1.
Yıllar var, ben onu hiç unutmadım
O beni sorar mı, hatırlar mı ki?
Büsbütün silinip gitti sanki adım
Gönlünün vefası bu mudur ki?
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İlgeç B) Bağlaç
C) Belirteç D) Önad
E) Eylem
2. Ay geçti, yıl döndü,(I) unuttu (II) beni
Üstüne (III) adını(IV) yazdığım ağaç
Açtın derdimi(V) kanattın yüreğimi
Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması vardır?
A)I. B) II. C)III. D) IV. E) V.
3. Bu sanatçımızın en önemli yanı, çalışmalarında sistematik olması ve yapıtlarında gereksiz bilgilere yer verilmemesidir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özne eksikliği
B) Sözdizimi yanlışlığı
C) Özne-yüklem uyuşmazlığı
D) Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması
E) Çatı uyuşmazlığı
4. Amasya Valiliği’nin geçtiğimiz yıl turizmi geliştirmek için kentte yaptığı çalışmalar başarılı olmuş.
Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) Özne – yüklem
B) Özne – zarf tümleci – yüklem
C) Nesne – dolaylı tümleç – yüklem
D) Zarf tümleci – özne – yüklem
E) Zarf tümleci – nesne – yüklem
5. Günümüzde insanlar bilinçleniyor, bir kitabı alırken birkaç kez düşünüyorlar artık. Bu kitabın kendileri için gerçekten yararlı olup olmadığını enine boyuna tartıyorlar. Yerli yazarların yapıtlarını yayımlamamayı övünç sebebi bellemiş yayıncıların da devri kapanıyor artık. Yerini ciddi anlamda uzmanlaşmış, işini titizlikle yapan ve en üst seviyede yazarlarla çalışan yayınevleri alıyor.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Yayınevlerinin yazarın, yazınsal kimliği üzerinde ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?
B) Sizce, bazı yazınsal türler niçin ilgi görmemeye başladı yazınımızda?
C) Günümüzün okurlarını ve yayıncılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
D) Bir yayıncı olarak, günümüzde yayıncıların ayakta kalmasını çok mu zor görüyorsunuz?
E) Sanatsal nitelikten yoksun yapıtların artık okunmamasını neye bağlıyorsunuz?
6. Sanatçı, edebiyatımızda eleştiri denilince akla ilk gelen kişilerdendir. Yaşamını eleştiriye, özellikle de roman ve hikaye eleştirisine adamıştır. Yılların verdiği birikim ve deneyimle kendine has bir anlatım yolu bulan eleştirmen, eleştirilerini bir yazı dizisi halinde yayımlamıştır. Kitap okuma notları gibi değildir bu yazılar. Bir edebi metnin, uzman titizliğiyle irdelenmesidir. Bu yazılarında eleştirmen objektifliğini elden bırakmaz. Bugün adından söz ediliyorsa biraz da bundandır.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemistir?
A) Eleştirilerini tarafsız bir tutumla kaleme aldığına
B) Eleştiri yazılarında genç sanatçılara yol gösterdiğine
C) Edebiyatımızın en çok tanınan eleştirmenlerinden biri olduğuna
D) Eleştirilerini daha çok belirli türler üzerine yoğunlaştırdığına
E) Eleştirilerinde farklı bir çizgiyi yakaladığına
7. 1940’lara gelirken, hece şiirinin baskısından ve mevcut şiir beğenisinden yakınan üç genç şair, yeni bir şiir akımı başlatmıştır. 1941’de yayımladıkları “Garip” adlı kitapta küçük insana yönelerek onların yaşama sevincini şiire getirmeye çalışmışlardır. Edebi sanatlara, ölçü ve uyağa, süslü söyleyişlere karşı çıkmışlardır. Şiirin, hayatını emeğiyle kazananların hakkı olduğunu savunmuşlardır. Bu keskin görüşlerle şiir kolaylaşmış ve şiir anlayışı değişivermiştir. Kısa sürede de yaygınlaşan ve yeni bir yazma tarzını hazırlayan bu şiir anlayışı bugün bile devam etmektedir.
Bu parçaya göre, Garipçilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Sıradan insanları şiire taşıdıkları
B) Şiir anlayışlarının kabul gördüğü
C) Etkilerinin günümüze dek sürdüğü
D) Şiirde köklü değişiklikler yaptıkları
E) Şiiri bir sanat olarak görmedikleri
8. Yazı yazmak fotoğraf çekmeye değil, resim yapmaya benzer. Fotoğrafta deklanşöre basar, karşınızdaki görüntüyü kaydedersiniz. Resim yapmak ise —. Bu yüzden yazı yazmak, aslında yanlış bir ifadedir. Doğrusu, yazıyı üretmektir. Çünkü yazar, tıpkı ressam gibi herkesçe bilinen konu ve malzemeden, “var olmayan” bir yapıtı ortaya çıkaran kişidir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) o görüntüyü kendi bakış açınızla yeniden şekillendirmeniz demektir
B) fotoğraf çekmeye göre daha çok deneyim ister
C) yoğun ve titiz bir çalışmayla gerçekleşir ancak
D) yeteneğin yanında önemli bir birikim de gerektirir
E) düş gücünden çok, gerçeklere bağhkalmaktır
9. En başarılı yaşam öykülerinin, yakından tanıdıkları kimseleri anlatan yazarların yazdığı yaşam öyküleri olduğu söyleniyor. Ama bu durumun da birtakım sakıncaları var. Anlatılan kişiyi tanımak, hele o kişinin yakını olmak, o kişinin yaşamındaki olaylarda taraf tutmaya yol açar. Dahası, yaşam öyküsünü anlatacağınız kişinin bazı davranışlarına öfkelenmiş, bazı başarılarını kıskanmış olabilirsiniz ya da aranızda bir türlü unutamadığınız bir kırgınlık yaşanmış olabilir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamöyküsü yazmanın güç bir iş olduğu
B) Yaşamöyküsü yazarken objektif olmak gerektiği
C) Tanıdıkların yaşamöyküsünü yansız bir tutumla anlatmanın zor olduğu
D) Her yaşamöyküsünün, gerçekleri yansıtmadığı
E) Başarılı bir yaşamöyküsü yazmanın zaman aldığı
10. Eşsiz bir coğrafyayı sarmalayan masmavi deniz… Yeşilin en güzel tonlarını barındıran uçsuz bucaksız zeytin ağaçları … Adını bu ağaçlardan alan Zeytinliada selam duruyor bizlere. Daha o zaman anlaşılıyor dönüşün buruk olacağı. Mis kokan meyve bahçeleri, uzun sahilleri ve ılık rüzgarlarıyla bir tabloyu andırıyor. Kimilerinin “çocukluğumun Bodrum’u” olarak adlandırdıkları bu belde şimdilerde tekrar eski popülerliğine kavuşuyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.
B) Eksiltili cümleler kullanılmıştır.
C) Anlatıcının duygusal etkilenmesi yansıtılmıştır.
D) Söz sanatlarına yer verilmiştir.
E) Nitelik bildiren sözcükler kullanılmıştır.
11. Bir öykücüyle ilgili aşağıdaki açıklamalardan hangisi, ayraç içindeki özellikle uyusmamaktadır?
A) Sanatçının öykülerini okurken adeta yaşamdan kesitler görüyorsunuz, öykülerin dokusundaki kıpır kıpır anlatım hemen göze çarpıyor. (canlılık)
8) Öykülerinde, ön yargılardan uzak, insanların ortak kimi özelliklerini anlatması, yazara sınırlar ötesi bir okur kitlesi kazandırmış. (evrensellik)
C) Sanatçı, öğrendiği bir bilgiyi ya da gözlemlediği herhangi bir ayrıntıyı, öykülerine gelişigüzel bir biçimde serpiştirmiyor. (farklılık)
D) Sanatçının, okurları zorlamayan üslubu, günlük konuşma dilini kullanması, öykülerinin belirgin özel-liklerindendir. (yalınlık)
E) Sanatçının, okurların belleğinden kolay kolay silinmeyecek çarpıcı yaşantıları anlatması, öykülerinin çekiciliğini artırıyor. (etkileyicilik)
12. (I) Yazarın postmodern anlayışla yazdığı bu öykülerde, devrik cümleler çokça yer alıyor. (II) Ayrıca öykülerin dokusunda gerçeklikle düşsellik iç içe geçiyor. (III) Gerçeğin sınırı nerede bitiyor, düşsellik nerede başlıyor, kestirmek zor. (IV) Öykülerde çocukluk yıllarında okunanlara, bunların oluşturduğu düşsel ortamlara göndermeler de var. (V) Öykülerdeki bu göndermeler sayesinde yazar, okuru sürekli zinde tutabiliyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?
A) I. cümlede, karşılaştırma yapılmıştır.
B) II. cümlede, bir değerlendirme vardır.
C) III. cümlede, bir yorumda bulunulmuştur.
D) IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.
E) V. cümlede, yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir.
13. I. Romancı; okuru, romana yaşamdan aktardıklarına inandırdığı kadar, düş gücüyle eklediklerine de inandırmalıdır.
II. Bir romanda, gerçek yaşamdan kesitler bulunabileceği gibi, kurgusal olaylar da bulunabilir.
III. Yaşamdan yakalanan kareler, düşsel öğelerle süslenerek romanlarda yer aldığında okura daha ilginç gelir.
IV. Romancılar, öyle dil ustalarıdır ki onların söz işçiliğini romanlarının bütün satırlarında görebilirsiniz.
V. Romancının hem düş gücünden hem gerçeklerden yararlanması, okurun ilgisini çekmesini sağlar.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve Il. B) I. ve III. C) Il. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
14. Romancıların, yaşamı yapıta aktarma konusunda farklı tutumlar takındığını görüyoruz. Kimi, fotoğrafcı olmayı tercih ederken kimi de ressam olmayı önemsemiş ve öyle tanınmıştır.
Bu parçada altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse parçanın anlamı değismez?
A) hayalci olmayı – gerçekçi olmayı
B) ayrıntılı biçimde anlatmayı – ana hatlarıyla değinmeyi
C) yaşananları değiştirmeyi – yaşananları olduğu gibi vermeyi
D) olduğu gibi anlatmayı – kendinden bir şeyler katarak anlatmayı
E) teknolojiden yararlanmayı -doğallığı öne çıkarmayı
15. Ülkemizin en çok (I) turist çeken bölgelerinden biri olan Nevşehir yöresinde (II) bulunan ve 25 Kasım 1986’da(III) koruma altına alınan Göreme milli parkı, (IV) dünyaca ünlü peribacalarının yer aldığı(V) önemli bir turizm merkezidir.
Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıstır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
16. (I) Sanatçı, ilginç bir konuyu bu romanda ustaca işlemiş. (II) Hareketli bir olayın heyecan verici akışından yararlanmamış. (III) Daha çok, kahramanların psikolojik durumları üzerinde derinlemesine durmuş. (IV) Bunu başarabilmek için, çok uzun diyaloglara ve iç konuşmalara yer vermiş. (V) Bu yüzden roman, psikolojik romanlardan hoşlanan dar bir kitlenin dışındaki okurların ilgisini çekemeyecek gibi görünüyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir ön yargı söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
17. Yaz aylarının gelmesiyle (I) beraber düğünler de başlar Sarıkamış’ta. Tanıdık(II) herkes davetlidir düğüne. Öyle bir gecede bitmez(III) eğlenceler. Bazen iki gece bazen üç gece sürüp (IV) gider. Sarıkamış köylerinde yaşam, (V) geçmiş zamanın tadında devam eder.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?
A) I. ve Il. B) Il. ve III. C)III. ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
18. Uzun ve yorucu bir kışın ardından bahar, (I) kendini yaza bırakıyor. Yalnızca bahar değil, insan da bırakıyor kendini güneşe ve masmavi denize … (II) Karşımızda bünyesinde barındırdığı güzellikleri hiç sakınmadan bize sunan Didim… (III) Burası, pek de öyle yalnızca doğaseverlerin ya da mitoloji tutkunlarının uğrak yeri değil. (IV) Her yönüyle insanı kucaklayan, (V) ona yaşama sevinci veren bir yer burası.
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
19. (I) Nil, yüzyıllardır insanlarca gizem dolu, olağanüstü bir ırmak olarak algılanmıştır. (II) Pek çok ırmağın tersine o, güneyden kuzeye doğru akmaktadır. (III) Eski Mısırlılar ve Yunanlılar, Nil’in aylarca yağmur yağmadığı halde neden yaz sonunda taştığını bir türlü çözememişlerdir. (IV) Nil’in kaynağını bulabilmek ve ırmak akışının gizini çözebilmek için birçok araştırma yapılmıştır. M Sonunda, Nil’in kaynağının Uganda’daki Victoria Gölü olduğu, araştırmalarla ortaya konmuştur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?
A) I. cümle, içinde birleşik sözcükler olan yapıca birleşik bir cümledir.
B) Il. cümlede “o” sözcüğü işaret adılı olarak kullanılmıştır.
C) III. cümlenin yüklemi yapıca basit, çatısı bakımından geçişli bir fiildir.
D) IV. cümlede belirtili ad takımı kullanılmıştır.
E) V. cümlede birden çok özel isim vardır.
20. Hem hece (I) hem de aruz vezniyle şiirler yazan Bayburtlu Zihni (II) gördüğü medrese eğitiminin etkisiyle divan şairi olmaya özendiyse de bu alanda pek başarılı olamamıştır. Aruzla yazdığı şiirler (III) ölümünden sonra oğlu tarafından “Divan-ı Zihni” adıyla yayımlanmıştır. Asıl ününü hece ile yazdığı koşma (IV) semai ve destanlarla elde etmiştir. Özellikle, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bayburt’un gördüğü zararı duygusal bir dille (V) anlattığı ağıtıyla büyük ün kazanmıştır.
Bu parçada numaralanmış yerlerden hangilerine virgül (,) getirilemez?
A) I. ve III. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
21. (I) Her yıl sonbaharın gelişini yeni bir öykü kitabıyla haber veren yazarın son kitabı okurla buluştu. (Il) Bu kitap başta film senaryosu olarak yazılmış bir metin aslında. (III) Sinema ve televizyon macerası yarıda kalan bu yapıt, tertemiz bir aşk hikayesini anlatıyor. (IV) Sinema ve televizyon düşünülerek yazılan öykü ve romanlarda daha çok aşk konusuna yer veriliyor. (V) Bu, izleyicinin ilgisini daha çok çekmek için yapılıyor. (VI) Çünkü izleyicilerin büyük bir kısmı, hala, acıklı aşk hikayelerini izlemeyi tercih ediyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) Il. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
22. (I) Bugünkü Türk şiiri için kullanılan “1980 sonrası” nitelemesi, herkesin kabul etmesi gereken bir yargıdır. (Il) Doksan yıllık, görkemli sayılabilecek bir geçmişe sahip olan Türk şiirini, 1980’e kadar, çeşitli dönemlere ayırmak kolay olmuştur. (III) 1980’den sonra ise, şairler bir akım etrafında toplanmamıştır. (IV) Ancak bu dönem şairlerinin bağımsız olmalarından dolayı, Türk şiirinin çıkmaza sürüklendiği düşüncesine katılmıyorum. (V) Şiirimizin bu ürünlerle kendine, akacağı yeni yataklar bulacağını düşünüyorum.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum söz konusu değildir?
A) I. B) Il. C) III. D) IV. E) V.
23. (I) Sanatçımız, geçen hafta duygusal şiirlerden oluşan yeni bir kitapla okurlarının karşısına çıktı. (II) Yalnız yaşayan bir bireyin doğanın güzellikleri karşısındaki hislenmeleri var bu şiirlerde. (III) Sanatçının diğer şiirlerindeki tadı bu yapıtında bulmakta güçlük çekiyorsunuz. (IV) Sanatçımızın bir bütün olarak şiirimizin özel tarihinde bir yeri var, ama şiirler tek tek okununca o etkiyi yapamıyor. (V) Ayrıca kullandığı imgeli ve kapalı dil, şiirleri anlamayı da güçleştiriyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde düşüncenin olumlu ya da olumsuz olduğu açıkça belirtilmemistir?
A) I. ve Il. B) I. ve IV. C) II. ve III.
D) Il. veIV. E) III. ve V.
24. Fotoğraf icat edildiğinden beri bir tartışma vardır: Fotoğraf bir sanat mıdır, değil midir? Genel kanı, fotoğrafın bir sanat dalı olduğu yönündedir. Ama hangi fotoğraf? Hele dijital fotoğraf makinelerinin çıkmasıyla neredeyse herkesin bol bol fotoğraf çekip dergilerde, internette yayımladığı şu günlerde bu soru daha da önem kazanıyor. Sanat, dünyayı değişik yaklaşımla yansıtma işidir. O zaman burada şunu söylemek gerekir. Fotoğraf, gizli kalmış ayrıntıları öne çıkarırsa sanat” katına yükselir.
Bu parçada fotoğrafın sanat dalı sayılması aşağı-daküerden hangisine bağlanmaktadır?
A) Nesneleri olduğu gibi aktarmasına
B) Yayımlanmak amacıyla çekilmesine
C) Objelerin kapalı yanlarını aydınlatarak sanatseverleri büyülemesine
D) Nesnelerin fark edilmeyen yönlerini ortaya koymasına
E) Sanatsal değere sahip olan güzel bir konuyu yansıtmak için çekilmesine
25. Aydın insanın temel özelliği kuşkudur. O, bütün geçmiş bilgileri bir neden-sonuç ilişkisi içinde özümser ve onlardan yeni bilgiler üretir. Bireyi, toplumu, sanatı kendi benimsediği ölçütlerle değerlendirmeye tabi tutar. Bu noktada aydının etkinliği, kuşku üstüne kurulmuş bir eleştiri etkinliğidir. Durum böyle olunca da aydın, hiçbir zaman kesin bir eleştiri ortaya koyamaz. Çünkü yaptığı eleştirileri bir süre sonra değiştirebilir.
Bu parçadan aydınla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Şüpheci bir yaklaşımla eleştiriler yaptığı
B) Toplumdan kopuk bir yaşam sürdüğü
C) Tam anlamıyla bitmiş bir eleştiri yapmadığı
D) Değerlendirmelerinde kendince ölçütler kullandığı
E) Var olan bilgileri değerlendirip yeni sonuçlara ulaştığı
26. Yazarın bu yapıtındaki öykülerinin temel özelliği, olayların geçtiği çevrenin ve zamanın farklı olmasıdır. Buna rağmen öykülerinin hepsinde aynı konuyu, aşk konusunu, işlemiştir. Bunu yaparken, öykülerinin hemen hepsini sürükleyici bir anlatım ve titiz bir dille kaleme almıştır. Dili kullanışta öylesine yeteneklidir ki —.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) kahramanlarını çevreyle uyum içinde karakterize etmeye büyük gayret göstermiştir
B) öykülerin anlatım yönüyle bir özgünlük taşıdığını söylemek oldukça zordur
C) öyküleri, konu yönüyle birbiriyle ilgilidir
D) konu olarak zayıf kalan öyküleri bile çok okunur hale gelmiştir
E) toplumsal duyarlık, yapıtlarının en önemli özelliğini oluşturmaktadır
27. Ziya Osman Saba’nın şiirlerindeki içten, sevecen havayı öykülerinde de buluruz. Onun öyküleri bize çocukluk çağımızın dokunulmamış, kirletilmemiş, arı özlemlerini taşır. Özlemin gerçekleşmesinin olanaksızlığına rağmen, duygudaki inceliği okurda bir kez daha uyandırmak isteyen bir tutum sergiler. Toplum yaşamının çelişkilerini, karşıtlıklarını görmezden gelen uçuk bir anlayış değildir bu.
Bu parçadan, Ziya Osman Saba ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Öykülerinin şiirlerinden daha yetkin olduğu
B) Toplumsal yaşama duyarsız kalmadığı
C) Öykülerinde çocukluğun saf özlemlerini anlattığı
D) Yapıtlarında sıcak bir tutum sergilediği
E) Ulaşılması imkânsız özlemleri konu edindiği
28. Sıradan ve orta halli yazarlar, üstün özellikli yapıtlar ortaya koymak için büyük, çarpıcı olaylardan yola çıkarak romanlarını oluştururlar. Ancak gerçek yazarlar, basit bir olaydan bile yola çıksalar, zengin düş dünyalarından yararlanarak onu dört başı mamur bir yapıt haline getirebilirler. İşte bu, yazın dünyasında küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesinin kanıtıdır.
Bu parçada “küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yetkin yapıtların ancak özgün bir içerikle kaleme alınabilmesi
B) Yazmanın, önü alınamaz bir istek haline gelmesi
C) Okurları etkileyecek konuların tercih edilmesi
D) Geniş kitlelerce benimsenmenin uzun bir zaman alması
E) Sıradan bir konudan yetkin yapıt ortaya konması
29. Günümüzde o kadar çok yapıt yayımlanıyor ki, bunları takip etmek mümkün değil. Para verilerek alınıp zaman ayrılan yapıtların hayal kırıklığına uğratması her okuru üzer elbette, işte bu eleştirmen, birer işaret fişeğine dönüşen yazılarıyla bu olumsuz durumun önüne geçiyor.
Bu parçada “işaret fişeğine dönüşen yazılar yazmak” sözüyle, sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçıların yetkinleşmesinde katkıda bulunmak
B) Nitelikli yapıtların farkına varılmasını sağlamak
C) Gelecek vaat eden sanatçıları belirlemek
D) Yapıtla ilgili eleştirileri dobra dobra dile getirmek
E) Yazılarıyla edebiyatı okura sevdirmek
30. Yazarlık, insanda doğuştan var olan bir özellik değildir. Yazarlık denen dil işçiliğinde ustalık, ancak uzun çalışmalar sonucu elde edilir. Bütün yazarların ilk dönemlerinde ortaya koydukları eserlerle sonrakileri karşılaştırdığımızda o dil işçiliğinin hangi aşamalardan geçtiği kolayca anlaşılır. Peyami Safa’nın yirmi yaş eseri olan “Sözde Kızlar” romanını alın. Bununla yine onun “Yalnızız” ve “Matmazel Noralya’nın Koltuğu” adlı ustalık dönemi romanları arasındaki fark gözden kaçmayacaktır.
Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Benzetmeye
B) Tanımlamaya
C) Örneklendirmeye
D) Sayısal verilerden yararlanmaya
E) Tanık göstermeye
31. (I) Sanatçı, şiire yönelik deneme ve eleştirileri ilgiyle izlenen yazarlarımızdandır. (II) Yirmi yılı aşkın bir süre içinde dergilerde çeşitli konularda yazılar yazmıştır. (III) Dergilerde yayımlanmış bu yazılarından derlediği son kitabı bu ay yayımlandı. (IV) Kitabın ilk bölümünde şiirin genel sorunlarına ilişkin tartışma ve değerlendirmeler yer almaktadır. (V) Pek çok şairi yakından tanıma olanağı bulan yazar, günümüz şiirindeki yönelişleri yakından takip etmiştir. (VI) İkinci bölüm ise Orhan Veli’den günümüz şairlerine kadar yapılan inceleme ve eleştirilerden oluşmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
32. En güç türlerden biri olan tarihi romanda yazar, sanatçı olmanın yanında bilim adamı ve düşünür olma özelliklerini de taşımalıdır. Ayrıca milli tarihten alınmış bir konuyu seçen romancı, milletin kültür değerlerini ve millet olma bilincini kendinde duyabilmelidir. Şüphesiz, gerçeklere bağlılık, tarihi romanın en önemli şartlarından biridir. Ancak titiz bir sanat yeteneği, romancıya bazı ayrıntıları değiştirme hakkı verir. Bu hakkı kendinde gören sanatçı, milletinin tarihini sanatsal bir ifadeye bürüyerek yorumladıktan sonra o tarih, milletin dikkatini çeker ve ruhunda yer eder.
Bu parçadan, tarihi roman ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yazarının, milletiyle özdeşleşmiş olması gerektiği
B) Toplumun, tarihine ilgi duymasını sağladığı
C) Tarihi gerçeklere mümkün olduğu kadar sadık kalmayı gerektirdiği
D) Öteki roman türlerinden daha etkileyici olduğu
E) Yazarının başka niteliklere de sahip olması gerektiği
33. Günümüzde: “Orta oyununun neresi komik; eskiler buna mı gülüyorlarmış?” diyenler için ben de derim ki: “Pek haksız sayılmazlar. Ama unuttukları birkaç şey var: Orta oyunu bir ekran oyunu değildir, halk ortasında canlı olarak oynanır. Bir kere o günün zevk ve espri anlayışını yansıtır. İçeriği de o güne uygundur. O zamanın insanlarına eğlence olarak yettiği halde bugünün insanlarını doyurmaktan uzak olması doğaldır; çünkü zamanla değer yargıları değişmiştir.”
Bu parçada orta oyunu ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiierden hangisidir?
A) Kişisel becerilere bağlı olarak seyircileri etkilediği
B) Konusu yönüyle bugünün insanına da seslendiği
C) Zamanla değerini kaybettiği
D) Kendi zamanı ve ortamı içinde değerlendirilmesi gerektiği
E) Daha çok, söz oyunlarına dayandığı
34. (I) Ölen bir kişinin ya da acı bir olayın ardından söylenen ezgili şiirlere ağıt denir. (II) Anadolu’da çok yaygın olan ağıt geleneğinin kökleri Orta Asya’ya kadar uzanır. (III) Eski Türkler, ölülerin ardından yuğ denilen törenlerde sagu adını verdikleri şiirler söylerlerdi. (IV) Günümüzde ise ağıtlar daha çok, kadınlar tarafından söylenir. (V) Ağıtların bölgeden bölgeye değişen bir söyleyişi vardır, bu söyleyişten bir ağıtın ait olduğu yöre hemen anlaşılır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, dolaylı tümleç, özne ve yüklemden oluşan birleşik bir cümledir.
B) II. cümle, içinde ad tamlaması bulunan kurallı bir cümledir.
C) III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir eylem cümlesidir.
D) IV. cümle, yüklemi dönüşlü eylem olan bir cümledir.
E) V. cümle, sıralı bir cümledir.
35. Polisiye romanlar, yazınımızın en çok satılan; ancak okunduktan sonra bir kenara bırakılan türlerindendir. Çünkü bir bulmaca, ancak çözüldüğü ana kadar heyecan vericidir. Yazarın serpiştirdiği ipuçlarına göre kimin katil olduğunu bulup çıkarma, gelişmiş bir bulmaca çözme keyfi verir. İşte bundan dolayı diğer roman türleri ikinci, üçüncü kez okunabildiği halde, bir kez okuyup “esrar”ını öğrendiğimiz bir polisiye romanı bir daha okumak anlamsızlasın
Bu parçada polisiye romanlarla ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Esrarengiz konular içermesinin okumayı tetiklediği
B) Sadece bir kez okuma gereksinimi duyulduğu
C) Diğer türlerden ayrılan yönlerinin bulunduğu
D) Ayrıntıların ancak dikkatli okurlarca yakalanabildiği
E) Olay akışının, okuyucunun merakını canlı tuttuğu
36. Roman ve öykülerde birbiriyle karıştırılan iki önemli kavram vardır: Karakter ve tip. “Tip” daha çok karakter etrafında kurgulanmış yardımcı roldedir. Yüzeysel bir betimlemeyle ele alınır. Bunlar olay örgüsünü derinleştirmede kullanılır. Olayların içinde pek de ağırlığı olmayan silik kişilerdir: bakkal, manav, komşu, iş arkadaşı… Oysa karakter en ince ayrıntısına kadar anlatılan kişidir. Bu yüzden, —.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakiierden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) iç dünyasından dış görünüşüne, hoşlandığı veya hoşlanmadığı her şeye kadar tanırsınız onu
B) okur, “karakter”i “tip”lerden daha çok sever
C) her romanda birçok “tip” varken sadece bir “karakter” vardır
D) roman okuru “karakteri” çevresindeki insanlardan biriyle özdeşleştirir
E) romandaki olaylar her zaman “karakterin” gözünden anlatılır
37. Çocukluğumda resim yapmak, benim en büyük zevkimdi. Gençlik yıllarımda ise büyük bir merakla müziğe yöneldim. O zamandan beri de büyük bir tutkuyla müzik çalışmalarıma devam ediyorum. Uğraş olarak müzikte karar kılmamda ve müziğe aşk derecesinde bağlılığımın oluşmasında, yüreğimde biriken duyguların bütün insanlarda ortak olduğunu fark edip bunu en iyi müzikle dile getireceğimi anlamam etkili olmuştur.
Bu sözleri söyleyen kişi, müziğin hangi özelliğini vurgulamaktadır?
A) İleri yaşlarda öğrenilebildiğini
B) Diğer sanatlardan üstün olduğunu
C) İnsanı belli yönleriyle anlattığını
D) Evrensel bir nitelik taşıdığını
E) Kolayca anlaşılabilir bir anlatımının olduğunu
38. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Ünlü yazın adamı, bir yazısında bu sergiden de birkaç cümleyle söz etmişti.
B) Karşı komşumuzun küçük oğlu, profesyonel bir yüzücüymüş.
C) Bu konuda, Avukat Ayşe Hanım size yardım edecektir.
D) Onun bu yıl da 15 temmuzda izne ayrılacağını duydum.
E) Arkadaşım, THY’de çalışmak için başvuruda bulundu.
39. Yolunuz bir gün İstanbul’a düşerse adı masallara karışan, boğazın kıyılarında dizilmiş o güzelim erguvanları görmeyi ihmal etmeyin.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi söylenemez?
A) iyelik eki almış birden çok sözcük vardır.
B) Yüklemi, yardımcı eylemle oluşturulmuş bir bileşik eylemdir.
C) Koşul eki almış bir sözcük vardır.
D) “boğazın kıyılarında” sözünün yazımı yanlıştır.
E) “güzelim” sözcüğü tamlayan eki almıştır.
40. Aşağıdakiierden hangisi “Sanat yapıtı gerçekçi olmalıdır.” yargısı ile ilgili değildir?
A) Sokağın, sayfalarına yansımadığı bir yapıtın yazın değeri yoktur.
B) Kişisel görüşlerine yer verse de her yazar, gözlemlerinden yararlanarak yapıtını oluşturur.
C) Yaşamda olup biten her şey, sanatçı duyarlığı ile yapıtlarda kendine yer bulur.
D) Başından geçen olayları yapıtlarında kullanmayan sanatçı yoktur.
E) Gerçek sanatçı, her devirde okunabilmek için yapıtını oluşturur.
|
1 |
D |
11 |
C |
21 |
C |
31 |
D |
|
2 |
E |
12 |
A |
22 |
C |
32 |
D |
|
3 |
E |
13 |
D |
23 |
A |
33 |
D |
|
4 |
A |
14 |
D |
24 |
D |
34 |
D |
|
5 |
C |
15 |
D |
25 |
B |
35 |
B |
|
6 |
B |
16 |
E |
26 |
D |
36 |
A |
|
7 |
E |
17 |
C |
27 |
A |
37 |
D |
|
8 |
A |
18 |
B |
28 |
E |
38 |
D |
|
9 |
C |
19 |
C |
29 |
B |
39 |
E |
|
10 |
A |
20 |
B |
30 |
C |
40 |
E |
]]>
1. Değişik anlayışlara sahip genç sanatçıların bir araya gelerek çıkardıkları bu dergi, rengârenk bir sanat mozaiği oluşturdu. Fakat bu renkli sanat mozaiğinden kimi renkleri çıkarsanız, o renklerin hiç eksilmediğini görürsünüz.
Bu parçada altı çizili bölümle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Benzer özellikler taşıyan sanatçıların aynı ortamda bulunduğu
B) Başarılı sanatçıların yetkin sanatçılar tarafından fark edilemediği
C) Değişik düşüncelerdeki sanatçıların ortak hareket etmelerinin, sanata olan ilgiyi artırdığı
D) Yeni bir sanat anlayışıyla ortaya çıkan sanatçıların, sanat dünyasında kendilerine yer bulamadığı
E) Farklı anlayıştaki sanatçıların birbiriyle uyum içinde olamadıkları
2. Aynı edebiyat akımı içinde yapıt veren genç sanatçılar olarak ilkelerimizi belirleyen bir bildirgeyle yola çıktık. Fakat, bir süre sonra ortak bir yolda yürüyemediğimizin farkına varıp yazın çalışmalarımızı bireysel olarak devam ettirdik.
Bu parçada geçen “ortak bir yolda yürüyememek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir sanat anlayışı etrafında birleşememek
B) Farklı konularda yapıtlar ortaya koymak
C) Sanatı, ideolojinin bir aracı haline getirmek
D) Benzer söyleyiş özellikleri taşıyan yapıtlar oluşturmak
E) Kendileri dışındaki sanatçılarla iletişim kuramamak
3. Öznel eleştirinin öncülerinden olan ünlü eleştirmen, eleştirilerinde bir yapıtı ya yerden yere vuruyor ya da göklere çıkarıyor. Halbuki okur, —
Bu cümlenin sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olmaz?
A) ondan, gerekçelerini de yazarak nesnel bir eleştiri yapmasını bekliyor.
B) bir eleştirmenin kişisel beğenilerini eleştiri olarak okumak istemiyor.
C) okuduğu eleştirilerde, eleştirmenin, düşüncelerini belli bir ölçüye bağlı kalmadan, özgürce anlatmasını istiyor.
D) eleştirinin, kuralları net bir biçimde belirlenmiş bir disiplin olması gerektiğini düşünüyor.
E) tarafsız bir gözle yazılmış eleştiri yazılarını dört gözle bekliyor.
4.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde geçen altı çizili sözcük, türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Okulda öğrendiklerini kısaca babasına anlattı.
B) Arkadaşını birden karşısında görünce çok şaşırdı.
C) Araba, hızla olay yerinden uzaklaştı.
D) Emekli ikramiyesiyle genişçe bir ev alacakmış.
E) Deniz bugün oldukça durgun görünüyor.
5. Bir sanat yapıtında bulunması gereken en önemli özellik, içerik ve biçemin uyum içinde olmasıdır.
Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) Dolaylı tümleç – özne – dolaylı tümleç – yüklem
B) Özne – dolaylı tümleç – yüklem
C) Nesne – özne – yüklem
D) Dolaylı tümleç – özne – yüklem
E) Özne – yüklem
6. (I) Yorgun Adam, yazın hayatına şiirle başlayan sanatçının roman türündeki ilk yapıtı. (II) iki insanın yaşadıklarını zengin betimlemeler ve ruh çözümle-meleriyle anlatan, bireyin iç dünyası üzerine kurulu bir roman. (III) Okuyanı, zengin içeriğiyle hemen kendine çeken romanda yazar, hiç çekinmeden okurlarına kendi yaşamından da birçok kesit sunuyor. (IV) Dolayısıyla romanda anlatılanlar okuyucuda gerçeklik duygusu uyandırıveriyor. (V) Bunun yanında okuyucu, bir romanda dilin en güzel şekilde nasıl kullanılabileceğini de görüyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi hem üslup hem içerikle ilgilidir?
A) I. B) II. C) III. C) IV E) V.
7. (I) Dil yanlışlarının yerleşmesinde televizyon ve radyonun payının büyük olduğu kuşkusuz; ancak, yazarlarımızın hiç mi payı yok? (II) Kitaplarıyla, köşe yazılarıyla yüz binlerce okura ulasan bu ya7arlarımızın, dalgınlıkla bile olsa yaptıkları yanlışlar o yüz binlere de ulaşacaktır. (III) Bu tür yanlışların önüne geçmenin çok zor olmadığını düşünüyorum. (IV)Yazarlarımız, yazılarını bitirdikten sonra bir de dil açısından ele alabilirler. (V) Buna zamanları yoksa veya bu konuda kendilerini uzman görmüyorlarsa, bu işi yaptırabilecekleri yetkin insanlardan yararlanabilirler.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde “öneri” söz konusudur?
A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
8. I. Don Kişot, çok değişik anlamlar çıkarılacak kadar yoğun anlatıma sahip bir romandır.
II. Ancak belli düzeyde okurun anlayacağı kadar kapalı bir romandı1- Don Kişot.
III. Birbirine karşıt yorumlara açık, anlam saydamlığından yoksun bir romandır Don Kişot,
IV. Don Kişot, içinde çelişen anlamlar barındıran, kapalı bir yapıttır.
V. Az sözle çok şey söyleyip her düzeyde okura seslenebilmek Don Kişot’un en önde gelen özelliğidir.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri birbirine anlamca en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
9. Yaşam, benim için şiirle başladı () şiirle bitecek () Bunun yanında başka uğraşlarım da oldu ( ) öykü, roman, deneme ()
Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere sırasıyla aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi getirilmelidir?
A) (.)(:)(:)(.)
B) (,)(.)(:)(…)
C) (:)(.)(,)(.)
D) (,)(,)(:)(…)
E) (…)(.) (:)(!)
10. Annesinin söylediklerini dikkatli bir şekilde dinledi; ancak hiçbir şey anlamadı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özne – yüklem uyuşmazlığı
B) Çatı uyuşmazlığı
C) Bir sözcüğün anlamca yanlış kullanılması
D) Sözdizimi yanlışlığı
E) Dolaylı tümleç eksikliği
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bir sanatçının yapıtlarında kullandığı dil, seslendiği okur kitlesinin kültür düzeyine göre şekillenmelidir.
B) Yetkin bir yazar, yapıtlarını oluştururken okur kitlesinin özelliklerini göz önünde bulundurur.
C) Sanatçının, son yapıtında toplumsal sorunlara ağırlık verdiği görülüyor.
O iyi bir okur, bir kitabın kötü olup olmadığını daha ilk sayfalardan tanıyabilir.
E) Okurların beklentilerine cevap veremeyen bir sanatçının, yaşadığı dönemi aşması beklenemez.
12. Bakakalırım giden geminin ardından
Atamam kendimi denize, dünya güzel
Serde erkeklik var, ağlayamam
Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Belirtili ad takımına yer verilmiştir.
B) Üçüncü dizede birden çok yargı vardır.
C) Belgisiz adıl kullanılmıştır.
D) Bileşik eylemlere yer verilmiştir.
E) Ünsüz yumuşamasına uğramış sözcükler vardır.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde adlaşmış sıfat, bir ad takımının tamlayanı durumundadır?
A) Çocuklardan bazıları akşamki konsere katılacakmış.
B) ihtiyar manav, meyvelerin çürüklerini bir kenara ayırdı.
C) Gecenin karanlığında balkonda oturmuş, gökyüzünü seyrediyor.
D) Akşama doğru işimizin çoğunu bitirmiştik.
E) Önümüzdeki hafta soğukların etkisi daha da artacakmış.
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Babası bilgisayar mühendisi olarak bir fabrikada çalışıyormuş.
B) Yağmur aniden bastırınca eve gelene kadar sırılsıklam olmuştuk.
C) Mangal yakabilmek için etraftan çalıçırpı topladık.
D) Bu okul, yardımsever insanların katkılarıyla yaptırılmış.
E) İnsanlar, akşamüzeri yorgun argın evlerine dönüyorlardı.
15. Sonbahar, yavaş yavaş terk ediyor şehri. Utangaç bir güneş sızıyor pencerelerden. Kışın geldiğini nereden mi bileceksiniz? Günler aceleci yolcular gibi kalkıp gidecek. Camlar buğulanacak. Pencere önlerine şaşkın güvercinler konacak. Çocukların elleri kırmızı kırmızı, yanakları gül pembesi olacak. Sonra köşe başlarında kestane ve mısır satıcıları, gecenin bir yarısında baştan başa dolaşan bozacılar…
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Yinelemelere yer verme
B) Öznel bir anlatıma başvurma
C) Söz sanatlarından yararlanma
D) Betimleyici öğelere ağırlık verme
E) Farklı duyulardan yararlanma
16. Ortaokula giden yeğenim, “Kara” adlı hikâyemi okuyunca bana fena halde bozulmuş. Geldi: “Dayıcığım, nasıl olur da yağmurda, fırtınada, gece yarısı Rüstem Usta, Kara’yı ensesinden tutar da evin içinden kapı dışarı eder. Yazık değil mi bu kediye? Neden böyle yazdın?” Yeğenimin gönlünü almak için: “Üzülme, Rüstem Usta’nın öfkesi geçince Kara’yı yine içeri alacaktır.” dedim. “Ama içeri alacağını yazmamışsın.” deyince ben devam ettim: “Bunu hikâyenin gelişiminden sen okurken çıkarıp anlamalısın. Çünkü —.”
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) hikâye, her şeyi bütünüyle anlatmaya uygun bir tür değildir
B) yazar, yapıtlarında hep iyilikten, güzellikten yana koyar tavrını
C) her yazar, anlatacaklarını olduğu gibi vermez, bazı şeyleri okurun tamamlamasını ister
D) büyükler için yazılan bir hikâyeyi, bir küçüğün anlaması zordur
E) bir hikâyede yaşamın hem olumlu hem olumsuz yönleri bir arada yer alabilir
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) işletmemizin diğer şubelerinde dahil bütün çalışanlara hizmetiçi eğitim vereceğiz.
B) Firmamızın düzenlediği kurslara, beklenenin üzerinde başvuru oldu.
C) Otobüs terminalinin kapasitesinin artırılması için çalışmalara başlandı.
D) Toplantıya geç kalmamak için taksiye binmek zorunda kaldık.
E) Çocuklar, neşeyle, göçmen kuşların geçişini seyrediyor.
18. Bazı öğrenciler sürekli derslere geç kalmayı alışkanlık haline getirmiştir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A) “Bazı” sözcüğünün yerine “kimi” sözcüğü getirilerek
B) “Bazı öğrenciler” sözü yerine “Bazı öğrenciler tarafından” sözü getirilerek
C) Yüklem, edilgen yapılarak
D) “sürekli” sözcüğü “derslere” sözcüğünden sonra getirilerek
E) “öğrenciler” sözcüğündeki çoğul eki atılarak
19. (I) Son dönemlerde, edebiyatımızda bir roman bolluğunun yaşandığı gözlenmektedir. (II) Roman, öteki yazınsal türleri geride bırakarak, özellikle son birkaç yıl içerisinde büyük bir atağa geçmiştir. (III) Son iki yıl içerisinde genç yazarların hararetli bir istekle romana yöneldiği ortadadır. (IV) Edebiyat ve kültür hayatındaki dalgalanmalar, elbette bir canlılık getiriyorsa güzeldir. (V) Ama önemli olan, bu canlılığın kültür hayatında kalıcılığa dönüşüp dönüşemeyeceğidir. (VI) Edebiyat ve sanat birikimine katkı sağlayıp sağlamayacağıdır. (VII) Edebiyata, sanata katkısı olmayan hareketler, elbette sonuçsuz çabalar olarak kalacaktır.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlaması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
20. Yazarın, yazma macerası içinde bir gemiyle yola çıktığını düşünelim. Yaşanan ya da yazarın içinde kopan her fırtına onu başka başka limanlara savurup durur. Yaşananları kalıba nasıl dökeceğini düşünen kişidir yazar. İçindekini en iyi şekilde anlatan neyse onu bulup çıkarmakla yükümlüdür. Yaşamın içinden çıkardığı yazınsal malzeme onu bazen şiire, bazen öyküye götürür. Kimi zaman da esen şiddetli bir kasırganın içinde, bir romanın orta yerinde bulur kendini yazar.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Yazarların çoğu neden roman yazmaya yönelir?
B) Yazarlar neden farklı yazınsal türlerde yapıtlar ortaya koyarlar?
C) Yazarlar, yapıtlarında ele aldıkları konuları nerelerden seçerler?
D) Bir yapıtın ortaya çıkmasında yaşanılan çevre ne derece etkilidir?
E) Yazarın yaşantısının zenginliği, yapıta ne ölçüde yansır?
21. Sözcüklerin anlam evrenine ulaşamayan, ulaşsa da yerleşik söz değerleriyle yetinenlere gerçek anlamda yazar da denemez, ozan da. Çünkü —-. Okurlarını yeni dilsel ortamlara taşıyamaz, onlara bu ortamların havasını solutamazlar. Oysa bir yazarın, ozanın sıradanlığı aşması; okurlarının dilsel evrenini genişletmesine, onlara dilin inceliklerini, güzelliklerini tattırmasına bağlıdır. Bu da ancak, olanla yetinmeyen yazarların, ozanların işidir.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) sıradanlığın, söylenmişliğin sınırlarını aşamaz böyleleri
B) sözcük dağarcığı zayıf olan okurların başarılı yapıtları anlamaları mümkün değildir
C) bu tür sanatçılar, kendilerinden başkasının yapıtlarını okumazlar
D) bu tip yazarlar, ozanlar insanlara sunacak güzel duygu ve düşüncelerden yoksundur
E) okuyucular, yazardan da ozandan da kendilerini ilgilendiren konuları ele almalarını ister
22. — Yazın adamlarımız, çalışmalarını buna dikkat ederek sürdürüyorlar. Düşünceyi, duyguyu biçimlendirirken sözcükleri özenle seçiyorlar. Cümlelerinde açıklığın, aydınlığın ardına düşüyorlar. Bir yandan sözdizimiyle oynarken, bir yandan da anadilin olanaklarından yararlanarak yeni söz değerleri üretiyorlar. Böylece dilimizi zenginleştirmeye, anlatımın soluğunu genişletmeye çalışıyorlar. Bunun, yarına kalabilmenin tek koşulu olduğunun farkındalar.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A)Yazılı anlatımda düşünceyle duygunun uyum içinde olmasına özen gösterilmelidir.
B)Anadilin söz değerlerine yaslanmayan yazınsal yapıtların yarına kalamayacağı bir gerçektir.
C) Gerçeklerle beslenmeyen yapıtlar günün birinde yok olup gider.
D)Yazınsal değer taşıyan yapıtlarda sanatlı bir anlatım her şeyin önünde olmalıdır.
E)Yazar adını hak etmiş kişiler, dilin yabancı sözcüklerden arındırılmasına özen göstermelidir.
23. Bugün artık televizyon kanalları arasında gezinen, yetişkinler gibi bilgisayar kullanabilen çocuklar, çocukluklarını yitirmekte, büyüklerin dünyasına adım atmakta, hepsi birer “küçük adam” olmaktadır. Kendilerine seslenen ve ilgilerini çeken seçeneklere kolaylıkla ulaşabildikleri için çocukların dünyaları, kitle iletişim araçları sayesinde şekillenmektedir. Düşünme ve hayal kurma, yerini anlık coşkulara ve sözcük dünyası sınırlı magazinsel yaşantılara bırakmakta, çocuksu-luğun erken yitirilmesine yol açmaktadır. Çocuk ile yetişkin arasındaki ayrım ortadan kalkmaktadır.
Bu parçanın bütününde anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çocukların, zamanlarının çoğunu boş uğraşlarla geçirdiği
B) Teknolojik gelişmelerin, çocukların ilgi alanlarını değiştirdiği
C) iletişim araçlarının, çocukların düş evrenini zenginleştirdiği
D Çocukların, çocukluklarını yasayamadan yetişkinliğe adım attığı
E) Çocukların, dili kullanma gücünün giderek azaldığı
24. (I) Sürekli okuma alışkanlığı edinmemiş okuryazar ile okuryazar olmayan arasında bir fark yoktur. (II) Okuma, bir yandan okura bilgi kazandırır, bir yandan da okurda yaşam deneyimleriyle edinilmiş bireysel bilgiyi etkin kılar. (III) Oysa okuryazar olmayan birinin yaşamındaki tek bilgi kaynağı, sözlü aktarım, tek öğrenme yolu da ezberdir. (IV) Böyleleri, kulaktan dolma bilgilerle yetinir. (V) Sürekli okuma alışkanlığı olmayan okuryazar ise, böyle olmayı işine geldiği, okuma zahmetine katlanmak istemediği için seçer.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen, numaralanmış cümlelerin hangisinde verilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
25. Tiyatroda seçkin konular, binlerce yıl birçok yazar tarafından defalarca oyunlarda kullanıldı. Bu tür oyunlar, her sınıftan, her kültür ve inanç kesiminden insanlarca tekrar tekrar izlendi. Ama 20. yüzyıl kabına sığmayan değişimleri ve dönüşümleri doğurdu. Tanrıların, tanrıçaların, kralların anlı şanlı öykülerinin anlatıldığı tiyatrolar; yerlerini, adı küçük harflerle yazılan, bu dünyada bir kuru ekmeğe çalışan ve mezar taşları silik insanların öykülerinin anlatıldığı oyunlara bıraktı.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eski tiyatro yapıtlarında seçkin konuların ele alındığı
B) Son dönemde tiyatroda içerik yönüyle bir değişim yaşandığı
C)Seçkin konuların ele alındığı tiyatro yapıtlarının her kesimden insana seslenebildiği
D) Sıradan insanların anlatıldığı tiyatro yapıtlarının daha çok beğenildiği
E) Yazınsal türler içinde tiyatronun, insanları daha çok etkilediği
26. Sözlüklerde her sözcüğün bir konuluş anlamı, bir de bunun dışındaki anlamları yer alır. Elbette başka sözcüklerle birlikte oluşturdukları dilsel öğeler de… Sırayla verilir bunlar; ne var ki bu verilenler, sözcüklerin nesnel tanımlamalara izin veren anlamlarıdır. Onların bir de anlam dokusuna sinmiş duygusal, tasarımsal, çağrışımsal boyutları vardır. Hiçbir sözlüğün kapsamı içinde bu boyutlar, nesnel bir tanıma bağlanarak verilemez.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sözcüklerin, bütün anlam katmanlarıyla sözlüklerde verilmesi olanaksızdır.
B) Kimi sözcükler, ötekilere göre anlamca daha zengindir.
C) Sözlüklerde karşımıza çıkan tanımlar nesnel bir niteliğe sahiptir.
D) Bir dilin bütün sözcüklerini kapsayacak bir sözlük yapmak oldukça zordur.
E) Zengin bir sözlük yapmanın yolu, sözcüklerin bütün anlamlarını bir araya getirmekten geçer.
27. Türk edebiyatını önemli ölçüde etkileyen Servet-i Fünun akımında, eski edebiyatı reddedip özellikle Batı’dan gelen hikâye, roman türlerinde yoğunlaşma vardır. “Sanat, sanat içindir.” anlayışını benimseyen Servet-i Fünun yazarları, eserlerini halk için değil de aydınlar için vermeye gayret etmişlerdir. Bu gayret, onları toplumsal sorunlardan uzak ve milli duygulardan yoksun eserler vermeye yöneltmiştir. Dilde yine halkın anlamadığı yabancı sözcüklerle dolu, özellikle Fransızca sözcükleri çevirmek yerine, olduğu gibi kullanmayı tercih eden bir üslup geliştirmişlerdir.
Bu parçada, Servet-I Fünun sanatçılarıyla İlgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Daha çok düzyazı türünde yapıtlara ağırlık verdikleri
B) Yapıtlarında, yabancı ülkelerde geçen olayları ele aldıkları
C) Yapıtlarını halktan kopuk bir dille oluşturdukları
D) Eski edebiyatı kabul etmedikleri
E) Yeni türlerde yapıtlar verdikleri
28. Çok dergi çıkardı bir zamanlar. Kötünün yanında iyisi, yaşın yanında kurusu da bulunurdu; ama bunlar daha bir dirilik, çeşitlilik katardı yazınımıza. Çok eskilere gitmeden Dost’u, Yeni Dergi’yi, Yeni Ufuklar’ı anımsayalım. Birinde olmazsa öbüründe yürek hoplatacak bir şiir, bir öykü, düşündürecek bir yazı, umutlandıracak bir yeni ad bulunurdu. Yazınsal olanla olmayanı ayırt eden, ustalara saygıyla yenilere hoşgörüyle sayfalarını açan bu dergiler, geniş okur kitlelerine sahipti. Ne yazık ki günümüzde böyle dergilere sahip değiliz.
Bu parçada sözü edilen dergilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Nitelik bakımından farklılık gösterdikleri
B) Yazın yaşamına canlılık kattıkları
C) Genç yeteneklerle deneyimli sanatçıların yazılarına yer verdikleri
D) Büyük bir okuyucu kesimine seslendikleri
E) Okurları belli düşüncelere yönlendirdikleri
29. Yahya Kemal, uzun sıkıntılar sonucu örneğini verdikten sonra, onun ortaya koyduğu kalıp üzerine yüzlerce şiir döktürmek doğru değildir. Zaten günümüzün şairi, ilhamını hazır söyleyiş kalıplarına dökmeye yanaşmıyor. Kendi iç sesini duyurmaya, şiirine içinden gelen öz ahengi vermeye çalışıyor. Emin olun ki eski ustalardan daha az çalışmıyor. Yapmacıklığın her türlüsünden uzak duruyor. Şiirde de zoraki süsler, yapmacık hünerler artık ilgi görmüyor. Yalnız şekilde mi, şiirin özünde de öyle. Bugünün şairi, büyük laflar etmekten hoşlanmıyor, kendini öteki insanlardan apayrı, bambaşka bir insan olarak görmüyor.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi günümüz şairinin özelliklerinden biri değildir?
A) Yeni anlatım biçimleri bulmaya çalışmak
B) Kendini toplumdan biri olarak görmek
C) içten bir anlatımla yapıtlarını oluşturmak
D) Yalın bir anlatımı tercih etmek
E) Kısa sürede üne kavuşmayı istemek
30. Sanatçımızın çok akıcı bir dili var. Cümleleri ustaca kuruyor, söyleyeceğini hemen söylüyor. Kısa, vurucu, karşısındakinin kolayca anlayabileceği şekilde diziyor sözcükleri. Az cümle, az sözcükle çok şey anlatabilen bir yazın adamı çıkıyor karşımıza. Yazdıklarında ne sözcük savurganlığı görünüyor ne de konu dağınıklığı. Her şey yerli yerinde: sözcükler, cümleler, noktalamalar, yazım kuralları… Bu özeni yazıların başlığından itibaren her yerinde görebiliyorsunuz. Demek ki yazar, dile egemen olunca okurun elinden düşürmediği böyle güzel yazılar çıkıyor ortaya.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dili etkili ve anlaşılır bir şekilde kullandığına
B) Yoğun bir anlatıma sahip olduğuna
C) Gereksiz uzatmalara yer vermediğine
D) Yazılarında, yaşadıklarından kesitler sunduğuna
E) Yazılarının sürükleyici bir söyleyişe sahip olduğuna
31. Günümüzde sanat eseri ve eleştiri birbirinden ayrılamaz iki kavramdır. Sanat, bir yaratma işidir; ama eleştiri için aynı şey söylenemez. Gerçi eleştirinin de yaratıcılık olduğunu söyleyenler az değildir. Oysa her eser “bir tek”tir. Bir benzeri başkası tarafından oluşturulamaz. Hiçbir eleştirmen, sanatçının daha önce geçirdiği ruhsal serüvenleri, araştırmaları “aynıyla” yaşayamaz. Çünkü her eser sayısız koşulların ürünüdür. Eleştirmende yaratma değil; anlama, çözümleme, yorumlama, yargılama gücü vardır.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Eleştirmenle sanatçının taşıması gereken özellikler aynı değildir.
B) Sanat yapıtı bir birikimin sonunda oluştuğu için birebir aynısı oluşturulamaz.
C) Eleştirmen yeni bir eser ortaya koymaz, var olan eseri yorumlar.
D) Eleştirmendeki yaratıcılık sanatçınınkinden farklıdır.
E) Eleştirmen ve sanatçı, bir bütün olarak sanat dünyasında yerini almıştır.
32. Onun bütün kaygısı, kimseyi rahatsız etmemek ve güç durumda bırakmamaktır. Utangaç denecek kadar iyi, soğuk denecek kadar nazik, gülünç denecek kadar yufka yüreklidir. Bir kez konuştuğu bir kişiyi bile unutmaz. Sinirlendirici konuşmalardan kaçınır. Konuşması hiçbir zaman sıkıcı değil, hatta bazen göz alıcıdır, ilk kez karşılaştığı birine ilgi gösterirken, ondan ilgi görüyormuş gibi davranır. Konuşması gerekmedikçe konuşmaz, ancak haksızlığa uğrarsa kendini savunur. Dedikoduya kulak asmaz, her şeyi elinden geldiğince iyiye yorar.
Böyle tanıtılan biri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Ne zaman konuşacağını bilir.
B) Güçlü bir hafızaya sahiptir.
C) Şakacı bir karakteri vardır.
D) iyimser bir bakış açısını yeğlemektedir.
E) Kendi hakkını yedirmemeye özen gösterir.
33. Destanlar, ait oldukları ulusların eski yaşamları, inançları, edebiyatları hakkında bilgi verir. Bir ulusun yaşadığı büyük afetler, savaşlar daha çok da özgürlük mücadeleleri sonucu meydana gelir bunlar. Bu yüzden destanlar, özgürlüğünü kaybetmiş ulusların yeniden bağımsızlıklarını kazanmalarında önemli rol oynamıştır. Büyük İran şairi Firdevsi, bir beytinde İran ulusunu Farsçayla -Şehhame adlı destanıyla- canlandırdığını söyleyerek bu gerçeği dile getirir.
Bu parçadan destanlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Toplumların sosyal yaşamlarının destanlardan öğrenilebileceği
B) Bağımsızlık mücadelesi veren toplumların destan örnekleri verdikleri
C) Destanların gerçek olaylardan yola çıkılarak oluşturulduğu
D) Destanları olmayan ulusların özgürlüğe kavuşamayacağı
E) Ulusların bağımsızlıklarını kazanmalarında etken olduğu
34. Onun hikâyelerinde olağanüstü olaylar yoktur. Herhangi bir günlük olayı, hayatta olduğu gibi, ayrıntılara girmeden, ilgi çekici bir canlılıkla; yergili, mizah 11 bir anlatımla ortaya koyar. Eserlerindeki kişiler, çevreler, sorunlar hep bizimdir. Her gün karşılaştığımız, ilgiye değer görmediğimiz kişileri, sevgiyle, birkaç satır içinde canlandırıverir. Yaşamın iyi yönlerini görmeye çalıştığını hemen hissedersiniz yapıtlarında.
Bu parçada sözü edilen hikayeci ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Konularını sıradan olaylardan seçer.
B) Güldürü öğelerine yer verir.
C) Gerçek hayattan yararlanır.
D) Hayatı anlatırken hep iyimserdir.
E) Anlatımını, ele aldığı konuya göre değiştirir.
35. Öykü, bir dil yaratmanın en temel biçimidir. “Öykü bir gizdir; roman ise bir tür bilmece ya da bulmacadır.” Öyküdeki gizin örtük yanı dilinde şifrelidir. Çünkü öykü, en az sözle çok şeyi yoğunlaştırarak anlatmaktadır. Bu bakımdan dil bilincinin başlı başına ortaya çıktığı türdür öykü. Sınırlayıcıdır, dilsel çabanın kaçınılmaz biçimde sanat evrenini biçimlendirdiği bir türdür. Bu bakımdan, dilin kurallarını en iyi işleyebilen yazınsal tür olarak da nitelendirebiliriz öyküyü.
Bu parçada öykü türüyle İlgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kalemi olan her yazarın öykü yazamayacağı
B) Olay örgüsünün mutlaka iyi kurulması gerektiği
C) Ayrıntılarının, olaydan az yer tutması gerektiği
D) Biçimin içerikten daha ön planda tutulduğu
E) Dilin, tüm özellikleriyle kullanıldığı bir tür olduğu
36. Sinema ve edebiyatın uzun soluklu beraberliğine göz attığımızda, bu yazarımızın eserlerinden uyarlanan filmlere tanık oluruz. Yazarın son eseri de bu açıdan incelendiğinde görsel anlatımıyla okurların dikkatini çekmeyi başarıyor. Sinemacıların eline başarılı bir hazine veriyor aslında. Eserin beyazperdedeki yansıması da en az eserin kendisi kadar ses getirecektir. Yazarın, yaşamıyla ilgili bizden sakladığı sırların bir bölümünün bu yapıtla beyazperdede görünür kılınacağını düşünüyorum.
Bu parçada sözü edilen yazarın eseriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Sinemaseverlerin daha çok, edebiyat uyarlamalarına ilgi gösterdiğine
B) Son yapıtının okurun ilgisini çektiğine
C) Son yapıtından iyi bir film çıkacağına
D) Yaşamına ilişkin bilinmeyen yönlerin olduğuna
E) Yapıtlarının filme aktarıldığına
37. Edebiyat her zaman eleştiriyle yan yana yürür ve eleştiri, iyiyle kötünün tartıldığı en önemli terazidir. Bunun hiç olmadığının söylendiği dönemlerde bile bu işlevi yerine getiren başka unsurlar kendini göstermiştir. Eleştiri, eserin hakkını teslim etmektedir. Dolayısıyla yazar enflasyonunun yaşandığı böyle bir dönemde eleştiriye çok ihtiyacımız var. Bir bakıma edebiyat tarihini de sağlam eleştirmenler yazacaktır. Kısacası edebiyata yön veren ve onu kocaman bir söz yığını olmaktan çıkarıp, elekten geçirilmiş daha nitelikli ürünlerle baş başa bırakan, eleştiriden başkası değildir.
Bu parçadan edebiyat eleştirisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) En önemli değerlendirme ölçütü olduğu
B) Zaman zaman yerini farklı öğelerin aldığı
C) Edebiyatı gereksiz sözlerden kurtardığı
D) Geçmişte öneminin göz ardı edildiği
E) Günümüzde daha çok gereksinim duyulduğu
38. Türk romanının şanssızlığı, edebiyatımızda romancıya büyük güç katan sağlam bir felsefe, sosyoloji, tarih, psikoloji geleneğinin bulunmayışıdır. Bu durum romancılarımızı çok önemli bir dayanaktan yoksun bırakmıştır. Ama bu demek değildir ki, ülkemizde iyi roman ve romancılar yoktur. Aksine, çok sonraları tanıştığımız bu türde kısa sürede nitelikli ürünler ortaya konmuştur. Roman, kişiye özgü bir yetenek ister ve bizim yazarlarımızda bu vardır. Günümüzde Türk romanları yabancı dile çevrilip ilgi gördüğüne göre, başarılı roman ve romancılarımızın bulunduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu parçada Türk romanıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Köklü bir geçmişinin olmadığına
B) Çok başarılı romanların verildiğine
C) Nitelikli romancıların olduğuna
D) Sınırlarımızı henüz aşamadığına
E) Edebiyatımıza geç girdiğine
39. Türk öykücülüğünün en önemli üç beş yazarından biridir Sait Faik. Öykücülüğümüzde kendine özgü bir yer edinmiştir. Geleceğe kalmış, kökleri derinlerde, sayılı yazarlarımızın başında gelir o. Farklı bir bakış açısı, yeni bir duyarlıkla, insan sevgisi, şefkat, dostluk gibi değinilmemiş konulara yer vermiştir öykücülüğümüzde. Edebiyat denizinde seyahat eden gençler için bir deniz feneridir adeta.
Bu parçada Sait Faik’le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Öykülerini yalın bir dille yazdığına
B) Öykücülüğümüze yeni konular kazandırdığına
C) Öykücülüğümüzde önemli bir yerinin olduğuna
D) Genç yazarlara yol gösterdiğine
E) Kalıcı eserler verdiğine
40. O; her yazısında içtenliği, hoşgörüsü, kendi çizgisine bağlılığı, ödün vermez dürüstlüğüyle bize yeni bir düşünce dünyasının kapılarını açıyor. Ele aldığı sorunlar üzerinde bizi de kendisiyle birlikte düşündürüyor. Hem de bizi saran, sıcak, içten bir anlatımla yapıyor bunu.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Karşımızda nasıl bir yazar bulduk?
B) Bu yazarımızın tüm yazılarını okudunuz mu?
C) Yazarın üslubu hakkında ne söyleyeceksiniz?
D) Yazarın düşün dünyamızdaki rolü nedir?
E) Ne tür yazarları okuyorsunuz?
CEVAPLAR
|
1) A2) A 3) C 4) D 5) E 6) B 7) E 8) D 9) B 10) E
|
11) D12) C 13) E 14) C 15) E 16) C 17) A 18) D 19) C 20) B
|
21) A22) B 23) D 24) A 25) B 26) A 27) B 28) E 29) E 30) D
|
31) D32) C 33) D 34)E 35)E 36)A 37)D 38)D 39)A 40)C |
]]>
1. Aşağıdakilerin hangisinde “kamera” sözcüğü, benzetme amacı güdülmeksizin başka bir söz yerine kullanılmıştır?
A) Tören için getirdiğimiz kamera bozuldu.
B) Amcam bu güzel manzarayı kamerayla görüntüledi.
C) Kameraların ışığından rahatsız olmuştu.
D) Yurtdışından çok kaliteli kameralar almıştı.
E) Konuk başbakan, basın toplantısında kameraların ilgisinden epey sıkılmıştı.
2. Aşağıdakilerin hangisinde deyimin anlamı, verilen cümle ile uyuşmamaktadır?
A) Dört elle sarılmak -işini çok seviyor, verilen görevi eksiksiz yapıyordu. .
B) Ele avuca sığmamak -Misafirliğe gittiğimizde hep şımarır, taşkın hareketler yapar.
C) Külahları değiştirmek -Yok yere arkadaşını kızdırmış, araları bozulmuştu
D) İpe un sermek -Çok maharetli biriydi, söyle nen şeyi hemen yapardı.
E) Başını dinlemek -Şehrin gürültüsünden kaçıp huzurlu bir gün geçirdik.
3. O; bir çocukta, bir yaşlıda, her şeyde toplumsallığa açılan bir kapı buluyor. Çevresinde gördüğü hemen her aksaklık, onda toplumsal yaralarımızı örten perdeleri çekip atma isteği uyandırıyor.
Bu cümlede altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumun yararını gözetmek
B) Toplumsal sorunları çözmek
C) Toplumsal sorunları açığa çıkarmak
D) Toplumun isteklerini dikkate almak
E) Topluma yol göstermek
4. Dost; yüreğimi açıp, yanında yüksek sesle düşünebildiğim kimsedir.
Bu cümlede “yanında yüksek sesle düşünebilmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her şeyi açıkça konuşmak
B) Kızmak, bağırıp çağırmak
C) Farklı görüşlere açık olmak
D) Karşısındakine saygılı davranmak
E) iletişim kurmaya çalışmak
5. I. içinden geldiği toplumun can alıcı noktalarını objektif bir tutumla anlatıyor.
II. Yazar, kendine özgü üslubuyla birçok romanda göremediğimiz bir anlatım zenginliğine ulaşıyor.
III. Gözlemciliğin gerektirdiği gerçekçilikle mizahçılığın eleştirel bakışını birleştiriyor.
IV. Birlikte yaşadığı insanların en önemli yanlarını fotoğraf gerçekliğiyle sergiliyor.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri birbirine anlamca en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
6. Gerçek dostlar, iyi günlerimizde davet edince; kara günlerimizde ise davetsiz gelir.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Dostlarımızın iyi günleri bizi mutlu etmeli, kötü günleri üzmelidir.
B) Dostlarımızın kötü günlerinde, iyi günlerinden daha çok yanlarında olmalıyız.
C) Dostlarımızı sevmeli, onlara her konuda yardım etmeliyiz.
D) İyi günlerinde dostların yanında olmak, kara günlerinde de yanında olmayı gerektirir.
E) Dostlarımızın kendi davetleri dışında onları, rahatsız etmemeliyiz.
7. Yazar; sözcükleri öylesine güzel seçiyor, tümcelerini öylesine özel bir yapıda kullanıyor ki —
Bu cümle düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?
A) yazılarında hiçbir fazlalığa rastlanmıyor.
B) öyküleri okuyucuyu sıkmıyor.
C) yer yer yapmacıklığa kaçtığı izlenimini veriyor.
D) üslubundaki özgünlük hemen fark ediliyor.
E) hiçbir gereksiz ayrıntıya yer vermiyor.
8. (I) Birçok edebiyat dergisinin, günü kurtarmaya çalıştığını üzülerek görüyoruz. (II) Bu bağlamda “Düzyazı Defteri” birkaç sorumlu insanın çabalarıyla ayakta durmaya çalışan edebiyat dünyasına yeni bir soluk getiriyor. (III) Yüzlerce öykü, roman ve diğer düzyazı ürününün boşuna yazılmadığını ispatlamaya çalışan bir dergi olarak edebiyat dünyasındaki yerini almaya çalışıyor. (IV) Edebiyat dergiciliğini, sınırlı sayıda insanın tekelinden çıkarmak için çabalıyor. (V) Bu yüzden o, edebiyatla yakından ilgilenen okurların kitaplığının baş köşesinde yer alacak sanırım.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “tahmin” anlamı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. (I) Şair, çevirmen, edebiyat adamı olarak Özdemir İnce’nin Türk edebiyatına büyük katkısı olmuştur. (II) “Ne Altın Ne Gümüş” adlı eser, sanatçı hakkında önemli bir belge olarak kabul edilebilecek bir çalışma. (III) Çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanmış elli iki röportaj yer alıyor bu yapıtta. (IV) Özdemir İnce, söyleşileri bir araya getirirken edebiyat gazeteciliği ve röportaj sanatını övmeyi amaçladığını da belirtiyor. (V) Bu yapıtta ince’nin kişiliğinin ve yazar kimliğinin ipuçlarını kolayca bulabileceksiniz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri kanıtlanabilirlik açısından diğerlerinden farklıdır?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
10. Faruk Nafiz, daha ilk şiirlerinde ahenk burcuna bayrağını dikmiş, —
Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?
A) zamanla şiirlerinde ahengin zirvesini yakalamıştır.
B) şiirimiz onunla büyük güç kazanmıştır.
C) dizelerine coşkun, cana yakın bir söyleyiş hakim olmuştur.
D) dostları kadar, düşmanları da onu alkışlamıştır.
E) şiirlerini pürüzsüz bir dille yazmıştır.
11. Annem, uykumuz gelince, yataklarımızı hazırlar
I II III
uykuya dalıncaya kadar yanımızdan ayrılmazdı.
IV V
Bu cümlede altı çizili sözcüklerden hangisinin kökü tür yönüyle diğerlerinden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
12. Sahaflar Çarşısı tarafındaki büyük kapıda her akşam duyulan düdük sesleri Kapalıçarşı’nın kapanma saatinin geldiğini haber verir.
Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) Özne – nesne – yüklem
B) Zarf tümleci – özne – yüklem
C) Özne – dolaylı tümleç – nesne – yüklem
D) Zarf tümleci – özne – nesne – yüklem
E) Zarf tümleci – dolaylı tümleç – özne – yüklem
13. Bütün dünya yurdu olursa
Gelmez ona sıla ocağı dar
Artık onun bir vatanıyla
Memlekette yuvası var
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Adıl (zamir) B) Basit sözcük
C) Sıfat tamlaması D) Fiilimsi (eylemsi)
E) isim tamlaması
14. Aşağıdakilerin hangisinde “ulama” vardır?
A) Ey yarımadalarım, açılın hür denize
Yelken bulamadımsa bayrak getirdim size
B) Bir kayık yaptırdım yelkeni temiz
Daha böylesini görmemiştir deniz
C) Açıklara, uzağa demir atar kotralar
Kurulur üstü mavi, altı mavi sofralar
D) Sarmaş dolaştı gölgeli sahilde dal budak
Salkım söğütlerim, su içerdi kuytudan
E) Gözüm yok, arkamda kalan günlerin
Yarısından daha çoğu yamalı
15. (I) İnsanoğlu, toplumsal yaşamda üstlendiği rollerle kendisini farklı bir kişiliğe büründürebiliyor. (II) İnsanın kişiliğinin değişmesinde, yaşadığı doğal çevrenin de çok büyük etkisi vardır. (III) Çocuksu duygular bir noktadan sonra olgunlaşmaya doğru gidiyor. (IV) O duygular olgunluk döneminde iyice kayboluyor. (V) Ben çocukluğu yaşarken, o duygular canlıyken çocukluğumu yazmaya gayret ettim. (VI) Yetmiş yaşıma kadar beklersem onlardan büsbütün uzaklaşabilirdim.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi kendinden önceki cümlenin gerekçesi durumundadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
16. İnsanlar kitaplarım hakkında ne düşünüyorsa benden kalan hatıra da bu olacaktır.
Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleye en yakındır?
A) Bir yazan ayrıcalıklı kılan, yapıtlarının çokluğudur.
B) Sanat eserinin değerini ancak nitelikli okuyucu belirler.
C) Yazarın mirası yapıtlarının okurda bıraktığı izlenimdir.
D) Her yazar, yapıtlarıyla okurlarına faydalı olmayı amaçlar.
E) Yazarlar, yapıtlarına yönelik eleştiriyi her zaman önemser.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, arasına sözcük ya da sözcükler girmiş bir ad takımı kullanılmıştır?
A) Şehrimizdeki tarihi binaların restorasyonu bitti.
B) Aracın kazada hasar gören parçaları değiştirildi.
C) Rakip takımın oyuncularından biri sakatlanmış.
D) Kar yağışı birçok köy yolunu ulaşıma kapadı.
E) Giysilerde el işi süslemeler dikkat çekiyor.
18. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yükleminde şimdiki zaman anlamı vardır?
A) Fırsat buldukça kitap okumaya çalışıyorum.
B) Savaştan sonra iki çocuğuyla İzmir’e yerleşiyor.
C) Basında çıkan haberleri günü gününe takip ediyor.
D) Bayramda ailemi ziyaret etmeyi düşünüyorum.
E) Sabahları buradan otobüse biniyoruz.
19. Yedincisi düzenlenen bu yarışmada, yüzlerce tanınmış ve
I II
ödül almış yazarlar arasından sıyrılıp jüri özel ödülünü aldı.
III IV V
Bu cümledeki anlatım bozukluğu numaralanmış sözcüklerin hangisinin atılmasıyla giderilebilir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
20. Aşağıdakilerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Kurumumuz son yıllarda birçok kültürel etkinliğe ev sahipliği yaptı.
B) Derneğimizin bu görevi de başarıyla yerine getireceğine güveniyoruz.
C) Demokratik gelişmeler toplumun kendine güvenini artırıyor.
D) Grubumuz, ekonomik yönden güçlenmek için çeşitli hamleler yapıyor.
E) Bir ülkenin ekonomik bir güç haline gelmesi, o ülkede üretimin artmasıyla olur.
21. Amcası, zaman zaman sıkıntı çekse de, genelde mutlu bir yaşamı vardı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir sözcüğün yanlış kullanımı
B) Ekfiil eksikliği
C) Çatı uyuşmazlığı
D) Gereksiz sözcük kullanımı
E) Tamlayan eki eksikliği
22. (I) Reşat Nuri’nin üne kavuşmasında dilinin önemli bir payı vardır. (II) Elbette bunda gözlemlerini gerçekçi bir biçimde anlatmasının da payı yadsınamaz. (III) Bu gerçekçilik gezi yapıtları başta olmak üzere birçok yapıtında karşımıza çıkar. (IV) Çalıkuşu çok geniş bir kitle tarafından beğenilerek okunmuştur. (V) Bunların yanında onun değişik yurt köşelerinde bulunup halkla iç içe olmasını da unutmamak gerekir. (VI) Bu yönüyle o, yaşayarak yazmış bir sanatçıdır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözün yazımı yanlıştır?
A) Kendisi için bir takım elbise aldı.
B) Birden bire başlayan yağmur, trafiği aksattı.
C) Bu mutlu gününde dostlarıyla bir arada olmak istemişti.
D) Konuşurken ikide bir sözünün kesilmesine çok kızardı.
E) Yolculukta uyuyamaz, bir şeyler okurdu.
24. Hepsi bahçeli ( ) cumbalı, çoğu boyasız, eski ( ) fakat temiz ( ) şirin evler süslerdi mahallemizi ( )
Bu parçada ayraçla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (,), (:), (,), (.)
B) (,), (,), (;), (!)
C) (…), (,), (,), (…)
D) (,), (;), (;), (.)
E) (,), (;), (,), (.)
25. (I) Hafta sonu yapılacak maçı heyecanla bekliyorduk. (II) Biletler maçın yapılacağı stadın gişelerinde satışa sunulacaktı. (III) Bilet almak için erkenden, yürüyerek stada gitmiştik. (IV) Ne var ki biz gelmeden önce biletlerin hepsi tükenmişti. (V) Yok yere arkadaşlarla bunca yolu boşu boşuna kat etmiştik.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
26. Aşağıdakilerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Kitap satışlarında son yıllarda gözle görülür bir artış var.
B) Gelecek hafta buradaki okullarda sağlık taraması yapılacakmış.
C) Şehrimize standart ölçütlerde bir yüzme havuzu yapıldı.
D) Bu küçük kıyı kasabasında halk, geçimini balıkçılıkla sağlardı.
E) Yazları bu bağ evine gidip, emekliliğinin tadını çıkarıyormuş.
27. Güzel sanatların en ulusal olanı şiirdir. Bunu en iyi yurt dışında bulunduğum zaman anladım. Bir defasında müzisyenlerin ve ressamların olduğu bir ortamda şairlerle sohbet ediyorduk. Müzisyenler sazlarını keyiflerince çalıp dinletiyorlar, ressamlar yanlarında getirdikleri bazı çalışmaları gösteriyorlardı. Şairler ise dertlerini anlatamamanın sıkıntısını dile getiriyorlardı. Müziğin ve resmin iletisi, başka milletlerin sanatseverlerinde heyecan uyandırmak için yeterlidir. Ancak…
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) şairin bunu sağlayabilmesi için resim ve müzikle uğraşması gerekir.
B) şairlerin, etkileyici olmak için evrensel konuları işlemeleri gerekir.
C) bir şiirin doğduğu ülke dışında anlaşılması, ilgi uyandırması kolay değildir.
D) şairler başka milletlerin şiiri hakkında da bilgi sahibi olmak zorundadır.
E) şairler, ressamlar ve müzisyenlere göre daha çok, milli konuları işlerler.
28. Ağrı Dağı’nın yamacında bir göl vardır, bir harman yeri büyüklüğünde. Suları som mavidir. Her yıl, bahar dünyaya yürüdüğünde, sabahları daha gün doğmadan Ağrı Dağı’nın bütün çobanları bu göle gelirler. Gölün kırmızı kayalıklarına, ürkek toprağına kepeneklerini atar, bin yıllık sevda toprağına oturur ve hep bir ağızdan kavallarını çalarlar. Akşam olurken bir ak kuş gelir, kanadını som maviye batırıp uçar gider. Gün kavuşur kavuşmaz da çobanlar kavallarının seslerini kısıp Ağrı Dağı’nın karanlığına karışıp giderler.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İnsana ait özellikleri doğaya yükleme
B) Mecazlı söyleyişlere yer verme
C) Betimleyici bir yol izleme
D) Niteleyici sözcükler kullanma
E) Bitirilmemiş cümleler kullanma
29. (I) Diğer sanat dalları gibi roman da içinde bulunduğu koşullan yansıtmadan edemez. (II) Kültürde ve teknolojide ortaya çıkan gelişmeler, ona hem malzeme hem de konu olur. (III) Bu durum içeriğin zenginleşmesine, görüş ufkunun genişlemesine de yardımcı olur. (IV) Ne olursa olsun edebiyatın temel unsurtan; olay, mekan ve fikir birliği değişmez. (V) Çünkü bunlar bizim insani yanımıza, duygularımıza, aklımıza karşılık geliyor. (VI) Değişik romanlarda bu unsurlardan birisi öne çıkarılabilir; ancak bunlar olmadan roman yazılması düşünülemez.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D)V. E) VI.
30. İlkokuldayken Namık Kemal’in şiirlerini yüksek sesle okumayı pek severdim. Fransız kolejine geçtiğimde dur-mamacasına roman okuma hastalığına tutuldum. Yine o tarihlerde Diyarbakır’daki kardeşime uzun şiirsel mektuplar yazdığımı hatırlıyorum. Fakat edebiyata ve özellikle şiire karşı gerçek ve köklü denilebilecek ilgim kolejdeki sıra arkadaşım Ziya Osman Saba’nın aracılığıyla Boudelaire’i tanımamla başlar.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Şiirde kendinize örnek aldığınız sanatçılar kimlerdir?
B) Şiire olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?
C) Farklı türlerde eserler yazdığınız doğru mu?
D) Ziya Osman Saba’yı tanımanız şiirinizi nasıl etkilemiştir?
E) Fransız kolejinde okumanız yazın hayatınızı etkiledi mi?
31. — Yeni kuşaklar, çoğu zaman dil zevkini bu kötü çevirilerden edinmeye çalışıyorlar. Bu bozuk çevirileri anlamadan, tam olarak kavrayamadan okuyorlar. Çünkü metinler kendilerini doğru, güzel ve açık bir dille anlatamıyor. Okurlar, bu metinleri anlamak istiyorlar, anlamaları gerektiğini düşünüyorlar, anladıklarını sanıyorlar. Anladıktan kadarını, anladıkları biçimde ve edindikleri dille aktarmaya çalışıyorlar. Her adımda çevirilerin anlamı biraz daha eksiliyor, zayıflıyor, yok oluyor.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Günümüzde yayımlanan çeviri yapıtların birçoğu okunmaz durumda.
B) Yayınevlerinin, çevirileri değerlendirirken pek titiz davrandıkları söylenemez.
C) Çeviri eserlerde, yazıldığı dildeki anlatımına sadık kalmak gerekir.
D) Bir çeviriyi, yazınsal değerin korunmasına gösterilen özen başarılı kılar.
E) Gençler, dili güzel kullanmayı, okudukları eserlerden öğrenir.
32. On sekiz, yirmi yaşlarında hemen herkes şairdir; kırkını geçenler arasında ise şiire devam edenlere çok az rastlanır. Şiiri, ilk gençlik heyecanlarının, aşk sanılan gelip geçici heveslerin, tecrübesizliğin sürüklediği başıboş hayallerin kağıt üzerine dökülmesinden ibaret sananlar; yaşça ilerlemiş kimselere şairliği yakıştıramamakta haklı olabilirler. Ama asıl şairlik yaş otuzu aştıktan, gösteriş merakı, şöhret arzusu az çok tatmin edildikten sonra başlar.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gençken herkes kendini şair zanneder.
B) ileri yaşlarda şiir yazanlara az rastlanır.
C) Geçici hevesleri ve hayalleri şiir sananlar vardır.
D) Şairler, olgunluk döneminde daha nitelikli şiirler yazar.
E) Bazıları yaşı ileri olanlara şairliği yakıştıramaz.
33. Kitap okumak, bir alışkanlık işi olmaktan çok, bir yetenek işidir bence. Bu yetenek, ilkokulda ortaya çıkar, ortaokulda gelişir; lisede ise yapılması gereken, bu yeteneğe yön vermektir. Okuma yeteneği olmayan birini, okumaya yönlendirmek için ne yaparsanız yapın bir yaran olmaz. Tıpkı resim yapmak gibidir okumak. Bu yüzden de okuma eyleminin sonradan kazanılması mümkün değildir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okuma yeteneği, zamanla gelişir.
B) Okuma, herkeste bulunmayan geliştirilebilecek bir yetenektir.
C) Uygun kitapların önerilmesi okuma yeteneğini geliştirir.
D) Okuma alışkanlığı ancak okul döneminde kazandırılabilir.
E) Çok kitap okumakla okuma yeteneği daha da gelişir.
34. Bütün edebiyat yapıtları okurlar için yazılır. Ancak okurun satın alması düşünülerek yazılmış bir edebiyat yapıtı olamaz. Yazann görevi yazmaktır. Yapıtın değerini keşfetmek ya da fark edememek de toplumun bileceği bir iştir. Çok okunduğu için değerli sayılmış kötü bir yapıt ya da okunmadığı için değersiz bulunmuş iyi bir yapıt yoktur edebiyatımızda. Kısacası nitelikli eserler her durumda kalıcılığı ve ilgiyi yakalayacaktır.
Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her sanat yapıtı mutlaka birilerine seslenir.
B) Edebi ürünleri başarıya ulaştıran yakaladıkları satış rakamlarıdır.
C) Okurların bir yapıtın değerini anlaması uzun zaman alır.
D) Kalıcılığı yakalayabilmiş eserler çok okunan eserlerdir.
E) Gerçek edebiyat eseri, hak ettiği değeri mutlaka bulur.
35. Yenilgiye dayanıklıyımdır. Bir kitap yazdım; ama kitabımı sekiz yıl yayımlamadılar. Buna tahammül ettim. Bu, öfkelenmedim anlamına gelmez. Başta çok öfkelendim. Bir gün bir şey yazacağım o zaman göreceksiniz, diye öfkemi arkalarda bir yerde bekletirim. Ancak onu hiç dışarı vurmam.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen yazarın bir özelliği olamaz?
A) Kaybetmekten yılmama
B) İçindeki öfkeyi açığa çıkarmama
C) içten pazarlıklı ve fırsatçı olma
D) Sabırlı ve kararlı davranma
E) Geleceğe umutla bakma
36. (I) Şiir yazmaya başladığım sıralarda tanınmış bir şair olmak istediğimi saklamayacağım. (II) Fakat sonra gerçek şöhreti yalancı şöhretlerden ayırmaya başlayınca bir okuyucu kitlesi tarafından sevilip beğenilmenin kolay bir şey olmadığını anladım ve bu anlayışla çalışmaya koyuldum. (III) Tanınmış olmayı bir kenara bırakırsak gerçekten güzel bir şiir yazmanın insana verdiği haz az şey midir? (IV) Üç beş edebiyatçı, beş on şiir okuyucusu tarafından bilinmeye şöhret denilemez şüphesiz. (V) Bugün çok az tanınan bir şair sayıldığım için şöhreti hor gördüğüm zannedilmesin; sadece, şöhretin bir sanatçı için amaç olamayacağını söylemek istiyorum.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen düşünce, numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
37. Yetmişli yıllar ve sonrasında öykücülük itibariyle tema çeşitlemesi, konu açılımı, yeni biçim ve üslup denemesi denildiğinde ilk olarak yazarımız akla gelir. Sanatçı, yeni konular yakalamakta ve onları yeni bir öyküsel içerikle sunmakta hiç zorlanmamış; pabucu yarım bir hamalı, kanadı kırık güvercini dahi aynı özenle öykülemiştir. “Ressam gözü” değerinde bir bakış, inceleme ve gözlemleme yetisi vardır onda.
Bu parçadan yazarla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?
A) En basit konuları bile özenle anlatmıştır.
B) Öykülerinde gözleme dayalı bir anlatım vardır.
C) Yeni anlatım şekilleri deneyen yazarların başında gelir.
D) Kendisinden önce işlenmemiş konuları öykülemiştir.
E) Öykücülüğü diğer sanat dallarından ön planda tutmaktadır.
38. Masalların, çok defa yazılı metinleri olmadığı halde, büyük bir yaşama ve yayılma gücü var. Bence, bu gücün asıl kaynağı insan ruhunda tatmin edilmeden kalan istekler, birikmiş bunalımlardır. İnsanoğlu, zaman zaman güneşi durdurmak, dağları ortadan kaldırmak istemiştir. Masallar onun bu isteğine cevap verebilmiştir. Masalları daha çok çocukların dinlediğini hatırlayıp aldanmayalım. Unutmayın, onları koca koca adamlar uyduruyor.
Bu parçada masalla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Daha çok çocuklara hitap ettiğine
B) Sözlü edebiyat ürünü olduğuna
C) Uzun soluklu bir yazınsal tür olduğuna
D) Çocukların iç dünyalarını şekillendirdiğine
E) İnsanların, gerçekleştiremedikleri isteklerini masallarda bulduğuna
39. Onca biçim değişikliği ile anlatı türünün doruğuna yerleşen roman, Balzac’tan beri büyük edebi türler arasında ön sıraları almıştır. Sinema ve televizyondan etkilendiği gibi, onlara da zengin bir birikim sağlamaktadır. İnsanın anlatılması, hayat kesitlerinin sergilenmesi, iç ve dış gerçekliğin birlikte anlatımı, yazarına olduğu kadar, romanda kendi dünyasını bulan okura da heyecan vermektedir.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?
A) Roman anlatı türünün en üst noktasıdır.
B) Romanda, gerçek hayattan bölümlere yer verilir.
C) Romanın, sinema ve televizyona bir katkısı yoktur.
D) Diğer sanat dallarıyla etkileşim içinde olduğu
E) Romanın konusu, insan ve çevresi olduğundan okurda ilgi uyandırır.
40. Gerçek yaşam, yazdığımız metinde kendini bir şekilde hissettirir. Bu; bir yönüyle yapay, bir yönüyle gerçekten daha gerçek bir dünyadır. Günlük hayatın telaşı içinde gözden kaçırdığınız birçok ayrıntı, metni yazarken öne çıkar, önem kazanır, belirleyici hale gelir. Siz o dünyaya kendinizi kaptırır, gündelik yaşama yabancılaşırsınız. Kapının çalmışı bile şaşırtır sizi.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gerçekler, her yapıtta değişerek bile olsa mutlaka kendine bir yer bulur.
B) Sanatçı, yapıtını her anı yaşayarak oluşturur.
C) Sanatçı, yapıtını oluştururken gerçeklerden uzaklaşır.
D) Yazar, kendini zamandan ve mekândan soyutlayarak yapıtını yazar.
E) Sanatçılar, eserlerinde hayallerini anlatır.
CEVAPLAR
|
1) E 2) D 3) C 4) A 5) B 6) B 7) C 8) E 9) D 10) A
|
11) C 12) A 13) D 14) C 15) E 16) C 17) B 18) D 19) B 20) B
|
21) E 22) C 23) B 24) E 25) E 26) C 27) C 28) E 29) C 30) B
|
31) A 32) D 33) B 34) E 35) C 36) E 37) E 38) D 39) C 40) A
|
]]>
1. Edebiyata yeni adım atmış genç bir sanatçının ilk eserinin, bir ustanın önsözüyle yayımlanmasını doğru bulmuyorum. Bu durum, ister istemez, o ustanın şemsiyesi altında yağmurdan korunmak gibi geliyor bana.
Bu parçada geçen “ustanın şemsiyesi altında yağmurdan korunmak” sözüyle eleştirilen tutum aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okurların yönlendirilerek, yapıta gelebilecek eleştirilerin engellenmesi
B) Yeni yapıtların, usta yazarların yönlendirmesiyle özgünlük kazanması
C) Kitapta anlatılanların basit bir şekilde özetlenmesi
D) Kitabın okuyucularına yorum fırsatı verilmemesi
E) Genç sanatçıların, ustaları taklit etmeye özendirilmesi
2. Ahmet Haşim: “Şiirde anlam aramak, eti için bülbülü öldürmek gibidir.” diyor.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenene anlamca en yakındır?
A) Her şiir, kendisini okuyanların bakış açısına göre farklı şekillerde yorumlanabilmelidir.
B) Bir şiir, kendini oluşturan sözcüklerin taşıdığı anlamlardan başka bir anlam taşımaz.
C) Şiir, içerdiği anlamlar bakımından diğer yazın türlerinden daha yoğundur.
D) Şiir, okuyanın kendi yaşamı, dil bilinci ve şiir birikimlerini kullanmasıyla daha iyi anlaşılabilir.
E) Şiir, estetik kaygılarla yazılan ve böyle değerlendirilmesi gereken bir türdür.
3. Yazınsal yaratı elbette bir gözleme dayanır. Ancak, sadece gözlemden ibaret ise bir değer taşımaz. O, sanatçının gözlemlere renk vurması ile canlılık kazanır.
Bu parçada geçen “gözlemlere renk vurmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okurun beklentilerini ön planda tutmak
B) Konuyu yalın bir anlatımla aktarmak
C) Yapıtlarda bol bol betimlemeye başvurmak
D) Gerçekleri, kendince güzelleştirerek anlatmak
E) Yapıtta duyguları yansıtmamak
4. Salt söz oyunlarıyla yetinen yazarların elinde sözcüklerden başka bir şey kalmaz. Onlar, çelimsiz düşüncelerine yaldızlı ejder kanatları takmışlardır. Eften püften konuları bile şişirmekte ustadırlar. Gürültülü, tumturaklı sözler ilk başvuracakları kaynaktır onların.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kapalı bir anlatımı yeğlemek
B) Anlatımda özgün olmak
C) Tutarsız düşüncelere yer vermek
D) içeriği ön planda tutmak
E) Sıradan konuları gösterişli sözlerle anlatmak
5. I. Hiçbir sanatçı yoktur ki yapıtlarında yaşamından izler bulunmasın.
II.Sanatçı, yazdıklarına güveniyorsa; yazdıklarına inancı varsa bunları yayımlar.
III. İyi bir sanatçının neyi, niçin yazdığını değil, nasıl yazması gerektiğini sorgulaması gerekir.
IV. Sanatçı, yazdıklarının arkasında durmak zorundadır; ben bunları laf olsun diye yazdım, diyemez.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) II. ve IV. E) III. ve IV.
6. (I) Her büyük sanatçı, bir dil işçisi olarak görür kendini. (II) Dilin anlatım olanaklarını bilir, bunları en uç noktasına değin işletir. (III) Var olan, kendisine sunulmuş sözcüklerle yetinmez. (IV) Kullanılagelen sözcüklerin kabuğunu kırmaya, onlara gündelik anlamların ötesinde yeni anlamlar yüklemeye çalışır. (V) Bu, bir bakıma işinin gereğidir onun. (VI) Denebilir ki o, her yaratısında dili yeniden kurar.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, kendisinden önceki cümlenin açıklamasıdır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
7. (I) Dede Korkut Hikâyeleri, Türk hikâyeciliğinin ilk ve en güzel örneklerindendir. (II) Bu hikâyeler üzerine bugüne kadar birçok inceleme yapılmıştır. (III) Hikâyeler eski Türk toplumlarının yaşayışlarını örneklendiren bilgiler içermektedir. (IV) Bu bakımdan bunların sosyal açıdan da ele alınması gerekmektedir. (V) Ancak böylece eski Türklerin yaşayışları, inançları, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi edinmek mümkün olabilecektir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde Dede Korkut Hikâyeleri’nin sosyal tahlillerinin yapılmasının gerekçesinden söz edilmektedir?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) III. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir “değerlendirme” söz konusu değildir?
A) Yazar, kendisinin topluma karşı sorumlu olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır.
B) Yazar, İstanbul’u tarihsel bir bakış açısıyla gözler önüne seriyor.
C) Halide Edip, Sinekli Bakkal romanında bir semtin yaşamını her yönüyle dile getirmiştir.
D) Bu yazar, yapıtlarında eğitime ve öğretmenlere sıkça yer veriyor.
E) Yazarın bu romanı, geçmişimize ışık tutan, herkesin okuması gereken, özlemlerle dolu bir yapıt.
9. (I) Türkiye, değişik kültürlerin bir arada yaşayabildiği çok ilginç bir ülke. (II) Farklı kültürlerin barış içinde bir arada yaşayabilmeleri demokrasinin bir gereğidir. (III) Yüzyıllar önce Anadolu’ya birbiri ardınca gelen kavimler yüzlerce değişik kültürün temsilcileriyle karşılaşmış, bu zenginliğin tümünü kucaklayan bir kültür felsefesini geliştirmeyi bilmişlerdir. (IV) Böylece Akdeniz uygarlıkları ortaya çıkmış ve bunlar ölümsüz yapıtlar oluşturmuşlardır. (V) Bu uygarlıkların ürünü olan yapıtlar bugün de yaşamaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde Akdeniz uygarlıklarının oluşmasındaki etken belirtilmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
10. (I) Bu yapıtı ikinci kez yayımlarken yeniden gözden geçirdim, (il) Elimden geldiğince geliştirip genişlettim. (III) Yargılarımı, bulduğum yeni belgelerle pekiştirme fırsatım oldu. (IV) Ünlü sanatçımızı kendi sözleriyle tanıtmayı daha uygun gördüğümden, gazetelerde ve dergilerde unutulmaya yüz tutmuş yazılarından örnekler aldım. (V) Bütün bu yorucu uğraş, onu edebiyat dünyasına kazandırmak içindi.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde bir amaç söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde işaret sıfatı, tamlayan eki aldığı için zamirleşmiştir?
A) Buraya daha önce geldiğimizi hatırlamıyorum.
B) Bunun kapağı yırtık, diğer kitabı al.
C) Diğer dosyaların yanına şunu da bırakın.
D) Bence buna kimseyi inandıramazsınız.
E) Sizin işlerinizi ancak yarın yapabilirim.
12. Sanatçının fazlaca gerçekçi olması çoğu zaman okuyucuları rahatsız etmiştir.
Bu cümlede aşağıdaki öğelerden hangisi yoktur?
A) Dolaylı Tümleç B) Özne C) Nesne
D) Zarf Tümleci E) Yüklem
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Turistik mekânlar, daha çok, şehrin bu bölgesinde yoğunlaşmıştı.
B) Trafik sorunu, yapılacak yollarla çözülürse burası daha çok insan çeken bir ticaret merkezi olur.
C) Güler yüz ve seçkin kadromuz çeşitli davetleriniz için bu güzel mekânda hizmetinizde olacak.
D) Hızlı şehirleşmenin ortaya çıkardığı birçok olumsuzlukla mücadele etmekteyiz.
E) Kırsal bölgelerden şehre göçün çok hızlı olması, kültürel değerlerin kaybolmasına yol açıyor.
14. Sanat eserleri, yazıldıktan dönemin şartlarına göre değerlendirilmesi gerekir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tamlayan eki eksikliği
B) Özne – yüklem uyumsuzluğu
C) Gereksiz sözcük kullanılması
D) Çatı uyumsuzluğu
E) Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması
15. İngiliz yazarları arasında tadına vararak okuyabildiğim, sadece Mr. Lamb’dir. O, eski yazarları öylesine sindirmiştir ki özenme denen şeyden hiçbir iz kalmamıştır ortada. Konularını öyle derin ve canlı bir sezişle, duyguda ve düşüncede öyle bir coşku ile işler ki bu yazılar her şeyiyle büsbütün kendisinindir.
Bu parçada Mr. Lamb ile ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) içerik ve anlatım bakımından özgünlüğü yakaladığı
B) Dile hakim bir sanatçı olduğu
C) Özentisiz bir anlatımının olduğu
D) Düşünceleri yönüyle diğer sanatçılardan ayrıldığı
E) Akıcı bir anlatımı yeğlediği
16. Aşağıdakilerin hangisinde farklı bir isim tamlaması kullanılmıştır?
A) Elin gülü ele kokmaz.
B) Dağ başı dumansız olmaz.
C) Adamın iyisi iş başında belli olur.
D) Kuru ağacın meyvesi olmaz.
E) Kimsenin ahi kimsede kalmaz.
17. Şairin toplumdaki işlevi ilkel çağlarda daha keskin çizgilerle belirlenmişken, günümüzde belirli bir şair rolünden söz etmek çok zordur.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Üstünlük belirteci B) Ekeylemli yüklem
C) İlgeç D) Sıfat tamlaması
E) Adıl
18. Şair, ırmakta attın arayan işçiye benzer ikisi de saflığın, güzelliğin peşinde koşar.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Bağlaç kullanılmıştır.
B) Öğe ortaklığı olmayan sıralı bir cümledir.
C) Birden fazla fiilimsi vardır.
D) Birinci yüklemin dolaylı tümleci söz öbeğidir.
E) Yüklemler, çatısı bakımından etkendir.
19. Okumuşun okumamışın, köylünün kentlinin, yaşlının gencin, varsılın yoksulun kolayca anlayabileceği “ortak dil” için sadece türetme yolunda inat edildikçe dilimizin bu zayıflığı uzayıp gidecektir. Dil, sadece sözcük çokluğuyla canlanmaz, serpilmez. Bu sözcükleri halk arasındaki tadıyla kullanmadıkça, her değişik duruma ve anlama göre sözdizimine gerekli incelik ve çevikliği getirmedikçe, çoğunluğun anladığı ve tat aldığı o ortak dile erişilemez. Halktır; dilin anası, doğuranı, emzirip erdireni, erdirip olduranı.
Böyle diyen bir eleştirmenden aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A)Bir dilin söz dağarcığının fazla olması, o dilin zengin olduğunu göstermez.
B) Anadilin toprağında yeşermeyen hiçbir sözcük benimsenmez.
C) Yeni sözcükler türetip kullanmakla dil hayat bulamaz.
D) Ancak, sözcük dağarcığı fazla olan dillerde başarılı yapıtlar verilebilir.
E) Ortak bir dilin oluşmasında en önemli unsur, toplumun öngörüleridir.
20. Dostoyevski, her dönem yazmaya devam etmiştir ( ) Çevresinde olup biten her şeye rağmen yazmak ( ) Bu ( ) onun sığınılacak tek limanıydı. Yaşadığı onca sıkıntı ve acıya rağmen üretmeyi ( ) herkese yönelik eserler vermeyi bırakmamıştır.
Bu parçada ayraçla belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangileri sırasıyla konmalıdır?
A) (:), (…), (,), (;) B) (.), (…). (,), (,)
C) (:), (,), (,), (,) D) (.), (…), (;), (.)
E) (;), (…), (,), (,)
21. Günümüzde yayımlanan romanlarda genellikle iki tip okuma söz konusudur. Bunlardan birincisi ilk bölümden son bölüme kadar düz okuma tarzı. İkincisi ise, bölümlerin karışık biçimde okura sunulmasıyla sağlanan bir tür karmaşık okuma tarzı. Buna göre de iki tür okur tipi çıkmaktadır karşımıza. Bunlardan birisi “aktif diğeri “pasif’ okurdur. İlk bölümden son bölüme kadar düz biçimde giden okuma “pasif okur içindir. Burada romanı başından sonuna kadar okuyan insan sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan gider yatağına yatar. Karmaşık okuma ise entelektüel okur içindir, onu ancak böylesi tatmin edebilir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?
A) Betimleme – tartışma
B) Tartışma – tanık gösterme
C) Tartışma – benzetme
D) Açıklama – örneklendirme
E) Açıklama – karşılaştırma
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Fuar süresince edebiyatın sorunları ile ilgili paneller düzenlendi.
B) Kitap satışlarının, geçtiğimiz yıla göre daha iyi olduğu söyleniyor.
C) Kemalettin Tuğcu, vefatının dördüncü ölüm yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anıldı.
D) Genç sanatçıları ortaya çıkarmak için verilen edebiyat ödülleri amacına ulaşıyor.
E) Okuldaki birçok öğrenci, ödüllü kompozisyon yarışmasına katılmak için çalışıyor.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Türkiye, turizme yaptığı yatırımın karşılığını yavaş yavaş alıyor.
B) Denize kıyısı olan kentlerimizde turizm son yıllarda canlanmaya başladı.
C) Karadeniz Bölgesi’nin kıyı kesimleri iç bölgelere göre daha nemlidir.
D) Bu bölgemiz, turizme elverişli olmasına rağmen plansız bir yapılaşması var.
E) Marmara Bölgesi en yoğun yerleşime sahip bölgemizdir.
24. Batılılaşmayı savunan Tanzimat edebiyatçılarının çoğu, şekil ve dil yönünden Divan edebiyatının etkisinden kurtulamamışlardır.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nesne eksikliği
B) Gereksiz sözcük kullanılması
C) Özne-yüklem uyuşmazlığı
D) Çelişen sözlerin bir arada kullanılması
E) Özne eksikliği
25. Aşağıdaki sözcüklerden hangisinin sonuna “-yor” eki getirilirse ünlü daralması olmaz?
A) kovalamak B) çiselemek C) dolamak
D) demek E) sevmek
26. Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın giriş cümlesi olmaya uygun değildir?
A) Her edebiyat eseri kendi içeriği üzerinden değerlendirilmeli.
B) Bir yazar için sadece roman ve onu okuyacak okurları vardır.
C) Her sanatçı eseriyle ortaya çıktığı zaman yalnızdır.
D) Bir sanatçıda olması gereken tüm özellikleri bu sanatçı yansıtmaktadır.
E) Gerçek sanatçı, edebiyat dünyasından önce kendi tavrını sorgulamalıdır.
27. Çevrenizdekilere şöyle bir göz atın, geçen yıllar on-lann üzerinde ne gibi değişiklikler yaptı. (I) Elbette hepsi de yaşlanmıştır. (II) Saçlarında aklar çoğalmıştır hepsinin. (III) Yüzlerindeki kırışıklıklara yenileri eklenmiştir. (IV) Yeni bilgiler edinmek bir tarafa eskileri de unutmuşlardır. (V)
Düşüncenin akışına göre “Kısacası zaman, hiçbirine bir şey katmadığı gibi, ellerindeki değerleri de onlardan çekip almıştır.” cümlesinin yukarıda numaralanmış yerlerden hangisine getirilmesi uygun olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
28. (I) Hesiodos’un şiirleri, insan ilişkilerini düzenleme, yaşamı güzelleştirip yönlendirme bakımından ilginç düşünceler içerir. (II) Düşünceye yaslandıkları, kimi gerçekleri insanlara öğretme amacıyla yazıldıkları için de dünya edebiyatında “didaktik şiirin ilk örnekleri sayılır. (III) Hesiodos, Dünya edebiyatında iki önemli yapıtıyla bilinir. (IV) Bunlardan biri, Homeros’un üslubuna yaklaşmaya çalıştığı “işler ve Günler” adlı yapıtıdır. (V) Burada köylü yaşamını ve insanların günlük işlerini anlatmıştır. (VI) Önemi de konusu ve bu konuya bakış açısından gelmektedir.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istenirse, ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
29. Seben, Anadolu’da yüzlerce yıldır süren yayla geleneğinin hâlâ canlı olduğu yerlerden biridir. Baharın ilk günlerinde yaylalar insan sesinden yoksundur. Güneşin yeryüzünü ısıtmaya başlamasıyla, doğanın görkemli sessizliği hükmünü yavaş yavaş yitirir. Derken dağ sümbülleri toprağın üzerinde mor rengin fermanını yazmaya başlar. Anların vızıltıları, ağaçkakanların çıkardığı takırtılar, göçmen kuşların kanat sesleri kışın bittiğini duyurur. Büyük düzlükleri kaplayan dağ sümbülleri, kısa zamanda yerlerini sapsan çiçeklere bırakır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Kişileştirmeden yararlanmaya
B) Gözlem gücüyle izlenimleri belirtmeye
C) Çeşitli duyulardan yararlanmaya
D) Düşünceyi alıntılarla pekiştirmeye
E) Olayları oluş sırasıyla vermeye
30. (I) Kasabanın daracık sokaklarında geziniyorum. (II) Dükkânlardan dışarılara taşıyor rengârenk kilimler, halılar, heybeler. (III) Bir zamanlar bağ bahçe işleriyle uğraşan yöre halkı şimdilerde bu tezgâhlarda el emeği ürünlerini satıyor. (IV) Tahtadan yapılma tezgâhlarda inci tanesi danteller… (V) Kocaman gözlüklerinin üzerinden bakan meraklı gözlerden birinin yanına yaklaşıp konuşmaya başlıyorum.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangi ikisi yer değiştirirse parça anlamlı bir bütün olur?
A) I. ve V. B) II. ve IV. C) II. ve V.
D) III. ve IV. E) III. ve V.
31. Ben geçmişe dönük bilgi olmadığı takdirde bugünü anlamanın zor olduğunu düşünüyorum. Örneğin Picasso’yu son dönemdeki resimleriyle tanırsanız, Picasso ile ilgili hiçbir şey bilmiyorsunuz demektir. Yani Picasso’nun o noktaya gelişinin altında geçmiş çalışmalarının etkisi yadsınamaz. Aynen bunun gibi Türk şiirini de araştırdıkça anladım ki şiirimizin temeli çok sağlam atılmış. Bu nedenle bugün şiirimiz sağlam bir yerde duruyor.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Sizce resim sanatı ile şiir arasında ne gibi benzerlikler vardır?
B) Türk şiirinin bugünkü durumu hakkında neler düşünüyorsunuz?
C)Şiir çalışmalarınızda geçmişteki birikimlerinizden yararlanıyor musunuz?
D) Bizim kültürümüzde neden şiire daha çok önem verilmiştir?
E) Sanat anlayışınızdaki değişiklikleri özetler misiniz?
32. Bırakın, düşüncelerini isteyen istediği gibi dile getirsin. Bunun için kullanılan dilin ya da biçimin hiç önemi yoktur. Önemli olan insanın içine kapanmaması, duygu ve düşüncelerini dile getirebilmeyi öğrenmesidir. İnsanlarımız yazacakları her yazının bir üslup değeri taşıması gerektiğine öyle inandırılmış ki mektup yazmaktan bile korkar hale gelmiş günümüzde.
Bu parçada sanatçı, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A)İnsanımızın dil ve üslup kaygısıyla yazma işinden uzaklaşmasından
B)Günümüzde yazarlığın giderek daha az uğraşılan bir alan olmasından
C)Yazın alanıyla uğraşacak kişilerin bu alanda yeni adımlar atmamasından
D) Yazın alanında dilin ve üslubun gerektiği kadar önemsenmemesinden
E)Yazarların, toplumun düşüncelerini tam olarak dile getirememelerinden
33. Bir ressamın, yeni bir renk tonu ekte etmek için farklı renklerden yararlanması haklı bir çaba olarak görülebilir. Ancak bir yazarın kendisiyle ilgili benzer bir çabaya girmesi, ürünlerinin başka yapıtların ayak izlerini takip eden eserler olarak ortaya çıkmasına neden olur.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özgünlük, bir yazarın ve yapıtın başarısını belirleyen en önemli özelliktir.
B) Yazar, kendisini geliştirmek için başka yapıtlardan da beslenmelidir.
C) Yapıtını, kendi çabalarıyla oluşturmayan sanatçı özgünlüğü yakalayamaz.
D) Yazın alanında kalıcılık, yazarın kendisini sürekli geliştirmesine bağlıdır.
E) Ancak özgün yapıtlar taklit edilerek yetkin yapıtlar meydana getirilebilir.
34. (I) Niçin kimi yazarlar öykü, kimi yazarlar roman, kimi yazarlar da tiyatro yazar? (II) Bazı yazarların üç türü de denediği olur. (III) Bu sorunun karşılığı, yazarların yetenekleri, ele aldıktan konular ile açıklanabilir. (IV) Buna toplumun ruh halini, olayların gelişimini ve bu durumun yazara yansımasını eklemek gerekiyor. (V) Bunca yazar, sözünü hangi türde iyi anlatabileceğini düşünüyorsa, yapıtını o türde ortaya koyar.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen düşünce numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
35. Yeni bir sözcüğün dilde tutunup tutunamayacağını önceden kestirebilir miyiz? Kimilerine göre bunun, kesin ve değişmez kuralları vardır. Bu kuralları şöyle açıklıyorlar: Yeni sözcükler çok işlek eklerle türetilmeli, türediği kökün anlamı herkesçe bilinmeli. Ses yapısı yönünden uyum kurallarıyla bağdaşmalı, söyleniş güçlüğü yaratmamalı. Bu kuralların geçerliğini tümüyle yadsımıyoruz. Ancak, bir sözcüğün dilde tutunması salt bunlarla da açıklanamaz. Nitekim —
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) bu kurallara bağlı kalınarak türetilen nice sözcük, kişisel dilin sınırlarını aşıp ortak dilin içine girememiştir.
B) kuralları olmayan bir dil, sağlıklı bir gelişme gösteremez.
C) ölü köklerden türetilmiş pek çok sözcüğü halkımız beğenmemiş ve kullanmamıştır.
D) sözcüklerin dilde tutunmalarını belli kurallara bağlamak işi kolaylaştıracaktır.
E) dile yerleşmiş sözcükler incelenirse hepsinin de bu kurallara uyduğu görülecektir.
36. Yazıya geç kalmak, bir gün çaresizlik içinde bırakabilir insanı. Yazmak istiyorum dersiniz; ama kendinizi sınırsız bir boşluğun içinde suskun, eli kolu bağlı bulursunuz. Nereden, nasıl başlayacağınıza, ne yazacağınıza bir türlü karar veremezsiniz. Elinizi ne kadar uzatırsanız uzatın, yazı perisinin eteğine dokunamazsınız. Bir gün aniden bir iç türemesiyle, bir anlık hevesle, yoğun bir duygu akışıyla “Yazmalıyım.” dersiniz ve böylece ilk oku atmış olursunuz. Ondan sonra koyulaşır bu heves; kendi yolunu, yatağım bulur.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Yazı yazmak için uygun ortam arayanlar, hiçbir zaman bu isteklerine ulaşamazlar.
B)Yazma işi ertelenmemeli, yazma isteği duyulduğu anda yazmaya başlanmalıdır.
C) İnsan, yazmaya ne kadar erken yaşlarda başlarsa o kadar başarılı olur.
D) Yazı, anlık bir duygulanmayla başlayacağı için özel bir çalışma gerektirmez.
E) Yazmaya nasıl başlayacağını bilemeyenlerin, yazın hayatında kalıcı olması düşünülemez.
37. Gerçek; yalın şeylerin ardında gizlidir. Sözcüklerin sihri arttıkça, sözcükler çoğaldıkça yitiriyoruz onu. Örtüyoruz gerçeğin yüzünü. Sözcükler aşılması güç bir geçit gibi sıralanıyor, bir kaleyi koruyan zırhlı birlikler gibi duruyor karşımızda. Gizlediği hazineleri vermemek için direniyor bize.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Duygu ve düşünceleri düzyazıyla anlatmanın güçlüğünden
B) Sanatlı söyleyişin, gerçeği kavramayı zorlaştırmasından
C) Sözcüklerin doğruları saklamak için kullanılmasından
D) Okurların edebi eserleri anlamak için çaba göstermemesinden
E) Yazarların gerçeği, olaylar içinde gizlemesinden
38. Gerçek sanat yapıtı kişiye ve çağlara göre yorumlanabilen çok zengin anlamlarla yüklüdür. O, birçok estetik birikimin bir bileşkesi olduğu gibi geçmişi değerlendiren, gününü sorgulayan, geleceği hissettiren düşünsel bir üründür. Bunun yanında, ona bakan kişinin eğitim ve kültür yapısına göre de anlam kazanır.
Bu parçaya göre iyi bir sanat yapıtının özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Birçok kuşak tarafından okunabilmesi
B) Geçmiş ve gelecek arasında köprü kurması
C) Kişilerin birikimlerine göre farklı şekilde anlamlandırılması
D) Günlük olayları akıcı bir üslupla anlatması
E) Uzun süren güzellik arayışının bir ürünü olması
39. Sanatçı da diğer insanlar gibi duygu ve düşüncelerini yaşadığı çevreden ve zamandan alır. Sanatçıların kişiliğini tümüyle ortaya koymaya çalışanlar da sanatçının yaşadığı çevre ile bıraktığı eserler arasında bir bağ kurmalıdır. Hangi sanatçı vardır ki yaşadığı dönemin düşünce dünyasını eserlerinde belli etmemiş olsun? Hangi sanat yapıtı vardır ki oluştuğu zamanın olaylarına yüz çevirmiş olsun?
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılanlarla aynı doğrultuda değildir?
A) Sanat yapıtında, oluştuğu dönemin düşünce dünyasıyla ilgili ipuçları vardır.
B) Eleştirmenler, bir yapıtı değerlendirirken sanatçının yaşadığı dönemi de göz önünde bulundurmalıdır.
C) Sanatçının düşüncelerinin oluşmasında, yaşadığı toplumun etkisi vardır.
D) Bir sanatçıyı bütünüyle tanımak isteyenler, onun yaşadığı dönemi de incelemelidir.
E) Sanatçının, gerçek kişiliğini sanat yapıtlarına olduğu gibi aktarması beklenemez.
40. Durağan bir toplum düzeninden, devingen ve açık bir toplum yapısına geçiş bireylerin bilinçlenmesine, onların birtakım yeni bilgiler edinmesine bağlıdır. Bu da bilginin, geniş halk yığınlarına ulaştırılmasıyla gerçekleşir. Bilginin yayılmasında da temel araç dildir. Kimsenin anlayamadığı bir dille geniş yığınları aydınlatmak olanaksızdır. Herkesin anlayabileceği dil de kuşkusuz, kendi anadilidir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumların kendilerini geliştirmesi ve aydınlanması anadili ile mümkündür.
B) Anadili ile eğitim yapmayan ulusların kültürleri ilerleme gösteremez.
C) Diline gereken önemi vermeyen toplumlar, her açıdan geri kalmaya mahkumdur.
D) Gerçek bilgiye, herkesin anlayabileceği bir dille yazılmış eserlerle ulaşılır.
E) Kendini aydın sayan herkes dilini güzel kullanmaya özen göstermelidir.
CEVAPLAR
|
1) A 2) E 3) D 4) E 5) D 6) C 7) D 8) A 9) C 10) E |
11) B 12) A 13) C 14) A 15) A 16) B 17) E 18) C 19) D 20) B |
21) E 22) C 23) D 24) C 25) E 26) D 27) E 28) B 29) D 30) D |
31) B 32) A 33) C 34) E 35) A 36) B 37) B 38) D 39) E 40) A |
]]>
1. Bu kitap kısa ama duygu yanı ağır basan şairlikten gelen anlatım yoğunluğuna sahip öykülerden oluşuyor.
Bu cümlede attı çizili sözle anlatılmak İstenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özlülük B) Akıcılık C) Duruluk
D) Özgünlük E) Yalınlık
2. Bazı eleştirmenler; şairlik kumaşının kolay kolay önlemeyeceğini, bunun için biraz beklemek gerektiğini söylüyor. Bu eleştirmenler işi yokuşa sürüyor. Bence bir kumaşın kalitesini anlamaya çalışmak için koca bir topu açmak kadar anlamsız bir şey yoktur. Kumaştan anlayan için bir santimetrekare de yüz metrekare de aynı şayi soylar.
Bu parçada geçen “bir kumaşın kalitesini anlamaya çalışmak için koca bir topu açmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir kişinin şair olup olmadığına karar verebilmek için bütün şiirlerini incelemeye kalkmak
B) Bir şairin beğenilen ve beğenilmeyen şiirleri arasında ne tür farklar okluğunu anlamak için nesnel ölçütlere başvurmak
C)Eleştirmenlerin beğenecekleri şiirler yazmak için başka şairlerin şiirlerindeki nitelikleri anlamaya çalışmak
D) Kendine özgü bir şiir dili kurmak için daha önce yazdığı bütün şiirleri yeniden gözden geçirmek
E)Bir şairin başka metin türlerinde de eser verip veremeyeceğini anlamak için belli bir süre beklemek
3. Her okur, alındaki eserin güzelliğini göremeyebilir. Kimi okurlar kabukta dolaşır, kimi bir süs eşyası gibi görür kitaptan. Kimi ise satırların tadına varmadan yazıyla olan macerasını noktalar. Birçok kişi için bir yazıdan beslenmekten çok, o yazıdan kurtulmak vardır. Okurun kalbine nişan alabilmeli her eser Bir yazarı yazar yapan işte bu özelliğin farkına varabilmesi, bu zenginliği yakalayabilmesidir.
Bu parçadaki “kabukta, dolaşmak” sözünün anlamı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Macera peşinde koşmak
B) Kitapları süs eşyası olarak görmek
C) Okuru etkilemek
D) Özünü anlamamak
E) Kitap okumaktan sıkılmak
4. (I) Deneme, barı merkezli bir yazın turudur. (II) Deneme yazarı; varlık, olay, kavram ve durumları ele alırken aslında kendini anlatır. (III) Özgür yapı denemenin omurgasıdır. (IV) Denemeci, kuralların ağına takılmaz; düşüncelerini genelgeçer yargılarla ifade etmez. (V) Okuruyla söyleşir ama bir yandan da kavgacıdır; içinize sokulurken kavgacılığını, tartışmacılığını koltuk altında saklar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri kendinden önceki cümlede belirtilenleri destekler niteliktedir?
A) II. ve III. B) II. ve IV. C) III. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
5. Cemil Meriç “Her yazı denize atılmış bir şişedir, kimin sahiline vuracağı belli olmayan bir şişe…” der.
Cemil Meriç bu cümlesiyle metinlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Hangi amaçta oluşturulduğunun belli olmaması
B) Kim tarafından anlaşılacağının belli olmaması
C) Okurlarca beğenilip beğenilmeyeceğinin belli
D)Toplumun tüm kesimlerine hitap edip etmediğinin zamanla anlaşılacak olması
E)Yazarının önlenmesine katkı sağlayıp sağlamayacağının belli olmaması
6. “Şiir, şairden önemlidir.’ diyen bir eleştirmen aşağıdakilerden hangisini söylerse bu düşüncesiyle çelişir?
A) Bu şiirlerdeki imgeler, ses ve anlam uyumu, şairinin edebiyat dünyamızda kalıcı bir yor edineceğinin göstergesidir
B) Her şiir, başlı başına bir metindir, bir şiiri anlamak ve yorumlamak için şiirin kendisi dışında bir şeye ihtiyaç yoktur,
C) İsmi şaire çıkmış nice insan bilirim ki yazdıklarına şiir demeye bin şahit gerekir.
D) Bir şiiri değerlendirmeden önce o şiirin yaratıcısının yaşam öyküsünü araştırmak, şiiri buna göre değerlendirmek gerekir
E) Bir şiiri anlamak, o şiirdeki İmgelerle yaratılan coşku ve hayal dünyasına adım almakla mümkündür.
7. Bir toplumun kültürünü, o toplumun bireyleri oluşturur; medya yansıtır
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) İletişim organları, toplumun kültürünü oluşturur,
B) Toplumdaki kültürel değişimleri en çok etkileyen, medyadır
C) Bireyler, kültürü var eder; iletişim araçları kültüre evrensel nitelikler katar.
D) Bireyler, toplumun değerlerini oluşturur; iletişim araçları ise bu değerleri gösterir.
E) Medyanın topluma karşı görev ve sorumlulukları vardır.
8. Onun şiirlerini anlamak için metne bakmak yetmez, dalmak da gerekir. Çünkü onun şiirlerinde anlam —
Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?
A) metnin yüzeyinde değil, derinlerindedir.
B} ilk bakışta anlaşılacak kadar belirgindir.
C) metnin en önemli öğesidir,
D) ses öğesiyle ayrılmaz bir bütün oluşturmuştur,
E) en az ahenk unsurları kadar önemlidir.
9. (I) Hem yazarı anlama çabası göstermemek hem de yaklaşmakta olduğumuz çukurun önünde yazarın elimizden tutmasını beklemek, çok da tutarlı bir davranış değildir. (II) Zira yazar bize bir çukura düşebileceğimizden söz etmiştir. (III) Bundan sonrası yolda yürüyenin sorumluluğuyla ilgilidir, (IV) Öyleyse, edebiyat eserlerine daha farklı bir yaklaşımla eğilmeliyiz. (V) Bu yaklaşım bize giderek sorunlarımızı önceden görme yeteneği ve tedbir alma yükümlülüğü getirecektir.
Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerle İlgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede okurların çelişkili bir davranışından söz edilmiştir.
B) II. cümlede yazarın bir öngörüsünden söz edilmiştir.
C) III. cümlede yazara ait olmayan bir yükümlülükten söz edilmiştir.
D) IV. cümlede yazın ürünlerine farklı bir bakış açısıyla eğilmek gerektiği vurgulanmıştır.
E) V. cümlede yazarın okuru düşünmesinin, ona yeni sorumluluklar yükleyeceği ifade edilmiştir.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Bu ülkenin tarihsel ve kültürel birikimini, gelecek kuşaklara da aktarmak zorundayız.
B) Baklavalarımızda tereyağı ve Antep fıstığı kullanıyoruz,
C) Onun romanlarındaki özgün anlatım, ilk bakışda fark edilmeyebilir.
D) Her şey çok çabuk değişiyor; dün gerçek olanlar, bugün yalan oluyor.
E) O, bu kıza sırılsıklam âşık olduğu için gerçeklerle yüzleşmek istemiyor
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmıştır?
A) Desene ailen senden mucize bekliyor
B) Dün buraya Selim Bey geldi mi?
C) Seyahatlerim sırasında kitap okurum.
D) Kurumumuzun 10. yılını kutluyoruz.
E) Müdür’le konuşmak için aşağıya indi.
12. Romanda bir ailenin içine girer (I) onunla birlikte çalışır (II) sever ve nefret ederiz (III) onları her yönüyle tanırız (IV) hikâyede ise ancak evin önünden geçer (V) açık bir pencereden bakıp masa başında toplanmış bütün bir aileye göz gezdiririz.
Bu cümledeki numaralanmış yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti getirilebilir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. Firdevsî, “Şahnâme’yi yazarak ne mi yapmıştır ? Hemen
I
söyleyeyim , İran, eserin kaleme alındığı X. yüzyılda çeşitli sorunlar
II
yaşıyordu. Firdevsi , böyle bir ortamda bir şaheser yaratarak millî
III
duyguların canlanmasını sağlamıştır . Unutulmaya yüz tutmuş
IV
kahramanlık hikayelerini hatırlatarak halkın millî bilincinin oluşmasına yardım etmiştir .
V
Bu parçadaki numaralanmış noktalama İşaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
14. Yazarların tüm gizli saklısını gözler önüne serme niyeti taşıyan biyografi kitaplarım okumaktansa hayatlarını kendilerinin anlattıkları kitapları, yani otobiyografileri okumayı tercih ederim.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Bağlaç B) Sıfat C) Zamir
D) Edat E) Fiil
15. (I) Erzurum geniş ve yeşil ovaya bakan, çekici bir kent, (II) Erzurum’un uzun kavakları, karga yuvalarıyla dol u. (III) Arasıra bir kavakta on ikiyi aşkın yuva görülüyor. (IV) Erzurum’da kaldığımız dört beş gün içinde, havanın bir gün olsun, akşama dek soğuk ya da sıcak olduğunu görmedik. (V) Sabahleyin güneş açıyor, akşam şiddetli bir yağmur başlıyor, gece ortalık bembeyaz görünüyor,
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede sıfat—fiil grubu sıfat tamlamasında görev almıştır.
B.) II. cümlede edat kullanılmıştır.
C) III. cümlede ikileme zarf görevindedir.
D) IV. cümlede bağlaç kullanılmıştır.
E) V. cümlede pekiştirilmiş sözcük, sıfat görevindedir
16. (I) Dinlenmeden yazıyorum şiirlerimi. (II) Dinlensem elimden bir şey kaçacakmış gibi bir endişeye kapılıyorum. (III) Son şiirimi on beş günde yazmıştım. (IV) O on beş gün boyunca çok az uyumuştum. (V) Şiiri bitirdiğim zaman gözlerim görmez olmuştu..
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin yüklemi belirli (görülen) geçmiş zamanın olumsuzuyla çekimlenmiştir.
B) II. cümlede şart kipiyle çekimlenmiş bir fiil vardır.
C) III. cümlede basit yapılı bir fiil vardır.
D) IV. cümlede birleşik zamanlı bir fiil kullanılmıştır.
E) V. cümlenin yüklemi birleşik yapılı bir fiildir.
17. Tren; sarı buğday bacaklarıyla çevrili ovanın ortasında, gökyüzüne siyah dumanlar salarak ilerliyordu.
Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) Özne – zarf tümleci – dolaylı tümleç – zarf tümleci – yüklem
B) Nesne – dolaylı tümleç – zarf tümleç – yüklem
C) Nesne – zarf tümleci – dolaylı tümleç – zarf tümleci – yüklem
D) Özne – dolaylı tümleç – zarf tümleci – yüklem
E) Nesne -dolaylı tümleç – yüklem
18. I. Kitapları nereden aldın?
II. Kitapları aldığım kime söyledin?
III. Kitapları kütüphaneye mi götürüyorsun?
IV. Kütüphaneye gitmek için hangi otobüse bineceksin?
V. Gideceğin kütüphane nerededir?
Bu parçada numaralanmış sorulardan hangisi diğerlerinden farklı bir öğeyi buldurmaya yöneliktir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
19. (I) Gölbaşı ilçesindeki Mogan Golü, Ankara’nın önemli doğal alanlarından biri. (II) Gel, kış aylarında beyaz bir güzelliğe bürünüyor. (III) Balıkçıların sandalları buzların arasında yazı bekliyor. (IV) Ankara’nın en büyük gölü Mogan, soğuk aylarda da bazı canlılara kucak açıyor. (V) Gülün yüzeyi, karabaş martıları için güvenli bir ev oluyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle basit yapılı bir ad cümlesidir.
B) II. cümle “özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç ve yüklem’den oluşmuştur.
C) III. cümlenin yüklemi, geçişsiz bir fiildir.
D) IV. cümle basit yapılı bir fiil cümlesidir.
E) V. cümlenin öznesi, bir ad tamlamasıdır.
20. Aşağıdaki cümlelerden hangisi yapısı bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Dergi, geniş bir yazar ve fotoğrafçı kadrosuyla Anadolu doğasına açılıyor
B) Bu tür sorunları çözmek için daha duyarlı bir bakış açısına sahip olmak gerekiyor.
C) Motorlu taşıtlardan çıkan gazlar, küresel ısınmanın önemli bir kısmından sorumlu.
D) Dil bilimciler, yaşayan dillerin bir kısmının bu yüzyılın sonunda yok olacağını tahmin ediyor.
E) Yazmak, muhalif olanların kendilerini ifade ediş biçimidir.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Öğrenci olduğuma dair bir belge almak için öğleden sonra okula gittim.
B) Hepimiz onu oyalamaya çalışıyor, onun evden ayrılmasını istemiyorduk.
C) Kardeşim, buz gibi suyu bir dikişte içtiği için annem ona kızdı.
D) Çocukların oyunlarını seyrederken İçini neşe kaplıyordu.
E) İstediklerini yaparım, yalnız umutlarımı boşa çıkarmayacaksın.
22. (I) Celal Sılay, aşırı duygusal bir insandı. (II) Onunki, her şair için doğal olan duygusallığın çok ötesindeydi. (III) Bu nedenden dolayı yaşamı boyunca hep yaralandı, örselendi. (IV) Onu dışarıdan tanıyanlar bu yanını lam bilmezlerdi. (V) Onu kahkahalar atan, renkli bir adam zannederlerdi.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Ne sen beni seviyorsun ne de ben seni, bunu ikimiz de biliyoruz.
B) Bu vakfı kurmamızın amacı, toplumsal dayanışma bilincini artırmak içindi.
C) Gün gelecek herkes bana hak verecek, yaptığı yanlışı anlayıp özür dileyecek.
D) Televizyonlardaki magazin programları, izleyicilere sahici olmayan bir dünya vaat edip kandırıyor.
E) Sonucu ne olursa olsun hep doğrulan dile getirin, adaletten ayrılmayın!
24. Kendi dışında bir başka şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen nesne, görünüş ve olgulara — denir. Hiçbir ileti bunlar olmadan iletilemez.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) gösterilen B) gönderce
C) gösterge D) bağlam
E) gösteren
25. Erzurum-Ardanuç yolu; yamaçlardan dikkatlice inen, dönemeçler yüzünden hızını artıramayan bir minibüsle bile zevk veriyordu insana. Tavandaki havalandırma kapağından çiçek kokulu ılık dağ havası çarpıyor bedenime. Yolcu sayısı az. Bir sağ cama, bir sol cama geçiyorum, iki cephede de bitmek bilmez sıradağlar diziliyor. Çoruh Nehri tüm coşkunluğuyla dağların arasından akıyor. Benim bildiğimi o da mı biliyor diye acı bir merak sarıyor içimi. Çoruh, yakında baraj göllerinde tutsak kalacak.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetmelerden yararlanma
B) Birden çok duyuya seslenme
C) Betimleyici öğelerden yararlanma
D) Varlıkları devinim hâlinde verme
E) Kişileştirmeden yararlanma
26. Walter Benjamin, “Roman okuru, okurların en yalnızıdır.” demiştir. Öylesine som bir yalıtılmışlık ve yalnızlık gerekir roman okumak için. Aileden, arkadaşlardan, gündelik uğraşlardan, her şevden ve herkesten birkaç saatliğine de olsa uzaklaşarak tamamen kendi içine çekilir roman okuru. Hele ki sarmışsa okuduğu roman,,. Hele ki kurulmuşsa okur ile kitap arasında bir köprü… İnsanın sevdiği roman iyi bir sırdaştır. Bu; başkalarına aktarılmayan aktarılınca büyüsünü kaybeden bir sırdaşlıktır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Eksiltili cümleler kullanma
B) Karşılaştırma cümlesine yer verme
C) Alıntıyla düşünceyi pekiştirme
D) Olasılık bildiren cümlelere yar verme
E) Öznel yargılara yer verme
27. (I) Bir arada bulunmak zorunda olan en az iki kişinin veya iki kişi yerine geçen kavram veya varlığın bireysel farklılıklar sebebiyle karsı karşıya gelmesi veya çatışması sonucu ortaya çıkan eyleme “olay” denir. (II) Öğretici metinlerde anlatılan eylem dizisine “olay zinciri”, kurmaca metinlerde anlatılan eylem dizisine ise “olay örgüsü” denir. (III) Olay çevresinde gelişen edebî metinler (öykü, roman vb.) birer kurmacadır. (IV) Bu eylem, başka eylemlerin oluşmasını da sağlayıp bir eylem dizisine dönüştüğünde şu adlardan birini alır: Olay zinciri, olay örgüsü. (V) Dolayısıyla bu tür metinlerde anlatılanlar, “olay örgüsü” bağlamında değerlendirilir
Bu parçanın anlatım akışındaki bozukluğun giderilmesi İçin aşağıdaki değişikliklerden hangisinin yapılması gerekir?
A) IV. cümle l,den sonra getirilmeli
B) I. cümle V.den önce getirilmeli
G) III. cümleyle IV, cümle yer değiştirmeli
D) I. cümleyle II. cümle yer değiştirmeli
E) II, cümleyle III. cümle yer değiştirmeli
28. Anıya konu olan olayların üzerinden çok uzun zaman geçmesine karşın yazarların bu olayları bugün yaşanmış gibi çok ayrıntılı anlatmaları, okuyucuların kafasında bazı soru işaretlerinin oluşmasına neden olabilir. Okuyucunun okuduğu bir anı metni karşısında “Anı, sonuçta hatırlamalar üzerine kurulan bir metin türüdür. Aradan bunca sene geçmesine rağmen yazar nasıl oluyor da bu olaylara ait en küçük ayrıntıları bile rahatlıkla hatırlayabiliyor?” sorusunu sormasına neden olabilecek bu durumun, metnin inandırıcılığına gölge düşürebileceği unutulmamalıdır.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, metnin inandırıcılığına gölge düşürebilir?
A) Çocukluk dönemlerine ait anılarını yaşlılık dönemlerinde kaleme alan bir yazarın, düştürdüğü metinde sayfalar tutan diyaloglara yer vermesi
B) Gençlik dönemlerini anlatan yaştı bir yazarın,
yaşadığı olaylarla ilgili kimi bilinmezi okuyucularla paylaşması
C) Anlatmak istediklerini belgelemek ihtiyacı hisseden bir yazarın, başkaları tarafından oluşturulmuş anı metinlerinden yararlanması
D) Yaşlı bir yazarın, çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı ve tanık olduğu kimi olayları gazetedeki köşesinde okuyucularına aktarması
E) Anı yazarının hem yaşadığı olaylar hem de tanıdığı kişilerle İlgili bilgiler vermesi
29. Yürüyerek yapılan gezilerde kentlerin daha iyi tanındığına inanıyorum. Binaları daha yakından görüyor, gündelik yaşama ait bilgilere daha çabuk ulaşıyorum. Dinlenmek için oturduğum kahvelerde kurduğum dostluklar, birçok bakımdan işime yarıyor. —- Yürüyüp de yorulmasaydım o kahveye oturmayacak, Miquel’i tanımayacak ve onun gezdirdiği yerleri hiç göremeyecektim.
Bu parçada bos bırakılan yere aşağıdaki cümlelerden hangisinin getirilmesi uygundur?
A) Bana yalnızlık ve hüzün veren kahveleri, otelleri ve oralarda dost olduğum insanları her şeye rağmen çok seviyorum.
B)Çünkü kitapların rehberliğinde gezmek, kentlerin gizemli dünyalarını tanımamızı sağlıyor.
C) Ünlü gezgin İbni Batuta gibi binlerce kilometre yol kat ediyor, birçok dost ediniyorum.
D) Örneğin Barselona’da bir kahvede tanıştığım bir İspanyol sayesinde kentin hiçbir kitapta yer almayan yerlerini görmüştüm.
E)Şehir gerçek yüzünü dost yazarların kaleminde, onların rehberliğinde gösteriyor.
30. Dergiler yeni fikirlerin, oluşumların, zihni karşı kovuşların, akımların kendilerini yasallaştırdıkları, yaşama mevzisi açtıktan zeminlerdir bir bakıma. —- Nitekim şiirle ilgili bütün hareketler, bir şiir dergisi yayımlamak yoluyla kendilerini tanıtmış, bir dergi etrafında yapılanmıştır. Hemen bütün şairler ilk ürünlerini bir dergide yayımlayarak kendilerine yol aralamış, ürünlerinin dergilerde yer bulup bulmamasına güre şairlerin edebî yolculukları şekillenmiştir, Dolayısıyla Garip üzerine, İkinci Yeni ya da 80 sonrası şiiri üzerine konuşurken ilk başvuracağımız külliyat, bu dönemleri temsil eden dergiler olacaktı r.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Şiir dergileri de bu bağlamda değerlendirilebilir.
B) Türkiye’de günümüze dek birçok şiir dergisi yayımlanmıştır.
G) Garipçiler ve İkinci Yeniciler, şiir dergileriyim kendilerini tanıtmışlardır.
D) Bu zeminlerin günümüzde İnternet ortamına kaydığı rahatlıkla söylenebilir.
E) Edebiyat dergilerinde sadece şiirler değil, öykü, deneme ve eleştirilerde yayımlanabilir.
31. Onun yazılarını besleyen kaynaklar kitaplar, yaşantılar ve hatıralardır. O tümüyle okuduklarından, yaşadıklarından yola çıkarak eski günlere ait güzellikleri, sanattaki yöneliminin temel taşlarını, sanalını besleyen kaynaklan, sanatçı kimliğini etkileyen olayları, yazarları, çevreleri, eserleri, nostaljik bir tatla yazıya döker. Naif bir yaklaşımla hayal ve gerçeği birbirine karıştırarak geçmişe bakar. Bireyin içsel serüvenini anlatırken çevre-toplum-yapı gibi dış koşullardaki değişimi ve bu değişimin birey üzerindeki etkisini irdeler.
Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) Çevre kirlenmesine dikkat çeken yazılar yazdığına
B) Anlatmaya bağlı edebi metinler oluşturduğuna
C) Geçmişte kalan güzelliklere özlem duyduğunu gösteren bir anlatımı benimsediğine
D) Sanatını besleyen kaynaklan ve sanatçı kimliğini etkileyen olayları, anlaşılır bir dille anlattığına
E) Yazarların yaşam öykülerini ve eserlerini ayrıntılı olarak ele alan biyografi metinleri yazdığına
32. Bir gül goncasını koklarken toprağın hakkını teslim etmek gerek. Gül goncasının yanında, toprağın soluk ve alçak gönüllü yüzü bize o güzel kokunun kaynağını işaret eder. Fidanın köklerini şefkatle saran topraktır, Her toprak da kendi yeteneğine göre gül yetiştirir. Farklı toprakların gülü farklı kokar. Edebiyat eserlerini okurken onun parlaklığı, güzelliği onun köklerini saran toprağı getiriyor aklımıza. Dolayısıyla eleştirmek için eseri ortaya çıktığı çevre ile açıklamak, anlamaya çalışmak önemli bir yöntemdir. Çünkü eser, yazarının yetiştiği sosyal ortamdan bağımsız değildir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gülün yetişmesini sağlayan toprağın önemini herkes anlamalı ve onu korumalıdır.
B) Bir yapıtı anlamak ve eleştirebilmek için yapıtın oluşturulduğu toplumsal çevrenin bilinmesi gerekir.
C) Yazarlar yapıtlarında ruhsal durumlarını yansıtmalıdırlar.
D) Edebiyat yapıtını okurken insan onun nasıl yazıldığını bilmelidir.
E) Hangi çiçeğin hangi tür topraktan hoşlandığının bilinmesi gerekir.
33. Yıllarca Bodrum’a Torba Koyu”na gitmişidir, Yüzlerce kez bu koydaki balıkçıları, balıkçı teknelerini görmüşümdür, Ama bir gün bile onları Avni Arbaş’ın resimlerindeki gibi göremedim. Ne o ışıkta, ne o renklerde… Çünkü benim gördüğüm dış dünyaydı, Çıplak gözün algıladığı görüntülerdi, Avni Arbaş’ın resimlerine bakarken Torba Koyu ve balı kollarıyla değil, onun resimleriyle karşı karşıyaydım.
Bu parçada anlatılmak istenen temel düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçı, ayrıntıyı yakalayabilen insandı.
B) Sanatçı, doğayı sanat anlayışıyla yeniden yaratır.
C) Sanat eserlerinde yaşamın çarpıcı yönleri ele alınır.
D) Sanat eseri, özünde farklılık taş imalı, sanata bir yenilik getirmelidir.
E) Sanatçı doğayı gerçekçi bir biçimde yansıtmalıdır.
34. Kimi sanatçı, günün olaylarına ayna tutar. Kimi de günün dışında görünür, biraz dolaylı ve belli belirsiz, eserlerine günün olaylarının gölgesini düşürür. Yani sanatçı bu konuda özgürdür. O, günü, günün olaylarını apaçık ya da dolaylı ve çapraşık yollarla eseflerine yansıtır,
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Sanatçının görevi güncel olayları yansıtmak mıdır?
B) Her sanatçı güncel olayları aynı yolla mı eserlerine yansıtır?
C) Sanatçı, eserlerini oluştururken hangi yöntemleri kullanmalıdır?
D) Güncel olayları takip etmek okurun görevi midir?
E) Güncel olayların yansıtılması, eserlere olan ilgiyi artırır mı?
35. İlk uçurtmanın MÖ 3000lü yıllarda Çin’de yapıldığı; bazı halkların çok eski çağlarda dinsel törenlerde kötü ruhları kovmak, eğlenmek ve haberleşmek için uçurtmadan yararlandıkları bilinmektedir. Avrupa, uçurtmayla Marco Polo’nun Malaya Adalarından bir uçurtma satın alarak bunu Hollanda’da kullanmasıyla tanışmıştır. 18 ve 19. yüzyıllarda uçurtma bilimsel araştırmalarda kutlanılan araçlar arasında yer almaya başlamıştır. Benjamin Franklin ve Alexander Wilson, uçurtmaları rüzgâr ve hava akımları üzerindeki bilgilerini artırmakta kullanmışlardır. Bazı bilim adamları uçurtmalarla deneyler yapmış, bu deneyler ilk uçakların yapılmasında çok faydalı olmuştur,
Bu parçada uçurtmalarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Anavatanın Çin olduğuna
B) Kimi toplumlarda kutsal amaçlarla kullanıldığına
C) Günümüzde daha çok eğlence amaçlı kullanıldığına
D) Teknolojinin gelişmesine katkı sağladığına
E) Avrupa’ya Marco Polo tarafından getirildiğine
36. Zencefil; balgamı söktürür, öksürüğü keser, kanı sulandırır, damarları açar, hafızayı güçlendirir. Bazı ilaçların mide ve bağırsaklara yaptığı yan etkileri yok eder. Ameliyatlardan sonra anesteziden kaynaklanan bulantıları önler. Doğum sonrasında annenin emzirme döneminde, anne sütünü artırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır. Sindirim sistemini düzenler, modem yaşamın koşuşturmacası İçinde yorgun düşenlere enerji verir. Zencefilden gazoz, turşu ve reçel yapımında da yararlanılır. Zencefil, halk hekimliğinde asırlar boyu ilaç olarak güvenle kullanılmıştır. Zencefilin hiçbir yan etkisi yoktur.
Bu parçada sözü edilen bitkiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Kimi ilaçların yan etkilerini önlediğine
B) Kullanılmasının modem tıp eğitimi alan uzmanlar tarafından önerildiğine
C) Öğrenilenlerin ve yaşananların çabuk unutulmasını engellediğine
D) Bazı gıda maddelerinin hazırlanmasında kullanıldığına
E) Herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmadığına
37. Ramazan Korkmaz’ın İkaros’un Yeni Yüzü Cahit Sıtkı Tarancı isimli kitabı, kitabın yazarının şairin akrabalarıyla yaptığı yüz yüze görüşmelere, belgelere ve araştırmalara dayalı akademik bir eser Kitap, dört bölümden oluşuyor. Kitabın birinci bölümü Cahit Sıtkı Tarancı’nın hayatına, yaşadığı ve tanık olduğu önemli olaylara, edebî kişiliğine ve eserlerine ayrılmış, ikinci bölüm, şairin şiirlerinin tema ve yapı bakımından incelenmesine ayrılmış. Üçüncü bolümde, Cahit Sıtkı Tarancı’nın sembol ve imge dünyası, dördüncü bölümde dil ve üslûp özellikleri detaylı olarak ele alınmış. Bu kitabın önemli özelliklerinden biri, kitapta şairin bu zamana kadar yayımlanmamış bir şiirine ve on beş mektubuna yer verilmiş olmasıdır. Bu mektuplarla şairin ruh dünyasına daha derinden nüfuz edebildiğimiz gibi onu daha doğru ve iyi anlamak noktasındaki bazı pürüzleri de gidermiş oluyoruz. Kitapta ayrıca şairin el yazılarına da yer verilmiştir. Bunlar arasında şairin eski ve yeni yazıyla yazılmış mektup ve şiirleri vardır.
Bu parçada sözü edilen kitapla ilgili olarak aşağıdaki terden hangisinde değinilmemiştir?
A) Bilimsel bir çalışmanın ürünü olduğuna
B) Şairle ilgili bazı bilinmezleri ortadan kaldırdığına
C) Yazarının, kitabın hazırlanması için mülakatlar yaptığına
D) Şairin dil ve üslûp özelliklerinin ayrıntılı olarak ele alındığına
E) Şairin eserlerindeki olay örgüleri hakkında bilgi verdiğine
38. Hasta Hakları Yönetmeliği’ne güne bir sağlık kuruluşuna sağlık hizmeti almak için başvuran herkesin ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınmadan hizmet almaya; sağlık durumu ile ilgili her türlü bilgiyi sözlü veya yazılı olarak istemeye, saygı, itina ve ihtimam gösterilerek güler yüzlü, nazik, şefkatli sağlık hizmeti almaya; sağlık kumlusunu seçme ve değiştirmeye; haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türle başvuru, şikâyet ve dava hakkını kullanmaya hakkı vardır.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi hasta hakları içinde yer almamıştır?
A) Bilgi isteme
B) Sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirme
C) Personeli tanıma, seçme ve değiştirme
D) Eşitlik içinde hizmete ulaşma
E) Saygınlık görme
39. Türkiye’de uzun süre yanlış tanımlanıp halk oyunları” sözünün eş anlamlısı olarak düşünülen folklor, aslında bir bilim dalıdır. Folklor (halk bilimi) bir ülkede yaşayan halkın kültür ürünlerini, sözlü edebiyatını, geleneklerini, törelerini, inançlarını, mutfağını, müziğini, oyunlarını, halk hekimliğini inceleyerek bunların birbirleriyle ilişkilerini belirten, kaynak, evrim, yayılım, değişim, etkileşim vb. sorunlarını çözmeye, sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya çalışan bilim dalıdır. Türkiye’de bilimsel anlamda halk bilim çalışmaları yirminci yüzyılın başlarında başlamış olsa da halk bilimine yardımcı olacak pek çok kaynak daha önceki yüzyıllarda oluşturulmuştur Söz gelimi Evliya Çelebi’nin “Seyahatname”si halk bilimi araştırmaları açısından zengin öğeler barındırmaktadır.
Bu parçada folklorla İlgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Halk oyunları sözünün eş anlamlısı olduğuna
B) Bilimsel anlamdaki folklor çalışmalarının Türkiye’de yaklaşık yüz yıllık bir geçmişi olduğuna
C) Yirminci yüzyıl öncesinde oluşturulan eserlerden de yararlandığına
D) İnceleme alanına halk hekimliğinin de girdiğine
E) Sözlü edebiyat ürünlerini de inceleyen bir bilim dalı olduğuna
40. “Evlerimiz Poyraza Bakar”, Ethem Baran’ın yeni hikâye kitabı. Kitapta yer alan hikâyelerde; bayatlardan hikâyeler, hikâyelerden hayatlar geçip gidiyor, Yazar; hikâyenin her nefesine, her birimine hatta her hücresine olağanüstü önem veriyor. Kitapta yer alan on iki hikâyenin her biri sıradanlığın yerleşmiş ve yerleştirilmiş ezberini bozan has hikâyeler. Eserin bütününde ise şu mesaj veriliyor: Hayat bozulmayan bir yazıdır.
Bu parçada söz konusu eserin hangi özelliğine değinilmemiştir?
A) Hangi mesajı ilettiğine
B) Dil ve anlatım özelliklerine
C) Özgün olduğuna
D) Büyük bir titizlikle yazıldığına
E) Hangi metin türünde oluşturulduğuna
|
1 |
A |
9 |
E |
17 |
D |
25 |
A |
33 |
B |
|
2 |
A |
10 |
C |
18 |
E |
26 |
D |
34 |
B |
|
3 |
D |
11 |
E |
19 |
C |
27 |
A |
35 |
C |
|
4 |
B |
12 |
D |
20 |
A |
28 |
A |
36 |
B |
|
5 |
B |
13 |
B |
21 |
B |
29 |
D |
37 |
E |
|
6 |
D |
14 |
D |
22 |
C |
30 |
A |
38 |
C |
|
7 |
D |
15 |
E |
23 |
C |
31 |
C |
39 |
A |
|
8 |
A |
16 |
A |
24 |
C |
32 |
B |
40 |
B |
]]>
1. Onat Kutlar değerlendirmelerine güvendiğim bir eleştirmendi. Bir gün yeni bir şiirimi ona okuduğumda, “Hah, şimdi kendi sesini bulmaya başladın.” demiş, ondan sonra da yazdıklarımı merak eder olmuştu.
Bu parçada geçen “kendi sesini bulmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yerelden evrensele uzanmak
B) Özgünlüğü yakalamak
C) Özeleştiri yapabilmek
D) Öykünmeci bir bakış açısına sahip olmak
E) Eserde kendini gizlemek
2. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcüklerden hangisinin sesteşi yoktur?
A) Topladığı kır çiçeklerini vazoya güzelce yerleştirdi.
B) Bu dar sokaklarda arabayla ilerlemek hayli güçtü.
C) Babamın, geç vakitlere kadar fabrikada çalıştığı olurdu.
D) Hava ve yol durumunu radyodan az önce dinledim.
E Bu yaş günümü de yanımda kimse olmayacak.
3. Bizce iyi çevrilmiş bir kitaba rastlamak piyango tutturmaktan farksız olduğundan Türk okuru, Türk yazarlarıyla sınırlı kaldı.
Bu cümlede geçen “piyango tutturmak” sözü aşağıdakilerden hangisini anlatmak için seçilmiştir?
A) Bulmanın zorluğunu
B) Çaba göstermenin gerekliliğini
C) İyimserliğin değerini
D) Şansın yaşamsal önemini
E) Beklentilerin çokluğunu
4. Sanatçı, bu yapıtıyla aslında kendi sanatının ve düşüncelerinin sınanmasını yapar bir anlamda. Hangi düşüncelerinin kalıcı, hangilerinin geçici olduğunu görmek ister. Kendine özgü bilgelik tarzıyla çağının profilini kendine özgü bakış açısıyla çıkarmak ister.
Bu parçadaki “çağının profilini kendine özgü bakış açısıyla çıkarmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Döneminde yaşanan toplumsal olaylara çözümler üretmek
B) Döneminin genel görünümünü özgün bir tarzda ortaya koymak
C) Yapıtında döneminin düşünce akımlarını irdelemek
D) Yapıtlarıyla dönemine tanıklık etmek
E) Yaşamın, her dönemde farklı bir görüntüye kavuşacağını bilmek
5. (I) Yazarın, daha önce yayımlanan romanının yeni düzenlemesi yapılmış. (II) Eseri ilk şekliyle okuyanların bile ilgiyle karşılayacakları bir roman çıkmış ortaya. (III) Ayrıntı’yı seven ya da sevmeyen her yaştaki insanın severek okuyacağı bir roman. (IV) Eseri okurken Anadolu’nun arka bahçesinde, sahne ışıklarının değmediği noktalarda kısa ve duygulu bir gezinti yapacaksınız. (V) Duygusal bir halk şarkısı yahut bitmeyen bir senfoni gibi, yıllarca hatırlayacaksınız bu romanı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi kanıtlanabilirlik açısından diğerlerinden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
6. Şiir hakkında bir şeyler öğrenmek, yeni anlayışla yazılmış şiirleri okumakla mümkün olur.
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Şiirle ilgili eleştirileri dikkate almayan bir şairin başarılı şiirler yazması olanaksızdır.
B)Şiir, çağrışıma açık olması nedeniyle ondan pek çok yeni anlam ve yoruma ulaşılabilir.
C)Şiir üzerine yeterince eleştiri yapılmıyorsa, şiirin gelişmesi beklenmemelidir.
D)Şiir konusunda, yenilikçi anlayışla yazılmış şiirlerden bir şeyler öğrenebiliriz.
E)Şairin görevi, yeni konular bulmak değil, bilinen konuları farklı bir dille anlatmak olmalıdır.
7. (I) Ham dizeler üzerinde durmak, çalışmak, gerek. (II) Çünkü bazı dizeler olgunlaşmamış olarak doğar, şiire ham şekilde dökülür. (III) Ancak bu dizeler birkaç düzeltme ile yayımlanabilir hâle gelir. (IV) Bazı dizeler ise olgunlaşmış olarak ve noksansız doğar. (V) Böyle dizeler üzerinde uzun süreli çalışmalara gerek duyulmaz. (VI) Bence kalıcılığı yakalayan şiirler de bunlardır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde, kendinden önceki yargının gerekçesi belirtilmiştir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
8. (I) Okuyucuyu etkisine alan şey şiirdeki mesaj değil, biçim güzelliğidir. (II) Bütün edebiyat türlerinde olduğu gibi şiir de belli bir mesaj içermelidir. (III) Bir şiir, musikisiyle, sesiyle okurun tatlı tatlı kendinden geçmesini sağlarsa hep yaşar. (IV) Şekille anlamın atbaşı gittiği şiirler yıllara meydan okur. (V) Kalıcı olabilmiş şiirlerde ne mesaj ne de biçim bir adım öndedir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve V C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV ve V.
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir “öneri” söz konusudur?
A) Ali Usta bir pilav yapsın da görün!
B) Köyde eski misafirperverlikten eser kalmamış.
C) Siz en iyisi sakin bir kasabaya taşının.
D) Keşke babamın uyarılarını dikkate alsaydım.
E) Emekli olunca köye gitmeyi düşünüyorum.
10. Okurken yapıtın kahramanı ile okur arasında duygusal bir bağ oluşur.
Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleyle aynı doğrultudadır?
A)Okumak, ruhumuzu temizlemek, başka dünyaların farkına varmaktır.
B)Kendimizi başkalarının yerine koyabilmeyi ancak okumakla başarabiliriz.
C)Okur, metindeki karakterlerle birlikte heyecanlanır, korkar,sevinir,tasalanır.
D)Okur, kendi yaşamında izler gördüğü yapıtı daha çok benimser.
E)Bilimkurgu yapıtların sevilerek okunması, yapıtın gerçekçi olması gerektiği görüşüyle çelişmektedir.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sözde özne kullanılmıştır?
A) Toprak, tüm insanlara bereket sunar.
B) Toprak yolda ilerlemekte güçlük çekiyor.
C) Bu verimsiz topraklarda çiftçilik yapılmaz,
D) Buradaki insanlar toprak evlerde oturuyordu.
E) Yolun ortasına toprak dökmüşler
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde belirtisiz isim tamlaması kullanılmıştır?
A)Evimizin bahçesindeki iğde ağaçları kurudu.
B)Arabanın bagajını bir türlü açamadık.
C)Hepimiz otobüsün gelmesini bekledik.
D)Ağaçların arasında küçük bir göl vardı.
E)Annesini her hafta telefonla aramış.
13. Aşağıdakilerden hangisi bir eksiltili cümledir?
A)Öğle güneşinde parlayan beyaz mermerler üstünde kucak kucak çiçekler
B) Çok uzaklardan gördüğü tarihi kalenin burçlarıydı
C)Belki de bundan sonra yaza dönen kışlar, kışa evrilen yazlar göreceğiz
D)Birkaç günlüğüne de olsa kentin gürültüsünden uzaklaşıp kafasını dinlemekti tek istediği
E) Burada baharın gelişini ilk önce erik ağaçları haber verirdi
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde iki virgül arasındaki bölüm ötekilerden farklı bir öğedir?
A) Yaşlı denizci, geceleri, evinin balkonunda oturup etrafı seyrederdi.
B) Ada halkı, eskiden, balıkçılıktan başka bir işle uğraşmazmış.
C) Babam, her akşam, öğretmenimin verdiği ödevleri incelerdi.
D) Benim için, lise yılları, bir hatıra olmaktan başka bir anlam taşımıyordu.
E) Öğrenci temsilcisi, ayağa kalkarak, öğrencilerin yaşadığı sıkıntıları anlatmaya başladı.
15. (I) Fırına geldiğimde, yamalı pantolonlu, incecik ceketli bir çocuğun, fırının kapısında beklediğini gördüm. (II) Çocuğun beklemesinden, fırının kapalı olduğunu anladım. (III) Suratı mosmor olan çocuğun, saçları darmadağınıktı. (IV) Onu bu hâlde görünce bir kat daha üşümeye başladım. (V) Ben başımda bereyle, boynumda atkıyla,sımsıcak paltom ve eldivenimle o bu halde nasıl durabiliyordu?
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. Cümle zarf tümleci, nesne ve yüklemden oluşmuştur.
B)II. cümlenin yüklemi geçişli bir fiildir.
C) III. Cümlenin yüklemi geçişli pekiştirilmiş sıfattır.
D) IV. cümlede bağ-fiil ve isim-fiil kullanılmıştır.
E) V. cümle sıralı cümledir.
16. Mermer çeşmeden su içmeye gelen birkaç kuş görmüştüm.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Belgisiz sıfat kullanılmıştır.
B) Birden çok yan cümlecikten oluşan girişik bir cümledir.
C) Özne ve yüklemden oluşmuştur.
D) Basit, türemiş ve bileşik sözcüğün örneği vardır.
E) Yüklemi öğrenilen geçmiş zamanın hikayesi biçimindedir.
17. Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum
Gün gelir aşklarıyla anılır şehirler anılırsa
Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa
İzmir için ne yazarsam sana adıyorum
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlü daralması
B) Hece düşmesi
C) Ulama
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Kaynaştırma ünsüzü
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Biraz vakit geçtikden sonra biz de yola çıkalım.
B) Meğer konuklara hiç de kötü davranmamış.
C) Onu ikinci kez affettiğini söylüyordu bize.
D) Bir anda art arda şimşekler çakmaya başladı.
E) El ele vererek bu işin üstesinden de geldik.
19. Sanatçı ( ) kitabının Akif’le ilgili bölümünü şu cümlelerle bitiriyor( ) “ Boşuna yaşamadın ( ) boşuna savaşmadın ve boşuna ölmedin( ) “
Bu parçada ayraçlarla gösterilen yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri getirilmelidir?
A) (;)(:)(,)(.) B) (,)(:)(,)(.)
C) (,) (,) (,) (.) D) (,) (:) (;) (.)
E) (,)(:)(,)(…)
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Kitaba önsöz yazdı, yazara geri verdi.
B) Kitabı okudu, kütüphaneye götürdü.
C) Kitabı çantasından çıkardı, masaya koydu.
D) Kitabı beğendi, arkadaşlarına tavsiye etti.
E) Kitaba baktı; ama aradığı şiiri onda bulamadı.
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu yapılmıştır?
A) Nepal askerleri, Everest’e tırmanırken mahsur kalan dağcıların yardımına koştu.
B) Ülkemizde dağcılığa gösterilen ilgi her geçen gün artmaktadır.
C) Birkaç amatör kayakçı, nisanda Ağrı Dağı’na tırmanacakmış.
D) Peru’nun tehlikeli dağlarında yapılan tırmanışların çoğu ya sakat ya da ölümle sonuçlandı.
E) Alplerdeki buzulların erimesi, bu dağlara tırmananlar için büyük tehlike oluşturuyor.
22. —-. Bugün artık Türk dili sadece Anadolu’da ve Balkanlarda değil, sadece Türkistan’da ve Sibirya’da değil; çalışma ve eğitim amacıyla Avrupa’ya, Amerika’ya, Avustralya’ya giden vatandaşlarımız sayesinde dünyanın dört bucağında konuşuluyor. Türkçenin lehçeleri dediğimiz çeşitli kolları Balkanlardan Uzak Doğu’ya kadar çok geniş bir coğrafyada yazı ve konuşma dili olarak kullanılıyor.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Türkçe dünyanın en eski dillerinden biridir
B) Türkçenin çok zengin bir kelime hazinesi var
C) Türkçe zengin bir kültür, bilim ve sanat dilidir
D) Türkçe çok geniş bir coğrafyada konuşuluyor
E) Yabancı ülkedeki Türkler artık Türkçeyi tercih ediyor.
23. Sanatçı, bir yapıt ortaya koymadığı anlarda hiçbir iş yapmıyormuş gibi görünür. Halbuki o, böyle anlarda bile son derece yoğun ve yorucu bir çalışma içerisindedir. —–. Ama dışarıdan bakanlar, onun yoğunluğunun, yorulduğunun farkında değildir. Halbuki yaşadığı bu süreçler, sanatçıyı eser ürettiği andan daha fazla yıpratmaktadır; fakat bu durumdan sadece sanatçı haberdardır.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Ya yeni tasarılar peşindedir, ya da tasarladığı bir yapıt için kaynakları tarıyordur
B) Okurlardan aldığı yoğun eleştirilere cevap vermeye çalışıyordur
C)Onun da dinlenmeye hakkının olduğunu kimse hesaba katmamaktadır
D)Nitelikli ürünlerin nasıl hazırlandığını sanatçıdan başkası tam olarak bilemez
E) Nihayet yıllar yılı devam eden yazın yaşamının sonuna geldiğini o da fark eder
24. Bu sanatçı, dilci, düşünür ve şair kimliğiyle ön plana çıkar. Çağdaş şiirimizi yeni ses ve söyleyiş olanaklarıyla zenginleştirir. Halk şiiri ve hece öğelerinden, türkülerden, tekerlemelerden yararlanır. Bilinçaltının ve sezgilerin derinliklerinden kişinin ve toplumun en güncel sorunlarına kadar insan, evren, zaman, doğa, varlık, yokluk, tarih ve toplum konularında ölçüsüz genişlikte bir konu zenginliğine sahiptir. Çağdaş şiirimize niceliksel ve niteliksel olarak büyük anlatım olanakları kazandıran şiirleriyle, son yüzyıl Türk şiirinin dünya ölçeğinde büyük değerlerindendir.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Çağdaş Türk şiirine katkı sağladığı
B) Türk şiirinin en çok eser veren sanatçısı olduğu
C) Şiirlerinin içerik bakımından oldukça zengin olduğu
D) Bireysel konuların yanında toplumsal konularda da şiirler yazdığı
E) Şiirlerinde Halk şiirinin olanaklarından yararlandığı
25. Açıkça görülüyor bu. Bir sosyolojik olgu demeliyim. Öykücülüğümüzün hiçbir döneminde görülmeyen hem de… Niceliğin bu çokluğunu olumsuzlamamalı. Ardından iyi şeylerin sökün edebileceğine inanıyorum. Biliyorsun, nitelik kolayca edinilmiyor. Zaman içinde niceliğin bu bolluğunun niteliği de getireceğine inanıyorum ben.
Bu parça aşağıdakilerden hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A)Bugün az sayıda öykü yayımlanmasına rağmen nitelikli öyküler ortaya konduğunu söyleyebilir miyiz?
B)Çok sayıda öykü yayımlanmasının nitelik kaybına yol açtığına katılıyor musunuz?
C)Genç yazarların öyküyü, romana atlama taşı olarak kullandığını söyleyebilir miyiz?
D)Günümüzün yaşam biçiminin öyküyü öne çıkardığını söyleyebilir miyiz?
E) Bugün öyküde nicelik olarak bir patlama yaşandığı söylenebilir mi?
26. Osmanlının son döneminde aydın da halk da kitaba önem veriyordu. Çevirilerin hızlanıp kültürel canlanmanın yaşandığı bu dönemde Yusuf Kâmil Paşa, “Telemak” çevirisini tamamlar ve önsözünde “Bu kitap var oldukça güzelliklere kapı aralasın, insanların zihinlerine ışık tutsun.” diye temennide bulunur. Bu satırları ne zaman hatırla-sam hüzünlenirim. O zamanlar biz, kitapların yaşaması ve işlevini yerine getirmesi için çabalayan bir toplumduk. Aydınlarımız, “başkalarının kitabı, benim kitabım” diye ayrımlar yapmadan kitapların daha çok okunması için emek harcardı. Halk da bu kitapları severek, isteyerek okurdu.
Bu parçada Osmanlının son dönemiyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
A) Çok fazla kitap basıldığından
B) Toplumun, kitaba çok önem verdiğinden
C) Kitap okuma oranının çok yüksek olduğundan
D) Aydınların yazmaktan çok. kitap okumaya önem verdiğinden
E) Kitap okuma konusunca aydınla halk arasında büyük bir mesafenin olduğundan
27. Yıllar önce yaramaz yerinde duramayan bir çocuktum. Öğretmenlerim ve ailem, ne kadar uğraşırsa uğraşsın kendime, arkadaşlarıma sürekli zarar veriyordum. Beni bir gün öğretmenim tiyatroya götürdü. Tiyatroyu sevince, düzenli olarak kendi başıma oyun izlemek için tiyatroya gitmeye başladım. Bu arada farkına varmadan bambaşka biri olmuştum. Konuşmalarım ve davranışlarım nazikleş^’Ş: toplumla kaynaşan, elindekini çevresindekilerle paylaşan biri olup çıkmıştım. İşte bütün bunları tiyatroya borçlu olduğumu şimdi daha iyi anlıyorum.
Bu parçada yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Çocukken pek güzel konuşamadığını
B) Olumsuz davranışlarını tiyatro sayesinde düzelttiğini
C) Sanat dalları içinde en fazla tiyatroya ilgi gösterdiğini
D) Çevresindeki insanları kırdığı için çok üzüldüğünü
E) Tiyatrocu olmasında öğretmeninin büyük payının olduğunu
28. Bir yazar dostum, Doğu Anadolu ile Fırat yöresinde görüp yaşadıklarımı anlattırırdı bana. “Anlattıklarını, anlattığın gibi yaz.” derdi sık sık. Ben de kalem kağıt alıp oturdum, ciddi ciddi yazmaya başladım görüp yaşadıklarımı. Ne ki yazı dili ile anlatı dili farklıydı. Yazdıklarım, anlattıklarım gibi etkilemiyordu insanları. Bunun üzerine farklı yazın tekniklerini denemeye başladım. Hiçbiri doğru düzgün şeyler değildi. Ama yılmadan yazmaya devam ettim. En son yazdığım öykülerden birini bir arkadaşım gördü. Bununla yarışmaya katılmamı söyledi. Dediğini yaptım. İyi ki de yapmışım, çünkü birincilik ödülü kazandı bu öyküm. Bununla birlikte çok şey değişti. Yazdıklarım beğenilir oldu.
Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir?
A) Neden öyküyü tercih ettiğinden
B) Yapıtlarında çevresinde yaşanan olayları anlattığından
C) Yazmanın çok zor bir uğraş olduğundan
D) Başka yazarlarla iyi bir iletişim kurduğundan
E) Yazın yaşamının nasıl başladığından
29. Hayır. Kesinlikle değil. Roman kahramanının yaşadığı olayların büyük bir kısmını yaşamadım. Örneğin Kıbrıs’a çıkarma yapan birliklerde yer almadım. Size Kıbrıs’ı hiç görmediğimi de söyleyebilirim. Ayrıca romanın kahramanıyla çoğu konuda taban tabana zıt kişiler de sayılabiliriz. Romandaki birçok olay ve ayrıntı, gözlem ve incelemeye, genellikle de düş gücüme dayanır. Romanın kahramanı benden bağımsız bir kişiliktir. Öyle sanıyorum ki, roman kahramanındaki bana ait ender izlerden biri, onun ölüm ve yaşam konusundaki düşünceleridir.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?
A) Eserinize, otobiyografik bir roman gözüyle bakabilir miyiz?
B) Roman kahramanlarını oluştururken nelere dikkat edersiniz?
C) Her romancı, yapıtında kendi yaşamını mı anlatır?
D) Otobiyografik romanlar daha çok mu seviliyor?
E) Roman kahramanları ile aranızdaki benzerlikleri nasıl açıklayabilirsiniz?
30. Yazdıklarımı dinlendirip okuduktan sonra yayımlamanın yararına değil, gerekliliğine inanırım. Bu bakımdan yazdığım bir romanı hemen yayımlamam. Eserimi kulak tırmalayan ifadelerden arındırmak isterim çünkü. Onları attıkça romanlarımın rahatça nefes alıp verdiğini düşünürüm. Bunu okur, romanlarımı kolay bir şekilde, sıkılmadan okusun diye yaparım. Romanlarımdaki anlatım kimseyi sıksın istemem. Bazıları romanlarımı yayımlama aşamasında fazla titiz olduğumu söylese de ben onlara katılmıyorum.
Bu parçaya göre sözü edilen yazarın romanlarını hemen yayımlamamasının gerekçesi aşağıdakilerin hangisidir?
A) Haksız yere eleştirilmesinden çekinmesi
B) Hata çıkacağından korkması
C) Okura kolaylık sağlamayı düşünmesi
D) Ayrıntılı düşünmenin yararına inanması
E) Kulağa hoş gelmeyen söyleyişleri çıkarmak istemesi
31. (I) Bu romanda mektuplar özel bir yer tutar. (II) Sadece mektuplardan oluşan romanlar da vardır. (III) Roman içinde yer alan bu mektuplar, gerçek mektupların aynıdır. (IV) Bir çeşit yalancı gerçekçilik denebilir buna. (V) Ne tür ne de dil olarak farklı biçeme sahiptir bunlar. (VI) Mektup en içten anlatı türü olduğundan, yazar romanında özellikle kullanmıştır bu mektupları.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V E) VI.
32. Okurlar, yazarı hikaye ve romanlarda ete kemiğe büründürdükleri kahramanlar gibi kusursuz düşünürler. Bir yazarın, edebiyat adamının da kusurları, hatta birtakım saplantıları olabileceğini akıllarına getirmezler. Getirseler de bu kusurları onlara yakıştıramazlar. Bir gün karşılaştıklarında ise hülyalarının yıkıldığını görüp mutsuz olurlar.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmiştir?
A) Okurların, sanatçılar gibi olmak istediğinden
B)Okurların, sanatçıların da kusurları olabileceğini bilmesi gerektiğinden
C)Yazar ve şairlerin kusursuz eserler verdiklerinden
D)Sanatçıların, okurların görmek istediği gibi olması gerektiğinden
E)Okurların, sanatçılarla iyi bir iletişim kuramadığından
33. Divan ve halk şiiri; rengini, kokusunu bizim havamız, suyumuz ve toprağımızdan alan, bizim besleyip büyüttüğümüz bir güldür. Türk kültürü, tarihi ve sanatı gibi edebiyatı da bir bütündür. Farklı estetik çizgilere sahip olmakla birlikte, ortak bir kültür birikimine yaslanan halk ve divan edebiyatlarımızın ortak noktaları, tahmin ettiğimizden çok daha fazladır. Ne yazık ki şimdiye kadar ısrarla farklı taraflarına dikkat çekildiğinden bu ikisinin birbirine zıt ve tamamıyla farklı edebiyatlar olduğu sanılmış, arada uçurumlar yaratılmıştır.
Bu parçada divan ve halk şiiri ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
A) Aynı dönemde ortaya çıktığından
B) Kendine özgü bir yapılarının olduğundan
C) Aralarında çok önemli farkların olduğundan
D) Ortak bir kültürün ürünü olduğundan
E) Türk kültürünün önemli bir parçası olduğundan
34. Ben denemeyi şiir yazar gibi yazarım. Ona hiçbir artık söz eklemem. Hiçbir yerini artık bırakmam denemenin. İlkin okurlara bir selam gönderir, konuya girer, onu geliştirince de paydos zillerini çalmaya başlarım. Ziller sona ererken de denemeyi bitirmiş olurum.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Denemeye mi, yoksa şiire mi daha çok önem veriyorsunuz?
B) Denemelerinizi nasıl yazıyorsunuz?
C) Denemelerinizin anlatımı öteki yazılarınızdan daha mı başarılıdır?
D) Deneme yazarı olmaya nasıl karar verdiniz?
E) Kendinizi denemeye daha yatkın mı görüyorsunuz?
35. Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın ilk cümlesi olmaya en uygundur?
A)Bunun gerçekliği ya da şiire katkısı ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktır.
B)Ancak önemli olan bu şiir izleklerini sürerken gerçek şiiri kaçırmamaktır.
C)Özellikle bu yaklaşımlar genç şairler tarafından belli edebiyat dergilerinde sergilenmektedir.
D)Yanlış da olsa benim şiir duruşum budur, anlayışı şairi yanılgıya sürükleyebilir.
E)Çünkü kümeleşmeye çalışan şairler, şiir yaklaşımlarını belli dergilerde ortaya koymak durumundadırlar.
36. Ustalık kavramı sanattan çok, zanaatı çağrıştırıyor. Çünkü zanaatta yaratıcılıktan çok, hüner ağır basmaktadır. Ustanın reçetesi olur ve o, bir reçeteyi devreder çırağına. Usta, ancak çırağı varsa ustadır. Yazarın ve yazarlığın ise çırağı olamaz. Çünkü yazmanın reçetesi, püf noktası, şifresi, sırrı yoktur. Bir yazar, ustalık kavramı içinde ancak kendisinin ustası ve kendisinin çırağıdır. Bu açıdan devredilemez bir eylemdir yazmak.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır?
A) Edebiyatta ustalığın olmadığı düşüncesine
B) Usta – çırak ilişkisinin edebiyatta da geçerli olduğu tezine
C) Yazarlığın, çalışılarak elde edilebileceği görüşüne
D) Yazarlığın, çok zor bir meslek olduğu düşüncesine
E) Yazarların, ustalarını aşamayacağı savına
37. (I) Evrensellik ve bireysellik müzede canlandırılır. (II) Ulusa, devlete ve kamuya ait düşünceler müzede cisimleşir. (III) Yurttaş müzede terbiye edilir; akıl ve tarih müzede sahnelenir. (IV) Sanat ve sanat tarihi burada icat olunur. (V) Günümüzde müzeyle ilgili kuramlar en az müzelerin kendisi kadar canlıdır. (VI) Bu kurumlar eleştirel düşüncenin etkin bir damarını oluşturuyorlar.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümle ile başlar?
A) II. B) III. C) IV D) V. E) VI.
38. Okullarda medya okuryazarlığı dersi başladı Dersler, önceden belirlenmiş bazı okullarda, konuyla ilgili eğitim almış sosyal bilgiler öğretmenleri tarafından veriliyor. Bu derste hedeflenen başarı yakalanırsa birkaç yıl içinde bütün okullarda medya okuryazarlığı dersi okutulacak. Medya okuryazarlığı dersleri bireysel gelişime ve uzun vadede toplumsal ilerlemeye şüphesiz büyük katkı sağlayacak. Medya okuryazarlığı otuz yılı aşkın süredir Kanada, ABD, Avustralya ve tüm Avrupa ülkelerinde gittikçe önem kazanıyor ve okullarda zorunlu ders olarak okutuluyor.
Bu parçadan medya okuryazarlığı dersiyle ilgili aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?
A) Medya yazarları tarafından verildiği
B) Bazı ülkelerde uzun zamandır uygulandığı
C) Bireysel ve toplumsal gelişime katkı sağlayacağı
D) Ülkemizde sadece belirli okullarda uygulandığı
E) İleride yaygınlaştırılmasının söz konusu olduğu
39. Yazmaya, Yahya Kemal Beyatlı’nın yönettiği bir dergide başladı. Daha sonra, yalnızca deneme ve eleştiri türünde ürünler verdi ve çeviriler yaptı. Eski Türk edebiyatı ile çağdaş Batı edebiyatını inceledi. Yeni bir kültür, edebiyat ve dil arayışı içinde oldu. Bu arada, eleştirinin okura sezinleyemediği güzellikleri tanıtması gerektiğini savundu. Kendi türettiği sözcükleri, devrik tümceleri ve kendine özgü biçemiyle dili bir uygarlık sorunu olarak ele aldı. Kişisel yönü ağır basan yazılarındaki kuşkucu ve cesur tavrıyla pek çok genç yazarı etkiledi.
Bu parçada, söz konusu sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Kendine özgü bir anlatım biçimi geliştirdiğine
B) Yazılarıyla genç sanatçıları etkilediğine
C) Yazılarında kendi türettiği sözcüklerden yararlandığına
D) Şiirlerinde Yahya Kemal’den etkilendiğine
E) Değişik türlerde eser verdiğine
40. Bu yazarımız, edebiyatın dili işleme hüneri olduğunu çok iyi bilir. İnsanların birbirleriyle olan ilişkilerini şiirli bir dille ele alır. Bu konuda oldukça ustadır. Öykü ve romanlarında çağımızın bunalmış. sevgisiz ve çaresiz kalmış insanının yalnızlığını işler. Bu nedenle, insanı yaşadığı yerden, yakınlarından, sosyal ortamından ayrı tutmaz. Bunu yaparken bireyin iç dünyasının derinliklerini dışa vurmaya çalışır. Dolayısıyla onun eserlerinde iç dünya ile dış çevrenin ilişkilerini bir arada görme olanağı vardır.
Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İnsan ilişkilerini şiirsel bir dille anlattığı
B) İnsanı yaşadığı çevre içinde ele aldığı
C) Edebiyatın dili kullanma sanatı olduğunu düşündüğü
D) Günümüz dünyasının sıkıntılı insanlarını konu aldığı
E) Eserlerini anlamak için onun söz dağarcığını, tümce yapısını, anlatım biçimini bilmek gerektiği
| 1-B | 2-B | 3-A | 4-B | 5-A | 6-D | 7-A | 8-E | 9-C | 10-C |
| 11-C | 12-A | 13-A | 14- D | 15-E | 16-C | 17-D | 18-A | 19-B | 20-A |
| 21-D | 22-D | 23-A | 24-B | 25-E | 26-B | 27-B | 28-E | 29-A | 30-E |
| 31-A | 32-B | 33-D | 34-B | 35-D | 36-B | 37-D | 38-A | 39-D | 40-E |
]]>