Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
ygs türkçe deneme sınavı soruları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Sun, 10 Oct 2021 08:56:34 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png ygs türkçe deneme sınavı soruları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 6 (Test Çöz – Online) https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-6-test-coz-online.html Sat, 03 Nov 2018 20:12:55 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119364 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 6 (Test Çöz – Online)

TYT Türkçe Deneme Sınavı - 6

  • Tebrikler - TYT Türkçe Deneme Sınavı - 6 adlı sınavı başarıyla tamamladınız.
  • Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%.
  • Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%

Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

Ziya Osman Saba'nın şiirlerindeki içten, sevecen ha­vayı öykülerinde de buluruz. Onun öyküleri bize ço­cukluk çağımızın dokunulmamış, kirletilmemiş, arı öz­lemlerini taşır. Özlemin gerçekleşmesinin olanaksızlı­ğına rağmen, duygudaki inceliği okurda bir kez daha uyandırmak isteyen bir tutum sergiler. Toplum yaşa­mının çelişkilerini, karşıtlıklarını görmezden gelen uçuk bir anlayış değildir bu.

Bu parçadan, Ziya Osman Saba ile ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Öykülerinin şiirlerinden daha yetkin olduğu

B)  Toplumsal yaşama duyarsız kalmadığı

C)  Öykülerinde çocukluğun saf özlemlerini anlattığı

D)  Yapıtlarında sıcak bir tutum sergilediği

E)  Ulaşılması imkânsız özlemleri konu edindiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

Bu sanatçımızın en önemli yanı, çalışmalarında siste­matik olması ve yapıtlarında gereksiz bilgilere yer verilmemesidir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağı­dakilerden hangisidir?

A)  Özne eksikliği

B)  Sözdizimi yanlışlığı

C)  Özne-yüklem uyuşmazlığı

D)  Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması

E)  Çatı uyuşmazlığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

Sıradan ve orta halli yazarlar, üstün özellikli yapıtlar ortaya koymak için büyük, çarpıcı olaylardan yola çı­karak romanlarını oluştururlar. Ancak gerçek yazarlar, basit bir olaydan bile yola çıksalar, zengin düş dünya­larından yararlanarak onu dört başı mamur bir yapıt haline getirebilirler. İşte bu, yazın dünyasında küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesinin kanıtıdır.

Bu parçada "küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesi" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  Yetkin yapıtların ancak özgün bir içerikle kaleme alınabilmesi

B) Yazmanın, önü alınamaz bir istek haline gelmesi

C)  Okurları etkileyecek konuların tercih edilmesi

D)  Geniş kitlelerce benimsenmenin uzun bir zaman alması

E)  Sıradan bir konudan yetkin yapıt ortaya konması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

Ülkemizin en çok (I) turist çeken bölgelerinden biri olan Nevşehir yöresinde (II) bulunan ve 25 Kasım 1986'da(III) ko­ruma altına alınan Göreme milli parkı, (IV) dünyaca ünlü  peribacalarının yer aldığı(V) önemli bir turizm merkezidir.

Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıstır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

Sanatçı, edebiyatımızda eleştiri denilince akla ilk gelen kişilerdendir. Yaşamını eleştiriye, özellikle de roman ve hikaye eleştirisine adamıştır. Yılların verdiği birikim ve deneyimle kendine has bir anlatım yolu bulan eleştir­men, eleştirilerini bir yazı dizisi halinde yayımlamıştır. Kitap okuma notları gibi değildir bu yazılar. Bir edebi metnin, uzman titizliğiyle irdelenmesidir. Bu yazılarında eleştirmen objektifliğini elden bırakmaz. Bugün adın­dan söz ediliyorsa biraz da bundandır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemistir?

A) Eleştirilerini tarafsız bir tutumla kaleme aldığına

B) Eleştiri yazılarında genç sanatçılara yol gösterdiği­ne

C) Edebiyatımızın en çok tanınan eleştirmenlerinden biri olduğuna

D) Eleştirilerini daha çok belirli türler üzerine yoğun­laştırdığına

E) Eleştirilerinde farklı bir çizgiyi yakaladığına

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

Yaz aylarının gelmesiyle (I) beraber düğünler de başlar  Sarıkamış'ta. Tanıdık(II) herkes davetlidir düğüne. Öyle bir gecede bitmez(III) eğlenceler. Bazen iki gece bazen üç gece sürüp (IV) gider. Sarıkamış köylerinde yaşam, (V) geçmiş zamanın tadında devam eder.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?

A) I. ve Il.                               B) Il. ve III.                 C)III. ve V.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

Günümüzde o kadar çok yapıt yayımlanıyor ki, bunla­rı takip etmek mümkün değil. Para verilerek alınıp za­man ayrılan yapıtların hayal kırıklığına uğratması her okuru üzer elbette, işte bu eleştirmen, birer işaret fişe­ğine dönüşen yazılarıyla bu olumsuz durumun önüne geçiyor.

Bu parçada "işaret fişeğine dönüşen yazılar yazmak" sözüyle, sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak anla­tılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçıların yetkinleşmesinde katkıda bulunmak

B)  Nitelikli yapıtların farkına varılmasını sağlamak

C)  Gelecek vaat eden sanatçıları belirlemek

D) Yapıtla ilgili eleştirileri dobra dobra dile getirmek

E) Yazılarıyla edebiyatı okura sevdirmek

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

Aydın insanın temel özelliği kuşkudur. O, bütün geç­miş bilgileri bir neden-sonuç ilişkisi içinde özümser ve onlardan yeni bilgiler üretir. Bireyi, toplumu, sanatı kendi benimsediği ölçütlerle değerlendirmeye tabi tu­tar. Bu noktada aydının etkinliği, kuşku üstüne kurul­muş bir eleştiri etkinliğidir. Durum böyle olunca da ay­dın, hiçbir zaman kesin bir eleştiri ortaya koyamaz. Çünkü yaptığı eleştirileri bir süre sonra değiştirebilir.

Bu parçadan aydınla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Şüpheci bir yaklaşımla eleştiriler yaptığı

B)  Toplumdan kopuk bir yaşam sürdüğü

C)  Tam anlamıyla bitmiş bir eleştiri yapmadığı

D)  Değerlendirmelerinde kendince ölçütler kullandığı

E)  Var olan bilgileri değerlendirip yeni sonuçlara ulaş­tığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

(I) Her yıl sonbaharın gelişini yeni bir öykü kitabıyla haber veren yazarın son kitabı okurla buluştu. (Il) Bu kitap başta film senaryosu olarak yazılmış bir metin aslında. (III) Sinema ve televizyon macerası yarıda kalan bu yapıt, tertemiz bir aşk hikayesini anlatıyor. (IV) Sinema ve televizyon düşünülerek yazılan öykü ve romanlarda daha çok aşk konusuna yer veriliyor. (V) Bu, izleyicinin ilgisini daha çok çekmek için yapılı­yor. (VI) Çünkü izleyicilerin büyük bir kısmı, hala, acık­lı aşk hikayelerini izlemeyi tercih ediyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) Il.           B) III.           C) IV.            D) V.            E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

Yıllar var, ben onu hiç unutmadım

O beni sorar mı, hatırlar mı ki?

Büsbütün silinip gitti sanki adım

Gönlünün vefası bu mudur ki?

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İlgeç                       B) Bağlaç                    

C) Belirteç                  D) Önad                   

E) Eylem

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)  Ünlü yazın adamı, bir yazısında bu sergiden de bir­kaç cümleyle söz etmişti.

B)  Karşı komşumuzun küçük oğlu, profesyonel bir yüzücüymüş.

C)  Bu konuda, Avukat Ayşe Hanım size yardım ede­cektir.

D)  Onun bu yıl da 15 temmuzda izne ayrılacağını duy­dum.

E)  Arkadaşım, THY'de çalışmak için başvuruda bu­lundu.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

Fotoğraf icat edildiğinden beri bir tartışma vardır: Fo­toğraf bir sanat mıdır, değil midir? Genel kanı, fotoğ­rafın bir sanat dalı olduğu yönündedir. Ama hangi fo­toğraf? Hele dijital fotoğraf makinelerinin çıkmasıyla neredeyse herkesin bol bol fotoğraf çekip dergilerde, internette yayımladığı şu günlerde bu soru daha da önem kazanıyor. Sanat, dünyayı değişik yaklaşımla yansıtma işidir. O zaman burada şunu söylemek gere­kir. Fotoğraf, gizli kalmış ayrıntıları öne çıkarırsa sanat" katına yükselir.

Bu parçada fotoğrafın sanat dalı sayılması aşağı-daküerden hangisine bağlanmaktadır?

A)  Nesneleri olduğu gibi aktarmasına

B)  Yayımlanmak amacıyla çekilmesine

C)  Objelerin kapalı yanlarını aydınlatarak sanatsever­leri büyülemesine

D)  Nesnelerin fark edilmeyen yönlerini ortaya koyma­sına

E)  Sanatsal değere sahip olan güzel bir konuyu yan­sıtmak için çekilmesine

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

En başarılı yaşam öykülerinin, yakından tanıdıkları kimseleri anlatan yazarların yazdığı yaşam öyküleri ol­duğu söyleniyor. Ama bu durumun da birtakım sakın­caları var. Anlatılan kişiyi tanımak, hele o kişinin yakını olmak, o kişinin yaşamındaki olaylarda taraf tutmaya yol açar. Dahası, yaşam öyküsünü anlatacağınız kişi­nin bazı davranışlarına öfkelenmiş, bazı başarılarını kıs­kanmış olabilirsiniz ya da aranızda bir türlü unutamadı­ğınız bir kırgınlık yaşanmış olabilir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)  Yaşamöyküsü yazmanın güç bir iş olduğu

B)  Yaşamöyküsü yazarken objektif olmak gerektiği

C)  Tanıdıkların yaşamöyküsünü yansız bir tutumla an­latmanın zor olduğu

D)  Her yaşamöyküsünün, gerçekleri yansıtmadığı

E)  Başarılı bir yaşamöyküsü yazmanın zaman aldığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

Eşsiz bir coğrafyayı sarmalayan masmavi deniz... Yeşi­lin en güzel tonlarını barındıran uçsuz bucaksız zeytin ağaçları ... Adını bu ağaçlardan alan Zeytinliada selam duruyor bizlere. Daha o zaman anlaşılıyor dönüşün buruk olacağı. Mis kokan meyve bahçeleri, uzun sahil­leri ve ılık rüzgarlarıyla bir tabloyu andırıyor. Kimilerinin "çocukluğumun Bodrum'u" olarak adlandırdıkları bu belde şimdilerde tekrar eski popülerliğine kavuşuyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi söylenemez?

A)  Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.

B)  Eksiltili cümleler kullanılmıştır.

C)  Anlatıcının duygusal etkilenmesi yansıtılmıştır.

D)  Söz sanatlarına yer verilmiştir.

E)  Nitelik bildiren sözcükler kullanılmıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

Roman ve öykülerde birbiriyle karıştırılan iki önemli kavram vardır: Karakter ve tip. "Tip" daha çok karak­ter etrafında kurgulanmış yardımcı roldedir. Yüzeysel bir betimlemeyle ele alınır. Bunlar olay örgüsünü de­rinleştirmede kullanılır. Olayların içinde pek de ağırlığı olmayan silik kişilerdir: bakkal, manav, komşu, iş ar­kadaşı... Oysa karakter en ince ayrıntısına kadar anla­tılan kişidir. Bu yüzden, —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakiierden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  iç dünyasından dış görünüşüne, hoşlandığı veya hoşlanmadığı her şeye kadar tanırsınız onu

B)  okur, "karakter"i "tip"lerden daha çok sever

C)  her romanda birçok "tip" varken sadece bir "karak­ter" vardır

D)  roman okuru "karakteri" çevresindeki insanlardan biriyle özdeşleştirir

E)  romandaki olaylar her zaman "karakterin" gözün­den anlatılır

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

Yazarlık, insanda doğuştan var olan bir özellik değildir. Yazarlık denen dil işçiliğinde ustalık, ancak uzun çalış­malar sonucu elde edilir. Bütün yazarların ilk dönemle­rinde ortaya koydukları eserlerle sonrakileri karşılaştırdı­ğımızda o dil işçiliğinin hangi aşamalardan geçtiği ko­layca anlaşılır. Peyami Safa'nın yirmi yaş eseri olan "Sözde Kızlar" romanını alın. Bununla yine onun "Yalnı­zız" ve "Matmazel Noralya'nın Koltuğu" adlı ustalık dö­nemi romanları arasındaki fark gözden kaçmayacaktır.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?

A)  Benzetmeye

B)  Tanımlamaya

C)  Örneklendirmeye

D)  Sayısal verilerden yararlanmaya

E)  Tanık göstermeye

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

Amasya Valiliği'nin geçtiğimiz yıl turizmi geliştirmek için kentte yaptığı çalışmalar başarılı olmuş.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sı­rasıyla verilmiştir?

A)  Özne - yüklem

B)  Özne - zarf tümleci - yüklem

C)  Nesne - dolaylı tümleç - yüklem

D)  Zarf tümleci - özne - yüklem

E)  Zarf tümleci - nesne - yüklem

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

Günümüzde insanlar bilinçleniyor, bir kitabı alırken bir­kaç kez düşünüyorlar artık. Bu kitabın kendileri için gerçekten yararlı olup olmadığını enine boyuna tartı­yorlar. Yerli yazarların yapıtlarını yayımlamamayı övünç sebebi bellemiş yayıncıların da devri kapanıyor artık. Yerini ciddi anlamda uzmanlaşmış, işini titizlikle yapan ve en üst seviyede yazarlarla çalışan yayınevleri alı­yor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Yayınevlerinin yazarın, yazınsal kimliği üzerinde ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?

B) Sizce, bazı yazınsal türler niçin ilgi görmemeye baş­ladı yazınımızda?

C) Günümüzün okurlarını ve yayıncılığını nasıl değer­lendiriyorsunuz?

D) Bir yayıncı olarak, günümüzde yayıncıların ayakta kalmasını çok mu zor görüyorsunuz?

E) Sanatsal nitelikten yoksun yapıtların artık okunma­masını neye bağlıyorsunuz?

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

Yazı yazmak fotoğraf çekmeye değil, resim yapmaya benzer. Fotoğrafta deklanşöre basar, karşınızdaki gö­rüntüyü kaydedersiniz. Resim yapmak ise ---. Bu yüz­den yazı yazmak, aslında yanlış bir ifadedir. Doğrusu, yazıyı üretmektir. Çünkü yazar, tıpkı ressam gibi her­kesçe bilinen konu ve malzemeden, "var olmayan" bir yapıtı ortaya çıkaran kişidir.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  o görüntüyü kendi bakış açınızla yeniden şekillen­dirmeniz demektir

B)  fotoğraf çekmeye göre daha çok deneyim ister

C)  yoğun ve titiz bir çalışmayla gerçekleşir ancak

D)  yeteneğin yanında önemli bir birikim de gerektirir

E)  düş gücünden çok, gerçeklere bağhkalmaktır

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

(I) Yazarın postmodern anlayışla yazdığı bu öykülerde, devrik cümleler çokça yer alıyor. (II) Ayrıca öykülerin dokusunda gerçeklikle düşsellik iç içe geçiyor. (III) Ger­çeğin sınırı nerede bitiyor, düşsellik nerede başlıyor, kestirmek zor. (IV) Öykülerde çocukluk yıllarında oku­nanlara, bunların oluşturduğu düşsel ortamlara gön­dermeler de var. (V) Öykülerdeki bu göndermeler saye­sinde yazar, okuru sürekli zinde tutabiliyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümlede, karşılaştırma yapılmıştır.

B)  II. cümlede, bir değerlendirme vardır.

C)  III. cümlede, bir yorumda bulunulmuştur.

D)  IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.

E)  V. cümlede, yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

Hem hece (I) hem de aruz vezniyle şiirler yazan Bay­burtlu Zihni (II) gördüğü medrese eğitiminin etkisiyle divan şairi olmaya özendiyse de bu alanda pek başa­rılı olamamıştır. Aruzla yazdığı şiirler (III) ölümünden sonra oğlu tarafından "Divan-ı Zihni" adıyla yayımlanmıştır. Asıl ününü hece ile yazdığı koşma (IV) semai ve destanlarla elde etmiştir. Özellikle, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bayburt'un gördüğü zararı duygusal bir dille (V) anlattığı ağıtıyla büyük ün kazanmıştır.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangilerine virgül (,) getirilemez?

A) I. ve III.                  B) I. ve V.                  C) II. ve III.

D) III. ve IV.                   E) IV. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

Ay geçti, yıl döndü,(I)  unuttu (II) beni

Üstüne (III)  adını(IV) yazdığım ağaç

Açtın derdimi(V) kanattın yüreğimi

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerin hangisin­de ünsüz yumuşaması vardır?

A)I.            B) II.            C)III.             D) IV.           E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

(I) Nil, yüzyıllardır insanlarca gizem dolu, olağanüstü bir ırmak olarak algılanmıştır. (II) Pek çok ırmağın ter­sine o, güneyden kuzeye doğru akmaktadır. (III) Eski Mısırlılar ve Yunanlılar, Nil'in aylarca yağmur yağmadı­ğı halde neden yaz sonunda taştığını bir türlü çözeme­mişlerdir. (IV) Nil'in kaynağını bulabilmek ve ırmak akı­şının gizini çözebilmek için birçok araştırma yapılmış­tır. (V) Sonunda, Nil'in kaynağının Uganda'daki Victo­ria Gölü olduğu, araştırmalarla ortaya konmuştur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümle, içinde birleşik sözcükler olan yapıca bir­leşik bir cümledir.

B)  Il. cümlede "o" sözcüğü işaret adılı olarak kullanıl­mıştır.

C)  III. cümlenin yüklemi yapıca basit, çatısı bakımın­dan geçişli bir fiildir.

D)  IV. cümlede belirtili ad takımı kullanılmıştır.

E)  V. cümlede birden çok özel isim vardır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

(I) Bugünkü Türk şiiri için kullanılan "1980 sonrası" ni­telemesi, herkesin kabul etmesi gereken bir yargıdır. (Il) Doksan yıllık, görkemli sayılabilecek bir geçmişe sahip olan Türk şiirini, 1980'e kadar, çeşitli dönemlere ayırmak kolay olmuştur. (III) 1980'den sonra ise, şair­ler bir akım etrafında toplanmamıştır. (IV) Ancak bu dönem şairlerinin bağımsız olmalarından dolayı, Türk şiirinin çıkmaza sürüklendiği düşüncesine katılmıyo­rum. M Şiirimizin bu ürünlerle kendine, akacağı yeni yataklar bulacağını düşünüyorum.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum söz konusu değildir?

A) I.            B) Il.            C) III.             D) IV.           E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 25

Romancıların, yaşamı yapıta aktarma konusunda farklı tutumlar takındığını görüyoruz. Kimi, fotoğrafcı olmayı tercih ederken kimi de ressam olmayı önemsemiş ve öyle tanınmıştır.

Bu parçada altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse parçanın anlamı değismez?

A)  hayalci olmayı - gerçekçi olmayı

B)  ayrıntılı biçimde anlatmayı - ana hatlarıyla değin­meyi

C)  yaşananları değiştirmeyi - yaşananları olduğu gibi vermeyi

D)  olduğu gibi anlatmayı - kendinden bir şeyler kata­rak anlatmayı

E)  teknolojiden yararlanmayı -doğallığı öne çıkarmayı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 26

I. Romancı; okuru, romana yaşamdan aktardıkları­na inandırdığı kadar, düş gücüyle eklediklerine de inandırmalıdır.

II. Bir romanda, gerçek yaşamdan kesitler bulunabi­leceği gibi, kurgusal olaylar da bulunabilir.

III. Yaşamdan yakalanan kareler, düşsel öğelerle süslenerek romanlarda yer aldığında okura daha ilginç gelir.

IV. Romancılar, öyle dil ustalarıdır ki onların söz işçili­ğini romanlarının bütün satırlarında görebilirsiniz.

V. Romancının hem düş gücünden hem gerçeklerden yararlanması, okurun ilgisini çekmesini sağlar.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri an­lamca birbirine en yakındır?

A) I. ve Il.                    B) I. ve III.                  C) Il. ve IV.

D) III. ve V.                   E) IV. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 27

Yolunuz bir gün İstanbul'a düşerse adı masallara ka­rışan, boğazın kıyılarında dizilmiş o güzelim erguvan­ları görmeyi ihmal etmeyin.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi söylenemez?

A)  iyelik eki almış birden çok sözcük vardır.

B)  Yüklemi, yardımcı eylemle oluşturulmuş bir bileşik eylemdir.

C)  Koşul eki almış bir sözcük vardır.

D)  "boğazın kıyılarında" sözünün yazımı yanlıştır.

E)  "güzelim" sözcüğü tamlayan eki almıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 28

Yazarın bu yapıtındaki öykülerinin temel özelliği, olay­ların geçtiği çevrenin ve zamanın farklı olmasıdır. Bu­na rağmen öykülerinin hepsinde aynı konuyu, aşk ko­nusunu, işlemiştir. Bunu yaparken, öykülerinin hemen hepsini sürükleyici bir anlatım ve titiz bir dille kaleme almıştır. Dili kullanışta öylesine yeteneklidir ki —.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  kahramanlarını çevreyle uyum içinde karakterize etmeye büyük gayret göstermiştir

B)  öykülerin anlatım yönüyle bir özgünlük taşıdığını söylemek oldukça zordur

C)  öyküleri, konu yönüyle birbiriyle ilgilidir

D)  konu olarak zayıf kalan öyküleri bile çok okunur ha­le gelmiştir

E)  toplumsal duyarlık, yapıtlarının en önemli özelliğini oluşturmaktadır

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 29

Çocukluğumda resim yapmak, benim en büyük zevkimdi. Gençlik yıllarımda ise büyük bir merakla müzi­ğe yöneldim. O zamandan beri de büyük bir tutkuyla müzik çalışmalarıma devam ediyorum. Uğraş olarak müzikte karar kılmamda ve müziğe aşk derecesinde bağlılığımın oluşmasında, yüreğimde biriken duygula­rın bütün insanlarda ortak olduğunu fark edip bunu en iyi müzikle dile getireceğimi anlamam etkili olmuştur.

Bu sözleri söyleyen kişi, müziğin hangi özelliğini vurgulamaktadır?

A)  İleri yaşlarda öğrenilebildiğini

B)  Diğer sanatlardan üstün olduğunu

C)  İnsanı belli yönleriyle anlattığını

D)  Evrensel bir nitelik taşıdığını

E)  Kolayca anlaşılabilir bir anlatımının olduğunu

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 30

(I) Sanatçı, şiire yönelik deneme ve eleştirileri ilgiyle iz­lenen yazarlarımızdandır. (II) Yirmi yılı aşkın bir süre içinde dergilerde çeşitli konularda yazılar yazmıştır. (III) Dergilerde yayımlanmış bu yazılarından derlediği son kitabı bu ay yayımlandı. (IV) Kitabın ilk bölümün­de şiirin genel sorunlarına ilişkin tartışma ve değerlen­dirmeler yer almaktadır. (V) Pek çok şairi yakından ta­nıma olanağı bulan yazar, günümüz şiirindeki yöneliş­leri yakından takip etmiştir. (VI) İkinci bölüm ise Orhan Veli'den günümüz şairlerine kadar yapılan inceleme ve eleştirilerden oluşmaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.           B) III.           C) IV.           D) V.           E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 31

Polisiye romanlar, yazınımızın en çok satılan; ancak okunduktan sonra bir kenara bırakılan türlerindendir. Çünkü bir bulmaca, ancak çözüldüğü ana kadar he­yecan vericidir. Yazarın serpiştirdiği ipuçlarına göre ki­min katil olduğunu bulup çıkarma, gelişmiş bir bulma­ca çözme keyfi verir. İşte bundan dolayı diğer roman türleri ikinci, üçüncü kez okunabildiği halde, bir kez okuyup "esrar"ını öğrendiğimiz bir polisiye romanı bir daha okumak anlamsızlasın

Bu parçada polisiye romanlarla ilgili olarak aşağı­dakiierden hangisi vurgulanmaktadır?

A)  Esrarengiz konular içermesinin okumayı tetiklediği

B)  Sadece bir kez okuma gereksinimi duyulduğu

C)  Diğer türlerden ayrılan yönlerinin bulunduğu

D)  Ayrıntıların ancak dikkatli okurlarca yakalanabildiği

E)  Olay akışının, okuyucunun merakını canlı tuttuğu

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 32

Bir öykücüyle ilgili aşağıdaki açıklamalardan han­gisi, ayraç içindeki özellikle uyusmamaktadır?

A) Sanatçının öykülerini okurken adeta yaşamdan ke­sitler görüyorsunuz, öykülerin dokusundaki kıpır kıpır anlatım hemen göze çarpıyor. (canlılık)

8) Öykülerinde, ön yargılardan uzak, insanların ortak kimi özelliklerini anlatması, yazara sınırlar ötesi bir okur kitlesi kazandırmış. (evrensellik)

C)  Sanatçı, öğrendiği bir bilgiyi ya da gözlemlediği herhangi bir ayrıntıyı, öykülerine gelişigüzel bir bi­çimde serpiştirmiyor. (farklılık)

D)  Sanatçının, okurları zorlamayan üslubu, günlük ko­nuşma dilini kullanması, öykülerinin belirgin özel-liklerindendir. (yalınlık)

E)  Sanatçının, okurların belleğinden kolay kolay silin­meyecek çarpıcı yaşantıları anlatması, öykülerinin çekiciliğini artırıyor. (etkileyicilik)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 33

(I) Sanatçı, ilginç bir konuyu bu romanda ustaca işle­miş. (II) Hareketli bir olayın heyecan verici akışından yararlanmamış. (III) Daha çok, kahramanların psikolo­jik durumları üzerinde derinlemesine durmuş. (IV) Bu­nu başarabilmek için, çok uzun diyaloglara ve iç ko­nuşmalara yer vermiş. (V) Bu yüzden roman, psikolo­jik romanlardan hoşlanan dar bir kitlenin dışındaki okurların ilgisini çekemeyecek gibi görünüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir ön yargı söz konusudur?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 34

Uzun ve yorucu bir kışın ardından bahar,  (I)  kendini yaza bırakıyor. Yalnızca bahar değil, insan da bırakıyor ken­dini güneşe ve masmavi denize ... (II)  Karşımızda bünyesinde barındırdığı güzellikleri hiç sakınmadan bize su­nan Didim... (III)   Burası, pek de öyle yalnızca doğaseverlerin ya da mitoloji tutkunlarının uğrak yeri değil. (IV) Her yönüyle insanı kucaklayan, (V) ona yaşama sevinci veren bir yer burası.

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 35

(I) Ölen bir kişinin ya da acı bir olayın ardından söyle­nen ezgili şiirlere ağıt denir. (II) Anadolu'da çok yaygın olan ağıt geleneğinin kökleri Orta Asya'ya kadar uza­nır. (III) Eski Türkler, ölülerin ardından yuğ denilen tö­renlerde sagu adını verdikleri şiirler söylerlerdi. (IV) Gü­nümüzde ise ağıtlar daha çok, kadınlar tarafından söylenir. (V) Ağıtların bölgeden bölgeye değişen bir söyleyişi vardır, bu söyleyişten bir ağıtın ait olduğu yö­re hemen anlaşılır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, dolaylı tümleç, özne ve yüklemden olu­şan birleşik bir cümledir.

B)  II. cümle, içinde ad tamlaması bulunan kurallı bir cümledir.

C)  III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir eylem cümlesidir.

D)  IV. cümle, yüklemi dönüşlü eylem olan bir cümle­dir.

E)  V. cümle, sıralı bir cümledir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 36

(I) Sanatçımız, geçen hafta duygusal şiirlerden oluşan yeni bir kitapla okurlarının karşısına çıktı. (II) Yalnız ya­şayan bir bireyin doğanın güzellikleri karşısındaki his­lenmeleri var bu şiirlerde. (III) Sanatçının diğer şiirlerindeki tadı bu yapıtında bulmakta güçlük çekiyorsunuz. (IV) Sanatçımızın bir bütün olarak şiirimizin özel tari­hinde bir yeri var, ama şiirler tek tek okununca o etkiyi yapamıyor. (V) Ayrıca kullandığı imgeli ve kapalı dil, şi­irleri anlamayı da güçleştiriyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde düşüncenin olumlu ya da olumsuz olduğu açıkça belirtilmemistir?

A) I. ve Il.                   B) I. ve IV.                   C) II. ve III.

D) Il. veIV.                  E) III. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 37

En güç türlerden biri olan tarihi romanda yazar, sanat­çı olmanın yanında bilim adamı ve düşünür olma özel­liklerini de taşımalıdır. Ayrıca milli tarihten alınmış bir konuyu seçen romancı, milletin kültür değerlerini ve millet olma bilincini kendinde duyabilmelidir. Şüphe­siz, gerçeklere bağlılık, tarihi romanın en önemli şart­larından biridir. Ancak titiz bir sanat yeteneği, roman­cıya bazı ayrıntıları değiştirme hakkı verir. Bu hakkı kendinde gören sanatçı, milletinin tarihini sanatsal bir ifadeye bürüyerek yorumladıktan sonra o tarih, mille­tin dikkatini çeker ve ruhunda yer eder.

Bu parçadan, tarihi roman ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Yazarının, milletiyle özdeşleşmiş olması gerektiği

B)  Toplumun, tarihine ilgi duymasını sağladığı

C)  Tarihi gerçeklere mümkün olduğu kadar sadık kal­mayı gerektirdiği

D)  Öteki roman türlerinden daha etkileyici olduğu

E)  Yazarının başka niteliklere de sahip olması gerektiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 38

Günümüzde: "Orta oyununun neresi komik; eskiler buna mı gülüyorlarmış?" diyenler için ben de derim ki: "Pek haksız sayılmazlar. Ama unuttukları birkaç şey var: Orta oyunu bir ekran oyunu değildir, halk ortasın­da canlı olarak oynanır. Bir kere o günün zevk ve es­pri anlayışını yansıtır. İçeriği de o güne uygundur. O zamanın insanlarına eğlence olarak yettiği halde bu­günün insanlarını doyurmaktan uzak olması doğaldır; çünkü zamanla değer yargıları değişmiştir."

Bu parçada orta oyunu ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiierden hangisidir?

A)  Kişisel becerilere bağlı olarak seyircileri etkilediği

B)  Konusu yönüyle bugünün insanına da seslendiği

C)  Zamanla değerini kaybettiği

D)  Kendi zamanı ve ortamı içinde değerlendirilmesi gerektiği

E)  Daha çok, söz oyunlarına dayandığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 39

Aşağıdakiierden hangisi "Sanat yapıtı gerçekçi ol­malıdır." yargısı ile ilgili değildir?

A)  Sokağın, sayfalarına yansımadığı bir yapıtın yazın değeri yoktur.

B)  Kişisel görüşlerine yer verse de her yazar, gözlem­lerinden yararlanarak yapıtını oluşturur.

C)  Yaşamda olup biten her şey, sanatçı duyarlığı ile yapıtlarda kendine yer bulur.

D)  Başından geçen olayları yapıtlarında kullanmayan sanatçı yoktur.

E)  Gerçek sanatçı, her devirde okunabilmek için yapı­tını oluşturur.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 40

1940'lara gelirken, hece şiirinin baskısından ve mev­cut şiir beğenisinden yakınan üç genç şair, yeni bir şiir akımı başlatmıştır. 1941'de yayımladıkları "Garip" adlı kitapta küçük insana yönelerek onların yaşama sevin­cini şiire getirmeye çalışmışlardır. Edebi sanatlara, öl­çü ve uyağa, süslü söyleyişlere karşı çıkmışlardır. Şii­rin, hayatını emeğiyle kazananların hakkı olduğunu savunmuşlardır. Bu keskin görüşlerle şiir kolaylaşmış ve şiir anlayışı değişivermiştir. Kısa sürede de yaygın­laşan ve yeni bir yazma tarzını hazırlayan bu şiir anla­yışı bugün bile devam etmektedir.

Bu parçaya göre, Garipçilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Sıradan insanları şiire taşıdıkları

B)  Şiir anlayışlarının kabul gördüğü

C)  Etkilerinin günümüze dek sürdüğü

D)  Şiirde köklü değişiklikler yaptıkları

E)  Şiiri bir sanat olarak görmedikleri

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
40 tamamladınız.
]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 44 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-44.html Sat, 03 Nov 2018 19:30:00 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119362 TYT TÜRKÇE DENEMESİ – 44

1.     

Yıllar var, ben onu hiç unutmadım

O beni sorar mı, hatırlar mı ki?

Büsbütün silinip gitti sanki adım

Gönlünün vefası bu mudur ki?

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İlgeç                       B) Bağlaç                    

C) Belirteç                  D) Önad                   

E) Eylem

 

2.      Ay geçti, yıl döndü,(I)  unuttu (II) beni

Üstüne (III)  adını(IV) yazdığım ağaç

Açtın derdimi(V) kanattın yüreğimi

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerin hangisin­de ünsüz yumuşaması vardır?

A)I.            B) II.            C)III.             D) IV.           E) V.

 

3.      Bu sanatçımızın en önemli yanı, çalışmalarında siste­matik olması ve yapıtlarında gereksiz bilgilere yer verilmemesidir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağı­dakilerden hangisidir?

A)  Özne eksikliği

B)  Sözdizimi yanlışlığı

C)  Özne-yüklem uyuşmazlığı

D)  Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması

E)  Çatı uyuşmazlığı

 

4.    Amasya Valiliği’nin geçtiğimiz yıl turizmi geliştirmek için kentte yaptığı çalışmalar başarılı olmuş.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sı­rasıyla verilmiştir?

A)  Özne yüklem

B)  Özne – zarf tümleci – yüklem

C)  Nesne – dolaylı tümleç – yüklem

D)  Zarf tümleci – özne – yüklem

E)  Zarf tümleci – nesne – yüklem

 

5.     Günümüzde insanlar bilinçleniyor, bir kitabı alırken bir­kaç kez düşünüyorlar artık. Bu kitabın kendileri için gerçekten yararlı olup olmadığını enine boyuna tartı­yorlar. Yerli yazarların yapıtlarını yayımlamamayı övünç sebebi bellemiş yayıncıların da devri kapanıyor artık. Yerini ciddi anlamda uzmanlaşmış, işini titizlikle yapan ve en üst seviyede yazarlarla çalışan yayınevleri alı­yor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Yayınevlerinin yazarın, yazınsal kimliği üzerinde ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?

B) Sizce, bazı yazınsal türler niçin ilgi görmemeye baş­ladı yazınımızda?

C) Günümüzün okurlarını ve yayıncılığını nasıl değer­lendiriyorsunuz?

D) Bir yayıncı olarak, günümüzde yayıncıların ayakta kalmasını çok mu zor görüyorsunuz?

E) Sanatsal nitelikten yoksun yapıtların artık okunma­masını neye bağlıyorsunuz?

 

6.     Sanatçı, edebiyatımızda eleştiri denilince akla ilk gelen kişilerdendir. Yaşamını eleştiriye, özellikle de roman ve hikaye eleştirisine adamıştır. Yılların verdiği birikim ve deneyimle kendine has bir anlatım yolu bulan eleştir­men, eleştirilerini bir yazı dizisi halinde yayımlamıştır. Kitap okuma notları gibi değildir bu yazılar. Bir edebi metnin, uzman titizliğiyle irdelenmesidir. Bu yazılarında eleştirmen objektifliğini elden bırakmaz. Bugün adın­dan söz ediliyorsa biraz da bundandır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemistir?

A) Eleştirilerini tarafsız bir tutumla kaleme aldığına

B) Eleştiri yazılarında genç sanatçılara yol gösterdiği­ne

C) Edebiyatımızın en çok tanınan eleştirmenlerinden biri olduğuna

D) Eleştirilerini daha çok belirli türler üzerine yoğun­laştırdığına

E) Eleştirilerinde farklı bir çizgiyi yakaladığına

7.      1940’lara gelirken, hece şiirinin baskısından ve mev­cut şiir beğenisinden yakınan üç genç şair, yeni bir şiir akımı başlatmıştır. 1941’de yayımladıkları “Garip” adlı kitapta küçük insana yönelerek onların yaşama sevin­cini şiire getirmeye çalışmışlardır. Edebi sanatlara, öl­çü ve uyağa, süslü söyleyişlere karşı çıkmışlardır. Şii­rin, hayatını emeğiyle kazananların hakkı olduğunu savunmuşlardır. Bu keskin görüşlerle şiir kolaylaşmış ve şiir anlayışı değişivermiştir. Kısa sürede de yaygın­laşan ve yeni bir yazma tarzını hazırlayan bu şiir anla­yışı bugün bile devam etmektedir.

Bu parçaya göre, Garipçilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Sıradan insanları şiire taşıdıkları

B)  Şiir anlayışlarının kabul gördüğü

C)  Etkilerinin günümüze dek sürdüğü

D)  Şiirde köklü değişiklikler yaptıkları

E)  Şiiri bir sanat olarak görmedikleri

 

8.      Yazı yazmak fotoğraf çekmeye değil, resim yapmaya benzer. Fotoğrafta deklanşöre basar, karşınızdaki gö­rüntüyü kaydedersiniz. Resim yapmak ise —. Bu yüz­den yazı yazmak, aslında yanlış bir ifadedir. Doğrusu, yazıyı üretmektir. Çünkü yazar, tıpkı ressam gibi her­kesçe bilinen konu ve malzemeden, “var olmayan” bir yapıtı ortaya çıkaran kişidir.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  o görüntüyü kendi bakış açınızla yeniden şekillen­dirmeniz demektir

B)  fotoğraf çekmeye göre daha çok deneyim ister

C)  yoğun ve titiz bir çalışmayla gerçekleşir ancak

D)  yeteneğin yanında önemli bir birikim de gerektirir

E)  düş gücünden çok, gerçeklere bağhkalmaktır

 

9. En başarılı yaşam öykülerinin, yakından tanıdıkları kimseleri anlatan yazarların yazdığı yaşam öyküleri ol­duğu söyleniyor. Ama bu durumun da birtakım sakın­caları var. Anlatılan kişiyi tanımak, hele o kişinin yakını olmak, o kişinin yaşamındaki olaylarda taraf tutmaya yol açar. Dahası, yaşam öyküsünü anlatacağınız kişi­nin bazı davranışlarına öfkelenmiş, bazı başarılarını kıs­kanmış olabilirsiniz ya da aranızda bir türlü unutamadı­ğınız bir kırgınlık yaşanmış olabilir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)  Yaşamöyküsü yazmanın güç bir iş olduğu

B)  Yaşamöyküsü yazarken objektif olmak gerektiği

C)  Tanıdıkların yaşamöyküsünü yansız bir tutumla an­latmanın zor olduğu

D)  Her yaşamöyküsünün, gerçekleri yansıtmadığı

E)  Başarılı bir yaşamöyküsü yazmanın zaman aldığı

 

10. Eşsiz bir coğrafyayı sarmalayan masmavi deniz… Yeşi­lin en güzel tonlarını barındıran uçsuz bucaksız zeytin ağaçları … Adını bu ağaçlardan alan Zeytinliada selam duruyor bizlere. Daha o zaman anlaşılıyor dönüşün buruk olacağı. Mis kokan meyve bahçeleri, uzun sahil­leri ve ılık rüzgarlarıyla bir tabloyu andırıyor. Kimilerinin “çocukluğumun Bodrum’u” olarak adlandırdıkları bu belde şimdilerde tekrar eski popülerliğine kavuşuyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi söylenemez?

A)  Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.

B)  Eksiltili cümleler kullanılmıştır.

C)  Anlatıcının duygusal etkilenmesi yansıtılmıştır.

D)  Söz sanatlarına yer verilmiştir.

E)  Nitelik bildiren sözcükler kullanılmıştır.

 

11.    Bir öykücüyle ilgili aşağıdaki açıklamalardan han­gisi, ayraç içindeki özellikle uyusmamaktadır?

A) Sanatçının öykülerini okurken adeta yaşamdan ke­sitler görüyorsunuz, öykülerin dokusundaki kıpır kıpır anlatım hemen göze çarpıyor. (canlılık)

8) Öykülerinde, ön yargılardan uzak, insanların ortak kimi özelliklerini anlatması, yazara sınırlar ötesi bir okur kitlesi kazandırmış. (evrensellik)

C)  Sanatçı, öğrendiği bir bilgiyi ya da gözlemlediği herhangi bir ayrıntıyı, öykülerine gelişigüzel bir bi­çimde serpiştirmiyor. (farklılık)

D)  Sanatçının, okurları zorlamayan üslubu, günlük ko­nuşma dilini kullanması, öykülerinin belirgin özel-liklerindendir. (yalınlık)

E)  Sanatçının, okurların belleğinden kolay kolay silin­meyecek çarpıcı yaşantıları anlatması, öykülerinin çekiciliğini artırıyor. (etkileyicilik)

 

12. (I) Yazarın postmodern anlayışla yazdığı bu öykülerde, devrik cümleler çokça yer alıyor. (II) Ayrıca öykülerin dokusunda gerçeklikle düşsellik iç içe geçiyor. (III) Ger­çeğin sınırı nerede bitiyor, düşsellik nerede başlıyor, kestirmek zor. (IV) Öykülerde çocukluk yıllarında oku­nanlara, bunların oluşturduğu düşsel ortamlara gön­dermeler de var. (V) Öykülerdeki bu göndermeler saye­sinde yazar, okuru sürekli zinde tutabiliyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümlede, karşılaştırma yapılmıştır.

B)  II. cümlede, bir değerlendirme vardır.

C)  III. cümlede, bir yorumda bulunulmuştur.

D)  IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.

E)  V. cümlede, yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir.

 

13. I. Romancı; okuru, romana yaşamdan aktardıkları­na inandırdığı kadar, düş gücüyle eklediklerine de inandırmalıdır.

II. Bir romanda, gerçek yaşamdan kesitler bulunabi­leceği gibi, kurgusal olaylar da bulunabilir.

III. Yaşamdan yakalanan kareler, düşsel öğelerle süslenerek romanlarda yer aldığında okura daha ilginç gelir.

IV. Romancılar, öyle dil ustalarıdır ki onların söz işçili­ğini romanlarının bütün satırlarında görebilirsiniz.

V. Romancının hem düş gücünden hem gerçeklerden yararlanması, okurun ilgisini çekmesini sağlar.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri an­lamca birbirine en yakındır?

A) I. ve Il.                    B) I. ve III.                  C) Il. ve IV.

D) III. ve V.                   E) IV. ve V.

 

14. Romancıların, yaşamı yapıta aktarma konusunda farklı tutumlar takındığını görüyoruz. Kimi, fotoğrafcı olmayı tercih ederken kimi de ressam olmayı önemsemiş ve öyle tanınmıştır.

Bu parçada altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse parçanın anlamı değismez?

A)  hayalci olmayı – gerçekçi olmayı

B)  ayrıntılı biçimde anlatmayı – ana hatlarıyla değin­meyi

C)  yaşananları değiştirmeyi – yaşananları olduğu gibi vermeyi

D)  olduğu gibi anlatmayı – kendinden bir şeyler kata­rak anlatmayı

E)  teknolojiden yararlanmayı -doğallığı öne çıkarmayı

15.    Ülkemizin en çok (I) turist çeken bölgelerinden biri olan Nevşehir yöresinde (II) bulunan ve 25 Kasım 1986’da(III) ko­ruma altına alınan Göreme milli parkı, (IV) dünyaca ünlü  peribacalarının yer aldığı(V) önemli bir turizm merkezidir.

Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıstır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

16.     (I) Sanatçı, ilginç bir konuyu bu romanda ustaca işle­miş. (II) Hareketli bir olayın heyecan verici akışından yararlanmamış. (III) Daha çok, kahramanların psikolo­jik durumları üzerinde derinlemesine durmuş. (IV) Bu­nu başarabilmek için, çok uzun diyaloglara ve iç ko­nuşmalara yer vermiş. (V) Bu yüzden roman, psikolo­jik romanlardan hoşlanan dar bir kitlenin dışındaki okurların ilgisini çekemeyecek gibi görünüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir ön yargı söz konusudur?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

17.    Yaz aylarının gelmesiyle (I) beraber düğünler de başlar  Sarıkamış’ta. Tanıdık(II) herkes davetlidir düğüne. Öyle bir gecede bitmez(III) eğlenceler. Bazen iki gece bazen üç gece sürüp (IV) gider. Sarıkamış köylerinde yaşam, (V) geçmiş zamanın tadında devam eder.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?

A) I. ve Il.                               B) Il. ve III.                 C)III. ve V.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

 

18.    Uzun ve yorucu bir kışın ardından bahar,  (I)  kendini yaza bırakıyor. Yalnızca bahar değil, insan da bırakıyor ken­dini güneşe ve masmavi denize (II)  Karşımızda bünyesinde barındırdığı güzellikleri hiç sakınmadan bize su­nan Didim (III)   Burası, pek de öyle yalnızca doğaseverlerin ya da mitoloji tutkunlarının uğrak yeri değil. (IV) Her yönüyle insanı kucaklayan, (V) ona yaşama sevinci veren bir yer burası.

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

19.    (I) Nil, yüzyıllardır insanlarca gizem dolu, olağanüstü bir ırmak olarak algılanmıştır. (II) Pek çok ırmağın ter­sine o, güneyden kuzeye doğru akmaktadır. (III) Eski Mısırlılar ve Yunanlılar, Nil’in aylarca yağmur yağmadı­ğı halde neden yaz sonunda taştığını bir türlü çözeme­mişlerdir. (IV) Nil’in kaynağını bulabilmek ve ırmak akı­şının gizini çözebilmek için birçok araştırma yapılmış­tır. M Sonunda, Nil’in kaynağının Uganda’daki Victo­ria Gölü olduğu, araştırmalarla ortaya konmuştur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümle, içinde birleşik sözcükler olan yapıca bir­leşik bir cümledir.

B)  Il. cümlede “o” sözcüğü işaret adılı olarak kullanıl­mıştır.

C)  III. cümlenin yüklemi yapıca basit, çatısı bakımın­dan geçişli bir fiildir.

D)  IV. cümlede belirtili ad takımı kullanılmıştır.

E)  V. cümlede birden çok özel isim vardır.

 

20.    Hem hece (I) hem de aruz vezniyle şiirler yazan Bay­burtlu Zihni (II) gördüğü medrese eğitiminin etkisiyle divan şairi olmaya özendiyse de bu alanda pek başa­rılı olamamıştır. Aruzla yazdığı şiirler (III) ölümünden sonra oğlu tarafından “Divan-ı Zihni” adıyla yayımlanmıştır. Asıl ününü hece ile yazdığı koşma (IV) semai ve destanlarla elde etmiştir. Özellikle, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bayburt’un gördüğü zararı duygusal bir dille (V) anlattığı ağıtıyla büyük ün kazanmıştır.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangilerine virgül (,) getirilemez?

A) I. ve III.                  B) I. ve V.                  C) II. ve III.

D) III. ve IV.                   E) IV. ve V.

 

21.    (I) Her yıl sonbaharın gelişini yeni bir öykü kitabıyla haber veren yazarın son kitabı okurla buluştu. (Il) Bu kitap başta film senaryosu olarak yazılmış bir metin aslında. (III) Sinema ve televizyon macerası yarıda kalan bu yapıt, tertemiz bir aşk hikayesini anlatıyor. (IV) Sinema ve televizyon düşünülerek yazılan öykü ve romanlarda daha çok aşk konusuna yer veriliyor. (V) Bu, izleyicinin ilgisini daha çok çekmek için yapılı­yor. (VI) Çünkü izleyicilerin büyük bir kısmı, hala, acık­lı aşk hikayelerini izlemeyi tercih ediyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) Il.           B) III.           C) IV.            D) V.            E) VI.

 

22.    (I) Bugünkü Türk şiiri için kullanılan “1980 sonrası” ni­telemesi, herkesin kabul etmesi gereken bir yargıdır. (Il) Doksan yıllık, görkemli sayılabilecek bir geçmişe sahip olan Türk şiirini, 1980’e kadar, çeşitli dönemlere ayırmak kolay olmuştur. (III) 1980’den sonra ise, şair­ler bir akım etrafında toplanmamıştır. (IV) Ancak bu dönem şairlerinin bağımsız olmalarından dolayı, Türk şiirinin çıkmaza sürüklendiği düşüncesine katılmıyo­rum. (V) Şiirimizin bu ürünlerle kendine, akacağı yeni yataklar bulacağını düşünüyorum.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum söz konusu değildir?

A) I.            B) Il.            C) III.             D) IV.           E) V.

 

23.    (I) Sanatçımız, geçen hafta duygusal şiirlerden oluşan yeni bir kitapla okurlarının karşısına çıktı. (II) Yalnız ya­şayan bir bireyin doğanın güzellikleri karşısındaki his­lenmeleri var bu şiirlerde. (III) Sanatçının diğer şiirlerindeki tadı bu yapıtında bulmakta güçlük çekiyorsunuz. (IV) Sanatçımızın bir bütün olarak şiirimizin özel tari­hinde bir yeri var, ama şiirler tek tek okununca o etkiyi yapamıyor. (V) Ayrıca kullandığı imgeli ve kapalı dil, şi­irleri anlamayı da güçleştiriyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde düşüncenin olumlu ya da olumsuz olduğu açıkça belirtilmemistir?

A) I. ve Il.                   B) I. ve IV.                   C) II. ve III.

D) Il. veIV.                  E) III. ve V.

24.    Fotoğraf icat edildiğinden beri bir tartışma vardır: Fo­toğraf bir sanat mıdır, değil midir? Genel kanı, fotoğ­rafın bir sanat dalı olduğu yönündedir. Ama hangi fo­toğraf? Hele dijital fotoğraf makinelerinin çıkmasıyla neredeyse herkesin bol bol fotoğraf çekip dergilerde, internette yayımladığı şu günlerde bu soru daha da önem kazanıyor. Sanat, dünyayı değişik yaklaşımla yansıtma işidir. O zaman burada şunu söylemek gere­kir. Fotoğraf, gizli kalmış ayrıntıları öne çıkarırsa sanat” katına yükselir.

Bu parçada fotoğrafın sanat dalı sayılması aşağı-daküerden hangisine bağlanmaktadır?

A)  Nesneleri olduğu gibi aktarmasına

B)  Yayımlanmak amacıyla çekilmesine

C)  Objelerin kapalı yanlarını aydınlatarak sanatsever­leri büyülemesine

D)  Nesnelerin fark edilmeyen yönlerini ortaya koyma­sına

E)  Sanatsal değere sahip olan güzel bir konuyu yan­sıtmak için çekilmesine

 

25.    Aydın insanın temel özelliği kuşkudur. O, bütün geç­miş bilgileri bir neden-sonuç ilişkisi içinde özümser ve onlardan yeni bilgiler üretir. Bireyi, toplumu, sanatı kendi benimsediği ölçütlerle değerlendirmeye tabi tu­tar. Bu noktada aydının etkinliği, kuşku üstüne kurul­muş bir eleştiri etkinliğidir. Durum böyle olunca da ay­dın, hiçbir zaman kesin bir eleştiri ortaya koyamaz. Çünkü yaptığı eleştirileri bir süre sonra değiştirebilir.

Bu parçadan aydınla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Şüpheci bir yaklaşımla eleştiriler yaptığı

B)  Toplumdan kopuk bir yaşam sürdüğü

C)  Tam anlamıyla bitmiş bir eleştiri yapmadığı

D)  Değerlendirmelerinde kendince ölçütler kullandığı

E)  Var olan bilgileri değerlendirip yeni sonuçlara ulaş­tığı

 

26. Yazarın bu yapıtındaki öykülerinin temel özelliği, olay­ların geçtiği çevrenin ve zamanın farklı olmasıdır. Bu­na rağmen öykülerinin hepsinde aynı konuyu, aşk ko­nusunu, işlemiştir. Bunu yaparken, öykülerinin hemen hepsini sürükleyici bir anlatım ve titiz bir dille kaleme almıştır. Dili kullanışta öylesine yeteneklidir ki —.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  kahramanlarını çevreyle uyum içinde karakterize etmeye büyük gayret göstermiştir

B)  öykülerin anlatım yönüyle bir özgünlük taşıdığını söylemek oldukça zordur

C)  öyküleri, konu yönüyle birbiriyle ilgilidir

D)  konu olarak zayıf kalan öyküleri bile çok okunur ha­le gelmiştir

E)  toplumsal duyarlık, yapıtlarının en önemli özelliğini oluşturmaktadır

 

27. Ziya Osman Saba’nın şiirlerindeki içten, sevecen ha­vayı öykülerinde de buluruz. Onun öyküleri bize ço­cukluk çağımızın dokunulmamış, kirletilmemiş, arı öz­lemlerini taşır. Özlemin gerçekleşmesinin olanaksızlı­ğına rağmen, duygudaki inceliği okurda bir kez daha uyandırmak isteyen bir tutum sergiler. Toplum yaşa­mının çelişkilerini, karşıtlıklarını görmezden gelen uçuk bir anlayış değildir bu.

Bu parçadan, Ziya Osman Saba ile ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Öykülerinin şiirlerinden daha yetkin olduğu

B)  Toplumsal yaşama duyarsız kalmadığı

C)  Öykülerinde çocukluğun saf özlemlerini anlattığı

D)  Yapıtlarında sıcak bir tutum sergilediği

E)  Ulaşılması imkânsız özlemleri konu edindiği

 

28.    Sıradan ve orta halli yazarlar, üstün özellikli yapıtlar ortaya koymak için büyük, çarpıcı olaylardan yola çı­karak romanlarını oluştururlar. Ancak gerçek yazarlar, basit bir olaydan bile yola çıksalar, zengin düş dünya­larından yararlanarak onu dört başı mamur bir yapıt haline getirebilirler. İşte bu, yazın dünyasında küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesinin kanıtıdır.

Bu parçada “küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  Yetkin yapıtların ancak özgün bir içerikle kaleme alınabilmesi

B) Yazmanın, önü alınamaz bir istek haline gelmesi

C)  Okurları etkileyecek konuların tercih edilmesi

D)  Geniş kitlelerce benimsenmenin uzun bir zaman alması

E)  Sıradan bir konudan yetkin yapıt ortaya konması

 

29.    Günümüzde o kadar çok yapıt yayımlanıyor ki, bunla­rı takip etmek mümkün değil. Para verilerek alınıp za­man ayrılan yapıtların hayal kırıklığına uğratması her okuru üzer elbette, işte bu eleştirmen, birer işaret fişe­ğine dönüşen yazılarıyla bu olumsuz durumun önüne geçiyor.

Bu parçada “işaret fişeğine dönüşen yazılar yazmak” sözüyle, sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak anla­tılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçıların yetkinleşmesinde katkıda bulunmak

B)  Nitelikli yapıtların farkına varılmasını sağlamak

C)  Gelecek vaat eden sanatçıları belirlemek

D) Yapıtla ilgili eleştirileri dobra dobra dile getirmek

E) Yazılarıyla edebiyatı okura sevdirmek

 

30.    Yazarlık, insanda doğuştan var olan bir özellik değildir. Yazarlık denen dil işçiliğinde ustalık, ancak uzun çalış­malar sonucu elde edilir. Bütün yazarların ilk dönemle­rinde ortaya koydukları eserlerle sonrakileri karşılaştırdı­ğımızda o dil işçiliğinin hangi aşamalardan geçtiği ko­layca anlaşılır. Peyami Safa’nın yirmi yaş eseri olan “Sözde Kızlar” romanını alın. Bununla yine onun “Yalnı­zız” ve “Matmazel Noralya’nın Koltuğu” adlı ustalık dö­nemi romanları arasındaki fark gözden kaçmayacaktır.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?

A)  Benzetmeye

B)  Tanımlamaya

C)  Örneklendirmeye

D)  Sayısal verilerden yararlanmaya

E)  Tanık göstermeye

 

31.    (I) Sanatçı, şiire yönelik deneme ve eleştirileri ilgiyle iz­lenen yazarlarımızdandır. (II) Yirmi yılı aşkın bir süre içinde dergilerde çeşitli konularda yazılar yazmıştır. (III) Dergilerde yayımlanmış bu yazılarından derlediği son kitabı bu ay yayımlandı. (IV) Kitabın ilk bölümün­de şiirin genel sorunlarına ilişkin tartışma ve değerlen­dirmeler yer almaktadır. (V) Pek çok şairi yakından ta­nıma olanağı bulan yazar, günümüz şiirindeki yöneliş­leri yakından takip etmiştir. (VI) İkinci bölüm ise Orhan Veli’den günümüz şairlerine kadar yapılan inceleme ve eleştirilerden oluşmaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.           B) III.           C) IV.           D) V.           E) VI.

32.    En güç türlerden biri olan tarihi romanda yazar, sanat­çı olmanın yanında bilim adamı ve düşünür olma özel­liklerini de taşımalıdır. Ayrıca milli tarihten alınmış bir konuyu seçen romancı, milletin kültür değerlerini ve millet olma bilincini kendinde duyabilmelidir. Şüphe­siz, gerçeklere bağlılık, tarihi romanın en önemli şart­larından biridir. Ancak titiz bir sanat yeteneği, roman­cıya bazı ayrıntıları değiştirme hakkı verir. Bu hakkı kendinde gören sanatçı, milletinin tarihini sanatsal bir ifadeye bürüyerek yorumladıktan sonra o tarih, mille­tin dikkatini çeker ve ruhunda yer eder.

Bu parçadan, tarihi roman ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Yazarının, milletiyle özdeşleşmiş olması gerektiği

B)  Toplumun, tarihine ilgi duymasını sağladığı

C)  Tarihi gerçeklere mümkün olduğu kadar sadık kal­mayı gerektirdiği

D)  Öteki roman türlerinden daha etkileyici olduğu

E)  Yazarının başka niteliklere de sahip olması gerektiği

 

33.    Günümüzde: “Orta oyununun neresi komik; eskiler buna mı gülüyorlarmış?” diyenler için ben de derim ki: “Pek haksız sayılmazlar. Ama unuttukları birkaç şey var: Orta oyunu bir ekran oyunu değildir, halk ortasın­da canlı olarak oynanır. Bir kere o günün zevk ve es­pri anlayışını yansıtır. İçeriği de o güne uygundur. O zamanın insanlarına eğlence olarak yettiği halde bu­günün insanlarını doyurmaktan uzak olması doğaldır; çünkü zamanla değer yargıları değişmiştir.”

Bu parçada orta oyunu ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiierden hangisidir?

A)  Kişisel becerilere bağlı olarak seyircileri etkilediği

B)  Konusu yönüyle bugünün insanına da seslendiği

C)  Zamanla değerini kaybettiği

D)  Kendi zamanı ve ortamı içinde değerlendirilmesi gerektiği

E)  Daha çok, söz oyunlarına dayandığı

 

34. (I) Ölen bir kişinin ya da acı bir olayın ardından söyle­nen ezgili şiirlere ağıt denir. (II) Anadolu’da çok yaygın olan ağıt geleneğinin kökleri Orta Asya’ya kadar uza­nır. (III) Eski Türkler, ölülerin ardından yuğ denilen tö­renlerde sagu adını verdikleri şiirler söylerlerdi. (IV) Gü­nümüzde ise ağıtlar daha çok, kadınlar tarafından söylenir. (V) Ağıtların bölgeden bölgeye değişen bir söyleyişi vardır, bu söyleyişten bir ağıtın ait olduğu yö­re hemen anlaşılır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, dolaylı tümleç, özne ve yüklemden olu­şan birleşik bir cümledir.

B)  II. cümle, içinde ad tamlaması bulunan kurallı bir cümledir.

C)  III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir eylem cümlesidir.

D)  IV. cümle, yüklemi dönüşlü eylem olan bir cümle­dir.

E)  V. cümle, sıralı bir cümledir.

 

35. Polisiye romanlar, yazınımızın en çok satılan; ancak okunduktan sonra bir kenara bırakılan türlerindendir. Çünkü bir bulmaca, ancak çözüldüğü ana kadar he­yecan vericidir. Yazarın serpiştirdiği ipuçlarına göre ki­min katil olduğunu bulup çıkarma, gelişmiş bir bulma­ca çözme keyfi verir. İşte bundan dolayı diğer roman türleri ikinci, üçüncü kez okunabildiği halde, bir kez okuyup “esrar”ını öğrendiğimiz bir polisiye romanı bir daha okumak anlamsızlasın

Bu parçada polisiye romanlarla ilgili olarak aşağı­dakiierden hangisi vurgulanmaktadır?

A)  Esrarengiz konular içermesinin okumayı tetiklediği

B)  Sadece bir kez okuma gereksinimi duyulduğu

C)  Diğer türlerden ayrılan yönlerinin bulunduğu

D)  Ayrıntıların ancak dikkatli okurlarca yakalanabildiği

E)  Olay akışının, okuyucunun merakını canlı tuttuğu

 

36. Roman ve öykülerde birbiriyle karıştırılan iki önemli kavram vardır: Karakter ve tip. “Tip” daha çok karak­ter etrafında kurgulanmış yardımcı roldedir. Yüzeysel bir betimlemeyle ele alınır. Bunlar olay örgüsünü de­rinleştirmede kullanılır. Olayların içinde pek de ağırlığı olmayan silik kişilerdir: bakkal, manav, komşu, iş ar­kadaşı… Oysa karakter en ince ayrıntısına kadar anla­tılan kişidir. Bu yüzden, —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakiierden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  iç dünyasından dış görünüşüne, hoşlandığı veya hoşlanmadığı her şeye kadar tanırsınız onu

B)  okur, “karakter”i “tip”lerden daha çok sever

C)  her romanda birçok “tip” varken sadece bir “karak­ter” vardır

D)  roman okuru “karakteri” çevresindeki insanlardan biriyle özdeşleştirir

E)  romandaki olaylar her zaman “karakterin” gözün­den anlatılır

 

37. Çocukluğumda resim yapmak, benim en büyük zevkimdi. Gençlik yıllarımda ise büyük bir merakla müzi­ğe yöneldim. O zamandan beri de büyük bir tutkuyla müzik çalışmalarıma devam ediyorum. Uğraş olarak müzikte karar kılmamda ve müziğe aşk derecesinde bağlılığımın oluşmasında, yüreğimde biriken duygula­rın bütün insanlarda ortak olduğunu fark edip bunu en iyi müzikle dile getireceğimi anlamam etkili olmuştur.

Bu sözleri söyleyen kişi, müziğin hangi özelliğini vurgulamaktadır?

A)  İleri yaşlarda öğrenilebildiğini

B)  Diğer sanatlardan üstün olduğunu

C)  İnsanı belli yönleriyle anlattığını

D)  Evrensel bir nitelik taşıdığını

E)  Kolayca anlaşılabilir bir anlatımının olduğunu

 

38.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)  Ünlü yazın adamı, bir yazısında bu sergiden de bir­kaç cümleyle söz etmişti.

B)  Karşı komşumuzun küçük oğlu, profesyonel bir yüzücüymüş.

C)  Bu konuda, Avukat Ayşe Hanım size yardım ede­cektir.

D)  Onun bu yıl da 15 temmuzda izne ayrılacağını duy­dum.

E)  Arkadaşım, THY’de çalışmak için başvuruda bu­lundu.

39.    Yolunuz bir gün İstanbul’a düşerse adı masallara ka­rışan, boğazın kıyılarında dizilmiş o güzelim erguvan­ları görmeyi ihmal etmeyin.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi söylenemez?

A)  iyelik eki almış birden çok sözcük vardır.

B)  Yüklemi, yardımcı eylemle oluşturulmuş bir bileşik eylemdir.

C)  Koşul eki almış bir sözcük vardır.

D)  “boğazın kıyılarında” sözünün yazımı yanlıştır.

E)  “güzelim” sözcüğü tamlayan eki almıştır.

 

40.    Aşağıdakiierden hangisi “Sanat yapıtı gerçekçi ol­malıdır.” yargısı ile ilgili değildir?

A)  Sokağın, sayfalarına yansımadığı bir yapıtın yazın değeri yoktur.

B)  Kişisel görüşlerine yer verse de her yazar, gözlem­lerinden yararlanarak yapıtını oluşturur.

C)  Yaşamda olup biten her şey, sanatçı duyarlığı ile yapıtlarda kendine yer bulur.

D)  Başından geçen olayları yapıtlarında kullanmayan sanatçı yoktur.

E)  Gerçek sanatçı, her devirde okunabilmek için yapı­tını oluşturur.

1

D

11

C

21

C

31

D

2

E

12

A

22

C

32

D

3

E

13

D

23

A

33

D

4

A

14

D

24

D

34

D

5

C

15

D

25

B

35

B

6

B

16

E

26

D

36

A

7

E

17

C

27

A

37

D

8

A

18

B

28

E

38

D

9

C

19

C

29

B

39

E

10

A

20

B

30

C

40

E

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 5 (Test Çöz – Online) https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-5-test-coz-online.html Thu, 01 Nov 2018 15:09:55 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119251 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 5 (Test Çöz – Online)

TYT Türkçe Deneme Sınavı - 5

  • Tebrikler - TYT Türkçe Deneme Sınavı - 5 adlı sınavı başarıyla tamamladınız.
  • Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%.
  • Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%

Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

(I) Otuz yıl süren araştırmalarda, çocukların yaz tatilinde bir önceki eğitim yılına göre zihinsel yeterlilik bakımından bir ay geriledikleri ortaya çıktı. (II) Başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşıldı: Çocuklar tatil boyunca zekâ derecelerinden bir puan kaybediyor. (III) Yaz tatillerini öğretici faaliyetlerle değerlendirmeyen çocukların, yeni öğretim yılı başladığında ötekilere göre geri kaldığı da yapılan araştırmalarla saptandı. (IV) Bu fark kısa sürede kapatılabilse de, çocukların bu durumla hiç karşılaşmaması gerekiyor. (V) Uzmanlar, uzun tatiller sırasında anne babaların, aile çevresinin; okul başladığında ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bunun bilincinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

Hayır, buna katılmıyorum. Bunu söyleyenler ya romanımı dikkatli ve doğru okumadılar ya da benim roman anlayışımı bilmiyorlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bunun tersi daha uygun olurdu. Çünkü ben romanda önce kahramanlar yaratıp sonra o kahramanlara uygun x, y, z gibi olaylar bulmaya çalışmam. Ben önce x, y, z gibi konuları, olayları bulurum; sonra o konu ve olaylara en uygun kahramanları yaratmaya çalışırım. Hatta bu yüzden, romanlarıma ad koyarken o romanlardaki kahramanların adını kullanmam.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?

A)Romanınızda ele aldığınız konunun kahramanın gölgesinde kaldığı yönündeki eleştiriyi haklı buluyor musunuz?

B)Son romanınızın adı ile konusu arasında uyumsuzluk olduğu söylenebilir mi?

C)Yarattığınız kahramanların gerçek hayatta rastlanmayan kişiler olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?

D)Son romanınızdaki kahramanların, karakterden çok tip özelliği gösterdiği iddialarını doğru buluyor musunuz?

E)Romanınızda gizemli olaylardan gerçeğe pek yer kalmadığını söyleyen eleştirmenlere hak verilmeli mi?

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

Aşağıdakilerin hangisinde, ayraç içinde verilen kavramla cümledeki eylemin çatısı uyuşmamaktadır?

A)Kadın, sokağın ortasında yere düştü. (etken eylem)

B)Adam, bu sıkıntılı işten kolay sıyrıldı. (dönüşlü eylem)

C)Okulun bahçesindeki ağaç dün kesildi. (ettirgen eylem)

D)İki arkadaş önemsiz bir şey yüzünden bozuştu. (işteş eylem)

E) Bu durum kardeşimi çok sarstı. (geçişli eylem)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

(I) Fotoğraf makineleri, kameralar, hiçbir dönemde olmadığı kadar hayatımızın içinde. (II) Dijital teknolojiyle birlikte lüks olmaktan çıkan fotoğraf makinelerini artık herkes kolayca edinebiliyor. (III) Ayrıca akıllı telefonların hayli geliştirilmiş fotoğraf özelliği, yanınızda bir şey taşımadan size fotoğraf çekme olanağı sunuyor. (IV) Bütün bunlara, çekim sonrası baskı aşamasının da dijital teknolojiyle birlikte ortadan kalkmış olmasını ekleyince ortaya bugünkü sonuç çıkıyor. (V) Piyasaya çıkan bir sürü ürün ve model arasından hangisini seçeceğimiz konusunda kafamız karışıyor. (VI) Çevremiz, gündelik hayatın her anında olup biten her şeyi fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitelerine aktaran kişilerle dolup taşıyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?

A) Tüketici davranışları üzerinde yapılan çalışmalar / alışveriş merkezlerinde yapılan müzik yayınlarının / müşterileri daha fazla tüketmeye yönelttiğini / ortaya koydu.

B) İstanbul'daki birçok alışveriş merkezinde / fon müziği kavramı / satışların artırılması amacıyla / istismar ediliyor.

C) Son yıllarda / birçok tüketici / mağazalarda kulakları sağır edercesine yapılan müzik yayınlarına / karşı çıkıyor.

D) Her ortamda bangır bangır müziğe maruz kalan, gürültü yüzünden iki laf edemez hâle gelen insanlar / müziğin zararlı etkilerine karşı / örgütleniyor.

E) Yeni kurulan "muziksizmekanlar.com" adlı site / insanların gürültüsüz bir ortamda oturup kafasını dinleyebileceği yerlerin listesini / yayımlıyor.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

(I) Bir sanat yapıtı, konunun nasıl ele alındığı, nasıl işlendiği açısından değerlendirilmelidir. (II) Bunun için, bir sanat yapıtının değerlendirilmesinde esas olan, anlatılandır, yani konudur. (III) Hemen hemen bütün sanatçı ve eleştirmenler bu bilinçle hareket eder. (IV) Ama bazı kişiler, beğendikleri, onayladıkları bir konuyu işleyen yapıtı güzel ve değerli bulurlar. (V) Bu tür değerlendirmeler, bir portreyi sevgilisine benzediği için güzel bulmak gibidir; oysa sanat eleştirmenleri, perspektife, anatomiye, çizgilerin ve renklerin kullanımına önem verir değerlendirmelerinde.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi parçada anlatılan düşünceyle çelişmektedir?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

Sadece edebî eleştiri değil, en genel anlamıyla eleştiri bugün en çok gereksinim duyduğumuz şey. Karşılaştığımız olayları, durumları, kurumları, düşünceleri, gelenekleri eleştirebilmek yani... Biz insanız ve bizim ülkemiz burası. Donmak, kalıplaşmak yüzyıllardan beri yavaş yavaş çürütüyor bizi, uygar dünyadan uzaklaştırıyor. Bütün toplum aynı salgın hastalığa yakalanmış gibiyiz: Eleştirmeme hastalığı. Bugün birtakım tabuların yıkılışını umutla izlerken birtakım başka tabuların aynı bağnazlıkla yaratıldığını ve yıkılan tabuların yerini aldığını kaygıyla seyretmekteyiz.

Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Yazınsal eleştirinin bilimsel değil, duygusal yöntemlerle yapılmasından

B) Bireylerin, kendilerini eleştirmek yerine hep başkalarını suçlamasından

C) Çağdaşlaşmanın, iyi ya da kötü her şeyi eleştirmek sanılmasından

D) Eleştirinin yalnızca olumsuzluklara yönelik bir kavram olarak görülmesinden

E) İnsanların, düşünceleri sorgulama alışkanlığı edinememiş olmasından

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

(I) Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılın başlarında Batı tarzı eğitimi benimsemekte yaşanan sıkıntıların ardından yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı. (II) Osmanlı yönetimi ilk kez III. Selim zamanında Fransa büyükelçisinin yardımıyla İshak Efendi'yi eğitim için Paris'e gönderdi. (III) Sultan II. Mahmut da konu üzerinde önemle durdu ve 150 öğrenciyi Avrupa'ya yolladı. (IV) 1834'te Mekteb-i Harbiyenin açılmasından sonra bu okulu bitiren üstün yetenekli öğrencilerin Paris, Viyana ve Londra’daki askerî okullara gönderilmesi neredeyse bir kural hâlini aldı. (V) 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da o kadar çok Osmanlı öğrencisi bulunuyordu ve Osmanlı bunlar için 1856'da  Paris'te  Mekteb- i Osmani adıyla bir okul bile açıldı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. ve IV.sü, kurallı ve birleşik eylem cümleleridir.

B) II.si, zarf tümleci ve dolaylı tümleç içeren basit cümledir.

C) III. ve V.si, bağlaçla bağlı cümlelerdir.

D) IV. cümlede birden fazla eylemsi vardır.

E) V. cümlede açıklayıcı ara söz kullanılmıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

Bir kişiyi anlamak, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır. Bunun için hem bilgiye hem de hayal gücüne ihtiyaç duyarız. Romancı olarak esas işimizin elden geldiğince tek tek bütün roman kişilerinin yerine geçmek, romanın anlattığı dünyayı onların gözünden görmek olduğunu hiç unutmamaya çalışırız. Bu işin en zor yanı, bize ruhsal olarak benzemeyen kişilerin bakışını yakalamaktır. En tuhaf yanı ise onların gözüyle dünyaya bakarken kimi özelliklerimizi de onlara vermemizdir.

Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar için aşağıdaki yargılardan hangisinin söylenmesi uygun olmaz?

A)"İnsanları anlamanın yolu, empatiden geçer." ilkesine bağlıdır.

B)İyi romancıların, kahramanlarıyla özdeşleşerek yazdığına inanmaktadır.

C)Kendi bakış açısını yansıtmayan kişilere romanlarında yer vermemektedir.

D)Kendi özelliklerinden bazılarını kahramanlarına aktarmaktadır.

E) Roman sanatında bilginin ve düş gücünün önemli olduğunu

düşünmektedir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

Yaşam içindeki başarı, sorunlarımız olup olmamasına değil, bu yılki sorunlarımızın geçen yılkilerle aynı olup olmamasına bağlıdır.

Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?

A) Karşılaştığımız sorunları çözerken kullandığımız yöntemler, kariyerimizin nasıl olacağını belirler.

B) İnsan, çözemeyeceğini anladığı sorunları zamana bırakırsa gelecekte daha az sorunla karşılaşır.

C) Gündelik bir sorunun çözümünde çevremizdeki deneyimli kişilerden yardım almak en kestirme yoldur.

D)İnsanların yaşamdaki başarısının ölçütü, sorunlarını çözmekte gösterdikleri performansta saklıdır.

E) Sürekli olarak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalan kişiler, yaşamda başarılı olamaz.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

Ressam Mustafa Salim, beş yıllık aradan sonra Ankara'daki Atlas Sanat Galerisinde "Meditasyon" başlıklı yeni resim sergisini açtı. Geçmişte Monet çağrışımı yapan izlenimci resimleriyle dikkat çeken ressamın, bu sergideki resimlerinde soyut bir anlayışa yöneldiği görülüyor. Mustafa Salim, eşit fırça darbeleriyle ritmik yinelemeler yaratarak gökyüzü ve yeryüzü temalarını örgüsel bir biçimde yansıtıyor. Bir sorgulama mekânı olarak kullandığı tuvale resmettiği doğa, değişik renklerle homojen bir dağılım sunuyor. Bu dağılım, izleyiciyi belli bir noktaya odaklayarak izleyicinin denge kurmasını, dinginleşmesini sağlıyor. Böylece meditasyon, amacına ulaşıyor.

Bu parçada tanıtılan ressamla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Resimlerini nerede sergilediğine

B) Sanat anlayışında nasıl bir değişim olduğuna

C) Resimlerinin izleyicide ne gibi etkiler yarattığına

D) Resimlerin yapımına ne kadar zaman harcadığına

E) Resimlerini yaparken ne tür teknikler kullandığına

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?

A)Ülkemizin şehirler arası yollarında en çok yaygın ulaşım aracı, otobüstür.

B)Akdeniz Bölgesi'ndeki kimi plajlarımız, dünyanın en iyi plajları arasında sayılıyor.

C)Detaylı araştırma yapmadığımız için bu konudaki bilgilerimiz sınırlıdır.

D)Spora başlamadan önce ısınma hareketleri yapmak, olası sakatlıkları önler.

E) Galiba birkaç yıl içinde ev telefonları da tarihe karışacak.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

Ön yargı denince aklıma hep lisedeki edebiyat öğretmenimiz gelir. Dersin birinde, gençliğin verdiği saflıkla ön yargılara şiddetle karşı çıkıyorduk. O, "Çocuklar!" dedi, "Ön yargılara karşı ön yargılı olmamalıyız. Çünkü bir metni anlamamızın ön koşulu, o metne ilişkin ön yargılarımızdır. Metinden ne elde etmek istediğimizi bilmiyorsak o metne nasıl yaklaşacağımıza ilişkin bir yöntemimiz de yok demektir." Kafamızda çoktan mahkûm edilmiş bir kavramı, öğretmen bu sözleriyle yeniden tartışmaya açıvermişti.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Ön yargıların günlük hayatta başka, sanatta başka sonuç verdiği

B)Ön yargılı davranışların özellikle insan ilişkilerine zarar verdiği

C) Ön yargıların yanlışı olduğu kadar doğruyu da içerebileceği

D) Gençlerin yaşlılardan daha çok ön yargıya sahip olduğu

E) Dünyada ön yargısız insan bulunamayacağı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

Sanayi üretimi yerel, ulusal renkleri yok ediyor. Çünkü bunlarda insanın rolü en aza indirgenmiş, hatta ortadan kaldırılmış durumda. Aynı kalıptan çıkmış, birbirinin aynısı yüz binlerce eşya... Dünyanın neresine giderseniz gidin aynı ürünleri görürsünüz. Bu nedenle, el sanatlarının tanıtıldığı etnografya müzeleri şimdi daha çok gerekli. Halkın kendi sanatının müzesi olmadan ulusal bellek oluşmuyor. Nitekim birkaç yüzyıldan beri Batı sanatını tekrarlayıp duruyoruz  ama kendi kültürümüz bir adım ileri gitmiyor. Küreselleşme güç kazandıkça sizi diğerlerinden ayıracak, size ait olan kültür ürünleri daha çok önem kazanıyor.

 Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Etnografya müzelerinin işlevine

B) Küreselleşmenin sonuçlarına

C) Fabrikasyon üretimin zararlarına

D) Ulusal kültürün korunmasına

E) Yerli malı kullanmanın önemine

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

O saatlerde serpilir gülüşün

Bir avuç su gibi içime, ey yâr

Senin de başında o çılgın rüzgâr

Deli deli esiverirse bir gün

Beni unutma

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Ünlem (seslenme) öbeği

B) İlgeç öbeği

C) Belirtisiz ad tamlaması

D) Birleşik zamanlı eylem

E) Niteleme sıfatı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

Polisiye romanların hepsi "katil kim"den ibaret değildir. İyi polisiye, eleştirir. İyi polisiye yazarı da yaşadığı topluma, çevreye, kültüre, siyasete, insana sorgulayarak bakar; onları deşifre eder. Polisiyenin en ünlü yazarlarından biri olan Agatha Christie'ye bakın. Çoğu romanıyla çökmeye yüz tutmuş İngiliz aristokrasisinin suçlarına odaklanmıştır. O sınıfın üzerindeki saygınlık örtüsünü parçalar, ince ince yerer o sınıfın üyelerini. Kısacası itibarını sarsar soyluların. Bu bakımdan benim son romanımda yaptığım şey, söylendiği gibi, polisiye roman türüne yenilik getirmekten çok, o türün zaten var olan olanaklarını biraz daha genişletmek olarak değerlendirilmeli. Bunu yaparken önceden yaptığım eleştirilerin altını daha kalın çizdiğimin fark edilmesini de isterim doğrusu.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini söylememiştir?

A)Polisiye romanların kendine özgü bir dil ve anlatım gerektirdiğini

B)Polisiye romanların sadece merak ve heyecan öğesi içermediğini

C) Son romanında eleştirelliğin dozunu artırdığını

D) Kendisi hakkında yapılan bir değerlendirmeye tam olarak katılmadığını

E) Bütün polisiyelerin aynı kefeye konulamayacağını

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

Günümüz edebiyatında tanık gösterme yöntemi çok revaçta. Birçok yazar, yazılarında büyük yazarlardan alıntılar yapıyor. Yazmaya yeni başlamış, daha neyin ne olduğunu öğrenmenin ilk basamaklarını tırmanan gençlerin yazıları bile Dante'nin, Hugo'nun, Dostoyevski'nin, Beckett'ın sözlerinden geçilmiyor. Klasikleşmiş yazarlardan alınan cümleler, bu yapıtlarda gecekondu duvarındaki eski tapınak taşları gibi duruyor.

Bu parçanın son cümlesinde vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?

A)Alıntıların kullanıldığı yapıtların sanatsal bakımdan niteliksiz olduğu

B) Genç yazarların her yapıttan alıntı yapmaması gerektiği

C) Alıntıların hangi yazara ait olduğunun belli olmadığı

D) Alıntı cümlelerin yerli yazarlardan seçilmediği

E) Alıntılanan parçaların yeterince dikkat çekici olmadığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?

A) "Ateş Hırsızları Söylencesi” unutulmaz bir kitaptır.

B) 2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.

C) Yontma Taş Devrinden sonra Cilalı Taş Devri gelir.

D) Brüksel lahanası ve Hindistan cevizi aldılar.

E) Biraz ileride İzmir saat kulesi karşınıza çıkacak.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, "doğruların zaman içinde değişebilirliği" anlatılmıştır?

A) Her soru aynı zorlukta olmadığı gibi, her cevap da aynı değerde değildir.

B) İnsan hayatında her zaman sorular kalıcı, cevaplar ise geçicidir.

C) Doğru, elbisesini giyinene kadar; yalan, dünyayı dolaşır.

D) Gerçekler düşleri, düşler gerçekleri etkiler.

E) Her sorunun cevabı o sorunun içinde saklıdır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

(I) Televizyon dizilerini değerlendirme ölçütlerimiz ne kadar farklı, ne kadar çelişkili; böyle olması da doğal. (II) Dizilere farklı açılardan bakıyor; onlardan farklı şeyler bekliyoruz. (III) Kimimiz sadelik, ciddiyet ve tutarlılık; kimimiz ölçüsüzlük, çılgınlık ve coşku arıyoruz. (IV) Kimimiz hesaplı, milimetrik, çok iyi üretilmiş sahnelere; kimimiz bir ırmak gibi kendi yolunda akan bölümlere düşkünüz. (V) Sonraki hafta yayımlanmak üzere bölümlerin en ilginç, en heyecanlı yerinde kesilmesinden nefret eden de var; diziyi daha da ilgi çekici kıldığını düşünerek bundan hoşlanan, bunu destekleyen de.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalı virgül (;) yanlış kullanılmıştır?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

 I. Ek eylem

II. Birleşik sözcük

III. Hem yapım hem çekim eki almış sözcük

IV. Eylemsi eki

Aşağıdakilerden hangisi, yukarıda verilen dil bilgisel öğelerin tümünü örneklendirmektedir?

A)            Ağustos çekildi, eylülün sesi / Birazdan konuşacak

"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar"

B)            Yağmurun eşliğiyle çocuğunu emziriyor yaz

Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar

C)            Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı

Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar

D)            Yosunların kapılara usulca / Tırmanıp yerleştiği

Yani eylülün sesi bu ise çok iyi baylar

E)            Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız

Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

 (I) Tasavvuf felsefesi, 12. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar Türk kültürüne yön vermiştir. (II) Anadolu'da yerleşik ve yarı yerleşik topluluklar arasında farklı uygulama biçimleri gösteren bu felsefe, dinî bir içerik taşır. (III) Belli bir tasavvuf anlayışına bağlı derviş şairlerin şiirleri de bu yüzden bağlı oldukları inanışın gereklerini içeren ilkelerle doludur. (IV) Belki Pir Sultan Abdal'ın kimi şiirleri istisna sayılabilir. (V) Yunus Emre ayrı tutulursa tasavvuf inancını taşıyanların çoğu, şiirlerini didaktik tarzda kaleme almıştır. (VI) Tasavvufî şiirlerin çoğu da böylelikle kişilerin duygularından çok aklına seslenen, onlara bir dünya görüşü aşılamaya çalışırken kuruluğa düşen ürünler olmuştur.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, kendisinden önceki cümlede belirtilenlere bağlı bir sonucu dile getirmektedir?

A) II. ve III.           B) II. ve V.            C) III. ve V.

D) III. ve VI.         E) V. ve VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde verilen sözcüğün anlamını içermemektedir?

A)Bu resimlerde, Anadolu'nun binlerce yıllık kilim desenleriyle Batılı, modern resim teknikleri iç içe geçmiş. (sentez)

B) Yazar, oluşturduğu mekân içinde kahramanlarının soluk alıp vermesini, yaşamasını sağlayamamış. (yapaylık)

C) Kent yaşamının karmaşasını ve hızını yansıtmak isteyen bir yönetmen için en uygun yer İstanbul'dur. (üstünlük)

D) Romandaki dil ve anlatım, olayın seyrine ve kahramanların durumuna göre değişim gösteriyor. (uyum)

E) Ana dilini tüm incelikleri ve zenginliğiyle kullanan şairler, ülke sınırlarını kolaylıkla aşıyor. (inandırıcılık)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

Romanda dil, bir hizmetkâr olduğunu unutup efendi rolüne soyundu mu romanın dengesi bozulur. İşlek, akıcı, sanatsal bir dil, geçici olarak okurun gözünde romanı yüceltebilir. Fakat sadece geçici olarak... Dilin tadına varılınca onun gerisinde yatanı görmek ister okur. İşte o zaman hayal kırıklığına uğramamalıdır. Dilin büyüsünden başka bir şey, örneğin yapısal bir değer getirmeyen roman, başarısız romandır.

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?

A)Romanda dilin bir araç olduğu unutulmamalıdır.

B)Anlatımdaki renkliliğin, anlatılanı gölgelemesine izin verilmemelidir.

C)Özgün bir dil yaratmak, özgün bir roman yaratmanın garantisi değildir.

D)Roman, biçim ve içerik dengesi üzerine kurulmuş bir edebiyat türüdür.

E)Romanda kahramanlar arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 25

Bu hazin yolcuların en küçüğü

Bir zaman baktı o viran kuyuya

Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü

Parmağından sıyırıp attı suya

Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması

B) Ünsüz benzeşmesi

C) Kaynaştırma ünsüzü

D) Ünlü düşmesi

E) Ulama

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 26

Yazınsal yapıtlar, yaratıldıkları dile özgü anlam ve anlatım olanaklarıyla donanmıştır. Bir yazınsal yapıt asıl anlamını ve değerini yaratıldığı dilin içinde bulur. Yapıtın içeriğini biçiminden büsbütün ayıramayacağımıza göre, hiçbir yazınsal yapıt eksiksiz olarak başka bir dile çevrilemez. Her çeviride, az ya da çok kaybolan bir şeyler vardır. Öte yandan, dünya üzerindeki okurların yüzde doksanı İlyada'yı, Hamlet'i, Savaş ve Barış'ı, Don Kişot'u çevirilerinden okumuş ve sevmiştir. Bu da gösteriyor ki ----.

Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) okurlar, biçimi öze tercih etmektedir

B) çeviri, gerekli ve vazgeçilmez bir etkinliktir

C) her çeviri aynı kalitede değildir

D) çevrilemeyen yapıtlar daha değerlidir

E) sanatsal metinler, bilimsel metinlerden kolay çevrilir

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 27

 I. Sınavı kazandığımı duymuş ama inanmamıştı.

II. Mektubu yazmış ama postaya vermemişti.

III. Kitabı almış ama okumamıştı.

IV. Arkadaşını çağırmış ama gelmemişti.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu vardır?

A) I. ve II.             B) I. ve III.            C) I. ve IV.

D) II. ve III.           E) III. ve IV.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 28

Orhan Veli'nin Aragon'dan çevirdiği "Elsa'nın Gözleri" şiiri, bir çeviri başyapıtıdır. Orhan Veli, 10 dörtlükten oluşan bu şiirin sadece 5 dörtlüğünü çevirmiş, kaynak metnin 4, 5, 6, 7, ve 8. dörtlüklerini çevirmemiştir. Belli ki bu dörtlükleri Türkçe söylemede ötekilerdeki kadar başarılı olamadığını kavramış ve bırakmıştır. Onları da çevirseydi büyük olasılıkla "çeviri kokuyor" eleştirisine maruz kalacaktı. Ben de şiir çevirdiğim için biliyorum: ---- Bunu fark etmek ve orada durmak gerekir. Orhan Veli de işte bunu yapmıştır.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

A) İyi bir çeviri yapsan da kimseye yaranamazsın.

B) Bir dilde yaratılan şiirin tümü, başka bir dilde tam karşılığını bulamayabilir.

C) Her iki dili de iyi derecede bilmeyenler, çeviriye soyunmamalı.

D) Bir şiiri çevirmek, bir bakıma, onu başka bir dilde yeniden yaratmaktır.

E) Şiirin çevrildiği dil, kaynak metnin dilinden daha zengin olabilir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 29

Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen kavram cümlenin içeriğiyle uyuşmamaktadır?

A) Roman okurken kendimizi olayın akışına kaptırsak da zihnimiz hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar. (yazınsal metnin bildirisi)

B) Macera, aşk ve dedektif romanları, bundan sonra ne olacak diye; modern, edebî romanlar ise yazar nasıl bir atmosfer yaratmış diye okunur. (kategorize etme)

C) Roman okurken aklımızın bir yanıyla yazarın anlattığı şeylerin ne kadarını yaşadığını, ne kadarını hayal ettiğini anlamaya çalışırız. (yerelden evrensele varma)

D) Roman okumak, bir noktadan hareket ederek birbiriyle çelişen birçok düşünceyi huzursuzluk duymadan aynı anda görebilmek ve anlayabilmek demektir. (çok anlamlılık)

E) Roman okurken yazarın görüp anlattığı şeylerin kendi hayatımızdan bildiğimiz somut şeylere benzeyip benzemediğini sürekli olarak sorgularız. (gerçeğe uygunluk)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 30

Bir muhabir, muhalif ve uyumsuz tutumuyla tanınan bir punk şarkıcısıyla punk müzik üzerine yaptığı röportajdan sonra birlikte sokakta yürümeye başlar. Dinlediklerinden biraz da kafası karışmış olan muhabir sorar: "Peki punk nedir?" Müzisyen, yolun kenarındaki bir çöp kutusunu tekmeler ve "İşte punk budur!" der. Birkaç adım sonra muhabir de bir çöp kutusuna tekme atar ve “Punk bu mu şimdi yani?" diye sorar. Müzisyenin yanıtı şaşırtıcıdır: "Hayır! Bu, modaya uymaktır!"

Bu parçada, punk müzik yapan sanatçının vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Müzikseverlere saygı göstermek gibi bir kaygısı olmadığı

B) Müzikte gündelik doğal gürültülerden yararlandığı

C) Müzikle teknolojiyi birleştirmeye çalıştığı

D) Grupla değil, tek başına müzik yapmak istediği

E) Yaptığı müziğin taklit edilmeyen bir aykırılık içerdiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 31

Neden sonra uyuyakaldı. Gece boyunca bir su aktı durdu düşünde. Bir iki kere yataktan kalktı, muslukları sıktı ama onlardan değildi gelen ses. Su, boyuna aktı. Ama odanın tavanı alçalmadı, duvarları iki yandan yaklaşmadı, yatağı altından kaymadı... Evet, karabasanlardan uzak bir geceydi. Su akıyordu sadece. Bu da ta çocukluğundaki çocuk seslerini anımsatıyor, pek de rahatsız etmiyordu onu. Sabah kalktığında camdan bakmak istemedi canı. Gecenin büyüsü hemen bozulacaktı. Dışarıda kentin beylik bir pazar sabahı vardır mutlaka. Kurşuni gök, yoğun baca dumanlarını acımasızca bastırıyordur yine insanların üstüne.

Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A)Olanlar, her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısından verilmiştir.

B) Anlatımda söz sanatlarına yer verilmemiştir.

C) Öyküleyici ve betimleyici öğeler bir arada kullanılmıştır.

D) Sıkça tekrarlanan durumlardan söz edilmiştir.

E) Kahramanın ruhsal yapısına özgü ayrıntılar verilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 32

Şiirde sözcüklerle uğraşmak zordur. Çünkü önemli olan, sözcüklerin özellikle birden çok anlama gelmeleri yanında sesleridir de. İçeriği belirleyen de sözcüklerin seçimidir. Hikâyede ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayızdır: Ritmi, üslubu, hatta sözcük seçimini belirleyen, yazarın kurduğu evren ve o evrende yaşanan olaylardır. Hikâyeye Latinlerin şu kuralı hükmeder: "----" Şiirdeyse bu kuralı şöyle değiştirmek gerekir: "----"

Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?

A) Kendini toplumun önüne çıkarma – Toplumun seni yönlendirmesine izin verme

B) Önce şiire başla, arkasından hikâyeye yönel – Önce hikâyeye başla, arkasından şiire yönel

C) Konuya hâkim ol, sözcükler arkadan gelir – Sözcüklere hâkim ol, konu arkadan gelir

D) Hikâye yazarken biçim özü belirlesin – Şiir yazarken öz biçimi belirlesin

E) Duygularını değil düşüncelerini kullan – Düşüncelerini değil duygularını kullan

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 33

(I) Oturup dururken biri “Yüce Türk ulusunun asil evlatları...” gibi bir söz söylemeye başlayınca şaka yapıyor diye güleriz. (II) Ancak bir törende biri kürsüye çıkıp böyle sözler söyleyince bu sözler yerini bulmuş olur. (III) Destanların epik dili, işte buna benzer. (IV) Bu dili, halkın bildiği, kullandığı sözcüklerle günlük yaşamda kullanılmayan dizeler oluşturur. (V) Böyle bir yapıtı dinleyen kişi, tek tek imgeler üzerine düşünerek duygulanmaz. (VI) Tıpkı bir musiki parçasındaki tek tek notaların değil, belli formların güzel ve etkileyici olması gibi.

Düşüncenin akışına göre, bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Çünkü destandaki epik etki, şiirin bütününe dağılmıştır.” cümlesi getirilebilir?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 34

(I) Gazetelerdeki köşe yazıları giderek magazinciler tarafından yazılmaya başlandı. (II) Bir zamanlar siyaset veya ekonomi alanında yazı yazanlar bile günümüzde magazine kayıyorlar. (III) Okunmak için bunun zorunlu olduğunu hissediyorlar herhâlde. (IV) Çünkü bir ömür vererek yazılan bilim kitapları en fazla bin adet satılırken kulaktan dolma bilgilerle yazılan "çerez" kitaplar, rekor üstüne rekor kırıyor. (V) Televizyonlarda dizi ve magazin haberleri yayımlamaktan bilim programlarına, belgesellere zaman kalmıyor. (VI) Dünyayı değiştirebilecek buluşlar çabucak geçiştiriliyor; manken, futbolcu, sarhoş sürücü haberleriyse dakikalarca yayımlanıyor.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 35

İnsanlar başkalarını da kendileri gibi zannediyor. Gazetedeki köşemde ne zaman bir şirketi veya bir kurumu eleştiren yazı yazsam hemen arayıp "Halledilmesi gereken bir işiniz mi vardı?" ya da "Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?" diye soruyorlar. Oysa ben sadece olanlarla ilgili eleştirilerimi yazıyor, fikrimi ortaya koyuyorum. Bu, benim yazar olarak sorumluluğum. Biz yazarlar, hepimiz böyle değil miyiz? Onlara göre ise bizim fikrimiz, sorumluluğumuz yok, ---- var ve bütün yazılarımızı bunlar için yazıyoruz.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

A) duygusal tepkilerimiz

B) kişisel çıkarlarımız

C) beğenilme endişemiz

D) toplumsal görevlerimiz

E) çok okunma amacımız

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 36

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, birden çok neden sonuç ilişkisi vardır?

A)Elektrik teli fırtınadan koptuğu için öğleden sonra ilçeye dört saat elektrik verilemedi.

B)Hava sıcaklığının 3 derece düşmesine karşın kasabanın yaşlıları sıcaktan sokağa çıkamıyordu.

C)Televizyon insanın hayatına böyle egemen olursa toplum her anlamda yoksullaşır.

D)Çocuklarına, kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemeseydi belki de bu tür sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.

E)Filmlerin şiddet içermesi, insanların, istediklerini elde etmede şiddeti bir yöntem olarak görmesine neden oluyor.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 37

 Çocukluğumuzda yaz mevsiminin çekici  (I) taraflarından biri, çizgi roman okuma özgürlüğüne kavuşmaktı. Bilgisayarların, televizyonun her evde bulunmadığı, DVD'lerin olmadığı zamanlarda, yaz sıcaklarında eve kapanan çocukların tek eğlencesiydi  (II) çizgi romanlar. Fazla çeşit olmadığından piyasaya yeni çıkan ne varsa (III) alınıp okunur, (IV) okunanlar öteki çocuklardaki çizgi romanlarla değiştirilirdi. Aynı zamanda kitapçılar da okunmuş (V) çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya da hemen oracıkta, duvar dibinde okunmak üzere kiralardı.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsidir?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 38

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?

A) Takımımızın ilk kez katıldığı bu turnuvadaki başarısını kimse yok sayamaz.

B)Sabahki sınavda 24 kişilik sınıfta bir kalemtraş bulunamamıştı.

C) Bu küçük oyunlarla bizi alt edeceğini sanıyorsa aldanıyor.

D) Kılavuzumuz, gezi planında da bir değişiklik yaptığını söyledi.

E) Geçtiğimiz yaz İç Anadolu'nun önemli şehirlerinden birkaçını gezdik.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 39

 Lamartine, en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığını soran bir gazeteciye, bir gece ormanda yürürken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini söylemiştir. Ölümünden sonra odasında bulunan notlardan anlaşılmıştır ki şair, o şiiri yıllar boyu yazıp silip düzeltmiştir. Bu, gece gündüz sınava çalışan ama sınav sabahı geldiğinde hiç çalışmadığını söyleyen öğrencinin tutumuna benzer. O öğrenci, o sınavdan aldığı yüksek puanı çalışmasına değil de zekâsına bağlamamızı beklemektedir. Lise yıllarında çoğumuz bunu yutmamayı öğreniriz. İlhamla yazdığını söyleyen şairler de benim gözümde böyledir.

Bu parçada "ilham"la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

A) Şairlerin yaratıcı ve saygın görünmek için başvurduğu bir tür hile olduğu

B) Şiirde, emekten daha önemli bir unsur olarak öne çıktığı

C) Kimi sanatçılarda çok, kimilerinde ise az bulunduğu

D) Şairlerin kendilerini çevreden soyutlamasını gerektirdiği

E) Şairlerin aynı konuyu farklı ilhamlarla yazabileceği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 40

Çocukluğumda "fuar" sözcüğünün tek anlamı vardı: İzmir 9 Eylül Enternasyonal Fuarı. "Fuar"ı, her yıl aynı günlerde açılarak bölgeye en hareketli günlerini yaşatan etkinliğin düzenlendiği mekânın adı zannederdik. Duvarlar ve çitlerle sınırları belirlenmiş o geniş bahçe, bir ay süren fuar etkinliklerinden sonra park alanı olarak hizmet vermek üzere halka açık tutulur, yine "fuar" olarak anılırdı. Ancak o bir aylık sürenin dışında sönük kalır, tenhalaşırdı. Her yıl büyülü bir coşkuyla başlayan asıl etkinlik, İzmirlilerin yanı sıra bölgenin bütün şehirleri ve hatta bütün ülke tarafından büyük bir heyecanla beklenirdi. Şimdi fuar yok, o heyecan da yok.

Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) Ele alınan konuyla ilgili açıklayıcı bilgiler verilmiştir.

B) İzmir Fuarı'nın şehirdeki etkisinden söz edilmiştir.

C) Karşılaştırmalardan yararlanılmıştır.

D) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.

E) Örneklendirmelere yer verilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
40 tamamladınız.
]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 4 (Test Çöz – Online) https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-4.html Fri, 26 Oct 2018 18:15:05 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119190

TYT Türkçe Deneme Sınavı - 4

  • Tebrikler - TYT Türkçe Deneme Sınavı - 4 adlı sınavı başarıyla tamamladınız.
  • Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%.
  • Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%

Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

I. Küçülen ve sınırların kalkmaya başladığı dünyada sözcükleri yerli ve yabancı diye ayırmak, evrensel kültürle kucaklaşmayı engeller.

II. Evrensel kültüre ulaşmayı hedefleyen bir toplumun, dilini başka dillere kapayıp yalnızca kendi sözcükleri­ne yaslaması ona yarar değil, zarar getirir.

III.  Başka dillerin egemenliğinden kurtulmadan, kendi dil bayrağını açmadan toplumsal uzlaşma beklentisin­deki uluslar yanılırlar.

IV. Evrensel kültürün oluşmasında en önemli itici güç olan dil, kendi toprağında gelişip serpildikten sonra evrensel bir dil olma düzeyine ulaşabilir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi ikisi savundukları düşünce bakımından birbirine en yakındır?

A) l.ve ll.               B) I. ve lll.              C) ll. ve lll.

            D) ll. ve  IV.           E) lll ve IV.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların, ürün ve buluşların kuşaktan ku­şağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur. Eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpe­ği eğitemez.

 Bu paragrafta aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A)  Ünsüz yumuşaması

B)  Ünsüz benzeşmesi

C)  Kaynaştırma ünsüzü

D)  Ünlü düşmesi

E)  Ünsüz düşmesi

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

Bu şehrin en güzel mevsimi kıştı. Bu yüzden buradaki kış aylarına "beyaz elmas zamanı" denir. Doğa, sonbaharın sarısını beyazla kapatmaya hazırlanırken gökyüzünde bir telaş başlar. Sonbahar bu şehre çok nazlanarak gelirken kış hiç de öyle değildir, birdenbire gelir. İlk kar, bulutların dağıldığı günden itibaren beklenir. Çünkü yağacak olan kar mevsim değişikliğinin ilk sembolüdür.

 Bu  parçanın anlatımında aşağıdakilerden  hangisi yoktur?

A)  Öznel anlatıma dayanma

B)  Niteleyici sözcükler kullanma

C)  Kişileştirmelerden yararlanma

D)  Eksiltili ve devrik cümlelere yer verme

E)  Karşılaştırma tekniğine başvurma

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

Türk izleyicisinin, "sadece vakit geçirmek" için sinemaya gitmeye başlaması, Türk sinemasının yön değiştirmesine neden oldu. Usta işi, felsefesi olan filmler, izleyici bula­mayınca yapımcılar da kolay filmler çekmeye yöneldiler. Sinema, sadece gelir getiren bir araç olarak görülmeye başlanınca da sinemaya sokak kültürü hakim oldu. Argo­nun moda olduğu beyaz perde, izleyiciyi kültürlü bireyler olarak görmek yerine cüzdan olarak görmeye başladı. "En değerli film, ---- filmdir." anlayışı Türk sinemasının sloganı haline geldi.

 Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  halka en yakın olan

B)  izleyicilerin hepsinin beğendiği

C)  eski tarzdaki filmlere benzemeyen

D)  en çok kar bırakan

E)  popüler oyuncuların desteklediği

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

Gerçek sanatçı, hayatı şu ya da bu şekilde algılayan insan değildir. O, yaşama anlam katar. Gerçek olanla çok fazla ilgilenmez. Bizlerin görmediğini görür, bunları bi­zimle paylaşır. Gerçek sanatçının anlatımı da bizimkine benzemez. Onun anlatımı, okuyana keyif verir. Farkında olmadan, sanatçıyla birlikte, yaşamı yeniden algılar, yaşamaktan tat alır ve dilimizi kullanmayı öğreniriz.

 Bu paragraftan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A)  Sanatçının genellikle gerçek olanla çok ilgilenmediği

B)  Sanatçının, gerçekleri ana hatlarıyla topluma anlattığı

C) Gerçek sanatçının anlatımının sıradan insanlarınkinden farklı olduğu

D)  Sanatçının, hayatı sıradan bir şekilde algılamadığı

E)  Gerçek sanatçının, kişinin dilini geliştirdiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

(I) Memduh Şevket, kitap olarak yayımlanan ilk romanı Ayaşlı ve Kiracıları'nda öykülerinde olduğu gibi özgünlüğünü pekiştirecek bir teknik kullandı. (ll) Cumhuriyet sonrası Ankara'sında, kuruluş yıllarında, bir apartman dairesindeki odalarda kirada oturan değişik kesimlerde­ki kişilerin "bir mevsimlik" yaşantılarını gerçekçi biçimde yansıttı. (lll) Öykülerindeki gözlemci, betimleyici anlatımı, yalın ve akıcı dili, tiplemedeki başarısı, aydınlık bakışı romanlarının da belirgin özellikleri oldu. (IV) Öykü ve romanlarıyla gözlemci gerçekçiliğin öncü ürünlerini sunmayı bildi. (V) Bu yönüyle Cumhuriyet Dönemi çağdaş Türk edebiyatının gelişmesinde etkili oldu.

 Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma yapılmıştır?

 A) l. ve lll.                             B) I. ve IV.                C) ll ve V.

D) lll. ve V.                           E) IV. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?

A)  Hemen hemen herşeyi aldık yanımıza

B)  Hiçkimse için kendini üzmemelisin, dedi.

C)  Birde baktım daha uyanmamış, telaşlandım.

D)  Bunu size aksettirmek istemezdik hiç.

E)  Filmin bir de kamera arkası varki görmelisin.

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

İnsanın çevresindeki herkesle iyi ilişkiler kurması her zaman mümkün olmuyor. İnsanları değiştirmek zordur, hoşumuza gitmeyen yönleri hep olacaktır insanların ama insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek epeyce işe yarayacaktır. İnsanları oldukları gibi kabul ederek, onların hoş yönlerini ön plana çıkararak herkesle olmasa da çoğu insanla iyi ilişkiler kurabiliriz.

Bu parçada geçen "insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanlara farklı yönlerden bakmaya çalışmak

B)  İnsanları yanlışlarıyla benimseyebilmek

C)  Olumsuz davranışların nedenlerine inmek

D) Anlaşamadığımız insanlara mesafeli durmak

E)  İnsanlara kendilerini anlatma fırsatı vermek

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün ye­niden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır.

Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?

A)Sabahattin Ali'nin edebiyatımızdaki yeri ve önemi

B)Sabahattin Ali'nin değişen iç dünyasının sanatına etkileri

C)Sabahattin Ali'nin eserlerinin değeri

D)Sabahattin Ali'nin edebiyatımıza etkileri

E)  Sabahattin Ali'nin bireye ve topluma bakış açısı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

(I) Bir öykü ustası olarak girdi edebiyat dünyasına (ll) Öykülerinde de hiçbir zaman kolaya kaçmadı. (lll) Bunda sanata duyduğu saygı vardır. (IV) Yapıtlarının hepsinde okuru düşündüren özgün önermeler görülür. (V) Basmakalıp reçetelerden, alışılmış konulardan, yapay anlatım­lardan kaçınır.

 Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, devrik cümledir.

B)  cümle, olumsuz fiil cümlesidir.

C)  cümle, ad cümlesidir.

D)  cümle, yüklem ve özneden oluşmuştur.

E)  cümlenin yüklemi dönüşlü çatılıdır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücünün insan yaşamına bakış açısını değerlendirirken camdan bir balık akvaryumunu düşünmeden edemiyorum. Akvaryumda bugünkü yaşantısıyla günümüz insanı vardır. Günümüz insanının yaşamı, çağdaş öykü sanatı için bu denli saydam ve net bir görüntüdür. Öykü sanatının usta­sı bir öykücü ise nitelikli ürün verebilme yolunun önünde duran akvaryumun içindeki görüntüyü değerlendirmek­ten geçtiğini iyi bilir.

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünceyi aşağıdakilerden hangisi tümüyle içerir?

A)Kaliteli öyküler yazan öykücü insan hayatını, kendi duygularını da katarak anlatan öykücüdür.

B)Günümüz insanının yaşamını net bir şekilde değerlendiren öykücü, çağdaş ve kaliteli ürünler meydana getirir.

C)Akvaryumda yaşayan balıklarla insanlar arasında çe­şitli yönlerden benzerlik vardır.

D)Öykülerin kendilerine özgü yazılma yöntemlerini öykücülerin bilmesi gerekir.

E)Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücü çeşitli gözlemler yapmak zorundadır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır.

 Bu cümlenin öğe dizilişi aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?

A)  Özne - zarf tümleci - nesne - yüklem

B)  Zarf tümleci - özne - yüklem

C)  Özne - nesne - yüklem

D)  Özne - yüklem

E)  Nesne - özne - zarf tümleci -yüklem

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

Bir romanın olay örgüsü ve kişileri roman yazılmadan önce yazarın zihninde biçimlenmiş, romanın ana çerçe­vesi az çok belirlenmiştir. Yazar, romanın bir planını çı­karmış, bölümlerini düzenlemiş, olayların akışını tasarla­dıktan sonra kalemi eline almıştır. ----. Yazarken olaylar üzerinde daha ayrıntılı düşünme fırsatı bulduğu için daha önce düşünmediği unsurları akışa kapılarak eserine kat­mak isteyebilir. Olaylar ve kahramanlar, yazarın kalemini yeni maceralara sürükler böylece.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerin hangisinin getirilmesi en uygun­dur?

A)  Bu plan çerçevesinde yazarak aklındaki öyküyü roman haline getirir

B)  Ancak bazen roman, yazarı kendi akışına çeker

C)  Yine de eksik kalmış noktalar, yazım aşamasında so­run oluşturur

D)  Oysaki bu, anlatılanların inandırıcılığını zadeler

E)  Bununla birlikte okuyucunun da tepkisi önemlidir

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, belirtili ad tamlamasının tamlayanı da tamlananı da niteleme sıfatı almıştır?

A) Yeni tahta kaşığın sapı yemek yaparken kırıldı.

B)Arkadaşım yolun sonundaki yüksek apartmanda oturuyor.

C) Okul bahçesinin yıkık duvarı nihayet onarıldı.

D)Bu gelişmeler, ülkenin dört yanında heyecanla karşılandı.

E)Tarifsiz kaderlerin yılgın insanı göçtü dünyamızdan.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

Çağımızın romancısı, okuyucusunu iyi tanımakta, onun birkaç yüz yapraklı bir romanı bütünlükle kavramakta zorlanacağını bilmektedir. Yazarın, en çok birkaç saat içinde okunabilen romanlara yönelmesi, romancının deneyiminden doğmuştur. Kaldı ki günümüz sanatı birçok gereksiz ayrıntıdan sıyrılmakla bu ereği (amacı) kolaylaştırmıştır.

 Kendisinden böyle söz edilen çağımız romancısı eserini oluştururken aşağıdakilerin hangisini göz önünde bulundurmalıdır?

 A) Okuyucuların kendisiyle özdeşleştirebileceği tiplere yer vermeyi

B)Okurun, kısa sürede okuyabileceği romanlardan hoşlandığını

C)  Okuyanda var olan beklentileri dikkate almamayı

D)  Okuyucunun sorunlarına pratik çözümler sunmayı

E)  İnsanda karamsarlık yaratan konulardan uzak durmayı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

Kitap okumak için zaman bulamadıklarını söyleyenlerin çoğu, aslında düşünme tembeli. Kitap okumaya değil, düşünmeye üşeniyorlar. Kavramlar arasında yeni yeni bağlar kurmak korkutuyor böylelerini. Çünkü her yeni, bir değişimi getiriyor. Okumadıkları için de insan ve yaşamla ilgili bildiklerinin dışına çıkamıyor, doğru olarak bellediklerini aşamıyorlar.

 Bu parçada okumayan kişilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Belli kalıpların dışına çıkamadıklarına

B) Okumama nedenlerinin zaman bulamamakla bir ilgisinin bulunmadığına

C)  Düşünmek ve değişerek için çaba göstermediklerine

D)  Yeniliklere açık olmadıklarına

E)  İnsana ve yaşama farklı bir açıdan baktıklarına

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

"Doğru yazı", içindeki düşünce yanlış da olsa anlatmak istediğini dil kurallarına uygun olarak anlatan yazıdır. Niteliği; sağlıklı, etkileyici, sürükleyicidir. Doğru yazıda sözcükler, kavramları aşağı yukarı değil, tam olarak karşılar; tümcenin öğeleri yerli yerinde bulunur. Doğru yazının hoşa giden biçimde olması gerekmez.

 Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Tanımlamaya yer verilmiştir.

B) Açıklamaya başvurulmuştur.

C)  Dil, göndergesel işlevdedir.

D)  Öznel değerlendirmeler vardır.

E)  Karşılaştırmaya başvurulmuştur.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

"Ay, yavaş yavaş yükseliyordu... " Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Hak­sızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilene­bileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki "Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.", "Telefon acı acı çaldı.", "Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışa­rıya çıktı." gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar.

Bu  parçanın  anlatımında  aşağıdakilerden  hangisi yoktur?

A)  Yinelemelere yer verme

B)  Devrik cümlelerden yararlanma

C)  Tanık göstermeye başvurma

D)  Öznel değerlendirmede bulunma

E)  Örneklerden yararlanma

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

(I) Senelerdir eleştirinin sadece eserin kötü yanlarını açığa çıkarmak olmadığını anlatıyoruz. (ll) Eleştiri kavramının olumlu yönlerini açıklamaya çalışıyoruz. (lll) Tüm çabamız, modern eleştiriyi tanımlamak için. (IV) Ne yazık ki biz, hayata baktığımız gibi bakıyoruz eserlere. (V) Biraz da bardağın dolu tarafını görsek başaracağız eleştiri yaz­mayı.

 Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  I. cümlede süregelen bir durumdan söz edilmiştir.

B) ll. cümlede bir kararlılık dile getirilmiştir.

C) lll. cümlede bir amaçtan söz edilmiştir.

D) IV. cümlede özeleştiri yapılmıştır.

E)  V. cümlede bir gereklilikten söz edilmiştir.

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

Herkesin sandığının tersine hayatta iyi - kötü, güzel - çir­kin, olumlu - olumsuz gibi kesin ayrımlar yoktur. Örneğin bir insan sadece iyi ya da sadece kötü olamaz; iyi ya da kötü özellikleri bir arada bulundurur. Bazı insanlarda iyi taraflar daha fazlayken bazılarında kötü yönler daha çok olabilir. İnsanlara böyle yaklaşıldığında yaşamın daha gü­zel olacağı şüphesizdir. Çünkü bu sayede "iyi" dedikleri­mizin hata yaptığını gördüğümüzde hayal kırıklığına uğramayacak, "kötü" olarak nitelendirdiklerimiz yüzünden yaşamı kapkaranlık görmeyeceğiz.

Bu parçadan aşağıdaki değerlendirmelerin hangisine ulaşılabilir?

A)Yaşamdaki zıtlıkların iç içe, yan yana olduğunun yadsınamayacağına

B)  Hayatın hep iyi taraflarının görülmesi gerektiğine

C)  İnsanların hatalarını görmezden gelmek gerektiğine

D)  İnsanlarla iletişim kurmanın pek kolay olmadığına

E) İyi ve kötü insanlar arasında bir ayrım yapılmasının yanlış olduğu

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

Selçuk Altan, sözcüklerle oynarken hem söz dizimsel hem de sözcüksel düzlemde yerleşik kullanımların dışına çıkıyor.

Bu  cümledeki altı çizili söz, aşağıdaki kavramların hangisi ile ilişkilendirilebilir?

A)  Tutarlılık

B)  Doğallık

C)  Benzersizlik

D) İlericilik

E) Uyarıcılık

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

Bütün zamanların en yürekli caz müzisyeniydi. Ömrü bo­yunca yaşamla Rus ruleti oynadı. Bir at kadar çok yedi, bir balık kadar suyla bütünleşti. Herkesi çok sevdi ama en çok sokağı sevdi. Hiç uyumazdı. Ara sıra kestirmekle yetinirdi. Gün gelir, ortalığı birbirine katardı. Bir kere bir konser sırasında kendisine verilen kırmızı bir gülü oldu­ğu gibi yedi. Her şeyi çok uçta yaşadı. Kısacık yaşamına birden çok yaşam sığdırdı. Hepsini de sonuna kadar ya­şadı. Charlie Parker ve zaman yarıştılar. Zaman kazandı. 1955'te gözleri bir daha açılmamak üzere kapandığında otuz beş yaşındaydı.

Bu parçada sözü edilen müzisyen için aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?

A)  Yaşamı uç noktalarında yaşadığı

B)  İnsanları çok sevdiği

C)  Hayatı ciddiye almadığı

D)  Yaşamın sınırlarını zorladığı

E)  Caz müziğine yeni kapılar açtığı

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

Aristo, klasik felsefenin kurucularındandır. (I) MÖ 380-322 yılları arasında yaşamıştır. (ll) Eflatun'un kurmuş olduğu Akademia'da yirmi yıl asistanlık yapmış, edebiyat ve dil ile ilgilenen Aristo on iki yıl boyunca tüm Yunanistan'ı dolaşarak ders vermiştir. (lll) Edebiyat ve dil ile de yakından ilgilenen Aristo, Aristoteles veya Aristetalis adları ile bilinir. (IV) Etika, Politika, Atinalıların Anayasası, Sofis Helenler gibi ünlü eserleri vardır. (V) Aristo, görüşleri ile Doğu dünyasının eserlerinde ve klasik şiirimiz olan divan şiirinde yer almıştır. (VI) Divan şiirinde bilgi, akıl, mantık ve hizmet sembolü olarak Aristo'nun adı sıklıkla kullanılmaktadır. (VII) Özellikle kasidelerde, övülen kişiyi Aristo'ya benzeterek övmek gelenektir.

 Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci parag­raf hangi cümleyle başlar?

A)ll.           B) lll.         C) IV.         D) V.          E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

İnsan, çevresindeki kötü ve olumsuz durumları kendisi için olumlu biçimde kullanarak yaşamda sesini duyurabilir.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangi­si yanlıştır?

A)  Yan cümle, temel cümlenin zarf tümlecidir.

B)  Sıfat tamlaması vardır.

C)  Dönüşlülük zamiri kullanılmıştır.

D)  İlgeç (edat) kullanılmıştır.

E)  Yüklem birleşik zamanlı bir eylemdir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 25

Şair, yazar veya ressam hemen her sanatçı kendi rengi­ni bulana kadar başkalarının ayak izlerine basarak yürür. Her birinde bir şeyler keşfeder, özümser, damıtır ve so­nunda kendi rengini bulur.

Bu parçada geçen "kendi rengini bulmak" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Özgün tarzını oluşturmak

B)  Başka sanatçılara öykünmek

C)  Kendinden önceki sanatçıları örnek almak

D)  Basmakalıp eserler oraya koymak

E)  Düş gücünü belirgin hale getirmek

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 26

Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün ye­niden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır.

Bu parçada Sabahattin Ali'yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

 A) Bazen bireysel bazen de toplumcu bir sanatçı oldu­ğuna

B)Sanatçı olmasının da etkisiyle ülke sorunlarını ve toplumsal sorunları dengeli bir biçimde ele aldığına

C)Toplumsal olayları anlattığı eserlerinde daha başarılı olduğuna

D)Zengin bir kimliğe sahip olmasından dolayı bugün edebiyatımızda bir çığır açtığına

E)Farklı bir yönüyle ve yeni bir bakış açısıyla tekrar incelenmeyi hak ettiğine

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 27

Çok hoş sohbet, ağzı laf yapan biri olduğum söylenemez ama yazmaya oturduğumda bambaşka biri olup çıkıyo­rum. Kimlik değiştiriyorum adeta. Bu, elimde olan bir durum değil; yazarken kendimden geçiyorum ve çoğu zaman ne yazdığımı ben de bilmiyorum. Aklıma geldiği gibi, olduğu gibi bırakıyorum ifadeleri, onlar kendi yerle­rini bulup yerleşiyor. Kimi zaman oldukça büyük bir hız­la, kimi zaman da insanı çıldırtacak bir yavaşlıkta ortaya yeni bir roman çıkıyor.

Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)Günlük yaşantınızda nasıl bir insansınız?

B)Romanlarınıza kendinizden neler katıyorsunuz?

C)Hayattaki titizliğiniz roman yazma sürecine de yansı­yor mu?

D)Romanlarınız, düşüncelerinizi birebir yansıtıyor mu?

E)Yazım sürecinde, kendinizde ne gibi durumlar gözlemliyorsunuz?

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 28

Arabesk müzik, sosyal ve toplumsal değişmelerin bir ürünü olarak ortaya çıkmış bir müzik türüdür.

 Yukarıda sözü edilen müzik türünün toplumdaki ye­rinin anlatıldığı bir parçadan alınan aşağıdaki cüm­lelerin hangisiyle, ayraç içinde verilenler arasında anlamca bir ilişki yoktur?

A)  Sanıldığı gibi geniş ve çeşitli kesimlerce dinlenen bir müzik türü değildir. (Dinleyicilerinin belli bir toplumsal tabakada yer alması)

B)  Daha çok köy ile kent arasında sıkışmış "ara" insan topluluğunca dinlenip benimsenmektedir. (Uzun bir geçmişinin olması)

C)  Varoşlarda yaşayan bu insanlar köydeki yaşantılarını sürdürürken kente adapte olmaya çalışırlar. (Arada kalmış bir kültür oluşturma)

D)  İşte bu durum, onların arabesk denen bu "ara" müzik türünü dinlemelerinin nedenidir. (Müzik tercihinin gerekçesi)

E)  Zaten arabeskin kendisi de müziğin neresinde oldu­ğunu bilmemektedir. (Kendini belli bir yer oturtamama)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 29

Genç sanatçı, kendinden önce gelmiş olanları aşmak isterse onların yapıtlarına dudak bükmemelidir. (I) Tam tersi gözünü dört açarak kendinden öncekilere bakmalıdır. (ll) Eski eserleri olabildiğince dikkatli gözlerle incelemelidir. (lll) Yeniyle eskiyi birleştirmeye çalışmalıdır. (IV) Zira yarı­na kalmış her yapıtın bir güzelliği, yaşayan yanı olduğunu bilmelidir. (V) Onların yüzyılların ötesinden günümüze kadar canlılıklarını koruyarak geldiklerini unutmamalıdır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren gençlere verilen öğütlerin gerekçeleri açık­lanmıştır?

A)l.           B) ll.          C) lll.         D) IV.         E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 30

Divan edebiyatımızda, halk edebiyatımızda ve uzun süre Batı edebiyatında sevgililer birbirine denk olmamıştır. Genç kız üst konumdadır, ulaşılmazdır. Erkek ise aşağıdadır, yalvaran durumundadır. Genç kız, yukarıdan bir tebessüm lütfeder ya da bir gül atar. Eğer bu çift evlenir­se ilişki tersine döner. Erkek balkona veya sedire çıkar; kadın ise aşağıda yemek, bulaşık peşinde koşturmaya başlar. Bir iner, bir çıkar tahterevalli. Yere paralel durduğu pek nadirdir.

 Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?

A)Kadın-erkek ilişkisinin edebiyatta nasıl yorumlandığı

B)İki insanın dışarıdan destek almadan hayata nasıl tutunduğu

C)Birbirini anlamaya çalışan insanların edebiyata konu olduğu

D)Kadınların edebiyatımızda da ulaşılmayan bir yere sa­hip olduğu

E)Kadın-erkek ilişkilerinin benzetmeyle anlatılabileceği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 31

Refik Halit, yazmaya mizah dergilerinde yergi ve taşlamalarla başladı. Ömrü boyunca sürdürdüğü yazı hayatında eleştiriden, alaydan kaçınmadı. Günlük gazetelere yazdığı, o günün politik konumunu ya da gündelik haya­tını anlatan yazılarını bugün okuduğumuzda zamanın bu metinlerden aldığımız dilsel hazzı azaltmadığını görürüz. Türkçenin en keyif verici metinleri arasında sayabiliriz bu yazıları.

 Bu parçadan Refik Halit'le ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi çıkarılamaz?

A)Yazı hayatına mizah dergilerine eleştiri yazarak başlamıştır.

B)Gazetelere yazdığı yazıların dili bugün bile okuyanı etkiler.

C)Yazı hayatı boyunca eserlerinde eleştiriden vazgeçmemiştir.

D)O günün politik ve güncel olaylarını anlatan gazete yazıları yazmıştır.

E)Hayatının belli bir döneminden sonra eleştiri yazıları yazmamıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 32

"Ay, yavaş yavaş yükseliyordu... " Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Hak­sızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilene­bileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki "Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.", "Telefon acı acı çaldı.", "Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışa­rıya çıktı." gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar.

Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A)Yazarların özgünlüğü olmayan sözlerle eserlerini oluşturması

B)  Yazarların süslü sözler kullanması

C)  Yazarların nesnel cümleler oluşturamaması

D)  Yazarların kapalı anlatıma yönelmesi

E)  Yazarların duru ve açık cümleleri kullanmaması

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 33

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)Bütün arkadaşlara bizi yalnız bırakmadıkları için te­şekkür ediyorum.

B)Zorluklar karşısında birlik olmanın önemli olduğunu biliyorsunuzdur.

C) Bu yanlışları tekrarlamamak için daha dikkatli olmalı­yız.

D)Herkes bizim kadar çaba verseydi sonuç daha iyi olurdu.

E)Takımın elde ettiği başarı okulda bayram havası oluşturdu.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 34

(I) Fıkralar diğer anlatılara göre oldukça kısadır. (ll) Az sözle çok şey anlatılmak istenir. (lll) Güldürü öğesinin yanında düşünce öğesi de ağır basar. (IV) Fıkra, toplu­mun o gün içinde bulunduğu koşullara bağlıdır. (V) Halk zekası öyle fıkralar üretir ki bunlar yayın organlarında yer almadığı halde, dilden dile en kısa sürede yurt düzeyinde yayılır.

 Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)I.cümlede anlatı türleriyle ilgili bir karşılaştırma yapılmıştır.

B)ll.cümlede fıkraların yalınlığı üzerinde durulmuştur.

C)lll.cümlede fıkraların eğitici yanının da olduğu belirtilmiştir.

D)IV.cümlede fıkranın toplumsal yaşamla bağlantılı olduğu açıklanmıştır.

E)V.cümlede fıkraların sözlü gelenekte yaşadığı ve halk zekasının ürünü olduğu vurgulanmıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 35

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tırnak işareti (" ") gereksiz kullanılmıştır?
A) Dede Korkut söylemiş: "Allah Allah demeyince işler düzelmez, Kadir Tanrı vermeyince er zenginleşmez."
B) Öğrenci çekinerek söz istedi: "Dışarıya çıkabilir miyim öğretmenim?" dedi.
C) Öğretmen: "Halk edebiyatı çocuğun hayal dünyasını zenginleştirir." diyor.
D) "Herkesin gidecek bir evi, oturacak bir sofrası var," demek ki.
E) "Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar." der dururdu babam.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 36

Aşağıdaki dizelerin hangisinde "sitem veya yakınma" anlamı yoktur?

 

A)            Ne doğan güne hükmüm geçer

Ne halden anlayan bulunur

B)            Manada güzel, ruhta güzel, tende güzelsin

Ey sevgili sen elde değil, bende güzelsin

C)            İyi günde yaran, ahbap çok olur

Dar günde dost bulunmaz nedendir

D)            Bin gül çıkardım sana kalbindeki külden

Bir gün beni ansaydın eğer sen de gönülden

E)            Neden herkes güzel olmaz

Yaşamak bu kadar güzelken

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 37

Ben, gerçekten şiirin insana tattırdığı duyguların, aktardı­ğı imgelerin, öteki plastik sanatların ve özellikle müziğin uyandırdığı duygulardan, insanı yücelten estetik zevk­lerden pek farklı olmadığını sanıyorum. Bu düşüncenin oluşmasındaki neden, çok iyi yorumlanan güçlü ve güzel bir müzik yapıtını dinlediğim anda, benliğimi kaplayan duygulanmanın tam eşini, iyi bir şiir okuduğum ya da dinlediğimde de tatmamdır, kanısındayım.

Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?

A)  Şiirin diğer sanatlardan üstün olduğu

B)  Şiirin biçimsel olanaklarının çokluğu

C) Şiirin konusunun genellikle toplumsal olduğu

D)  Şiirin insanı etkileyen bir büyüsünün olduğu

E)  Şiirin imge bakımından zenginliği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 38

(I) Ana hikaye temel nokta olduğu için değiştirilemez. (ll) Bundan dolayı bizim eser üzerindeki inisiyatifimiz kısıtlanmış olmaktadır. (lll) Kendi hikayemizi anlatırken dahi, mumun çevresindeki kelebek gibi olayın etrafında döneriz. (IV) Hikayeye ayrı bir güzellik katan öğelerle yer yer kopukluklar yaşarız bu yüzden. (V) Yine de hikayenin bütününe hakim olmak için yorum yapmaktan alıkoyamayız kendimizi.

Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine "Hatta zaman zaman karanlık noktalardan çıkamadığımız olur." cümlesi getirilirse anlam bütünlüğü bozulmaz?

A)l.           B) ll.      C) lll.         D) IV.          E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 39

Dil, sözlüklerde belirtildiği gibi sıradan bir "iletişim aracı" değil, insanları birbirine bağlayan, onların topluluk ve ulus olmasını sağlayan, kullanıldıkça güçlenen ve çözülmeyen bir bağdır. Millet olmanın temel unsuru dildir. Dil kimliği belirler, kimlik kültürü, kültür ise milleti... Milleti oluşturma gücüne sahip bulunan böylesine etkili bir unsurun kullanımı da varlığı kadar önemlidir.

 Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangilerin­den yararlanılmıştır?

A)  Öyküleme-Tanımlama

B)  Tartışma-Karşılaştırma

C)  Betimleme - Örnekleme

D)  Açıklama -Tanımlama

E)  Açıklama - Örnekleme

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 40

Orhan Veli, Garip şiirinin nasıl bir yol izlediğini ve daha sonraki yıllara nasıl geldiğini bir yazısında şu şekilde belirtir: "Yirmi yaşımızı dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı. Beylik kalıplar, beylik oyunlar, beylik dünyalar içinde bunalmış kalmış olan şiire yeni imkanlar arayalım dedik. Şiire yeni dünyalar, yeni insanlar sokarak, yeni söyleyişler bularak şiirin sınırlarını biraz daha genişlet­mek istedik. İlk işimiz, bilinen sanatları bir tarafa bırakıp şiiri bu sanatlar dışında şiir yapan özellikleri aramak oldu. Böylelikle onu bir reçete olmaktan kurtaracaktık. Bu işi başarabilmek için de şiir tariflerinin verdiği tertiplere karşı gelmek gerekiyordu. O tertipleri bulmuş olan şiirle o şiire sıkı sıkı sıkıya bağlı kimselerin bu dikine giden hareketten memnun olmayacakları besbelli idi."

 Bu parçadan Orhan Veli'yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?

A)  Eski şiire sıkı sıkıya bağlıdır.

B)  Şiire genç yaşlarda başlamıştır.

C)  Şiirin konularını genişletmek ister.

D)  Sıradan söyleyişlerden hoşlanmaz.

E)  Söz sanatlarının kullanımına karşıdır.

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
40 tamamladınız.

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 3 (Test Çöz – Online) https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-3.html Thu, 25 Oct 2018 21:25:30 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119187

TYT Türkçe Deneme Sınavı - 3

Tebrikler - TYT Türkçe Deneme Sınavı - 3 adlı sınavı başarıyla tamamladınız. Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%. Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%
Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

Yaşar Kemal’in “Tek Kanatlı Bir Kuş” romanı, korku üzerine kurgulanmış bir eser. Bu korku her insanın ken­di karanlığında yarattığı İblislere, sisin içinden çıkacak sandığımız ecinnilere, çok mutlu hissettiğimizde içimizi birdenbire kaplayıveren huzursuzluğa benziyor. Halkı tarafından terk edilen Yokuşlu kasabasına tayini çıkan, eşi Melek Hanım’ı da yanına alıp yola koyulan posta müdürü Remzi Bey’in hikâyesi anlatılıyor romanda. Yeni bir ro­man değil “Tek Kanatlı Bir Kuş”. Yaşar Kemal’in 1960’ların sonunda yazdığı ve şimdi yayımlamaya karar verdiği bir yapıt. Dönemin dilini yansıtmasının yanında, büyük ustanın kendi yazarlık serüveni içerisinde önemli bir yere sahip.

Bu parçada Yaşar Kemal’in sözü edilen romanıyla il­gili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)  İşlediği konuya

B)  Ne zaman kaleme alındığına

C)  Ana temasının ne olduğuna

D)  Yazıldığı dönemin dil özelliklerini taşıdığına

E)  Etkileyici, şiirsel bir dille yazıldığına

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

Benim gençlere bakışım ve onlardan beklentilerim farklı. Genç dediğin yaptıklarıyla, düşündükleriyle farklı olma­lı, kabına sığmamalı. Dünyanın güzel olduğuna ve daha da güzel olacağına yürekten inanmalı; çağlar boyu süregelmiş, kalıplaşmış düşünceleri benimsemeden önce bu düşünceler üzerinde derinlemesine düşünmeli, ince­lemeli, bunları araştırmalı, kısacası ince eleyip sık dokumalı. Ben ancak böylelerine genç derim.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, yazarın gençlerden beklediği davranışlardan biri değildir?

A)  Karşılaştığı olaylara ve durumlara sorgulayıcı bir bakış açısı ile yaklaşmaları

B)  Özgür düşünmeyi yaşam felsefesi hâline getirmeleri

C) Donanımlı bireyler olabilmek için gereken gayreti göstermeleri

D)Yaşamdan tat alarak daha güzel bir geleceği temellendirmeleri

E)  Kendilerinden önceki düşünceleri tümüyle reddetme­leri

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

Sanatçı, kendine özgü bir deyişe, bir anlatıma, bir biçeme ulaşmalıdır. Bu anlatım, bu deyiş değişmez olmalı­dır. Sanatçılar uzun uzun kişiliklerini ararlar. Bu sürede yalpalar durur, şunun bunun etkisine kapılırlar. Sonunda kişilikleri meydana çıkar. Kendilerine özgü bir anlatıma, bir yapıya ulaşır, belirli bir düzeye gelirler. Sözgelişi bir Cahit Sıtkı, bir Fazıl Hüsnü böyle kişiliğini bulmuş, eseri­ne damgasını basmış sanatçılardır. Onların bir şiirine bir yerde rastlasak ---------

Bu parçanın sonuna aşağıdaki cümlelerin hangisi ge­tirilmelidir?

A)  bu şiirin konusunun ne olduğunu hemen anlarız

B)  başarılı bir şiirin nasıl yazılabileceğini fark ederiz

C)  hemen etkilenir, şiirin, büyülü dünyasına dalar gideriz

D) altındaki imzayı görmesek bile şiirin kime ait olduğunu rahatlıkla anlarız

E)  onu hemen bir yere not eder, ezberlemeye çalışırız

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

Severim gerçekçi edebiyatı. Bu yaşa değin en çok onun ürünlerini, o yolda yazılmış hikâyeleri, romanları hep o çı­ğırı öven denemeleri, eleştirileri okudum. Bir hikâyede, bir romanda anlatılanların, gerçekte olanlara benzeme­mesini çok kimse gibi ben de çok eleştirdim. Peri masal­larından, dev masallarından çocukluğumda bile pek hoşlanmadım. Olmayacak şeyler anlatan hikâyeler ara­sında beğendiklerim yoktur, demeyeceğim ama onlarda da ararım gerçeği.

Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazar için söylenemez?

A)  İnsanı düşler dünyasına götüren yazıları sevmeyen

B)  Bir okuyucu olarak seçici davranan

C)  Değişik türde kitaplar okumaktan hoşlanan

D)  Gerçek dışı olayları anlatan yapıtların çok azını beğe­nen

E)  Gerçekçi edebiyat ürünlerinin eleştirisinden hoşlanmayan

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

(I) Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’ni çok önemli bir eser olarak görüyorum. (II) Büyük boy, yaklaşık 950 sayfalık yapıtta iki bini aşkın madde var. (III) Ekrem Çakıroğlu önderliğindeki 38 kişilik yazar kad­rosunun iki yıllık çalışmasıyla hazırlanmış. (IV) Bilgiler, sadece biyografik olarak değil, eleştirmenlerin değerlendirmeleriyle bir arada aktarılıyor. (V) Fotoğrafların kitaba sıcacık bir güzellik kattığını da söylemeliyim.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede öznellik söz konusudur.

B)  II. cümlede bir saptama yapılmıştır.

C)  III. cümlede eserin ortaya çıkışıyla ilgili bilgi verilmiştir.

D)  IV. cümlede olumsuz bir değerlendirme söz konusu­dur.

E)  V. cümlede yoruma yer verilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

“Hatıra Notları”, 1930’dan 1950’ye Asım Us’un toplum­sal – siyasal – kültürel yaşama tanıklığı diyebileceğimiz bir kitap. Bu notlar büyük bir olasılıkla yazılması hep dü­şünülmüş ama bir türlü gerçekleştirilememiş, çok kap­samlı bir anı eserinin notları. Gerçi bu hâliyle eksik yanları var ama yine de benzeri olmayan bir kitap. Bu noktalarda iktisadi ve mali meseleler, yolculuk izlenimleri, değişen Türkiye’nin ülküleri ve düşleri hatta dedikodular, fıkralar art arda… Tümü bir solukta okunuyor bunların.

Bu parçadaki altı çizili sözlerin anlamları aşağıdakilerin hangisinde bir arada ve sırasıyla verilmiştir?

A)  Doğal      – merak uyandıran

B)  Sıra dışı  – çok okunan

C)  Özgün     – sürükleyici

D)  Yoğun     – akıcı

E)  Etkileyici – yürek titreten

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

Aşağıdakilerden hangisi, ötekilerden farklı bir görüşü dile getirmektedir?

A)  Yahya Kemal, şiirdeki başarısını kendi toplumunun şiirine dayanarak elde etmiştir.

B)  Ahmet Haşim, bizim şiirimize takılıp da Fransız şiirini incelemeseydi sıradan bir şair olurdu.

C)  Ahmet Mithat’ın günümüzde okunmasında asıl etken, meddahlık geleneğimizi romana taşımasıdır.

D) Ömer Seyfettin, geleneksel hikâyeciliğimizden yararlanmasaydı bugünlere kalmazdı.

E)  Cahit Külebi’nin şiirlerindeki bütün sıcaklık, kaynağını halk şiirimizin biçim ve özünden alıyor.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

I. Eve geldim, üstümü değiştirip evden çıktım.

II. İki günden beri, sizi ne arayan ne soran var.

III.  Kimseler görmeden gelsin buraya.

IV. Bu işin böyle yapıldığını bilemezdim.

V. Her mevsim yaprağı olan bir ağaçtır bu.

Yukarıdaki numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  I. cümle bağımlı sıralı cümledir.

B)  II. cümle anlamına göre olumsuzdur.

C)  III. cümle devrik bir birleşik cümledir.

D)  IV. cümle yan cümleciği nesne olan, kurallı cümledir.

E)  V. cümle eksiltili cümledir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir ad tamlaması başka bir adın sıfatı olarak kullanılmıştır?

A)  Adamın gözleri göz değil, kör bir kuyunun ağzıydı.

B) Temmuz sıcağı çökünce ırgatların sırtından ter boşa­nıyordu.

C) Akdeniz suları renkten renge dönüşürken martıları seyrederdik.

D)  Kömür karası gözleri beni çocukluk yıllarıma götürür­dü.

E)  Böyle günlerde, içime gurbet acısıyla birlikte bir ka­ranlık çökerdi.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

Teknolojinin ilerlemesi; bilgisayar, sinema ve özellikle te­levizyon gibi iletişim araçları, şiirin okur yitirmesine yol açmıştır. Bu, yadsınamaz bir gerçek. Ancak bu durum, yalnızca sahte okurlar üzerinde etkisini göstermiş, şiir gerçek okuyucularını korumuştur. Bu nedenle benim şiirin geleceği açısından en ufak bir endişem yok. İyi bir şiir, gerçek okuruyla buluşmasını ve dolayısıyla varlığını daima sürdürecektir.

Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Teknik gelişmelerin okuyucu sayısını azalttığına

B)  Okuyucularının aynı nitelikleri taşımadığına

C)  Nitelikli olanların var olmayı sürdüreceğine

D)  Gerçek şiir okuyucularının bitmeyen ilgisine

E)  Nitelikli şiir sayısının günden güne azaldığına

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

Üstün gözlem gücü, ayrıntı zenginliği ve abartısız duygu aktarımı ile Türk öykücülüğünde seçkinleşen Füruzan’ın ilk öyküsü 1956’da “Seçilmiş Hikâyeler”de yayımlanır . İlk kitabı “Parasız Yatılı”, ilk kitapların kaderinin tersine ilgi gö­rürken Sait Faik Ödülü’nü de kazanır. Onun öykülerini üç özellikle tanımlayabiliriz : İnsani sıcaklık, dönemsel tanıklık ve yoksul ailelerin var olma serüveni. Füruzan, Türk öykücülüğünde bir yol açıcı, bir öncü olmayı başarmış; kalıcı, eskimeyecek öykülere imza atmıştır.

Bu parçada Füruzan’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  İlk öykü kitabıyla ödül kazandığına

B)  Öykülerinde biçem kaygısını ön planda tuttuğuna

C)  Öykü türünde başarılı örnekler ortaya koyduğuna

D)  Öykülerinde ele aldığı konulara

E)  Yapıtlarıyla başka yazarlar için örnek oluşturduğuna

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

(I) Kötü bir konuşmayı dinlemek zorunda kalmaktan daha etkili işkence var mıdır? (II) Bu yüzden köylüden esnafa, cami cemaatinden siyaset erbabına, üniversite öğrencisinden sendika mensubuna hepimiz hemen her gün bo­zuk, ruhsuz ve kaba bir Türkçe ile yapılan konuşmaları dinlemekle cezalandırılırız. (III) Kulaklarımızı tırmalayan, zevkimizi körelten, can sıkıntısıyla bizi hayattan bezdiren bu saygın konuşmacılar, ya doğuştan işkence yapmaya meyillidirler yahut özel bir eğitimden geçmiş olmalıdırlar. (IV) Yoksa bunca yanlışı, böylesi sıkıcı ve uzun konuşma­yı başarıyla sürdürebilmek tesadüf eseri olamaz. (V) O kadar çoktur ki bunlar; nerede, ne zaman karşınıza çıkıp sizi oracıkta esir edecekleri ve saatlerinizi karartacakları belli olmaz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Talihsizliğe bakın ki bizim yaşadığımız topraklar, kötü konuşmacılar cennetidir.” cümlesi getirilirse dü­şünce akışı bozulmamış olur?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.          E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

Şiir ile düzyazı birbirinden farklıdır. Ne şiir düzyazıdır ne de düzyazı şiir. Şiir, düzyazının topraklarına adım atar atmaz taş kesilir. Düzyazı da şiire heveslendi mi gülünç duruma düşer. Şiirle düzyazı arasında, sık sık meydana gelen sınır çatışmalarına tanık oluyoruz. Sanatçılık işte bu noktada önem kazanır.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Şiir, kendisini oluşturan niteliklerden uzaklaşırsa şiir olmaktan çıkar.

B)  Şiirde anlatılmak istenenler düzyazı ile de verilebilir.

C)  Şiir, düzyazıdan daha büyük bir etkiye sahiptir.

D)  Şiir, olayları düzyazıdan daha gerçekçi bir şekilde ele alır .

E)  Düzyazıya yaklaşan şiirler daha başarılıdır.

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

İçinizi ısıtacak bir bardak salep, buraya özgü bir lezzet olan boza, sıcacık simit eşliğinde çay, sokakları saran kokusuyla kestane ve daha birçok lezzet, İzmir gezinizde size eşlik edebilir.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Eylemsilere yer verilmiştir.

B)  Zincirleme isim tamlaması vardır.

C)  Farklı türde zamirler kullanılmıştır.

D)  Bulunma hâl ekini almış sözcükler kullanılmıştır.

E)  “Sıcacık” sözcüğü küçültme eki alırken ses düşmesine uğramıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

(I) Sinop’un şirin ilçelerinden biri olan Erfelek’de bir grup arkadaşla tatil yapıyoruz. (II) Şimdi, küçüklü büyüklü yirmi sekiz şelaleden oluşan Tatlıca Çağlayanı’nda dinleniyoruz. (III) Ayancık ilçesinin sınırındaki Akgöl’ü ve yakınındaki İnatlı Mağarasını’da dolaşıyoruz. (IV) Mağara, deniz yü­zeyinden 1070 metre yükseklikte. (V) Kuzeydeki köyde yer alan kaya mezarları görülmeye değer.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?

A) I. ve II.               B) I. ve III.              C) II. ve V.

D) III. ve V.             E) IV. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

------------ Edebiyat öğrencileri ise dersini gördükleri, eserlerini inceledikleri bir edebiyat adamını, ancak kırık kopuk notlarla, fotokopilerle ve edebiyat sözlüklerindeki bir iki paragrafçık bilgiyle tanıyor, o kadarını yeterli sayı­yorlar. Bir şairi, bir romancıyı bütün macerasıyla incele­me, kritik etme yolculuğuna çıkmayı göze alamıyorlar. Bu durumda, mesela Beşir Ayvazoğlu’nun Haşim monogra­fisi gibi kapsamlı eserlerden haberleri bile olmuyor. Bunu nereden mi biliyorum? 70’in üzerinde üniversitesi ve bir o kadar da edebiyat bölümü olan bir ülkede, Ahmet Haşim hakkında yazılmış nitelikli bir çalışmanın bir haftada tükenmesi gerekirdi. Ben öyle sanıyordum. Ötüken Yayı­nevi yetkililerine sordum. “Nerde!…” dediler. Üzüldüm. Yazık dedim, çok yazık!…

Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Edebiyat öğretmenlerinin ve akademisyenlerin çoğu, alanlarıyla ilgili yeni yayınları izlemiyor ve onlara el sürmüyorlar.

B)Ülkemizde bir şairi, yazarı değişik açılardan tanıtan monografik çalışmalara kimi okuyucular ilgi gösteri­yor.

C)Bugüne dek Ahmet Haşim üzerine yazılmış kitapların sayısı çok az ve bunun değeri bilinmiyor.

D)Bir şairi, yazarı asıl sevdirecek olanların liselerdeki edebiyat öğretmenleri olduğunu söyleyebiliriz.

E)Ortaöğretim kurumlarımızdaki edebiyat konuları, öğrencilere edebiyat sevgisi aşılamaktan çok uzak ve yeterli değil.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

Bilgelik; bilgi edinme, algı, görgü, sağduyu ve sezgisel anlayışla birlikte bu nitelikleri özümseyebilme ve uygu­layabilme kapasitesidir. Bilge insan; kendi düşüncesine, kendi düşüncesi olduğu için önem vermemesi ve kuşkuyla bakması gereken insandır. Ne diyor Valery : “Bizim düşüncemize kendi düşüncemiz olduğu için inanmamalıyız. Tersine onu kuşkuyla karşılamamız gerekir.”

Bu parçanın anlatımında aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangileri kullanılmıştır?

A)  Tanımlama          – Örnekleme

B)  Tanık gösterme – Tanımlama

C)  Tartışma              – Örnekleme

D)  Betimleme          – Tanımlama

E)  Tanık gösterme – Karşılaştırma

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

(I) Dil, insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli öğedir. (II) İnsanoğlu, bu yeteneği sayesinde diğer can­lılara üstünlük sağlamakla kalmamış; uygarlığı baş dön­dürücü bir hızla ilerletmiştir. (III) Dilin bu anlamdaki işlevini anlayabilmek için “Acaba dil olmasaydı, ne olurdu?” sorusunu düşünmemiz yeterli olacaktır. (IV) Dilin içinde yer alan “ana dil” in yeri bambaşkadır. (V) Ana dilimiz, an­nemizden ve çevremizden bize geçen birçok özellik gibi, her yönüyle bizi biz yapan değerlerin izleriyle doludur. (VI) Ana dilimiz hem iletişim aracımız hem de kültür dün­yamızın engin deryasıdır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci parag­raf hangi cümleyle başlamalıdır?

A) II.           B) III.          C) IV.          D) V.           E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

Bir şiir okuyucusunun en doğal hakkı, şiiri yorumlama hakkıdır. Okuduğu şiiri kendi duygu ve düşüncelerine göre yorumlayan okur, o şiire, şiirde olmayan pek çok güzellik yükler. Böylece kendini şiirin anlamına ortak etmiş olur. Sırf bu nedenden, her anlamı açık açık veren, anlamı suyun üzerindeki zeytinyağı gibi görünen şiirlere tepkiliyim. Çünkü bu tarzdaki şiirler okuyucusuna haksız­lık ediyor. Okurun en doğal hakkını elinden alıyor.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabıdır?

A)  Şiirle ilgili farklı yorumlar şairin hoşuna gider mi?

B)  Çok kolay anlaşılan şiirlere neden karşı çıkıyorsunuz?

C)  Şiirin bir yetenek işi olduğunu niçin kabul etmiyorsu­nuz?

D)  Sizce bir şair okuyucusuna haksızlık edebilir mi?

E)  Kısa sürede yazılan şiirler nitelikli olur mu?

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, “Bir kez daha böyle davranırsan beni asla yanında bulamaz­sın.” cümlesindeki “asla” sözcüğünün anlamından uzaktır?

A)  Hiç boşuna uğraşma; bu iş dünyada olmaz.

B)  Dünya yıkılsa da senin dediğini yapmayacağım.

C)  Ölsem de bir daha senden yardım istemeyeceğim.

D)  Onun yerli yersiz konuşması can sıkıyor.

E)  Onunla kavga etmeyi hiçbir zaman düşünmüyor.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

Edebiyat hocalarının pek çoğunun öbür dünyada yatacak yerleri yoktur! Neden mi? Memleket evlatlarına koskoca Ahmet Hâşim’i yanlış tanıttıkları ve ondan soğuttukları için… Bugün lise diploması almış yahut hâlihazırda bu sıralarda oturan hangi memleket evladına Hâşim’den söz etseniz, “Ha, o mu? Çok çirkin bir adammış!…” diyecek­tir. Hâşim’e dair akıllarında kalan tek bilgi kırıntısı, onun yüzüne bakılmayacak kadar çirkin; bu sebeple kendi­sinden nefret eden ve hiçbir kadının yüzüne bakmadığı bir adam olduğudur. İşgüzar edebiyat hocaları, güya öğrencilerine müfredat dışı bir bilgi vererek öğrettiklerinin akılda kalmasını sağlayacak, bir parça bilgiçlik taslaya­caklar! Konu Hâşim’e gelince başlarlar onun çirkinliğine, Araplığına dair hikâyeler anlatmaya. Artık dinlet, dinletebilirsen! Bütün anlattıkları unutulacak, o güzelim şiirler; Grubahâne- i Laklakan, Frankfurt Seyahatnâmesi ve tadına doyulmaz onca deneme ‘çirkin şair’ in gölgesinde kalacaktır .

Bu parçanın yazarı, özellikle aşağıdakilerin hangisin­den yakınmaktadır?

A)Ahmet Haşim’in yapıtlarını anlamaya çalışanların azlığından

B)Edebiyat öğretmenlerinin yeteri kadar araştırma yapmamalarından

C)Ahmet Haşim’in öğrencilere yanlış tanıtılmasından

D)Öğrencilerin Ahmet Haşim’in şiirlerini sevmeyişinden

E)Edebiyat öğretmenlerinin müfredat dışı bilgi vermelerinden

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

“Zekânın iyi niyeti” diye özetleyebiliriz Can Yücel’in şiirini. Gerçi onun yapıtları birkaç çekirdek üstüne kuruludur ama böyle diyebiliriz. İroniye dayanan bir şiir onunkisi. İroninin var olması için sanatta düşünce ortamının bu­lunması yetmez, o ortamın belli bir gelişme düzeyine var­ması, zenginleşmiş, her türlü çağrışım örgüsünü kurmuş olması da gerekir. Ayrıca duyarlılığa sığınmaya çalışan bir şiiri var Can Yücel’in. Akıp giden şiir ırmağı içinde hiç kimsenin izini sürmeden giden bir sanatçıdır o.

Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Birden çok temele dayanma

B)  İnce alaylı kullanımlara yaslanma

C)  İmge dünyasını sınırlandırma

D)  Hassas bir duygu evreni içinde olma

E)  Başka şairlere öykünmekten kaçınma

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

(I) Egzersiz yapmanın kalp sağlığı ve genel sağlık için önemini kimse inkâr edemez. (II) Ancak, diyet yapmadan bu yola başvurmak, kilo vermeyi sağlamaz. (III) Dolayısıyle egzersiz, kilo vermek için ilk koşuldur ama yalnız­ca destekleyici olarak. (IV) Bedeni çalıştırmak, öncelikle metabolizmayı hızlandırarak daha fazla kalori yakılmasını sağlıyor. (V) Yapılan araştırmalar spor yapmanın depres­yona karşı da çok etkili olduğunu gösteriyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.          E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

(I) Ağırbaşlı yazılar içinde deneme, en ilgi çekici olanı­dır. (II) Gerçi kitapları koşarcasına okuyanlar ona pek yüz vermezler. (III) Ancak gerçek kitapseverlerin en çok başvurdukları eserler denemelerdir yine de. (IV) Birçok­ları, denemeyi genellikle hoşça vakit geçirmek için okur. (V) Onlardan beslenmeyi düşünmeseler de beslenirler ister istemez.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlenin yüklemi adlaşmış bir sıfat-fiildir.

B)  II. cümle, yüklemi birleşik fi il olan kurallı bir cümledir.

C)III. cümle, yüklemi ek eylemle çekimlenmiş bir ad cümlesidir.

D)  IV. cümle, yüklemi eylem olan basit yapılı bir cümledir.

E)  V. cümle devrik bir eylem cümlesidir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 25

Tanzimat’tan bu yana Türk şiirinin Batı şiirine gereğinden fazla koşullandığı söylenir. Doğrudur bu. Ancak, öyle sa­nıyoruz ki şiirimizde dipteki zengin tortu, büyük birikim, varlığını ve ağırlığını her zaman duyurmuş; Türk şairi ken­dine güvenini en umutsuz anlarında bile yitirmemiştir. Bu yüzden . ------------

Düşüncenin akışına göre, bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) şiirimizin tamamen Batı şiirinin yörüngesine girdiğini söyleyip her şeyi bu yargının paralelinde algılamak doğru değildir

B) Batı şiiriyle daha sıkı bir ilişki içinde olma gereği duyulmuştur

C)  belki de hiçbir ulusun şiirinde görülmedik bir aşama Türk şiirinde görülmüştür

D) Türk şairleri, yabancı dillerdeki şiirsel atılımlar üstüne izlenimlerini aktarma ihtiyacı duymuşlardır

E) değişimin Türkçede yeni anlam örüntüleri yarattığı kuşkusuzdur

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 26

Türk şiir mirasının kendisinden öncesini eksiksiz özümsemiş biriydi Ahmet Erhan. Kendisinden önceki şiiri aşmak telaşında olmayışı kendisine olan güvenindendir. İlginçtir; Erhan’ın kişiliği ne kadar huzursuzsa, şiir biçemi o kadar sakin, geçmişe saygılı, okura eğilebilen, onun elinden tutabilen bir şiirdir. Dörtlükler yazar, hece­cilere selam gönderir, altmış kuşağıyla selamlaşır, Cemal Süreya’dan dem vurur. Bu, ona göre hayatın şiirini yaz­manın bir gereğidir. Bu gereği yerine getirdiği için de sıra dışı olabilmiştir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın yazarı için yan­lıştır?

A)  Şiir yazarken okuyucuyla iletişimi önemsemiştir.

B)  Şiir dilini kişiliğinin aksi yönünde oluşturmuştur.

C)  Kendisinden sonraki sanatçıları çok etkilemiştir.

D)  Geleneksel Türk şiirinin verimlerinden beslenmiştir.

E)  Şiirde özgün bir çizgi yakalamıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 27

Avını yiyen timsahın vicdan azabı çektiği için gözyaşı döktüğü iddiası bir şehir efsanesidir. Bu efsaneyi Orta Çağ’da yaşamış bir ansiklopedi yazarı üretmiş ve “Bir timsah su kenarında öldürdüğü bir adamın üzerine gözyaşını döker ve onu hemen yutar.” diye yazmış. Oysa tim­sahın gözyaşları, gözünün korneasını kayganlaştırıp bir tür göz kapağı görevi gören saydam zarın kornea üzerin­de kolayca hareket etmesine yararmış. Bu yüzden belki de gözyaşı denmesi bile yanlış. Yani timsahın gözyaşlarının duygusal bir nedeni yok. Ama yine de yaygın anlamı nedeniyle “timsah gözyaşları” hoş bir metafordur, güzel bir deyimdir.

Bu parçada özellikle vurgulanan görüş aşağıdakilerden hangisidir?

A)Bilimin öncelikli görevinin, toplumu doğru bilgiye ulaştırmak olduğu

B)Yerleşik bazı düşüncelerin bilimsel dayanaktan yok­sun olabileceği

C)Yanlışlığı bilimsel olarak ispatlanan bilgilerin kolayca terk edildiği

D)Bilim alanında doğrulanmayı bekleyen pek çok bilgi bulunduğu

E)Kökeni uzun bir geçmişe dayanan sözlerin günümüz koşullarına uyarlanması gerektiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 28

Gür (I) yeşil ağaçların çevrelediği bir alana indi uçağımız. Parklarıyla ünlü bir kentteydik artık. Kaldığımız konukevinin arkasında göz alabildiğine uzanan park (II) yemyeşildi. Parkın içinde (III) tavus kuşları ve ayaklarımıza dolaşan sincaplar (IV) Bizdeki parkların tersine, yerler tertemiz; görünürde yiyecek kabukları, kâğıt parçaları (V) sigara izmaritleri yok.

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine öte­kilerden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.          E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 29

Keskin kokulu bir rüzgâr esti.

Üzüm taneleri birer birer döküldü.

Sicim gibi bir yağmur başladı sonra.

İri, bal gibi tatlı çavuş üzümleri pırıl pırıl parladı.

Evlerin çatılarından oluk oluk sular akmaya başladı.

Birden gök gürledi, her tarafa bir ışık demeti yayıldı.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Betimleyici anlatım

B)  Kişileştirme

C)  Söz sanatlarına başvurma

D)  Gözlem gücünden yararlanma

E)  Varlıkları ayırıcı nitelikleriyle verme

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 30

Tanpınar’ın değerini tam bildik mi bilmiyorum. Ölümünden sonra anlaşıldı değeri. Çağımızın büyük bir edebiyat tarihçisi, iyi bir şairi, büyük bir romancısıydı. Sağlığında eserlerinin geniş halk yığınlarına ulaştığını söylemek zor. Doğu ile Batı arasındaki “eşik”te duran biriydi o. Vakaları objektif olarak verir, onların yorumunda subjektiftir. Şiirde mükemmelliyetçidir. Seçerek kitabına aldığı 37 şiiri var. Dergilerde çıkan şiirlerinin sayısı yaklaşık 100’dür. Çağdaşları arasında pek çok yazar farklı isimlerle niteliksiz eserlere imza atmış, Tanpınar böyle bir yola hiç girme­miştir.

Bu parçada Tanpınar’la ilgili aşağıdakilerden hangisi­ne değinilmemiştir?

A)  Yaşarken değerinin bilinmediğine

B)  Farklı türde eserler verdiğine

C)  Yaşarken geniş kitlelerce okunmadığına

D)  Şiirde en iyiye ulaşmak için çırpındığına

E)  Şiirde sembolist anlayışta olduğuna

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 31

Küçük bir çam ormanının önünde beyaz, şık bir bina mermerdenmiş gibi göz kamaştıracak derecede parlıyordu.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yan­lıştır?

A)  Sıfat tamlaması, nesne göreviyle kullanılmıştır.

B)  Bulunma durum eki almış tamlama vardır.

C)  Edat öbeği kullanılmıştır.

D)  Yüklemi, etken çatılı bir eylemdir.

E)  Yükleminde ünlü daralması olmuştur.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 32

Üçüncü tekil kişi iyelik ekini almış adların özne olduğu cümlelerde yüklem, genellikle ad soylu olur.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kural örneklenmiştir?

A)  Romanı gerçekten de çok güzelmiş.

B)  Kalemi yan masadaki arkadaştan aldım.

C)  Bu bölgede havalar çok soğukmuş.

D)  Dün sizi telefonla soran, Gizem’miş.

E)  Durumu açık yüreklilikle dile getirdi.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 33

(I) Uzun söyleşilerden oluşan bu kitap, Neşet Ertaş’ın çocukluğundan başlayıp günümüze kadar gelen detaylı bir yaşam öyküsünü sunuyor bize. (II) Büyük üstadın yaşam mücadelesini, çektiği sıkıntıları ve çocukluğundan beri yaşadığı yoksulluğu okudukça hayata nasıl o denli iyim­ser ve umutla yaklaşabildiğini görüp hayrete düşüyoruz. (III) Kitabın en önemli özelliği, çekilen bütün sıkıntıların sanatçının ağzından anlatılıyor olması. (IV) Bu durum kitabı bir başkasının anlattığı bir biyografi kitabından daha samimi bir hâle getiriyor. (V) İnsan olmanın ne de­mek olduğunu sil baştan düşündürüyor bu harikulade eser.

Bir ozan ile yapılan söyleşilerden söz edilen bu par­çadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, yapıtın içeriğinden söz ediliyor.

B)  II. cümlede, sanatçının zorluklar karşısındaki tutumu dile getiriliyor.

C)  III. cümlede, yapıtın özgünlüğü üzerinde duruluyor.

D)  I V. cümlede, yapıtın diğerlerinden farklı bir yönü vur­gulanıyor.

E)  V. cümlede, bilinen bir gerçeğin yapıtla birlikte yeni­den ele alındığı söyleniyor.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 34

Konuşmaları, davranışları, yaşının gerektirdiğinden üstte olan, bu bakımdan büyüklere benzeyen çocuklar vardır . Onlara, ------------ deriz.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?

A)  eli bayraklı

B)  dün cin olmuş, bugün adam çarpıyor

C)  âleme paşa mı geldin

D)  dümen neferi

E)  büyümüş de küçülmüş

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 35

(I) Yazar, eleştirel yazılarında Türk edebiyatının geçmişten günümüze belli başlı dönemlerini Batı kültürüyle değerlendiriyor. (II) Çok yanlış ve havada kalmış bir değerlendirme! (III) Neden mi? Çünkü Türk edebiyatı son yüzyılda Batı kültürüyle yakınlaştı. (IV) Batı kültürünü öğrenmek için önce Batı klasiklerini okumalısınız. (V) Ondan önceki edebiyatımızda Doğu vardı, Fars vardı, Arap vardı; bun­lara göre değerlendirmeliydi bence.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi an­latımın akışını bozmaktadır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) I V.          E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 36

“Aşk” romanıyla “aşkı da içeren romanlar”ı birbiriyle karıştıranlar var. Bunları ayırmak gerek. Oysa bizde bu ayrım yapılmıyor. Eğer aşk romanından kasıt, yaban­cıların “romance” dedikleriyse benim romanlarım bu grupta yer almıyor. Çünkü bu tür romanlara Barbara Cartland’ın kitaplarını, pembe dizileri örnek gösterebiliriz ki bunlar bence edebiyatın dışındadır. Konusuna aşkın da sindirildiği ya da birtakım olayların bir aşk etrafında anlatıldığı romanlar bunlarla bir tutulamaz. Örneğin Anna Karenina’da toprak reformu da anlatılır. Bu ayrımı yap­mazsak Anna Karenina’yı yalnızca sıradan bir aşk romanı olarak nitelendiririz.

Bu parçaya dayanılarak aşağıdakilerden hangisi çı­karılamaz?

A) Aşk serüveni yaşamamış birinden aşk romanı yazma­sı beklenemez.

B) Aşk romanı sözünün anlamsal sınırı belirlenmelidir.

C) Salt aşk üzerinde yoğunlaşan romanların yazınsal bir­ değeri yoktur.

D)  Dokusunda aşkı barındıran her yapıt, aşk romanı sa­yılmaz.

E)  Kimi romanlarda aşk, toplumsal sorunlarla iç içe anla­tılır .

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 37

Kitaplar arasında ayrım yapanlardanım. Belki yanlış diyeceksiniz ama ------------. Bunu sıradışılık olsun diye ya da çoğunluğun bayağı olanı seçtiğini düşündüğümden yapmıyorum. Sadece kendi okuyacağım kitaplar hakkında fikrim var, beğenilerimi biliyorum ve birçoğunun kapağını şöyle bir çevirip bakmam bile okuma zevkime hitap edip etmediğini anlamam için yeterli oluyor.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  kendimi sıradan okurla aynı düzeyde tutmuyorum

B)  eleştirmenlerin değerlendirmelerine önem vermiyo­rum

C)  çok satan kitapları okumama gibi bir eğilimim var

D)  çoğu okurun sıradan olanı tercih ettiğine inanıyorum

E)  yaşamını bilmediğim yazarların yapıtlarını seçmiyo­rum

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 38

Efsane sözcüğünün sözlük anlamı, eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları ve olayları konu edi­nen hayalî hikâye demektir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Gereksiz sözler kullanılması

B)  Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması

C)  Sözcüğün yanlış yapılandırılması

D)  Birden çok eylemsiye yer verilmesi

E)  Tamlayan eksikliği

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 39

--------- Uzun süren bir eğitimden geçmeden bir kazıyı  denetleyip örgütlemek imkânsızdır. Bu nedenle zaman zaman eğitim kazıları düzenlenir. Eğitim kazılarında öğrenciler defter tutmayı, buluntuları toparlayıp etiketleme­yi, kazı buluntularının çizimlerini yapmayı, bulunanların sınıflandırılmasını öğrenirler. Bunların dışında işlerine yarayacak pek çok şeyi uygulamalı olarak öğrenirler.

Düşüncenin akışına göre parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eserlerin en iyi şekilde korunması şarttır.

B)Kazı çalışmalarında yabancı arkeologların bilgisine her zaman ihtiyaç vardır.

C)Öteden beri ülkemizde arkeolojik kazıların çok önemsendiği söylenemez.

D)Arkeolojiyi sevdirmek, herkesten önce bu alanda gö­rev yapan kişilerin işidir.

E)Arkeolojik kazılar büyük deneyim, beceri, özen ve dik­kat ister.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 40

Aşağıdaki dizelerin hangisinde düşsel öğelere yer verilmemiştir?

A)            Ovada her kızıl kalenin teni

Bir padişahın kanıyla beslendi

B)            Sonbahar gelip yeşillikler bitmeden

Uzan yeşilliğe, gününü gün et

C)            Şu testi de benim gibi biriydi

O da bir güzele vurgun, dertliydi

D)            Bir taş bulamazsın ki Doğu ovalarında

Kahretmesin bana da benim zamanıma da

E)            Güneş göğe attı erkenden kendini

Aydınlık padişahı atına bindi

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
40 tamamladınız.
Liste
Geri dön
Tamamlananlar işaretlendi.
12345
678910
1112131415
1617181920
2122232425
2627282930
3132333435
3637383940
Son
Geri dön

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 2 (Test Çöz – Online) https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-2.html Thu, 25 Oct 2018 18:20:08 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119185

TYT Türkçe Deneme Sınavı - 2

Tebrikler - TYT Türkçe Deneme Sınavı - 2 adlı sınavı başarıyla tamamladınız.
  • Toplam Soru sayısı: %%TOTAL%%
  • Doğru sayısı: %%SCORE%%
  • Yaptığınız yanlış sayısı:  %%WRONG_ANSWERS%%
  • Doğru yüzdesi: %%PERCENTAGE%%

Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

(I) Aydınlar; seçkin konumları, bilgileri, düşünme güçleri, konuşma yetenekleriyle toplumsal bilincin oluşmasında, gelişmesinde önemli etkileri olan kişiler. (II) Ama “aydın” nitelikleri edinince insanın kötü eğilimlerinden bir çırpıda kurtulduğu da sanılmamalı. (III) İnsan, kültürlü de olsa kültürsüz de olsa gene insandır; iyi ya da kötü olabilir, bireysel çıkarları için toplumsal çıkarları çiğneyebilir. (IV) Bir toplumda aydınların sayısının artması, etkinliklerinin gelişmesi özlenen bir gelişmedir. (V) Kuşkulanan, araştıran, sorgulayan, tartışan, vardığı çözümleri başkalarıyla paylaşan insanların çoğalması toplumsal gelişmenin en büyük güvencesidir. (VI) Yine de bu durum, insanların düşünmeyi, yargılara varmayı aydınlara bırakmasını gerektirmez. (VII) Bir toplumda aydınların ulaştığı çözümler ve sunduğu öneriler de eleştirilmeden, değerlendirilmeden benimsenmemelidir.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılmalıdır?

A) II.

B) III.

C) IV.    

D) V.     

E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması yoktur?

 A) Sakız Hanım, akşama doğru udu eline alır, çalmaya başlardı.

B) Kitapçıya, gitar metodu aradığını söyledi.

C) Zigana Geçidi’ne iyice yaklaşmışlardı.

D) Kendi başına gidip kursa kaydolmuştu.

E) Lisede Ege adında bir arkadaşımız vardı.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

(I) Batı uygarlığı, Eski Yunan ve Latin uygarlıkları üzerine kuruludur. (II) Batı kültürü ve sanatı da aynı kaynaktan beslenmiş, mayalanmış; zaman zaman ortaya çıkan parlak beyinlerle sıçrama dönemleri yaşamıştır. (III) Bugün İtalyan, Fransız, Alman ve İngiliz edebiyatı denen birimlerin hiçbiri, bağımsız değildir ve tek başına düşünülemez.(IV) Bir ilişkiler ağı olarak tanımlanabilecek Batı edebiyatında, yazarlar, yapıtlar ve biçimler sürekli bir iç içelik, bir bütünlük sergiler. (V) Günümüzde dünya edebiyatı da küreselleşmekte, ulusal edebiyatlar yerlerini evrensel bir dünya edebiyatına bırakmaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.

B) I. ve III.

C) II. ve III.

D) III. ve IV.

E) IV. ve V.

A
AA
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

"Düşünce romanı" terimi, ilk kez, eleştirmen Semih Gümüş'ün Adalet Ağaoğlu'nun romanlarını tanımlarken kullandığı bir kavram. Ondan sonra birçok eleştirmen de Adalet Ağaoğlu için aynı kavramı kullandı. Gerçekten de onun pek çok romanı, Türk toplumunun belirli dönemlerdeki toplumsal dönüşümünün tarihî ve sosyolojik incelemesi olarak okunabilir. Bu romanlarda boy gösteren her karakter, belirli bir yerin ve zamanın ürünüdür.

Aşağıda Adalet Ağaoğlu'nun romanlarıyla ilgili olarak verilen

I.Adalet Ağaoğlu, "Romantik Bir Viyana Yazı"nda, peşinden sürüklenen okuru ile iş birliği içinde romanı yaratan bir yazar kurgulayarak yazarı bir roman figürü hâline getirir.

II. "Ölmeye Yatmak" romanında Cumhuriyet devrimleri, Atatürk'ün ölümü, Varlık Vergisi, Kore Savaşı, Marshall Yardımı gibi olaylar karakterlerin hayatlarındaki kişisel olaylarla kesişir ve onların seçimlerini etkiler.

III. "Fikrimin İnce Gülü"nde 1950'li yıllarda başlayan demokratikleşme çabaları, propaganda aracı olarak köye gönderilen mavi Ford'un karakterler üzerindeki etkisi, Almanya'ya işçi olarak giden ilk kuşaktan Bayram'ın otomobil tutkusu 70'li yıllara kadar gelen bir panorama olarak sunulur.

IV. "Üç Beş Kişi" romanında feodal ve toprağa bağımlı geçmişinden silkinen, yeni bir endüstri ve kapitalizm merkezi olarak gösterilen Eskişehir'deki eski bir toprak ağasının üç kuşakta yeni bir iş adamına evrimleşmesi anlatılır.

V.Yazar, "Yaz Sonu" adlı romanında olayların geçtiği yer olan Side'nin Antik dilde "nar" anlamına gelmesini, açılıp parçalandığında kişiler ve cinsiyetler arasındaki bölünmeyi ve yabancılaşmayı simgeleyen bir metafor olarak kullanır.

yargılarından hangileri bu parçada öne sürülen düşünceyi örneklendirmez?

A) I. ve II.

B) I. ve V.            

 C) II. ve III.

D) III. ve IV.     

E) IV. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

(I) Kadın, mektubu okudu, gülümsedi. (II) Anahtarı kutudan alıp cebine koydu. (III) Sonra pencereye yaklaştı, boş sokağa baktı. (IV) Boş sokaklar insana her zaman hüzün verir. (V) Sinirleri çelikten sanılan bu kadın, orada, sessizce ağladı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, içinde tamlama bulunmayan, bağımlı sıralı bir cümledir.

B) II. cümle, içinde birden çok tümleç bulunan birleşik cümledir.

C) III. cümlede yüklem ortaklığı söz konusudur.

D) IV. cümle, öznesi sıfat tamlaması olan basit bir eylem cümlesidir.

E) V. cümle, yan cümleciği özne olan birleşik cümledir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

(I) Ev sahibesine basamaklarda raslamamayı başarmıştı. (II) Beş katlı yüksek bir binanın tavan arasındaki küçük odası, bir barınaktan çok, bir dolabı andırıyordu. (III) Onun yemeklerini hazırlıyan ve diğer işlerine bakan ev sahibesi, aşağı kattaki bir dairede oturuyordu. (IV) Sokağa her çıkışında onun mutfağından geçmesi gerekiyordu ve mutfak kapısı sürekli açıktı. (V) Genç adam, kapının önünden her geçişinde, ev sahibesine olan borçlarını anımsıyor ve derin bir mahcubiyet duygusuyla sarsılıyordu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?

A) I. ve III.

B) II. ve III.

C) II. ve IV.

D) III. ve IV.

E) III. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

Karagöz’e, ezilen halkın simgesi gözüyle bakılıyor. Ben öyle bakmıyorum. Bana göre Karagöz, kaba kuvvettir. Okumuşların, ince ve duygulu şeyleri merak edenlerin karşısındaki eşkıyadır. Kendisinin bilmediklerini bildiği için ikide bir Hacivat’ı pataklar. Hacivat ise sağduyudur, bilgi ve düşüncedir. Ben ona bir de yazarlık, şairlik yükledim. Çünkü toplum içinde sürekli ezilen şairin yazgısı ile Hacivat’ın yazgısı, aynı kalemden çıkmış gibidir.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisinde verilenler ağır basmaktadır?

A) Tartışma – örnekleme

B) Açıklama – örnekleme

C) Karşılaştırma – öyküleme

D) Açıklama – tanık gösterme

E) Tartışma – karşılaştırma

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

Öğretmen sorar:

– "Keşifler Çağı'nda kimler dünyayı keşfe çıkmış?"

Öğrenci yanıtlar:

– "İspanyollar, Portekizliler, Hollandalılar..."

Bu parçada, aşağıda verilen noktalama işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?

A) İki nokta (:)

B) Tırnak işareti (“ ”)

C) Kesme işareti (’)

D) Virgül (,)

E) Üç nokta (...)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

Bekle kar altında kalan buğday tanesi

Yine onun sularıyla yeşereceksin

Gözyaşların çare değil ağlama büyü

Başını dik tutabilirsen boy vereceksin

Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) Doğa ile insan arasında bağ kurulmuştur.

B)I. dizede olumsuzluklara sabırla direnmek önerilmektedir.

C) II. dizede olumsuz bir durumun olumlu sonuç vereceği anlatılmıştır.

D)III. dizede yapılan eylemden vazgeçilmesi öğütlenmektedir.

E) IV. dizede koşul gerçekleşmese de istenen amaca ulaşılabileceği belirtilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

Bir grup bilim adamı pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaç pireyi toplayıp otuz santimetre yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Altlarındaki metal zemin ısıtılır. Pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, başlarını tekrar cama vururlar. Pireler, cama vura vura o zeminde otuz santimetreden fazla zıplamamayı öğrenirler. Bundan sonra deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, yani tam otuz santimetre zıplar. Üzerlerinde cam tavan yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiçbiri cesaret edemez.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Canlıların karşılaştığı ortak sorunlar, ortak bir engele dönüşür.

B)Canlıların acıya dayanabilme sınırı, birbirinden farklıdır.

C)Canlıları sınırlayan, dış engeller değil, deneyimleriyle edindikleri iç engellerdir.

D)Canlılara bir alışkanlık kazandırmak için onları zorlamak şarttır.

E)Bilimsel deneylerin amacı insani gelişmeyi hızlandırmaktır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

Bahçemde ıslak toprağın, odamda eski kitapların kokusu, aklımdaysa hüznü var gözlerinin, ellerinin. Garip bir serinlik içinde yüzüyor dışarıda ağaçlar. Açık kalan penceremden içeriye dolduruyor rüzgâr, serinliği. Bir kahve çekiyor canım şöyle bol köpüklü, şeker misali katıyorum hatıranı üzerine. Kahveyle birlikte hatıran da karışıyor. Son gülleri suluyorum, ekmek veriyorum güvercinlere. Mademki eylül işte, mademki dökülüyor yapraklar, dökülüyor gözyaşım da senden kalan satırların üzerine. Bir kuş pencereme konuyor, bir kadın kaldırım taşına çöküp oturuyor, bir ilkokul geçiyor kaldırımdan cıvıl cıvıl. Radyoda Âşiyan yollarından ses veriyor Zeki Müren. Öğle uykusundan uyanmış bir çocuğun o tatlı sersemliği içinde sen; şarkım, şiirim ve ruhum oluyorsun dilimde. Ve saklanıyor sesim sokak satıcılarının gürültüsüne.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Eksiltili cümleler kullanma

B) Betimleyici öğelerden yararlanma

C) Yinelemelerle ahenk yaratma

D) Benzetme ve ad aktarmasına yer verme

E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

Kimileri, karınları doyduğu zamanlarda iyimser, puslu ve kapalı havalarda karamsar olduklarını düşünürler. İyimserlik, karamsarlık, kötümserlik böyle sığ kavramlar değildir. Bunlar, beraber anıldıkları düşünceler ve beslendikleri kaynaklar çevresinde anlam kazanır. İyimser ya da karamsar bir bakış açısına sahip olmak önemli değildir, bunlardan biri herkeste vardır nasıl olsa. Önemli olan, kendi içindeki iyimserliği ya da karamsarlığı dengeleyecek, güçlü, dayanıklı bir bakış açısına sahip olmaktır. Buna sahip değilseniz yaşamın getirdiği dalgalanmalara, yalpalamalara karşı korumasız kalır; iyimserlikle kötümserlik arasındaki uçurumlarda yuvarlanır durursunuz.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Kimi yerleşik düşünceleri çürütmeye yönelme

B) Olay ve durumlara bakış açısının önemine vurgu yapma

C) Tanımlama yoluyla kavramları ayırt etme

D) Bir eksikliğin yaratacağı durumu somutlaştırma

E) Bir durumu belli bir koşula bağlama

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

Toplumumuz, “çifte standart” kavramını, engin pratiğinden ötürü, yakından tanıdığı alelade “ikiyüzlülük”le karıştıran bir yaklaşımla, içeriğini boşaltarak, anlamını çarpıtarak ulu orta bir eleştiri ve suçlama ifadesi olarak yerli yersiz kullanıyor. Çifte standart, herkes için seçilmiş değerler üzerine kurulu, aynı noktaları nirengi almış, içeriği değişmeyen bir ölçünün, aynı koşullar içindeki kişilere ya da gruplara karşı, işine geldiği gibi farklı kullanımı demektir. Değişen içerikler, nitelikler, durumlar ve koşullarla tutum yenilemenin, çifte standart uygulamakla hiçbir ilgisi yoktur.

Bu parçada üzerinde durulan, aşağıdakilerden hangisidir?

 A) Toplumumuzda kavramlarla düşünme alışkanlığının olmadığı

B)Ülkemizde sanat ve düşünce yaşamının çifte standarda dayandığı

C) Günlük yaşamımızda pek çok sözün yanlış anlamda kullanıldığı

D) Bir kavramın yanlış kullanımı ve doğrusunun ne olduğu

E) Çifte standarda dayalı bir sistemin başarısız olacağı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

Aşağıdaki cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?

A) “Monte Kristo Kontu”, okuyucusunu düşünmeye sevk etmeyen fakat okuyucunun bitirmeden de bırakamayacağı, sürükleyici romanlardan biridir.

B) Yazar, denemelerini topladığı son kitabı “İçimin Sesi”ni yayımlama gerekçesini, kitabın arka kapağında “Sorularım da yanıtlarım da tükenmedi.” diyerek açıklıyor.

C) “Aydınlar Savaşı” adlı kitabında yazar, Tanzimat’tan bugüne, yabancı kültürlerin etkisindeki aydınların tutarsızlığını çarpıcı bir dille irdeliyor.

D) Nahit Sırrı Örik, romanında Osmanlı saray hayatına dair gün ışığına çıkmamış renkli olayları, kendine özgü anlatımıyla ortaya koymuş.

E) Garip akımına tepki olarak Mehmet Çınarlı’nın çıkardığı dergi etrafında toplanan bazı sanatçılar, millî-manevi değerlere dayalı, etkileyici bir şiir oluşturdular.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

Son yirmi yıl, yazanların çoğalıp okuyanların azaldığı bir dönem oldu. Bunda kuşkusuz yayıncılıktaki gelişmelerin de büyük payı var. Seçiciliğin yok olması, yazarın “halka inmesi”, belediye başkan adayı mantığıyla kitle edinme çabaları, iletişim olanaklarının sınırsızlaşması, eli kalem tutanları yazar etti. Yazar, magazin nesnesi; edebiyatsa tekdüze, çorak, anonim dille yapılan bir eğlence aracı oldu. Kestirme yoldan, zaman yitirmeden yazın dünyasında yer edinme kaygısı, sıradan okur olmanın bile önünü kesiyor. Şimdilerde kiminle tokalaşsanız elinize birkaç kitap birden tutuşturuyor. Okumak bir yana, birbirlerinin adını bile duymamış yüzlerce yazar dolaşıyor ortalıkta.

Bu parçada, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?

A)Kitap yayıncılığı hakkında ne söylemek istersiniz?

B)Günümüzde yazarların sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?

C)Magazinleşme ile çalakalem yazma arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi?

D) Yazarların birbirlerinin kitaplarından pek de haberdar

olmadıkları söylenebilir mi?

E) Günümüz okuru metin türlerinden hangisini tercih ediyor dersiniz?

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

(I) Sokak fotoğrafçılarının, amatörlerin çektikleri resimleri sever misiniz? (II) Bayılırım ben onlara; insanlar, doğa, eşya, yapılar sahicidir bu görüntülerde, süssüzdür. (III) Kişilerin alnı kırışıklıklar içinde, kaşları çatık, gözleri hüzünlüyse; doğa kirli, yapılar, yollar, evren eskiyse, tükenmişse suçu ne fotoğrafçının, fotoğrafın? (IV) Röportajı da bu fotoğraflara benzetiyorum; küçümsediğimden değil elbet, önemsediğimden. (V) Başarılı, usta işi bir röportajda bu yurdun insanlarını bulursunuz; baktığımız, çoğu kez görmeden geçiverdiğimiz insanları, sokaklar dolusu...

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilgisi söz konusudur?

A) I. ve II.

B) II. ve III.

C) II. ve IV.

D) III. ve IV.

E) IV. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

Yahya Kemal’in bir şiirinde dört beş tabloluk konu vardır.

Bu cümleden aşağıdaki genellemelerin hangisine varılabilir?

 A) Şiir, konusunu genellikle doğadan alır.

B) Şiirde betimlemeye dayalı bir anlatım vardır.

C) Şiirde konu bütünlüğü aramak yanlıştır.

D) Şiir, yoğun bir anlatıma sahiptir.

E) Şiir, daha çok, resme yakın bir sanattır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

Büyük şiirler yazabilmek için yetenekli bir şair olmak yetmiyor, yoğunlaşmak da gerekiyor. Yoğunlaşma sırasında şair bütün vücuduyla düşünmeye başlar. O ana kadar özümsenen kültürel birikim, eyleme geçer. Düşünce de buna göre işlemeye ve evreler oluşturmaya koyulur. Bu, bir oluşuma hazırlanma, sancılar çekme dönemidir. Bir bitkinin her yöne büyümesi gibi bir arayış sürecidir bir bakıma. Sonra ilk dizeyi doğurma anı gelir. Artık sona gelinmiştir. Dizeler birbiri ardına akar gider.

Bu parçanın yazılma amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A)Şairin şiir yazarken yaşadığı süreci anlatmak

B)Şiirin ne kadar zor bir edebiyat dalı olduğunu göstermek

C) İlk dizenin şiirin geri kalanı için belirleyici olduğunun altını çizmek

D)Düşüncenin şiirin kalıcı olmasını sağladığını vurgulamak

E)Yoğunluk özelliği gösteren şiirlerin daha evrensel olacağını belirtmek

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

Millî takımımızın pozisyona girme ve gol atma konusunda sorun yaşayamadığını ancak çok gol yediğini söyledi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) İsim-fiil eklerinin yanlış kullanılması

B) Bağlacın yanlış kullanılması

C) Tamlayan eksikliği

D) Özne eksikliği

E) Yeterlilik eyleminin yanlış kullanılması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

Ne senden önce, ne senden sonra ben kimseyi sevmedim.

 Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?

A) “Ne ... ne” bağlaç olarak kullanıldığı için cümlede virgüle (,) gerek yoktur.

B) “senden” sözcükleri dolaylı tümleç görevindedir.

C) Yüklemin olumsuz biçimde kullanılması, cümlede anlatım bozukluğuna yol açmıştır.

D) Yüklem, geçişli bir eylemdir.

E) Bir sözcükte kaynaştırma ünsüzü kullanılmıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

Aşağıdakilerin hangisinde, cümlenin öğeleri ayraç içinde yanlış verilmiştir?A) 1950’li ve 60’lı yılların İstanbul’u; sokakları, dükkânları, kirli fabrikaları, gemileri, at arabaları, insanları ve ilk bakışta fark edilemeyen ruhuyla Ara Güler’in fotoğraflarında canlanır. (nesne, ilgeç tümleci, dolaylı tümleç, yüklem)

B) Ara Güler’in fotoğrafları, Boğaz’ı görerek yaşamanın mutluluğunu bilen İstanbullulara gemileri seyretmenin zevkini ısrarla hatırlatır. (özne, dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem)

C) İstanbul’a nasıl bakılacağını, onda görülecek güzelliğin

ne olduğunu lise yıllarımda Ara Güler’in fotoğraflarından

öğrendim ben. (nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, yüklem, özne)

D) Ara Güler, içinde yaşarken fark edemediğimiz, ancak uzun süre ayrı kalıp geri dönünce ya da eski fotoğraflara

bakarken görebileceğimiz ayrıntıları alçak gönüllülük içinde kaydetmiş. (özne, nesne, zarf tümleci, yüklem)

E) Dünyada ünlü yazarların, sanatçıların fotoğrafçısı olarak tanınan Ara Güler, 1994’te benim ilk kez fotoğrafımı çektiğinde artık yazar olarak tanınmaya başladığıma beni inandırmıştı. (özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne, yüklem)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılan aydınlar, gittikleri yerlerde pek çok saz şairi ile karşılaşmış ve onları çeşitli yayın organları aracılığıyla edebiyat dünyamıza tanıtmışlardır. Bunlardan en önemlisi, bir kutlama sırasında Ahmet Kutsi Tecer tarafından fark edilen Âşık Veysel olmuş; böylece âşıklık geleneği bir canlılık kazanmıştır. Radyolarda âşıklarla ilgili programlar yapılmış, plak ve kasetler doldurulmuş, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivaller düzenlenmiştir. Bütün bu çalışmalar saz şiirinin günümüze kadar devam etmesini sağlamıştır. Günümüz saz şairleri; dil, ölçü ve nazım şekli olarak halk şiiri geleneğini devam ettirmiş; eskiden olduğu gibi aşk, doğa vb. temaların yanı sıra sosyal ve siyasal konuları da ele alıp işlemişlerdir.

Bu parçada, aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

A)Âşık Veysel’in keşfiyle aydınlar arasında halk edebiyatına olan ilginin arttığından

B)Cumhuriyet Dönemi saz şairlerinin şiirde toplumsal konulara yer verdiğinden

C)Halk şiiri geleneğini devam ettirenlerin halk edebiyatının özüne sadık kaldığından

D)Halk şiirinin 20. yüzyıl teknolojisiyle yaygınlaştırıldığından

E)Saz şairlerinin tanınmasında aydınların önemli katkıları olduğundan

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

Günümüzün tanınan hatta magazin basınının dahi ilgisini çeken filozofu Zizek’in “Biri Totalitarizm mi Dedi” adlı kitabı neredeyse hiç tanınmaz. Bunun nedeni olarak akla kitabın bir dağıtım ağı olmayan küçük bir yayınevi tarafından yayımlanması geliyor. Ancak asıl neden, kitaptaki tezlerin, doğru diye bilinen birçok düşüncenin çürük yönünü ortaya koyması. Bunun içindir ki kitap bir sessizlik suikastine uğradı.

 Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?

 A) Göz yummak

B) Görmezden gelmek

C) Yok saymak

D) Kayıtsız kalmak

E) Önemsemez görünmek

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

Sanat, özellikle de edebiyat, gerçeği yansıtan bir ayna olmakla yetinmez. H. Taine’in de söylediği gibi, yalnızca tarihsel bir an’ın ürünü değildir edebiyat. Tarihsel an’ın içine karışmak da ister. Bunu da okurlarını yönlendirerek yapmaya çalışır. “Bu, şöyle de olabilirdi, böyle de olabilirdi.” der. Okurun önüne yeni olasılıklar koyar.

Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A)Edebiyat, tarihsel bir belge niteliği taşımalıdır.

B)Edebiyat, yaşamı yansıtırken onu değiştirme amacı da taşır.

C)Sanat yapıtları, yalnızca oluşturuldukları dönemin olaylarından değil tarihten de esinlenir.

D)Bir yazar, yalnızca tarihî gerçeklerle yetinmez; bu gerçeklerin tanıklarını da okurla buluşturur.

E)Sanatla uğraşanlar, toplumla ilgili sorumluluklarının bilincinde olan kişilerdir.

 

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 25

Dünyanın bütün kültür değerlerine başvurmak zorundayız. Ancak ---- Bir Türk romancısı, bir halk hikâyecisinin Köroğlu Destanı’nı nasıl anlattığını bilmiyorsa, bir masalcının ustalığına varamamışsa, Dede Korkut’u okumamışsa, Yunus’u ezberlememişse, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı yüreğinin derinliğinde duyamamışsa, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i hatta Orhan Pamuk’u bilmiyorsa onun bir Homeros’u da anlayabileceğini sanmıyorum. Aynı şekilde bir Franz Kafka’ya, bir Anton Çehov’a, bir James Joyce’a varabileceğine inanmıyorum.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)bu eserleri, mümkünse çevirilerinden değil orijinallerinden okuduktan sonra.

B) eski edebiyatımızı öğrendikten sonra.

C)yazılı kültür değerleri kadar sözlü değerleri de inceledikten sonra.

D) bunlarla ilgili yazılmış eleştiri yazılarını okuduktan sonra.

E) kendi kültür değerlerimiz ile yetiştikten sonra.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 26

Çoğu günümüze kalamayan bu yapıların kimilerini,

          I              II                                                            III

Avrupalı sanatçıların çok eski dönemlerde yaptıkları

                         IV      

resimlerde veya Osmanlı minyatürlerinde görebiliyoruz.

                                                          V

Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisi iyelik (tamlanan) eki almamıştır?

 

A) I.

B) II.

C) III.    

D) IV.    

E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 27

(I) Bilindiği gibi, masallar herkes içindir ama özellikle çocukların ilgisini çeker; en çok çocukları büyüler. (II) Çocukların hayal dünyalarını zenginleştirerek onları büyüleyen masallara bir yenisi daha eklendi: Levent Turhan Gümüş’ün yazdığı “Dalgacık ile Yakamoz’un Masalı”. (III) Bu masalda, denizde sürekli köpüklere bölünmekten çok sıkılan minik Dalgacık’ın hayalindeki yeri bulabilmek için çıktığı yolculuk anlatılıyor. (IV) Bu yolculuğunda Dalgacık’a Kaptan Nemo’dan Zümrüdüanka’ya kadar birçok eski dost eşlik ediyor. (V) Masalcı, bazen süslü bazen de yalın anlatımıyla çocuklara yepyeni bir dünya sunuyor kitabında. (VI) Okurken insana Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık”ının tadını veren masalda, masal kahramanının hep iyiler ve yardımseverlerle karşılaştığı bir kurgu tercih ediliyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.

B) III.

C) IV.    

D) V.     

E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 28

İletişim çağının insanları olarak önceki çağın insanlarına oranla daha iyi bilgilendiğimiz; dünyadaki olayları, durumları, düşünceleri daha iyi izleyebildiğimiz ileri sürülebilir mi? Dünyanın bir ucunda söylenen bir sözü ya da yaşanan bir olayı öbür ucunda duyabilmek ya da görebilmek, daha iyi bilgilenmek anlamına gelir mi? İletişim araçları nesnel olarak bilgi aktarıyorsa, gerçeklere bağlı kalıyorsa gelir elbette... Ne var ki çok çeşitli çıkarlar ve engeller, devletler düzeyinden kişiler düzeyine, gerçeklere bağlı kalmaya olanak tanımıyor çoğu kez. Çıkarlara, çıkarların çizdiği politikaya ters düşülmediği kadar nesnel olunabiliyor, gerçeklere bağlı kalınabiliyor. Çıkarlar gerektirdiği anda abartmalar, gerçekleri gizlemeler, çarpıtmalar, saptırmalar her şeyi bir anda denetime alıveriyor.

Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Çağımızda iletişimin çok daha hızlı ve etkili olması, iletişim araçlarına duyulan güveni artırmamıştır.

B) İletişimde teknolojiden yararlanılması, haber alma ve vermenin eski değer ve önemini kaybetmesine yol açmıştır.

C) Çağımızda yaygınlaşmış ve kolaylaşmış olmasına karşın iletişimin güvenilir bilgi aktardığından emin olunamaz.

D) Hangi teknolojileri kullanırsa kullansın gerçeği aktarmayan iletişim kanalları, gözden düşecektir.

E) Teknolojinin iletişim alanını ele geçirmesi, doğru haberlerin, gerçeklerin aktarılmasını engellemektedir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 29

Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak

                            I

mümkündür ama uyumuyor da uyuyormuş gibi

                            II

yapıyorsa dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz

      III

boşunadır.

Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerin tür özellikleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?

          I                  II                           III

  1. A) Bağlaç    İlgeç                Zarf-fiil
  2. B) İlgeç Dönüşlülük adılı         Birleşik eylem
  3. C) İlgeç Bağlaç Birleşik zamanlı eylem
  4. D) Bağlaç İlgeç Birleşik eylem
  5. E) Bağlaç     Bağlaç                  Basit zamanlı eylem
A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 30

Şiir, yaşadığımız hız çağında baş tacı olacakken öykü ve roman karşısında yeterli ilgiyi görmüyor. Okurların ilgisi olmayınca yayıncı da dağıtımcı da kitapçı da uzak duruyor şiir ve öyküden. Dergilere oluk oluk şiir ve öykü akmasına karşın! Haddimizi aşarak bu duruma şöyle bir yorum getirebilir miyiz? Öykü, özellikle de şiir, istediği kadar entelektüel bir etkinlik olsun; oylumu, kuşatıcılığı, sürükleyiciliği, kışkırtıcılığı, etkisi bakımından günümüz edebiyat okurunun ilgisini çekmiyor. Karmaşık bir hayatla boğuşurken yazılmakta olan şiir ve öykünün anlattıklarını sıradan, boyutsuz ve yavan bulanların sayısının epeyce olduğunu biliyorum. Aklıma, özellikle şiire elini sürmeyen ama iyi bir roman okuru bir arkadaşımın “Niye şiir okumuyorsun?” soruma verdiği yanıt da geliyor ister istemez: “Arkadaş, sizin şairler çok dertli, hep kederlerini anlatıyorlar. Hem de bazen bunları bir hezeyana dönüştürerek...”

Bu parçada, aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)Kimi edebî türlerin, yayınevleri ve kitapçılar tarafından tercih edilmediğine

B)Şiiri yeterince hacimli ve derin bulmayan bir okur kitlesi olduğuna

C)Acılarını abartarak anlatan şairlerin kimi okurlardan tepki gördüğüne

D)Halkın lirik şiirlerden çok toplumcu şiirler okumak istediğine

E)Değişen yaşam koşullarının, okuru şiir ve öyküden uzaklaştırdığına

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 31

Amerikalı şair Robert Frost, “Şiir, çeviride kaybolan şeydir.” düşüncesiyle şiir çevirisine aşılması zor, yüksek bir set çekmiştir. “Şair, içinde bulunduğu kozmik dünyadan sözcükleri alır ve şiiri, söylediği dile çevirir. Şiir çevrilemez çünkü gramer çevrilemez. Şiirin içinde bir mesaj vardır, sadece o mesaj başka dile aktarılabilir.” sözleri Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya, “Hiçbir şiir, tadından bir şeyler yitirmeden bir başka dile aktarılamaz.” sözü ise Dante’ye aittir. Edebiyat tarihinde hak ettikleri yeri almış bu şairlerin sözleri, çevirmenin boynuna vurulmuş prangalar gibi yıllardır etkisini gösterir durur. Bu beylik laflar, buyurganlığın tüm gücüyle zihinleri tutsak eder ve ön yargılarla doldurur. Mümkün olduğuna inandığı hâlde pek çok çevirmen, bir şiirdeki duyguyu başka bir dile aktarma cesaretini gösteremez. Bu da ister istemez bize, ön yargıları yok etmenin bir atomu parçalamaktan zor olduğunu söyleyen Einstein’i anımsatır.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

 A) Şiirin çevrilemeyeceği düşüncesinin yıllar boyunca pek çok çevirmene yön verdiğine

B) Ön yargıları yıkmanın çok zor hatta imkânsız bir şey olduğuna

C)Çeviri hakkındaki kimi düşüncelerin çevirmenler tarafından önemsendiğine

D)Şiir çevirisinde önceliği üsluba değil, içeriğe vermek gerektiğine

E)Şiirin başka dile çevrilemeyeceği düşüncesinin yanlış olduğuna

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 32

Hasan Âli Yücel, Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmaktansa doğrudan doğruya temeli atıp üzerine yerli yapı kurmayı tercih etmiştir.

 Bu cümlede geçen “Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmak” sözüyle eleştirilen, aşağıdakilerden hangisi olabilir?

 A) Kalıcılıktan uzak, yüzeysel biçimde modernleşilmesi

B) Batı’nın kültür ve edebiyatına uzak kalınması

C) Batı kültürünün Doğu’dan üstün tutulması

D) Yerli kültürün Batı’ya tam olarak uyarlanamaması

E) Batılılaşma yolunda yeterli çaba harcanmaması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 33

Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen dil bilgisel öğe yoktur?

A) Baktık bir evin bahçesi, ilk defa bir evin bahçesi başını almış gidiyor (belirtili ad tamlaması)

B) Bir çocuk Grenoble’da İtalyan mahallesinde bir çocuk görüyor ilk (belgisiz sıfat)

C) Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve birdenbire tutup batıyor (sıfat tamlaması)

D) Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı sıkıntısız o cumartesi akşamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor (ilgeç öbeği)

E) Yeşil zeytin, limon gibi bir İstanbul sarısı kalıyor geriye (belirtisiz ad tamlaması)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 34

Haydarpaşa Tren Garı , (I) İstanbul’un kentsel dokusuna damgasını vurmuş , (II) onun tarihiyle ,  (III) kültürüyle özdeşleşmiş yapılardan biri. Burası , (IV) iş ve aş uğruna

Anadolu’dan vagon vagon akıp gelen insanların İstanbul’a ilk baktıkları yer. Gar ,  (V) iki yıl önce büyük bir tehlike atlattı: Kasım 2010’da çıkan yangın , (VI)                                 

Haydarpaşa’nın çatısına büyük zarar verdi.

Bu parçada numaralanmış virgüllerden (,) hangileri ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?

 A) I. ve II.

B) II. ve III.

C) II. ve VI.

D) III. ve V.

E) IV. ve VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 35

Yetmişli yıllarda New York’ta bir sinema yapımcısının dairesinde kalmıştım. Bu dairede kitap yoktu. Sadece, Wagner ve Mozart plaklarının yanında kalın bir cilt gördüm. Hemen o akşam okumaya başladım. Bu kitapsız evdeki tek basılı eser, edebiyat başyapıtlarının kısaltılmış hâlini içeren büyük bir kitaptı. On sayfalık “Savaş ve Barış”, birkaç sayfalık Balzac, niçin öldürdüğü belli olmayan Raskolnikov... Dünya edebiyatının en büyük yapıtları bu kitaptaydı ama eksik, kesilmiş biçilmiş, kırpılmış olarak. Böyle bir çalışma ne ifade edebilir ki?.. Tanrım, böylesi bir saçmalık için ne muazzam bir emek harcanmış, dediğimi hatırlıyorum.

Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Yazınsal yapıtların, özelliklerini yitirecek biçimde özetlenmesinden

B) Müziğe verilen değerin edebiyata verilmemesinden

C) Kitaptaki seçkinin iyi yapılmamış olmasından

D)Kütüphanelerde yeterince kitap bulundurulmamasından

E)Sinemacıların yazınsal yapıtlara film gözüyle bakmasından

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 36

“Yeni Gelişen Öncü Tiyatroya Yer Var mı?” başlıklı yazıda şöyle deniyor: “İster resmî ister özel tiyatrolar olsun, değerli yapıtları seçmek, tiyatroyu geliştirmeye çalışmakla birlikte - belki bunlardan daha çok - yerleşik zevki kollayacaktır. Bunun aksini düşünmek, tiyatroyu açmadan kapamakla birdir.” Bu sözler derme çatma tiyatrolar için veya bir iki yıldızlaşmış sanatçının çevresinde kurulan tiyatrolar için doğru olabilir. Ama Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları için böyle düşünmemek gerekir. Birkaç sahneyi birden halka açabilen, seçkin oyuncuları ve yönetmenleri olan bu kurumlar, onca tiyatroya eklenecek bir deneme tiyatrosunda öncü oyunlar oynatmakla tehlikeye girmez. Denenmemişi denemek, yeniye giden yolları açık tutmak büyük kurumların işidir. Örneğin İstanbul Şehir Tiyatroları için bu “yapılamayan” değil, yalnızca “yapılmayan” bir iştir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen, aşağıdaki yargıların hangisinde verilmiştir?

A) Tiyatronun satışa bağlı bir kurum olarak görülmesi yanlıştır.

B) Güçlü tiyatrolar, tiyatroyu geliştirme sorumluluğunun gereklerini yerine getirmelidir.

C) Büyük tiyatroların nitelikli oyunları sahneye koymakta kararlı olmaları gerekir.

D) Her tiyatro, popüler özellik taşımayan, öncü oyunlar sahneleyebilecek güçte olmalıdır.

E) Tiyatroların, halk zevkine seslenerek ayakta kalması mümkün değildir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 37

Boğaziçi, erguvan ağaçlarının pembe çiçekli elbisesini giyerek muhteşem (I) bir tabloya dönüşür. İstanbul’un  doğal (II) türlerinden olan bu ağacın, ilkbahar aylarında açan eflatun, pembe, lila tonlarındaki yaprakları, adeta ( III) bir çiçek topunu andırır. Yaprakları salkım salkım olan erguvan, sonbahar aylarında fasulye benzeri  (IV) tohumlar

bırakır. Oysa yapraksız hâli, çalıyı andıran (V) cılız bir ağaçtır.

 Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi çıkarılırsa anlamda daralma veya değişme olmaz?

A) I.

B) II.

C) III.    

D) IV.    

E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 38

İstanbul, nasıl ki imparatorluk başkentiyken (her imparatorluk başkenti gibi) üretmekten çok tüketen ve dolayısıyla ihraç etmekten çok ithal eden bir payitaht idiyse Cumhuriyet’in ilerleyen yıllarından itibaren de ülkenin geri kalanını uygarlaştıracağı umuduyla dünya kültürünü ithal edip tüketen öncü kent ilan edildi.

Bu cümleden İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?

A) Üretimden çok tüketim odaklı bir şehir olduğu

B)Cumhuriyet’ten sonra misyonunun bütünüyle değiştiği

C)Ülkeye çağdaş kültürü kazandıracak bir yer olmasının beklendiği

D)Ülkenin modern dünyaya açılan penceresi olarak görüldüğü

E) Türkiye’nin en uygar şehri sayıldığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 39

Her zaman savunageldiğim ilke; düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel niteliklerinden biri olduğudur. Bu bakımdan, düşünce suçu diye bir şeyin demokrasilerde olmaması, zararlı düşüncelerin de söylenmesinden korkulmaması gerektiğini, zararlı düşünceler söylenmeden hangi düşüncelerin doğru ve yararlı olduğunun anlaşılamayacağını, sonuç olarak da sağlıklı düşüncelerin toplumda içtenlikle benimsenemeyeceğini her zaman ve her fırsatta söyledim.

Bu parçadaki gibi düşünen birinin, aşağıdakilerden  hangisini söylemesi beklenemez?

A) Demokrasi, karşıt düşüncelerin bir arada yaşadığı bir rejimdir.

B) Demokrasilerde her insan özgürce düşünme hakkına sahiptir.

C)Yararlı düşüncelerin anlaşılabilmesi için zararlı düşüncelerle karşılaştırılması gerekir.

D)Demokratik bir yönetim, farklı düşünmeyi suç kapsamından çıkarmalıdır.

E) Düşünceler, yararlı ve yararsız diye sınıflandırılamaz.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 40

Enver Gökçe’nin şiirleri birer kavga çağrısıdır. Her çağrı gibi sözünü açıkça söyler. Onun şiirinde söyleyişten çok söylenen önemlidir. Belki de halk şiirinin anlaşılırlığına, yalınlığına yaslanması bu çerçevede açıklanabilir. Halk şiirinin kalıplarını kendi özgün şiir yapısı içinde kullanışı, söyleyişine bu etkinin kazandırdığı dirilik, 1940 kuşağı içinde ayrı bir yere getirmektedir Gökçe’yi.

Bu parçada Enver Gökçe ve onun şiiriyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A) İletisi olan şiirler yazdığına

B) Biçimden çok özü önemsediğine

C) Süssüz bir anlatımının olduğuna

D) 1940 kuşağı içindeki yerine

E) Günümüzde etkisini yitirdiğine

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
40 tamamladınız.
Liste
Geri dön
Tamamlananlar işaretlendi.
12345
678910
1112131415
1617181920
2122232425
2627282930
3132333435
3637383940
Son
Geri dön

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı- 43 https://dersimizedebiyat.org/yks-turkce-deneme-sinavi-43-tyt-turkce-deneme-sinavi.html Mon, 20 Nov 2017 20:20:49 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118056 TYT Türkçe Deneme Sınavı- 43

1. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde verilen sözcüğün anlamını içermemektedir?

A)Bu resimlerde, Anadolu’nun binlerce yıllık kilim desenleriyle Batılı, modern resim teknikleri iç içe geçmiş. (sentez)

B) Yazar, oluşturduğu mekân içinde kahramanlarının soluk alıp vermesini, yaşamasını sağlayamamış. (yapaylık)

C) Kent yaşamının karmaşasını ve hızını yansıtmak isteyen bir yönetmen için en uygun yer İstanbul’dur. (üstünlük)

D) Romandaki dil ve anlatım, olayın seyrine ve kahramanların durumuna göre değişim gösteriyor. (uyum)

E) Ana dilini tüm incelikleri ve zenginliğiyle kullanan şairler, ülke sınırlarını kolaylıkla aşıyor. (inandırıcılık)

 

2. Ön yargı denince aklıma hep lisedeki edebiyat öğretmenimiz gelir. Dersin birinde, gençliğin verdiği saflıkla ön yargılara şiddetle karşı çıkıyorduk. O, “Çocuklar!” dedi, “Ön

yargılara karşı ön yargılı olmamalıyız. Çünkü bir metni anlamamızın ön koşulu, o metne ilişkin ön yargılarımızdır. Metinden ne elde etmek istediğimizi bilmiyorsak o metne nasıl yaklaşacağımıza ilişkin bir yöntemimiz de yok demektir.”

Kafamızda çoktan mahkûm edilmiş bir kavramı, öğretmen bu sözleriyle yeniden tartışmaya açıvermişti.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Ön yargıların günlük hayatta başka, sanatta başka sonuç verdiği

B)Ön yargılı davranışların özellikle insan ilişkilerine zarar verdiği

C) Ön yargıların yanlışı olduğu kadar doğruyu da içerebileceği

D) Gençlerin yaşlılardan daha çok ön yargıya sahip olduğu

E) Dünyada ön yargısız insan bulunamayacağı

 

3.İnsanlar başkalarını da kendileri gibi zannediyor. Gazetedeki

köşemde ne zaman bir şirketi veya bir kurumu eleştiren yazı yazsam hemen arayıp “Halledilmesi gereken bir işiniz mi vardı?” ya da “Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?” diye soruyorlar. Oysa ben sadece olanlarla ilgili eleştirilerimi yazıyor, fikrimi ortaya koyuyorum. Bu, benim yazar olarak sorumluluğum. Biz yazarlar, hepimiz böyle değil miyiz? Onlara göre ise bizim fikrimiz, sorumluluğumuz yok, —- var ve bütün yazılarımızı bunlar için yazıyoruz.

 Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

A) duygusal tepkilerimiz

B) kişisel çıkarlarımız

C) beğenilme endişemiz

D) toplumsal görevlerimiz

E) çok okunma amacımız

 4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “doğruların zaman içinde değişebilirliği” anlatılmıştır?

A) Her soru aynı zorlukta olmadığı gibi, her cevap da aynı değerde değildir.

B) İnsan hayatında her zaman sorular kalıcı, cevaplar ise geçicidir.

C) Doğru, elbisesini giyinene kadar; yalan, dünyayı dolaşır.

D) Gerçekler düşleri, düşler gerçekleri etkiler.

E) Her sorunun cevabı o sorunun içinde saklıdır.

 5. Yaşam içindeki başarı, sorunlarımız olup olmamasına değil, bu yılki sorunlarımızın geçen yılkilerle aynı olup olmamasına bağlıdır.

Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?

A) Karşılaştığımız sorunları çözerken kullandığımız yöntemler, kariyerimizin nasıl olacağını belirler.

B) İnsan, çözemeyeceğini anladığı sorunları zamana bırakırsa gelecekte daha az sorunla karşılaşır.

C) Gündelik bir sorunun çözümünde çevremizdeki deneyimli kişilerden yardım almak en kestirme yoldur.

D)İnsanların yaşamdaki başarısının ölçütü, sorunlarını çözmekte gösterdikleri performansta saklıdır.

E) Sürekli olarak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalan kişiler, yaşamda başarılı olamaz.

6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, birden çok neden sonuç ilişkisi vardır?

A)Elektrik teli fırtınadan koptuğu için öğleden sonra ilçeye dört saat elektrik verilemedi.

B)Hava sıcaklığının 3 derece düşmesine karşın kasabanın yaşlıları sıcaktan sokağa çıkamıyordu.

C)Televizyon insanın hayatına böyle egemen olursa toplum her anlamda yoksullaşır.

D)Çocuklarına, kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemeseydi belki de bu tür sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.

E)Filmlerin şiddet içermesi, insanların, istediklerini elde etmede şiddeti bir yöntem olarak görmesine neden oluyor.

 

7. Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen kavram cümlenin içeriğiyle uyuşmamaktadır?

A) Roman okurken kendimizi olayın akışına kaptırsak da zihnimiz hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar. (yazınsal metnin bildirisi)

B) Macera, aşk ve dedektif romanları, bundan sonra ne olacak diye; modern, edebî romanlar ise yazar nasıl bir atmosfer yaratmış diye okunur. (kategorize etme)

C) Roman okurken aklımızın bir yanıyla yazarın anlattığı şeylerin ne kadarını yaşadığını, ne kadarını hayal ettiğini anlamaya çalışırız. (yerelden evrensele varma)

D) Roman okumak, bir noktadan hareket ederek birbiriyle çelişen birçok düşünceyi huzursuzluk duymadan aynı anda görebilmek ve anlayabilmek demektir. (çok anlamlılık)

E) Roman okurken yazarın görüp anlattığı şeylerin kendi hayatımızdan bildiğimiz somut şeylere benzeyip benzemediğini sürekli olarak sorgularız. (gerçeğe uygunluk)

 

8. (I) Tasavvuf felsefesi, 12. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar Türk kültürüne yön vermiştir. (II) Anadolu’da yerleşik ve yarı yerleşik topluluklar arasında farklı uygulama biçimleri gösteren bu felsefe, dinî bir içerik taşır. (III) Belli bir tasavvuf anlayışına bağlı derviş şairlerin şiirleri de bu yüzden bağlı oldukları inanışın gereklerini içeren ilkelerle doludur. (IV) Belki Pir Sultan Abdal’ın kimi şiirleri istisna sayılabilir. (V) Yunus Emre ayrı tutulursa tasavvuf inancını taşıyanların çoğu, şiirlerini didaktik tarzda kaleme almıştır. (VI) Tasavvufî şiirlerin çoğu da böylelikle kişilerin duygularından çok aklına seslenen, onlara bir dünya görüşü aşılamaya çalışırken kuruluğa düşen ürünler olmuştur. 

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, kendisinden önceki cümlede belirtilenlere bağlı bir sonucu dile getirmektedir?

A) II. ve III.          

B) II. ve V.           

C) III. ve V.

D) III. ve VI.        

E) V. ve VI.

 

9.            Bu hazin yolcuların en küçüğü

Bir zaman baktı o viran kuyuya

Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü

Parmağından sıyırıp attı suya

Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması

B) Ünsüz benzeşmesi

C) Kaynaştırma ünsüzü

D) Ünlü düşmesi

E) Ulama

 

10.          I. Ek eylem

II. Birleşik sözcük

III. Hem yapım hem çekim eki almış sözcük

IV. Eylemsi eki

Aşağıdakilerden hangisi, yukarıda verilen dil bilgisel öğelerin tümünü örneklendirmektedir?

A)            Ağustos çekildi, eylülün sesi / Birazdan konuşacak

“Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar”

B)            Yağmurun eşliğiyle çocuğunu emziriyor yaz

Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar

C)            Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı

Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar

D)            Yosunların kapılara usulca / Tırmanıp yerleştiği

Yani eylülün sesi bu ise çok iyi baylar

E)            Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız

Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar

 11.          O saatlerde serpilir gülüşün

Bir avuç su gibi içime, ey yâr

Senin de başında o çılgın rüzgâr

Deli deli esiverirse bir gün

Beni unutma

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Ünlem (seslenme) öbeği

B) İlgeç öbeği

C) Belirtisiz ad tamlaması

D) Birleşik zamanlı eylem

E) Niteleme sıfatı

 

12. Çocukluğumuzda yaz mevsiminin çekici taraflarından biri,

                                                                      I

çizgi roman okuma özgürlüğüne kavuşmaktı. Bilgisayarların, televizyonun her evde bulunmadığı, DVD’lerin olmadığı zamanlarda, yaz sıcaklarında eve kapanan çocukların tek eğlencesiydi çizgi romanlar. Fazla çeşit olmadığından piyasaya

         II

yeni çıkan ne varsa alınıp okunur, okunanlar öteki

                           III                   IV

çocuklardaki çizgi romanlarla değiştirilirdi. Aynı zamanda kitapçılar da okunmuş çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya

                             V

da hemen oracıkta, duvar dibinde okunmak üzere kiralardı.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsidir?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

13. Aşağıdakilerin hangisinde, ayraç içinde verilen kavramla cümledeki eylemin çatısı uyuşmamaktadır?

A)Kadın, sokağın ortasında yere düştü. (etken eylem)

B)Adam, bu sıkıntılı işten kolay sıyrıldı. (dönüşlü eylem)

C)Okulun bahçesindeki ağaç dün kesildi. (ettirgen eylem)

D)İki arkadaş önemsiz bir şey yüzünden bozuştu. (işteş eylem)

E) Bu durum kardeşimi çok sarstı. (geçişli eylem)

 14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?

A) Tüketici davranışları üzerinde yapılan çalışmalar / alışveriş merkezlerinde yapılan müzik yayınlarının / müşterileri daha fazla tüketmeye yönelttiğini / ortaya koydu.

B) İstanbul’daki birçok alışveriş merkezinde / fon müziği kavramı / satışların artırılması amacıyla / istismar ediliyor.

C) Son yıllarda / birçok tüketici / mağazalarda kulakları sağır edercesine yapılan müzik yayınlarına / karşı çıkıyor.

D) Her ortamda bangır bangır müziğe maruz kalan, gürültü yüzünden iki laf edemez hâle gelen insanlar / müziğin zararlı etkilerine karşı / örgütleniyor.

E) Yeni kurulan “muziksizmekanlar.com” adlı site / insanların gürültüsüz bir ortamda oturup kafasını dinleyebileceği yerlerin listesini / yayımlıyor.

 15. (I) Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın başlarında Batı tarzı eğitimi benimsemekte yaşanan sıkıntıların ardından yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı. (II) Osmanlı yönetimi ilk kez III. Selim zamanında Fransa büyükelçisinin yardımıyla İshak Efendi’yi eğitim için Paris’e gönderdi. (III) Sultan II. Mahmut da konu üzerinde önemle durdu ve 150 öğrenciyi Avrupa’ya yolladı. (IV) 1834’te Mekteb-i Harbiyenin açılmasından sonra bu okulu bitiren üstün yetenekli öğrencilerin Paris, Viyana ve Londra’daki askerî okullara gönderilmesi neredeyse bir kural hâlini aldı. (V) 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da o kadar çok Osmanlı öğrencisi bulunuyordu ve Osmanlı bunlar için 1856’da  Paris’te  Mekteb- i Osmani adıyla bir okul bile açıldı.

 Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. ve IV.sü, kurallı ve birleşik eylem cümleleridir.

B) II.si, zarf tümleci ve dolaylı tümleç içeren basit cümledir.

C) III. ve V.si, bağlaçla bağlı cümlelerdir.

D) IV. cümlede birden fazla eylemsi vardır.

E) V. cümlede açıklayıcı ara söz kullanılmıştır.

 16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?

A)Ülkemizin şehirler arası yollarında en çok yaygın ulaşım aracı, otobüstür.

B)Akdeniz Bölgesi’ndeki kimi plajlarımız, dünyanın en iyi plajları arasında sayılıyor.

C)Detaylı araştırma yapmadığımız için bu konudaki bilgilerimiz

sınırlıdır.

D)Spora başlamadan önce ısınma hareketleri yapmak, olası sakatlıkları önler.

E) Galiba birkaç yıl içinde ev telefonları da tarihe karışacak.

 17.          I. Sınavı kazandığımı duymuş ama inanmamıştı.

II. Mektubu yazmış ama postaya vermemişti.

III. Kitabı almış ama okumamıştı.

IV. Arkadaşını çağırmış ama gelmemişti.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu vardır?

A) I. ve II.            

B) I. ve III.           

C) I. ve IV.

D) II. ve III.          

E) III. ve IV.

 18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?

A) “Ateş Hırsızları Söylencesi” unutulmaz bir kitaptır.

B) 2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.

C) Yontma Taş Devrinden sonra Cilalı Taş Devri gelir.

D) Brüksel lahanası ve Hindistan cevizi aldılar.

E) Biraz ileride İzmir saat kulesi karşınıza çıkacak.

 19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?

A) Takımımızın ilk kez katıldığı bu turnuvadaki başarısını kimse yok sayamaz.

B)Sabahki sınavda 24 kişilik sınıfta bir kalemtraş bulunamamıştı.

C) Bu küçük oyunlarla bizi alt edeceğini sanıyorsa aldanıyor.

D) Kılavuzumuz, gezi planında da bir değişiklik yaptığını söyledi.

E) Geçtiğimiz yaz İç Anadolu’nun önemli şehirlerinden birkaçını gezdik.

 20. (I) Otuz yıl süren araştırmalarda, çocukların yaz tatilinde bir önceki eğitim yılına göre zihinsel yeterlilik bakımından bir ay geriledikleri ortaya çıktı. (II) Başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşıldı: Çocuklar tatil boyunca zekâ derecelerinden bir puan kaybediyor. (III) Yaz tatillerini öğretici faaliyetlerle değerlendirmeyen çocukların, yeni öğretim yılı başladığında ötekilere göre geri kaldığı da yapılan araştırmalarla saptandı. (IV) Bu fark kısa sürede kapatılabilse de, çocukların bu durumla hiç karşılaşmaması gerekiyor. (V) Uzmanlar, uzun tatiller sırasında anne babaların, aile çevresinin; okul başladığında ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bunun bilincinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor.

 Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

21. (I) Televizyon dizilerini değerlendirme ölçütlerimiz ne kadar farklı, ne kadar çelişkili; böyle olması da doğal. (II) Dizilere farklı açılardan bakıyor; onlardan farklı şeyler bekliyoruz. (III) Kimimiz sadelik, ciddiyet ve tutarlılık; kimimiz ölçüsüzlük, çılgınlık ve coşku arıyoruz. (IV) Kimimiz hesaplı, milimetrik, çok iyi üretilmiş sahnelere; kimimiz bir ırmak gibi kendi yolunda akan bölümlere düşkünüz. (V) Sonraki hafta yayımlanmak üzere bölümlerin en ilginç, en heyecanlı yerinde kesilmesinden nefret eden de var; diziyi daha da ilgi çekici kıldığını düşünerek bundan hoşlanan, bunu destekleyen de.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalı virgül (;) yanlış kullanılmıştır?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

 22. Neden sonra uyuyakaldı. Gece boyunca bir su aktı durdu düşünde. Bir iki kere yataktan kalktı, muslukları sıktı ama onlardan değildi gelen ses. Su, boyuna aktı. Ama odanın tavanı alçalmadı, duvarları iki yandan yaklaşmadı, yatağı altından kaymadı… Evet, karabasanlardan uzak bir geceydi. Su akıyordu sadece. Bu da ta çocukluğundaki çocuk seslerini anımsatıyor, pek de rahatsız etmiyordu onu. Sabah kalktığında camdan bakmak istemedi canı. Gecenin büyüsü hemen bozulacaktı. Dışarıda kentin beylik bir pazar sabahı vardır mutlaka. Kurşuni gök, yoğun baca dumanlarını acımasızca bastırıyordur yine insanların üstüne.

Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A)Olanlar, her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısından verilmiştir.

B) Anlatımda söz sanatlarına yer verilmemiştir.

C) Öyküleyici ve betimleyici öğeler bir arada kullanılmıştır.

D) Sıkça tekrarlanan durumlardan söz edilmiştir.

E) Kahramanın ruhsal yapısına özgü ayrıntılar verilmiştir

 23. Çocukluğumda “fuar” sözcüğünün tek anlamı vardı: İzmir 9 Eylül Enternasyonal Fuarı. “Fuar”ı, her yıl aynı günlerde açılarak bölgeye en hareketli günlerini yaşatan etkinliğin düzenlendiği mekânın adı zannederdik. Duvarlar ve çitlerle sınırları belirlenmiş o geniş bahçe, bir ay süren fuar etkinliklerinden sonra park alanı olarak hizmet vermek üzere halka açık tutulur, yine “fuar” olarak anılırdı. Ancak o bir aylık sürenin dışında sönük kalır, tenhalaşırdı. Her yıl büyülü bir coşkuyla başlayan asıl etkinlik, İzmirlilerin yanı sıra bölgenin bütün şehirleri ve hatta bütün ülke tarafından büyük bir heyecanla beklenirdi. Şimdi fuar yok, o heyecan da yok.

Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) Ele alınan konuyla ilgili açıklayıcı bilgiler verilmiştir.

B) İzmir Fuarı’nın şehirdeki etkisinden söz edilmiştir.

C) Karşılaştırmalardan yararlanılmıştır.

D) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.

E) Örneklendirmelere yer verilmiştir.

 24.(I) Fotoğraf makineleri, kameralar, hiçbir dönemde olmadığı kadar hayatımızın içinde. (II) Dijital teknolojiyle birlikte lüks olmaktan çıkan fotoğraf makinelerini artık herkes kolayca edinebiliyor. (III) Ayrıca akıllı telefonların hayli geliştirilmiş fotoğraf özelliği, yanınızda bir şey taşımadan size fotoğraf çekme olanağı sunuyor. (IV) Bütün bunlara, çekim sonrası baskı aşamasının da dijital teknolojiyle birlikte ortadan kalkmış olmasını ekleyince ortaya bugünkü sonuç çıkıyor. (V) Piyasaya çıkan bir sürü ürün ve model arasından hangisini seçeceğimiz konusunda kafamız karışıyor. (VI) Çevremiz, gündelik hayatın her anında olup biten her şeyi fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitelerine aktaran kişilerle dolup taşıyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

 25. (I) Oturup dururken biri “Yüce Türk ulusunun asil evlatları…” gibi bir söz söylemeye başlayınca şaka yapıyor diye güleriz. (II) Ancak bir törende biri kürsüye çıkıp böyle sözler söyleyince bu sözler yerini bulmuş olur. (III) Destanların

epik dili, işte buna benzer. (IV) Bu dili, halkın bildiği, kullandığı sözcüklerle günlük yaşamda kullanılmayan dizeler oluşturur. (V) Böyle bir yapıtı dinleyen kişi, tek tek imgeler üzerine düşünerek duygulanmaz. (VI) Tıpkı bir musiki parçasındaki tek tek notaların değil, belli formların güzel ve etkileyici olması gibi.

 Düşüncenin akışına göre, bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Çünkü destandaki epik etki, şiirin bütününe dağılmıştır.” cümlesi getirilebilir?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

26. Yazınsal yapıtlar, yaratıldıkları dile özgü anlam ve anlatım olanaklarıyla donanmıştır. Bir yazınsal yapıt asıl anlamını ve değerini yaratıldığı dilin içinde bulur. Yapıtın içeriğini biçiminden büsbütün ayıramayacağımıza göre, hiçbir yazınsal yapıt eksiksiz olarak başka bir dile çevrilemez. Her çeviride, az ya da çok kaybolan bir şeyler vardır. Öte yandan, dünya üzerindeki okurların yüzde doksanı İlyada’yı, Hamlet’i, Savaş ve Barış’ı, Don Kişot’u çevirilerinden okumuş ve sevmiştir. Bu da gösteriyor ki —-.

Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) okurlar, biçimi öze tercih etmektedir

B) çeviri, gerekli ve vazgeçilmez bir etkinliktir

C) her çeviri aynı kalitede değildir

D) çevrilemeyen yapıtlar daha değerlidir

E) sanatsal metinler, bilimsel metinlerden kolay çevrilir

 27. Şiirde sözcüklerle uğraşmak zordur. Çünkü önemli olan, sözcüklerin özellikle birden çok anlama gelmeleri yanında sesleridir de. İçeriği belirleyen de sözcüklerin seçimidir. Hikâyede ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayızdır: Ritmi, üslubu, hatta sözcük seçimini belirleyen, yazarın kurduğu evren ve o evrende yaşanan olaylardır. Hikâyeye Latinlerin şu kuralı hükmeder: “—-” Şiirdeyse bu kuralı şöyle değiştirmek gerekir: “—-“

 Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?

A) Kendini toplumun önüne çıkarma – Toplumun seni yönlendirmesine izin verme

B) Önce şiire başla, arkasından hikâyeye yönel – Önce hikâyeye başla, arkasından şiire yönel

C) Konuya hâkim ol, sözcükler arkadan gelir – Sözcüklere hâkim ol, konu arkadan gelir

D) Hikâye yazarken biçim özü belirlesin – Şiir yazarken öz biçimi belirlesin

E) Duygularını değil düşüncelerini kullan – Düşüncelerini değil duygularını kullan

 28. Orhan Veli’nin Aragon’dan çevirdiği “Elsa’nın Gözleri” şiiri, bir çeviri başyapıtıdır. Orhan Veli, 10 dörtlükten oluşan bu şiirin sadece 5 dörtlüğünü çevirmiş, kaynak metnin 4, 5, 6, 7, ve 8. dörtlüklerini çevirmemiştir. Belli ki bu dörtlükleri Türkçe söylemede ötekilerdeki kadar başarılı olamadığını kavramış ve bırakmıştır. Onları da çevirseydi büyük olasılıkla “çeviri kokuyor” eleştirisine maruz kalacaktı. Ben de şiir çevirdiğim için biliyorum: —- Bunu fark etmek ve orada durmak gerekir. Orhan Veli de işte bunu yapmıştır.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

A) İyi bir çeviri yapsan da kimseye yaranamazsın.

B) Bir dilde yaratılan şiirin tümü, başka bir dilde tam karşılığını

bulamayabilir.

C) Her iki dili de iyi derecede bilmeyenler, çeviriye soyunmamalı.

D) Bir şiiri çevirmek, bir bakıma, onu başka bir dilde yeniden yaratmaktır.

E) Şiirin çevrildiği dil, kaynak metnin dilinden daha zengin olabilir.

 29. (I) Gazetelerdeki köşe yazıları giderek magazinciler tarafından yazılmaya başlandı. (II) Bir zamanlar siyaset veya ekonomi alanında yazı yazanlar bile günümüzde magazine kayıyorlar. (III) Okunmak için bunun zorunlu olduğunu hissediyorlar herhâlde. (IV) Çünkü bir ömür vererek yazılan bilim kitapları en fazla bin adet satılırken kulaktan dolma bilgilerle yazılan “çerez” kitaplar, rekor üstüne rekor kırıyor. (V) Televizyonlarda dizi ve magazin haberleri yayımlamaktan bilim programlarına, belgesellere zaman kalmıyor. (VI) Dünyayı değiştirebilecek buluşlar çabucak geçiştiriliyor; manken, futbolcu, sarhoş sürücü haberleriyse dakikalarca yayımlanıyor.

 Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

 30. (I) Bir sanat yapıtı, konunun nasıl ele alındığı, nasıl işlendiği açısından değerlendirilmelidir. (II) Bunun için, bir sanat yapıtının değerlendirilmesinde esas olan, anlatılandır, yani konudur. (III) Hemen hemen bütün sanatçı ve eleştirmenler bu bilinçle hareket eder. (IV) Ama bazı kişiler, beğendikleri, onayladıkları bir konuyu işleyen yapıtı güzel ve değerli bulurlar. (V) Bu tür değerlendirmeler, bir portreyi sevgilisine benzediği için güzel bulmak gibidir; oysa sanat eleştirmenleri, perspektife, anatomiye, çizgilerin ve renklerin kullanımına önem verir değerlendirmelerinde.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi parçada anlatılan düşünceyle çelişmektedir?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

 31. Lamartine, en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığını soran bir gazeteciye, bir gece ormanda yürürken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini söylemiştir. Ölümünden sonra odasında bulunan notlardan anlaşılmıştır ki şair, o şiiri yıllar boyu yazıp silip düzeltmiştir. Bu, gece gündüz sınava çalışan ama sınav sabahı geldiğinde hiç çalışmadığını söyleyen öğrencinin tutumuna benzer. O öğrenci, o sınavdan aldığı yüksek puanı çalışmasına değil de zekâsına bağlamamızı beklemektedir. Lise yıllarında çoğumuz bunu yutmamayı öğreniriz. İlhamla yazdığını söyleyen şairler de benim gözümde böyledir.

Bu parçada “ilham”la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

A) Şairlerin yaratıcı ve saygın görünmek için başvurduğu bir tür hile olduğu

B) Şiirde, emekten daha önemli bir unsur olarak öne çıktığı

C) Kimi sanatçılarda çok, kimilerinde ise az bulunduğu

D) Şairlerin kendilerini çevreden soyutlamasını gerektirdiği

E) Şairlerin aynı konuyu farklı ilhamlarla yazabileceği

 32. Sadece edebî eleştiri değil, en genel anlamıyla eleştiri bugün en çok gereksinim duyduğumuz şey. Karşılaştığımız olayları, durumları, kurumları, düşünceleri, gelenekleri eleştirebilmek yani… Biz insanız ve bizim ülkemiz burası. Donmak, kalıplaşmak yüzyıllardan beri yavaş yavaş çürütüyor bizi, uygar dünyadan uzaklaştırıyor. Bütün toplum aynı salgın hastalığa yakalanmış gibiyiz: Eleştirmeme hastalığı. Bugün birtakım tabuların yıkılışını umutla izlerken birtakım başka tabuların aynı bağnazlıkla yaratıldığını ve yıkılan tabuların yerini aldığını kaygıyla seyretmekteyiz.

Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Yazınsal eleştirinin bilimsel değil, duygusal yöntemlerle yapılmasından

B) Bireylerin, kendilerini eleştirmek yerine hep başkalarını suçlamasından

C) Çağdaşlaşmanın, iyi ya da kötü her şeyi eleştirmek sanılmasından

D) Eleştirinin yalnızca olumsuzluklara yönelik bir kavram olarak görülmesinden

E) İnsanların, düşünceleri sorgulama alışkanlığı edinememiş olmasından

 33. Günümüz edebiyatında tanık gösterme yöntemi çok revaçta. Birçok yazar, yazılarında büyük yazarlardan alıntılar yapıyor. Yazmaya yeni başlamış, daha neyin ne olduğunu öğrenmenin ilk basamaklarını tırmanan gençlerin yazıları bile Dante’nin, Hugo’nun, Dostoyevski’nin, Beckett’ın sözlerinden geçilmiyor. Klasikleşmiş yazarlardan alınan cümleler, bu yapıtlarda gecekondu duvarındaki eski tapınak taşları gibi duruyor.

Bu parçanın son cümlesinde vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?

A)Alıntıların kullanıldığı yapıtların sanatsal bakımdan niteliksiz olduğu

B) Genç yazarların her yapıttan alıntı yapmaması gerektiği

C) Alıntıların hangi yazara ait olduğunun belli olmadığı

D) Alıntı cümlelerin yerli yazarlardan seçilmediği

E) Alıntılanan parçaların yeterince dikkat çekici olmadığı

 34. Bir muhabir, muhalif ve uyumsuz tutumuyla tanınan bir punk şarkıcısıyla punk müzik üzerine yaptığı röportajdan sonra birlikte sokakta yürümeye başlar. Dinlediklerinden biraz da kafası karışmış olan muhabir sorar: “Peki punk nedir?” Müzisyen, yolun kenarındaki bir çöp kutusunu tekmeler ve “İşte punk budur!” der. Birkaç adım sonra muhabir de bir çöp kutusuna tekme atar ve “Punk bu mu şimdi yani?” diye sorar. Müzisyenin yanıtı şaşırtıcıdır: “Hayır! Bu, modaya uymaktır!”

Bu parçada, punk müzik yapan sanatçının vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Müzikseverlere saygı göstermek gibi bir kaygısı olmadığı

B) Müzikte gündelik doğal gürültülerden yararlandığı

C) Müzikle teknolojiyi birleştirmeye çalıştığı

D) Grupla değil, tek başına müzik yapmak istediği

E) Yaptığı müziğin taklit edilmeyen bir aykırılık içerdiği 

35. Hayır, buna katılmıyorum. Bunu söyleyenler ya romanımı dikkatli ve doğru okumadılar ya da benim roman anlayışımı bilmiyorlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bunun tersi daha uygun olurdu. Çünkü ben romanda önce kahramanlar yaratıp sonra o kahramanlara uygun x, y, z gibi olaylar bulmaya çalışmam. Ben önce x, y, z gibi konuları, olayları bulurum; sonra o konu ve olaylara en uygun kahramanları yaratmaya çalışırım. Hatta bu yüzden, romanlarıma ad koyarken o romanlardaki kahramanların adını kullanmam.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?

A)Romanınızda ele aldığınız konunun kahramanın gölgesinde kaldığı yönündeki eleştiriyi haklı buluyor musunuz?

B)Son romanınızın adı ile konusu arasında uyumsuzluk olduğu söylenebilir mi?

C)Yarattığınız kahramanların gerçek hayatta rastlanmayan kişiler olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?

D)Son romanınızdaki kahramanların, karakterden çok tip özelliği gösterdiği iddialarını doğru buluyor musunuz?

E)Romanınızda gizemli olaylardan gerçeğe pek yer kalmadığını söyleyen eleştirmenlere hak verilmeli mi?

 36. Bir kişiyi anlamak, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır. Bunun için hem bilgiye hem de hayal gücüne ihtiyaç duyarız. Romancı olarak esas işimizin elden geldiğince tek tek bütün roman kişilerinin yerine geçmek, romanın anlattığı dünyayı onların gözünden görmek olduğunu hiç unutmamaya çalışırız. Bu işin en zor yanı, bize ruhsal olarak benzemeyen kişilerin bakışını yakalamaktır. En tuhaf yanı ise onların gözüyle dünyaya bakarken kimi özelliklerimizi de onlara vermemizdir.

Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar için aşağıdaki yargılardan hangisinin söylenmesi uygun olmaz?

A)”İnsanları anlamanın yolu, empatiden geçer.” ilkesine bağlıdır.

B)İyi romancıların, kahramanlarıyla özdeşleşerek yazdığına inanmaktadır.

C)Kendi bakış açısını yansıtmayan kişilere romanlarında yer vermemektedir.

D)Kendi özelliklerinden bazılarını kahramanlarına aktarmaktadır.

E) Roman sanatında bilginin ve düş gücünün önemli olduğunu

düşünmektedir.

 

37. Romanda dil, bir hizmetkâr olduğunu unutup efendi rolüne soyundu mu romanın dengesi bozulur. İşlek, akıcı, sanatsal bir dil, geçici olarak okurun gözünde romanı yüceltebilir. Fakat sadece geçici olarak… Dilin tadına varılınca onun gerisinde yatanı görmek ister okur. İşte o zaman hayal kırıklığına uğramamalıdır. Dilin büyüsünden başka bir şey, örneğin yapısal bir değer getirmeyen roman, başarısız romandır.

 Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?

A)Romanda dilin bir araç olduğu unutulmamalıdır.

B)Anlatımdaki renkliliğin, anlatılanı gölgelemesine izin verilmemelidir.

C)Özgün bir dil yaratmak, özgün bir roman yaratmanın garantisi değildir.

D)Roman, biçim ve içerik dengesi üzerine kurulmuş bir edebiyat türüdür.

E)Romanda kahramanlar arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.

 

38. Polisiye romanların hepsi “katil kim”den ibaret değildir. İyi polisiye, eleştirir. İyi polisiye yazarı da yaşadığı topluma, çevreye, kültüre, siyasete, insana sorgulayarak bakar; onları deşifre eder. Polisiyenin en ünlü yazarlarından biri olan Agatha Christie’ye bakın. Çoğu romanıyla çökmeye yüz tutmuş İngiliz aristokrasisinin suçlarına odaklanmıştır. O sınıfın üzerindeki saygınlık örtüsünü parçalar, ince ince yerer o sınıfın üyelerini. Kısacası itibarını sarsar soyluların. Bu bakımdan benim son romanımda yaptığım şey, söylendiği gibi, polisiye roman türüne yenilik getirmekten çok, o türün zaten var olan olanaklarını biraz daha genişletmek olarak değerlendirilmeli. Bunu yaparken önceden yaptığım eleştirilerin altını daha kalın çizdiğimin fark edilmesini de isterim doğrusu.

 

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini söylememiştir?

A)Polisiye romanların kendine özgü bir dil ve anlatım gerektirdiğini

B)Polisiye romanların sadece merak ve heyecan öğesi içermediğini

C) Son romanında eleştirelliğin dozunu artırdığını

D) Kendisi hakkında yapılan bir değerlendirmeye tam olarak katılmadığını

E) Bütün polisiyelerin aynı kefeye konulamayacağını

 39. Ressam Mustafa Salim, beş yıllık aradan sonra Ankara’daki Atlas Sanat Galerisinde “Meditasyon” başlıklı yeni resim sergisini açtı. Geçmişte Monet çağrışımı yapan izlenimci resimleriyle dikkat çeken ressamın, bu sergideki resimlerinde soyut bir anlayışa yöneldiği görülüyor. Mustafa Salim, eşit fırça darbeleriyle ritmik yinelemeler yaratarak gökyüzü ve yeryüzü temalarını örgüsel bir biçimde yansıtıyor. Bir sorgulama mekânı olarak kullandığı tuvale resmettiği doğa, değişik renklerle homojen bir dağılım sunuyor. Bu dağılım, izleyiciyi belli bir noktaya odaklayarak izleyicinin denge kurmasını, dinginleşmesini sağlıyor. Böylece meditasyon, amacına ulaşıyor.

 Bu parçada tanıtılan ressamla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Resimlerini nerede sergilediğine

B) Sanat anlayışında nasıl bir değişim olduğuna

C) Resimlerinin izleyicide ne gibi etkiler yarattığına

D) Resimlerin yapımına ne kadar zaman harcadığına

E) Resimlerini yaparken ne tür teknikler kullandığına

 40. Sanayi üretimi yerel, ulusal renkleri yok ediyor. Çünkü bunlarda insanın rolü en aza indirgenmiş, hatta ortadan kaldırılmış durumda. Aynı kalıptan çıkmış, birbirinin aynısı yüz binlerce eşya… Dünyanın neresine giderseniz gidin aynı ürünleri görürsünüz. Bu nedenle, el sanatlarının tanıtıldığı etnografya müzeleri şimdi daha çok gerekli. Halkın kendi sanatının müzesi olmadan ulusal bellek oluşmuyor. Nitekim birkaç yüzyıldan beri Batı sanatını tekrarlayıp duruyoruz  ama kendi kültürümüz bir adım ileri gitmiyor. Küreselleşme güç kazandıkça sizi diğerlerinden ayıracak, size ait olan kültür ürünleri daha çok önem kazanıyor.

 Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Etnografya müzelerinin işlevine

B) Küreselleşmenin sonuçlarına

C) Fabrikasyon üretimin zararlarına

D) Ulusal kültürün korunmasına

E) Yerli malı kullanmanın önemine

 

1    E

11    C

21    B

31    A

2    C

12    E

22    B

32    E

3    B

13    C

23    E

33    A

4    B

14    A

24    D

34    E

5    D

15    E

25    D

35    A

6    A

16    A

26    B

36    C

7    C

17    C

27    C

37    E

8    D

18    E

28    B

38    A

9    D

19    B

29    D

39    D

10   A

20    D

30    B

40    E

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 42 https://dersimizedebiyat.org/yks-turkce-deneme-sinavi-42-tyt-turkce-deneme-sinavi.html Mon, 06 Nov 2017 20:20:59 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118038  TYT Türkçe Deneme Sınavı-42

1. İnsanın çevresindeki herkesle iyi ilişkiler kurması her zaman mümkün olmuyor. İnsanları değiştirmek zordur, hoşumuza gitmeyen yönleri hep olacaktır insanların ama insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek epeyce işe yarayacaktır. İnsanları oldukları gibi kabul ederek, onların hoş yönlerini ön plana çıkararak herkesle olmasa da çoğu insanla iyi ilişkiler kurabiliriz.

Bu parçada geçen “insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanlara farklı yönlerden bakmaya çalışmak

B)  İnsanları yanlışlarıyla benimseyebilmek

C)  Olumsuz davranışların nedenlerine inmek

D) Anlaşamadığımız insanlara mesafeli durmak

E)  İnsanlara kendilerini anlatma fırsatı vermek

 

2. Şair, yazar veya ressam hemen her sanatçı kendi rengi­ni bulana kadar başkalarının ayak izlerine basarak yürür. Her birinde bir şeyler keşfeder, özümser, damıtır ve so­nunda kendi rengini bulur.

Bu parçada geçen “kendi rengini bulmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Özgün tarzını oluşturmak

B)  Başka sanatçılara öykünmek

C)  Kendinden önceki sanatçıları örnek almak

D)  Basmakalıp eserler oraya koymak

E)  Düş gücünü belirgin hale getirmek

 

3. Selçuk Altan, sözcüklerle oynarken hem söz dizimsel hem de sözcüksel düzlemde yerleşik kullanımların dışına çıkıyor.

Bu  cümledeki altı çizili söz, aşağıdaki kavramların hangisi ile ilişkilendirilebilir?

A)  Tutarlılık

B)  Doğallık

C)  Benzersizlik

D) İlericilik

E) Uyarıcılık

 

4.  Aşağıdaki dizelerin hangisinde “sitem veya yakınma” anlamı yoktur?

 A)            Ne doğan güne hükmüm geçer

Ne halden anlayan bulunur

B)            Manada güzel, ruhta güzel, tende güzelsin

Ey sevgili sen elde değil, bende güzelsin

C)            İyi günde yaran, ahbap çok olur

Dar günde dost bulunmaz nedendir

D)            Bin gül çıkardım sana kalbindeki külden

Bir gün beni ansaydın eğer sen de gönülden

E)            Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken

5.  Arabesk müzik, sosyal ve toplumsal değişmelerin bir ürünü olarak ortaya çıkmış bir müzik türüdür.

 Yukarıda sözü edilen müzik türünün toplumdaki ye­rinin anlatıldığı bir parçadan alınan aşağıdaki cüm­lelerin hangisiyle, ayraç içinde verilenler arasında anlamca bir ilişki yoktur?

 A)  Sanıldığı gibi geniş ve çeşitli kesimlerce dinlenen bir müzik türü değildir. (Dinleyicilerinin belli bir toplumsal tabakada yer alması)

B)  Daha çok köy ile kent arasında sıkışmış “ara” insan topluluğunca dinlenip benimsenmektedir. (Uzun bir geçmişinin olması)

C)  Varoşlarda yaşayan bu insanlar köydeki yaşantılarını sürdürürken kente adapte olmaya çalışırlar. (Arada kalmış bir kültür oluşturma)

D)  İşte bu durum, onların arabesk denen bu “ara” müzik türünü dinlemelerinin nedenidir. (Müzik tercihinin gerekçesi)

E)  Zaten arabeskin kendisi de müziğin neresinde oldu­ğunu bilmemektedir. (Kendini belli bir yer oturtamama)

 

6. (I) Senelerdir eleştirinin sadece eserin kötü yanlarını açığa çıkarmak olmadığını anlatıyoruz. (ll) Eleştiri kavramının olumlu yönlerini açıklamaya çalışıyoruz. (lll) Tüm çabamız, modern eleştiriyi tanımlamak için. (IV) Ne yazık ki biz, hayata baktığımız gibi bakıyoruz eserlere. (V) Biraz da bardağın dolu tarafını görsek başaracağız eleştiri yaz­mayı.

 Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

 A)  I. cümlede süregelen bir durumdan söz edilmiştir.

B) ll. cümlede bir kararlılık dile getirilmiştir.

C) lll. cümlede bir amaçtan söz edilmiştir.

D) IV. cümlede özeleştiri yapılmıştır.

E)  V. cümlede bir gereklilikten söz edilmiştir.

 

7. (I) Fıkralar diğer anlatılara göre oldukça kısadır. (ll) Az sözle çok şey anlatılmak istenir. (lll) Güldürü öğesinin yanında düşünce öğesi de ağır basar. (IV) Fıkra, toplu­mun o gün içinde bulunduğu koşullara bağlıdır. (V) Halk zekası öyle fıkralar üretir ki bunlar yayın organlarında yer almadığı halde, dilden dile en kısa sürede yurt düzeyinde yayılır.

 Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

 A)I.cümlede anlatı türleriyle ilgili bir karşılaştırma yapılmıştır.

B)ll.cümlede fıkraların yalınlığı üzerinde durulmuştur.

C)lll.cümlede fıkraların eğitici yanının da olduğu belirtilmiştir.

D)IV.cümlede fıkranın toplumsal yaşamla bağlantılı olduğu açıklanmıştır.

E)V.cümlede fıkraların sözlü gelenekte yaşadığı ve halk zekasının ürünü olduğu vurgulanmıştır.

  

8. (I) Memduh Şevket, kitap olarak yayımlanan ilk romanı Ayaşlı ve Kiracıları’nda öykülerinde olduğu gibi özgünlüğünü pekiştirecek bir teknik kullandı. (ll) Cumhuriyet sonrası Ankara’sında, kuruluş yıllarında, bir apartman dairesindeki odalarda kirada oturan değişik kesimlerde­ki kişilerin “bir mevsimlik” yaşantılarını gerçekçi biçimde yansıttı. (lll) Öykülerindeki gözlemci, betimleyici anlatımı, yalın ve akıcı dili, tiplemedeki başarısı, aydınlık bakışı romanlarının da belirgin özellikleri oldu. (IV) Öykü ve romanlarıyla gözlemci gerçekçiliğin öncü ürünlerini sunmayı bildi. (V) Bu yönüyle Cumhuriyet Dönemi çağdaş Türk edebiyatının gelişmesinde etkili oldu.

 Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma yapılmıştır?

 A) l. ve lll.                             B) I. ve IV.                C) ll ve V.

D) lll. ve V.                           E) IV. ve V.

 

9. I. Küçülen ve sınırların kalkmaya başladığı dünyada sözcükleri yerli ve yabancı diye ayırmak, evrensel kültürle kucaklaşmayı engeller.

II. Evrensel kültüre ulaşmayı hedefleyen bir toplumun, dilini başka dillere kapayıp yalnızca kendi sözcükleri­ne yaslaması ona yarar değil, zarar getirir.

III.  Başka dillerin egemenliğinden kurtulmadan, kendi dil bayrağını açmadan toplumsal uzlaşma beklentisin­deki uluslar yanılırlar.

IV.   Evrensel kültürün oluşmasında en önemli itici güç olan dil, kendi toprağında gelişip serpildikten sonra evrensel bir dil olma düzeyine ulaşabilir.

 Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi ikisi savundukları düşünce bakımından birbirine en yakındır?

 A) l.ve ll.               B) I. ve lll.              C) ll. ve lll.

D) ll. ve IV.             E) lll ve IV.

 

10. Genç sanatçı, kendinden önce gelmiş olanları aşmak isterse onların yapıtlarına dudak bükmemelidir. (I) Tam tersi gözünü dört açarak kendinden öncekilere bakmalıdır. (ll) Eski eserleri olabildiğince dikkatli gözlerle incelemelidir. (lll) Yeniyle eskiyi birleştirmeye çalışmalıdır. (IV) Zira yarı­na kalmış her yapıtın bir güzelliği, yaşayan yanı olduğunu bilmelidir. (V) Onların yüzyılların ötesinden günümüze kadar canlılıklarını koruyarak geldiklerini unutmamalıdır.

 Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren gençlere verilen öğütlerin gerekçeleri açık­lanmıştır?

 A)l.           B) ll.          C) lll.         D) IV.         E) V.

 

11. İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların, ürün ve buluşların kuşaktan ku­şağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur. Eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpe­ği eğitemez.

 Bu paragrafta aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

 A)  Ünsüz yumuşaması

B)  Ünsüz benzeşmesi

C)  Kaynaştırma ünsüzü

D)  Ünlü düşmesi

E)  Ünsüz düşmesi

 

 12. Aşıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?

 A)  Hemen hemen herşeyi aldık yanımıza

B)  Hiçkimse için kendini üzmemelisin, dedi.

C)  Birde baktım daha uyanmamış, telaşlandım.

D)  Bunu size aksettirmek istemezdik hiç.

E)  Filmin bir de kamera arkası varki görmelisin.

 

 13. Uzun zaman önce bir kitapta okuduğum şu söz beni çok etkilemişti :  Cesaretini kaybeden, her şeyini

                          I  II

kaybeder .      İşte yeni bir işe başlarken aklımdan

                III   IV

çıkarmadığım bir düşüncedir bu

                                             V

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisinde yanlışlık yapılmıştır?

 

A) l.           B) ll.          C) lll.         D) IV         E) V

  

14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, belirtili ad tamlamasının tamlayanı da tamlananı da niteleme sıfatı almıştır?

 A) Yeni tahta kaşığın sapı yemek yaparken kırıldı.

B)Arkadaşım yolun sonundaki yüksek apartmanda oturuyor.

C) Okul bahçesinin yıkık duvarı nihayet onarıldı.

D)Bu gelişmeler, ülkenin dört yanında heyecanla karşılandı.

E)Tarifsiz kaderlerin yılgın insanı göçtü dünyamızdan.

 

15.   İnsan, çevresindeki kötü ve olumsuz durumları kendisi için olumlu biçimde kullanarak yaşamda sesini duyurabilir.

 Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangi­si yanlıştır?

 A)  Yan cümle, temel cümlenin zarf tümlecidir.

B)  Sıfat tamlaması vardır.

C)  Dönüşlülük zamiri kullanılmıştır.

D)  İlgeç (edat) kullanılmıştır.

E)  Yüklem birleşik zamanlı bir eylemdir.

 

16.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)Bütün arkadaşlara bizi yalnız bırakmadıkları için te­şekkür ediyorum.

B)Zorluklar karşısında birlik olmanın önemli olduğunu biliyorsunuzdur.

C) Bu yanlışları tekrarlamamak için daha dikkatli olmalı­yız.

D)Herkes bizim kadar çaba verseydi sonuç daha iyi olurdu.

E)Takımın elde ettiği başarı okulda bayram havası oluşturdu.

 

17.   Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır.

 Bu cümlenin öğe dizilişi aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?

 A)  Özne – zarf tümleci – nesne – yüklem

B)  Zarf tümleci – özne – yüklem

C)  Özne – nesne – yüklem

D)  Özne – yüklem

E)  Nesne – özne – zarf tümleci -yüklem

 

18. (I) Bir öykü ustası olarak girdi edebiyat dünyasına (ll) Öykülerinde de hiçbir zaman kolaya kaçmadı. (lll) Bunda sanata duyduğu saygı vardır. (IV) Yapıtlarının hepsinde okuru düşündüren özgün önermeler görülür. (V) Basmakalıp reçetelerden, alışılmış konulardan, yapay anlatım­lardan kaçınır.

 Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

 A)  I. cümle, devrik cümledir.

B)  ll. cümle, olumsuz fiil cümlesidir.

C)  lll. cümle, ad cümlesidir.

D)  IV. cümle, yüklem ve özneden oluşmuştur.

E)  V. cümlenin yüklemi dönüşlü çatılıdır.

 19. Bu şehrin en güzel mevsimi kıştı. Bu yüzden buradaki kış aylarına “beyaz elmas zamanı” denir. Doğa, sonbaharın sarısını beyazla kapatmaya hazırlanırken gökyüzünde bir telaş başlar. Sonbahar bu şehre çok nazlanarak gelirken kış hiç de öyle değildir, birdenbire gelir. İlk kar, bulutların dağıldığı günden itibaren beklenir. Çünkü yağacak olan kar mevsim değişikliğinin ilk sembolüdür.

 Bu  parçanın anlatımında aşağıdakilerden  hangisi yoktur?

 A)  Öznel anlatıma dayanma

B)  Niteleyici sözcükler kullanma

C)  Kişileştirmelerden yararlanma

D)  Eksiltili ve devrik cümlelere yer verme

E)  Karşılaştırma tekniğine başvurma

 

20. “Doğru yazı”, içindeki düşünce yanlış da olsa anlatmak istediğini dil kurallarına uygun olarak anlatan yazıdır. Niteliği; sağlıklı, etkileyici, sürükleyicidir. Doğru yazıda sözcükler, kavramları aşağı yukarı değil, tam olarak karşılar; tümcenin öğeleri yerli yerinde bulunur. Doğru yazının hoşa giden biçimde olması gerekmez.

 Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

 A)  Tanımlamaya yer verilmiştir.

B) Açıklamaya başvurulmuştur.

C)  Dil, göndergesel işlevdedir.

D)  Öznel değerlendirmeler vardır.

E)  Karşılaştırmaya başvurulmuştur.

 

21. Dil, sözlüklerde belirtildiği gibi sıradan bir “iletişim aracı” değil, insanları birbirine bağlayan, onların topluluk ve ulus olmasını sağlayan, kullanıldıkça güçlenen ve çözülmeyen bir bağdır. Millet olmanın temel unsuru dildir. Dil kimliği belirler, kimlik kültürü, kültür ise milleti… Milleti oluşturma gücüne sahip bulunan böylesine etkili bir unsurun kullanımı da varlığı kadar önemlidir.

 Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangilerin­den yararlanılmıştır?

 A)  Öyküleme-Tanımlama

B)  Tartışma-Karşılaştırma

C)  Betimleme – Örnekleme

D)  Açıklama -Tanımlama

E)  Açıklama – Örnekleme

 

“Ay, yavaş yavaş yükseliyordu… ” Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Hak­sızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilene­bileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki “Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.”, “Telefon acı acı çaldı.”, “Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışa­rıya çıktı.” gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar.

 

22. ve 23. sorulan yukarıdaki parçaya göre yanıtlayınız.

  

22.   Bu  parçanın  anlatımında  aşağıdakilerden  hangisi yoktur?

 A)  Yinelemelere yer verme

B)  Devrik cümlelerden yararlanma

C)  Tanık göstermeye başvurma

D)  Öznel değerlendirmede bulunma

E)  Örneklerden yararlanma

 

23. Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

 A)Yazarların özgünlüğü olmayan sözlerle eserlerini oluşturması

B)  Yazarların süslü sözler kullanması

C)  Yazarların nesnel cümleler oluşturamaması

D)  Yazarların kapalı anlatıma yönelmesi

E)  Yazarların duru ve açık cümleleri kullanmaması

 

24. Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücünün insan yaşamına bakış açısını değerlendirirken camdan bir balık akvaryumunu düşünmeden edemiyorum. Akvaryumda bugünkü yaşantısıyla günümüz insanı vardır. Günümüz insanının yaşamı, çağdaş öykü sanatı için bu denli saydam ve net bir görüntüdür. Öykü sanatının usta­sı bir öykücü ise nitelikli ürün verebilme yolunun önünde duran akvaryumun içindeki görüntüyü değerlendirmek­ten geçtiğini iyi bilir.

 Bu parçada vurgulanmak istenen düşünceyi aşağıdakilerden hangisi tümüyle içerir?

 A)Kaliteli öyküler yazan öykücü insan hayatını, kendi duygularını da katarak anlatan öykücüdür.

B)Günümüz insanının yaşamını net bir şekilde değerlendiren öykücü, çağdaş ve kaliteli ürünler meydana getirir.

C)Akvaryumda yaşayan balıklarla insanlar arasında çe­şitli yönlerden benzerlik vardır.

D)Öykülerin kendilerine özgü yazılma yöntemlerini öykücülerin bilmesi gerekir.

E)Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücü çeşitli gözlemler yapmak zorundadır.

 

25. Refik Halit, yazmaya mizah dergilerinde yergi ve taşlamalarla başladı. Ömrü boyunca sürdürdüğü yazı hayatında eleştiriden, alaydan kaçınmadı. Günlük gazetelere yazdığı, o günün politik konumunu ya da gündelik haya­tını anlatan yazılarını bugün okuduğumuzda zamanın bu metinlerden aldığımız dilsel hazzı azaltmadığını görürüz. Türkçenin en keyif verici metinleri arasında sayabiliriz bu yazıları.

 Bu parçadan Refik Halit’le ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi çıkarılamaz?

 A)Yazı hayatına mizah dergilerine eleştiri yazarak başlamıştır.

B)Gazetelere yazdığı yazıların dili bugün bile okuyanı etkiler.

C)Yazı hayatı boyunca eserlerinde eleştiriden vazgeçmemiştir.

D)O günün politik ve güncel olaylarını anlatan gazete yazıları yazmıştır.

E)Hayatının belli bir döneminden sonra eleştiri yazıları yazmamıştır.

 

26. Divan edebiyatımızda, halk edebiyatımızda ve uzun süre Batı edebiyatında sevgililer birbirine denk olmamıştır. Genç kız üst konumdadır, ulaşılmazdır. Erkek ise aşağıdadır, yalvaran durumundadır. Genç kız, yukarıdan bir tebessüm lütfeder ya da bir gül atar. Eğer bu çift evlenir­se ilişki tersine döner. Erkek balkona veya sedire çıkar; kadın ise aşağıda yemek, bulaşık peşinde koşturmaya başlar. Bir iner, bir çıkar tahterevalli. Yere paralel durduğu pek nadirdir.

 Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?

 A)Kadın-erkek ilişkisinin edebiyatta nasıl yorumlandığı

B)İki insanın dışarıdan destek almadan hayata nasıl tutunduğu

C)Birbirini anlamaya çalışan insanların edebiyata konu olduğu

D)Kadınların edebiyatımızda da ulaşılmayan bir yere sa­hip olduğu

E)Kadın-erkek ilişkilerinin benzetmeyle anlatılabileceği

  

Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün ye­niden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır.

  

27. ve 28. sorulan yukarıdaki parçaya göre yanıtlayınız.

 27.Bu parçada Sabahattin Ali’yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

 

A) Bazen bireysel bazen de toplumcu bir sanatçı oldu­ğuna

B)Sanatçı olmasının da etkisiyle ülke sorunlarını ve toplumsal sorunları dengeli bir biçimde ele aldığına

C)Toplumsal olayları anlattığı eserlerinde daha başarılı olduğuna

D)Zengin bir kimliğe sahip olmasından dolayı bugün edebiyatımızda bir çığır açtığına

E)Farklı bir yönüyle ve yeni bir bakış açısıyla tekrar incelenmeyi hak ettiğine

 

28.   Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?

A)Sabahattin Ali’nin edebiyatımızdaki yeri ve önemi

B)Sabahattin Ali’nin değişen iç dünyasının sanatına etkileri

C)Sabahattin Ali’nin eserlerinin değeri

D)Sabahattin Ali’nin edebiyatımıza etkileri

E)  Sabahattin Ali’nin bireye ve topluma bakış açısı

 

29. Kitap okumak için zaman bulamadıklarını söyleyenlerin çoğu, aslında düşünme tembeli. Kitap okumaya değil, düşünmeye üşeniyorlar. Kavramlar arasında yeni yeni bağlar kurmak korkutuyor böylelerini. Çünkü her yeni, bir değişimi getiriyor. Okumadıkları için de insan ve yaşamla ilgili bildiklerinin dışına çıkamıyor, doğru olarak bellediklerini aşamıyorlar.

 Bu parçada okumayan kişilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

 A)  Belli kalıpların dışına çıkamadıklarına

B) Okumama nedenlerinin zaman bulamamakla bir ilgisinin bulunmadığına

C)  Düşünmek ve değişerek için çaba göstermediklerine

D)  Yeniliklere açık olmadıklarına

E)  İnsana ve yaşama farklı bir açıdan baktıklarına

 30. Aristo, klasik felsefenin kurucularındandır. (I) MÖ 380-322 yılları arasında yaşamıştır. (ll) Eflatun’un kurmuş olduğu Akademia’da yirmi yıl asistanlık yapmış, edebiyat ve dil ile ilgilenen Aristo on iki yıl boyunca tüm Yunanistan’ı dolaşarak ders vermiştir. (lll) Edebiyat ve dil ile de yakından ilgilenen Aristo, Aristoteles veya Aristetalis adları ile bilinir. (IV) Etika, Politika, Atinalıların Anayasası, Sofis Helenler gibi ünlü eserleri vardır. (V) Aristo, görüşleri ile Doğu dünyasının eserlerinde ve klasik şiirimiz olan divan şiirinde yer almıştır. (VI) Divan şiirinde bilgi, akıl, mantık ve hizmet sembolü olarak Aristo’nun adı sıklıkla kullanılmaktadır. (VII) Özellikle kasidelerde, övülen kişiyi Aristo’ya benzeterek övmek gelenektir.

 Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci parag­raf hangi cümleyle başlar?

 A)ll.           B)III.         C) IV.         D) V.          E) VI.

 

31. Bir romanın olay örgüsü ve kişileri roman yazılmadan önce yazarın zihninde biçimlenmiş, romanın ana çerçe­vesi az çok belirlenmiştir. Yazar, romanın bir planını çı­karmış, bölümlerini düzenlemiş, olayların akışını tasarla­dıktan sonra kalemi eline almıştır. —-. Yazarken olaylar üzerinde daha ayrıntılı düşünme fırsatı bulduğu için daha önce düşünmediği unsurları akışa kapılarak eserine kat­mak isteyebilir. Olaylar ve kahramanlar, yazarın kalemini yeni maceralara sürükler böylece.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerin hangisinin getirilmesi en uygun­dur?

 A)  Bu plan çerçevesinde yazarak aklındaki öyküyü roman haline getirir

B)  Ancak bazen roman, yazarı kendi akışına çeker

C)  Yine de eksik kalmış noktalar, yazım aşamasında so­run oluşturur

D)  Oysaki bu, anlatılanların inandırıcılığını zadeler

E)  Bununla birlikte okuyucunun da tepkisi önemlidir

 

32. Herkesin sandığının tersine hayatta iyi – kötü, güzel – çir­kin, olumlu – olumsuz gibi kesin ayrımlar yoktur. Örneğin bir insan sadece iyi ya da sadece kötü olamaz; iyi ya da kötü özellikleri bir arada bulundurur. Bazı insanlarda iyi taraflar daha fazlayken bazılarında kötü yönler daha çok olabilir. İnsanlara böyle yaklaşıldığında yaşamın daha gü­zel olacağı şüphesizdir. Çünkü bu sayede “iyi” dedikleri­mizin hata yaptığını gördüğümüzde hayal kırıklığına uğramayacak, “kötü” olarak nitelendirdiklerimiz yüzünden yaşamı kapkaranlık görmeyeceğiz.

 Bu parçadan aşağıdaki değerlendirmelerin hangisine ulaşılabilir?

 A)Yaşamdaki zıtlıkların iç içe, yan yana olduğunun yadsınamayacağına

B)  Hayatın hep iyi taraflarının görülmesi gerektiğine

C)  İnsanların hatalarını görmezden gelmek gerektiğine

D)  İnsanlarla iletişim kurmanın pek kolay olmadığına

E) İyi ve kötü insanlar arasında bir ayrım yapılmasının yanlış olduğu

 

33. Çok hoş sohbet, ağzı laf yapan biri olduğum söylenemez ama yazmaya oturduğumda bambaşka biri olup çıkıyo­rum. Kimlik değiştiriyorum adeta. Bu, elimde olan bir durum değil; yazarken kendimden geçiyorum ve çoğu zaman ne yazdığımı ben de bilmiyorum. Aklıma geldiği gibi, olduğu gibi bırakıyorum ifadeleri, onlar kendi yerle­rini bulup yerleşiyor. Kimi zaman oldukça büyük bir hız­la, kimi zaman da insanı çıldırtacak bir yavaşlıkta ortaya yeni bir roman çıkıyor.

 Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

 A)Günlük yaşantınızda nasıl bir insansınız?

B)Romanlarınıza kendinizden neler katıyorsunuz?

C)Hayattaki titizliğiniz roman yazma sürecine de yansı­yor mu?

D)Romanlarınız, düşüncelerinizi birebir yansıtıyor mu?

E)Yazım sürecinde, kendinizde ne gibi durumlar gözlemliyorsunuz?

 

 

34. Bütün zamanların en yürekli caz müzisyeniydi. Ömrü bo­yunca yaşamla Rus ruleti oynadı. Bir at kadar çok yedi, bir balık kadar suyla bütünleşti. Herkesi çok sevdi ama en çok sokağı sevdi. Hiç uyumazdı. Ara sıra kestirmekle yetinirdi. Gün gelir, ortalığı birbirine katardı. Bir kere bir konser sırasında kendisine verilen kırmızı bir gülü oldu­ğu gibi yedi. Her şeyi çok uçta yaşadı. Kısacık yaşamına birden çok yaşam sığdırdı. Hepsini de sonuna kadar ya­şadı. Charlie Parker ve zaman yarıştılar. Zaman kazandı. 1955’te gözleri bir daha açılmamak üzere kapandığında otuz beş yaşındaydı.

 Bu parçada sözü edilen müzisyen için aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?

 A)  Yaşamı uç noktalarında yaşadığı

B)  İnsanları çok sevdiği

C)  Hayatı ciddiye almadığı

D)  Yaşamın sınırlarını zorladığı

E)  Caz müziğine yeni kapılar açtığı

 

35. (I) Ana hikaye temel nokta olduğu için değiştirilemez. (ll) Bundan dolayı bizim eser üzerindeki inisiyatifimiz kısıtlanmış olmaktadır. (lll) Kendi hikayemizi anlatırken dahi, mumun çevresindeki kelebek gibi olayın etrafında döneriz. (IV) Hikayeye ayrı bir güzellik katan öğelerle yer yer kopukluklar yaşarız bu yüzden. (V) Yine de hikayenin bütününe hakim olmak için yorum yapmaktan alıkoyamayız kendimizi.

 Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine “Hatta zaman zaman karanlık noktalardan çıkamadığımız olur.” cümlesi getirilirse anlam bütünlüğü bozulmaz?

 A)l.           B) ll.      C) lll.         D) IV.          E) V.

 36. Çağımızın romancısı, okuyucusunu iyi tanımakta, onun birkaç yüz yapraklı bir romanı bütünlükle kavramakta zorlanacağını bilmektedir. Yazarın, en çok birkaç saat içinde okunabilen romanlara yönelmesi, romancının deneyiminden doğmuştur. Kaldı ki günümüz sanatı birçok gereksiz ayrıntıdan sıyrılmakla bu ereği (amacı) kolaylaştırmıştır.

 Kendisinden böyle söz edilen çağımız romancısı eserini oluştururken aşağıdakilerin hangisini göz önünde bulundurmalıdır?

 A) Okuyucuların kendisiyle özdeşleştirebileceği tiplere yer vermeyi

B)Okurun, kısa sürede okuyabileceği romanlardan hoşlandığını

C)  Okuyanda var olan beklentileri dikkate almamayı

D)  Okuyucunun sorunlarına pratik çözümler sunmayı

E)  İnsanda karamsarlık yaratan konulardan uzak durmayı

 

37. Orhan Veli, Garip şiirinin nasıl bir yol izlediğini ve daha sonraki yıllara nasıl geldiğini bir yazısında şu şekilde belirtir: “Yirmi yaşımızı dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı. Beylik kalıplar, beylik oyunlar, beylik dünyalar içinde bunalmış kalmış olan şiire yeni imkanlar arayalım dedik. Şiire yeni dünyalar, yeni insanlar sokarak, yeni söyleyişler bularak şiirin sınırlarını biraz daha genişlet­mek istedik. İlk işimiz, bilinen sanatları bir tarafa bırakıp şiiri bu sanatlar dışında şiir yapan özellikleri aramak oldu. Böylelikle onu bir reçete olmaktan kurtaracaktık. Bu işi başarabilmek için de şiir tariflerinin verdiği tertiplere karşı gelmek gerekiyordu. O tertipleri bulmuş olan şiirle o şiire sıkı sıkı sıkıya bağlı kimselerin bu dikine giden hareketten memnun olmayacakları besbelli idi.”

 Bu parçadan Orhan Veli’yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?

 A)  Eski şiire sıkı sıkıya bağlıdır.

B)  Şiire genç yaşlarda başlamıştır.

C)  Şiirin konularını genişletmek ister.

D)  Sıradan söyleyişlerden hoşlanmaz.

E)  Söz sanatlarının kullanımına karşıdır.

 

38. Gerçek sanatçı, hayatı şu ya da bu şekilde algılayan insan değildir. O, yaşama anlam katar. Gerçek olanla çok fazla ilgilenmez. Bizlerin görmediğini görür, bunları bi­zimle paylaşır. Gerçek sanatçının anlatımı da bizimkine benzemez. Onun anlatımı, okuyana keyif verir. Farkında olmadan, sanatçıyla birlikte, yaşamı yeniden algılar, yaşamaktan tat alır ve dilimizi kullanmayı öğreniriz.

 Bu paragraftan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

 A)  Sanatçının genellikle gerçek olanla çok ilgilenmediği

B)  Sanatçının, gerçekleri ana hatlarıyla topluma anlattığı

C) Gerçek sanatçının anlatımının sıradan insanlarınkinden farklı olduğu

D)  Sanatçının, hayatı sıradan bir şekilde algılamadığı

E)  Gerçek sanatçının, kişinin dilini geliştirdiği

 

39. Ben, gerçekten şiirin insana tattırdığı duyguların, aktardı­ğı imgelerin, öteki plastik sanatların ve özellikle müziğin uyandırdığı duygulardan, insanı yücelten estetik zevk­lerden pek farklı olmadığını sanıyorum. Bu düşüncenin oluşmasındaki neden, çok iyi yorumlanan güçlü ve güzel bir müzik yapıtını dinlediğim anda, benliğimi kaplayan duygulanmanın tam eşini, iyi bir şiir okuduğum ya da dinlediğimde de tatmamdır, kanısındayım.

 Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?

 A)  Şiirin diğer sanatlardan üstün olduğu

B)  Şiirin biçimsel olanaklarının çokluğu

C) Şiirin konusunun genellikle toplumsal olduğu

D)  Şiirin insanı etkileyen bir büyüsünün olduğu

E)  Şiirin imge bakımından zenginliği

 

40. Türk izleyicisinin, “sadece vakit geçirmek” için sinemaya gitmeye başlaması, Türk sinemasının yön değiştirmesine neden oldu. Usta işi, felsefesi olan filmler, izleyici bula­mayınca yapımcılar da kolay filmler çekmeye yöneldiler. Sinema, sadece gelir getiren bir araç olarak görülmeye başlanınca da sinemaya sokak kültürü hakim oldu. Argo­nun moda olduğu beyaz perde, izleyiciyi kültürlü bireyler olarak görmek yerine cüzdan olarak görmeye başladı. “En değerli film, —- filmdir.” anlayışı Türk sinemasının sloganı haline geldi.

 Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

 A)  halka en yakın olan

B)  izleyicilerin hepsinin beğendiği

C)  eski tarzdaki filmlere benzemeyen

D)  en çok kar bırakan

E)  popüler oyuncuların desteklediği

 CEVAPLAR  

1

A

11

E

21

D

31

B

2

A

12

D

22

C

32

A

3

C

13

E

23

A

33

E

4

B

14

E

24

B

34

E

5

B

15

E

25

E

35

D

6

B

16

D

26

A

36

B

7

B

17

A

27

C

37

A

8

A

18

D

28

A

38

B

9

A

19

D

29

E

39

D

10

D

20

E

30

D

40

D

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 41 https://dersimizedebiyat.org/yks-turkce-deneme-sinavi-41-tyt-turkce-deneme-sinavi.html Tue, 24 Oct 2017 20:05:47 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=118028 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 41

1. “Zekânın iyi niyeti” diye özetleyebiliriz Can Yücel’in şiirini. Gerçi onun yapıtları birkaç çekirdek üstüne kuruludur ama böyle diyebiliriz. İroniye dayanan bir şiir onunkisi. İroninin var olması için sanatta düşünce ortamının bu­lunması yetmez, o ortamın belli bir gelişme düzeyine var­ması, zenginleşmiş, her türlü çağrışım örgüsünü kurmuş olması da gerekir. Ayrıca duyarlılığa sığınmaya çalışan bir şiiri var Can Yücel’in. Akıp giden şiir ırmağı içinde hiç kimsenin izini sürmeden giden bir sanatçıdır o.

Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Birden çok temele dayanma

B)  İnce alaylı kullanımlara yaslanma

C)  İmge dünyasını sınırlandırma

D)  Hassas bir duygu evreni içinde olma

E)  Başka şairlere öykünmekten kaçınma

 

2. Şiir ile düzyazı birbirinden farklıdır. Ne şiir düzyazıdır ne de düzyazı şiir. Şiir, düzyazının topraklarına adım atar atmaz taş kesilir. Düzyazı da şiire heveslendi mi gülünç duruma düşer. Şiirle düzyazı arasında, sık sık meydana gelen sınır çatışmalarına tanık oluyoruz. Sanatçılık işte bu noktada önem kazanır.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Şiir, kendisini oluşturan niteliklerden uzaklaşırsa şiir olmaktan çıkar.

B)  Şiirde anlatılmak istenenler düzyazı ile de verilebilir.

C)  Şiir, düzyazıdan daha büyük bir etkiye sahiptir.

D)  Şiir, olayları düzyazıdan daha gerçekçi bir şekilde ele alır .

E)  Düzyazıya yaklaşan şiirler daha başarılıdır.

 

3. “Hatıra Notları”, 1930’dan 1950’ye Asım Us’un toplum­sal – siyasal – kültürel yaşama tanıklığı diyebileceğimiz bir kitap. Bu notlar büyük bir olasılıkla yazılması hep dü­şünülmüş ama bir türlü gerçekleştirilememiş, çok kap­samlı bir anı eserinin notları. Gerçi bu hâliyle eksik yanları var ama yine de benzeri olmayan bir kitap. Bu noktalarda iktisadi ve mali meseleler, yolculuk izlenimleri, değişen Türkiye’nin ülküleri ve düşleri hatta dedikodular, fıkralar art arda… Tümü bir solukta okunuyor bunların.

Bu parçadaki altı çizili sözlerin anlamları aşağıdakilerin hangisinde bir arada ve sırasıyla verilmiştir?

A)  Doğal      – merak uyandıran

B)  Sıra dışı  – çok okunan

C)  Özgün     – sürükleyici

D)  Yoğun     – akıcı

E)  Etkileyici – yürek titreten

 

4.     Konuşmaları, davranışları, yaşının gerektirdiğinden üstte

olan, bu bakımdan büyüklere benzeyen çocuklar vardır . Onlara, ———— deriz.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?

A)  eli bayraklı

B)  dün cin olmuş, bugün adam çarpıyor

C)  âleme paşa mı geldin

D)  dümen neferi

E)  büyümüş de küçülmüş

5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, “Bir kez daha böyle davranırsan beni asla yanında bulamaz­sın.” cümlesindeki “asla” sözcüğünün anlamından uzaktır?

A)  Hiç boşuna uğraşma; bu iş dünyada olmaz.

B)  Dünya yıkılsa da senin dediğini yapmayacağım.

C)  Ölsem de bir daha senden yardım istemeyeceğim.

D)  Onun yerli yersiz konuşması can sıkıyor.

E)  Onunla kavga etmeyi hiçbir zaman düşünmüyor.

 

6.Aşağıdaki dizelerin hangisinde düşsel öğelere yer verilmemiştir?

A)            Ovada her kızıl kalenin teni

Bir padişahın kanıyla beslendi

B)            Sonbahar gelip yeşillikler bitmeden

Uzan yeşilliğe, gününü gün et

C)            Şu testi de benim gibi biriydi

O da bir güzele vurgun, dertliydi

D)            Bir taş bulamazsın ki Doğu ovalarında

Kahretmesin bana da benim zamanıma da

E)            Güneş göğe attı erkenden kendini

Aydınlık padişahı atına bindi

 

7.     Aşağıdakilerden hangisi, ötekilerden farklı bir görüşü dile getirmektedir?

A)  Yahya Kemal, şiirdeki başarısını kendi toplumunun şiirine dayanarak elde etmiştir.

B)  Ahmet Haşim, bizim şiirimize takılıp da Fransız şiirini incelemeseydi sıradan bir şair olurdu.

C)  Ahmet Mithat’ın günümüzde okunmasında asıl etken, meddahlık geleneğimizi romana taşımasıdır.

D) Ömer Seyfettin, geleneksel hikâyeciliğimizden yararlanmasaydı bugünlere kalmazdı.

E)  Cahit Külebi’nin şiirlerindeki bütün sıcaklık, kaynağını halk şiirimizin biçim ve özünden alıyor.

 

8. (I) Uzun söyleşilerden oluşan bu kitap, Neşet Ertaş’ın çocukluğundan başlayıp günümüze kadar gelen detaylı bir yaşam öyküsünü sunuyor bize. (II) Büyük üstadın yaşam mücadelesini, çektiği sıkıntıları ve çocukluğundan beri yaşadığı yoksulluğu okudukça hayata nasıl o denli iyim­ser ve umutla yaklaşabildiğini görüp hayrete düşüyoruz. (III) Kitabın en önemli özelliği, çekilen bütün sıkıntıların sanatçının ağzından anlatılıyor olması. (IV) Bu durum kitabı bir başkasının anlattığı bir biyografi kitabından daha samimi bir hâle getiriyor. (V) İnsan olmanın ne de­mek olduğunu sil baştan düşündürüyor bu harikulade eser.

Bir ozan ile yapılan söyleşilerden söz edilen bu par­çadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, yapıtın içeriğinden söz ediliyor.

B)  II. cümlede, sanatçının zorluklar karşısındaki tutumu dile getiriliyor.

C)  III. cümlede, yapıtın özgünlüğü üzerinde duruluyor.

D)  I V. cümlede, yapıtın diğerlerinden farklı bir yönü vur­gulanıyor.

E)  V. cümlede, bilinen bir gerçeğin yapıtla birlikte yeni­den ele alındığı söyleniyor.

 

9. (I) Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’ni çok önemli bir eser olarak görüyorum. (II) Büyük boy, yaklaşık 950 sayfalık yapıtta iki bini aşkın madde var. (III) Ekrem Çakıroğlu önderliğindeki 38 kişilik yazar kad­rosunun iki yıllık çalışmasıyla hazırlanmış. (IV) Bilgiler, sadece biyografik olarak değil, eleştirmenlerin değerlendirmeleriyle bir arada aktarılıyor. (V) Fotoğrafların kitaba sıcacık bir güzellik kattığını da söylemeliyim.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede öznellik söz konusudur.

B)  II. cümlede bir saptama yapılmıştır.

C)  III. cümlede eserin ortaya çıkışıyla ilgili bilgi verilmiştir.

D)  IV. cümlede olumsuz bir değerlendirme söz konusu­dur.

E)  V. cümlede yoruma yer verilmiştir.

 

10.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir ad tamlaması başka bir adın sıfatı olarak kullanılmıştır?

A)  Adamın gözleri göz değil, kör bir kuyunun ağzıydı.

B) Temmuz sıcağı çökünce ırgatların sırtından ter boşa­nıyordu.

C) Akdeniz suları renkten renge dönüşürken martıları seyrederdik.

D)  Kömür karası gözleri beni çocukluk yıllarıma götürür­dü.

E)  Böyle günlerde, içime gurbet acısıyla birlikte bir ka­ranlık çökerdi.

 

11.          I. Eve geldim, üstümü değiştirip evden çıktım.

II.  İki günden beri, sizi ne arayan ne soran var.

III.  Kimseler görmeden gelsin buraya.

IV. Bu işin böyle yapıldığını bilemezdim.

V. Her mevsim yaprağı olan bir ağaçtır bu.

Yukarıdaki numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  I. cümle bağımlı sıralı cümledir.

B)  II. cümle anlamına göre olumsuzdur.

C)  III. cümle devrik bir birleşik cümledir.

D)  IV. cümle yan cümleciği nesne olan, kurallı cümledir.

E)  V. cümle eksiltili cümledir.

 

12. İçinizi ısıtacak bir bardak salep, buraya özgü bir lezzet olan boza, sıcacık simit eşliğinde çay, sokakları saran kokusuyla kestane ve daha birçok lezzet, İzmir gezinizde size eşlik edebilir.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Eylemsilere yer verilmiştir.

B)  Zincirleme isim tamlaması vardır.

C)  Farklı türde zamirler kullanılmıştır.

D)  Bulunma hâl ekini almış sözcükler kullanılmıştır.

E)  “Sıcacık” sözcüğü küçültme eki alırken ses düşmesine uğramıştır.

 

13.    (I) Ağırbaşlı yazılar içinde deneme, en ilgi çekici olanı­dır. (II) Gerçi kitapları koşarcasına okuyanlar ona pek yüz vermezler. (III) Ancak gerçek kitapseverlerin en çok başvurdukları eserler denemelerdir yine de. (IV) Birçok­ları, denemeyi genellikle hoşça vakit geçirmek için okur. (V) Onlardan beslenmeyi düşünmeseler de beslenirler ister istemez.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlenin yüklemi adlaşmış bir sıfat-fiildir.

B)  II. cümle, yüklemi birleşik fi il olan kurallı bir cümledir.

C)III. cümle, yüklemi ek eylemle çekimlenmiş bir ad cümlesidir.

D)  IV. cümle, yüklemi eylem olan basit yapılı bir cümledir.

E)  V. cümle devrik bir eylem cümlesidir.

 

14.    Üçüncü tekil kişi iyelik ekini almış adların özne olduğu cümlelerde yüklem, genellikle ad soylu olur.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kural örneklenmiştir?

A)  Romanı gerçekten de çok güzelmiş.

B)  Kalemi yan masadaki arkadaştan aldım.

C)  Bu bölgede havalar çok soğukmuş.

D)  Dün sizi telefonla soran, Gizem’miş.

E)  Durumu açık yüreklilikle dile getirdi.

 

15.    Küçük bir çam ormanının önünde beyaz, şık bir bina mermerdenmiş gibi göz kamaştıracak derecede parlıyordu.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yan­lıştır?

A)  Sıfat tamlaması, nesne göreviyle kullanılmıştır.

B)  Bulunma durum eki almış tamlama vardır.

C)  Edat öbeği kullanılmıştır.

D)  Yüklemi, etken çatılı bir eylemdir.

E)  Yükleminde ünlü daralması olmuştur.

 

16.    Gür (I) yeşil ağaçların çevrelediği bir alana indi uçağımız. Parklarıyla ünlü bir kentteydik artık. Kaldığımız konukevinin arkasında göz alabildiğine uzanan park (II) yemyeşildi. Parkın içinde (III) tavus kuşları ve ayaklarımıza dolaşan sincaplar (IV) Bizdeki parkların tersine, yerler tertemiz; görünürde yiyecek kabukları, kâğıt parçaları (V) sigara izmaritleri yok.

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine öte­kilerden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.          E) V.

 

17.    (I) Egzersiz yapmanın kalp sağlığı ve genel sağlık için önemini kimse inkâr edemez. (II) Ancak, diyet yapmadan bu yola başvurmak, kilo vermeyi sağlamaz. (III) Dolayısıyle egzersiz, kilo vermek için ilk koşuldur ama yalnız­ca destekleyici olarak. (IV) Bedeni çalıştırmak, öncelikle metabolizmayı hızlandırarak daha fazla kalori yakılmasını sağlıyor. (V) Yapılan araştırmalar spor yapmanın depres­yona karşı da çok etkili olduğunu gösteriyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.          E) V.

 

18.    (I) Sinop’un şirin ilçelerinden biri olan Erfelek’de bir grup arkadaşla tatil yapıyoruz. (II) Şimdi, küçüklü büyüklü yirmi sekiz şelaleden oluşan Tatlıca Çağlayanı’nda dinleniyoruz. (III) Ayancık ilçesinin sınırındaki Akgöl’ü ve yakınındaki İnatlı Mağarasını’da dolaşıyoruz. (IV) Mağara, deniz yü­zeyinden 1070 metre yükseklikte. (V) Kuzeydeki köyde yer alan kaya mezarları görülmeye değer.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?

A) I. ve II.               B) I. ve III.              C) II. ve V.

D) III. ve V.             E) IV. ve V.

19.    Efsane sözcüğünün sözlük anlamı, eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları ve olayları konu edi­nen hayalî hikâye demektir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Gereksiz sözler kullanılması

B)  Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması

C)  Sözcüğün yanlış yapılandırılması

D)  Birden çok eylemsiye yer verilmesi

E)  Tamlayan eksikliği

 

20.    Bilgelik; bilgi edinme, algı, görgü, sağduyu ve sezgisel anlayışla birlikte bu nitelikleri özümseyebilme ve uygu­layabilme kapasitesidir. Bilge insan; kendi düşüncesine, kendi düşüncesi olduğu için önem vermemesi ve kuşkuyla bakması gereken insandır. Ne diyor Valery : “Bizim düşüncemize kendi düşüncemiz olduğu için inanmamalıyız. Tersine onu kuşkuyla karşılamamız gerekir.”

Bu parçanın anlatımında aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangileri kullanılmıştır?

A)  Tanımlama          – Örnekleme

B)  Tanık gösterme – Tanımlama

C)  Tartışma              – Örnekleme

D)  Betimleme          – Tanımlama

E)  Tanık gösterme – Karşılaştırma

 

21.    Keskin kokulu bir rüzgâr esti. Üzüm taneleri birer birer döküldü. Sicim gibi bir yağmur başladı sonra. İri, bal gibi tatlı çavuş üzümleri pırıl pırıl parladı. Evlerin çatılarından oluk oluk sular akmaya başladı. Birden gök gürledi, her tarafa bir ışık demeti yayıldı.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Betimleyici anlatım

B)  Kişileştirme

C)  Söz sanatlarına başvurma

D)  Gözlem gücünden yararlanma

E)  Varlıkları ayırıcı nitelikleriyle verme

 

22.    Üstün gözlem gücü, ayrıntı zenginliği ve abartısız duygu aktarımı ile Türk öykücülüğünde seçkinleşen Füruzan’ın ilk öyküsü 1956’da “Seçilmiş Hikâyeler”de yayımlanır . İlk kitabı “Parasız Yatılı”, ilk kitapların kaderinin tersine ilgi gö­rürken Sait Faik Ödülü’nü de kazanır. Onun öykülerini üç özellikle tanımlayabiliriz : İnsani sıcaklık, dönemsel tanıklık ve yoksul ailelerin var olma serüveni. Füruzan, Türk öykücülüğünde bir yol açıcı, bir öncü olmayı başarmış; kalıcı, eskimeyecek öykülere imza atmıştır.

Bu parçada Füruzan’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  İlk öykü kitabıyla ödül kazandığına

B)  Öykülerinde biçem kaygısını ön planda tuttuğuna

C)  Öykü türünde başarılı örnekler ortaya koyduğuna

D)  Öykülerinde ele aldığı konulara

E)  Yapıtlarıyla başka yazarlar için örnek oluşturduğuna

 

23.    Tanzimat’tan bu yana Türk şiirinin Batı şiirine gereğinden fazla koşullandığı söylenir. Doğrudur bu. Ancak, öyle sa­nıyoruz ki şiirimizde dipteki zengin tortu, büyük birikim, varlığını ve ağırlığını her zaman duyurmuş; Türk şairi ken­dine güvenini en umutsuz anlarında bile yitirmemiştir. Bu

yüzden . ————

Düşüncenin akışına göre, bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) şiirimizin tamamen Batı şiirinin yörüngesine girdiğini söyleyip her şeyi bu yargının paralelinde algılamak doğru değildir

B) Batı şiiriyle daha sıkı bir ilişki içinde olma gereği duyulmuştur

C)  belki de hiçbir ulusun şiirinde görülmedik bir aşama Türk şiirinde görülmüştür

D) Türk şairleri, yabancı dillerdeki şiirsel atılımlar üstüne izlenimlerini aktarma ihtiyacı duymuşlardır

E) değişimin Türkçede yeni anlam örüntüleri yarattığı kuşkusuzdur

 

24.    (I) Yazar, eleştirel yazılarında Türk edebiyatının geçmişten günümüze belli başlı dönemlerini Batı kültürüyle değerlendiriyor. (II) Çok yanlış ve havada kalmış bir değerlendirme! (III) Neden mi? Çünkü Türk edebiyatı son yüzyılda Batı kültürüyle yakınlaştı. (IV) Batı kültürünü öğrenmek için önce Batı klasiklerini okumalısınız. (V) Ondan önceki edebiyatımızda Doğu vardı, Fars vardı, Arap vardı; bun­lara göre değerlendirmeliydi bence.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi an­latımın akışını bozmaktadır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) I V.          E) V.

 

25.    “Aşk” romanıyla “aşkı da içeren romanlar”ı birbiriyle karıştıranlar var. Bunları ayırmak gerek. Oysa bizde bu ayrım yapılmıyor. Eğer aşk romanından kasıt, yaban­cıların “romance” dedikleriyse benim romanlarım bu grupta yer almıyor. Çünkü bu tür romanlara Barbara Cartland’ın kitaplarını, pembe dizileri örnek gösterebiliriz ki bunlar bence edebiyatın dışındadır. Konusuna aşkın da sindirildiği ya da birtakım olayların bir aşk etrafında anlatıldığı romanlar bunlarla bir tutulamaz. Örneğin Anna Karenina’da toprak reformu da anlatılır. Bu ayrımı yap­mazsak Anna Karenina’yı yalnızca sıradan bir aşk romanı olarak nitelendiririz.

Bu parçaya dayanılarak aşağıdakilerden hangisi çı­karılamaz?

A) Aşk serüveni yaşamamış birinden aşk romanı yazma­sı beklenemez.

B) Aşk romanı sözünün anlamsal sınırı belirlenmelidir.

C) Salt aşk üzerinde yoğunlaşan romanların yazınsal bir­ değeri yoktur.

D)  Dokusunda aşkı barındıran her yapıt, aşk romanı sa­yılmaz.

E)  Kimi romanlarda aşk, toplumsal sorunlarla iç içe anla­tılır .

 

26.    Teknolojinin ilerlemesi; bilgisayar, sinema ve özellikle te­levizyon gibi iletişim araçları, şiirin okur yitirmesine yol açmıştır. Bu, yadsınamaz bir gerçek. Ancak bu durum, yalnızca sahte okurlar üzerinde etkisini göstermiş, şiir gerçek okuyucularını korumuştur. Bu nedenle benim şiirin geleceği açısından en ufak bir endişem yok. İyi bir şiir, gerçek okuruyla buluşmasını ve dolayısıyla varlığını daima sürdürecektir.

Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangi­sine değinilmemiştir?

A)  Teknik gelişmelerin okuyucu sayısını azalttığına

B)  Okuyucularının aynı nitelikleri taşımadığına

C)  Nitelikli olanların var olmayı sürdüreceğine

D)  Gerçek şiir okuyucularının bitmeyen ilgisine

E)  Nitelikli şiir sayısının günden güne azaldığına

 

27. Benim gençlere bakışım ve onlardan beklentilerim farklı. Genç dediğin yaptıklarıyla, düşündükleriyle farklı olma­lı, kabına sığmamalı. Dünyanın güzel olduğuna ve daha da güzel olacağına yürekten inanmalı; çağlar boyu süregelmiş, kalıplaşmış düşünceleri benimsemeden önce bu düşünceler üzerinde derinlemesine düşünmeli, ince­lemeli, bunları araştırmalı, kısacası ince eleyip sık dokumalı. Ben ancak böylelerine genç derim.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, yazarın gençlerden beklediği davranışlardan biri değildir?

A)  Karşılaştığı olaylara ve durumlara sorgulayıcı bir bakış açısı ile yaklaşmaları

B)  Özgür düşünmeyi yaşam felsefesi hâline getirmeleri

C) Donanımlı bireyler olabilmek için gereken gayreti göstermeleri

D)Yaşamdan tat alarak daha güzel bir geleceği temellendirmeleri

E)  Kendilerinden önceki düşünceleri tümüyle reddetme­leri

 

28. Edebiyat hocalarının pek çoğunun öbür dünyada yatacak yerleri yoktur! Neden mi? Memleket evlatlarına koskoca Ahmet Hâşim’i yanlış tanıttıkları ve ondan soğuttukları için… Bugün lise diploması almış yahut hâlihazırda bu sıralarda oturan hangi memleket evladına Hâşim’den söz etseniz, “Ha, o mu? Çok çirkin bir adammış!…” diyecek­tir. Hâşim’e dair akıllarında kalan tek bilgi kırıntısı, onun yüzüne bakılmayacak kadar çirkin; bu sebeple kendi­sinden nefret eden ve hiçbir kadının yüzüne bakmadığı bir adam olduğudur. İşgüzar edebiyat hocaları, güya öğrencilerine müfredat dışı bir bilgi vererek öğrettiklerinin akılda kalmasını sağlayacak, bir parça bilgiçlik taslaya­caklar! Konu Hâşim’e gelince başlarlar onun çirkinliğine, Araplığına dair hikâyeler anlatmaya. Artık dinlet, dinletebilirsen! Bütün anlattıkları unutulacak, o güzelim şiirler; Grubahâne- i Laklakan, Frankfurt Seyahatnâmesi ve tadına doyulmaz onca deneme ‘çirkin şair’ in gölgesinde kalacaktır .

Bu parçanın yazarı, özellikle aşağıdakilerin hangisin­den yakınmaktadır?

A)Ahmet Haşim’in yapıtlarını anlamaya çalışanların azlığından

B)Edebiyat öğretmenlerinin yeteri kadar araştırma yapmamalarından

C)Ahmet Haşim’in öğrencilere yanlış tanıtılmasından

D)Öğrencilerin Ahmet Haşim’in şiirlerini sevmeyişinden

E)Edebiyat öğretmenlerinin müfredat dışı bilgi vermelerinden

 

29. Bir şiir okuyucusunun en doğal hakkı, şiiri yorumlama hakkıdır. Okuduğu şiiri kendi duygu ve düşüncelerine göre yorumlayan okur, o şiire, şiirde olmayan pek çok güzellik yükler. Böylece kendini şiirin anlamına ortak etmiş olur. Sırf bu nedenden, her anlamı açık açık veren, anlamı suyun üzerindeki zeytinyağı gibi görünen şiirlere tepkiliyim. Çünkü bu tarzdaki şiirler okuyucusuna haksız­lık ediyor. Okurun en doğal hakkını elinden alıyor.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabıdır?

A)  Şiirle ilgili farklı yorumlar şairin hoşuna gider mi?

B)  Çok kolay anlaşılan şiirlere neden karşı çıkıyorsunuz?

C)  Şiirin bir yetenek işi olduğunu niçin kabul etmiyorsu­nuz?

D)  Sizce bir şair okuyucusuna haksızlık edebilir mi?

E)  Kısa sürede yazılan şiirler nitelikli olur mu?

 

30.   Kitaplar arasında ayrım yapanlardanım. Belki yanlış diyeceksiniz ama ————. Bunu sıradışılık olsun diye ya da çoğunluğun bayağı olanı seçtiğini düşündüğümden yapmıyorum. Sadece kendi okuyacağım kitaplar hakkında fikrim var, beğenilerimi biliyorum ve birçoğunun kapağını şöyle bir çevirip bakmam bile okuma zevkime hitap edip etmediğini anlamam için yeterli oluyor.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  kendimi sıradan okurla aynı düzeyde tutmuyorum

B)  eleştirmenlerin değerlendirmelerine önem vermiyo­rum

C)  çok satan kitapları okumama gibi bir eğilimim var

D)  çoğu okurun sıradan olanı tercih ettiğine inanıyorum

E)  yaşamını bilmediğim yazarların yapıtlarını seçmiyo­rum

 

31. Sanatçı, kendine özgü bir deyişe, bir anlatıma, bir biçeme ulaşmalıdır. Bu anlatım, bu deyiş değişmez olmalı­dır. Sanatçılar uzun uzun kişiliklerini ararlar. Bu sürede yalpalar durur, şunun bunun etkisine kapılırlar. Sonunda kişilikleri meydana çıkar. Kendilerine özgü bir anlatıma, bir yapıya ulaşır, belirli bir düzeye gelirler. Sözgelişi bir Cahit Sıtkı, bir Fazıl Hüsnü böyle kişiliğini bulmuş, eseri­ne damgasını basmış sanatçılardır. Onların bir şiirine bir yerde rastlasak ———

Bu parçanın sonuna aşağıdaki cümlelerin hangisi ge­tirilmelidir?

A)  bu şiirin konusunun ne olduğunu hemen anlarız

B)  başarılı bir şiirin nasıl yazılabileceğini fark ederiz

C)  hemen etkilenir, şiirin, büyülü dünyasına dalar gideriz

D) altındaki imzayı görmesek bile şiirin kime ait olduğunu rahatlıkla anlarız

E)  onu hemen bir yere not eder, ezberlemeye çalışırız

 

32. Avını yiyen timsahın vicdan azabı çektiği için gözyaşı döktüğü iddiası bir şehir efsanesidir. Bu efsaneyi Orta Çağ’da yaşamış bir ansiklopedi yazarı üretmiş ve “Bir timsah su kenarında öldürdüğü bir adamın üzerine gözyaşını döker ve onu hemen yutar.” diye yazmış. Oysa tim­sahın gözyaşları, gözünün korneasını kayganlaştırıp bir tür göz kapağı görevi gören saydam zarın kornea üzerin­de kolayca hareket etmesine yararmış. Bu yüzden belki de gözyaşı denmesi bile yanlış. Yani timsahın gözyaşlarının duygusal bir nedeni yok. Ama yine de yaygın anlamı nedeniyle “timsah gözyaşları” hoş bir metafordur, güzel bir deyimdir.

Bu parçada özellikle vurgulanan görüş aşağıdakilerden hangisidir?

A)Bilimin öncelikli görevinin, toplumu doğru bilgiye ulaştırmak olduğu

B)Yerleşik bazı düşüncelerin bilimsel dayanaktan yok­sun olabileceği

C)Yanlışlığı bilimsel olarak ispatlanan bilgilerin kolayca terk edildiği

D)Bilim alanında doğrulanmayı bekleyen pek çok bilgi bulunduğu

E)Kökeni uzun bir geçmişe dayanan sözlerin günümüz koşullarına uyarlanması gerektiği

 

33. Yaşar Kemal’in “Tek Kanatlı Bir Kuş” romanı, korku üzerine kurgulanmış bir eser. Bu korku her insanın ken­di karanlığında yarattığı İblislere, sisin içinden çıkacak sandığımız ecinnilere, çok mutlu hissettiğimizde içimizi birdenbire kaplayıveren huzursuzluğa benziyor. Halkı tarafından terk edilen Yokuşlu kasabasına tayini çıkan, eşi Melek Hanım’ı da yanına alıp yola koyulan posta müdürü Remzi Bey’in hikâyesi anlatılıyor romanda. Yeni bir ro­man değil “Tek Kanatlı Bir Kuş”. Yaşar Kemal’in 1960’ların sonunda yazdığı ve şimdi yayımlamaya karar verdiği bir yapıt. Dönemin dilini yansıtmasının yanında, büyük ustanın kendi yazarlık serüveni içerisinde önemli bir yere sahip.

Bu parçada Yaşar Kemal’in sözü edilen romanıyla il­gili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)  İşlediği konuya

B)  Ne zaman kaleme alındığına

C)  Ana temasının ne olduğuna

D)  Yazıldığı dönemin dil özelliklerini taşıdığına

E)  Etkileyici, şiirsel bir dille yazıldığına

 

34. Severim gerçekçi edebiyatı. Bu yaşa değin en çok onun ürünlerini, o yolda yazılmış hikâyeleri, romanları hep o çı­ğırı öven denemeleri, eleştirileri okudum. Bir hikâyede, bir romanda anlatılanların, gerçekte olanlara benzeme­mesini çok kimse gibi ben de çok eleştirdim. Peri masal­larından, dev masallarından çocukluğumda bile pek hoşlanmadım. Olmayacak şeyler anlatan hikâyeler ara­sında beğendiklerim yoktur, demeyeceğim ama onlarda da ararım gerçeği.

Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazar için söylenemez?

A)  İnsanı düşler dünyasına götüren yazıları sevmeyen

B)  Bir okuyucu olarak seçici davranan

C)  Değişik türde kitaplar okumaktan hoşlanan

D)  Gerçek dışı olayları anlatan yapıtların çok azını beğe­nen

E)  Gerçekçi edebiyat ürünlerinin eleştirisinden hoşlanmayan

 

35. Türk şiir mirasının kendisinden öncesini eksiksiz özümsemiş biriydi Ahmet Erhan. Kendisinden önceki şiiri aşmak telaşında olmayışı kendisine olan güvenindendir. İlginçtir; Erhan’ın kişiliği ne kadar huzursuzsa, şiir biçemi o kadar sakin, geçmişe saygılı, okura eğilebilen, onun elinden tutabilen bir şiirdir. Dörtlükler yazar, hece­cilere selam gönderir, altmış kuşağıyla selamlaşır, Cemal Süreya’dan dem vurur. Bu, ona göre hayatın şiirini yaz­manın bir gereğidir. Bu gereği yerine getirdiği için de sıra dışı olabilmiştir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın yazarı için yan­lıştır?

A)  Şiir yazarken okuyucuyla iletişimi önemsemiştir.

B)  Şiir dilini kişiliğinin aksi yönünde oluşturmuştur.

C)  Kendisinden sonraki sanatçıları çok etkilemiştir.

D)  Geleneksel Türk şiirinin verimlerinden beslenmiştir.

E)  Şiirde özgün bir çizgi yakalamıştır.

 

36.  ———— Edebiyat öğrencileri ise dersini gördükleri, eserlerini inceledikleri bir edebiyat adamını, ancak kırık kopuk notlarla, fotokopilerle ve edebiyat sözlüklerindeki bir iki paragrafçık bilgiyle tanıyor, o kadarını yeterli sayı­yorlar. Bir şairi, bir romancıyı bütün macerasıyla incele­me, kritik etme yolculuğuna çıkmayı göze alamıyorlar. Bu durumda, mesela Beşir Ayvazoğlu’nun Haşim monogra­fisi gibi kapsamlı eserlerden haberleri bile olmuyor. Bunu nereden mi biliyorum? 70’in üzerinde üniversitesi ve bir o kadar da edebiyat bölümü olan bir ülkede, Ahmet Haşim hakkında yazılmış nitelikli bir çalışmanın bir haftada tükenmesi gerekirdi. Ben öyle sanıyordum. Ötüken Yayı­nevi yetkililerine sordum. “Nerde!…” dediler. Üzüldüm. Yazık dedim, çok yazık!…

Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Edebiyat öğretmenlerinin ve akademisyenlerin çoğu, alanlarıyla ilgili yeni yayınları izlemiyor ve onlara el sürmüyorlar.

B)Ülkemizde bir şairi, yazarı değişik açılardan tanıtan monografik çalışmalara kimi okuyucular ilgi gösteri­yor.

C)Bugüne dek Ahmet Haşim üzerine yazılmış kitapların sayısı çok az ve bunun değeri bilinmiyor.

D)Bir şairi, yazarı asıl sevdirecek olanların liselerdeki edebiyat öğretmenleri olduğunu söyleyebiliriz.

E)Ortaöğretim kurumlarımızdaki edebiyat konuları, öğrencilere edebiyat sevgisi aşılamaktan çok uzak ve yeterli değil.

 

37. ——— Uzun süren bir eğitimden geçmeden bir kazıyı  denetleyip örgütlemek imkânsızdır. Bu nedenle zaman zaman eğitim kazıları düzenlenir. Eğitim kazılarında öğrenciler defter tutmayı, buluntuları toparlayıp etiketleme­yi, kazı buluntularının çizimlerini yapmayı, bulunanların sınıflandırılmasını öğrenirler. Bunların dışında işlerine yarayacak pek çok şeyi uygulamalı olarak öğrenirler.

Düşüncenin akışına göre parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eserlerin en iyi şekilde korunması şarttır.

B)Kazı çalışmalarında yabancı arkeologların bilgisine her zaman ihtiyaç vardır.

C)Öteden beri ülkemizde arkeolojik kazıların çok önemsendiği söylenemez.

D)Arkeolojiyi sevdirmek, herkesten önce bu alanda gö­rev yapan kişilerin işidir.

E)Arkeolojik kazılar büyük deneyim, beceri, özen ve dik­kat ister.

 

38. (I) Dil, insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli öğedir. (II) İnsanoğlu, bu yeteneği sayesinde diğer can­lılara üstünlük sağlamakla kalmamış; uygarlığı baş dön­dürücü bir hızla ilerletmiştir. (III) Dilin bu anlamdaki işlevini anlayabilmek için “Acaba dil olmasaydı, ne olurdu?” sorusunu düşünmemiz yeterli olacaktır. (IV) Dilin içinde yer alan “ana dil” in yeri bambaşkadır. (V) Ana dilimiz, an­nemizden ve çevremizden bize geçen birçok özellik gibi, her yönüyle bizi biz yapan değerlerin izleriyle doludur. (VI) Ana dilimiz hem iletişim aracımız hem de kültür dün­yamızın engin deryasıdır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci parag­raf hangi cümleyle başlamalıdır?

A) II.           B) III.          C) IV.          D) V.           E) VI.

 

39. Tanpınar’ın değerini tam bildik mi bilmiyorum. Ölümünden sonra anlaşıldı değeri. Çağımızın büyük bir edebiyat tarihçisi, iyi bir şairi, büyük bir romancısıydı. Sağlığında eserlerinin geniş halk yığınlarına ulaştığını söylemek zor. Doğu ile Batı arasındaki “eşik”te duran biriydi o. Vakaları objektif olarak verir, onların yorumunda subjektiftir. Şiirde mükemmelliyetçidir. Seçerek kitabına aldığı 37 şiiri var. Dergilerde çıkan şiirlerinin sayısı yaklaşık 100’dür. Çağdaşları arasında pek çok yazar farklı isimlerle niteliksiz eserlere imza atmış, Tanpınar böyle bir yola hiç girme­miştir.

Bu parçada Tanpınar’la ilgili aşağıdakilerden hangisi­ne değinilmemiştir?

A)  Yaşarken değerinin bilinmediğine

B)  Farklı türde eserler verdiğine

C)  Yaşarken geniş kitlelerce okunmadığına

D)  Şiirde en iyiye ulaşmak için çırpındığına

E)  Şiirde sembolist anlayışta olduğuna

 

40. (I) Kötü bir konuşmayı dinlemek zorunda kalmaktan daha etkili işkence var mıdır? (II) Bu yüzden köylüden esnafa, cami cemaatinden siyaset erbabına, üniversite öğrencisinden sendika mensubuna hepimiz hemen her gün bo­zuk, ruhsuz ve kaba bir Türkçe ile yapılan konuşmaları dinlemekle cezalandırılırız. (III) Kulaklarımızı tırmalayan, zevkimizi körelten, can sıkıntısıyla bizi hayattan bezdiren bu saygın konuşmacılar, ya doğuştan işkence yapmaya meyillidirler yahut özel bir eğitimden geçmiş olmalıdırlar. (IV) Yoksa bunca yanlışı, böylesi sıkıcı ve uzun konuşma­yı başarıyla sürdürebilmek tesadüf eseri olamaz. (V) O kadar çoktur ki bunlar; nerede, ne zaman karşınıza çıkıp sizi oracıkta esir edecekleri ve saatlerinizi karartacakları belli olmaz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Talihsizliğe bakın ki bizim yaşadığımız topraklar, kötü konuşmacılar cennetidir.” cümlesi getirilirse dü­şünce akışı bozulmamış olur?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.          E) V.

 

TÜRKÇE

1.

C

11.

E

21.

B

31.

D

2.

A

12.

B

22.

B

32.

B

3.

C

13.

D

23.

A

33.

E

4.

E

14.

A

24.

D

34.

E

5.

D

15.

A

25.

A

35.

C

6.

B

16.

D

26.

E

36.

A

7.

B

17.

C

27.

E

37.

E

8.

C

18.

B

28.

C

38.

C

9.

D

19.

A

29.

B

39.

E

10.

D

20.

B

30.

C

40.

A

 

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı- 40 https://dersimizedebiyat.org/yks-turkce-deneme-sinavi-40-tyt-turkce-deneme-sinavi.html Tue, 17 Oct 2017 21:58:25 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=117961   1. Günümüzün tanınan hatta magazin basınının dahi ilgisini çeken filozofu Zizek’in “Biri Totalitarizm mi Dedi” adlı kitabı neredeyse hiç tanınmaz. Bunun nedeni olarak akla kitabın bir dağıtım ağı olmayan küçük bir yayınevi tarafından yayımlanması geliyor. Ancak asıl neden, kitaptaki tezlerin, doğru diye bilinen birçok düşüncenin çürük yönünü ortaya koyması. Bunun içindir ki kitap bir sessizlik suikastine uğradı.

 Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?

A) Göz yummak

B) Görmezden gelmek

C) Yok saymak

D) Kayıtsız kalmak

E) Önemsemez görünmek

 

2. Hasan Âli Yücel, Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmaktansa doğrudan doğruya temeli atıp üzerine yerli yapı kurmayı tercih etmiştir.

Bu cümlede geçen “Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmak” sözüyle eleştirilen, aşağıdakilerden hangisi olabilir?

 A) Kalıcılıktan uzak, yüzeysel biçimde modernleşilmesi

B) Batı’nın kültür ve edebiyatına uzak kalınması

C) Batı kültürünün Doğu’dan üstün tutulması

D) Yerli kültürün Batı’ya tam olarak uyarlanamaması

E) Batılılaşma yolunda yeterli çaba harcanmaması

 

3. Yahya Kemal’in bir şiirinde dört beş tabloluk konu vardır.

 Bu cümleden aşağıdaki genellemelerin hangisine varılabilir?

A) Şiir, konusunu genellikle doğadan alır.

B) Şiirde betimlemeye dayalı bir anlatım vardır.

C) Şiirde konu bütünlüğü aramak yanlıştır.

D) Şiir, yoğun bir anlatıma sahiptir.

E) Şiir, daha çok, resme yakın bir sanattır.

 

4.Aşağıdaki cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?

 A) “Monte Kristo Kontu”, okuyucusunu düşünmeye sevk etmeyen fakat okuyucunun bitirmeden de bırakamayacağı, sürükleyici romanlardan biridir.

B) Yazar, denemelerini topladığı son kitabı “İçimin Sesi”ni yayımlama gerekçesini, kitabın arka kapağında “Sorularım da yanıtlarım da tükenmedi.” diyerek açıklıyor.

C) “Aydınlar Savaşı” adlı kitabında yazar, Tanzimat’tan bugüne, yabancı kültürlerin etkisindeki aydınların tutarsızlığını çarpıcı bir dille irdeliyor.

D) Nahit Sırrı Örik, romanında Osmanlı saray hayatına dair gün ışığına çıkmamış renkli olayları, kendine özgü anlatımıyla ortaya koymuş.

E) Garip akımına tepki olarak Mehmet Çınarlı’nın  çıkardığı dergi etrafında toplanan bazı sanatçılar, millî-manevi değerlere dayalı, etkileyici bir şiir oluşturdular.

 

5. İstanbul, nasıl ki imparatorluk başkentiyken (her imparatorluk başkenti gibi) üretmekten çok tüketen ve dolayısıyla ihraç etmekten çok ithal eden bir payitaht idiyse Cumhuriyet’in ilerleyen yıllarından itibaren de ülkenin geri kalanını uygarlaştıracağı umuduyla dünya kültürünü ithal edip tüketen öncü kent ilan edildi.

 Bu cümleden İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?

A) Üretimden çok tüketim odaklı bir şehir olduğu

B)Cumhuriyet’ten sonra misyonunun bütünüyle değiştiği

C)Ülkeye çağdaş kültürü kazandıracak bir yer olmasının beklendiği

D)Ülkenin modern dünyaya açılan penceresi olarak görüldüğü

E) Türkiye’nin en uygar şehri sayıldığı

 

6.            Bekle kar altında kalan buğday tanesi

Yine onun sularıyla yeşereceksin

Gözyaşların çare değil ağlama büyü

Başını dik tutabilirsen boy vereceksin

 Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

 A) Doğa ile insan arasında bağ kurulmuştur.

B)I. dizede olumsuzluklara sabırla direnmek önerilmektedir.

C) II. dizede olumsuz bir durumun olumlu sonuç vereceği anlatılmıştır.

D)III. dizede yapılan eylemden vazgeçilmesi öğütlenmektedir.

E) IV. dizede koşul gerçekleşmese de istenen amaca ulaşılabileceği belirtilmiştir.

 

7. (I) Sokak fotoğrafçılarının, amatörlerin çektikleri resimleri sever misiniz? (II) Bayılırım ben onlara; insanlar, doğa, eşya, yapılar sahicidir bu görüntülerde, süssüzdür. (III) Kişilerin alnı kırışıklıklar içinde, kaşları çatık, gözleri hüzünlüyse; doğa kirli, yapılar, yollar, evren eskiyse, tükenmişse suçu ne fotoğrafçının, fotoğrafın? (IV) Röportajı da bu fotoğraflara benzetiyorum; küçümsediğimden değil elbet, önemsediğimden. (V) Başarılı, usta işi bir röportajda bu yurdun insanlarını bulursunuz; baktığımız, çoğu kez görmeden geçiverdiğimiz insanları, sokaklar dolusu…

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilgisi söz konusudur?

A) I. ve II.            

B) II. ve III.          

C) II. ve IV.

D) III. ve IV.        

E) IV. ve V. 

 

8. (I) Batı uygarlığı, Eski Yunan ve Latin uygarlıkları üzerine kuruludur. (II) Batı kültürü ve sanatı da aynı kaynaktan beslenmiş, mayalanmış; zaman zaman ortaya çıkan parlak beyinlerle sıçrama dönemleri yaşamıştır. (III) Bugün İtalyan, Fransız, Alman ve İngiliz edebiyatı denen birimlerin hiçbiri, bağımsız değildir ve tek başına düşünülemez.(IV) Bir ilişkiler ağı olarak tanımlanabilecek Batı edebiyatında, yazarlar, yapıtlar ve biçimler sürekli bir iç içelik, bir bütünlük sergiler. (V) Günümüzde dünya edebiyatı da küreselleşmekte, ulusal edebiyatlar yerlerini evrensel bir dünya edebiyatına bırakmaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.             B) I. ve III.            C) II. ve III.

D) III. ve IV.         E) IV. ve V.

 

9. Millî takımımızın pozisyona girme ve gol atma konusunda sorun yaşayamadığını ancak çok gol yediğini söyledi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) İsim-fiil eklerinin yanlış kullanılması

B) Bağlacın yanlış kullanılması

C) Tamlayan eksikliği

D) Özne eksikliği

E) Yeterlilik eyleminin yanlış kullanılması

 

10. Boğaziçi, erguvan ağaçlarının pembe çiçekli elbisesini giyerek muhteşem bir tabloya dönüşür. İstanbul’un

                                                                                                              I

doğal türlerinden olan bu ağacın, ilkbahar aylarında

    II

açan eflatun, pembe, lila tonlarındaki yaprakları, adeta

                                                                                III

bir çiçek topunu andırır. Yaprakları salkım salkım olan erguvan, sonbahar aylarında fasulye benzeri tohumlar

                                                                                                                                                    IV

bırakır. Oysa yapraksız hâli, çalıyı andıran cılız bir ağaçtır.

                                                            V

 Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi çıkarılırsa anlamda daralma veya değişme olmaz?

 A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

 

 11. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması yoktur?

 A) Sakız Hanım, akşama doğru udu eline alır, çalmaya başlardı.

B) Kitapçıya, gitar metodu aradığını söyledi.

C) Zigana Geçidi’ne iyice yaklaşmışlardı.

D) Kendi başına gidip kursa kaydolmuştu.

E) Lisede Ege adında bir arkadaşımız vardı.

 

12.         

Öğretmen sorar:

– “Keşifler Çağı’nda kimler dünyayı keşfe çıkmış?”

Öğrenci yanıtlar:

– “İspanyollar, Portekizliler, Hollandalılar…”

 

Bu parçada, aşağıda verilen noktalama işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?

 A) İki nokta (:)

B) Tırnak işareti (“ ”)

C) Kesme işareti (’)

D) Virgül (,)

E) Üç nokta (…)

 

13. Haydarpaşa Tren Garı , İstanbul’un kentsel dokusuna

                                               I

damgasını vurmuş , onun tarihiyle , kültürüyle

                                  II                         III

özdeşleşmiş yapılardan biri. Burası , iş ve aş uğruna

                                                              IV

Anadolu’dan vagon vagon akıp gelen insanların İstanbul’a ilk baktıkları yer. Gar , iki yıl önce büyük bir

                                                         V

tehlike atlattı: Kasım 2010’da çıkan yangın ,

                                                                            VI

Haydarpaşa’nın çatısına büyük zarar verdi.

 

Bu parçada numaralanmış virgüllerden (,) hangileri ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?

 A) I. ve II.             B) II. ve III.           C) II. ve VI.

D) III. ve V.           E) IV. ve VI.

 

14. (I) Ev sahibesine basamaklarda raslamamayı başarmıştı. (II) Beş katlı yüksek bir binanın tavan arasındaki küçük odası, bir barınaktan çok, bir dolabı andırıyordu. (III) Onun yemeklerini hazırlıyan ve diğer işlerine bakan ev sahibesi, aşağı kattaki bir dairede oturuyordu. (IV) Sokağa her çıkışında onun mutfağından geçmesi gerekiyordu ve mutfak kapısı sürekli açıktı. (V) Genç adam, kapının önünden her geçişinde, ev sahibesine olan borçlarını anımsıyor ve derin bir mahcubiyet duygusuyla sarsılıyordu.

 Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?

 A) I. ve III.            B) II. ve III.           C) II. ve IV.

D) III. ve IV.         E) III. ve V.

 

15. Çoğu günümüze kalamayan bu yapıların kimilerini,

          I              II                                                            III

Avrupalı sanatçıların çok eski dönemlerde yaptıkları

                         IV      

resimlerde veya Osmanlı minyatürlerinde görebiliyoruz.

                                                          V

Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisi iyelik (tamlanan) eki almamıştır?

 

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

 

16. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen dil bilgisel öğe yoktur?

 A) Baktık bir evin bahçesi, ilk defa bir evin bahçesi başını

almış gidiyor (belirtili ad tamlaması)

B) Bir çocuk Grenoble’da İtalyan mahallesinde bir çocuk

görüyor ilk (belgisiz sıfat)

C) Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve birdenbire tutup batıyor (sıfat tamlaması)

D) Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı sıkıntısız o cumartesi akşamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor (ilgeç öbeği)

E) Yeşil zeytin, limon gibi bir İstanbul sarısı kalıyor geriye (belirtisiz ad tamlaması)

 

 

17. Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak

                            I

mümkündür ama uyumuyor da uyuyormuş gibi

                            II

yapıyorsa dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz

      III

boşunadır.

 

Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerin tür özellikleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?

 

          I                    II                             III

A) Bağlaç             İlgeç                        Zarf-fiil

B) İlgeç           Dönüşlülük adılı         Birleşik eylem

C) İlgeç               Bağlaç                      Birleşik zamanlı eylem

D) Bağlaç             İlgeç                        Birleşik eylem

E) Bağlaç            Bağlaç                      Basit zamanlı eylem

 

18. Aşağıdakilerin hangisinde, cümlenin öğeleri ayraç içinde yanlış verilmiştir?

 

A) 1950’li ve 60’lı yılların İstanbul’u; sokakları, dükkânları, kirli fabrikaları, gemileri, at arabaları, insanları ve ilk bakışta fark edilemeyen ruhuyla Ara Güler’in fotoğraflarında canlanır. (nesne, ilgeç tümleci, dolaylı tümleç, yüklem)

B) Ara Güler’in fotoğrafları, Boğaz’ı görerek yaşamanın mutluluğunu bilen İstanbullulara gemileri seyretmenin zevkini ısrarla hatırlatır. (özne, dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem)

C) İstanbul’a nasıl bakılacağını, onda görülecek güzelliğin

ne olduğunu lise yıllarımda Ara Güler’in fotoğraflarından

öğrendim ben. (nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, yüklem, özne)

D) Ara Güler, içinde yaşarken fark edemediğimiz, ancak uzun süre ayrı kalıp geri dönünce ya da eski fotoğraflara

bakarken görebileceğimiz ayrıntıları alçak gönüllülük içinde kaydetmiş. (özne, nesne, zarf tümleci, yüklem)

E) Dünyada ünlü yazarların, sanatçıların fotoğrafçısı olarak tanınan Ara Güler, 1994’te benim ilk kez fotoğrafımı çektiğinde artık yazar olarak tanınmaya başladığıma beni inandırmıştı. (özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne, yüklem)

19. (I) Kadın, mektubu okudu, gülümsedi. (II) Anahtarı kutudan alıp cebine koydu. (III) Sonra pencereye yaklaştı, boş sokağa baktı. (IV) Boş sokaklar insana her zaman hüzün verir. (V) Sinirleri çelikten sanılan bu kadın, orada, sessizce ağladı.

 

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

 A) I. cümle, içinde tamlama bulunmayan, bağımlı sıralı bir cümledir.

B) II. cümle, içinde birden çok tümleç bulunan birleşik cümledir.

C) III. cümlede yüklem ortaklığı söz konusudur.

D) IV. cümle, öznesi sıfat tamlaması olan basit bir eylem cümlesidir.

E) V. cümle, yan cümleciği özne olan birleşik cümledir.

 

20. Ne senden önce, ne senden sonra ben kimseyi sevmedim.

 Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?

 A) “Ne … ne” bağlaç olarak kullanıldığı için cümlede virgüle (,) gerek yoktur.

B) “senden” sözcükleri dolaylı tümleç görevindedir.

C) Yüklemin olumsuz biçimde kullanılması, cümlede anlatım bozukluğuna yol açmıştır.

D) Yüklem, geçişli bir eylemdir.

E) Bir sözcükte kaynaştırma ünsüzü kullanılmıştır.

 

21. İletişim çağının insanları olarak önceki çağın insanlarına oranla daha iyi bilgilendiğimiz; dünyadaki olayları, durumları, düşünceleri daha iyi izleyebildiğimiz ileri sürülebilir mi? Dünyanın bir ucunda söylenen bir sözü ya da yaşanan bir olayı öbür ucunda duyabilmek ya da görebilmek, daha iyi bilgilenmek anlamına gelir mi? İletişim araçları nesnel olarak bilgi aktarıyorsa, gerçeklere bağlı kalıyorsa gelir elbette… Ne var ki çok çeşitli çıkarlar ve engeller, devletler düzeyinden kişiler düzeyine, gerçeklere bağlı kalmaya olanak tanımıyor çoğu kez. Çıkarlara, çıkarların çizdiği politikaya ters düşülmediği kadar nesnel olunabiliyor, gerçeklere bağlı kalınabiliyor. Çıkarlar gerektirdiği anda abartmalar, gerçekleri gizlemeler, çarpıtmalar, saptırmalar her şeyi bir anda denetime alıveriyor.

 Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?

 A) Çağımızda iletişimin çok daha hızlı ve etkili olması, iletişim araçlarına duyulan güveni artırmamıştır.

B) İletişimde teknolojiden yararlanılması, haber alma ve vermenin eski değer ve önemini kaybetmesine yol açmıştır.

C) Çağımızda yaygınlaşmış ve kolaylaşmış olmasına karşın iletişimin güvenilir bilgi aktardığından emin olunamaz.

D) Hangi teknolojileri kullanırsa kullansın gerçeği aktarmayan iletişim kanalları, gözden düşecektir.

E) Teknolojinin iletişim alanını ele geçirmesi, doğru haberlerin, gerçeklerin aktarılmasını engellemektedir.

 

22. Toplumumuz, “çifte standart” kavramını, engin pratiğinden ötürü, yakından tanıdığı alelade “ikiyüzlülük”le karıştıran bir yaklaşımla, içeriğini boşaltarak, anlamını çarpıtarak ulu orta bir eleştiri ve suçlama ifadesi olarak yerli yersiz kullanıyor. Çifte standart, herkes için seçilmiş değerler üzerine kurulu, aynı noktaları nirengi almış, içeriği değişmeyen bir ölçünün, aynı koşullar içindeki kişilere ya da gruplara karşı, işine geldiği gibi farklı kullanımı demektir. Değişen içerikler, nitelikler, durumlar ve koşullarla tutum yenilemenin, çifte standart uygulamakla hiçbir ilgisi yoktur. 

Bu parçada üzerinde durulan, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Toplumumuzda kavramlarla düşünme alışkanlığının olmadığı

B)Ülkemizde sanat ve düşünce yaşamının çifte standarda dayandığı

C) Günlük yaşamımızda pek çok sözün yanlış anlamda kullanıldığı

D) Bir kavramın yanlış kullanımı ve doğrusunun ne olduğu

E) Çifte standarda dayalı bir sistemin başarısız olacağı

 

23. Sanat, özellikle de edebiyat, gerçeği yansıtan bir ayna olmakla yetinmez. H. Taine’in de söylediği gibi, yalnızca tarihsel bir an’ın ürünü değildir edebiyat. Tarihsel an’ın içine karışmak da ister. Bunu da okurlarını yönlendirerek yapmaya çalışır. “Bu, şöyle de olabilirdi, böyle de olabilirdi.” der. Okurun önüne yeni olasılıklar koyar.

 Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

 A)Edebiyat, tarihsel bir belge niteliği taşımalıdır.

B)Edebiyat, yaşamı yansıtırken onu değiştirme amacı da taşır.

C)Sanat yapıtları, yalnızca oluşturuldukları dönemin olaylarından değil tarihten de esinlenir.

D)Bir yazar, yalnızca tarihî gerçeklerle yetinmez; bu gerçeklerin tanıklarını da okurla buluşturur.

E)Sanatla uğraşanlar, toplumla ilgili sorumluluklarının bilincinde olan kişilerdir.

 

24. (I) Aydınlar; seçkin konumları, bilgileri, düşünme güçleri, konuşma yetenekleriyle toplumsal bilincin oluşmasında, gelişmesinde önemli etkileri olan kişiler. (II) Ama “aydın” nitelikleri edinince insanın kötü eğilimlerinden bir çırpıda kurtulduğu da sanılmamalı. (III) İnsan, kültürlü de olsa kültürsüz de olsa gene insandır; iyi ya da kötü olabilir, bireysel çıkarları için toplumsal çıkarları çiğneyebilir. (IV) Bir toplumda aydınların sayısının artması, etkinliklerinin gelişmesi özlenen bir gelişmedir. (V) Kuşkulanan, araştıran, sorgulayan, tartışan, vardığı çözümleri başkalarıyla paylaşan insanların çoğalması toplumsal gelişmenin en büyük güvencesidir. (VI) Yine de bu durum, insanların düşünmeyi, yargılara varmayı aydınlara bırakmasını gerektirmez. (VII) Bir toplumda aydınların ulaştığı çözümler ve sunduğu öneriler de eleştirilmeden, değerlendirilmeden benimsenmemelidir.

 Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılmalıdır?

 A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

 

25. (I) Bilindiği gibi, masallar herkes içindir ama özellikle çocukların ilgisini çeker; en çok çocukları büyüler. (II) Çocukların hayal dünyalarını zenginleştirerek onları büyüleyen masallara bir yenisi daha eklendi: Levent Turhan Gümüş’ün yazdığı “Dalgacık ile Yakamoz’un Masalı”. (III) Bu masalda, denizde sürekli köpüklere bölünmekten çok sıkılan minik Dalgacık’ın hayalindeki yeri bulabilmek için çıktığı yolculuk anlatılıyor. (IV) Bu yolculuğunda Dalgacık’a Kaptan Nemo’dan Zümrüdüanka’ya kadar birçok eski dost eşlik ediyor. (V) Masalcı, bazen süslü bazen de yalın anlatımıyla çocuklara yepyeni bir dünya sunuyor kitabında. (VI) Okurken insana Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık”ının tadını veren masalda, masal kahramanının hep iyiler ve yardımseverlerle karşılaştığı bir kurgu tercih ediliyor. 

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

 A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

 

26. Yetmişli yıllarda New York’ta bir sinema yapımcısının dairesinde kalmıştım. Bu dairede kitap yoktu. Sadece, Wagner ve Mozart plaklarının yanında kalın bir cilt gördüm. Hemen o akşam okumaya başladım. Bu kitapsız evdeki tek basılı eser, edebiyat başyapıtlarının kısaltılmış hâlini içeren büyük bir kitaptı. On sayfalık “Savaş ve Barış”, birkaç sayfalık Balzac, niçin öldürdüğü belli olmayan Raskolnikov… Dünya edebiyatının en büyük yapıtları bu kitaptaydı ama eksik, kesilmiş biçilmiş, kırpılmış olarak. Böyle bir çalışma ne ifade edebilir ki?.. Tanrım, böylesi bir saçmalık için ne muazzam bir emek harcanmış, dediğimi hatırlıyorum.

 Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

 A) Yazınsal yapıtların, özelliklerini yitirecek biçimde özetlenmesinden

B) Müziğe verilen değerin edebiyata verilmemesinden

C) Kitaptaki seçkinin iyi yapılmamış olmasından

D)Kütüphanelerde yeterince kitap bulundurulmamasından

E)Sinemacıların yazınsal yapıtlara film gözüyle bakmasından

 

27. Büyük şiirler yazabilmek için yetenekli bir şair olmak yetmiyor, yoğunlaşmak da gerekiyor. Yoğunlaşma sırasında şair bütün vücuduyla düşünmeye başlar. O ana kadar özümsenen kültürel birikim, eyleme geçer. Düşünce de buna göre işlemeye ve evreler oluşturmaya koyulur. Bu, bir oluşuma hazırlanma, sancılar çekme dönemidir. Bir bitkinin her yöne büyümesi gibi bir arayış sürecidir bir bakıma. Sonra ilk dizeyi doğurma anı gelir. Artık sona gelinmiştir. Dizeler birbiri ardına akar gider.

 Bu parçanın yazılma amacı aşağıdakilerden hangisidir?

 A)Şairin şiir yazarken yaşadığı süreci anlatmak

B)Şiirin ne kadar zor bir edebiyat dalı olduğunu göstermek

C) İlk dizenin şiirin geri kalanı için belirleyici olduğunun altını çizmek

D)Düşüncenin şiirin kalıcı olmasını sağladığını vurgulamak

E)Yoğunluk özelliği gösteren şiirlerin daha evrensel olacağını belirtmek

 

28. “Yeni Gelişen Öncü Tiyatroya Yer Var mı?” başlıklı yazıda şöyle deniyor: “İster resmî ister özel tiyatrolar olsun, değerli yapıtları seçmek, tiyatroyu geliştirmeye çalışmakla birlikte – belki bunlardan daha çok – yerleşik zevki kollayacaktır. Bunun aksini düşünmek, tiyatroyu açmadan kapamakla birdir.” Bu sözler derme çatma tiyatrolar için veya bir iki yıldızlaşmış sanatçının çevresinde kurulan tiyatrolar için doğru olabilir. Ama Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları için böyle düşünmemek gerekir. Birkaç sahneyi birden halka açabilen, seçkin oyuncuları ve yönetmenleri olan bu kurumlar, onca tiyatroya eklenecek bir deneme tiyatrosunda öncü oyunlar oynatmakla tehlikeye girmez.

Denenmemişi denemek, yeniye giden yolları açık tutmak büyük kurumların işidir. Örneğin İstanbul Şehir Tiyatroları için bu “yapılamayan” değil, yalnızca “yapılmayan” bir iştir.

 Bu parçada asıl anlatılmak istenen, aşağıdaki yargıların hangisinde verilmiştir?

 A) Tiyatronun satışa bağlı bir kurum olarak görülmesi yanlıştır.

B) Güçlü tiyatrolar, tiyatroyu geliştirme sorumluluğunun gereklerini yerine getirmelidir.

C) Büyük tiyatroların nitelikli oyunları sahneye koymakta kararlı olmaları gerekir.

D) Her tiyatro, popüler özellik taşımayan, öncü oyunlar sahneleyebilecek güçte olmalıdır.

E) Tiyatroların, halk zevkine seslenerek ayakta kalması mümkün değildir.

 

29. “Düşünce romanı” terimi, ilk kez, eleştirmen Semih Gümüş’ün Adalet Ağaoğlu’nun romanlarını tanımlarken kullandığı bir kavram. Ondan sonra birçok eleştirmen de Adalet Ağaoğlu için aynı kavramı kullandı. Gerçekten de onun pek çok romanı, Türk toplumunun belirli dönemlerdeki toplumsal dönüşümünün tarihî ve sosyolojik incelemesi olarak okunabilir. Bu romanlarda boy gösteren her karakter, belirli bir yerin ve zamanın ürünüdür.

 Aşağıda Adalet Ağaoğlu’nun romanlarıyla ilgili olarak verilen

 I. Adalet Ağaoğlu, “Romantik Bir Viyana Yazı”nda, peşinden sürüklenen okuru ile iş birliği içinde romanı yaratan bir yazar kurgulayarak yazarı bir roman figürü hâline getirir.

II. “Ölmeye Yatmak” romanında Cumhuriyet devrimleri, Atatürk’ün ölümü, Varlık Vergisi, Kore Savaşı, Marshall Yardımı gibi olaylar karakterlerin hayatlarındaki kişisel olaylarla kesişir ve onların seçimlerini etkiler.

III. “Fikrimin İnce Gülü”nde 1950’li yıllarda başlayan demokratikleşme çabaları, propaganda aracı olarak köye gönderilen mavi Ford’un karakterler üzerindeki etkisi, Almanya’ya işçi olarak giden ilk kuşaktan Bayram’ın otomobil tutkusu 70’li yıllara kadar gelen bir panorama olarak sunulur.

IV. “Üç Beş Kişi” romanında feodal ve toprağa bağımlı geçmişinden silkinen, yeni bir endüstri ve kapitalizm merkezi olarak gösterilen Eskişehir’deki eski bir toprak ağasının üç kuşakta yeni bir iş adamına evrimleşmesi anlatılır.

V. Yazar, “Yaz Sonu” adlı romanında olayların geçtiği yer olan Side’nin Antik dilde “nar” anlamına gelmesini, açılıp parçalandığında kişiler ve cinsiyetler arasındaki bölünmeyi ve yabancılaşmayı simgeleyen bir metafor olarak kullanır.

 yargılarından hangileri bu parçada öne sürülen düşünceyi örneklendirmez?

 A) I. ve II.               B) I. ve V.               C) II. ve III.

 D) III. ve IV.            E) IV. ve V.

 

30. Bir grup bilim adamı pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaç pireyi toplayıp otuz santimetre yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Altlarındaki metal zemin ısıtılır. Pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, başlarını tekrar cama vururlar. Pireler, cama vura vura o zeminde otuz santimetreden fazla zıplamamayı öğrenirler. Bundan sonra deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, yani tam otuz santimetre zıplar. Üzerlerinde cam tavan yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiçbiri cesaret edemez.

 Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

 A)Canlıların karşılaştığı ortak sorunlar, ortak bir engele dönüşür.

B)Canlıların acıya dayanabilme sınırı, birbirinden farklıdır.

C)Canlıları sınırlayan, dış engeller değil, deneyimleriyle edindikleri iç engellerdir.

D)Canlılara bir alışkanlık kazandırmak için onları zorlamak şarttır.

E)Bilimsel deneylerin amacı insani gelişmeyi hızlandırmaktır.

 31. Son yirmi yıl, yazanların çoğalıp okuyanların azaldığı bir dönem oldu. Bunda kuşkusuz yayıncılıktaki gelişmelerin de büyük payı var. Seçiciliğin yok olması, yazarın “halka inmesi”, belediye başkan adayı mantığıyla kitle edinme çabaları, iletişim olanaklarının sınırsızlaşması, eli kalem tutanları yazar etti. Yazar, magazin nesnesi; edebiyatsa tekdüze, çorak, anonim dille yapılan bir eğlence aracı oldu. Kestirme yoldan, zaman yitirmeden yazın dünyasında yer edinme kaygısı, sıradan okur olmanın bile önünü kesiyor. Şimdilerde kiminle tokalaşsanız elinize birkaç kitap birden tutuşturuyor. Okumak bir yana, birbirlerinin adını bile duymamış yüzlerce yazar dolaşıyor ortalıkta.

 Bu parçada, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?

 A)Kitap yayıncılığı hakkında ne söylemek istersiniz?

B)Günümüzde yazarların sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?

C)Magazinleşme ile çalakalem yazma arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi?

D) Yazarların birbirlerinin kitaplarından pek de haberdar  olmadıkları söylenebilir mi?

E) Günümüz okuru metin türlerinden hangisini tercih ediyor dersiniz?

 32. Şiir, yaşadığımız hız çağında baş tacı olacakken öykü ve roman karşısında yeterli ilgiyi görmüyor. Okurların ilgisi olmayınca yayıncı da dağıtımcı da kitapçı da uzak duruyor şiir ve öyküden. Dergilere oluk oluk şiir ve öykü akmasına karşın! Haddimizi aşarak bu duruma şöyle bir yorum getirebilir miyiz? Öykü, özellikle de şiir, istediği kadar entelektüel bir etkinlik olsun; oylumu, kuşatıcılığı, sürükleyiciliği, kışkırtıcılığı, etkisi bakımından günümüz edebiyat okurunun ilgisini çekmiyor. Karmaşık bir hayatla boğuşurken yazılmakta olan şiir ve öykünün anlattıklarını sıradan, boyutsuz ve yavan bulanların sayısının epeyce olduğunu biliyorum. Aklıma, özellikle şiire elini sürmeyen ama iyi bir roman okuru bir arkadaşımın “Niye şiir okumuyorsun?” soruma verdiği yanıt da geliyor ister istemez: “Arkadaş, sizin şairler çok dertli, hep kederlerini anlatıyorlar. Hem de bazen bunları bir hezeyana dönüştürerek…”

 Bu parçada, aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

 A)Kimi edebî türlerin, yayınevleri ve kitapçılar tarafından tercih edilmediğine

B)Şiiri yeterince hacimli ve derin bulmayan bir okur kitlesi olduğuna

C)Acılarını abartarak anlatan şairlerin kimi okurlardan tepki gördüğüne

D)Halkın lirik şiirlerden çok toplumcu şiirler okumak istediğine

E)Değişen yaşam koşullarının, okuru şiir ve öyküden uzaklaştırdığına

 

33. Amerikalı şair Robert Frost, “Şiir, çeviride kaybolan şeydir.” düşüncesiyle şiir çevirisine aşılması zor, yüksek bir set çekmiştir. “Şair, içinde bulunduğu kozmik dünyadan sözcükleri alır ve şiiri, söylediği dile çevirir. Şiir çevrilemez çünkü gramer çevrilemez. Şiirin içinde bir mesaj vardır, sadece o mesaj başka dile aktarılabilir.” sözleri Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya, “Hiçbir şiir, tadından bir şeyler yitirmeden bir başka dile aktarılamaz.” sözü ise Dante’ye aittir. Edebiyat tarihinde hak ettikleri yeri almış bu şairlerin sözleri, çevirmenin boynuna vurulmuş prangalar gibi yıllardır etkisini gösterir durur. Bu beylik laflar, buyurganlığın tüm gücüyle zihinleri tutsak eder ve ön yargılarla doldurur. Mümkün olduğuna inandığı hâlde pek çok çevirmen, bir şiirdeki duyguyu başka bir dile aktarma cesaretini gösteremez. Bu da ister istemez bize, ön yargıları yok etmenin bir atomu parçalamaktan zor olduğunu söyleyen Einstein’i anımsatır.

 Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

 A) Şiirin çevrilemeyeceği düşüncesinin yıllar boyunca pek çok çevirmene yön verdiğine

B) Ön yargıları yıkmanın çok zor hatta imkânsız bir şey olduğuna

C)Çeviri hakkındaki kimi düşüncelerin çevirmenler tarafından önemsendiğine

D)Şiir çevirisinde önceliği üsluba değil, içeriğe vermek gerektiğine

E)Şiirin başka dile çevrilemeyeceği düşüncesinin yanlış olduğuna

 

34. Her zaman savunageldiğim ilke; düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel niteliklerinden biri olduğudur. Bu bakımdan, düşünce suçu diye bir şeyin demokrasilerde olmaması, zararlı düşüncelerin de söylenmesinden korkulmaması gerektiğini, zararlı düşünceler söylenmeden hangi düşüncelerin doğru ve yararlı olduğunun anlaşılamayacağını, sonuç olarak da sağlıklı düşüncelerin toplumda içtenlikle benimsenemeyeceğini her zaman ve her fırsatta söyledim.

 Bu parçadaki gibi düşünen birinin, aşağıdakilerden  hangisini söylemesi beklenemez?

 A) Demokrasi, karşıt düşüncelerin bir arada yaşadığı bir rejimdir.

B) Demokrasilerde her insan özgürce düşünme hakkına sahiptir.

C)Yararlı düşüncelerin anlaşılabilmesi için zararlı düşüncelerle karşılaştırılması gerekir.

D)Demokratik bir yönetim, farklı düşünmeyi suç kapsamından çıkarmalıdır.

E) Düşünceler, yararlı ve yararsız diye sınıflandırılamaz.

 

35. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılan aydınlar, gittikleri yerlerde pek çok saz şairi ile karşılaşmış ve onları çeşitli yayın organları aracılığıyla edebiyat dünyamıza tanıtmışlardır. Bunlardan en önemlisi, bir kutlama sırasında Ahmet Kutsi Tecer tarafından fark edilen Âşık Veysel olmuş; böylece âşıklık geleneği bir canlılık kazanmıştır. Radyolarda âşıklarla ilgili programlar yapılmış, plak ve kasetler doldurulmuş, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivaller düzenlenmiştir. Bütün bu çalışmalar saz şiirinin günümüze kadar devam etmesini sağlamıştır. Günümüz saz şairleri; dil, ölçü ve nazım şekli olarak halk şiiri geleneğini devam ettirmiş; eskiden olduğu gibi aşk, doğa vb. temaların yanı sıra sosyal ve siyasal konuları da ele alıp işlemişlerdir.

 Bu parçada, aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

 A)Âşık Veysel’in keşfiyle aydınlar arasında halk edebiyatına olan ilginin arttığından

B)Cumhuriyet Dönemi saz şairlerinin şiirde toplumsal konulara yer verdiğinden

C)Halk şiiri geleneğini devam ettirenlerin halk edebiyatının özüne sadık kaldığından

D)Halk şiirinin 20. yüzyıl teknolojisiyle yaygınlaştırıldığından

E)Saz şairlerinin tanınmasında aydınların önemli katkıları olduğundan

 

36. Enver Gökçe’nin şiirleri birer kavga çağrısıdır. Her çağrı gibi sözünü açıkça söyler. Onun şiirinde söyleyişten çok söylenen önemlidir. Belki de halk şiirinin anlaşılırlığına, yalınlığına yaslanması bu çerçevede açıklanabilir. Halk şiirinin kalıplarını kendi özgün şiir yapısı içinde kullanışı, söyleyişine bu etkinin kazandırdığı dirilik, 1940 kuşağı içinde ayrı bir yere getirmektedir Gökçe’yi. 

Bu parçada Enver Gökçe ve onun şiiriyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

 A) İletisi olan şiirler yazdığına

B) Biçimden çok özü önemsediğine

C) Süssüz bir anlatımının olduğuna

D) 1940 kuşağı içindeki yerine

E) Günümüzde etkisini yitirdiğine

 

37. Dünyanın bütün kültür değerlerine başvurmak zorundayız. Ancak —- Bir Türk romancısı, bir halk hikâyecisinin Köroğlu Destanı’nı nasıl anlattığını bilmiyorsa, bir masalcının ustalığına varamamışsa, Dede Korkut’u okumamışsa, Yunus’u ezberlememişse, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı yüreğinin derinliğinde duyamamışsa, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i hatta Orhan Pamuk’u bilmiyorsa onun bir Homeros’u da anlayabileceğini sanmıyorum. Aynı şekilde bir Franz Kafka’ya, bir Anton Çehov’a, bir James Joyce’a varabileceğine inanmıyorum.

 Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

 A)bu eserleri, mümkünse çevirilerinden değil orijinallerinden okuduktan sonra.

B) eski edebiyatımızı öğrendikten sonra.

C)yazılı kültür değerleri kadar sözlü değerleri de inceledikten sonra.

D) bunlarla ilgili yazılmış eleştiri yazılarını okuduktan sonra.

E) kendi kültür değerlerimiz ile yetiştikten sonra.

 

38. Kimileri, karınları doyduğu zamanlarda iyimser, puslu ve kapalı havalarda karamsar olduklarını düşünürler. İyimserlik, karamsarlık, kötümserlik böyle sığ kavramlar değildir. Bunlar, beraber anıldıkları düşünceler ve beslendikleri kaynaklar çevresinde anlam kazanır. İyimser ya da karamsar bir bakış açısına sahip olmak önemli değildir, bunlardan biri herkeste vardır nasıl olsa. Önemli olan, kendi içindeki iyimserliği ya da karamsarlığı dengeleyecek, güçlü, dayanıklı bir bakış açısına sahip olmaktır. Buna sahip değilseniz yaşamın getirdiği dalgalanmalara, yalpalamalara karşı korumasız kalır; iyimserlikle kötümserlik arasındaki uçurumlarda yuvarlanır durursunuz. 

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

 A) Kimi yerleşik düşünceleri çürütmeye yönelme

B) Olay ve durumlara bakış açısının önemine vurgu yapma

C) Tanımlama yoluyla kavramları ayırt etme

D) Bir eksikliğin yaratacağı durumu somutlaştırma

E) Bir durumu belli bir koşula bağlama

 

39. Karagöz’e, ezilen halkın simgesi gözüyle bakılıyor. Ben öyle bakmıyorum. Bana göre Karagöz, kaba kuvvettir. Okumuşların, ince ve duygulu şeyleri merak edenlerin karşısındaki eşkıyadır. Kendisinin bilmediklerini bildiği için ikide bir Hacivat’ı pataklar. Hacivat ise sağduyudur, bilgi ve düşüncedir. Ben ona bir de yazarlık, şairlik yükledim. Çünkü toplum içinde sürekli ezilen şairin yazgısı ile Hacivat’ın yazgısı, aynı kalemden çıkmış gibidir.

 Bu parçada aşağıdakilerin hangisinde verilenler ağır basmaktadır?

 A) Tartışma – örnekleme

B) Açıklama – örnekleme

C) Karşılaştırma – öyküleme

D) Açıklama – tanık gösterme

E) Tartışma – karşılaştırma

 40. Bahçemde ıslak toprağın, odamda eski kitapların kokusu, aklımdaysa hüznü var gözlerinin, ellerinin. Garip bir serinlik içinde yüzüyor dışarıda ağaçlar. Açık kalan penceremden içeriye dolduruyor rüzgâr, serinliği. Bir kahve çekiyor canım şöyle bol köpüklü, şeker misali katıyorum hatıranı üzerine. Kahveyle birlikte hatıran da karışıyor. Son gülleri suluyorum, ekmek veriyorum güvercinlere. Mademki eylül işte, mademki dökülüyor yapraklar, dökülüyor gözyaşım da senden kalan satırların üzerine. Bir kuş pencereme konuyor, bir kadın kaldırım taşına çöküp oturuyor, bir ilkokul geçiyor kaldırımdan cıvıl cıvıl. Radyoda Âşiyan yollarından ses veriyor Zeki Müren. Öğle uykusundan uyanmış bir çocuğun o tatlı sersemliği içinde sen; şarkım, şiirim ve ruhum oluyorsun dilimde. Ve saklanıyor sesim sokak satıcılarının gürültüsüne.

 Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

 A) Eksiltili cümleler kullanma

B) Betimleyici öğelerden yararlanma

C) Yinelemelerle ahenk yaratma

D) Benzetme ve ad aktarmasına yer verme

E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma

 

 

CEVAP ANAHTARI

1

A

11

E

21

C

31

E

2

A

12

B

22

D

32

D

3

D

13

B

23

B

33

D

4

B

14

A

24

C

34

E

5

B

15

D

25

D

35

A

6

E

16

D

26

A

36

E

7

C

17

C

27

A

37

E

8

D

18

A

28

B

38

C

9

E

19

C

29

B

39

E

10

C

20

B

30

C

40

A

 

]]>