Paragraf – 23 Çıkmış Sorular

PARAGRAF  – 23 ÇIKMIŞ SORULAR

1. “Gerçek sanat eserleri kafa ve yüreğin candan kucaklaşmasıyla yaratılır. Sanat İçin söz konusu olan bu durum, okur için de geçerlidir. Çünkü bir sanat eseri ancak kafa ve yüreğin birlikte kullanıl­masıyla kavranır.”

Parçada vurgulanmak istenen düşünceyi aşa­ğıdakilerden hangisi bütünüyle İçerir?

A) Sanat eserlerinin anlaşılması ve tadına varıl­ması çok değişik nedenlere dayanır.

B) Sanatçı ve okur, yaratma güçlerini belli kural­lara göre düzenler.

C) Sanatçının dünyaya bakışıyla okurunki birbirini tamamlar ve bütünler.

D) Her sanat eseri, kendine özgü yaratma ve an­laşılma yöntemi gerektirir.

E) Sanat eserlerinin yaratılması, anlaşılması akıl ve duygu yoluyla gerçekleşir.

(ÖSS 1984)

 

2. Dört beş yaşlarında bir çocuk ağaca tırmanıyor. Onu İzleyen annesi, çocuğa: ” Dikkat et, in, düşersin.” demiyor. “Ağaçtan düşersen ne ola­bileceğini düşünüyor musun?” diyor.

Yukarıda sözü edilen annenin yapmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Çocuğu korkutmaktan kaçınmak

B) Ağaçtan  düşüp  çocuğun  bundan ders al­masını sağlamak

C) Çocuğu, durum üzerinde düşündürerek ona doğruyu buldurmak

D) Söz dinlemesi gerektiğini çocuğa anlatmak

E) Kendine   güvenmesinin    önemli   olduğunu çocuğa anlatmaya çalışmak

(ÖSS 2001)

 

3.   Ünlü yazar, genç yazara mektubunda şöyle diyor­du: “Doğa betimlemelerinizde gerçek sanatçılara özgü bir çaba içindesiniz. Ancak, ‘deniz derin derin nefes alırken, ‘ağaçlar hiç durmadan mırıl­danırken’ türünden betimlemeleriniz, anlatımı basmakalıplaştırıyor; bazen de anlaşılmaz du­rumlara sokuyor. Unutmamak gerekir ki, doğa be­timlemelerinde güzellik, ‘Güneş battı ‘ Yağmur başladı,’ gibi cümlelerle elde edilir.”

Bu parçaya göre, ünlü yazar genç yazara aşağıdakilerden hangisini Önermektedir?

A) Ayrıntıları seçmede gözlemlerden yararlan­masını

B) Birbirini çağrıştıran sözcükleri kullanmasını

C) Anlatımda yalınlığa özen göstermesini

D) Varlıkları eylem içinde vermesini

E) Değişik anlatım biçimlerine yönelmesini

(ÖSS 2002)

 

4.   Romanda, uzun süre yurdundan ayrı kalmış iki kişinin geri dönüşü anlatılır. İkisi de geri döndükle­rinde vatanlarına yabancılaşmıştır. Çocukluk­larına, gençliklerine ait anılar, zaman ipinde belleklerinde korunmadığı için yok olmuştur. Tekrar kavuşulan resimler, günlükler, evler, sokak­lar da anlamlarını çoktan yitirmiştir. Çünkü, bam­başka bir yerde yaşam sürerken, anıları çağrıştıran mekânlardan uzakta bellek beslen­mez, dolayısıyla boşalır. Belleği canlı tutan, karşılıklı ilişkilerle bu anıların tazelenmesidir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıda­kilerden hangisidir?

A) Geçmişte yaşananların canlı kalması, onların aynı ortamda anımsanmasına, paylaşılmasına bağlıdır.

B) Memleketinden yıllarca ayrı kalmış kişiler, geri geldiklerinde çevrelerine uymakta sıkıntı çekerler.

C) Koşullar değiştikçe eski izlenimlerin yerini ye­nileri alır.

D) Olayların insanlar üzerinde yaratacağı etki or­tamdan ortama değişir.

E) Üzerinden zaman geçtikçe eski yaşantılar un­utulur.

(ÖSS 2002)

 

5. Bir romanı elime alıp okumaya başladığımda kendimi okyanusta kaybolmuş küçük bir balık gibi hissederim. Neredeyim? Nereye sürükleniyorum? Biraz şaşkınlık, biraz kaybolmuşlukla sözcüklerin arasında bir şeyler bulmaya çalışırım. Sonra, bir anda kendimi, yazarın oltasına takılmış bulurum ve roman çok iyiyse bittiğinde hâlâ oltadayımdır. Aksi halde, bir yerlerde oltadan kurtulmuş, zihnim dağılmış, nerede olduğumu unutmuş, dolanmaya başlamışımdır.

Bu parçaya dayanarak, aşağıdaki genellemel­erden hangisine varılabilir?

A) Romanlar,   okuyucuları  gerçek  yaşamdan uzaklaştırır.

B) Okurların bir romanı sonuna değin anlayarak okuması, o romanın değerini ve etki gücünü

gösterir.

C)Her romanın kendine özgü bir okuyucu kitlesi vardır.

D) Okuru şaşırtan romanlar, anlatım gücü üstün olanlardır.

E) Güçlü romanlar, okurların duygu ve düşünce dünyasını biçimlendirir.

(ÖSS 2002)

 

6. “Bale çok zor bir sanat. Azim, direnç, sabır, sağlıklı ve dengeli bir bünye olmalı bir balerinde, yeteneğin yanı sıra. Sonra çocuğun çevresi bu sanata uygun olmalı. Sabır çok önemli. Düşünün ki çocukluk yok, gençlik yok. Buna karşılık elde edilen başarı, keçiboynuzu yemek gibi bir şey.”

Parçanın son cümlesindeki, baleyle ilgili ya­kınma, aşağıdakilerden hangisiyle ilgili ola­bilir?

A) Özverinin temel alınışıyla

B) Bu sanattan anlayanların azlığıyla

C) Başarının, çalışmada süreklilik gerektirişiyle

D) Kişilik oluşumuna olumsuz etkisiyle

E) Emekle sonuç arasındaki dengesizlikle

(ÖSS 1984)

 

7. Onunla ilgili olarak şunları söyleyebilirim: Sözcü­ğün gerçek anlamıyla çağdaş bir insandı. On beş yıllık çok yakın düşünce ve çalışma arkadaşlığımız boyunca, onun, özel yaşamında da iş yaşamında da derin bir sorumluluk duy­gusuyla hareket ettiğini gözledim. Bu duygu, yediği ekmekten, içtiği sudan, konuştuğu kim­selere, yaşadığı topluma kadar, sahip olduğu her şeyin karşılığını verme duygusudur.

Bu parçaya dayanarak, sözü edilen kişiyle il­gili aşağıdaki yargılardan hangisine varıla­bilir?

A) Çevresindekilere ilişkilerini aynı düzeyde tut­mayı başarır.

B) Başkalarının da kendisi gibi olmasını İster.

C) Sahip olduklarını gerçekten hak edebilmiş ol­mayı Önemser.

D) Elindekilere yetinip mutlu olur.

E) Yaşamını, kimseden yardım görmeden sürdü­rür.

(ÖSS 2002)

 

8. Dil devrimimiz, Cumhuriyetten çok önce başla­mış; ancak gerçek başarısını, Cumhuriyet dönemi yazar ve bilim adamlarının çalışmalarıyla göster­miştir. Yabancı sözcük ve kurallardan hızla kurtu­lan Türkçemiz, yeni sözcüklerle hem gelişmiş hem zenginleşmiştir. Türkçemizin çeşitli olanak­larından yararlanılarak dile kazandırılan bu yeni sözcük ve terimler aracılığıyla, bilimsel bulgu ve bilgiler toplumun bütün kesimlerince, büyük ölçüde benimsenmiştir. Bu yolla, insanımızın düşünme ve aklını kullanma gücü geliştirilmiştir.

Bu parçada dil devrimiyle İlgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

A) Halkın aydınlanmasını sağladığı

B) Bilim ve sanatı geliştirdiği

C) Çok eski bir geçmişi olduğu

D) Gerçekleşmesinde değişik yollara başvurul­duğu

E) Okur yazar sayısını artırdığı

(ÖSS 2002)

 

9.  (I) Havasından mı, suyundan mı, bilmem; ama başkadır bu yörenin insanları. (II) Sıcacık yürek­ler, gülümseyen yüzler, içten yaklaşımlar.., (III) yardımsever, konuksever tavırlar ve yoğun bir insan sevgisi,.. (IV) Çoğu kişiye zaman kaybı gibi gelir insanlarla İlgilenmek. (V) Bu İnsanlarda son­radan öğrenilen değil, içten gelen bir yaşama sevinci vardır. (VI) Güldüler mi içten gülerler, gö­zlerinin derinliklerinde yakalarsınız tebessüm­lerini.

Bu   parçadaki   numaralanmış   cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.         B)III.         C)IV.         D)V.         E) VI.

(ÖSS 2002)

 

10.   —-Onlardan hep ağır, oturaklı kişiler olmaları is­tenmiştir. Sanki öyle davranınca saygın olunacakmış gibi! Bir çocuk, öğreniminin ancak ilk yıllarında gülebilir. Daha büyük sınıflarda hiç gülebilir mi? Adı hemen “sırıtık”a çıkar. İş yaşamında, müdür memura gülmez; memur vatandaşa gülmez. Neden bu asık yüzlülük? Nereden kaynaklanıyor bu gülme korkusu?

Bu parçanın basma, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Kimileri, beğenilen insanların, az gülen insan­lar arasından çıktığı görüşünü benimser,

B) Büyükler, küçükleri eleştirip onlardan kendileri gibi düşünmelerini beklerler.

C) Çok gülenlerin, kimi zaman çevresindekileri ra­hatsız edebileceklerini düşünmeleri gerekir.

D) İnsanlarımızın gülmeye yatkınlığı vardır; ama buna sürekli engel olunmuştur.

E) Toplumumuzda, genellikle, ağırbaşlı kişiler öne çıkmıştır.

(ÖSS 2002)

 

CEVAPLAR

1.E 6. E
2. C 7. C
3. C 8. A
4. A 9. C
5. B 10. D