Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
tyt türkçe soruları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Sun, 21 Mar 2021 16:43:59 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png tyt türkçe soruları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 13 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-13.html Fri, 03 Jan 2014 08:14:16 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=5323 TYT Türkçe Deneme Sınavı-13

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)      Seyahat yazarı, gezdiği yerlerin tabiat güzel­liklerinden, insanlarından söz eder.

B)       En eski yazı türlerinden olan gezi yazılarının özellikleri çoktur.

C)       Gezi yazıları, gezilen yerler hakkında önemli bilgiler verir.

D)      Gezi yazılarında görülenlerin bir yorumu ya­pılır ve bununla bir sonuca varılır.

E)       Bu yazarımız, edebiyatımıza gezi yazısı tü­ründe mükemmel iki şaheser bırakmıştır.

 

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)      Bu başarı, onu daha da içine kapanık yap­mıştı.

B)       İnsan bazen bu türlü çabaların bir değerinin olmadığını düşünmek zorunda kalıyor.

C)       Düştüğü durumdan onu kurtarabilmek için insan üstü bir çaba göstermek gerekiyor.

D)      Öğrencilerin başarısız olmalarının sebeple­rinden biri de planlı çalışmamalarındandır.

E)       Hukuk öğrenimini Paris’te bitirmiş, avukat ol­muştu.

 

3. Her iki sanatçı da sembolizmin etkisinde kalmış, nazım ve nesir alanında yapıtlar vermiş, şiirlerin­de ağır bir dil kullanmışlardır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)      Yüklemin çoğul kişiyle çekimlenmesi

B)       Tamlayan eksikliği

C)       Bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılması

D)      Eylemlerin çatı bakımından birbiriyle uyuş­maması

E)       Aynı tümleci alamayan eylemlerin bir arada kullanılması

 

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bo­zukluğu vardır?

A)      Köşkün denize bakan balkonunda çocuklar­la oturuyorduk.

B)       Teklif, üyelere sunuldu ve oy çokluğuyla ka­bul edildi.

C)       Kütüphane çalışması sırasında aldığım notlar, romanda kullandıklarımdan çoktu.

D)      Bu konunun ülkemize getireceği fayda ve ya­rarları düşünmek zorundayız.

E)       Radyoda çalan tatlı müzik, beni gençlik yılla­rıma götürmüştü.

 

5. (I) Eski Doğu dünyasının kültür dillerine çevrilmiş olan bu yapıt, Almanca, İngilizce ve Fransızca olarak da yayımlanmıştır. (II) Bu üç dilde çeşitli çevirileri bulunan yapıtı, ülkemizin yazın kültürü bakımından yararlı bulduğumdan, ben de Türkçeye çevirdim. (III) Birçok yerde yanıldığımı sez­diğimden, çeviriyi bitirdikten sonra eseri, profe­sör Landsberger’e göstermeyi uygun buldum. (IV) Özellikle Sümerce, Babilce ve Asurcadaki bilgisiyle tanınan ünlü profesörden, yanlışlarımı düzeltmesini rica ettim; o da hiç duraksamadan, ricamı kabul etti. (V) Landsberger, doğru çeviri yapabilmek amacıyla, özgün metinden hareketle yapıtı neredeyse yeni baştan çevirdi.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)      I. cümlede, nesnellik söz konusudur.

B)       II. cümlede, değerlendirme yapılmıştır.

C)       III. cümlede, yargı nedeniyle birlikte verilmiş­tir.

D)      IV. cümlede, öneri anlamı vardır.

E)       V. cümlede, çeviride benimsenen metot orta­ya konmuştur.

 

6. Anadolu’da yaşamış pek çok uygarlığın kültü­rünün el sanatlarına yansıması ve Türklerin bura­ya yerleşmesinden sonra bu sanatların kaybol­maması, yeni bir sentezle varlığını sürdürmüş olması, —.

Bu cümlenin sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)      el sanatlarımızın köklerinin çok eskilere dayandığını ve sosyo-kültürel zenginliğimizi gösterir

B)       Türk el sanatları konusunda birçok araştırma­cının yetişmesine katkı yapmıştır

C)       insanoğlunun, var olduğundan beri el sanat­larıyla bir şekilde uğraşmış olduğunun kanıtıdır

D)      Anadolu’nun birçok uygarlığa beşik olduğu­nun belgesidir

E)       insanlarda tanınma ve beğenilme duygusu­nun her zaman olduğuna işaret eder

 

7. Bir sanatçı aynı konuda çok sayıda ürün ortaya koyamadığında sanat dünyasından silinir gider.

Bu cümlede, sanatçıların hangi özelliği belir­tilmek istenmiştir?

A)      Evrensel konuları ele alma

B)       Yaratıcılık yönü güçlü olma

C)       Yapıtlarıyla ders verme

D)      Her düşünceye saygılı olma

E)       Özgün yapıtlar vererek kalıcı olma

 

8. (I) Liptak, masalları, halk öykülerini ve efsaneleri yeniden işleyerek eserler vermiş bir sanatçıdır. (II) Ancak zamanla araştırmacı kişiliği, yazarlığı­nın önüne geçmiştir. (III) Ansiklopedilerde ya da İnternette onun adı arandığında görülecektir ki isminin hemen önünde “araştırmacı” sıfatı yaz­maktadır. (IV) Liptak, yıllarca bıkıp usanmadan, unutulmaya yüz tutmuş eski gelenek görenekle­ri, eski inanışları araştırıp derlemiştir. (V) Sanayi­nin gelişmesiyle tamamen ortadan kalkan, yöre­sel el dokumacılığı ve geleneksel ahşap işçiliği gibi değişik el sanatlarının bilinmesi için çok sa­yıda eser vermiştir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi­leri, kendinden önceki cümlede belirtilenleri destekler niteliktedir?

A) II. ve III.                      B) II. ve V.                    C) III. ve IV.

D) III. ve V.                     E) IV. ve V.

 

9. Picasso, Stein’ın portresini kısa sürede bitirir. Stein: “Bu, ben miyim?” diye sorar. Picasso: “Madam, siz hiç doğanın aynası olan bir yapıt gördünüz mü?” yanıtını verir.

Picasso, bu sözüyle sanatçıların nasıl bir tu­tum içinde olduğunu belirtmek istemiştir?

A)      Yaşam üzerine daha çok yazmışlardır.

B)       Söyleyeceği her şeyi kendine özgü bir biçim­de söylemişlerdir.

C)       Gördüklerini olduğu gibi değil, olmasını iste­dikleri gibi betimlemişlerdir.

D)      Anlattıklarının doğruluğuna başkalarını ikna edebilmişlerdir.

E)       Kendilerini kopya etmekten kaçınmışlardır.

 

10. Bir insanın iç dünyası, dilinde kendisini açığa vurur.

Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleye en yakındır?

A)      İçinden geçenleri açıkça söylemeyenler içten pazarlıklı kişilerdir.

B)       Bir insanın konuşmasına bakılarak neler his­settiği anlaşılabilir.

C)       İnsanın ruh hâlinin, dış görünüşüne etkisi vardır.

D)      iç dünyası temiz olan insanlar, çevresindeki-lerle daha rahat iletişim kurarlar.

E)       Bir insanın ruh güzelliği bilinmedikçe o insan tam olarak tanınamaz.

 

11. (I) 27 yıl önce “Nihal Atsız Armağanı” için bir yazı hazırladım. (II) “İnel Kağan mı? Yoksa İni İl Kağan mı?” başlığını taşıyan bu yazımda Göktürk İmparatorluğu’ndan bahsetmiştim. (III) Hocamız: “Biz bugün ‘Göktürk İmparatorluğu’ diyoruz. Bu ay­rım, o devirde var mıydı, bilmiyoruz. Sen istersen ‘Göktürk İmparatorluğu’ deme, ‘Türk Kağanlığı’ de. Yanlışa düşmemiş olursun.” dedi. (IV) Araştır­malar gösteriyor ki Göktürklerde iktidarın değiş­mesi, aynı coğrafyada, aynı halk içerisinde olup bugün bir partinin seçimi kaybederek yerine bir başka partinin gelmesi gibidir. (V) Yani burada aslolan, halkın birliği ve bütünlüğüdür, onu yöneten boyların veya ailelerin değil.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi­sinde “uyarı” söz konusudur?

A) I.           B) II.           C) III.           D) IV.           E) V.

 

12. (I) İsveçli iki subay 1722’de arazide atla gezerler­ken iki üç metrelik bir Yenisey dikili taşını görün­ce şaşırdılar. (II) Çünkü taştaki işaretler kendi İsveç harflerine benziyordu. (III) Askerler: “Bu harf­ler, bizim runlara benziyor.” dediler. (IV) İsveç harflerinin, işaretlerin adı “runa” olduğu için Gök­türk harfleri veya işaretleri de “runik harf” olarak adlandırıldı. (V) Tabii ki 1722’de bunun Türkçe metinler olduğu da düşünülmedi. (VI) Thomsen, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarının Çince yü­zündeki metinlerden hareket ederek “Göktürk abece”sini çözdü.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi­sinde sözü edilen askerlerin şaşırma gerekçe­si dile getirilmiştir?

A) II.          B) III.          C) IV.          D) V.          E) VI.

  

13. Her ne olursa olsun, ünlü aktör, dünya edebiyatında

I                   II

benzeri bulunmayan, bir oyunda rol almıştı ve bile, isteye bu

III                                                    IV

oyunun içinde yer almak, her aktör gibi onu da mutlu etme

V

ye yetecek bir şeydi.

 

Bu parçada numaralanmış virgüllerden hangi­leri yerinde kullanılmamıştır?

A) I. ve III.                     B) l. ve IV.                 C) II. ve V.

D) III. ve IV.                  E) IV. ve V.

 

14.  Aşk bir kalbin içinde ağlıyor aşk

Sızım sızım sızlatıyor

Ellerinden kaçılmıyor

Virane ettin bıraktın aşk

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)      Ünsüz yumuşaması

B)       Ünlü düşmesi

C)       Ünlü daralması

D)      Ünsüz düşmesi

E)       Ünsüz benzeşmesi

 

15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlı­şı vardır?

A)      Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce birer Latin dilidir.

B)       Zamanın, insanoğlunun fiziğinde tahribat yapması doğal değil mi?

C)       Dünya kılasiklerinin çoğunu okulumuzun kütüphanesinde bulabilirsiniz.

D)      İstanbul Boğazı’ndan kılavuz almadan geç­mek yasaktır.

E)       Gölün görünümü bir kartpostalı andırıyordu.

 

16. (I) Babalar, otorite ve güçlerine rağmen “anne ve çocuklar” cephesinin karşısında, bence çoğu za­man yenik düşen ve yalnız adamlardır. (II) Anne ve çocuklar isterlerse evde babaya hareket alanı bırakmazlar. (III) Yaşamın bütün yükünü babalar omuzlar. (IV) Dışarıda bin türlü insanla uğraşır. (V) Belki günde bin kere kırılır, ruh fırtınaları yaşar, çözümsüz sorunlar içinde kıvranır. (VI) Bunları çoğu zaman sezdirmez bile ailesine.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikin­ci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

17. Tarihimizin ve edebiyatımızın en büyük dehala­rından biri olan Fatih Sultan Mehmet’in Divan’ı ile ilgili bu yayınımızı değerlendirirken, şiir çevirisin­den kaynaklanan bazı eksiklikleri göz önünde bulundurmak gerek. Eser, büyük sultanın devrini fikrî, edebî ve siyasi anlayışını ve kendini en iyi şekilde yansıtmaktadır. Fatih Sultan Mehmet’in Avnî mahlası ile yazdığı bu Divan’daki gazeller ve rubailer, diğer şiirler, sanat ve ifade üslupları açı­sından da şaşırtıcı bir zenginlik taşımaktadır. Bu bağlamda Fatih, devrinin şairlerinin şiirlerinden geri kalmayacak düzeyde şiirler söylemiştir.

Bu parçada Fatih Sultan Mehmet’in Divan’ı ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

 

A)      Yazıldığı dönem hakkında bilgi verdiğinden

B)       Çevirisinde bazı eksikliklerinin bulunduğun­dan

C)       Farklı nazım biçimleriyle yazılmış şiirler içerdiğinden

D)      Şiirlerin sanatlı bir söyleyişle oluşturulduğundan

E)       Şiirlerin hepsinin aruz ölçüsüyle yazıldığından

 

18. Okuduğum romanlarda anlatılan yerleri hep gör­mek istemiş ve ne yapıp edip oraları görmüşümdür. Paulo Coelho’nun “Veronika Ölmek istiyor” isimli romanını okuduktan sonra, sırf o mekânla­rı görmek için Ljubljana’ya gitmiş ve romanın geçtiği meydanları, caddeleri, binaları ve o şehrin insanlarını fotoğraflamıştım. Orhan Pamuk’un “Kar” romanını okurken de bir kış günü, elimde fotoğraf makinesiyle Kars’a gitmeyi çok istedim. Uzun bir tren yolculuğundan sonra ulaştığım bu şehri, karış karış gezdim.

Bu parçada yazar, kendisiyle ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A)      Okuduklarının etkisinde çabucak kaldığını

B)       Romanlarda anlatılanların doğruluğuna pek inanmadığını

C)       Okuduğu romanlarda geçen mekânları gez­mek istediğini

D)      Seyahat etmeyi çok sevdiğini

E)       Yaşananların aynen anlatıldığı romanlardan daha çok hoşlandığını

 

19. Evet. Sanatçı yaşananı olduğu gibi yansıtmaz, yansıtamaz. O, yaşananları duygu evreninde zenginleştirir, ona kendinden bir şeyler katar. Ya­şamdaki kişiler, roman kahramanı olduklarında tamamen değişmiş, farklı kişiler olmuşlardır. Sa­natçıyı başarılı kılan da aslında budur.

Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine ve­rilmiş bir cevap olabilir?

A)      Sanatçının başarısı gözlem gücünden mi kaynaklanır?

B)       Sanat yapıtı, yaşamı yansıttığı ölçüde mi de­ğer kazanır?

C)       Sanatçı, eserini oluştururken okurun beklen­tilerini dikkate almalı mıdır?

D)      Sanatçının başarısı, gerçekleri kendine göre değiştirerek yansıtmasına mı bağlıdır?

E)       Sanatçıyı başarılı kılan, olaylara farklı açılar­dan bakması mıdır?

 

20. Bu çalışmada eski Türklerin üst düzey askerî idari unvanları arasında yer alan “bilge”, “ayguçı”, “çabış”, “buyruk” ve “yargan” sözcükleri incelen­miştir. Türkçe fiil köklerinden yapım ekleriyle tü­remiş olan bu unvanlar, kültür tarihi temelinde eti­molojik (köken bilimi) açıdan ele alınmıştır. Un­vanların oluşumunda görev alan fiil kökleri, ekle­ri ve ek-kök ilişkileri ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Eski Türk kültüründe birçok unvanın Latince, Grekçe veya Arapça gibi eski kültür dilleriyle or­tak kavramlardan (bilmek, tahmin etmek, ön gör­mek, kehanette bulunmak, buyurmak vb.) türediği sonucu ortaya çıkmıştır.

Bu parçada sözü edilen çalışma ile ilgili ola­rak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmiştir?

 A)      Yazılma gerekçesinden

B)       Yararlanılan kaynaklardan

C)       Modern metodlarla oluşturulduğundan

D)      Kullanılan terimlerin köklerinin araştırıldığın­dan

E)       Bazı sözcüklerin öz Türkçe oluşundan

 

21. Berna Moran, “Edebiyat Kuramları ve Eleştiri” ile “Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış” adlı kitaplarıy­la Türkiye’de edebiyat kuramları konusundaki ça­lışmaların başlamasına ve nesnel eleştirinin geliş­mesine önemli katkılarda bulunmuştur. Moran’ın, daha önce çeşitli dergi ve gazetelerde yer alan on bir makalesi, kendisiyle yapılan beş röportaj ve söyleşileri derlenerek “Edebiyat Üzerine” adıyla yayımlandı. Eserleri, adlarının çağrışımının ötesin­de edebiyat dışındaki tarih, siyaset bilimi gibi alanlarla da ilgilenenlerin yararlanıp merakla oku­yabileceği kitaplardır.

Bu parçada Berna Moran ile ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)      Edebiyat ile ilgili teoriler üzerinde çalıştığı

B)       Genellikle roman eleştirisi yaptığı

C)       Yansız eleştiriyi benimsediği

D)      Değişik türlerde yazılar yazdığı

E)       Farklı uğraşlar ile ilgilenenlere seslenen ya­pıtlar verdiği

 

22. Sinemaya bu proje ile adım attım ben. Bu, benim ilk filmim. Tiyatro sahnelerinde çok oynadım ama açık söylemek gerekirse beyaz perde çok farklı. Benim yaşım, bazılarına göre sinema için uygun değil, ama olsun. Bu film ile sinema seti gördüm ilk defa. Kendi sesimle oynadım, ezber yaparak çalıştım. Olumlu, olumsuz olaylar ve davranışlar da gördüm elbette. Birçok teknik bilgi öğrendim, pratiklik kazandım. İleride bu deneyimlerimden yararlanacağım elbette. Diyebilirim ki bu film, —.

Bu parçanın aşağıdakilerden hangisiyle sür­dürülmesi en uygundur?

A)      yönetmenliğini yaptığım ilk film olarak benim sanat yaşamımda ayrı bir yer alacak

B)       benim gibi küçük yaşlarda sinemaya atılanla­ra bu işi başarmak için örnek olacak

C)       dublör kullanmadan film çekmenin zor oldu­ğunu gösterdi bana

D)      tiyatronun sinemadan daha zevkli bir uğraş olduğuna inandırdı beni

E)       sinema oyunculuğu için çok şey kazandırdı bana

 

 23. I. O gün öğleden sonra otelin toplantı salonun­da toplayabilecekleri bütün adamları topla­mışlar.

II. İçerdekiler, kendilerine katıldı sanarak savcıyı alkışlamışlar.

III. Kışkırtıcı konuşmalar olmuş, gece baskınları kararlaştırılmış toplantılarda.

IV. Derken hiç beklemedikleri bir şey olmuş.

V. Toplantının sonuna doğru, savcı, tek başına salona girmiş, ilerlemiş, ön sıraya oturmuş.

VI. Yine de iki yüzü ya bulmuşlar ya bulamamış­lar.

Bu cümlelerle bir paragraf oluşturulmak isten­se uygun sıralama nasıl olmalıdır?

 A)      I – VI – III – IV – II

B)       II – VI – III – IV – I

C)       I – V – III IV – VI – II

D)      I – II – III – V – IV – VI

E)       I – VI – IV – III – V – II

 

24. Necati Cumalı, yalnız roman ve öyküleriyle değil, tiyatro türündeki eserleriyle de büyük başarı sağ­ladı; oyunları en çok sahnelenen yazarlarımızdan biri oldu. Sanatçı, onlarda da kasaba gözlemle­rinden, toplumu ilgilendiren ve kendisinin önem­li saydığı olaylardan, özellikle kadını ezen Anado­lu törelerinden söz etmiştir. “Oyunlar” başlığı al­tında cilt cilt toplayacağı bu eserler haklı bir be­ğeni ile izlenmiş ve alkışlanmıştır.

Bu parçada “Necati Cumalı” ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)      Eserlerinin beklenen ilgiyi gördüğüne

B)       Birçok eserinin sahnelendiğine

C)       Tiyatro dışındaki türlerde de başarılı olduğuna

D)      Oyunlarında sosyal olaylara yer verdiğine

E)       Bazı eserlerinin yayımlanmadığına

 

25. Arkadaşlarımdan biri Anadolu şehirlerinden birini anlatan oldukça güzel bir kitap yayımladı, ilk za­manlar pek alıcısı olmadı o kitabın. Aradan üç yıl geçti. Kitap bazı kütüphanelerde yerini aldı. Arka­daşıma kitabın akıbetini sorunca yüzünün güldü­ğünü, gözlerinin parladığını fark ettim. Kitabın sa­tış rakamlarından dolayı sevinçli olduğunu anlat­tı bana. O zaman anladım ki özene bezene hazır­lanmış, belli bir düzeyin üstündeki kitaplar, bazı zamanları bekler. Önemli olan, onların bir kere gün yüzüne çıkmış olmalarıdır. Günün birinde, il­gilisi mutlaka arayıp bulur onları.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)      Nitelikli yapıtların mutlaka okur bulacağı

B)       Bazı yetkin yapıtların yayımcılardan beklenen ilgiyi göremediği

C)       Şehirlerle ilgili yapıtlar konusunda az sayıda eser yayımlandığı

D)      Her yazınsal yapıtın geniş bir okur kitlesine seslenmesinin beklenemeyeceği

E)       Bir yapıtın sanatsal değerini ancak okurların belirleyebileceği

 

26. Söylentilere dayanılarak Üsküp’teki Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Roma dönemlerine ait ola­bileceği görüşleri ileri sürülüyor. —. Çünkü arşiv belgelerine göre köprünün inşaatına 1444’te II. Murat döneminde başlanmış, köprü 1456’da Fa­tih Sultan Mehmet döneminde tamamlanmış. Üs-küp Şehir Anıtları Koruma Kurulu tarafından ger­çekleştirilen çalışmalarda köprünün tarihçesi ile ilgili Osmanlı arşiv belgelerinden hiç yararlanıl­mamış ve Türkiye’den de bilgi istenmemiş. Bu belgelerde, köprünün gerek inşaatı gerek ona­rımlarında gider ve gelirler ayrıntılı şekilde verilir­ken inşaatta hangi taş ocaklarından taş getirildi­ği dahi belirtiliyor.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin geti­rilmesi en uygundur? 

A)      Oysa sözde bilim adına ortaya atılan bu gö­rüşlerin hiçbir bilimsel dayanağı yok

B)       Onarım projesi adı altında köprünün Osman­lıya ait özellikleri yok ediliyor

C)       Yeniden inşa edilmekte olan köprü, Balkan­lardaki Osmanlı izlerini gün yüzüne çıkarıyor

D)      Hatta köprünün asıl adının Fatih Sultan Meh­met Köprüsü değil, Taş Köprü olduğu iddia ediliyor

E)       İddialar, sahte belgelerle kanıtlanmaya çalı­şılıyor

 

27. Havuzun yeşilimsi sularının kızıl yapraklarla örtü­lü olmasına bakılırsa mevsim galiba sonbahardı. Bu yaprakları seyrederken altlarında birkaç kırmı­zı balığın dolaştığını gördüm ve büyükannemin özene bezene hazırladığı ipekli entari ve yeni po­tinlerimle havuzun içinde yürüyüverdim. Etrafta bir çığlık koptu. Neye uğradığımı anlayamadan teyzem beni suyun içinden çıkarıp kucağına aldı, yukarı çıkardı. Bir yandan öpüp bir yandan azar­layarak üstümü değiştirdi.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin han­gilerinden yararlanılmıştır?

A)      Açıklama – öyküleme

B)       Tanımlama – betimleme

C)       Betimleme – öyküleme

D)      Öyküleme – tanımlama

E)       Benzetme – karşılaştırma

 

28. Romanların, şehirlerin duvarlarını yıkan, onları kafeslerinden çıkarıp başka coğrafyalara ve baş­ka coğrafyaların insanlarına sunan bir yanının ol­duğuna inanırım. Romanlar sayesinde bazı şehir­ler dünyaca tanır bir hâle gelir. Onun için bence romancılar, şehirler için büyük bir şanstır. Hele de uluslararası üne sahip bir romancının o şehri mekân eylemesinden daha büyük bir piyango vuramaz bir şehre. Örneğin S. Petersburg, Suç ve Ceza ile bir dünya kenti olmuş; Paris, ruhunu ‘Sefiller’de Victor Hugo’ya anlatmıştır, Hugo da bütün dünyaya…

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)      Bir şehri mekân olarak seçen romancıların eserlerinin daha çok okunduğu

B)       Bazı şehirlerin dünyaca tanınmasında ro­manların etkili olduğu

C)       Şehirlerin tanıtımının romanlar sayesinde da­ha kolay yapıldığı

D)      Usta sanatçıların, yaşadıkları şehri romanla­rında işlediği

E)       Dünya kenti olmuş birçok şehrin, romana do­ğal güzelliği ile konu olduğu

 

29. Türk edebiyatı, Makedonya topraklarında, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmeye başlamıştır. O dönemde Türkçe gazeteler ilk defa basılır, Devlet radyo ve televizyon kuruluşlarında Türkçe program yapılmaya başlanır. Tüm bu faaliyetlerin birikimi olarak Makedonya’da şiirler kaleme alınır. 1970li yıllarda ikinci nesil edebiyatçılar or­taya çıkar. Bu kuşak yazarlar “öz Türkçe” akımı­na uyarak yazdıkları eserlerde bu değişimin etki­si altında kalır.

Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangi­sinden söz edilmektedir? 

A)      Makedonya’daki edebiyatın gazete çevresin­de geliştiğinden

B)       Başka ulusların edebiyatlarının, Türkiye’deki sanat anlayışlarından etkilendiğinden

C)      Türk edebiyatının, Makedonya’da özellikle 70’li yıllarda gelişme gösterdiğinden

D)      Öz Türkçecilik anlayışının geniş bir sanatçı kitlesi tarafından benimsendiğinden

E)       Makedonya’da Türk edebiyatının gelişiminden

 

30. Valiliklerin, il kültür müdürlüklerinin ve belediye­lerin hatta kimi özel kuruluşların şehirlere ait ki­taplar yayımlaması, şehirlerin kimliğinin korun­masına yardımcı oluyor. Akademisyenlerin şehir­ler üzerine kalem oynatmaya başlamaları ise söz konusu şehirler için hakikaten sevindirici bir ge­lişme. Tarihî yapıtların, bir şehrin adıyla özdeşle­şen yapıların koruma altına alınması, şehir kimli­ğinin korunması konusunda yetersiz kalıyor. Çünkü şehirlerin kimlikleri, ancak yazıya geçiril­diği takdirde geleceğe kalabiliyor.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)      Son zamanlarda değişik kuruluşların şehirler­le ilgili kitap yayımladığı

B)       Bir şehri diğer şehirden ayıran özelliklerin herkesçe bilinmesi gerektiği

C)       Şehirlerin kendine özgü özelliklerinin yazıya döküldüğünde unutulmayacağı

D)      Şehirler üzerine yazı kaleme alan kişilerin akademisyen olması gerekmediği

E)       Yaşadığı şehrin tarihini herkesin bilmesi ge­rektiği

 

31. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklem ge­çişli bir fiildir?

A)      Yolun başında bir adam belirdi.

B)       Öğrenciler bu konuyu iyi anlamamış.

C)       Yeni evine bir an önce yerleşmelisin.

D)      Misafiriniz az önce uçaktan indi.

E)       Hava kararmadan eve varmalıyız.

 

32. (I) Kitapla ilgili düşüncelerimi daha önce de ifade ettim. (II) Kitap benim için bilginin kaynağı veya bilgiyi ulaştırma aracıdır. (III) Ülkemizdeki kitap okuma oranları ile ilgili istatistikler pek fazla iç açıcı değil. (IV) Ülkemizde altı kişiden biri yılda bir kitap okuyor. (V) Önce çocuklara kitap sevdir­me çalışması yapılmalıdır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisindeki altı çizili söz, ötekilerden farklı bir öğedir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

33. Etilerin başkenti Boğazköy’de ele geçen Gılgamış destanı eski doğu dünyasında yüzyıllarca tanınmış, her yerde yankılar uyandırmış, insanlı­ğın ilk yazın örneklerinden biridir.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenler­den hangisi yanlıştır?

A)      Birden fazla sıfat tamlaması vardır.

B)       Bulunma durumu eki alan sözcükler belirteç görevindedir.

C)       Zincirleme ad tamlaması kullanılmıştır.

D)      Özne ve yüklemden oluşmuştur.

E)       Yüklem ek eylemin geniş zamanıyla çekimlenmiştir.

 

34. Sizin gibi usta bir kalemle tanışacağım, aklımın ucundan bile geçmezdi.

Aşağıdakilerden hangisi yan cümleciğin göre­vi yönünden bu cümle ile özdeştir?

A)      Makalede, düşünce olarak ele alınanlar, mut­laka ispatlanmalıdır.

B)       Bu kitabın, eğitim-öğretim sezonuna yetişe­ceğini sanmıyorum.

C)       Federasyon, yarışmalara katılmayacağını ön­ceden bildirmişti.

D)      Deney yapmaktan hoşlananları laboratuvarlara aldılar.

E)       Öğrenciler her zaman kitap okumaya vakit bulamadıklarını söylerler.

 

35. Sarkacın bir ucunda ipek, bir ucunda kama Gidip geliyor ruhumla bedenim arasında Dünya ağlamakla suskunluk arasında Bir nefes, bir gülümseme kadar kısa

Yukarıdaki dörtlük için aşağıdakilerden hangi­si söylenemez?

A)      Birinci dizede, “bir” sözcükleri belgisiz sıfattır.

B)       Birden fazla ilgeç kullanılmıştır.

C)       “gülümseme” sözcüğü ad-eylemdir.

D)      “suskunluk” sözcüğü ad takımının tam­layanıdır.

E)       “geliyor” eyleminin kipi zaman bildirmektedir.

 

 

36. Türk edebiyatında takma isimler meselesi, yazar ve şair

I                                         II

lerimizin eserlerinin eksiksiz bir şekilde ortaya konmasının

III               IV      

önünde büyük bir engel olarak durmaktadır.

                   V

 

Bu cümlede numaralanmış sözcüklerin hangi­sinde yapım eki yoktur?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

37. Aşağıdakilerin hangisinde, sanatçılara ilişkin açıklamayla ayraç içinde verilen nitelik birbi­riyle uyuşmamaktadır?

A)      Halk şairleri, özellikle 18. yüzyıldan itibaren, divan şairlerinden etkilenerek divan şiirinin mazmunlarını kullanmışlardır, (başkasına benzeme)

B)       Flaubert’in “Madam Bovary” adlı romanında­ki Emma Bovary denen kız hiç yaşamadı; Madame Bovary kitabı ise sonsuza dek yaşa­yacak, (kalıcılık)

C)       Bu yazar, okurlarını içinde bulunduğu dünya­dan çıkarıyor, masallar dünyasının değişik evrenine götürüyor, (etkileyicilik)

D)      Bu şair, gazellerinde anlatımda yapaylıktan kaçınmış, anlatmak istediklerini içten bir şe­kilde şiirlerine dökmüştür, (doğallık)

E)       Divan edebiyatında İstanbul’u en güzel betim­leyen şairlerden biridir Nedim, (özgün olma)

 

38. Bir aylık çalışmamın karşılığı olan üç yüz lira, o günler için hatırı sayılır bir para idi.

Bu cümle ve onu oluşturan sözcükler anlam bakımından incelendiğinde aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)      Cümlede “elindeki ile yetinme” anlamı vardır.

B)       “aylık” sözcüğü “birine, görevi karşılığı olarak veya geçimi için her ay ödenen para, maaş” anlamındadır.

C)       “karşılık” sözcüğü, “bir şey için karşı tarafa verilen başka şey, bedel” anlamındadır.

D)      “hatırı sayılır” sözü, “oldukça çok” anlamında kullanılmıştır.

E)       “gün” sözcüğü, “zaman, sıra, belli bir dönem” anlamındadır.

 

39. Şimdiye kadar özellikle öykü türünde kalem oy­natmış bu yazarın yeni kitabı “Hayatın Sessizliğinde” yi gördüğümde çok şaşırmış, yazarın yeni­lik arayışı içinde olduğunu düşünmüştüm. Zira yazar, şiirsel düz yazı ile okurlarının karşısına çı­kıyordu. Kendisiyle yapılan bir söyleşide “Haya­tın Sessizliğinde” için “O kitap, üslubumda bir dönemece işaret eder.” cümlesini okuyunca de­ğerlendirmemin yanlış olmadığını anladım.

Bu parçada geçen “üslubunda bir dönemece işaret etmek” sözüyle söz konusu yazar ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)      Her türde yazabileceğini ispat etmek

B)       Farklı anlatım tekniklerini bir arada kullanmak

C)       Aynı olayı farklı yazınsal türlerde anlatabil­mek

D)      Özgün olma çabası içinde olmak

E)       Yazı tarzını değiştirdiğini göstermek

 

40. Aşağıdaki cümlelerden hangisi ayraç içinde verilen kavramla ilişkilendirilemez?

A)      Genellikle aşk işlense de insanı ilgilendiren her şey manilerde ele alınabilir. (içerik)

B)       Mani, halk şiirinde en küçük nazım birimidir, yedişer heceli dört dizeden oluşur. (biçim)

C)       Halk edebiyatının en zengin bir türü olan tür­külerin söyleyenleri genellikle belli değildir. (anonim)

D)      Bu paragrafta yazar, önceki paragrafta ele al­dığı konunun faklı bir yönüne değinmiş. (ba­kış açısı)

E)       Bu şiirde ahenk, dize sonlarındaki eş görevli eklerle sağlanmıştır. (imge)

CEVAPLAR

1.E2.D

3.A

4.D

5.D

6.A

7.B

8.D

9.C

10.B

11.C12.A

13.D

14.D

15.C

16.D

17.E

18.C

19.D

20.D

21.B22.E

23.A

24.E

25.A

26.A

27.C

28.B

29.E

30.C

31.B32.A

33.B

34.A

35.B

36.C

37.E

38.A

39.E

40.E

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 12 https://dersimizedebiyat.org/yks-turkce-deneme-sinavi-12.html Wed, 01 Jan 2014 20:32:54 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=5320 TYT TÜRKÇE Deneme  Sınavı – 12 

1.       (I) Dostoyevski’nin, Rus edebiyatının başyapıtlarından olan “Suç ve Ceza” adlı romanının, dünya klasikleri arasında önemli bir yeri vardır. (II) Roman kahramanı Raskolnikov, toplumsal çelişkiler yaşayan bir gençtir. (III) Yaşadığı bu çelişkiler, onu sonunda ahlaki bir sor­gulama yapacağı bir cinayete iter. (IV) İşlediği cinayet­ten sonraki yaşamı mücadeleler ve vicdan azabıyla do­ludur. (V) Yaşamı, gerçek sevginin ne olduğunu buldu­ğu zaman tamamen değişir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle kurallı bir isim cümlesidir.

B)  II. cümlede ekeylem kullanılmıştır.

C)  III. cümlede birden çok eylemsiye yer verilmiştir.

D)  IV. cümlede “ki” ilgi adılı olarak kullanılmıştır.

E)  V. cümle bileşik bir eylem cümlesidir.

2.       Biçimin fazlasıyla önemsenmesi sonucu Türk şiirinin içinin boşaltıldığı görüşü son zamanlarda sıklıkla gün­demde. Bu durumun izlerini öykümüzde de görmek mümkün. Bazı yazarlarımız, “Ne anlatacağım?” soru­sunu hiç sormuyor kendine, “Nasıl anlatacağım?” der­dinde yalnızca. Böyle yazarları keyifle okursunuz. Ama şu soruyu sormaktan da kendinizi alamazsınız: “Güzel anlatıyor da ne anlatıyor bu yazar?”

Bu  parçada  aşağıdakilerin  hangisinden yakınılmaktadır?

A)  Öykülerin içeriğinin göz ardı edilmesinden

B)  Öykücülerin şairlerden etkilenmesinden

C)  Genç öykücülerin, ustaları örnek almamasından

D)  Öykülerin anlatımında doğallığın kaybolmasından

E)  Öykülerin bir plan yapılmadan yazılmasından

3.       İnsanın kendisini keşfetmesinin pek çok yolu vardır. Yazı yazmak, bu yollardan biridir. Çünkü “Küp, içindekini sızdırır.” misali, insan kendi kalbindekileri aktarır yazılarına. —

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  Bu yüzden, insanın kendisini tanıması için yazı yaz­ması gerekir.

B)  Dolayısıyla yazılanları okumak, onları yazan insan­ları tanımak demektir.

C)  Düşünülen, hissedilen her şeyin yazıyla dile getiril­mesi mümkün değildir.

D)  Bu yüzden duygusal yazılar daha çok ilgi görür.

E)  İçinden geçenleri yazıya geçirirken değiştiren sa­natçı sayısı az değildir.

4.       Geleneksel şiirimizi iliklerine kadar özümsemiş bir sa­natçıdır. Yerel kaynaklardan devşirdiği çeşnileri yepye­ni ambalajlarla okura sunmayı başarmıştır. Ancak yine de okurun, nitelikli anlatımının içinden süzülen derin anlamla yüklü özü keşfedebilmesi için ciddi bir emek sarf etmesi gerekiyor.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi sözü edi­len sanatçının bir özelliği değildir?

A)  Özgün bir bakış açısına sahip olma

B)  Şiirlerinde günlük yaşamın ayrıntılarına yer verme

C)  Anlamca yoğun dizeler oluşturma

D)  Geçmiş şiir birikiminden beslenme

E)  Yetkin bir söyleyişe sahip olma

5.       Şiir, her türlü yoruma açık bir yapıda olduğu için böy­le bir durumu birçok meslektaşım gibi ben de doğal karşılıyorum tabii ki. Şiirde biçim, içerik ve beğeni ara­yışlarının zamanla bildirilerle ortaya konulusu, şairlerin tartışmalara yol açacak sanatsal görüşlerini rahatlıkla ifade edebilmesi, şiir alanında eleştiri türüne her za­man geniş bir alan kazandırmıştır. Yazınımızda olağan­dışı bir gelişme olmazsa bu durumun hızını kaybetme­den devam edeceğini düşünüyorum.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)Eleştirinin, günümüzde sanatsal niteliğini yitirdiği düşüncesine katılıyor musunuz?

B)  Şiirlerinizin beğenilmemesi daha sonra yazacağı­nız şiirlerinizi etkiler mi?

C) Eleştirmenlerimizin,  edebiyatımızın  geleceği  açı­sından ümit verici olduğunu düşünüyor musunuz?

D)Eleştirinin, yazınsal işlevini yeterince yerine getirdi­ğini söyleyebilir misiniz?

E) Günümüzdeki eleştiri yazılarının şiir üzerine yoğun­laşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

6. Bir zamanlar, İyonya’nın on iki önemli merkezinden bi­risi olan Foça, bugün İzmir’in ilçelerinden biri olarak hâlâ varlığını sürdürüyor. Ama daha çok, şirin bir tatil ve balıkçı kasabası görünümünde. Kurucuları dünya­ya şehirciliği öğretmiş o görkemli kent, emekliliğe ay­rılmış kendi halinde küçük bir yerleşim yeridir artık, ama hâlâ efsunlu, hâlâ güzeldir. Metropolün hay hu­yundan uzak ve sakin mekân arayanlar için ideal bir köşedir. Eski dokusu kaybolsa da bir bakıma yüzyılın olumlu olumsuz birçok getirişinden mahrum olması, onu diğer yerleşmelere göre daha el değmemiş kılı­yor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Karşılaştırma yapma

B)  Birinci kişili anlatımla oluşturulma

C)  Betimleyici öğelerden yararlanma

D)  Haber cümlelerine yer verme

E)  Varlıklara, insana özgü nitelikler yükleme

7.  (I) Polisiye romanlar, bir suçu aydınlatmak, onu işleye­ni veya işleyenleri bulup ortaya koymak üzerine kur­gulanmış yapıtlardır. (II) 19. yüzyılın ortalarına doğru yaygın bir roman türü niteliği kazanmış ve geniş kitle­lere ulaşmıştır. (III) Polisiye roman denilince akla ilk gelen, Sherlock Holmes gibi kişilerin konu edinildiği dedektif romanlarıdır. (IV) Bu kahramanlar, bir bakıma sanatçının yapıtında okurlara gönderdiği elçiler gibi­dir. (V) Ayrıca bu romanlar, karışık olan kurgusunu bi­raz rahatlatmak için günlük konuşma diline yaslanan bir anlatım ve olabildiğince kısa cümleler içerir.

Polisiye romanlardan söz edilen bu parçada nu­maralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda veri­lenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, konusuna yönelik bir açıklama yapıl­maktadır.

B)  II. cümlede, bir saptama yapılmaktadır.

C)  III. cümle tahmin niteliği taşımaktadır.

D)IV. cümlede, kahramanlarıyla ilgili bir benzetme yapılmaktadır.

E) V. cümlede, biçeminden söz edilmektedir.

8. Yazdığı her romanın dilini yeniden kuran, farklı anlatı­mıyla kendini farklı kılmasını bilen yazar, yapıtlarında genelde 17. yüzyıl Osmanlı döneminin İstanbul’unu anlatır. Edebiyat geleneğimizde çok sık rastladığımız bir anlatı değildir sanatçınınki. Bazen geleneksel öy­külerin izlerini, bazen de günümüzün bilinen yaşam iz­lerini bulur okur onun satırlarında. Anlaşılır olmak uğ­runa seviyesini asla düşürmeyen yazar, romanlarında felsefe metinlerinden geniş alıntılara da yer verir.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Yapıtlarının özgün özellikler gösterdiğine

B)  Kimi romanlarında geçmişi değiştirerek anlattığına

C)  Yapıtlarında gelenekle günceli harmanladığına

D)  Yapıtlarının yazınsal düzeyini koruduğuna

E)  Yapıtlarını birbirinden farklı bir anlatımla oluştur­duğuna

9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)Bu caddede karşıya geçerken üst geçidi kullanma­nız gerekiyor.

B)Dil bilincinin, okul sıralarında kazandırılmasının öne­mini bir yazar olarak çok önemli buluyorum.

C)Evde ne zaman canım sıkılsa terasa hava almak için çıkarım.

D)  Tarihsel olayları günümüzün koşullarına göre değer­lendirmek yanlıştır.

E) İnsanların senin hakkında ne düşündüğünü bu den­li önemsememelisin.

10.  Otobiyografiler, bir kişinin kendi yaşamını kaleme al­ması şeklinde tanımlansa da olayların geçtiği döne­min ve toplumun izlenmesi, değerlendirilmesi açısın­dan önemli kaynaklardır aynı zamanda. Yaşama ayna tutma olarak da değerlendirilebilecek olan bu yapıtla­rı yazmaktan edebiyatçıların yanı sıra siyasetçiler, gazeteciler ve çeşitli sanat dallarında yapıt verenler de uzak durmamışlardır. Önemli ayrıntılarla bezenmiş ya­pıtlar olarak ortaya çıkan otobiyografiler, okura önem­li deneyimlere tanık olma, kendi yaşamında da bunlar­dan yararlanma olanağı sunar.

Bu parçada otobiyografilerle ilgili olarak aşağıda-kilerden hangisine değinilmemiştir?

A)Anlatılan dönemle ilgili bilgi edinmek isteyenlerin başvurabileceği yapıtlar olduğuna

B) Değişik alanlardaki insanların da bu türde yapıt verdiğine

C)Okura,  başkalarının tecrübelerinden yararlanma fırsatı verdiğine

D) Yazarının yaşamına ve yaşadığı döneme ışık tuttu­ğuna

E) Ancak yazma yeteneğine sahip kişilerce yazılabile­ceğine

11.    Tren garları ( ) sevinç ve hüznün birlikte yaşandığı yer­lerin başında gelir. Raylar da birbirinden asla kopamayanları () kavuşma ümidi taşıyanları temsil eder. Gidi­lecek yere varıncaya kadar yolcularına ( )”Emin eller­desiniz.” der demir raylar. Vagonlardaki yolcular ( ) an­latılan ilginç hikâyelere tanıklık eder () keyifli bir yol­culuk yapmanın tadını çıkarırlar.

Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere sırasıyla aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi getiril­melidir?

A) (,) (,) (:) (,) (;)                                 B) (,) (,) (;) (,) (;)

C) (;) (;) (…) (,) (,)                               D) (,) (;) (;) (.) (…)

E) (,) (,) (:) (.) (,)

12.     (I) Günümüzde edebiyat eleştirisinin yerini kitap tanı­tım yazılarının alması nedeniyle kitaplar artık neredey­se sadece satış rakamlarıyla tartışılır oldu. (II) Üstelik kimi zaman bir kitabın çok satması, neredeyse edebi­yata karşı işlenmiş bir suç gibi ele alınıyor ki, bu da birçok yazar için açık bir haksızlık oluşturuyor. (III) Oy­sa satış, ister çok ister az olsun, yapıtın yazın değeri­ne ilişkin bir ipucu değildir. (IV) Edebiyat eleştirisini farklı pencerelerden sürdürecek eleştirmenler çoğalmadığı sürece, bu niteliksiz eleştiriler yazılmaya de­vam edecektir. (V) Kısacası, üretimin çok, eleştirinin az olduğu bir ortamda gelişiyor Türk romanı ve edebi­yatı.

Günümüzde yazılan eleştirilerle ilgili bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda veri­lenlerden hangisi yanlıştır?

A)I. cümlede, yapıtların salt ticari yanlarıyla değerlen­dirildiğinden söz ediliyor.

B)II. cümlede, yapıtların çok satılmasının, bir olumsuz­luk olarak algılanabildiğinden söz ediliyor.

C)III. cümlede, yapıtların çok satılmasının, niteliğini belirleyen bir ölçüt olamayacağından bahsediliyor.

D)IV. cümlede, eleştirilerin nesnel ölçütlerle ortaya konması gerektiği belirtiliyor.

E)V. cümlede, eleştiri yazılarının sayıca yetersiz oldu­ğu belirtiliyor.

13.     Okuma tutkusunu ve coşkusunu taşımayan bir yaza­rın okurları doyurması mümkün değildir. Okuma bil­diklerimizin sağlam bir temele dayanmasını sağlar, an­lattıklarımızda tutarsızlığa düşmemize engel olur. An­cak günümüzde bazı yazarlar bellek havuzunu doldurmaksızın yapıtlarını gün yüzüne çıkarıyorlar, böyle olunca da yapıtlarındaki tutarsızlık okurları onlardan soğutuyor.

Bu parçada “bellek havuzunu doldurmaksızın yapıtla­rını gün yüzüne çıkarmak” sözüyle, sözü edilen ya­zarlarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Anlatım yönünden bir yetkinliğe ulaşamadıkları

B)  Yapıtlarını oluştururken okurların isteklerini dikkate almadıkları

C)  iyi bir birikim edinmeden yapıtlarını oluşturdukları

D)  Yapıtlarında gerçek yaşamı göz ardı ettikleri

E)  Yapıtlarını yayımlamada aceleci davrandıkları

14.     (I) Edebiyatımızda özellikle son yıllarda deneme türün­de yazılan yapıtların çoğaldığı, bir gerçektir. (II) Çeşitli yazınsal türlerde yapıt veren birçok şair ve yazarımız bazı düşüncelerini deneme biçiminde anlatmaya çalış­mışlardır. (III) Düzyazımızın gelişmesine de büyük ölçü­de hizmet eden bu yazıların önemli bir bölümü kitap haline getirilmiştir. (IV) Böylece okurların bu yazılara kolayca ulaşmaları sağlanmıştır. (V) Ayrıca deneme tü­rü bu yolla kalıcı bir nitelik de kazanmıştır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede ekeylemli yükleme yer verilmiştir.

B)  II. cümlede isim-fiil ve sıfat-fiile yer verilmiştir.

C)  III. cümle kurallı, olumlu bir cümledir.

D)  IV. cümle bileşik bir eylem cümlesidir.

E)  V. cümledeki “kalıcı bir nitelik” sözü zarf tümleci gö­revinde kullanılmıştır.

15.     —- Bir şiirde her sözcüğün ve imgenin bir işlevi vardır, bu öğeler metin içinde mutlaka bir bağ oluşturur. Romanla şiir arasındaki en önemli fark da budur. Romanda olay dışı pek çok öğeye yer verebilirsiniz, ancak şiir çok sıkı bir üslup denetimi ister. Kullanılan fazla bir sözcük veya imge şiirin sanat değerini alır götürür.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  Şiirde gereksiz ayrıntıya ve söyleyişlere yer vermek şiirin başarısını gölgeler.

B)  Şiirin üslubu ele aldığı konuya göre farklılık gös­terir.

C)  Şiir ve romanda biçim ile içeriğin uyumlu olması gerekir.

D)  Şiir, romana göre daha çok çalışma gerektiren bir yazınsal türdür.

E)  Şiirde söyleyiş daima anlatılanların önüne geçer.

16. Bu şiir topluluğuna bağlı şairler, şiirlerinde yalnızca karmaşık bir iç dünyası olan kentli bireyi ele almışlar­dır. Biçim ve özce önemli yenilikler ortaya koymuşlar­dır. Kendilerinden önceki şiirin birtakım verileri üzerine yeni bir şiir kurmuşlar ve geçmişin şiir serüveninden yararlanmayı ihmal etmemişlerdir. Şiirleri, içerik ve dil bakımından bazı aşırılıklar taşısa da 1960 sonrası şiiri­mize geniş biçem açılımları sağlamışlardır. Bugünkü şairlerimizin çoğunu etkilemiş ve şiirimize önemli bir renklilik getirmişlerdir.

Bu parçada sözü edilen edebiyat topluluğuyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Şiirlerinde belli bir kesimden insanları anlattıkları

B) Şiirlerinde toplumsal sorunlara yer verdikleri

C) Şiire yeni anlatım olanakları kazandırdıkları

D) Şiirleriyle yazınımıza zenginlik kattıkları

E) Kendilerinden önceki şiir birikiminden yararlandıkları

17.    O tarihlerde bu dergide ülkemizin değişken kesimle­rinden birçok genç kalemin şiirleri yayımlandı.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerden hangisiyle giderilebilir?

A)  “kalemin” yerine “yazarın” sözcüğü getirilerek

B)  “değişken” yerine “değişik” sözcüğü getirilerek

C)  “O tarihlerde” yerine “O yıllarda” sözü getirilerek

D)  “birçok” yerine “bazı” sözcüğü getirilerek

E)   “bu dergide” sözü cümleden çıkarılarak

18.    Bir öğretmen düşünce ve duygularını ne denli içtenlik­le ifade edilirse öğrencileri üzerinde o denli etkili olur.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağı­dakilerden hangisidir?

A} Tamlayan eksikliği

B)  Söz dizimi yanlışlığı

C)  Bir sözcüğün anlamca yanlış kullanılması

D)  Dolaylı tümleç eksikliği

E)  Çatı uyuşmazlığı

19.    Amasya’nın girişindeki Ferhat Ve Şirin hikâyesine konu

                                                                I

olan su kanallarını görerek şehir merkezine varıyoruz.

                  II                                      III

İlk önce,  iki kat olarak düzenlenen Amasya Müzesi’ni

IV                                              V

geziyoruz.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin yazımında bir yanlışlık yapılmıştır?

A) I.             B) II.             C) III.             D) IV.             E) V.

 20.    Aşağıdakilerin hangisinde, sanatçının romanlarına ilişkin açıklamayla ayraç içinde verilen nitelik birbi­riyle uyuşmamaktadır?

A)Kurguyu mükemmel bir biçimde oluşturan sanatçı gereksiz hiçbir ayrıntıya yer vermiyor. (Duru bir söyleyişe sahip olma)

B)Kullandığı sözcükler her kesimden insanın kolayca anlayabileceği bir niteliğe sahiptir. (Yalın bir dil kul­lanma)

C)Bütün insanları ilgilendiren ortak konuları öne çı­karması, sanatçının tüm dünyada ilgiyle takip edil­mesini sağlıyor. (Evrenselliğe ulaşma)

D) Yaşamdan yola çıkan sanatçı adeta sokağın nabzı­nı tutuyor. (Gerçekçi bir anlatım yolu kullanma)

E)  Okurların beğenilerine sırt çevirmeyen sanatçı hem nitelikli hem de popüler olmayı başarıyor. ( Eleştiri­leri önemsememe)

21.Bir yazarın söyleyişte özgünlüğe ulaşması, herkesin kullandığı sözcüklere yeni çağrışımlar kazandırma ve yerleşmiş kalıplardan uzaklaşma ustalığıyla gerçekle­şir.

Aşağıdakilerden hangisi, bu cümlede anlatılmak is­tenen düşünceye anlamca en yakındır?

A) Sanatçının farklılığı güncel konulan anlatmasına bağlıdır.

B) Yoğun bir söyleyişe sahip olmayan yapıtlar okuru et­kileyemez.

C)Yalın ve açık bir anlatımı yeğleyen sanatçılar, her dö­nemde okur bulur.

D)Bir yapıt, günlük konuşma diline yeni bir boyut ge­tirdiği ölçüde farklılığı yakalamış olur.

E)Bir sanatçı hiç kimsenin anlatmadığı konulara deği­nirse kalıcılığı yakalar.

22.    Bir sanatçının yazınsal gücünü istenilen kıvama getire

                                               I

bilmesi,   değişik çiçeklerden özler toplamasına bağlıdır.

                                                  II

Bunu yaparken düş evreninin sınırlarını genişletmeli.

                                                                     III

olabildiğince kendini, yapıtın dışında tutmalıdır. Sanatçının,

IV

sanat dünyasında kesilmeyecek bir ses olarak kalması

                                            V

bunları başarabildiği sürece mümkün olabilir.

Bu parçada numaralanmış sözlerle ilgili aşağıdaki açıklamalardan hangisi yanlıştır?

A)  I. söz: Yetkinliğe ulaşmak

B)  II. söz: Farklı kaynaklardan beslenmek

C)  III. söz: Yaşamsal gerçeklerden hareket etmek

D)  IV. söz: Yapıtlarında kişiliğini gizlemek

E)  V. söz: Kalıcılığa ulaşmak

23.          Yer ve gök türkü çiçeğidir burada

Açıktır gönlüm yeni sevdalara

Bu dizelerde altı çizili sözcüklerde görülen ses olayları aşağıdaki dizelerin hangisinde vardır?

A)            Dünyaya gözünü yumarsan yine

Bir avuç toprakta seni görürüm

B)            Bir avuç ışıktı incecik yüzü

Gözleri geceler gibi derindi

C)            Şekilden kesildi ruhun nasibi

Karıştı vücudum karanlıklara

D)            Bahçemde süzülür giderdi bahar

Sabahının fecri vururken cama

E)            Kıymetini bil çiçek açmış bademin

Güneşli odanın, çamurlu sokağın

24.    Çanakkale (I) dünyaya bir kere daha tek yürek oldu­ğumuzu

(II) vatanımızın bir parçasını bile düşmana bı­rakmayacağımızı kanıtladığımız yerdir. Tarihimizin en şanlı zaferlerinden birini kazandığımız (III) binlerce şe­hit verdiğimiz yer… Üzerinden yüzyıllar geçse de (IV) asla unutmayacağımız (V) her göreni derinden etkile­yen bir yer…

Bu parçada numaralanmış yerlerin hangisine nok­talama işareti konmasına gerek yoktur?

A) I.             B) II.             C) III.             D) IV.             E) V.

 25.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde eylemler, farklı kişiler tarafından yapılmıştır?

A)  Bu hafta sonu okuduğu romanı bitirdi, okuması için arkadaşına verdi.

B)  Bugün öğretmenimiz derste trafik kurallarını anlat­tı, bize bazı fotoğraflar gösterdi.

C)  Hava açınca parkta biraz dolaştı, sonra hastaneye geri döndü.

D)  O, bazı yazılarını kitabından çıkardı, kitabını yayı­nevine o şekilde teslim etti.

E)  Bir hafta içinde testleri çözdü, öğretmeni çözdüğü testleri sınavdan önce kontrol etti.

 26.    Aşağıdaki cümlelerden hangisinde “Bir konuyla so­nuç alınamayacak bir biçimde uğraşıp durmak” anla­mında bir deyim kullanılmıştır?

A)Bu yaz kampa gideceğimiz için tatilin gelmesini ip­le çekiyorduk.

B) Söylediklerinin yanlış olduğunu anlayınca renkten renge girdi.

C)Ona düşüncelerini asla kabul ettiremezsin, havan­da su dövmeyi bırak artık.

D)Onun hakkında ileri geri konuşmanız doğru değil.

E)Adam istediğimiz belgeleri bir türlü vermiyor, işi yo­kuşa sürüyordu.

27.    (I) Yazınımızda, üzerinde en az konuşulan, en az dü­şünce üretilen tür, hiç kuşkusuz öyküdür. (II) Bunu sa­dece öykünün genç bir yazınsal tür olmasına bağla­mak geçerli bir neden olamaz. (III) Batıda çok eski bir tarihi geçmişe sahip olan öykünün bizde Batı’daki ka­dar yaygın olduğu söylenemez. (IV) Asıl neden öykü üzerine konuşmanın, daha fazla çaba, sabır ve birikim istemesidir. (V) Bu yüzden kimse öykü üzerine konuş­maya, yazmaya yanaşmıyor. (VI) Bunun sonucunda yazınımızda öykünün sorunlarına, kuramsal temelleri­ne ilişkin araştırmalar oldukça sığ kalıyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi dü­şüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.           B) III.            C) IV.             D) V.            E) VI.

28.    Yasemin bazen buruk bir tebessümle, bazen de buğu­lu gözlerle maziyi hatırlatan bir hüzün çiçeğidir.

Bu cümlenin  öğeleri  aşağıdakilerin  hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A)  Özne – zarf tümleci – nesne – yüklem

B)  Nesne – dolaylı tümleç – özne – yüklem

C)  Özne – yüklem

D)  ilgeç tümleci – özne – nesne – yüklem

E)  Nesne – özne – ilgeç tümleci – yüklem

29.     (I) Yazınımızda olay öyküsü denilince aklımıza gelen ilk isim Ömer Seyfettin’dir. (II) O, öykülerinde daha çok, kıssadan hisse bağlamında değerlendirilebilecek özlü yaşam deneyimleri anlatır. (III) Çarpıcı, okurun merakını kamçılayan anlatımıyla da okuru kolayca metne bağlar. (IV) Onun öykülerinde son çok önemli­dir. (V) Öykü boyunca mantık örgüleri birbirine eklenir ve çarpıcı bir sona ulaşılır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle olumlu bir ad cümlesidir.

B)  II. cümlede “daha” sözcüğü üstünlük belirtecidir.

C)  III. cümle, yan cümlesi sıfat-fiille kurulan, kurallı bir eylem cümlesidir.

D)  IV. cümlede işaret adılı kullanılmıştır.

E)  V cümle bağlı bir cümledir.

30.    Yazarın son romanı, uzun yıllara dayanan bir birikim­den damıtılmış, üzerinde titizlikle çalışılmış bir yapıt. Yazar, ortaya koyduğu kurgusal yaşamla acıların, yal­nızlıkların, sevinçlerin, mutlulukların; zamanları ve mekânları aşan bir olgu olduğu gerçeğinin altını çizi­yor. Böylece insanın eski ve yeni durumlarını yan ya­na getirerek, değişmez resme ulaşmaya çalışıyor.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Yapıtta anlatımdan çok içeriği öne çıkarmak

B)  içerik yönüyle özgünlüğü yakalamak

C)  Belli konularla ilgili bir dizi çalışma yapmak

D) Toplumları etkileyen kişilerin yaşamlarını anlatmak

E)  insanın, her dönem var olan evrensel yönünü orta­ya koymak

31.    Sanatçının öykü birikimine bakıldığında az yazmanın, onun bilinçli bir seçimi olduğu saptaması yapılabilir. Ya­zarın, öykü evrenini zenginleştirmeyen çoğaltmacılığa, tekrarlara uzak durması, alkışlanacak bir yazarlık tavrı. Yazar öykü evrenini acele etmeden tuğla tuğla örerken hiçbir çürük tuğlayı kovmuyor öykünün yapısına.

Bu parçada altı çizili sözle, sözü edilen yazarla il­gili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden han­gisidir?

A)Şiirsel ve akıcı bir anlatıma sahip olduğu

B)Öykülerinde anlattığı konuların bir bütünlük taşıdığı

C)Öykü türüne katkı sağlayacak bir sanatçılığı benim­sediği

D)Öykülerini yavaş ama niteliksiz hiçbir öğeye yer ver­meden oluşturduğu

E)Sanatlı ve süslü bir anlatımı tercih ettiği

32.    Yaşamın içinde yaşanan olayların mantığa uygun olup olmadığını pek sorgulamayız. Olmuşsa olmuştur, gö­züyle bakarız yaşananlara. Ama iş bunları kaleme dökmeye gelince durum farklılaşır. Sanatçı, okuru sözlerine inandırmakla yükümlüdür. Bu yüzden sanat ürünü daha ölçülü olmak, gerçeğin ardından koşmak, gerçeğin bir kez olanından çok, her zaman ve her yer­de yinelenecek olanını bulmak zorundadır.

Bu parçada savunulan düşünceyle aşağıdakiler-den hangisi anlamca çelişir?

A)Yazarlar, yapıtlarında konu edindiği olayların man­tıklı bir çerçevede gelişmesini sağlamalıdır.

B)Sanatçı, yapıtında birtakım olayları anlatırken dış dünyanın gerçekleriyle çatışmaya girmemelidir.

C)Sanatçı, yapıtlarında yaşam gerçeklerinden uzak­laşmalı, okura, kendi kurduğu dünyaların kapılarını aralamalıdır.

D)Sanat yapıtlarında, gerçek yaşamda her zaman rastlanabilecek olaylara yer verilmelidir.

E)Okurda yaşanmışlık duygusu uyandırabilen yapıt­lar başarıyı yakalamış demektir.

33.    Sanatını halkın hizmetine sunan sanatçı, sanatı bir amacın aracı olarak görmüştür. Coşkusu kadar sana­tını da halka açan yazar özentili üslupçuluğun karşısı­na, kendine özgü bir üslupla çıkmıştır. Ona göre sa­nat, varlık nedenini, belli bir amaca hizmette bulur. Bu amaç insanlığın ilerlemesidir. Yine sanatçıya düşen gö­rev, gerçeği önemsiz durumdan kurtarmak ve hareke­te geçirmektir. Kendisi de bu göreve, olayların gülünç yanlarını yansıtan gerçekçi bir yolla girmiştir.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Yapıtlarını toplumsal bir fayda gözeterek oluşturduğu

B)  Yapıtlarında daha çok, yaşadıklarına yer verdiği

C)  Gerçekleri mizah unsurlarıyla süsleyerek anlattığı

D)  Yapıtlarını gerçekçiliği önemseyerek oluşturduğu

E)  Yapıtlarının, anlatım yönüyle özgün bir nitelik taşıdığı

34.    Bir şairin gerçek yaşamda, şiirlerinde çizdiği portrenin tam tersi bir kişiliğe sahip olduğunu öğrenince hayal kırıklığı yaşarız. Bu, sanatçıya olan bakışımızın yanlışlığındandır. Çünkü, okurken, dinlerken, seyrederken karşımızda yalnızca yapıt vardır, kalıcı olan tek şey de o olacaktır. Yapıt gerçekten değerliyse, yadsıyamayacağımız bir sanatsal özelliği içinde taşıyorsa, onun ta­şıdığı güzelliği bozacak her şeyi kafamızdan silmemiz gerekecektir. Bunu yapmamak, nice güzel şiirden, ro­mandan, öyküden kendimizi yoksun bırakmak anlamı­na gelecektir.

Bu  parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Yaşam gerçekleri sanat yapıtında tüm çıplaklığıyla yansıtılamaz.

B) Nitelikli bir yapıt, daha ilk sayfalarda kendini belli eder.

C) Okur, bir yapıta değer biçerken sanatçının kişiliğini göz önüne almamalıdır.

D) Kimi sanatçılar, kişiliklerini yapıtlarına yansıtmaktan kaçınır.

E) Yapıtta önemli olan ne anlatıldığı değil, nasıl anlatıl­dığıdır.

35.   Bu sarimiz, son yıllarda düzyazıya ağırlık vermesiyle şöhret buldu. Bunun yanında şiiriyle de göz kamaştı­rıyor. Bunu halk şiiri kalıplarına, söyleyişlerine bir ya­kınlığı olmasına değil, şiirlerini bambaşka bir söyleyiş­le yazmasına borçludur. Şiirini gereksiz öğelerden arındırırken şaşırtıcı bir yalınlığa ulaşıyor. Yunus’un, Karacaoğlan’ın bir özelliği olan bu yalınlığı, yine halk şiirimizde görülen ince bir yergiyle süslemeyi başarı­yor. Döneminde geçerli olan edebi akımlara kapılma­yıp kendi şiir anlayışına bağlı kalarak şiirler yazmaya devam ediyor.

Bu parçada sözü edilen şairle ilgili olarak aşağıda­kilerden hangisi söylenemez?

A)  Yazın yaşamını bağımsız olarak sürdürdüğü

B)  Şiirlerinde sade bir anlatımı tercih ettiği

C)  Şiirlerinde eleştirel bir tavrın bulunduğu

D)  Şiirlerinin, düzyazı türünün özelliklerini taşıdığı

E)  Özgün bir üslupla şiirler yazdığı

36. Konfüçyüs’e sormuşlar: “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?” Büyük filozof, hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlarım, de­miş ve şöyle devam etmiş. Dil kusurlu olursa sözcük­ler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa toplumda yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa töre ve kültür bozulur, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkın­lık içine düşen toplum ne yapacağını, işin nereye va­racağını bilemez, işte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir. Çünkü —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  bütün toplumsal değerlerin temelinde dil vardır

B)  toplumun kültürel varlığı diline yansır

C)  dil, toplumsal yaşamı bütünüyle yansıtamaz

D)  dil, gelecek kuşaklara bırakılacak en değerli mirastır

E)  dil, toplum içinde yaşayan bir varlıktır

37.     (I) Karadeniz’de, doğanın güzelliği karşısında hayran­lığını gizleyemez insan. (II) Her karışı yeşille bezeli, çi­men ve çiçeklerle süslü bu coğrafyada kendinizden geçersiniz. (III) Ağaçlar gövdelerindeki sarmaşıklarla bir bütündür, göğe uzattıkları kollarıyla masmavi gök­yüzünü kucaklarlar adeta. (IV) Yemyeşil ormanlarda daldan dala seken kuşların cıvıltıları, çağlayanların şı­rıltılarına karışır. (V) Burada binlerce yıldır, doğa kendi bestesini kendi yapar.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıt­maktadır.

B)  II. cümlede, betimleyici öğelere yer verilmiştir.

C)  III. cümlede, kişileştirme yapılmıştır.

D)  IV. cümlede, birden çok duyuyla ilgili ayrıntıya yer verilmiştir.

E)  V. cümlede, bir varsayım yer almaktadır.

38.     (I) Sadece kendisi için günlük tutan bir sanatçı, günlü­ğünü yayımlarsa kendini ele vermekten başka ne yap­mış olur? (II) Günlükler, insanın içinin fotoğraflarıdır. (III) Kimseye açılamayan duygular, bir defterin “emin” sayfalarına dökülür. (IV) İtiraflar, düş kırıklıkları, günah çıkarmalar, sevinçler… (V) Günlük ile anı arasındaki en önemli fark, günlüğün günü gününe kaleme alınması­dır. (VI) Bir de günlük yazarı sadece kendisini ya da kendisini merkeze alarak yakın çevresindekileri anlat­tığı halde; anı yazarları başkalarını da anlatabilir.

Bu parça ikiye ayrılmak istense ikinci paragraf nu­maralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?

A) II.           B) III.            C) IV.              D) V.             E) VI.

 39.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, çoğul eki alma­dığı halde birden çok varlığı karşılayan bir sözcük yoktur?

A)  Başkan, toplanan paralarla okulumuzun yaza doğ­ru boyanacağını söyledi.

B)  Şiir yarışmasında görev alacak jüriyi okul müdürü­müz belirleyecek.

C)  Sitemizin yöneticisi, birkaç gün sonra toplantı yapı­lacağını söyledi.

D)  Bu dergi, genç yazarlardan oluşan bir komisyon tarafından hazırlanmış.

E)  Bu heyet, bayram boyunca trafiğin aksamaması için alınacak tedbirleri görüşecek.

40.     Genç sanatçılar, yüzyıllarca unutulmak istemiyorlarsa geniş bir okur kitlesine seslenmeyi hedeflemelidirler.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) “istemiyorlarsa” sözcüğü, şimdiki zamanın şartı bi­çiminde çekimlenmiş bir eylemdir.

B)  Belgisiz sıfat kullanılmıştır.

C)  Olumlu bir eylem cümlesidir.

D)  “geniş” sözcüğü bir ad takımını nitelemektedir.

E)  Yüklemi, geçişsiz bir eylemdir.

CEVAPLAR

1

D 9

B 17

B 25

E 33

B
2

A 10

E 18

E 26

C 34

C
3

A 11

A 19

A 27

B 35

D
4

B 12

D 20

E 28

C 36

A
5

E 13

C 21

D 29

D 37

E
6

B 14

E 22

C 30

E 38

D
7

C 15

A 23

C 31

D 39

A
8

B 16

B 24

D 32

C 40

E

 

]]>