Bu şiir, Sultan Mehmed’in değerli kulaklarına ulaşınca adı geçene Yedikule’de müebbet hapis emretmiş. Merhum Ahmed Paşa, orada üzgün bir mahpus iken bu günahı için özür dileyip hatasının bağışlanması dileğiyle Kerem kasidesini söylemiş. Bu birkaç beyit, o kasidedendir.
Kul hata etse nola afv-ı şehinşâhî kanı
Tutalım iki elim kandayımış kanı kerem
Ne kerem ola ki mağlûb edine anı günâh
Ne günâh ola ki mağlûb edemez anı kerem
Su batırmaz bitirir kendi murabbâlarını
Beni niçin hatıra gussaya ummân-ı kerem
“Kul hata etse bunda şaşılacak bir şey yok, sultanın bağışlaması nerede, tutalım ki iki elim kanda olsun, peki kerem nerede.
Bu nasıl kerem ki onu suç yenebilsin, keremin yenemeyeceği günah olur mu?
Su kendi yetiştirdiklerini batırmaz, aksine onları büyütür, peki niçin kerem denizi beni derde, üzüntüye boğuyor.”
Kısacası o kasidede suçunun bağışlanması ve gazabdan doğan öfkeyi kontrol etmeyle ilgili o kadar yararlı bilgiler vardır ki Sultan Mehmed Han hazretleri, görünce ister istemez suçunu bağışlayıp esirgeme yoluna gitti.
“Bu tatlı anlatım ve fasih dil madem ki Ahmed’de vardır, ona sultanlardan zeval yoktur.” demişlerdir. Kısacası burada yazılıp zikredilen birkaç rengîn beyit çok beğenilmiş ve adı geçenin büyük suçunun bağışlanmasına sebep olmuş, ayrıca onu, kurtuluşunun dışında yüce makamlara da eriştirmiştir.
Şiir: Suhandân ola çünki şah-ı devran
Sözüyle kadr bulur ehl-i irfan
“Çağın padişahı söz ustası olunca marifet sahipleri bir sözüyle değer ve yücelik bulur.”
Merhum son derece güzel söz söyleyen, bu konuda orijinal şeyler ortaya koyan düşünmeden şiir söylemede yetenekli olan ve uzağı gören biriydi. Bir gün Sultan Mehmed hazretlerinin yüce meclislerinde Hoca Hafız’ı çok överler ve sırları beyan eden divanından ileri gelenlerin inanıp güvenerek fal baktıklarını söylerler. Tesadüfen bu defa karşılarına şu matlâ çıkar:
Matlâ: “Toprağa kimya gözüyle bakanlar, acaba bize göz
ucuyla bakarlar mı?
Sultan Mehmed Han hazretleri bunu çok beğenince adı geçen hemen o anda sözü edilen matlaı şu şekilde tazmin etmiş:
Tazmin: “Toprağa, kimya gözüyle bakanlar, senin bastığın
yerin değerli toprağını sürme yaparlar.”
Bu tazmin, Sultan Mehmed Han hazretleri tarafından beğenilip övülmüş ve aşırı cömertliğinden padişah, Ahmed Paşa’nın ağzını mücevherle doldurmuş. Böylece söz cevherlerine kıymet ve itibar buldurmuş diye rivayet ederler.
Latîfî Tezkiresi, haz.: Mustafa İsen
METİNDE GEÇEN BAZI KELİME VE KELİME GRUPLARI
kazasker: İlmiye sınıfının yüksek derecesinde bulunan devlet görevlisi.
müebbet: Sonu olmayan.
müraat-ı nazir: Anlamca birbiriyle ilgili kelimeleri bir arada kullanma sanatı, tenasüp.
tazmin: Başka bir şairin mısra veya beytini şiirde kullanma.