Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
ygs türkçede çıkmış soruları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Thu, 08 Apr 2021 19:08:55 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png ygs türkçede çıkmış soruları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 2015 YGS Türkçe Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2015-ygs-turkce-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 15 Mar 2015 13:06:03 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=117412 2015 YGS TÜRKÇE SORULARI

BU TESTİ ONLİNE ÇÖZMEK İÇİN TIKLAYINIZ

1. Osmanlıların yetiştirdiği büyük sanatkârlar, icra ettikleri sanatı Hakk’a ulaşabilmenin bir aracı olarak görmüştür. İslam ahlakı ile yoğrulmuş ve nice gün doğumlarını arkasında bırakmış olan bu derin ve yüksek sanat algısının, günümüzde anlayanı ve talep edeni ne yazık ki bir elin parmakları kadar az kalmıştır.

Bu parçadaki altı çizili sözle sanat algısına yönelik olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Büyük bir emek sonucu meydana gelmesi
B) Geniş bir boşluğu doldurması
C) Farklı anları bir bütün hâline getirmesi
D) Uzun süre devam etmiş olması
E) Geniş kitlelerde merak uyandırması

 

2. İçtenlikle yaşama sevinci içinde olan, güler yüzlü Anadolu insanı günlük hayatını, sevincini, hasretini türkü yapar kendisine. Kimsenin bilmesini istemediği inancı, sevdası; gönlünde buram buram tüten umudu… Hepsi türkülerin görünmez heybesinde taşınır.

Bu parçadaki altı çizili sözle türkülerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Halkın sırlarını ve yaşadıklarını saklaması
B) Güncel sosyal olaylara tanıklık etmesi
C) Gelenek ve görenekleri günümüze aktarıp koruması
D) Halkın duygu ve düşüncelerinden beslenmesi
E) Dilden dile gönülden gönüle dolaşması

 

3. Yüksek maliyetlerle inşa edilen ve şehir mimarisinde hacimli bir yer kaplayan yapıların, — yapılmasının en çözümsüz yanı; yapıldıktan sonra çok büyük bir gayret olmazsa eğer, aynı çirkinlikle onlarca hatta yüzlerce yıl orada kalması ve genel manada manzarayı bozmasıdır.

Bu cümlede boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) geleneksel mimariyle yoğrulmamış olarak
B) çevre düzenlemesi iyi tasarlanmadan
C) rengârenk boyaların oluşturduğu farklı desenlerle
D) Batı mimarisine özenilerek
E) şehirden ve şehrin geleceğinden kopuk bir tasarımla

 

4. Şair, geleneğin sürüp giden hazır düşünme kalıplarını parçaladığı zaman gerçek parıltıyı, yani iyi şiiri elde edebilir.
Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir alanında sağlam bir yer edinebilmenin ön şartı, kendini geliştirmektir.
B) Bir şair için nitelikli ürünler ortaya koymanın yolu, alışılmışın dışına çıkmaktır.
C) Şiirde sesini duyurmak isteyen bir genç sanatçı, kendinden öncekileri aşmalıdır.
D) İyi şair olmanın yolu, başkalarını besleyecek kaynaklar ortaya koymaktır.
E) Şiirde yerleşik olan anlayışları yıkmak, genç sanatçılar için zordur.

 

5. Kavakların alerjik polen üreterek insan sağlığını olumsuz etkilediği yönündeki yaygın inanış, son bilimsel çalışmalarla yerini farklı görüşlere terk etmiştir.

Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kavakların alerjik polen üretmediği, son bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.
B) Alerji bilimi araştırmaları, kesin sonuçlar verebilecek kadar ileri değildir.
C) Bilimsel gerçeklerle halk inanışları arasında ciddi bir çelişki vardır.
D) Hangi bitkilerin alerjiye neden olduğu konusunda bilgi kirliliği söz konusudur.
E) Alerji araştırmaları sonucunda, benimsenmiş bazı bilgiler değişmektedir.

 

6. Tarihi XVIII. yüzyıla kadar uzanan ve UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Safranbolu Evleri, Türk mimarisinin önemli örneklerindendir.
Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Safranbolu, Türk mimarisinin en önemli örneklerine ev sahipliği yapmaktadır.
B) Safranbolu Evleri, Dünya Kültür Mirası Listesi’ne yeni dâhil edilen mimari yapılar arasında yer almaktadır.
C) UNESCO, tarihî Türk mimarisine her geçen gün daha fazla ilgi göstermektedir.
D) Safranbolu Evleri’nin geçmişi birkaç yüzyıl öncesine kadar uzanmaktadır.
E) UNESCO, geleneksel Türk mimarisini araştırmak için önemli projeleri desteklemektedir.

 

7.
(I) “Bir şiiri ilk okuyuşta anlıyorsanız o, şiir değildir.” der İlhan Berk. (II) Burada söylenmek istenen, şiirin anlamsız olduğu değil, şiirdeki imgenin ve anlamın yalnızca aklımızla kavradığımız anlamı aştığı ve bu anlama ulaşabilmek için aklımız kadar sezgilerimizi de kullanmamız gerektiğidir. (III) Bir örnek vermek gerekirse “Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.” dizesiyle yalnızlığı imgeleyen Cemal Süreya’yı yalnızca akılla kavramak isteyen okur şöyle diyebilir: “Yalnızlık boşluk gibi bir şey, bomboş bir yer yani!” (IV) Oysa bu dizenin imgelediği şey “bomboş” yalnızlık değil, düzlüktür; tekdüzelik ve yavanlıktır. (V) Dahası, bu dizenin neyi imgelediğini sözcüklerle anlatmaya çalışmamız, anlamsız değilse de kesinlikle yetersiz kalmaya mahkûmdur.

Şiir ve imge ilişkisinin anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, bir şaire ait düşünceye yer verilmiştir.
B) II. cümlede, daha önce ifade edilen bir yargının açıklaması yapılmıştır.
C) III. cümlede, şiirdeki anlam örgüsünün dayanakları belirlenmiştir.
D) IV. cümlede, anlamla ilgili bir yanılgı düzeltilmiştir.
E) V. cümlede, imgenin şiirdeki etkisine dair bir yargı ortaya konmuştur.

 

8. (I) Tire’ye gidince camileri görmeden sakın dönmeyin. (II) Çoğu XV. yüzyıla ait olan camilerin gerek kubbelerinde gerekse minarelerinde tuğla işçiliğinin en güzel örneklerini bulabilirsiniz. (III) Bu minarelerin kimi “zencirek formu”yla kimi de “çam kozalağı” tarzında yapılmış. (IV) Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Tire’nin daracık sokakları “el sanatları müzesi” sanki. (V) Bu yaşıma rağmen bazı eşyaların nasıl yapıldığını ilk kez orada gördüm. (VI) Örneğin semerin, urganın ve keçenin yapılışını, bunların son ustalarını izleyerek öğrendim.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, ziyaretçilere yönelik bir öneride bulunulmuştur.
B) II. cümlede, bazı yapılarda hangi malzemenin kullanıldığı belirtilmiştir.
C) III. cümlede, yapılarda kullanılan yapım tekniklerinden söz edilmiştir.
D) IV. cümlede, tarihî yapılarla ilgili bilgi verilmiştir.
E) VI. cümlede, önceki cümlede belirtilenle ilgili bir açıklama yapılmıştır.

 

9. (I) Çocuk, anne babasını örnek alarak, onlarla özdeşleşerek kişilik geliştirir (II) Gerçekten çocuklukta anne babaya benzemek çocuğa yetmektedir. (III) Çünkü çocuğun gözünde anne babası en akıllı, en yanılmaz kişilerdir. (IV) ilkokul çağında ise öğretmen en iyi, en üstün örnektir onun için. (V) Ergenlik döneminde anne baba artık kusursuz örnek olmaktan çıkar. (VI) Genç; eleştirici gözle baktıkça beğenmediği, kendine aykırı gelen pek çok özellik bulmaya başlar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren çocukta, anne babasıyla ilgili düşünce değişikliğinden söz edilmektedir?
A) II.      B) III.        C)IV.          D) V.        E) VI.

 

10. Edebiyat tarihi; edebî eserlerin kronolojik bir sıra içinde oluşturdukları (I) ve birbirleriyle ilgisi olmayan eserler yığını değil, edebî olarak şimdiki zamanda yaşayan (II) sanat eserlerinin oluşturduğu organik bir bütünün sonucudur. (III) Bu organik bütün içinde yer alan sanat eserleri, birbirine benzeyen (IV) nitelikleriyle belli bir kültürün ve o kültürün ait olduğu medeniyetin oluşturduğu bir edebiyat geleneği 8V) meydana getirir.

Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerin hangisinde birden fazla ses olayı vardır?
A) I.     B) II.    C)III.    D) IV.   E) V.

 

11. (I) Roman kahramanları; gerçek dediğimiz insanlar gibi hatta onlardan daha çok düşünen, sevinen ve acı duyan kişilerdir. (II) Onların da bizim gibi yaşadıklarını hangimiz düşünmedik ki? (III) Dünyamız, hayalî dediğimiz ancak hakikatte bizden daha canlı olan roman kişileriyle doludur. (IV) O kişiler aramızda dolaşıp dururlar. (V) Hele sıkıntılı zamanlarımızda aradıklarımız onlardır fakat roman kahramanları bütün gerçeklikleri ile asıl kendilerini ortaya çıkaranlar için vardır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, bağlaç vardır.
B) II. cümlede, edat kullanılmıştır.
C) III. cümlede, birinci çoğul iyelik eki almış sözcük vardır.
D) IV. cümlede, işaret zamiri kullanılmıştır.
E) V. cümlede, dönüşlülük zamiri vardır.

 

12. (I) Mimari, heykel, resim, müzik, edebiyat olmak üzere beş ana daldan oluşan güzel sanatlar, insanın ve insanlık tarihinin inkâr edilmez bir gerçeğidir. (II) Hangi çağa, hangi coğrafyaya, hangi milletin tarihine bakarsanız bakın, sanat hep var olmuş. (III) Belki güzel sanatlardan bazıları öne çıkmış, bazıları nitelikleri yönüyle bugünkünden farklılıklar göstermiş ama sanat hep var olmuştur. (IV) Çünkü sanat, insan ruhunun vazgeçilemez aşklarından biri olan güzelliği esas alan bir insan faaliyetidir. (V) Güzelliğin; insan eli, dili ve sesinde var olan somut hâlidir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlenin yüklemi, belirtili isim tamlamasından oluşmuştur.
B) II. cümlede, soru sıfatı kullanılmıştır.
C) III. cümlede, belgisiz zamir özne görevindedir.
D) IV. cümle, isim cümlesidir.
E) V. cümle, bağımlı sıralı bir cümledir.

 

13.
Bana kalırsa “Edebiyat eserleri ne zamandır okurların arzusuna göre biçimlendirilir oldu (I)” diye sormanın zamanı geldi (II) Ortada aslında aynı noktada buluşan iki cevap var (III) Birincisi, popüler edebiyat ürünleri ulaştıkları okur sayısını gerekçe gösterip nitelikli edebiyat ürünleri arasında (IV) yer almayı beklemeye başladığından beri (V) İkincisi, edebiyat gerçek değerini kaybedip pazarlama ürünü olduğundan beri.

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine herhangi bir noktalama işareti koymaya gerek yoktur?

A) I.     B) II.    C) III.   D) IV.   E) V.

 

14. Bu soru iptal edilmiştir.

 

15.
I. Salep üretimi için yapılan orkide toplayıcılığında kullanılan yöntemler acı faturaları ortaya çıkarmaktadır.
II. Türkiye’de de orkidelerin korunmasıyla ilgili girişimler yapılmıştır.
III. Ülkemizde orkide sayısının azalması bir yana, bazı türler, uzun aramalara rağmen artık bulunamamaktadır.
IV. Orkideler Avrupa’da koruma altına alınmış bitkilerdir.
V. Ancak bu girişimlere rağmen Türkiye’de her yıl 120 milyon orkide, salep yapımı için toplanmaktadır.

Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?

A) I.     B) II.    C) III.   D) IV.   E) V.

 

16.
I. Çevremizde zaman zaman yaşlı insanların, işe yaramayan mobilyalarını atmak istemediğine şahit oluruz.
II. Bu yaşlıların yetişkin yaştaki çocukları ise ana babalarının bu tavrını anlamakta güçlük çekerler.
III. Eskimiş komodinlerinden, kontrplakları çıkmış dolaplarından, yüzü aşınmış koltuklarından vazgeçemezler.
IV. Bazen o eski eşyaları oldubittiye getirip atar, yerine yeni ve sağlam mobilyalar koyarlar.
V. Oysa bu eşyalar, yaşlıların benliğinin bir parçası, geçmiş yaşamlarının bir özetidir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?

A) I. ile II.

B) II. ile III.

C) II. ile V.

D) III. ile IV.

E) IV. ile V.

 

17. (I) Birkaç üniversiteden araştırmacıların ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda laboratuvar ortamında kök hücre üretmek için kullanılabilecek yapay kemik iliği üretildi. (II) Doğal kemik iliğinin sahip olduğu yaşamsal özelliklere sahip olan yapay ilikten yakın gelecekte lösemi hastalığının tedavisinde yararlanılabileceği belirtiliyor. (III) Alyuvarlar veya bağışıklık hücreleri gibi kan hücreleri, kemik iliğindeki kök hücreler tarafından devamlı olarak yenileniyor. (IV) Lösemi gibi hastalıklarda, hastanın yapısı bozulmuş hücrelerinin yerini sağlıklı kök hücreler alıyor. (V) Dünyada bu tür hastaların ihtiyacına cevap verebilecek sayıda bağış olmaması önemli bir sorun. (VI) Kök hücrelerin çoğaltılmasıyla bu sorunun giderilebileceği düşünülüyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.    B) III.   C) IV.   D) V.    E) VI.

 

18. (I) Yaşatmaya çalıştığım romanlar bir gün sahiden yaşamaya karar verdiler. (II) Üstelik hesap da soruyorlardı. (III) Her Gece Bodrum, aynı adı taşıyan bir tatil kasabasında neler bulduğumu soruyor; Ölüm ilişkileri’yse “Günlük hayattaki ilişkilere hiç değinmeyecek miyiz biz?” diye öfkeli öfkeli söyleniyordu. (IV) Çehov’un Martı’sında geçen bu sözle ince bir aşk üçgeni kuracaktım. (V) Cehennem Kraliçesi’ne gelince bu Fellini Visconti havasından ne zaman kurtulacağımın tasasına düşmüştü. (VI) Bir Akşam Alacası ise söyleyecekleri için sırada bekliyordu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

 

19. (I) Özgün imgelerle şiir yazılması ve ozanın o imgelere yaslanarak sesini bulması, kuşkusuz başarıdır. (II) Ama bence, imgesiz, olağan bir içerikle sadece bilgi veren gelişigüzel bir özden şiir üretmek daha büyük bir başarıdır. (III) Çünkü böyle bir şiirde imgeler dünyasına sığınmak söz konusu değildir. (IV) Ama bunu da aşan bir başarı yok mudur? (V) Bana sorarsanız var: O da, o güne dek eskitilmiş, ağızlarda sakız olmuş, bayağı diyebileceğimiz bir içeriği şiire dönüştürmek olsa gerek.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, düşüncenin akışına göre, “Büyüyü oluşturan, salt, sözcüklerin dizimidir.” cümlesi getirilmelidir?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

 

20. Başrol oynamak önemli miydi derseniz benim için önemli değildi. Şehir Tiyatrosu’nda çalışırken sinemayı hiç önemsemiyordum. Arada ek iş olsun diye, sinemada figüran rollerine çok çıktım. Dans eden kalabalığın arasında, kahvede oturan, mafya liderinin dövdüğü biri… Arzu Film’de 1975 yılında Hababam Sınıfı’nda Badi Ekrem’i oynamamla birlikte yepyeni bir dönem başladı. İlk başrol teklifi de geldi Ertem Eğilmez’den. Benden kırsal kesimdeki uyanık adam tiplemesini başrolde canlandırmamı istedi. Ben de sadece istediğim projelerde yer alacağımı söyledim. Namuslu filmi de öyle çıktı. Ondan sonrası da geldi; Değirmen, Muhsin Bey, Selamsız Bandosu ve Eşkiya’ya kadar…

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Amaç-sonuç ilişkisi

B) Öyküleme

C) Eksiltili cümle

D) Benzetme

E) Devrik cümle

 

21. Artık çoğu şeyin arasında fark kalmadığından mı yoksa farkları göreceğimizden emin olmadıklarından mı nedir, çoktandır dergilerde, benzer iki resim arasındaki yedi farkı bulmamızı istemiyor kimse bizden. Oysa biz, birbirinin aynı görünen iki resme baktığımızda, “Aralarında bir fark yok!” deyip geçmez, farkları bulup çıkarır, neşeyle çıktığımız basamakların bizi götürdüğü yerde bir cümlenin altını çizerdik: Benzerlikler yanıltır.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır?

A) Açıklamaya başvurma
B) Örneklere yer verme
C) Alıntıdan yararlanma
D) Koşul öne sürme
E) Soyut kavramları somutlaştırma

 

22. Bir sanatçının doğal çevresi, elbette içinde yaşadığı ülkedir. Onun bu çevreyle içten bağlantılı olmaması düşünülemez kuşkusuz. Ancak konu, tek başına estetik bir değer taşımadığından, nereden alınırsa alınsın sanatçının yaratıcı kişiliğiyle kaynaşarak sanat eserine dönüşür. -—.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Dolayısıyla yabancı bir konuyla yerli bir eser vermek her zaman mümkündür
B) Yani estetik yaratımı besleyen güç, sanatçının bağlı olduğu gelenektir
C) Başka bir deyişle, eserin belirleyeni yazarın yaşadığı çevredir
D) Kaliteyi elde etmek ancak bu yolla mümkündür
E) Bu bakımdan sanatçının başarılı olması işlediği konuya bağlıdır

 

23. Şiirden söz ederken onu edebiyat ötesi veya edebiyat üstü bir konuma yerleştirenlere rastlanır öteden beri. Bir yanıyla doğrulanabilir bu yaklaşım. Şiiri “edebiyat”ın gövdesinden taşıran, musikinin veya matematiğin sonsuz arayış hizasına yaklaştıran kimi özelliklerden söz edilebilir. Gelgelelim, onu büsbütün “edebiyat”ın üstüne, ötesine yerleştirmeye çalışmak özünü ve varoluş şartlarını çarpıtmak anlamını da taşıyabilir. En iyisi, —–

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) şiirin edebiyat alanından uzaklaşmasına neden olan etmenlerin peşinden gitmektir
B) taşkın özelliklerini kabul etmekle birlikte şiirin bir edebiyat türü olduğu üzerinde uzlaşmaktır
C) şiiri biçimsel yönden kusursuz bir yapıya kavuşturup okurun beğenisine sunmaktır
D) edebiyattan öte bir düzeye yükseltirken şiirin asıl gayesi okuyucunun beğenisini elde etmektir
E) sonrasını ve öncesini belirlerken şiirin diğer disiplin alanlarından nasıl etkilendiğini araştırmaktır

 

24. Çok sayıda okuyucusu olmayan her edebî eseri büyük saymak aklımdan geçmez. Ama itiraf edeyim ki zamanımızda yüzbinlerce satan kitaplardan çok, daha az alıcısı olanlara güvenim vardır. Basılır basılmaz çok satılan kitaplar bende hep kuşku uyandırmıştır. Bunların büyük bir kısmı, uyandırdıkları ilgiyi bir esere ölümsüzlük kazandıran biçim ve öz üstünlüklerine değil, o anda gündemde olan türlü sanat dışı oyunlara borçludur. Bunlar sıcaklıklarını kaybedince eser de unutulup gider. Edebiyat tarihi bunların kalıntılarıyla doludur. ——–

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Bu nedenle, bir eserin çok okunması bir değer ölçütü sayılamayacağı gibi okunmaması da değersizlik ölçütü sayılmaz
B) İşte bu yüzden kimi eleştirmenlerin edebiyatı güncelden uzak tutma düşüncesine katılmıyorum
C) Zaman içinde böyle eserlerin okuyucusu sayıca azalır ama asla tükenmez
D) Kuşkusuz her okuyucunun sanat eserinden bir beklentisi vardır, sanatçı bu isteğe kayıtsız kalamaz
E) Bu nedenle, iyi bir eserin, er veya geç gerçek okuyucusunu bulacağına inanıyorum

 

25. Bir ülkenin edebiyatıyla o ülkenin toplumsal yapısı arasında sıkı bir etkileşim vardır. Edebî eserleri toplumsal açıdan değerlendiren eleştirmenler ve edebiyat kuramcıları, sık sık bu gerçeğin altını çizerler; edebiyatla toplumsal değişmeler arasındaki ilişkiyi vurgularlar. Toplum hayatında oluşan her türlü değişimin edebî ürünlere de yansıyacağını kanıtlamaya çalışırlar. Toplumsal hayatı, edebî ürünlere doğrudan etki eden ve onları biçimlendiren temel etkenlerin başında sayarlar.

Bu parçadan çıkarılacak en kapsamlı yargı aşağıdakilerin hangisidir?

A) Yazarlar, eserleri aracılığıyla yaşadıkları toplumu biçimlendirirler.
B) Edebî eserler, toplumsal durum ve gelişmeleri yansıtır.
C) Yazarlar, eserlerinde öznel görüşlerini açıklarlar.
D) Bir ülkedeki toplumsal olaylar, aydınlarca izlenmelidir.
E) Edebî eserler, gerçeklerin gözlenip yorumlanmasıyla oluşur.

 

26. Gençken, yazdıklarına daha bir güvenir, onları önemser şair, ayıklamak değil çoğaltmak ister dizelerini: “Biraz daha yazmalıyım… Daha, daha…” diye düşünür. Sanır ki ne kadar çok yazarsa o kadar ağırlıkla kanıtlayacaktır kendisini. Şiirini önemserken kendini önemsemektedir aslında: Bütün güzel dizeleri o yazmıştır! Oysa yaşlandıkça yazdıklarını daha fazla irdeleyip onlar üzerinde daha çok düşünür.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şair olgunlaştıkça daha titiz ve seçici bir kimliğe bürünür.
B) Şairler kendi şiirleriyle ilgili gerçekçi değerlendirmeler yapamazlar.
C) Şairi şiir yazmaya iten asıl neden kendini benimsetme düşüncesidir.
D) Gençlik döneminde yazılan şiirlerin kalıcılık oranı yüksektir.
E) Şairlerin okur kitleleri dönemsel olarak değişmektedir.

 

27. Çocukluğum, ıssız olmasa da ulaşılması güç olan Anadolu kasabalarında geçti. Annem bana kitap sevgisini aşıladığında daha okumayı sökmemiştim. Oralarda kitap edinmek kolay değildi, ulaşabildiklerimi “kutsal emanet” bellerdim. Ortaokuldan itibaren okul kütüphanelerinin genellikle tek ziyaretçisi olurdum. İşte o an ben “kütüphanenin efendisi”ydim. Böyle bir yer açma düşüncesi, bende o günlerde bilinçaltıma sızmış olmalı. Özel kitap avcılığım ise otuz beşimden sonra başladı, bilgi ve maddi birikimim hazır olunca.

Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A) Kitapla ilk olarak ne zaman karşılaştınız?
B) Kütüphane kurma fikri sizde nasıl oluştu?
C) Çocukluk dönemlerinizde kitaba ulaşmak niçin zordu?
D) Kütüphane kurmak için nasıl bir hazırlık yapmak gerekir?
E) Şimdiki kütüphanelerle eski dönemdekileri karşılaştırabilir misiniz?

 

28. Günlük küçük dertlerimizi önemsemez görünüp kendimizi “büyük sorunların” adamı olarak göstermek çoğumuzun zaaflarındandır. Kendi “küçük sorunlarını” halledememiş olmamızın hıncını, kendimizi büyük sorunlara adamış gibi gösterip böbürlenerek çıkartmaya çalışırız sanki. Gündelik, küçük sıkıntılarımızdan söz açmak bizi küçük düşürür, öyle mi?

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Büyük sorunları çözme çabalarımızın önündeki en büyük engel küçümsediğimiz gündelik sorunlardır.
B) Kendimizi büyük sorunların çözümüne adarken küçük sorunlarımızı görmezlikten gelmemeliyiz.
C) Küçük sorunlarla uğraşarak sorun çözme becerisini geliştirmek, insanları olduğundan büyük gösterir.
D) Sorun çözme becerisi olmayan bazı insanlar, kendilerini kabul ettirmek için sorunsuzmuş gibi görünürler.
E) Büyük sorunlar, çözmekten kaçındığımız küçük sorunların bir kar topu gibi büyümesinden oluşur.

 

29. Bir yazar olarak tercihim okura iç huzuru vermek veya vermemek düşüncesinden çok, onu eğlendirmektir. Bazen uçan halı sererim öykünün tabanına ve okur, gönlünce istediği yere gider; olayların akışı gökyüzü gibi her an değişebilir, türlü sürprizlere açıktır daima. Böylesi hoşuma gidiyor, çünkü hayal gücü bir mağara gibidir, derinliğini bilmezsiniz ve okuru, bu derinliğe ne kadar inebileceği konusunda küçümsememek gerek. Asıl heyecan buradadır yani bazen sonunu bilmek iyidir, bazen de sonunu bilmeden yaşamak.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur?

A) Her öykünün varmak istediği bir yer mutlaka vardır, diyebilir miyiz?
B) Bir yazar olarak eserlerinizde endişeyi mi, heyecanı mı uyandırmak istersiniz?
C) Bir öykünün sonunu bilmek, o öyküyü okuyanı sakinleştirmektedir. Bazı öykülerinizin bu nitelikte olmadığını söyleyebilir misiniz?
D) Öykü bittiğinde kahramanın başına geleceklerle ilgili okurun kafasında soru işaretleri kalıyor mu?
E) Öykü kahramanlarınız sevecen bir dille kendilerini sorgulamaktadır. Bu durum bireyin kendisine ve dünyaya katlanabilmesinin bir yolu mudur?

 

30. İngiliz asıllı yazar Christopher Isherwood’un yarı otobiyografik eseri Hoşça Kal Berlin; 1930’lu yılların Berlin’ini, Almanya’nın o günkü durumunu altı hikâye etrafında anlatan ilginç ve önemli bir eser. Yaşantılarını Hoşça Kal Berlin’de görselliği gözeten bir anlatımla romanlaştırmış yazar. Kısa sahnelerden oluşan, hızlı ve tempolu olayların kenarında duran bir gözün egemen olduğu bu sinematografik üslup, yazarın romancılığının en önemli teknik özelliği olarak gösteriliyor.

Bu parçaya göre Isherwood’un eseri okuru;
I. kuşak çatışmaları,
II. gerçeklik,
III. kişisel birikimler

konularından hangileriyle buluşturur?

A) Yalnız I

B) Yalnız II

C) Yalnız III

D) I ve II

E) II ve III

 

31. Çevresi acılar içinde kıvranırken sanatçının, mutluluk şarkıları söylemeye dili varmaz. Bütün acıları kendi acısı bilmeyen kişiye sanatçı denemez. Romantizmin “En iyi yazar, kuş gibi öten yazardır.” görüşünü Sartre, elinin tersiyle iterek şöyle der: “Yazar kuş değildir.” Evet, yazar kuş değildir. Yazar niçin yazdığını bilmek zorundadır. İnsan olmanın bir gereğidir bu.

Bu parçadan hareketle sanatçılarla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?

A) Toplumun bütün acılarını kendi yüreğinde duymalıdır.
B) Toplumdaki gelişmelere ve değişmelere kayıtsız kalmamalıdır.
C) Her zaman gerçekçi olmalı ve neyi, hangi nedenle söylediğini bilmelidir.
D) Toplumun sıkıntılarını unutturmak için umut dolu şeyler söyleyebilmelidir.
E) Öncelikle içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olduğunu unutmamalıdır.

 

32. Kendisini yazdıracak olan şeyi bulduktan sonra iç içe geçen iki sorun yaşıyorum. Birincisi öykünün ilk cümlesi, diğeri bu öyküyü kim anlatacak? Yazar mı, tanık olan mı, yaşayan mı? Genellikle birinci tekil kişi ağzından anlatmayı tercih ediyorum. Yazdıklarıma asla acımıyorum. Bu yüzden bir öykü için yüzlerce sayfa yazsam da geriye pek az sayfa kalıyor. Benim için öykünün başlangıcını yazmak bir işkence, sonunu yazmak ise gerçek bir haz. Galiba sondaki hazzı yaşamak için baştaki işkenceye katlanıyorum.

Bu parçada kendisinden böyle söz eden bir yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Üslup konusunda hassas davranmaktadır.
B) Yazdıklarına karşı eleştirel bakabilmektedir.
C) Bireysel konulara ağırlık vermektedir.
D) Anlatıcı kimliğini önemsemektedir.
E) Amacına ulaşma yolunda sıkıntılara katlanmaktadır.

 

33. Şiirlerle başlayan bir yolculuktu benimki. Onun dillerde gezen dizeleri, bir yerlere kaydedilen sözleri ilgimi çekmişti her zaman. Çevirileriyle buluştuğumdaysa onunla ilgili pek çok şeyi öğrenmiştim. Zamanın dönüşümünü anlatan şairin yaşamındaki renklilik, yazıda gezindiği yerleri ortaya çıkarma serüvenini de anlatıyordu bana. Şiirine bakarken dipten akıp giden zenginliği hissediyordum. Ama adım attığı düzyazıda, bambaşka bir seyrin kapılarını açması için biraz beklemem gerekiyordu.

Bu parçada sözü edilen yazar ve eserleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Yabancı dilden tercümeler yaptığı
B) Anlam derinliğine önem verdiği
C) Eserlerinde yaşamından izlere rastlandığı
D) Şiirdeki başarısını öteki türlerde de gösterdiği
E) Belleklerde bir yer edindiği

 

34. – 35. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

(I) Sanat ve edebiyat kültürü ve buna bağlı olarak medeniyet şuuru Tanpınar kadar geniş olan, çok az sanat adamımız vardır. (II) Nitekim yazar, çeşitli vesilelerle söylediği “devam ederek değişmek, değişerek devam etmek” ilkesini benimsemiş ve medeniyet kriziyle başlayan yeni edebiyat hareketinin öne çıkardığı yeni değer hükümlerini, geçmişle bağlantı kurarak açıklamaya çalışmıştır. (III) Bu arada bazı kültürel motiflerin de bu devamlılığı sağladığını tespit etmiştir. (IV) Eserlerini Batılı gibi ele alan ve bir kimlik bunalımına yol açan kültür çevreleri karşısında yazar çoğu zaman bağımsız kalmayı başarır. (V) Böylece, medeniyet şuurunun gereklerine uyarak, üzerinde durduğu “devam” fikriyle de hem geleneğin gücünü hem de sanat ve kültürün onsuz değer ifade edemeyeceğini büyük bir açıklılıkla ortaya koyar. (VI) O yüzden de gelenekten söz edildiği ve ondan faydalanmanın tartışıldığı bir dönemde yeniden okunması anlamlıdır.

34. Bu parçadan hareketle Tanpınar ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Millî bilinçten uzaklaşan kültür çevreleriyle ortak hareket etmemiştir.
B) Edebiyat alanındaki yenilikleri geçmişle ilişkilendirerek değerlendirmiştir.
C) Sanat ve kültürün gelenekten kopmaması gerektiği düşüncesini savunur.
D) Türk edebiyatının Batılı ölçütlere göre incelenmesinde öncülük etmiştir.
E) Sanatın gelenekle ilişkisi konusundaki düşünceleri geçerliliğini korumaktadır.

 

35. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, kendinden sonraki cümlede belirtilen yargının nedenini açıklamaktadır?

A) I.     B) II.    C) III.   D) IV.   E) V.

 

36. – 37. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Günümüzde bilim ve teknoloji alanındaki yenilikler sona ermiş değildir. Bu yenileşme çok hızlı artmıştır ve insanlar günden güne yenilikleri takip etmenin boşuna bir çaba olduğunu düşünmeye başlamışlardır. Bilimsel-teknolojik devrimden önce sanayi, geleneksel yaşama biçimlerinin yerine endüstri toplumunun şartlarını getirmek gibi bir hedef sahibiydi. Fakat bugün herhangi bir teknolojik araç veya fabrika 5-6 yılda modası geçmiş hâle gelebilmektedir. Bu değişme de bilimsel ve teknolojik alanda insan bilgisinin sürekli ve hızlı biçimde artmasıyla sağlanmaktadır. Bu bakımdan araştırma, laboratuvar çalışması, teorik hazırlıklar birinci sırada öneme sahip olmuştur. Ne var ki araştırmacılık düzeyindeki teorik çalışmalar, bilimsel-teknolojik bilgi piramidinin en üst katını oluşturur. Uygulamanın yerine getirilmesi, uygulamaya konmuş aygıtlar kompleksinin çalıştırılması ve korunması ise ayrı ayrı bilimsel ve teknolojik çalışma alanlarıdır.

36. Bu parçada bilim ve teknolojinin aşağıdaki özelliklerinden hangisine değinilmemiştir?

A) Hızlı bir biçimde aşama kaydettiğine
B) Bazı olumsuz sonuçlar doğurduğuna
C) Geleneksel düşünce tarafından tepki gördüğüne
D) Bilgi artışıyla paralellik gösterdiğine
E) Yenileşmeyi de beraberinde getirdiğine

 

37.
I. Yenileşme
II. Gelişim süreci
III. Günlük hayata etkisi
IV. Geliştirme maliyeti

Bu parçada bilim ve teknolojinin yukarıdakilerden hangisiyle bağlantısından söz edilmemiştir?

A) Yalnız I

B) Yalnız IV

C) I ve II

D) I ve III

E) III ve IV

 

38. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Yazarın bir toplumsal benliği, bir de meydana getirdiği metin vardır. Onun oluşturduğu bu metin dilsel olarak kapandı mı artık bir eserdir, sonuçlanmış bir nesnedir. Ama aynı zamanda bu metin bir üretim kaynağıdır, okurla buluştuğu zaman. Bu üretim kaynağının içinde sürekli yazarın yaratıcı benliğini görürüm, anlatıcı olarak vardır o benim için artık. O anlatıcıyı, yazar veya herhangi bir üçüncü kişi gibi algılayabilirim. Buradaki ben diye konuşan kişi beni yazara gönderebildiği gibi, göndermeyebilir de. Okur olarak metindeki ben ile aramdaki ilişkiyi ortaya koyuyorum, bunun yorumunu yapıyorum, katmanlarını saptıyorum. Belli bir ana dek hep metnin içinde kalıyorum ama gerektiğinde metin dışına da çıkıp yazarın metin dışı ideolojisini de bir inceleme nesnesi olarak alabilirim.

38. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

A) Yazarla yarattığı ürün arasında her zaman bir yaşanmışlık ilişkisi vardır.
B) Edebî eserler dilsel olarak tamamlanmış olsa da her okunuşta yeniden oluşturulur.
C) Okuyucu veya eleştirmen öncelikle eserin içeriğiyle ilgilenmelidir.
D) Eleştirmenler yazarın yaşantısını değil, onun yaratıcılığını değerlendirmelidir.
E) Bir edebî eserin anlaşılabilmesi için gerektiğinde yazarın düşünce yapısı da sorgulanır.

 

39. Bu parçada geçen “Bu metin dilsel olarak kapandı mı artık bir eserdir.” sözüyle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Edebî eserler, kendi içlerinde anlam derinliğine sahiptir.
B) Bir metin, dil ve üslup bakımından üst düzeye erişmedikçe sonlandırılmamalıdır.
C) Bir edebî eser, yazarının kullandığı dille var olabilmektedir.
D) Bir metnin yazarı son sözünü söylemeden, yazdıkları eser hâline gelmiş olmaz.
E) Metinlerin eser olabilmesi için mutlaka sonuç bölümlerinin olması gerekir.

 

40. Bu parçada geçen “Aynı zamanda bu metin bir üretim kaynağıdır.” sözüyle edebî eserlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmiştir?

A) Her okunuşta yeni anlamlar çıkarıldığına
B) Kendi dışındaki yapıtlara da ilham kaynağı olduğuna
C) Okurlarının duygu dünyasına nüfuz ettiğine
D) Okurlarını farklı düzeyde etkilediğine
E) Yazarını yeni eserler yazmaya sevk ettiğine

 

CEVAP ANAHTARI

1.D

11.D

21.A

31.D

2.A

12.E

22.A

32.C

3.E

13.D

23.B

33.D

4.B

14.İptal

24.A

34.D

5.E

15.A

25.B

35.E

6.D

16.B

26.A

36.C

7.C

17.B

27.B

37.C

8.D

18.C

28.B

38.A

9.C

19.C

29.E

39.D

10.D

20.D

30.E

40.A

 

]]>
2014 YGS Türkçe Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2014-ygs-turkce-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 23 Mar 2014 15:38:55 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=117217 2014 YGS TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1.    Yolunu belirlemiş, çizgisini çizmiş bir yazar olmak kolay iş değildir. Bir yazar, gözü ikide bir okuyucuya kaymadan ortaya bir eser koyabilmişse ona saygı duymak gerekir. Çünkü yazar kendisini ancak bu yolla istediği gibi ifade edebilir, özgün ürünler ortaya koyabilir.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Başkalarının görüşlerini almamak

B)  Başkalarına benzemekten kaçınmak

C)  Kendi düşüncelerini benimsetmeye çalışmak

D)  Okuyucuya değer vermemek

E)  Beğenilme kaygısı taşımamak

 

2.    Eleştiride güvenirlik, edebiyat kuyusunun karanlıklarına ışık tutabilmek amacıyla, bilimsel bilgilerden yararlanılarak sağlanır. Edebiyata ilişkin olguları yüzeysel olarak kavrayıp bilimsel bilgilerle denetlemeye kalkmak da bilimsel bir eleştiri niteliği taşımaz.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Edebiyat eserlerinde, söylenenin ardındaki söylenmeyeni ortaya çıkarmak

B)   Sanatsal değeri önemsemeyen sanatçıları eleştirmek

C)   Edebiyat eserlerini günün koşullarına göre yorumlamak^^^

D)   Metinde anlamı bilinmeyen sözcükleri açıklamak

E)   Geçerliliğini yitirmiş sanatsal ögeleri belirlemek

 

3.     1769’da Nicholas Cugnot adında bir Fransız askeri tarafından karada yol alan ilk mekanik taşıt yapılıncaya kadar kara taşımacılığı; katır, at gibi hayvanlar tarafından çekilen arabalarla sağlanıyordu.

Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Karada yol alan ilk mekanik taşıt askerî amaçlarla üretilmiştir.

B)   Mekanik taşıtlar, hayvan taşımacılığını sona erdirmiştir.

C)   Hayvan gücüyle çekilen kara araçları çok uzun süre kullanılmıştır.

D)   Mekanik taşıtlar, XVIII. yüzyılda yalnızca Fransa’da kullanılmıştır.

E)   Profesyonel taşımacılık faaliyetleri, XVIII. yüzyılda Fransa’da başlamıştır.

 

4.  Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve Balkanların en kapsamlı festivallerinden biri olan Saraybosna Çocuk Festivali; palyaçolar, sihirbazlar ve renkli kostümlerle bol eğlence sunarken eğitici film gösterileri ve sanat atölyeleriyle de çocukların ufkunu genişletiyor.

Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Saraybosna Çocuk Festivali sadece Avrupa Birliği tarafından desteklenmektedir.

B)   Festivalde çocukların gelişimini destekleyecek etkinlikler de düzenlenmiştir.

C)   Saraybosna Çocuk Festivali, her yıl başka bir Balkan ülkesinde düzenlenmektedir.

D)   Bu yılki Saraybosna Çocuk Festivali UNICEF’in destekleriyle gerçekleştirilmiştir.

E)  Festivalin öncelikli amacı çocuklardaki sanat eğilimini ortaya çıkarmaktır.

 

5.    Keşanlı Ali Destanı adlı dizinin senaristi, eserin yazarı olan Haldun Taner’in kurduğu hikâyeyi bozmadan senaryoyu yeni bir bağlam içinde değerlendirmiş.

Bu cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Eser, asıl hikâyeden yola çıkılarak yeni bir kurguyla diziye uyarlanmıştır.

B)   Senarist, romanın yazarından daha başarılı bulunmuştur.

C)   Haldun Taner’in eseri, günümüze başarılı bir şekilde uyarlanmıştır.

D)   Senarist, eseri diziye uyarlarken yazarın da görüşlerini almıştır.

E)   Haldun Taner’in eseri, yeni ve farklı teknikler kullanılarak uyarlanmıştır.

 

6.    (I) Namık Kemal ve Recaizade Mahmut Ekrem gibi romancılarımız olmasına rağmen Tanzimat’tan sonra sürekli roman yazan ve romanı her yönüyle dert edinen sanatçımız azdır. (II) Bu dönemin yazarları daha çok fikrî ve siyasi meselelerle uğraşmış, bir kısmı da birer romanla yetinmişlerdir. (III) Nabizade Nazım, Şemsettin Sami ve Samipaşazade Sezai bu yazarlardandır. (IV) Bunların hemen hepsi birer romandan sonra dikkatlerini başka alana yönelttiklerinden romanımızın bütün yükü Ahmet Mithat Efendi’ye kalmıştır. (V) Ahmet Mithat Efendi, yüze yakın hikâye, roman ve tercüme roman yayımlamıştır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde neden-sonuç ilişkisi vardır?

A) I.               B) II.             C) III.            D) IV.            E) V

 

7.    (I) Şefkat, benim gözümde sanırım bir insanda bulunabilecek en önemli nitelik. (II) Cesaretten de, yiğitlikten de, cömertlikten de önemli bence. (III) En önemlisiyse çevrenizdeki dünyayı ışıl ışıl gözlerle izlemek. (IV) Çünkü en büyük sırlar, onları her zaman en olmadık yerlerde arayanlarla çözüme ulaşır. (V) Oyun oynarsanız hayat daha eğlenceli olur ve unutulmamalıdır ki büyüye inanmayanlar onu bulamazlar. (VI) Hayat, bir şeye ilgi duyuyorsam tam hız üstüne gitmem gerektiğini öğretti bana.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, altı çizili söze anlamca en yakındır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) VI.

 

8.    Gerçekten şaşırtıcı, etkileyici ve garip bir ustalık barındıran bu öyküler, edebiyat tarihimiz açısından incelenmeye değer olduğu kadar, bugün yazılmış gibi taze ve aşınmamış konularıyla, akıcı üslubuyla da bize okuma zevki yaşatacak bir nitelik taşıyor.

Bu cümlede sözü edilen öyküler aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?

A)  Alışılmıştan farklı olan

B)  Okuyanda iz bırakan

C)  Sanat değeri taşıyan

D)  Yenilikler içeren

E) Belli bir mesaj içeren

 

9.  (I) Yazar, oldukça akıcı bir dille kaleme almış denemelerini. (II) Dedikoduya, söylentiye yüz vermemiş; yazdıklarını, kitaplardan ve dergilerden okuduklarının üzerine inşa etmiş. (III) Ama başvurduğu kaynakları her zaman tam olarak açıklamamış. (IV) Kuşkusuz denemenin akıcılığında, kaynak vermek, dipnotlar oluşturmak okuru tökezletir ama kitabın sonuna bir kaynakça konulsa iyi olurdu. (V) Böylece yazarın denemelerindeki bilgilerin izini sürer, zevkli okumalara doğru yol alabilirdik.

Bir yazarın anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)   I. cümlede, anlatımına ilişkin bilgi verilmiştir.

B)   II. cümlede, güvenirliğinden kuşku duyduğu bilgileri kullanmadığı açıklanmıştır.

C)   III. cümlede, bazı bilgilerin saklı kalmasının zorunluluğu dile getirilmiştir.

D)   IV. cümlede, bir öneri, sakıncasıyla birlikte ortaya konmuştur.

E)   V. cümlede, önceki cümlede sözü edilenin sağlayacağı yararlar belirtilmiştir.

 

10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “-yor” eki, diğerlerinden farklı bir zaman anlamı katmıştır?

A)  Astronomlar, evrenimizi giderek artan bir hızla genişleten gizemli hızlandırıcıyı “karanlık enerji” olarak adlandırıyor.

B) Piri Reis’in Dünya haritasını yıllarca araştıran ve bu konuda kitap yazan, ünlü erken dönem kartografya tarihi uzmanı, bir derginin konuğu olarak İstanbul’a geliyor.^

C)  Genetik ve çevresel faktörler etkileşerek otizmin ortaya çıkmasında rol oynuyor.

D)  Bataklık yakınlarında yaşayan sülün boyutundaki hoatzin kuşu, yiyeceklerini fermente ederek sindiriyor.

E) Her defasında ne bulacağımı hiç bilmeden suya dalıyor ve her defasında gördüklerim karşısında büyülenmiş olarak sudan çıkıyorum.

 

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “bu” sözcüğü, sözcük türü bakımından ötekilerden farklıdır?

A)  Bu sonuçlara ulaşmak hepimiz için oldukça zor oldu.

B)  Herkesin yaşama hakkı vardır ve bu kutsaldır.

C)  Görsel veriler yardımıyla bunların öğretilmesi daha etkili.

D)  Ne kadar açıklamaya çalışsa da bunun bir yararı olmayacaktı.

E)  Bu onun tek başına üstesinden gelebileceği bir sorun değildi.

 

12. Alnıma düştükçe damlalar sıkça

Kalbimi karanlık şeylerle yordum,

Etrafı acı bir gölge sardıkça

Siz gülüyordunuz, ben ağlıyordum.

Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünlü düşmesi                  

B) Ünlü daralması

C) Ünsüz benzeşmesi          

D) Ünsüz düşmesi

E) Ünsüz yumuşaması

 

13. Duvara bir titiz örümcek gibi,

İnce dertlerimle işledim bir ağ.

Ruhum, gün doğunca sönecek gibi,

Şimdiden hayata ediyor veda.

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Zaman zarfı

B) Edat

C) İsim-fiil

D) Birleşik eylem

E) Belgisiz sıfat

 

14. (I) Tiyatro, toplumla birtakım ortak değerlerde birleşmek zorundadır. (II) Yazarın kişisel eğilimleri ile sosyal eğilimler arasında bir uyum varsa tiyatro büyük toplulukların bir ifade vasıtası olur. (III) Orta Çağ Avrupa’sında rastlanan böyle topluluklar günümüzde yoktur. (IV) Tiyatro bazen de toplum içinde sadece belli bir zümrenin görüşlerini, değer yargılarını yansıtır. (V) O zaman da sahneye aktarılan değerler, toplumun bir kesiminin görünümü olur.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)   I. cümle özne, belirtisiz nesne ve yüklemden oluşmuştur.

B)   II. cümle, şartlı birleşik cümle olup yan cümle temel cümlenin zarf tümlecidir.

C)   III. cümle özne, zarf tümleci ve yüklemden oluşan bir isim cümlesidir.

D)   IV. cümlede, birden fazla belirtili nesne vardır.

E)   V. cümlenin öznesi sıfat tamlamasıdır.

 

15. İspanyol edebiyatının altın kalemi Cervantes, Don Kişot adlı ölümsüz eserinde, onuru için savaşan ve ölen, parası ölçüsünde değil, ahlaki erdemleri ölçüsünde saygı gören insan tipini ortaya koyarken aynı zamanda karmaşık bir çağı da özetliyordu.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  İsim tamlaması

B)  Sayı sıfatı

C)  III. tekil iyelik ekiyle çekimlenmiş sözcük

D)  Birden fazla yapım eki almış sözcük

E)  Ünlü uyumuna uymayan ek

 

16. Işıldayan canlıların ilginç dünyasının bilim insanlarının (I)  yanı sıra (II) film yapımcılarını da (III) meraklandırdığını ve onlara ilham verdiğini görüyoruz. Bazılarınız Avatar adlı bilim kurgu (IV) filmini sinemada seyretmişsinizdir. Pandora isimli bir uyduda yaşayan mavi renkli insanların ve ışıldayan canlıların ekrandaki görüntüleri sahidende (V) büyüleyiciydi.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.           B) II.          C) III.         D) IV.         E) V.

 

17. Bitpazarının girişinde duruyorsun. Birazdan bambaşka bir dünyaya dalacaksın. Sabahın erken saatlerinde gelmişler (I) tezgâhlarını dizmişler (II) geçmişlerinde ne var (III) ne yoksa bir bir sermişler. Sana da tuhaf gelmiyor mu, anılarına fiyat biçmiş olmaları? Burada çok dikkatli yürümelisin. Yanından geçeceğin küçücük oyuncağın bir düğmesinin bile öyküsü vardır, eşyaların seslerini duyacaksın (IV) bildiğin oyuncaklara benzemez bunlar (V) hepsi sahibinin sesini taşır.

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine, herhangi bir noktalama işareti koymaya gerek yoktur?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

18.

I.     Galileo, Rönesans ile Aydınlanma’nın etkilerinin gözle görülür hâle geldiği bir dönemde yaşadı.

II.    Bu dönem sadece siyaset, sanat ve din alanlarında değil, bilim alanında da ciddi bir yenileşmenin yaşandığı, doğayı matematikle kavramanın daha temel bir yaklaşım hâline geldiği bir dönemdi.

III.   Matematik giderek Galileo için yaşamın bütün gizlerini açabilecek bir anahtar hâline geldi.

IV.   Tıp okumak üzere gönderildiği üniversitede, tıp yerine matematiği yeğlemesi, Galileo’nun bütün yaşamını belirleyecek bir sürecin başlangıcı oldu.

V.    Bu, bilimsel çalışmalarına da yansıdı ve fizik biliminin hem matematikselleşmesinde hem de modern biçimine kavuşmasında büyük rol oynadı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerekir?

A) I ile IV              

B) II ile III               

C) III ile IV

D) III ile V                    

E) IV ile V

 

19. (I) Çocukluğumda korkumdan bir türlü binemediğim seyyar salıncaklara geçenlerde Kuştepe’de rastladım. (II) Onlar özellikle eski İstanbul’un vazgeçilmezleriydi. (III) Geliş günlerini iple çeken çocuklar harçlıklarının bir kısmını onlar için ayırırlardı. (IV) Salıncak kurulduğundaysa hevesle koşup birini kapmaya çalışırlardı. (V) Salıncağın elle çevrilerek dönen bir düzeneği vardı, salıncaklar dolunca merkezde duran adam sabırla sabahtan akşama kadar bu düzeneği çevirirdi. (VI) Belki de hâlâ içimizdeki çocukluk götürüyor bizi bu salıncaklara bindiğimiz eski günlere.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.          B) III.         C) IV.         D) V.          E) VI.

 

20. Bir insanın düşünceleri başkalarına gülünç denecek kadar yanlış, saçma gelebilir. Okurken ister güler ister alay ederiz. Kime ne! Ama iş yazıya dökülünce o düşüncelerin yanlış olduğunu belirtmekten, kendi düşüncelerimizi ileri sürmekten öteye geçmemiz tartışma sözcüğüne sığmaz. Üstelik şu da bir gerçek: Günümüzde yalnız gülünç olduğu sanılan düşünceler değil, her karşıt düşünce alaya alınıyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Öznellik söz konusudur.

B)  Kanıt gösterilmiştir.

C)  Genelleme yapılmıştır.

D)  Deyim kullanılmıştır.

E)  Açıklama yapılmıştır.

 

21. Bursa’daki Koza Han’ın dört girişi vardır ve bu kapıların hangisinden girilirse ona göre farklı yorumlar yapılır. Çünkü hana girdiğiniz kapı sizi ele verir. Ulu Cami tarafındaki alçak gönüllü kapıdan girdiyseniz muhtemelen şehre yabancısınız, turistik bir merakla girmişsiniz ve oturmaya niyetiniz yoktur. Kapalıçarşı tarafından girdiyseniz soluklanmaya ihtiyacınız var demektir. Eğer Orhan Bey Camisi’nin aralığındaki kapıdan girenlerdenseniz sizin almakla, vermekle, gezmekle işiniz yok. Öğrencisiniz veya öğrenciliğinizin hatıraları çok taze. Ama yok, ben bunların hiçbirinden değil, dördüncü kapıdan girdim derseniz bu çok şaşırtıcı. Çünkü bu kapı, usta gözlerden gizlenmiş gibidir. Bu şehrin gizli kapılarını ve yollarını bilecek kadar şehirle içli dışlı olmuş birinin rehbere ihtiyacı mı olur? O, zaten kendine ördüğü koza ile Koza Han’ın meydanına sığmayacak kadar büyük bir şehir olmuştur.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Birinci kişili anlatım söz konusudur.

B)  Sözde soru cümlesine yer verilmiştir.

C)  Konuşma havası içinde oluşturulmuştur.

D)  Kişileştirmeden yararlanılmıştır.

E) Betimleyici ögeler kullanılmıştır.

 

22. Buzdolabının icadı, kuşkusuz dondurma yapımını da etkiledi. Buzdolabı ülkemizde kullanılmaya başlamadan önce bir alaturka bir de alafranga dondurma vardı. Alafranga dondurmaya “kalıp dondurma” da denirdi. Bu dondurma gerçekten de buz kalıbı gibi kaskatı olurdu. Önce içine kar doldurulmuş bir fıçıya silindire benzer bir kalıp yerleştirilir, bu kalıbın içine de dondurma malzemesi konurdu. Kar eridikçe yenisi ilave edilerek malzemenin bu kalıpta donması sağlanırdı. Çikolatalı, çilekli ve kremalısı yapılırdı. Alaturka dondurma ise buz katılığında değil, kar yumuşaklığında olurdu. Kenarları oluk oluk, yaldızlı veya çiçekli, iç içe geçmiş küçük kayık tabaklarda yenirdi. En çok kaymaklı ve vişneli türleri tercih edilirdi.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Karşılaştırma yapılmıştır.

B)  İkileme kullanılmıştır.

C)  Benzetmeden yararlanılmıştır.

D)  Tahminde bulunulmuştur.

E)  Açıklama yapılmıştır.

 

23. İkinci Dünya Savaşı bittiği gün, Üçüncü Dünya Savaşı hazırlıkları başladı. Yarına güven diye bir şey kalmadı. Yarının ne olacağı kestirilemeyince gününü gün etmek, günü gününe yaşamak bir ilke oluverdi. Sanat ve edebiyat da elbette bu havanın dışında kalamazdı. Günübirlik yaşayan insanlar gibi, sanatçılar da kalıcı olmayı bir yana bırakıp günü kurtarmaya uygun eserler vermeye koyuldular.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)   Ancak bu tür eserler, geçmişin acılarını başarılı biçimde yansıtıyordu

B)   Bir tek eser için yıllarını veren sanatçılar artık tarihe karışmıştı

C)   Böylece hızlı üreten, verimli bir sanatçı topluluğu oluştu

D)   Bu yeni yaklaşım, gençlikle sanat arasındaki kopukluğu giderdi

E)   Böylece sanat ürünleri, toplumun gerçekleriyle uyumlu hâle geldi ve değer kazandı

 

24. Büyük İskender’in, yastığı altından hiç eksik etmediği iki silah varmış derler: kılıcı, bir de İlyada. Bilge Aristoteles’in bu ünlü öğrencisi, o kılıçla çok kesmiş biçmiş ama o kitabı kılıca kırdırmamış hiçbir zaman. Günümüzdeyse “Neler okursunuz?” türünden bir soruyu, adı okumaza çıkmasın diye yanıtlayan birçok kimse arasında, Pekos Bill, Red Kit benzeri şeyler okumaya bayıldığını söyleyenler bile var. İlyada nere, Red Kit nere diyeceksiniz ama gene de aradaki yüzyıllar boşa geçmiş sayılmaz. Kitapları üstünkörü suçlayan, okuyana için için öfke duyanların bile, “Ben okumam.” demeyi kendilerine yedirememeleri ilginçtir. —-.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)   Dolayısıyla günümüzün gerçek anlamda çağdaş ve düşünen insanı, az da olsa okuyan insandır

B)  Okumanın tükenmez kaynağından, herkes kendi istediği kadar pay alır

C)  Çağlar boyunca insanoğlu hep kitaplarla

düşünegelmiş, kitaplar aracılığıyla ortaya koymuştur düşüncesini

D) Okumaya dair bütün bu olumlu düşüncelere rağmen ülkemizde okuma oranının düşük olması da bir başka çelişkidir

E)  Arka kapıdan da olsa okumaya bir yerden bulaşmış olmanın onuru, böylelerine yeter de artar bile

 

25. Her dönem, kendi sanatsal iktidarını içinde taşır. Simgecilerin döneminde klasisizm yanlıları, gerçeküstücülerin döneminde simgecilik yanlıları itibar görmez olmuştur. Bizde de öyle değil mi? Garip akımı kendi gününde Hececileri nasıl gündemden düşürmüşse İkinci Yeni de Garip’i kendi şiir anlayışından dışlamıştır. Bu durumlarda bireyler ve eserleri yok sayılmaz. Onların araçları ve dilleri aşılır. Bir bakıma, edebiyatın geleneksel yasasıdır bu. —-.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)   Geçmiş bitmeden, şimdi tükenmek zorunda kalır

B)   Öyle ki kısa bir süre içinde bu yırtıcı tavrı kendi varlık nedenine yöneltmekte gecikmez

C)   Bir sonraki edebî hareket, bir sonraki dil öncekinin de güncelliğini yitirmesine neden olur

D)   Edebiyat düzleminde, bu olgularla yetinmek açıklama sürecini kesintili kılar

E)   Arkada kalan her şiir hareketinin üyeleri teker teker unutulur

 

26. Hem roman hem de öykü yazan Truman Capote da öyküye farklı bir rol biçenlerdendir. Capote özellikle kısa öykünün yazar için bir tür parmak jimnastiği olarak değerlendirilmesine itiraz eder.

Capote’nun kısa öyküyle ilgili olarak karşı çıktığı durum aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Roman ile eş değer tutulması

B)  Kolayca yazıldığının düşünülmesi

C)  Hacimsiz olarak kabul edilmesi

D)  Anlatımın yavan olarak görülmesi

E)  Okur kitlesinin farklı gösterilmesi

 

27. Ünlü psikolog William James şöyle diyor: “Eylem, duyguyu izler gibi görünür ama aslında duygu ve eylem birlikte gider. Bu yüzden, iradenin denetiminde olan eylemi düzenleyerek duyguları da düzenleyebilirsiniz.”

William James bu sözleriyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamıştır?

A)  Genellikle duygular, bütün davranışları biçimlendirir.

B)   Her davranış, aslında farkında olunmayan bazı duygulardan kaynaklanır.

C)   İnsan, duygularını kolaylıkla denetim altına alabilir.

D)   Davranışları kontrol edebilmek, duyguları da kontrol edebilmeyi sağlar.

E)   Duygularla uyuşmasa da yanlış davranışlardan vazgeçilmelidir.

 

28. Gençliğimizde bir yanda “ağır” kitaplar vardı, bunlar edebî eserlerdi. Öte yanda da fotoromanlar, aşk ve cinayet romanları… Kitap deyince biz birinci türü kastederdik, ikinci türün adı bile geçmezdi. Aslında onları da okurduk ama onlar çekinerek okunan şeylerdi. Ben çekindiğimi değil, fazla okursam aptallaşırım diye korktuğumu hatırlıyorum. Şimdi okurlar, bu türden gariplikler yaşamıyorlar. Çünkü bizim ciddi kitap olarak algıladığımız hatta yücelttiğimiz şey, artık eski yerinde değil. Okur değişti, kitap da değişti.

Bu parçadan kitaplarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A)   Eğitici amaçla yazılanların bir dönemde çok okunduğu

B)   Sanatsal niteliklilerin zaman içinde önceki kadar ilgi görmediği

C)   Şiddet ögeleri içerenlerin her zaman tercih edildiği

D)   Kolay okunurluğun, onların değerini gösterdiği

E)  Kimilerinin, okurların yaşantısına yönelik olmadığı

 

29. Hayatın birçok alanında yapay zekâ uygulamalarından faydalanılsa da ABD’deki bir üniversitede yapılan araştırma acı gerçeği ortaya çıkardı: Ne kadar gelişmiş olursa olsun, mevcut yapay zekâ, ancak dört yaşındaki bir çocuğun zekâsıyla kıyaslanabilecek düzeyde. Yapay zekâ uygulamaları, benzerlikleri ayırma konusundaki güçlü yetenekleri ve eşsiz kelime hazinelerine rağmen testte en basit “Neden?” sorusuna bile yanıt verememiş. Araştırmacılara göre bunun nedeni, yaşam tecrübesi eksikliği.

I.   Gerçekleştirilenlerin beklentileri karşılamadığına

II.  ABD’deki üniversitelerin daha fazla çalışma yaptığına

III. Çalışmaların her ülkede desteklendiğine

Bu parçada yapay zekâ uygulamalarına ilişkin olarak yukarıdakilerden hangilerine değinilmiştir?

A) Yalnız I            

B) Yalnız III            

C) I ve II

D)I ve III                       

E) II ve III

 

30. Sanatçıların bütün eserlerinin bir arada yayımlanması, benim öteden beri özlemini çektiğim bir kültür etkinliğidir. Biz sanatçılarımızı antolojilerden, tesadüfen ele geçen bazı kitaplardaki hükümlerden parça parça tanımaya veya o sanatçının derecesinde olmayan kişilerin sadeleştirmelerinden okumaya mahkûm gibiyiz. Yabancı ülkelerde sadece belli başlı sanatçıların değil, ikinci hatta üçüncü derecedeki sanatçıların bile birden fazla yayınevi tarafından basılan külliyatlarıyla karşılaştıkça biraz kıskandığımı itiraf etmeliyim, neden bizde de böyle değil diye.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada yakınılan durumlardan biridir?

A)   Sanatçılarla ilgili akademik çalışmaların azlığı

B)   Sadece tanınmış sanatçılarla ilgili araştırma yapılması

C)   Sanatçıların yüzeysel bilgilerle değerlendirilmesi

D)   Sanatçılara yönelik tanıtım etkinliklerinin yetersizliği

E)  Sanatçıların eserlerinin bir bütün olarak okuyucuya sunulmaması

 

31. Küresel ısınma, çağımızın sorunu. Bu sorun yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan canlı türlerini ve ekosistemleri korumak oldukça pahalı bir iş. Zira bu, o arazinin başka amaçlar için kullanımının önlenmesi, koruma için insan kaynağı ve altyapı oluşturulması, korunan alanın bilimsel olarak izlenmesi gibi pek çok alanda çalışmayı gerektiriyor. Habitatların küresel ısınmadan nasıl etkileneceğine, bunun canlılar açısından ne gibi sorunlar oluşturacağına dair araştırmalar sürüyor. Varılan bazı sonuçlar, türlerin iklim değişiminden etkilenmemesi için koruma alanlarının genişletilmesi gerektiğini ve koruma maliyetlerinin ikiye katlanacağını gösteriyor.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A)   Türlerin devamını sağlamak için yapılacak tek iş insanları bilinçlendirmektir.

B)   Canlı türlerini ve ekosistemleri korumak, gelecekte de insanlığın uğraşı alanlarından biri olacaktır.

C) Türlerin korunmasıyla ilgili araştırmaların üniversiteler tarafından desteklenmesi gerekmektedir.

D)   İnsanlara alternatif yaşam alanları oluşturmak, canlı türlerinin korunmasına katkı sağlayacaktır.

E)  Araştırmalar daha çok, yetersiz olan kaynakların korunması üzerine yoğunlaşmıştır.

 

32. Sinema filmlerinin geniş yığınlarca izlenebilmesi içerik ve biçimce kolay algılanabilir olmasına bağlıdır. Yapımcılar da yönetmenin alışılmışın dışında çalışmalar yapmasına genellikle izin vermemektedir. Çünkü bu türden çalışmalarda, seçilen senaryoların beğenilme olasılığı düşüktür. Yine de sıra dışı yapımlar ortaya çıkıyorsa bu; risk alan bağımsız yapımcıların, değişik bir bakış açısı olan yönetmenlerin çabalarının sonucudur. Ayrıca seçici izleyicinin, üretilen sıradan filmlere ilgi göstermemesi nedeniyle yeni arayışların zorunlu hâle gelişi de buna yol açan başka bir etkendir.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)   Sinema izleyicisinin beklentilerinin, filmler üzerindeki bazı etkilerine

B)   Yoğun içeriği olan filmlerin çok ilgi görmediğine

C)   Farklı bir ürün ortaya koymanın bazı sıkıntıları göze almayı gerektirdiğine

D)   Çekilen yeni filmlerin içerik bakımından tartışmalara yol açtığına

E)   Senaryo seçiminde yapımcıların etkin olduğuna

 

33. Kişiler arası iletişim, kaynak ve hedef konumundaki kişilerin aynı ortamda ve karşılıklı etkileşim içinde bulunması zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. İletişim sürecinde taraflar arasındaki etkileşimin olduğu her karşılaşma, bilgi alışverişi, kişiler arasında ortaya çıkan güven ve yakınlık da iletişimin kapsamına girmektedir. Dolayısıyla kişiler arası iletişimde dil kadar jest, mimik gibi bedensel ifadeler ve sessizlik de iletişim kurmaya yarayan araçlar arasında yer almaktadır.

I.   Beden hareketleri iletişimde önemli rol oynayan unsurlardan biridir.

II.   İletişim akışını sağlayanlardan biri de karşılıklı güven duygusudur.

III.  İletişimi etkili kılan unsurların başında tarafların öz güvene sahip olmaları gelmektedir.

Bu parçadan kişiler arası iletişimle ilgili olarak yukarıdakilerden hangileri çıkarılamaz?

A) Yalnız I            

B) Yalnız II            

C) Yalnız III

D) I ve III

E) II ve III

 

34. Yaza yaza gördüm ki dil; benim için bir araç değil eserin temeli, iskeleti, her şeyi. Bu noktaya vardığınızda, artık dili süslemenin, benzetmelere gitmenin, bol bol niteleme sıfatlarını kullanmanın bir anlamı olmadığını görüyorsunuz. Göz boyamadan, söz sanatlarının yaldızıyla içi boş imgeler oluşturmadan, yalın, olduğunca yalın, yalansız dolansız bir anlatım…

I.    Sade bir anlatımı benimsemiştir.

II.   Dili, eserlerinin ana malzemesi olarak görür.

III.  Betimlemelere az yer verir.

IV. Malzemesi nesneler ve insanlar olan büyülü bir dünya sunar.

 

Kendisinden böyle söz eden bir yazar için yukarıdakilerden hangileri söylenemez?

A) Yalnız II

B) Yalnız IV

D) I ve III

C) I ve II

E) III ve IV

 

35.Kültür, sanat ve edebiyat dergileri; bir milletin, bir ülkenin kültür hayatını, geçmişteki edebî ortamlarını ve dalgalanmalarını, fikir hareketlerini takip edebilmek açısından önemli yayınlardır. Dergiler, bir bakıma, dönemlerinin kültür sanat grafikleridir. Âdeta, sürekli bir metcezir hâlinde yükselen, kabaran veya kan kaybeden kültür ve sanat ortamlarını bütün açıklığıyla gösteren haftalık, aylık yahut iki aylık tablolar da diyebiliriz dergilere. Geçmişin kültürel mirasını, gelecek kuşaklara aktarmak bakımından da dergiler önemli bir görevi üstlenirler.

Bu parçada dergilerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)   Genç yazarlar için bir vitrin niteliği taşıdığına

B)   Eskiyle yeni arasında bir bağ kurduğuna

C)   Ait olduğu döneme tanıklık ettiğine

D) Toplumun düşünce dünyasını tanıtan bir araç olduğuna

E)  Belirli aralıklarla yayımlandığına

 

36. Ayrıntıları ustaca işlemesi, ayrıntılarda dolanarak ele aldığı konuyu özü ve bütünlüğü bakımından dile getirmeye yönelmesi, Nermi Uygur’un denemeciliğinin belirgin özellikleri arasındadır. Uygur’un felsefi söyleminin okuru da kapsayan bir diyaloğa dönüştüğü görülür. Başkasıyla ve bir başkası olarak kendisiyle sürekli bir söyleşi ve diyalog tarzının ön planda olduğu denemeleri; felsefi ve edebî olanın iç içe geçtiği, özgün bir biçime büründüğü, döne döne okunacak metinlerdir. Belki bu diyalog sürecinin bir özelliği olarak ele alıp işlediği sorunlar ve olgular konusunda kesin bir sonuca ulaşmaktan çok, sürdürülen bir arayış ve okuru da bu arayış sürecine yöneltme eğilimi dikkati çeker. Uygur’un denemeleri böylece, okuru da düşünmeye, araştırmaya ve denemeye çağırır.

Bu parçaya göre, aşağıdakilerden hangisi Nermi Uygur’un denemelerinin bir özelliği değildir?

A)   Sorunlar üzerinde düşündürme

B)   Özü yakalamak için detaylara inme

C)   Konuları bir bütünlük içinde ele alma

D)   Düşünceleri edebî bir form içinde verme

E)   Sorunları söyleşi yoluyla çözüme kavuşturma

 

37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Yazmak için yaşanır, yaşamak için yazılır. Birbirini bütünleyen değerlerdir yazmak ve yaşamak. Yazar, küçük yaşlardan başlayarak duyumsar bunu. Güçlü bir var olma baskısı olarak hisseder. Her durumda, her koşulda, her dönemde duygularını, düşüncelerini kâğıda dökmek ister. İçinde yaşadığı dönemin insanlarına, belki de gelecektekilere bir sesleniş olsun diye. Elli yıl, yüz yıl, iki yüz yıl sonra! Kim açar bu yaprakları? Kim karıştırır bu kitapları? Binlerce yazı, binlerce kitap yayımlanıyor. Yüzlerce hatta binlerce insan yazı yazıyor. Geçmiş yüzyılların insanları yazmışlar, yazmışlar… Bugüne kaçı kalmış? Bu kalanlardan kaçı ölümsüz değer taşıyor? Pek azı. Üstelik yüzyıl, iki yüz yıl önce değerli, kalıcı sanılan eserlerden pek çoğu toz olup gitmiş, kimsenin önem vermediği eserler olanca gücüyle bugün de

 

37. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Mecazlı söyleyişe yer verilmiştir.

B)  Konuşma havası içinde yazılmıştır.

C)  Tanık göstermeden yararlanılmıştır.

D)  Olasılık söz konusudur.

E)  Kişileştirmeye başvurulmuştur.

 

38. Bu parçada eserlerin aşağıdaki özelliklerinden hangisi üzerinde durulmuştur?

A)  Kalıcılıklarının uzun sürede belli olması

B)  Toplumu yönlendirdikleri ölçüde kıymetli olmaları

C)  Geleceğe erişirken değişikliğe uğramaları

D)  Kendilerine özgü bir zamana sahip olmaları

E)  Unutulmalarındaki temel etkenlerin geç fark edilmesi

 

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

(I) “Türk evi” dendiğinde akla öncelikle ahşap bir yapı gelmektedir. (II) Zemin katın duvarları taş olsa bile, zeminin üzerindeki kat çoğunlukla ahşaptır. (III) En azından tuğlalar arasına, dikey veya yatay olarak uzatılan ağaçtan bağlama ögeleri, hatıllar konulur. (IV) Ahşap olması eve fiziksel anlamda esneklik verir; örneğin her kuşak, baba evinde kendine göre yeni düzenlemeler yapabilir, büyük odaları tahta bölmeyle bölerek oda sayısını artırabilir veya geniş bir avluya bir oda ekleyebilir. (V) Esnekliğin bir diğer boyutu malzemenin kullanışlılığıdır. (VI) Ağacın temini ve işlenmesi, diğer malzemelere kıyasla genelde daha kolay ve ucuzdur. (VII) Sofalarıyla, hayatlarıyla, yazlık ve kışlık bölümleriyle Türk evinin özelliklerini taşıyan taş evler de vardır; örneğin Mardin evleri. (VIII) Ancak dış cephesi dantel gibi işlenmiş taşlarla kaplı bu ev, bi ahşap eve oranla çok daha uzun sürede, çok yüksek bir maliyetle ortaya çıkar.

39. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) III.          B) IV.         C) VI.         D) VII.        E) VIII

 

40.

I.   Zamanla üzerinde değişiklikler yapılabildiğine

II.  Taş süslemeciliğinin pahalı olduğuna

III.  Eski önemini yitirdiğine

Bu parçada Türk eviyle ilgili olarak yukarıda verilenlerden hangilerine değinilmemiştir?

A) Yalnız I            

B) Yalnız III           

C) I ve II

D)I ve III

E) II ve III

 

 CEVAP ANAHTARI

1. E

11. A

21. A

31. B

2. A

12. D

22. D

32. D

3. C

13. C

23. B

33. C

4. B

14. A

24. E

34. B

5. A

15. B

25. C

35. A

6. D

16. E

26. B

36. E

7. D

17. C

27. D

37. C

8. E

18. C

28. B

38. A

9. C

19. E

29. A

39. D

10. B

20. B

30. E

40. B

 

]]>