanatçının anlatımı da bizimkine benzemez. Onun anlatımı, okuyana keyif verir. Farkında olmadan, sanatçıyla birlikte, yaşamı yeniden algılar, yaşamaktan tat alır ve dilimizi kullanmayı öğreniriz.
Bu paragraftan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Sanatçının genellikle gerçek olanla çok ilgilenmediği
B) Sanatçının, gerçekleri ana hatlarıyla topluma anlattığı
C) Gerçek sanatçının anlatımının sıradan insanlarınkinden farklı olduğu
D) Sanatçının, hayatı sıradan bir şekilde algılamadığı
E) Gerçek sanatçının, kişinin dilini geliştirdiği
39. Ben, gerçekten şiirin insana tattırdığı duyguların, aktardığı imgelerin, öteki plastik sanatların ve özellikle müziğin uyandırdığı duygulardan, insanı yücelten estetik zevklerden pek farklı olmadığını sanıyorum. Bu düşüncenin oluşmasındaki neden, çok iyi yorumlanan güçlü ve güzel bir müzik yapıtını dinlediğim anda, benliğimi kaplayan duygulanmanın tam eşini, iyi bir şiir okuduğum ya da dinlediğimde de tatmamdır, kanısındayım.
Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?
A) Şiirin diğer sanatlardan üstün olduğu
B) Şiirin biçimsel olanaklarının çokluğu
C) Şiirin konusunun genellikle toplumsal olduğu
D) Şiirin insanı etkileyen bir büyüsünün olduğu
E) Şiirin imge bakımından zenginliği
40. Türk izleyicisinin, “sadece vakit geçirmek” için sinemaya gitmeye başlaması, Türk sinemasının yön değiştirmesine neden oldu. Usta işi, felsefesi olan filmler, izleyici bulamayınca yapımcılar da kolay filmler çekmeye yöneldiler. Sinema, sadece gelir getiren bir araç olarak görülmeye başlanınca da sinemaya sokak kültürü hakim oldu. Argonun moda olduğu beyaz perde, izleyiciyi kültürlü bireyler olarak görmek yerine cüzdan olarak görmeye başladı. “En değerli film, —- filmdir.” anlayışı Türk sinemasının sloganı haline geldi.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) halka en yakın olan
B) izleyicilerin hepsinin beğendiği
C) eski tarzdaki filmlere benzemeyen
D) en çok kar bırakan
E) popüler oyuncuların desteklediği
CEVAPLAR
|
1 |
A |
11 |
E |
21 |
D |
31 |
B |
|
2 |
A |
12 |
D |
22 |
C |
32 |
A |
|
3 |
C |
13 |
E |
23 |
A |
33 |
E |
|
4 |
B |
14 |
E |
24 |
B |
34 |
E |
|
5 |
B |
15 |
E |
25 |
E |
35 |
D |
|
6 |
B |
16 |
D |
26 |
A |
36 |
B |
|
7 |
B |
17 |
A |
27 |
C |
37 |
A |
|
8 |
A |
18 |
D |
28 |
A |
38 |
B |
|
9 |
A |
19 |
D |
29 |
E |
39 |
D |
|
10 |
D |
20 |
E |
30 |
D |
40 |
D |
]]>
1. “Zekânın iyi niyeti” diye özetleyebiliriz Can Yücel’in şiirini. Gerçi onun yapıtları birkaç çekirdek üstüne kuruludur ama böyle diyebiliriz. İroniye dayanan bir şiir onunkisi. İroninin var olması için sanatta düşünce ortamının bulunması yetmez, o ortamın belli bir gelişme düzeyine varması, zenginleşmiş, her türlü çağrışım örgüsünü kurmuş olması da gerekir. Ayrıca duyarlılığa sığınmaya çalışan bir şiiri var Can Yücel’in. Akıp giden şiir ırmağı içinde hiç kimsenin izini sürmeden giden bir sanatçıdır o.
Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Birden çok temele dayanma
B) İnce alaylı kullanımlara yaslanma
C) İmge dünyasını sınırlandırma
D) Hassas bir duygu evreni içinde olma
E) Başka şairlere öykünmekten kaçınma
2. Şiir ile düzyazı birbirinden farklıdır. Ne şiir düzyazıdır ne de düzyazı şiir. Şiir, düzyazının topraklarına adım atar atmaz taş kesilir. Düzyazı da şiire heveslendi mi gülünç duruma düşer. Şiirle düzyazı arasında, sık sık meydana gelen sınır çatışmalarına tanık oluyoruz. Sanatçılık işte bu noktada önem kazanır.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir, kendisini oluşturan niteliklerden uzaklaşırsa şiir olmaktan çıkar.
B) Şiirde anlatılmak istenenler düzyazı ile de verilebilir.
C) Şiir, düzyazıdan daha büyük bir etkiye sahiptir.
D) Şiir, olayları düzyazıdan daha gerçekçi bir şekilde ele alır .
E) Düzyazıya yaklaşan şiirler daha başarılıdır.
3. “Hatıra Notları”, 1930’dan 1950’ye Asım Us’un toplumsal – siyasal – kültürel yaşama tanıklığı diyebileceğimiz bir kitap. Bu notlar büyük bir olasılıkla yazılması hep düşünülmüş ama bir türlü gerçekleştirilememiş, çok kapsamlı bir anı eserinin notları. Gerçi bu hâliyle eksik yanları var ama yine de benzeri olmayan bir kitap. Bu noktalarda iktisadi ve mali meseleler, yolculuk izlenimleri, değişen Türkiye’nin ülküleri ve düşleri hatta dedikodular, fıkralar art arda… Tümü bir solukta okunuyor bunların.
Bu parçadaki altı çizili sözlerin anlamları aşağıdakilerin hangisinde bir arada ve sırasıyla verilmiştir?
A) Doğal – merak uyandıran
B) Sıra dışı – çok okunan
C) Özgün – sürükleyici
D) Yoğun – akıcı
E) Etkileyici – yürek titreten
4. Konuşmaları, davranışları, yaşının gerektirdiğinden üstte
olan, bu bakımdan büyüklere benzeyen çocuklar vardır . Onlara, ———— deriz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?
A) eli bayraklı
B) dün cin olmuş, bugün adam çarpıyor
C) âleme paşa mı geldin
D) dümen neferi
E) büyümüş de küçülmüş
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, “Bir kez daha böyle davranırsan beni asla yanında bulamazsın.” cümlesindeki “asla” sözcüğünün anlamından uzaktır?
A) Hiç boşuna uğraşma; bu iş dünyada olmaz.
B) Dünya yıkılsa da senin dediğini yapmayacağım.
C) Ölsem de bir daha senden yardım istemeyeceğim.
D) Onun yerli yersiz konuşması can sıkıyor.
E) Onunla kavga etmeyi hiçbir zaman düşünmüyor.
6.Aşağıdaki dizelerin hangisinde düşsel öğelere yer verilmemiştir?
A) Ovada her kızıl kalenin teni
Bir padişahın kanıyla beslendi
B) Sonbahar gelip yeşillikler bitmeden
Uzan yeşilliğe, gününü gün et
C) Şu testi de benim gibi biriydi
O da bir güzele vurgun, dertliydi
D) Bir taş bulamazsın ki Doğu ovalarında
Kahretmesin bana da benim zamanıma da
E) Güneş göğe attı erkenden kendini
Aydınlık padişahı atına bindi
7. Aşağıdakilerden hangisi, ötekilerden farklı bir görüşü dile getirmektedir?
A) Yahya Kemal, şiirdeki başarısını kendi toplumunun şiirine dayanarak elde etmiştir.
B) Ahmet Haşim, bizim şiirimize takılıp da Fransız şiirini incelemeseydi sıradan bir şair olurdu.
C) Ahmet Mithat’ın günümüzde okunmasında asıl etken, meddahlık geleneğimizi romana taşımasıdır.
D) Ömer Seyfettin, geleneksel hikâyeciliğimizden yararlanmasaydı bugünlere kalmazdı.
E) Cahit Külebi’nin şiirlerindeki bütün sıcaklık, kaynağını halk şiirimizin biçim ve özünden alıyor.
8. (I) Uzun söyleşilerden oluşan bu kitap, Neşet Ertaş’ın çocukluğundan başlayıp günümüze kadar gelen detaylı bir yaşam öyküsünü sunuyor bize. (II) Büyük üstadın yaşam mücadelesini, çektiği sıkıntıları ve çocukluğundan beri yaşadığı yoksulluğu okudukça hayata nasıl o denli iyimser ve umutla yaklaşabildiğini görüp hayrete düşüyoruz. (III) Kitabın en önemli özelliği, çekilen bütün sıkıntıların sanatçının ağzından anlatılıyor olması. (IV) Bu durum kitabı bir başkasının anlattığı bir biyografi kitabından daha samimi bir hâle getiriyor. (V) İnsan olmanın ne demek olduğunu sil baştan düşündürüyor bu harikulade eser.
Bir ozan ile yapılan söyleşilerden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, yapıtın içeriğinden söz ediliyor.
B) II. cümlede, sanatçının zorluklar karşısındaki tutumu dile getiriliyor.
C) III. cümlede, yapıtın özgünlüğü üzerinde duruluyor.
D) I V. cümlede, yapıtın diğerlerinden farklı bir yönü vurgulanıyor.
E) V. cümlede, bilinen bir gerçeğin yapıtla birlikte yeniden ele alındığı söyleniyor.
9. (I) Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’ni çok önemli bir eser olarak görüyorum. (II) Büyük boy, yaklaşık 950 sayfalık yapıtta iki bini aşkın madde var. (III) Ekrem Çakıroğlu önderliğindeki 38 kişilik yazar kadrosunun iki yıllık çalışmasıyla hazırlanmış. (IV) Bilgiler, sadece biyografik olarak değil, eleştirmenlerin değerlendirmeleriyle bir arada aktarılıyor. (V) Fotoğrafların kitaba sıcacık bir güzellik kattığını da söylemeliyim.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede öznellik söz konusudur.
B) II. cümlede bir saptama yapılmıştır.
C) III. cümlede eserin ortaya çıkışıyla ilgili bilgi verilmiştir.
D) IV. cümlede olumsuz bir değerlendirme söz konusudur.
E) V. cümlede yoruma yer verilmiştir.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir ad tamlaması başka bir adın sıfatı olarak kullanılmıştır?
A) Adamın gözleri göz değil, kör bir kuyunun ağzıydı.
B) Temmuz sıcağı çökünce ırgatların sırtından ter boşanıyordu.
C) Akdeniz suları renkten renge dönüşürken martıları seyrederdik.
D) Kömür karası gözleri beni çocukluk yıllarıma götürürdü.
E) Böyle günlerde, içime gurbet acısıyla birlikte bir karanlık çökerdi.
11. I. Eve geldim, üstümü değiştirip evden çıktım.
II. İki günden beri, sizi ne arayan ne soran var.
III. Kimseler görmeden gelsin buraya.
IV. Bu işin böyle yapıldığını bilemezdim.
V. Her mevsim yaprağı olan bir ağaçtır bu.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümle bağımlı sıralı cümledir.
B) II. cümle anlamına göre olumsuzdur.
C) III. cümle devrik bir birleşik cümledir.
D) IV. cümle yan cümleciği nesne olan, kurallı cümledir.
E) V. cümle eksiltili cümledir.
12. İçinizi ısıtacak bir bardak salep, buraya özgü bir lezzet olan boza, sıcacık simit eşliğinde çay, sokakları saran kokusuyla kestane ve daha birçok lezzet, İzmir gezinizde size eşlik edebilir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Eylemsilere yer verilmiştir.
B) Zincirleme isim tamlaması vardır.
C) Farklı türde zamirler kullanılmıştır.
D) Bulunma hâl ekini almış sözcükler kullanılmıştır.
E) “Sıcacık” sözcüğü küçültme eki alırken ses düşmesine uğramıştır.
13. (I) Ağırbaşlı yazılar içinde deneme, en ilgi çekici olanıdır. (II) Gerçi kitapları koşarcasına okuyanlar ona pek yüz vermezler. (III) Ancak gerçek kitapseverlerin en çok başvurdukları eserler denemelerdir yine de. (IV) Birçokları, denemeyi genellikle hoşça vakit geçirmek için okur. (V) Onlardan beslenmeyi düşünmeseler de beslenirler ister istemez.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin yüklemi adlaşmış bir sıfat-fiildir.
B) II. cümle, yüklemi birleşik fi il olan kurallı bir cümledir.
C)III. cümle, yüklemi ek eylemle çekimlenmiş bir ad cümlesidir.
D) IV. cümle, yüklemi eylem olan basit yapılı bir cümledir.
E) V. cümle devrik bir eylem cümlesidir.
14. Üçüncü tekil kişi iyelik ekini almış adların özne olduğu cümlelerde yüklem, genellikle ad soylu olur.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kural örneklenmiştir?
A) Romanı gerçekten de çok güzelmiş.
B) Kalemi yan masadaki arkadaştan aldım.
C) Bu bölgede havalar çok soğukmuş.
D) Dün sizi telefonla soran, Gizem’miş.
E) Durumu açık yüreklilikle dile getirdi.
15. Küçük bir çam ormanının önünde beyaz, şık bir bina mermerdenmiş gibi göz kamaştıracak derecede parlıyordu.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Sıfat tamlaması, nesne göreviyle kullanılmıştır.
B) Bulunma durum eki almış tamlama vardır.
C) Edat öbeği kullanılmıştır.
D) Yüklemi, etken çatılı bir eylemdir.
E) Yükleminde ünlü daralması olmuştur.
16. Gür (I) yeşil ağaçların çevrelediği bir alana indi uçağımız. Parklarıyla ünlü bir kentteydik artık. Kaldığımız konukevinin arkasında göz alabildiğine uzanan park (II) yemyeşildi. Parkın içinde (III) tavus kuşları ve ayaklarımıza dolaşan sincaplar (IV) Bizdeki parkların tersine, yerler tertemiz; görünürde yiyecek kabukları, kâğıt parçaları (V) sigara izmaritleri yok.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
17. (I) Egzersiz yapmanın kalp sağlığı ve genel sağlık için önemini kimse inkâr edemez. (II) Ancak, diyet yapmadan bu yola başvurmak, kilo vermeyi sağlamaz. (III) Dolayısıyle egzersiz, kilo vermek için ilk koşuldur ama yalnızca destekleyici olarak. (IV) Bedeni çalıştırmak, öncelikle metabolizmayı hızlandırarak daha fazla kalori yakılmasını sağlıyor. (V) Yapılan araştırmalar spor yapmanın depresyona karşı da çok etkili olduğunu gösteriyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
18. (I) Sinop’un şirin ilçelerinden biri olan Erfelek’de bir grup arkadaşla tatil yapıyoruz. (II) Şimdi, küçüklü büyüklü yirmi sekiz şelaleden oluşan Tatlıca Çağlayanı’nda dinleniyoruz. (III) Ayancık ilçesinin sınırındaki Akgöl’ü ve yakınındaki İnatlı Mağarasını’da dolaşıyoruz. (IV) Mağara, deniz yüzeyinden 1070 metre yükseklikte. (V) Kuzeydeki köyde yer alan kaya mezarları görülmeye değer.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve V.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
19. Efsane sözcüğünün sözlük anlamı, eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları ve olayları konu edinen hayalî hikâye demektir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gereksiz sözler kullanılması
B) Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması
C) Sözcüğün yanlış yapılandırılması
D) Birden çok eylemsiye yer verilmesi
E) Tamlayan eksikliği
20. Bilgelik; bilgi edinme, algı, görgü, sağduyu ve sezgisel anlayışla birlikte bu nitelikleri özümseyebilme ve uygulayabilme kapasitesidir. Bilge insan; kendi düşüncesine, kendi düşüncesi olduğu için önem vermemesi ve kuşkuyla bakması gereken insandır. Ne diyor Valery : “Bizim düşüncemize kendi düşüncemiz olduğu için inanmamalıyız. Tersine onu kuşkuyla karşılamamız gerekir.”
Bu parçanın anlatımında aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangileri kullanılmıştır?
A) Tanımlama – Örnekleme
B) Tanık gösterme – Tanımlama
C) Tartışma – Örnekleme
D) Betimleme – Tanımlama
E) Tanık gösterme – Karşılaştırma
21. Keskin kokulu bir rüzgâr esti. Üzüm taneleri birer birer döküldü. Sicim gibi bir yağmur başladı sonra. İri, bal gibi tatlı çavuş üzümleri pırıl pırıl parladı. Evlerin çatılarından oluk oluk sular akmaya başladı. Birden gök gürledi, her tarafa bir ışık demeti yayıldı.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Betimleyici anlatım
B) Kişileştirme
C) Söz sanatlarına başvurma
D) Gözlem gücünden yararlanma
E) Varlıkları ayırıcı nitelikleriyle verme
22. Üstün gözlem gücü, ayrıntı zenginliği ve abartısız duygu aktarımı ile Türk öykücülüğünde seçkinleşen Füruzan’ın ilk öyküsü 1956’da “Seçilmiş Hikâyeler”de yayımlanır . İlk kitabı “Parasız Yatılı”, ilk kitapların kaderinin tersine ilgi görürken Sait Faik Ödülü’nü de kazanır. Onun öykülerini üç özellikle tanımlayabiliriz : İnsani sıcaklık, dönemsel tanıklık ve yoksul ailelerin var olma serüveni. Füruzan, Türk öykücülüğünde bir yol açıcı, bir öncü olmayı başarmış; kalıcı, eskimeyecek öykülere imza atmıştır.
Bu parçada Füruzan’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) İlk öykü kitabıyla ödül kazandığına
B) Öykülerinde biçem kaygısını ön planda tuttuğuna
C) Öykü türünde başarılı örnekler ortaya koyduğuna
D) Öykülerinde ele aldığı konulara
E) Yapıtlarıyla başka yazarlar için örnek oluşturduğuna
23. Tanzimat’tan bu yana Türk şiirinin Batı şiirine gereğinden fazla koşullandığı söylenir. Doğrudur bu. Ancak, öyle sanıyoruz ki şiirimizde dipteki zengin tortu, büyük birikim, varlığını ve ağırlığını her zaman duyurmuş; Türk şairi kendine güvenini en umutsuz anlarında bile yitirmemiştir. Bu
yüzden . ————
Düşüncenin akışına göre, bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) şiirimizin tamamen Batı şiirinin yörüngesine girdiğini söyleyip her şeyi bu yargının paralelinde algılamak doğru değildir
B) Batı şiiriyle daha sıkı bir ilişki içinde olma gereği duyulmuştur
C) belki de hiçbir ulusun şiirinde görülmedik bir aşama Türk şiirinde görülmüştür
D) Türk şairleri, yabancı dillerdeki şiirsel atılımlar üstüne izlenimlerini aktarma ihtiyacı duymuşlardır
E) değişimin Türkçede yeni anlam örüntüleri yarattığı kuşkusuzdur
24. (I) Yazar, eleştirel yazılarında Türk edebiyatının geçmişten günümüze belli başlı dönemlerini Batı kültürüyle değerlendiriyor. (II) Çok yanlış ve havada kalmış bir değerlendirme! (III) Neden mi? Çünkü Türk edebiyatı son yüzyılda Batı kültürüyle yakınlaştı. (IV) Batı kültürünü öğrenmek için önce Batı klasiklerini okumalısınız. (V) Ondan önceki edebiyatımızda Doğu vardı, Fars vardı, Arap vardı; bunlara göre değerlendirmeliydi bence.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) I V. E) V.
25. “Aşk” romanıyla “aşkı da içeren romanlar”ı birbiriyle karıştıranlar var. Bunları ayırmak gerek. Oysa bizde bu ayrım yapılmıyor. Eğer aşk romanından kasıt, yabancıların “romance” dedikleriyse benim romanlarım bu grupta yer almıyor. Çünkü bu tür romanlara Barbara Cartland’ın kitaplarını, pembe dizileri örnek gösterebiliriz ki bunlar bence edebiyatın dışındadır. Konusuna aşkın da sindirildiği ya da birtakım olayların bir aşk etrafında anlatıldığı romanlar bunlarla bir tutulamaz. Örneğin Anna Karenina’da toprak reformu da anlatılır. Bu ayrımı yapmazsak Anna Karenina’yı yalnızca sıradan bir aşk romanı olarak nitelendiririz.
Bu parçaya dayanılarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Aşk serüveni yaşamamış birinden aşk romanı yazması beklenemez.
B) Aşk romanı sözünün anlamsal sınırı belirlenmelidir.
C) Salt aşk üzerinde yoğunlaşan romanların yazınsal bir değeri yoktur.
D) Dokusunda aşkı barındıran her yapıt, aşk romanı sayılmaz.
E) Kimi romanlarda aşk, toplumsal sorunlarla iç içe anlatılır .
26. Teknolojinin ilerlemesi; bilgisayar, sinema ve özellikle televizyon gibi iletişim araçları, şiirin okur yitirmesine yol açmıştır. Bu, yadsınamaz bir gerçek. Ancak bu durum, yalnızca sahte okurlar üzerinde etkisini göstermiş, şiir gerçek okuyucularını korumuştur. Bu nedenle benim şiirin geleceği açısından en ufak bir endişem yok. İyi bir şiir, gerçek okuruyla buluşmasını ve dolayısıyla varlığını daima sürdürecektir.
Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Teknik gelişmelerin okuyucu sayısını azalttığına
B) Okuyucularının aynı nitelikleri taşımadığına
C) Nitelikli olanların var olmayı sürdüreceğine
D) Gerçek şiir okuyucularının bitmeyen ilgisine
E) Nitelikli şiir sayısının günden güne azaldığına
27. Benim gençlere bakışım ve onlardan beklentilerim farklı. Genç dediğin yaptıklarıyla, düşündükleriyle farklı olmalı, kabına sığmamalı. Dünyanın güzel olduğuna ve daha da güzel olacağına yürekten inanmalı; çağlar boyu süregelmiş, kalıplaşmış düşünceleri benimsemeden önce bu düşünceler üzerinde derinlemesine düşünmeli, incelemeli, bunları araştırmalı, kısacası ince eleyip sık dokumalı. Ben ancak böylelerine genç derim.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, yazarın gençlerden beklediği davranışlardan biri değildir?
A) Karşılaştığı olaylara ve durumlara sorgulayıcı bir bakış açısı ile yaklaşmaları
B) Özgür düşünmeyi yaşam felsefesi hâline getirmeleri
C) Donanımlı bireyler olabilmek için gereken gayreti göstermeleri
D)Yaşamdan tat alarak daha güzel bir geleceği temellendirmeleri
E) Kendilerinden önceki düşünceleri tümüyle reddetmeleri
28. Edebiyat hocalarının pek çoğunun öbür dünyada yatacak yerleri yoktur! Neden mi? Memleket evlatlarına koskoca Ahmet Hâşim’i yanlış tanıttıkları ve ondan soğuttukları için… Bugün lise diploması almış yahut hâlihazırda bu sıralarda oturan hangi memleket evladına Hâşim’den söz etseniz, “Ha, o mu? Çok çirkin bir adammış!…” diyecektir. Hâşim’e dair akıllarında kalan tek bilgi kırıntısı, onun yüzüne bakılmayacak kadar çirkin; bu sebeple kendisinden nefret eden ve hiçbir kadının yüzüne bakmadığı bir adam olduğudur. İşgüzar edebiyat hocaları, güya öğrencilerine müfredat dışı bir bilgi vererek öğrettiklerinin akılda kalmasını sağlayacak, bir parça bilgiçlik taslayacaklar! Konu Hâşim’e gelince başlarlar onun çirkinliğine, Araplığına dair hikâyeler anlatmaya. Artık dinlet, dinletebilirsen! Bütün anlattıkları unutulacak, o güzelim şiirler; Grubahâne- i Laklakan, Frankfurt Seyahatnâmesi ve tadına doyulmaz onca deneme ‘çirkin şair’ in gölgesinde kalacaktır .
Bu parçanın yazarı, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A)Ahmet Haşim’in yapıtlarını anlamaya çalışanların azlığından
B)Edebiyat öğretmenlerinin yeteri kadar araştırma yapmamalarından
C)Ahmet Haşim’in öğrencilere yanlış tanıtılmasından
D)Öğrencilerin Ahmet Haşim’in şiirlerini sevmeyişinden
E)Edebiyat öğretmenlerinin müfredat dışı bilgi vermelerinden
29. Bir şiir okuyucusunun en doğal hakkı, şiiri yorumlama hakkıdır. Okuduğu şiiri kendi duygu ve düşüncelerine göre yorumlayan okur, o şiire, şiirde olmayan pek çok güzellik yükler. Böylece kendini şiirin anlamına ortak etmiş olur. Sırf bu nedenden, her anlamı açık açık veren, anlamı suyun üzerindeki zeytinyağı gibi görünen şiirlere tepkiliyim. Çünkü bu tarzdaki şiirler okuyucusuna haksızlık ediyor. Okurun en doğal hakkını elinden alıyor.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabıdır?
A) Şiirle ilgili farklı yorumlar şairin hoşuna gider mi?
B) Çok kolay anlaşılan şiirlere neden karşı çıkıyorsunuz?
C) Şiirin bir yetenek işi olduğunu niçin kabul etmiyorsunuz?
D) Sizce bir şair okuyucusuna haksızlık edebilir mi?
E) Kısa sürede yazılan şiirler nitelikli olur mu?
30. Kitaplar arasında ayrım yapanlardanım. Belki yanlış diyeceksiniz ama ————. Bunu sıradışılık olsun diye ya da çoğunluğun bayağı olanı seçtiğini düşündüğümden yapmıyorum. Sadece kendi okuyacağım kitaplar hakkında fikrim var, beğenilerimi biliyorum ve birçoğunun kapağını şöyle bir çevirip bakmam bile okuma zevkime hitap edip etmediğini anlamam için yeterli oluyor.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) kendimi sıradan okurla aynı düzeyde tutmuyorum
B) eleştirmenlerin değerlendirmelerine önem vermiyorum
C) çok satan kitapları okumama gibi bir eğilimim var
D) çoğu okurun sıradan olanı tercih ettiğine inanıyorum
E) yaşamını bilmediğim yazarların yapıtlarını seçmiyorum
31. Sanatçı, kendine özgü bir deyişe, bir anlatıma, bir biçeme ulaşmalıdır. Bu anlatım, bu deyiş değişmez olmalıdır. Sanatçılar uzun uzun kişiliklerini ararlar. Bu sürede yalpalar durur, şunun bunun etkisine kapılırlar. Sonunda kişilikleri meydana çıkar. Kendilerine özgü bir anlatıma, bir yapıya ulaşır, belirli bir düzeye gelirler. Sözgelişi bir Cahit Sıtkı, bir Fazıl Hüsnü böyle kişiliğini bulmuş, eserine damgasını basmış sanatçılardır. Onların bir şiirine bir yerde rastlasak ———
Bu parçanın sonuna aşağıdaki cümlelerin hangisi getirilmelidir?
A) bu şiirin konusunun ne olduğunu hemen anlarız
B) başarılı bir şiirin nasıl yazılabileceğini fark ederiz
C) hemen etkilenir, şiirin, büyülü dünyasına dalar gideriz
D) altındaki imzayı görmesek bile şiirin kime ait olduğunu rahatlıkla anlarız
E) onu hemen bir yere not eder, ezberlemeye çalışırız
32. Avını yiyen timsahın vicdan azabı çektiği için gözyaşı döktüğü iddiası bir şehir efsanesidir. Bu efsaneyi Orta Çağ’da yaşamış bir ansiklopedi yazarı üretmiş ve “Bir timsah su kenarında öldürdüğü bir adamın üzerine gözyaşını döker ve onu hemen yutar.” diye yazmış. Oysa timsahın gözyaşları, gözünün korneasını kayganlaştırıp bir tür göz kapağı görevi gören saydam zarın kornea üzerinde kolayca hareket etmesine yararmış. Bu yüzden belki de gözyaşı denmesi bile yanlış. Yani timsahın gözyaşlarının duygusal bir nedeni yok. Ama yine de yaygın anlamı nedeniyle “timsah gözyaşları” hoş bir metafordur, güzel bir deyimdir.
Bu parçada özellikle vurgulanan görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A)Bilimin öncelikli görevinin, toplumu doğru bilgiye ulaştırmak olduğu
B)Yerleşik bazı düşüncelerin bilimsel dayanaktan yoksun olabileceği
C)Yanlışlığı bilimsel olarak ispatlanan bilgilerin kolayca terk edildiği
D)Bilim alanında doğrulanmayı bekleyen pek çok bilgi bulunduğu
E)Kökeni uzun bir geçmişe dayanan sözlerin günümüz koşullarına uyarlanması gerektiği
33. Yaşar Kemal’in “Tek Kanatlı Bir Kuş” romanı, korku üzerine kurgulanmış bir eser. Bu korku her insanın kendi karanlığında yarattığı İblislere, sisin içinden çıkacak sandığımız ecinnilere, çok mutlu hissettiğimizde içimizi birdenbire kaplayıveren huzursuzluğa benziyor. Halkı tarafından terk edilen Yokuşlu kasabasına tayini çıkan, eşi Melek Hanım’ı da yanına alıp yola koyulan posta müdürü Remzi Bey’in hikâyesi anlatılıyor romanda. Yeni bir roman değil “Tek Kanatlı Bir Kuş”. Yaşar Kemal’in 1960’ların sonunda yazdığı ve şimdi yayımlamaya karar verdiği bir yapıt. Dönemin dilini yansıtmasının yanında, büyük ustanın kendi yazarlık serüveni içerisinde önemli bir yere sahip.
Bu parçada Yaşar Kemal’in sözü edilen romanıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İşlediği konuya
B) Ne zaman kaleme alındığına
C) Ana temasının ne olduğuna
D) Yazıldığı dönemin dil özelliklerini taşıdığına
E) Etkileyici, şiirsel bir dille yazıldığına
34. Severim gerçekçi edebiyatı. Bu yaşa değin en çok onun ürünlerini, o yolda yazılmış hikâyeleri, romanları hep o çığırı öven denemeleri, eleştirileri okudum. Bir hikâyede, bir romanda anlatılanların, gerçekte olanlara benzememesini çok kimse gibi ben de çok eleştirdim. Peri masallarından, dev masallarından çocukluğumda bile pek hoşlanmadım. Olmayacak şeyler anlatan hikâyeler arasında beğendiklerim yoktur, demeyeceğim ama onlarda da ararım gerçeği.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazar için söylenemez?
A) İnsanı düşler dünyasına götüren yazıları sevmeyen
B) Bir okuyucu olarak seçici davranan
C) Değişik türde kitaplar okumaktan hoşlanan
D) Gerçek dışı olayları anlatan yapıtların çok azını beğenen
E) Gerçekçi edebiyat ürünlerinin eleştirisinden hoşlanmayan
35. Türk şiir mirasının kendisinden öncesini eksiksiz özümsemiş biriydi Ahmet Erhan. Kendisinden önceki şiiri aşmak telaşında olmayışı kendisine olan güvenindendir. İlginçtir; Erhan’ın kişiliği ne kadar huzursuzsa, şiir biçemi o kadar sakin, geçmişe saygılı, okura eğilebilen, onun elinden tutabilen bir şiirdir. Dörtlükler yazar, hececilere selam gönderir, altmış kuşağıyla selamlaşır, Cemal Süreya’dan dem vurur. Bu, ona göre hayatın şiirini yazmanın bir gereğidir. Bu gereği yerine getirdiği için de sıra dışı olabilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın yazarı için yanlıştır?
A) Şiir yazarken okuyucuyla iletişimi önemsemiştir.
B) Şiir dilini kişiliğinin aksi yönünde oluşturmuştur.
C) Kendisinden sonraki sanatçıları çok etkilemiştir.
D) Geleneksel Türk şiirinin verimlerinden beslenmiştir.
E) Şiirde özgün bir çizgi yakalamıştır.
36. ———— Edebiyat öğrencileri ise dersini gördükleri, eserlerini inceledikleri bir edebiyat adamını, ancak kırık kopuk notlarla, fotokopilerle ve edebiyat sözlüklerindeki bir iki paragrafçık bilgiyle tanıyor, o kadarını yeterli sayıyorlar. Bir şairi, bir romancıyı bütün macerasıyla inceleme, kritik etme yolculuğuna çıkmayı göze alamıyorlar. Bu durumda, mesela Beşir Ayvazoğlu’nun Haşim monografisi gibi kapsamlı eserlerden haberleri bile olmuyor. Bunu nereden mi biliyorum? 70’in üzerinde üniversitesi ve bir o kadar da edebiyat bölümü olan bir ülkede, Ahmet Haşim hakkında yazılmış nitelikli bir çalışmanın bir haftada tükenmesi gerekirdi. Ben öyle sanıyordum. Ötüken Yayınevi yetkililerine sordum. “Nerde!…” dediler. Üzüldüm. Yazık dedim, çok yazık!…
Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Edebiyat öğretmenlerinin ve akademisyenlerin çoğu, alanlarıyla ilgili yeni yayınları izlemiyor ve onlara el sürmüyorlar.
B)Ülkemizde bir şairi, yazarı değişik açılardan tanıtan monografik çalışmalara kimi okuyucular ilgi gösteriyor.
C)Bugüne dek Ahmet Haşim üzerine yazılmış kitapların sayısı çok az ve bunun değeri bilinmiyor.
D)Bir şairi, yazarı asıl sevdirecek olanların liselerdeki edebiyat öğretmenleri olduğunu söyleyebiliriz.
E)Ortaöğretim kurumlarımızdaki edebiyat konuları, öğrencilere edebiyat sevgisi aşılamaktan çok uzak ve yeterli değil.
37. ——— Uzun süren bir eğitimden geçmeden bir kazıyı denetleyip örgütlemek imkânsızdır. Bu nedenle zaman zaman eğitim kazıları düzenlenir. Eğitim kazılarında öğrenciler defter tutmayı, buluntuları toparlayıp etiketlemeyi, kazı buluntularının çizimlerini yapmayı, bulunanların sınıflandırılmasını öğrenirler. Bunların dışında işlerine yarayacak pek çok şeyi uygulamalı olarak öğrenirler.
Düşüncenin akışına göre parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eserlerin en iyi şekilde korunması şarttır.
B)Kazı çalışmalarında yabancı arkeologların bilgisine her zaman ihtiyaç vardır.
C)Öteden beri ülkemizde arkeolojik kazıların çok önemsendiği söylenemez.
D)Arkeolojiyi sevdirmek, herkesten önce bu alanda görev yapan kişilerin işidir.
E)Arkeolojik kazılar büyük deneyim, beceri, özen ve dikkat ister.
38. (I) Dil, insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli öğedir. (II) İnsanoğlu, bu yeteneği sayesinde diğer canlılara üstünlük sağlamakla kalmamış; uygarlığı baş döndürücü bir hızla ilerletmiştir. (III) Dilin bu anlamdaki işlevini anlayabilmek için “Acaba dil olmasaydı, ne olurdu?” sorusunu düşünmemiz yeterli olacaktır. (IV) Dilin içinde yer alan “ana dil” in yeri bambaşkadır. (V) Ana dilimiz, annemizden ve çevremizden bize geçen birçok özellik gibi, her yönüyle bizi biz yapan değerlerin izleriyle doludur. (VI) Ana dilimiz hem iletişim aracımız hem de kültür dünyamızın engin deryasıdır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlamalıdır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
39. Tanpınar’ın değerini tam bildik mi bilmiyorum. Ölümünden sonra anlaşıldı değeri. Çağımızın büyük bir edebiyat tarihçisi, iyi bir şairi, büyük bir romancısıydı. Sağlığında eserlerinin geniş halk yığınlarına ulaştığını söylemek zor. Doğu ile Batı arasındaki “eşik”te duran biriydi o. Vakaları objektif olarak verir, onların yorumunda subjektiftir. Şiirde mükemmelliyetçidir. Seçerek kitabına aldığı 37 şiiri var. Dergilerde çıkan şiirlerinin sayısı yaklaşık 100’dür. Çağdaşları arasında pek çok yazar farklı isimlerle niteliksiz eserlere imza atmış, Tanpınar böyle bir yola hiç girmemiştir.
Bu parçada Tanpınar’la ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yaşarken değerinin bilinmediğine
B) Farklı türde eserler verdiğine
C) Yaşarken geniş kitlelerce okunmadığına
D) Şiirde en iyiye ulaşmak için çırpındığına
E) Şiirde sembolist anlayışta olduğuna
40. (I) Kötü bir konuşmayı dinlemek zorunda kalmaktan daha etkili işkence var mıdır? (II) Bu yüzden köylüden esnafa, cami cemaatinden siyaset erbabına, üniversite öğrencisinden sendika mensubuna hepimiz hemen her gün bozuk, ruhsuz ve kaba bir Türkçe ile yapılan konuşmaları dinlemekle cezalandırılırız. (III) Kulaklarımızı tırmalayan, zevkimizi körelten, can sıkıntısıyla bizi hayattan bezdiren bu saygın konuşmacılar, ya doğuştan işkence yapmaya meyillidirler yahut özel bir eğitimden geçmiş olmalıdırlar. (IV) Yoksa bunca yanlışı, böylesi sıkıcı ve uzun konuşmayı başarıyla sürdürebilmek tesadüf eseri olamaz. (V) O kadar çoktur ki bunlar; nerede, ne zaman karşınıza çıkıp sizi oracıkta esir edecekleri ve saatlerinizi karartacakları belli olmaz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Talihsizliğe bakın ki bizim yaşadığımız topraklar, kötü konuşmacılar cennetidir.” cümlesi getirilirse düşünce akışı bozulmamış olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
|
TÜRKÇE |
|||||||
|
1. |
C |
11. |
E |
21. |
B |
31. |
D |
|
2. |
A |
12. |
B |
22. |
B |
32. |
B |
|
3. |
C |
13. |
D |
23. |
A |
33. |
E |
|
4. |
E |
14. |
A |
24. |
D |
34. |
E |
|
5. |
D |
15. |
A |
25. |
A |
35. |
C |
|
6. |
B |
16. |
D |
26. |
E |
36. |
A |
|
7. |
B |
17. |
C |
27. |
E |
37. |
E |
|
8. |
C |
18. |
B |
28. |
C |
38. |
C |
|
9. |
D |
19. |
A |
29. |
B |
39. |
E |
|
10. |
D |
20. |
B |
30. |
C |
40. |
A |
]]>
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Göz yummak
B) Görmezden gelmek
C) Yok saymak
D) Kayıtsız kalmak
E) Önemsemez görünmek
2. Hasan Âli Yücel, Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmaktansa doğrudan doğruya temeli atıp üzerine yerli yapı kurmayı tercih etmiştir.
Bu cümlede geçen “Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmak” sözüyle eleştirilen, aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Kalıcılıktan uzak, yüzeysel biçimde modernleşilmesi
B) Batı’nın kültür ve edebiyatına uzak kalınması
C) Batı kültürünün Doğu’dan üstün tutulması
D) Yerli kültürün Batı’ya tam olarak uyarlanamaması
E) Batılılaşma yolunda yeterli çaba harcanmaması
3. Yahya Kemal’in bir şiirinde dört beş tabloluk konu vardır.
Bu cümleden aşağıdaki genellemelerin hangisine varılabilir?
A) Şiir, konusunu genellikle doğadan alır.
B) Şiirde betimlemeye dayalı bir anlatım vardır.
C) Şiirde konu bütünlüğü aramak yanlıştır.
D) Şiir, yoğun bir anlatıma sahiptir.
E) Şiir, daha çok, resme yakın bir sanattır.
4.Aşağıdaki cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?
A) “Monte Kristo Kontu”, okuyucusunu düşünmeye sevk etmeyen fakat okuyucunun bitirmeden de bırakamayacağı, sürükleyici romanlardan biridir.
B) Yazar, denemelerini topladığı son kitabı “İçimin Sesi”ni yayımlama gerekçesini, kitabın arka kapağında “Sorularım da yanıtlarım da tükenmedi.” diyerek açıklıyor.
C) “Aydınlar Savaşı” adlı kitabında yazar, Tanzimat’tan bugüne, yabancı kültürlerin etkisindeki aydınların tutarsızlığını çarpıcı bir dille irdeliyor.
D) Nahit Sırrı Örik, romanında Osmanlı saray hayatına dair gün ışığına çıkmamış renkli olayları, kendine özgü anlatımıyla ortaya koymuş.
E) Garip akımına tepki olarak Mehmet Çınarlı’nın çıkardığı dergi etrafında toplanan bazı sanatçılar, millî-manevi değerlere dayalı, etkileyici bir şiir oluşturdular.
5. İstanbul, nasıl ki imparatorluk başkentiyken (her imparatorluk başkenti gibi) üretmekten çok tüketen ve dolayısıyla ihraç etmekten çok ithal eden bir payitaht idiyse Cumhuriyet’in ilerleyen yıllarından itibaren de ülkenin geri kalanını uygarlaştıracağı umuduyla dünya kültürünü ithal edip tüketen öncü kent ilan edildi.
Bu cümleden İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Üretimden çok tüketim odaklı bir şehir olduğu
B)Cumhuriyet’ten sonra misyonunun bütünüyle değiştiği
C)Ülkeye çağdaş kültürü kazandıracak bir yer olmasının beklendiği
D)Ülkenin modern dünyaya açılan penceresi olarak görüldüğü
E) Türkiye’nin en uygar şehri sayıldığı
6. Bekle kar altında kalan buğday tanesi
Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşların çare değil ağlama büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Doğa ile insan arasında bağ kurulmuştur.
B)I. dizede olumsuzluklara sabırla direnmek önerilmektedir.
C) II. dizede olumsuz bir durumun olumlu sonuç vereceği anlatılmıştır.
D)III. dizede yapılan eylemden vazgeçilmesi öğütlenmektedir.
E) IV. dizede koşul gerçekleşmese de istenen amaca ulaşılabileceği belirtilmiştir.
7. (I) Sokak fotoğrafçılarının, amatörlerin çektikleri resimleri sever misiniz? (II) Bayılırım ben onlara; insanlar, doğa, eşya, yapılar sahicidir bu görüntülerde, süssüzdür. (III) Kişilerin alnı kırışıklıklar içinde, kaşları çatık, gözleri hüzünlüyse; doğa kirli, yapılar, yollar, evren eskiyse, tükenmişse suçu ne fotoğrafçının, fotoğrafın? (IV) Röportajı da bu fotoğraflara benzetiyorum; küçümsediğimden değil elbet, önemsediğimden. (V) Başarılı, usta işi bir röportajda bu yurdun insanlarını bulursunuz; baktığımız, çoğu kez görmeden geçiverdiğimiz insanları, sokaklar dolusu…
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilgisi söz konusudur?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
8. (I) Batı uygarlığı, Eski Yunan ve Latin uygarlıkları üzerine kuruludur. (II) Batı kültürü ve sanatı da aynı kaynaktan beslenmiş, mayalanmış; zaman zaman ortaya çıkan parlak beyinlerle sıçrama dönemleri yaşamıştır. (III) Bugün İtalyan, Fransız, Alman ve İngiliz edebiyatı denen birimlerin hiçbiri, bağımsız değildir ve tek başına düşünülemez.(IV) Bir ilişkiler ağı olarak tanımlanabilecek Batı edebiyatında, yazarlar, yapıtlar ve biçimler sürekli bir iç içelik, bir bütünlük sergiler. (V) Günümüzde dünya edebiyatı da küreselleşmekte, ulusal edebiyatlar yerlerini evrensel bir dünya edebiyatına bırakmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
9. Millî takımımızın pozisyona girme ve gol atma konusunda sorun yaşayamadığını ancak çok gol yediğini söyledi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İsim-fiil eklerinin yanlış kullanılması
B) Bağlacın yanlış kullanılması
C) Tamlayan eksikliği
D) Özne eksikliği
E) Yeterlilik eyleminin yanlış kullanılması
10. Boğaziçi, erguvan ağaçlarının pembe çiçekli elbisesini giyerek muhteşem bir tabloya dönüşür. İstanbul’un
I
doğal türlerinden olan bu ağacın, ilkbahar aylarında
II
açan eflatun, pembe, lila tonlarındaki yaprakları, adeta
III
bir çiçek topunu andırır. Yaprakları salkım salkım olan erguvan, sonbahar aylarında fasulye benzeri tohumlar
IV
bırakır. Oysa yapraksız hâli, çalıyı andıran cılız bir ağaçtır.
V
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi çıkarılırsa anlamda daralma veya değişme olmaz?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması yoktur?
A) Sakız Hanım, akşama doğru udu eline alır, çalmaya başlardı.
B) Kitapçıya, gitar metodu aradığını söyledi.
C) Zigana Geçidi’ne iyice yaklaşmışlardı.
D) Kendi başına gidip kursa kaydolmuştu.
E) Lisede Ege adında bir arkadaşımız vardı.
12.
Öğretmen sorar:
– “Keşifler Çağı’nda kimler dünyayı keşfe çıkmış?”
Öğrenci yanıtlar:
– “İspanyollar, Portekizliler, Hollandalılar…”
Bu parçada, aşağıda verilen noktalama işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?
A) İki nokta (:)
B) Tırnak işareti (“ ”)
C) Kesme işareti (’)
D) Virgül (,)
E) Üç nokta (…)
13. Haydarpaşa Tren Garı , İstanbul’un kentsel dokusuna
I
damgasını vurmuş , onun tarihiyle , kültürüyle
II III
özdeşleşmiş yapılardan biri. Burası , iş ve aş uğruna
IV
Anadolu’dan vagon vagon akıp gelen insanların İstanbul’a ilk baktıkları yer. Gar , iki yıl önce büyük bir
V
tehlike atlattı: Kasım 2010’da çıkan yangın ,
VI
Haydarpaşa’nın çatısına büyük zarar verdi.
Bu parçada numaralanmış virgüllerden (,) hangileri ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) II. ve VI.
D) III. ve V. E) IV. ve VI.
14. (I) Ev sahibesine basamaklarda raslamamayı başarmıştı. (II) Beş katlı yüksek bir binanın tavan arasındaki küçük odası, bir barınaktan çok, bir dolabı andırıyordu. (III) Onun yemeklerini hazırlıyan ve diğer işlerine bakan ev sahibesi, aşağı kattaki bir dairede oturuyordu. (IV) Sokağa her çıkışında onun mutfağından geçmesi gerekiyordu ve mutfak kapısı sürekli açıktı. (V) Genç adam, kapının önünden her geçişinde, ev sahibesine olan borçlarını anımsıyor ve derin bir mahcubiyet duygusuyla sarsılıyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve III. B) II. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve IV. E) III. ve V.
15. Çoğu günümüze kalamayan bu yapıların kimilerini,
I II III
Avrupalı sanatçıların çok eski dönemlerde yaptıkları
IV
resimlerde veya Osmanlı minyatürlerinde görebiliyoruz.
V
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisi iyelik (tamlanan) eki almamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
16. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen dil bilgisel öğe yoktur?
A) Baktık bir evin bahçesi, ilk defa bir evin bahçesi başını
almış gidiyor (belirtili ad tamlaması)
B) Bir çocuk Grenoble’da İtalyan mahallesinde bir çocuk
görüyor ilk (belgisiz sıfat)
C) Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve birdenbire tutup batıyor (sıfat tamlaması)
D) Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı sıkıntısız o cumartesi akşamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor (ilgeç öbeği)
E) Yeşil zeytin, limon gibi bir İstanbul sarısı kalıyor geriye (belirtisiz ad tamlaması)
17. Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak
I
mümkündür ama uyumuyor da uyuyormuş gibi
II
yapıyorsa dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz
III
boşunadır.
Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerin tür özellikleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
I II III
A) Bağlaç İlgeç Zarf-fiil
B) İlgeç Dönüşlülük adılı Birleşik eylem
C) İlgeç Bağlaç Birleşik zamanlı eylem
D) Bağlaç İlgeç Birleşik eylem
E) Bağlaç Bağlaç Basit zamanlı eylem
18. Aşağıdakilerin hangisinde, cümlenin öğeleri ayraç içinde yanlış verilmiştir?
A) 1950’li ve 60’lı yılların İstanbul’u; sokakları, dükkânları, kirli fabrikaları, gemileri, at arabaları, insanları ve ilk bakışta fark edilemeyen ruhuyla Ara Güler’in fotoğraflarında canlanır. (nesne, ilgeç tümleci, dolaylı tümleç, yüklem)
B) Ara Güler’in fotoğrafları, Boğaz’ı görerek yaşamanın mutluluğunu bilen İstanbullulara gemileri seyretmenin zevkini ısrarla hatırlatır. (özne, dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem)
C) İstanbul’a nasıl bakılacağını, onda görülecek güzelliğin
ne olduğunu lise yıllarımda Ara Güler’in fotoğraflarından
öğrendim ben. (nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, yüklem, özne)
D) Ara Güler, içinde yaşarken fark edemediğimiz, ancak uzun süre ayrı kalıp geri dönünce ya da eski fotoğraflara
bakarken görebileceğimiz ayrıntıları alçak gönüllülük içinde kaydetmiş. (özne, nesne, zarf tümleci, yüklem)
E) Dünyada ünlü yazarların, sanatçıların fotoğrafçısı olarak tanınan Ara Güler, 1994’te benim ilk kez fotoğrafımı çektiğinde artık yazar olarak tanınmaya başladığıma beni inandırmıştı. (özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne, yüklem)
19. (I) Kadın, mektubu okudu, gülümsedi. (II) Anahtarı kutudan alıp cebine koydu. (III) Sonra pencereye yaklaştı, boş sokağa baktı. (IV) Boş sokaklar insana her zaman hüzün verir. (V) Sinirleri çelikten sanılan bu kadın, orada, sessizce ağladı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, içinde tamlama bulunmayan, bağımlı sıralı bir cümledir.
B) II. cümle, içinde birden çok tümleç bulunan birleşik cümledir.
C) III. cümlede yüklem ortaklığı söz konusudur.
D) IV. cümle, öznesi sıfat tamlaması olan basit bir eylem cümlesidir.
E) V. cümle, yan cümleciği özne olan birleşik cümledir.
20. Ne senden önce, ne senden sonra ben kimseyi sevmedim.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) “Ne … ne” bağlaç olarak kullanıldığı için cümlede virgüle (,) gerek yoktur.
B) “senden” sözcükleri dolaylı tümleç görevindedir.
C) Yüklemin olumsuz biçimde kullanılması, cümlede anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
D) Yüklem, geçişli bir eylemdir.
E) Bir sözcükte kaynaştırma ünsüzü kullanılmıştır.
21. İletişim çağının insanları olarak önceki çağın insanlarına oranla daha iyi bilgilendiğimiz; dünyadaki olayları, durumları, düşünceleri daha iyi izleyebildiğimiz ileri sürülebilir mi? Dünyanın bir ucunda söylenen bir sözü ya da yaşanan bir olayı öbür ucunda duyabilmek ya da görebilmek, daha iyi bilgilenmek anlamına gelir mi? İletişim araçları nesnel olarak bilgi aktarıyorsa, gerçeklere bağlı kalıyorsa gelir elbette… Ne var ki çok çeşitli çıkarlar ve engeller, devletler düzeyinden kişiler düzeyine, gerçeklere bağlı kalmaya olanak tanımıyor çoğu kez. Çıkarlara, çıkarların çizdiği politikaya ters düşülmediği kadar nesnel olunabiliyor, gerçeklere bağlı kalınabiliyor. Çıkarlar gerektirdiği anda abartmalar, gerçekleri gizlemeler, çarpıtmalar, saptırmalar her şeyi bir anda denetime alıveriyor.
Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çağımızda iletişimin çok daha hızlı ve etkili olması, iletişim araçlarına duyulan güveni artırmamıştır.
B) İletişimde teknolojiden yararlanılması, haber alma ve vermenin eski değer ve önemini kaybetmesine yol açmıştır.
C) Çağımızda yaygınlaşmış ve kolaylaşmış olmasına karşın iletişimin güvenilir bilgi aktardığından emin olunamaz.
D) Hangi teknolojileri kullanırsa kullansın gerçeği aktarmayan iletişim kanalları, gözden düşecektir.
E) Teknolojinin iletişim alanını ele geçirmesi, doğru haberlerin, gerçeklerin aktarılmasını engellemektedir.
22. Toplumumuz, “çifte standart” kavramını, engin pratiğinden ötürü, yakından tanıdığı alelade “ikiyüzlülük”le karıştıran bir yaklaşımla, içeriğini boşaltarak, anlamını çarpıtarak ulu orta bir eleştiri ve suçlama ifadesi olarak yerli yersiz kullanıyor. Çifte standart, herkes için seçilmiş değerler üzerine kurulu, aynı noktaları nirengi almış, içeriği değişmeyen bir ölçünün, aynı koşullar içindeki kişilere ya da gruplara karşı, işine geldiği gibi farklı kullanımı demektir. Değişen içerikler, nitelikler, durumlar ve koşullarla tutum yenilemenin, çifte standart uygulamakla hiçbir ilgisi yoktur.
Bu parçada üzerinde durulan, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumumuzda kavramlarla düşünme alışkanlığının olmadığı
B)Ülkemizde sanat ve düşünce yaşamının çifte standarda dayandığı
C) Günlük yaşamımızda pek çok sözün yanlış anlamda kullanıldığı
D) Bir kavramın yanlış kullanımı ve doğrusunun ne olduğu
E) Çifte standarda dayalı bir sistemin başarısız olacağı
23. Sanat, özellikle de edebiyat, gerçeği yansıtan bir ayna olmakla yetinmez. H. Taine’in de söylediği gibi, yalnızca tarihsel bir an’ın ürünü değildir edebiyat. Tarihsel an’ın içine karışmak da ister. Bunu da okurlarını yönlendirerek yapmaya çalışır. “Bu, şöyle de olabilirdi, böyle de olabilirdi.” der. Okurun önüne yeni olasılıklar koyar.
Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A)Edebiyat, tarihsel bir belge niteliği taşımalıdır.
B)Edebiyat, yaşamı yansıtırken onu değiştirme amacı da taşır.
C)Sanat yapıtları, yalnızca oluşturuldukları dönemin olaylarından değil tarihten de esinlenir.
D)Bir yazar, yalnızca tarihî gerçeklerle yetinmez; bu gerçeklerin tanıklarını da okurla buluşturur.
E)Sanatla uğraşanlar, toplumla ilgili sorumluluklarının bilincinde olan kişilerdir.
24. (I) Aydınlar; seçkin konumları, bilgileri, düşünme güçleri, konuşma yetenekleriyle toplumsal bilincin oluşmasında, gelişmesinde önemli etkileri olan kişiler. (II) Ama “aydın” nitelikleri edinince insanın kötü eğilimlerinden bir çırpıda kurtulduğu da sanılmamalı. (III) İnsan, kültürlü de olsa kültürsüz de olsa gene insandır; iyi ya da kötü olabilir, bireysel çıkarları için toplumsal çıkarları çiğneyebilir. (IV) Bir toplumda aydınların sayısının artması, etkinliklerinin gelişmesi özlenen bir gelişmedir. (V) Kuşkulanan, araştıran, sorgulayan, tartışan, vardığı çözümleri başkalarıyla paylaşan insanların çoğalması toplumsal gelişmenin en büyük güvencesidir. (VI) Yine de bu durum, insanların düşünmeyi, yargılara varmayı aydınlara bırakmasını gerektirmez. (VII) Bir toplumda aydınların ulaştığı çözümler ve sunduğu öneriler de eleştirilmeden, değerlendirilmeden benimsenmemelidir.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılmalıdır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
25. (I) Bilindiği gibi, masallar herkes içindir ama özellikle çocukların ilgisini çeker; en çok çocukları büyüler. (II) Çocukların hayal dünyalarını zenginleştirerek onları büyüleyen masallara bir yenisi daha eklendi: Levent Turhan Gümüş’ün yazdığı “Dalgacık ile Yakamoz’un Masalı”. (III) Bu masalda, denizde sürekli köpüklere bölünmekten çok sıkılan minik Dalgacık’ın hayalindeki yeri bulabilmek için çıktığı yolculuk anlatılıyor. (IV) Bu yolculuğunda Dalgacık’a Kaptan Nemo’dan Zümrüdüanka’ya kadar birçok eski dost eşlik ediyor. (V) Masalcı, bazen süslü bazen de yalın anlatımıyla çocuklara yepyeni bir dünya sunuyor kitabında. (VI) Okurken insana Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık”ının tadını veren masalda, masal kahramanının hep iyiler ve yardımseverlerle karşılaştığı bir kurgu tercih ediliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26. Yetmişli yıllarda New York’ta bir sinema yapımcısının dairesinde kalmıştım. Bu dairede kitap yoktu. Sadece, Wagner ve Mozart plaklarının yanında kalın bir cilt gördüm. Hemen o akşam okumaya başladım. Bu kitapsız evdeki tek basılı eser, edebiyat başyapıtlarının kısaltılmış hâlini içeren büyük bir kitaptı. On sayfalık “Savaş ve Barış”, birkaç sayfalık Balzac, niçin öldürdüğü belli olmayan Raskolnikov… Dünya edebiyatının en büyük yapıtları bu kitaptaydı ama eksik, kesilmiş biçilmiş, kırpılmış olarak. Böyle bir çalışma ne ifade edebilir ki?.. Tanrım, böylesi bir saçmalık için ne muazzam bir emek harcanmış, dediğimi hatırlıyorum.
Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal yapıtların, özelliklerini yitirecek biçimde özetlenmesinden
B) Müziğe verilen değerin edebiyata verilmemesinden
C) Kitaptaki seçkinin iyi yapılmamış olmasından
D)Kütüphanelerde yeterince kitap bulundurulmamasından
E)Sinemacıların yazınsal yapıtlara film gözüyle bakmasından
27. Büyük şiirler yazabilmek için yetenekli bir şair olmak yetmiyor, yoğunlaşmak da gerekiyor. Yoğunlaşma sırasında şair bütün vücuduyla düşünmeye başlar. O ana kadar özümsenen kültürel birikim, eyleme geçer. Düşünce de buna göre işlemeye ve evreler oluşturmaya koyulur. Bu, bir oluşuma hazırlanma, sancılar çekme dönemidir. Bir bitkinin her yöne büyümesi gibi bir arayış sürecidir bir bakıma. Sonra ilk dizeyi doğurma anı gelir. Artık sona gelinmiştir. Dizeler birbiri ardına akar gider.
Bu parçanın yazılma amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A)Şairin şiir yazarken yaşadığı süreci anlatmak
B)Şiirin ne kadar zor bir edebiyat dalı olduğunu göstermek
C) İlk dizenin şiirin geri kalanı için belirleyici olduğunun altını çizmek
D)Düşüncenin şiirin kalıcı olmasını sağladığını vurgulamak
E)Yoğunluk özelliği gösteren şiirlerin daha evrensel olacağını belirtmek
28. “Yeni Gelişen Öncü Tiyatroya Yer Var mı?” başlıklı yazıda şöyle deniyor: “İster resmî ister özel tiyatrolar olsun, değerli yapıtları seçmek, tiyatroyu geliştirmeye çalışmakla birlikte – belki bunlardan daha çok – yerleşik zevki kollayacaktır. Bunun aksini düşünmek, tiyatroyu açmadan kapamakla birdir.” Bu sözler derme çatma tiyatrolar için veya bir iki yıldızlaşmış sanatçının çevresinde kurulan tiyatrolar için doğru olabilir. Ama Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları için böyle düşünmemek gerekir. Birkaç sahneyi birden halka açabilen, seçkin oyuncuları ve yönetmenleri olan bu kurumlar, onca tiyatroya eklenecek bir deneme tiyatrosunda öncü oyunlar oynatmakla tehlikeye girmez.
Denenmemişi denemek, yeniye giden yolları açık tutmak büyük kurumların işidir. Örneğin İstanbul Şehir Tiyatroları için bu “yapılamayan” değil, yalnızca “yapılmayan” bir iştir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen, aşağıdaki yargıların hangisinde verilmiştir?
A) Tiyatronun satışa bağlı bir kurum olarak görülmesi yanlıştır.
B) Güçlü tiyatrolar, tiyatroyu geliştirme sorumluluğunun gereklerini yerine getirmelidir.
C) Büyük tiyatroların nitelikli oyunları sahneye koymakta kararlı olmaları gerekir.
D) Her tiyatro, popüler özellik taşımayan, öncü oyunlar sahneleyebilecek güçte olmalıdır.
E) Tiyatroların, halk zevkine seslenerek ayakta kalması mümkün değildir.
29. “Düşünce romanı” terimi, ilk kez, eleştirmen Semih Gümüş’ün Adalet Ağaoğlu’nun romanlarını tanımlarken kullandığı bir kavram. Ondan sonra birçok eleştirmen de Adalet Ağaoğlu için aynı kavramı kullandı. Gerçekten de onun pek çok romanı, Türk toplumunun belirli dönemlerdeki toplumsal dönüşümünün tarihî ve sosyolojik incelemesi olarak okunabilir. Bu romanlarda boy gösteren her karakter, belirli bir yerin ve zamanın ürünüdür.
Aşağıda Adalet Ağaoğlu’nun romanlarıyla ilgili olarak verilen
I. Adalet Ağaoğlu, “Romantik Bir Viyana Yazı”nda, peşinden sürüklenen okuru ile iş birliği içinde romanı yaratan bir yazar kurgulayarak yazarı bir roman figürü hâline getirir.
II. “Ölmeye Yatmak” romanında Cumhuriyet devrimleri, Atatürk’ün ölümü, Varlık Vergisi, Kore Savaşı, Marshall Yardımı gibi olaylar karakterlerin hayatlarındaki kişisel olaylarla kesişir ve onların seçimlerini etkiler.
III. “Fikrimin İnce Gülü”nde 1950’li yıllarda başlayan demokratikleşme çabaları, propaganda aracı olarak köye gönderilen mavi Ford’un karakterler üzerindeki etkisi, Almanya’ya işçi olarak giden ilk kuşaktan Bayram’ın otomobil tutkusu 70’li yıllara kadar gelen bir panorama olarak sunulur.
IV. “Üç Beş Kişi” romanında feodal ve toprağa bağımlı geçmişinden silkinen, yeni bir endüstri ve kapitalizm merkezi olarak gösterilen Eskişehir’deki eski bir toprak ağasının üç kuşakta yeni bir iş adamına evrimleşmesi anlatılır.
V. Yazar, “Yaz Sonu” adlı romanında olayların geçtiği yer olan Side’nin Antik dilde “nar” anlamına gelmesini, açılıp parçalandığında kişiler ve cinsiyetler arasındaki bölünmeyi ve yabancılaşmayı simgeleyen bir metafor olarak kullanır.
yargılarından hangileri bu parçada öne sürülen düşünceyi örneklendirmez?
A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
30. Bir grup bilim adamı pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaç pireyi toplayıp otuz santimetre yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Altlarındaki metal zemin ısıtılır. Pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, başlarını tekrar cama vururlar. Pireler, cama vura vura o zeminde otuz santimetreden fazla zıplamamayı öğrenirler. Bundan sonra deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, yani tam otuz santimetre zıplar. Üzerlerinde cam tavan yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiçbiri cesaret edemez.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Canlıların karşılaştığı ortak sorunlar, ortak bir engele dönüşür.
B)Canlıların acıya dayanabilme sınırı, birbirinden farklıdır.
C)Canlıları sınırlayan, dış engeller değil, deneyimleriyle edindikleri iç engellerdir.
D)Canlılara bir alışkanlık kazandırmak için onları zorlamak şarttır.
E)Bilimsel deneylerin amacı insani gelişmeyi hızlandırmaktır.
31. Son yirmi yıl, yazanların çoğalıp okuyanların azaldığı bir dönem oldu. Bunda kuşkusuz yayıncılıktaki gelişmelerin de büyük payı var. Seçiciliğin yok olması, yazarın “halka inmesi”, belediye başkan adayı mantığıyla kitle edinme çabaları, iletişim olanaklarının sınırsızlaşması, eli kalem tutanları yazar etti. Yazar, magazin nesnesi; edebiyatsa tekdüze, çorak, anonim dille yapılan bir eğlence aracı oldu. Kestirme yoldan, zaman yitirmeden yazın dünyasında yer edinme kaygısı, sıradan okur olmanın bile önünü kesiyor. Şimdilerde kiminle tokalaşsanız elinize birkaç kitap birden tutuşturuyor. Okumak bir yana, birbirlerinin adını bile duymamış yüzlerce yazar dolaşıyor ortalıkta.
Bu parçada, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A)Kitap yayıncılığı hakkında ne söylemek istersiniz?
B)Günümüzde yazarların sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
C)Magazinleşme ile çalakalem yazma arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi?
D) Yazarların birbirlerinin kitaplarından pek de haberdar olmadıkları söylenebilir mi?
E) Günümüz okuru metin türlerinden hangisini tercih ediyor dersiniz?
32. Şiir, yaşadığımız hız çağında baş tacı olacakken öykü ve roman karşısında yeterli ilgiyi görmüyor. Okurların ilgisi olmayınca yayıncı da dağıtımcı da kitapçı da uzak duruyor şiir ve öyküden. Dergilere oluk oluk şiir ve öykü akmasına karşın! Haddimizi aşarak bu duruma şöyle bir yorum getirebilir miyiz? Öykü, özellikle de şiir, istediği kadar entelektüel bir etkinlik olsun; oylumu, kuşatıcılığı, sürükleyiciliği, kışkırtıcılığı, etkisi bakımından günümüz edebiyat okurunun ilgisini çekmiyor. Karmaşık bir hayatla boğuşurken yazılmakta olan şiir ve öykünün anlattıklarını sıradan, boyutsuz ve yavan bulanların sayısının epeyce olduğunu biliyorum. Aklıma, özellikle şiire elini sürmeyen ama iyi bir roman okuru bir arkadaşımın “Niye şiir okumuyorsun?” soruma verdiği yanıt da geliyor ister istemez: “Arkadaş, sizin şairler çok dertli, hep kederlerini anlatıyorlar. Hem de bazen bunları bir hezeyana dönüştürerek…”
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A)Kimi edebî türlerin, yayınevleri ve kitapçılar tarafından tercih edilmediğine
B)Şiiri yeterince hacimli ve derin bulmayan bir okur kitlesi olduğuna
C)Acılarını abartarak anlatan şairlerin kimi okurlardan tepki gördüğüne
D)Halkın lirik şiirlerden çok toplumcu şiirler okumak istediğine
E)Değişen yaşam koşullarının, okuru şiir ve öyküden uzaklaştırdığına
33. Amerikalı şair Robert Frost, “Şiir, çeviride kaybolan şeydir.” düşüncesiyle şiir çevirisine aşılması zor, yüksek bir set çekmiştir. “Şair, içinde bulunduğu kozmik dünyadan sözcükleri alır ve şiiri, söylediği dile çevirir. Şiir çevrilemez çünkü gramer çevrilemez. Şiirin içinde bir mesaj vardır, sadece o mesaj başka dile aktarılabilir.” sözleri Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya, “Hiçbir şiir, tadından bir şeyler yitirmeden bir başka dile aktarılamaz.” sözü ise Dante’ye aittir. Edebiyat tarihinde hak ettikleri yeri almış bu şairlerin sözleri, çevirmenin boynuna vurulmuş prangalar gibi yıllardır etkisini gösterir durur. Bu beylik laflar, buyurganlığın tüm gücüyle zihinleri tutsak eder ve ön yargılarla doldurur. Mümkün olduğuna inandığı hâlde pek çok çevirmen, bir şiirdeki duyguyu başka bir dile aktarma cesaretini gösteremez. Bu da ister istemez bize, ön yargıları yok etmenin bir atomu parçalamaktan zor olduğunu söyleyen Einstein’i anımsatır.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Şiirin çevrilemeyeceği düşüncesinin yıllar boyunca pek çok çevirmene yön verdiğine
B) Ön yargıları yıkmanın çok zor hatta imkânsız bir şey olduğuna
C)Çeviri hakkındaki kimi düşüncelerin çevirmenler tarafından önemsendiğine
D)Şiir çevirisinde önceliği üsluba değil, içeriğe vermek gerektiğine
E)Şiirin başka dile çevrilemeyeceği düşüncesinin yanlış olduğuna
34. Her zaman savunageldiğim ilke; düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel niteliklerinden biri olduğudur. Bu bakımdan, düşünce suçu diye bir şeyin demokrasilerde olmaması, zararlı düşüncelerin de söylenmesinden korkulmaması gerektiğini, zararlı düşünceler söylenmeden hangi düşüncelerin doğru ve yararlı olduğunun anlaşılamayacağını, sonuç olarak da sağlıklı düşüncelerin toplumda içtenlikle benimsenemeyeceğini her zaman ve her fırsatta söyledim.
Bu parçadaki gibi düşünen birinin, aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Demokrasi, karşıt düşüncelerin bir arada yaşadığı bir rejimdir.
B) Demokrasilerde her insan özgürce düşünme hakkına sahiptir.
C)Yararlı düşüncelerin anlaşılabilmesi için zararlı düşüncelerle karşılaştırılması gerekir.
D)Demokratik bir yönetim, farklı düşünmeyi suç kapsamından çıkarmalıdır.
E) Düşünceler, yararlı ve yararsız diye sınıflandırılamaz.
35. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılan aydınlar, gittikleri yerlerde pek çok saz şairi ile karşılaşmış ve onları çeşitli yayın organları aracılığıyla edebiyat dünyamıza tanıtmışlardır. Bunlardan en önemlisi, bir kutlama sırasında Ahmet Kutsi Tecer tarafından fark edilen Âşık Veysel olmuş; böylece âşıklık geleneği bir canlılık kazanmıştır. Radyolarda âşıklarla ilgili programlar yapılmış, plak ve kasetler doldurulmuş, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivaller düzenlenmiştir. Bütün bu çalışmalar saz şiirinin günümüze kadar devam etmesini sağlamıştır. Günümüz saz şairleri; dil, ölçü ve nazım şekli olarak halk şiiri geleneğini devam ettirmiş; eskiden olduğu gibi aşk, doğa vb. temaların yanı sıra sosyal ve siyasal konuları da ele alıp işlemişlerdir.
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A)Âşık Veysel’in keşfiyle aydınlar arasında halk edebiyatına olan ilginin arttığından
B)Cumhuriyet Dönemi saz şairlerinin şiirde toplumsal konulara yer verdiğinden
C)Halk şiiri geleneğini devam ettirenlerin halk edebiyatının özüne sadık kaldığından
D)Halk şiirinin 20. yüzyıl teknolojisiyle yaygınlaştırıldığından
E)Saz şairlerinin tanınmasında aydınların önemli katkıları olduğundan
36. Enver Gökçe’nin şiirleri birer kavga çağrısıdır. Her çağrı gibi sözünü açıkça söyler. Onun şiirinde söyleyişten çok söylenen önemlidir. Belki de halk şiirinin anlaşılırlığına, yalınlığına yaslanması bu çerçevede açıklanabilir. Halk şiirinin kalıplarını kendi özgün şiir yapısı içinde kullanışı, söyleyişine bu etkinin kazandırdığı dirilik, 1940 kuşağı içinde ayrı bir yere getirmektedir Gökçe’yi.
Bu parçada Enver Gökçe ve onun şiiriyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İletisi olan şiirler yazdığına
B) Biçimden çok özü önemsediğine
C) Süssüz bir anlatımının olduğuna
D) 1940 kuşağı içindeki yerine
E) Günümüzde etkisini yitirdiğine
37. Dünyanın bütün kültür değerlerine başvurmak zorundayız. Ancak —- Bir Türk romancısı, bir halk hikâyecisinin Köroğlu Destanı’nı nasıl anlattığını bilmiyorsa, bir masalcının ustalığına varamamışsa, Dede Korkut’u okumamışsa, Yunus’u ezberlememişse, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı yüreğinin derinliğinde duyamamışsa, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i hatta Orhan Pamuk’u bilmiyorsa onun bir Homeros’u da anlayabileceğini sanmıyorum. Aynı şekilde bir Franz Kafka’ya, bir Anton Çehov’a, bir James Joyce’a varabileceğine inanmıyorum.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)bu eserleri, mümkünse çevirilerinden değil orijinallerinden okuduktan sonra.
B) eski edebiyatımızı öğrendikten sonra.
C)yazılı kültür değerleri kadar sözlü değerleri de inceledikten sonra.
D) bunlarla ilgili yazılmış eleştiri yazılarını okuduktan sonra.
E) kendi kültür değerlerimiz ile yetiştikten sonra.
38. Kimileri, karınları doyduğu zamanlarda iyimser, puslu ve kapalı havalarda karamsar olduklarını düşünürler. İyimserlik, karamsarlık, kötümserlik böyle sığ kavramlar değildir. Bunlar, beraber anıldıkları düşünceler ve beslendikleri kaynaklar çevresinde anlam kazanır. İyimser ya da karamsar bir bakış açısına sahip olmak önemli değildir, bunlardan biri herkeste vardır nasıl olsa. Önemli olan, kendi içindeki iyimserliği ya da karamsarlığı dengeleyecek, güçlü, dayanıklı bir bakış açısına sahip olmaktır. Buna sahip değilseniz yaşamın getirdiği dalgalanmalara, yalpalamalara karşı korumasız kalır; iyimserlikle kötümserlik arasındaki uçurumlarda yuvarlanır durursunuz.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Kimi yerleşik düşünceleri çürütmeye yönelme
B) Olay ve durumlara bakış açısının önemine vurgu yapma
C) Tanımlama yoluyla kavramları ayırt etme
D) Bir eksikliğin yaratacağı durumu somutlaştırma
E) Bir durumu belli bir koşula bağlama
39. Karagöz’e, ezilen halkın simgesi gözüyle bakılıyor. Ben öyle bakmıyorum. Bana göre Karagöz, kaba kuvvettir. Okumuşların, ince ve duygulu şeyleri merak edenlerin karşısındaki eşkıyadır. Kendisinin bilmediklerini bildiği için ikide bir Hacivat’ı pataklar. Hacivat ise sağduyudur, bilgi ve düşüncedir. Ben ona bir de yazarlık, şairlik yükledim. Çünkü toplum içinde sürekli ezilen şairin yazgısı ile Hacivat’ın yazgısı, aynı kalemden çıkmış gibidir.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinde verilenler ağır basmaktadır?
A) Tartışma – örnekleme
B) Açıklama – örnekleme
C) Karşılaştırma – öyküleme
D) Açıklama – tanık gösterme
E) Tartışma – karşılaştırma
40. Bahçemde ıslak toprağın, odamda eski kitapların kokusu, aklımdaysa hüznü var gözlerinin, ellerinin. Garip bir serinlik içinde yüzüyor dışarıda ağaçlar. Açık kalan penceremden içeriye dolduruyor rüzgâr, serinliği. Bir kahve çekiyor canım şöyle bol köpüklü, şeker misali katıyorum hatıranı üzerine. Kahveyle birlikte hatıran da karışıyor. Son gülleri suluyorum, ekmek veriyorum güvercinlere. Mademki eylül işte, mademki dökülüyor yapraklar, dökülüyor gözyaşım da senden kalan satırların üzerine. Bir kuş pencereme konuyor, bir kadın kaldırım taşına çöküp oturuyor, bir ilkokul geçiyor kaldırımdan cıvıl cıvıl. Radyoda Âşiyan yollarından ses veriyor Zeki Müren. Öğle uykusundan uyanmış bir çocuğun o tatlı sersemliği içinde sen; şarkım, şiirim ve ruhum oluyorsun dilimde. Ve saklanıyor sesim sokak satıcılarının gürültüsüne.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Eksiltili cümleler kullanma
B) Betimleyici öğelerden yararlanma
C) Yinelemelerle ahenk yaratma
D) Benzetme ve ad aktarmasına yer verme
E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma
|
CEVAP ANAHTARI |
|||||||
|
1 |
A |
11 |
E |
21 |
C |
31 |
E |
|
2 |
A |
12 |
B |
22 |
D |
32 |
D |
|
3 |
D |
13 |
B |
23 |
B |
33 |
D |
|
4 |
B |
14 |
A |
24 |
C |
34 |
E |
|
5 |
B |
15 |
D |
25 |
D |
35 |
A |
|
6 |
E |
16 |
D |
26 |
A |
36 |
E |
|
7 |
C |
17 |
C |
27 |
A |
37 |
E |
|
8 |
D |
18 |
A |
28 |
B |
38 |
C |
|
9 |
E |
19 |
C |
29 |
B |
39 |
E |
|
10 |
C |
20 |
B |
30 |
C |
40 |
A |
]]>
BU TESTİ ONLİNE ÇÖZMEK İÇİN TIKLAYINIZ
1. Osmanlıların yetiştirdiği büyük sanatkârlar, icra ettikleri sanatı Hakk’a ulaşabilmenin bir aracı olarak görmüştür. İslam ahlakı ile yoğrulmuş ve nice gün doğumlarını arkasında bırakmış olan bu derin ve yüksek sanat algısının, günümüzde anlayanı ve talep edeni ne yazık ki bir elin parmakları kadar az kalmıştır.
Bu parçadaki altı çizili sözle sanat algısına yönelik olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Büyük bir emek sonucu meydana gelmesi
B) Geniş bir boşluğu doldurması
C) Farklı anları bir bütün hâline getirmesi
D) Uzun süre devam etmiş olması
E) Geniş kitlelerde merak uyandırması
2. İçtenlikle yaşama sevinci içinde olan, güler yüzlü Anadolu insanı günlük hayatını, sevincini, hasretini türkü yapar kendisine. Kimsenin bilmesini istemediği inancı, sevdası; gönlünde buram buram tüten umudu… Hepsi türkülerin görünmez heybesinde taşınır.
Bu parçadaki altı çizili sözle türkülerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Halkın sırlarını ve yaşadıklarını saklaması
B) Güncel sosyal olaylara tanıklık etmesi
C) Gelenek ve görenekleri günümüze aktarıp koruması
D) Halkın duygu ve düşüncelerinden beslenmesi
E) Dilden dile gönülden gönüle dolaşması
3. Yüksek maliyetlerle inşa edilen ve şehir mimarisinde hacimli bir yer kaplayan yapıların, — yapılmasının en çözümsüz yanı; yapıldıktan sonra çok büyük bir gayret olmazsa eğer, aynı çirkinlikle onlarca hatta yüzlerce yıl orada kalması ve genel manada manzarayı bozmasıdır.
Bu cümlede boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) geleneksel mimariyle yoğrulmamış olarak
B) çevre düzenlemesi iyi tasarlanmadan
C) rengârenk boyaların oluşturduğu farklı desenlerle
D) Batı mimarisine özenilerek
E) şehirden ve şehrin geleceğinden kopuk bir tasarımla
4. Şair, geleneğin sürüp giden hazır düşünme kalıplarını parçaladığı zaman gerçek parıltıyı, yani iyi şiiri elde edebilir.
Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir alanında sağlam bir yer edinebilmenin ön şartı, kendini geliştirmektir.
B) Bir şair için nitelikli ürünler ortaya koymanın yolu, alışılmışın dışına çıkmaktır.
C) Şiirde sesini duyurmak isteyen bir genç sanatçı, kendinden öncekileri aşmalıdır.
D) İyi şair olmanın yolu, başkalarını besleyecek kaynaklar ortaya koymaktır.
E) Şiirde yerleşik olan anlayışları yıkmak, genç sanatçılar için zordur.
5. Kavakların alerjik polen üreterek insan sağlığını olumsuz etkilediği yönündeki yaygın inanış, son bilimsel çalışmalarla yerini farklı görüşlere terk etmiştir.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kavakların alerjik polen üretmediği, son bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.
B) Alerji bilimi araştırmaları, kesin sonuçlar verebilecek kadar ileri değildir.
C) Bilimsel gerçeklerle halk inanışları arasında ciddi bir çelişki vardır.
D) Hangi bitkilerin alerjiye neden olduğu konusunda bilgi kirliliği söz konusudur.
E) Alerji araştırmaları sonucunda, benimsenmiş bazı bilgiler değişmektedir.
6. Tarihi XVIII. yüzyıla kadar uzanan ve UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Safranbolu Evleri, Türk mimarisinin önemli örneklerindendir.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Safranbolu, Türk mimarisinin en önemli örneklerine ev sahipliği yapmaktadır.
B) Safranbolu Evleri, Dünya Kültür Mirası Listesi’ne yeni dâhil edilen mimari yapılar arasında yer almaktadır.
C) UNESCO, tarihî Türk mimarisine her geçen gün daha fazla ilgi göstermektedir.
D) Safranbolu Evleri’nin geçmişi birkaç yüzyıl öncesine kadar uzanmaktadır.
E) UNESCO, geleneksel Türk mimarisini araştırmak için önemli projeleri desteklemektedir.
7.
(I) “Bir şiiri ilk okuyuşta anlıyorsanız o, şiir değildir.” der İlhan Berk. (II) Burada söylenmek istenen, şiirin anlamsız olduğu değil, şiirdeki imgenin ve anlamın yalnızca aklımızla kavradığımız anlamı aştığı ve bu anlama ulaşabilmek için aklımız kadar sezgilerimizi de kullanmamız gerektiğidir. (III) Bir örnek vermek gerekirse “Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.” dizesiyle yalnızlığı imgeleyen Cemal Süreya’yı yalnızca akılla kavramak isteyen okur şöyle diyebilir: “Yalnızlık boşluk gibi bir şey, bomboş bir yer yani!” (IV) Oysa bu dizenin imgelediği şey “bomboş” yalnızlık değil, düzlüktür; tekdüzelik ve yavanlıktır. (V) Dahası, bu dizenin neyi imgelediğini sözcüklerle anlatmaya çalışmamız, anlamsız değilse de kesinlikle yetersiz kalmaya mahkûmdur.
Şiir ve imge ilişkisinin anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir şaire ait düşünceye yer verilmiştir.
B) II. cümlede, daha önce ifade edilen bir yargının açıklaması yapılmıştır.
C) III. cümlede, şiirdeki anlam örgüsünün dayanakları belirlenmiştir.
D) IV. cümlede, anlamla ilgili bir yanılgı düzeltilmiştir.
E) V. cümlede, imgenin şiirdeki etkisine dair bir yargı ortaya konmuştur.
8. (I) Tire’ye gidince camileri görmeden sakın dönmeyin. (II) Çoğu XV. yüzyıla ait olan camilerin gerek kubbelerinde gerekse minarelerinde tuğla işçiliğinin en güzel örneklerini bulabilirsiniz. (III) Bu minarelerin kimi “zencirek formu”yla kimi de “çam kozalağı” tarzında yapılmış. (IV) Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Tire’nin daracık sokakları “el sanatları müzesi” sanki. (V) Bu yaşıma rağmen bazı eşyaların nasıl yapıldığını ilk kez orada gördüm. (VI) Örneğin semerin, urganın ve keçenin yapılışını, bunların son ustalarını izleyerek öğrendim.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, ziyaretçilere yönelik bir öneride bulunulmuştur.
B) II. cümlede, bazı yapılarda hangi malzemenin kullanıldığı belirtilmiştir.
C) III. cümlede, yapılarda kullanılan yapım tekniklerinden söz edilmiştir.
D) IV. cümlede, tarihî yapılarla ilgili bilgi verilmiştir.
E) VI. cümlede, önceki cümlede belirtilenle ilgili bir açıklama yapılmıştır.
9. (I) Çocuk, anne babasını örnek alarak, onlarla özdeşleşerek kişilik geliştirir (II) Gerçekten çocuklukta anne babaya benzemek çocuğa yetmektedir. (III) Çünkü çocuğun gözünde anne babası en akıllı, en yanılmaz kişilerdir. (IV) ilkokul çağında ise öğretmen en iyi, en üstün örnektir onun için. (V) Ergenlik döneminde anne baba artık kusursuz örnek olmaktan çıkar. (VI) Genç; eleştirici gözle baktıkça beğenmediği, kendine aykırı gelen pek çok özellik bulmaya başlar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren çocukta, anne babasıyla ilgili düşünce değişikliğinden söz edilmektedir?
A) II. B) III. C)IV. D) V. E) VI.
10. Edebiyat tarihi; edebî eserlerin kronolojik bir sıra içinde oluşturdukları (I) ve birbirleriyle ilgisi olmayan eserler yığını değil, edebî olarak şimdiki zamanda yaşayan (II) sanat eserlerinin oluşturduğu organik bir bütünün sonucudur. (III) Bu organik bütün içinde yer alan sanat eserleri, birbirine benzeyen (IV) nitelikleriyle belli bir kültürün ve o kültürün ait olduğu medeniyetin oluşturduğu bir edebiyat geleneği 8V) meydana getirir.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerin hangisinde birden fazla ses olayı vardır?
A) I. B) II. C)III. D) IV. E) V.
11. (I) Roman kahramanları; gerçek dediğimiz insanlar gibi hatta onlardan daha çok düşünen, sevinen ve acı duyan kişilerdir. (II) Onların da bizim gibi yaşadıklarını hangimiz düşünmedik ki? (III) Dünyamız, hayalî dediğimiz ancak hakikatte bizden daha canlı olan roman kişileriyle doludur. (IV) O kişiler aramızda dolaşıp dururlar. (V) Hele sıkıntılı zamanlarımızda aradıklarımız onlardır fakat roman kahramanları bütün gerçeklikleri ile asıl kendilerini ortaya çıkaranlar için vardır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bağlaç vardır.
B) II. cümlede, edat kullanılmıştır.
C) III. cümlede, birinci çoğul iyelik eki almış sözcük vardır.
D) IV. cümlede, işaret zamiri kullanılmıştır.
E) V. cümlede, dönüşlülük zamiri vardır.
12. (I) Mimari, heykel, resim, müzik, edebiyat olmak üzere beş ana daldan oluşan güzel sanatlar, insanın ve insanlık tarihinin inkâr edilmez bir gerçeğidir. (II) Hangi çağa, hangi coğrafyaya, hangi milletin tarihine bakarsanız bakın, sanat hep var olmuş. (III) Belki güzel sanatlardan bazıları öne çıkmış, bazıları nitelikleri yönüyle bugünkünden farklılıklar göstermiş ama sanat hep var olmuştur. (IV) Çünkü sanat, insan ruhunun vazgeçilemez aşklarından biri olan güzelliği esas alan bir insan faaliyetidir. (V) Güzelliğin; insan eli, dili ve sesinde var olan somut hâlidir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin yüklemi, belirtili isim tamlamasından oluşmuştur.
B) II. cümlede, soru sıfatı kullanılmıştır.
C) III. cümlede, belgisiz zamir özne görevindedir.
D) IV. cümle, isim cümlesidir.
E) V. cümle, bağımlı sıralı bir cümledir.
13.
Bana kalırsa “Edebiyat eserleri ne zamandır okurların arzusuna göre biçimlendirilir oldu (I)” diye sormanın zamanı geldi (II) Ortada aslında aynı noktada buluşan iki cevap var (III) Birincisi, popüler edebiyat ürünleri ulaştıkları okur sayısını gerekçe gösterip nitelikli edebiyat ürünleri arasında (IV) yer almayı beklemeye başladığından beri (V) İkincisi, edebiyat gerçek değerini kaybedip pazarlama ürünü olduğundan beri.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine herhangi bir noktalama işareti koymaya gerek yoktur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
14. Bu soru iptal edilmiştir.
15.
I. Salep üretimi için yapılan orkide toplayıcılığında kullanılan yöntemler acı faturaları ortaya çıkarmaktadır.
II. Türkiye’de de orkidelerin korunmasıyla ilgili girişimler yapılmıştır.
III. Ülkemizde orkide sayısının azalması bir yana, bazı türler, uzun aramalara rağmen artık bulunamamaktadır.
IV. Orkideler Avrupa’da koruma altına alınmış bitkilerdir.
V. Ancak bu girişimlere rağmen Türkiye’de her yıl 120 milyon orkide, salep yapımı için toplanmaktadır.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
16.
I. Çevremizde zaman zaman yaşlı insanların, işe yaramayan mobilyalarını atmak istemediğine şahit oluruz.
II. Bu yaşlıların yetişkin yaştaki çocukları ise ana babalarının bu tavrını anlamakta güçlük çekerler.
III. Eskimiş komodinlerinden, kontrplakları çıkmış dolaplarından, yüzü aşınmış koltuklarından vazgeçemezler.
IV. Bazen o eski eşyaları oldubittiye getirip atar, yerine yeni ve sağlam mobilyalar koyarlar.
V. Oysa bu eşyalar, yaşlıların benliğinin bir parçası, geçmiş yaşamlarının bir özetidir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?
A) I. ile II.
B) II. ile III.
C) II. ile V.
D) III. ile IV.
E) IV. ile V.
17. (I) Birkaç üniversiteden araştırmacıların ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda laboratuvar ortamında kök hücre üretmek için kullanılabilecek yapay kemik iliği üretildi. (II) Doğal kemik iliğinin sahip olduğu yaşamsal özelliklere sahip olan yapay ilikten yakın gelecekte lösemi hastalığının tedavisinde yararlanılabileceği belirtiliyor. (III) Alyuvarlar veya bağışıklık hücreleri gibi kan hücreleri, kemik iliğindeki kök hücreler tarafından devamlı olarak yenileniyor. (IV) Lösemi gibi hastalıklarda, hastanın yapısı bozulmuş hücrelerinin yerini sağlıklı kök hücreler alıyor. (V) Dünyada bu tür hastaların ihtiyacına cevap verebilecek sayıda bağış olmaması önemli bir sorun. (VI) Kök hücrelerin çoğaltılmasıyla bu sorunun giderilebileceği düşünülüyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
18. (I) Yaşatmaya çalıştığım romanlar bir gün sahiden yaşamaya karar verdiler. (II) Üstelik hesap da soruyorlardı. (III) Her Gece Bodrum, aynı adı taşıyan bir tatil kasabasında neler bulduğumu soruyor; Ölüm ilişkileri’yse “Günlük hayattaki ilişkilere hiç değinmeyecek miyiz biz?” diye öfkeli öfkeli söyleniyordu. (IV) Çehov’un Martı’sında geçen bu sözle ince bir aşk üçgeni kuracaktım. (V) Cehennem Kraliçesi’ne gelince bu Fellini Visconti havasından ne zaman kurtulacağımın tasasına düşmüştü. (VI) Bir Akşam Alacası ise söyleyecekleri için sırada bekliyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
19. (I) Özgün imgelerle şiir yazılması ve ozanın o imgelere yaslanarak sesini bulması, kuşkusuz başarıdır. (II) Ama bence, imgesiz, olağan bir içerikle sadece bilgi veren gelişigüzel bir özden şiir üretmek daha büyük bir başarıdır. (III) Çünkü böyle bir şiirde imgeler dünyasına sığınmak söz konusu değildir. (IV) Ama bunu da aşan bir başarı yok mudur? (V) Bana sorarsanız var: O da, o güne dek eskitilmiş, ağızlarda sakız olmuş, bayağı diyebileceğimiz bir içeriği şiire dönüştürmek olsa gerek.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, düşüncenin akışına göre, “Büyüyü oluşturan, salt, sözcüklerin dizimidir.” cümlesi getirilmelidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
20. Başrol oynamak önemli miydi derseniz benim için önemli değildi. Şehir Tiyatrosu’nda çalışırken sinemayı hiç önemsemiyordum. Arada ek iş olsun diye, sinemada figüran rollerine çok çıktım. Dans eden kalabalığın arasında, kahvede oturan, mafya liderinin dövdüğü biri… Arzu Film’de 1975 yılında Hababam Sınıfı’nda Badi Ekrem’i oynamamla birlikte yepyeni bir dönem başladı. İlk başrol teklifi de geldi Ertem Eğilmez’den. Benden kırsal kesimdeki uyanık adam tiplemesini başrolde canlandırmamı istedi. Ben de sadece istediğim projelerde yer alacağımı söyledim. Namuslu filmi de öyle çıktı. Ondan sonrası da geldi; Değirmen, Muhsin Bey, Selamsız Bandosu ve Eşkiya’ya kadar…
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Amaç-sonuç ilişkisi
B) Öyküleme
C) Eksiltili cümle
D) Benzetme
E) Devrik cümle
21. Artık çoğu şeyin arasında fark kalmadığından mı yoksa farkları göreceğimizden emin olmadıklarından mı nedir, çoktandır dergilerde, benzer iki resim arasındaki yedi farkı bulmamızı istemiyor kimse bizden. Oysa biz, birbirinin aynı görünen iki resme baktığımızda, “Aralarında bir fark yok!” deyip geçmez, farkları bulup çıkarır, neşeyle çıktığımız basamakların bizi götürdüğü yerde bir cümlenin altını çizerdik: Benzerlikler yanıltır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır?
A) Açıklamaya başvurma
B) Örneklere yer verme
C) Alıntıdan yararlanma
D) Koşul öne sürme
E) Soyut kavramları somutlaştırma
22. Bir sanatçının doğal çevresi, elbette içinde yaşadığı ülkedir. Onun bu çevreyle içten bağlantılı olmaması düşünülemez kuşkusuz. Ancak konu, tek başına estetik bir değer taşımadığından, nereden alınırsa alınsın sanatçının yaratıcı kişiliğiyle kaynaşarak sanat eserine dönüşür. -—.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Dolayısıyla yabancı bir konuyla yerli bir eser vermek her zaman mümkündür
B) Yani estetik yaratımı besleyen güç, sanatçının bağlı olduğu gelenektir
C) Başka bir deyişle, eserin belirleyeni yazarın yaşadığı çevredir
D) Kaliteyi elde etmek ancak bu yolla mümkündür
E) Bu bakımdan sanatçının başarılı olması işlediği konuya bağlıdır
23. Şiirden söz ederken onu edebiyat ötesi veya edebiyat üstü bir konuma yerleştirenlere rastlanır öteden beri. Bir yanıyla doğrulanabilir bu yaklaşım. Şiiri “edebiyat”ın gövdesinden taşıran, musikinin veya matematiğin sonsuz arayış hizasına yaklaştıran kimi özelliklerden söz edilebilir. Gelgelelim, onu büsbütün “edebiyat”ın üstüne, ötesine yerleştirmeye çalışmak özünü ve varoluş şartlarını çarpıtmak anlamını da taşıyabilir. En iyisi, —–
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) şiirin edebiyat alanından uzaklaşmasına neden olan etmenlerin peşinden gitmektir
B) taşkın özelliklerini kabul etmekle birlikte şiirin bir edebiyat türü olduğu üzerinde uzlaşmaktır
C) şiiri biçimsel yönden kusursuz bir yapıya kavuşturup okurun beğenisine sunmaktır
D) edebiyattan öte bir düzeye yükseltirken şiirin asıl gayesi okuyucunun beğenisini elde etmektir
E) sonrasını ve öncesini belirlerken şiirin diğer disiplin alanlarından nasıl etkilendiğini araştırmaktır
24. Çok sayıda okuyucusu olmayan her edebî eseri büyük saymak aklımdan geçmez. Ama itiraf edeyim ki zamanımızda yüzbinlerce satan kitaplardan çok, daha az alıcısı olanlara güvenim vardır. Basılır basılmaz çok satılan kitaplar bende hep kuşku uyandırmıştır. Bunların büyük bir kısmı, uyandırdıkları ilgiyi bir esere ölümsüzlük kazandıran biçim ve öz üstünlüklerine değil, o anda gündemde olan türlü sanat dışı oyunlara borçludur. Bunlar sıcaklıklarını kaybedince eser de unutulup gider. Edebiyat tarihi bunların kalıntılarıyla doludur. ——–
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Bu nedenle, bir eserin çok okunması bir değer ölçütü sayılamayacağı gibi okunmaması da değersizlik ölçütü sayılmaz
B) İşte bu yüzden kimi eleştirmenlerin edebiyatı güncelden uzak tutma düşüncesine katılmıyorum
C) Zaman içinde böyle eserlerin okuyucusu sayıca azalır ama asla tükenmez
D) Kuşkusuz her okuyucunun sanat eserinden bir beklentisi vardır, sanatçı bu isteğe kayıtsız kalamaz
E) Bu nedenle, iyi bir eserin, er veya geç gerçek okuyucusunu bulacağına inanıyorum
25. Bir ülkenin edebiyatıyla o ülkenin toplumsal yapısı arasında sıkı bir etkileşim vardır. Edebî eserleri toplumsal açıdan değerlendiren eleştirmenler ve edebiyat kuramcıları, sık sık bu gerçeğin altını çizerler; edebiyatla toplumsal değişmeler arasındaki ilişkiyi vurgularlar. Toplum hayatında oluşan her türlü değişimin edebî ürünlere de yansıyacağını kanıtlamaya çalışırlar. Toplumsal hayatı, edebî ürünlere doğrudan etki eden ve onları biçimlendiren temel etkenlerin başında sayarlar.
Bu parçadan çıkarılacak en kapsamlı yargı aşağıdakilerin hangisidir?
A) Yazarlar, eserleri aracılığıyla yaşadıkları toplumu biçimlendirirler.
B) Edebî eserler, toplumsal durum ve gelişmeleri yansıtır.
C) Yazarlar, eserlerinde öznel görüşlerini açıklarlar.
D) Bir ülkedeki toplumsal olaylar, aydınlarca izlenmelidir.
E) Edebî eserler, gerçeklerin gözlenip yorumlanmasıyla oluşur.
26. Gençken, yazdıklarına daha bir güvenir, onları önemser şair, ayıklamak değil çoğaltmak ister dizelerini: “Biraz daha yazmalıyım… Daha, daha…” diye düşünür. Sanır ki ne kadar çok yazarsa o kadar ağırlıkla kanıtlayacaktır kendisini. Şiirini önemserken kendini önemsemektedir aslında: Bütün güzel dizeleri o yazmıştır! Oysa yaşlandıkça yazdıklarını daha fazla irdeleyip onlar üzerinde daha çok düşünür.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şair olgunlaştıkça daha titiz ve seçici bir kimliğe bürünür.
B) Şairler kendi şiirleriyle ilgili gerçekçi değerlendirmeler yapamazlar.
C) Şairi şiir yazmaya iten asıl neden kendini benimsetme düşüncesidir.
D) Gençlik döneminde yazılan şiirlerin kalıcılık oranı yüksektir.
E) Şairlerin okur kitleleri dönemsel olarak değişmektedir.
27. Çocukluğum, ıssız olmasa da ulaşılması güç olan Anadolu kasabalarında geçti. Annem bana kitap sevgisini aşıladığında daha okumayı sökmemiştim. Oralarda kitap edinmek kolay değildi, ulaşabildiklerimi “kutsal emanet” bellerdim. Ortaokuldan itibaren okul kütüphanelerinin genellikle tek ziyaretçisi olurdum. İşte o an ben “kütüphanenin efendisi”ydim. Böyle bir yer açma düşüncesi, bende o günlerde bilinçaltıma sızmış olmalı. Özel kitap avcılığım ise otuz beşimden sonra başladı, bilgi ve maddi birikimim hazır olunca.
Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Kitapla ilk olarak ne zaman karşılaştınız?
B) Kütüphane kurma fikri sizde nasıl oluştu?
C) Çocukluk dönemlerinizde kitaba ulaşmak niçin zordu?
D) Kütüphane kurmak için nasıl bir hazırlık yapmak gerekir?
E) Şimdiki kütüphanelerle eski dönemdekileri karşılaştırabilir misiniz?
28. Günlük küçük dertlerimizi önemsemez görünüp kendimizi “büyük sorunların” adamı olarak göstermek çoğumuzun zaaflarındandır. Kendi “küçük sorunlarını” halledememiş olmamızın hıncını, kendimizi büyük sorunlara adamış gibi gösterip böbürlenerek çıkartmaya çalışırız sanki. Gündelik, küçük sıkıntılarımızdan söz açmak bizi küçük düşürür, öyle mi?
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Büyük sorunları çözme çabalarımızın önündeki en büyük engel küçümsediğimiz gündelik sorunlardır.
B) Kendimizi büyük sorunların çözümüne adarken küçük sorunlarımızı görmezlikten gelmemeliyiz.
C) Küçük sorunlarla uğraşarak sorun çözme becerisini geliştirmek, insanları olduğundan büyük gösterir.
D) Sorun çözme becerisi olmayan bazı insanlar, kendilerini kabul ettirmek için sorunsuzmuş gibi görünürler.
E) Büyük sorunlar, çözmekten kaçındığımız küçük sorunların bir kar topu gibi büyümesinden oluşur.
29. Bir yazar olarak tercihim okura iç huzuru vermek veya vermemek düşüncesinden çok, onu eğlendirmektir. Bazen uçan halı sererim öykünün tabanına ve okur, gönlünce istediği yere gider; olayların akışı gökyüzü gibi her an değişebilir, türlü sürprizlere açıktır daima. Böylesi hoşuma gidiyor, çünkü hayal gücü bir mağara gibidir, derinliğini bilmezsiniz ve okuru, bu derinliğe ne kadar inebileceği konusunda küçümsememek gerek. Asıl heyecan buradadır yani bazen sonunu bilmek iyidir, bazen de sonunu bilmeden yaşamak.
Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur?
A) Her öykünün varmak istediği bir yer mutlaka vardır, diyebilir miyiz?
B) Bir yazar olarak eserlerinizde endişeyi mi, heyecanı mı uyandırmak istersiniz?
C) Bir öykünün sonunu bilmek, o öyküyü okuyanı sakinleştirmektedir. Bazı öykülerinizin bu nitelikte olmadığını söyleyebilir misiniz?
D) Öykü bittiğinde kahramanın başına geleceklerle ilgili okurun kafasında soru işaretleri kalıyor mu?
E) Öykü kahramanlarınız sevecen bir dille kendilerini sorgulamaktadır. Bu durum bireyin kendisine ve dünyaya katlanabilmesinin bir yolu mudur?
30. İngiliz asıllı yazar Christopher Isherwood’un yarı otobiyografik eseri Hoşça Kal Berlin; 1930’lu yılların Berlin’ini, Almanya’nın o günkü durumunu altı hikâye etrafında anlatan ilginç ve önemli bir eser. Yaşantılarını Hoşça Kal Berlin’de görselliği gözeten bir anlatımla romanlaştırmış yazar. Kısa sahnelerden oluşan, hızlı ve tempolu olayların kenarında duran bir gözün egemen olduğu bu sinematografik üslup, yazarın romancılığının en önemli teknik özelliği olarak gösteriliyor.
Bu parçaya göre Isherwood’un eseri okuru;
I. kuşak çatışmaları,
II. gerçeklik,
III. kişisel birikimler
konularından hangileriyle buluşturur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
31. Çevresi acılar içinde kıvranırken sanatçının, mutluluk şarkıları söylemeye dili varmaz. Bütün acıları kendi acısı bilmeyen kişiye sanatçı denemez. Romantizmin “En iyi yazar, kuş gibi öten yazardır.” görüşünü Sartre, elinin tersiyle iterek şöyle der: “Yazar kuş değildir.” Evet, yazar kuş değildir. Yazar niçin yazdığını bilmek zorundadır. İnsan olmanın bir gereğidir bu.
Bu parçadan hareketle sanatçılarla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?
A) Toplumun bütün acılarını kendi yüreğinde duymalıdır.
B) Toplumdaki gelişmelere ve değişmelere kayıtsız kalmamalıdır.
C) Her zaman gerçekçi olmalı ve neyi, hangi nedenle söylediğini bilmelidir.
D) Toplumun sıkıntılarını unutturmak için umut dolu şeyler söyleyebilmelidir.
E) Öncelikle içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olduğunu unutmamalıdır.
32. Kendisini yazdıracak olan şeyi bulduktan sonra iç içe geçen iki sorun yaşıyorum. Birincisi öykünün ilk cümlesi, diğeri bu öyküyü kim anlatacak? Yazar mı, tanık olan mı, yaşayan mı? Genellikle birinci tekil kişi ağzından anlatmayı tercih ediyorum. Yazdıklarıma asla acımıyorum. Bu yüzden bir öykü için yüzlerce sayfa yazsam da geriye pek az sayfa kalıyor. Benim için öykünün başlangıcını yazmak bir işkence, sonunu yazmak ise gerçek bir haz. Galiba sondaki hazzı yaşamak için baştaki işkenceye katlanıyorum.
Bu parçada kendisinden böyle söz eden bir yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Üslup konusunda hassas davranmaktadır.
B) Yazdıklarına karşı eleştirel bakabilmektedir.
C) Bireysel konulara ağırlık vermektedir.
D) Anlatıcı kimliğini önemsemektedir.
E) Amacına ulaşma yolunda sıkıntılara katlanmaktadır.
33. Şiirlerle başlayan bir yolculuktu benimki. Onun dillerde gezen dizeleri, bir yerlere kaydedilen sözleri ilgimi çekmişti her zaman. Çevirileriyle buluştuğumdaysa onunla ilgili pek çok şeyi öğrenmiştim. Zamanın dönüşümünü anlatan şairin yaşamındaki renklilik, yazıda gezindiği yerleri ortaya çıkarma serüvenini de anlatıyordu bana. Şiirine bakarken dipten akıp giden zenginliği hissediyordum. Ama adım attığı düzyazıda, bambaşka bir seyrin kapılarını açması için biraz beklemem gerekiyordu.
Bu parçada sözü edilen yazar ve eserleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yabancı dilden tercümeler yaptığı
B) Anlam derinliğine önem verdiği
C) Eserlerinde yaşamından izlere rastlandığı
D) Şiirdeki başarısını öteki türlerde de gösterdiği
E) Belleklerde bir yer edindiği
34. – 35. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) Sanat ve edebiyat kültürü ve buna bağlı olarak medeniyet şuuru Tanpınar kadar geniş olan, çok az sanat adamımız vardır. (II) Nitekim yazar, çeşitli vesilelerle söylediği “devam ederek değişmek, değişerek devam etmek” ilkesini benimsemiş ve medeniyet kriziyle başlayan yeni edebiyat hareketinin öne çıkardığı yeni değer hükümlerini, geçmişle bağlantı kurarak açıklamaya çalışmıştır. (III) Bu arada bazı kültürel motiflerin de bu devamlılığı sağladığını tespit etmiştir. (IV) Eserlerini Batılı gibi ele alan ve bir kimlik bunalımına yol açan kültür çevreleri karşısında yazar çoğu zaman bağımsız kalmayı başarır. (V) Böylece, medeniyet şuurunun gereklerine uyarak, üzerinde durduğu “devam” fikriyle de hem geleneğin gücünü hem de sanat ve kültürün onsuz değer ifade edemeyeceğini büyük bir açıklılıkla ortaya koyar. (VI) O yüzden de gelenekten söz edildiği ve ondan faydalanmanın tartışıldığı bir dönemde yeniden okunması anlamlıdır.
34. Bu parçadan hareketle Tanpınar ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Millî bilinçten uzaklaşan kültür çevreleriyle ortak hareket etmemiştir.
B) Edebiyat alanındaki yenilikleri geçmişle ilişkilendirerek değerlendirmiştir.
C) Sanat ve kültürün gelenekten kopmaması gerektiği düşüncesini savunur.
D) Türk edebiyatının Batılı ölçütlere göre incelenmesinde öncülük etmiştir.
E) Sanatın gelenekle ilişkisi konusundaki düşünceleri geçerliliğini korumaktadır.
35. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, kendinden sonraki cümlede belirtilen yargının nedenini açıklamaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
36. – 37. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Günümüzde bilim ve teknoloji alanındaki yenilikler sona ermiş değildir. Bu yenileşme çok hızlı artmıştır ve insanlar günden güne yenilikleri takip etmenin boşuna bir çaba olduğunu düşünmeye başlamışlardır. Bilimsel-teknolojik devrimden önce sanayi, geleneksel yaşama biçimlerinin yerine endüstri toplumunun şartlarını getirmek gibi bir hedef sahibiydi. Fakat bugün herhangi bir teknolojik araç veya fabrika 5-6 yılda modası geçmiş hâle gelebilmektedir. Bu değişme de bilimsel ve teknolojik alanda insan bilgisinin sürekli ve hızlı biçimde artmasıyla sağlanmaktadır. Bu bakımdan araştırma, laboratuvar çalışması, teorik hazırlıklar birinci sırada öneme sahip olmuştur. Ne var ki araştırmacılık düzeyindeki teorik çalışmalar, bilimsel-teknolojik bilgi piramidinin en üst katını oluşturur. Uygulamanın yerine getirilmesi, uygulamaya konmuş aygıtlar kompleksinin çalıştırılması ve korunması ise ayrı ayrı bilimsel ve teknolojik çalışma alanlarıdır.
36. Bu parçada bilim ve teknolojinin aşağıdaki özelliklerinden hangisine değinilmemiştir?
A) Hızlı bir biçimde aşama kaydettiğine
B) Bazı olumsuz sonuçlar doğurduğuna
C) Geleneksel düşünce tarafından tepki gördüğüne
D) Bilgi artışıyla paralellik gösterdiğine
E) Yenileşmeyi de beraberinde getirdiğine
37.
I. Yenileşme
II. Gelişim süreci
III. Günlük hayata etkisi
IV. Geliştirme maliyeti
Bu parçada bilim ve teknolojinin yukarıdakilerden hangisiyle bağlantısından söz edilmemiştir?
A) Yalnız I
B) Yalnız IV
C) I ve II
D) I ve III
E) III ve IV
38. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Yazarın bir toplumsal benliği, bir de meydana getirdiği metin vardır. Onun oluşturduğu bu metin dilsel olarak kapandı mı artık bir eserdir, sonuçlanmış bir nesnedir. Ama aynı zamanda bu metin bir üretim kaynağıdır, okurla buluştuğu zaman. Bu üretim kaynağının içinde sürekli yazarın yaratıcı benliğini görürüm, anlatıcı olarak vardır o benim için artık. O anlatıcıyı, yazar veya herhangi bir üçüncü kişi gibi algılayabilirim. Buradaki ben diye konuşan kişi beni yazara gönderebildiği gibi, göndermeyebilir de. Okur olarak metindeki ben ile aramdaki ilişkiyi ortaya koyuyorum, bunun yorumunu yapıyorum, katmanlarını saptıyorum. Belli bir ana dek hep metnin içinde kalıyorum ama gerektiğinde metin dışına da çıkıp yazarın metin dışı ideolojisini de bir inceleme nesnesi olarak alabilirim.
38. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Yazarla yarattığı ürün arasında her zaman bir yaşanmışlık ilişkisi vardır.
B) Edebî eserler dilsel olarak tamamlanmış olsa da her okunuşta yeniden oluşturulur.
C) Okuyucu veya eleştirmen öncelikle eserin içeriğiyle ilgilenmelidir.
D) Eleştirmenler yazarın yaşantısını değil, onun yaratıcılığını değerlendirmelidir.
E) Bir edebî eserin anlaşılabilmesi için gerektiğinde yazarın düşünce yapısı da sorgulanır.
39. Bu parçada geçen “Bu metin dilsel olarak kapandı mı artık bir eserdir.” sözüyle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Edebî eserler, kendi içlerinde anlam derinliğine sahiptir.
B) Bir metin, dil ve üslup bakımından üst düzeye erişmedikçe sonlandırılmamalıdır.
C) Bir edebî eser, yazarının kullandığı dille var olabilmektedir.
D) Bir metnin yazarı son sözünü söylemeden, yazdıkları eser hâline gelmiş olmaz.
E) Metinlerin eser olabilmesi için mutlaka sonuç bölümlerinin olması gerekir.
40. Bu parçada geçen “Aynı zamanda bu metin bir üretim kaynağıdır.” sözüyle edebî eserlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmiştir?
A) Her okunuşta yeni anlamlar çıkarıldığına
B) Kendi dışındaki yapıtlara da ilham kaynağı olduğuna
C) Okurlarının duygu dünyasına nüfuz ettiğine
D) Okurlarını farklı düzeyde etkilediğine
E) Yazarını yeni eserler yazmaya sevk ettiğine
CEVAP ANAHTARI
|
1.D |
11.D |
21.A |
31.D |
|
2.A |
12.E |
22.A |
32.C |
|
3.E |
13.D |
23.B |
33.D |
|
4.B |
14.İptal |
24.A |
34.D |
|
5.E |
15.A |
25.B |
35.E |
|
6.D |
16.B |
26.A |
36.C |
|
7.C |
17.B |
27.B |
37.C |
|
8.D |
18.C |
28.B |
38.A |
|
9.C |
19.C |
29.E |
39.D |
|
10.D |
20.D |
30.E |
40.A |
]]>
1. Yolunu belirlemiş, çizgisini çizmiş bir yazar olmak kolay iş değildir. Bir yazar, gözü ikide bir okuyucuya kaymadan ortaya bir eser koyabilmişse ona saygı duymak gerekir. Çünkü yazar kendisini ancak bu yolla istediği gibi ifade edebilir, özgün ürünler ortaya koyabilir.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Başkalarının görüşlerini almamak
B) Başkalarına benzemekten kaçınmak
C) Kendi düşüncelerini benimsetmeye çalışmak
D) Okuyucuya değer vermemek
E) Beğenilme kaygısı taşımamak
2. Eleştiride güvenirlik, edebiyat kuyusunun karanlıklarına ışık tutabilmek amacıyla, bilimsel bilgilerden yararlanılarak sağlanır. Edebiyata ilişkin olguları yüzeysel olarak kavrayıp bilimsel bilgilerle denetlemeye kalkmak da bilimsel bir eleştiri niteliği taşımaz.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Edebiyat eserlerinde, söylenenin ardındaki söylenmeyeni ortaya çıkarmak
B) Sanatsal değeri önemsemeyen sanatçıları eleştirmek
C) Edebiyat eserlerini günün koşullarına göre yorumlamak^^^
D) Metinde anlamı bilinmeyen sözcükleri açıklamak
E) Geçerliliğini yitirmiş sanatsal ögeleri belirlemek
3. 1769’da Nicholas Cugnot adında bir Fransız askeri tarafından karada yol alan ilk mekanik taşıt yapılıncaya kadar kara taşımacılığı; katır, at gibi hayvanlar tarafından çekilen arabalarla sağlanıyordu.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Karada yol alan ilk mekanik taşıt askerî amaçlarla üretilmiştir.
B) Mekanik taşıtlar, hayvan taşımacılığını sona erdirmiştir.
C) Hayvan gücüyle çekilen kara araçları çok uzun süre kullanılmıştır.
D) Mekanik taşıtlar, XVIII. yüzyılda yalnızca Fransa’da kullanılmıştır.
E) Profesyonel taşımacılık faaliyetleri, XVIII. yüzyılda Fransa’da başlamıştır.
4. Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve Balkanların en kapsamlı festivallerinden biri olan Saraybosna Çocuk Festivali; palyaçolar, sihirbazlar ve renkli kostümlerle bol eğlence sunarken eğitici film gösterileri ve sanat atölyeleriyle de çocukların ufkunu genişletiyor.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Saraybosna Çocuk Festivali sadece Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir.
B) Festivalde çocukların gelişimini destekleyecek etkinlikler de düzenlenmiştir.
C) Saraybosna Çocuk Festivali, her yıl başka bir Balkan ülkesinde düzenlenmektedir.
D) Bu yılki Saraybosna Çocuk Festivali UNICEF’in destekleriyle gerçekleştirilmiştir.
E) Festivalin öncelikli amacı çocuklardaki sanat eğilimini ortaya çıkarmaktır.
5. Keşanlı Ali Destanı adlı dizinin senaristi, eserin yazarı olan Haldun Taner’in kurduğu hikâyeyi bozmadan senaryoyu yeni bir bağlam içinde değerlendirmiş.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eser, asıl hikâyeden yola çıkılarak yeni bir kurguyla diziye uyarlanmıştır.
B) Senarist, romanın yazarından daha başarılı bulunmuştur.
C) Haldun Taner’in eseri, günümüze başarılı bir şekilde uyarlanmıştır.
D) Senarist, eseri diziye uyarlarken yazarın da görüşlerini almıştır.
E) Haldun Taner’in eseri, yeni ve farklı teknikler kullanılarak uyarlanmıştır.
6. (I) Namık Kemal ve Recaizade Mahmut Ekrem gibi romancılarımız olmasına rağmen Tanzimat’tan sonra sürekli roman yazan ve romanı her yönüyle dert edinen sanatçımız azdır. (II) Bu dönemin yazarları daha çok fikrî ve siyasi meselelerle uğraşmış, bir kısmı da birer romanla yetinmişlerdir. (III) Nabizade Nazım, Şemsettin Sami ve Samipaşazade Sezai bu yazarlardandır. (IV) Bunların hemen hepsi birer romandan sonra dikkatlerini başka alana yönelttiklerinden romanımızın bütün yükü Ahmet Mithat Efendi’ye kalmıştır. (V) Ahmet Mithat Efendi, yüze yakın hikâye, roman ve tercüme roman yayımlamıştır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde neden-sonuç ilişkisi vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V
7. (I) Şefkat, benim gözümde sanırım bir insanda bulunabilecek en önemli nitelik. (II) Cesaretten de, yiğitlikten de, cömertlikten de önemli bence. (III) En önemlisiyse çevrenizdeki dünyayı ışıl ışıl gözlerle izlemek. (IV) Çünkü en büyük sırlar, onları her zaman en olmadık yerlerde arayanlarla çözüme ulaşır. (V) Oyun oynarsanız hayat daha eğlenceli olur ve unutulmamalıdır ki büyüye inanmayanlar onu bulamazlar. (VI) Hayat, bir şeye ilgi duyuyorsam tam hız üstüne gitmem gerektiğini öğretti bana.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, altı çizili söze anlamca en yakındır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) VI.
8. Gerçekten şaşırtıcı, etkileyici ve garip bir ustalık barındıran bu öyküler, edebiyat tarihimiz açısından incelenmeye değer olduğu kadar, bugün yazılmış gibi taze ve aşınmamış konularıyla, akıcı üslubuyla da bize okuma zevki yaşatacak bir nitelik taşıyor.
Bu cümlede sözü edilen öyküler aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?
A) Alışılmıştan farklı olan
B) Okuyanda iz bırakan
C) Sanat değeri taşıyan
D) Yenilikler içeren
E) Belli bir mesaj içeren
9. (I) Yazar, oldukça akıcı bir dille kaleme almış denemelerini. (II) Dedikoduya, söylentiye yüz vermemiş; yazdıklarını, kitaplardan ve dergilerden okuduklarının üzerine inşa etmiş. (III) Ama başvurduğu kaynakları her zaman tam olarak açıklamamış. (IV) Kuşkusuz denemenin akıcılığında, kaynak vermek, dipnotlar oluşturmak okuru tökezletir ama kitabın sonuna bir kaynakça konulsa iyi olurdu. (V) Böylece yazarın denemelerindeki bilgilerin izini sürer, zevkli okumalara doğru yol alabilirdik.
Bir yazarın anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, anlatımına ilişkin bilgi verilmiştir.
B) II. cümlede, güvenirliğinden kuşku duyduğu bilgileri kullanmadığı açıklanmıştır.
C) III. cümlede, bazı bilgilerin saklı kalmasının zorunluluğu dile getirilmiştir.
D) IV. cümlede, bir öneri, sakıncasıyla birlikte ortaya konmuştur.
E) V. cümlede, önceki cümlede sözü edilenin sağlayacağı yararlar belirtilmiştir.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “-yor” eki, diğerlerinden farklı bir zaman anlamı katmıştır?
A) Astronomlar, evrenimizi giderek artan bir hızla genişleten gizemli hızlandırıcıyı “karanlık enerji” olarak adlandırıyor.
B) Piri Reis’in Dünya haritasını yıllarca araştıran ve bu konuda kitap yazan, ünlü erken dönem kartografya tarihi uzmanı, bir derginin konuğu olarak İstanbul’a geliyor.^
C) Genetik ve çevresel faktörler etkileşerek otizmin ortaya çıkmasında rol oynuyor.
D) Bataklık yakınlarında yaşayan sülün boyutundaki hoatzin kuşu, yiyeceklerini fermente ederek sindiriyor.
E) Her defasında ne bulacağımı hiç bilmeden suya dalıyor ve her defasında gördüklerim karşısında büyülenmiş olarak sudan çıkıyorum.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “bu” sözcüğü, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Bu sonuçlara ulaşmak hepimiz için oldukça zor oldu.
B) Herkesin yaşama hakkı vardır ve bu kutsaldır.
C) Görsel veriler yardımıyla bunların öğretilmesi daha etkili.
D) Ne kadar açıklamaya çalışsa da bunun bir yararı olmayacaktı.
E) Bu onun tek başına üstesinden gelebileceği bir sorun değildi.
12. Alnıma düştükçe damlalar sıkça
Kalbimi karanlık şeylerle yordum,
Etrafı acı bir gölge sardıkça
Siz gülüyordunuz, ben ağlıyordum.
Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünlü düşmesi
B) Ünlü daralması
C) Ünsüz benzeşmesi
D) Ünsüz düşmesi
E) Ünsüz yumuşaması
13. Duvara bir titiz örümcek gibi,
İnce dertlerimle işledim bir ağ.
Ruhum, gün doğunca sönecek gibi,
Şimdiden hayata ediyor veda.
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Zaman zarfı
B) Edat
C) İsim-fiil
D) Birleşik eylem
E) Belgisiz sıfat
14. (I) Tiyatro, toplumla birtakım ortak değerlerde birleşmek zorundadır. (II) Yazarın kişisel eğilimleri ile sosyal eğilimler arasında bir uyum varsa tiyatro büyük toplulukların bir ifade vasıtası olur. (III) Orta Çağ Avrupa’sında rastlanan böyle topluluklar günümüzde yoktur. (IV) Tiyatro bazen de toplum içinde sadece belli bir zümrenin görüşlerini, değer yargılarını yansıtır. (V) O zaman da sahneye aktarılan değerler, toplumun bir kesiminin görünümü olur.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle özne, belirtisiz nesne ve yüklemden oluşmuştur.
B) II. cümle, şartlı birleşik cümle olup yan cümle temel cümlenin zarf tümlecidir.
C) III. cümle özne, zarf tümleci ve yüklemden oluşan bir isim cümlesidir.
D) IV. cümlede, birden fazla belirtili nesne vardır.
E) V. cümlenin öznesi sıfat tamlamasıdır.
15. İspanyol edebiyatının altın kalemi Cervantes, Don Kişot adlı ölümsüz eserinde, onuru için savaşan ve ölen, parası ölçüsünde değil, ahlaki erdemleri ölçüsünde saygı gören insan tipini ortaya koyarken aynı zamanda karmaşık bir çağı da özetliyordu.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İsim tamlaması
B) Sayı sıfatı
C) III. tekil iyelik ekiyle çekimlenmiş sözcük
D) Birden fazla yapım eki almış sözcük
E) Ünlü uyumuna uymayan ek
16. Işıldayan canlıların ilginç dünyasının bilim insanlarının (I) yanı sıra (II) film yapımcılarını da (III) meraklandırdığını ve onlara ilham verdiğini görüyoruz. Bazılarınız Avatar adlı bilim kurgu (IV) filmini sinemada seyretmişsinizdir. Pandora isimli bir uyduda yaşayan mavi renkli insanların ve ışıldayan canlıların ekrandaki görüntüleri sahidende (V) büyüleyiciydi.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
17. Bitpazarının girişinde duruyorsun. Birazdan bambaşka bir dünyaya dalacaksın. Sabahın erken saatlerinde gelmişler (I) tezgâhlarını dizmişler (II) geçmişlerinde ne var (III) ne yoksa bir bir sermişler. Sana da tuhaf gelmiyor mu, anılarına fiyat biçmiş olmaları? Burada çok dikkatli yürümelisin. Yanından geçeceğin küçücük oyuncağın bir düğmesinin bile öyküsü vardır, eşyaların seslerini duyacaksın (IV) bildiğin oyuncaklara benzemez bunlar (V) hepsi sahibinin sesini taşır.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine, herhangi bir noktalama işareti koymaya gerek yoktur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
18.
I. Galileo, Rönesans ile Aydınlanma’nın etkilerinin gözle görülür hâle geldiği bir dönemde yaşadı.
II. Bu dönem sadece siyaset, sanat ve din alanlarında değil, bilim alanında da ciddi bir yenileşmenin yaşandığı, doğayı matematikle kavramanın daha temel bir yaklaşım hâline geldiği bir dönemdi.
III. Matematik giderek Galileo için yaşamın bütün gizlerini açabilecek bir anahtar hâline geldi.
IV. Tıp okumak üzere gönderildiği üniversitede, tıp yerine matematiği yeğlemesi, Galileo’nun bütün yaşamını belirleyecek bir sürecin başlangıcı oldu.
V. Bu, bilimsel çalışmalarına da yansıdı ve fizik biliminin hem matematikselleşmesinde hem de modern biçimine kavuşmasında büyük rol oynadı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?
A) I ile IV
B) II ile III
C) III ile IV
D) III ile V
E) IV ile V
19. (I) Çocukluğumda korkumdan bir türlü binemediğim seyyar salıncaklara geçenlerde Kuştepe’de rastladım. (II) Onlar özellikle eski İstanbul’un vazgeçilmezleriydi. (III) Geliş günlerini iple çeken çocuklar harçlıklarının bir kısmını onlar için ayırırlardı. (IV) Salıncak kurulduğundaysa hevesle koşup birini kapmaya çalışırlardı. (V) Salıncağın elle çevrilerek dönen bir düzeneği vardı, salıncaklar dolunca merkezde duran adam sabırla sabahtan akşama kadar bu düzeneği çevirirdi. (VI) Belki de hâlâ içimizdeki çocukluk götürüyor bizi bu salıncaklara bindiğimiz eski günlere.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
20. Bir insanın düşünceleri başkalarına gülünç denecek kadar yanlış, saçma gelebilir. Okurken ister güler ister alay ederiz. Kime ne! Ama iş yazıya dökülünce o düşüncelerin yanlış olduğunu belirtmekten, kendi düşüncelerimizi ileri sürmekten öteye geçmemiz tartışma sözcüğüne sığmaz. Üstelik şu da bir gerçek: Günümüzde yalnız gülünç olduğu sanılan düşünceler değil, her karşıt düşünce alaya alınıyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Öznellik söz konusudur.
B) Kanıt gösterilmiştir.
C) Genelleme yapılmıştır.
D) Deyim kullanılmıştır.
E) Açıklama yapılmıştır.
21. Bursa’daki Koza Han’ın dört girişi vardır ve bu kapıların hangisinden girilirse ona göre farklı yorumlar yapılır. Çünkü hana girdiğiniz kapı sizi ele verir. Ulu Cami tarafındaki alçak gönüllü kapıdan girdiyseniz muhtemelen şehre yabancısınız, turistik bir merakla girmişsiniz ve oturmaya niyetiniz yoktur. Kapalıçarşı tarafından girdiyseniz soluklanmaya ihtiyacınız var demektir. Eğer Orhan Bey Camisi’nin aralığındaki kapıdan girenlerdenseniz sizin almakla, vermekle, gezmekle işiniz yok. Öğrencisiniz veya öğrenciliğinizin hatıraları çok taze. Ama yok, ben bunların hiçbirinden değil, dördüncü kapıdan girdim derseniz bu çok şaşırtıcı. Çünkü bu kapı, usta gözlerden gizlenmiş gibidir. Bu şehrin gizli kapılarını ve yollarını bilecek kadar şehirle içli dışlı olmuş birinin rehbere ihtiyacı mı olur? O, zaten kendine ördüğü koza ile Koza Han’ın meydanına sığmayacak kadar büyük bir şehir olmuştur.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birinci kişili anlatım söz konusudur.
B) Sözde soru cümlesine yer verilmiştir.
C) Konuşma havası içinde oluşturulmuştur.
D) Kişileştirmeden yararlanılmıştır.
E) Betimleyici ögeler kullanılmıştır.
22. Buzdolabının icadı, kuşkusuz dondurma yapımını da etkiledi. Buzdolabı ülkemizde kullanılmaya başlamadan önce bir alaturka bir de alafranga dondurma vardı. Alafranga dondurmaya “kalıp dondurma” da denirdi. Bu dondurma gerçekten de buz kalıbı gibi kaskatı olurdu. Önce içine kar doldurulmuş bir fıçıya silindire benzer bir kalıp yerleştirilir, bu kalıbın içine de dondurma malzemesi konurdu. Kar eridikçe yenisi ilave edilerek malzemenin bu kalıpta donması sağlanırdı. Çikolatalı, çilekli ve kremalısı yapılırdı. Alaturka dondurma ise buz katılığında değil, kar yumuşaklığında olurdu. Kenarları oluk oluk, yaldızlı veya çiçekli, iç içe geçmiş küçük kayık tabaklarda yenirdi. En çok kaymaklı ve vişneli türleri tercih edilirdi.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Karşılaştırma yapılmıştır.
B) İkileme kullanılmıştır.
C) Benzetmeden yararlanılmıştır.
D) Tahminde bulunulmuştur.
E) Açıklama yapılmıştır.
23. İkinci Dünya Savaşı bittiği gün, Üçüncü Dünya Savaşı hazırlıkları başladı. Yarına güven diye bir şey kalmadı. Yarının ne olacağı kestirilemeyince gününü gün etmek, günü gününe yaşamak bir ilke oluverdi. Sanat ve edebiyat da elbette bu havanın dışında kalamazdı. Günübirlik yaşayan insanlar gibi, sanatçılar da kalıcı olmayı bir yana bırakıp günü kurtarmaya uygun eserler vermeye koyuldular.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ancak bu tür eserler, geçmişin acılarını başarılı biçimde yansıtıyordu
B) Bir tek eser için yıllarını veren sanatçılar artık tarihe karışmıştı
C) Böylece hızlı üreten, verimli bir sanatçı topluluğu oluştu
D) Bu yeni yaklaşım, gençlikle sanat arasındaki kopukluğu giderdi
E) Böylece sanat ürünleri, toplumun gerçekleriyle uyumlu hâle geldi ve değer kazandı
24. Büyük İskender’in, yastığı altından hiç eksik etmediği iki silah varmış derler: kılıcı, bir de İlyada. Bilge Aristoteles’in bu ünlü öğrencisi, o kılıçla çok kesmiş biçmiş ama o kitabı kılıca kırdırmamış hiçbir zaman. Günümüzdeyse “Neler okursunuz?” türünden bir soruyu, adı okumaza çıkmasın diye yanıtlayan birçok kimse arasında, Pekos Bill, Red Kit benzeri şeyler okumaya bayıldığını söyleyenler bile var. İlyada nere, Red Kit nere diyeceksiniz ama gene de aradaki yüzyıllar boşa geçmiş sayılmaz. Kitapları üstünkörü suçlayan, okuyana için için öfke duyanların bile, “Ben okumam.” demeyi kendilerine yedirememeleri ilginçtir. —-.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Dolayısıyla günümüzün gerçek anlamda çağdaş ve düşünen insanı, az da olsa okuyan insandır
B) Okumanın tükenmez kaynağından, herkes kendi istediği kadar pay alır
C) Çağlar boyunca insanoğlu hep kitaplarla
düşünegelmiş, kitaplar aracılığıyla ortaya koymuştur düşüncesini
D) Okumaya dair bütün bu olumlu düşüncelere rağmen ülkemizde okuma oranının düşük olması da bir başka çelişkidir
E) Arka kapıdan da olsa okumaya bir yerden bulaşmış olmanın onuru, böylelerine yeter de artar bile
25. Her dönem, kendi sanatsal iktidarını içinde taşır. Simgecilerin döneminde klasisizm yanlıları, gerçeküstücülerin döneminde simgecilik yanlıları itibar görmez olmuştur. Bizde de öyle değil mi? Garip akımı kendi gününde Hececileri nasıl gündemden düşürmüşse İkinci Yeni de Garip’i kendi şiir anlayışından dışlamıştır. Bu durumlarda bireyler ve eserleri yok sayılmaz. Onların araçları ve dilleri aşılır. Bir bakıma, edebiyatın geleneksel yasasıdır bu. —-.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Geçmiş bitmeden, şimdi tükenmek zorunda kalır
B) Öyle ki kısa bir süre içinde bu yırtıcı tavrı kendi varlık nedenine yöneltmekte gecikmez
C) Bir sonraki edebî hareket, bir sonraki dil öncekinin de güncelliğini yitirmesine neden olur
D) Edebiyat düzleminde, bu olgularla yetinmek açıklama sürecini kesintili kılar
E) Arkada kalan her şiir hareketinin üyeleri teker teker unutulur
26. Hem roman hem de öykü yazan Truman Capote da öyküye farklı bir rol biçenlerdendir. Capote özellikle kısa öykünün yazar için bir tür parmak jimnastiği olarak değerlendirilmesine itiraz eder.
Capote’nun kısa öyküyle ilgili olarak karşı çıktığı durum aşağıdakilerden hangisidir?
A) Roman ile eş değer tutulması
B) Kolayca yazıldığının düşünülmesi
C) Hacimsiz olarak kabul edilmesi
D) Anlatımın yavan olarak görülmesi
E) Okur kitlesinin farklı gösterilmesi
27. Ünlü psikolog William James şöyle diyor: “Eylem, duyguyu izler gibi görünür ama aslında duygu ve eylem birlikte gider. Bu yüzden, iradenin denetiminde olan eylemi düzenleyerek duyguları da düzenleyebilirsiniz.”
William James bu sözleriyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamıştır?
A) Genellikle duygular, bütün davranışları biçimlendirir.
B) Her davranış, aslında farkında olunmayan bazı duygulardan kaynaklanır.
C) İnsan, duygularını kolaylıkla denetim altına alabilir.
D) Davranışları kontrol edebilmek, duyguları da kontrol edebilmeyi sağlar.
E) Duygularla uyuşmasa da yanlış davranışlardan vazgeçilmelidir.
28. Gençliğimizde bir yanda “ağır” kitaplar vardı, bunlar edebî eserlerdi. Öte yanda da fotoromanlar, aşk ve cinayet romanları… Kitap deyince biz birinci türü kastederdik, ikinci türün adı bile geçmezdi. Aslında onları da okurduk ama onlar çekinerek okunan şeylerdi. Ben çekindiğimi değil, fazla okursam aptallaşırım diye korktuğumu hatırlıyorum. Şimdi okurlar, bu türden gariplikler yaşamıyorlar. Çünkü bizim ciddi kitap olarak algıladığımız hatta yücelttiğimiz şey, artık eski yerinde değil. Okur değişti, kitap da değişti.
Bu parçadan kitaplarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?
A) Eğitici amaçla yazılanların bir dönemde çok okunduğu
B) Sanatsal niteliklilerin zaman içinde önceki kadar ilgi görmediği
C) Şiddet ögeleri içerenlerin her zaman tercih edildiği
D) Kolay okunurluğun, onların değerini gösterdiği
E) Kimilerinin, okurların yaşantısına yönelik olmadığı
29. Hayatın birçok alanında yapay zekâ uygulamalarından faydalanılsa da ABD’deki bir üniversitede yapılan araştırma acı gerçeği ortaya çıkardı: Ne kadar gelişmiş olursa olsun, mevcut yapay zekâ, ancak dört yaşındaki bir çocuğun zekâsıyla kıyaslanabilecek düzeyde. Yapay zekâ uygulamaları, benzerlikleri ayırma konusundaki güçlü yetenekleri ve eşsiz kelime hazinelerine rağmen testte en basit “Neden?” sorusuna bile yanıt verememiş. Araştırmacılara göre bunun nedeni, yaşam tecrübesi eksikliği.
I. Gerçekleştirilenlerin beklentileri karşılamadığına
II. ABD’deki üniversitelerin daha fazla çalışma yaptığına
III. Çalışmaların her ülkede desteklendiğine
Bu parçada yapay zekâ uygulamalarına ilişkin olarak yukarıdakilerden hangilerine değinilmiştir?
A) Yalnız I
B) Yalnız III
C) I ve II
D)I ve III
E) II ve III
30. Sanatçıların bütün eserlerinin bir arada yayımlanması, benim öteden beri özlemini çektiğim bir kültür etkinliğidir. Biz sanatçılarımızı antolojilerden, tesadüfen ele geçen bazı kitaplardaki hükümlerden parça parça tanımaya veya o sanatçının derecesinde olmayan kişilerin sadeleştirmelerinden okumaya mahkûm gibiyiz. Yabancı ülkelerde sadece belli başlı sanatçıların değil, ikinci hatta üçüncü derecedeki sanatçıların bile birden fazla yayınevi tarafından basılan külliyatlarıyla karşılaştıkça biraz kıskandığımı itiraf etmeliyim, neden bizde de böyle değil diye.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada yakınılan durumlardan biridir?
A) Sanatçılarla ilgili akademik çalışmaların azlığı
B) Sadece tanınmış sanatçılarla ilgili araştırma yapılması
C) Sanatçıların yüzeysel bilgilerle değerlendirilmesi
D) Sanatçılara yönelik tanıtım etkinliklerinin yetersizliği
E) Sanatçıların eserlerinin bir bütün olarak okuyucuya sunulmaması
31. Küresel ısınma, çağımızın sorunu. Bu sorun yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan canlı türlerini ve ekosistemleri korumak oldukça pahalı bir iş. Zira bu, o arazinin başka amaçlar için kullanımının önlenmesi, koruma için insan kaynağı ve altyapı oluşturulması, korunan alanın bilimsel olarak izlenmesi gibi pek çok alanda çalışmayı gerektiriyor. Habitatların küresel ısınmadan nasıl etkileneceğine, bunun canlılar açısından ne gibi sorunlar oluşturacağına dair araştırmalar sürüyor. Varılan bazı sonuçlar, türlerin iklim değişiminden etkilenmemesi için koruma alanlarının genişletilmesi gerektiğini ve koruma maliyetlerinin ikiye katlanacağını gösteriyor.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?
A) Türlerin devamını sağlamak için yapılacak tek iş insanları bilinçlendirmektir.
B) Canlı türlerini ve ekosistemleri korumak, gelecekte de insanlığın uğraşı alanlarından biri olacaktır.
C) Türlerin korunmasıyla ilgili araştırmaların üniversiteler tarafından desteklenmesi gerekmektedir.
D) İnsanlara alternatif yaşam alanları oluşturmak, canlı türlerinin korunmasına katkı sağlayacaktır.
E) Araştırmalar daha çok, yetersiz olan kaynakların korunması üzerine yoğunlaşmıştır.
32. Sinema filmlerinin geniş yığınlarca izlenebilmesi içerik ve biçimce kolay algılanabilir olmasına bağlıdır. Yapımcılar da yönetmenin alışılmışın dışında çalışmalar yapmasına genellikle izin vermemektedir. Çünkü bu türden çalışmalarda, seçilen senaryoların beğenilme olasılığı düşüktür. Yine de sıra dışı yapımlar ortaya çıkıyorsa bu; risk alan bağımsız yapımcıların, değişik bir bakış açısı olan yönetmenlerin çabalarının sonucudur. Ayrıca seçici izleyicinin, üretilen sıradan filmlere ilgi göstermemesi nedeniyle yeni arayışların zorunlu hâle gelişi de buna yol açan başka bir etkendir.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Sinema izleyicisinin beklentilerinin, filmler üzerindeki bazı etkilerine
B) Yoğun içeriği olan filmlerin çok ilgi görmediğine
C) Farklı bir ürün ortaya koymanın bazı sıkıntıları göze almayı gerektirdiğine
D) Çekilen yeni filmlerin içerik bakımından tartışmalara yol açtığına
E) Senaryo seçiminde yapımcıların etkin olduğuna
33. Kişiler arası iletişim, kaynak ve hedef konumundaki kişilerin aynı ortamda ve karşılıklı etkileşim içinde bulunması zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. İletişim sürecinde taraflar arasındaki etkileşimin olduğu her karşılaşma, bilgi alışverişi, kişiler arasında ortaya çıkan güven ve yakınlık da iletişimin kapsamına girmektedir. Dolayısıyla kişiler arası iletişimde dil kadar jest, mimik gibi bedensel ifadeler ve sessizlik de iletişim kurmaya yarayan araçlar arasında yer almaktadır.
I. Beden hareketleri iletişimde önemli rol oynayan unsurlardan biridir.
II. İletişim akışını sağlayanlardan biri de karşılıklı güven duygusudur.
III. İletişimi etkili kılan unsurların başında tarafların öz güvene sahip olmaları gelmektedir.
Bu parçadan kişiler arası iletişimle ilgili olarak yukarıdakilerden hangileri çıkarılamaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III
34. Yaza yaza gördüm ki dil; benim için bir araç değil eserin temeli, iskeleti, her şeyi. Bu noktaya vardığınızda, artık dili süslemenin, benzetmelere gitmenin, bol bol niteleme sıfatlarını kullanmanın bir anlamı olmadığını görüyorsunuz. Göz boyamadan, söz sanatlarının yaldızıyla içi boş imgeler oluşturmadan, yalın, olduğunca yalın, yalansız dolansız bir anlatım…
I. Sade bir anlatımı benimsemiştir.
II. Dili, eserlerinin ana malzemesi olarak görür.
III. Betimlemelere az yer verir.
IV. Malzemesi nesneler ve insanlar olan büyülü bir dünya sunar.
Kendisinden böyle söz eden bir yazar için yukarıdakilerden hangileri söylenemez?
A) Yalnız II
B) Yalnız IV
D) I ve III
C) I ve II
E) III ve IV
35.Kültür, sanat ve edebiyat dergileri; bir milletin, bir ülkenin kültür hayatını, geçmişteki edebî ortamlarını ve dalgalanmalarını, fikir hareketlerini takip edebilmek açısından önemli yayınlardır. Dergiler, bir bakıma, dönemlerinin kültür sanat grafikleridir. Âdeta, sürekli bir metcezir hâlinde yükselen, kabaran veya kan kaybeden kültür ve sanat ortamlarını bütün açıklığıyla gösteren haftalık, aylık yahut iki aylık tablolar da diyebiliriz dergilere. Geçmişin kültürel mirasını, gelecek kuşaklara aktarmak bakımından da dergiler önemli bir görevi üstlenirler.
Bu parçada dergilerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Genç yazarlar için bir vitrin niteliği taşıdığına
B) Eskiyle yeni arasında bir bağ kurduğuna
C) Ait olduğu döneme tanıklık ettiğine
D) Toplumun düşünce dünyasını tanıtan bir araç olduğuna
E) Belirli aralıklarla yayımlandığına
36. Ayrıntıları ustaca işlemesi, ayrıntılarda dolanarak ele aldığı konuyu özü ve bütünlüğü bakımından dile getirmeye yönelmesi, Nermi Uygur’un denemeciliğinin belirgin özellikleri arasındadır. Uygur’un felsefi söyleminin okuru da kapsayan bir diyaloğa dönüştüğü görülür. Başkasıyla ve bir başkası olarak kendisiyle sürekli bir söyleşi ve diyalog tarzının ön planda olduğu denemeleri; felsefi ve edebî olanın iç içe geçtiği, özgün bir biçime büründüğü, döne döne okunacak metinlerdir. Belki bu diyalog sürecinin bir özelliği olarak ele alıp işlediği sorunlar ve olgular konusunda kesin bir sonuca ulaşmaktan çok, sürdürülen bir arayış ve okuru da bu arayış sürecine yöneltme eğilimi dikkati çeker. Uygur’un denemeleri böylece, okuru da düşünmeye, araştırmaya ve denemeye çağırır.
Bu parçaya göre, aşağıdakilerden hangisi Nermi Uygur’un denemelerinin bir özelliği değildir?
A) Sorunlar üzerinde düşündürme
B) Özü yakalamak için detaylara inme
C) Konuları bir bütünlük içinde ele alma
D) Düşünceleri edebî bir form içinde verme
E) Sorunları söyleşi yoluyla çözüme kavuşturma
37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Yazmak için yaşanır, yaşamak için yazılır. Birbirini bütünleyen değerlerdir yazmak ve yaşamak. Yazar, küçük yaşlardan başlayarak duyumsar bunu. Güçlü bir var olma baskısı olarak hisseder. Her durumda, her koşulda, her dönemde duygularını, düşüncelerini kâğıda dökmek ister. İçinde yaşadığı dönemin insanlarına, belki de gelecektekilere bir sesleniş olsun diye. Elli yıl, yüz yıl, iki yüz yıl sonra! Kim açar bu yaprakları? Kim karıştırır bu kitapları? Binlerce yazı, binlerce kitap yayımlanıyor. Yüzlerce hatta binlerce insan yazı yazıyor. Geçmiş yüzyılların insanları yazmışlar, yazmışlar… Bugüne kaçı kalmış? Bu kalanlardan kaçı ölümsüz değer taşıyor? Pek azı. Üstelik yüzyıl, iki yüz yıl önce değerli, kalıcı sanılan eserlerden pek çoğu toz olup gitmiş, kimsenin önem vermediği eserler olanca gücüyle bugün de
37. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Mecazlı söyleyişe yer verilmiştir.
B) Konuşma havası içinde yazılmıştır.
C) Tanık göstermeden yararlanılmıştır.
D) Olasılık söz konusudur.
E) Kişileştirmeye başvurulmuştur.
38. Bu parçada eserlerin aşağıdaki özelliklerinden hangisi üzerinde durulmuştur?
A) Kalıcılıklarının uzun sürede belli olması
B) Toplumu yönlendirdikleri ölçüde kıymetli olmaları
C) Geleceğe erişirken değişikliğe uğramaları
D) Kendilerine özgü bir zamana sahip olmaları
E) Unutulmalarındaki temel etkenlerin geç fark edilmesi
39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) “Türk evi” dendiğinde akla öncelikle ahşap bir yapı gelmektedir. (II) Zemin katın duvarları taş olsa bile, zeminin üzerindeki kat çoğunlukla ahşaptır. (III) En azından tuğlalar arasına, dikey veya yatay olarak uzatılan ağaçtan bağlama ögeleri, hatıllar konulur. (IV) Ahşap olması eve fiziksel anlamda esneklik verir; örneğin her kuşak, baba evinde kendine göre yeni düzenlemeler yapabilir, büyük odaları tahta bölmeyle bölerek oda sayısını artırabilir veya geniş bir avluya bir oda ekleyebilir. (V) Esnekliğin bir diğer boyutu malzemenin kullanışlılığıdır. (VI) Ağacın temini ve işlenmesi, diğer malzemelere kıyasla genelde daha kolay ve ucuzdur. (VII) Sofalarıyla, hayatlarıyla, yazlık ve kışlık bölümleriyle Türk evinin özelliklerini taşıyan taş evler de vardır; örneğin Mardin evleri. (VIII) Ancak dış cephesi dantel gibi işlenmiş taşlarla kaplı bu ev, bi ahşap eve oranla çok daha uzun sürede, çok yüksek bir maliyetle ortaya çıkar.
39. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) III. B) IV. C) VI. D) VII. E) VIII
40.
I. Zamanla üzerinde değişiklikler yapılabildiğine
II. Taş süslemeciliğinin pahalı olduğuna
III. Eski önemini yitirdiğine
Bu parçada Türk eviyle ilgili olarak yukarıda verilenlerden hangilerine değinilmemiştir?
A) Yalnız I
B) Yalnız III
C) I ve II
D)I ve III
E) II ve III
CEVAP ANAHTARI
|
1. E |
11. A |
21. A |
31. B |
|
2. A |
12. D |
22. D |
32. D |
|
3. C |
13. C |
23. B |
33. C |
|
4. B |
14. A |
24. E |
34. B |
|
5. A |
15. B |
25. C |
35. A |
|
6. D |
16. E |
26. B |
36. E |
|
7. D |
17. C |
27. D |
37. C |
|
8. E |
18. C |
28. B |
38. A |
|
9. C |
19. E |
29. A |
39. D |
|
10. B |
20. B |
30. E |
40. B |
]]>