2003 ÖSS Soruları

2003 ÖSS SORULARI

1.  Bu romanında yazar, İstanbul sokaklarının artık tari­he karışmış o eski görünümlerini şiirli bir dille yeniden kuruyor. Kahramanlarına sıcak bir sevgiyle, onların insani yanlarını araştırarak yaklaşıyor. Onları derinle­mesine kavramaya çalışıyor; aralarındaki farkları or­taya koyuyor. Daha doğrusu kişilerin iç dünyalarındaki düğümleri iyi yakalıyor.

Bu parçada, ”kişilerin iç dünyalarındaki düğümleri iyi yakalamak sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Günümüzde sayıları iyice azalmış insan tiplerini anlatmak

B) İnsanların gizli kalmış ayırıcı özelliklerini bulup göstermeyi başarmak

C)   Kişilerin ortak özelliklerini belirlemeye çalışmak

D)    Kahramanları, insanı yücelten bir tutumla oluş­turmak

E)    Yaratacağı tipleri sorunlu insanlar arasından seçmek

 

2.  Bir yazının tadı, sözcükleri giydirmekte, koşturmakta, sıçratmakta ve onlara diz çöktürmekte gizlidir. Her sanatçı sözcüklere diz çöktürebilir mi? Üstesinden kolayca gelinecek bir iş değildir bu. Öncelikle, o di­lin bütün girdisini çıktısını çok iyi bilmeyi gerektirir. Dilin olanak ve yeteneklerini tanımayan bir sanatçı­nın önünde diz çökmez sözcükler.

Bu parçada, “sanatçının sözcüklere diz çöktürmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden han­gisidir?

A)Sözdizimi bakımından özensiz cümleler arasında sıkışıp kalmamak

B) Sözcük seçimiyle, her yapıtına farklı bir boyut kazandırmak

C) Sözcükler üzerinde fazla durmadan üretken ol­maya çalışmak

D) Okurun dil duyarlığını geliştiren yapıtlar ortaya koymak

E) Sözcüklerin gündelik kullanımlarıyla yetinmeyip onlara yeni ve özgün anlamlar yüklemek

 

3. Eleştiri alanında önemli eksikliklerimizden biri de es­kiyi, içinde bulunulan dönemin koşulları içinde araş­tırmamak. “Doğru” diye bellediğimiz birtakım kavram­ların, çıkarımların kabuğunu kırmamak. Bunları yeni terimlerin bağlamı içinde incelememek.

Bu parçada, kabuğunu kırmamak’ sözüyle anlatıl­mak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Eskiden yazılmış yapıtların değerini ortaya çıkar­mak için uğraşmamak

B)Doğruluğu, yanlışlığı kişiye göre değişen düşün­celeri eleştirmemek

C)Doğruluğu benimsenmiş yargıları tekrar ele alıp değerlendirmemek

D)Tartışılmış konularla ilgili görüşlerini açıklamak­tan kaçınmamak

E) Tabu olarak bilinen düşünceleri tartışırken belir­lenmiş sınırlar içinde kalmamak 

4.  Şiir sanatı üstüne çok düşünmüş ve bu sanatı her şeyden üstün tutmuş biri olan Paul Valery, şiir — yazılır, demiş. Bu sözüyle, şiire özenen ve çok iyi bir ressam olan Degas’ya, şiirin malzemesinin — oldu­ğunu anlatmak istemiş. Tıpkı resmin malzemesinin kuşlar, ağaçlar, insanlar değil, renkler ve şekiller ol­duğu gibi.

Bu parçada boş bırakılan yerlere düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)    sözcüklerle – duygu ve düşünceler değil sözcük­ler

B)    benzetmelerle – şairin yaratıcılığıyla ilgili

C)   duygularla – herkesçe anlaşılır nitelikte, açık seçik

D)   olgunluk döneminde – özgün ve yoruma açık

E)    uzun sürede – şairin yaşantısına değil düş gü­cüne bağlı

 

5.  Düşünceye saygı göstermek gerekir; ancak bu, her düşünceyi doğru sayıp kendi düşüncemizden vaz­geçme anlamına gelmemeli. Çünkü kişisel düşünce­ler, meyvelerin güneş altında olgunlaşması gibi, —.

Bu parça, düşüncenin akışına göre aşağıdakiler­den hangisiyle tamamlanabilir?

A)  zorla benimsetilmeye çalışılırsa etkisini yitirir

B) uzun süren zihinsel çabalar sonunda oluşur

C) en küçük bir kuşkuya yol açarsa bireylere olan güveni azaltır

D)  kişinin, içinde bulunduğu ortama göre değişiklik gösterir

E) sağlam temellere dayandığı sürece zarar gör­mez, yıpranmaz.

 

6.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir?

A) Üslup, insanın konuştuklarını ve yazdıklarını biçimlendiren kişisel bir öğedir.

B)  Bir sanatçının üslubu, o sanatçının kendisidir.

C) Sanatçı, sözcükleri seçip yan yana getirirken onlara kendi damgasını vurur.

D)   Üslup, sanatçının kişiliğini yansıtan bir aynadır.

E)   Bir sanatçı, yarattığı yapıtın türüne göre üslup kullanır.

 

7.  (I) Jules Verne’in serüven tutkusu, denizcilik, tarih, coğrafya gibi alanlardan aldığı öğelerle beslenerek yazdıklarının çekirdeğini oluşturur. (II) Sayısı iki yüze yaklaşan romanları çeşitli bilim dalları üzerine temellenmiştir. (III) Yazar bu bilim dallarına ilişkin bilgilerini, saatlerini geçirdiği kütüphanelerdeki binlerce kitaba borçludur. (IV) Hiçbir bilim dalında uzman olmadığı halde yaşadığı dönemdeki her türlü gelişmeyi ve de­ğişmeyi yakından izler. (V) Böylece hem çağını çok iyi tanır hem de çağının getirdiği yenilikleri özümse­yerek geleceğe yönelik öngörülerde bulunur.

Bu parçadaki numaralı cümlelerden hangileri an­lamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                               B)l. ve IV.              C) II. ve IV.

D) III. ve V.                            E) IV. ve V.

 

8.  I. Çocukların her isteğine karşı çıkmak ya da bun­ları bütünüyle yerine getirmek, kimi sorunlar ya­şanmasına yol açabilir.

II. Çocuklara, güçlerini aşmayacak sorumluluklar yükleyerek onların kendilerine güvenmelerini sağlamak gerekir.

III.   Çocuklara kazandırılan davranışlar ileriki dö­nemlerde de varlığını korur.

IV.  Yanlış yapacağı korkusuyla kendisine sürekli yardım edilen çocuklarda, çekingen, kendini kanıtlayamayan bir kişilik yapısı oluşur.

Yukarıdaki numaralı cümlelerin hangilerinde aynı düşünce farklı biçimlerde dile getirilmiştir?

A) I. ve II.                               B) I. ve III.               C) II. ve III.

D) II. ve IV.                            E) III. ve IV.

 

9.  (I) İnsanlar çocukluk döneminde, çevrelerindeki kişi­lerin diliyle konuşmaya başlar, daha doğrusu konuş­mayı onlardan öğrenirler. (II) Yetişkinlik döneminde konuşma sanatının inceliklerini, güzelliklerini ve ola­naklarını kavramaya çalışırlar. (III) İyi bir konuşma­nın, insanı başarılı kılmada önemli bir etken olduğu­nu anlarlar. (IV) Ayrıca bunun, insanın kişiliğini ve düşünsel düzeyini yansıtan bir araç olduğunun ayrı­mına varırlar. (V) Bu nedenle de sözlü anlatım gü­cünü yaşamları süresince geliştirmeye çalışırlar.

Bu parçadaki numaralı cümlelerin hangilerinde konuşmanın işlevinden söz edilmiştir?

A) I. ve II.                               B) I. ve III.               C)II.ve V.

D) III. ve IV.                           E) IV. ve V.

 

10. Yahya Kemal: “Şiir, düşünceyi duygu haline getirin­ceye kadar yoğurmaktır.” der.

Ozanın, bu sözüyle anlatmak istediği düşünceyi içeren cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A)    Şiirde düşüncenin payı duygudan daha fazladır.

B)    Duygular, şiirle etkili bir biçimde anlatılır.

C)    Şiir, düşüncenin, duyguların özsuyunda eritilmesiyle oluşur.

D)    Şiir, duyguların toprağını besleyip zenginleştirir.

E)    Şiirin etki gücü, içerdiği düşünceye bağlıdır.

 

11.  Aşağıdakilerin hangisinde yargının nedeni belirtil­memiştir?

A)Ülke toprakları yanlış kullanım yüzünden yok olup gitmektedir.

B)Ülkede tarımsal üretimi geliştirmeye yönelik ça­lışmalar yıldan yıla azalmaktadır.

C)Tarıma yeterince önem verilmediğinden bu ülke, pamuk, sebze, meyve üretiminde dünya sırala­masında gerilerde yer almaktadır.

D) Kimi ülkelerde, tarıma dayalı üretimin bilinçli bir biçimde yapılmaması, halk sağlığı bakımından tehlike oluşturmaktadır.

E)Çevre bilincinin yeterince gelişmemiş olması, hava ve su kirliliğine yol açmaktadır.

 

12.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)Yapılan ölçümler, hava koşullarına bağlı olarak değişgenlik gösteriyormuş.

B)Yönetmelikte yapılan değişikliklerden çoğumu­zun haberi yoktu.

C)Emekli olunca, bu dernekte gönüllü olarak çalış­maya başladı.

D) Çocuğu, bu okula kaydettirmek için çok uğraş­mıştı.

E)Geçmişe baktığımızda buna benzer pek çok du­rumla karşılaşıyoruz.

 

13.  Bu kitap, okuyan, dinlemesini bilen (I) yorumlayıp tar­tışan (II) dilini severek kullanan (III) ülkesini (IV) do­ğayı tanıyan ve bunlarla ilgili olumlu düşünceler geliş­tiren (V) bireyler yetiştirmeye yönelik bir eğitim ve öğ­retim anlayışının ürünüdür.

Bu cümledeki numaralı yerlerin hangisine nokta­lama işareti konmasına gerek yoktur?

A) I.           B)ll.          C) III.        D) IV.        E)V.

 

14.  İşte karşı karşıyasın. O da senin gibi biri (I) Yüzünde küçük küçük yara izleri (II) Bak, gülüyor. Şimdi de ye­meğini yiyor (III) İşte türkü söylüyor, işte sıkılıyor (IV) Belki de dertleşecek birini arıyor (V)

Bu parçadaki numaralı yerlerin hangisine öteki­lerden farklı bir noktalama işareti konmalıdır?

A) I.           B)ll.          C) III.        D) IV.        E)V.

 

15.  Oyunda, üç arkadaşın 1980’den bugüne kadar gelen birlikteliği, zaman zaman mizahi, zaman zaman da hüzünlü bir dil kullanılarak anlatılıyor.

Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

A)    İlgeç vardır.

B)    Sıfat-fiil vardır.

C)   Yüklem, çatısı bakımından etkendir.

D)    Zarf tümlecinde ikileme yer almıştır.

E)   Belgisiz sıfat kullanılmıştır.

 

16.  Atatürk’ün bir sözü vardı

Yediveren gül gibi açardı

Atatürk’ün bir atı vardı

Etiler’den beri yaşardı

Atatürk’ün bir resmi vardı

Buğday tarlası gibi ağardı

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Bileşik sözcük                   B) Çekimli fiil

C) Ad tamlaması                   D) Bağlaç

E) Ekeylemli yüklem

 

17.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yer yön belir­teci, tamlayan olduğu için adlaşmıştır?

A)    Dışarının gürültüsü hepimizi rahatsız etti.

B)    Kapının önüne oturmuş, geleni geçeni izliyor.

C)   Yukarıya çıkıp arkadaşımla da görüşeyim.

D)    Beş yüz metre ileriden sağa döneceksiniz.

E)    Çocuğun üstüne kocaman bir battaniye örtmüş­ler.

 

18.   Evin bahçesine dikilecek çamların üzerine konmuş bir serçe, durmadan cik cik edip şarkısını söylüyordu. Evin tekir kedisi eşiğe uzanmış, bir yandan örselen­miş tüylerini düzeltmek için yalarken bir yandan da az ilerdeki çöplükte sallana sallana gezinen kargaya ba­kıyordu.

Bu parçada geçen aşağıdaki sözcüklerden han­gisi, sözcük türü bakımından ötekilerden farklı­dır?

A) dikilecek             B) konmuş              C) durmadan

D) örselenmiş         E) gezinen

 

19.  Sözlerinden çok, adının önem kazanması, bîr eleştir­menin en büyük korkusudur.

Bu cümlenin öğeleri, aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla, doğru olarak verilmiştir?

A)    Nesne – yüklem

B)    Özne-yüklem

C)    özne – zarf tümleci – yüklem

D)    özne – zarf tümleci – nesne – yüklem

E)    Nesne – özne – zarf tümleci – yüklem

 

20.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)    Dünyada en çok yağış alan bölge burası.

B)    Ürettiklerinin çoğunu komşu ülkelere satıyorlar.

C)    Bu toprakların büyük bir bölümü ormanlarla kaplı.

D)  Ülkenin kuzeyinde elde edilen ürünlerin yarıdan fazlasını elma oluşturuyor.

E)    Ekonomileri daha çok, yetiştirdikleri hayvancılığa dayalı.

 

21.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)  Yol kenarındaki çöp kutuları kaldırılarak bunların yerine çiçekler dikiliyor.

B)    Yeni fidanlar dikilerek kent yeşillendiriliyor.

C)    Kaldırımların kırık taşları, yenileriyle değiştiriliyor.

D) İçinde oturulamayacak derecedeki binaların yık­tırılması gerekiyor.

E) Eski yapılar boyanarak daha güzel bir görünüme kavuşturuluyor.

 

22.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)    Deneyimli bir yönetici, değerli bir bilim adamıydı.

B)  Maddi durumu yetmediği İçin eğitimini yarıda bı­rakmak zorunda kaldı.

C) Kültürel varlıklara sahip çıkıp onları korumaya çalışan insanlardan biriydi.

D)   Geleceğe umutla bakan ve zorluklar karşısında yılmayan bir gençti.

E)    Ele aldığı her işi, başkalarından daha iyi, daha güzel yapmak isterdi. 

 

23.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A) Çevremizdeki kişilerle kuracağımız ilişkilerde Özenli olmalıyız.

B)    Sorunların, bütün yönleriyle ele alınması iyi olur.

C)    Bu alanda başarıya ulaşanların sayısı oldukça azdır.

D)   Araştırmalar, eldeki bilgilerin doğru olmadığını kanıtlıyor.

E)    Bu konudaki iftiralar tamamen uydurmadır.

 

24.  Bu kararların uygulanıp uygulanmayacağının, yöneti­cilerin seçeceği tutuma bağlı olduğu bildirildi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki deği­şikliklerin hangisiyle giderilebilir?

A)    “seçeceği tutuma yerine “tutumuna” sözcüğü getirilerek

B)    “yöneticilerin” yerine “ilgililerin” sözcüğü getirile­rek

C)   “bu kararların” yerine “bunların” sözcüğü getirile­rek

D)   “bağlı* yerine “yönelik” sözcüğü getirilerek

E)    “bildirildi’ yerine “biliniyordu” sözcüğü getirilerek

 

25.  (I) Dünya ve Türk edebiyatında yazarlara ve öteki sa­natçılara ait önemli mektuplar var. (II) Yazınsal değer taşıyan bu mektuplar, o yazarların gizli dünyalarını da açar bize. (III) Bunlar, okuyana her dönemde yeni ye­ni tatlar verir. (IV) Sanatçıların ya da yazarların birbir­lerine yazdıkları mektuplar kitaplaşınca artık onların malı olmaktan çıkar. (V) Kişisellikten kurtulur, toplum­sal işlev yüklenmeye başlar. (VI) İki sanatçının özel, gizli ürünleri olma niteliğini yitirir, kitlelerin ortak malı olur. (VII) Yığınlara seslenir, iletilerini yüksek sesle dile getirir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.             B) lll.           C)IV.          D)V.          E) VI

 

26.  Çalışmalarımız sonuç verdi. Neler mı oldu? Ot bitme­yen bozkırlar, ipek gibi yumuşak topraklı ovalara dö­nüştü. Tarlalar, an kovanları gibi uğuldamaya başla­dı. Toprağın derinliklerinde uyuyan sular yeryüzüne çıkarıldı. Kova kova süt veren inekler, kovan kovan bal veren anlar yetiştirildi. Sofraları, el ele verilerek üretilen yiyecekler süsledi.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)    Benzetme sanatından yararlanma

B)    Öykülemeye başvurma

C)   Yinelemelere yer verme

D)    Betimleme yapma

E)   Tanık gösterme

 

27.  İnsanın kendini değerlendirebilmesi çok güç; ancak, önceki yapıtlarımı gözden geçirirken zaman İçinde dilimin biraz daha geliştiğini anladım. Giderek bir üs­lup oluşturmaya başladığımı, dile daha fazla hâkim olabildiğimi gördüm.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)İlk yapıtlarınızla bugünküler arasında ne gibi farklar görüyorsunuz?

B) Yeni öyküleri ve öykücüleri nasıl değerlendiriyor­sunuz?

C) Öykülerinizi oluştururken nasıl bir yol İzliyorsu­nuz?

D)Yaşadıklarınızla yazdıklarınız arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

E)Duygu ve düşüncelerinizi yapıtlarınıza aktarırken zorluk çekiyor musunuz?

28.  İstiyorum ki yazdıklarım insanlarımızın sorunlarını, Özlemlerini anlatsın. Onların acılarını, çektiklerini baş­kalarına duyurabilsin. Açıkçası, yaşamı değiştirsin, güzelleştirsin. Bu amaçla insanımızdan, ülkemizden kopmamaya çalışıyorum. Ancak yine de dergilerde yer verilmiyor şiirlerime. Yayımlananlara bakıyorum, çoğu, toplum gerçeklerine kapalı; belli bir düşünceyi savunmuyor, bir sorunu dile getirmiyor.

Bu parçada şair, aşağıdakilerin hangisinden ya­kınmaktadır?

A)    Şiire özgü ilkelerin belirgin olmayışından

B)    Şiirde, içerikten çok anlatımın öne çıkmasından

C)   Şairlerin, ortak bir tutum izlemeyişinden

D)   Yaşananları yansıtmayan şiirlerin ilgi görmesin­den

E)    Ozanların toplumu gereği gibi tanımayışından

 

29. Bu yazarımızın, anlattığı çevre ve kişiler hakkında geniş bilgisi vardır. Ama o, bunu hiçbir zaman açıkça gözler önüne sermez. Anlattıkları, buzdağının suyun üstünde kalan kısmı gibidir. Okur, zamanla buzdağı­nın altta kalan kısmını fark eder ve yazarın asıl kimli­ğinin orada saklı olduğunu anlar.

Bu parçada anlatılmak istenenle aşağıdaki yargı­lardan hangisi arasında anlamca yakınlık vardır?

A)    Her yazarın, olayları ve kişileri algılama biçimi farklıdır.

B) Kimi yazarlar, yapıtlarında kendilerini bütünüyle açığa vurmaktan kaçınır.

C)    Bir yapıtı, her okur farklı biçimlerde algılayabilir.

D) Okur, beğendiği yazarların yapıtlarından her okuyuşta değişik tatlar alır.

E)  Kimi yazarlar, olayların değerlendirilmesini okura bırakarak ilgi çekmeye çalışır.

 

30.   İki yaşını dolduran küçük kızım, televizyondaki sanat­sal nitelikten yoksun ürünler sunan şarkıcıyı görünce hemen tanıdı ve adını söyleyiverdi. O sırada, elimde ünlü bir yazarımızın son kitabı vardı. Onu İkinci kez okuyordum. Birden İçimin sızladığını hissettim. İki ya­şında bir çocuk televizyonun etkisiyle bir şarkıcıyı ta­nıyordu. Ekranda o şarkıcının yerine bir şair, roman­cı, öykücü, ressam ya da bilim adamının görünme­sine fırsat verilse, onların yaşamları anlatılsa, yapıt­ları dile getirilse o küçük çocuk onları da bilecek, on­ları da tanıyacak. Bu da ülkenin geleceği İçin ne ka­dar güzel olacak!

Bu sözleri söyleyen kişinin anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A)Televizyondaki çocuk programların yetersizliği

B) Edebiyatçılarımızın pek çok güzel ve eğitici ya­pıta bulunduğu

C) Bilim ve sanat adamlarıyla ilgili programlara tele­vizyonda yer verilmesinin gerekliliği

D) Televizyondaki müzik programların birçok yön­den çocuklara uygun olmadığı

E) Çocuklar üzerinde televizyonun gereğinden fazla etkili olduğu

 

31.  Önemli bir edebiyat yapıtını çevirirken o yapıtın ya­zarıyla çok farklı bir ilişki kurmanın mutluluğunu da tadar çevirmen. Bir yazarla çeviri aracılığıyla İlişki kurmak, onun söyledikleri ve söyleme biçimleri üze­rinde kafa yormayı gerektirir. Çünkü çeviride yapıl­ması gereken, yalnızca okumakla, okunanı anlamak­la sınırlı değil; asıl önemli olan, yazarın söyledikle­rine, söyleme biçimlerine, hangi dile çeviriyorsak o dilde varlık kazandırmaktır.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Başarılı çevirmenler, yapıtları çevirirken tarihsel ve toplumsal koşulları da düşünürler.

B)Bir çevirinin başarısı, yapıtın, çevrildiği dilde dü­şünce ve anlatım yönünden yeniden oluşturul­masına bağlıdır.

C) Çevirmenle çevrilen yapıtın yazarı arasında duy­gusal yönden benzerlik olması, çeviriyi olumlu yönde etkiler.

D)Çevirmenler, çeviriyi bitirinceye değin çok deği­şik duygular yaşarlar.

E)Anlatım olanakları birbirine benzeyen dillerde ya­pılan çeviriler daha başarılı olur.

 

32.  Çalışmalarını romanlar üzerinde yoğunlaştırmış bir eleştirmendi. Roman konusunda üç yüzü aşkın eleş­tirisi vardı. Eleştirinin, edebiyat tarihini kurma ve oluş­turma gibi önemli bir İşlevi olduğuna İnanırdı. Bunun İçin de yayımlanmış romanların hemen hemen tümü­nü okuyup incelemekten kaçınmazdı. Ele aldığı yapıt­ları çok yönlü bir değerlendirmeden geçirirdi. Bu tutu­muyla romancıların yaratıcılığını besler, onlara yol gösterirdi.

Bu parçada sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)    Yapıtları, değişik boyutlarıyla ele alıp yargıladığı

B)    Farklı eleştiri yöntemleri kullandığı

C)   Çağdaş eleştiri kuramlarından yararlandığı

D)    Düşüncelerini terimsel bir söylemle yansıttığı

E) Anlatımındaki pürüzlerin, çok ürün vermesinden kaynaklandığı

 

33.  Bizde eleştiri alanında bir acelecilik var. Diyelim ki bir eleştirmen, Türk edebiyatında yeni çıkmış bir kitapla İlgili eleştiri yazacak. Bunu yaparken bırakın o yazar hakkında eskiden çıkmış yazıları derleyip toplamayı, en son çıkan yazılan bile gözden geçirmiyor. Oysa bir kitap için eleştiri yazılacaksa daha önce yazılmış eleştirilerin incelenmesi, el altında bulundurulması ve yeri geldiğinde bunlara gönderme yapılması bile ge­rekir.

Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar, aşağıdaki­lerden hangisini söylerse kendi tutum ve düşün­cesiyle çelişmiş olur?

A)Bu yapıta yönelik eleştiriler arasında özgün dü­şünceler içerenine rastlamadım.

B)Eleştirmenlerin bu yapıt karşısındaki tutumlarını haksız ve son derece öznel buldum

C)Bu yapıt üzerine yazılan son eleştirilerde, farklı değerlendirme ölçütlerinin kullanıldığını gördüm.

D)Bu kitaba yönelik eleştirimi onun, üzerimde bı­raktığı izlenime göre oluşturdum.

E)Bu kitapla ilgili görüşlerin, yazarın kişiliğine değil, kitaba yönelik olmasını isterdim.,

 

34.  Kimi yazarlar, kendi yaratma yöntemlerini açıklarken, gerçeğe her yönüyle bağlı kaklıklarını, gerçeği eksik­sizce yansıtmayı yazarlığın temel ilkesi saydıklarını söylerler. Düşsellikten kaçındıklarını, söz arasında özellikle belirtmeye özen gösterirler. Yazdıklarıma ya­şananlar arasındaki ilişkiyi vurgulamaya çabalarlar. Dahası, bir romancıdan, öykücüden çok, bir tarihçi, toplumbilimci, ruhbilimci gibi davrandıklarını söyle­yenler bile vardır.

Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada belirtilen görüşle uyumludur?

A)Bir sanat yapıtında yansıtılan gerçek, gerçeğin kendisi değil, törpülenmiş, cilalanmış bir görünü­müdür.

B)Bir yapıtta yansıtılan gerçekleri yaşamla özdeş­leştirmeye çalışmak, doğru bir tutum değildir.

C)Yaşamdan alınan öğeler, yazarın yüreğinde ve kafasında yemden biçimlendirilmezse yazınsal bir yapıta dönüşemez.

D)Düş gücüyle oluşturulmamış bir yapıt, gerçek anlamda yazınsal bir yapıt sayılamaz.

E)Yapıtlarını içerik yönünden yaşama sıkı sıkıya bağlı olması gerekir.

 

35.  Yazma İşinde İnsanın başarıya ulaşması için verile­cek reçetelerin, tek başına hiçbir yarar sağlamaya­cağını düşünen bir yazar şöyle diyor: “Yüzde doksan dokuz yetenek, yüzde doksan dokuz disiplin, yüzde doksan dokuz çalışma…” Yaptığı ile hiçbir zaman yetinmemeli yazar. Yaptığı ne kadar iyi olursa olsun gene de yapabileceğinden iyi değildir. Sanatçılar, çağdaşlarından ya da öncekilerden daha iyi olmakla yetinmemeli. Kısacası bütün sorun

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışı­na göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)   özgün bir yapıt ortaya koyabilmekte

B)    başka sanatçıların yaptıklarını İzleyebilmekte

C)   insanın kendisini yenileyip aşmasında

D)    daha önce ele aldığı konulara değinmemekte

E)   değişik türlere yönelmekte

 

36.  Klasik öyküyü çok seviyordum. Bu biçimi, özellikle ilk kitabım için, bilinçli olarak seçtim. Bu tür kitapları ilk okuyuşumda, beğendiğim cümlelerin altını çizer, sonra onları bir deftere yazar ve tekrar tekrar okur­dum; bundan da çok zevk alırdım. Sonra bir gün Knut Hamsun’un Açlık adlı yapıtını okudum. Altı çi­zilecek tek bir satır bile bulamadım. Oysa kitabı çok beğenmiştim; beğenmek de ne kelime, çarpmıştı ki­tap beni. “Nerede bunun altı çizilecek satırları?” diye düşündüm. Aynı şeyi, sevdiğim öteki yazarların yapıt­larında da gördüm. —. Şimdi niyetim, altı çizilecek tek satırı bile olmayan bir kitap yazmak.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışı­na göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)Demek ki ben, kimsenin başaramadığını başar­mıştım

B)Artık, okurken kitabın sonuna kadar dikkatimi canlı tutamıyordum

C)Sanatta ulaşmak istediğim özgünlüğü yakaladı­ğımı o zaman fark ettim

D)Sonunda, özlü sözlerden çok, yalın anlatıma de­ğer verilmesi gerektiğini anladım

E)Söylenenlerin tersine, çağa ayak uyduramamış­tım.

37.  Gözlemlerden, yaşantılardan yola çıkıp çok başarılı olmuş sanatçılar vardın ama aynı yöntemle yazma­sına karşın başarılı olamamış, hiçbir İz bırakmamış sanatçılar da çoktur. Örneğin Balzac, hiç evlenme­miş, babalık zevkini tatmamış; ama dünyanın en canlı babası Goriot Baba’yı yaratmıştır. Öte yandan bütün yapıtlarını okuduğum Panait Istrati, yaşantısın­dan, gözlemlerinden yola çıktığı halde çoktan eski­miştir. Bu örneklerden çıkarılacak sonuç, —.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) edebiyatçının anlattıklarını yaşamış olmasının değil, okura yaşatmasının önemli olduğudur

B)başarılı romanlar yazabilmenin ilk koşulu, yaza­rın, anlattıklarına tanık olmasıdır

C)her romanın, konusuna özgü bir yazma yöntemi gerektirdiğidir

D)romandaki başarının sanatçının kişilik yapısına bağlı olduğudur

E)kimi romanlardaki başarısızlığın birçok nedene bağlanabileceğidir

 

38.  Okumaya nereden başlasam? Hangi türden kitaplar okusam? Böyle sorulan yanıtlamada zorlanmışımdır hep. Bilirim ki söyleyeceklerimin yönlendirici bir işlevi olmayacaktır. Çünkü her kitabın etkisi, okurun okur­luk yaşantısına, birikimine göre değişiklik gösterir. Bi­rinin yüreğinde titreşimler yaratan bir kitap, bir baş­kasının ruhunu karartır; esnetir, ağırlığı altında ezer onu. Birine çarpıcı, renkli yaşantılar sunan bir kitap, ötekine bayağı, sıradan gelebilir. —.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)  Görüldüğü gibi okuma çok yönlü bir etkinliktir

B)  Sözün kısası bir kitabın herkes üzerinde aynı etkiyi bıraktığı söylenemez

C) Ne var ki iyi bir okur. hangi amaçla okuduğunun bilincindedir

D)Bu nedenle okuma, okurun kimi bilgi ve beceri­lerle donanmış olmasını gerektirir

E) Aslında okurun, okuduklarını bir zihinsel süzgeç­ten geçirmesi gerekir

 

39.  —. Ozanlar da yazarlar da yaşantı işçisidir bir bakı­ma. Gerçek yaşamdan, nesnel dünyadan kazandık­ları yaşantıyı yeniden üretirler. Bu yeniden üretme ya da yaratma süreci içinde estetik bir tat katarlar ona; coşku ve düşünceyle beslenen bir özle yoğururlar onu. Yoğurdukları özü, okura ulaştıracak uygun yol­lar, uygun biçimler ararlar. Şiir, öykü, roman, oyun gibi türlere özgü yasaların içinde yeni konumlar ka­zandırırlar yaşantıya.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)Yazınsal yaratının gücü, okurda düşünsel bir de­ğişme yaratmasına bağlıdır

B)Okur, romanda, şiirde ya da öyküde karşılaştığı yaşamı, düş dünyasında değiştirerek geliştirir

C)Kimi sanatçılara göre yazınsal yapıtlar, okurun yaşamı algılama gücünü artırmalıdır

D)Gerçekte türü ne olursa olsun, her yazınsal yara­tının malzemesi yaşantıdır

E)    Şiirler, romanlar, öyküler okurun yüreğinde yeni

duygular uyandırmayı amaçlar

 

40.  Mitler doğa güçlerini ve doğaüstü yaratıkları anlatan hayal ürünü öykülerdir. Bunların simgesel ve kutsal bir yanı vardır. Yüzyıllar boyunca bu öyküler birbirle­rinden beslenerek zenginleşmiştir. Bunların kimisi ku­laktan kulağa yayılırken kimisi de yazmayı iş edinmiş kişilerce yazıya geçirilmiştir. Bugün elimizde hemen her mitolojik öykünün, yazıya geçirenin anlayışına göre değişen anlatımları bulunuyor.

Bu parçada, mitlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)    Kahramanlarının alışılmışın dışında özellikler taşıdığına

B)    Anlatılanların dinsel bir içeriği olduğuna

C)   Çok uzun bir geçmişi bulunduğuna

D)   Aynı öykünün değişik biçimlerde anlatıldığına

E)    Kimilerinin gerçekleri yansıttığına

 

41.  Yazınsal yaratılara tutku düzeyine varan bir ilgisi vardı. Bunları, kılı kırk yaran bir okur titizliğiyle in­celeyip yargılar, dil ve anlatımını onlarla beslerdi. Nitekim, anlatımındaki çok yönlülük ve somutlama gücü de büyük ölçüde bundan gelirdi. Buna birde olayları, durumları ve insanları algılama biçimindeki derinlik ve gerçekliği eklersek, yapıtlarındaki ola­ğanüstü etki gücünün nereden kaynaklandığını an­lamış oluruz.

Bu parçada tanıtılan yazarla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?

A)    Kendini geliştiren bir insandır.

B)    Okuduklarını eleştirel bir yaklaşımla değerlen­dirir.

C)    Duygusallığa ağırlık verir.

D)   Çevresindekileri değişik boyutlarıyla inceler.

E)   Etkili bir anlatımı vardır.

 

42.  Daha ilk yapıtlarında başkalarının izine basmadan yürümeyi deneyen yazarlar, ozanlar vardır. Bunlar, yazınsal yaratıları ayırmaya, belirlemeye ve değer­lendirmeye yönelik geleneksel ölçütlerin, kuralların kılavuzluğunu pek umursamaz, onlara sıkı sıkıya bağlı kalmazlar. Türler arasında öyle aşılması güç duvarlar ya da sınırlar yoktur onlar için. Yazarken bir türe özgü nitelikleri bir başka türe taşımaktan kaçın­mazlar.

Bu parçada, sözü edilen sanatçılarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)   Yapıtlarının İçerik yönünden zengin olduğuna

B)    Başkalarından etkilenmediklerine

C)    Yapıtlarında değişik türlere özgü niteliklere yer verdiklerine

D)   Yazıların, belirli türlere göre ayrılmasını önemse­mediklerine

E)    Önceden konmuş kurallara bağlı kalmadıklarına

 

43.  Güzellik de çirkinlik de insanoğlunun duygularına seslenir. Ancak bu İki kavramın algılanışı kişiden ki­şiye değişir. Güzelliği görebilmek çaba gerektirdiği halde çirkinlik böyle değildir. O kolayca kendini gös­terir. Örneğin bembeyaz bir kâğıdın üstüne bir dam­la mürekkep damlarsa bu çirkinliği kolayca herkes görebilir; ama önemli olan çirkinliği görmek değil, onun oluşmasını önlemek İçin çaba göstermektir. Yoksa her gün, bu kâğıdın üstünde leke var, diye yakınmak kimseye bir yarar sağlamaz.

Bu parçadan, güzellik ve çirkinlikle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)    Öznel ölçütlerle algılandığı

B)    Eğitimli kişilerce ayırt edilebildiği

C)   Aralarında farklar olduğu

D)    İnsana birtakım görevler yüklediği

E)   Yaşamda karsı karşıya gelinebileceği

 

44.  Çok yazmayı, öne çıkmayı, böbürlenmeyi sevmiyor. Gürültüden uzak, ağır ağır, kozasında sessizce örü­yor şiirini. Kendini önemsemiyor; kasılma yok. Ne okuyucunun ne de önemli kişilerin dikkatini çekme çabasında. Az ürün veriyor; ama şiirin hasını üretiyor. Şiirde işçiliğe, sabra önem veriyor. Bugüne değin tek kitapta kalmasının nedeni de bu. Adı duyulmamış, sessiz bir ozan; ama şiirleri usta İşi.

Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı aşağıdakilerin hangisiyle nitelendirilemez?

A)    Gösterişten hoşlanmayan

B)    Geri planda kalmayı seven

C)    Kendini üstün görmeyen

D)   Amacı yalnızca iyi yapıt üretmek olan

E)   Tanınacak kadar başarılı olamayan

 

45. Onu, sorumluluğunu bilen bir yazar olduğu için sevi­yorum. Kusuru yok mu? Hem de pek çok. Kendini coşkulu betimlemelere kaptırarak Türkçe cümleleri sarsıyor; özne, tümleç, yüklem bağlantılarını yitiriyor. Türkçeyi sevdiği ve benimsediği halde bu tür yanlış­ları hep yapıyor. Ayrıca öykülerini dinlendirip bir kez daha okumuyor. Bütün bunlara karşın öykülerinde insancıl gerçeğin önemli bir yen ve ağırlığı var. Bu durum okurların, öykü kişileriyle kolayca ilişki kurma­larına, dahası onlarla aynı düşünceleri paylaşmala­rına yardımcı oluyor. Kısaca yazarın kişileriyle okur­ları birbirleriyle çelişmiyor; hatta özlemlerini yansıttı­ğından, okurların hoşuna bile gidebiliyor o kişiler.

Böyle anlatılan bir sanatçıdan aşağıdakilerin han­gisi beklenmez?

A)    Okurun, öykü kişileriyle özdeşleşmesini sağla­ması

B)    Neyi, niçin yaptığının bilincinde olması

C)   Yazdıklarının İlk biçimiyle yetinmesi

D)    Kolay okunan ama kalıcı olmayan yapıtlar ver­mesi

E)   İnsanlara özgü durumları İşlemesi

 

www.dersimizedebiyat.org 

Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site

 

CEVAPLAR

1    B      

2    E

3    C

4    A

5    B

6    E

7    A

8    D

9    D

10. C

11. B

12. A

13. E

14  B

15. C

16.  D

17.  A

18.  C

19.  B

20.  E

21.  D

22.  B

23.  E

24.  A

25.  C

26.  E

27.  A

28.  D

29.  B

30.  C

 

31.  B

32.  A

33.  D

34.  E

35.  C

36.  D

37.  A

38.  B

39.  D

40.  E

41.  C

42.  A

43.  B

44.  E