İslami Türk edebiyatı ile Batı Türk edebiyatı arasında geçiş dönemi olan “Hazırlık Dönemi”ni de hesaba katarsak sanatçıların getirdikleri yenilikler ve sanat anlayışları bakımından Tanzimat edebiyatı üç dönemde incelenebilir:
Osmanlı aydınlarının Batı kültürünü, edebiyatını tanıma ve tanıtma çabalarına başladığı dönemdir.
Bu dönem Batı’dan, özellikle Fransız edebiyatından, bazı şiir, hikaye ve roman çevirilerinin yapıldığı bir geçiş dönemidir.
İlk çeviri roman, Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği “Tercüme-i Telemak”tır.
İlk şiir çevirileri ise Şinasi ve Ethem Paşa’nın J.J. Rousseau, V. Hugo, Lamaritine gibi Fransız şairlerden yaptıkları çevirilerdir.
İlk Türk gazetesi olan ve devlet eliyle çıkarılan Takvim-i Vekayi bu dönemde de yayını sürdürür.
Yine bu dönemde yarı resmi bir gazete olan Ceride-i Havadis’le (1840) tıpçıların çıkardığı Vakayi-i Tıbbiye (1850) yayın hayatına başlamıştır.
Osmanlıcadan sonra Fransızca en önemli edebi dil konumuna gelir.
Elçiliklerde tutulan “Seferatname” adlı günlükler, Batı kültürünün tanınmasına yardımcı olur.
Bu dönem; toplum, siyaset ve sanat yönünden Tanzi-mat edebiyatının oluşmasına elverişli bir dönemdir.
1860’ta Şinasi ve Âgah Efendi’nin birlikte çıkardıkları ilk özel Türk gazetesi olan Tercüman-ı Ahval ile Tanzimat edebiyatı fiilen başlamış olur.
Bu dönemde yetişen sanatçıların çoğu (Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal) Fransız düşünür ve yazarlarından Montesquieu, Voltaire, J.J. Rousseau’nun etkisinde kalmıştır.
Bu dönemin yazar ve şairleri Divan edebiyatı geleneğiyle yetişmiş; ancak bu geleneği değiştirerek yeni bir edebiyat anlayışını yerleştirmeye çalışmışlar, fakat eskiye bağlılıktan kurtulamamışlardır. Özellikle şekil yönünden Divan şiiri geleneğine bağlı kalmışlardır.
Eserlerinde; vatan, millet, eşitlik, özgürlük, hak, adalet, meşrutiyet gibi, o döneme gelinceye kadar sözü edilmeyen kavramları yaymaya çalışmışlardır.
“Sanat toplum içindir.” ilkesi bilinçli olarak benimsenmiştir.
Dilde sadeleşme savunulmuş, ama uygulanamamıştır.
Aynı şekilde hece vezni ve halk edebiyatı da yalnız savunulmakla yetinilmiştir.
Batı edebiyatından makale, deneme, fıkra, eleştiri, roman, hikaye, tiyatro, anı gibi edebi türler edebiyatı-mıza bu dönemde girmiştir.
Şiirde eski şekiller içinde yeni konuların işlenmesiyle içerik ön plana çıkmıştır. Yani şiir, fikirleri aktarmak için kullanılan bir araç durumundadır.
Bu dönemde yazılan romanlar teknik açıdan zayıftır.
Hastalıklı oluş, intihar, kölelik ve cariyelik romanda sık sık işlenen konulardır.
Noktalama işaretleri ilk defa bu dönemde kullanılmıştır.
Romantizm akımının özellikleri bu dönem sanatçılarının eserlerinde görülür.
Bu dönem sanatçıları; Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Şemsettin Sami, A. Mithat Efendi, A. Vefik Paşa, Ali Bey, A. Cevdet Paşa ve Ali Suavi’dir. (Bu sanatçıların hemen hepsi gazetecilik yapmış, bir kısmı siyasi mücadeleler içinde bulunmuş, devlette önemli vazifeler üstlenmiş kişilerdir.)
Bu dönem sanatçıları II. Abdülhamit’in baskılı yönetiminden dolayı “sanat, sanat içindir.” ilkesini benimse-mişler, sosyal konulardan ve ideolojilerden uzak durmuşlardır.
Batı edebiyatının örnekleri başarıyla ortaya konul-muştur.
Bu dönemde yazılan eserlerin dili oldukça ağırdır.
Divan edebiyatına karşı Batı edebiyatı savunulmuştur.
Bu dönemde şiir, biçim yönünden Divan şiiri etkisinden kurtulmuştur. Abdülhak Hamit Tarhan şiirleriyle bu yeniliğin öncüsü olmuştur.
Romanda realizmin şiirde ise romantizmin izleri görülür.
Kölelik ve cariyelik bu dönemdeki romanlarda işlenen konulardır.
Şiirin konusu genişlemiştir. Hayatta güzel olan her şeyin şiire konu olabileceği görüşü esastır.
Bu dönem şiirlerinde ölüm, yokluk, hiçlik, düş kırıklıkları, tabiat, aşk gibi konular işlenmiştir.
Bu dönemin başlıca sanatçıları A. Hamit Tarhan, R. Mahmut Ekrem, S. Paşazade Sezai, Nabizade Nazım’dır. Bu dönemde olup da yeniliklerin karşısında olan sanatçı da Muallim Naci’dir.
TANZİMAT’TA ŞİİRİN ÖZELLLİKLERİ VE İKİ DÖNEMİN KARŞILAŞTIRILMASI
I. ve II. dönem şairleri, Divan şiiri geleneğine bağlı kalmışlardır.
I. Dönem şairleri vatan, millet, özgürlük, adalet gibi toplumsal konulara yönelmişler; II. Dönem şairleri tabiat, aşk, ölüm gibi kişisel konulara önem vermişlerdir.
I. dönem şairleri “sanat, toplum içindir.” ilkesini, II. dönem şairleri “sanat, sanat içindir.” ilkesini benimsemişlerdir.
I. dönem şairleri dilde sadeleşmeyi savunmuşlardır, ancak uygulayamamışlardır, II. dönem şairleri ise dili iyice ağırlaştırmışlardır.
Her iki dönemin şairleri Romantizm’in etkisinde kalmıştır.
Şiirde parça güzelliği bırakılmış, konu birliğine ve bütün güzelliğine önem verilmiştir.
Şiirde sanatlı söyleyiş esas maksat olmaktan çıkarılmıştır.
Türk edebiyatında önceleri bulunmayan Batılı anlamda hikaye ve romanın ilk örnekleri bu dönemde görülmeye başlandı. Eski edebiyatımızdaki halk hikayeleri, masallar, mesneviler bu türlerin yerini tutmakta idi.
Roman ve hikaye türündeki ilk örnekler Batılı yazarlardan esinlenerek verilmiştir.
İlk roman çevirisi Yusuf Kamil Paşa’nın Fenelon’dan çevirdiği “Tercüme-i Telemak”tır. Bunu; Sefiller, Robinson Kruzoe, Monte Kristo, Paul ve Virgine, gibi roman çevirileri izlemiştir.
Türk edebiyatında ilk yerli roman Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” adlı eseridir. Ancak bu eser roman tekniği bakımından kusurludur. Sanat değeri taşıyan ilk roman Namık Kemal’in İntibah adlı eseridir.
Tanzimatın I. döneminde hikaye türü pek ilgi görme-miştir. Ahmet Mithat Efendi’nin “Kıssadan Hisse” ve “Letâif-i Rivayet” serisi bu türün ilk örnekleridir. II. dönemde Sami Paşazade tarafından bu türün örnekleri verilmiştir.
TANZİMAT’TA HİKAYE ve ROMAN ÖZELLİKLERİ
İşlenen konular, günlük olaylardan ya da tarihten alınmış, gerçeğe uygun konulardır.
Olayların akışında ve sonuca bağlanmasında rastlan-tılara çokça yer verilmiştir.
Yazarlar okuyucuyu bilgilendirmek için olayların akışını kesip bilgiler, öğütler vermişlerdir.
Yazarlar, kişiliklerini eserlerine yansıtmışlardır.
Canlandırılan kahramanlar tek yönlüdür, iyiler bütü-nüyle iyi kötüler bütünüyle kötüdür.
Olayların sonunda iyiler ödüllendirilmiş, kötüler cezalandırılmıştır.
Kişiler çoğu kez bir görüşte aşık olurlar.
Ahmet Mithat, Nabizade Nazım gibi halka seslenen yazarların dili sade; Namık Kemal gibi aydınlara seslenen yazarların dili ağırdır.
Birinci dönem yazarları Romantizm’in, II. dönem yazarlarında Realizm’in etkileri görülür.
Tanzimat dönemine kadar, tiyatro alanında geleneksel halk tiyatrosu dışında bir faaliyet görülmez. Batılı anlamda ilk tiyatro eseri Şinasi’nin “Şair Evlenmesi” adlı eseridir. Yazar bu eserde görücü usulüyle evlenmeyi eleştirir. Şinasi bu piyeste meddah geleneğinden de yararlanır. Güldürüler söylenenlerin ters anlaşılması üzerine kurulmuştur. Eserde konuşma dili kullanılmıştır.
Tiyatro halkı eğitmek için bir vasıta olarak kullanılmıştır. Bu maksatla konularını toplum hayatından, gelenek-lerinden ya da tarihten almışlardır.
Tanzimat dönemi tiyatro yazarları, eserlerini sahnelemekten çok, okumak için yazmışlardır. Hatta II. dönem sanatçılarından A. Hamit Tarhan, tiyatro eserlerini sadece okumak için yazmıştır.
Tanzimatçılara göre tiyatro, bir eğlence olduğu kadar bir eğitim aracıdır da. Bu yüzden tiyatro eserlerinde diğer türlere göre daha anlaşılır bir dil kullanılmıştır. Fakat bu dil ikinci dönemde giderek ağırlaşmıştır.
Tanzimat sanatçılarının hemen hemen hepsi gazetecilikle uğraşmış, edebiyat yazılarını gazete-lerde yayımlamış kişilerdir. Bu dönemde gazete ile edebiyat iç içedir. Tanzimat döneminde, gazete vasıtasıyla makale, fıkra, eleştiri, anı gibi yazı türleri edebiyatımıza kazandırılmıştır.
1.Takvim-i Vekayi (İlk Resmi Gazete-1831)
2.Ceride-i Havadis (Yarı Resmi Gazete-1840)
3.Tercüman-ı Ahval (1860-İlk Edebi ve Özel Gazete-Şinasi ve Âgah Efendi)
4.Tasvir-i Efkar (1862-Şinasi)
5.Muhbir (1866-Ali Suavi)
6.Hürriyet (1868-Ziya Paşa ve Namık Kemal)
Bu gazeteleri N. Kemal’in “İbret”, A. Mithat Efendi’ nin “Devir”, “Bedir”, “Tercüman-ı Hakikat”, Şemsettin Sami’nin “Sabah”, “Tercüman-ı Şark” adlı gazeteleri izler.
Tanzimat edebiyatının öncü ve yenilikçi şairi, yazarı ve düşünürüdür.
İlk özel gazete (Tercüman-ı Ahval), ilk makale (Mukaddime), ilk tiyatro eseri (Şair Evlenmesi), ilk şiir çevirileri, ilk dil çalışmaları ona aittir. İlk kez noktalama işaretlerini de o kullanmıştır.
Şiirde şekil olarak Divan edebiyatı geleneğine bağlı olmasına rağmen içerikte değişiklikler yapmış, eski şekillerle yeni kavramları anlatmıştır.
Yazıyı süsten ve sanattan kurtararak düşünceyi ön plana çıkarmıştır. Böylece dilde sadeleşme hareke-tine öncülük etmiştir.
Nesirlerinde dil sadedir. Şiirlerinde aruz veznini kullanmıştır ve dil pek sade değildir.
Klasisizmden etkilenmiştir.
La Fontaine’den Fabl’lar tercüme etmiştir.
Tanzimat Fermanını ilan eden Mustafa Reşit Paşa için yazdığı iki kaside oldukça önemlidir. Bu kasidelerdeki övgüler Divan edebiyatından daha ileridir.
Eserleri:
Durub-u Emsal-i Osmaniye (1863) : Osmanlı atasözlerini derlediği bir kitaptır.
Şair Evlenmesi (1860) : Türk edebiyatında batı tarzında yazılan ilk tiyatro eseridir. Eser tek perdelik bir töre komedisidir. Konusu, birbirini görmeden görücü usulü ile evlenme adetidir. Batı tesiri altında fakat yerli malzeme ile işlenmiş milli bir tiyatrodur. Kahramanları halktan seçilmiştir. Sevgilisi yerine onun için çirkin ablası ile evlendirilen Müştak Bey’in başına gelenler anlatılır.
Tercüme-i Manzume (1869) : Fransızcadan Türkçeye ilk şiir çevirileri sayılır.
Müntehabat-ı Eş’ar (1862) : Şinasi’nin kendi şiirlerini topladığı bir eserdir.
Müntehabat-ı Tasvir-i Efkar (1885) : Makalelerin yer aldığı üç ciltlik bir eserdir.
Tercüman-ı Ahval ve Tasvir-i Efkar : Şinasi’nin çıkarmış olduğu gazetelerdir.
Tanzimat’ın eski ile yeni arasında yalpalayan aydınıdır.
“Şiir ve İnşa” adlı makalesinde gerçek şiirin halk şiiri olduğunu söyler. Sonraları “Harabat” adlı antolojisinin önsözünde Divan şiiri geleneğini savunur. Bu nedenle Namık Kemal tarafından sert biçimde eleştirilir.
Edebiyatımızın en önemli terkib-i bent ve terci-i bent şairlerindendir.
Eserleri:
Şiir : Eş’ar-ı Ziya, Zafarname (Hiciv), Terkib-i Bend ve Terci-i Bend.
Nesir : Harabat, Rüya (Edebiyatımızda ilk mülakat), Defter-i Amal (Anı), Veraset Mektupları, Engizisyon Tarihi (çeviri), Endülüs Tarihi (çeviri), Emil (çeviri).
Harabat : Arapça, Farsça, Türkçe şiir antolojisidir. Eserin mesnevi tarzında yazılmış önsözünde, Ziya Paşa, şiir ve edebiyat anlayışını açıklamıştır. Bu önsözünde Z. Paşa’nın “Şiir ve İnşa” makalesinde savunduğu fikirlerin tersini savunduğu, Divan şiirini yücelttiği görülür. Bu yüzden Namık Kemal, Ziya Paşa’ nın bu eserine, Tahrib-i Harabat, Takib adlı eserleriyle cevap vermiştir.
Edebiyatımızda vatan şairi olarak tanınır.
Edebiyatımızda hürriyet kavramını ilk kullanan sanatçıdır.
Romantizmden etkilenmiştir. Hikaye dışında edebiyatın hemen her türünde eser vermiştir.
Şiirlerinde biçim yönünden eskiye bağlı kalmışsa da vatan, millet, özgürlük gibi yeni konuları işlemiş “toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir. Hürriyet Kasidesi, Vatan Mersiyesi, Vatan Şarkısı bu konulardaki şiirleridir.
Eserleri :
Romanları : İntibah (1876), Cezmi
Eleştiri : Tahrib-i Harabat, Takip, Renan Müdafaanamesi, Mukaddime-i Celal
Şiirleri : Hürriyet Kasidesi, Vatan Mersiyesi, Vatan Şarkısı
Tarihi Kitapları : Tarih-i Osmani (1889), Büyük İslam Tarihi (1875), Kanije Muhasarası (1874), Silistre Muhasarası (1874), Devr-i İstila, Barika-i Zafer
Tiyatro : Vatan Yahut Silistre (1873), Gülnihal (1875), Zavallı Çocuk (1873), Akif Bey (1874), Celaleddin Harzemşah (1875), Kara Bela (1878)
Tanzimat’ın en çok yazan ve okunan yazarıdır. 200’ü aşkın eseri vardır.
Hemen her konuda çalakalem yazmıştır.
Halka okuma zevkini aşılayan yazar olarak bilinir.
Eserlerinin tümü teknik açıdan kusurludur.
Romantizmden etkilenmiştir.
Eserlerinde bilgilendirmek esastır. Her fırsatta halka bir şeyler anlatmaya çalışır. Bazen romanın akışını keser uzun uzun açıklamalar yapar ve okuyucuya bilgiler verir.
Eserleri :
Romanları : Felatun Beyle Rakım Efendi, Hasan Mellah Hüseyin Fellah
Hikaye : Kıssadan Hisse, Letaif-i Rivayet
Gezi : Avrupa’da Bir Cevelan
Gazete : Bedir, Devir, Tercüman-ı Hakikat
Felatun Beyle Rakım Efendi (1875) : Batı uygarlığını özde kavramayan, biçimde kalanların düştükleri gülünç durumları anlatılır. Eser, Batı kültü-rüne özenen Felatun Bey’le, bu kültürü özümsemiş Rakım Efendi’nin serüveni, Medeniyet değiştiren bir toplumun hikayesidir.
Bu dönemde milliyetçilik ve Türkçülük hareketlerinin en önemli isimlerindendir.
Tiyatroya yaptığı hizmetlerle tanınır.
Türkçenin sadeleşmesi doğrultusunda çalışmıştır. Dili yalındır.
Klasisizmden etkilenmiştir.
Moliere’in hemen hemen bütün eserlerini Türkçeye çevirmiş.
Eserleri:
Tiyatro : Zor Nikah, Zoraki Tabip, Tabib-i Aşk, Azarya
Şiir : Savruk, Adamcıl, Kocalar Mektebi, Okumuş Kadınlar, Tartüf
Sözlük : Lehçe-i Osmani
İyi bir medrese kültürü ile yetişmiştir.
Kısas-ı Enbiya adlı eserinin önsözünde, Türkçenin kendine has kanunları bulunduğunu ifade etmektedir.
Kavaid-i Osmaniyye adlı eserinde, Türkçe, Arapça ve Farsçanın kaidelerini anlatmıştır.
Belagat-ı Osmaniyye adlı eserinde, yeni yazı türlerinden hiç bahsetmemiştir.
Direktör Ali Bey diye de tanınır.
Diyojen gazetesindeki çalışmaları ile, memleketimizde mizah edebiyatının gelişmesine katkıda bulun-muştur.
Osmanlı Tiyatrosu’nun kurulmasında emeği geçmiş.
Eserlerinde İstanbul Türkçesini bütün incelikleriyle kullanarak günümüzün dil anlayışına ulaşmıştır.
Tiyatro, mizah ve gezi yazısı türünde eserler veren Ali Bey, Moliere’in bir eserini “Ayyar Hamza” adıyla Türkçeye adapte etmiştir.
Lehçetü’l Hakayık adlı küçük bir mizahi eseri de vardır.
Tanzimat’ın Batıcı aydınlarındandır.
Şiirlerinde hakim olan tema his’tir.
Eski edebiyatın temsilcisi Muallim Naci ile yaptığı kafiye tartışması ünlüdür. Muallim Naci Divan edebiyatının kafiye anlayışı olan “göz için kafiye” anlayışını savunur. R. Mahmut Ekrem ise “kulak için kafiye” görüşünü ileri sürer. Servet-i Fünun döneminde “kulak için kafiye” anlayışı benimsenir.
Güzel olan her şeyin şiire konu edilebilmesi onun fikridir. Bu düşüncesiyle toplum için sanat görüşünden ayrılmıştır.
R. Mahmut Ekrem’in edebiyatımıza asıl hizmeti yeni edebiyatın kurallarını koymak ve yaymak, Servet-i Fünun (Edebiyat-ı Cedide)’un doğuşunu sağlamak şeklinde olmuştur.
Eserleri:
Roman : Araba Sevdası
Hikaye : Muhsin Bey, Şemsa
Tiyatro : Çok Bilen Çok Yanılır (komedi), Afife Anjelik, Vuslat, Atala
Şiir : Nağme-i Seher, Yadigar-ı Şebab, Tefekkür, Pejmürde, Zemzeme, Nejat Ekrem
Eleştiri : Takdir-i Elhan
Talim-i Edebiyat, edebi bilgilerle ilgilidir.
Araba Sevdası: Romanda, bir gösterişten ibaret olan Batı hayranlığının gülünçlüğü anlatılmıştır. Mirasyedi Bihruz Bey’in aşk maceraları anlatılır. Bihruz Bey, Ahmet Mithat’ın Felatun Bey ve Rakım Efendi romanında anlattığı batıya özenen züppe tipinin iyice karika-türleştirilmiş biçimidir.
Roman ve hikâye yazarıdır. “Sergüzeşt” adlı romanıyla ünlüdür.
Bu romanı, romantizmden realizme geçişin başarılı bir örneği olarak kabul edilir. Romanda, esir ticaretinin toplumsal hayattaki izleri anlatılır.
Hikâyelerini “Küçük Şeyler” adı altında toplamıştır.
Eserleri :
Roman : Sergüzeşt
Hikaye : Küçük Şeyler
Piyes : Şîr
Anı : İclal
Sergüzeşt : Eserde, esir ve insan ticareti ana tema olarak seçilmiştir. Kafkasya’dan kaçırılıp İstanbul’a getirilen Dilber’in macerası, o dönemde egemen olan değer yargılarının yanlışlığı gösterilmek için anlatılır.
Şair-i Azam (büyük şair) olarak tanınır.
Batıcı şiir yönüyle ilk önemli değişiklikleri o yapmıştır.
Divan şiirinin biçimsel kalıplarını kırmıştır.
Divan edebiyatı nazım türlerini kullanmamıştır.
Çok sayıda tiyatro eseri yazmıştır. Ancak yazdığı bu eserler oynanmak için değil, okunmak içindir. Romantizmden etkilenmiştir.
Şiirlerinde zengin bir lirizm vardır. Şiirde, taşkınlık ve yücelik, söyleyişteki tezat onun özellikleridir. Tezat adeta Hamit’in tanıtıcı bir sembolüdür.
Eserlerinde çok çeşitli konulara yer vermiştir. Şiirle-rinde ve tiyatrolarında tarihi konular önemli bir yer tutar. Soyut konular, hayat, tabiat, ölüm, insanlık onun eserlerindeki konulardır. Ölüm ise Hamit’in özellikle işlediği bir konudur.
Eserleri:
Şiirleri : Makber, Sahra (Pastoral niteliktedir), Belde, Garam, Baladan Bir Ses, Ruhlar, Yabancı Dostlar, Validem, Hacle, Bunlar O’dur.
Tiyatro : Macera-yı Aşk (ilk tiyatrosu), Fitnen, İbn-i Musa, Eşber, İçli Kız, Duhter-i Hindu, Nesteren, Sardanapal, Liberte, Hakan, İlhan…
Roman ve hikayeleriyle tanınan sanatçı Tanzimat edebiyatının Realist ve Naturalist temsilcilerinden biridir.
Yazarın, “Karabibik” adlı eseri edebiyatımızdaki ilk köy romanı olarak tanınır. Romanda anlatılanlar Antalya’nın bir köyünde geçer. Yazar köy hayatını tam bir Realizm’le yansıtır.
Sanatçının asıl başarısı “Zehra” adlı romanında görülür. Romanda psikolojik unsurlar ağır basar. Karakterlerin tasvir ve tahlili son derece başarılıdır.
Yadigarlarım, Sevda, Bir Hatıra yazarın hikaye türün-deki diğer eserleridir.
Eski edebiyat ile yeni edebiyat arasındaki mücadele-de eski edebiyat taraftarlarının lideri durumundadır. Eski nazım tekniğini bilen ve ona kuvvetle hakim olan bir şairdir. Fransız edebiyatını tanıdıktan sonra Batılı tarzda da şiirler yazmıştır.
Muallim Naci ile yeni edebiyatın önderi durumunda olan Recaizade M. Ekrem arasında uzun süren tartışmalar olmuştur. Recaizade’nin Zemzeme’lerine Muallim Naci, Demdeme’leri ile cevap vermiştir.
Eserleri :
Şiir : Ateşpâre, Şerâre, Füruzan, Sümbüle
Ayrıca edebi bilgilerle ilgili “Istılahat-ı Edebiyye” adlı bir eseri vardır.
]]>· Tanzimat edebiyatı Batı etkisindeki Türk edebiyatının ilk evresini oluşturur.
· Osmanlı devleti 17. yy’dan itibaren Batı karşısında sürekli geri kalmaya başlamıştır. Fakat bu geri kalmanın farkına devlet olarak sadece 18.yy’ın sonlarında ve 19. yy’ın başlarında görülmüştür.
· Özellikle II. Mahmut, III Selim gibi Batı’yı bizden ileri gören padişahlar bu gerileyişi durdurmak için en başta askeri olmak üzere yönetim ve toplumsal alanda çeşitli yenilikler yapmaya çalışsa da çok başarılı olamamıştır. Toplum bu yenilikleri çok fazla kabullenememiştir.Hatta II.Mahmut sürekli yaptığı bu yeniliklerden dolayı lakabı ”Gavur Sultan” olmuştur.
· Yapılan yenilikler sadece askeri alanda olmuş, bunun yanında yapılan uygulamalarda Batı’nın baskılarını azaltmak için yapılmış olan yenilikler olunca çok başarılı olamamıştır.
· İşte bu noktada çok az da Batı’yı tanıması için gönderilen öğrenciler (28.Çelebi Mehmet , Şinasi vs.) geri döndüklerinde orada gördükleri Batı yaşama ve düşünce tarzını Osmanlı’da uygulamak için anlatmaya başladılar.
NOT: Toplumun Batı’yı tanımasında en önemli faktör 1832 yılında kurulan ve birçok sanatçının içinde bulunduğu “Tercüme Odası” etkili olmuştur.
· Eski güç ile yeni güç arasında bir çatışma yaşanması eski –yeni, alafranga-alaturka mücadelesi başlattı.Bu durum yazarlar arasında sürdüğü gibi halkın arasında da devam etmiştir.
· Tanzimat 1839 ‘da ilan edildi fakat Tanzimat Edebiyatı tam anlamıyla 1860 yılında başladı.İşte bu arada geçen süre Tanzimat’ın “Hazırlık Dönemi”dir.
Hazırlık Dönemi(1839-1860)
· Tanzimat’ın 1839 yılında ilanından ve 1860 yılında Tercüman-ı Ahval isimli ilk özel gazetenin Şinasi tarafından çıkarıldığı dönem Tanzimat’ın hazırlık dönemidir.
· Bu dönem telif eserler yerine yazarların Batı’dan eserler tercüme ettikleri dönemdir.
· 1860 yılına kadar özellikle Fransız edebiyatından şiir,roman,hikaye vs. türlerin tercümesi yapılır.
NOT: Tercüme Odası o zaman Batı’yı yakından tanıyan yazarlar oradaki eserlerin tercüme edilip halka yansıtıldığı bir sistemdir. Bu durum; halk arasında roman, hikaye, tiyatro gibi türlerin tanınmasında etkili olmuştur.
· Tanzimat döneminin hazırlık safhasında özellikle devlet eliyle çıkarılmış olan Takvim-i Vekayi isimli gazetede de yapılan tercümeler yayınlanarak halkın edebiyat anlayışı yeni türlere uygun hale getirilmiştir.
· Bu dönemde çevrilen,uyarlanan ya da yazılan Klasik edebiyat ile Tanzimat edebiyatı arasında köprü özelliği görür.
· Bu dönemde Yusuf Kamil Paşa, Mütercim Asım Paşa, Ertem Pertev Paşa gibi birçok yazar bu dönemde yaptıkları tercümeler Tanzimat’ı hazırlayan kişilerdir.
1. Dönemin Özellikleri (1860-1876)
· 1860 yılında Şinasi ve Agah Efendi’nin beraber çıkardıkları Tercüman-ı Ahval gazetesiyle birlikte bu dönem başlar.
· Fransız İhtilal’inin getirdiği özgürlük, halk, adalet, müsavat gibi yeni kavramlar bu dönemde ortaya atılmıştır.
· Özgürlük , halk, adalet ve eşitlik kavramlar doğrultusunda bu dönemin yazarları padişahın yetkilerinin kısıtlanması ve meşrutiyete geçip meclis kurulması için halka Batı’daki sistemleri anlatmaya başladılar. Hatta bundan dolayı birçok sanatçı baskı ve sansüre uğradılar.
· Bu dönemin başlıca yazarları Şinasi,Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa Ahmet Cevdet Paşa’dır.
· Bu yazarların yegane düşünceleri halkı eğitmek ve onları aydınlatmaktır.
· Halkı eğitmeyi amaç edindiklerinden dilde sadeleşmeyi savunmuşlar ve “sanat için sanat” anlayışıyla eserler vermek istemişlerdir.
NOT: Her ne kadar dilde sadeleşmeyi savundularsa da içinde yetiştikleri kültürde Divan edebiyatının etkisi çok büyük olduğu için bunu bir iki yazar dışında başaran olmamıştır
· Bu dönemde yazan ve eser veren yazarlarda bir fikir birlikteliği yoktur.Mesela Servet-i Fünun edebiyatı içindeki her yazar aynı duygu ve düşünüşe sahip iken buradaki her yazar aynı şeyi düşünmez ve değerlendirmez. Örnek olarak Ali Suavi, değişik dönemlerde değişik fikir akımlarına inanıp savunduğu için çok fazla itibar görmez. Yine Ziya Paşa önce halkın edebiyatını övüp Divan edebiyatını eleştirirken daha sonra bunun tersini söylemiştir ve bu yüzden Namık Kemal’le tartışma içine girmiştir.
…………..
]]>