Soru 1 |
Kemalettin Tuğcu bizlere yoksulluğu, yaşamla savaşmayı, acımayı, yardımlaşmayı ve paylaşmayı öğretti. Kahramanları hiç yüzüstü, umarsız bırakmadı. Eserleriyle Tuğcu okurlarına bir bakıma acı aşısı yaptı.
Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kitaplarıyla acılara, zorluklara göğüs germe becerisi kazandırmak
B) Yaşanan acıların okurla paylaşılarak azalmasını sağlamak
C) Odağına acıyı alarak kalemini edebî yönden güçlendirmek
D) Acıyla yoğrulmuş hayatların kendi yönünü bulacağını göstermek
E) Toplumun yaşadığı acıları yalın hâliyle eserlerine aktarabilmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
XX. yüzyılın son çeyreğinde plansız iç göçler sebebiyle kalabalıklaşan İstanbul; benzer kaderi yaşayan Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirlere göre daha çok sorunla baş başa kalmıştır.
Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır?
A) Yazar değil, eleştirmenler; metinler değil, yorumlar yani bakış açıları değiştiği için edebiyat eserlerinin anlamı daima zenginleşmektedir.
B) Kopuk dizelerin, anlatı parçacıklarının, çizimin sınırlarında dolaşan bu melez metin; onun yaşam haritasına göre farklılıklar gösterir.
C) Türkiye, İran, Rusya; Ankara, Tahran, Moskova isimlerinin birbirleriyle münasebetleri açık seçik ortadadır.
D) Tokat'ta yetiştirilen ürünlerin başında domates, biber, fasulye, patates; kiraz, vişne, elma, erik gelir.
E) Lale, sümbül ve karanfil motifleriyle ebru sanatına farklı bir yorum getirmiş; bu sanatın genç kuşaklarca tanınmasına katkıda bulunmuştur.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Günümüzde büyük miktarda veri üretilerek bunlar sürekli depolanıyor. Dijital verilerin saklandığı diskler "sunucu parkı" adı verilen devasa tesislerde tutuluyor. Bu bilgilerin korunması içinse ciddi bir kaynak harcanması gerekiyor. Bilim insanları çevre dostu olmayan bu veri saklama yöntemine yeşil bir alternatif sunuyor: Bitkileri biyolojik bir sabit disk olarak kullanmak! Tüm bilgileri bitkilerin DNA’sının içinde ikili kod olarak saklayabilmemize olanak tanıyan bu yöntem sayesinde kütüphaneler dolusu bilgi, tek bir ağaca aktarılabilecek. Bu buluş, geliştirilmeye muhtaç olsa da aile fotoğrafımızı en sevdiğimiz kaktüsün içinde saklayabilecek veya bahçemizdeki ağaçtan müzik dinleyebilecek olma ihtimali gerçekten heyecan verici!
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) DNA’larda genetik bilgilerin yanı sıra farklı verilerin de depolanması mümkün görülmektedir.
B) Veriler arttıkça bunların saklanması için gerekli olan alanların da artması beklenmektedir.
C) Ağaçlarda bilgi saklanmasına yönelik çalışmaların geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
D) Yeni bilgilerin üretilmesi, bunların depolanma sorununu da beraberinde getirmektedir.
E) Kolay ulaşılabildiği nedeniyle verilerin dijital ortamda saklanması tercih edilmektedir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik fiillerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) Bunca yıllık tanışıklığımıza rağmen benden şüphelendiğiniz için teessüf ederim.
B) Durumu üst makama arzederiz, verilecek cevaba göre de ne yapacağımızı kararlaştırırız.
C) Bu saatten sonra gelse de gelmese de hiç fark etmez; her şey için çok geç artık.
D) Antalya’da etkili olan yağış, seraları bir anda su altında bıraktı ve bütün mahsulü mahvetti.
E) O her istediğini yapacak, istediği gibi at koşturacak; biz de öylece oturup seyir mi edeceğiz?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Bazı kavramlar, uzun süre sözlüklere ve akademik metinlere hapsedildikten sonra sebebi bilinmeksizin birdenbire, halkın diline düşme; basında, televizyonda, hatta hükûmet demeçlerinde zikredilme talihini veya talihsizliğini yaşar. Fena hâlde felsefe kokan ve Yunancadaki köküyle akla Aristoteles'i getiren etik kelimesi, bugün tam da bu şekilde sahnenin ortasına yerleşmiş durumda. Yunancada bilgece bir eylem yolu arayışına karşılık gelen etik, felsefenin ayrılmaz bir parçasıdır. Descartes'la - yani özne sorununun merkezî önem taşıdığı modern dönem felsefesiyle- birlikte etik, ahlakla veya pratik akılla az çok eş anlamlı hâle gelmiştir. Etik, böylece ister bireysel ister kolektif olsun, bir öznenin veya özne grubunun eylemlerini ve bunların sonuçlarını evrensel yasaların terazisinde ölçen, yargılayan sistem anlamına kavuşmuştur. Bugünün popüler kültür ve siyaset endüstrisinde ise artık anlam enflasyonu nedeniyle milyonlarca sıfırla şişmiş bir kavrama dönüşmüştür. O kadar çok şey için kullanılıyor ki hemen hiçbir şey ifade etmiyor.
Bu parçada altı çizili sözle etikle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Düşünce tarihindeki yerini ve önemini koruyamadığı için eski popülerliğini yitirmiş bir terim olduğu
B) Önemli bir felsefi terim olmaktan çıkıp gündelik anlamlar kazanmış işlevsel bir sözcüğe dönüştüğü
C) Zaman içinde farklı disiplinler tarafından da kullanıldığı için tanımlanmasının zorlaştığı
D) Popülerliği ve yanlış kullanılması nedeniyle asıl anlamını yitirdiği ve içinin giderek boşaltıldığı
E) Siyasi ve sosyal çevrelerdeki farklı kullanımları nedeniyle felsefedeki tanımının da değiştiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Tüm hayvanların vücudu dokulardan ve dokuların birleşmesiyle meydana gelen organlardan oluşur. Dokular vücudun çeşitli kısımlarını ve organlarını oluştururken küçücük, kıvrımlı ve karmaşık yapılara dönüşür. Epitel hücreler bu yapıların oluşmasında temel bir işleve sahiptir. Bu hücreler sıkı bir şekilde istiflenerek derinin, kan damarlarının ve organların dış tabakalarını meydana getirir.
Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Ünlü düşmesi
D) Ünsüz düşmesi
E) Ünlü daralması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Meslek gruplarının bazıları (I) üyelerinin davranışlarından sorumlu tutulur. Anneliğin de kimi açılardan bir meslek grubu sayılmasına rağmen onlardan birinin (II) kötü davranışı diğerlerine (III) duyulan saygıyı pek etkilemez. Ancak iyi örgütlenmiş meslek gruplarının üyeleri, insanların gözünde birbirleriyle (IV) öyle özdeşleşmiştir ki mesleği icra eden birinin tutumu tüm (V) meslektaşların itibarını etkiler.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi zamir değildir?
A) I B) II C) III D) IV E) V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
----. Bütün yapıtlar kendilerinden önceki yapıtlarla yapılmış bir konuşmanın izlerini taşır. Dostoyevski İnsancıklarda Gogol'la tartışır. Kafka, Dönüşüm’de Dostoyevski'nin elli yıl önce sorduğu soruyu, "İnsan mıyım, yoksa böcek mi?" sorusuyla cevaplar. Oğuz Atay romanlarını yaralı Don Kişotların, yeraltında yaşayanların, hamam böcekleri ve metamorfozların yankılandığı bir vadide yazar.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Hiçbir yapıt boşluğa doğmaz; akan nehre sonradan eklenir
B) Hemen her anlatı çoktan kabul edilmiş doğruların üzerinde yükselir
C) Her yazar kendinden önce düğümlenmiş metinlerin ilmeğini çözer
D) Her yapıt, olay örgüsü açısından biricik olma idealiyle yola çıkar
E) Edebî yapıtlar, yazarının iç hesaplaşmalarının
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Günümüzde, hizmet sektöründen iş dünyasına, çocuk yetiştirmeden sanat üretimine kadar her alanda tatmine, sorunsuz biçimde varabilme yollarının arayışı içindeyiz. Everest’e tırmananlar, maraton koşanlar, yoğun ve disiplinli bir çalışmanın sonunda alanlarında ustalaşanlar ise yolun sonunda hissettikleri mutluluk kadar, yol boyunca yaşadıkları belirsizliklerden ve aştıkları engellerden de coşkuyla söz ederler. Belki de ilk bakışta çelişkili gibi görünen bu durum, çoğu zaman gayet iyi giden bir işte veya ilişkide, farkında olmadan pürüzler yaratmamızı açıklayabilir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sonucu değerli kılan, süreç içindeki öngörülemeyen güçlüklerin üstesinden gelmektir.
B) İsteklere kolayca ve fazla emek harcamadan ulaşmak, mutluluğun ön koşuludur.
C) Bilinç dışı dürtülerle, ortada sebep yokken sorun çıkarmak, başarıyı tetikler.
D) Sonuç kadar sürece odaklanarak engelleri aşmak da doyuma ulaşmada önemlidir.
E) Çeşitli düzeylerde güçlüklerle mücadele etmek, sorun çözme gücünü artırır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Öznel olmak kendi içine kapanmak, düşünceye dalmak, herkesten ve her şeyden ayrı olmak değildir. Aksine dışa doğru, başkalarına doğru bir çeşit yöneliştir. Bu yönelişledir ki benim dışımdakilere "benimdir" diyebilirim. Ancak gerçekten yaşadığım, içinde kendimi gördüğüm, bağlandığım bir şey benimdir. Çünkü beni benden başka olanla birleştiren bağı yalnız ben yaratabilirim.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın yazarının düşüncesini destekleyen bir örnek değildir?
A) İçerisinde bulunmadığım bir ordunun elde ettiği bir zaferle sevinebilirim yeter ki o, kendi fetihlerimin bir basamağı olsun.
B) İnşa aşamasında hiçbir emeğimin olmadığı bir eve sahip olabilirim yeter ki o, içinde oturduğum bir ev olsun.
C) Himalaya’nın doruğuna tırmanan adamın yaşadığı serüven ile böbürlenebilirim yeter ki o, kendi başarısını kanıtlamış olsun.
D) Şurada duran kimsenin sahiplenmediği toprak benim olabilir yeter ki o, ellerimle işlediğim bir toprak olsun.
E) Bir ülkenin uğradığı bozgunu iliklerimde duyabilirim yeter ki o, aramda bağlantılar kurduğum ülkede yaşanmış olsun.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
(I) Geçmişten bugüne uçaklara yıldırımlar kadar türbülanslarda ciddi hasarlar verir. (II) Uçaklar genellikle tırmanır veya alçalırken yıldırım çarpmasına maruz kalırlar. (III) Yıldırım ilk olarak uçağın burun veya kanat ucu gibi sivri bir kısmına temas eder. (IV) Temasın gerçekleştiği noktada havadaki moleküllerin iyonlaşması nedeniyle oluşan bir parlama görülür. (V) Ardından elektrik yüklü parçacıklar iletken dış yüzey boyunca ilerler ve uçağın bütünlüğüne zarar vermeden kuyruk , gibi bir başka sivri kısmından gökyüzüne dağılır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Bir noktadan sonra, hayal ettiğim bu dünya benim elimden çıkar ve kafamın içinde yaşadığım şehirden daha gerçek olur. O zaman bütün insanlar ve sokaklar, eşyalar ve binalar sanki hep birlikte aralarında konuşmaya, benim önceden hissedemediğim ilişkiler kurmaya; sanki benim hayalimde ve kitaplarımda değil kendi kendilerine yaşamaya başlarlar. İğneyle kuyu kazar gibi sabırla hayal ederek kurduğum bu âlem, bana o zaman her şeyden daha gerçekmiş gibi gelir.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kişileştirmeye yer verilmiştir.
B) Birinci kişili anlatım kullanılmıştır.
C) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
D) Benzetme yapılmıştır.
E) Örneklemeye başvurulmuştur.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Stephen Fears'ın 2006 yapımı etkileyici filmi Kraliçe, Prens Charles’tan boşandıktan sonra tüm İngiliz aristokrasisine sırtını dönen Prenses Diana’nın ölümünü anlatıyor. Filmin esas odağı, Prenses Diana’nın şaibeli bir trafik kazasında hayatını kaybetmesinden hemen sonra kraliyet ailesinde yaşananlar. Pek çok yazılı ve görsel malzemeyle desteklenen bir belgesel gibi çekilmesine rağmen film, senaryosu fazlasıyla içeriden yazıldığı gerekçesiyle eleştirilmiştir. Bununla birlikte film, tipik İngiliz mizahı ile bu mizahla atbaşı giden hüzün duygusunu her karesinde birleştirmeyi başarmıştır.
Bu parçada söz edilen filmin senaryosunun eleştirilme nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Prenses Diana’nın özel hayatıyla ilgili sırlara yer vermesi
B) Üzücü bir olayı sinemaya aktarırken mizahi ögeler kullanması
C) Olayları daha çok kraliyet ailesinin bakış açısıyla sunması
D) Hayatını belgeselleştirerek Prenses Diana’yı idolleştirmesi
E) İçeriğinin kazanın hemen ertesinde olanlarla sınırlı kalması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
Coğrafi keşiflerle birlikte gerçekleşen sömürgecilik faaliyetleri sırasında İspanyolları, yerliler karşısında farklı ve üstün kılan özelliklerden biri de, şövalye romanlarına tutkulu yaklaşımlarıdır. Bu romanlar, gerek yeni kıtaya çok uygun düşen büyülü ve efsanevi nitelikleriyle gerekse ölümüne savaş ve buna bağlı bir şeref anlayışına yaptıkları göndermelerle, sömürgeci mantığı etkilemiş ve beslemiştir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şövalye romanlarında, ölümüne savaşmanın şerefli davranış olarak yüceltildiği
B) Şövalye romanlarının sömüren-sömürülen ilişkisinin uzağında okunması gerektiği
C) Sömürgecilik faaliyetlerinin şövalye romanlarının içeriğini belirlediği
D) Sömürülen toplumların gizemli ritüellerinin şövalye romanlarında karşılık bulduğu
E) Sömürgeci kimliğin inşasında şövalye romanlarının pay sahibi olduğu
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
Yeni aldığı ve çok sevdiği ayakkabısının bir teki futbol oynarken yırtılan çocuk ( ) ayakkabıcıya ( ) yeni ayakkabı bakmaya gitti. Ayakkabının üzerindeki fiyatı okudu. Biran üzüldüğünü belli ederek vitrinden uzaklaştı. Durumu gören ayakkabıcı:
— Baktığın model sana çok yakışır ( ) denemek ister misin?
Çocuk başını sallayıp:
— Üzerindeki fiyata göre almam mümkün değil ki ( ) Zaten bir tekini alacağım.
Dükkân sahibi:
— Amma yaptın ha ( )
Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A)(;)(,) (,)(!)(!..)
B)(,)(;) (;)(...)(.)
C)(;)(,) (,)(...)(!)
D)(,)(;) (,)(!)(.)
E)(;)(,)(;)(.)(!..)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Çaylar farklı farklıdır, yaşamlarımız da... Kimi bol şekerli çay içer kimi az şekerli kimi de çayı şekersiz tercih eder. Erzurumlular ise çayı "kıtlama" içer. Kıtlama çay; dikdörtgen şeklinde, uzun ancak özel makaslarla kesilebilen sert şekerlerle içilir. Sert kesme şekerlerden çok küçük bir parçayı avurduna sıkıştıran kişi, bu parçayı idareli kullanarak dört beş bardak çay içebilir. Çayı kıtlama içmek hem özel bir keyif verir hem de ekonomiktir. Şekerin pahalı olduğu, hatta bazen hiç bulunmadığı yıllardan kalan bir alışkanlık olan kıtlama, sınırlı imkânlarımızı sınırsız bir sürece yayma gayretine benziyor. Bu anlamda bazılarımız hayatını kıtlama tarzında, bazılarımız bol şekerli yaşıyor. Bol şekerli ama kısa bir ömür sürüp mutsuz olanlar da var, kıtlama ama uzun bir hayatı mutlu kılanlar da...
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A)İnsan, hayatını uzun ve mutlu kılmak için elindeki imkânları verimli kullanmaya çalışmalıdır.
B)Hayatın nasıl yaşanacağı, çoğu zaman insanın kendi tercihi olmaktan öte bir durumdur.
C)Hangi koşullarda yaşarsa yaşasın insan, hayata yüklediği anlamlarla geleceğine şekil verir.
D)İnsanın sahip olduklarının farkına varması yaşamdan alabileceği hazzın sınırlarını belirler.
E)İnsan sorunlardan uzak durabildiği oranda hayattan keyif alabilme becerisini kazanır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Muhabir:
(I) ----
Yönetmen:
— Sinema gerçek hayattan alınmış formlarla uğraşıyor, onları işliyor. Film yönetmeninin uğraşı, bana beyaz perdede yeni bir hayatın doğmasıyla bağlantılı olarak yaratma eylemini hatırlatıyor. Sinemanın bu yönünü diğer sanat dallarına göre daha olağanüstü buluyorum.
Muhabir:
(II)
Yönetmen:
— Aralarında bir bağlantı olduğu aşikâr çünkü filmlerimdeki üç karakter hayatlarındaki dönüm noktalarında analiz ediliyor. Kahramanların üçü de inançlarından vazgeçmiyor, kendilerine sadık kalıyorlar. Bu anlamda bu üç kahraman yani İvan, Rublev ve Kris bir bütün oluşturuyor.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A)I. Müzik ve resim çalışmalarınızı yarıda bırakıp sinemaya yönelmeniz nasıl karşılandı?
II. Filmlerinizdeki üç oyuncunun benzer özelliklere sahip olmasıyla neyi amaçladınız?
B)I. Sinemaya ilginiz ne zaman ve nasıl başladı, sinemanın yaşamınızdaki yeri nedir?
II. Filmlerinizde erkek karakterlerin psikolojisine ağırlık vermenizin nedeni nedir?
C)I. Sinemanın sizin için ifade ettiği anlamı biraz açar mısınız?
II. Karakterlerinizi sinemaya aktarırken ilham aldığınız film karakterleri var mı?
D)I. Sinemaya yönelerek film yapmaya başlama gerekçeniz neydi?
II. Filmlerinizin üç kahramanı arasındaki ilişkinin niteliği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
E)I. Filmlerinizdeki hikâyelerin gerçekçi olmasını neye bağlıyorsunuz?
II. İnsan yaşamının açmazlarını Ivan, Rublev ve Kris karakterleri üzerinden verme fikri nasıl ortaya çıktı?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
1928-1992 yılları arasında yaşayan Philip K. Dick, bilim kurgu edebiyatının en beğenilen yazarlarından biridir. İlk hikâye ve romanlarından başlayarak tüm eserlerinde, gerçeklik ve insanı insan yapan özellikleri birbirine bağlı iki tema olarak ele alır. Bu temaları başarıyla işlediği eserlerinden biri, 1968 yılında kaleme aldığı Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? adlı romanıdır. Romanın ana karakteri Rick Deckard, Mars’tan kaçan altı androidi yakalamakla görevlidir. Ancak bu görevi sırasında, insanla robot arasındaki sınırın hiç de kesin olmadığını görür. Böylece eser bir yandan insan benzeri robotlar ile gerçek insanlar arasındaki farkı sorgularken diğer yandan gerçeklik algısı üzerine düşündürmektedir. Dick’in bu romanı, tüm zamanların en iyi bilim kurgu filmlerinden biri olarak kabul edilen Bıçak Sırtı filmine de kaynaklık etmiştir.
Bu parçada Philip K. Dick ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Belirli bir alandaki çalışmalarının takdir edildiği
B) Farklı türdeki eserlerinde benzer konular üzerinde durduğu
C) Eserlerinin edebiyat dünyası dışında da ilgi gördüğü
D) Gerçeğin ne kadar gerçek olduğu konusunu sorguladığı
E) Romanlarında belirli bir karakterin maceralarını anlattığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
I. Uyku esnasında solunum sıklığının ve kalp atış hızının düşmesi, vücuda pompalanan kan basıncını azalttığından uykudayken daha fazla üşürüz.
II. Özellikle iki üç aylık bebeklerde, uyurken değişen vücut sıcaklığına bağlı olarak ortaya çıkan ani ölümler, günümüzde yaygın olarak görülmektedir.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümlede ifade edilen konuyla çelişen farklı bir durumdan söz edilmektedir.
B) I. cümlede anlatılan durumun sebep olduğu bir olumsuzluktan bahsedilmektedir.
C) I. cümledeki olgunun, çocukları neden daha fazla etkilediği açıklanmaktadır.
D) I. cümlede belirtilen olgunun her bireyde gerçekleşmediği örneklenmektedir.
E) I. cümlede değinilen düşüncenin bilimsel olarak kanıtlandığı gösterilmektedir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Arka arkaya ses getiren filmler çekmiş, bunların arasına önemli bir su altı belgeseli ekleyerek bu alanda da ustalığını göstermişti. Herkes yeni çalışmalarını merakla beklerken o, uzunca bir süre sessizliğe gömülmüş; röportaj tekliflerini bile geri çevirmişti. Geçen hafta ortak bir dostumuzdan yepyeni bir belgesel çekimi için hazırlıklara başladığını işittim. Meğer inziva süreci, aslında yeni projeleri için kuluçka dönemiymiş.
Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Toleranssız ve karamsar mizaçlı olduğu için her şeye siyaha yakın bir grilikte yaklaşmaktan keyif alırdı.
B)Yaşanan olaylara daima aynı pencereden baktığı için hiçbir zaman farklı bir şey göremeyecekti.
C)Yaşadığı hayal kırıklıkları sonunda, kabuğuna çekilerek hayatındaki "keşke"lerin muhasebesini yapmaya başladı.
D)Yeni tanıştığı insanlarla iletişim kurarken sergilediği içine kapanık tavır, muhataplarını oldukça rahatsız ediyordu.
E)Sabit fikirli ve ben merkezli bir söylem; tek notayla bestelenen, duraksız bir musiki tadı verir dinleyicilerine.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Yazı, çoğu zaman içimizde taşıdığımız olağanüstü duygu ve düşüncelerin soluk ve eksik yansımasından başka bir şey değildir. Bu yansıma, karmaşık ve çok katmanlı bir bütünden kopup gelen parçacıklardır. Yazının meselesi, yazarın esinlendiği o karmaşık ve çok katmanlı bütün, orada öylece durur. Ancak yazarın çaresizliği bu bütünden sadece bir parçayla yetinmek zorunda olmaktır.
Bu parçaya göre yazarın çaresizliği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Coşkuyla yazıya döktüğü deneyimlerinin pek az kişi tarafından takdir görmesi
B) Herkese hitap etmeyi başardığında bile yazdıklarının kalıcılıktan yoksun olması
C) Yaşantı ve deneyimlerinin ancak sınırlı bir bölümünü yazdıklarına aktarabilmesi
D) Yapıtın anlamının ve değerinin, kendisi kadar okurlarına da bağlı olması
E) Anlatabileceklerini kısıtlayan sansür ve dış kontrol mekanizmalarının olması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
• Zaman zaman televizyonlarda toplu balina ölümlerine ilişkin haberler, karaya vurmuş balina görüntüleriyle karşımıza çıkar. Araştırmalar bu ölümlere okyanusların endüstriyel ve kimyasal atıklarla kirletilmesi, suların bulanıklaşması ve yanlış avlanmalar gibi etkenlerin sebep olduğunu gösterir.
• Balinalar, okyanusta yüzerken kafalarının ön kısmından gönderilen elektromanyetik dalgalarla yönlerini bulurlar. Bu özelliklerinden hem bulanık sularda yüzerken hem de göç ederken yararlanırlar. Ancak zaman zaman dünyanın manyetik alanının değişmesi ya da balinalardaki yön bulma sisteminin hastalık sonucu bozulması nedeniyle yönlerini tayin etmekte sorun yaşarlar ve karaya vururlar.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Farklı görüşlerin aslında birbirini desteklediğini göstermektedirler.
B) İki farklı konuya ilişkin ortak bir görüş olduğunu vurgulamaktadırlar.
C) Aynı olguyu farklı yönleriyle değerlendirip ele almaktadırlar.
D) Aynı düşünceyi pekiştirmeye yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar.
E) Farklı üsluplar kullansalar da konuyu benzer nedenlerle açıklamaktadırlar.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Oyuncular, herhangi bir rolü canlandırdığında izleyicilerinden gözleri (I) önüne serilen sahneleri (II) ciddiye almalarını beklerler. Kendilerinden, izledikleri (III) karakterlerin sahipmiş gibi görünen niteliklere gerçekten sahip olduklarına, yapmakta oldukları (IV) işin yol açacağı sonuçların gerçekleşeceğine ve genelde her şeyin göründüğü gibi olduğuna inanmaları (V) istenir.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi, "belirtme durumu eki" almıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Psikolojide "hatırlama efekti" olarak adlandırılan daha eski anıların geri dönüşü, tam bir muammadır. Anıların en eski olandan başlayarak hatırlanması, "unutmanın ilk temel yasası" ile tezatlık göstermektedir. Bu yasaya göre bir olayın üzerinden ne kadar uzun zaman geçmişse olayın hatırlanma ihtimali de o kadar azdır. Ancak hatırlama efektinde durum tam tersidir. Kişi, yaşı ilerledikçe daha eski anılarını hatırlar. Bu anıların ortaya çıkması için neden ihtiyarlığı beklediği ise bilimin araştırdığı başka bir muammadır. Kırklarında, ellilerindeki insanların da bunları kolaylıkla anımsamaları gerekmez mi? Neden bu anılar, bellek gerçekten yaşlanınca gösteriyor kendini? Sanki bunca yıl boyunca yayın yasağı varmış da yasağın kalkması için belli bir süre geçmesi gerekiyormuş gibi...
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A)Hatırlama efektinde, anılar genellikle en eski olandan daha yeni olana doğru hatırlanır.
B)Unutmanın ilk temel yasasına göre üzerinden uzun zaman geçen olayların hatırlanması zordur.
C)Eski anıların bellek yaşlandıktan sonra hatırlanması, bilimsel açıdan bir merak konusudur.
D)Bellekte yer alan ilk anıların bellek yaşlanmadan ortaya çıkması, dış etkenlere bağlıdır.
E)Hatırlama efektinin ortaya çıkması ancak ihtiyarlıkta, belleğin yaşlanmasıyla mümkündür.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Makber Türk şiirinin önemli örneklerinden biridir. Abdülhak Hamit bu şiiri eşinin ölümünün ardından, 1885 yılında yazmıştır. Eser, sevdiğinin ölümünü görmekle felakete uğramış bir insanın duygularını, okura büyük bir samimiyetle yaşatır. Makber’den kısa süre sonra, yıl bitmeden yazdığı Ölü adlı eserinde de konu ve ruh Makbeftn aynısıdır. Ancak Makber’de başını bulutlara ve kayalara çarparak uçurum karanlıkları içinde şimşekler çaktıran yaralı kartal, burada geniş halkalar çevirerek ağır ağır süzülür. Makber bir feryattır. Ölü’de sükût ve düşünüş vardır. Sanki bu eserin mısraları düşünce hâline gelmiş gözyaşlarıdır.
Bu parçadan hareketle Ölü ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Yabancı bakışlardan saklanan bir keder olduğu
B) Eksik kalmışlık karşısında bir isyan olduğu
C) Kaynağı, düşünülerek bulunamayan bir acı olduğu
D) Her hatırlandığında acı veren bir anı olduğu
E) Zihnen kabullenilmiş bir üzüntü olduğu
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Pek çok kavramı toparlarken dağıtıyoruz ister istemez. Ama aşk konusunda bu tür tanımlara kalkışınca işler daha bir sarpa sarıyor. Öyle ki "günümüzde aşk" deyince gülmek geliyor içimizden. Neden? Galiba yıllar yılı "tek tip" bir aşk düşündüğümüzden. Aşkın mekânını, zamanını, onu yaşayanların sınıfsal özelliklerini hesaba katmadan "aşk"ı yücelttiğimizden. Eski Yunan'da aşk, Orta Çağ'da aşk, Haliç Kıyısı'nda aşk, Boğaz mehtabında aşk, kotrada aşk, grevde aşk... Bu ilişkiler aynı aşkta birleştirilebilir mi? İlişkiyi yaşayanların beklentileri de aşkı biçimlendirmez mi?
Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Aşk, bireysel ve toplumsal yaşanmışlıklardan soyutlanamaz bir olgudur.
B) Modern insan aşka yönelik tek tip bir bakış açısına sahiptir.
C) Her dönem ve mekân kendine özgü, bağımsız bir aşk alg ısı yaratır.
D)Aşkı sürdürülebilir kılmanın yolu, onu idealize etmekten geçer.
E) Aşk, tek bir değişkene indirgenerek tanımlanabilecek bir kavram değildir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Makber Türk şiirinin önemli örneklerinden biridir. Abdülhak Hamit bu şiiri eşinin ölümünün ardından, 1885 yılında yazmıştır. Eser, sevdiğinin ölümünü görmekle felakete uğramış bir insanın duygularını, okura büyük bir samimiyetle yaşatır. Makber’den kısa süre sonra, yıl bitmeden yazdığı Ölü adlı eserinde de konu ve ruh Makbeftn aynısıdır. Ancak Makber’de başını bulutlara ve kayalara çarparak uçurum karanlıkları içinde şimşekler çaktıran yaralı kartal, burada geniş halkalar çevirerek ağır ağır süzülür. Makber bir feryattır. Ölü’de sükût ve düşünüş vardır. Sanki bu eserin mısraları düşünce hâline gelmiş gözyaşlarıdır.
Bu parçadan hareketle Makber ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Ölü adlı şiir ile aynı yıl yazıldığı
B) Okuyucuda duygusal karşılık bulduğu
C) Kısa süre içinde kaleme alındığı
D) Bir kaybın yarattığı acıyı işlediği
E) Yazarın taşkın ruh hâlini yansıttığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ifadenin okunuşuna uygun bir ek getirilmemesinden kaynaklanan yazım yanlışı vardır?
A) Doktora araştırmasını TÜBİTAK’ın bursuyla yürütmüştü.
B) Saat 16.30’da başlayan maç TRT’den naklen yayınlanıyordu.
C) Öğrenciliği zamanında Zonguldak’ın Ereğli ilçesindeki KYK’da kalmıştı.
D) Kulüplerin 5. olağan toplantısı TFF’nin tesislerinde gerçekleştirildi.
E) Bir yaz günü saat 19.00’da TBMM’nin önünde buluşup yola çıkmışlardı.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
I. Pek çoğumuz tekstil ürünlerinin sadece koyun yününden elde edildiğini düşünürüz.
II. Keçilerin ve develerin de lifleri bükülerek iplik hâline getirilir ve tekstil endüstrisinde kullanılır.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A)Keçi ve deve liflerinden iplik üretilip tekstil sanayisinde kullanılmasına rağmen pek çoğumuz tekstil ürünlerinde yalnızca koyun yünü kullanıldığını sanıyoruz.
B)Keçilerin ve develerin liflerinin iplik malzemesi olarak tekstil sanayisinde çok az tercih edilmesi nedeniyle genellikle yünün sadece koyundan üretildiğini düşünüyoruz.
C)Yaygın olarak yünün yalnızca koyundan üretildiğini düşünsek de keçiler ve develerden elde edilen liflerin geçmişten bugüne tekstil ürünlerinde kullanıldığını biliyoruz.
D)Tekstil sanayisinde keçi ve develerden elde edilen yünler de kullanılmasına karşın birçoğumuz iplik gibi ürünlerin yalnızca koyundan üretildiğini zannediyoruz.
E)Birçoğumuz, keçilerin ve develerin liflerinin de iplik malzemesi olarak tekstil endüstrisinde kullanıldığını göz ardı ediyor ve yünün yalnızca koyundan üretildiğine inanıyoruz.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Bazı kavramlar, uzun süre sözlüklere ve akademik metinlere hapsedildikten sonra sebebi bilinmeksizin birdenbire, halkın diline düşme; basında, televizyonda, hatta hükûmet demeçlerinde zikredilme talihini veya talihsizliğini yaşar. Fena hâlde felsefe kokan ve Yunancadaki köküyle akla Aristoteles'i getiren etik kelimesi, bugün tam da bu şekilde sahnenin ortasına yerleşmiş durumda. Yunancada bilgece bir eylem yolu arayışına karşılık gelen etik, felsefenin ayrılmaz bir parçasıdır. Descartes'la - yani özne sorununun merkezî önem taşıdığı modern dönem felsefesiyle- birlikte etik, ahlakla veya pratik akılla az çok eş anlamlı hâle gelmiştir. Etik, böylece ister bireysel ister kolektif olsun, bir öznenin veya özne grubunun eylemlerini ve bunların sonuçlarını evrensel yasaların terazisinde ölçen, yargılayan sistem anlamına kavuşmuştur. Bugünün popüler kültür ve siyaset endüstrisinde ise artık anlam enflasyonu nedeniyle milyonlarca sıfırla şişmiş bir kavrama dönüşmüştür. O kadar çok şey için kullanılıyor ki hemen hiçbir şey ifade etmiyor.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Descartes sonrası modern dönemde etik, toplum yerine bireyi sorgulamak için kullanılan bir sisteme dönüşmüştür.
B) Modern dönemde etik, öznenin yaptıklarını ilke ve yasaların ışığında değerlendiren ahlak felsefesiyle ve pratik akılla özdeşleşmiştir.
C) Aristoteles'in felsefesinde sözünü ettiği etik ile bugün yaygın olarak kullanılan etik sözcüğü farklı anlamlar taşır.
D) Medyada, gündelik hayatta ve politikada etik kavramına gösterilen ilgi, kavramın iletişimsel değerini olumsuz etkilemiştir.
E) Sonradan popülerlik kazanan kimi kavramlarda olduğu gibi etik kavramının da günümüzde kazandığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Modern şehir hayatının gün içerisinde onlarca kişiyle iletişime geçmeyi zorunlu kılan ve kişileri binlerce mesaja maruz bırakan yapısı, insana daha önce deneyimlemediği bir uyum sürecini dayatıyor.
Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı, aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) Özne - zarf tümleci - belirtisiz nesne - yüklem
B) Belirtisiz nesne - özne - belirtili nesne - yüklem
C) Zarf tümleci - yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) – özne - yüklem
D) Özne - yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) - belirtili nesne - yüklem
E) Belirtili nesne - zarf tümleci - özne – yüklem
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Dede Korkut anlatılarının (I) üçüncü hikâyesi olan Bey Böyrek, neredeyse tüm Türk halklarının (II) sözlü edebiyatında yer almaktadır. Bu anlatı, Oğuz boylarının (III) arasında Bamsı Beyrek, Altay Türklerinde ise Alıp Manaş, Başkurt ve Tatarlarda Alıpmenşen olarak bilinir. Bu destanın birbirine yakın biçimlerinin (IV) bu kadar geniş bir coğrafyada yaşaması, bu toplulukların ortak bir düşünce tarihine sahip olduklarının (V) güzel bir göstergesidir.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi "üçüncü çoğul kişi iyelik eki" almıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Azıcık (I) esinti olmasa insanı eritecek kadar (II) sıcak bir İstanbul gününde şehrimin yağmurlarını özleyerek Tophane-i Amire’deki Büyük Ustalar Sergisi’ne doğru yol alıyorum. Rönesans’ın üç büyüğü (III) Leonardo, III Michelangelo ve Raphael... Nasıl (IV) olmuş da üçü aynı zamanda, aynı coğrafyada yetişmiş?
Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?
I II III IV
A) Zarf Edat Sıfat Zamir
B) Sıfat Edat İsim Zarf
C) Sıfat Zarf Zamir Edat
D) Zarf Bağlaç İsim Sıfat
E) İsim Bağlaç Zamir Zarf
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Her yıl, milyonlarca ton plastik üretiliyor. Diğer yandan da plastik su şişeleri gibi geri dönüşümü sağlanamayan büyük miktarda atığın denizleri doldurmaması için çözüm arayışı sürüyor. Bu çözümlerden en umut verici olanı atıkları veya plastikleri parçalayan organizmalar. Ancak daha basit çözümler de var. Yakın zamanda bir araştırmacı, plastiğin aksine kalıcı olmayan ve kullanıldıktan sonra biyolojik olarak parçalanabilen bir malzemeden şişe üretme fikrini ortaya attı.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A)Biyolojik olarak parçalanabilen şişe, şimdilik tasarım aşamasında olan sonuç odaklı çalışmalardan biridir.
B)Geri dönüşüm sorununun ortadan kaldırılmasında parçalanabilen şişe fikriyle önemli bir adım atılmış oldu.
C)Plastiğin yerine alternatif malzeme üretme fikrinin ortaya atılması, kısa vadede bir çözüm olarak
D)Geri dönüşümü sağlanamayan plastik ve benzeri maddeler doğal hayata kalıcı hasarlar vermektedir.
E)Plastiğin doğada dönüşüme uğramaması, ilerleyen zamanlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açacaktır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Çaylar farklı farklıdır, yaşamlarımız da... Kimi bol şekerli çay içer kimi az şekerli kimi de çayı şekersiz tercih eder. Erzurumlular ise çayı "kıtlama" içer. Kıtlama çay; dikdörtgen şeklinde, uzun ancak özel makaslarla kesilebilen sert şekerlerle içilir. Sert kesme şekerlerden çok küçük bir parçayı avurduna sıkıştıran kişi, bu parçayı idareli kullanarak dört beş bardak çay içebilir. Çayı kıtlama içmek hem özel bir keyif verir hem de ekonomiktir. Şekerin pahalı olduğu, hatta bazen hiç bulunmadığı yıllardan kalan bir alışkanlık olan kıtlama, sınırlı imkânlarımızı sınırsız bir sürece yayma gayretine benziyor. Bu anlamda bazılarımız hayatını kıtlama tarzında, bazılarımız bol şekerli yaşıyor. Bol şekerli ama kısa bir ömür sürüp mutsuz olanlar da var, kıtlama ama uzun bir hayatı mutlu kılanlar da...
Bu parçada kıtlama çay ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Uygulanma şekline
B) Duygular üzerindeki etkisine
C) Ortaya çıktığı dönemin koşullarına
D) İnsan sağlığına olan etkisine
E) Tercih edilme nedenine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Kimileri robotları insanlığın sonunu getirecek bir tehdit (tehlikeli bir durum) I olarak görüyor, kimileri de insanları çalışmaktan kurtaracak (alıkoyacak) II bir yardımcı olarak. Suya sabuna dokunmayan (sakıncalı konularla ilgilenmeyen), III evcil hayvan benzeri robotlar hâlihazırda (şu anda) IV satılıyor. Bu robotlar etrafındaki nesnelerin ne olduğunu anlıyor (kavrıyor), V yüksekten düşmemeyi başarıyor, komutlara cevap veriyor hatta oyunlar oynayabiliyor.
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
(I) Max Weber, meşhur Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserinde Protestan ahlak anlayışının kapitalizmin doğuşunda oynadığı rolü ortaya koymaya çalışmıştır. (II) Weber’in iktisadi zihniyetle dinî inançlar arasında kurduğu bu ilişki hâlâ ilgiyle takip edilmektedir. (III) Siyaset alanında Weber, çağdaş siyaset biliminin temel konularından olan iktidar, egemenlik, otorite ve meşruiyet gibi olgularla ilgilenmiş, bürokrasi ve siyaset arasındaki ilişkilere dikkat çekmiştir. (IV) Siyasal iktidarın meşruluğunun temellerini bir model çerçevesinde açıklamaya çalışmıştır. (V) Ona göre siyaset kişinin diğer kişiler üzerinde egemenlik kurmasıdır. (VI) Söz konusu egemenlik farklı olabilmekte ve meşrulaştırılırken farklı argümanlara dayanabilmektedir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II B) III C)IV D)V E) VI
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
(I) İnsan omurgasında bulunan omurların arasındaki diskler, yer çekiminin etkisiyle sürekli baskı altındadır. (II) Uzayda diskler üzerinde böyle bir baskı oluşmaz. (III) Bu durum, disklerin arasının biraz daha açılmasına sebep olur. (IV) Sonuç olarak uzayda astronotların boyunun uzadığı görülür. (V) Astronotların sırt ağrısı çekmelerinin nedeni de budur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede sıfat-fiil kullanılmıştır.
B) II. cümlede edat bulunmaktadır
C) III. cümlede isim-fiil vardır.
D) IV cümlede zarf-fiil kullanılmıştır.
E) V cümlede bağlaç bulunmaktadır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
Çocuk, aklının doğal işleyişi sonucu her an ortaya çıkan tuhaf sorulardan birine yanıt bulma amacıyla gerçekleştirdiği her samimi girişim sayesinde, o amacın sonucuyla kıyaslanamayacak oranda kalıcı kazanımlar edinir.
Bu cümlede çocuklarla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tuhaf sorular sorma davranışlarının çocuklarda istemsiz biçimde gerçekleştiği
B) Merak ettikleri konunun iç yüzünü öğrendikleri sürece bilgi birikimlerinin arttığı
C) Kendi hâllerine bırakıldıklarında tuhaf sorular sorma alışkanlıklarının sona erdiği
D) Cevabını samimi biçimde merak ettikleri soruların yetişkinlerce cevaplandırılması gerektiği
E) Sorularına cevap arayışlarının gelişimleri üzerinde cevaplardan daha etkili olduğu
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Daima, bu şehre ilk giren ve onu yeni baştan bir Türk şehri olarak kuran dedelerimizin yaşayışlarındaki halis tarafa hayran oldum.
Bu cümlenin yer tamlayıcısında (dolaylı tümlecinde) aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İsim-fiil
B) Sıfat-fiil
C) Edat
D) Bağlaç
E) Zarf-fiil
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
]]>
Soru 1 |
Bir anaokulundaki çocukların ebeveynleri, bazen işleri nedeniyle çocuklarını okulun kapanma saatinden sonra almaya gider. Böyle zamanlarda okul personelinden bazıları çocuklarla birlikte beklemek zorunda kalır. Bu durum birtakım sorunlara yol açar. Yöneticiler de çözüm olarak geciken ebeveynlere bir yaptırım uygulamaya karar verir. Ancak bir süre sonra ailelerin daha çok gecikmeye başladığı görülür. Çünkü aileler artık cezalarını çektikleri için kendilerini rahat hisseder.
Diğer bir deyişle ----.
I. daha önce yaşadıkları mahcubiyet duygusundan uzaklaşarak kendilerini haklı gördükleri bir konuma gelirler
II. okulda bekleyen çocukların aileleri davranışlarıyla cezalardan hoşnut olmadıklarını gösterirler
III. yöneticiler uyguladıkları yöntemle asıl cezayı ailelere değil, okul personeline verdiklerini fark ederler
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre yukarıdakilerden hangileri getirilebilir?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C)Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
“Birleşik sözcüğü oluşturan sözcüklerden biri veya her ikisi birleşme sırasında anlam değişmesine uğramışsa sözcük bitişik yazılır.”
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala uyulmadığı için bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) Adını şarkılarda duyduğumuz yalıçapkını, adalarda yaşayan bir kuş türüdür.
B) Yemekten sonra tatlı olarak birer porsiyon bülbülyuvası siparişi verdik.
C) Doğum günüm için annem bana camgöbeği renginde bir kazak örmüş.
D) Pek çok kişinin sandığının aksine denizyılanı nehirlerde de yaşayabilir.
E) Yazar bu öyküsünde semt pazarlarındaki ayaküstü sohbetlere önemli bir yer ayırmış.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Ben, sisi zihnin bazı hâllerine benzetirim. (I) Sis içindeyken sanki başka bir dünyada, başka bir nizam içinde oynayan (II) muhayyilem, beni daima şaşırtır. Kimi zaman temel karakterler üzerinde kalıp ayrıntılardan (III) uzaklaşmanın mutluluğunu yaşarım. Kimi zaman da zihnim ayrıntılara dalıp çevreyi (IV) kolaçan etmeye başlar. Birkaç gündür İstanbul’un üstünü bütünüyle örten sis de zihnim gibi oyunlar oynuyor ve görülen, işitilen (V) her şeyi farklı bir şekle sokuyor.
Bu parçadaki altı çizili sözcüklerin hangisinde ünlü düşmesi yoktur?
A)I B)II C)III D)IV E)V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Aşağıdakilerin hangisinde nesne, sadece isim tamlamasından oluşmuştur?
A) Uzunca bir süre trenin penceresinden ağaçlarla kaplı köyleri seyretti.
B) Büyükbabam, ailenin en küçüğüne en güzel odayı vermişti.
C) Bunca yılın ardından sokak satıcılarının seslerini hâlâ özlüyorum.
D) Geçmiş günlerin özlemi içimde her gün biraz daha büyüyordu.
E) Emekliye ayrılınca evinin bahçesi âdeta sığınağı olmuştu.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Gazeteci:
(I) ----
Uzman:
— Bütün enerji kaynaklarını hesaba kattığımızda enerji tüketiminin XIX. yüzyılın başından beri on kat arttığını görüyoruz. Bunda dünya nüfusunun artmaya devam etmesinin yanı sıra teknolojik ilerlemelerin de payı var. Ülkelerin farklı enerji kaynaklarını bir arada kullanmaya başladığını da söylemek lazım.
Gazeteci:
(II) ----
Uzman:
— Ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de petrol dünya genelinde tahtını bırakmış değil. Hatta II. Dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945 yılına göre yıllık tüketiminin dört katına çıktığını biliyoruz. Petrol tüm dünyada kullanılan enerjinin üçte birini sağlamayı sürdürüyor. Onu sırasıyla kömür, gaz, yenilenebilir enerji kaynakları ve nükleer enerji izliyor.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (I) Nüfus hareketliliğinin enerji gereksinimi ile ilişkisi nedir?
(II) Yenilenebilir enerji kullanımı hakkında ne söyleyebilirsiniz?
B) (I) Dünyadaki enerji kaynaklarının azalmasını nelere bağlıyorsunuz?
(II) Siz de petrolün birincil enerji kaynağı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
C) (I) Dünyada enerji tüketiminin nasıl bir seyir izlediğini düşünüyorsunuz?
(II) Gelecekte başlıca enerji kaynaklarının hangileri olacağını öngörüyorsunuz?
D) (I) Teknolojinin yanı sıra enerji tüketiminde sizce neler etkili?
(II) Gelecekte petrole bağımlı olmaktan kurtulacak mıyız?
E) (I) Günümüzde üretilen enerji, tüketim ihtiyacını karşılayabiliyor mu?
(II) Günümüz insanı hangi enerji kaynaklarını kullanmayı tercih ediyor?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
(I) Kişiye odaklı söyleşilerde amaç; soru sorulan kişinin yaşamını, yaptıklarını veya fikirlerini gündeme getirmektir. (II) Bu tür söyleşilerin öznesi, toplumda merak uyandıran ünlü şahsiyetler olabilir. (III) Örneğin sporcular, sanatçılar ve politikacılar bu söyleşilerde sıklıkla yer alır. (IV) Kimi zamanda tanınmamış ancak yaşamı ve yaptıklarıyla dikkatleri çekmiş kişiler seçilir. (V) Sorular aracılığıyla onların iç dünyalarında neler yaşadıkları okura aktarılmak istenir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “de” bağlacının yazımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
A)I B)II C)III D)IV E)V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Eskiden güvenlik şirketleri, piyasadan ikinci el bilgisayar ve sabit diskleri toplar, bunlardan kurtardığı verilere ilişkin de raporlar yayımlardı. Bu raporlar bize “Siz bilgisayarınızdan özel bilgileri sildiğinizi sanıyorsunuz ama bu işi düzgün yapmazsanız sildiklerinize başkaları kolaylıkla ulaşabilir.” mesajını verirdi. Geçtiğimiz aylarda bir güvenlik şirketi, benzer konuda yeni bir çalışmayı akıllı cep telefonlarıyla gerçekleştirdi. Şirket, kullanılmış 20 telefonu piyasadan toplayarak veri kurtarma prosedürlerini uyguladı ve telefonlardan çıkan verileri değerlendirdi. Bu uygulamadan elde edilen sonuçlar şaşırtıcıydı. Şirket sadece 20 telefondan; yaklaşık 40 bin fotoğraf, 1000 İnternet arama geçmişi, 750 e-posta ve kısa mesaj hatta bir adet onaylanmış kredi kartı bilgisine ulaşıldığını raporladı.
Bu parçada belirtilen eski ve yeni araştırmalar;
I. incelenen teknolojik araçlar,
II. çıkış noktaları,
III. ulaşılan sonuçlar
bakımından karşılaştırıldığında hangilerinin benzeştiği söylenebilir?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C)I ve III
D) II ve III
E)I, II ve III
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Davies, eğitimin tanımını yaparken, farklı yeteneklere sahip olan kişilerin buna bağlı olarak farklı mesleklere yerleştirilmesi gerektiğini ve bunun da toplumsal tabakalaşmanın gereği olduğunu savunmuştur.
B) Toplumsal tabakalaşma temelinde en yetenekli insanların en önemli meslekleri elde etmesi gerektiğini düşünen kişiler; Davies’in, eğitimin bireyleri kapasitelerine bağlı olarak farklı statülere yerleştiren bir sistem olduğu düşüncesini desteklemişlerdir.
C) Meslek seçiminde eğitimin belirleyici olması gerektiğini vurgulayan Davies ile toplumsal tabakalaşmayı esas alıp yetenekli kişilerin statüsü yüksek mesleklere yerleşmesi gerektiğini savunanların görüşleri örtüşmektedir.
D) En yetenekli insanları en iyi mesleklere yönlendirmenin gerekli olduğunun ve bunun eğitimle sağlanacağının altını çizen Davies, bu konudaki tanımlarını toplumsal tabakalaşmayı savunanların görüşleriyle desteklemektedir.
E) Toplumun meslekler açısından tabakalaşmasının, yani en yeteneklilerin en önemli mesleklere sahip olmasının toplumsal bir gerçeklik olduğunu belirten Davies’in eğitim tabakalaşma ilişkisine dayanan bu düşüncesi, geniş kitleler tarafından desteklenmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
(I) Tıpkı insanlar gibi şehirlerin de bir yazgısı, bir ömrü, doğumu ve ölümü vardır. (II) Zamanın karanlık katmanları arasından günümüze ulaşan antik şehirler; farklı dönemlerin, kültürlerin, inançların ve yaşama biçimlerinin tanıklığını yaparlar. (III) Bu nedenle şehirler, uygarlıkların kendi öykülerini yazdıkları bir kitap gibidir. (IV) Onların sayfaları arasında, mazinin acı tatlı anıları gömülüdür ve bunların pek azı tarihin açık sayfalarına yansımıştır. (V) Herhangi bir antik kentin sokaklarını dolaştığınızda, bu kentin tanıtım broşürlerinde yazılandan çok daha fazlasını göreceksiniz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde fiilimsi yoktur?
A) I ve III
B)I ve IV
C)II ve III
D)II ve V
E) IV ve V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Sırf kendi için okuyan, gezen, eğlenen bir aydın kendini yaşarken öldürmüyor mu?
Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir?
A) Belirtisiz nesne - özne - zarf tümleci - yüklem
B) Zarf tümleci - belirtili nesne - yüklem
C) Özne - belirtili nesne - zarf tümleci - yüklem
D) Özne - zarf tümleci - yüklem
E) Belirtisiz nesne - zarf tümleci - yüklem
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
Cümledeki sözcüklerin arasına yerli yersiz, sıfat yerleştirmenin edebiyat metninin bir özelliği olduğunu sanan “yazar adayları” var. Bence yazmayla ilgili en temel yanlışlardan biridir bu. Yakın anlamlı sıfatların işlevsiz olarak kullanıldığı cümleler, dikiş izlerini belli eden bir elbiseye benziyor. Böyle olunca okur, bir bütün olarak kumaşı değil dikiş izlerini görüyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada eleştirilen bakış açısıyla yazılmıştır?
A) Günler, kuvvetli bir rüzgârın sürüklediği beyaz bulut kümecikleri gibi birbiri ardına geçip gidiyordu ve biz bunların sonunda muhakkak bir fırtına kopacağını seziyorduk.
B) Sonbahar; yemişleri, bulutları, güneşi, maviliği ve yeşili ile insana şiir, edebiyat, musiki ve mesut insanlarla dolu bir dünya düşündürüyor.
C) Yağışlı, donuk ve karlı bir kış akşamının karanlığında başlayan o derin yalnızlığım giderek artıyor; bu koyu kimsesizliğim beni, aydınlık ve ışıklı bir sabaha uzanmaktan men ediyor.
D) O haftayı ve ondan sonra geleni, sadece onu düşünerek geçirdim; belki rastlarım ümidiyle birkaç defa Boğaziçi’ne gittim, Emirgân’da, Kandilli’de ve şurada burada dolaştım.
E) Çardaklardaki yapraklar, kırmızının en son hâline doğru ağır ağır, kızara kızara kırmızının renk oyunları içinde düşmeden evvel sallanıp durdular.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Gelecekteki bilişsel sistemlerin çevreyle etkileşim (I) hâlinde olması bekleniyor. Canlı organizmaların sinir sistemlerinden esinlenerek (II) geliştirilen bu mekanizmaların en önemli özelliği, klasik işlemcilerin (III) aksine hafıza ve işlemci birimlerinin bir arada olmasıdır. İnsan beynine benzer biçimde (IV) çalışan elektronik cihazlar henüz tasarlanmamış olsa da yakın zamanda bu konuda önemli gelişmeler yaşanması (V) bekleniyor.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri isim kökünden türemiştir?
A) I ve II B)I ve III
C)IIve IV D) III ve V
E)IV ve V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Bu eser, insanın içine taş gibi oturan öykülerle dolu olmasıyla ayrı bir yere sahip. Çoğunda olaylar doğrudan anlatılmıyor; en çok da bu hâliyle öyküler, didaktik olmanın tuzağına düşmekten kurtuluyor. Yazarın öykülerindeki bazı noktaları kendince birleştiren okur, metne dâhil olarak yine kendince anlamlar üretiyor. Anlatılan öyküler içimizden birilerinin hikâyesi olduğundan okur, günün sonunda iç açıcı bir resimle karşılaşmıyor. Çünkü her öykü, toplumun bireye sık sık yaşattığı haksızlığa uğramışlık duygusunu okuruna hissettiriyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada söz edilen öykülerin bir özelliği değildir?
A) Etkileyicilik
B) Yoruma açıklık
C) Yaşanmışlık
D)Farklılık
E) Yol göstericilik
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
(I) Çoğumuz düşünmeyen bir dünyada yaşıyor olmaktan yakınıyoruz. (II) İnsanların büyük bir bölümü en az düşünceyle bütün bir yaşamı omuzlamak gibi bir kolaycılığı benimsiyor. (III) Hatta kimileri düşünceyle alay ederken kimileri gerçekten düşündüklerini sanıyorlar. (IV) Büyük çoğunluğunu düşünmeyenlerin oluşturduğu ve düşünmenin lüks sayıldığı bir dünyada her şeye karşın düşünen insanı “gerçek insan” diye tanımlamak gerekir. (V) Düşünmek; insana, insan yaşamına bütünsel bir bakışla bakmaktır. (VI) Düşünce alanımızı daralttığımız zaman dünyaya yeterince yerleştiğimizi söyleyemeyiz. (VII) Düşünmek, dünyaya bir veya birkaç açıdan değil bütün açılardan bakmayı bilmekle olur.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A)II B)III C)IV D) V E)VI
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
Arkeogenetik, insanlığa dair geçmişi moleküler genetik teknikler ---- araştıran bir bilim dalı olarak tanımlanabilir Bazı temel konular üzerindeki çalışmalar henüz sürmekteyse de hızla ---- bir bilim dalı hâline gelmiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) yoluyla - değişken
B) sayesinde - benimsene
C) deneyerek - bilinen
D) geliştirerek - sevilen
E) kullanarak – gelişen
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Gelenek ve inançlarımızda servi ağacı, insanın doğumdan ölüme kadar var olma çabasının bir sembolü olarak görülmüştür. Mevsimlerin zorlu şartlarına rağmen yeşilliğini hiç kaybetmemesi ve dayanıklı olması ile serviler, hayatı tasvir etmektedir. Gövdesi semaya dik bi şekilde uzandığı için de servinin doğruluğu temsil ettiğin inanılmaktadır. Onunla ilgili başka bir inanış da insana iyi şans getirdiği ve onu koruduğudur. Ayrıca serviler, eski Türk kültüründe bolluk ve bereketi simgeleyen "hayat ağacı" olarak da nitelendirilmiştir. Ağacın mevsim şartlarına rağmen hep yeşil kalması ise ölümsüzlüğü simgeler. Aynı zamanda minareyi andıran servi, Osmanl kültüründe de hayat ağacına benzetilmiş ve dallarına konmuş kuşların, hayatın içindeki canlıları temsil ettiği düşünülmüştür.
Bu parçadan hareketle aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
A) Toplumun farklı katmanları tarafından benimsenen değerler kolayca yaygınlaşır.
B) Hayatı anlamlandırırken doğadaki varlıklardan ve onların özelliklerinden faydalanılır.
C) Hayatın zorluklarına karşı çıkabilmek için bazı kültürel ve toplumsal değerler üretilir.
D) Doğa olaylarını doğru yorumlayabilen toplumlar, yaşamı ve ölümü daha iyi anlayabilir.
E) Doğadaki nesnelere anlam yüklenirken geçmişten
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Son yıllarda yapılan araştırmalar, bugüne kadar koleksiyonculuk veya hobi olarak tanımlanan davranışın istifleme bağımlılığı olarak adlandırılan bir tür hastalık olabileceğini gösteriyor. Yıllardır biriktirilen bir yığın eşyanın içinden hangilerinin kalıp hangilerinin gideceğine karar verme anında kişiler, büyük ihtimalle hastalıklarıyla ilk kez yüzleşiyorlar. Küçücük ve işine hiç yaramayan/yaramayacak bir şeyi bile gözden çıkarmak, istifçilerde derin travmatik üzüntüler yaratabiliyor.
Bu parçada istifleme bağımlılığıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmiştir?
A) Yakın bir geçmişte yapılan araştırmalarla tedavisi bulunmuş bir hastalık olduğuna
B) Kişinin, yakın çevresinin uyarılarını dikkate alarak bu bağımlılıktan kurtulabileceğine
C) Hastaların, eşyalara duydukları bağlılığı psikolojik bir rahatsızlık olarak kabul ettiklerine
D) Tedavi sürecinde, depresyona neden olabilecek müdahalelerden kaçınmak gerektiğine
E) Eşyalarından ayrılma durumuyla karşı karşıya kaldıklarında bağımlı kişilerin verdiği tepkiye
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
Toprakla uğraşanları maddi açıdan desteklemek ülkemizin kalkınmasına önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.
Bu cümlenin öznesi, aşağıdaki sözcük gruplarının hangisinden oluşmuştur?
A) Sıfat tamlaması
B) İsim tamlaması
C) İsim-fiil grubu
D) Zarf-fiil grubu
E) Sıfat-fiil grubu
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
İsviçre’de son dönemlerde uyku üzerine yapılan bir araştırmada uyku sorunu olmayan 12 sağlıklı erkek, iki hafta arayla karanlık bir odada öğleden sonra 45 dakikalık uykuya yatırılmıştır. İlk seferde sabit, ikincisinde ise hafifçe sallanan bir yatakta uyumaları sağlanarak, çalışmaya katılan kişilerin beyinlerinin elektriksel etkinliği EEG yöntemi ile ölçülmüştür. Araştırma sonucunda ise sallanarak uyuyanların hafif uyku (N1) ve derin uyku (N2) aşamalarına daha çabuk geçtikleri, derin uykuda daha uzun süre kaldıkları saptanmıştır.
Bu parçada sözü edilen araştırmanın amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gündüz uykusunun sağlık üzerindeki etkilerini gözlemlemek
B) Uyku düzeni konusunda erkekler arasındaki farklılıkları belirlemek
C) Uyku rahatsızlıklarının uyku süresi ile ilişkisini ortaya koymak
D) Cinsiyet faktörünün uyku süresi üzerindeki etkisini tespit etmek
E) Uykuya dalmak ile sallanmak arasındaki ilişkiyi incelemek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Körlük, Nobel ödüllü yazar Jose Saramago’nun 1995 yılında yayımlanmış romanıdır. Okuyucu, bu kitapta kahramanları; adıyla değil, onları tanıtan ifadelerle görür. Yazar her birini “doktor, doktorun karısı, hırsız, koyu renk gözlüklü genç kız” gibi çeşitli sıfatlarla adlandırır. Kahramanların diyaloglarını da anlatıcının sesine yedirerek metni uzun bir monoloğa dönüştürür. Okur bu durum karşısında romanı takip etmekte güçlük çeker ve kendini âdeta bir labirentin içinde bulur. Ayrıca Saramago, roman boyunca nokta ve virgül dışında noktalama işareti kullanmaz. Bu da metnin bütüncüllüğüne katkıda bulunan bir başka yöntemdir.
Bu parçadaki altı çizili ifadeyle
I. Eserde kişilerin, özellikleriyle anımsatılması
II. Birden fazla teknikten yararlanılmış olması
III. Olayların karmaşık bir şekilde aktarılması
durumlarından hangilerine gönderme yapılmamıştır?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C)Yalnız III
D) I ve II
E)II ve III
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Bakmayın sahilinin dolguyla denizden yükseltilmiş olmasına; denizin içinden çıkıp içeri doğru yılan misali kıvrılan yokuşun ta Galata Kulesi’nin gölgesine kadar uzandığı bir semt Tophane. Ana sokakları bayır, ara sokakları çıkmaz. Bu nedenledir ki adımlar hafif hafif, ağır ağır atılır burada. Sanki semti derinlemesine hissettirmek ve geçmişi teneffüs ettirmek için yukarı doğru uzadıkça uzar yol.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Karşılaştırma
B)Benzetme
C) İkileme
D)Niteleme
E) Mecazlı söyleyiş
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
"Bir ülkenin uygarlık düzeyi o ülkenin kâğıt tüketimi ile ölçülür." diye bir söz hatırlıyorum. Bana göre bu düşünce artık geçerliliğini kaybetti. Çünkü bugün kitap yazmak ve yayımlamak kâğıt kullanmadan da mümkün. İleride ne olacağı bilinmez ama şimdilik basılı ve elektronik kitaplar varlığını birlikte devam ettiriyor.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
A) Uygarlık üretme ve yayma aracı olan kâğıt, işlevini günümüzün teknolojik imkânlarıyla paylaşarak sürdürmektedir.
B) Uygarlığın önemli ögelerinden olan kâğıdın tüketimi ile üretimi arasındaki denge gelişmişlik göstergesidir.
C) Uygarlığın gelişimi ve yayılımı ile kâğıt tüketimini ilişkilendirmenin ne kadar doğru olduğu bugün açıkça görülmektedir.
D) Uygarlığı yalnız kâğıt üzerinden ölçmeye çalışmanın ne denli sığ bir düşünce olduğu yaygın olarak bilinmektedir.
E) Uygarlığın günümüzde ulaştığı nokta, elektronik kitap çağının kapılarını sonuna kadar açmaktadır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Soyut matematik problemleri Heisenberg’i büyülemekteydi. Kanıtlamaya çalışıp da başarılı olamadığı Fermat’ın son teoremi de bunlar arasındaydı. O sıralarda bir arkadaşı ona Einstein’ın görelilik kuramı üzerine yazılmış bir kitap verdi. Heisenberg, kitap üzerinde çalışarak kuramda kullanılan ve “Lorentz dönüşümleri” adı verilen özel matematiksel araçları anlamak için epey çaba sarf etti. Yine de fiziği o sırada meslek olarak düşünmüyordu. Onu büyüleyen fiziğin arkasındaki matematikti. Bu ilgisi ileride onun bir fizikçi olarak düşünüşünü de etkileyecek ve ona olanaksız görünen problemleri çözmede Einstein gibi ileri düzeyde matematik kullanma ayrıcalığı tanıyacaktı.
Bu parçadan Heisenberg ile ilgili olarak aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?
A) Einstein’ın görelilik kuramını geliştirmesine çalışmalarıyla katkıda bulunmuştur.
B) Fizik alanında başarılı olmak amacıyla ileri matematik çalışmaları yapmıştır.
C) Fizik alanında çalışmış olmasına rağmen daha çok soyut matematikle ilgilenmiştir.
D) Adını duyurmasında Fermat’ın teoremi üzerine yaptığı eleştirilerin payı olmuştur.
E) Einstein’ın görelilik kuramı üzerinde çalışması, saygın bir fizikçi olmasını sağlamıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Başından beri biliyordum ki şu veya bu çevreden, şu veya bu sayıda insanın iyi ve sevimli bulduğu şiirler yazmak mümkündü. Böyle bir yolu seçtikten sonra, geçerli ortalamayı fark etmek ve o normlara uygun olanı üretmeyi sürdürmek de gerekiyordu. Ama böylesi bir yol, toplumun beğenilerinin sürekli değişmesi yüzünden beni kendime yabancılaşma batağına götürürdü.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen bir şairin düşüncesi olabilir?
A) Toplumdaki eğilimleri izlemek şairlerin üretkenliğini yitirmesine neden olur.
B) Bir şair beğenilmek için ortalamanın üstünde ürünler ortaya koymalıdır.
C) Geniş okur kitlelerinin bir şairi takdir etmesi onun sanatı adına kötüye işarettir.
D) Şiirin kurallarına sıkı sıkıya uymamak şairin popülaritesini olumsuz etkiler.
E) Bir şairi özgün ve özel kılan, popüler olanı tercih etmiyor olmasıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Edebiyat ürünlerini kültür tarihinin deposu sayan anlayış üzerine düşünürken tarih ve edebiyat araştırmacılarının durumunu tartışmak gerekir. Aslında her iki yaratıcı çabanın da kazı alanı ortaktır ve edebî metnin sunduğu geçmişe ait bulgular üzerinde edebiyatçı da tarihçi de farklı yöntemlerle çalışarak ortak bir noktada buluşabilir. Ancak aralarında temel bir fark vardır. Edebiyatçının kazı çalışmaları, yönünü geleceğe de çevirebilirken tarihçinin bakışı geçmişle çerçevelenmiştir.
Bu parçaya göre edebiyat ve tarih araştırmacıları ile ilgili olarak
I. Kaynakları ortak olsa da yaklaşım ve yöntemleri arasında belirgin farklılıklar vardır.
II. İnsan ve toplumun bugünü ve geleceğine dair genel çıkarımlarda bulunurlar.
III. Üzerinde çalıştıkları kültür malzemesini değiştirmeyi amaçlarlar.
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C)Yalnız III
D) I ve II
E)II ve III
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Zaman zaman susuzlukla karşı karşıya kalan büyük kentlerin asıl sorunu su kaynağı sıkıntısı değil, eldeki suyun kalitesinin düşmesidir. Diğer bir deyişle kentte sınırsız su kaynağı bulunsa da susuzluk yaşanabilir. Bunun en büyük nedeni ise kirlenmedir. İçme suyu kaynaklarının kirlilik derecesi belli bir düzeyi aştıktan sonra en gelişmiş arıtma tesisleri bile bu kaynakları temizlemede yetersiz kalır. Bu sebeple susuzluk sorununun çözümü için yeni su kaynaklarının aranmasından çok baraj havzalarının daha iyi korunması, atıkların ayrıştırılarak yeniden kullanılması, çöplerin kontrol tesislerinde toplanması gibi uygulamalara gidilmesi gerekir.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Çöp ve atıkların dönüştürülmesindeki başarısızlığın su kaynaklarını azalttığına
B) Baraj havzalarındaki yetersizliğin günümüz kentlerinin öncelikli sorunu olduğuna
C) Su kaynaklarının kirlenmesinin arıtma tesislerindeki yetersizlikten kaynaklandığına
D) Temiz su kaynaklarındaki azalmanın atık kontrolü uygulamalarını önemli kıldığına
E) Doğal su kaynaklarındaki kirlenmenin alternatif kaynak arayışlarını hızlandırdığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Yüksel Pazarkaya, ülkemizde eşine az rastlanan (I) (ender görülen) bir titizlikle, Rainer Maria Rilke'nin tüm şiirlerini toplam on iki kitap hâlinde dilimiz kazandırdı. Bu külliyat (II) (toplu eserler) , Rilke'nin yazın çalışmalarını içeren Kâmuran Şipal çevirileriyle birlikte değerlendirildiğinde (III) (aynı kitapta toplandığında) önemli bir kazanım niteliğinde. Çeviri eylemi, çoğu kez (IV) (genellikle), farklı kültürler arasında köprü kurmakla (V) (bağ oluşturmakla) kalmıyor, yeni imgesel yorumların kapısını da aralayabiliyor.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A)I B)II C)III D)IV E)V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Aşağıdaki yargılardan hangisi kişisel düşünce içermemektedir?
A) Engin denizlerde, dünyanın gürültüsünden patırtısından uzak, düşsel bir adanın şiiriyle büyülenmemiş insan sayısı azımsanamayacak kadar çoktur.
B) İnsanoğlu yüzyıllardır mutluluk, dirlik, düzenlik, ölümsüzlük yönündeki özlemlerini çoğunlukla uzak bir ada görüntüsüyle dile getirmeyi seçmiştir.
C) Kendini ıssız bir adada en çetin güçlüklerle karşı karşıya düşünen, parklarda Robinsonculuk oynayan çocuklar bugün de var.
D) Bir edebiyat yapıtında anlatılan olayın yeri olarak değerlendirilen ada, yalnızlığın sembolü olmasıyla coğrafyacının veya haritacının adasından farklıdır.
E) Coğrafyacı açısından ada; konumu, yüzey şekilleri, yüz ölçümü, nüfusu ve iklimi incelenecek her yanı suyla çevrili bir kara parçasıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
1815 yılının nisan ayında Endonezya’daki Tambora Yanardağı’nda büyük bir patlama oldu. Yanardağın yakınındaki yerleşim bölgeleri volkanik külle kaplandı, atmosfere milyonlarca ton toz ve volkanik kül karıştı. Yanardağdan çıkan gazlar yoğunlaşarak aeorsol bulutları oluşturdu. Bu bulutlar yeryüzünün soğumasına neden oldu. Küresel sıcaklık düştü, iklimler geçici olarak değişti. 1816 yılında Kuzey Yarım Küre'nin büyük bölümünde sıcak bir yaz mevsimi yaşanmadı. Avrupa ve Kuzey Amerika’da soğuk havanın ekinleri tahrip etmesiyle başlayan kıtlık nedeniyle salgın hastalıklar baş gösterdi. Yeryüzündeki etkileri zamanla azalsa da patlama, edebiyat ve sanat dünyası üzerinde kalıcı izler bıraktı. Patlamanın edebiyat dünyasına kazandırdığı eserlerin başında ise Frankenstein adlı roman geliyordu. 1816 yazında İngiliz yazar Mary Shelley, bu doğa olayı yüzünden günlerce kapalı alanda yaşamak zorunda kaldı ve 1818’de yayımlanan ünlü korku romanını işte bu günlerde kaleme aldı.
Bu parçada Tambora Yanardağı’nın patlamasıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Kültürel yaşama olan etkilerine
B) Bazı bölgelerde neden olduğu kuraklığa
C) Etkisinin hissedildiği coğrafi bölgelere
D) Dünyanın ısınması üzerindeki etkisine
E) Atmosferde yarattığı değişikliklere
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Annesi şaşırarak şöyle dedi ( ) “Ne var ( ) neyi düşünüyorsun?” Şen şakrak kızının yüzündeki durgunluğa bir anlam verememişti ( ) “Bez bebeğimi, dedemin aldığı bisikleti, kırmızı uçurtmamı, parlak ayakkabılarımı ( ) Aslında ne kadar güzelmiş benim çocukluğum ( ) değil mi anne?”
Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (:) (;) (.) (...) ( ,)
B) (!) (,) (:) (.) ( ,)
C) (!) (;) (...) (.) (;)
D) (:) (,) (.) (...) (,)
E) (,) (?) (:) (.) (!)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Sosyalleşme süreci; (I) gittikçe yoğunlaşan kontrol, yön verme ve biçimlendirme etkisiyle doğal bir varlık (II) olan insanı; uygar, kanunlara saygılı, (III) diğer insanların hak ve sorumluluklarını hesaba katan, kendinden (IV) emin, sakin, mutlu, mesleki yeterliğe (V) sahip bireyler hâline getirir.
Bu parçada altı çizili sözcüklerden hangisi yapım eki almamıştır?
A)I B)II C)III D)IV E)V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Kurşun kalem yapan yaşlı bir adam, yaptığı kalemleri satıcıya vermek için kutuya koyarken içlerinden birini kenara ayırdı ve ona “Olabileceğin en iyi kalem olmak istiyorsan şu beş şeyi asla unutma!” diyerek şu öğütleri verdi:
Bu parçada kurşun kalem ustasının kaleme verdiği öğütlere göre, kalemin başarı için sahip olması gereken özellikler arasında aşağıdakilerin hangisi yoktur?
A) Gerçekçi olmak
B) Sabırlı olmak
C) Umudunu korumak
D) Özünü hatırlamak
E) Özgün olmak
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Eskiden güvenlik şirketleri, piyasadan ikinci el bilgisayar ve sabit diskleri toplar, bunlardan kurtardığı verilere ilişkin de raporlar yayımlardı. Bu raporlar bize “Siz bilgisayarınızdan özel bilgileri sildiğinizi sanıyorsunuz ama bu işi düzgün yapmazsanız sildiklerinize başkaları kolaylıkla ulaşabilir.” mesajını verirdi. Geçtiğimiz aylarda bir güvenlik şirketi, benzer konuda yeni bir çalışmayı akıllı cep telefonlarıyla gerçekleştirdi. Şirket, kullanılmış 20 telefonu piyasadan toplayarak veri kurtarma prosedürlerini uyguladı ve telefonlardan çıkan verileri değerlendirdi. Bu uygulamadan elde edilen sonuçlar şaşırtıcıydı. Şirket sadece 20 telefondan; yaklaşık 40 bin fotoğraf, 1000 İnternet arama geçmişi, 750 e-posta ve kısa mesaj hatta bir adet onaylanmış kredi kartı bilgisine ulaşıldığını raporladı.
Bu parçada söz edilen araştırmanın sonucundan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Teknoloji, yaptığımız işlemleri koruyabildiği ve ileriki aşamalarda tekrar kullanıma sunabildiği için kişilerin hayatına kolaylık getirebilir.
B) Farklı uygulama ve araştırmalarla desteklenmediği sürece teknolojinin gelişim hızının ne kadar şaşırtıcı olacağını görmek zaman gerektirir.
C) Elektronik cihazlardaki bilgiler silinmiş gibi görünse de başkalarının bu bilgilere erişebilme imkânının olması tehlike oluşturabilir.
D) Akıllı telefonlardaki kişisel veriler, suçluların yakalanmasında ve hangi suçların işlendiğinin belirlenmesinde yol gösterici olabilir.
E) Elektronik cihazlardaki verilerin silindikten sonra bile kurtarılmasına imkân veren teknoloji, bu cihazların üretim aşamasında kullanılabilir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Edebiyatımızın unutulmaz eseri Hababam Sınıfı, dünün video izleyicisinden bugünün üç boyutlu sinema tutkunlarına, milyonların gönlünde taht kuralı 40 yılı geçiyor. Her zaman zevkle izlediğimiz, kahkahalar attığımız, içimizi ısıtan Hababam Sınıfı, hepimizden bir parça bulundurur. Filmin bu başarısında yazarı Rıfat Ilgaz kadar yönetmeni Ertem Eğilmez’in de rolü büyüktür. Belirtilmesi gereken bir husus da filmin hepimizin aşina olduğu müziğidir. Yavaş çalındığında insana hüzün, hızlı çalındığında coşku veren ve Hababam Sınıfı’nı zihnimize kazıyan müzik, Melih Kibar’ın bestesidir. Müzisyen bu eseriyle Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film Müziği Ödülü”nü almıştır.
Bu parçada Hababam Sınıfı’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Başarısında nelerin etkili olduğuna
B) Seyircinin iç dünyasındaki tesirine
C) Türk sinemasında yarattığı etkilere
D) Edebî bir eserden sinemaya uyarlandığına
E) Farklı kuşaklara hitap ettiğine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
1815 yılının nisan ayında Endonezya’daki Tambora Yanardağı’nda büyük bir patlama oldu. Yanardağın yakınındaki yerleşim bölgeleri volkanik külle kaplandı, atmosfere milyonlarca ton toz ve volkanik kül karıştı. Yanardağdan çıkan gazlar yoğunlaşarak aeorsol bulutları oluşturdu. Bu bulutlar yeryüzünün soğumasına neden oldu. Küresel sıcaklık düştü, iklimler geçici olarak değişti. 1816 yılında Kuzey Yarım Küre'nin büyük bölümünde sıcak bir yaz mevsimi yaşanmadı. Avrupa ve Kuzey Amerika’da soğuk havanın ekinleri tahrip etmesiyle başlayan kıtlık nedeniyle salgın hastalıklar baş gösterdi. Yeryüzündeki etkileri zamanla azalsa da patlama, edebiyat ve sanat dünyası üzerinde kalıcı izler bıraktı. Patlamanın edebiyat dünyasına kazandırdığı eserlerin başında ise Frankenstein adlı roman geliyordu. 1816 yazında İngiliz yazar Mary Shelley, bu doğa olayı yüzünden günlerce kapalı alanda yaşamak zorunda kaldı ve 1818’de yayımlanan ünlü korku romanını işte bu günlerde kaleme aldı.
Tambora Yanardağı patlaması sonrasında Mary Shelley’nin ünlü romanı Frankenstein’ı yazmasıyla aşağıdaki sözlerden hangisi ilişkilendirilebilir?
A) Dalgaların kıyıya sürüklediği çer çöp, ıssız adadaki kişi için hazine değerindedir.
B) Rüzgârın uğultusu sadece kulübesinin korunaklı duvarları arasındaki kişiye güzel gelir.
C) Bir çöl bedevisi için kum fırtınası, gündelik hayatın küçük cilvelerinden biridir.
D) Burada sel olup akan yağmurun hangi köydeki güle can suyu olduğunu bilemezsin.
E) Yangının küle çevirdiklerini, ne kadar zaman geçerse geçsin yeniden yeşertemezsin.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
I. Yazar, eserlerinde gelenekle arasına bir mesafe koymaktansa bu birikime, yaşadığı döneme özgü bir pencereden bakmayı tercih ediyor.
II. Yazarın hiçbir edebiyat geleneğine bağlanmayışı, onu çağdaşı yazarlardan ayıran önemli bir özellik olarak ön plana çıkıyor.
III. Yazar, bu kitabıyla kendinden önce üretilen eserler okumanın bir özgünlük sorununa yol açmayacağın herkese kanıtlıyor.
IV. Yazar, tarihin kendisine aktardığı seslere kulak tıkamıyor ancak onları kendi döneminin gerçekliğinin süzgecinden geçiriyor.
V. Yazarın kendi olma sorununu tartıştığı bu kitapta, yüzünün düne değil yarına dönük olduğu açık bir biçimde gözlemlenebiliyor.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I ve III B)I ve IV
C)II ve IV D) III ve V
E)IV ve V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kesme işaretinin kullanımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
A) Pamukkale travertenleri, Denizli’mizin önde gelen turistik değerlerindendir.
B) Bu yasa tasarısı Bakanlar Kurulu’nda uzun uzun tartışıldı.
C) Ferhunde Hanım’dan gelen son mektubu ailecek sevinç içinde okuduk.
D) Üniversitemizde tek ders sınavlarının 30 Haziran’da yapılacağı açıklandı.
E) TDK'nin bir görevi de geçmişte yazılmış eserleri günümüze kazandırmaktır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
Gelenek ve inançlarımızda servi ağacı, insanın doğumdan ölüme kadar var olma çabasının bir sembolü olarak görülmüştür. Mevsimlerin zorlu şartlarına rağmen yeşilliğini hiç kaybetmemesi ve dayanıklı olması ile serviler, hayatı tasvir etmektedir. Gövdesi semaya dik bi şekilde uzandığı için de servinin doğruluğu temsil ettiğin inanılmaktadır. Onunla ilgili başka bir inanış da insana iyi şans getirdiği ve onu koruduğudur. Ayrıca serviler, eski Türk kültüründe bolluk ve bereketi simgeleyen "hayat ağacı" olarak da nitelendirilmiştir. Ağacın mevsim şartlarına rağmen hep yeşil kalması ise ölümsüzlüğü simgeler. Aynı zamanda minareyi andıran servi, Osmanl kültüründe de hayat ağacına benzetilmiş ve dallarına konmuş kuşların, hayatın içindeki canlıları temsil ettiği düşünülmüştür.
Bu parçaya göre servi ağacıyla ilgili inanışların ortaya çıkmasının temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Diğer ağaçlara göre daha geniş bir alana yayılması
B) İnsan topluluklarının yaşamına fayda sağlaması
C) İnsanın fiziksel özellikleriyle benzerlik göstermesi
D) Kimi özelliklerinden dolayı ona sembolik bir değer atfedilmesi
E) Ömrünün uzunluk bakımından insan ömrüne denk
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
(I) Eski çağlardan beri ticareti yapılan inci, bugün de yaygın bir şekilde alınıp satılmaktadır. (II) İnciyi oluşturabilen en tipik deniz hayvanının istiridye olduğu bilinmektedir. (III) Bu su canlısı, içine girip yerleşen kum tanecikleri veya larvalara karşı kendini korumak için sedef adı verilen sıvı bir madde salgılamaktadır. (IV) Sedef bir yandan salgılanıp çoğalırken diğer yanda istiridyenin içine yerleşen maddeyi kaplayarak incinin oluşmasını sağlamaktadır. (V) İncinin büyüklüğü, şekli, parlaklığı ve rengi de bu süreçte oluşmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A)I B)II C)III D)IV E)V
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
(I) Her atasözü bir genel kural, bir ilke niteliği taşır. (II) Bazı atasözleri sosyal ilişkiler üzerine görüş bildirir. (III) Bazı atasözleri ise uzun gözlemlere dayanarak doğa olaylarının gündelik yaşam üzerindeki etkilerini anlatır. (IV) Tecrübelere veya mantığa dayanarak doğrudan doğruya öğüt veren atasözleri de vardır. (V) İki yargı taşıyan atasözlerinde ise yargılar arasında benzetme ilgisinden ziyade iki yargının birbirini tamamladığı veya birbirine karşıt olduğu görülür. (VI) Bir de genelin aksine temsilî ve mecazi anlatıma sahip olmayan atasözlerimiz vardır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerdeki açıklamalara aşağıdaki atasözlerinden hangisi örnek olarak gösterilemez?
A) II. cümle: Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
B) III. cümle: Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.
C) IV. cümle: Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar.
D) V. cümle: Var evi kerem evi, yok evi verem evi.
E) VI. cümle: Besle kargayı oysun gözünü.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |