HAZIRLIK
1. Hangi metin türlerini biliyorsunuz? Bu metinler sınıflandırılırken nelere dikkat edilmiş olabilir?
Gezi yazısı, anı, makale, deneme, eleştiri, mektup, yaşam öyküsü, şiir, fabl, destan, masal, efsane, nutuk…
Bu metinler sınıflandırırken genel başlık olarak öğretici ve sanatsal oluşlarına göre farklılık arz eder.
2. Kişilerin farklı edebî türlere ( şiir, roman, hikâye vb. ) ilgi duymalarının nedeni ne olabilir? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Her edebi tür kendi içerisinde bir özellik barındırır. Mesela insanda çoşku uyandıran bir edebi tür isteniliyorsa bu kesinlikle şiirdir. ( Şiir edebi türler içerisinde en kadim ( eski) bir türdür. Önemini yıllardır da arttırarak sürdürmüştür.) Bir insan olay eksenli bir anlatımla bir şeyler öğrenmek ya da bir etkiye sahip olmak istiyorsa bunun içinde roman , hikaye, masal, fabl gibi türleri tercihe etmelidir. Eğer okudukça bilgisinin artmasını istiyorsa o zaman makale, deneme , gezi yazısı gibi türleri tercih etmelidir.
Görülüyor insanın farklı edebi türlere ilgi duyması onun istekleri ve o türün insana sunduklarıyla alakalıdır. Öğretici bir metinden estetik ve duygusal bir çağrışım uyandırması beklenemez.
3. “Roman, gezi yazısı, anı, hikâye, oyun, makale, deneme, eleştiri, mektup, yaşam öyküsü” gibi metin türlerinden hangileri okuyucuya bilgi aktarmak amacıyla yazılır?
Gezi yazısı, anı, makale,deneme,eleştiri,mektup,yaşam öyküsü
4. METİN
EDEBİYAT ÜRÜNLERİNİN TÜRLENDİRİLİŞİ
(…)
Tarihsel gelişim içinde birçok eleştirmen, edebiyat kuramcısı şiir üzerinde türsel açıdan da durmuştur. Biçimsel, içeriksel özelliklerine göre başka türden türlendirme yoluna da gitmişlerdir. “Eski şiir”, “yeni şiir”, “anlatımcı şiir”, “öz şiir”, “toplumcu şiir”, “bireyci şiir”… gibi adlandırmalar bugün de kullanılmaktadır. Kısaca, şiirde kalıplaşmış, belirli türler yoktur. Doğal bir olgudur bu. Çünkü sürekli bir değişim içinde oluş, sanat ve edebiyatın temel yasalarından biridir. Edebiyat tarihi de gerçekte bu değişim ve gelişimin bir öyküsü sayılabilir.
Şiirin toprağında yeşeren, ayrı bir anlatım yolu olarak doğup gelişen düzyazı alanında da türlendirmelere gidilmiştir. Düzyazısal ürünlere de dilsel ve yapısal özelliklerine bağlı kalınarak değişik adlar verilmiştir. Kimilerine roman, kimilerine öykü, kimilerine oyun denilmiştir. Romanların, oyunların, öykülerin birbirini nasıl etkilediği, nasıl bir gelişim yolu izlediği üzerinde durulmuştur. Söz gelimi destandan, başka bir deyişle epikten romana geçiş üzerine türlü varsayımlar geliştirilmiştir.
Edebiyatta düzyazıyı başlı başına bir ana tür sayanlar olduğu gibi, düzyazıyı bir anlatım yolu sayıp o yolla biçimlendirilen ürünleri ayrı ayrı türlere ayıranlar da çıkmıştır. Düzyazısal ürünlerin bir dilimine sezdirtici ve yaşatıcı yazılar, yapıntısal yaratılar (fiction) adı verilmiştir. Bir dilimine de öğretici ve bilgilendirici yazılar (non fiction) denilmiştir. Roman, öykü, oyun, bilim-kurgu gibi türler birinci öbekte; makale, fıkra, deneme, eleştiri, anı, günlük, mektup, yaşam öyküsü, öz yaşam öyküsü, gezi… gibi türler de ikinci öbek içinde düşünülmüştür. Öte yandan ikinci öbeğe giren düzyazısal türleri edebiyat dışı sayanlar da vardır. Hemen belirtelim ki bu türler kesin sınırlarla birbirinden ayrılmış değildir. Aralarında aşılmaz duvarlar yoktur. Kimi durumlarda bir yaratının dokusunda birkaç türle ilgili özellikler bulunabilir. Sözgelimi bir roman, anı biçiminde yazılabileceği gibi, mektup biçiminde de yazılabilir. Bir deneme, eleştirel boyutlar kazanabilir. Bir fıkra, makalenin sınırlarını kuşatabilir. Bir roman da bir öyküyle, bir yaşam öyküsüyle kesişebilir. Bunun için şu yargıyı bir kez daha yineleyelim: Edebiyatta türler sürekli bir değişim içindedir.
Emin Özdemir, Türk ve Dünya Edebiyatı