1987 – ÖYS SORULARI

 1987-ÖYS SORULARI

1.“Süzülmek” kelimesi aşağıdaki cümlelerin hangisinde “akmak” anlamında kullanılmıştır?

A)   Gözlerinden yanaklarına yaşlar süzülüyordu.

B)    Çocuk, kapı aralığından yavaşça içeriye süzüldü.

C)   Sandal, durgun suda bir kuğu gibi süzülüyordu.

D)   Hastalıktan zayıflamış, süzülmüştü.

E)   Uçurtma havalanmış, göklerde süzülüyordu.

 

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “bağırmak” kelimesi ötekilerden farklı anlamda kullanılmıştır?

A)Odanın camlarını açmış bağırarak şarkı söylü­yordu.

B) Sokaktan geçen sebzeci:”Taze domates…” diye bağırıyordu.

C)Balıkçılar, rüzgârın uğultusundan ancak bağırarak anlaşabiliyorlardı.

D)”Bunu nasıl yaparsın!” diye bağırarak çıkıp gitti.

E) Tren uzaklaşırken arkadaşına: “Yine görüşelim.” diye bağırdı.

 

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde   “olmalı” kelimesi ötekilerden farklı anlamda kullanılmıştır?

A)   Ahmet  Ankara’dan dönmüş olmalı.

B)    O, liseyi geçen yıl bitirmiş olmalı.

C)   Soruları cevaplarken çok dikkatli olmalı.

D)   Ayşe, İngilizceyi çok iyi biliyor olmalı.

E)   Bugünlerde Çukurova’ya bahar gelmiş olmalı.

 

4. “Yıkmak” kelimesi aşağıdaki cümlelerin hangisinde “İşi gene bana yıktığını öğrenince çok  kızdım.” cümlesindeki anlamıyla kullanılmıştır?

A)   Bir kamyon eşyayı kapının önüne yıkıp gittiler.

B)    Odanın duvarını yıkarak salonu biraz daha geniş­lettiler.

C)    Bu acının onu yıkacağını başından beri biliyordu.

D)   Suçu kardeşine yıkmanın yanlış olduğunu anladı.

E)    Dün akşamki  fırtınanın yıktığı ağaç yolu kapat­mış.

 

5.     “Dil” kelimesi, aşağıdaki cümlelerin hangisinde “düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhan­gi bir anlatım aracı” anlamında kullanılmıştır?

A) Dilinden, Karadenizli olduğu anlaşılıyordu.

B)Tevfik Fikret’i anlayabilmek için Servet-i Fünun dilini iyi bilmek gerekir.

C) Müzik kadar güçlü ve evrensel bir dil yoktur.

D) Namık Kemal’in tiyatrolarında kullandığı dil ol­dukça sadedir.

E)  Konuşma dili kimi yönleriyle yazı  dilinden ay­rılır.

 

6.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde beğenme, takdir etme    söz konusudur?

A)   Çocuk dediğin söz dinler.

B)    Okul dediğin böyle olur.

C)   öğrenci dediğin düzenli çalışır.

D)   Köy dediğin ağaçlı olur.

E)    Arkadaş dediğin yardım  eder.

 

7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde    karşılaştırma    söz konusudur ?

A) O, kendinden başkasını  hiç  düşünmez.

B) Bu iş hepinizden çok, beni düşündürüyor.

C)Bana göre onun en sevilmeyen yanı, başkalarını küçümsemesidir.

D) Yılın çok sevilen şarkısını bize dinletti.

E)Yarışmada  en iyi dereceyi almak için çok ça­lıştı.

 

8.  Bir çocuğa, kendisini ne kadar sevdiğinizi anlataca­ğınıza, sıkıca sarılın;  onunla çok daha  iyi  iletişim kurmuş olursunuz.

Bu cümlede anlatılmak istenene en yakın yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Çocuklara davranışlarımızla örnek olmalıyız.

B)    Çocuklar büyüklerden gerçek sevgi  beklerler.

C)    Davranışlar çocukları sözden daha çok etkiler.

D)   Çocuklar  bir şeyi  dinlemekten sıkılırlar.

E)   Çocuklarla iletişim kurmak zor bir iştir.

 

9.Aşağıdaki dizelerin hangisinde karşıt kavramlar bir arada kullanılmıştır?

A)   Hani  ol gül  gülerek  geldiği  demler şimdi

B)    Gönüldendir şikâyet  kimseden  feryadımız yoktur

C)    Baki  kalan bu kubbede bir hoş şada  imiş

D)   Ağlarım hatıra geldikçe gülüştük!erimiz

E)    Neler çeker bu gönül söylesem  şikâyet  olur

 

10. Aşağıdaki cümlelerde geçen deyimlerden hangisi ötekilerden farklı anlamdadır?

A)   Acele hazırlanıp yola koyuldu.

B)    Haberi alınca yağmur   kar demeden yola düştü.

C)   Sıcağa  kalmamak  için erkenden yola çıktı.

D)   Birkaç yıl sonra gerçekleri görerek yola geldi.

E)    İşini    gücünü bırakıp yola düzüldü.

 

11.“Özel” kelimesi, aşağıdaki cümlelerin hangisinde yanlış kullanılmıştır?

A)   Bu, Türkiye’ye Özel bir durumdur.

B)   Çocuk, Özel okullardan birinde öğrenciydi.

C)    Annesi, onun için özel yemekler yapmıştı.

D)   Her oyunun özel kuralları vardır.

E)    Kendisine özel  işlem yapılmasını  istemiyordu.

12. Otobüste   önümde oturan çocuk eğilmiş,

           I                    II

annesinin kulağına   durmadan   alçak sesle

          III                            IV                       V

bir şeyler fısıldıyordu.

Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisi atılırsa cümlenin anlamında daralma, eksilme olmaz?

A)   V          B)   IV          C)  III          D)  II          E)   I

13.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A)   Güzel sanatlar, insanın duygu dünyasını zengin­leştirir.

B)   Çarşıya çıkarken para çantamı yanıma almamı­şım.

C)   Son aldığım kitabı bir türlü okuma fırsatı bu­lamadım.

D)   Okul öncesi döneminde, çocuk  tiyatrosunun önemli bir yeri vardır.

E)   Sergideki   resimlerimin hepsi kendi  eserimdir.

 

14. Birbirine karşı davranışlarının nasıl olması ya da olmamasını anlatıyor.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişik­liklerden hangisiyle giderilebilir?

A)   “olması”  yerine  “olmasını” sözü getirilmeli   .

B)    “karşı” sözü atılmalı

C)    “karşı”dan sonra “olan” sözü getirilmeli

D)   “olmamasını” yerine “olmaması gerektiğini” sözü getirilmeli

E)    “davranışlarının” sözü cümle başına getirilmeli

 

15.   Her belirti hastalık demek anlamına gelmez.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişik­liklerden hangisiyle giderilebilir?

A)   “demek” sözü atılmalı

B)    “her belirti” yerine “belirtiler” sözü getiril­meli

C)    “hastalık”  tan sonra  “başlamış” sözü getirilme­li

D)   “gelmez” yerine    “taşımaz”   sözü  getirilmeli

E)    “belirti” den sonra “kesinlikle” sözü getiril-

 

16.   Her isteği  yerine  gelse  de yüzü yine de gülmez.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişik­liklerden hangisiyle giderilebilir?

A)   “her isteği”  yerine  “istekleri” sözü  getirilmeli

B)    “gelse de”  yerine “gelse bile” sözü getirilmeli

C)    “gülmez” den önce “hiç” sözü getirilmeli

D)   “yerine  gelse  de” sözü  yerine  “yapılsa da” sözü getirilmeli

E)    “yine  de” sözü  atılmalı

 

17.   Bir sorunun üzerinde enine boyuna düşünmeyi, anla­mak için çaba harcamayı  öğrenmemişler.

Bu cümledeki anlatım  bozukluğu aşağıdaki değişik­liklerden hangisiyle giderilebilir?

A)    “üzerinde”  yerine  “üzerine” sözü getirilmeli

B)    “düşünmeyi” yerine “düşünerek” sözü getirilmeli

C)    “anlamak” tan önce ” onu” sözü getirilmeli

D)    “düşünmeyi” yerine “düşünmek” sözü getirilmeli

E)    “harcamayı” dan sonra “nedense” sözü getirilmeli

 

18.   Onun öykülerindeki kişilere iğne batırın, batırdığı­nız yerden kıpkırmızı kan sızdığını göreceksiniz.

Burada sözü edilen öykücünün anlatımı için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A)   Seçkin ve etkili  kelimeler  kullanmaktadır.

B)    Gereksiz benzetmelerden kaçınmaktadır.

C)    Mizahi bir anlatıma başvurmaktadır.

D)   Varlıkları  olduğundan üstün göstermektedir.

E)     Kahramanları canlı bir biçimde anlatmaktadır.

 

19.Kenar  mahalleler.  Birbirine  geçmiş,  yaşlanmış tah­ta evler.  Kiminin  kaplamaları biraz daha kararmış, kiminin  balkonu biraz daha eğrilmiş, kimi biraz da­ha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir. Hepsi hastadır; onları seviyorum;  çünkü onlarda kendimi buluyorum.

Bu parçanın anlatım  biçimi, aşağıdakilerden hangi­sine bir örnektir?

A)  Betimleme (tasvir)                        B)    Tartışma

C)   Açıklama                                        D)   Öyküleme (hikâye etme)

E)   örnekleme

 

20.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)   Bu toplantıya Yusuf’da katıldı  mı?

B)   O da gitse olmaz mıydı sanki?

C)    Bu tür çalışmalar da yararlı oluyor  mu?

D)   O da çok başarılı bir öğrenci  değil  miydi?

E)    O da İzmit’te  mi oturuyor?

21.   Kitabı kapadı. Sokağa çıktı.  Bahar geliyordu.  Gü­neşli  fırtınalar,  renk  renk çiçekler …  ve başka in­sanlarla birlikte.

Bu parçada üç noktanın (…) kullanılış gerekçesi aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Sözün bir yerde kesildiğini anlatma

B)    Cümlenin bitmediğine dikkati  çekme

C)    Bir alıntının atlanan yerlerini belirtme

D)   Söylenmek istenmeyen sözcükler olduğunu be­lirtme

E)   Benzer örneklerin sürdürülebileceğini gösterme

 

22. “Küçük yemyeşil bir bahçe” sözleri aşağıdaki cüm­lelerin hangisinde özne görevinde kullanılmıştır?

A)   Ev, küçük yemyeşil bir bahçenin ortasındaydı.

B)    Küçük yemyeşil bir bahçeyi geçerek eve geldik.

C)    Evin arka kapısı, küçük  yemyeşil  bir bahçeye açılıyordu.

D)   Perdeyi  açınca küçük yemyeşil bir bahçe gör­düm.

E)   Evin arkasında küçük yemyeşil bir bahçe vardı.

 

23.   Aşağıdakilerden hangisi, öznesi ortak olan bir sıralı cümledir?

A)   Radyo çalıyor; oturanlar onu ilgiyle dinliyorlar­dı.

B)   Evden sessizce çıktık; sokakta  lambalar yanmı­yordu.

C)    Konuşa konuşa geldiler; evin önünde durdular.

D)   Kentin güneyine bakıyorum; evler sisten gözük­müyor.

E)    Gürültüler artıyor;  kimse kimseyi duymuyordu.

 

24. “ Tembeller başarılı olamaz.” Bu cümledeki “tembel” kelimesi “sıfat olduğu hal­de isim olarak kullanılmıştır.

Aşağıdakilerin han­gisinde böyle bir kelime yardır?

A)   Fidanlar susuz kalmış.

B)    Gençler ağaç  dikiyor.

C)    Askerler bahçede spor yapıyor.

D)   Çocuklar eve döner dönmez  uyudu.

E)    Arabalar  yolun  kenarına  park edilmiş.

 

25.Aşağıdaki dizelerin hangisinde yüklem, kelime çe­şidi  bakımından ötekilerden farklıdır?

A)            Sen de çiçek açtın erkenden

Küçük zerdali  ağacım

B)            Kar yine başladı  yağmaya

Küçük zerdali ağacım

C)            Daha  maviydi  damarların

Küçük zerdali ağacım

D)            Bak kaim  yapılı  ağaçlara

Küçük zerdali  ağacım

E)            Şimdi  okşar hafif  hafif  rüzgâr

Küçük zerdali  ağacım

 

26.   Aşağıdaki dizelerin hangisinde yansımadan türemiş bir  yüklem  vardır?

A)   Döne döne ardın sıra  melerim

B)    Kuşlarınız birbiriyle ötüşür

C)    Keklik gibi   taştan  taşa  sekersin

D)   İnip aşkın deryasını  boyladı

E)    Ayrılık  elinden  bağrım  eziktir

 

27. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, fiile eklenen -miş -mış, -muş eki cümleye “başkasından  duyulma, ak­tarılma” anlamı  katmaktadır?

A)   Az ışıkta okuyorsun; gözün kanlanmış.

B)    Çok yorulmuşsun; dinlenmen gerek.

C)    Soğuktan dudakların çatlamış; biraz krem  sür.

D)   Ayşe  dün sinemaya gitmiş; ama  filmi  beğenme­miş.

E)   Pasta güze!  olmuş; biraz daha. alabilir  miyim?

 

28. Aşağıdaki  cümlelerin hangisinde bir isim  tamlaması kullanılmıştır?

A)   Kardeşimin böyle bir şey yapacağını  sanmıyor­dum.

B)    Okulunun ne zaman açılacağını bile bilmiyordu.

C)    Arkadaşının kitabını  bulamayınca çok üzüldü.

D)   Evinin düzenli olmasına özen gösterirdi.

E)    Sarsıntının önce nerede duyulduğu öğrenilemedi.

 

29.  Yüklemi geçişli fiil olduğu halde nesne kullanılma­mış cümle, aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Dikkatli  bakmayınca  fark göremezsiniz.

B)    Dikkatli bakmayınca fark bulamazsınız.

C)    Dikkatli  bakmayınca farkına varamazsınız.

D)   Dikkatli  bakmayınca farkında olamazsınız.

E)    Dikkatli  bakmayınca  fark  edemezsiniz.

 

30.   Aşağıdaki  cümlelerden hangisinin  fiil kipinde anlam kayması yoktur?

A)   Tatilimi  genellikle İzmir’de  geçiriyorum.

B)    Okula gitmek için hazırlanıyor.

C)    Sen hiçbir sözünü tutmuyorsun.

D)   Bugün arkadaşlar bize geliyorlar.

E)    Yarın İstanbul’a gidiyorum.

31.   Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi, çatı ba­kımından öbürlerinden  farklıdır?

A)    Beğendiğim halı Kayseri’de dokunmuş.

B)    Yılbaşı için bütün vitrinler süslenmiş.

C)    Yerler daha yeni  silinmiş.

D)    Bulaşıklar çok iyi  temizlenmiş.

E)    Kardeşim    yatmadan önce yıkanmış.

 

32.         Ah o kadrini bilmediğim günler

Koklamadan attığım gül demeti

Suyunu sebil  ettiğim o çeşme

Eserken yelken açmadığım  rüzgâr

Duygu ve düşüncelerini böyle dile getiren bir kimse aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?

A)  Vurdumduymaz                             B)   Karamsar

C)   Mutsuz                                           D)   Duygulu

E)   Umutsuz

 

33.  Yaşlıya gence, yerliye yabancıya, kendisini sevene sevmeyene kulak verir; onları dinler; onlarla tartı­şır. İnsanları hiçbir zaman küçümsemez; herkesi an­layışla karşılar.

Böyle bir kimsenin belirgin özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Başkalarının görüşlerini benimseme

B)    Herkes tarafından sevilme

C)    insanlara karşı hoşgörülü davranma

D)    Herkesle senli benli olma

E)    Yumuşak başlılığıyla tanınma

 

34.   Bizde  tiyatro eleştirisi  oldukça öznel bir nitelik  ta­şıyor. Yani bir şeyi aşırı derecede övme ya da  iyi­ce batırma anlamına geliyor;  yahut  suya sabuna dokunmadan, yuvarlak sözlerle geçiştirmeye dönüşü­yor. Oysa bir eleştiri yazısından beklenen, söz konu­su oyunu, belli nesnel ölçütlerin ışığında, çeşitli açılardan, çeşitli yönleriyle aydınlatmasıdır.

Bu parçada   tiyatro eleştirilerinin bir kusuru olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)   Eserde bulunmayan üstün nitelikleri,varmış gibi gösterme

B)    Eseri  tanıtırken açık ve anlaşılır bir dil  kul­lanmama

C)    Eserle ilgili gerçek bilgiler vermeye özen gös­termeme

D)   Eseri tanıtacak önemli noktaları belirtmeme

E)    Eserin   olumlu yanlarını  görmezlikten gelme

 

35. Uzun süredir  romanlar üzerinde çalışıyorum.  Nice romanı, yazar olarak titizlikle, inceleyerek okudum. Bu çalışmalarımın sonunda  “Bir  romanın büyüklüğü nasıl  anlaşılır?” sorusuna yanıt  buldum. Sorarım: “Hangi  romanı okuduktan sonra bir kez daha oku­ma gereksinmesi duydunuz?”

Bu parçaya göre yazarın “büyük  roman” ölçütü aşa­ğıdakilerden hangisidir?

A)   Yazarının ününü   sürdürmesi

B)   Yeniden okuma isteği  uyandırması

G)   Romanın ilk günkü değerini   koruması

D)   Geniş bir okuyucu kitlesini ilgilendirmesi

E)   Konunun, ilgi çekici  nitelikler taşıması

 

36.   Bir çevirmenin başarılı  bir çeviri  yapabilmesi  için öncelikle,  yazarla arasında  bir bağ  kurabilmesi  ge­rekir. Her çevirmenin, her yazarın kitabını başarıyla  Türkçeleştirebileceğine  inanmak  yanlıştır.  Yazar ile çevirmen arasında gizli  bir bağ, bir  görüş  ve üslup birliği  olmadıkça yapılan çeviri  başarılı olmaz. Bu nedenle de belirli yazarların kitaplarını, belirli çevirmenlerin Türkçeleştirmesi  gerekir.

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşıla­maz?

A)   Çevirmen, eseri  kendine özgü üslubuyla şekillen­direrek okuyucuya ulaşmaya çalışır.

B)   Çevirmen, üslupça kendine  yakın sanatçıların eserlerini seçmelidir.

C)   Çevirmenle eserin yazarı arasında görüş yakınlı­ğı bulunmalıdır.

D)   Bir çevirmen, her  eserin çevirisinde başarılı  ol­mayabilir.

E)   İyi  bir çeviride eserin üslûbunun da göz önünde bulundurulması  gerekir.

 

37.   Otuz yıldır İstanbul’dayım. Şimdiye kadar altı  tane kayığım  oldu. Profesyonel  balıkçılarla balığa çıkıp ağ çekiyorum.  Denizi  bu kadar yaşadıktan sonra de­niz üzerine çok daha  sağlam  hayal   kurabilirim. Yani  hayal  zenginliği eşittir  yaşam  zenginliği  diyorum. Ne kadar çok yaşamış, kendini olgunlaştırmış, doğayla, insanla zenginleştirmişsen,   roman yaratısında da o kadar zengin olabilirsin.

Bu parçada asıl söylenmek istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Romancının  eserlerinde anlattığı  şeylerin kayna­ğı,  yaşadıkları  değil, kendi yararına gücüdür.

B)Sanatçı  roman yazmadan önce mesleği dışındaki konularla  ilgilenmelidir.

C) Deniz kıyısı, sanatçının  havalini  geliştirmesi  için uygun bir ortamdır.

D) Romancının hayali, kendisi hayatla iç İçe oldu­ğu ölçüde gelişir.

E)  Hayatı boyunca bilgisini artıran sanatçı doğayı daha  iyi  anlar.

 

38. Küçük bir çocukken dünya benim için burası dernek­ti. Biriktirdiğim para elimde, buradaki kitapçılara koşardım. Hani nerede onlar? Ben, hep bu kaldırım­lar üzerinde, bu dükkânlar arasında, bu sokağın hava sı içinde büyümemiş miydim? Bu kaldırımlar üzerinde bütün düşlerimi dolaştırmamış mıydım? Onlar, bütün dileklerim bu cadde üzerindeki yaşamda toplanmıyor muydu?

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmakta­dır?

A)   Çocukluk günlerine duyulan özlem

B)    Düş kırıklıklarını hatırlamanın gereksizliği

G)  Çocukken elde edilemeyen şeylere duyulan istek

D)   Çocukluk anılarını düşünerek yaşanılan mutluluk

E)   Eski yaşama biçiminin değişmesine karşı tepki

 

39. Bir Türk, Dede Korkut’u, Köroğlu’nu özümlememişse, o kültüre varamamışsa, Türk masallarını, Türk romanlarını hatta bir Aşk-ı  Memnu romanını bilmi­yorsa, yalnız Batıyı örnek alarak  roman yazamaz. Önce kendi toprağının yarattığı  kültürle özdeşleşmesi gerekir. Ayrıca dünyada klasik romanın vardığı son aşamayı da bilmek zorundadır.

Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?

A)Romancının işi, başka kültürleri taklit değil, öz­gün, yerli eserler vermek olmalıdır.

B)İyi bir roman yazabilmenin ilk şartı,yerli edebi­yatı bütün yönleriyle tanımaktır.

C)Romancılarımız önce eski, yerli eserleri örnek almalı, sonra Batının tekniğine geçmelidir.

D)Romancının ana malzemesi halk edebiyatından derleyeceği öğeler olmalıdır.

E)   Romancılarımız ürünlerini dünya romanının geli­şim aşamalarına göre vermelidir.

 

40.  Uluslararası düzeye yükselmenin  ilk basamağı, ken­di yurdunu, ulusunu iyi  tanımak, onlara  ilgi  ve sev­gi duymaktır. Çünkü evrensele  giden yol, ulusalın bağrından geçer. Yabancı ülkelerde sevilmek ve se­sini duyurmak isteyen bir sanatçı  için en kestirme yol, eserlerini kendi toprağının özsuyu İle besle­mektir.

Bu parçada   bir sanatçının uluslararası alanda tanın­ması için aşağıdakilerden hangisinin gerekliliği vur­gulanmaktadır?

A)   Ülkesinde tanınmış bir sanatçı olma

B)   Ulusunun özelliklerine ters düşmekten kaçınma

C)    Eserlerinde  ulusal Özellikleri yansıtma

D)   Halkının sorunlarına ilgi duyma

E)   Yaşamını kendi ülkesinde sürdürme

41.Edebiyattaki önemli yerine karşın, arkadaşlarını ken­disinden yukarıda görür, onların yazılarını kendinin-kilerden çok üstün tutar, yetenekli bulduğu arkadaş­larını yüreklendirirdi. Arkadaşlarının başarılı bir hi­kâyesi, bir şiiri, onun için pek içten bir sevinç kay­nağı olurdu. Onlardan birisinin beğendiği bir yazısı­nı, öteki arkadaşlarına haber vermekten, okumaktan zevk duyardı.

Bu parçada sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden han­gisiyle nitelendirilebilir?

A) Hoşgörülü-duygulu                        B)  Yetenekli-duyarlı

C) Anlayışlı-özverili                             D) Çalışkan-yardımsever

E) Alçakgönüllü-iyi niyetli 

 

42.   Daha  50 yaşına gelmemiştim.  Zengindim, ünlüydüm, sağlığım  yerindeydi, aklı  başında çocuklarım  vardı. Birdenbire hayatım duruverdi. Soluk alabiliyor, yi­yip içiyor, uyuyordum. Ama yaşamak değildi bu. Hiçbir şeyi  İstemiyordum  artık. İstenecek hiçbir şey olmadığını biliyordum. Hayat, birinin yaptığı  saçma bir şaka gibi  geliyordu bana. Kırk yıl  boyunca ça­lış, didin, ilerle;  sonra da ortada hiçbir şey olmadı­ğını gör!

Bu sözleri söyleyen bir kişi aşağıdakilerden hangisiy­le nitelendirilebilir?

A)   Yaşama isteğim yitiren

B)   Kazandığı başarıların yetersizliğine inanan

C)   Gördüğü bir durumdan aşırı ölçüde etkilenen

D)   Uğradığı haksızlıklarla sarsılan

E)   Yaşamdan ne beklediğini bilemeyen

 

43.    Dünya yuvarlağı üstünde, sınırlarla ayrılmış bölgeler­de konuşulan diller, birbirlerini her zaman etkilemiş; bu etki, bir çeşit kaçakçılık yoluyla bir sınırdan öbür sınıra geçmiştir.  Deyimlerde,  atasözlerinde bile bu böyledir.  “Yuvarlanan taş yosun tutmaz.” deriz ya, bunun kaynağı bir Fransız özdeyişidir.

Bu parçada asıl söylenmek istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Dilimiz, Fransız dilinden etkilenmiştir.

B)   Bizdeki atasözlerine başka uluslarda da rastlanır.

C)    Dillerin birbirlerinden etkilenmesi doğaldır.

D)   Deyimlerle atasözlerinin çıkış yerleri  belli değildir.

E)   Özdeyişler evrensel  anlam  taşır.

 

44.  Tevfik Fikret’in yıllardır övülen “Doksan Beşe Doğ­ru” şiirinin gerçekte ne ilgisi vardır şiirle? Şiir, kendisi için değil de içerdiği fikirler için sevilince sonuç bu oluyor işte. Şekil ve dil kalmayınca öz de kalmıyor; şiir de şiir olmaktan çıkıyor.

Bu parçada asıl söylenmek istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şairler, düşüncelerini duyurmak için nazmı yeğ­lemişlerdir.

B) Şiirin anlamı ve içerdiği düşünceler Önemli de­ğildir.

C) Bizde şiirler yalnızca içerdiği düşüncelere göre değerlendirilmektedir.

D)  Biçim ve dil, şiirin temel öğeleridir.

E)”Doksan Beşe Doğru” şiirinde biçimden çok düşünceye önem  verilmiştir.

 

45.  Şiirin, başka bir şeyle karıştırılmaması gereken özel bir yapısı vardır. Çözümlemeye kalkışılınca da çeşit­li öğelerin kurduğu bir dünya olarak çıkar karşımı­za.  İyi bir şiir, zengin ayrıntıların, şaşırtıcı incelik­lerin kaynağıdır. Tükenmeyen bir kaynak olan şiir, sadece kendisinin olan bir yapıyla ortaya çıkar. Kelimeleri  bir araya getirme ustası olan ozana gö­re şiir, “şiir olduğu için” önemli ve değerlidir.

Bu parçada   asıl söylenmek istenen  aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Şiirin güzelliği, içerdiği ayrıntılardan gelir.

B)   Sanat ürünleri arasında en kalıcı olanı şiirdir.

C)   Her ozanın kendine özgü bir şiir anlayışı  vardır.

D)   Şiir, kendine özgü özellikleri olan bir sanattır.

E)   Ozan kendini  tümüyle süre adayan kişidir.

 

46.   Şiir yazdığım yıllarda aklımdan dizeler geçirir, di­zeler kurardım. Bunlar, yavaş yavaş istediğim şiiri ortaya çıkarırdı. Deneme için böyle bir yoldan geç­mek imkânsızdır.  Çünkü  deneme akılda yazılamaz. Gerçi zaman zaman, örneğin yolda  giderken, dolmuş­ta, vapurda, denemenin herhangi bir yerinde yapa­cağım bir değişiklik aklıma gelebilir.  Ama bu, de­nemenin kendisi  değildir.

Bu parçada asıl söylenmek   istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Her edebiyat türünün kendine özgü güçlükleri vardır.

B)   Şiir  yazma,  denemeden daha  fazla zaman alır.

C)   Şiirin oluşturuluşu denemeninkinden  farklıdır.

D)   Sanatçı, eserinde her an düzeltme  gereği  duya­bilir.

E)   Şiir, zaman içinde, kendiliğinden oluşur.

 

47.   Ömrünün büyük bir bölümünü dış ülkelerde geçiren Abdülhak Hâmit’in, ne dil  kaygısı olmuştur ne de dil  bilinci.  Üç  dilin karışımı  Osmanlıcadan aldığı kelimelerle, gönlünce bir sözlük yapmış ve bu sözlükten seçtiği  kelimeleri şiirlerinde dilediği gibi kullanmıştır.  Belki  de  uzun süre  yabancı ülkelerde yaşamış olduğundan, dili,  Türkçenin tadından, hava­sından, inceliğinden yoksun,  genellikle  tutarsız ve karışıktır.

Bu parçadan çıkarılacak en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Hâmit’in şiirini anlamak oldukça güçtür.

B) Uzun süre yurt dışında kalması Hâmit’in dilini olumsuz yönde etkilemiştir.

C)  Arapça, Farsça bilmeden Hâmit’i anlamak ola­naksızdır.

D)   Hamit, şiirlerinde kendine özgü zengin bir dil kullanmıştır.

E)   Hâmit’in  belirli  bir dil  anlayışı  yoktur.

 

48.   Müzelerimizi birkaç günlüğüne kapatsak   hiç kimse­nin bundan haberi bile olmaz. Çünkü müzelerimizi gezenlerin çoğu  yabancılar. Okullar da olmasa,  mü­zelere  yerli  izleyici bulmak sorun olur.  Okulların da müze gezilerinin bilinçli  olduğunu sanmıyorum, bir piknikten farkı yok neredeyse.  İşte bu nedenlerle, geniş kesimde bir müze isteğinin var olduğundan kuşkuluyum.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)   Müzelerimize gösterilen ilgi yeterli düzeyde de­ğildir.

B)   Okullarımız müzelerden yararlanamamaktadır.

C)    Halkın müzelere gitme alışkanlığı yoktur.

D)   Müzeler işlevini  yerine  getirememektedir-

E)    Müzelere, ilgiyi çekmek için bazı  tedbirler al­mak gereklidir.

 

49. Kitaplarımın sayısını kaça çıkarabilirim, bilmiyorum. Sağlığımı hesaba katmayacak olursam bu, biraz da okurlarıma bağlı.  Şimdilerde okuyucular kitapları­ma istek duyuyorlar; ama bir  gün  “Ey yazar, artık yeter!” derlerse ben ne yaparım?

Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisinin geti­rilmesi uygun düşmez?

A) Doğrusu bunu düşünmek bile istemiyorum.

B) Sanırım  kalemi bir daha elime almakta güçlük çekerim.

C)”Okurların ilgisizliğinden bana ne!” der  yoluma devam ederim.

D) Her şeyden önce okurlarımın ilgisizliği  beni üzer.

E)”Bugüne kadar yazdıklarım bana yeter mi?” diye düşünürüm.

 

50.   Hiçbir şair, hiçbir hikayeci yalnız bugün için yazmaz; ölümsüzlüğe özenir.  Eleştirmeci  ise  böyle bir düş kuramaz;  o bilir kendisinin geçici olduğunu:  Başka­larının eserlerini  tanıtıp sevdirecek ya da değersiz­liğini  gösterip yıkacak; inandığı  doğrulan yaydıktan sonra——.

Düşüncenin akışına göre bu parçanın son cümlesi aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?

A)   o da ün kazanacak

B)    kendisi de unutulup gidecek

C)    o türden eserler verecek

D)   onu da eleştirenler çıkacak

E)    başka eleştirilere yönelecek

51.  ——Büyük sanatçı bu özellikleriyle belli olur. Mendelsohn’a bakınız.  Müziği  güzel  olmasına güzel ama   hiçbir özgün yanı yok. Oysa kişisel  bir şey­ler söylemek gerek.  İşte  bu yetenek   Beethoven’da vardı. Onun ne diyeceği  hiç bilinmezdi. Edebiyatta da böyledir bu, öbür sanatların tümünde de.

Bu parçanın başına getirilebilecek en uygun cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Sanatta önemli  olan^anlamın gizli  kalmasıdır.

B)   Sanat eseri, özünde farklılık taşımalı, bir yeni­lik getirmelidir.

C)   Sanat  eserinin sevilmesi  güzel  olmasına  bağlıdır.

D)   Sanatın dili  yalın ve anlaşılır olmalıdır.

E)   Sanat eseri  benzerleri  arasından hemen seçile-bilmelidir.

 

52.  Etkileri günümüze değin gelmiş eserlere bakılırsa, bunların, yazıldıkları çağı yansıttıkları görülür. Böy­lesi  eserlerde sanatçı, yaşadığı çevre ve zamanı, ülke ve  toplumu;  eğilimleri, düşünce ve beğenileriyle birlikte dile getirir. Kısacası, çağını ana çizgile­riyle canlandırır. Biz de bu eserlere bakarak o ça­ğın temel özelliklerini az ya da çok öğrenebiliriz.

Düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç  cümlesi olabilir?

A)   Oysa her sanat  eseri,  okuyucuya bilgi  vermek amacıyla yazılmaz.

B)   Oysaki  sanat  eseri çağın göstergesi  olmalıdır.

C) Ne var ki bunlar, bir eserin niteliğini belirleye­bilecek etkenler değildir.

D) Bu bakımdan her  kalıcı eserin, yaratıldığı çağa ayna  tuttuğu söylenebilir.

E)   Belki  de sanat eseri, en önemli  işlevini  yerine getirmiş olur.

 

53.   Aşağıdaki edebiyat dönemlerinin hangisinde, şairle­rin büyük bir çoğunluğu, şiiri, toplumsal amaçlar­dan, bilimsel  içeriklerden uzak, salt şiirsel değerleri ön plana alarak yazmışlar ve ortak biçimler içinde, kalıplaşmış ortak kavramlar kullanmışlardır?

A)   Cumhuriyet  Dönemi Edebiyatı

B)   Milli Edebiyat

C)   Servet-i Fünun Edebiyatı  (Edebiyat-ı Cedide)

D)   Tanzimat  Edebiyatı

E)    Divan Edebiyatı

54.          Durgun  bir  akşamın erguvan  örtüsünü

Yırtarken çekinerek gecenin  kara eli,

Yorgun  bir  gölge,   omzunda bir günün yükü

Sürüklüyor  ufuklara ağır adımlarını

Bu dizelerde kişileştirilen varlıklar aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A)   Yorgun omuz-  sürüklenen ufuklar

B)   Durgun bir akşam-ağır adımlar

C)   Erguvan örtü-  bir günün yükü

D)   Gecenin kara eli-  yorgun bir gölge

E)    Akşamın Örtüsü-omzun yükü

 

55.   Aşağıdaki beyitlerin hangisinde redif vardır?

A)   Bir garip  rüya  rengiyle Rüzgârdaki  yaprak bile

B)   Savrulmada gül şimdi  havada Gün doğmada bir  başka ziyada

C)   Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir Kâğıtlarda yarım  bırakılmış şiir

D)   Bin bahçeli  beldemizi yad ellere bıraktık Gölgesinde barınacak tek ağacım  yok artık

E)  Bizim   mahalle  de  İstanbul’un  kenarı  demek Sokaklarında yürünmez ki yüzme bilmeyerek

 

56.   Yüzyıllar  boyunca Tekke şiirinin önderi  sayılmış, şiirleriyle  kafalara ve  gönüllere Türkçe  ile seslen­miştir. Tasavvuf  akımını,  taşkın ve gür lirizmi  ile halka yansıtmıştır.  Aruzla da şiirler  yazmakla bir­likte,  genellikle  heceyi   kullanmıştır.  Bu şiirlerde kullanılan ana  tema, Tanrı aşkı  ve  insan sevgisidir

Yukarıda özellikleri belirtilen şair kimdir?

A)   Yunus Emre                       B) Yusuf  Has Hâcip

C)   Mevlânâ                             D) Sultan Velet

E)  Hacı Bayram  Veli

 

57. Kimilerine göre edebiyattaki bilgiler, bilim ortamın­dan edebiyat ortamına bir tür çeviridir. Edebiyat, bilginlerin daha önce araştırıp bulduğunu halka ya­yan bir araçtan başka bir şey değildir. Edebiyat yazarı, coğrafya, fizik, sosyoloji, tarih gibi erişebil­diği her kaynağa uzanır. Belli sonuçları halk için yorumlamak, halka açmakla görevlidir bu tür ede­biyat.

Yukarıda belirtilen edebiyat anlayışına uygun eser­ler veren yazarımız kimdir?

A)   Namık Kemal                                 B) Şemsettin Sami

C)   Ahmet  Mithat Efendi                  D) Halit Ziya Uşaklıgil

E)  Yakup Kadri Karaosmanoğlu

 

58.   Nâbizâde Nâzım’in Karabibik adlı eseri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

A)   Edebiyatımızda realizmin başarılı bir örneğidir.

B)   Kırsal kesim gerçeğine ilk kez değinilmiştir.

C)   Romandan çok, uzun hikâye özelliklerine sahip­tir.

D) Kişilerin bulundukları çevreye göre yazılmış ba­şarılı ilk eserdir.

E)    ilk psikolojik roman örneğidir.

 

59. Yeni bir duyarlığı, yeni bir şiir akımını geliştirirken Batıyı günü gününe izlerler.  Ama bir arayış dönemi­nin bütün karışık etkilerini  içerir şiirleri. Romantik, Parnasçı, Sembolisttitler. Doğaya yönelirler. Ama bir resimdir doğa onlar için.  Düşle gerçek çatışması, karamsarlık, kaçış egemendir şiirlerine. Hem be­nimsedikleri sanat anlayışı, hem de dönemin siya­sal koşulları, içine kapanık, bireyci bir şiire yönel­melerine yol açmıştır.

Bu parçada şiirlerinin ortak özelliklerinden söz edi­len şairler, aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır?

A)  Beş Hececiler                B) Tanzimatçılar

C)   Yedi Meşaleciler           D) Servet-i Fünuncular

E) Milli Edebiyatçılar

60.   Yazar, romanını yazarken ortadan çekilir.  Duyduğu heyecanı kendine saklar. Yalnız gördüğünü ortaya koyar. Yazarın birinci kaygısı, gözlerinizin önüne gerçek belgeleri sermektir. Buradan roman için şöyle bir tanım çıkabilir: Roman, yazarın gözlemle­rinden yararlanarak insan üzerinde yaptığı bir de­ney uygulamasıdır.

Yukarıda özellikleri belirtilen roman, hangi edebiyat akımına bağlı olabilir?

A)  Romantizm                     B) Natüralizm

C) Klasisizm                           D) Sembolizm

E)  Realizm

61.   Türk edebiyatında Batılı  roman tütünün ilk örneği olarak anılan, 1859’da Fenelon’dan, Divan Edebiyatı­nın sanatlı, ağdalı anlatımıyla özet olarak dilimize çevrilen eser ve bu eserin çevirmeni aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A)   Kamelyalı Kadın-Ahmet Mithat Efendi

B)   Sefiller – Şemsettin Sami

C)   Emil -Ziya Paşa

D)   Telemak – Yusuf Kâmil Paşa

E)    Robenson Hikâyesi – Ahmet Vefik Paşa

 

62. Bir Kral Oidipus için değil, İlahi Komedi, Hamlet, Faust gibi anıt eserler için de sorulabilir bu soru: Nereden geliyor bunların eskimezliği?

Bu parçada eseri anılmayan yazar aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Shakespeare                  B) Aristophanes

C) Sophokles                        D) Geothe

E) Dante

 

 

CEVAPLAR

1-A22-E41-E
2-D23-C42-A
3-C24-B43-C
4-D25-C44-D
5-C26-A45-D
6-B27-D46-C
7-B28-C47-E
8-C29-E48-E
9-D30-B49-C
10-D31-E50-B
11-A32-A51-B
12-A33-C52-D
13-E34-B53-E
14-D35-B54-D
15-A36-A55-B
16-E37-D56-A
17-C38-A57-C
18-E39-B58-E
19-A40-C59-D
20-A 60-B
21-E 61-D
  62-B