Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
Yıllara Göre Çıkmış Sorular – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Sun, 19 Sep 2021 21:19:23 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png Yıllara Göre Çıkmış Sorular – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 2021 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları ( Test Çöz-Online) https://dersimizedebiyat.org/2021-ayt-edebiyat-sorulari-ve-cevaplari-test-coz-online.html Wed, 30 Jun 2021 23:41:29 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=129492 Sizler için 2021 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları  Test Çöz-Online olarak hazırladık. Başarılar Dilerim.

2021 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları

Tebrikler - 2021 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları adlı sınavı başarıyla tamamladınız.

Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%.

Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%


Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

Türk kültür tarihinin sözlü ve yazılı kaynaklarından bir bölümünü de masallar oluşturmaktadır. Bu masallardan bazıları eski Türk metinlerinden veya başka dillerden günümüz Türkçesine çevrilmiştir. Bu çerçevede Türk edebiyatında Uygur Dönemi eseri olan ---- masal özelliği gösteren ilk eserlerdendir. Arap ve İran kaynaklı ---- adlı eser ise Türk edebiyatının farklı dönemlerinde birçok şair ve yazara ilham vermiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Kalyanamkara ve Papamkara - Binbir Gece Masalları
B) Kelile ve Dimne - Billur Köşk
C) Kalyanamkara ve Papamkara - Pançatantra
D) Kelile ve Dimne - Pançatantra
E) Billur Köşk - Binbir Gece Masalları

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

Diderot, güzellik hakkında yazarken “İnsanlar arasında en çok konuşulan şeyler, çoğu zaman en az bilinenlerdir.” der. Yaşanılan tecrübeler Diderot’yu haklı çıkarmaktadır. Çünkü hayatın her alanında güzel kavramını kullanmamıza rağmen bir an durup bizzat “güzel” üzerine derinlemesine düşündüğümüzde afallarız.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Bir kavramı çok dillendirdiğimizde onu daha anlaşılmaz bir hâle getirdiğimizi fark ederiz.
B) Sık karşılaştığımız gündelik durumlar hakkında başkalarıyla konuşmaktan kaçınırız.
C) Somut kavramlardan ziyade soyut kavramları açıklamaya çalışırken zorlanırız.
D) Gündelik hayatta sıkça kullandığımız kavramları tanımlamaya çalıştığımızda bocalarız.
E) Kendimizi ifade ederken genellikle başvurduğumuz kavramların zamanla silikleştiğini düşünürüz.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

“Esnaftandır. Ayakkabıcı olduğu için ona ‛Huffî’ şeklinde seslenmişlerdir. Tahsil ile kazanılmış ilimlerden mahrum ve halk arasında ümmîliği ile meşhur idi. Ama zâtında kabiliyet ve tabiatında selâkat (güzel söz söyleme yeteneği) olduğu için bütün söz ve ibâreleri fasih ve sahih idi. Mürettep Divan’ı ve şiirleriyle hayli şöhreti vardı. Şiir sanatlarından cinasa mâyildir.”
Bu parça aşağıdaki edebî türlerin hangisinden alınmış olabilir?
A) Seyahatname
B) Tezkire
C) Şehrengiz
D) Pendname
E) Surname

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

----; Batı’nın yalnızca maddeye ve teknik güce olan inancının değil, akla verdiği önemin de eleştirilmesinden yanadır. 1935’te yazdığı ilk oyunu Tohum’da görüşünü “her şeyin ve her hadisenin anahtarını ruhta ve göze görünmeyende bulan prensip” olarak tanımlamıştır. Nam-ı Diğer Parmaksız Salih’te yüce gönüllülükle düzenbazlığın toplumda yan yana yaşadığını gösterir. Para’da ise maddi çıkarlar için her türlü ahlaksızlığı mübah gören bir bankacının kendi hayat felsefesinin kurbanı oluşunu anlatmaktadır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?
A) Cevat Fehmi Başkut
B) Ahmet Kutsi Tecer
C) Orhan Asena
D) Necip Fazıl Kısakürek
E) Sabahattin Kudret Aksal

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

Sen olasan diyü yir yir asılup âyineler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne
Bu beyit için aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Sen zamiriyle sevgili kastedilmiştir.
B) Aynalar sevgiliye âşık kişiler olarak düşünülmüştür.
C) Aynaların dizi dizi asılması güzel bir nedene bağlanmıştır.
D) Âşığın ızdırabının aynalara yansıması tasvir edilmiştir.
E) Ahengi sağlamak için bazı ifadeler tekrar edilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

Eserlerinde yüksek zümreye ait kişilerden seçtiği kahramanların çoğu Boğaziçi, Beyoğlu, Adalar gibi zengin ve modern semtlerde yaşar. Ekmek ve iş kaygıları yoktur. Sadece aşkı, giyim kuşamı, eğlenmeyi düşünürler. Çalışmayı küçümseyen, bazen bir kusur sayan, hiç olmazsa üzüntü konusu yapan görüşleri vardır. Hemen hepsi okumuş ve gelir düzeyi yüksek olan bu kahramanlar; yabancı dil bilir, dönemin şiirsel ve karmaşık üslubuyla konuşur. Çocuklar yabancı mürebbiyeler elinde büyür; evlerde piyano, keman çalınır ve alafranga sofralar kurulur. Yetişkinler ile çocuklar arasında yadırgatıcı bir resmiyet vardır. Yazarın geçim sıkıntısı çeken yegâne kahramanı hülyalı şair, yılda ancak “iki çift ayakkabı ve iki kravat” alabildiği (!) ve çalışmak zorunda olduğu için acınası bir yoksulluk içinde çizilir.
Bu parçada söz edilen yazar aşağıdakilerin hangisidir?
A) Halit Ziya Uşaklıgil
B) Hüseyin Cahit Yalçın
C) Recaizade Mahmut Ekrem
D) Ahmet Hamdi Tanpınar
E) Abdülhak Şinasi Hisar

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid zamanında şiirler yazmıştır. Şiirleri, o daha hayattayken, bütün Anadolu ve Rumeli’ye yayıldığı gibi Hüseyin Baykara’nın Herat’taki sarayında dahi okunur olmuş, kendisinden sonraki şairleri de etkilemiştir. Türk edebiyatı tarihinde Şeyhi ile Necati arasında yetişen şairlerin en tanınmışlarındandır. Onun “kerem”, “benefşe” ve “âb” redifli kasideleri, bilinen eserleri arasındadır.
Bu parçada söz edilen şair aşağıdakilerin hangisidir?
A) Süleyman Çelebi
B) Ahmet Paşa
C) Sehi Bey
D) Taşlıcalı Yahya
E) Âşık Paşa

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

I.
Siz “Lim derdiniz” bana, “bir gülümsememe ne verirsin?”
“Canımı” derdim.
“Hayır” diye itiraz ederdiniz, “o zaten benim!”
II.
Âşık oldur kim kılur cânnı fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesün her kim ki kıymaz cânına
Aşağıdakilerin hangisi farklı edebî dönemlerden alınmış bu şiir parçalarının ortak özelliğidir?
A) Tema
B) Dil ve üslup
C) Kafiye düzeni
D) Nazım birimi
E) Ölçü

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

Bu dünyaya sanki vefa gelmemiş
Gelmişse de bir kimsede kalmamış
Kim var ki dostundan cefa görmemiş
Cihanda bir söze duran mı kaldı
Bu dörtlükle ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) 11’li hece ölçüsüyle yazıldığı
B) Satirik şiire örnek olduğu
C) Düz kafiye düzeninde olduğu
D) Teşbih sanatından yararlanıldığı
E) Redife yer verildiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

Eskiden Mezopotamya’da hayati işlevler için en gerekli organ olarak görülen karaciğerin falına bakılırmış. Bu fal sayesinde gelecekte yaşanabilecek kötü olaylar veya kötü ruhların sebep olduğu hastalıklar öğrenilirmiş. Zararsız ve psikolojik yönden etkili bir işlem olan karaciğer falı antik dünyada, acı çeken yüz binlerce hastaya umut vererek yardımcı olmuş. Karaciğer falına bu kadar güvenilmesinin nedeni ise o dönemde karaciğerin duyguların ve heyecanın merkezi, ruhun barınağı olarak kabul edilmesiymiş. Anadolu’da halk arasında sıkça kullanılan “ciğerparem”, “ciğerimin köşesi”, “ciğeri beş para etmez” gibi deyimler de aslında o dönem inancının bir devamı niteliğindeymiş. Üstelik bu inanış sadece yakın coğrafyayı etkilemekle kalmamış, örneğin Japonlar; birine cesur demek istediklerinde “kimo ga futo” yani karaciğeri kuvvetli, öfkeli demek istediklerinde ise “kan huo” yani yanmakta olan karaciğer ifadelerini kullanmışlardır.
Bu parçada karaciğerle ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Üzerine yüklenen anlamın zamanla değişiklik gösterdiğine
B) İnsanlar tarafından biyolojik ve duygusal bir önem atfedildiğine
C) İnsanların kişilik özelliklerini betimlemek için kullanıldığına
D) Farklı dillerde duygularla ilgili söz kalıplarının içinde yer aldığına
E) Olumsuz durumların gerçekleşmesiyle ilgili tahminlerde kullanıldığına

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

Dilber, küçük yaşta Asaf Paşa’nın konağına esir olarak verilmiştir. Asaf Paşa’nın Paris’teki resim tahsilinden dönen oğlu Celal Bey, onu tabloları için model olarak kullanır. Celal Bey’in kendisini bir araç gibi görmesinden derin ızdırap duyan Dilber’in yapabildiği tek şey ağlamaktır. Celal Bey, bu gözyaşları karşısında onun bir esir olarak neler hissedebileceğini anlamaya başlar. Dilber’in ağlaması iki gencin hayatında bir dönüm noktası olur. Sadece sanatına âşık olduğunu tekrarlayan Celal Bey’in nazarında Dilber, artık bir “oyuncak” değil, bir sevgilidir.
Bu parçada söz edilen eser aşağıdakilerin hangisidir?
A) Müşahedat
B) Esaret
C) Zehra
D) Sergüzeşt
E) Gülnihal

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

 Ey serv-i sehi sen geleli seyr ile bağa
                                     Baş çekmedi ar’ar
Çok ali-nesebler özünü saldı ayağa
                                      Kul böldü sanavber
Biçim ve içerik özellikleri dikkate alındığında bu şiirin nazım şeklinin aşağıdakilerden hangisi olduğu söylenebilir?
A) Müstezat
B) Kıt’a
C) Şarkı
D) Terkibibent
E) Rubai

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

Yaratıcı yazarlık seminerine katılan bir öğrenciden, kahramanın yaşadığı korkuyu konu alan bir öykü yazması istenince öğrenci şu cümleleri yazar:
“Ahsen kapıya doğru koşarken ardındaki kişinin onu takip ettiğini işitti. Bütün vücudunu saran bir korkuyla ürperdi. Kalbi hızla çarparken korkudan bayılacak gibi oldu.”
Öğrenciye verilen tavsiye: “----.”
Semineri veren öykücünün tavsiyesinden sonra öğrenci aynı cümleleri aşağıdaki gibi değiştirir:
“Ahsen kapıya doğru koşarken ardındaki ayak seslerini duydu. Bütün gövdesi kontrolünü yitirmiş bir yay gibi gerildi. Kalbi göğsüne sığmıyor, güçlükle soluk alabiliyordu.”
Bu parçadan hareketle öğrenciye verilen tavsiye aşağıdakilerin hangisi olabilir?
A) Mekân tasvirlerini, kahramanın duygularından daha ön planda tutarsan silik bir kalemden ibaret kalırsın
B) İnsanların duygularına dokunmak istiyorsan metinlerindeki kahramanların yaşadıkları olaylara her anıyla tanıklık etmelisin
C) Güçlü bir kalem olmak için ayın parladığını söylemeden, kırık bir cam parçası üzerindeki ışıltısını göstermelisin
D) İnsanın ve insanlığın temel duygularına, dürtülerine odaklanmak seni başarıya götürecek hareket noktalarından biridir
E) Kahramanının duygularını zaman ve mekânla bütünleştirmelisin ki o, gerçek dünyada bir yansımaya dönüşsün

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

Bu “yaban” lafı, beni, önce çok kızdırdı. Fakat sonra anladım ki Anadolulular, Anadolu köylüleri, tıpkı eski Yunanların kendilerinden başkasına “barbar” lâkabını vermesi gibi, her yabancıya yaban diyorlar. Bir gün... bir gün onlara, ispat edebilecek miyim ki ben bir “yaban” değilim? Benim damarlarımdaki kan onların damarlarında işleyen kandır. Aynı dili söylemekteyiz. Aynı tarihî ve coğrafi yollardan, hep birlikte gelmişizdir. İspat edebilecek miyim ki aynı Allah’ın kuluyuz! Aynı siyasî mukadderât, aynı sosyal bağlar, bizi kardeşlik, evlâtlık, analık babalık üstünde bir yakınlıkla birbirimize bağlamıştır. Lâkin hangi sözlerle, hangi seslerle? Gündelik hayatın ufak tefek ihtiyaçlarını bile anca ifadeye güç bulabiliyorum. Nerde kalmış ki onlarla, bu kadar genel konular üzerinde konuşacağım!.. Gün geçtikçe daha iyi anlıyorum: Türk “entelektüel”i, Türk aydını, Türk ülkesi denilen bu engin ve ıssız dünya içinde bir garip yalnız kişidir.
Bu parçayla ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Kahraman bakış açısı kullanılmaktadır.
B) Aydın ile halk arasındaki uçurum ele alınmaktadır.
C) Olay hikâyesine özgü bir anlatım sergilenmektedir.
D) Anlatıcının düşünceleri iç konuşmalarla verilmektedir.
E) Yaşananların anlatıcı üzerindeki etkisi işlenmektedir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

I. Ayrılır dosta gider
II. Sağ gelen hasta gider
III. Su gelir deste gider
IV.Gurbet yansın yıkılsın
Mâni nazım şeklinin biçim ve içerik özellikleri dikkate alınarak bir mâni oluşturulmak istense bu dizelerin sıralaması aşağıdakilerin hangisi olur?
A) I - II - IV - III
B) I - III - II - IV
C) III - I - IV - II
D) III - II - I - IV
E) IV - II - I - III

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

Bu akımın “gerçek” anlayışı bizi nesneleri olduğu gibi değil olması gerektiği gibi, nesnenin kendisini değil manalarını vermeye çalışan bir gerçekçilikle yüz yüze getirir. Bu da doğal olarak soyutlama ve simgelemenin kapısını aralar. Zira dışarıdan görünen gerçek, özgün olamaz. Gerçek bizim tarafımızdan yaratılmalıdır. Nesnenin anlamı onun görüntüsünün arkasında saklıdır. Bir olaya inanarak, onu düşleyerek veya belgeleyerek doyuma eremeyiz. Gerçeği sanatkârın iç dünyasında bulan ve bu sebeple iç gözlem üzerinde yoğunlaşan bu sanat akımı, doğal olarak bütünüyle ferdiyetçidir. Bu noktada insanı içinde yaşadığı toplumdan hatta kendinden bile soyutlar. Geriye sadece iç ben/ruh kalır.
Bu parçada söz edilen edebî akım aşağıdakilerin hangisidir?
A) Ekspresyonizm
B) Realizm
C) Natüralizm
D) Klasisizm
E) Egzistansiyalizm

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

I. İnsan vücudu aslında temel olarak “yaşamak için yemeyi” başka bir anlatımla yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi hedefliyor.
II. İnsanoğlu beslenme kavramını psikolojik veya keyfî bir hâle dönüştürerek “yemek için yaşamayı” önceliyor.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerin hangisidir?
A) Her ne kadar insanoğlu beslenme kavramını psikolojik veya keyfî bir hâle dönüştürerek “yemek için yaşamayı” ön plana alsa da temelde vücut, hücresel düzeyde enerji üretip yaşamsal işlevlerini yerine getirmeyi yani “yaşamak için yemeyi” amaçlıyor.
B) İnsan vücudu yaşamaya devam edebilmek için enerjisini hücresel düzeyde üretmeye çalışıyor başka bir ifadeyle “yaşamak için yemeyi” istiyorken insanlar beslenme kavramını psikolojik ve keyfî sandıkları için “yemek için yaşamayı” ön plana alıyor.
C) İnsanoğlu esasen, beslenme kavramına psikolojik ve keyfî bir anlam yüklediği için “yemek için yaşamayı” amaçlasa da insan vücudu yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeye çalıştığı için “yaşamak için yemeyi” temele alıyor.
D) İnsanoğlu psikolojik ve keyfî olarak beslendiğini düşünerek “yemek için yaşamayı” temele alsa da sanılanın aksine insan vücudu en temelde “yaşamak için yemeyi” başka bir deyişle yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi amaç ediniyor.
E) Beslenme kavramına insanoğlunun psikolojik ve keyfî anlamlar yükleyerek “yemek için yaşamayı” gerekli görmesine rağmen insan vücudu “yaşamak için yemeyi” temele alan yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi önemli görüyor.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

Aşağıdaki beyitlerin hangisi bir kasidenin “fahriye” bölümünden alınmış olabilir?
A) Lâle-hadler yine gülşende neler itmediler
Servi yürütmediler gonceyi söyletmediler
B) Ayagı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanun
Zevk ü şevk ile virür cân u seri döne döne
C) Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dil-ber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana
D) Görüp bu hâli gül-istanda dondu cedvel-i âb
Bahâra dek duramaz korkarım kenâr çizer
E) Arab u Rûm’da üstâd-ı sühandır Vehbî
Acemî oldu yanında şuârası Acem’in

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

Aşağıdaki beyitlerin hangisi ayraç içinde verilen ifadeyi örneklemez?
A) Yok sende kanâat gözün aç olduğu oldur
Rızkın erişir yoksa eğer subh eğer şâm
(var olanla yetinmeme)
B) Bir nâ-halefi cübbe vü destâr ile görsen
Eylersin anın cübbe vü destârına ikrâm
(dış görünüşe önem verme)
C) Yazık sana kim eyleyesin hırs u tama'dan
Bir habbe için kendini âlemlere bed-nâm
(küçük duruma düşme)
D) Gör zahidi kim sâhib-i irşâd olayın der
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayın der
(haddini bilmeme)
E) Hâlin kime açsan sana der hikmeti vardır
Öldürdü bizi âh bilinmez mi bu hikmet
(bilgisiyle övünme)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

Freud, histerinin nedenlerine dair yaptığı araştırmaların bulgularını, 21 Nisan 1896’da, Viyana Nöropsikiyatri Birliğinin düzenlediği toplantıda sunmuştur. İlk kez kamuoyunun karşısına çıkan bu çalışma çok tartışılmış ve epeyce olumsuz eleştiri almıştır. Bu eleştirilerden biri çağın otorite hekimlerinden olan Richard Kraft-Ebing’e aittir. Ebing, Freud’un çalışması için bilimsel bir peri masalı ifadesini kullanmıştır.
Bu parçada altı çizili sözle Freud’un çalışmasıyla ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisi olamaz?
A) Kanıtlanması mümkün olmayan tespitler içermesi
B) Gerçek ile hayalî olanı bir arada sunması
C) Elde edilen sonuçların beklentinin üzerinde çıkması
D) İnandırıcılıktan uzak akademik çıkarımlar barındırması
E) Kesinliğiyle ilgili şüphe uyandıran yargılar taşıması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

Troya’da siz sözü güzeldi eskiden
Baktım öpüşündü duran baktım bungun.
Benim şimdi Hitit çağı benim yorgun
Benim ey gök çılgın uzaklığın hep ben.

Büyük sularıma sen o hep geç gelen
Beni çıktığınız gecelere tutun.
Beyaz, kâğıtlarca gittiniz ya uzun
Güzelliğimde bir yarı geceler sen.

Ellerin bir daha sarı ovalarım.
Sesini dönmeyim bütün yalnızlığım
Bütün gök gök gök, o akşamlara kadar.

Güzel yalnızlığım işte dünya kadar.
Ne denizler gördüm hiç anmamışımdır
Bir sesim ben git git o binlerce yıldır.

Bu şiirin biçim, içerik ve anlatım özellikleri dikkate alındığında aşağıdaki şairlerin hangisine ait olduğu söylenebilir?
A) Cahit Külebi
B) İlhan Berk
C) Orhan Veli
D) Attilâ İlhan
E) Nâzım Hikmet

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Türk edebiyatında Batılılaşma çabasındaki züppe tipiyle karşılaşırız. Bunların en meşhurlarından biri olan ----, roman boyunca kendini bilmez tavırlarıyla Periveş’in peşinden koşarken çevresindekiler tarafından kandırılıp dolandırılır. ---- ise II. Meşrutiyet sonrasındaki siyasi belirsizlik ortamında kurnazca yükselmeye çabalayan bir tiptir. Bu bakımdan ilki kendini bilmezlikle gülünç duruma düşerken diğeri II. Meşrutiyet ilanının puslu havasından yararlanmaya çalışan bir kurnazdır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Bihruz Bey - Efruz Bey
B) Bihruz Bey - Ali Bey
C) Ali Bey - Rakım Efendi
D) Rakım Efendi - Efruz Bey
E) Felatun Bey - Efruz Bey

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

(I) Karagöz ve orta oyunu geleneksel Türk tiyatrosunun belli başlı türlerindendir. (II) Bunlar, önceden yazılmış ve ezberlenmiş metinlere dayanmaktan ziyade gösteriyi ön plana alır. (III) Orta oyununda asıl konunun işlendiği bölüme “fasıl” adı verilirken Karagöz’de bu bölümün adı “muhavere”dir. (IV) Zaman zaman her iki oyuna da müzik eşlik eder. (V) Kişiler açısından bir karşılaştırma yapılırsa Karagöz’deki Hacivat’ın orta oyunundaki karşılığı Pişekâr, Karagöz’ün karşılığı ise Kavuklu’dur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

Brancusi, Romanyalı bir köy çocuğuydu. Craiova ve Bükreş’te sanat eğitimi aldığı yıllarda insan anatomisi üzerine çalışmıştı. Birçok heykeltıraş gibi, bu sanatın yaşayan en ünlü ustası olan Rodin ile tanışmak ve mesleğin inceliklerini öğrenmek istiyordu. 1907’de Rodin’le çalışmaya başladı. Ancak çok geçmeden kendisini hayal kırıklığına uğratacak bir şeyin farkına vardı. Gördüğü kadarıyla bu büyük usta, insan figüründe denenebilecek her şeyi denemiş, bütün yolları tıkamıştı. Bu atölyeden yola çıkıp özgün bir sanat geliştirmesi olanaksızdı. Bu yüzden hayran olduğu bu sanatçının yanından birkaç ay sonra ayrıldı ve kendi uzun yolculuğuna çıktı.
Bu parçaya göre Brancusi’nin Rodin’in yanından ayrılmasının nedeni aşağıdakilerin hangisidir?
A) Rodin’in kılavuzluğunu hak edecek yetenekte olmadığına inanması
B) Rodin’in çevresindeki rekabet ortamında kendini engellenmiş hissetmesi
C) Rodin’in yeni heykeltıraşlık tekniklerine karşı kapalı bir tutum benimsemesi
D) Rodin’in sanat çevrelerindeki şöhretinin kendisini gölgeleyeceğini düşünmesi
E) Rodin’in etkisinden kurtulup kendine has bir üslup geliştiremeyeceği endişesi

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
24 tamamladınız.
]]>
2021 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları (Test Çöz – Online) https://dersimizedebiyat.org/2021-tyt-turkce-sorulari-ve-cevaplari-test-coz-online.html Wed, 30 Jun 2021 23:00:18 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=129490 Sizler için 2021 TYT Türkçe Çıkmış Soruları Online Test olarak hazırladık. Başarılar Dileriz.

2021 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları

Tebrikler - 2021 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları adlı sınavı başarıyla tamamladınız.

Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%.

Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%


Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

İnsan, duygusal bir varlıktır ama duygularını ifade edebilme konusunda yeterince başarılı değildir. Özellikle toplum içinde duygularını dile getirmenin bir zayıflık göstergesi olarak algılanması, bu durumun önemli bir nedenidir. Bu tür toplumsal kabullerden dolayı ne duygularımıza kulak vermeyi öğrenebiliriz ne de onları nasıl ifade edebileceğimizi. Üstelik duygularımızın sesini duymak yerine onları inkâr edip bastırmayı maharet olarak görürüz. Sevdiğimiz insanlara sevgimizi ifade edemeyişimizin nedeni de budur. En son ne zaman bir sevdiğinize olan duygularınızı dile getirdiniz? Şurası bir gerçek ki çoğumuz yaşadığımız olayların bizde bıraktığı duygusal izleri yok sayıp bildiğimiz, tamamen irademizden bağımsız olarak çocukluktan beri öğrendiğimiz belirli kalıplara göre tepkiler veririz. Oysa duyguları bastırmak onları yok etmez, onları yok saymak da sizi daha güçlü kılmaz. Geç kalmış sayılmazsınız, duygularınızı inkâr etmeyin, ifade edin. Onlar sizin duygularınız, bırakın konuşsunlar.

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Duyguları yadsımak, insanın kendi varlık amacını reddetmesi sonucunu doğurur.
B) Duygu dilinin öznelliği, duyguların toplumsal hayatın temeli olmasını engeller.
C) İnsanın duygusallık derecesi, yaşadığı toplumun kabullerinden bağımsızdır.
D) Duyguları gizleme eğilimi, farkında olmadan geliştirilen bir davranış biçimidir.
E) İnsan, hislerini içinde yaşayarak çevresindeki kişilerin dayatmalarından kurtulur.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

Yorgunluk ve uykusuzluktan bitap hâlde göz kapaklarını kısarak saate baktı. Gün ağarmak üzereydi. Aklındakiler dağılır diye korktuğundan olsa gerek radyonun sesini kıstı. Başka şeyler düşünmeli dedi, kendi kendine. Mesela bu ay; lambayı idareli kullanmalı, yakacaktan da biraz kısmalıydı. Ne yapsa olmuyordu, en sonunda bıraktı kendini. Dünyanın yükünü sırtlanmış omuzlarını biraz kısarak eğreti oturduğu sandalyeden kalkıp pencereye doğru yöneldi.
Bu parçada “kısmak” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine karşılık gelecek şekilde kullanılmamıştır?
A) Biraz kapamak
B) Azaltmak, alçaltmak
C) Büzmek, daraltmak
D) Yatıştırmak
E) Eksiltmek, sınırlandırmak

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

Gazeteci: Denizin renginin mavi olduğunu söyleyen genç dostunuza niçin şiir yazmayı bırakmasını salık verdiniz?
Şair: Deniz mavi olduğu için.
Gazeteci: Aynı sözleri söyleyen bir ressam olsaydı yanıtınız yine aynı mı olacaktı?
Şair: Bir ressama denizin rengini sormazdım ki. Olsa olsa dalgaların sesini betimlemesini isterdim ondan.
Aşağıdaki yargılardan hangisinin bu diyalogdaki şairin sanat anlayışıyla örtüştüğü söylenebilir?
A) Bir eserin sanatsal bir nitelik taşıdığını anlamanın en kolay yolu, onun gerçekliği olduğu gibi yansıtabilmesinden geçer.
B) Bence sanatın amacı, sözcükler veya görsel tablolar aracılığıyla karşısındaki kişiyi duygusal bir ruh hâline taşıyabilmektir.
C) Sanatın işlevinin, ele aldığı gerçekliği bir başka düzleme taşıyarak onu dönüştürebilmesinde saklı olduğunu düşünüyorum.
D) Sanatın; işlediği herhangi bir gerçeklik veya nesneyi, onları kuşatan sınırlar içinde resmedebildiği ölçüde başarılı olacağına inanıyorum.
E) Şiir, resim veya sanatın diğer alanları, insani gerçeklik karşısında bir ayna olmayı başarabilirse asıl hedefine ulaşmış sayılır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

Bencillik sanıldığının aksine kişinin dilediği gibi yaşaması değil, başkalarından kendi istediği gibi yaşamalarını talep etmektir. Bencil insanlar, bıkmadan usanmadan kendi yaşam alanı içinde mutlak bir tip monotonluğu yaratmayı hedefler. Onlar aslında sürekli kendi doğruları, kabulleriyle kendileri için makul olan çıkarımlarla inşa ettikleri bir zindanda yaşarlar ve sizi de bir şekilde orada yaşamaya mecbur bırakmak isterler. Üstelik buna direnç gösterenleri yargılar, ötekileştirir ve onlara karşı olumsuz tutum geliştirirler. Daha da önemlisi bencil insanlar var olabilmek ve benliklerini tamamlamak için diğer insanların benliklerini tüketmeyi maharet sayarlar. Bu yüzden bencilliğin en önemli aracı sürekli başka insanların hayatlarına ilişmek, her fırsatta onlara müdahale etmektir; doğrusu senin bildiğin gibi değil, benim istediğim gibi olmalı diyebilmek için.

Bu parçada “zindanda yaşamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kendi iç dünyasının sınırlarının farkında olmak
B) İnsanların kişisel alanlarını önemsemeden yaşamak
C) Kendini var ettiği dar alanda yaptırımlar uygulamak
D) Aşina veya yatkın olduğu sınırlar içinde kalmak
E) Kendine sunulan zorunlu alanda hayatını sürdürmek

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

İnsan, duygusal bir varlıktır ama duygularını ifade edebilme konusunda yeterince başarılı değildir. Özellikle toplum içinde duygularını dile getirmenin bir zayıflık göstergesi olarak algılanması, bu durumun önemli bir nedenidir. Bu tür toplumsal kabullerden dolayı ne duygularımıza kulak vermeyi öğrenebiliriz ne de onları nasıl ifade edebileceğimizi. Üstelik duygularımızın sesini duymak yerine onları inkâr edip bastırmayı maharet olarak görürüz. Sevdiğimiz insanlara sevgimizi ifade edemeyişimizin nedeni de budur. En son ne zaman bir sevdiğinize olan duygularınızı dile getirdiniz? Şurası bir gerçek ki çoğumuz yaşadığımız olayların bizde bıraktığı duygusal izleri yok sayıp bildiğimiz, tamamen irademizden bağımsız olarak çocukluktan beri öğrendiğimiz belirli kalıplara göre tepkiler veririz. Oysa duyguları bastırmak onları yok etmez, onları yok saymak da sizi daha güçlü kılmaz. Geç kalmış sayılmazsınız, duygularınızı inkâr etmeyin, ifade edin. Onlar sizin duygularınız, bırakın konuşsunlar.

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi duygularımızı inkâr etmemizin nedenlerinden biri değildir?
A) Akılcı davranış biçimlerinin daha doğru olduğuna dair inancımız
B) Karşımızdakine duygularımızı dile getirme konusundaki yetersizliğimiz
C) Alışık olduğumuz toplumsal değerlere göre hareket etme eğilimimiz
D) Duygularımıza göre hareket etmenin güçsüzlük olduğuna dair düşüncemiz
E) Kodlanmış davranış biçimlerinin dışına çıkmamaya yönelik tercihimiz

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

“İnsan kalbi, başkalarının duygularına ancak kendi tecrübeleri nispetinde açıktır.” der yazar. Peki, insan kendi tecrübelerine yani onlardan bir şeyler öğrenmeye ne kadar açıktır? Kendinin farkında olduğu, kendisi üzerine düşünmeye katlandığı kadar...
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceyi destekler niteliktedir?
A) İnsanı anlamak; kendini tanımak, duyumsamak ve yorumlamaktan geçer.
B) İnsan toplumla etkileşim kurduğu ölçüde kendine yönelik farkındalık geliştirir.
C) Tecrübeleriyle arasına mesafe koyan insan, yeni deneyimlere açık olur.
D) İnsanın başkalarıyla özdeşim kurması, aynı deneyime ortak olmasına bağlıdır.
E) Topluma duyarlı insan, başkalarının düşüncelerine göre davranmaya meyillidir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

Çoğu zaman, edebiyat yapıtlarındaki bireyselliğin yazardan kaynaklanan, yazarın bireyselliğinden yansıyan bir nitelik olduğunu öne sürenlere rastlarız. Öylesine köklü bir inanıştır ki bu, kesin doğruymuş gibi benimsenir. Derler ki edebiyat yapıtı, bir birey olan yazarın damgasını taşıdığı için bireyseldir; yazar biricik olduğu için yapıtı da biriciktir. İlk anda doğruymuş gibi görünen bu yargının, kesin olmak şöyle dursun, birçok edebiyat yapıtı için düpedüz yanlış olduğunu söyleyeceğim. Edebiyatta yapıtın bireyselliği ve biricikliği, yazarın bireyselliğine geri götürülebilen bir özellik değildir. Tersini savunmak, anonim halk edebiyatı ürünlerinin, ortaklaşa hazırlanmış yapıtların biricik olmadığı gülünçlüğüne düşmektir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada savunulanları destekler niteliktedir?
A) Unutulmaması gereken bir şey var ki bireysellik, özerklikle bağlantılı olmasının yanında göreli bir kavramdır.
B) Sanatçının kendi yaratıcılığıyla şekillendirdiği sözcüklerden oluşmuş bir yapıt, topluma mal edilemez.
C) Tarihsel, toplumsal ve dilsel açıklamalar edebî bir yapıt ortaya koyan kişinin biricikliğini zedelemez.
D) İster kimliği belli bir kişi isterse pek çok kişi tarafından üretilmiş olsun, biriciklik ancak yapıtın kendisindedir.
E) Biricikliğin ne anlama geldiğini öğrenmek için bireysel yapıtlarla anonim yapıtları karşılaştırmak gerekir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

Aşağıdaki parçalardan hangisi “Bir insan, doğuştan yeteneği düşük olduğu bir alanda başarılı olabilir mi?” sorusuna cevap vermektedir?
A) Zekâ, sahibini şımartan hoş bir aroma gibidir. Zekâsına güvenerek çalışmaya gerek duymadan ömrünü geçiren insanlar tanıyorum. Bu kişiler, kalıtsal özellikleri sayesinde bir alanda başarılı olmakla yetinirken çok daha başarılı olabilecekleri alanları gözden kaçırıyor.
B) Beynin kendini değiştirebilmesiyle ilgili çalışmalar, onun bir alana yoğunlaştığında başarılı olmasını sağlayan beceriler kazanabildiğini gösteriyor. Sporcuların zamanla kaslarını güçlendirmesi gibi beyin de yeni nöral bağlantılar kurarak kendini geliştirebiliyor.
C) Zekâ testleri aklın sihirli bir göstergesi olmaktan ziyade belli bir tür testi çözme becerisini ölçen araçlardır. Testte başarılı olan kişilerin yeteneklerinin yüksek olduğu değil, sorulara cevap verme konusunda diğerlerinden daha iyi eğitim aldığı söylenebilir.
D) Bireysel farklılıklar üzerine yapılan çalışmalar, daha önce göz önüne alınmamış olguların araştırılmasına öncülük ediyor. Hepimizin günlük hayatta “Babası ve annesi yetenekli, elbette yetenekli olacak çocuk!” demesi, bu araştırmalarla bilimsel olarak kanıtlanıyor.
E) Herkes kendi belleğini geliştirmeyi öğrenebilir ama her şeyi hatırlar diye bir kural yok. İnsan beyni kendinden beklenen davranışları yerine getirmeye odaklanır ama tersi de olabilir. Örneğin hatırlamak istediği bir olayı unuturken unutmak istediklerini hatırlayabilir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

(I) Halil İnalcık’ı diğer tarihçilerden ayıran önemli hususlardan biri, araştırmalarında tarih dışındaki beşerî bilimlerden de yararlanmasıydı. (II) Edebiyat, hukuk, sosyoloji, sosyal antropoloji, iktisat, İslamiyet ve siyaset bilimi; onun araştırmalarındaki temel alanlardandı. (III) İnalcık, hukuk ve sosyolojiyle çok genç yaşlarda tanıştı. (IV) Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi bünyesinde yapılan sınavı kazanarak bu kurumun öğrencisi oldu. (V) Daha sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne de kayıt yaptırarak eğitim hayatı yoğun bir tempoda devam etti.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir noktalama yanlışı yapılmıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

(I) Uygar kayıtsızlık, kişinin diğeriyle göz göze gelmekten kaçınması veya onu hiç fark etmemiş gibi davranmasıdır. (II) Kişi; bakmadığı, işitmediği ve hepsinden önce çevredekilerin yaptıklarıyla ilgilenmediği havasını verecek bir tavır takınır. (III) Gözlemlemekten kendini alıkoyamayan bakışların karşılaşması ise iletişim kurmaya davettir, insanların gözünde görünmez kalma kararlılığından feragat etmeyi gerektirir. (IV) Çoğu zaman kalabalık olan sokaklarda sırf bir yerden başka bir yere gitmek bile her şeye dikkatle bakmayı, gözlemlemeyi gerektirir. (V) Bu nedenle göz teması kurulan insanları rahatsız ve tedirgin etmeden gözlemlemek gerekir, uygar kayıtsızlığın özü de budur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

Tiyatro ve sinemada, izleyicinin bütün dikkatinin sahneye ve perdeye yönelmesini sağlayacak bir yerleşim ve ışık düzeni vardır. Dikkatin dağılmaması için, geç gelenler salona alınmaz. Buna rağmen, en iyi koşullarda bile, bir filmin ancak %60’ının görülebildiği, %40 ayrıntının dikkatten kaçtığı saptanmıştır. Bu oranın, radyo ve televizyon yayınlarında daha da düştüğü kabul edilebilir. Çünkü radyo ve televizyon, genel olarak, günlük hayatın akışı içinde takip edildiği için kişi yayından zaman zaman kopar. ---- .
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Yetişkinlerin düz bir konuşmayı dikkatle dinleme süresinin, genel olarak radyoda beş dakika, televizyonda on dakika olduğu saptanmıştır
B) Ancak bunda senaryonun özgün veya çeviri olmasının yanında ses ve görüntü efektlerinin de etkisi vardır
C) Radyo ve televizyon dizilerinde bir sinema tekniği olan geriye dönüşlerle ayrıntıların pekiştirilmesindeki ana neden budur
D) Uzun süreli bir programı, oyunu veya filmi dikkatle izleme süresi yaş ve ilgiyle ilişkilendirilebilir
E) Kimi zaman çizgi filmler ve radyo oyunları gibi çocuklar için hazırlanmış programları yetişkinler de aynı ilgi ve dikkatle izleyebilir

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

Neil Postman, Televizyon: Öldüren Eğlence adlı kitabında televizyonun eğlenceyi amaç edinmesini eleştirir ve bu eleştirisini temellendirmek adına o ünlü “Biçim, içeriği dışlar.” ifadesini kullanır. Postman’a göre televizyon, sürekli eğlenen bir toplum inşa eder ve toplum içerisinde sorun olabilecek her şeyi eğlenceye indirger. Böylelikle televizyon, karşısında kendimizi ölesiye eğlendirmek dışında bir şey yapmadığımız bir kutuya dönüşür.
Bu parçaya göre Neil Postman’ın televizyona yönelik eleştirisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumsal değerlerin reddedilmesine yönelik içerikler üretmesi
B) Bireylerin kendisi ve dış dünya arasında ayrım yapmasını engellemesi
C) İçerikte ele alınan konuları, bireyleri eğlendirme amacı güderek sunması
D) Toplumda huzuru sağlamak için bireyleri eğlendirmeyi amaç edinmesi
E) Toplumu yansıtmayan içeriklerinin bireyi kendine yabancılaştırması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

(I) Fotoğraf makinesi 1839'da Fox Talbot tarafından icat edildi. (II) Başlangıçta seçkinlerin kullanımına açık olan cihaz; 30 yıl gibi kısa bir süre sonra polis dosya kayıtları, savaş muhabirliği, aile albümleri ve kartpostallar için kullanılmaya başlandı. (III) Kullanım alanı hızla artan fotoğraf makinesinin halk için ucuz maliyetli üretilen ilk örneği, pazara 1888'de sürüldü. (IV) Kullanım olanaklarının böylesine artması, fotoğraf makinesinin toplumu çok derinden ve can alıcı bir biçimde etkileyeceğinin göstergesiydi. (V) Fotoğrafın, görünümlere gönderme yapmada en baskın ve en doğal yol olması, sanayileşmenin sonuçlarının alınmaya başlandığı dönemde gerçekleşti. (VI) Fotoğraf, her şeyi yakından gören tanık olarak dünyanın yerine o zaman geçti.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) Gezdiğimiz yerlerdeki nesnelerin üzerine, onların hakettiği heyecanı duymamızı sağlayacak sorular iliştirilmemişti.
B) Bütün bu güzellikler, onları göreceğim için kendimi ayrıcalıklı addetmeme rağmen bende kayıtsızlık uyandırıyordu.
C) Nehri ve vadiyi seyreden iki kişi o anda yalnızca doğayla değil, birbirleriyle kurdukları dostluğu da dönüştürmekteydi.
D) Bize hükmeden mutluluk arayışı ise bu arayışın dinamiklerini açığa çıkaran etkinliklerden biri seyahatlerimizdir.
E) Merak bazen uzun mesafeleri birleştiren küçük halkaların oluşturduğu, insanı cezbeden bir zincir gibidir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

(I) Avustralya’da yaşayan Tetragonula carbonaria türü arılar, balı üzüm tanesine benzeyen çanaklarda depoluyor; yavrularını ise sarmal şekilli kuluçka peteklerinde yetiştiriyor. (II) Bir mühendislik harikası olan bu kuluçka petekleri, birbirine bağlı yüzlerce gözden oluşan bir merdiveni andırıyor. (III) Zaman içinde gözlere, dışa ve yukarıya doğru sarmal yapı oluşturacak şekilde yenileri ekleniyor. (IV) Arıların petekleri oluştururken kullandıkları ana malzeme, bitki reçineleri ve bal mumu karışımından oluşuyor. (V) Kraliçe arı gözlere birer yumurta bırakıyor, işçi arılar da hemen gelip bu gözlerin üzerini kapatıyor.
Bu parçada yer alan numaralanmış cümlelerde Tetragonula carbonarialar hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, yaşadıkları yer ve üretim biçimlerinden söz edilmiştir.
B) II. cümlede, ürettikleri kuluçka peteklerine ilişkin öznel yargı kullanılmıştır.
C) III. cümlede, kuluçka peteklerine nasıl şekil verdiklerinden bahsedilmiştir.
D) IV. cümlede, kuluçka peteklerini hangi maddeden ürettiklerine işaret edilmiştir.
E) V. cümlede, aralarındaki iş bölümünün bal üretimi üzerindeki olumlu etkisine değinilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

İlk Çağ’dan beri bilimi, bilimsel bilgiyi tek ve hakiki bilgi kaynağı olarak görenlerin yanı sıra bilimden kuşku duyma, onu özellikle yaşam pratiği açısından değersiz hatta zararlı sayma eğilimi de var olmuştur. ----. Yakın zamanlar göz önüne alındığında bunların genelde modern bilim ve teknolojinin neden olduğu çevre kirliliği, işsizlik gibi etkenlerle ortaya çıkan hoşnutsuzluklardan, kimi kültür ve uygarlıkların alternatif bilim anlayışından ve nihayet eleştirel teoriden kaynaklandığı söylenebilir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Her ne kadar bilimsel bilgiyi üreten, insanın kendisi de olsa o, üreticisinden bağımsız bir niteliğe sahiptir
B) Bilime karşı takınılan bu tavır boşuna değildir, arkasında toplum ve şartlara göre farklılaşan nedenler bulunmaktadır
C) Dikkatli bakıldığında burada birbirinden ayrı iki düşünce tarzının birleştiği ortak bir nokta görülebilmektedir
D) Bunun için gerçek bilimle sözde bilimi birbirinden ayırabilme; bilimsel yöntem ve bilginin kullanımına bağlıdır
E) Bilim felsefecileri bu noktada, bilimin yerini ve bilim ile insan ilişkisi içindeki işlevini doğru belirlemek zorundadır

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

Başarılı olmak için çıktığın yolda bir gözün başkalarının ne yaptığıyla ilgilenirse hedefine ulaşmak için kullanabileceğin tek gözün kalır.
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kişilerin kendilerini başkalarıyla kıyaslamaları, kendilerini tanımalarını engeller.
B) Kendi çaba ve çalışmalarına odaklanan kişiler, başarıya daha kolay ulaşır.
C) İnsanlar kendi yeteneklerini keşfettikleri ve geliştirdikleri ölçüde başarılı olur.
D) Başarılı olmak isteyen kişiler başkalarının ne düşündüğünü ön plana koymalıdır.
E) Başkalarından takdir görmek için sergilenen gayretler, gelecek başarıyı geciktirir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

Besin neofobisi -yeni besinleri denemeye karşı duyulan isteksizlik ve korku- hakkında yapılan bir araştırmada yaşları 4 ila 7 arasında değişen ikizlerin %72’sinin yeni besinleri denemekle ilgili isteksizliğinin genlerinden kaynaklandığı tespit edildi. Bu konuda yapılan önceki çalışmalarda da çocukların %78’inin, yetişkinlerin ise %69’unun genlerinin etkisiyle yeni besin denemekten kaçındığı görüldü. Araştırmaya katılan çocukların çevresel etkenler bağlamında yeni besinlere duydukları korkuyu azaltabilecekleri belirlendi. Bu konuda yetişkinlerin çocuklara örnek olması gerektiğini belirten uzmanlar; ebeveynlere evde yeni besinler denemeyi ve çocuklara farklı besin seçenekleri sunmayı öneriyor.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Ebeveynlerinin yeterli besin çeşitliliği sağladığı ve örnek olduğu çocuklar, yeni besinleri deneme eğilimindedir.
B) Yeni besinleri denemeyi reddeden çocukların tutumunu uygun çevresel koşulları sağlayarak değiştirmek mümkündür.
C) Çocukluk çağında başlayan yeni besinleri denemeyi reddetme, hayat kalitesini düşüren bir davranış bozukluğudur.
D) Yeni besinleri denemeyi reddetmeye yönelik çalışmalar, genetiğin etkisinin yaş ilerledikçe azaldığını göstermektedir.
E) Yeni besin denemeye yönelik ilgiyi artırmak isteyen ebeveynin, çocuğun kişilik özelliklerini dikkate alması gerekir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

Dünya’nın merkezine ulaşmak için binlerce kilometre içeri doğru yol almak gerekir. Merkeze doğru ilerlerken sıcaklık dayanamayacağımız kadar, yaklaşık altı bin derece, yükselir. Bu sebeple Dünya’nın merkezine gidip, orada araştırmalar yapıp dönmemiz kesinlikle mümkün değildir. Hatta bir makine, bir robot göndermemiz bile imkânsızdır. Çünkü göndereceğimiz robot basınç sebebiyle parçalanır, sıcaklıktan dolayı yanar.
Bu parçada virgülün aşağıdaki işlevlerinden hangisinin kullanımı yoktur?
A) Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime gruplarının arasına konur.
B) Cümle içindeki ara sözleri ayırmak için ara sözlerin başına ve sonuna konur.
C) Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur.
D) Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur.
E) Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

Tüm zamanların en iyi bilim kurgu kitaplarından biri olarak kabul edilen ve başka dillerin yanı sıra Türkçeye de aktarılan Zaman Yolculuğu adlı roman, geçmişe yolculuk yapan bir zaman makinesine odaklanıyor. Eser; bir hayalin edebiyattan fiziğe, sinemadan gündelik hayatımıza uzanan olgunlaşma yolculuğunun öyküsünü anlatıyor. Ayrıca zamanın anlamına, bilince, belleğe, yaşama ve ölüme dair yepyeni bir dil yaratıyor.
Bu parçadan hareketle Zaman Yolculuğu romanı ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Konusunu yansıtan bir isim taşıdığına
B) Farklı dillerde çevirisinin bulunduğuna
C) Kapsamlı bir içeriğe sahip olduğuna
D) Kendi türü içinde önemli bir yer edindiğine
E) Anlatımında nesnelliği ön planda tuttuğuna

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

Eleştirel düşüncenin bireyde oluşma ve gelişme aşamaları vardır. Sanatçının doğayı yansıtması, ideal güzellik anlayışını benimsemesi gibi sanat hakkındaki genel kabuller, eleştirel bakış için olgunluğa ulaşmada önemli bir basamaktır. Eleştirel düşüncenin ilk aşamalarını oluşturan bu yargıların ötesine geçemeyenler, çoğu zaman büyük sanatçıları ne beğenir ne de onların derinliklerine nüfuz edebilir.
Bu sözler aşağıdaki soruların hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Sanata yönelik farklı bakış açıları, eleştirel düşünmenin gelişmesine nasıl bir katkı sağlıyor?
B) Eleştirel bakışın oluşması için hangi yeterliklere sahip olunması gerekiyor?
C) Eleştirel düşüncenin oluşmasında ilk aşamadan sonra kişi hangi değerleri benimsiyor?
D) Bazı eleştirmenler önemli sanatçıların eserlerini anlamakta neden zorlanıyor?
E) Sanat eserlerinin kalıcı hâle gelmesinde eleştirmenler nasıl bir rol oynuyor?

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

arka: Zaman veya düşünce bakımından geçmiş.
• başlamak: Oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak.
dert: Kaygı.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “arka, başlamak, dert” sözcükleri belirtilen anlamlarını karşılayacak şekilde kullanılmıştır?
A) Uyandığımız an, üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün ve bundan sonraki derdimiz, önümüzdeki zaman dilimini nasıl geçireceğimizdir.
B) Güne mutlu başlamak ve yeni anılar biriktirmek gibi büyük bir derdi vardı, bu nedenle iyi hissedeceğini düşündüğü anların arkasına düşerdi.
C) Türlü dertlerle uğraştığı hastane günlerinde arkasında desteğini hissettiği ailesini yanına alıp yeni bir hayata başlamak için çabalıyordu.
D) Arkası bir türlü gelmeyen çelişkilerle yaşamak istemiyordu, yaz başlarken balkonda misafir ağırlayıp kâh gülmek kâh dertlerini paylaşmak istiyordu.
E) Evin arkasındaki bahçede kurulan sofrada dertlerden uzak, herkesin mutlu olduğu bir yaşama dair kurulan hayaller konuşulmaya başlandı.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

Çocuk genellikle yaptığı işin engellenmesi veya sevdiği oyuncağın elinden alınması gibi somut, yetişkin ise daha çok toplumsal veya mesleki haksızlıklar gibi soyut nedenlerle öfkelenir. Çocukla yetişkin arasında bulunan ergen için hem somut hem soyut her türlü kışkırtma öfkeye yol açabilir. Öfkenin dış görünümü çocuksu (bağırma, ayaklarını yere vurma, şiddetli ağlama) ve yetişkince (kaba sözler, ince alaylar) olabilir. Ergenlerin zekâ düzeyi ile heyecanı ifade biçimleri üzerine yapılan bir araştırmada doğrudan doğruya öfkeye yol açan nedene karşı tepki göstermenin zekâ göstergesi olduğu bulunmuştur. Görece düşük zekâya sahip olanlar, öfkeyi sorumlu olmayan dış etkenlere aktarma eğilimindedir. Öfkeden doğan engellenme tepkisinin konuyla ilgisiz kişilere yansıtılması ergenlikte sürüyorsa belirli bir zihinsel olgunlaşma gecikmesi akla gelir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Ergenin zekâ seviyesi arttıkça öfke duygusunun dışa vurumunda azalma gözlemlenir.
B) Ergenlikte öfke duygusunun ifadesi, konuşma veya beden aracılığıyla gerçekleşebilir.
C) Engellenme tepkisini sorumlu olmayan kişilere yöneltme, çocuklardan beklenen bir harekettir.
D) Ergenler çocukluk ruh hâlini tamamen bırakmamış olsa da belirli bir olgunluğa sahiptir.
E) Ergenlik, çocukluğun ve yetişkinliğin öfke nedenlerinin bir arada bulunduğu bir dönemdir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

“Mini beyin” olarak adlandırılan bir proje kapsamında pek çok ülkede farklı laboratuvarlarda tasarlanan insan beyinleri inceleniyor. Beyin organoidleri olarak adlandırılan bu yapılar, insan beyninin boyutlarından oldukça farklı. Kalem ucundaki silgi büyüklüğünde olan mini beyinler, kan damarları gibi kilit yapılar içermediği için büyüyemiyor. Araştırmacılar bu organoidlerin beyin gelişimi ve kusurlarıyla ilgili en karanlık sırları bile su yüzüne çıkarabileceğine inanıyor. Bu mini beyinler, sebebi bulunamayan çeşitli hastalıklara tedavi yöntemleri geliştirmek adına umut vadediyor.
Bu parçada “mini beyin” ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Hakkındaki çalışmaların nerelerde sürdürüldüğüne
B) İnsan beyninden hangi özellikleriyle ayrıldığına
C) Boyutunun aynı kalma gerekçesinin ne olduğuna
D) Araştırma sonuçlarının nasıl fayda sağlayabileceğine
E) Yapılan araştırmanın ne kadar süredir devam ettiğine

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 25

Richard Strauss, bugünün orkestra repertuvarının demirbaşları arasında sayılan bir dizi senfonik şiirle ve opera alanındaki kalıcı eserle tanınan en önemli bestecilerdendir. Özellikle Salome adlı operası sansasyon yaratmış, sayısı yüz elliyi aşan lietleri ile bir şarkı ustası olarak müzik tarihindeki özgün yerini almıştır. Günümüz operaları hâlen onun zengin sahne çalışmalarından yararlanır. Gerek lietlerinde gerek görkemli orkestral eserlerinde lirik gücünü kuvvetle hissettiren Strauss, bugün de dünyanın önde gelen solistlerini mıknatıs gibi kendine çekmektedir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme
B) Öznellik
C) Tartışma
D) Örnekleme
E) Karşılaştırma

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 26

Benim bu konudaki bilgilerim oldukça yalın kat; bir uzmanın sahip olduğu bilgi ve görgü derinliğinden gayet uzak.
Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Kendine yapılan bu haksızlığa oldukça ölçülü bir tavır ve olgunlukla karşılık verdi.
B) Bu şaşaalı davete, gösterişsiz bir kıyafetle katılarak herkese üstü kapalı bir mesaj vermişti.
C) Onun edebî yazıları, sığ konularda üstünkörü yazılmış karalamalar olarak eleştiriliyordu.
D) Evin dekorundaki ayrıntılar, dikkatini toplamasına engel olacak kadar abartılıydı.
E) Eserlerindeki sanatsal derinlik, sergiye gelen herkesi kendine hayran bırakıyordu.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 27

Tramvay, Galata Köprüsü (I) üzerinden tarihî yarımadaya geçerek Sultanahmet’e vardığında sırasıyla iki farklı şehrin çehresine şahit olan yolcu, burada bir müddet beklemek zorunda kalacak. Roma hipodromu (II) olan At Meydanı (III) çevresindeki yapıların ışıltısı karşısında büyülenecek; üç devrin mabedi bin beş yüz yıllık Ayasofya Camisi, (IV) etrafı süsleyen Alman çeşmesi (V) gibi anıtlar geçidinin ortasında başı dönecektir.
Bu parçada numaralanmış sözlerin hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 28

Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar”ını sevmemiz, onun, Süleyman Efendi’de, gelmiş geçmiş sayısız silik insanı, basit fakat ezelî dertleri içinde duymuş olmasındandır. Şiir, ister Sultan Süleyman’a ister Süleyman Efendi’ye yazılmış olsun sanat bakımından birdir. Şiirde asıl olan, şairin duyuşunun başka türlü söylenmesine imkân olmayacak tarzda kelimelerle kurulması ve benzersiz bir şiir iklimi yaratmasıdır.
Bu parçada şiirle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Kendinden önceki fikirlerin üzerine inşa edilebildiği ölçüde beğeni kazanır.
B) İnsanların paylaşmış olduğu duygu ve düşünceleri evrensel bir dille yansıtır.
C) Toplumun farklı kesimlerinin hislerini duyurabildiği takdirde geleceğe seslenir.
D) Konu ve üslup açısından yakaladığı başarı ölçüsünde şairini ölümsüz kılar.
E) İçerikten ziyade barındırdığı yeni ifade biçimleriyle bir özgünlük kazanır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 29

İnsan; daha güçlü canlılara karşı tek başına kendini koruyamaz, tek başına ihtiyaçlarını karşılayamaz dolayısıyla bir arada yaşamak tabii ve zaruridir.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Niteleme sıfatını niteleyen zarf
B) Yönelme durumuyla kullanılan edat
C) Yeterlilik bildiren olumsuz fiil
D) Üçüncü çoğul iyelik eki almış isim
E) Belirtme durumu eki almış zamir

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 30

Evrenin doğasıyla ilgili konuşmak, başlangıcı ve sonunun olup olmadığını tartışabilmek için kuramlara ihtiyacımız vardır. Kuramlar, evrenin sınırlı bir bölümünden hareketle gözlemlerimize dayanarak oluşturduğumuz kurallar dizisidir. Bana göre kuramlar birer varsayım olmaları bakımından değişkenlik gösterir, tamamen doğru olduklarını asla kanıtlayamazsınız. Kanıtlama amacıyla yaptığınız deneylerin sonuçları kuramla ne kadar uyumlu çıkarsa çıksın bir sonraki sonucun kuramla çelişmeyeceğinden emin olamazsınız. Ayrıca kuramın kestirimleriyle çelişen tek gözlemle bile kuramı çürütebilirsiniz. Yeni deneylerin tahminlerle uyuştuğu gözlemlendikçe kuram ayakta kaldığı için ona olan güvenimiz artar ancak kuramla çelişen yeni bir gözlem, o kuramı bir kenara atmamızı veya değiştirmemizi gerektirir.

Bu parçada kuramla ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Hangi durumlarda gereksinim duyulduğuna
B) Gündelik yaşama nasıl yön verdiğine
C) Nasıl bir süreç sonunda ortaya çıktığına
D) Neden bir varsayım olarak görüldüğüne
E) Değiştirilmesini gerektirecek durumlara

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 31

Evrenin doğasıyla ilgili konuşmak, başlangıcı ve sonunun olup olmadığını tartışabilmek için kuramlara ihtiyacımız vardır. Kuramlar, evrenin sınırlı bir bölümünden hareketle gözlemlerimize dayanarak oluşturduğumuz kurallar dizisidir. Bana göre kuramlar birer varsayım olmaları bakımından değişkenlik gösterir, tamamen doğru olduklarını asla kanıtlayamazsınız. Kanıtlama amacıyla yaptığınız deneylerin sonuçları kuramla ne kadar uyumlu çıkarsa çıksın bir sonraki sonucun kuramla çelişmeyeceğinden emin olamazsınız. Ayrıca kuramın kestirimleriyle çelişen tek gözlemle bile kuramı çürütebilirsiniz. Yeni deneylerin tahminlerle uyuştuğu gözlemlendikçe kuram ayakta kaldığı için ona olan güvenimiz artar ancak kuramla çelişen yeni bir gözlem, o kuramı bir kenara atmamızı veya değiştirmemizi gerektirir.

Aşağıdaki örneklerden hangisinin bu parçada anlatılanlara göre geçerliğini yitirmesi beklenir?
A) Tüm evrenin dört ana unsur olan toprak, hava, ateş ve sudan oluştuğunu ileri süren Empedokles’in fikrinin geleceğe dair bir tahmin yapmak için kullanılamaması
B) Newton’ın cisimlerin kütlesel nicelikleriyle ilişkili kütle çekim yasasının karmaşık bir modele dayanması sebebiyle sınırlı sayıda çalışmada uygulanabilmesi
C) Aristoteles’in ağır bir cismin hafif olan cisimden daha hızlı düşmesi gerektiği fikrine karşın yapılan deneylerde farklı ağırlıktaki cisimlerin aynı hızda düştüğünün tespit edilmesi
D) Dünya’nın, Jüpiter’in yörüngesine yaklaştığı ve ondan uzaklaştığı zamanları gözlemleyerek kaydeden Roemer’in ışığın sonlu bir hızla gittiğini bilimsel bir dille kaydetmemesi
E) Boş uzayda uçsuz bucaksız pek çok galaksinin olduğunu keşfeden Hubble’ın gözlemlerini gerçekleştirirken dolaylı ölçüm yöntemlerini kullanmak zorunda kalması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 32

(I) Süper kahramanların çizgi romanlarda güçlerine kavuşmaları, genellikle belli başlı şekillerde olmaktadır. (II) Bilinmeyen bir dünyadan ya da doğrudan uzaydan gelen insanüstü güçlere sahip süper kahramanlar, en yaygın bilinen örneklerdendir. (III) İkinci sıradakiler radyoaktif etki sonucu güçlerine kavuşan süper kahramanlardır. (IV) Radyoaktif bir hayvan tarafından ısırılan karakter, bir süper kahramana dönüşüp onu ısıran hayvanın özelliklerine sahip olur. (V) Başvurulan yöntemlerden bir diğeri de deney kazaları sonucu ortaya çıkan kahramanlardır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin öznesi, belirtili isim tamlamasıdır.
B) II. cümlenin öznesi, sıfat tamlamasıdır.
C) III. cümlenin yüklemi, sıfat tamlamasıdır.
D) IV. cümlenin öznesi, belirtisiz isim tamlamasıdır.
E) V. cümlenin yüklemi, sıfat tamlamasıdır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 33

Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserine yeni bir şehir eklese bu kuşkusuz Paris olurdu. Tanpınar; Yahya Kemal’den, Proust’tan okuduğu bu şehre ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında gidebildi. Yazar için gecikmiş bu ziyaret, hayalindeki Paris ile karşılaştığı şehir arasında çatışmalara neden oldu. Tanpınar için düş kırıklıklarıyla dolu bu seyahatin izlerine, bazı deneme ve mektuplarında rastlanır. Yazarın İstanbul’u, kişisel tarihine dönerek arşınlamasına benzer biçimde Paris’i de kendi soyut tasarımlarındaki hâliyle görmeye çalıştığı ama gerçekte gördükleri karşısında şehre dair bu zihinsel kabulleri terk ederek yepyeni bir çatı, daha derin bir temel arayışına girdiği anlaşılıyor.
Bu parçadan hareketle Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Hayalindeki Paris’i, başkalarının anıları ile edebî eserlerinden hareketle biçimlendirdiği
B) İstanbul’u, edebiyatla iç içe oluşan hayallerden çok somut deneyimleriyle yorumladığı
C) Paris’e dair izlenimlerinin zaman zaman çeşitli türlerdeki eserlerinde yer aldığı
D) İstanbul ve Paris’in, edebî yaşamında belirli bir yer edinen şehirler arasında olduğu
E) Paris değerlendirmelerinde başlangıçtaki beklentilerin zamanla değişim gösterdiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 34

Bir yayınevi tarafından yayımlanan kitap dizisinde, metinlerin kitap hâline dönüştürülmesine okurların da katılması istenir. Bu dizideki kitapların ön kapakları, okurlar tarafından tasarlanması için boş bırakılarak satışa sunulur. Kitap ile okur arasında kurulan bu yeni etkileşim alanı hızla kabul görmüş olacak ki okurlar tarafından yayınevine yüzlerce kapak
tasarımı iletilir. Gönderilen kapak tasarımlarının seçilmiş örnekleri, yayınevinin İnternet sitesinde sergilenir. Böylece okurlar, eserlere kattıkları yorumu diğer okurlarla paylaşma fırsatı yakalar.
Bu parçada söz edilen yayınevi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Okurların kendi arasında etkileşimde bulunmalarına ortam sağladığına
B) Kitap üretim sürecine okuru dâhil eden bir uygulama gerçekleştirdiğine
C) Başlatmış olduğu uygulamanın okurlar tarafından ilgiyle karşılandığına
D) Okurların ortaya koyduğu fikirleri dikkate alıp değerlendirdiğine
E) Kullandığı yöntemin okur sayısını artırmada etkili sonuçlar verdiğine

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 35

Sanatın önemli bir dalı olan sinema, kitle iletişim aracı olarak kültürün gelişmesine katkıda bulunurken insanları bilgilendirir, eğlendirir ve onların bakış açılarını geliştirir. Sinema; kendisinden önce var olan edebiyat, resim, müzik, tiyatro, heykel, dans gibi sanat dallarının hepsiyle iç içedir. Ancak sinema, en güçlü bağını edebiyatla kurar ve ortaya çıktığı andan beri edebiyattan beslenir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?
A) Sinema, insanı eğlendirmede diğer sanat dallarından daha başarılı olmuştur.
B) Edebiyat, sinemaya diğer sanat dallarından daha fazla katkıda bulunmuştur.
C) Bireylerin bilgi edinmesinde sinema ve edebiyat temel iletişim aracı olmuştur.
D) Resim, heykel, tiyatro, dans gibi sanat dalları sinemanın temelini oluşturmuştur.
E) Edebî eser uyarlamaları, sinema kültürünün yaygınlaşmasını sağlamıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 36

Bencillik sanıldığının aksine kişinin dilediği gibi yaşaması değil, başkalarından kendi istediği gibi yaşamalarını talep etmektir. Bencil insanlar, bıkmadan usanmadan kendi yaşam alanı içinde mutlak bir tip monotonluğu yaratmayı hedefler. Onlar aslında sürekli kendi doğruları, kabulleriyle kendileri için makul olan çıkarımlarla inşa ettikleri bir zindanda yaşarlar ve sizi de bir şekilde orada yaşamaya mecbur bırakmak isterler. Üstelik buna direnç gösterenleri yargılar, ötekileştirir ve onlara karşı olumsuz tutum geliştirirler. Daha da önemlisi bencil insanlar var olabilmek ve benliklerini tamamlamak için diğer insanların benliklerini tüketmeyi maharet sayarlar. Bu yüzden bencilliğin en önemli aracı sürekli başka insanların hayatlarına ilişmek, her fırsatta onlara müdahale etmektir; doğrusu senin bildiğin gibi değil, benim istediğim gibi olmalı diyebilmek için.

Bu parçadan hareketle bencil insanlarla ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) İlişkilerinde diğer insanları gerçek kimliklerinden uzaklaştırarak onların kendilerine yaklaşmasını sağlarlar.
B) Tüm insanların aslında özünde bencil olduğu ve değişime direnç gösterebileceği fikrini savunurlar.
C) Kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye odaklandıklarından toplumun beklentilerini karşılamakta zorlanırlar.
D) Hayata kendi pencerelerinden baktıklarından başkalarının dünyasında olup bitenleri fark etmezler.
E) Mutlak doğrunun varlığına inanmadıklarından kendi fikirlerinin doğruluğu konusunda ısrar etmezler.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 37

I. Türkiye’de Türkçe müzik daha fazla dinleniyor ve reklam verenler daha çok Türkçe müzik yayını yapan radyoları tercih ediyor.
II. Türkiye’de yayın yapan radyo kanallarının çoğu yerli müzik yayını yaparken yabancı müzik yayını yapan kanal sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.
Numaralanmış I. cümle ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) II. cümlede belirtilen durumun gerekçesini açıklamaktadır.
B) II. cümlede ortaya konulan durumun koşulunu belirtmektedir.
C) II. cümledeki bilgileri farklı örnekler üzerinden değerlendirmektedir.
D) II. cümledeki açıklamayı çürütmek için yeni bir bilgi sunmaktadır.
E) II. cümlede yer alan açıklamayı karşılaştırmalı ele almaktadır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 38

İşte ben hep böyle garip mahzun,
Bir şey beklermişçesine yaşıyorum.
Bazen öyle günlerim oluyor ki Elâgözlüm,
Ne oldu, nasıl bitti şaşıyorum.
Bazı bilmem, gün nasıl başladığında,
Kayıp kayıp gidiyor dünya bıkkın bakışlarımdan.
Yaşıyorum, yaşıyorum da bitmiyor,
Bir tutam sakız oluyor ağzımda zaman.
Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünlü düşmesi
C) Ünsüz düşmesi
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünlü daralması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 39

Aşağıdaki parçalardan hangisi “İyi bir yazar şüphesiz, insan psikolojisini çok iyi bilmeli, karakterlerini önce kendisi anlamalıdır.” düşüncesine uzak düşmektedir?
A) Ed Catmull’un Yaratıcılık’ına biyografimsi denmesinin sebebi, kendi çocukluğunu anlatıyor gibi görünse de aslında herkesin çocukluğundan bahsetmesidir. Karakterlerini o kadar içten tanıtıyor ki onlarla bir arada yaşıyor gibi hissediyoruz.
B) Şanzelize Düğün Salonu adlı eserinde Tarık Tufan, bir karakterine isim vermeyerek onun hayatındaki bocalamalara dikkat çekmek istiyor. Okurlardan kendi içsel dünyalarına göre karaktere isim koymalarını bekliyor.
C) Olasılıksız ve Empati’nin yazarı Fawer, son kitabıyla da başarıyı yakalamış görünüyor. Kahramanının zihnini ve duygularını ters yüz ederek çıktığı maceranın masalsı bir zeminden yükselmesi ağızda güzel bir tat bırakıyor.
D) Nobel ödüllü yazar Saramago’nun eseri Körlük, umutsuz ama insana cesaret aşılayan romanlardan biri. Kitabın başarısı, bir döneme bağlı kalmadan insanı hem tarihsel derinlikte hem de kendi psikolojisinin diplerine inerek analiz etmesinde yatıyor.
E) Nahid Sıtkı Örik’in Kıskanmak’la yakaladığı başarı, insan ruhunun derinliklerinde gördüklerini gün yüzüne çıkarabilmesinde yatar. Çünkü yazar, kahramanını önce bağrına basmış, ondan sonra okurun karşısına çıkarmıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 40

Bu roman, okuruna ilk bakışta çok keyfî, çok dağınık görünebilir. Yazar ---- yazmış gibi. Oysa bu dağınık görünüşlü malzeme ---- bir şekilde toplanmış ve yapısal bir bütün meydana getirecek şekilde örülmüş.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) talep edileni - bilinçli
B) aklına geleni - titiz
C) akışın getirdiğini – ahenkli
D) kendinden bekleneni - tutarlı
E) uygun düşeni – aleni

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
40 tamamladınız.
]]>
2021 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2021-ayt-edebiyat-sorulari-ve-cevaplari.html Mon, 28 Jun 2021 19:51:38 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=129475 2021 AYT EDEBİYAT SORULARI VE CEVAPLARI

1. Freud, histerinin nedenlerine dair yaptığı araştırmaların bulgularını, 21 Nisan 1896’da, Viyana Nöropsikiyatri Birliğinin düzenlediği toplantıda sunmuştur. İlk kez kamuoyunun karşısına çıkan bu çalışma çok tartışılmış ve epeyce olumsuz eleştiri almıştır. Bu eleştirilerden biri çağın otorite hekimlerinden olan Richard Kraft-Ebing’e aittir. Ebing, Freud’un çalışması için bilimsel bir peri masalı ifadesini kullanmıştır.
Bu parçada altı çizili sözle Freud’un çalışmasıyla ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisi olamaz?
A) Kanıtlanması mümkün olmayan tespitler içermesi
B) Gerçek ile hayalî olanı bir arada sunması
C) Elde edilen sonuçların beklentinin üzerinde çıkması
D) İnandırıcılıktan uzak akademik çıkarımlar barındırması
E) Kesinliğiyle ilgili şüphe uyandıran yargılar taşıması

2. I. İnsan vücudu aslında temel olarak “yaşamak için yemeyi” başka bir anlatımla yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi hedefliyor.
II. İnsanoğlu beslenme kavramını psikolojik veya keyfî bir hâle dönüştürerek “yemek için yaşamayı” önceliyor.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerin hangisidir?
A) Her ne kadar insanoğlu beslenme kavramını psikolojik veya keyfî bir hâle dönüştürerek “yemek için yaşamayı” ön plana alsa da temelde vücut, hücresel düzeyde enerji üretip yaşamsal işlevlerini yerine getirmeyi yani “yaşamak için yemeyi” amaçlıyor.
B) İnsan vücudu yaşamaya devam edebilmek için enerjisini hücresel düzeyde üretmeye çalışıyor başka bir ifadeyle “yaşamak için yemeyi” istiyorken insanlar beslenme kavramını psikolojik ve keyfî sandıkları için “yemek için yaşamayı” ön plana alıyor.
C) İnsanoğlu esasen, beslenme kavramına psikolojik ve keyfî bir anlam yüklediği için “yemek için yaşamayı” amaçlasa da insan vücudu yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeye çalıştığı için “yaşamak için yemeyi” temele alıyor.
D) İnsanoğlu psikolojik ve keyfî olarak beslendiğini düşünerek “yemek için yaşamayı” temele alsa da sanılanın aksine insan vücudu en temelde “yaşamak için yemeyi” başka bir deyişle yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi amaç ediniyor.
E) Beslenme kavramına insanoğlunun psikolojik ve keyfî anlamlar yükleyerek “yemek için yaşamayı” gerekli görmesine rağmen insan vücudu “yaşamak için yemeyi” temele alan yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi önemli görüyor.

3. Eskiden Mezopotamya’da hayati işlevler için en gerekli organ olarak görülen karaciğerin falına bakılırmış. Bu fal sayesinde gelecekte yaşanabilecek kötü olaylar veya kötü ruhların sebep olduğu hastalıklar öğrenilirmiş. Zararsız ve psikolojik yönden etkili bir işlem olan karaciğer falı antik dünyada, acı çeken yüz binlerce hastaya umut vererek yardımcı olmuş. Karaciğer falına bu kadar güvenilmesinin nedeni ise o dönemde karaciğerin duyguların ve heyecanın merkezi, ruhun barınağı olarak kabul edilmesiymiş. Anadolu’da halk arasında sıkça kullanılan “ciğerparem”, “ciğerimin köşesi”, “ciğeri beş para etmez” gibi deyimler de aslında o dönem inancının bir devamı niteliğindeymiş. Üstelik bu inanış sadece yakın coğrafyayı etkilemekle kalmamış, örneğin Japonlar; birine cesur demek istediklerinde “kimo ga futo” yani karaciğeri kuvvetli, öfkeli demek istediklerinde ise “kan huo” yani yanmakta olan karaciğer ifadelerini kullanmışlardır.
Bu parçada karaciğerle ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Üzerine yüklenen anlamın zamanla değişiklik gösterdiğine
B) İnsanlar tarafından biyolojik ve duygusal bir önem atfedildiğine
C) İnsanların kişilik özelliklerini betimlemek için kullanıldığına
D) Farklı dillerde duygularla ilgili söz kalıplarının içinde yer aldığına
E) Olumsuz durumların gerçekleşmesiyle ilgili tahminlerde kullanıldığına

4. Yaratıcı yazarlık seminerine katılan bir öğrenciden, kahramanın yaşadığı korkuyu konu alan bir öykü yazması istenince öğrenci şu cümleleri yazar:
“Ahsen kapıya doğru koşarken ardındaki kişinin onu takip ettiğini işitti. Bütün vücudunu saran bir korkuyla ürperdi. Kalbi hızla çarparken korkudan bayılacak gibi oldu.”
Öğrenciye verilen tavsiye: “—-.”
Semineri veren öykücünün tavsiyesinden sonra öğrenci aynı cümleleri aşağıdaki gibi değiştirir:
“Ahsen kapıya doğru koşarken ardındaki ayak seslerini duydu. Bütün gövdesi kontrolünü yitirmiş bir yay gibi gerildi. Kalbi göğsüne sığmıyor, güçlükle soluk alabiliyordu.”
Bu parçadan hareketle öğrenciye verilen tavsiye aşağıdakilerin hangisi olabilir?
A) Mekân tasvirlerini, kahramanın duygularından daha ön planda tutarsan silik bir kalemden ibaret kalırsın
B) İnsanların duygularına dokunmak istiyorsan metinlerindeki kahramanların yaşadıkları olaylara her anıyla tanıklık etmelisin
C) Güçlü bir kalem olmak için ayın parladığını söylemeden, kırık bir cam parçası üzerindeki ışıltısını göstermelisin
D) İnsanın ve insanlığın temel duygularına, dürtülerine odaklanmak seni başarıya götürecek hareket noktalarından biridir
E) Kahramanının duygularını zaman ve mekânla bütünleştirmelisin ki o, gerçek dünyada bir yansımaya dönüşsün

5. Diderot, güzellik hakkında yazarken “İnsanlar arasında en çok konuşulan şeyler, çoğu zaman en az bilinenlerdir.” der. Yaşanılan tecrübeler Diderot’yu haklı çıkarmaktadır. Çünkü hayatın her alanında güzel kavramını kullanmamıza rağmen bir an durup bizzat “güzel” üzerine derinlemesine düşündüğümüzde afallarız.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Bir kavramı çok dillendirdiğimizde onu daha anlaşılmaz bir hâle getirdiğimizi fark ederiz.
B) Sık karşılaştığımız gündelik durumlar hakkında başkalarıyla konuşmaktan kaçınırız.
C) Somut kavramlardan ziyade soyut kavramları açıklamaya çalışırken zorlanırız.
D) Gündelik hayatta sıkça kullandığımız kavramları tanımlamaya çalıştığımızda bocalarız.
E) Kendimizi ifade ederken genellikle başvurduğumuz kavramların zamanla silikleştiğini düşünürüz.

6. Brancusi, Romanyalı bir köy çocuğuydu. Craiova ve Bükreş’te sanat eğitimi aldığı yıllarda insan anatomisi üzerine çalışmıştı. Birçok heykeltıraş gibi, bu sanatın yaşayan en ünlü ustası olan Rodin ile tanışmak ve mesleğin inceliklerini öğrenmek istiyordu. 1907’de Rodin’le çalışmaya başladı. Ancak çok geçmeden kendisini hayal kırıklığına uğratacak bir şeyin farkına vardı. Gördüğü kadarıyla bu büyük usta, insan figüründe denenebilecek her şeyi denemiş, bütün yolları tıkamıştı. Bu atölyeden yola çıkıp özgün bir sanat geliştirmesi olanaksızdı. Bu yüzden hayran olduğu bu sanatçının yanından birkaç ay sonra ayrıldı ve kendi uzun yolculuğuna çıktı.
Bu parçaya göre Brancusi’nin Rodin’in yanından ayrılmasının nedeni aşağıdakilerin hangisidir?
A) Rodin’in kılavuzluğunu hak edecek yetenekte olmadığına inanması
B) Rodin’in çevresindeki rekabet ortamında kendini engellenmiş hissetmesi
C) Rodin’in yeni heykeltıraşlık tekniklerine karşı kapalı bir tutum benimsemesi
D) Rodin’in sanat çevrelerindeki şöhretinin kendisini gölgeleyeceğini düşünmesi
E) Rodin’in etkisinden kurtulup kendine has bir üslup geliştiremeyeceği endişesi

7. Sen olasan diyü yir yir asılup âyineler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne
Bu beyit için aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Sen zamiriyle sevgili kastedilmiştir.
B) Aynalar sevgiliye âşık kişiler olarak düşünülmüştür.
C) Aynaların dizi dizi asılması güzel bir nedene bağlanmıştır.
D) Âşığın ızdırabının aynalara yansıması tasvir edilmiştir.
E) Ahengi sağlamak için bazı ifadeler tekrar edilmiştir.

8. Aşağıdaki beyitlerin hangisi ayraç içinde verilen ifadeyi örneklemez?
A) Yok sende kanâat gözün aç olduğu oldur
Rızkın erişir yoksa eğer subh eğer şâm
(var olanla yetinmeme)
B) Bir nâ-halefi cübbe vü destâr ile görsen
Eylersin anın cübbe vü destârına ikrâm
(dış görünüşe önem verme)
C) Yazık sana kim eyleyesin hırs u tama’dan
Bir habbe için kendini âlemlere bed-nâm
(küçük duruma düşme)
D) Gör zahidi kim sâhib-i irşâd olayın der
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayın der
(haddini bilmeme)
E) Hâlin kime açsan sana der hikmeti vardır
Öldürdü bizi âh bilinmez mi bu hikmet
(bilgisiyle övünme)

9.
I.
Siz “Lim derdiniz” bana, “bir gülümsememe ne verirsin?”
“Canımı” derdim.
“Hayır” diye itiraz ederdiniz, “o zaten benim!”
II.
Âşık oldur kim kılur cânnı fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesün her kim ki kıymaz cânına
Aşağıdakilerin hangisi farklı edebî dönemlerden alınmış bu şiir parçalarının ortak özelliğidir?
A) Tema
B) Dil ve üslup
C) Kafiye düzeni
D) Nazım birimi
E) Ölçü

10. Bu dünyaya sanki vefa gelmemiş
Gelmişse de bir kimsede kalmamış
Kim var ki dostundan cefa görmemiş
Cihanda bir söze duran mı kaldı
Bu dörtlükle ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) 11’li hece ölçüsüyle yazıldığı
B) Satirik şiire örnek olduğu
C) Düz kafiye düzeninde olduğu
D) Teşbih sanatından yararlanıldığı
E) Redife yer verildiği

11.
I. Ayrılır dosta gider
II. Sağ gelen hasta gider
III. Su gelir deste gider
IV.Gurbet yansın yıkılsın
Mâni nazım şeklinin biçim ve içerik özellikleri dikkate alınarak bir mâni oluşturulmak istense bu dizelerin sıralaması aşağıdakilerin hangisi olur?
A) I – II – IV – III
B) I – III – II – IV
C) III – I – IV – II
D) III – II – I – IV
E) IV – II – I – III

12. (I) Karagöz ve orta oyunu geleneksel Türk tiyatrosunun belli başlı türlerindendir. (II) Bunlar, önceden yazılmış ve ezberlenmiş metinlere dayanmaktan ziyade gösteriyi ön plana alır. (III) Orta oyununda asıl konunun işlendiği bölüme “fasıl” adı verilirken Karagöz’de bu bölümün adı “muhavere”dir. (IV) Zaman zaman her iki oyuna da müzik eşlik eder. (V) Kişiler açısından bir karşılaştırma yapılırsa Karagöz’deki Hacivat’ın orta oyunundaki karşılığı Pişekâr, Karagöz’ün karşılığı ise Kavuklu’dur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

13. Türk kültür tarihinin sözlü ve yazılı kaynaklarından bir bölümünü de masallar oluşturmaktadır. Bu masallardan bazıları eski Türk metinlerinden veya başka dillerden günümüz Türkçesine çevrilmiştir. Bu çerçevede Türk edebiyatında Uygur Dönemi eseri olan —- masal özelliği gösteren ilk eserlerdendir. Arap ve İran kaynaklı —- adlı eser ise Türk edebiyatının farklı dönemlerinde birçok şair ve yazara ilham vermiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Kalyanamkara ve Papamkara – Binbir Gece Masalları
B) Kelile ve Dimne – Billur Köşk
C) Kalyanamkara ve Papamkara – Pançatantra
D) Kelile ve Dimne – Pançatantra
E) Billur Köşk – Binbir Gece Masalları

14. Ey serv-i sehi sen geleli seyr ile bağa
Baş çekmedi ar’ar
Çok ali-nesebler özünü saldı ayağa
Kul böldü sanavber
Biçim ve içerik özellikleri dikkate alındığında bu şiirin nazım şeklinin aşağıdakilerden hangisi olduğu söylenebilir?
A) Müstezat
B) Kıt’a
C) Şarkı
D) Terkibibent
E) Rubai

15. Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid zamanında şiirler yazmıştır. Şiirleri, o daha hayattayken, bütün Anadolu ve Rumeli’ye yayıldığı gibi Hüseyin Baykara’nın Herat’taki sarayında dahi okunur olmuş, kendisinden sonraki şairleri de etkilemiştir. Türk edebiyatı tarihinde Şeyhi ile Necati arasında yetişen şairlerin en tanınmışlarındandır. Onun “kerem”, “benefşe” ve “âb” redifli kasideleri, bilinen eserleri arasındadır.
Bu parçada söz edilen şair aşağıdakilerin hangisidir?
A) Süleyman Çelebi
B) Ahmet Paşa
C) Sehi Bey
D) Taşlıcalı Yahya
E) Âşık Paşa

16. Aşağıdaki beyitlerin hangisi bir kasidenin “fahriye” bölümünden alınmış olabilir?
A) Lâle-hadler yine gülşende neler itmediler
Servi yürütmediler gonceyi söyletmediler
B) Ayagı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanun
Zevk ü şevk ile virür cân u seri döne döne
C) Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dil-ber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana
D) Görüp bu hâli gül-istanda dondu cedvel-i âb
Bahâra dek duramaz korkarım kenâr çizer
E) Arab u Rûm’da üstâd-ı sühandır Vehbî
Acemî oldu yanında şuârası Acem’in

17. “Esnaftandır. Ayakkabıcı olduğu için ona ‛Huffî’ şeklinde seslenmişlerdir. Tahsil ile kazanılmış ilimlerden mahrum ve halk arasında ümmîliği ile meşhur idi. Ama zâtında kabiliyet ve tabiatında selâkat (güzel söz söyleme yeteneği) olduğu için bütün söz ve ibâreleri fasih ve sahih idi. Mürettep Divan’ı ve şiirleriyle hayli şöhreti vardı. Şiir sanatlarından cinasa mâyildir.”
Bu parça aşağıdaki edebî türlerin hangisinden alınmış olabilir?
A) Seyahatname
B) Tezkire
C) Şehrengiz
D) Pendname
E) Surname

18. Dilber, küçük yaşta Asaf Paşa’nın konağına esir olarak verilmiştir. Asaf Paşa’nın Paris’teki resim tahsilinden dönen oğlu Celal Bey, onu tabloları için model olarak kullanır. Celal Bey’in kendisini bir araç gibi görmesinden derin ızdırap duyan Dilber’in yapabildiği tek şey ağlamaktır. Celal Bey, bu gözyaşları karşısında onun bir esir olarak neler hissedebileceğini anlamaya başlar.
Dilber’in ağlaması iki gencin hayatında bir dönüm noktası olur. Sadece sanatına âşık olduğunu tekrarlayan Celal Bey’in nazarında Dilber, artık bir “oyuncak” değil, bir sevgilidir.
Bu parçada söz edilen eser aşağıdakilerin hangisidir?
A) Müşahedat
B) Esaret
C) Zehra
D) Sergüzeşt
E) Gülnihal

19. Eserlerinde yüksek zümreye ait kişilerden seçtiği kahramanların çoğu Boğaziçi, Beyoğlu, Adalar gibi zengin ve modern semtlerde yaşar. Ekmek ve iş kaygıları yoktur. Sadece aşkı, giyim kuşamı, eğlenmeyi düşünürler. Çalışmayı küçümseyen, bazen bir kusur sayan, hiç olmazsa üzüntü konusu yapan görüşleri vardır. Hemen hepsi okumuş ve gelir düzeyi yüksek olan bu kahramanlar; yabancı dil bilir, dönemin şiirsel ve karmaşık üslubuyla konuşur. Çocuklar yabancı
mürebbiyeler elinde büyür; evlerde piyano, keman çalınır ve alafranga sofralar kurulur. Yetişkinler ile çocuklar arasında yadırgatıcı bir resmiyet vardır. Yazarın geçim sıkıntısı çeken yegâne kahramanı hülyalı şair, yılda ancak “iki çift ayakkabı ve iki kravat” alabildiği (!) ve çalışmak zorunda olduğu için acınası bir yoksulluk içinde çizilir.
Bu parçada söz edilen yazar aşağıdakilerin hangisidir?
A) Halit Ziya Uşaklıgil
B) Hüseyin Cahit Yalçın
C) Recaizade Mahmut Ekrem
D) Ahmet Hamdi Tanpınar
E) Abdülhak Şinasi Hisar

20. XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Türk edebiyatında Batılılaşma çabasındaki züppe tipiyle karşılaşırız. Bunların en meşhurlarından biri olan —-, roman boyunca kendini bilmez tavırlarıyla Periveş’in peşinden koşarken çevresindekiler tarafından kandırılıp dolandırılır. —- ise II. Meşrutiyet sonrasındaki siyasi belirsizlik ortamında kurnazca yükselmeye çabalayan bir tiptir. Bu bakımdan ilki kendini bilmezlikle gülünç duruma düşerken diğeri II. Meşrutiyet ilanının puslu havasından yararlanmaya çalışan bir kurnazdır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Bihruz Bey – Efruz Bey
B) Bihruz Bey – Ali Bey
C) Ali Bey – Rakım Efendi
D) Rakım Efendi – Efruz Bey
E) Felatun Bey – Efruz Bey

21. Troya’da siz sözü güzeldi eskiden
Baktım öpüşündü duran baktım bungun.
Benim şimdi Hitit çağı benim yorgun
Benim ey gök çılgın uzaklığın hep ben.

Büyük sularıma sen o hep geç gelen
Beni çıktığınız gecelere tutun.
Beyaz, kâğıtlarca gittiniz ya uzun
Güzelliğimde bir yarı geceler sen.

Ellerin bir daha sarı ovalarım.
Sesini dönmeyim bütün yalnızlığım
Bütün gök gök gök, o akşamlara kadar.

Güzel yalnızlığım işte dünya kadar.
Ne denizler gördüm hiç anmamışımdır
Bir sesim ben git git o binlerce yıldır.

Bu şiirin biçim, içerik ve anlatım özellikleri dikkate alındığında aşağıdaki şairlerin hangisine ait olduğu söylenebilir?
A) Cahit Külebi
B) İlhan Berk
C) Orhan Veli
D) Attilâ İlhan
E) Nâzım Hikmet

22. Bu “yaban” lafı, beni, önce çok kızdırdı. Fakat sonra anladım ki Anadolulular, Anadolu köylüleri, tıpkı eski Yunanların kendilerinden başkasına “barbar” lâkabını vermesi gibi, her yabancıya yaban diyorlar. Bir gün… bir gün onlara, ispat edebilecek miyim ki ben bir “yaban” değilim? Benim damarlarımdaki kan onların damarlarında işleyen kandır. Aynı dili söylemekteyiz. Aynı tarihî ve coğrafi yollardan, hep birlikte gelmişizdir. İspat edebilecek miyim ki aynı Allah’ın kuluyuz! Aynı siyasî mukadderât, aynı sosyal bağlar, bizi kardeşlik, evlâtlık, analık babalık üstünde bir yakınlıkla birbirimize bağlamıştır. Lâkin hangi sözlerle, hangi seslerle? Gündelik hayatın ufak tefek ihtiyaçlarını bile anca ifadeye güç bulabiliyorum. Nerde kalmış ki onlarla, bu kadar genel konular üzerinde konuşacağım!.. Gün geçtikçe daha iyi anlıyorum: Türk “entelektüel”i, Türk aydını, Türk ülkesi denilen bu engin ve ıssız dünya içinde bir garip yalnız kişidir.
Bu parçayla ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Kahraman bakış açısı kullanılmaktadır.
B) Aydın ile halk arasındaki uçurum ele alınmaktadır.
C) Olay hikâyesine özgü bir anlatım sergilenmektedir.
D) Anlatıcının düşünceleri iç konuşmalarla verilmektedir.
E) Yaşananların anlatıcı üzerindeki etkisi işlenmektedir.

23. —-; Batı’nın yalnızca maddeye ve teknik güce olan inancının değil, akla verdiği önemin de eleştirilmesinden yanadır. 1935’te yazdığı ilk oyunu Tohum’da görüşünü “her şeyin ve her hadisenin anahtarını ruhta ve göze görünmeyende bulan prensip” olarak tanımlamıştır. Nam-ı Diğer Parmaksız Salih’te yüce gönüllülükle düzenbazlığın toplumda yan yana yaşadığını gösterir. Para’da ise maddi çıkarlar için her türlü ahlaksızlığı mübah gören bir bankacının kendi hayat felsefesinin kurbanı oluşunu anlatmaktadır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?
A) Cevat Fehmi Başkut
B) Ahmet Kutsi Tecer
C) Orhan Asena
D) Necip Fazıl Kısakürek
E) Sabahattin Kudret Aksal

24. Bu akımın “gerçek” anlayışı bizi nesneleri olduğu gibi değil olması gerektiği gibi, nesnenin kendisini değil manalarını vermeye çalışan bir gerçekçilikle yüz yüze getirir. Bu da doğal olarak soyutlama ve simgelemenin kapısını aralar. Zira dışarıdan görünen gerçek, özgün olamaz. Gerçek bizim tarafımızdan yaratılmalıdır. Nesnenin anlamı onun görüntüsünün arkasında saklıdır. Bir olaya inanarak, onu düşleyerek veya belgeleyerek doyuma eremeyiz. Gerçeği sanatkârın iç dünyasında bulan ve bu sebeple iç gözlem üzerinde yoğunlaşan bu sanat akımı, doğal olarak bütünüyle ferdiyetçidir. Bu noktada insanı içinde yaşadığı toplumdan hatta kendinden bile soyutlar. Geriye sadece iç ben/ruh kalır.
Bu parçada söz edilen edebî akım aşağıdakilerin hangisidir?
A) Ekspresyonizm

B) Realizm

C) Natüralizm

D) Klasisizm

E) Egzistansiyalizm

CEVAPLAR

1. C

13. A

2. A

14. A

3. A

15. B

4. C

16. E

5. D

17. B

6. E

18. D

7. D

19. A

8. E

20. A

9. A

21. B

10. D

22. C

11. C

23. D

12. C

24. A

]]>
2021 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2021-tyt-turkce-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 27 Jun 2021 20:07:09 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=129467 2021 TYT TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1. Bu roman, okuruna ilk bakışta çok keyfî, çok dağınık görünebilir. Yazar —- yazmış gibi. Oysa bu dağınık görünüşlü malzeme —- bir şekilde toplanmış ve yapısal bir bütün meydana getirecek şekilde örülmüş.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) talep edileni – bilinçli
B) aklına geleni – titiz
C) akışın getirdiğini – ahenkli
D) kendinden bekleneni – tutarlı
E) uygun düşeni – aleni

2. Benim bu konudaki bilgilerim oldukça yalın kat; bir uzmanın sahip olduğu bilgi ve görgü derinliğinden gayet uzak.
Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Kendine yapılan bu haksızlığa oldukça ölçülü bir tavır ve olgunlukla karşılık verdi.
B) Bu şaşaalı davete, gösterişsiz bir kıyafetle katılarak herkese üstü kapalı bir mesaj vermişti.
C) Onun edebî yazıları, sığ konularda üstünkörü yazılmış karalamalar olarak eleştiriliyordu.
D) Evin dekorundaki ayrıntılar, dikkatini toplamasına engel olacak kadar abartılıydı.
E) Eserlerindeki sanatsal derinlik, sergiye gelen herkesi kendine hayran bırakıyordu.

3. Yorgunluk ve uykusuzluktan bitap hâlde göz kapaklarını kısarak saate baktı. Gün ağarmak üzereydi. Aklındakiler dağılır diye korktuğundan olsa gerek radyonun sesini kıstı. Başka şeyler düşünmeli dedi, kendi kendine. Mesela bu ay; lambayı idareli kullanmalı, yakacaktan da biraz kısmalıydı. Ne yapsa olmuyordu, en sonunda bıraktı kendini. Dünyanın yükünü sırtlanmış omuzlarını biraz kısarak eğreti oturduğu sandalyeden kalkıp pencereye doğru yöneldi.
Bu parçada “kısmak” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine karşılık gelecek şekilde kullanılmamıştır?
A) Biraz kapamak
B) Azaltmak, alçaltmak
C) Büzmek, daraltmak
D) Yatıştırmak
E) Eksiltmek, sınırlandırmak

4.
arka: Zaman veya düşünce bakımından geçmiş.
• başlamak: Oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak.
dert: Kaygı.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “arka, başlamak, dert” sözcükleri belirtilen anlamlarını karşılayacak şekilde kullanılmıştır?
A) Uyandığımız an, üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün ve bundan sonraki derdimiz, önümüzdeki zaman dilimini nasıl geçireceğimizdir.
B) Güne mutlu başlamak ve yeni anılar biriktirmek gibi büyük bir derdi vardı, bu nedenle iyi hissedeceğini düşündüğü anların arkasına düşerdi.
C) Türlü dertlerle uğraştığı hastane günlerinde arkasında desteğini hissettiği ailesini yanına alıp yeni bir hayata başlamak için çabalıyordu.
D) Arkası bir türlü gelmeyen çelişkilerle yaşamak istemiyordu, yaz başlarken balkonda misafir ağırlayıp kâh gülmek kâh dertlerini paylaşmak istiyordu.
E) Evin arkasındaki bahçede kurulan sofrada dertlerden uzak, herkesin mutlu olduğu bir yaşama dair kurulan hayaller konuşulmaya başlandı.

5. (I) Avustralya’da yaşayan Tetragonula carbonaria türü arılar, balı üzüm tanesine benzeyen çanaklarda depoluyor; yavrularını ise sarmal şekilli kuluçka peteklerinde yetiştiriyor. (II) Bir mühendislik harikası olan bu kuluçka petekleri, birbirine bağlı yüzlerce gözden oluşan bir merdiveni andırıyor. (III) Zaman içinde gözlere, dışa ve yukarıya doğru sarmal yapı oluşturacak şekilde yenileri ekleniyor. (IV) Arıların petekleri oluştururken kullandıkları ana malzeme, bitki reçineleri ve bal mumu karışımından oluşuyor. (V) Kraliçe arı gözlere birer yumurta bırakıyor, işçi arılar da hemen gelip bu gözlerin üzerini kapatıyor.
Bu parçada yer alan numaralanmış cümlelerde Tetragonula carbonarialar hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, yaşadıkları yer ve üretim biçimlerinden söz edilmiştir.
B) II.cümlede, ürettikleri kuluçka peteklerine ilişkin öznel yargı kullanılmıştır.
C) III. cümlede, kuluçka peteklerine nasıl şekil verdiklerinden bahsedilmiştir.
D) IV. cümlede, kuluçka peteklerini hangi maddeden ürettiklerine işaret edilmiştir.
E) V.cümlede, aralarındaki iş bölümünün bal üretimi üzerindeki olumlu etkisine değinilmiştir.

6. I. Türkiye’de Türkçe müzik daha fazla dinleniyor ve reklam verenler daha çok Türkçe müzik yayını yapan radyoları tercih ediyor.
II. Türkiye’de yayın yapan radyo kanallarının çoğu yerli müzik yayını yaparken yabancı müzik yayını yapan kanal sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.
Numaralanmış I. cümle ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) II. cümlede belirtilen durumun gerekçesini açıklamaktadır.
B) II. cümlede ortaya konulan durumun koşulunu belirtmektedir.
C) II. cümledeki bilgileri farklı örnekler üzerinden değerlendirmektedir.
D) II. cümledeki açıklamayı çürütmek için yeni bir bilgi sunmaktadır.
E) II. cümlede yer alan açıklamayı karşılaştırmalı ele almaktadır.

7. Başarılı olmak için çıktığın yolda bir gözün başkalarının ne yaptığıyla ilgilenirse hedefine ulaşmak için kullanabileceğin tek gözün kalır.
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kişilerin kendilerini başkalarıyla kıyaslamaları, kendilerini tanımalarını engeller.
B) Kendi çaba ve çalışmalarına odaklanan kişiler, başarıya daha kolay ulaşır.
C) İnsanlar kendi yeteneklerini keşfettikleri ve geliştirdikleri ölçüde başarılı olur.
D) Başarılı olmak isteyen kişiler başkalarının ne düşündüğünü ön plana koymalıdır.
E) Başkalarından takdir görmek için sergilenen gayretler, gelecek başarıyı geciktirir.

8. İşte ben hep böyle garip mahzun,
Bir şey beklermişçesine yaşıyorum.
Bazen öyle günlerim oluyor ki Elâgözlüm,
Ne oldu, nasıl bitti şaşıyorum.
Bazı bilmem, gün nasıl başladığında,
Kayıp kayıp gidiyor dünya bıkkın bakışlarımdan.
Yaşıyorum, yaşıyorum da bitmiyor,
Bir tutam sakız oluyor ağzımda zaman.
Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünlü düşmesi
C) Ünsüz düşmesi
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünlü daralması

9. İnsan; daha güçlü canlılara karşı tek başına kendini koruyamaz, tek başına ihtiyaçlarını karşılayamaz dolayısıyla bir arada yaşamak tabii ve zaruridir.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Niteleme sıfatını niteleyen zarf
B) Yönelme durumuyla kullanılan edat
C) Yeterlilik bildiren olumsuz fiil
D) Üçüncü çoğul iyelik eki almış isim
E) Belirtme durumu eki almış zamir

10. (I) Süper kahramanların çizgi romanlarda güçlerine kavuşmaları, genellikle belli başlı şekillerde olmaktadır. (II) Bilinmeyen bir dünyadan ya da doğrudan uzaydan gelen insanüstü güçlere sahip süper kahramanlar, en yaygın bilinen örneklerdendir. (III) İkinci sıradakiler radyoaktif etki sonucu güçlerine kavuşan süper kahramanlardır. (IV) Radyoaktif bir hayvan tarafından ısırılan karakter, bir süper kahramana dönüşüp onu ısıran hayvanın özelliklerine sahip olur. (V) Başvurulan yöntemlerden bir diğeri de deney kazaları sonucu ortaya çıkan kahramanlardır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin öznesi, belirtili isim tamlamasıdır.
B) II. cümlenin öznesi, sıfat tamlamasıdır.
C) III. cümlenin yüklemi, sıfat tamlamasıdır.
D) IV. cümlenin öznesi, belirtisiz isim tamlamasıdır.
E) V. cümlenin yüklemi, sıfat tamlamasıdır.

11. (I) Halil İnalcık’ı diğer tarihçilerden ayıran önemli hususlardan biri, araştırmalarında tarih dışındaki beşerî bilimlerden de yararlanmasıydı. (II) Edebiyat, hukuk, sosyoloji, sosyal antropoloji, iktisat, İslamiyet ve siyaset bilimi; onun araştırmalarındaki temel alanlardandı. (III) İnalcık, hukuk ve sosyolojiyle çok genç yaşlarda tanıştı. (IV) Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi bünyesinde yapılan sınavı kazanarak bu kurumun öğrencisi oldu. (V) Daha sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne de kayıt yaptırarak eğitim hayatı yoğun bir tempoda devam etti.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir noktalama yanlışı yapılmıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

12. Dünya’nın merkezine ulaşmak için binlerce kilometre içeri doğru yol almak gerekir. Merkeze doğru ilerlerken sıcaklık dayanamayacağımız kadar, yaklaşık altı bin derece, yükselir. Bu sebeple Dünya’nın merkezine gidip, orada araştırmalar yapıp dönmemiz kesinlikle mümkün değildir. Hatta bir makine, bir robot göndermemiz bile imkânsızdır. Çünkü göndereceğimiz robot basınç sebebiyle parçalanır, sıcaklıktan dolayı yanar.
Bu parçada virgülün aşağıdaki işlevlerinden hangisinin kullanımı yoktur?
A) Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime gruplarının arasına konur.
B) Cümle içindeki ara sözleri ayırmak için ara sözlerin başına ve sonuna konur.
C) Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur.
D) Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur.
E) Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.

13. Tramvay, Galata Köprüsü (I) üzerinden tarihî yarımadaya geçerek Sultanahmet’e vardığında sırasıyla iki farklı şehrin çehresine şahit olan yolcu, burada bir müddet beklemek zorunda kalacak. Roma hipodromu (II) olan At Meydanı (III) çevresindeki yapıların ışıltısı karşısında büyülenecek; üç devrin mabedi bin beş yüz yıllık Ayasofya Camisi, (IV) etrafı süsleyen Alman çeşmesi (V) gibi anıtlar geçidinin ortasında başı dönecektir.
Bu parçada numaralanmış sözlerin hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

14. Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) Gezdiğimiz yerlerdeki nesnelerin üzerine, onların hakettiği heyecanı duymamızı sağlayacak sorular iliştirilmemişti.
B) Bütün bu güzellikler, onları göreceğim için kendimi ayrıcalıklı addetmeme rağmen bende kayıtsızlık uyandırıyordu.
C) Nehri ve vadiyi seyreden iki kişi o anda yalnızca doğayla değil, birbirleriyle kurdukları dostluğu da dönüştürmekteydi.
D) Bize hükmeden mutluluk arayışı ise bu arayışın dinamiklerini açığa çıkaran etkinliklerden biri seyahatlerimizdir.
E) Merak bazen uzun mesafeleri birleştiren küçük halkaların oluşturduğu, insanı cezbeden bir zincir gibidir.

15. (I) Uygar kayıtsızlık, kişinin diğeriyle göz göze gelmekten kaçınması veya onu hiç fark etmemiş gibi davranmasıdır. (II) Kişi; bakmadığı, işitmediği ve hepsinden önce çevredekilerin yaptıklarıyla ilgilenmediği havasını verecek bir tavır takınır. (III) Gözlemlemekten kendini alıkoyamayan bakışların karşılaşması ise iletişim kurmaya davettir, insanların gözünde görünmez kalma kararlılığından feragat etmeyi gerektirir. (IV) Çoğu zaman kalabalık olan sokaklarda sırf bir yerden başka bir yere gitmek bile her şeye dikkatle bakmayı, gözlemlemeyi gerektirir. (V) Bu nedenle göz teması kurulan insanları rahatsız ve tedirgin etmeden gözlemlemek gerekir, uygar kayıtsızlığın özü de budur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

16. (I) Fotoğraf makinesi 1839’da Fox Talbot tarafından icat edildi. (II) Başlangıçta seçkinlerin kullanımına açık olan cihaz; 30 yıl gibi kısa bir süre sonra polis dosya kayıtları, savaş muhabirliği, aile albümleri ve kartpostallar için kullanılmaya başlandı. (III) Kullanım alanı hızla artan fotoğraf makinesinin halk için ucuz maliyetli üretilen ilk örneği, pazara 1888’de sürüldü. (IV) Kullanım olanaklarının böylesine artması, fotoğraf makinesinin toplumu çok derinden ve can alıcı bir biçimde etkileyeceğinin göstergesiydi. (V) Fotoğrafın, görünümlere gönderme yapmada en baskın ve en doğal yol olması, sanayileşmenin sonuçlarının alınmaya başlandığı dönemde gerçekleşti. (VI) Fotoğraf, her şeyi yakından gören tanık olarak dünyanın yerine o zaman geçti.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

17. Richard Strauss, bugünün orkestra repertuvarının demirbaşları arasında sayılan bir dizi senfonik şiirle ve opera alanındaki kalıcı eserle tanınan en önemli bestecilerdendir. Özellikle Salome adlı operası sansasyon yaratmış, sayısı yüz elliyi aşan lietleri ile bir şarkı ustası olarak müzik tarihindeki özgün yerini almıştır. Günümüz operaları hâlen onun zengin sahne çalışmalarından yararlanır. Gerek lietlerinde gerek görkemli orkestral eserlerinde lirik gücünü kuvvetle hissettiren Strauss, bugün de dünyanın önde gelen solistlerini mıknatıs gibi kendine çekmektedir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme
B) Öznellik
C) Tartışma
D) Örnekleme
E) Karşılaştırma

18. İlk Çağ’dan beri bilimi, bilimsel bilgiyi tek ve hakiki bilgi kaynağı olarak görenlerin yanı sıra bilimden kuşku duyma, onu özellikle yaşam pratiği açısından değersiz hatta zararlı sayma eğilimi de var olmuştur. —-. Yakın zamanlar göz önüne alındığında bunların genelde modern bilim ve teknolojinin neden olduğu çevre kirliliği, işsizlik gibi etkenlerle ortaya çıkan hoşnutsuzluklardan, kimi kültür ve uygarlıkların alternatif bilim anlayışından ve nihayet eleştirel teoriden kaynaklandığı söylenebilir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Her ne kadar bilimsel bilgiyi üreten, insanın kendisi de olsa o, üreticisinden bağımsız bir niteliğe sahiptir
B) Bilime karşı takınılan bu tavır boşuna değildir, arkasında toplum ve şartlara göre farklılaşan nedenler bulunmaktadır
C) Dikkatli bakıldığında burada birbirinden ayrı iki düşünce tarzının birleştiği ortak bir nokta görülebilmektedir
D) Bunun için gerçek bilimle sözde bilimi birbirinden ayırabilme; bilimsel yöntem ve bilginin kullanımına bağlıdır
E) Bilim felsefecileri bu noktada, bilimin yerini ve bilim ile insan ilişkisi içindeki işlevini doğru belirlemek zorundadır

19. Tiyatro ve sinemada, izleyicinin bütün dikkatinin sahneye ve perdeye yönelmesini sağlayacak bir yerleşim ve ışık düzeni vardır. Dikkatin dağılmaması için, geç gelenler salona alınmaz. Buna rağmen, en iyi koşullarda bile, bir filmin ancak %60’ının görülebildiği, %40 ayrıntının dikkatten kaçtığı saptanmıştır. Bu oranın, radyo ve televizyon yayınlarında daha da düştüğü kabul edilebilir. Çünkü radyo ve televizyon, genel olarak, günlük hayatın akışı içinde takip edildiği için kişi yayından zaman zaman kopar. —- .
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Yetişkinlerin düz bir konuşmayı dikkatle dinleme süresinin, genel olarak radyoda beş dakika, televizyonda on dakika olduğu saptanmıştır
B) Ancak bunda senaryonun özgün veya çeviri olmasının yanında ses ve görüntü efektlerinin de etkisi vardır
C) Radyo ve televizyon dizilerinde bir sinema tekniği olan geriye dönüşlerle ayrıntıların pekiştirilmesindeki ana neden budur
D) Uzun süreli bir programı, oyunu veya filmi dikkatle izleme süresi yaş ve ilgiyle ilişkilendirilebilir
E) Kimi zaman çizgi filmler ve radyo oyunları gibi çocuklar için hazırlanmış programları yetişkinler de aynı ilgi ve dikkatle izleyebilir

20. Eleştirel düşüncenin bireyde oluşma ve gelişme aşamaları vardır. Sanatçının doğayı yansıtması, ideal güzellik anlayışını benimsemesi gibi sanat hakkındaki genel kabuller, eleştirel bakış için olgunluğa ulaşmada önemli bir basamaktır. Eleştirel düşüncenin ilk aşamalarını oluşturan bu yargıların ötesine geçemeyenler, çoğu zaman büyük sanatçıları ne beğenir ne de onların derinliklerine nüfuz edebilir.
Bu sözler aşağıdaki soruların hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Sanata yönelik farklı bakış açıları, eleştirel düşünmenin gelişmesine nasıl bir katkı sağlıyor?
B) Eleştirel bakışın oluşması için hangi yeterliklere sahip olunması gerekiyor?
C) Eleştirel düşüncenin oluşmasında ilk aşamadan sonra kişi hangi değerleri benimsiyor?
D) Bazı eleştirmenler önemli sanatçıların eserlerini anlamakta neden zorlanıyor?
E) Sanat eserlerinin kalıcı hâle gelmesinde eleştirmenler nasıl bir rol oynuyor?

21. Besin neofobisi -yeni besinleri denemeye karşı duyulan isteksizlik ve korku- hakkında yapılan bir araştırmada yaşları 4 ila 7 arasında değişen ikizlerin %72’sinin yeni besinleri denemekle ilgili isteksizliğinin genlerinden kaynaklandığı tespit edildi. Bu konuda yapılan önceki çalışmalarda da çocukların %78’inin, yetişkinlerin ise %69’unun genlerinin etkisiyle yeni besin denemekten kaçındığı görüldü. Araştırmaya katılan çocukların çevresel etkenler bağlamında yeni besinlere duydukları korkuyu azaltabilecekleri belirlendi. Bu konuda yetişkinlerin çocuklara örnek olması gerektiğini belirten uzmanlar; ebeveynlere evde yeni besinler denemeyi ve çocuklara farklı besin seçenekleri sunmayı öneriyor.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Ebeveynlerinin yeterli besin çeşitliliği sağladığı ve örnek olduğu çocuklar, yeni besinleri deneme eğilimindedir.
B) Yeni besinleri denemeyi reddeden çocukların tutumunu uygun çevresel koşulları sağlayarak değiştirmek mümkündür.
C) Çocukluk çağında başlayan yeni besinleri denemeyi reddetme, hayat kalitesini düşüren bir davranış bozukluğudur.
D) Yeni besinleri denemeyi reddetmeye yönelik çalışmalar, genetiğin etkisinin yaş ilerledikçe azaldığını göstermektedir.
E) Yeni besin denemeye yönelik ilgiyi artırmak isteyen ebeveynin, çocuğun kişilik özelliklerini dikkate alması gerekir.

22. Bir yayınevi tarafından yayımlanan kitap dizisinde, metinlerin kitap hâline dönüştürülmesine okurların da katılması istenir. Bu dizideki kitapların ön kapakları, okurlar tarafından tasarlanması için boş bırakılarak satışa sunulur. Kitap ile okur arasında kurulan bu
yeni etkileşim alanı hızla kabul görmüş olacak ki okurlar tarafından yayınevine yüzlerce kapak
tasarımı iletilir. Gönderilen kapak tasarımlarının seçilmiş örnekleri, yayınevinin İnternet sitesinde sergilenir. Böylece okurlar, eserlere kattıkları yorumu diğer okurlarla paylaşma fırsatı yakalar.
Bu parçada söz edilen yayınevi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Okurların kendi arasında etkileşimde bulunmalarına ortam sağladığına
B) Kitap üretim sürecine okuru dâhil eden bir uygulama gerçekleştirdiğine
C) Başlatmış olduğu uygulamanın okurlar tarafından ilgiyle karşılandığına
D) Okurların ortaya koyduğu fikirleri dikkate alıp değerlendirdiğine
E) Kullandığı yöntemin okur sayısını artırmada etkili sonuçlar verdiğine

23. Çoğu zaman, edebiyat yapıtlarındaki bireyselliğin yazardan kaynaklanan, yazarın bireyselliğinden yansıyan bir nitelik olduğunu öne sürenlere rastlarız. Öylesine köklü bir inanıştır ki bu, kesin doğruymuş gibi benimsenir. Derler ki edebiyat yapıtı, bir birey olan yazarın damgasını taşıdığı için bireyseldir; yazar biricik olduğu için yapıtı da biriciktir. İlk anda doğruymuş gibi görünen bu yargının, kesin olmak şöyle dursun, birçok edebiyat yapıtı için düpedüz yanlış olduğunu söyleyeceğim. Edebiyatta yapıtın bireyselliği ve biricikliği, yazarın bireyselliğine geri götürülebilen bir özellik değildir. Tersini savunmak, anonim halk edebiyatı ürünlerinin, ortaklaşa hazırlanmış yapıtların biricik olmadığı gülünçlüğüne düşmektir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada savunulanları destekler niteliktedir?
A) Unutulmaması gereken bir şey var ki bireysellik, özerklikle bağlantılı olmasının yanında göreli bir kavramdır.
B) Sanatçının kendi yaratıcılığıyla şekillendirdiği sözcüklerden oluşmuş bir yapıt, topluma mal edilemez.
C) Tarihsel, toplumsal ve dilsel açıklamalar edebî bir yapıt ortaya koyan kişinin biricikliğini zedelemez.
D) İster kimliği belli bir kişi isterse pek çok kişi tarafından üretilmiş olsun, biriciklik ancak yapıtın kendisindedir.
E) Biricikliğin ne anlama geldiğini öğrenmek için bireysel yapıtlarla anonim yapıtları karşılaştırmak gerekir.

24. Tüm zamanların en iyi bilim kurgu kitaplarından biri olarak kabul edilen ve başka dillerin yanı sıra Türkçeye de aktarılan Zaman Yolculuğu adlı roman, geçmişe yolculuk yapan bir zaman makinesine odaklanıyor. Eser; bir hayalin edebiyattan fiziğe, sinemadan gündelik hayatımıza uzanan olgunlaşma yolculuğunun öyküsünü anlatıyor. Ayrıca zamanın anlamına, bilince, belleğe, yaşama ve ölüme dair yepyeni bir dil yaratıyor.
Bu parçadan hareketle Zaman Yolculuğu romanı ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Konusunu yansıtan bir isim taşıdığına
B) Farklı dillerde çevirisinin bulunduğuna
C) Kapsamlı bir içeriğe sahip olduğuna
D) Kendi türü içinde önemli bir yer edindiğine
E) Anlatımında nesnelliği ön planda tuttuğuna

25. “Mini beyin” olarak adlandırılan bir proje kapsamında pek çok ülkede farklı laboratuvarlarda tasarlanan insan beyinleri inceleniyor. Beyin organoidleri olarak adlandırılan bu yapılar, insan beyninin boyutlarından oldukça farklı. Kalem ucundaki silgi büyüklüğünde olan mini beyinler, kan damarları gibi kilit yapılar içermediği için büyüyemiyor. Araştırmacılar bu organoidlerin beyin gelişimi ve kusurlarıyla ilgili en karanlık sırları bile su yüzüne çıkarabileceğine inanıyor. Bu mini beyinler, sebebi bulunamayan çeşitli hastalıklara tedavi yöntemleri geliştirmek adına umut vadediyor.
Bu parçada “mini beyin” ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Hakkındaki çalışmaların nerelerde sürdürüldüğüne
B) İnsan beyninden hangi özellikleriyle ayrıldığına
C) Boyutunun aynı kalma gerekçesinin ne olduğuna
D) Araştırma sonuçlarının nasıl fayda sağlayabileceğine
E) Yapılan araştırmanın ne kadar süredir devam ettiğine

26. “İnsan kalbi, başkalarının duygularına ancak kendi tecrübeleri nispetinde açıktır.” der yazar. Peki, insan kendi tecrübelerine yani onlardan bir şeyler öğrenmeye ne kadar açıktır? Kendinin farkında olduğu, kendisi üzerine düşünmeye katlandığı kadar…
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceyi destekler niteliktedir?
A) İnsanı anlamak; kendini tanımak, duyumsamak ve yorumlamaktan geçer.
B) İnsan toplumla etkileşim kurduğu ölçüde kendine yönelik farkındalık geliştirir.
C) Tecrübeleriyle arasına mesafe koyan insan, yeni deneyimlere açık olur.
D) İnsanın başkalarıyla özdeşim kurması, aynı deneyime ortak olmasına bağlıdır.
E) Topluma duyarlı insan, başkalarının düşüncelerine göre davranmaya meyillidir.

27. Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar”ını sevmemiz, onun, Süleyman Efendi’de, gelmiş geçmiş sayısız silik insanı, basit fakat ezelî dertleri içinde duymuş olmasındandır. Şiir, ister Sultan Süleyman’a ister Süleyman Efendi’ye yazılmış olsun sanat bakımından birdir. Şiirde asıl olan, şairin duyuşunun başka türlü söylenmesine imkân olmayacak tarzda kelimelerle kurulması ve benzersiz bir şiir iklimi yaratmasıdır.
Bu parçada şiirle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Kendinden önceki fikirlerin üzerine inşa edilebildiği ölçüde beğeni kazanır.
B) İnsanların paylaşmış olduğu duygu ve düşünceleri evrensel bir dille yansıtır.
C) Toplumun farklı kesimlerinin hislerini duyurabildiği takdirde geleceğe seslenir.
D) Konu ve üslup açısından yakaladığı başarı ölçüsünde şairini ölümsüz kılar.
E) İçerikten ziyade barındırdığı yeni ifade biçimleriyle bir özgünlük kazanır.

28. Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserine yeni bir şehir eklese bu kuşkusuz Paris olurdu. Tanpınar; Yahya Kemal’den, Proust’tan okuduğu bu şehre ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında gidebildi. Yazar için gecikmiş bu ziyaret, hayalindeki Paris ile karşılaştığı şehir arasında çatışmalara neden oldu. Tanpınar için düş kırıklıklarıyla dolu bu seyahatin izlerine, bazı deneme ve mektuplarında rastlanır. Yazarın İstanbul’u, kişisel tarihine dönerek arşınlamasına benzer biçimde Paris’i de kendi soyut tasarımlarındaki hâliyle görmeye çalıştığı ama gerçekte gördükleri karşısında şehre dair bu zihinsel kabulleri terk ederek yepyeni bir çatı, daha derin bir temel arayışına girdiği anlaşılıyor.
Bu parçadan hareketle Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Hayalindeki Paris’i, başkalarının anıları ile edebî eserlerinden hareketle biçimlendirdiği
B) İstanbul’u, edebiyatla iç içe oluşan hayallerden çok somut deneyimleriyle yorumladığı
C) Paris’e dair izlenimlerinin zaman zaman çeşitli türlerdeki eserlerinde yer aldığı
D) İstanbul ve Paris’in, edebî yaşamında belirli bir yer edinen şehirler arasında olduğu
E) Paris değerlendirmelerinde başlangıçtaki beklentilerin zamanla değişim gösterdiği

29. Neil Postman, Televizyon: Öldüren Eğlence adlı kitabında televizyonun eğlenceyi amaç edinmesini eleştirir ve bu eleştirisini temellendirmek adına o ünlü “Biçim, içeriği dışlar.” ifadesini kullanır. Postman’a göre televizyon, sürekli eğlenen bir toplum inşa eder ve toplum içerisinde sorun olabilecek her şeyi eğlenceye indirger. Böylelikle televizyon, karşısında kendimizi ölesiye eğlendirmek dışında bir şey yapmadığımız bir kutuya dönüşür.
Bu parçaya göre Neil Postman’ın televizyona yönelik eleştirisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumsal değerlerin reddedilmesine yönelik içerikler üretmesi
B) Bireylerin kendisi ve dış dünya arasında ayrım yapmasını engellemesi
C) İçerikte ele alınan konuları, bireyleri eğlendirme amacı güderek sunması
D) Toplumda huzuru sağlamak için bireyleri eğlendirmeyi amaç edinmesi
E) Toplumu yansıtmayan içeriklerinin bireyi kendine yabancılaştırması

30. Aşağıdaki parçalardan hangisi “İyi bir yazar şüphesiz, insan psikolojisini çok iyi bilmeli, karakterlerini önce kendisi anlamalıdır.” düşüncesine uzak düşmektedir?
A) Ed Catmull’un Yaratıcılık’ına biyografimsi denmesinin sebebi, kendi çocukluğunu anlatıyor gibi görünse de aslında herkesin çocukluğundan bahsetmesidir. Karakterlerini o kadar içten tanıtıyor ki onlarla bir arada yaşıyor gibi hissediyoruz.
B) Şanzelize Düğün Salonu adlı eserinde Tarık Tufan, bir karakterine isim vermeyerek onun hayatındaki bocalamalara dikkat çekmek istiyor. Okurlardan kendi içsel dünyalarına göre karaktere isim koymalarını bekliyor.
C) Olasılıksız ve Empati’nin yazarı Fawer, son kitabıyla da başarıyı yakalamış görünüyor. Kahramanının zihnini ve duygularını ters yüz ederek çıktığı maceranın masalsı bir zeminden yükselmesi ağızda güzel bir tat bırakıyor.
D) Nobel ödüllü yazar Saramago’nun eseri Körlük, umutsuz ama insana cesaret aşılayan romanlardan biri. Kitabın başarısı, bir döneme bağlı kalmadan insanı hem tarihsel derinlikte hem de kendi psikolojisinin diplerine inerek analiz etmesinde yatıyor.
E) Nahid Sıtkı Örik’in Kıskanmak’la yakaladığı başarı, insan ruhunun derinliklerinde gördüklerini gün yüzüne çıkarabilmesinde yatar. Çünkü yazar, kahramanını önce bağrına basmış, ondan sonra okurun karşısına çıkarmıştır.

31. Çocuk genellikle yaptığı işin engellenmesi veya sevdiği oyuncağın elinden alınması gibi somut, yetişkin ise daha çok toplumsal veya mesleki haksızlıklar gibi soyut nedenlerle öfkelenir. Çocukla yetişkin arasında bulunan ergen için hem somut hem soyut her türlü kışkırtma öfkeye yol açabilir. Öfkenin dış görünümü çocuksu (bağırma, ayaklarını yere vurma, şiddetli ağlama) ve yetişkince (kaba sözler, ince alaylar) olabilir. Ergenlerin zekâ düzeyi ile heyecanı ifade biçimleri üzerine yapılan bir araştırmada doğrudan doğruya öfkeye yol açan nedene karşı tepki göstermenin zekâ göstergesi olduğu bulunmuştur. Görece düşük zekâya sahip olanlar, öfkeyi sorumlu olmayan dış etkenlere aktarma eğilimindedir. Öfkeden doğan engellenme tepkisinin konuyla ilgisiz kişilere yansıtılması ergenlikte sürüyorsa belirli bir zihinsel olgunlaşma gecikmesi akla gelir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Ergenin zekâ seviyesi arttıkça öfke duygusunun dışa vurumunda azalma gözlemlenir.
B) Ergenlikte öfke duygusunun ifadesi, konuşma veya beden aracılığıyla gerçekleşebilir.
C) Engellenme tepkisini sorumlu olmayan kişilere yöneltme, çocuklardan beklenen bir harekettir.
D) Ergenler çocukluk ruh hâlini tamamen bırakmamış olsa da belirli bir olgunluğa sahiptir.
E) Ergenlik, çocukluğun ve yetişkinliğin öfke nedenlerinin bir arada bulunduğu bir dönemdir.

32. Aşağıdaki parçalardan hangisi “Bir insan, doğuştan yeteneği düşük olduğu bir alanda başarılı olabilir mi?” sorusuna cevap vermektedir?
A) Zekâ, sahibini şımartan hoş bir aroma gibidir. Zekâsına güvenerek çalışmaya gerek duymadan ömrünü geçiren insanlar tanıyorum. Bu kişiler, kalıtsal özellikleri sayesinde bir alanda başarılı olmakla yetinirken çok daha başarılı olabilecekleri alanları gözden kaçırıyor.
B) Beynin kendini değiştirebilmesiyle ilgili çalışmalar, onun bir alana yoğunlaştığında başarılı olmasını sağlayan beceriler kazanabildiğini gösteriyor. Sporcuların zamanla kaslarını güçlendirmesi gibi beyin de yeni nöral bağlantılar kurarak kendini geliştirebiliyor.
C) Zekâ testleri aklın sihirli bir göstergesi olmaktan ziyade belli bir tür testi çözme becerisini ölçen araçlardır. Testte başarılı olan kişilerin yeteneklerinin yüksek olduğu değil, sorulara cevap verme konusunda diğerlerinden daha iyi eğitim aldığı söylenebilir.
D) Bireysel farklılıklar üzerine yapılan çalışmalar, daha önce göz önüne alınmamış olguların araştırılmasına öncülük ediyor. Hepimizin günlük hayatta “Babası ve annesi yetenekli, elbette yetenekli olacak çocuk!” demesi, bu araştırmalarla bilimsel olarak kanıtlanıyor.
E) Herkes kendi belleğini geliştirmeyi öğrenebilir ama her şeyi hatırlar diye bir kural yok. İnsan beyni kendinden beklenen davranışları yerine getirmeye odaklanır ama tersi de olabilir. Örneğin hatırlamak istediği bir olayı unuturken unutmak istediklerini hatırlayabilir.

33. Gazeteci: Denizin renginin mavi olduğunu söyleyen genç dostunuza niçin şiir yazmayı bırakmasını salık verdiniz?
Şair: Deniz mavi olduğu için.
Gazeteci: Aynı sözleri söyleyen bir ressam olsaydı yanıtınız yine aynı mı olacaktı?
Şair: Bir ressama denizin rengini sormazdım ki. Olsa olsa dalgaların sesini betimlemesini isterdim ondan.
Aşağıdaki yargılardan hangisinin bu diyalogdaki şairin sanat anlayışıyla örtüştüğü söylenebilir?
A) Bir eserin sanatsal bir nitelik taşıdığını anlamanın en kolay yolu, onun gerçekliği olduğu gibi yansıtabilmesinden geçer.
B) Bence sanatın amacı, sözcükler veya görsel tablolar aracılığıyla karşısındaki kişiyi duygusal bir ruh hâline taşıyabilmektir.
C) Sanatın işlevinin, ele aldığı gerçekliği bir başka düzleme taşıyarak onu dönüştürebilmesinde saklı olduğunu düşünüyorum.
D) Sanatın; işlediği herhangi bir gerçeklik veya nesneyi, onları kuşatan sınırlar içinde resmedebildiği ölçüde başarılı olacağına inanıyorum.
E) Şiir, resim veya sanatın diğer alanları, insani gerçeklik karşısında bir ayna olmayı başarabilirse asıl hedefine ulaşmış sayılır.

34. Sanatın önemli bir dalı olan sinema, kitle iletişim aracı olarak kültürün gelişmesine katkıda bulunurken insanları bilgilendirir, eğlendirir ve onların bakış açılarını geliştirir. Sinema; kendisinden önce var olan edebiyat, resim, müzik, tiyatro, heykel, dans gibi sanat dallarının hepsiyle iç içedir. Ancak sinema, en güçlü bağını edebiyatla kurar ve ortaya çıktığı andan beri edebiyattan beslenir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?
A) Sinema, insanı eğlendirmede diğer sanat dallarından daha başarılı olmuştur.
B) Edebiyat, sinemaya diğer sanat dallarından daha fazla katkıda bulunmuştur.
C) Bireylerin bilgi edinmesinde sinema ve edebiyat temel iletişim aracı olmuştur.
D) Resim, heykel, tiyatro, dans gibi sanat dalları sinemanın temelini oluşturmuştur.
E) Edebî eser uyarlamaları, sinema kültürünün yaygınlaşmasını sağlamıştır.

35-36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Bencillik sanıldığının aksine kişinin dilediği gibi yaşaması değil, başkalarından kendi istediği gibi
yaşamalarını talep etmektir. Bencil insanlar, bıkmadan usanmadan kendi yaşam alanı içinde mutlak bir tip monotonluğu yaratmayı hedefler. Onlar aslında sürekli kendi doğruları, kabulleriyle kendileri için makul olan çıkarımlarla inşa ettikleri bir zindanda yaşarlar ve sizi de bir şekilde orada yaşamaya mecbur bırakmak isterler. Üstelik buna direnç gösterenleri yargılar,
ötekileştirir ve onlara karşı olumsuz tutum geliştirirler. Daha da önemlisi bencil insanlar var olabilmek ve benliklerini tamamlamak için diğer insanların benliklerini tüketmeyi maharet sayarlar. Bu yüzden bencilliğin en önemli aracı sürekli başka insanların hayatlarına ilişmek, her fırsatta onlara müdahale etmektir; doğrusu senin bildiğin gibi değil, benim istediğim gibi olmalı diyebilmek için.

35. Bu parçada “zindanda yaşamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kendi iç dünyasının sınırlarının farkında olmak
B) İnsanların kişisel alanlarını önemsemeden yaşamak
C) Kendini var ettiği dar alanda yaptırımlar uygulamak
D) Aşina veya yatkın olduğu sınırlar içinde kalmak
E) Kendine sunulan zorunlu alanda hayatını sürdürmek

36. Bu parçadan hareketle bencil insanlarla ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) İlişkilerinde diğer insanları gerçek kimliklerinden uzaklaştırarak onların kendilerine yaklaşmasını sağlarlar.
B) Tüm insanların aslında özünde bencil olduğu ve değişime direnç gösterebileceği fikrini savunurlar.
C) Kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye odaklandıklarından toplumun beklentilerini karşılamakta zorlanırlar.
D) Hayata kendi pencerelerinden baktıklarından başkalarının dünyasında olup bitenleri fark etmezler.
E) Mutlak doğrunun varlığına inanmadıklarından kendi fikirlerinin doğruluğu konusunda ısrar etmezler.

37-38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

İnsan, duygusal bir varlıktır ama duygularını ifade edebilme konusunda yeterince başarılı değildir. Özellikle toplum içinde duygularını dile getirmenin bir zayıflık göstergesi olarak algılanması, bu durumun önemli bir nedenidir. Bu tür toplumsal kabullerden dolayı ne duygularımıza kulak vermeyi öğrenebiliriz ne de onları nasıl ifade edebileceğimizi. Üstelik duygularımızın sesini duymak yerine onları inkâr edip bastırmayı maharet olarak görürüz. Sevdiğimiz insanlara sevgimizi ifade edemeyişimizin nedeni de budur. En son ne zaman bir sevdiğinize olan duygularınızı dile getirdiniz? Şurası bir gerçek ki çoğumuz yaşadığımız olayların bizde bıraktığı duygusal izleri yok sayıp bildiğimiz, tamamen irademizden bağımsız olarak çocukluktan beri öğrendiğimiz belirli kalıplara göre tepkiler veririz. Oysa duyguları bastırmak onları yok etmez, onları yok saymak da sizi daha güçlü kılmaz. Geç kalmış sayılmazsınız, duygularınızı inkâr etmeyin, ifade edin. Onlar sizin duygularınız, bırakın konuşsunlar.

37. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Duyguları yadsımak, insanın kendi varlık amacını reddetmesi sonucunu doğurur.
B) Duygu dilinin öznelliği, duyguların toplumsal hayatın temeli olmasını engeller.
C) İnsanın duygusallık derecesi, yaşadığı toplumun kabullerinden bağımsızdır.
D) Duyguları gizleme eğilimi, farkında olmadan geliştirilen bir davranış biçimidir.
E) İnsan, hislerini içinde yaşayarak çevresindeki kişilerin dayatmalarından kurtulur.

38. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi duygularımızı inkâr etmemizin nedenlerinden biri değildir?
A) Akılcı davranış biçimlerinin daha doğru olduğuna dair inancımız
B) Karşımızdakine duygularımızı dile getirme konusundaki yetersizliğimiz
C) Alışık olduğumuz toplumsal değerlere göre hareket etme eğilimimiz
D) Duygularımıza göre hareket etmenin güçsüzlük olduğuna dair düşüncemiz
E) Kodlanmış davranış biçimlerinin dışına çıkmamaya yönelik tercihimiz

39-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Evrenin doğasıyla ilgili konuşmak, başlangıcı ve sonunun olup olmadığını tartışabilmek için kuramlara ihtiyacımız vardır. Kuramlar, evrenin sınırlı bir bölümünden hareketle gözlemlerimize dayanarak oluşturduğumuz kurallar dizisidir. Bana göre kuramlarbirer varsayım olmaları bakımından değişkenlik gösterir, tamamen doğru olduklarını asla kanıtlayamazsınız. Kanıtlama amacıyla yaptığınız deneylerin sonuçları kuramla ne kadar uyumlu çıkarsa çıksın bir sonraki sonucun kuramla çelişmeyeceğinden emin olamazsınız. Ayrıca kuramın kestirimleriyle çelişen tek gözlemle bile kuramı çürütebilirsiniz. Yeni deneylerin tahminlerle uyuştuğu gözlemlendikçe kuram ayakta kaldığı için ona olan güvenimiz artar ancak kuramla çelişen yeni bir gözlem, o kuramı bir kenara atmamızı veya değiştirmemizi gerektirir.

39. Bu parçada kuramla ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Hangi durumlarda gereksinim duyulduğuna
B) Gündelik yaşama nasıl yön verdiğine
C) Nasıl bir süreç sonunda ortaya çıktığına
D) Neden bir varsayım olarak görüldüğüne
E) Değiştirilmesini gerektirecek durumlara

40. Aşağıdaki örneklerden hangisinin bu parçada anlatılanlara göre geçerliğini yitirmesi beklenir?
A) Tüm evrenin dört ana unsur olan toprak, hava, ateş ve sudan oluştuğunu ileri süren Empedokles’in fikrinin geleceğe dair bir tahmin yapmak için kullanılamaması
B) Newton’ın cisimlerin kütlesel nicelikleriyle ilişkili kütle çekim yasasının karmaşık bir modele dayanması sebebiyle sınırlı sayıda çalışmada uygulanabilmesi
C) Aristoteles’in ağır bir cismin hafif olan cisimden daha hızlı düşmesi gerektiği fikrine karşın yapılan deneylerde farklı ağırlıktaki cisimlerin aynı hızda düştüğünün tespit edilmesi
D) Dünya’nın, Jüpiter’in yörüngesine yaklaştığı ve ondan uzaklaştığı zamanları gözlemleyerek kaydeden Roemer’in ışığın sonlu bir hızla gittiğini bilimsel bir dille kaydetmemesi
E) Boş uzayda uçsuz bucaksız pek çok galaksinin olduğunu keşfeden Hubble’ın gözlemlerini gerçekleştirirken dolaylı ölçüm yöntemlerini kullanmak zorunda kalması

CEVAPLAR

1. B

11. E

21. B

31. A

2. C

12. D

22. E

32. B

3. D

13. E

23. D

33. C

4. A

14. A

24. E

34. B

5. E

15. D

25. E

35. D

6. A

16. D

26. A

36. A

7. B

17. C

27. E

37. D

8. C

18. B

28. B

38. A

9. D

19. C

29. C

39. B

10. D

20. D

30. B

40. C

]]>
2020 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2020-ayt-edebiyat-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 06 Dec 2020 17:49:10 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=124917 2020 AYT EDEBİYAT SORULARI VE CEVAPLARI

1. Günümüz dünyasında insanların davranış —- zamana, duruma ve ortama göre değişmekte; bir durumda gösterilen tepki ile diğer durumdaki arasında —- fark olabilmektedir. Böyle olunca da tutum ve davranışın her insan için sınırsız örneklerini görmek —-.
Bu parçadaki boşluklara sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) ölçüleri – dağlar kadar – şaşırtıcıdır
B) kalıpları – bir elin parmakları kadar – mümkündür
C) sınırları – öngörülemez – sıradanlaşmıştır
D) biçimleri – geceyle gündüz gibi – kaçınılmazdır
E) özellikleri – ciddi bir oranda – tartışılmazdır

2. Hamlet’i zaman zaman tekrar okuyup tepkimizi kâğıda dökmek yaşam öykümüzü yazmak gibi olur çünkü biz yaşamı daha yakından tanıdıkça Shakespeare, bildiklerimiz üstüne farklı yorumlar getirir.
Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Yaşam hakkında tecrübe edinmenin en kolay yolunun kitaplardan geçtiği
Bireysel tecrübeler arttıkça okumalardan çıkarılan anlamların çeşitlendiği
Okurun her kitapta kendi yaşamından parçalar bulup yazarla bağ kurabildiği
Okurun kültürel birikiminin, okuma ediminden aldığı hazzı yoğunlaştırdığı
Kitapların yeniden yorumlanmasında modern çağın beklentilerinin öne çıktığı

3. Eski bir Hint yaratılış mitine göre evren, tanrıların  Purusa adlı tarih öncesi devi parçaladıkları zaman yaratılmıştır; devin başı gökyüzü, ayakları yeryüzü, nefesi de rüzgâr olmuştur. Eski Çağ filozofu Aristoteles’e göre evren eş merkezli elli beş kristal küreden oluşmaktaydı. En dıştaki küre gökyüzünü temsil ediyor; gezegenleri, Dünya’yı ve onun ögelerini, son olarak da cehennemi temsil eden yedi küreyi sarmalıyordu. Yeni Çağ’da Newton’un, hareketi matematiksel olarak kesin ve belirlenimci bir biçimde formüle etmesi sonucunda evrenin tanımı yeniden değişti. Evren çok büyük bir mekanik saate benzetildi; zembereği kurulup başlangıç ayarı yapılmış olan evren, bir andan diğerine tam bir düzenlilik ve öngörülebilirlikle tıkır tıkır ilerliyordu.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) Bilim ilerledikçe evrenin yaratılışına dair yapılan açıklamalar halk anlatılarından uzaklaşmış ve kesinlik kazanmıştır.
B) Her dönemin edebiyatçı ve felsefecileri, evrenin yapısı hakkında o dönemin bilim insanlarından farklı açıklamalar sunmuştur.
C) Evrenin nasıl oluştuğuna ve yapılandığına ilişkin açıklamalar çağlara göre farklılık göstermiştir.
D) Evrenin sonsuzluğu ve sürekli değişimi, evren konusunda üretilen teorilerin de devamlı yenilenmesini sağlamıştır.
E) Her uygarlığın özgül inançları, o uygarlığın evrenin yapısı hakkında ürettiği hikâyeleri belirlemiştir.

4. Bilim tarihi, yanlış önermelerin tarihidir. Fakat düşüncenin gelişimine işaret eden bu önermeler, dikkate değer bir üretkenliğe sahiptir. Belirli düzeyde doğruluk payı içeren bu önermeler insan ve doğa hakkında nesnel olarak geçerli bilgiye ulaşmak için ortaya konulan rasyonel görüşlerdir. Bunlar gibi, insana ve topluma dair çok sayıda temel görüş ilk ifadelerini mitlerde, peri masallarında ve birkaç kuşak sonra doğru olmadığı kanıtlanan bilimsel varsayımlarda bulmuştur.
Bu parçaya göre “yanlış önermeler”le ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Kişiden kişiye değişkenlik göstermesi benimsenmesini güçleştirmiştir.
B) İleri sürülen bilgilerin doğruluğunu sınamak için ortaya çıkmıştır.
C) Sözlü kültür ürünlerinin kalıcılığını sağlamada etkili olmuştur.
D) Kuşaktan kuşağa aktarılması güvenirliğini ve doğruluğunu artırmıştır.
E) Fikirlerin olgunlaşıp değer kazanmasında önemli bir rol oynamıştır.

5. Bilim kurgu, bilimdeki yeniliklerle birlikte XIX. Yüzyılın ortalarından itibaren gelişen bir edebî türdür. Türün iki örnek yazarı, Jules Verne ve H. G. Wells, eserlerinde bilimin yeni yüzyılın başlangıcına kadar imkânsız görüleni, örneğin denizaltıları ve uzay araçlarını, mümkün kılma konusundaki maharetini anlatmışlardır. Sinema, günün şartlarında mümkün görülmeyeni gösterebilme özelliğinden dolayı bu tür için doğal bir mecradır. Ne var ki bilim kurgunun beyaz perdede yer bulması, diğer pek çok türden daha düzensizdir. Sinemanın ilk yıllarında sadece birkaç bilim kurgu filmi yapılırken bu tür ancak 1950’lerden sonra gelişme gösterebilmiştir.
Bu parçadan hareketle bilim kurguyla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Hayal gücü ve bilimsel gelişmelerin birleşimiyle ortaya çıkmıştır.
B) Türün karakteristik niteliklerine bazı yazarların metinlerinde rastlanmaktadır.
C) Sınırlılıkları aşmada bilimin bir araç olarak kullanılabileceğini göstermektedir.
D) Türün sinema yapımları edebî örneklerinden daha fazla ilgi görmüştür.
E) Sinemanın sağladığı görsellik imkânı sayesinde sinemada kendine yer bulmuştur.

6. Yeni bir operanın temsili sırasında C. W. Gluck zaman zaman koltuğundan kalkar, yavaşça eğilir, sonra tekrar otururmuş. Yanındaki arkadaşı fısıldamış: “Üstat, neden böyle kalkıp oturuyorsunuz?” Gluck yanıtlamış: “Yapıtta geçen eski tanıdık melodileri selamlıyorum.”
Bu parçaya göre Gluck, davranışıyla aşağıdakilerden hangisini göstermek istemektedir?
A) Klasikleşen ve sevdiği eserlere duyduğu saygıyı gizlemek
B) Genç bestekârları daha fazla eser vermeye teşvik etmek
C) Sanatın sürekliliğini ve gelenekten beslendiğini anlatmak
D) Yeni eserlerdeki özgün ve modern tarzlara dikkat çekmek
E) Eserin içeriğinin ve icrasının ayrı şeyler olduğunu göstermek

7. Vermez selâm o serv-i hırâmân gelir geçer
Yollarda ömr-i âşık-ı nâlân gelir geçer
Bu beyitte altı çizili sözle yapılan edebî sanat aşağıdakilerden hangisidir?
A) İstiare
B)Tevriye
C) Mecazımürsel
D) Teşhis
E) İntak

8. Zannetme ki güldür, ne de lâle,
Âteş doludur, tutma yanarsın
Karşında şu gülgûn piyâle!

İçmişti Fuzûlî bu alevden,
Düşmüştü bu iksir ile Mecnun
Şi’rin sana anlattığı hâle

Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Divan şiirinin benzetme ögelerinden yararlanıldığı
B) İçerik açısından epik şiir nitelikleri taşıdığı
C) Deneyimlerin eğretileme yoluyla aktarıldığı
D) Ahenk sağlamak amacıyla iç kafiyeye başvurulduğu
E)Telmih aracılığıyla kurmaca ve gerçek kişiliklere yer verildiği

9. Benim yârim bana küsmüş
Zülfünü gerdana düzmüş
Muhabbeti benden kesmiş
Sevilmeyi sevilmeyi

Çağır Karac’oğlan çağır
Taş düştüğü yerde ağır
Yiğit sevdiğinden soğur
Sarılmayı sarılmayı

Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birden fazla kafiye çeşidi içerdiği
B) İçeriğinin koşma ile benzerlik taşıdığı
C) 8’li hece ölçüsü ile kaleme alındığı
D) Çapraz kafiye düzeniyle yazıldığı
E) İrsalimesel sanatına yer verildiği

10. Denizde balığa rızkın virürsün
Hakîm-ü razık-u-rahman Hudâyâ

Bu cümle mahlûkatun rızkı senden
Kılursun daima ihsan Hudâyâ

Kimisi renc ile daim iniler
Kiminin derdine derman Hudâyâ

Kimisi ağlamakdan gözsüz olmuş
Gice gündüz işi efgan Hudâyâ

Bu beyitlerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Mübalağa sanatına başvurulduğu
B) Naat türüne örnek olduğu
C) İlahi ile konu olarak benzeştiği
D) Kafiye ve redifin kullanıldığı
E) Tezat sanatına yer verildiği

11.

Eser Adı Eser Özelliği
I. Divân-ı Hikmet
II.Muhakemetü’l Lugateyn
III. Atabetü’l Hakayık
IV. Dede Korkut Kitabı
V. Divânu Lugâti’t-Türk
  • Ahmet Yesevi ve dervişleri tarafından öne çıkarılan bir türe ait şiirlerin toplandığı eser olarak bilinir.
  • Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan bu eser, Türkçe-Arapça sözlük niteliğindedir.
  • Birçok hikâyeden oluşan bu eser, Oğuzların sosyokültürel hayatını kurgusal bir anlatımla ele alır.

 Yukarıdaki eser adları ile özellikleri eşleştirildiğinde hangi iki eser adı dışta kalır?
A) I ve II
B) I ve IV
C) II ve III
D) III ve V
E) IV ve V

12. Edeblü ol cân isen
Hakk’ı bil insan isen
Müştâk-ı Sultân isen
Var edeb öğren edeb
Bu dörtlüğün nazım türü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nutuk
B) Devriye
C) Şathiye
D) Güzelleme
E) Münacaat

13. Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türk destanlarından biridir?
A)Cengiz Han Destanı
B) Köroğlu Destanı
C) Satuk Buğra Han Destanı
D) Danişmend Gazi Destanı
E) Bozkurt Destanı

14. Bâtıl isteyü hakdan ayrıldum
Boynuz umdum kulakdan ayrıldum

Ne yüküm bir nefes giderici var
Ne biraz çekmeğine yarıcı var

Ger tonuzlara olmaya buyruk
Âh gitti kulağ ile kuyruk

Bu beyitler aşağıdaki eserlerin hangisinden alınmıştır?
A) Harnâme
B) Şikâyetnâme
C) Mantıku’t-Tayr
D) İskendernâme
E) Sihâm-ı Kaza

15.Aşağıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içinde verilen terimle uyuşmamaktadır?
A) Bir kimseyi yermek amacıyla abartılı bir üslup kullanılarak yazılan şiirlere denir. (Hicviye)
B) Dört dizeden oluşan bu nazım şekli yalnızca Türk edebiyatında görülür. (Tuyuğ)
C) Ahenk sağlamak amacıyla bir gazelin her dizesine kısa bir dize eklenerek oluşturulan nazım şeklidir. (Müstezat)
D) Hemen hemen her kasidede yer alan bu bölümde şairler kendilerini ve şiirlerini mübalağalı bir şekilde överler. (Fahriye)
E) Her beytinin dizeleri kendi arasında kafiyeli olan bu nazım şekli, divan edebiyatının en uzun nazım şeklidir.  (Murabba)

16. —-, Kanuni’ye sunduğu şiirlerle onun himayesini kazanmıştır. Padişahın ölümü üzerine edebiyatımızın en güzel mersiyelerinden birini yazmıştır. Şairler sultanı olarak tanınan şair, gazellerindeki güçlü ifade kudretiyle dikkati çeker.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Hayâlî
B) Taşlıcalı Yahyâ
C) Fuzûlî
D) Bâkî
E) Necâtî

17. Divan şiirinde “hikemî tarz”ın kurucusu kabul edilen şair, sosyal ve siyasal huzursuzlukların yaşandığı XVII. yüzyılda yetişmiştir. Gerek döneminin gerekse kendi mizacının etkisiyle, hikmet ve darbımesel ağırlıklı şiirler yazmıştır. Şiirlerinde duygu, hayal ve kelime oyunlarından çok, tecrübeli bir devlet adamının sosyal eleştirileri ve yol gösterici öğütleri yer alır.
Bu parçada söz edilen şair aşağıdakilerden hangisidir?
A) Neşâtî
B) Şeyhülislam Yahyâ
C) Nef’î
D) Nâilî
E) Nâbî

18. Aşağıdaki dizelerin hangisinde Felâtun Bey ile Râkım Efendi adlı eserde de dile getirilen dönemin yaygın sosyal sorunu eleştirilmektedir?
A)  Ey vatan ver elini bir sıkayım!
Elimizden gidiyorsun adiyö…
Çeşm-i şefkat ile baktıkça sana
Beni mahzun ediyorsun adiyö.

B) Yorgan döşek demez satar
Tiyatroda loca tutar
Gider evde yerde yatar
Şık beylerde olan hâlet
Kabul olunmaz rezalet

C) Hür olmak ister isen olma cihanın
Zevkinde safasında gamında kederinde
Canan gide rindan dağıla mey ola rîzan
Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde

D) En ummadığın keşfeder esrar-ı derunun
Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın
Bir gün gelecek sen de perişan olacaksın
Ey gonca bu cemiyyeti her-dem mi sanırsın

E) Bir damla inciydi kirpiklerinde,
Aşkın ıztırabla dolu rüyası
Bir başka güzellik var kederinde
Bir başka âlem ki ruhunun yası,
Sessiz incileşir kirpiklerinde.

19. Servetifünun Dönemi’nin az tercih edilen türleri hakkında bir çalışma yapmak öteden beri aklımdaydı. Dönem ve sanatçılarına dair tüm çalışmalarda şiir, roman, öykü üçlüsünün mutlak hâkimiyetine karşı ben araştırmamı sadece öteki türler üzerine yaptım. Yine de Servetifünun şair ve yazarlarınca yazılan tüm şiir, roman ve öykü kitaplarını da okudum. Aslında Recaizâde’nin ve Abdülhak Hamit’in sağladığı hazırlığı, o edebî etkiyi dikkate almam ve onları okuyarak başlamam gerekirdi ancak bunun için yeterli zamanım yoktu. Bir araştırmacı olarak kabul etmeliyim ki Servetifünun Dönemi’nin portresi, bu iki sanatçının eserlerini okumadığım ve değerlendiremediğim için biraz eksik kaldı. Sonuçta çalışmamda Servetifünun’un şimdiye değin pek çizilmemiş bir edebî türler portresini çizdim. Servetifünun’dan şiir, roman ve öyküyü çıkardığınızda geriye ne kalır sorusuna yanıt aradım.
Bu parçada söz edilen araştırmacı hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Rübab-ı Şikeste ve Kırık Hayatlar’ı çalışmasına katmamış fakat okumuştur.
B) Tanzimat’ın II. dönemi ile Servetifünun arasında bir geçiş olduğunu düşünür.
C) Talim-i Edebiyat, Çok Bilen Çok Yanılır ve Sahra adlı eserleri okumuştur.
D) Kırk Yıl, Saray ve Ötesi, Kavgalarım adlı eserleri değerlendirmiştir.
E) Hüseyin Cahit, çalışmasında yer verdiği sanatçılardandır.

20. Ahmet Haşim ve Orhan Veli’nin şiir anlayışlarına dair çalışma yapan bir öğrenci, iki şair arasında kurgusal bir
karşılaşma tasarlar. Bu karşılaşmada iki şair, şiir üzerine hayali bir tartışmaya girişir.
Aşağıdakilerden hangisi bu tartışmada geçebilecek bir diyalogdan alınmıştır?
A) A. Haşim: Azizim nazımdan ritim ve şekli atarsanız geriye bir şey kalmaz!
O. Veli: Anlam kalır, doğal bir söyleyiş kalır ki mirim, gerçek şiir de budur!

B) O. Veli: Mana kadar müzikaliteye önem verseydiniz şiiriniz daha iyi olurdu!
A. Haşim: Şiirde yalınlık aradım ben; süs ve gösteriş değil efendim!

C) O. Veli: Divan nazmının şekillerini, serbest müstezata kurban edemezsiniz!
A. Haşim: Halk şiirinin imkânları ve hece iyi bir şiir yaratmak için yeterlidir!

D) O. Veli: Şiirimi parnasyen biçimcilikle değil sembollerle ördüm bendeniz!
A. Haşim: Saf şiirin peşinde koşarken şiir kuşunu öldürdünüz siz!

E) A. Haşim: Muhterem, nazmı belirsizliğe ve anlaşılmazlığa hapsettiniz!
O. Veli: Hayır efendim, söz dizimini değiştirirken şiiri yeniden icat ettik!

21. XIX. yüzyılın sonlarına doğru Türk şiiri millî kaygıların öne çıktığı yeni bir zeminde yol alır. Aynı süreçte —- milliyetçi bir çıkış yaparak döneminin bireyci ve biçimci şiir anlayışına tarihî ve romantik bir alternatif geliştirir. Hemen sonrasında Genç Kalemler hareketi içerisinde şiir ve millî şuuru birleştiren, II. Meşrutiyet Dönemi boyunca egemen olacak biçim ve içerik anlayışının temellerini Türkçü bir düşünsel tutumla atan —- kendini gösterir. Bu arada Servetifünun şiirinin öncülerinden biri olan ve parnasizmden etkilenerek yazdığı bireysel şiirlerin ardından sosyal konulara ilgi duyan —- başlangıçtaki sanat anlayışından oldukça uzaklaşarak toplumsal faydacı bir çizgiye varır. Bu dönemde kendine özgü bireysel tutumuyla ortaya çıkan —- dışındaki Fecriaticiler de millî zemine geçip toplumcu bir hassasiyetin ağır bastığı, şiirselliğin millî şuur ve kaygıların gerisinde kaldığı bir görüş benimser.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdaki şairlerden hangisi getirilemez?
A) Tevfik Fikret
B) Mehmet Emin Yurdakul
C) Ziya Gökalp
D) Mehmet Akif Ersoy
E) Ahmet Haşim

22. Beyazıt Havuzu’nun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş, sizi bekliyorum. Yaşını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye düşünüyorum: Belki bir geç olma hadisesi… Belki de bir çeşit hazları, kederleri, çocuklukları uzatma temayülü… Ama bu uzayan yaz, kışın gelmeyeceğine alamet değil. Kış müthiş olacak, kar yolları kapayacak, bembeyaz ovada ölülük uzayıp gidecek… Sizi bekliyorum. Sizi göreceğim, içimde bir şey koşacak. Siz görmeden geçeceksiniz. Ben kederle sevinci duyup dalacağım istediğim âleme. Dünyayı yeniden kederlerle kuracağım. Sonra çarşılardan çarşılara, insan sesleri arasında, her şeyi sizinle kurulmuş bir şehirde dolaşacağım. Herkes geçti, siz geçmediniz. Yüzünüzü göremedim. Bayramım, çocukluk bayramım salıncaksız geçmiş gibi gözüme yaş doldu.
Bu parçayla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Öykü kişisinin hayal kırıklığından bahsedildiği
B) Anlatımda yer yer betimlemelere başvurulduğu
C) Düşüncelerin, bilinç akışı tekniğiyle aktarıldığı
D) Gerçekle hayalin iç içe geçtiği bir anlatıma sahip olduğu
E) Durum hikâyesine özgü nitelikler taşıdığı

23. Aşağıdakilerden hangisi Garip şiirine örnek olarak gösterilemez?
A) Deli eder insanı bu dünya;
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç.

B) Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup
Uyusam…

C) Kuşçu amca!
Bizim kuşumuz da var,
Ağacımız da.
Sen bize bulut ver sade
Yüz paralık.

D) Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.

E) İkiz hayaletler gibi yürüdük
Puslu aydınlıkta o bahar günü
Gece, bir tepeden seyrettik, büyük
Yıldızların suya döküldüğünü.

24. —- akımında yüreğimize kitap sayfalarından ulaşılmak istenir. Bize duyurulan her heyecanın eski, çok eski bir yazardan yapılan alıntıyla doğrulanması gerekiyor gibidir. —- akımında ise doğrudan doğruya yüreğimize, yücelik duygumuza seslenilir. İşte aradaki büyük fark bence budur.
Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Klasisizm – Romantizm
B) Realizm – Romantizm
C) Realizm – Sembolizm
D) Natüralizm – Sembolizm
E) Klasisizm – Natüralizm

CEVAPLAR

1. D 13. E
2. B 14. A
3. C 15. E
4. E 16. D
5. D 17. E
6. C 18. B
7. A 19. C
8. B 20. A
9. D 21. D
10. B 22. C
11. C 23. E
12. A 24. A
]]>
2020 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2020-tyt-turkce-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 06 Dec 2020 16:49:12 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=124915 2020 TYT TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1. “Mutlak olan hiçbir şey yoktur.” fikri yaygın bir mantık hatasıdır çünkü bu önermenin kendisi bile en azından bir mutlağı varsayar. Bu önermenin —- inanmak, “Herkes yalan söylüyor.” diyen kişinin doğruyu söylediğine inanmak kadar —- içerir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)sağlamlığına – belirsizlik
B)geçerliğine – tutarsızlık
C)doğruluğuna – karışıklık
D)mantığına – sıradanlık
E)yaygınlığına – karşıtlık

2. Eğer cebinde akrep var ( I )diyorsanız birinin cimri olduğunu uzun uzadıya anlatmanıza gerek yoktur. Aynı biçimde görmüş geçirmiş (II) sözü, kastettiğiniz kişinin çok tecrübeli olduğunu veya iyi günler yaşadığını belirtmekte işinizi kolaylaştırır. Biri için helal süt emmiş (III) demeniz insanların ona olan güvenini artırırken hinoğlu hin (IV) demeniz insanları ondan uzaklaştıracaktır. Paraya kıymak (V )sözünü kullandığınızdaysa insanların gözünde savurgan bir kişilik canlanacaktır.
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

3. Sanatta etkilenme, kaçınılmaz gibi görünse de öykünme tasvip edilecek bir durum değildir. Sanatın gerçekliği bunu hiçbir surette mazur görmez; özgünlüğün yeniden üretimi şeklinde can bulur her defasında çünkü. Tersi bir durum onu kötürümleştirir.
Bu parçadaki altı çizili sözcüğü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A)Genç insanların, kişiliklerini oluştururken özellikle saygı ve sevgi duydukları bir kişiliği taklit etme eğilimi göstermeleri olağandır.
B)Kitap okuma alışkanlıklarındaki benzerlikler, okuyucuların benzer kitaplardan aynı sonuçları çıkardıkları anlamına gelmez.
C)Televizyon dizilerinin yapay kahramanları, hayatı tanımlama biçimleriyle ister istemez gerçek dünyanın bireyleri üzerinde etki bırakıyor.
D) Futbolcu, sahada sahip olması gereken öz güven ve beceriyi ancak antrenörünün talimatlarına harfiyen uymasıyla kazanır.
E)Tarihsel bir olayı anlamlandırmak için başvurulan tarihin tekerrürden ibaret olduğu anlayışı, günümüzde pek kabul görmüyor.

4. Gerçek eleştirinin amacı; bir sanat görüşünü örneklendirmek, bir sanat yapıtının sanat değerini belirlemek, bir örnekten kalkarak çözümlemeler ve incelemeler yapmak ve bir görüşü temellendirmek olmalıdır. Böyle bir eleştiri anlayışıyla kaleme alınmış yazıların amacı; falancayı yüceltmek, onurlandırmak veya filancayı ezmek, yerin dibine batırmak olamaz. Edebiyat çevrelerindeki güncel kıpırdanışlara değil, felsefi bir temelden hareketle edebiyat olaylarına eğilir bu tür eleştiriler.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Sanatçıların bir sanat görüşüne ağırlık vermesi
B)Sanatçılar arasında rekabet ortamının oluşması
C)Sanat dünyasındaki kısa süreli yönelimler
D)Eleştiri yazılarının artış göstermesi ve sevilmesi
E)Eleştirmen yorumlarının tartışmaya açıklığı

5. Keşişler, dünyanın tarihini anlatmayı hiçbir zaman bitiremediler çünkü her defasında dünyanın yaratılması ile işe başladılar.
Bu cümlede keşişlerin tutumuna dair yapılan eleştiri aşağıdakilerden hangisidir?
A)Kendilerinden öncekilerin geldiği noktadan devam etmek yerine sürecin başını açıklamayı iş edinmeleri
B)İnsanın varlık sebebinin ancak varoluşun ilk dönemlerini öğrenmekle kavranabileceğine inanmaları
C)Dünyanın tarihini insanlık tarihinden tamamen ayrı bir çalışma alanı olarak görmekte ısrar etmeleri
D)Dünyanın yaratılışını anlamayı, insanlığın sonradan katettiği mesafeyi anlatmaktan daha önemli görmeleri
E) Yaratılışına dair tartışmalara odaklanıp dünyanın birey tarafından nasıl kurgulandığını atlamaları

6. (I) Bu köhne tren garında birkaç saat önce bir araya gelmiş üç yabancı olduğumuz hâlde, hızla birbirimizle benzeşmiş gibiyiz. (II) Aynı biçimde sıkılmamızın, aynı meraklı bakışlarla etrafı izlememizin nedeni nedir? (III) Her biri diğerinin devamı olan hareketlerimiz aynı beyin tarafından komut aldığımızı gösteriyor sanki. (IV) Birimiz bir yana baktığında hep beraber aynı tarafa yöneliyoruz mesela. (V) Gözlerimizde biriken yorgunluklarımız da aynı desem yeridir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde anlamca kesinlik söz konusudur?
A)I       B)II     C)III     D)IV     E)V

7. (I) “Ötekine önem ve değer vermek” şeklinde de tanımlanan empati, kendimizin ve başkalarının sınırlarını belirlemekle başlar. (II) İlkel bir varoluştan gerçek ve ahlaki değerlere sahip bir insan olma yolunda yükselişimiz empati sayesindedir. (III) Zihnimizin sınırlarından çıkıp başkalarının zihinlerinde dolaşabilmek, kendiliğinden elde ettiğimiz bir yeti değildir. (IV) Empatinin ahlak temellerimizin ne kadar derininde yer aldığını, empati ortamında büyüyen çocukların ileride akranlarına kıyasla daha fazla empati kurabilmesinden anlayabiliyoruz. (V) Gerçek empati, anlamak kadar başkalarının duygularını, duyarlılıklarını hissedebilmektir. (VI) Ötekine önem vermeyi küçüklüğümüzden beri bir değer olarak öğrenmişsek insanlarla ilişkimizde empatik davranmayı bir davranış kalıbı olarak özümseriz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangi ikisi aynı düşünceyi aktarmaktadır?
A)I ve III         
B)I ve V                      
C)II ve VI        
D)III ve IV       
E)IV ve VI

8. Kromofor adı verilen pigment molekülleri fotosentez sırasında güneş enerjisini tepkime merkezlerine hızlı taşıdığından güneş enerjisinin hemen hepsi arada hiç ısı kaybı olmadan kimyasal enerjiye dönüşür.
Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A)Belirtisiz nesne – zarf tümleci – zarf tümleci – özne – yer tamlayıcısı – yüklem
B)Belirtili nesne – zarf tümleci – zarf tümleci – özne – yer tamlayıcısı – yüklem
C)Özne – zarf tümleci – yer tamlayıcısı – zarf tümleci – yüklem
D)Zarf tümleci – özne – zarf tümleci – yüklem
E)Zarf tümleci – özne – zarf tümleci – yer tamlayıcısı – yüklem

9. Her sene, zamanı  (I) gelince İstanbul’un mahallelerinden  Boğaz’ın köylerine (II) göçler başlardı. Eski İstanbullular; Boğaziçi’nin kenarlarına yapılmış (III) ve eski erkân sedirleriyle, kerevet, şilte ve halılar üstünde yer minderleri (IV) gibi eski eşyalarla döşenmiş geniş odalı, gönül ferahlatıcı yalılara taşınırlardı.(V)
Bu parçada altı çizili sözcüklerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A)I. sözcük belirtme durumu eki almıştır.
B)II. sözcük iyelik eki almıştır.
C)III. sözcük sıfat-fiil eki almıştır.
D)IV. sözcük çokluk eki almıştır.
E)V. sözcük geniş zaman eki almıştır.

10. (I) Emprovize caz yapan müzisyenlerde çok önemli bir yetenek var: Zihnin akış hâlini kullanmak. (II) Trans hâli olarak da bilinen akış, bütünüyle tek aktiviteye odaklandığımız durumlarda beliriyor. (III) Örneğin maratonda koşuyorsanız tüm dikkatiniz vücudunuzun hareketlerine odaklanıyor. (IV) Kas hareketlerinizi, ayaklarınızın yerle temasını hissetmeye başlıyor; benliğin kaybolduğunu gözlemliyorsunuz. (V) Böyle durumlarda odaklanılan beceriler en üst seviyede gerçekleştiriliyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde sıfat tamlaması yoktur?
A)I       B)II     C)III     D)IV     E)V

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde büyük harflerin yazımı ile ilgili yanlışlık yapılmıştır?
A) Bu konuyla ilgili kanun, Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
B) Leyla İle Mecnun, Türk edebiyatında en çok işlenen anlatılardandır.
C) Bahar mevsiminde bu tepeden Çanakkale Boğazı’nın seyrine doyum olmaz.
D) Kültigin Anıtı, uçsuz bucaksız Orhun Vadisi’nin orta yerinde ziyaretçilerini bekler.
E) XII. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu bu yıl Ankara’da yapılacak.

12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcüğün yazımı yanlıştır?
A) Bu araştırmada bizi şaşırtan bulgu, çevreciliğin barışsever akımlarla çatışmasıdır.
B) O kadar merhametlidir ki yakın arkadaşları arasında karıncaincitmez olarak anılır.
C) Başkentin ortasındaki gökdelenler, etrafındaki binaları yutacakmış gibi duruyordu.
D) İnsanlar, çokbilmiş olarak tanınan kişilerle arkadaşlık kurmaktan uzak dururlar.
E) Orada yaşamamış, o insanlarla hiç bağ kurmamış gibi ne değerbilir ne yol yordam.

13. Anadolu’da hangi büyücek kasabaya (I) adım atsanız tuluat tiyatrolarından birine rast gelirsiniz. Hiç değilse çarşı duvarlarında kafilenin yakın zamanda buraya konup göçtüğünü gösteren (II) solmuş ve yırtık bir ilana tesadüf edersiniz. Oyunlar kasabanın tiyatrosunda (III) köy meydanında yahut en büyük kahvede sergilenir. Ahali için arkalıksız kahve iskemleleri (IV) üç beş masa; oyuncular için yerden birkaç karış yüksek bir sedir (V) delik deşik iki boyalı perde yeter de artar bile.
Bu parçada numaralanmış yerlerden hangisine virgül getirilemez?
A)I       B)II     C)III     D)IV     E)V

14. Balıkçı ( ) orfinozu ( ) şimdiye dek tuttuklarına hiç benzemeyen bu balığı ( ) heyecanla ( ) özlemle beklemiş ( ) emeğinin karşılığını sonunda alabilmişti ( )
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangileri sırasıyla getirilmelidir?
A) (-) (,) (-) (,) (;) (.)
B) (;) (,) (,) (;) (;) (.)
C) (,) (-) (-) (;) (,) (.)
D) (;) (-) (-) (,) (;) (…)
E) (,) (-) (-) (,) (;) (.)

15. Kentsel düş gücünü heceleyenler, kentin karakteri olan nesnelerdir. Bu nesneler, kentin tarihine tanıklık eden ve onunla bütünleşen varlıklar olarak kendilerini kabul ettirir. Dilsiz güçler rolünde hep sahnededirler. Galata Kulesi, Beyoğlu’nun yıkık dökük evleri, bir avlunun gölgesindeki zarif bir kuyu, kim bilir güneşin yakıcılığında hangi sohbetlere siper olmuş görkemli asırlık çınarlar, yüzyıllık bir çeşme, küçük bir fotoğrafçının vitrinini süsleyen eski aile fotoğrafları… Bu nesnelerin işlevi; varlıklarıyla kentin romanını yazmak, varlıklarını sürdürürken çağın yüklediği yeni anlamlara rağmen kente sahip çıkmaktır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi vardır?
A) Öyküleme
B)Örneklendirme
C)Tanık gösterme
D)Tanımlama
E)Karşılaştırma

16. (I) John B. Watson tarafından, insan davranışlarını açıklamak için davranışçılık kuramı geliştirildi. (II) Davranışçı psikolojiye göre nesnel yöntemlerle gözlemlenemeyen zihinsel süreçlerin incelenmesinin bir anlamı yoktu. (III) Pavlov, Skinner gibi bilim insanlarının Watson’ın görüşlerine katılmasıyla kuram yaygınlık kazandı. (IV) Davranışçı psikoloji öğrenmeyi, uyarıcı ve tepki arasındaki bağla açıklayarak psikanalitik görüşün belirttiği etkinin geçerli olmadığını ileri sürdü. (V) Uyarıcı olarak nitelendirilen çevresel faktörler, kişilerde olumlu veya olumsuz davranışlara neden oluyordu. (VI) Olumsuz davranışlara yol açan uyaranlar kaldırılarak olumlu davranışları oluşturanlar eklendiğinde bireyin kendini geliştirmesi bekleniyordu.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A)II      B) III    C)IV     D)V      E)VI

17. (I) Asya’dan gelen göç dalgaları zaman zaman Batı Avrupa ülkelerinde büyük direnişleri tetiklemiştir. (II) Bununla beraber düşük doğum oranıyla başa çıkabilmek için Batı Avrupa, doğrudan göçmenlere ihtiyaç duymuştur. (III) Batı Avrupalıların iş, kültür ve kimlik açısından tehdit altında olduklarına dair oluşan kaygı, direnişlerin temelini oluşturur. (IV) Düşüncelerinde haklı olsalar da göçün topluma kazandırdığı değerlerin altı çizilirse bu kaygıların giderilmesi de kolaylaşır. (V) Göçmenleri ağırlayan toplumlar, çeşitliliği bir zenginlik olarak görmeye başladığında tehdit ve kaygının sadece toplumsal bir refleks olduğu anlaşılır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A)I       B)II     C)III     D)IV     E)V

18. Sinema ve spor dendiğinde akla gelen başarılı filmler yok mudur? Olmaz olur mu! Zaman zaman usta yönetmenler bu konudaki klişeleri aşıp sporu filmlerine ustaca yerleştirmişlerdir. Mesela Fabri’nin unutulmaz filmi Cehennemde İki Devre bunlardan biridir. Bu önemli film, savaş sırasında bir Alman toplama kampında, kamp yöneticileriyle tutsaklar arasındaki bir futbol maçının, tutukluların kaçması için bir fırsata dönüştürülmesini ustaca anlatır. —-. Buna benzer şekilde unutamadığım diğer bir film de Hitchcock’un Trendeki Yabancılar’ı ve bu filmin ünlü tenis sahnesidir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ama spor, yalnızca izleyiciyi kendine çekmek için futbolun geriliminden ve çalımından ibaret bir etkinlik değildir
B) Sinema izleyicisinden çok futbol meraklılarının ilgisini çeken bu tarz filmlerin popülerleşmesi doğaldır
C) Bu filmi izleyenler sadece bir filmin değil aynı zamanda bir futbol maçının heyecanını içlerinde duyar
D) Film yorumcuları kadar spor eleştirmenlerinin de eleştirdiği film gerçekçilikten uzak bulunmuştur
E) Spor ve sinema ilişkileri üstüne bir yazı yazmak için aslında ikisinin de iyi bir izleyicisi olmak gerekiyor

19. İnsanlar duygu ve akıl arasında tutturdukları dengeyle ayakta kalır ve yaşam denen yolda ilerler. Bunlardan birinin, kontrolü tamamen ele geçirmesi felaket getirebilir. Bu gerçek şöyle bir benzetmeyle aktarılır: Bir at arabasındasınız ve arabanız, güçlü iki at tarafından çekiliyor. Atlardan biri aklın, diğeri duygunun temsilcisi. Bir at sizi sürekli yolun bir tarafına, öbürü de diğer tarafına çekmeye çalışıyor. Sizin işiniz —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) güvenli bir şekilde ilerleyebilmek için dizginleri sıkıp ikisini de kontrol altında tutmaktır
B) bir tarafın sizi uçuruma yuvarlamaması için arabadan atlayacağınız anı iyi belirlemektir
C) bu iki atın fırsatlar sundukları kadar kötü bir son getirebileceğini de aklınızda tutmaktır
D) atların çekişmesinin ilerlemenize engel olduğunu görünce güvenilir olan atı seçmektir
E) rasyonellik adına aklınızın buyruğuna girmek yerine sezgilerinize kulak vermektir

20. (I) Batı etkisindeki çağdaş Türk şiiri eskiyi yok sayarak, eskiden gelen her şeyi silip atarak gelişmedi. (II) Kısa sürse de eskiye karşı zorlu çıkışların yapıldığı, geçmişin küçümsendiği dönemler olmadı değil. (III) Ama çağdaş şiirimiz, edebiyatımızın çok daha eski dönemlerinin güzel ürünlerinden, güçlü ustalarından zaman zaman etkilendi. (IV) Sanatçılar, divan edebiyatı ve halk edebiyatının kimi unsurlarını eserlerine bazen örtülü olarak bazen de açıkça taşıdı. (V) Hatta bunların arasında çağdaşlıklarından hiçbir şey yitirmeden divan şiiri tarzında yazmayı deneyenler de oldu.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra“Eski şiire özgü üslubun çağdaş şiirde kullanılıp kullanılamayacağı konusunda tartışmalara girdi.” cümlesi getirilebilir?
A)I       B)II     C)III     D)IV     E)V

21. Bu, kültüre hangi açıdan yaklaştığımızla ilgilidir. Nitekim bu alanda çalışan bilim insanlarının hemen hepsinin onu yeniden tarif etme çabası da bunu göstermektedir. Bununla beraber şimdiye kadar ortaya atılan bütün tarifler gözden geçirildiğinde hepsinde ortak olanı ve bu terimle ne kastedildiğini anlamak kolaydır.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Kültürel yozlaşmanın temelinde yatan sebepler nelerdir?
B) Kültürün farklı şekillerde tanımlanmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
C) Sizce kültür, toplumdan topluma değişen bir olgu mudur?
D) Bugün kültürler arasındaki farklılıklar nasıl açıklanabilir?
E) Toplumlar, son yıllardaki kültürel değişimlerden nasıl etkileniyor?

22. Resim eleştirmenleri eserleri incelerken belirli bir yönteme bağlı kalırlar. Betimleme, çözümleme, yorumlama ve yargıya varma olmak üzere dört işlem basamağını kapsayan bu yöntemle eserden bilgi edinirler. Yöntemin ilk aşamasında tabloda yer alan ve gözle görülen her nesne tek tek listelenir. İkinci aşamada bu nesneler resmin içine yerleştirilirken nelere dikkat edildiği örneğin konum, renk, kontrast, ton gibi niteliklerin nasıl kullanıldığı belirlenir. Üçüncü aşamada ressamın kullandığı nesneler ve bunların organizasyonuyla vermek istediği mesaj ortaya çıkarılır. Son aşamada ise o ana kadar elde edilen bütün veriler bir arada değerlendirilir, eseri iyi veya kötü kılan özellikler ortaya konur ve incelenen eserin niteliği hakkında nihai karara varılır.
Aşağıdakilerden hangisi bu yöntemi kullanan bir resim eleştirmeninin süreç içinde soracağı sorulardan biri olamaz?
A) Verilmek istenen mesaj, hangi obje ve varlıklar kullanılarak aktarılmaktadır?
B) Ressam, tabloda görülen bileşenlerin organizasyonunda nelere dikkat etmiştir?
C) Ressam, bu eserinde tam olarak ne anlatmak istemektedir?
D) Ressamı başarılı yahut başarısız yapan temel nitelikler nelerdir?
E) Eser, hangi güçlü ve zayıf yönleriyle diğer yapıtlardan ayrılmaktadır?

23. Bir antropolog olarak antropolojinin yöntemlerini, kendi kültürüme bakıp içinde yaşadığım dünyayı incelemek için kullanmaya karar verdim. Sayıları gittikçe artan şirket antropologlarından biri oldum. Zaten, egzotik bir şeyler bulmak için çok da uzaklara gitmeye gerek yok. Yapmamız gereken, bu betondan ormanda insanların iş dünyasında ayakta kalmak için hangi rekabet içgüdülerine güvendiklerine, bireysel ve örgütsel hareketlerinde ne tür davranış kalıplarını benimsediklerine odaklanmak.

I. Sanayileşmemiş bölgelerdeki yerli halkların kültürleriyle şehir kültürü arasındaki farklar
II. Kurumsallaşmış şirketlerdeki çalışanların bireysel başarı elde etmek ve grup içinde yükselmek için geliştirdiği stratejiler
III. Belli bir sektörde çalışanların bir grup kültürü geliştirmesini sağlayan kişisel ve sosyal dinamikler
Yukarıdakilerden hangileri bu sözleri söyleyen kişinin çalışma alanına girer?
A) Yalnız I
B)Yalnız II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III

24. Çırak Foma, ustası Rublev’e, “Ben maviyi herkesten daha iyi görüyorum.” der. Bunun üzerine Rublev de “Sana artık bir şey öğretemem çünkü sen her şeyi bildiğini sanıyorsun.” diye karşılık verir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılmak istenen düşünceyle örtüşmektedir?
A) Mutlak başarı, ustaları aşmakla mümkün olur.
B) Becerisini kutsayan kişi kendini bilgiye kapatmıştır.
C) Kendine güvenen çırağın ustaya ihtiyacı yoktur.
D) Bilgisinden emin olmak, ustalara özgü bir erdemdir.
E) Çırak, hatasını ustanın hoşgörüsü sayesinde görebilir.

25. QWERTY sisteminin kullanıldığı daktilo, harf düzeninin sıkışmasını en aza indiren, ticari anlamda başarılı ilk daktilo olarak 1874’te ortaya çıkmıştır. Ancak QWERTY klavyesinde vuruşların %32’si orta, %52’si üst ve %16’sı da ulaşması en zor olan alt sırada yapılır. Dahası bu diziliş, daha zayıf olan sol elin ve en zayıf olan serçe parmağın çok fazla kullanılmasını gerektirir. Ayrıntılı çalışmaların ardından Dvorak 1932’de, QWERTY klavyesini öğrenmek için gereken zamandan daha kısa sürede öğrenilebilen, klavye kullanıcısının başarısını ve hızını büyük oranda artıran yeni bir klavye geliştirdi. Ancak Dvorak klavyesi, o günden bugüne İngiliz dilinin standart klavyesi QWERTY’nin yerini alamadı.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Bir yeniliğin eski yöntem veya fikirden belirgin şekilde iyi olması uzun vadede de olsa toplumda kabul edileceğini gösterir.
B) İcat edilen aletlerin ortaya koyduğu yenilikler, bu aletlerin esas amacının dışında farklı amaçlara da hizmet etmesine neden olur.
C) Yeniliği ortaya çıkaran kişinin unvanı, bu yeniliğin insanlar tarafından kullanılma olasılığının artmasında etkilidir.
D) Bir yeniliğin benimsenmesi için toplumun gereksinim, değer ve hedefleriyle görece uyum içinde olması gerekir.
E) Uyum sağlamayı gerektiren bir yeniliği kabul etmek yerine alışkanlığa bağlı kalmak insanlara daha kolay gelir.

26. Türk edebiyatında ve sosyolojisinde Batılılaşma olgusuna ilişkin, karmaşık süreçlere işaret eden geniş bir literatür mevcut olmakla birlikte, bu çalışmada Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü filmi incelenirken Kemal Tahir’in görüşlerinden hareket edilmiştir. Bunun da başlıca nedeni, Kemal Tahir’in Batılılaşma ve sorunlarını, Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminden itibaren ele alıp sorgulamasıyla özgün bir yaklaşım ortaya koymuş olmasıdır. Ancak filmin yönetmen/senaristiyle Kemal Tahir’in devlet ve toplum konusundaki görüşleri arasında belirgin ayrımlar bulunmaktadır. Diğer yandan bugünün sorunlarının kaynağının Osmanlı’nın kuruluş dönemine kadar götürülmesi ve tarihe yaklaşım biçimleri bakımından ise pek çok benzerlik de göze çarpar.
Bu parçada söz edilen filmle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Kemal Tahir, filmdeki içeriği Osmanlı’da Batılılaşma  olgusu temelinde ele almıştır.
B) Yönetmen/senarist, filmi Kemal Tahir’in görüşlerine dayanarak oluşturmuştur.
C) Film, Kemal Tahir ve yönetmen/senaristin ortak bir çalışması olarak ele alınabilir.
D) Kemal Tahir’in görüşleri filmi incelemede önemli bir dayanak noktası sunmaktadır.
E) Filmde olay, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında geçmektedir.

27. Ey insan! Etrafında yarattığın düşmanlar seni kendi kusurlarının, eksikliklerinin farkına varmaktan alıkoyar. Başkalarını cezalandırdığın, aşağıladığın hatta yok ettiğin sürece dikkatini kendi içine yöneltemezsin. Böylece kendinle yüzleşme ihtiyacı da hissetmezsin. Yarattığın düşmanlar çaresizliklerinin yerini alır, onlar sayesinde zayıflıklarının üstünü örtersin. Şunu aklından çıkarma: “Sandığın gibi başkalarının günahları, seni aziz yapmaz!”
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) Bireyin dışarıya ve başkalarına yansıttığı öfke ve nefret, zamanla kendi zaaflarından arınmasına neden olur.
B) Bireyin yaşadığı toplumdaki öteki bireylerin hatalarına karşı geliştirdiği tavır, kendi benliğiyle kurduğu bağı güçlendirir.
C) Ötekileştiren ve ötekini düşman gibi gören birey, kendini eleştirme ve yargılama ihtiyacını hissetmeyerek kendini yüceltir.
D) Bireyin çevresindeki insanları tehdit olarak algılamasının temelinde toplumdan yalıtılmış bir hayat sürmesi yatar.
E) Kendilerine ve başkalarına yönelttikleri eleştirel sese kulak vermeyi başarabilenler hatasız ve dengeli bir yaşam sürerler.

28. Doğa bilimleri gibi tarih de zorunlulukların ve doğal düzenin insan hayatını, belli ölçüde de olsa, etkilediğini kabul eder. Tarihî olaylar, onları ortaya çıkaran şartların nedensellik ilkesi göz önünde tutularak açıklanmasıyla anlamlandırılır. Belirli iklimsel ve ekolojik şartların olaylar üzerindeki etkisi hesaba katılmadan salt kaynaklardan ve kanıtlardan yola çıkarak sonuçlara varmak mümkün ve anlamlı değildir. Bununla birlikte tarih biliminin görevi, tarihî olayları kendi özellikleri içinde incelemektir. Tarihî olayların gelişiminde genelgeçer kanunları ve bunların olaylar üzerindeki etkisini araştırmak, tarih biliminin değil belki de tarih felsefesinin görevidir.
Bu parçaya göre aşağıdaki önermelerden hangisi tarih biliminin bakışıyla örtüşür?
A) Her tarihî olay kendi coğrafi koşulları içinde incelenir.
B) İnsanlık tarihindeki olaylar çoğunlukla tekrar eder.
C) Tarih bilimi de doğa bilimleri gibi kanunlar koyar.
D) Tarih bilimi sadece yazılı belgeleri dikkate alır.
E) Tarih felsefesi genellemeler yapmaktan kaçınır.

29. “Ne yapmalıyım?” sorusu “Ne yapıyorum?”, “Ne yaptım?”, “Ne yapacağım?” sorularından farklıdır. Ne yapıyor olduğum, ne yaptığım veya ne yapacağımda bir betimleme söz konusudur; gözleriniz, hafızanız veya yazdıklarınız bunların gerçekliğini kanıtlamaya yeter. Ama ne yapmam gerektiği, bir betimleme değil bir soruşturmadır, bir yol arayışıdır. Betimlemeyle yol arayışı arasındaki ayrım, gerçeklik ile etik arasındaki farkı ortaya koyar.
Bu parçadan hareketle etik aşağıdakilerin hangisinde doğru tanımlanmıştır?
A) Ahlaki olarak en doğru olanın er geç hâkim gerçekliğe dönüşeceğini savunan bir felsefe kuramıdır.
B) İdeal olana ulaşmak için geçmişte yapılan hatalardan dersler çıkarmayı öneren pratik bir düşünce biçimidir.
C) Olgular temelinde sınanabilecek, kanıtlanması mümkün bir açıklama değil gerekli olanı arayan bir sorgulama türüdür.
D) Geçmiş ve gelecek arasında bir bütünlük gözeten, doğrunun her çağda kendini tekrarladığını savunan bir
disiplindir.
E) Olması gerekeni, doğruluğu ve adaleti en fazla kişinin ortak faydasına sabitleyen bir akıl yürütme yöntemidir.

30. Ozanlar, şiirin düzyazıdan üstünlüğü konusunda kanıt üretmeye bayılır. Şiir kolay ezberlenir, demek ki üstündür; kısadır, demek ki üstündür; zor anlaşılır, demek ki üstündür. Kimileri de düzyazının anlatım gücünün bir yerde tükendiğine ama şiirin anlatım gücünün hiç tükenmediğine inandıklarından “Şiir, düzyazının bittiği yerde başlar.” deyip çıkarlar işin içinden. Düzyazının bir yerde tıkandığını nereden çıkarırlar bilinmez.
Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenir?
A) Şiirin dile getirdiğini roman da öykü de dile getirebilir, sorun sanatçının hangi türde yazdığında değil başarısındadır.
B) Bir şiiri kafamızda yıllarca taşıyabiliriz ama düzyazıyı değil, onun ağırlığı yaşamın odağına yerleşmesini engeller.
C) Şiirin giriftliği karşısında romanın, öykünün kendini okuruna açması, kolayca anlaşılır olması okurun seçimlerini etkiler.
D) Şairleri kendi konumlarının altını çizmeye iten şey, düzyazının günümüz okurları tarafından gördüğü yoğun rağbettir.
E) Her türün yükseldiği dönemler vardır; şiir yavaşladığında düzyazı, düzyazı yeni ufuklar bulamadığında şiir öncülüğü üstlenir.

31. Yeni nesil, maaş değil unvan peşinde! Bir araştırma şirketi, maaşlı çalışan 18-25 yaş aralığındaki 830 kişiyle yaptığı görüşmede kişilere unvan tercihine yönelik sorular sormuştur. Araştırma sonucunda katılımcıların %80’inin “Çalıştığım yerdeki önceliğim unvan değil, maaşım.” cevabı verdiği, %18’inin “Unvanım yükseltilirse maaşımın aynı kalması önemli değil.” görüşünü belirttiği, %2’sinin de “Unvanım yükselirse maaşımın düşmesi benim için önemli olmaz.” dediği tespit edilmiştir. Araştırma sonuçları, son dönemde popüler hâle gelen unvan pazarlamasının nasıl yapılacağı konusunda da şirketlere önemli geri bildirimler sunmuştur.
Bu köşe yazısıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Kanıtlanamayan varsayımlar üzerinde yorum yapılmaktadır.
B) Kendi içerisinde tutarsızlıkları ve yanlılıkları bulunmaktadır.
C) İstatistiki verilerin gerçeği yansıtmadığı ortaya koyulmaktadır.
D) Güncel bir konunun ekonomik etkilerine değinilmektedir.
E) Toplumun farklı kesimlerinin bakış açıları karşılaştırılmaktadır.

32. Matisse, aynı mavi tonunun bir santimetrekaresiyle bir metrekaresinin birbirinden farklı olduğunu söyler. Benzer şekilde, mavi bir daire ile aynı maviden yapılmış bir kare farklı tonlardadır. Ona göre bir renk; paletteyken farklı, fırçadayken farklı, tuvaldeyken farklıdır. Çevresindeki diğer tonların ve şekillerin yarattığı uzam, resmin içindeki ve üzerindeki ışık, nesnelerin düşme ve gerileme oranlarını belirleyen konum; her tonu farklılaştırır. Resme bakanın, binlerce rengin bir çerçeve içinde eritildiğini düşünmesi bundandır.
Matisse’e göre aşağıdakilerden hangisi renk tonunu farklılaştıran bir etken olamaz?
A) Form ve ışık
B) Alanın boyutu
C) Resmin tekniği
D) Yüzeyin dokusu
E)Perspektif ve açı

33. Faust, Don Juan ve Don Kişot emellerinin peşinden sabit bir fikirle koşar. Bu karakterlerin her biri aslında mükemmellik arayışıyla kibrin, istisnai bir yiğitlikle yozlaştırıcı bir aşırılığın vücut bulmuş hâlleridir. Söz konusu karakterlere dair tespitlerim, aslında çok daha önce yaratılmış olan bu imgelerin romantik dönem yorumuna dayanan izlenimlerimdi. Ancak Faust’un sırf merak duygusu yüzünden lanetlendiğini, Don Juan’ın gerçekten işkence gördüğünü artık düşünmüyorum. Hatta Don Kişot’un cömertliği bile gerçek mi emin değilim. Fakat bu karakterlerin bireyci toplumumuz için hâlâ özel birer tınısı olduğuna inanıyorum.
Bu parçanın yazarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Roman kişilerini, onların karakteristik özellikleri üzerinden değerlendirmiştir.
B) Roman kahramanlarına ilişkin değerlendirmelerinde değişim olmuştur.
C) Roman kahramanlarına ilişkin analizlerini belirli bir dönem bağlamında ortaya koymuştur.
D) İdealizm ve kontrolsüz eylemlerin kurgusal başarıyı artırdığına inanmaktadır.
E) Roman karakterlerinin toplum üzerinde süregelen bir etkisi olduğunu düşünmektedir.

34. Özgün resimler, yeniden canlandırmanın hiçbir zaman olamayacağı ölçüde sessiz ve dingindir. Bu bakımdan yeniden canlandırmayla karşılaştırılamaz. Çünkü özgün resimde sessizlik ve dinginlik asıl malzemenin, boyanın içine sinmiştir; insan boyada ressamın resmi yaptığı andaki hareketlerinin izlerini görebilir. Bunun, resmin boyanmasıyla insanın ona bakması arasındaki zaman aralığını kapatmak gibi bir etkisi vardır. Bu özel anlamda tüm resimler çağdaştır. Resimlerin çağlarının tanıkları olma özelliği buradan gelir. İçinde yaşadıkları tarihsel an orada, gözümüzün önündedir.
Bu parçadan hareketle özgün resimlerle ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Kendine has bir yapım sırrına sahiptir.
B) Sanatçının tecrübelerinin ürünüdür.
C) Zamanın sınırlarını aşan bir gücü vardır.
D) Oluşturulduğu dönemin izlerini taşır.
E) Yaratıcısının tekniğini görünür kılar.

35.-36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Maya, Sezen Aksu’nun 1991’de çıkardığı Gülümse’den sonra, Türk pop müziğinin en iddialı ve ses getiren albümlerinden biri. Dinleyiciyle önceden buluşan “Öyle Kolaysa” ve “Ya Bu İşler Ne” şarkılarıyla beğeni toplamışken bunlara eklenen “Fırtınadayım”, “Çukur” gibi şarkılarla bu albüm bir başyapıta dönüşüyor. Böylece Maya ile Mabel Matiz, tek atımlık kurşunu olduğu iddialarını da boşa çıkarıyor. Birçok ünlü sanatçının sevilen şarkılarını yorumlayarak daha önceki çalışmasında da cesaretini ortaya koyan Matiz, Maya ile geleneğe değmekten korkmayan modern bir anlatım yakaladı. Tasavvufun mistik havası, halk şiirinin coşkun sesi, synth-pop ile birleşen Arap popunun ritimleri ayrı ayrı ve bir bütün olarak duyuluyor albümde. Gözünün gördüğüyle gönlünün bildiği bir olmayan âşıkların acısını söylerken Matiz, Şeyh Galip’ten Neşet Ertaş’a uzanan bir köprü kuruyor. Böylece toplumsal normlara ve hayatı çerçeveleyen ezici gerçeklere rağmen yüreğinin sesini dinleyenlerin çıkmazını anlatıyor. Değmekten, esinlenmekten, beslenmekten korkmuyor.

35. Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Aşkın yalnızca bir yanılsama olduğunu bilecek kadar olgun olanlar
B) Kendi isteklerini ve hayatlarını sevdikleri kişi için feda edebilenler
C) Arzuları ve gerçeklik arasındaki çatışmanın ortasında sıkışıp kalanlar
D) Gerçek aşkın dış görünüşte değil, âşığın kalbinde olduğunu anlayanlar
E) Mükemmel aşkı beklemenin ve aramanın boşuna olduğunu bilenler

36. Bu parçaya göre Mabel Matiz ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kültürel ve tarihî çeşitliliği yansıtan bir sese ve anlatıma sahip olduğu
B) Türk müzik piyasasında büyük bir ilgi uyandırmayı başardığı
C) Kendisiyle özdeşleşmiş yürekli yaklaşımını Maya albümünde de sürdürdüğü
D) Modern insanın hikâyesini evrensel tınılardan çok, yerli ögelerle aktardığı
E)Uzun süre aynı başarıyı sürdüremeyeceğini savunanları haksız çıkardığı

37.-38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Stephen King’in yayımlanır yayımlanmaz bir efsaneye dönen romanı O (It), 27 senede bir uyanan meçhul bir kötülüğü ve bu kötülükle baş etmeye çalışan bir grup genci anlatır. Kitaba adını veren O, palyaço formunda olmakla birlikte dünyadaki bütün kötülerden daha kötü bir şey olarak tasvir edilir. Karşısındaki insanın en korktuğu şeyin biçimini alan bir varlıktır. Bu durum Harry Potter’ın roman dünyasına da aynen taşınmıştır. Ancak asıl ilginç olan İngilizce orijinal adı “it” sözcüğünde gizlidir. Bu sözcüğün Almancadaki karşılığı olan “es”, üçüncü tekil nesneler için zamir olarak kullanılmasının yanı sıra Freud’un nesnel gerçeklerden bağımsız ve öznel yaşantı dünyası “id” için kullandığı sözcüktür. Gerçekten de karakterin zihnin kanalizasyonlarından çıkmayan ama batmayan da bir şey oluşu, akla ilk önce Freudyen bir id’i getirir.

37. Bu parçada O adlı romanla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Okuyucu tarafından büyük ilgi gördüğüne
B) Adının farklı dildeki karşılığına
C) Başka bir romanla benzerliğine
D) Ana hatlarıyla içeriğine
E) Sinemaya uyarlandığına

38. Bu parçaya göre O karakterinin Freud’un id kavramını çağrıştıran yönü aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bütün kötülerden daha kötü bir şey olarak tasvir edilmesi
B) Bilinçaltının derinliklerinde kaybolmaksızın saklanabilmesi
C) Bireyi içgüdüsel tepki vermeye zorlaması
D) Gerçek niyetini bir palyaço görüntüsünün altına gizlemesi
E) İnsanın bilinçaltındaki korkularını hatırlatması

39.-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Gerçek dünyadaki somut durumların benzerlik ve farklılıklarından yola çıkılarak temel yönlerinin ortaya konmasıyla araştırmacılar tarafından inşa edilen kurgulara “ideal tipler” adı verilir. Bir ideal tip, dünyayı gözlemlemekte kullandığımız bir bakış açısına benzer. Örneğin demokrasi, siber suçlar, tüketim toplumu veya otoriteyle ilgili açıklayıcı önermeler sunmak için ideal tiplere başvurulabilir. Ancak bu kurguları oluşturmadaki amaç, olgunun bütün özelliklerini ortaya koymak değil, araştırmacıya açıklama ve karşılaştırma yapma veya varsayımlar kurma imkânı sağlayan yardımcı bir araç  sunmaktır. İdeal tipler, araştırmacının incelediği olguyla ilgili gerçeğe ilişkin bazı problemleri ifade etmesine olanak sağlayan bir referans çerçevesidir. Bundan dolayı ideal tiplerin hiçbir suretle doğru veya yanlış olduğu ifade edilemez.

39. Bu parçaya göre ideal tiplerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Gündelik yaşamdaki olay ve olgulara ilişkin gözlemlerden doğar.
Kurgu olarak tasarlandığından sosyal gerçeklikle farklılık gösterebilir.
İşlevi konusunda araştırmacılar arasında görüş farklılıkları bulunmaktadır.
Sosyal olay ve olguları açıklamada kullanılabilecek örnek niteliğine sahiptir.
Araştırmacıların ele aldığı nesne hakkında fikir yürütmesine imkân sağlar.

40. Bu parçaya göre ideal tiplerin doğru veya yanlış olduğunun söylenememesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İdeal veya saf olan gerçek bilginin tam olarak gözlemlenememesi
B) Olgunun tam tanımına ulaştıktan sonra ideal olma özelliğini yitirmesi
C) Sosyal dünyayı tanımlayıcı özelliklerin bir bütünlük oluşturamaması
D) Gerçekliğin daha çok ana unsurlarını yansıtan bir sınır çiziyor olması
E)Olguları anlaşılır kılacak benzerlikleri belirlemede zorluk yaşanması

CEVAPLAR

1. B 11. B 21. B 31. B
2. E 12. E 22. E 32. C
3. A 13. A 23. D 33. D
4. C 14. E 24. B 34. B
5. A 15. B 25. E 35. C
6. D 16. C 26. D 36. D
7. E 17. B 27. C 37. E
8. E 18. C 28. A 38. B
9. A 19. A 29. C 39. C
10. D 20. D 30. A 40. D
]]>
2019 AYT Edebiyat Sorular (Çıkmış Sorular) https://dersimizedebiyat.org/2019-ayt-edebiyat-sorular-cikmis-sorular.html Sun, 16 Jun 2019 21:02:12 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=120073 2019 AYT Edebiyat Soruları ve Cevapları

 

1. Yeşil tasarım (zihinde canlandırılan biçim), (I) insan ve  çevre üzerindeki zararlı etkileri en aza indirgemeyi hedefleyen bir yaklaşımdır. Öncelikle binanın yapımından yıkımına kadar olan zamanı kapsayacak  (sınırları içine alacak) (II) şekilde korunmasını hedefleyen genelgeçer (hemen herkesçe benimsenen) (III) kurallar koymak gerekiyor. Enerji kaynaklarını üst seviyede değerlendirmeye (denetlemeye) (IV) olanak sağlayan uygulamalar; doğal, geri dönüşümlü (yeniden değerlendirilebilir nitelikte) (V) ve zararlı olmayan malzeme kullanımıdır.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) I      B)II      C)III     D)IV     E)V

2. (I) Ergenlikten sonra büyümesi duran insanların aksine pek çok balık yaşamları boyunca gelişimini sürdürüyor. (II) Örneğin, bir mersin balığı yüzyıldan fazla yaşayabiliyor ve iki buçuk metreden uzun olabiliyor. (III) Ancak dünya genelindeki aşırı avlanma, balıkların uzun bir yaşam sürmesini engelliyor. (IV) Bunun sonucunda da dünya, büyük balıklarını yavaş yavaş kaybediyor. (V) Buna rağmen balıkçılığın sınırlandırıldığı ender bölgelerde balıkların büyüklüğüyle ilgili yeni rekorlar kırılmaya devam ediyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)I. cümlede insanlarla balıklar, belirli bir özellik üzerinden karşılaştırılmıştır.

B)II. cümlede bir balık türünün yaşam süresiyle boyu arasında ilişki kurulmuştur.

C)III. cümlede balıkların yaşam sürelerini uzatan bir faktörden söz edilmiştir.

D)IV. cümlede bazı balıkların neslinin tükenme nedenleri üzerinde durulmuştur.

E)V. cümlede balıkçılığın dünya genelinde kısıtlanması gerekliliği vurgulanmıştır.

 

3. Yahya Kemal’in ilk kez 1913’te Peyam gazetesinde yayımlanan ve İstanbul’un gelecek yüzyıllardaki hâlini resmeden bilim kurgu türündeki hikâyesi Çamlar Altında Musahabe’yi önemli bulurum. Öncelikle bu hikâye, H. G. Wells’in Zaman Makinesi’nden yola çıkılarak kurgulanmış edebî ürünlerden biridir. Ayrıca dönemin en popüler konularından biri olan medeniyet tartışmasında Yahya Kemal’in konumunu açıkça ortaya koyan ilk eserdir.

Bu parçadan hareketle Çamlar Altında Musahabe ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A)Medeniyet tartışmasında öncü nitelik taşıdığına

B)Döneminde beklenen ilgiyi görmediğine

C)Toplumsal sorunları göz ardı ettiğine

D)İçerik olarak bütünüyle özgün olmadığına

E)Geçmiş ve geleceği birlikte ele aldığına

 

4.         İş gelmez elinden gitmez bir kâre

Aslında neslinde giymemiş hâre

Sandığı gömleksiz duran mekkâre

Bedestene gelir kaftan beğenmez

Bu dörtlük, içerik açısından aşağıdaki şiir türlerinden hangisine örnek verilebilir?

A)Epik

B)Satirik

C)Lirik

D)Didaktik

E)Pastoral

 

5.         I.Dedim dilber yanakların kızarmış

Dedi çiçek taktım gül yarasıdır

Dedim tane tane olmuş benlerin

Dedi zülfüm değdi tel yarasıdır

 

II.Sabahtan uğradım ben bir güzele

Dedim mahmur musun söyledi yok yok

Ak ellerin boğum boğum kınalı

Dedim bayram mıdır söyledi yok yok

Aşağıdakilerden hangisi numaralanmış bu dörtlüklerin ortak özelliklerinden biri değildir?

A)11’li hece ölçüsünün kullanılması

B)Benzer temaların işlenmesi

C)Nazım şeklinin koşma olması

D)Ahenk unsuru olarak redife yer verilmesi

E)Tecahülüarif sanatından yararlanılması

 

6.         Ahu gözlü dilber sana ne ettim

Sevdanın elinden tükendim bittim

Her ne ettim ise kendime ettim

Kerem gibi her gün yandıkça tüttüm

Dertlerimi sürü eyleyip güttüm

Bu dizelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)Pastoral bir şiir türünden alınmıştır.

B)Ahenk unsuru olarak redif kullanılmıştır.

C)Düz kafiye şemasından faydalanılmıştır.

D)Birden fazla edebî sanattan yararlanılmıştır.

E)Nazım türü bakımından güzellemedir.

 

7. Aşağıdaki beyitlerin hangisinde irsalimesel sanatına yer verilmemiştir?

A)        Ziyaretten murâd olan duâdır

Bugün bana ise yarın sanadır

B)        Kardaşına kuyu kazarsa kişi

Kuyuya düşmek olur anın işi

C)        Ne siyâh eylemiş bu nâsiyeyi

Saçımı bembeyaz eden bahtım

D)        Balık baştan kokar bunu bilmemek

Seyrânî gafilin ahmaklığından

E)         Ahde vefâyı va’d-i tehî sanmasın ki dost

Gözden ırağ olunca gönülden ırağ olur

 

8. Aşağıdakilerden hangisinin bir masalın döşeme bölümünden alındığı söylenebilir?

A)Pireler berber iken develer tellal iken…

B)Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.

C)Uzak memleketin birinde bir padişah yaşarmış.

D)Padişah işini göredursun, biz gelelim Keloğlan’a.

E)Sislerin arasından ansızın tek gözlü bir dev belirivermiş.

 

9. (I) Genellikle “gölge oyunu” olarak nitelendirilen Karagöz; çıra, mum, lamba gibi bir aydınlatma kaynağı ile yarı saydam bir perdeden yararlanılarak oynanır. (II) Karagöz ile Hacivat’ın başından geçen olayların anlatıldığı oyunda Çelebi, Bebe Ruhi, Tuzsuz Deli Bekir gibi yardımcı tipler de vardır. (III) Karagöz oyunu; giriş, muhâvere, fasıl ve bitiş olarak adlandırılan dört bölümden meydana gelir. (IV) Karagöz şakacı, nüktedan, meraklı ve patavatsız bir tipi canlandırırken Hacivat medrese kültürüyle yetişmiş eğitimli bir tiptir. (V) Toplumun aksayan yönlerinin eleştirildiği oyunda Karagöz mendil, baston, sandalye gibi aksesuarları kullanırken Hacivat bu aksesuarları kullanmaz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) I      B)II      C)III     D)IV     E)V

 

10.

Yine günlerden bir gün Ay Kağan’ın gözü parladı. Doğum sancıları başladı ve bir erkek çocuğu oldu. Bu çocuğun yüzü gök, ağzı ateş gibi kızıl, gözleri ela, saçları ve kaşları kara idi. Perilerden daha güzeldi. Bu çocuk anasının göğsünden ilk sütü emdi ve bir daha emmedi. Çiğ et ve çorba istedi. Dile gelmeye başladı. Kırk gün sonra büyüdü, yürüdü ve oynadı. Ayağı öküz ayağı gibi, beli kurt beli gibi…

Oğuz Kağan Destanı’ndan alınan bu metinle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)Kahramanı ruhsal derinlikleriyle tasvir edilmiştir.

B)Gerçek ve hayalî unsurlar bir arada verilmiştir.

C)Tasvirlerde tabiat unsurlarına başvurulmuştur.

D)Zamanla ilgili unsurlar gerçeküstüdür.

E)Kahramanı olağanüstü özellikler taşımaktadır.

 

11.

Yazar Yüzyıl Eser
I 14. yüzyıl İskendername
Nâbî II Hayrâbâd
Şeyh Gâlip 18. yüzyıl III

Bu tabloda numaralanmış yerlere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Âşık Paşa – 15. Yüzyıl –  Ferhad u Şîrîn

B)Zâtî  – 16. Yüzyıl –  Hadîkatü’s-Süedâ

C)Ahmedî – 17. yüzyıl – Hüsn ü Aşk

D)Ahmed Paşa – 18. Yüzyıl – Hüsn ü Aşk

E)Hayretî – 17. Yüzyıl –  Çengnâme

 

12.  Gündelik yaşamın önemli bir parçası olan mutfak kültürü, divan şiirine de yansımıştır. Osmanlı mutfağının zenginliğini yansıtan baklava, güllaç, işkembe çorbası, biryan, musakka, yahni gibi geleneksel yemekler ve tatlılar, divan şairlerinin hayal dünyasında çeşitli anlamlar kazanmıştır.

Bu parçaya göre aşağıdaki beyitlerden hangisi, Osmanlı mutfak kültürünü temsil eden bir örnek olamaz?

A)        Giceyle uyhuda mekteb hâcesinin gözine

Sahan böreği ile baklava gelir görünür

B)        Yahni ile turşî-i şalgam verir insâna ferah

Girde balık çorbası hem virdi zarîfâne ferah

C)        N’ola kılsam leb-i dildâr içün âh

Kanı âlemde bir bî-dûd helvâ

D)        Dün tabîbe derd-i dilden bir devâ sordum didi

Gam yemeden özge bu derdün devâsın bilmedüm

E)         İderse ehl-i meclis n’ola ikrâm

 Begayet pûhtedir yahni degül hâm

 

13.  Anadolu’da XVI. yüzyılda oluşmaya başlayan biyografi geleneğinin ilk ürünleri, Ali Şir Nevâi’nin Mecâlisü’n-Nefâis adlı eseri örnek alınarak yazılmıştır. 1538 yılında Sehî Bey’in kaleme aldığı; şairler hakkında bilgiler içeren Heşt Behişt adlı eseri bu türün Anadolu sahasındaki ilk örneğidir.

Bu parçada sözü edilen edebî tür aşağıdakilerden hangisidir?

A) Mecmua          

B) Tezkire            

C) Surnâme

D) Mersiye                  

E) Menakıbnâme

 

14.  Türk tiyatrosunun gelişimine önemli katkısı bulunan, tiyatro kurup bazı oyunlarda rol alan —-; başta Cimri olmak üzere Molière’in hemen hemen bütün eserlerini Türkçeye aktarmıştır. Tanzimat Dönemi’nin önemli kültür adamlarından biri olan yazar, kendine has yöntemlerle tiyatro çevirileri ve uyarlamaları yapmıştır.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  Recaizade Mahmut Ekrem

B) Ahmet Mithat Efendi

C) Namık Kemal

D) Ahmet Vefik Paşa

E)  Direktör Ali Bey

 

15.  Namık Kemal’in tiyatrosu, bir dava tiyatrosudur. Yazar; vatanperverlik, İslam birliği, insan hakları gibi inandığı değerleri, toplumun kalkınmasına yönelik fikirlerini ve geleneğe ilişkin tenkitlerini tiyatro türünde verdiği eserlerinde de işler. XIX. yüzyılın başında bir Rumeli şehrindeki yöneticinin zulmüne karşı başlayan isyanı Gülnihal adlı oyununda; kuşatma altında bulunan bir kalenin fedakârlıklarla kurtuluşunu da adlı oyununda anlatır.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Kara Bela                       

B) Zavallı Çocuk

C) Akif Bey                         

D) Vatan yahut Silistre

E) Celâlettin Harzemşah

 

16.  II. Meşrutiyet sonrası edebiyat sahnesine çıkan ve genç edebiyatçılardan oluşan bu topluluk, ferdiyetçi bir sanat görüşünü esas alır. Türk edebiyatı tarihinde ilk kez bir bildirgeyle ortaya çıkan bu edebî topluluk, devrin sosyal ve politik ortamından dolayı, amaçladıkları pek çok şeyi başaramadan dağılmıştır.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen edebî topluluğun üyesi değildir?

A) Yakup Kadri Karaosmanoğlu

B)  Refik Halit Karay

C) Ahmet Haşim

D) Celal Sahir Erozan

E)  Cenap Şahabettin

 

17.  Hikâyelerinde tam bir gözlemci gibi davranır. Kaleminden çok silgisi çalışır; gereksiz sözden olabildiğince kaçınır. Zaten büyük trajik olayların ve kahramanların öykülerinden çok gündelik olanın ve devlet dairesindeki, sokaktaki, evdeki insanın mütevazı dünyasını anlatan yazar; öykü çerçevesini kısacık ve sade cümlelerle çizer: “Ağustos, Cuma günü. Sicil müdürü Cavit Bey, yemekten sonra minderin üstüne uzanmış, uyumak istiyor.” diye başlayan Mendil Altında öyküsünde olduğu gibi… Köyün, köylünün sorunları, büyük toplumsal çatışmalar veya tarihimizin şanlı sayfaları ve kahramanları yoktur onun öykülerinde. Açıkça hedeflenmiş bir mizah tonu veya sivri bir eleştirellik de yoktur ama gündelik olanın içerdiği komik ayrıntılar pek çok hikâyede okuyucuyu güldürür. Onun hikâyeleri, gündelik yaşamın sıradanlığının içinde silikleşen insanların yaşadığı duygusal ve zihinsel çelişkileri aktarır.

Bu parçada tanıtılan yazar aşağıdakilerden hangisidir?

A) Refik Halit Karay             

B) Orhan Kemal

C) Sabahattin Ali                  

D) Aziz Nesin

E) Memduh Şevket Esendal

 

18. Millî Edebiyat Dönemi’nde eser veren yazarların romanları üzerine birçok çalışma yapılmış ancak bu romanlarla aynı dönemde yazılan hikâye kitapları pek ilgi görmemiştir. Pek çok okur, Millî Edebiyat hareketinin nesirde “yıldız üçlüsü” olarak bilinen yazarlarımızın nispeten başarısız olan Miskinler Tekkesi, Tatarcık veya Hep O Şarkı gibi romanlarını dahi bilir ama Sönmüş Yıldızlar, Dağa Çıkan Kurt veya Millî Savaş Hikâyeleri gibi başarılı hikâye kitaplarını çok az duymuştur.

Bu parçada sözü edilen eserlerin yazarları aşağıdakilerin hangisinde bir arada verilmiştir?

A)  Ömer Seyfettin – Aka Gündüz – Müfide Ferit Tek

B)  Reşat Nuri Güntekin – Halide Edip Adıvar -Yakup Kadri Karaosmanoğlu

C) Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Ömer Seyfettin -Refik Halit Karay

D) Mithat Cemal Kuntay – Halide Edip Adıvar -Aka Gündüz

E)  Refik Halit Karay – Reşat Nuri Güntekin -Falih Rıfkı Atay

 

19. 1940’ların şiirindeki değişime genel hatlarıyla bakarsak şunu göreceğiz: Konu alanı genişleyen şiir; fil dişi kuleden uzaklaşarak deniz kıyılarına, ağaç altlarına, dış mahallelere doğru uzanmıştır. Yeni olanaklar denenirken mutlak değerler yitip gitmiş, biçimde şiire sonsuz bir özgürlük alanı tanınmıştır. Bu dönem şairleri; şiiri insan içine çıkarmış, şiire kasket giydirmiş, şiirin kahramanının nasırından, vuran kundurasından bahsetmiştir. Sokaktaki adamın şiirine yönelmişlerdir.

Bu parçada anlatılanlardan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Aralarında Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu’nun bulunduğu bir topluluğun şiirde gerçekleştirdiği yeniliklerden bahsedilmektedir.

B)  1940’h yıllarda şiirin; nazım birimi, ölçü ve kafiye gibi şekilsel unsurların sınırlamalarından kurtarıldığı ifade edilmektedir.

C)  1940’larda şiirde gerçekleşen değişimin, şiirin estetik değerinde bir düşüşe neden olduğu savunulmaktadır.

D)  1940’lara gelinceye değin Cumhuriyet şiirinde, sıradan insana ve gündelik konulara pek yer verilmediği ileri sürülmektedir.

E)  Şiirde yaşanan değişimi örneklendirmek için Orhan Veli Kanık’ın yazmış olduğu bir şiirine gönderme yapılmaktadır.

 

20. O gün insanları sevebilmek arzusuyla otelin kapısını açtığım zaman karşıma ilk çıkan insan, bir küfeci çocuğu oldu. Kirli, soluk yanaklarına, çıplak ayaklarına merhametle değil, sevgi ile baktım. Zaten otelin kapısından bu niyetle çıkmamış mıydım? Onu kucaklamak, köşedeki kunduracıdan ona bir lastik ayakkabı, biraz ilerideki dükkandan beyaz bir keten pantolon almak arzusuyla durdum.

— Ne bakıyorsun efendi, dedi, hamal mı lazım?

— Yok çocuğum, dedim.

“Gel sana bir pantolon, bir ayakkabı alayım.” demek üzereydim. Fakat gözlerini görünce vazgeçtim. Yirmi beş kuruş çıkarıp verdim, yürüdüm. Arkamdan koşup iade etti. Yüzünü görmedim fakat elleri kararlı idi.

— Her sakallıyı baban zannetme, anladın mı? Yirmi beşi aldım. Cevap vermeden yoluma devam etmek istedim. Birden bütün neşemin bir camın kırılışı kadar şangırtı çıkararak düşüp kırıldığını gördüm.

Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Olaylar hâkim bakış açısıyla anlatılmıştır.

B)  Sade, içten ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.

C) Anlatımında betimleyici unsurlardan faydalanılmıştır.

D) Anlatıcının psikolojik durumuna değinilmiştir.

E)  Gündelik hayattan bir kesite yer verilmiştir.

 

21. Yazar, 1980 sonrası Türk edebiyatının yenilikçi isimlerinden biridir. İlk dönem eserlerinde köy gerçekliğini, köyden kente göçü, çarpık kent ilişkilerini, bu çarpıklığın meydana getirdiği yabancılaşmayı; yabancılaşan bireylerin içsel yolculuklarını ve onların yoksul hayatlarını işledi. Daha önceleri toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla işlenen bu konuları gerçeküstücü bir yaklaşımla ele aldı. Sevgili Arsız Ölüm, Berci Kristin Çöp Masalları, Gece Dersleri, Aşk İşaretleri, Unutma Bahçesi adlı romanlarında hayatın gerçeklerini gözleme dayalı bir anlayışla halk ürünlerinin anlatım tarzlarından yararlanarak aktardı.

Bu parçada sözü edilen yazar aşağıdakilerden hangisidir?

A) Leylâ Erbil        

B) Sevgi Soysal    

C) Latife Tekin

D)NazhEray              

E) Pınar Kür

 

22. Yazar:

— Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yarım kalan son romanı dâhil tüm romanlarını okudum. Utanarak söylemeliyim ki romanları dışında yazdığı hiçbir şeyi okumadım.

Eleştirmen:

— En beğendiğiniz ve en az beğendiğiniz romanlarını sorabilir miyim?

Yazar:

— Türk modernleşmesini bir parodiye dönüştürdüğü ve Türk romanının en ilginç üç karakterini -Hayri İrdal, Halit Ayarcı ve Doktor Ramiz- yarattığı romanı bir şaheserdir. Kurtuluş mücadelesine odaklandığı romanı ise benim gözümde, biraz zayıf kalmıştır ve bu yüzden en az “Tanpınar romanı” olan metnidir.

Eleştirmen:

— Size katılıyorum. Edebiyat tarihlerinde geçmese, kitabın kapağında Tanpınar adını görmesem bu romanı onun yazdığını asla düşünmezdim. Şiirleri için de aynı şeyi düşünüyorum. Fakat zaten benim için Tanpınar, bir şairden ziyade muhteşem bir romancı, edebiyat tarihçisi ve araştırmacısıdır.

Bu diyalogdan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Yazar, Abdullah Efendi’nin Rüyaları kitabını henüz okumamıştır.

B)  Eleştirmene göre XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi Tanpınar’ın başyapıtıdır.

C) Yazarın en az beğendiği Tanpınar romanı Sahnenin Dışındakiler’dir.

D) Eleştirmen için Bursa’da Zaman Tanpınar’ın gerçek gücünü yansıtmakta yetersizdir.

E) Yazarın en beğendiği Tanpınar romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsüdür.

 

23. Bilinç akışı; romanda figürlerin iç dünyalarını kendi zihinlerinden, bütün karmaşasıyla aracısız bir şekilde aktarmayı amaçlar. Bu, çağrışıma dayalı olarak birbirini izleyen düzensiz yapıdaki cümle ve sözcüklerle ortaya konan bir tekniktir. Bu teknikte kahramanın zihni ve iç dünyası; düşünceler, dağınık sözler, imajlar ve sembollerin çağrışım silsileleri hâlinde verilmesiyle aktarılır. Bu yönüyle kahramanın iç sesinin anlatıldığı ancak tamamen yazarın kontrolünde olan iç monolog tekniğinden ayrılır.

Bu açıklamaya göre aşağıdaki parçalardan hangisi bilinç akışı tekniğine örnek olarak gösterilebilir?

A) Bugün sokağa çıkmaya karar verdim. Günseli’ye gitmek istiyordum. Birkaç gündür izinli olduğunu biliyordum. Evden çıktım, yavaş yavaş yürüyerek caddeye ulaştım. Kalabalık birden şaşırttı beni, başım döndü. İnsanlar, bana çarparak yanımdan geçiyorlardı.

B) Gözlerini açtıktan sonra da bir süre rüyayı kafasında yaşadı, gerçeği hemen kabul edemiyordu. Gördüğü rüyaya hayalinden eklemeler yaptı, aklının gözlerinde sürdürdü rüyayı. Sonra görüntüler bütünüyle silindi, yerini, bir rüya boyunca unuttuğu düşüncelere, meselelere bıraktı.

C) Ahmet telefonu, bastırmaya çalıştığı bir öfkeyle kapadı. Parmaklarıyla masanın üzerine sinirli sinirli vurarak önce Cevdet Bey’in resmine, sonra Osman’a baktı. “Evet Cevdet Bey’in resmini yapmalı!” diye düşündü.

D) İster istemez bir yabancının horladığı bir odada geceleyecektin. Daha sonraları birçok kişinin horladığı odalarda kaldın. Ve mışıl mışıl uyudun. Güzel rüyalar gördün. O gece, bir yandan bir yana dönmüş, doğru dürüst uyuyamamıştın.

E)  Mutlak birisini çiğnedi, bu herifi hapse tıktılar. Ne kadar münasebetsizlik!.. On altı yaş ölmek için pek erkendir. Ah! Artık vapura gidemem… Yazık… Hey terbiyesiz dağ adamı! Bu küfür doğrusu unutulmaz… Arabacı! Sür be herif! Şu Andon’un yaptığı işi de görüyor musun?

 

24. Mantığın egemenliğinden kurtulamadık daha. Uygarlık, bilimsellik ve ilerleme uğruna, insan psikolojisinin ve zihninin açıklanamaz karmaşıklığı görmezden gelindi. Mantığa uygun olmayan ve belli bir amaca hizmet etmeyen tüm yöntemler aforoz edildi. Düşüncenin çıkar gözetmez oyununa, rüyanın ve çağrışımın sınırsız gücüne bugüne değin önem verilmedi; insan ruhunu ve gerçekliğini anlamak için bunlara yönelmenin zamanı geldi. Bugüne kadar şiirin görmezden geldiği bilinç dışı bütün alanları şiirin içine çekmek için buradayız.

Bu parçada dile getirilen düşünceler, aşağıdaki edebî akımlardan hangisi ile ilişkilendirilebilir?

A) Fütürizm                         

B) Dadaizm

C) Sürrealizm                      

D) Sembolizm

E) Egzistansiyalizm

 

CEVAPLAR

1. D 9. E 17. E
2. A 10. A 18. B
3. D 11. C 19. C
4. B 12. D 20. A
5. E 13. B 21. C
6. A 14. D 22. B
7. C 15. D 23. E
8. A 16. E 24. C

 

]]>
2019 TYT Türkçe Soruları – (Çıkmış Sorular) https://dersimizedebiyat.org/2019-tyt-turkce-sorulari-cikmis-sorular.html Sun, 16 Jun 2019 20:49:19 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=120071 2019 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları

1.  Kimileri robotları insanlığın sonunu getirecek bir tehdit (tehlikeli bir durum) I olarak görüyor, kimileri de insanları çalışmaktan kurtaracak (alıkoyacak) II bir yardımcı olarak. Suya sabuna dokunmayan (sakıncalı konularla ilgilenmeyen), III evcil hayvan benzeri robotlar hâlihazırda (şu anda) IV satılıyor. Bu robotlar etrafındaki nesnelerin ne olduğunu anlıyor (kavrıyor), V yüksekten düşmemeyi başarıyor, komutlara cevap veriyor hatta oyunlar oynayabiliyor.

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) I            B) II           C) III           D) IV          E) V

 

2.  Kemalettin Tuğcu bizlere yoksulluğu, yaşamla savaşmayı, acımayı, yardımlaşmayı ve paylaşmayı öğretti. Kahramanları hiç yüzüstü, umarsız bırakmadı. Eserleriyle Tuğcu okurlarına bir bakıma acı aşısı yaptı.

Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Kitaplarıyla acılara, zorluklara göğüs germe becerisi kazandırmak                                        

B) Yaşanan acıların okurla paylaşılarak azalmasını sağlamak

C) Odağına acıyı alarak kalemini edebî yönden güçlendirmek

D) Acıyla yoğrulmuş hayatların kendi yönünü bulacağını göstermek

E) Toplumun yaşadığı acıları yalın hâliyle eserlerine aktarabilmek

 

3. Arka arkaya ses getiren filmler çekmiş, bunların arasına önemli bir su altı belgeseli ekleyerek bu alanda da ustalığını göstermişti. Herkes yeni çalışmalarını merakla beklerken o, uzunca bir süre sessizliğe gömülmüş; röportaj tekliflerini bile geri çevirmişti. Geçen hafta ortak bir dostumuzdan yepyeni bir belgesel çekimi için hazırlıklara başladığını işittim. Meğer inziva süreci, aslında yeni projeleri için kuluçka dönemiymiş.

Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Toleranssız ve karamsar mizaçlı olduğu için her şeye siyaha yakın bir grilikte yaklaşmaktan keyif alırdı.

B)Yaşanan olaylara daima aynı pencereden baktığı için hiçbir zaman farklı bir şey göremeyecekti.

C)Yaşadığı hayal kırıklıkları sonunda, kabuğuna çekilerek hayatındaki “keşke”lerin muhasebesini yapmaya başladı.

D)Yeni tanıştığı insanlarla iletişim kurarken sergilediği içine kapanık tavır, muhataplarını oldukça rahatsız ediyordu.

E)Sabit fikirli ve ben merkezli bir söylem; tek notayla bestelenen, duraksız bir musiki tadı verir dinleyicilerine.

 

4.         I. Uyku esnasında solunum sıklığının ve kalp atış hızının düşmesi, vücuda pompalanan kan basıncını azalttığından uykudayken daha fazla üşürüz.

II. Özellikle iki üç aylık bebeklerde, uyurken değişen vücut sıcaklığına bağlı olarak ortaya çıkan ani ölümler, günümüzde yaygın olarak görülmektedir.

Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)  I. cümlede ifade edilen konuyla çelişen farklı bir durumdan söz edilmektedir.

B)  I. cümlede anlatılan durumun sebep olduğu bir olumsuzluktan bahsedilmektedir.

C) I. cümledeki olgunun, çocukları neden daha fazla etkilediği açıklanmaktadır.

D) I. cümlede belirtilen olgunun her bireyde gerçekleşmediği örneklenmektedir.

E)  I. cümlede değinilen düşüncenin bilimsel olarak kanıtlandığı gösterilmektedir.

 

5.  Çocuk, aklının doğal işleyişi sonucu her an ortaya çıkan tuhaf sorulardan birine yanıt bulma amacıyla gerçekleştirdiği her samimi girişim sayesinde, o amacın sonucuyla kıyaslanamayacak oranda kalıcı kazanımlar edinir.

Bu cümlede çocuklarla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tuhaf sorular sorma davranışlarının çocuklarda istemsiz biçimde gerçekleştiği

B)  Merak ettikleri konunun iç yüzünü öğrendikleri sürece bilgi birikimlerinin arttığı

C) Kendi hâllerine bırakıldıklarında tuhaf sorular sorma alışkanlıklarının sona erdiği

D) Cevabını samimi biçimde merak ettikleri soruların yetişkinlerce cevaplandırılması gerektiği

E)  Sorularına cevap arayışlarının gelişimleri üzerinde cevaplardan daha etkili olduğu

 

6.         I.   Pek çoğumuz tekstil ürünlerinin sadece koyun yününden elde edildiğini düşünürüz.

II. Keçilerin ve develerin de lifleri bükülerek iplik hâline getirilir ve tekstil endüstrisinde kullanılır.

Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?

A)Keçi ve deve liflerinden iplik üretilip tekstil sanayisinde kullanılmasına rağmen pek çoğumuz tekstil ürünlerinde yalnızca koyun yünü kullanıldığını sanıyoruz.

B)Keçilerin ve develerin liflerinin iplik malzemesi olarak tekstil sanayisinde çok az tercih edilmesi nedeniyle genellikle yünün sadece koyundan üretildiğini düşünüyoruz.

C)Yaygın olarak yünün yalnızca koyundan üretildiğini düşünsek de keçiler ve develerden elde edilen liflerin geçmişten bugüne tekstil ürünlerinde kullanıldığını biliyoruz.

D)Tekstil sanayisinde keçi ve develerden elde edilen yünler de kullanılmasına karşın birçoğumuz iplik gibi ürünlerin yalnızca koyundan üretildiğini zannediyoruz.

E)Birçoğumuz, keçilerin ve develerin liflerinin de iplik malzemesi olarak tekstil endüstrisinde kullanıldığını göz ardı ediyor ve yünün yalnızca koyundan üretildiğine inanıyoruz.

 

7. Tüm hayvanların vücudu dokulardan ve dokuların birleşmesiyle meydana gelen organlardan oluşur. Dokular vücudun çeşitli kısımlarını ve organlarını oluştururken küçücük, kıvrımlı ve karmaşık yapılara dönüşür. Epitel hücreler bu yapıların oluşmasında temel bir işleve sahiptir. Bu hücreler sıkı bir şekilde istiflenerek derinin, kan damarlarının ve organların dış tabakalarını meydana getirir.

Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması         

B) Ünsüz benzeşmesi

C) Ünlü düşmesi                  

D) Ünsüz düşmesi

E) Ünlü daralması

 

8.  Dede Korkut anlatılarının (I) üçüncü hikâyesi olan Bey Böyrek, neredeyse tüm Türk halklarının (II) sözlü edebiyatında yer almaktadır. Bu anlatı, Oğuz boylarının (III) arasında Bamsı Beyrek, Altay Türklerinde ise Alıp Manaş, Başkurt ve Tatarlarda Alıpmenşen olarak bilinir. Bu destanın birbirine yakın biçimlerinin (IV) bu kadar geniş bir coğrafyada yaşaması, bu toplulukların ortak bir düşünce tarihine sahip olduklarının (V) güzel bir göstergesidir.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi üçüncü çoğul kişi iyelik eki” almıştır?

A) I            B) II           C) III           D) IV          E) V

 

9.  Oyuncular, herhangi bir rolü canlandırdığında izleyicilerinden gözleri (I) önüne serilen sahneleri (II) ciddiye almalarını beklerler. Kendilerinden, izledikleri (III) karakterlerin sahipmiş gibi görünen niteliklere gerçekten sahip olduklarına, yapmakta oldukları (IV) işin yol açacağı sonuçların gerçekleşeceğine ve genelde her şeyin göründüğü gibi olduğuna inanmaları (V) istenir.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangisi, “belirtme durumu eki” almıştır?

A) I            B) II           C) III           D) IV          E) V

 

10.  Daima, bu şehre ilk giren ve onu yeni baştan bir Türk şehri olarak kuran dedelerimizin yaşayışlarındaki halis tarafa hayran oldum.

Bu cümlenin yer tamlayıcısında (dolaylı tümlecinde) aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İsim-fiil             

B) Sıfat-fiil            

C) Edat

D) Bağlaç                

E) Zarf-fiil

 

11.  Modern şehir hayatının gün içerisinde onlarca kişiyle iletişime geçmeyi zorunlu kılan ve kişileri binlerce mesaja maruz bırakan yapısı, insana daha önce deneyimlemediği bir uyum sürecini dayatıyor.

Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı, aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A)  Özne – zarf tümleci – belirtisiz nesne – yüklem

B)  Belirtisiz nesne – özne – belirtili nesne – yüklem

C) Zarf tümleci – yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) – özne – yüklem

D) Özne – yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) – belirtili nesne – yüklem

E)  Belirtili nesne – zarf tümleci – özne – yüklem

 

12.   Meslek gruplarının bazıları (I) üyelerinin davranışlarından sorumlu tutulur. Anneliğin de kimi açılardan bir meslek grubu sayılmasına rağmen onlardan birinin (II) kötü davranışı diğerlerine (III) duyulan saygıyı pek etkilemez. Ancak iyi örgütlenmiş meslek gruplarının üyeleri, insanların gözünde birbirleriyle (IV) öyle özdeşleşmiştir ki mesleği icra eden birinin tutumu tüm (V) meslektaşların itibarını etkiler.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi zamir değildir?

A) I             B) II            C) III            D) IV           E) V

 

13.  Azıcık (I) esinti olmasa insanı eritecek kadar (II) sıcak bir İstanbul gününde şehrimin yağmurlarını özleyerek Tophane-i Amire’deki Büyük Ustalar Sergisi’ne doğru yol alıyorum. Rönesans’ın üç büyüğü (III) Leonardo, III Michelangelo ve Raphael… Nasıl (IV) olmuş da üçü aynı zamanda, aynı coğrafyada yetişmiş?

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?

          I            II                   III               IV

A)  Zarf           Edat           Sıfat           Zamir

B)  Sıfat          Edat           İsim             Zarf

C)  Sıfat          Zarf           Zamir           Edat

D) Zarf       Bağlaç         İsim             Sıfat

E)  İsim      Bağlaç        Zamir          Zarf

 

14.  (I) İnsan omurgasında bulunan omurların arasındaki diskler, yer çekiminin etkisiyle sürekli baskı altındadır. (II)  Uzayda diskler üzerinde böyle bir baskı oluşmaz. (III)  Bu durum, disklerin arasının biraz daha açılmasına sebep olur. (IV) Sonuç olarak uzayda astronotların boyunun uzadığı görülür. (V) Astronotların sırt ağrısı çekmelerinin nedeni de budur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede sıfat-fiil kullanılmıştır.

B)  II. cümlede edat bulunmaktadır

C)  III. cümlede isim-fiil vardır.

D)  IV cümlede zarf-fiil kullanılmıştır.

E)  V cümlede bağlaç bulunmaktadır.

 

15.  Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik fiillerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A)  Bunca yıllık tanışıklığımıza rağmen benden şüphelendiğiniz için teessüf ederim.

B)  Durumu üst makama arzederiz, verilecek cevaba göre de ne yapacağımızı kararlaştırırız.

C)  Bu saatten sonra gelse de gelmese de hiç fark etmez; her şey için çok geç artık.

D) Antalya’da etkili olan yağış, seraları bir anda su altında bıraktı ve bütün mahsulü mahvetti.

E)  O her istediğini yapacak, istediği gibi at koşturacak; biz de öylece oturup seyir mi edeceğiz?

 

16.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ifadenin okunuşuna uygun bir ek getirilmemesinden kaynaklanan yazım yanlışı vardır?

A)  Doktora araştırmasını TÜBİTAK’ın bursuyla yürütmüştü.

B)  Saat 16.30’da başlayan maç TRT’den naklen yayınlanıyordu.

C) Öğrenciliği zamanında Zonguldak’ın Ereğli ilçesindeki KYK’da kalmıştı.

D) Kulüplerin 5. olağan toplantısı TFF’nin tesislerinde gerçekleştirildi.

E)  Bir yaz günü saat 19.00’da TBMM’nin önünde buluşup yola çıkmışlardı.

 

17.  Yeni aldığı ve çok sevdiği ayakkabısının bir teki futbol oynarken yırtılan çocuk ( ) ayakkabıcıya ( ) yeni ayakkabı bakmaya gitti. Ayakkabının üzerindeki fiyatı okudu. Biran üzüldüğünü belli ederek vitrinden uzaklaştı. Durumu gören ayakkabıcı:

— Baktığın model sana çok yakışır ( ) denemek ister misin?

Çocuk başını sallayıp:

— Üzerindeki fiyata göre almam mümkün değil ki ( ) Zaten bir tekini alacağım.

Dükkân sahibi:

— Amma yaptın ha ( )

Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A)(;)(,) (,)(!)(!..)

B)(,)(;) (;)(…)(.)

C)(;)(,) (,)(…)(!)

D)(,)(;) (,)(!)(.)

E)(;)(,)(;)(.)(!..)

 

18.  XX. yüzyılın son çeyreğinde plansız iç göçler sebebiyle kalabalıklaşan İstanbul; benzer kaderi yaşayan Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirlere göre daha çok sorunla baş başa kalmıştır.

Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır?

A) Yazar değil, eleştirmenler; metinler değil, yorumlar yani bakış açıları değiştiği için edebiyat eserlerinin anlamı daima zenginleşmektedir.

B)  Kopuk dizelerin, anlatı parçacıklarının, çizimin sınırlarında dolaşan bu melez metin; onun yaşam haritasına göre farklılıklar gösterir.

C) Türkiye, İran, Rusya; Ankara, Tahran, Moskova isimlerinin birbirleriyle münasebetleri açık seçik ortadadır.

D) Tokat’ta yetiştirilen ürünlerin başında domates, biber, fasulye, patates; kiraz, vişne, elma, erik gelir.

E)  Lale, sümbül ve karanfil motifleriyle ebru sanatına farklı bir yorum getirmiş; bu sanatın genç kuşaklarca tanınmasına katkıda bulunmuştur.

 

19.  Bir noktadan sonra, hayal ettiğim bu dünya benim elimden çıkar ve kafamın içinde yaşadığım şehirden daha gerçek olur. O zaman bütün insanlar ve sokaklar, eşyalar ve binalar sanki hep birlikte aralarında konuşmaya, benim önceden hissedemediğim ilişkiler kurmaya; sanki benim hayalimde ve kitaplarımda değil kendi kendilerine yaşamaya başlarlar. İğneyle kuyu kazar gibi sabırla hayal ederek kurduğum bu âlem, bana o zaman her şeyden daha gerçekmiş gibi gelir.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Kişileştirmeye yer verilmiştir.

B)  Birinci kişili anlatım kullanılmıştır.

C) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.

D) Benzetme yapılmıştır.

E)  Örneklemeye başvurulmuştur.

 

20.  (I) Max Weber, meşhur Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserinde Protestan ahlak anlayışının kapitalizmin doğuşunda oynadığı rolü ortaya koymaya çalışmıştır. (II) Weber’in iktisadi zihniyetle dinî inançlar arasında kurduğu bu ilişki hâlâ ilgiyle takip edilmektedir. (III) Siyaset alanında Weber, çağdaş siyaset biliminin temel konularından olan iktidar, egemenlik, otorite ve meşruiyet gibi olgularla ilgilenmiş, bürokrasi ve siyaset arasındaki ilişkilere dikkat çekmiştir. (IV) Siyasal iktidarın meşruluğunun temellerini bir model çerçevesinde açıklamaya çalışmıştır. (V) Ona göre siyaset kişinin diğer kişiler üzerinde egemenlik kurmasıdır. (VI) Söz konusu egemenlik farklı olabilmekte ve meşrulaştırılırken farklı argümanlara dayanabilmektedir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II           B) III          C)IV          D)V           E) VI

 

21.  (I) Geçmişten bugüne uçaklara yıldırımlar kadar türbülanslarda ciddi hasarlar verir. (II) Uçaklar genellikle tırmanır veya alçalırken yıldırım çarpmasına maruz kalırlar. (III) Yıldırım ilk olarak uçağın burun veya kanat ucu gibi sivri bir kısmına temas eder. (IV) Temasın gerçekleştiği noktada havadaki moleküllerin iyonlaşması nedeniyle oluşan bir parlama görülür. (V) Ardından elektrik yüklü parçacıklar iletken dış yüzey boyunca ilerler ve uçağın bütünlüğüne zarar vermeden kuyruk , gibi bir başka sivri kısmından gökyüzüne dağılır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I     B) II        C) III           D) IV          E) V

 

22. —-. Bütün yapıtlar kendilerinden önceki yapıtlarla yapılmış bir konuşmanın izlerini taşır. Dostoyevski İnsancıklarda Gogol’la tartışır. Kafka, Dönüşüm’de Dostoyevski’nin elli yıl önce sorduğu soruyu, “İnsan mıyım, yoksa böcek mi?” sorusuyla cevaplar. Oğuz Atay romanlarını yaralı Don Kişotların, yeraltında yaşayanların, hamam böcekleri ve metamorfozların yankılandığı bir vadide yazar.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  Hiçbir yapıt boşluğa doğmaz; akan nehre sonradan eklenir

B)  Hemen her anlatı çoktan kabul edilmiş doğruların üzerinde yükselir

C) Her yazar kendinden önce düğümlenmiş metinlerin ilmeğini çözer

D) Her yapıt, olay örgüsü açısından biricik olma idealiyle yola çıkar

E)  Edebî yapıtlar, yazarının iç hesaplaşmalarının

 

23. Günümüzde, hizmet sektöründen iş dünyasına, çocuk yetiştirmeden sanat üretimine kadar her alanda tatmine, sorunsuz biçimde varabilme yollarının arayışı içindeyiz. Everest’e tırmananlar, maraton koşanlar, yoğun ve disiplinli bir çalışmanın sonunda alanlarında ustalaşanlar ise yolun sonunda hissettikleri mutluluk kadar, yol boyunca yaşadıkları belirsizliklerden ve aştıkları engellerden de coşkuyla söz ederler. Belki de ilk bakışta çelişkili gibi görünen bu durum, çoğu zaman gayet iyi giden bir işte veya ilişkide, farkında olmadan pürüzler yaratmamızı açıklayabilir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Sonucu değerli kılan, süreç içindeki öngörülemeyen güçlüklerin üstesinden gelmektir.

B)  İsteklere kolayca ve fazla emek harcamadan ulaşmak, mutluluğun ön koşuludur.

C) Bilinç dışı dürtülerle, ortada sebep yokken sorun çıkarmak, başarıyı tetikler.

D) Sonuç kadar sürece odaklanarak engelleri aşmak da doyuma ulaşmada önemlidir.

E)  Çeşitli düzeylerde güçlüklerle mücadele etmek, sorun çözme gücünü artırır.

 

24. Stephen Fears’ın 2006 yapımı etkileyici filmi Kraliçe, Prens Charles’tan boşandıktan sonra tüm İngiliz aristokrasisine sırtını dönen Prenses Diana’nın ölümünü anlatıyor. Filmin esas odağı, Prenses Diana’nın şaibeli bir trafik kazasında hayatını kaybetmesinden hemen sonra kraliyet ailesinde yaşananlar. Pek çok yazılı ve görsel malzemeyle desteklenen bir belgesel gibi çekilmesine rağmen film, senaryosu fazlasıyla içeriden yazıldığı gerekçesiyle eleştirilmiştir. Bununla birlikte film, tipik İngiliz mizahı ile bu mizahla atbaşı giden hüzün duygusunu her karesinde birleştirmeyi başarmıştır.

Bu parçada söz edilen filmin senaryosunun eleştirilme nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Prenses Diana’nın özel hayatıyla ilgili sırlara yer vermesi

B)  Üzücü bir olayı sinemaya aktarırken mizahi ögeler kullanması

C) Olayları daha çok kraliyet ailesinin bakış açısıyla sunması

D) Hayatını belgeselleştirerek Prenses Diana’yı idolleştirmesi

E)  İçeriğinin kazanın hemen ertesinde olanlarla sınırlı kalması

 

25.  Yazı, çoğu zaman içimizde taşıdığımız olağanüstü duygu ve düşüncelerin soluk ve eksik yansımasından başka bir şey değildir. Bu yansıma, karmaşık ve çok katmanlı bir bütünden kopup gelen parçacıklardır. Yazının meselesi, yazarın esinlendiği o karmaşık ve çok katmanlı bütün, orada öylece durur. Ancak yazarın çaresizliği bu bütünden sadece bir parçayla yetinmek zorunda olmaktır.

Bu parçaya göre yazarın çaresizliği aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Coşkuyla yazıya döktüğü deneyimlerinin pek az kişi tarafından takdir görmesi

B)  Herkese hitap etmeyi başardığında bile yazdıklarının kalıcılıktan yoksun olması

C) Yaşantı ve deneyimlerinin ancak sınırlı bir bölümünü yazdıklarına aktarabilmesi

D) Yapıtın anlamının ve değerinin, kendisi kadar okurlarına da bağlı olması

E) Anlatabileceklerini kısıtlayan sansür ve dış kontrol mekanizmalarının olması

 

26.  Coğrafi keşiflerle birlikte gerçekleşen sömürgecilik faaliyetleri sırasında İspanyolları, yerliler karşısında farklı ve üstün kılan özelliklerden biri de, şövalye romanlarına tutkulu yaklaşımlarıdır. Bu romanlar, gerek yeni kıtaya çok uygun düşen büyülü ve efsanevi nitelikleriyle gerekse ölümüne savaş ve buna bağlı bir şeref anlayışına yaptıkları göndermelerle, sömürgeci mantığı etkilemiş ve beslemiştir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Şövalye romanlarında, ölümüne savaşmanın şerefli davranış olarak yüceltildiği

B)  Şövalye romanlarının sömüren-sömürülen ilişkisinin uzağında okunması gerektiği

C) Sömürgecilik faaliyetlerinin şövalye romanlarının içeriğini belirlediği

D) Sömürülen toplumların gizemli ritüellerinin şövalye romanlarında karşılık bulduğu

E)  Sömürgeci kimliğin inşasında şövalye romanlarının pay sahibi olduğu

 

27. Her yıl, milyonlarca ton plastik üretiliyor. Diğer yandan da plastik su şişeleri gibi geri dönüşümü sağlanamayan büyük miktarda atığın denizleri doldurmaması için çözüm arayışı sürüyor. Bu çözümlerden en umut verici olanı atıkları veya plastikleri parçalayan organizmalar. Ancak daha basit çözümler de var. Yakın zamanda bir araştırmacı, plastiğin aksine kalıcı olmayan ve kullanıldıktan sonra biyolojik olarak parçalanabilen bir malzemeden şişe üretme fikrini ortaya attı.

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)Biyolojik olarak parçalanabilen şişe, şimdilik tasarım aşamasında olan sonuç odaklı çalışmalardan biridir.

B)Geri dönüşüm sorununun ortadan kaldırılmasında parçalanabilen şişe fikriyle önemli bir adım atılmış oldu.

C)Plastiğin yerine alternatif malzeme üretme fikrinin ortaya atılması, kısa vadede bir çözüm olarak

D)Geri dönüşümü sağlanamayan plastik ve benzeri maddeler doğal hayata kalıcı hasarlar vermektedir.

E)Plastiğin doğada dönüşüme uğramaması, ilerleyen zamanlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açacaktır.

 

28.       Zaman zaman televizyonlarda toplu balina ölümlerine ilişkin haberler, karaya vurmuş balina görüntüleriyle karşımıza çıkar. Araştırmalar bu ölümlere okyanusların endüstriyel ve kimyasal atıklarla kirletilmesi, suların bulanıklaşması ve yanlış avlanmalar gibi etkenlerin sebep olduğunu gösterir.

  Balinalar, okyanusta yüzerken kafalarının ön kısmından gönderilen elektromanyetik dalgalarla yönlerini bulurlar. Bu özelliklerinden hem bulanık sularda yüzerken hem de göç ederken yararlanırlar. Ancak zaman zaman dünyanın manyetik alanının değişmesi ya da balinalardaki yön bulma sisteminin hastalık sonucu bozulması nedeniyle yönlerini tayin etmekte sorun yaşarlar ve karaya vururlar.

Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)  Farklı görüşlerin aslında birbirini desteklediğini göstermektedirler.

B)  İki farklı konuya ilişkin ortak bir görüş olduğunu vurgulamaktadırlar.

C) Aynı olguyu farklı yönleriyle değerlendirip ele almaktadırlar.

D) Aynı düşünceyi pekiştirmeye yönelik farklı örnekler sunmaktadırlar.

E)  Farklı üsluplar kullansalar da konuyu benzer nedenlerle açıklamaktadırlar.

 

29. Pek çok kavramı toparlarken dağıtıyoruz ister istemez. Ama aşk konusunda bu tür tanımlara kalkışınca işler daha bir sarpa sarıyor. Öyle ki “günümüzde aşk” deyince gülmek geliyor içimizden. Neden? Galiba yıllar yılı “tek tip” bir aşk düşündüğümüzden. Aşkın mekânını, zamanını, onu yaşayanların sınıfsal özelliklerini hesaba katmadan “aşk”ı yücelttiğimizden. Eski Yunan’da aşk, Orta Çağ’da aşk, Haliç Kıyısı’nda aşk, Boğaz mehtabında aşk, kotrada aşk, grevde aşk… Bu ilişkiler aynı aşkta birleştirilebilir mi? İlişkiyi yaşayanların beklentileri de aşkı biçimlendirmez mi?

Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?

A) Aşk, bireysel ve toplumsal yaşanmışlıklardan soyutlanamaz bir olgudur.

B)  Modern insan aşka yönelik tek tip bir bakış açısına sahiptir.

C) Her dönem ve mekân kendine özgü, bağımsız bir aşk alg ısı yaratır.

D)Aşkı sürdürülebilir kılmanın yolu, onu idealize etmekten geçer.

E) Aşk, tek bir değişkene indirgenerek tanımlanabilecek bir kavram değildir.

 

30. 1928-1992 yılları arasında yaşayan Philip K. Dick, bilim kurgu edebiyatının en beğenilen yazarlarından biridir. İlk hikâye ve romanlarından başlayarak tüm eserlerinde, gerçeklik ve insanı insan yapan özellikleri birbirine bağlı iki tema olarak ele alır. Bu temaları başarıyla işlediği eserlerinden biri, 1968 yılında kaleme aldığı Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? adlı romanıdır. Romanın ana karakteri Rick Deckard, Mars’tan kaçan altı androidi yakalamakla görevlidir. Ancak bu görevi sırasında, insanla robot arasındaki sınırın hiç de kesin olmadığını görür. Böylece eser bir yandan insan benzeri robotlar ile gerçek insanlar arasındaki farkı sorgularken diğer yandan gerçeklik algısı üzerine düşündürmektedir. Dick’in bu romanı, tüm zamanların en iyi bilim kurgu filmlerinden biri olarak kabul edilen Bıçak Sırtı filmine de kaynaklık etmiştir.

Bu parçada Philip K. Dick ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Belirli bir alandaki çalışmalarının takdir edildiği

B)  Farklı türdeki eserlerinde benzer konular üzerinde durduğu

C) Eserlerinin edebiyat dünyası dışında da ilgi gördüğü

D) Gerçeğin ne kadar gerçek olduğu konusunu sorguladığı

E)  Romanlarında belirli bir karakterin maceralarını anlattığı

 

31. Psikolojide “hatırlama efekti” olarak adlandırılan daha eski anıların geri dönüşü, tam bir muammadır. Anıların en eski olandan başlayarak hatırlanması, “unutmanın ilk temel yasası” ile tezatlık göstermektedir. Bu yasaya göre bir olayın üzerinden ne kadar uzun zaman geçmişse olayın hatırlanma ihtimali de o kadar azdır. Ancak hatırlama efektinde durum tam tersidir. Kişi, yaşı ilerledikçe daha eski anılarını hatırlar. Bu anıların ortaya çıkması için neden ihtiyarlığı beklediği ise bilimin araştırdığı başka bir muammadır. Kırklarında, ellilerindeki insanların da bunları kolaylıkla anımsamaları gerekmez mi? Neden bu anılar, bellek gerçekten yaşlanınca gösteriyor kendini? Sanki bunca yıl boyunca yayın yasağı varmış da yasağın kalkması için belli bir süre geçmesi gerekiyormuş gibi…

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A)Hatırlama efektinde, anılar genellikle en eski olandan daha yeni olana doğru hatırlanır.

B)Unutmanın ilk temel yasasına göre üzerinden uzun zaman geçen olayların hatırlanması zordur.

C)Eski anıların bellek yaşlandıktan sonra hatırlanması, bilimsel açıdan bir merak konusudur.

D)Bellekte yer alan ilk anıların bellek yaşlanmadan ortaya çıkması, dış etkenlere bağlıdır.

E)Hatırlama efektinin ortaya çıkması ancak ihtiyarlıkta, belleğin yaşlanmasıyla mümkündür.

 

32. Günümüzde büyük miktarda veri üretilerek bunlar sürekli depolanıyor. Dijital verilerin saklandığı diskler “sunucu parkı” adı verilen devasa tesislerde tutuluyor. Bu bilgilerin korunması içinse ciddi bir kaynak harcanması gerekiyor. Bilim insanları çevre dostu olmayan bu veri saklama yöntemine yeşil bir alternatif sunuyor: Bitkileri biyolojik bir sabit disk olarak kullanmak! Tüm bilgileri bitkilerin DNA’sının içinde ikili kod olarak saklayabilmemize olanak tanıyan bu yöntem sayesinde kütüphaneler dolusu bilgi, tek bir ağaca aktarılabilecek. Bu buluş, geliştirilmeye muhtaç olsa da aile fotoğrafımızı en sevdiğimiz kaktüsün içinde saklayabilecek veya bahçemizdeki ağaçtan müzik dinleyebilecek olma ihtimali gerçekten heyecan verici!

Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) DNA’larda genetik bilgilerin yanı sıra farklı verilerin de depolanması mümkün görülmektedir.

B) Veriler arttıkça bunların saklanması için gerekli olan alanların da artması beklenmektedir.

C) Ağaçlarda bilgi saklanmasına yönelik çalışmaların geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.

D) Yeni bilgilerin üretilmesi, bunların depolanma sorununu da beraberinde getirmektedir.

E)  Kolay ulaşılabildiği nedeniyle verilerin dijital ortamda saklanması tercih edilmektedir.

 

33. Öznel olmak kendi içine kapanmak, düşünceye dalmak, herkesten ve her şeyden ayrı olmak değildir. Aksine dışa doğru, başkalarına doğru bir çeşit yöneliştir. Bu yönelişledir ki benim dışımdakilere “benimdir” diyebilirim. Ancak gerçekten yaşadığım, içinde kendimi gördüğüm, bağlandığım bir şey benimdir. Çünkü beni benden başka olanla birleştiren bağı yalnız ben yaratabilirim.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın yazarının düşüncesini destekleyen bir örnek değildir?

A) İçerisinde bulunmadığım bir ordunun elde ettiği bir zaferle sevinebilirim yeter ki o, kendi fetihlerimin bir basamağı olsun.

B) İnşa aşamasında hiçbir emeğimin olmadığı bir eve sahip olabilirim yeter ki o, içinde oturduğum bir ev olsun.

C) Himalaya’nın doruğuna tırmanan adamın yaşadığı serüven ile böbürlenebilirim yeter ki o, kendi başarısını kanıtlamış olsun.

D) Şurada duran kimsenin sahiplenmediği toprak benim olabilir yeter ki o, ellerimle işlediğim bir toprak olsun.

E) Bir ülkenin uğradığı bozgunu iliklerimde duyabilirim yeter ki o, aramda bağlantılar kurduğum ülkede yaşanmış olsun.

 

34. Muhabir:

(I) —-

Yönetmen:

— Sinema gerçek hayattan alınmış formlarla uğraşıyor, onları işliyor. Film yönetmeninin uğraşı, bana beyaz perdede yeni bir hayatın doğmasıyla bağlantılı olarak yaratma eylemini hatırlatıyor. Sinemanın bu yönünü diğer sanat dallarına göre daha olağanüstü buluyorum.

Muhabir:

(II)

Yönetmen:

— Aralarında bir bağlantı olduğu aşikâr çünkü filmlerimdeki üç karakter hayatlarındaki dönüm noktalarında analiz ediliyor. Kahramanların üçü de inançlarından vazgeçmiyor, kendilerine sadık kalıyorlar. Bu anlamda bu üç kahraman yani İvan, Rublev ve Kris bir bütün oluşturuyor.

Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A)I.   Müzik ve resim çalışmalarınızı yarıda bırakıp sinemaya yönelmeniz nasıl karşılandı?

II. Filmlerinizdeki üç oyuncunun benzer özelliklere sahip olmasıyla neyi amaçladınız?

B)I.   Sinemaya ilginiz ne zaman ve nasıl başladı, sinemanın yaşamınızdaki yeri nedir?

II. Filmlerinizde erkek karakterlerin psikolojisine ağırlık vermenizin nedeni nedir?

C)I.   Sinemanın sizin için ifade ettiği anlamı biraz açar mısınız?

II. Karakterlerinizi sinemaya aktarırken ilham aldığınız film karakterleri var mı?

D)I.   Sinemaya yönelerek film yapmaya başlama gerekçeniz neydi?

II. Filmlerinizin üç kahramanı arasındaki ilişkinin niteliği hakkında neler söyleyebilirsiniz?

E)I.   Filmlerinizdeki hikâyelerin gerçekçi olmasını neye bağlıyorsunuz?

II. İnsan yaşamının açmazlarını Ivan, Rublev ve Kris karakterleri üzerinden verme fikri nasıl ortaya çıktı?

 

35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Makber Türk şiirinin önemli örneklerinden biridir. Abdülhak Hamit bu şiiri eşinin ölümünün ardından, 1885 yılında yazmıştır. Eser, sevdiğinin ölümünü görmekle felakete uğramış bir insanın duygularını, okura büyük bir samimiyetle yaşatır. Makber’den kısa süre sonra, yıl bitmeden yazdığı Ölü adlı eserinde de konu ve ruh Makbeftn aynısıdır. Ancak Makber’de başını bulutlara ve kayalara çarparak uçurum karanlıkları içinde şimşekler çaktıran yaralı kartal, burada geniş halkalar çevirerek ağır ağır süzülür. Makber bir feryattır. Ölü’de sükût ve düşünüş vardır. Sanki bu eserin mısraları düşünce hâline gelmiş gözyaşlarıdır.

35.  Bu parçadan hareketle Makber ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Ölü adlı şiir ile aynı yıl yazıldığı

B)  Okuyucuda duygusal karşılık bulduğu

C) Kısa süre içinde kaleme alındığı

D) Bir kaybın yarattığı acıyı işlediği

E) Yazarın taşkın ruh hâlini yansıttığı

 

36.  Bu parçadan hareketle Ölü ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Yabancı bakışlardan saklanan bir keder olduğu

B)  Eksik kalmışlık karşısında bir isyan olduğu

C) Kaynağı, düşünülerek bulunamayan bir acı olduğu

D) Her hatırlandığında acı veren bir anı olduğu

E)  Zihnen kabullenilmiş bir üzüntü olduğu

 

37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Çaylar farklı farklıdır, yaşamlarımız da… Kimi bol şekerli çay içer kimi az şekerli kimi de çayı şekersiz tercih eder. Erzurumlular ise çayı “kıtlama” içer. Kıtlama çay; dikdörtgen şeklinde, uzun ancak özel makaslarla kesilebilen sert şekerlerle içilir. Sert kesme şekerlerden çok küçük bir parçayı avurduna sıkıştıran kişi, bu parçayı idareli kullanarak dört beş bardak çay içebilir. Çayı kıtlama içmek hem özel bir keyif verir hem de ekonomiktir. Şekerin pahalı olduğu, hatta bazen hiç bulunmadığı yıllardan kalan bir alışkanlık olan kıtlama, sınırlı imkânlarımızı sınırsız bir sürece yayma gayretine benziyor. Bu anlamda bazılarımız hayatını kıtlama tarzında, bazılarımız bol şekerli yaşıyor. Bol şekerli ama kısa bir ömür sürüp mutsuz olanlar da var, kıtlama ama uzun bir hayatı mutlu kılanlar da…

37.  Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A)İnsan, hayatını uzun ve mutlu kılmak için elindeki imkânları verimli kullanmaya çalışmalıdır.

B)Hayatın nasıl yaşanacağı, çoğu zaman insanın kendi tercihi olmaktan öte bir durumdur.

C)Hangi koşullarda yaşarsa yaşasın insan, hayata yüklediği anlamlarla geleceğine şekil verir.

D)İnsanın sahip olduklarının farkına varması yaşamdan alabileceği hazzın sınırlarını belirler.

E)İnsan sorunlardan uzak durabildiği oranda hayattan keyif alabilme becerisini kazanır.

 

38.  Bu parçada kıtlama çay ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Uygulanma şekline

B)  Duygular üzerindeki etkisine

C) Ortaya çıktığı dönemin koşullarına

D) İnsan sağlığına olan etkisine

E) Tercih edilme nedenine

 

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Bazı kavramlar, uzun süre sözlüklere ve akademik metinlere hapsedildikten sonra sebebi bilinmeksizin birdenbire, halkın diline düşme; basında, televizyonda, hatta hükûmet demeçlerinde zikredilme talihini veya talihsizliğini yaşar. Fena hâlde felsefe kokan ve Yunancadaki köküyle akla Aristoteles’i getiren etik kelimesi, bugün tam da bu şekilde sahnenin ortasına yerleşmiş durumda. Yunancada bilgece bir eylem yolu arayışına karşılık gelen etik, felsefenin ayrılmaz bir parçasıdır. Descartes’la – yani özne sorununun merkezî önem taşıdığı modern dönem felsefesiyle- birlikte etik, ahlakla veya pratik akılla az çok eş anlamlı hâle gelmiştir. Etik, böylece ister bireysel ister kolektif olsun, bir öznenin veya özne grubunun eylemlerini ve bunların sonuçlarını evrensel yasaların terazisinde ölçen, yargılayan sistem anlamına kavuşmuştur. Bugünün popüler kültür ve siyaset endüstrisinde ise artık anlam enflasyonu nedeniyle milyonlarca sıfırla şişmiş bir kavrama dönüşmüştür. O kadar çok şey için kullanılıyor ki hemen hiçbir şey ifade etmiyor.

39. Bu parçada altı çizili sözle etikle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Düşünce tarihindeki yerini ve önemini koruyamadığı için eski popülerliğini yitirmiş bir terim olduğu

B)  Önemli bir felsefi terim olmaktan çıkıp gündelik anlamlar kazanmış işlevsel bir sözcüğe dönüştüğü

C) Zaman içinde farklı disiplinler tarafından da kullanıldığı için tanımlanmasının zorlaştığı

D) Popülerliği ve yanlış kullanılması nedeniyle asıl anlamını yitirdiği ve içinin giderek boşaltıldığı

E)  Siyasi ve sosyal çevrelerdeki farklı kullanımları nedeniyle felsefedeki tanımının da değiştiği

 

40. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Descartes sonrası modern dönemde etik, toplum yerine bireyi sorgulamak için kullanılan bir sisteme dönüşmüştür.

B)  Modern dönemde etik, öznenin yaptıklarını ilke ve yasaların ışığında değerlendiren ahlak felsefesiyle ve pratik akılla özdeşleşmiştir.

C) Aristoteles’in felsefesinde sözünü ettiği etik ile bugün yaygın olarak kullanılan etik sözcüğü farklı anlamlar taşır.

D) Medyada, gündelik hayatta ve politikada etik kavramına gösterilen ilgi, kavramın iletişimsel değerini olumsuz etkilemiştir.

E) Sonradan popülerlik kazanan kimi kavramlarda olduğu gibi etik kavramının da günümüzde kazandığı

 

CEVAPLAR

1. B

11. D

21. A

31. D

2. A

12. E

22. A

32. E

3. C

13. B

23. D

33. C

4. B

14. B

24. C

34. D

5. E

15. B

25. C

35. C

6. A

16. C

26. E

36. E

7. E

17. A

27. A

37. A

8. E

18. B

28. C

38. D

9. B

19. E

29. D

39. D

10. C

20. B

30. E

40. A

 

]]>
2013 LYS Edebiyat Soruları – (Çıkmış Sorular) https://dersimizedebiyat.org/2013-lys-edebiyat-sorulari-cikmis-sorular.html Wed, 12 Dec 2018 19:22:50 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119736 2013 LYS TÜRK EDEBİYATI

1.    Özellikle Orhan Veli Kanık ve arkadaşlarının şiirlerinde iç uyum, müzikalite ortadan kalkmış; kuru bir görselliğe dayanan bir şiir, hatta resim-şiir denilebilecek bir tür ortaya çıkmıştır. Oysa şiirde —- müzikte olduğu kadar önemlidir.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  duygu ve akıl

B)  sezgi ve anlam

C)  sözcük ve yoğunluk

D)  tema ve imge

E)  ses ve ahenk

 

2.    (I) Ülkemizde çoğu zaman mühendislikle birlikte anılan mimarlığın, nedense sadece teknik bir disiplin veya bir fen bilimi olduğu düşünülür. (II) Oysa aynı zamanda bir sanat dalıdır ve bu yönüyle felsefeyle de doğrudan ilgilidir. (III) Nitekim mimarlık, ait olduğu toplumun estetik ve etik anlayışını, dünya görüşünü en belirgin biçimde yansıtan eserlerin ortaya konulmasını sağlar. (IV) Bunun gerçekleştirilebilmesi için mimarların, toplumun kültürel mantığını iyice özümsemiş olmaları gerekir. (V) Yoksa bu meslekte, herhangi bir anlamdan ve zevkten yoksun beton yapılardan başka bir şey üretilemeyecektir.

Mimarlığı konu alan bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, yanlış bir algının söz konusu olduğu sezdirilmiştir.

B)  II. cümlede, önceki cümleyle ilgili açıklama yapılmıştır.

C)  III. cümlede, niteliği karşılaştırma yoluyla anlatılmıştır.

D)  IV. cümlede, öteki mesleklerden ayrılan yönü üzerinde durulmuştur.

E)  V. cümlede, bir sonuç ortaya konulmuştur.

 

3. (I) Vizyona giren filmlerle ilgili tanıtım yazıları, her hafta gazetelerde ve her ay bazı dergilerde yer alıyor. (II) Bu dergiler çoğu meselenin toplumsal boyutuna ilgi duymaktan öteye gidemiyor. (III) Oysa benim de aralarında bulunduğum bir seyirci grubu, perdeye yansıyan o büyülü ışığa gerçeğin penceresinden bakmak istiyor. (IV) Bu ihtiyaca cevap veren bir kaynak olmayışı da zorunlu olarak üç beş kişilik dost meclislerine bırakıyor bu konuyu. (V) Oysa bu yazar, gazetedeki köşesinden, tek başına sayısız muhatabına seslenerek böyle bir ihtiyacı karşılıyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde olumsuz bir eleştiri söz konusudur?

A) I. ve II.              

B) I. ve III.              

C) II. ve IV.

D) III. ve V.                  

E) IV. ve V.

 

4.  (I) “Bir süre yapar, sonra bırakırım.” düşüncesiyle başladığım ve sadece yapılması gereken bir iş olarak gördüğüm öğretmenlik mesleğini zamanla çok sevdim. (II) Bunca yıllık deneyimden sonraysa öğretmenliğin insanları tanıma, onların ruhsal durumlarını çözümleme konusundaki yeteneklerimi önemli ölçüde geliştirdiğini söyleyebilirim. (III) Öğretmenlik yaparken farklı değerlerle yetişmiş binlerce genç insanın davranışlarını, duygularını gözlemlemek bende bir birikim oluşturdu. (IV) Farklı kültürlerden gelen insanların aslında benzer sevinç, keder, heyecan, korku ve ilgilere sahip olduğunu fark ettim. (V) İnsana dair kitaplarda bulamayacağım ayrıntıları bu meslekte, yaşayarak öğrendim.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi, öğretmenlik mesleğinin kazandırdıklarına yönelik açıklama içermemektedir?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

5.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “-ıntı,-untu/-üntü” ekinin kullanıldığı sözcük, kökü bakımından diğerlerinden farklıdır?

A)  Bu bölgede yapılan kazılarda arkeologlar, eski uygarlıklara ait yeni buluntulara rastladılar.

B)  Kişi yersiz kuruntularından kurtulmak için dostlarına, arkadaşlarına daha fazla güvenmeli ve inanmalıdır.

C)  İçi süprüntü dolu küreği merdivenlerin dibindeki çöp kutusuna boşaltmak için dışarı çıktı.

D)  Kelimeyle kavram, dille düşünce arasındaki bağıntı üstüne yapılan tartışmalar eski çağlara kadar gider.

E)  Bozuntuya vermeden yanına gittim ve olanları bütün çıplaklığıyla kendisine anlattım.

 

6.    (I) Küçücük bir bahçem olsaydı duvar dibine pembeli, mavili ortancalar dikerdim. (II) Çünkü ortancalar gölgede büyümek ister. (III) Bir de saksılar alırdım; küpe, sardunya, yılbaşı çiçekleri, kaktüsler yetiştirmek için. (IV) Sulak yerleri seven Japon şemsiyelerini de kuyunun veya fıskiyeli mermer havuzun yanına dikerdim. (V) İnsanda, evinin bahçesinde cennet oluşturma düşüncesi bazen bir tutku hâline geliyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde nesne, sıfat tamlaması durumundadır?

A) I. ve II.              

B) I. ve IV.             

C) II. ve V.

D) III. ve IV.                  

E) IV. ve V.

 

7. Bugüne kadar (I) eserleri 42 dile çevrilen, Japonya’nın en (II) büyük yazarlarından biri olarak anılan ve yaşayan en büyük 100 yazar arasında gösterilen (III) Murakami; 1991 yılında ABD’yi ziyaret edip (IV) burada ilk imza gününü gerçekleştirdiğinde (V) kitap imzalatmaya sadece 15 kişi gelmişti.

Bu cümledeki numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. sözcük, edattır.

B)  II. sözcük, üstünlük bildiren zarftır.

C)  III. sözcük, sıfat-fiil eki almıştır.

D)  IV. sözcük, birleşik sözcüktür.

E)  V. sözcük, fiil soyludur.

 

8.   

Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım

Şiirlerim rüzgârdır uzak dağlardan esen

Durgun sular gibi azalacağım

Bir gün birdenbire çıkıp gelmesen

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İlgi eki                               

B) Ek eylem

C) İyelik eki                           

D) Kişi eki

E) Benzetme edatı

 

9.    (I) Benim için futbol, bir gencin kendisine meslek seçinceye kadar zaman ayırabileceği bir eğlence, bir spor dalı olarak kaldı. (II) Hayatımda futbola çocukluğumdan gençliğe geçiş döneminde yer verdim. (III) Zevk ve istekle oynadım. (IV) Ama tiyatroyu seçtikten sonra futbolu bir an bile düşünmeyi mesleğime ihanet saydım. (V) Bu bakımdan, gereğini zamanında yapıp son vermeyi başardığım için kendimi çok beğenirim.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, birleşik yapılıdır.

B)  II. cümle, fiil cümlesidir.

C)  III. cümle, zarf tümleci ve yüklemden oluşmuştur.

D)  IV. cümlede, dolaylı tümleç türemiş bir sözcüktür.

E)  V. cümlede, isim-fiil ile zarf-fiil aynı edat grubu içinde yer almıştır.

 

10.  Göreve yeni başlayan Uğur; Mehmet, Engin ve Hatice gibi üniversite mezunuydu.

Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır?

A)  Aylar geçti, yıllar geçti; çocuklar büyüdü, insanlar değişti.

B) Genç şairimiz; özgün, samimi ve doğal bir üslupla yazdığı şiirlerinden oluşan ilk kitabını yayımladı.

C) Bugün gelecek misafirleri 1, 2 ve 3. kattaki odalara; yarın gelecek misafirleri 4, 5 ve 6. kattaki odalara yerleştirelim.

D)  İzlediğim filmler, tiyatrolar, gösteriler; okuduğum romanlar, hikâyeler, denemeler bende bir iz bırakır.

E)  Geçen hafta şirket yetkilileriyle uzun uzun görüştük, tartıştık; bu hafta onlarla sözleşme, ödeme, nakliye gibi işlemleri gerçekleştireceğiz.

 

11.  (I) Her ne kadar şiirde, düşünce ve hayal bakımından yoğunluk söz konusu olsa da şiir düşünceyle değil sözcüklerle yazılır. (II) Yoğun bir anlatımda kullanılacak her sözcüğün önemli bir amacı ve işlevi vardır. (III) Bu nedenle şair, şiirinde yeni sözcükler kullanabilir veya var olan sözcüklere farklı anlamlar yükleyebilir. (IV) Şair içinde bulunduğu ruhsal durumu, coşkusunu karşısındakine aktarmak ve benzer duyguları onda uyandırmak için tek anlatım aracı olan dili kullanır. (V) Kullandığı dil, konuşma dilinde olduğu gibi, anlamın apaçık ortada olduğu değil, okundukça zenginleşen bir dildir. (VI) Böylece şiirde dil bir araç olmaktan çıkar, amaç hâline gelir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.           B) III.          C) IV.         D) V.          E) VI.

 

12.  (I) Sanatçı, eserini oluştururken gerçeklerden hareket eder. (II) Çünkü duygu ve düşüncelerinin hepsini, yaşadığı dünyadan edinmiştir. (III) Aslında sanatçı daha çok yaşamı güzelleştirmek, değiştirmek isteyenler arasından çıkar. (IV) Ne var ki sanatçı, gördüklerini olduğu gibi anlatmaz; seçer, büyütür, değiştirir, istese de istemese de kendi kişiliğini katar onlara. (V) Gerçekle yetinmez; gerçeği alır, kendi düşleriyle, düşünceleriyle yoğurur.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

13.  (I) Bu eser, otobiyografik özellikler taşıdığı duygusu uyandırıyor. (II) Okurun böyle bir kanıya varmasında, anlatının içine serpiştirilen eski aile fotoğraflarının da payı var. (III) Alttan alta oluşturulan bu otobiyografi duygusu, anlatıya sahicilik katıyor. (IV) Bu da bizim gibi sıradan okuru esere sıkıca bağlayan bir özellik olarak çıkıyor karşımıza. (V) Ayrıca anlatıcının; merkeze ailesini, kendisini ve çocukluk yıllarını geçirdiği sokakta yaşananları yerleştirmesi, birinci tekil kişiyi kullanarak sohbet havasında anlatması da okurda oluşan “sahicilik” duygusunu güçlendiriyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra düşüncenin akışına göre, “Çünkü okudukça anlatının bir katmanının anılardan oluştuğunu veya anıların yazara yol gösterdiğini düşünüyor insan.” cümlesi getirilmelidir?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

14.  Yıllar boyu çantalarındakileri heyecanla taşıyan postacılar, artık eskisi gibi değiller. Kredi kartı ekstrelerini, faturaları, noter ve mahkeme bildirimlerini taşımaktan neden heyecan duysunlar ki? Bundan dolayı postacılar artık taşıdıkları evrak ve faturaları apartman girişine bırakmakla yetinir oldular.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  III. kişili anlatıma başvurulmuştur.

B)  Soru yoluyla düşündürme yoluna gidilmiştir.

C)  Karşılaştırma yapılmıştır.

D)  Neden-sonuç ilişkisi kurulmuştur.

E)  Koşul öne sürülmüştür.

 

15.  Kendi yaşantımı düşündüm; bulunduğum çevreleri, iş yerlerini, tanıdığım insanları… Boş verebilseydim, hiçbir şeye aldırmasaydım, üzülecek yerde gülseydim… Ama yapamadım, anlamamıştım yaşamın maskeli bir balo olduğunu. İnsanların her gün, her an değişik maskeler taktıklarını… Ben de kendime çeşitli maskeler hazırlamalıymışım! Boy boy, renk renk… Yerine göre kullanmalıymışım, duruma göre… Güleç, kızgın, asık suratlı, üzgün, perişan, mutlu… Hepsinin yeri geldi ama yapamadım. Hep kendi yüzümü taşıdım. “Binbir surat” denilen insanlar arasında maskesiz biri yaşayabilir miydi? Dayanabilir miydi?

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  Benzetmeden yararlanılmıştır.

B)  Öykülemeye başvurulmuştur.

C)  Niteleyici sözcüklere yer verilmiştir.

D)  Örneklerden yararlanılmıştır.

E)  Karşıt kavramlar kullanılmıştır.

 

16.  Montaigne, “Büyük şiir; düşüncelerimizi tatmin etmez, allak bullak eder.” der. Melih Cevdet Anday ise, “Şiir akıl dışıdır.” diyor. Yetişkin şiiri için öne sürülen bu görüşler çocuk şiiri için de geçerlidir. Çocuk şiiri, söz sanatlarının, edebiyatın uçurtmasına tutunmazsa ona “iyi şiir” diyemeyiz. Peki çocuk şiiri yazmanın bir kuralı var mıdır? Montaigne’in dediği gibi şiir ve kural yan yana getirilemeyecek iki sözcük. Özellikle çocuk şiiri söz konusuysa düş dünyamızı sonsuzluğa açmaktan başka yapacak bir şey yok. Çocuklar için sonsuzluğun içinde salınan dizeler yazmak “çocuk işi” değil, tam tersi “zor iş”. Bunun için titizlikle işlenmiş bir biçim, yetkin

bir dil yeterli midir? Hayır! Bugüne değin yazılanlar okunmadan üretilen bir dize, köksüz olup da büyümeye çabalamak gibi bir şeydir.

Bu parçaya göre iyi şiirin nitelikleri arasında aşağıdakilerden hangisi sayılamaz?

A)  Okuyanı sarsan

B)  Kalıplara sığdırılamayan

C)  Düş gücünü zorlayan

D)  Zaman içinde belli bir düzeye erişen

E)  Sanat değeri taşıyan

 

17. İnsanların rüyalarıyla yüzleşmesinde hep korkutucu bir yan olduğunu düşünürüm. İster psikolojik bir çözümleme yapalım ister geleneksel rüya yorumlarıyla açıklamaya kalkalım, her rüya yorumunda ruhumuzun karanlık ve belki de duymak istemediğimiz bir yönüyle yüzleşiriz. Üstelik bu yüzleşmeye neden olan da kendi zihnimizdir. Bunun yanı sıra rüyalar hem gün boyu yıpranan zihinlerimizin onarıcıları hem de bütün korkularımızın bir arada yaşandığı karanlık bir evdir. Ben yazarken o evin koridorlarında dolaşmayı severim. Rüyalar ve korkularla yüzleşen anlatının, yazarı çıplak bırakan samimi bir anlatı olduğunu düşünürüm. Hayat denen karmaşayla başa çıkmanın bir yolu bu, benim için.

Bu parçada rüyalarla ilgili olarak aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı yoktur?

A)  Sizce ne tür işlevleri vardır?

B)  Yazılarınızda nasıl yararlanırsınız?

C)  İnsanın iç dünyasını yansıtan yönlerinden söz edilebilir mi?

D)  Değerlendirilmesinde ne tür yöntemlere başvurulabilir?

E)  Yazarın eserini geleceğe taşıyan bir yönü var mıdır?

 

18. Yazar, röportaj yapacağı kişileri, Türk edebiyatının temel taşlarını oluşturan önemli yenilikçi isimleri nesnel bir bakışla seçiyor. Ortak noktaları edebiyat olan, hemen her kesim ve görüşü temsil eden, edebiyatımızın önde gelen şair, yazar ve edebiyat tarihçilerini bir araya getiriyor. Yazar bu röportajlarında özellikle iki nokta üzerinde duruyor: Onların Türk edebiyat tarihine bakışları ve bunun içinde kendilerini konumlandırışları. Bu röportajlarda konuşan kimi şair ve yazarlar, kendilerini anlatmanın yanı sıra akademisyenleri kıskandıracak düzeyde edebiyat tarihimizi yorumluyor. Böylece edebiyatımızın farklı yönleri ortaya çıkıyor. Anlatılan tarih aynı olsa da bambaşka açılardan ele alınarak derinleşiyor, okuyucunun ufkunu açan farklı renkler seriliyor ortaya.

Bu parçada, sözü edilen röportaj ve yazarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Konuşacağı kişileri yansız bir biçimde belirlediğine

B)  Görüştüğü kişilerin söylediklerini, kanıtlama kaygısı taşıdığına

C)  Konuştuğu kişilerden, yaptıkları çalışmalarla ilgili bir değerlendirme istediğine

D)  Edebiyata yönelik değişik anlayışların ortaya konmasını sağladığına

E)  Düşünceleri değil, edebî tutumları ölçüt aldığına

 

19. Bu kitabın en önemli özelliği, romandaki onlarca kahramanın ve onlara özgü öykülerin hiçbirinin kurgulanmış olmaması. Okuyunca her şey kurgulanmış gibi geliyor ama aslında ben bu romanda anlattıklarımı yaşar gibi yazdım. Kahramanların tamamına yakınıyla ben de yazarken tanıştım. Birçoğuna ben de kızdım, tepki gösterdim veya hayran oldum. Cesaretleri karşısında ben de şaşırdım. Hatta belki bir yazarın asla söylememesi gereken bir şey ama bazı öyküler, onları yazarken benim denetimimden çıktı, kendi istediği yere gitti. Hayatı nasıl denetim altında tutamıyorsak ben de bu kitaptaki karakterleri ve yolculuklarını yönlendiremedim. Bana bile isyan edip “Sen sadece yaz! Biz ne yapacağımızı biliyoruz.” dediler. Bu nedenle tam da bizden insanlar oldu bu karakterler. Bizim kadar çılgın, bizim kadar alıngan, bizim kadar duygusal…

Yazarın bu sözlerinden aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A)  Kişilerini önceden kafasında tasarlamadığı

B)  Oluşturduğu kişilerin gerçekliğine inandığı

C)  Eserlerini kendi yaşamıyla sınırlandırdığı

D)  Gerçek yaşamdakilerle benzer kişiler oluşturduğu

E)  Kimi zaman, anlattıklarının akışını değiştiremediği

 

20. – 21. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Fransa’nın Lille Üniversitesinde yapılan bir araştırmanın sonucu aşağıda aşamalı olarak anlatılmıştır.

 

I.   Yapılan araştırmada, gerçek bir ev hayatının sanal ortama taşındığı bir oyun kullanıldı. Katılımcıların oturduğu masada bu oyun açılıp kendilerine iki ev gösterildi. Bu iki ev, odadaki eşyalar, mobilyalar, yapılar, renk ve boyut açısından birbirinden farklıydı.

II.  Birinci deneyde katılımcılara, bu iki sanal ev ikişer dakika gezdirildi. Ziyaret ettikleri ilk evde Mozart’ın Little Night Music adlı eserinin bir kısmı dinletildi.

III. Diğer evi ziyaret ettiklerinde ise rastgele seçilen bir müzik dinletildi. Deneyin son aşamasında katılımcılara, “Sizden, sevdiğiniz evi seçmenizi istiyoruz ancak bu seçimden önce istediğiniz evi tekrar ziyaret edebilirsiniz, geziniz bitince haber verin.” dendi. Bu gezme aşamasında ise katılımcılara hiç müzik dinletilmedi.

IV. Sonuçta, 15 kişinin 13’ü, Mozart’ın eserinin dinletildiği odayı ziyaret etti ve bu evi çok sevdiklerini belirtti. Denekler, zamanlarının

% 85’ini geçirmek için yine bu eserin dinletildiği odayı seçti.

V.  Çalışmanın ikinci ayağında ise Mozart’ın aynı eseri, bozuk bir sesle dinletildi. Önce yapılanlar tekrar edildi. Sonuçlar şaşırtıcıydı: Katılımcılar her ne kadar önceki deneyde şarkıyı sevseler de şarkı bozuk biçimiyle çalınınca o evde zamanlarının sadece % 5’ini geçirmeyi tercih ettiler.

 

20. Yukarıda verilen numaralanmış aşamalarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)  I. aşamada, karşılaştırma yapılmıştır.

B)  II. aşamada, şart bildiren cümlelere yer verilmiştir.

C)  III. aşamada, tanık göstermeye başvurulmuştur.

D)  IV. aşamada, öznel anlatım söz konusudur.

E)  V. aşamada, amaç belirtilmiştir.

 

21. Bu araştırma aşağıdaki genellemelerden hangisini doğrulamak için yapılmış olabilir?

A)  Kişilerle nesneler arasında oluşan duygusal bağ zaman geçse de zayıflamaz.

B)  Sevilerek dinlenen eserlerin etkileri, dinlendiği zamana ve dinleyen kişilere göre değişir.

C) Kişinin bulunduğu ortamda kendisini huzurlu hissetmesi; renk, ışık gibi birçok etkene bağlıdır.

D)  Dinlenen müziğin etkisi, kişinin içinde bulunduğu ortama ve ruh hâline göre farklılaşır.

E)  Bir yerde çalınan müziğin güzelliğiyle, o ortamın çekiciliği arasında olumlu bir ilişki vardır.

 

22.

I

Neden yazılır bir şiir

Neden okunur bunca yazı

Çünkü nasıl aşılabilir başkaca

İnsanın karmaşıklığı

 

II

Erenler tutmuş elimizden muhabbetle

Avunur gideriz ikliminde şiirin

Devrolur nöbet Veysel’den Veysel’e…

Daha dermedik tamını çiçeklerin

Gönül bahçemiz öyle geniş, öyle derin…

Şiirle ilgili düşüncelerini böyle dile getiren şair, şiirlerinde aşağıdakilerden hangisine öncelik verir?

A)  Sanatlı bir dile

B)  İmgelere

C)  Saf şiirin özelliklerine

D)  İnsanın iç dünyasına

E)  Biçimsel kusursuzluğa

 

23. 

Benim bu gidişe aklım ermiyor

Fukara hâlini kimse sormuyor

Padişah sikkesi selam vermiyor

Kefensiz kalacak ölümüz bizim

Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  Yarım kafiye kullanılmıştır.

B)  Duraklı 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.

C)  Soyutlamaya yer verilmiştir.

D)  Satirik nitelikler taşır.

E)  Kafiye şeması “aaab” biçimindedir.

 

24.  Şiirin en önemli unsurlarından biri de söz sanatlarıdır. Edebî sanatlar, dizelere çağrışım zenginliği ve çok boyutluluk katar.

Buna göre aşağıdakilerden hangisinin, çağrışım yönünden zengin olduğu söylenemez?

A)  Kanı çekiliyor evlerin Eriyip dökülüyor damlar

B)  Sonsuzlaşan yollara dalmış Tasalı gözler olur camlar

C)  Bir bahar sabahının karanlığında ıssız Gökte diz çökmüş iki titrek ışıklı yıldız

D)  Güneşle beraber söndüğüm akşam Ağlayacak hangi rüzgâr kim bilir

E)  Mesut olmuş görmek isterdim hepinizi Her bahar gününde dertliyi, ümitsizi

 

25.  Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı, Görmek seni eğer ukbâdan mümkün olaydı. Hâlâ yaşıyor gizlenerek rûhuma “Kâbil”, İmkânı bulunsaydı bütün ömre mukâbil Sırretmeye elden seni bir perde olurdum. Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Bu dizelerde, aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü nitelikler ağır basmaktadır?

A) Dramatik          

B) Lirik                   

C) Pastoral

D)Didaktik                   

E) Epik

 

26.  (I) Destanları meydana getiren ve kuşaktan kuşağa aktaran destancılara, geçmişte “ozan” adı verilmiştir. (II) Ellerinde sazlarıyla diyar diyar dolaşan “âşık”ların aksine onlar, orduları galeyana getirmek, önemli olayları toplumun hafızasına yerleştirmek için kahramanlık destanları terennüm etmişlerdir. (III) Atlı göçebe hayat tarzını benimseyen bu sanatçılar sadece şiirle uğraşmışlar, yönetimden ve yöneticilerden olabildiğince uzak durmuşlardır. (IV) Ozanlık geleneğinin bir devamı olarak değerlendirebileceğimiz âşıklık geleneği ise tekke kaynağından da beslenerek daha çok köy, kasaba insanına seslenmiştir. (V) Arap ve Fars öykücülük geleneklerinden beslenen, temsilcileri âşıklara nazaran daha eğitimli ve şehirli olan kıssahanlık veya meddahlık geleneği ise daha çok şehirlerde kendisine yer bulmuştur.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

27.  Her sanatçı önceleri başkalarını taklit eder. Fakat sonra gerek dünya görüşü gerekse sanat gücüyle kendine özgü bir üsluba kavuşur ve taklitten kurtulur.

Bu parçada dile getirilenler divan şairi açısından değerlendirildiğinde aşağıdaki kavramlardan hangisi, divan şairinin “taklit” dönemi için kullanılabilecek bir kavramdır?

A) Nazire              

B) Tercüme           

C) Caize

D)Şerh                        

E) Haşiye

 

28.  Aşağıda ayraç içinde verilen terimlerden hangisi, birlikte verildiği açıklamaya uygun değildir?

A)  Uyaklı beyit (Musarra)

B)  Gazel ve kasidelerde ilk beyit (Matla)

C)  Bir gazelin en güzel beyti (Şah beyit)

D)  Özlü ve güzel anlamlı beyit (Taç beyit)

E)  Gazellerde şairin adının geçtiği beyit (Mahlas beyti)

 

29.

I.   Beş mesneviden oluşan eserlerin genel adı

II.  Divan edebiyatında ünlü kişilerin biyografilerini ve sanatçı kişiliklerini anlatıp çalışmalarını örneklendiren eserler

III. Halk edebiyatındaki mâniye benzeyen, aruzun “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla yazılan nazım biçimi

IV. Uzun okunması gereken bir heceyi vezin gereği kısa okuma

V.  Kasidelerde methiye bölümlerine geçişi sağlayan beyit

Divan edebiyatı ile ilgili aşağıdaki terimlerden hangisinin tanımı yukarıda verilmemiştir?

A) Hamse             

B) Girizgâh            

C) Tuyuğ

D)Tezkire                    

E) İmale

 

30.

I.   Tez ve antitez şeklinde savunulabilecek bir konu belirlenir.

II.  En az üçer kişiden oluşan iki grup vardır.

III. İkna edici bir üslup ve çarpıcı örnekler kullanılır.

IV. Grup başkanları, konuşmacıların ardından söylenenleri özetler.

Yukarıda özellikleri verilen sözlü anlatım türü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Konferans        

B) Münazara          

C) Açık Oturum

D)Forum                     

E) Panel

 

31. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen sanat yoktur?

A)  Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli

Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli (Hüsnütalil)

B)  Uçuyor rüzgâr gibi altımdaki küheylan

Ne kadar dizginlesem yavaşlayacak değil (Mübalağa)

C)  Kuşlar küsmüş yuvaya, ağaçlar yaprak vermez

Bu kavgalar bitecek, zulüm ebedî değil (Teşhis)

D)  Gerçek, hayali aştı, ufuklar uzak değil

En olmaz isteklere uzanmak yasak değil (Tezat)

E)  Gül yaprağına döndü tekmesi düşmanların

Sunulan zehir değil, saplanan bıçak değil (Teşbih)

 

32. Aşağıdakilerden hangisi, divan şiiriyle halk şiirinin birbirine yaklaştığının göstergelerinden biri değildir?

A)  Nedim ve Şeyh Galip’in hece vezni ile şiir yazması

B)  Gevherî’nin aruz vezniyle şiirler kaleme alması

C)  Bazı halk şairlerinin divan tertip etmesi

D)  Halk ve divan şairlerinin mahlas kullanması

E)  Benzer mazmunların kullanılması

 

33.

I.    Beng ü Bade

II.   Leylâ vü Mecnun

III.  Şikâyetname

IV.  Rind ü Zahid

V.   Şah u Geda

VI.  Hadikatü’s-süeda

Yukarıda verilen eserlerden hangileri türü bakımından diğerlerinden farklıdır?

A) I. ve II.              

B) I. ve VI.             

C) III. ve VI.

D)IV. ve V.                  

E) V. ve VI.

 

34. Geçmişle yapmış olduğumuz hesaplaşmada divan şiirinin önemli bir bölümünü gözden çıkardık fakat elimizde zamanın çetin sınavını vermiş birçok eser kaldı. İşte eski şiir üzerine yargıya varmak gerektiğinde düşünülmesi gereken, değişen zevk ve anlayışa, dildeki birtakım ayıklamalara rağmen hâlâ bir yaratıcılık örneği olarak kabul etmekten kendimizi alamayacağımız başarılı dizeler ve beyitlerdir.

Aşağıdakilerden hangisi, bu parçadaki düşüncelerle çelişir?

A)  Divan şiirini anlamakta zorlansak da okumalıyız. Dilimizi gerçekten anlamanın, onun tadına varıp onunla güzel biçimler kurmanın yolu, bugüne kadar varlığını sürdürmüş örnekleri anlamaktan geçer.

B)  Eski şiirimizi anlamak zordur çünkü o, anlaşılması zor birtakım cinaslar ve telmihlerle doludur. “Okudukça anlayacak, söz sanatlarının zevkini tadacağım.” diyorsanız yanılgıya düşersiniz.

C) Eski şiirimizde büyük bir duygu çeşitliliği olmadığını savunanlar çıksa da onun, edebiyatımızın temel taşlarından olduğunu unutmamak ve onu dışlamamak gerekir.

D)  Akılda kalması zor gibi görünen divan şiirinde, bazen öyle beyitlerle karşılaşırsınız ki yeri geldiğinde o bir beyitle bir sayfalık düşünceyi açıklamış olursunuz.

E)  Fuzuli’nin gazellerini okurken yabancı sözcüklerin gölgesini ve Türkçenin tatlı nağmelerini duymamak mümkün mü?

 

35.  Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A)  Türk edebiyatındaki ilk şairler tezkiresi, Ali Şir Nevayi’nin XV. yüzyılın sonlarına doğru Çağatay Türkçesiyle yazdığı Mecalisü’n-Nefais’tir.

B)  Garib-name adlı büyük mesnevisiyle tanınan Âşık Paşa, devrinin önemli düşünürlerinden biridir.

C)  Divan sahibi olan Ahmedî’nin en iyi bilinen eserlerinden biri de İskender-name’dir.

D)  Şeyhî’nin başlıca edebî eserleri; Hüsrev ü Şirin, Divan ve Har-name’dir.

E)  Gülşehrî’nin Çeng-name adlı eseri, hem dil hem de üslup yönünden devrinin önemli eserlerinden biridir.

 

36.  Aşağıdaki yargılardan hangisi, Tanzimat Dönemi öykü ve romanlarının özelliklerinden biri değildir?

A)  Genellikle saray ve çevresindeki insanların kural tanımaz tutum ve uygulamaları dile getirilmiştir.

B)  Karakterler; doğal bireyler olmaktan çok, yazarın çizdiği, genellikle insana özgü karşıtlıkları simgeleyen kişilerdir.

C)  Yüzyılın sonuna doğru köy, köylü sorunlarının konu olarak yer almaya başladığı görülür.

D)  Ahmet Mithat’ın Felâtun Bey ile Rakım Efendi adlı eseri ile Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası adlı eserlerinde benzer konular işlenmiştir.

E)  Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talât ve Fıtnat’ı ilk romandır, ancak edebî değer taşıyan ilk roman Namık Kemal’in İntibah adlı eseridir.

 

37.  Ziya Paşa’nın Avrupa dönüşü yayımladığı eser, Tanzimat yazarlarının hiç değilse yeni edebiyat kökleşene kadar unutturmaya çalıştıkları divan şiirini tekrar diriltebilir düşüncesiyle Namık Kemal tarafından amansızca tenkit edildi. Eser çıktığı zaman Magosa’da sürgünde bulunan Namık Kemal, edebiyatta yenilik yapma yolunda arkadaşı olan Ziya Paşa’nın, böyle birdenbire güçlükle yapılanları da yıkabilecek bir eser çıkarmasına haklı olarak içerledi. Ama bu öfkesini, asabi bir yazı şeklinde değil, eserin yanlışlarını bir bir göstererek sağlam, inandırıcı, mantığa dayanan güçlü bir eleştiri hâlinde ortaya koydu.

Bu parçada Ziya Paşa’nın sözü edilen eseri aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şiir ve İnşa      

B) Zafername        

C) Terkibibent

D)Harabat                   

E) Rüya

 

38.  Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan’ın şiirlerinden edindikleriyle ve yeteneği sayesinde —-, Avrupai Türk şiirinin 1880’den sonra atılmış sağlam temelleri üzerinde modern bir yapı kurmayı başarabilmiştir. Şekildeki titizliği bakımından parnasyenlere benzeyen şair, duyuş tarzı bakımından da şairliğin ilk safhasında, romantiklere bağlıdır. Aruzun kalıplarını müzikaliteleri bakımından ilk defa değerlendiren, konuşma diline ait birçok ifade özelliklerini şiirde kullanan şair, üslubunun canlı ve özenli oluşuyla Avrupai Türk şiirinin temsilcisidir.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Süleyman Nazif                

B) Tevfik Fikret

C) Ali Canip Yöntem             

D) Şinasi

E) Hüseyin Suat Yalçın

 

39.  Şiirlerinde aşk ve tabiat öne çıkan önemli iki temadır. Türk şiirinin en dikkate değer empresyonist şairi olarak kabul edilir. “Köylü vezni” dediği hece veznini kullanmamış, şiirlerini aruz vezniyle yazmıştır. Serbest müstezat, en çok tercih ettiği nazım biçimidir.

Aşağıdaki şiirlerden hangisi bu parçada sözü edilen şaire aittir?

A) Sis                                    

B) Hürriyet Kasidesi

C) O Belde                            

D) Kar Musikileri

E) Makber

 

40.  Bu dönemin zevk ve anlayışına uygun kaleme alınmış şiirler, sanatın “şahsi ve muhterem” olduğunu söyledikleri hâlde, tek bir şairin eseri olarak düşünülecek cinstendir. Söyleyişte serbestlik arayışları, alışılmış ve kabul görmüş şiir formlarını zorlama çabaları, biraz daha Batılı görünme; duyulmamış tabiatı ve yaşanmamış aşkı şiirleştirme istekleri kendilerine has sesi ve söyleyişi bulmalarına engel olmuştur, denilebilir. Ama asıl neden, o dönemde yaygın olarak benimsenen görüşlere katılmamış olmalarıdır.

Bu parçada sözü edilen edebî topluluk aşağıdakilerden hangisidir?

A) Fecr-i Atîciler                     

B) Servetifünuncular

C) Garipçiler                         

D) Tanzimatçılar

E) Hisarcılar

 

41.

I.   Realizm ve natüralizm akımlarının etkisi altındadırlar.

II.  Kendi kişiliklerini gizlerler.

III. Olaylar genellikle İstanbul’da geçer.

IV. Olay kahramanları genellikle seçkin kişilerdir.

V. Çevre tasvirleri, eseri süslemek için değil, kahramanların kişiliklerinin oluşumunu tamamlayabilmek için yapılmıştır.

Aşağıdaki eserlerden hangisi, yukarıda özellikleri verilen dönem yazarlarından birine ait değildir?

A) Hayal İçinde                     

B) Pandomima

C) Kırık Hayatlar                   

D) Ferdi ve Şürekâsı

E) Genç Kız Kalbi

 

42. İç içe geçmiş iki olay zinciri ile —-, kişisel değişimleri konu alması bakımından Zehra’nın, hatıra defterindeki maceralar bakımından da Mürşit Efendi’nin romanıdır. Çocukluğundan itibaren babası Mürşit Efendi’yi kötü bir insan olarak tanıyan Zehra; hoşgörüsüz, disiplinli, katı kalpli bir öğretmendir. Mürşit Efendi; okulunu bitirdikten sonra idealist bir memur olarak Anadolu’ya gelmiş, Anadolu’nun memurları bekleyen çürümüşlüğü içerisinde kaybolmuştur. Kötü bir evlilik yapmış, çok istemesine rağmen çocuklarıyla gereği kadar ilgilenememiştir. Yani kendi iradesi dışında yaşayan bir insan durumuna gelmiştir. İşte bu insanın pişmanlıklar ve çaresizliklerle dolu hatıra defteri, ölümünden sonra kızı Zehra’nın eline geçmiş, böylece Zehra’nın dış dünya ile ilişkisi de yeniden şekillenmiştir.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki eserlerden hangisi getirilmelidir?

A) Dudaktan Kalbe               

B) Çalıkuşu

C) Yeşil Gece                        

D)Acımak

E) Miskinler Tekkesi

 

43. Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?

A)  Kiralık Konak’ta modernleşme sürecinde apartman ile konak hayatını, dede-torun arasındaki hayat tarzı ve zevk farklılığı çevresinde işlemiştir.

B)  Nur Baba’da gerçek kimliğinden uzaklaştırılan tekke hayatını, tekke şeyhinin (Nuri) yaşadıkları ile anlatmıştır.

C) Hüküm Gecesi’nde İttihat ve Terakki yıllarını, gazeteci Ahmet Kerim’in yaşadıkları çevresinde anlatmıştır.

D) Yaban’da Kurtuluş Savaşı öncesi Türk aydını ile Türk köylüsü arasındaki derin uçurumu, romana has kurgu ile gözler önüne sermeye çalışmıştır.

E) İki cilt hâlinde 1953-1954’te yayımladığı Sodom ve Gomore’de, Cumhuriyet’in kuruluşundan Demokrat Partinin iktidara geldiği zamana kadar geçen süreci, değişik zihniyetleri temsil eden kişiler ve olgu çerçevesinde bir bütünün değişik kolları olarak dikkatlere sunmuştur.

 

44.   Ben çokça gezerim. Bunlar diplomat gezileri gibi, planlı, programlı şeyler değildir; daima kendi sınırlarımız içindedir, yelkenli gemiler gibi, esecek rüzgâra göre rota değiştirir. Bazen saatlerce tenha bir istasyonda, tren veya güneşle beraber uyumuş bir kasabanın otelinde uyku beklerim. Fazla bir yağmur veya kar fırtınasından yolları kapanmış bir köyde bir iki gün kalırsam arayıp soranım olmaz. Gün olur, bomboş bir ovanın ortasında otomobil bozulur. Etrafta dolaşırım yahut eski taş basması Muhammediyelerdeki cennet bağı resimlerini andıran bir ağacın altında otururum.

Bu parçanın alındığı kitap ve yazar aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A)  Anadolu Notları – Reşat Nuri Güntekin

B)  Beş Şehir – Ahmet Hamdi Tanpınar

C)  Frankfurt Seyahatnamesi – Ahmet Haşim

D)  Hac Yolunda – Cenap Şehabettin

E)  Çankaya – Falih Rıfkı Atay

 

45.  Aşağıdakilerden hangisi, Batılılaşma sorununu belirli tipler çevresinde ele alan eserlerden biri değildir?

A)  Ömer Seyfettin – Efruz Bey

B)  Reşat Nuri Güntekin – Yaprak Dökümü

C)  Yaşar Kemal – Ağrıdağı Efsanesi

D)  Halit Ziya Uşaklıgil – Aşk-ı Memnu

E)  Hüseyin Rahmi Gürpınar – Şık

 

46. – 47. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Romanlardaki hayalî tasvirler hep köksüz yalanlardır. İnceden inceye araştırıp soruşturmalı, tahlil etmeden hiçbir şey yazmamalı, hatta hayatta rastlanılan, az karşılaşılan olaylar bile bir eserde yer almamalıdır. Günlük hayat, hırgürle, çirkinliklerle, kıskançlıklarla, aldatmalarla örülmüş bir dokumadır. İyilikler, güzellikler, erdem sayılabilecek nitelikler, birer hayalden başka bir şey değildir, roman konusu olamaz.

46.  Bu parçada romanla ilgili olarak belirtilen düşünceler aşağıdaki yazarlardan hangisine ait olabilir?

A)  Hüseyin Rahmi Gürpınar

B)  Abdülhak Hamit Tarhan

C)  Recaizade Mahmut Ekrem

D)  Ahmet Mithat Efendi

E)  Sami Paşazade Sezai

 

47.  Bu parçada dile getirilen düşünceler aşağıdaki edebî akımlardan hangisiyle örtüşmektedir?

A) Realizm                            

B) Klasisizm

C) Romantizm                       

D)Empresyonizm

E) Natüralizm

 

48. Musiki, her şeyden önce musiki;

Onun için tekli mısradan şaşma.

Kıvrak olur, erir havada sanki,

Ağır aksak söyleyişe yanaşma.

 

Güzel gözler tül ardında görünsün,

Gün ışığı titremeli şiirde.

Ak yıldızlar maviliğe bürünsün

Ilgıt ılgıt sonbahar göklerinde.

Aşağıdaki şairlerden hangisi, bu dörtlüklerde dile getirilen anlayışa uygun şiir yazmamıştır?

A) Cenap Şehabettin            

B) Yahya Kemal Beyatlı

C) Ahmet Haşim                   

D)Mehmet Akif Ersoy

E) Ahmet Hamdi Tanpınar

 

49. Yoğun anlama dayanan, konuşma diline karşı olan ve salt şiir üzerine yoğunlaşan İkinci Yeni, kendine özgü bir söylemle ortaya çıktı. İstedikleri, bütün değer yargılarının yıkılmasıydı. Yüzeysel anlamı dışlayan, imge yüklü, kapalı bir dil kullanıyorlardı. Dilin bütün imkânlarıyla okuru sarsan, dağıtan ve anlamı yokuşlara süren bu tavır, Türk şiir geleneği içerisinde önemli bir yerde durmaktadır.

Bu düşüncelerle İkinci Yeni şiirini tanımlayan yazara göre aşağıdakilerden hangisi, İkinci Yeni anlayışıyla yazılmış olamaz?

A)  Ölürse balıkları güneşin

Susuzluktan dağın ardında

Düşerse kuluçkaların altına

Bu ağır bulanık meydanda

B)  Tep kralları gibiydim, öyle yalnızdım

Bir çağda seni bu beyazlığında tuttum

Ak, sabah kalyonlarım hep gökyüzündeydi

Ben rüzgâr değirmeninizde kaldım

C)  Tuna’nın üstünde güneş batarken

Sevgili yurdumu andırır bana

Bir hayal isterim Boğaziçi’nden

Bakarım İstanbul diye her yana

D)  Kar, buz, tipi

Kaymaktan korkum yok ki

Kayarken yalnız tutunmak için

Ölümlerden bir ölümün seçimi

E)  Bütün şiirlerde söylediğim sensin

Suna dedimse sen, Leylâ dedimse sensin

Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım

Salome’nin, Belkıs’ın

Boşunaydı saklamam öylesine aşikârsın, bellisin

 

50.  Evet, benim her şi’rimde yılan dişli diken var;

Sizler gidin bal verecek yeni açmış gül bulun.

Belki benim acı sesim kulakları tırmalar;

Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun.

 

Varın sizler, onlar ile korularda el ele

Gezin, gülün, bir çift bülbül aşkı ile yaşayın;

Yalnız kendi, yalnız kendi rûhunuzu okşayın.

 

Zavallı ben, elimdeki şu üç telli saz ile

Milletimin felâketli hayâtını söyleyim;

Dertlilerin gözyaşını çevrem ile sileyim.

Yukarıda, şiirle ilgili olarak dile getirilen düşünceler, aşağıdaki şairlerden hangisine ait olabilir?

A) Ziya Osman Saba            

B) Mehmet Emin Yurdakul

C) Zeki Ömer Defne              

D) Fazıl Hüsnü Dağlarca

E) Muallim Naci

 

51.  Zor zaman herkesi sınar, en çok da aydınları. Aydın insan toplumun öncüsüdür, yol göstericisidir. Öyle bilinir ve bu yüzden aydın sanatçılar, sorumluluğunun bilincinde olarak yazıp çizmeye, sorunlara çözüm yolları üretmeye çalışırlar.

Aşağıdaki sanatçılardan hangisinin, bu parçadaki görüş doğrultusunda eser verdiği söylenemez?

A) Mehmet Akif Ersoy           

B) Nâzım Hikmet

C) Namık Kemal                   

D)Orhan Veli Kanık

E) Sabahattin Ali

 

52.  Bazı edebî metinler, tarihî olaylara dayanır. Bu tür eserlerde bazı gerçeklere bağlı kalınsa da eserin orijinalliğini ve okunurluğunu sağlayan, yazarın kurgulama gücüdür. Okuyucu kalın bir tarih kitabını alıp baştan sona okumaya yanaşmaz ama birkaç ciltten oluşan sürükleyici tarihî bir romanı çok kısa sürede bitirebilir.

Aşağıdaki eserlerden hangisi, bu parçada anlatılan roman türüne örnek olarak gösterilemez?

A) Osmancık                          

B) Devlet Ana

C) Yorgun Savaşçı                

D)Hep O Şarkı

E) Yılkı Atı

 

53.  Aşağıdaki eserlerden hangisi, türü yönüyle ötekilerden farklıdır?

A) Kara Kitap                        

B) Kılavuz

C) Yağmur Kaçağı                

D)Unutma Bahçesi

E) Ruh Üşümesi

 

54.  Âşık Veysel ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

A)  Kendisinden önceki şairler gibi zaman zaman aruzla da şiirler kaleme almıştır.

B)  Yedi yaşında gözlerini yitirmesine rağmen şiirlerinde çiçekler; allı yeşilli, sarılı morlu renkler kol kola vermiştir.

C)  İç dünyasına çekilen şairin şiirlerinde insan önemli bir malzeme olarak yer alır.

D)  Âşıklık geleneğinin son dönemde yetişen büyük ustalarındandır.

E)  Şiirlerinde aşk, yurt ve toprak sevgisi, alışılagelen bir söyleyişten uzak bir duyarlılıkla dile gelir.

 

55.  Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A)  Hemen her öyküsünde okura komik gelecek ögelerden yararlanan Haldun Taner, aynı şekilde bütün öykü ve oyunlarında bazen de aşırıya kaçarak şive, lehçe taklitleri yapar.

B)  Bu Ülke, Cemil Meriç’in, aydın ve halkı birbirinden ayıran duvarları yıkmak amacıyla yazdığı denemelerinin yer aldığı bir kitaptır.

C)  Roman ve öykülerinde ayrıntılara inerek bazen öğretici yanı ağır basan bir üslup sergileyen Selim İleri, deneme ve hatıralarında bir düşünce adamı tavrını benimsemiştir.

D)  Şiirleriyle tanınan Sevinç Çokum; Batı kültürüyle yetişmiş, denemeleri ve Fransızcadan çevirdiği kitaplarıyla da öne çıkmıştır.

E)  Özellikle roman ve öyküleriyle bilinen Fakir Baykurt’un en tanınan eserleri arasında Yılanların Öcü, Tırpan sayılabilir.

 

56.  1960’lı yıllardan sonra İslami söylem, taklit düzeyindeki Batılılaşma ile geleneksel hayatın ve bu hayata özgü değerler manzumesinin karşı karşıya getirilmesi şeklinde dikkati çeker. Çok Sesli Bir Ölüm, Çözülme adlı öykü kitapları olan —-, bu hareketin öncü adlarından biridir.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Tarık Buğra                      

B) Rasim Özdenören

C) Mustafa Kutlu                    

D) Samiha Ayverdi

E) Adalet Ağaoğlu

 

CEVAP ANAHTARI

1.      E

11.    C

21.    E

31.    A

41.    B

51.    D

2.      D

12.    C

22.    D

32.    D

42.    D

52.    E

3.      C

13.    A

23.    C

33.    C

43.    E

53.    C

4.      A

14.    E

24.    E

34.    B

44.    A

54.    A

5.      D

15.    B

25.    B

35.    E

45.    C

55.    D

6.      B

16.    D

26.    C

36.    A

46.    A

56.    B

7.      E

17.    E

27.    A

37.    D

47.    E

 

8.      A

18.    B

28.    D

38.    B

48.    D

 

9.      D

19.    C

29.    E

39.    C

49.    C

 

10.    B

20.    A

30.    B

40.    A

50.    B

 

 

]]>
2013 YGS Türkçe Soruları – (Çıkmış Sorular) https://dersimizedebiyat.org/2013-ygs-turkce-sorulari-cikmis-sorular.html Mon, 10 Dec 2018 19:51:08 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119723 2013 YGS TÜRKÇE SORULARI

BU TESTİ ONLİNE ÇÖZMEK İÇİN TIKLAYINIZ.

1.    Sözlük hazırlamanın en güç yanı sözcükleri anlam  kayganlığından kurtarma, onları belli bir yere oturtmadır. Bu da ancak Samuel Butler’in dediği gibi onların belirsiz yanlarını söz duvarlarıyla kuşatmakla gerçekleşebilir.

Bu cümledeki altı çizili sözle, sözcüklere yönelik olarak ne yapıldığı anlatılmıştır?

A)  Tanımsal sınırlar koyulduğu

B)  Birbirlerinden etkilenişlerinin gösterildiği

C)  Çağrışımsal değerlerinin belirtildiği

D)  Zenginleştirme yollarının açıklandığı

E)  Kullanım sıklığının yansıtıldığı

 

2.    Bazı insanlar yapabileceklerinin farkında olmadan, sürekli bir özgüven eksikliği içinde yaşarlar. Bazıları da abartılı bir özgüvenle, hayatta her şeyi başarabileceklerine, her alanda en iyi olduklarına inandırırlar kendilerini. Oysa insan kendisine içbükey veya dışbükey aynada değil, düz aynada bakmalıdır.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanın kendisine güvenerek başladığı her işte başarılı olması mümkündür.

B) İnsan, her alanda kendisinden daha üstün birilerinin olabileceğini unutmamalıdır.

C)  Yaşamda mutlu olmak için olumsuzluklar karşısında direnmeli, önüne çıkan engelleri sabırla aşmaya çalışmalıdır.

D)  İnsan, yeteneklerinin sınırlarını gerçekçi bir tutumla belirlemeli, kendisini tarafsız bir gözle değerlendirmelidir.

E)  İnsanlar, hayattaki olumsuz durumları da olumlu durumlardaki gibi olgunlukla karşılamalıdır.

 

3.    L. Frank Baum, bu dünyadan geçerken (I) öyle derin izler bıraktı ki (II)   yaşamanın değerini (III) milyonlarca kez  kanıtlamış oldu. Bu ölümsüz yazarın eli değdiği (IV) anda çocuk edebiyatı yeşermeye (V) başladı .

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinde mecazlı bir söyleyiş yoktur?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

4.    2011’in sonuna doğru gösterime giren bu film, geleneksel sinemanın kullandığı tekniklere bağlı kalmadan, bir hayatta kalma savaşımını insanda yoğunlaşarak anlatıyor.

Bu cümleden söz konusu filmle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A)  Belirli bir izleyici kitlesine seslenmek amaçlanmıştır.

B)  Yeni çekim yöntemlerine başvurulmuştur.

C)  Bugüne değin beyaz perdeye taşınmamış bir sorun işlenmiştir.

D)  Oyuncuların gösterdiği başarıyla çok boyutlu bir yapı kazanmıştır.

E)  Yılın çok izlenen filmleri arasında yerini almıştır.

 

5.    Klasik eserleri okumaya en çok, kendi yazdıklarımı tekrar ettiğimi hissettiğim zamanlarda ihtiyaç duyarım.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?

A)  Kimi eserlerin her dönemde okunurluğunu sürdürdüğü bilinir.

B)  Bir yazarın, okuduklarından etkilenmeden yazması mümkün değildir.

C)  Her eser, başka metinlerden alınan parçalarla renklenen bir tablodur.

D)  Yazar, benzer ürünler ortaya koymaktan kaçınmak istiyorsa yazdıklarını ara sıra gözden geçirmelidir.

E)  Çağını aşmış eserleri okuma, yaratıcılığı besleyen bir etkinliktir.

 

6.    Bir gazeteci, söyleşi yaptığı kişinin rahatsız olabileceği bir soruyu, kendisiyle soru arasına mesafe koyarak üçüncü kişilerin ağzından sormalıdır.

Aşağıdakilerden hangisi bu ilkeye dikkat edilerek hazırlanmış bir sorudur?

A) Çok önemli iki ödül almasına rağmen son

romanınızın çok satılmamasının nedeni ne olabilir?

B)  Bazı eleştirmenler son romanınızın bazı bölümlerinin bir Alman yazarın romanından alındığını iddia ediyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

C)  Eserlerinizde soyut konuları ele alışınızın okuyucuyu yorduğunu düşünmüyor musunuz?

D)  Bazı yazarlarımızın dediği gibi “Keşke yayımlamasaydım!” diye düşündüğünüz yazılarınız oldu mu?

E)  Eserlerinizde aynı konuyu işleyip durmaktan kurtulamamanızı neye bağlıyorsunuz?

 

7.    Şiir, yalnızca acıları, yoksunlukları, mutsuzlukları dile getirmemelidir. —-?

Bu sözler aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?

A)  Gerçekte de sevinçle hüzün, ölümle yaşam yan yana karşımıza çıkmaz mı

B)  Türk halk müziğinde uzun havalardan sonra oyun havalarına geçilmez mi

C)  Okuyucunun şiirden alacağı hazzı sınırlamaya gerek var mı

D)  Günümüzde insan yaşamının trajik yönlerini yansıtan eserler de ilgi çekmiyor mu

E)  Şiir okuyucusunu karamsarlığa itmenin bir anlamı var mı

 

8. (I) Antakya’daki kazılarda Geç Hitit Dönemi’ne ait olduğu düşünülen kalıntılar ortaya çıkarıldı.

(II) Buluntular arasında eşsiz, anıtsal boyutlarda bir insan figürüyle kabartmalı bir sütun altlığı yer alıyor.

(III) Bazalttan yapılan her iki eserin de kaleye girişi sağlayan yapı kompleksi boyunca uzanan, yüzeyi taş döşeli koridorun altına gömüldüğü düşünülüyor.

(IV) Bel hizasının hemen üstünden baş kısmına kadar olan yüksekliği 1,5 metreye ulaşan figür, dik duran bir insanı canlandırıyor. (V) Toplam boyu, büyük olasılıkla 3,5-4 metreyi bulan sakallı erkek figürünün, gözleri siyah ve beyaz taşlardan yapılmış.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde betimleyici ögelere yer verilmemiştir?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

9.    (I) Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlanan bir şairimiz…  (II) İkinci kitabıyla tekrar okuyucunun karşısında. (III) Açık ve yalın anlatımlı, kısa dizelerden oluşan şiirlere imza atmış. (IV) Sanatçının bu kitabındaki tüm şiirleri yine okuyucunun duyumsama ve düş kurma yetilerini harekete geçiriyor. (V) Şair, şiirleriyle okuyucuyu kimi zaman yoğun karanlıkların içine, kimi zaman da aydınlık gündüzlere götürüyor.

Bir şairden ve şiirlerinden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, okurların beğenisini kazandığı üzerinde duruluyor.

B)  II. cümlede, kimi ürünlerini bir araya topladığı belirtiliyor.

C)  III. cümlede, şiirlerinin dil ve biçim özellikleri dile getiriliyor.

D)  IV. cümlede, işlev yönünden önceki şiirleriyle benzerliği olduğu sezdiriliyor.

E)  V. cümlede, şiirlerde birbirine karşıt durumların işlendiğinden söz ediliyor.

 

10. (I) ABD’li bilgisayar uzmanı Scott Fahlman tarafından bulunan ve İnternet’in vazgeçilmezlerinden olan gülen surat (smiley) tam 30 yaşında. (II) Fahlman, duyguların yazı dilinde ifade edilmesini kolaylaştırmak için iki nokta ve parantez işaretlerini kullanarak bir ifade oluşturdu. (III) Bu “gülen surat”ı ilk olarak üniversitenin e-posta listesine yolladığı bir notta kullandı. (IV) Fahlman, öğrencilere ve çalışma arkadaşlarına şöyle yazdı: “Şaka yaptığınızı belirtmek için şunu kullanmayı öneriyorum: :-)” (V) Kısa zamanda kabul gören bu mutluluk ifadesini bugün İnternet’te yazışırken sıklıkla kullanıyoruz. (VI) Mutluluğumuzu artık bununla ifade ediyoruz.

Gülen suratın (smiley) anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, kaç yıl önce ortaya çıktığı açıklanmıştır.

B)  II. cümlede, yeniliğin hangi amaçla ortaya konduğu belirtilmiştir.

C)  IV. cümlede, önerisini kimlerle paylaştığı dile getirilmiştir.

D)  V. cümlede, bir saptama yapılmıştır.

E) VI. cümlede, işleviyle ilgili bir değişiklikten söz edilmiştir.

 

11.

I.   Hepimiz onu çocukça hareketlerine karşın çok severdik.

II.  Anlatacaklarımı güzelce dinle de ondan sonra işini yapmaya başla.

III. Daha önceki çalışmaları incelemedikleri sürece iyi bir proje hazırlamaları imkânsız görünüyor.

IV. Alfabesinin zorluğu, Japonca öğrenmeyi güçleştiren bir etken.

V.  Konuyla ilgili genişçe bir rapor hazırlayıp önümüze getirmişti.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözcükler tür bakımından aynıdır?

A) I. ve III.             

B) I. ve V.              

C) II. ve III.

D) II. ve V.                   

E) IV. ve V.

 

12. Yeşil, upuzun kavaklıklar I geride kalıyor. Uzaktan, kaleye sırtını dayayan kocamış konaklar, II çıplak, boz renkli tepeler III görünüyor.  Konak balkonlarının korkulukları, IV Doğu masallarından  ödünç alınmışçasına büyüleyici. Renkler her ayrıntıyı V  belirginleştiriyor sanki; ağaçlar yeşil, şehir kahve, kale siyah.

Bu parçadaki altı çizili tamlamalardan hangisi, tür bakımından ötekilerden farklıdır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

13. Eskiden ülkelerin zenginliğinin ölçütü, sahip olunan toprak ve doğal kaynakların miktarıydı; zenginleşmenin yolu, daha geniş topraklara hükmetmekten geçiyordu. 20. yüzyılın ikinci yarısında bilimsel araştırmalara ağırlık verilmesiyle bu anlayış değişti, bilgi üretimi önem kazandı.

Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünlü düşmesi                   

B) Ünsüz yumuşaması

C) Ulama                              

D)Ünsüz benzeşmesi

E) Ünlü türemesi

 

14. (I) Almanya’nın Berlin kentinde bir kooperatif “Devrilen Ağaçlardan Halk Kitaplığı Yapma Kampanyası” başlattı. (II) Bu kampanyaya katılmak isteyenler, fırtınadan veya yağmurdan devrilen ağaçların gövdelerini raf şeklinde oyup bunları kaldırımlara yerleştiriyorlar. (III) Raflara, takas edilecek kitapları koyuyorlar. (IV) Berlin halkı da içlerinden okumak istediklerini alıp yerine kendi kitaplarından birini bırakıyor. (V) Bu, “Eğitim İçin Sürdürülebilir Gelişme Projesi”nin bir parçası olarak devlet tarafından desteklenen bir kampanyadır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir fiil cümlesidir.

B)  II. cümle, özne ve yüklemden oluşan kurallı bir cümledir.

C)  III. cümle, nesnesi sıfat tamlaması olan birleşik bir cümledir.

D)  IV. cümle, içinde isim tamlaması bulunan olumlu bir cümledir.

E)  V. cümle, yüklemi ek eylemle çekimlenmiş bir cümledir.

 

15. “Rüyaları gerçekleştirmenin yolu, uyanıvermektir uykulardan.” demiş bir düşünür. Öyleyse ne duruyoruz, hemen silkinip kalkalım yumuşak yataklarımızdan!

Bu parçada, aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Tezlik fiili

B)  Zarf-fiil

C)  Sıfat-fiil

D)  İstek kipiyle çekimlenmiş fiil

E)  Şimdiki zamanla çekimlenmiş fiil

 

16. Eserlerinde kullandığı özgün biçimler ve canlı renklerle, değişimin birey üzerindeki etkilerini yansıtıyor.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  Çatısı bakımından etkendir.

B)  Nesne, isim tamlamasından oluşmaktadır.

C)  Fiilden isim yapma eki almış sözcük vardır.

D)  Bulunma durumu eki almış sözcük vardır.

E)  İyelik eki alan sözcük yoktur.

 

17.

Fast-fooda karşı hâlâ direnen ,  (I) her zaman sevilerek yenen yiyeceklerden biridir balık ekmek. Denizin kirlenmediği , (II) balığın bol ve ucuz olduğu , (III) Boğaz’dan çıkan palamutların kasaları doldurduğu eski zamanlarda balık ekmek satıcıları ,  (IV) yalnızca kıyıya yanaştırılmış sandallarda değil, mahalle meydanlarında , (V) futbol maçlarının olduğu günlerde stadyumların kapılarında da görülürdü.

Bu parçadaki numaralanmış virgüllerden (,) hangisi, diğerlerinden farklı bir görevde kullanılmıştır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

18. Kaplumbağalar, roman kişileri ve kullanılan dil bakımından Fakir Baykurt’un, aynı zamanda köy edebiyatının başyapıtlarından (I) biri olarak okunmalıdır. Kahramanların gerçekliğinin yanısıra, (II dilleri de  (III) kişiliklerini adım adım oluşturan yetkinliktedir. (IV) Ayrıca, çok sayıda romanı ve öykü kitabı yayımlanmış herhangi bir (V) yazarı, Kaplumbağalar gibi bir roman bile ölümsüzleştirebilir.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

19. Diller yeşerdikleri kültürle büyüyor, onunla zenginleşiyor. Öyleki (I) dillerin ölümüyle kültürler de (II) yitip gidiyor ve  bu yok oluş (III) yalnızca o dili konuşan insanları değil,  dünyayı da etkiliyor. Her on dört (IV) günde bir içlerinden biri daha sessizliğe doğru uğurlanan diller, dünya mozaiğinin (V) bir parçasını da beraberinde götürüyor.

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Kurallara uymamakta ısrar ediyorsun.

B)  Bu davranışımı tehdit olarak algıladığını belirtiyorsun.

C)  Yaptıklarınla herkesi şaşırtmaya devam ediyorsun.

D) Bu sözlerinle beni sinirlendirmek için çalışıyorsun.

E) Sorduğun sorularla konuyu başka bir yere çekmeye çalışıyorsun.

 

21. (I) İngiliz şairi Browing; sayfa sayfa, her kelimesini ayrı ayrı inceleyerek sözlük okurmuş. (II) Sözlükte öğütler, eğlendirici şeyler de bulurmuş. (III) Hatta bu çalışmaya romantik bir yön de katar, ay ışığında oturup bir bir çevirirmiş sözlüğün sayfalarını. (IV) Bizde sözlükler, kütüphanelerin en kuytu köşelerinde uyuklayarak ömür tüketir. (V) Günler ve geceler boyu “Bilinmeyen bir kelime çıksın da hatırlanalım.” diye dua ederler âdeta. (VI) Sözcüklerin bu uzun ve sessiz bekleyişleri iki kapak arasında geçer.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.           B) III.          C) IV.         D) V.          E) VI.

 

22. Dünyanın yedi harikası olur da üç kıtada yüzyıllarca hüküm sürmüş, altı yüzyılı aşan varlığından geriye olağanüstü bir kültür hazinesi bırakmış Osmanlının yedi harikası olmaz mı? Gerçi tarihçiler, sanat tarihçileri ve mimarlar varken en önemli yedi Osmanlı eserinin hangileri olduğuna ben karar verecek değilim. Ancak okuduklarımdan ve gördüklerimden hareketle tamamen kişisel bir beğeni listesi oluşturmamın önünde bir engel yok sanırım. İşte benden Osmanlının yedi harikası: Süleymaniye Külliyesi, Selimiye Camisi, Mostar Köprüsü, Mağlova Kemeri, Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camisi, Kubbetü’s-Sahra, Hamidiye Çarşısı.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A)  Öyküleyici anlatım

B)  Tartışmacı anlatım

C)  Betimleyici anlatım

D)  Tanımlamadan yararlanma

E)  Kanıtlayıcı veriler kullanma

 

23. Yağmur yağarken gök gürlerse hiç korkmam. Ses olsun yeter ki. Kuşlar ötüşerek uçuşsun gökyüzünde. Çaylar şekerli olsun ki kaşıklar şıkır şıkır sesler çıkarsın. Konuşulacak bir şeyler olsun. Dost olsun, arkadaş olsun; teyzeler, amcalar olsun. Evrenin boşluğuna bırakırken kendimizi, avuçlarımızda sımsıcak kalbimiz olsun… Olsun, her şey olsun ama sessizlik olmasın.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Nesnel bir anlatımdan yararlanma

B)  Birden fazla duyuya seslenme

C)  Pekiştirmeye başvurma

D)  Yinelemelere yer verme

E)  Devrik cümleye yer verme

 

24. Motorun burnu kıyıya dönük. Çok çok yirmisini yeni geçmiş gösteren görevli, binme sırası gelene elini uzatıyor. Genç erkekler, ellerini vermeden atlıyorlar. Yardıma gereksinimi olmadığını düşünen orta yaşlılar da… Kadınların çoğu uzatıyor elini. Kolunu hızla yukarı kaldırıp tuttuğu eli bırakıveriyor görevli, hemen bir arkadakine uzanıyor. Yardımsız binenler, onun yanından atlayıveriyorlar. O zaman elini geri çekip bir sonrakine uzatıyor görevli. Omzunu kastığı, gücünü koluna, bileğine topladığı anlaşılıyor yüzünden. Kimsenin yüzüne bakmadan yapıyor bunları sanki.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  Olaylar oluş sırasına göre verilmiştir.

B)  Tahmin söz konusudur.

C)  Öznellik ağır basmaktadır.

D)  Farklı cümle türleri kullanılmıştır.

E)  I. kişili anlatım kullanılmıştır.

 

25. Uçsuz bucaksız bir dünyadır edebiyat. Ne kadar çok örnek incelersek inceleyelim yine de yaptığımız, okyanusta bir damla gibidir. Nicelik ve nitelik bakımından sonsuz sayıda biricik eserle bezenmiştir bu uzay. Bunun için, Türk edebiyatındaki birkaç şiire veya romana bakarak bu edebiyata ilişkin kapsamlı saptamalar yapmak mümkün değildir.

Bu sözleri söyleyen bir yazardan aşağıdakilerin hangisini yapması beklenebilir?

A) Etkilendikleri eserleri ölçüt alarak sanatçıları değerlendirmesi

B) Halit Ziya’nın romanlarından hareketle Türk romanını tarihsel açıdan ele alması

C)  Aşk kavramının Türk şiirindeki yerini, İslamiyet’ten önceki dönemden günümüze değin bütünüyle incelemesi

D)  Batı etkisindeki Türk edebiyatını Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinden başlatarak incelemesi

E) “Şiirimizde vatan” konulu çalışmasını, Namık Kemal’in bütün şiirlerini inceleyerek oluşturması

 

26. Gombrich, “Sanat ve Bilim” başlıklı incelemesinde, sürekli soru sormayı ve sordurmayı bilimsel tutumun doğal bir gereği sayar. Soru sorulmadan yapılan sanat eğitiminin, kendini yinelemeye yol açabileceğinden söz eder. Ünlü sanat kuramcısına göre, sanat alanındaki bilimsel çalışmalar, yapılmışı yineleyerek değil, sanata özgü olan bir tür serüven ruhundan, “bilinmeze adım atabilme ruhundan” kendine yeni besin kaynakları bulabilir. Buna karşılık sanatçıya da sanatta cesaretin her şey demek olmadığını ancak eleştirel bir tutuma eşlik eden cesaretin kişiyi gerçek başarıya götürebileceğini öğretebilir.

Bu parçada, sanat alanındaki bilimsel çalışmalarda aşağıdakilerden hangisi önerilmektedir?

A) Yenilikler ortaya koymak ve irdeleyerek çalışmak

B) Daha önceki bilimsel araştırmaları rehber edinmek

C) Sanatçının, ileriye yönelik girişimlerini desteklemek

D)  Sıra dışı konularda yazılmış eserlere gereken değeri vermek

E)  İyi eserle yetersiz eserin farkını tarafsız biçimde ortaya koymak

 

27. “Edebiyat dergilerinde sevmediğin, sıkılarak okuduğun yazılar hangisidir?” diye sorsalar hiç düşünmeden, “Belli bir şiir kitabı üzerine yazılmış tanıtım yazılarıdır.” derim. Sorun belki de bendedir ama bu tür yazıların neye göre yazıldığını anlayamıyorum. Tanıtımı yapan iyi niyetli yazar, genellikle ilgili şairin söz konusu kitabındaki dizelerden esinle bir şeyleri duyumsatmaya, şairin şiir dünyasına kendisi ile birlikte katılmaya çağırır bizi. Kendince eklemeler de yapar o şiirlerde oluşturulmaya çabalanan etkileyici havaya. Ama söz konusu kitap, okurca önceden okunmadığı, belki de tanıtıcı üzerine aldığı işi gerektiği gibi yapmadığı için kitaba yönelik ilgi oluşturulamaz çoğu zaman. —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)  Bu yazılarda şairi, şiir yazmaya yönlendiren etkenler üzerinde de durulmalıdır

B)  Bu nedenle okuyucunun şiir bilgisini zenginleştirecek açıklamalara yer verilmelidir

C)  Oysa tanıtma yazıları şiire dönük olmayan sorunlarla şişirildiği için ilginçliğini yitirir

D) Edebiyat dergilerinde tanıtım yazılarına az yer verilmesi kitaplara duyulan ilgiyi azaltmaktadır

E)  Böylece okuyana eziyet eden, onu yoran, anlamsız ve sıkıcı bir metin ortaya çıkar

 

28. Bir sabah işinize giderken kırmızı ışıkta durdunuz ve aracınızı tekrar çalıştıramadınız. Her insanın başına gelebilecek bu sıradan olay için iki ayrı olasılığı düşünelim. Birinci olasılıkta arkadaki araçların şoförleri kızgınlıkla kornaya basıyor, siz de bir kazaya yol açmamak için kan ter içinde bu durumdan kurtulmaya çalışıyorsunuz. İkinci olasılıkta, arkanızdaki araçtan inen bir taksi şoförü, bekleyen araçlara işaret ederek onların yan şeritten devam etmelerini sağlıyor. Araçlar sakince geçtikten sonra yanınıza geliyor, birkaç yayayla birlikte aracınızın yol kenarına çekilmesine yardımcı oluyor. Ne siz ne de bir başkası gergin ve telaşlı. İşte bu örnekte olduğu gibi bir toplumun gelişmişlik düzeyini belirleyen asıl şey, —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  sorunlara pratik çözümler bulmaktır

B)  başka insanları zor duruma düşürmemektir

C)  yaptığımız hatanın sonucunu üstlenebilmektir

D)  insanlar arasındaki iletişim biçimidir

E)  kurallara uyarak sorunları ortadan kaldırmaktır

 

29. Mutlu değil, yalnız ve tedirgindir. Kafasını meşgul eden bir şeyler vardır daima. Her zaman eşikte yani ne bu tarafta ne öbür tarafta olduğu için katmerlenir ızdırabı. Uzun uzun konuşmalar hoşuna gitmez. Zira her insan onu anlamayacaktır. Kendisiyle kavga ederek kendisini caddelere, bulvarlara, pasajlara atar. Telaş içinde koşuşturan insanları, onların zamanın peşinden koşuşlarını alaycı bir bakışla seyreder. Seyretmek, onun için dünyadaki en güzel iştir.

Kahramanından böyle söz edilen bir roman, aşağıdakilerden hangisini anlatıyor olabilir?

A)  Yaşanmışlık duygusu uyandırsın diye insanların arasına karışan, hayatın içinden parçalar toplayan gözlemci bir yazarı

B)  Sürekli sorgulayan, söylediklerine bir anlam verilemeyen, anlaşılması güç, özgür ruhlu, sıra dışı bir adamın dünyasını

C)  Hayatının son günlerini yaşadığını düşünen, geçmişiyle hesaplaşması bitmemiş mutsuz bir ihtiyarı

D)  Rahat bir yaşam sürebilmek için yurt dışına gitmiş, metropollerin uçsuz bucaksız kalabalığında özünü kaybetmiş bir gurbetçiyi

E)  Hayatı sadece çalışmak üzerine kurulmuş ve ömrü hafta sonu tatillerini beklemekle yitip giden bir memuru

 

30. Sera gazlarının sıvılaşarak okyanuslara karışmasıyla okyanuslardaki asit oranının gittikçe arttığı belirtiliyor. 1751 yılındaki tahminî okyanus yüzeyi pH’sinin 8,25 ve 2004 yılında ölçülen değerin 8,14 olduğu, 2100 yılında ise 7,85 olacağı tahmin ediliyor. Peki bu, sudaki hayatı nasıl etkileyecek? Uzmanlar, asitleşen okyanuslardaki balıkların, tehlikeli seslere karşı kayıtsız kalacağını belirtiyor. Özellikle genç balıkların korkutucu sesten uzaklaşma içgüdüsünün sekteye uğrayacağı vurgulanıyor. Yapılan bir çalışmada, gittikçe asitleşen okyanus suyunun kimyasal yapısına benzer yapıya sahip bir ortamda yetiştirilen genç palyaço balığının, okyanusa yerleştirilen, sesler yayan bir hoparlöre doğru kayıtsızca yüzdüğü gözlemlendi.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A) Asit oranı yüksek okyanus suları, deniz canlılarında fiziksel değişime neden olur.

B) Palyaço balığı, sese duyarlılık bakımından deniz canlıları içinde en zayıf olanıdır.

C)  Asit oranı yüksek okyanus suyu, balıkların ses algılama yeteneklerini dolayısıyla savunma reflekslerini olumsuz yönde etkilemektedir.

D)  Sera gazları, atmosfere zarar verdiği gibi okyanuslara karışarak deniz canlılarını da zehirlemektedir.

E)  Her balığın vücut yapısının, yaşadığı ortama göre şekillendiği ileri sürülmektedir.

 

31. Özellikle ilgi duyduğum için sinema konusu üzerine çok düşünürüm. Bana göre, birisi bir ürün ortaya koyuyorsa ilk koşul ürünün teknik açıdan başarılı olmasıdır. Ancak ondan sonra ürünün sanat açısından iyi mi, kötü mü olduğu tartışılabilir.

Bu parçadaki düşünceye en yakın görüş aşağıdakilerden hangisinde vardır?

A) Yayımlanan romanlardan zaman ayırabildiklerimi ilk on sayfasına kadar okuyor, onları üç ana özellik olan dil, anlatım ve zaman bakımından değerlendiriyorum. Olmamışsa devamını okuma gereği duymuyorum.

B) Her kuşak, edebiyatı biraz daha çağdaşlaştırmıştır. Çünkü dünya değişirken edebiyat da değişir. Buna ayak uydurabilmek gerekir.

C) Bir dönemin sanatçıları güçlüyse oluşturdukları ürünler de yankı uyandırır, eleştirmenlerin süzgecinden geçerek edebiyat tarihindeki yerlerini alırlar.

D) Yazmaktan başka hiçbir şey düşünmedim ve kendimi geliştirmekten başka bir amacım olmadı hiç. Bu kadar çok ödül almamı buna borçluyum.

E) Yazmaya yeni başlayan bir insanın, beğendiği sanatçılara kurgu bakımından öykünmesi çok doğaldır. Önemli olan, yazdıklarının içerik bakımından yenilikler taşımasıdır.

 

32. Bayan Jean Brodie’nin Baharı adlı romanın kahramanı Bayan Brodie, İskoçya’nın ıslak, puslu, eski ve soylu şehri Edinburg’ta bir kız okulunda öğretmendir. En güzel ve en verimli yıllarını, seçtiği bir grup kız öğrenciye adayarak onları hem dönemin hem de okuldaki diğer öğretmenlerin anlayışından farklı bir pedagojik anlayışla eğitmeye çalışmaktadır. Sınıfını sık sık bir ağacın altına götüren, burada ders işlediklerinin düşünülmesini sağlayacak şekilde kızların kitaplarını ellerinde tutmalarını isteyen, tarih anlatması gerekirken önceki yaz yaptığı Mısır gezisini anlatan, bazen nişanlısından bahseden, bazen de kentin yoksul semtlerini tanıtan, sanatsal etkinlikleri izlemelerini sağlayan geziler düzenleyen genç bir öğretmendir Bayan Brodie.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, sözü edilen öğretmenin bir özelliği olamaz?

A) Eğitimde kendine özgü yöntemler kullanan

B)  Yaşamdaki kimi olguların anlatılarak değil görülüp yaşanarak öğrenileceğini düşünen

C)  Yaşam gerçeklerinin farkında olan

D)  Kendi yaşadığı olumsuzluklardan öğrencilerin ders çıkarmasını bekleyen

E)  Öğretimin farklı ortamlarda sürdürülmesi gerektiğini düşünen

 

33. Okumayı; televizyon izlemek, futbol oynamak gibi boş zamanları dolduran eğlendirici bir iş olarak değerlendirenlere söyleyecek sözüm yok. Onlarınki okuma değil, oyalanmadır. Modaya uymak için raflarına çok satan kitapları dizenlerin yaptığı da aynı şeydir. Oysa her kitap bir okyanustur. Ben okyanusun kıyısında gezinti yapmak yerine küçük teknesiyle dalgalar arasında boğuşan gerçek okuyucunun peşindeyim.

Böyle diyen bir yazardan aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenmez?

A) Romanın, öykünün, denemenin labirentlerinde dolaşmayan okuyucu, sanatçının dünyasını tanıyamaz.

B)  Yazar, eseriyle okuyucusunu düşüncenin derinliklerine taşımaya çalışır.

C) Okurken yorulmayı göze alan okuyucu olmak gerekir.

D) Birikimli okur, yazarın söylediklerinden, söylemediklerini çıkarmaya çalışmalıdır.

E) Her edebiyat eseri, açık ve anlaşılır olmalı ki okuyucu, yönünü bulabilsin.

 

34. Öykülerinde ağırlıklı olarak eski ile bağlarını koparmış, yeni ile de uyum sağlayamamış bireyin, toplum içinde yalnızlaşmasını ve bir çöküşe doğru yol alışını anlatır. Bu, bir anlamda topluma yabancılaşmış bireylerin kaçınılmaz yazgısıdır. Toplumu, aileyi ayakta tutan iç dinamikler, ahlaki özellikler kaybolmuş, bunların yerini alması düşünülen şeyler de bu boşlukları dolduramamıştır. Böylece toplumsal yapıda artık hiçbir şeyi yerinde bulamayan birey, hastalıklı bir hâlde “ortalıkta dönüp durmaktadır”. Bu yabancılaşmaya kimi bireyler çeşitli başkaldırı yöntemleriyle karşı durmaya çalışırlar. Ama bu karşı koyuşlar, kişiyi, yanlış işleyen toplumsal yapı içinde ezilmekten kurtaramaz. Birey, dramatik bir kurban olarak olumsuz şartlarda yaşamanın bedelini ağır bir şekilde öder.

Bu parçada tanıtılan yazar ve öykü kişileri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Çoğunlukla çevresinden ve değerlerinden kopmuş olan bireyin tek başına kalışını işlemiştir.

B) Toplumla uzlaşamayan, çatışma hâlinde olan kişilere yer vermiştir.

C)  Sahip oldukları değerler için mücadele etmek yerine olup biteni uzaktan izlemeyi yeğleyen kişileri anlatmıştır.

D)  Aile kurumunun geçirdiği sarsıntıları ele almıştır.

E) Toplumda ortaya çıkan yeni değerler bireyler açısından eskileri kadar işlevsel olamamıştır.

 

35. Ülkemizde; alanında uzman, yetişmiş birçok çevirmen var. Ancak bu, çeviri alanındaki yetersizliğimizi gidermez. Giderilmesi; okulların yetiştirmesine, editörlerin sabredebilmesine, yayıncıların da, çevirmenin emeklerinin karşılığını vermesine bağlıdır. Bununla birlikte bir başka yönü daha var bu konunun. Günümüzde herkes yorulmadan para kazanma derdinde. Yalnızca iyi bir çeviri yapmış olmanın hazzı peşinde koşanların sayısı sanırım çok değil. Sözcüklerin kokusunu, derdini, derinliğini bilmeyenler için nedir ki çeviri!

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi bir çevirmenden beklenenler arasında sayılmamıştır?

A)  İyi bir eğitimden geçmiş olma

B)  İstenilen nitelikte eserler seçme

C)  Çeviriyi zevk alarak yapma

D)  Hak ettiği ücreti alabilme

E)  Çalışmalarını titizlikle sürdürme

 

36. Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en saf, en lirik kitabıdır. Saflık kelimesiyle “karmaşık olmayan”ı kastediyorum. Kitap sözü de okuyucuyu yanıltmasın: Dostoyevski Beyaz Geceler’i bir gazetede yayımlanacak basit ve coşkulu bir hikâye olarak tasarlamıştı. Hikâye saflık ve yalınlığını, kahramanlarının hep aynı kumaştan ve renkten yapılmasından alır. Onların sözlerine hemen inanırız. Önce inandıklarının, sonra tam tersine inanan tipik Dostoyevski kahramanları yok bu kitapta. Bu bakımdan Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en özel, en ayrıksı kitabı. Burada bizi etkileyen şey, kitabın ve kahramanlarının bu saflığından gelen bir çeşit çocuksu dürüstlük ve bizi yormayan tavırlarından yansıyan bir mutluluk duygusu.

Bu parçada Beyaz Geceler’le ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

A)  Adının veriliş öyküsünden

B)  Kahramanlarının özelliklerinden

C)  Diğer kitaplarından ayrılan yönlerinden

D)  Oluşturuluş aşamasından

E)  Okuyanda bıraktığı etkiden

 

37. Her dize veya her satır, yazıldığı andan başlayarak insanlara gönderilmiş bir ileti niteliği taşır. Üreten kişinin, onun nasıl okunacağını denetleme, nasıl anlaşılması gerektiğini dayatma gibi bir hakkı yoktur. Yazar bu hakkı, daha eserini yayımladığı anda yitirmiştir veya kendi isteğiyle başkalarına bırakmıştır. Okuma; okuyanın kişiliğine, bilgisine, anlama ve yorumlama yeteneğine, beğenisine göre değişiklik gösterir; yazılırken amaçlananların gerisinde de kalabilir, ötesine de geçebilir. Bu son durumda, yeniden üretme söz konusudur artık. Elbette, ortaya çıkan ve eleştiriler içeren metnin bir edebî değer taşıması koşuluyla.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Yazarlar, okurları yönlendirmemelidir.

B)  Farklı okuyucular yazarın anlatmak istediğini kendilerince yorumlayabilirler.

C)  Her metin, çözümü yazarında olan birtakım gizler içerir.

D)  Okurun bir eser karşısındaki tutumu, birikimiyle ilgilidir.

E)  Bir metnin, okur tarafından değerlendirilebilmesi için sanatsal nitelikler barındırması gerekir.

 

38. Bir yanda, insanların yalnızca hırslarıyla büyüyebildiği, kişisel reklam ve promosyon yöntemini benimsememişse görünmez olduğu, içindekini saklayarak hayatta kaldığı bir dünya… Öbür yanda, her şeyi bir milyona (şimdiki bir TL) satan “bi milyoncu” gibi hepimizin gününü kolaylaştıran, kalıcı olmasa bile her gün bir yenisinin edinilebileceğine dair umut doğuran, küçük sevinçlere kaynaklık eden bir öykücü dükkânı… Yazar böyle bir tablo çizmiş. Aslında öykücülük de bir tür “bi milyonculuk” değil mi zaten: Çok satışlı, az kârlı, küçük dertlere çare…

Bu parçada, sözü edilen yazarın değindiği konular arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Bazı tutkulara aşırı ölçüde bağlanarak değer ve önem kazanmaya çalışma

B)  Özel tanıtım yöntemleriyle ön plana çıkmaya çabalama

C)  Kendi gerçeklerini ortaya dökmekten kaçınarak yaşamda bir yer edinme

D)  İnsanlarda gelecekte güzel şeyler olacağı duygusu uyandırma

E)  Olumsuz koşullar içinde yaşayabilmenin kişiyi güçlendireceğine inanma

 

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

 

Attila İlhan, hece ölçüsünün öne çıktığı bir ortamda yazılmakta olan serbest şiire belli bir mesafeden ama ilgili bir mesafeden baktı. Yazılmaktan çok, söylenen bir şiirde müzikaliteyi gözeterek toplum hayatından âdeta şairane tablolar çıkardı. Destan havası taşıyan şiirlerinde de bireysel konulardaki kısa şiirlerinde de Türk müziğinin ritmini korumaktan ve konuşma dilindeki zengin çağrışımlı, eski sözcükleri kullanmaktan çekinmedi. Bu yanı kırklı yılların, memleketçi şairlere yakınlığı da ellili yılların şairlerinden ayırdı onu. Bir bütün olarak bakıldığında Attila İlhan’ın şiiri, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın evrenle ve onun düzeniyle ilgili olmayan ve hikâye etme yolunu seçtiği eserlerine yakın bir yerde durmaktadır.

 

39. Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Açıklamaya başvurulmuştur.

B)  Öznel değerlendirmeler vardır.

C)  Karşılaştırmaya başvurulmuştur.

D)  Örneklemeden yararlanılmıştır.

E)  Çıkarımda bulunulmuştur.

 

40. Bu parçada söz konusu şairle ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Sözcüklerin ses değerlerinden yararlandığı

B)  Kimi zaman çağdaşlarından ayrı düştüğü

C)  İşlediği temaların benzerlik gösterdiği

D)  Dilin geniş anlamsal olanaklarından yararlandığı

E) Şiirlerini estetik değer taşıyan resimlere dönüştürdüğü

CEVAP ANAHTARI

1.      A

11.     B

21.    C

31.    A

2.      D

12.     D

22.    B

32.    D

3.      C

13.    E

23.    A

33.     E

4.      B

14.    B

24.    E

34.     C

5.      E

15.    C

25.    C

35.     B

6.      B

16.    E

26.    A

36.     A

7.      D

17.    D

27.    E

37.     C

8.      A

18.    B

28.     D

38.     E

9.      A

19.    A

29.    B

39.     D

10.     E

20.    D

30.    C

40.     C

 

]]>