3.Ünite
OKUMA ÇALIŞMALARI
Hazırlık
| Biçim Farklılıkları | Güzelliğin On Par’etmez |
Ne Böyle Sevdalar Gördüm Ne Böyle Ayrılıklar |
| Ölçü | Hece Ölçüsü | Serbest Nazım |
| Nazım Birimi | Dörtlük | Serbest olduğu için nazım birimi dizedir. |
| Uyak Örgüsü | Düz uyak | Belli bir uyak örgüsü yoktur. |
Nazım Biçimi
Şiirin nazım birimi, ölçüsü ve uyak örgüsüne göre kazandığı biçimsel özelliklerin genel adıdır.
| Türk Şiirinde Kullanılan Nazım Biçimleri | ||
| I. Halk Şiiri | II. Divan Şiiri | III. Batı Etkisindeki Türk Şiiri |
|
Anonim Halk Şiiri Mâni, Türkü Âşık Tarzı Halk Şiiri Koşma, Semai, Varsağı, Destan |
Beyitlerle Kurulanlar Gazel, Kaside, Mesnevi, Kıt’a, Müstezat Bentlerle Kurulanlar Tuyuğ, Rubai, Murabba, Şarkı, Muhammes, Terkibibent, Terciibent |
Sone, Terzarima, Triyole, Balat, Serbest nazım |
Nazım Türü
Bir şiirin işlediği konuya göre aldığı isimdir. Şiirin nazım biçimi belirlenirken şekline ait özellikler (nazım birimi, kafiye düzeni, ölçü vb.), nazım türü belirlenirken içerik (konu, tema vb.) esas alınır.
| Türk Şiirinde Kullanılan Nazım Türleri | ||
| I. İslamiyet Öncesi Türk Şiiri | II. Halk Şiiri | III. Divan Şiiri |
| Sagu, Koşuk, Destan |
Âşık Tarzı Halk Şiiri Güzelleme, Koçaklama, Taşlama, Ağıt Anonim Halk Şiiri Ninni , Ağıt Dinî-Tasavvufi Halk Şiiri İlahi, Nefes, Deme, Nutuk, Şathiye, Devriye Tevhit , Münacaat, Naat, Mersiye, Methiye, Hicviye, Fahriye
|
Tevhit , Münacaat, Naat, Mersiye, Methiye, Hicviye, Fahriye |
Metni Anlama ve Çözümleme
Tabiat ,doğa
Resimle gösterilen güzelliklerin kalem yazıya aktarılmasıdır betimleme. Betimleme yazarın dış dünyayı , iç özellikleri kaleme aldığı özelliktir. Aralarında doğrudan bir ilişki vardır.
Yayla dumanı her yere yayıldığında güzelin saçı ve gözlerine de girecektir. Aslında burada sevgiliyle kavuşmayı dile getirmiştir.
|
Türk Şiiri Nazım Biçimleri |
Gazel | Mâni | Sone | Tuyuğ | Semai |
Serbest Nazım |
Kaside | Destan |
|
Divan şiiri nazım biçimleri |
X | X | X | |||||
|
Halk şiiri nazım biçimleri |
X | X | X | |||||
|
Batı etkisindeki Türk şiiri nazım biçimleri
|
X | X |
a.Yukarıdaki nazım biçimlerini ait oldukları şiir geleneğine göre tabloya işaretleyiniz.
TABLODA İŞARETLENMİŞ DURUMDA.
b.Tespitlerinizden hareketle nazım biçimi ile şiir geleneği arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Edebiyatımızda 4 tane şiir geleneği vardır ki bunlarla şiirde kullanılan nazım biçimleri arasında doğrudan ilişki vardır. Divan şiir geleneği ile gazel , kaside gibi nazım şekilleri arasındaki ilişki bize şunu göstermektedir ki her gelenek kendine ait nazım şekilleriyle ortaya çıkar.(Edebiyatımızdaki 4 gelenek: Destan geleneği – Divan geleneği – Halk şiir geleneği – Batı şiir geleneği )
Etkinlik
O gece ne kadar güzeldi mehtap
Gönülden fışkıran nağmeler gibi.
Ruhumu yıkayan bir seldi mehtap
En tatlı ilk ve son buseler gibi.
O gece o müthiş deniz durgundu,
Ömründe susmayan rüzgâr yorgundu,
En kara gönüller aya vurgundu
Leylâ’yı içinde bulan er gibi.
Hüseyin Nihâl Atsız
a.Yukarıdaki şiirin temasını belirleyiniz.
Doğa sevgisi
b.Yukarıdaki şiirin nazım birimini belirleyiniz.
Nazım birimi DÖRTLÜK
Hazırlık
“Şiirde ilk dize Tanrı vergisi, gerisi alın teridir.” [Valery (Valeri)]
Şiirde ilham yani doğuştan gelen yetenek önemlidir ama aynı zamanda öğrenilen bir durumdur. Önce ilham sonrası çalışma, çabalamadır.
“Şiir kelimelerle yazılır.” [Mallarmé (Malarme)]
Şiir sözcüklerle oluşturulur.
“Bir şiir hiçbir dile tercüme edilemez hatta yazılmış göründüğü dile bile.” [Cocteau (Kokto)]
Her şiir kendi içinde bir anlam derinliği vardır. Onu anlatmaya çalışmak, açıklamak o derinliği anlamaya yetmeyebilir.
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden,
Yolunu gözlüyor lâmba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar…
Ahmet Muhip Dıranas, Olvido
Yukarıdaki şiiri düzyazıya aktarsak şiirdeki ahenk, estetik kaybolur. Her şiirin kendine ait bir yapısı vardır. Şiirin dili günlük hayattaki dilden farklıdır. İmgeli anlatımlar ve söz sanatlarıyla yüklü bir dili vardır. Bunu açıklamaya ya da düzyazıya çevirmek ondaki yapıyı bozar. Sıradanlaştırır.
Durak: Hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerde ölçü kalıpları içindeki durma yerleridir. Dizelerdeki duraklarda ahenk gereği kısa bir süre durulur. Duraklara dikkat edilmeksizin okunan şiir, beklenen etkiyi uyandırmaz. Her şiirin duraklı olması gibi bir zorunluluk yoktur. Durak; şiir okunurken belirlenir, ahenk gereği durulan yerler ayrılır, kelimeler bölünmez.
Şiirler ölçüye göre genellikle şu şekilde duraklara ayrılır:
4+3 (7’li), 4+4 (8’li), 5+3 (8’li); 4+4+3 (11’li), 6+5 (11’li); 7+7 (14’lü).
Örnek
Boşa aranırdım, / boşa dalardım
Açıldım engine / kıyına vardım
Canım pahasına / inci çıkardım
Bir sağlam ipliğe / dizemiyorum.
Behçet Kemal Çağlar
Aruz Ölçüsü: Dizelerdeki hecelerin açık (kısa) ve kapalı (uzun) oluşlarına dayanan ölçü türüdür. Ünlü ile biten heceler, açık olup (•) ile gösterilir. Ünsüzle veya uzun ünlüyle biten heceler ise kapalı olup (—) ile gösterilir. Son hece daima kapalı kabul edilir. Aruz ölçüsü, Arap edebiyatında doğmuş; oradan İran edebiyatına, İran edebiyatından da Türk edebiyatına geçmiştir. Divan, Servetifünun ve Fecriati şiirinde aruz ölçüsü kullanılmıştır. Tanzimat şiirinde ağırlıklı olarak kullanılan aruz, Cumhuriyet Dönemi’nde çok az sayıda örnekte karşımıza çıkmaktadır.
Örnek
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
— — • / • — — • / • — — • / • — —
mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün
NOT: Divan, Servetifünun ve Fecriati şiirinde aruz ölçüsü kullanılmıştır.
Serbest Ölçü: Dizelerdeki hece sayılarının eşitliği, hecelerin açık-kapalı olması gibi kurallara bağlı kalınmayan ölçü çeşididir. Serbest ölçünün kullanıldığı şiirlerde ahenk; vurgu, tonlama, aliterasyon ve asonans gibi unsurlarla sağlanır.
Örnek
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi meselâ,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.
(…)
NOT: Serbest ölçünün kullanıldığı şiirlerde ahenk; vurgu, tonlama, aliterasyon ve asonans gibi unsurlarla sağlanır.
Metni Anlama ve Çözümleme
mil: Türlü işlerde kullanılmak için yapılan ince ve uzun metal çubuk
ama: Görme engelli
takı: Kadınların ziynet eşyası, asım takım
kemerler: İki sütun veya ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı.
2. Kaldırımlar adlı şiirin temasını belirleyiniz.
Yalnızlık.
3.“Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi / Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır” dizeleriyle anlatılmak istenen nedir? Açıklayınız.
Yalnız veya evsiz insanların sığınabileceği tek yer vardır.O da kaldırımlardır. Yardıma muhtaç yalnız ve evsiz insanları kucaklayan saran kaldırımları somutlama yaparak anneye benzetmiştir.
4.Şiirdeki açık ve örtük iletileri belirleyiniz.
|
Açık İleti (Alışılmış bağdaştırma – Halin gereğine uygunluk- sanatsız anlatım) |
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
|
|
Örtük İleti (Alışılmamış bağdaştırma – Halin gereğine uygunluk olmayan- sanatlı anlatım) |
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. (Yıldırımlar insana benzetilmiş.) Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. (Kaldırımların serseri olması) İçimde damla damla bir korku birikiyor; (Halin gereğine uygun değildir.Korkuyu damla benzetmesi ve birikmesi…) Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. (Evlerin mil çekilmiş kör olması – Benzetme yapılması) Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; (Kaldırımların çilekeş olması ve anneye benzetilmesi) Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! (Kendini kaldırımların çocuğu olarak görmesi) Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi… |
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında.
Şairin hareket halinde olmasına rağmen, bir dehlizi andıran bu dar, karanlık ve kapalı dekor devam eder. Kaldırımlar ve sokak kelimelerinin sık sık tekrarlanmasıyla bu kasvetli mekân, bir musallat fikir, daha doğru bir deyişle, şairin hayatına şekil veren bir kader haline geliyor. Onun dünyası bu dar ve karanlık sokaklardan ve kaldırımlardan ibarettir.
Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri 2
Yukarıdaki metinde Mehmet Kaplan, Necip Fazıl Kısakürek’in Kaldırımlar şiiriyle ilgili görüşlerini dile getirmektedir. Metindeki görüşlerle kendi düşüncenizi karşılaştırınız.
Necip Fazıl Kısakürek, Kaldırımlar şiirinde yalnızlık temasını fazlasıyla yansıtır. Necip Fazıl’ın iç dünyası, görüşü, karamsar oluşu bu şiirde açıkça gözlenmektedir. Herkesin yolunda olan bir hayatı olduğunu ancak kendisinin yalnız ve sokaklarda tek başına yalnız yürüdüğünü, yalnızlığın yarattığı korkuyu ve ürkekliği iç dünyasında hissettiğini açıkça belirtir. Kaldırımlar, ona göre bir anne kadar şefkatli ve sıcaktır. Kaldırımlar ona arkadaş, dost olmuştur çünkü kendisi yalnız ve karamsar biridir. Kendini dinler, kendini arar ve bu halinden yer yer memnun görünür. Necip Fazıl Kaldırımlar şiirinde anlaşılır ve sade bir dil kullanmıştır.
Etkinlik
Nasıl da çınlıyor kulaklarım,
Dağlar, ormanlar sürükleniyor sularla…
Coşkun Ertepınar
Yukarıdaki dizelerde asonansları ve aliterasyonları bulunuz.
Asonans: a, o sesleriyle asonas yapılmış.
Aliterasyon: l sesi ile de aliterasyon yapılmıştır.
Dizelerdeki asonans ve aliterasyonların şiire katkısını belirtiniz.
Asonans ve aliterasyonlar şiirde müzikaliteyi ve ahengi sağlayan önemli unsurdur.
|
Burcu burcu yayla kokar, ellerin Türkü türkü, mâni mâni dillerin Dilâver Cebeci |
-lerin redif -l sesi yarım kafiyedir. |
|
sahici mi elinden tuttuğum o kartal kanadı sen tuttun acıdan benim ellerim kanadı Turgut Uyar |
redif yok kanadı zengin uyak |
|
Hâtırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Cahit Sıtkı Tarancı |
redik yok -ir tam uyaktır |
|
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kaafilelerle… Yahya Kemal Beyatlı |
redif yok. -lerle zengin uyak
|
Yukarıdaki şiirlerin kafiyelerini bulunuz.
Yukarıdaki tabloda verilmiştir.
Şiirlerde kulanılan kafiyelerin türlerini kutucuklara yazınız.
Yukarıdaki tabloda verilmiştir.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Yukarıdaki dizelerde ölçüyü ve durakları bulunuz.
Hece ölçüsüyle yazılmış olup 7+7=14 lü hecedir.
Ölçü ve durağın şiire katkısını ifade ediniz.
Ölçü ve durak da aynı asonans ve aliterasyon şiire ahenk veren şiirin müzikalitesini ortaya koyan en önemli parçalardan biridir.
Ne arzum, ne emelim,
Yaralanmış bir elim,
Ben gurbette değilim,
Gurbet benim içimde!
Kemalettin Kamu
Yukarıdaki dizelerdeki “el” sözcüğünü iki ayrı anlama (organ adı, yabancı) gelebilecek şekilde ayrı ayrı okuyunuz.
Türkçede bazı sözcüklerin birden fazla anlama gelebilecek yan anlam , mecaz anlam ya da terim anlam şeklinde olabilir. Ya da bazı sözcükler sesteş olabilir. Bu durumda şairin bize düşündürmek istediği kavramı bulup şiirni ona göre değerlendirmeliyiz.
| Şiirler | Hece Ölçüsü | Aruz Ölçüsü | Serbest Ölçü |
|
Kardaş, senin dediklerin yok, Halay çekilen toprak bu toprak değil. Çık hele Anadoluya, Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı, O kadar uzak değil. |
X | ||
|
Gümüş bir dumanla kapandı her yer; Yer ve gök bu akşam yayla dumanı; Sürüler, çimenler, sarı çiçekler, Beyaz kar, yeşil çam yayla dumanı! |
X | ||
|
Cennette bugün gülleri açmış görürüz de Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde! |
X |
Ahengi sağlamak şiire belli bir düzen vermek için şiirlerde çeşitli ölçüler kullanılır. Yukarıda verilen şiirlerdeki ölçüler ahenk içindir.
Etkinlik
KİLİM
(…)
Sakladığım baharlar nerde bu kilim için,
Nerde yıllarca önce, ben sana..
Ne yaptın baharları, baharsız çok çiğ, topraklarda…
Çok çiğ, çiçek –hiç yok– hani bu kilimde?
Hani beyaz, beyaz, beyaz… Beyazları ne yaptın?
Çok çiğ bu kızgın yaz, çiğ bu karakış!
Bâri biraz kışlarda… Çıplak, çok çiğ!
Çok çiğ bu çığlık, bu en bol renk: Kara! Ben sana
Hiç kara koyma demiştim, nerden düştü, çok çiğ
(…)
Çok çiğ kesik öksürük, çiğ çatlak çağıltı.
(…)
Behçet Necatigil
Yukarıdaki şiiri bir arkadaşınıza yüksek sesle okutunuz.
Şiirdeki “ç” seslerinin telaffuzunun şiirin içeriğini yansıtmadaki rolünü tartışınız.
Aliterasyon olarak karşımıza çıkar. Şair diğer ölçüleri kullanmayıp serbest ölçüyü kullanmayı tercih etmiştir. Diğer ölçülerde kendiliğinden bir müzikalite ve ahenk varken serbest ölçüde bunları sağlaması için ya ses tekrarları ya da kelime tekrarlarıyla bu işi yapması lazım.
GEMİCİLER
Biz dalgalar, fırtınalar kahramanı yiğitleriz.
Ufuklardan ufuklara haber sorar, gezeriz.
Güneşlerde uyuklayan yamaçları,
Kalbi durgun tarlaları bıraktık.
Gölge veren ağaçları
Sevmiyoruz biz artık.
Sevgilimiz,
Ey deniz!
İşte biz:
Nihayetsiz
Mavilikler yolcusu!
Ruhumuzun kardeşidir
Güneşlerde parlayan bu yeşil su.
Bayrağımız yeşil sular ateşidir.
Biz bayrağın fedaisi sayısız Türk genciyiz.
Biz hilale şan arayan korku bilmez gemiciyiz.
Ey vatandan müjdelerle bize kadar gelen rüzgâr!
O sarışın sahillerde kara gözlü genç kızlar,
Yaz gecesi mehtap ile konuşurken,
Doğru söyle, sordular mı bizleri?..
Nasıl cevap verdi gökten
Gemimizin rehberi,
O vefakâr
Yıldızlar?..
Poyraz var;
Yelken dolar.
Gemi sanki kanatlı!
Enginlerde pembe güneş
Gülümserken bu yolculuk ne tatlı!
Çal sazını kalenderce yiğit kardeş!
Nağmelerin yorulmayan dalgalardan bahtiyar.
Gönderelim bu ahengi o sevgili yurda kadar…
Enis Behiç Koryürek
Bu şiirde dizelerin uzunluğu kısalığı aracılığı ile içeriğin görsel olarak şiirin şekline nasıl yansıtıldığını açıklayınız.
Şiirin ismi Gemiciler iken aynı zaman dizelerin sıralanışı bir dalgaları göstermektedir. Bu bir ahenk sağlama çabasıdır.
| Çapraz Kafiye | Sarmal Kafiye | ||
|
İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler… Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. Necip Fazıl Kısakürek |
( a ) ( b ) ( a ) ( b ) |
Belki rüyâlarındır bu tâze açmış güller, Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde, Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde, Rüyâsı ömrümüzün çünkü eşyaya siner Ahmet Hamdi Tanpınar |
( a ) ( b ) (b ) ( a ) |
| Düz Kafiye | Mani Tipi Kafiye | ||
|
Ben de duman olsam senin yerine, Dağılsam dağların şu mahşerine; Güzelin saçına ve gözlerine Ben girsem, ben dolsam yayla dumanı! Ömer Bedrettin Uşaklı |
( a ) ( a ) ( a ) ( b) |
Bu dağlar mı o dağlar Top sesleriyle çağlar, O kanlı mâcerâyı Söyler, söyler de ağlar. Hüseyin Suad Yalçın |
( a ) ( a ) ( b ) ( a) |
Yukarıdaki tabloda verilmiştir.
Kafiye örgüsü de diğer ahenk çeşitleri gibi şiire estetik, ahenk ve müzikalite verir.
Hazırlık
Aşağıdaki dizeler sizde ne gibi çağrışımlar yapmaktadır? Açıklayınız.
|
Baharı seller götürdü boğuldu yaz Kırıldı kristal vakitler güz kadehi Sezai Karakoç, Kış |
Kışın gelmesiyle yaz ve güzün ortadan kalkması |
|
Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler. Özdemir Asaf, Jüri |
Hiçbir insan iyi değildir. En çok bozulan da en temiz en saf olandır. |
|
Ilık karanlık şarkı söylerdi, Ay ışığı öperdi susamış toprağı. Kemanlar inler… Neyler duâ eder, Ve güzel sesler avuturdu her derdi. Halide Nusret Zorlutuna, Urfa Geceleri |
Akşam olunca mehtapla birlikte insanın huzur bulması.Tabiattan gelen seslerin insana dertlerini unutturması |
|
Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Bağışlanmamı dilerim A. Cahit Zarifoğlu, Sultan |
Şairin isminin baş harflerini yan yana koyarsak A.C.Z olur. Yani Allah’tan kendisinin aciz olduğunu söyleyip bağışlanma diler. |
|
Ağlamadan dillerim dolaşmadan yumruğum çözülmeden gecenin karşısında şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı üzerime yüreğimden başka muska takmadan konuşmak istiyorum. İsmet Özel, Mazot |
Baskıdan özgürlüğe geçme isteği |
|
Bulutların çıkınında Mis kokulu güvercinleri gökyüzünün Çıldırtırlar insan gözlü kedileri Ay doğar kuyulara yalınayak Telgrafın tellerinde gemi leşleri Oktay Rifat, Perçemli Sokak |
Metni Anlama ve Çözümleme
Türk milletin askeridir. Şen olmaları savaşta çok güçlü bir orduyu yenmeleridir.
Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla… dizelerinde olağanüstülük vardır. Bu mübalağa ile şiire güç katmak istenmiştir. Bazen önemli olaylar abartılarak önemine dikkat çekilir. Özellikle de şiirlerde mübalağa sanatı çokça yapılır ki okuyan olayın önemini anlasın.
Atların düşman üzerine çok hızlı ve aralıksız gittiğini ifade eder.
Şiirde çok güçlü ve modern bir orduya karşı daha az sayıdaki bir ordunun galip gelmesi anlatılıyor. Burada özellikle Türk askerinin inancı ve azmini tasvir eder. Çok hızlı bir şekilde düşmanın üzerine gittiğini şehit olsa da hayatta kalsa da zaferi kazandığını ifade eder.
Şiirde vatan sevgisi, vatan için savaşmak ve onu korumak, şehadet gibi duygular dile getirilmiştir.Yazar okuyucuda tarih bilinci oluşturmaya çalışmaktadır.
Hazırlık
Aşağıdaki metinlerin konularını belirleyiniz.
|
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz; Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz! Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun? Meğerki harbe giren son nefer şehîd olsun. Mehmet Akif Ersoy, Berlin Hâtıraları |
Hak yolunda dönülmeyeceğini son asker şehit olana kadar bu yoldan vazgeçilmeyeğinden bahsediyor. | |
| Dünyanın bozulduğu ve artık kimseye güvenin kalmadığından bahsediyor. |
Çarh bozulmuş dünya ıslah olmuyor Ehli fukaranın yüzü gülmüyor Ruhsati de dediğini bilmiyor Yazı belli değil hat belli değil Ruhsatî |
|
|
Yağmur yağar mor sünbüller bitirir Yel estikçe kokuların yetirir Sarı çiçek sarvan kurmuş oturur Karışmış güllere çimenin dağlar Karacaoğlan |
Baharın gelişiyle birlikte dağlardaki çiçeklerin birbirine karışması | |
| Sevgilisine seslenip unutulmamayı diliyor. |
Bir gün gelir de unuturmuş insan En sevdiği hatıraları bile Bari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurduğu zaman Beni unutma Ümit Yaşar Oğuzcan, Beni Unutma |
|
|
Güzel dil, Türkçe bize, Başka dil, gece bize. İstanbul konuşması En saf, en ince bize. Ziya Gökalp, Lisan |
Türkçenin güzelliği , İstanbul Türkçesinin bizim için uygun olduğunu anlatıyor | |
Metni Anlama ve Çözümleme
Unutulmuş, yalnız başına kaderine bırakılmış ANADOLU diyebiliriz.
Oralarda bir yaşam var. Akıyor , çağlıyor belki ama sadece Kızılırmak değil. Anadolu olduğunu belirtiyor.
Parmağı üç pare, tırnağı ak değil.
Utanır elin ayağın,
Korkarsın yakından görsen,
Eli el değil, ayağı ayak değil.
Bu bentte şair, Anadolu insanını nasıl betimlemiştir? Açıklayınız.
Anadolu insanının çalışmaktan yorulmuş, bitmiş bir halde olduğunu betimlemiş. Özellikle de yakından görse korkarsın diyerek de Anadolu insanın çalışmaktan ve yokluktan kötü durumda olduğu ifade etmek istemiştir.
Bu şekilde ifade ederek dün nasıl kötü şekildeyse yarının ondan çok farklı olmayacağını kaderinin aynı olacağını izah etmeye çalışıyor.
Bu soru sizinle alakalı.
Hazırlık
Aşağıdaki metinlerin dil ve anlatım yönünden farklarını belirleyiniz.
Hazırlık
Aşağıdaki metinlerin dil ve anlatım yönünden farklarını belirleyiniz.
Uçun Kuşlar
Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sünbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
Meh-tâbı hasta mı, solgun mu bilmem?
Yaslı gelin gibi mahzûn mu bilmem?
Yüce dağ başında siyâh tül vardır.
Orda geçti, benim güzel günlerim;
O demleri anıp bu gün inlerim.
Destân-ı ömrümü okur dinlerim,
İçimde oralı bir bülbül vardır.
Uçun kuşlar, uçun burda vefâ yok;
Öyle akarsular, öyle hava yok;
Feryâdıma karşı aks-i sedâ yok;
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.
Hey Rızâ, kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın,
Sende -deryâ gibi- dâimâ taşkın,
Dâimâ çalkanır bir gönül vardır.
Rıza Tevfik Bölükbaşı
Batılı dil âlimleri, filologlar yazılı veya sözlü kültür eserlerini incelerken, bir arkeolog gibi hareket ederler. Bir nevi “dil arkeolojisi” yaparlar. İlkin inceledikleri metnin tarihini tespite çalışırlar. Zira, her metin dil tarihinin bir kesitini verir. O kesitte, o anda bulunan ve o ana kadar dile girmiş olan her kelimenin, yerli, yabancı ayırmaksızın yazılışı, söylenişi, mânası dikkatle tespit edilir. Zira en küçük bir işaret, bir ses değişmesi, o kelime hatta bütün metnin mânasını değiştirebilir. Eğer Sümerce bir metinde Tanrı ve at kelimeleri Türkçe Tanrı ve at mânalarına geliyorsa, bu, bütün insanlık tarihine yeni bir gözle bakmayı gerektirir. Bundan dolayı dil âlimleri, filologlar eski metinleri incelerken kılı kırk yararlar. Kelimelerin menşeleri, onları dil ve kültür tarihi bakımından ilgilendirir. Göktürk harfleriyle yazılmış bir mezar taşında görülen Çince, Hintçe bir kelime, dil ve kültür tarihi bakımından önemli bir mâna taşır. Türklere ait eski metinlerde sade, Türkçe kelimelere önem vererek, yabancıları bir kenara atmak, hem kültür kavramına hem de ilmî düşünceye aykırıdır. Dili bir milletin medeniyet tarihinin aynası olarak inceleyenler, onda pek çok şey görürler.
Mehmet Kaplan, Dil ve Kültür
Metni Anlama ve Çözümleme
Hayatı yaşamak için çalışacaksın mücadele edeceksin. Önünde kolaylık da olacak zorluk da. Zorluklar çıktığında mücadeleyi elden bırakmayacaksın. Yaşama dört elle sarılacaksın.
Tarihin ilk ağacı olan zeytin ağacı ölümsüzdür ve bütün ağaçların kralıdır.Antik Yunan’da kutsal bir aileden gelmiş olmanın en önemli işaretidir zeytin ağacının altında doğmuş olmak.Tanrı RA’nın aydınlanma simgesi,tanrıça İSİS’in meyvesi,bereket ve barışı temsil eden tanrıça Athena’nın insanlığa armağanıdır zeytin.Bütün kutsal kitaplarda adı geçen 5 meyveden biridir.Aklın,zaferin,barışın,saflık ve sadeliğin sembolü,şiirlerin ise en güzel misafiridir..
Bir zeytin ağacı dikmek, başkası için mücadele etmek, başkası ölmek…
Nazım Hikmet , Toplumcu Gerçekçi şiirinin edebiyatımızdaki öncüsüdür. Toplumcu Gerçekçi şiirde de üslup hitabet havasında geçer. Karşısındaki kitleleri harekete geçirme amaçlandığı için bu tarz üslup seçilmiştir.
Ölümsüzlük…
Yaşamak , ölümsüzlük, ölüm, inanç…
Etkinlik
Yaşamaya Dair adlı şiirdeki ahenk unsurlarını belirleyiniz.
Yaşamaya Dair adlı şiirdeki imgeleri ve söz sanatlarını belirleyiniz.
Etkinlik
|
Şiirler
|
Epik Şiir
|
Lirik Şiir
|
Satirik Şiir
|
Didaktik Şiir
|
Pastoral Şiir
|
| Kaldırımlar | X | ||||
| Yayla Dumanı | X | ||||
| Akıncı | X | ||||
| Kızılırmak Kıyıları | X | ||||
| Yaşamaya Dair | X |
Yukarıdaki tabloda verilen şiirlerin konularını belirleyiniz.
YUKARIDA TABLODA YAZILMIŞTIR.
Bu belirlemelerden hareketle şiirlerin türlerini tablodaki ilgili yerlere işaretleyiniz.
YUKARIDA TABLODA YAZILMIŞTIR.
|
Bir gün yine dolu dizgin boşanan atlarımızla Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla… |
Mübalağa vardır. İstiare vardır. Askerlerin şehit oluşunu yedi arşa kanatlanan kuşa benzetmiş. Benzetmenin tek unsuru kullanılmış. |
|
Ilık karanlık şarkı söylerdi, Ay ışığı öperdi susamış toprağı. |
Teşhis vardır. Karanlığın şarkı söylemesi, ay ışığının öpmesi insana ait özellikler insan dışındaki varlıklara verilmiş. |
|
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. |
Teşbih vardır. Taşları buza benzeterek benzetme yapılmıştır. |
|
İstanbul konuşması En saf, en ince bize |
Ad Aktarması vardır. Saf ve ince olan konuşma değil Türkçedir. |
Yukarıdaki şiirlerde bulunan edebî sanatları ve bu sanatların nasıl yapıldığını ilgili yerlere yazınız.
Edebî sanatların şiire katkısını bu örneklerden hareketle açıklayınız.
Edebi sanatlar da imge olarak kullanılır. Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya.. Bu tanım imgenin tanımıdır. Bunu bazen söz sanatlarıyla yaparız. Bu da şiire katkı açısından çok önemli olduğunu gösterir. Çünkü şiirde düz anlatım olmaz , tercih edilmez. estetik kaygı olmalıdır. Bu da söz sanatlarıyla olur. Mesela ;
Kurban olam, kurban olam
Beşikte yatan kuzuya
derken sıradan bir anlatım varsa beşikten yatan kuzuyla bebek ifade edilmiş olup istiare yapılmış. Dolayısıyla burada imge oluşturulmuş. Yani şiirde imge önemli. Bu imgeler de söz sanatlarıyla olur.
Etkinlik
Beni içerine aldın ağ gibi,
Doldun gözlerime bir rüya gibi;
Ben de güneş gibi, yüce dağ gibi
İçinde kaybolsam yayla dumanı!
Yukarıdaki dörtlükte geçen teşbihleri bulunuz.
Benzeyen:Ben
Benzetilen: Ağ
Benzetmen Edatı: gibi
Benzetme Yönü: içeriden alman.
Benzeyen:Ben
Benzetilen: Rüya
Benzetmen Edatı: gibi
Benzetme Yönü: Gözlere dolma yönüyle
Benzeyen:Ben
Benzetilen: Güneş
Benzetmen Edatı: gibi
Benzetme Yönü: İçinde Kaybolmak yönüyle
Benzeyen:Ben
Benzetilen: Yüce Dağ
Benzetmen Edatı: gibi
Benzetme Yönü: İçinde Kaybolmak yönüyle
| Benzeyen | ben, | ben | ben | ben |
| Kendisine benzetilen | ağ | rüya | güneş | dağ |
| Benzetme yönü | içeriden alma yönüyle | Gözlere dolma yönüyle | İçinde Kaybolmak yönüyle | İçinde Kaybolmak yönüyle |
| Benzetme edatı | gibi | gibi | gibi | gibi |
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Bin gemle bağlanan yağız at şâha kalkıyor,
Gittikçe yükselen başı Allah’a kalkıyor!
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,
Uyandırmazsan,
Uyanacak değil.
Yukarıdaki dizelerde yer alan imgeleri bularak tabloya yazınız.
AŞAĞIDA TABLODA VERİLMİŞTİR.
Bu imgelerin sizde çağrıştırdığı anlamları karşılarına yazınız.
| İmge | Çağrıştırdığı Anlam |
| Şakaklara kar yağması | Saçların beyazlamasını kar yağma olarak ifade etmiş |
| Çizgili yüz | yaşlanınca yüz hatlarında çizgilerin olması |
| bin gemle bağlanan yağız at | Türk milleti olarak verilmiş, aynı zamanda atın gövdesi harita üzerinde Anadolu’nun şekli olabilir. |
| beyaz gömlek | doktor ve laborant çalışanı |
| damla damla korku birikmesi | Sokakta yatan kişin çaresizlik için sürekli korkarak yaşaması |
| sokak başını kesmiş devler | Yan yana dizilmiş evleri devlere benzetmiş |
| mil çekilmiş ama evler | Evde yaşayanlar sokakta yaşayanların halini görmediği için bu durumla ifade edilmiş. |
| yüzyıllar süren uykusuna | Anadolu ‘nun uykuya dalması |
ELSA’NIN GÖZLERİ
Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
Orada bütün ümitsizleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde
Uçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde
Sonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer
Yaz meleklerinin eteklerinden bulutlar biçer
Göklerin en mavisi buğdaylar üzerinde
Karanlık bulutları boşuna dağıtır rüzgâr
Göklerden aydındır gözlerin bir yaş belirince
Camın kırılan yerindeki maviliğini de
Yağmur sonu semalarını da kıskandırırlar.
……………………………
Ben bu radiumu bir pekbilent taşından çıkardım
Benim de yandı parmaklarım memnu ateşinde
Bulup yeniden kaybettiğim cennet ülke
Gözlerin Peru’mdur benim Golkond’um, Hindistan’ım
Kâinat paramparça oldu bir akşam üzeri
Her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde parlarken Elsa’nın
Gözleri Elsa’nın gözleri Elsa’nın gözleri.
Louis Aragon, Aşk Şiirleri, Türkçesi: Orhan Veli, Yayıma Hazırlayan: Fahri Özdemir
Elsa’nın Gözleri adlı şiiri Yayla Dumanı, Kaldırımlar, Kızılırmak Kıyıları, Yaşamaya Dair adlı metinlerle tür, biçim, üslup ve içerik açısından karşılaştırınız.
| Tür | Biçim | Üslup | İçerik | |
| Elsa’nın Gözleri | Şiir | Serbest nazımla yazılmıştır. Bentlerle yazılmıştır. Kendine ait uyak örgüsü , kafiye ve redifleri vardır. | Lirik bir duyguyla yazılmıştır. | |
| Yayla Dumanı | Şiir | Heceyle yazılmıştır. Dörtlükler kullanılmıştır. Kendine ait uyak örgüsü , kafiye ve redifleri vardır. | Pastoral tarzda yazılmıştır. Kısa kelimeler vardır | Doğa ve tabiat sevgisi anlatılmıştır. |
| Kaldırımlar | Şiir | Heceyle yazılmıştır.Dörtlükler kullanılmıştır. Kendine ait uyak örgüsü , kafiye ve redifleri vardır. | Lirik tarzda yazılmıştır. İmgeler ve söz sanatlarıyla dolu bir üslubu vardır. | Yalnızlık duygusu kaldırımlarda yani sokakta yaşayan kişiler üzerinden verilmiştir. |
| Kızılırmak Kıyıları | Şiir |
Serbest nazımla yazılmıştır. Bentler kullanılmıştır. Ahengi sağlamak için aliterasyon ve asonanslar kullanılmıştır. |
Satirik tarzda yazılmıştır. Kısa cümleler oldukça fazladır.Anlatımda yalınlık oldukça dikkat çekicidir. | Anadolu’nun unutulması ve aydınlar tarafından yanlış değerlendirilmesi |
| Yaşamaya Dair | Şiir |
Serbest nazımla yazılmıştır. Bentler kullanılmıştır. Ahengi sağlamak için aliterasyon ve asonanslar kullanılmıştır. |
Didaktik tarzda yazılmıştır. Hitabet havası vardır. Miting meydanındaki konuşma üslubuyla dikkat çeker. | Ölümsüzlüğü yakalamak için yaşamak gerektiği anlatılıyor. |
Dil Bilgisi
Gümüş bir dumanla kapandı her yer;
Yer ve gök bu akşam yayla dumanı;
Sürüler, çimenler, sarı çiçekler,
Beyaz kar, yeşil çam yayla dumanı!
Yukarıdaki dörtlükte renkli olarak belirtilmiş kelimeleri çıkararak dörtlüğü okuyunuz, aynı etkiyi hissettiniz mi? Bu çalışmadan hareketle bu kelimelerin türünü ve işlevini belirleyiniz.
Aynı sahip olmaz. Şiir estetiğini yitirir. Çünkü bunlar sıfat olarak kullanılan sözcüklerdir.
| Gümüş duman: | Niteleme Sıfatı |
| bir duman : | Belgisiz sıfat |
| her yer: | Belgisiz sıfat |
| bu akşam: | İşaret Sıfatı |
| sarı çiçekler: | Niteleme Sıfatı |
| Beyaz kar: | Niteleme Sıfatı |
| yeşil çam: | Niteleme Sıfatı |
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
| kara gökler | Niteleme Sıfatı |
| kül rengi bulutlar | Niteleme Sıfatı |
| iki yoldaş | Sayı sıfatı |
| bir korku | Belgisiz sıfat |
| serseri kaldırımlar | Niteleme Sıfatı |
| her sokak | Belgisiz sıfat |
| Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler | Niteleme Sıfatı |
| içimde yaşamış insan | Niteleme Sıfatı |
| bir insan | Belgisiz sıfat |
| içimde kıvrılan lisan | Niteleme Sıfatı |
| bir lisan | Belgisiz sıfat |
Şiirde geçen sıfat-fiilleri bularak sıfat-fiil eklerini gösteriniz.
Gözüne mil çekil (miş) bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, içimde kıvrıl (an) bir lisandır.
Bulduğunuz sıfatların metindeki işlevlerini belirleyiniz.
Sıfatlar, metinlerde önemlidir. Özellikler varlıkların sayıları,renkleri, durumları,biçimleri ve belirli olup olmadıkları sıfatlarla ifade edilir. Genellikle de betimleme yapılacağı zaman sıfat tamlaması tercih edilir. Şiirde de betimleme ve imgesel anlamlar çok için sıfatların olması kaçınılmazdır.
3.
Kardaş, senin dediklerin yok,
Virgül: Seslenmeler de kullanılır.
Virgül : yok, değil gibi ifadelerden sonra kullanılır.
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Nokta: Bitmiş cümlelerde bulunur.
Çık hele Anadolu’ya,
Tırnak İşareti: Özel isimlere gelen çekimleri ayırmada kullanılır.
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,
Virgül: Sıralı cümleleri ayırmadan kullanılır.
O kadar uzak değil.
Nokta: Bitmiş cümlelerde bulunur.
Yukarıdaki parçadan hareketle noktalama işaretlerinin kullanılma amaçlarını belirleyiniz.
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde!
Yukarıda farklı şiirlerden alınmış dizelerdeki altı çizili kelimelerde düzeltme işareti neden kullanılmıştır?Açıklayınız.
Yazılışları bir, anlamları ve söylenişleri ayrı olan kelimeleri ayırt etmek için okunuşları uzun olan ünlülerin üzerine konur. hala>hâlâ milli>mîllî
Şiirin ahenk unsurları: Ölçüsü, nazım birimleri, nazım şekilleri, uyakları, uyak örgüleri, redifleri, asonans ve aliterasyonları … dır.
Dostlarla yolların ayrılması sevdiği dostların arkadaşların ya da yaşıtlarının ölmesi kendisini kalması
Geç fark etmek ve taşsın sert olduğunu anlamak kelime gruplarıyla da ölümün farkına geç varılması kastediliyor.
Ölümden korkan , yaşadıkları bazı şeylerin farkına geç varan ve bazı şeylerden nedamet duyan biri diyebiliriz.
Otuz Beş Yaş şiiri özellikle 35 dizeden oluşturulmuştur.
| Delikanlı çağımızdaki cevher | İşaret Sıfatı |
| çizgili yüz | Niteleme Sıfatı |
| bu yüz | İşaret Sıfatı |
| gözler altındaki halkalar | İşaret Sıfatı |
| mor halkalar | Niteleme Sıfatı |
| Yıllar yılı dost bildiğim aynalar | Niteleme Sıfatı |
| Hangi resmime | Soru Sıfatı |
| o günler | İşaret Sıfatı |
| o şevk | İşaret Sıfatı |
| o heyecan | İşaret Sıfatı |
| Bu adam | İşaret Sıfatı |
| güler yüzlü adam | Niteleme Sıfatı |
| ilk aşkımız | Sıra Sayı Sıfatı |
| ilk aşkımız | Belgisiz Sıfat |
| bir dert | Belgisiz Sıfat |
| bu cena | Belgisiz Sıfat |
| kaçıncı bahçe | Sıra Sayı Sıfatı |
| kaç yaşında | Soru Sıfatı |
Yukarıdaki bilgilerden yararlanarak Otuz Beş Yaş şiiri ile şairin hayatı arasında nasıl bir ilişki kurulabilir? Açıklayınız.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın yukarıda anlatılan olayla hayatı ve eserleri arasında ilişki vardır. Çünkü yaşadığı ölüm ve ölüm korkusu eserlerine sürekli yer etmiştir. Ölmek ya da yaşama sevinci onun eserlerinde çokça işlediği konudur.
| Şiirler | Şiirin Türü | Nedeni |
|
Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir. Orhan Şaik Gökyay |
Epik Şiir | Yiğitçe , mertçe , kahramanlık duyguları ifade edilmiştir. |
|
daha dokunmadan kurudu irem çöllere bir türlü yağamıyorum yeni bir koşunun başlangıcında biraz deprem sonrası biraz şehir hülyâsı bir kalp yangınından geriye kalan siyah gözlerine beni de götür artık bu yerlere sığamıyorum Nurullah Genç |
Lirik Şiir | Duygusal yönü ağır basan şiirdir. |
|
Ne atom bombası, Ne Londra Konferansı; Bir elinde cımbız, Bir elinde ayna; Umurunda mı dünya! Orhan Veli Kanık |
Satirik Şiir | Dönemin sorunlarına , buhranlarına mizahi yaklaşmıştır. |
Her vagonda coştu yanık yanık türküler.
Masum yüzlü nefercikler bakıp gülerdi
Ellerinde, parıldayan keskin süngüler!
Al mendiller sallanarak her pencereden
Tiren kalktı yavaş yavaş bir gelin gibi.
Yeşil kırlar arasından akıp giderken
Ağaçların helecanla çırpındı kalbi!
Yusuf Ziya Ortaç, Yabancı Ellerde
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri şiirden hareketle uygun ifadelerle doldurunuz.
Şiirde DÖRTLÜK nazım birimi kullanılmıştır.
Şiir HECE ölçüsüyle yazılmıştır.
Şiirde ÇAPRAZ kafiye düzeni kullanılmıştır.
ç. Şiirde KİŞİLEŞTİRME ve BENZETME söz sanatlarına başvurulmuştur.
A) Beni kıya kıya bakan
Kor muyum seni kor muyum
Bakışı ciğerim yakan
Kor muyum seni kor muyum
Usûli
B) Karşıdan gelen piyade
Bizim iller yerinde mi
Etekleri çimen olmuş
Karlı dağlar yerinde mi
Köroğlu
C) Havada şâhine benzer
Meryem’in saçına benzer
Gökte güvercine benzer
Yavru kaşların gözlerin
Kerem
D) Pervane kılıcın almış destine
Siyah mendil bağlar kaşın üstüne
Yiğit olan kıymaz sadık dostuna
Seni sevdiğine vermeli gelin
Pervane
E) Tıfl-ı nâzım cümle gördüm diyü aldatma beni
Görmedin bir hoşça sen dahi ol dil-cû gülşeni
Serv-i nâzım gel Nedîm-i zâr gezdirsin seni
Seyr-i Sa’d-âbâd-ı sen bir kerre ıyd olsun da gör
Nedim
Önünde yapayalnız dursan bile şimdilik,
Cevdet Kudret Solok, Seyahat
Yukarıdaki dizelerle
I.için seni çekecek
II.yollar seni bir sabah
III. saracak iplik iplik,
IV. bir gün seyahat için.
bu parçalar kullanılarak sarmal uyak düzeni oluşturulmak istense son iki dizenin sıralanışı aşağıdakilerden hangisi olur?
A) I-IV ve II-III
B) II-III ve I-IV
C) III-I ve II-IV
D) III-I ve IV-II
E) IV-I ve II–III
11. Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kaafilelerle…
Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan,
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.
Yukarıdaki dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Niteleme sıfatı kullanılmıştır.
B) Belgisiz sıfat kullanılmıştır.
C) Sayı sıfatı kullanılmıştır.
D) Bir ismi birden fazla sıfat nitelemiştir.
E) İşaret sıfatı kullanılmıştır.
12.
I. Alıntılarda alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konur. (Üç Nokta)
II. Tarihlerde gün, ay, yılı gösteren sayıları ayırmak için konur. (Nokta)
III. Tırnak içinde olmayan aktarma cümlelerinden sonra konur. (Virgül)
IV. Tırnak içinde verilen cümlenin içinde yeniden tırnağa alınması gereken bir sözü, ibareyi belirtmek için kullanılır. (Yay Ayraç)
V.Kişi adlarından sonra gelen saygı ve unvan sözlerine getirilen ekleri ayırmak için konur. (Kesme İşareti)
Yukarıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içinde verilen noktalama işaretiyle uyuşmamaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.” dizesinde şair “ben” sözünü kullanarak hangi edebî sanattan yararlanmıştır?
A) Kişileştirme B) Benzetme C) İstiare D) Mecazımürsel E) İntak
3 NOLU ÇIKIŞ
İsterseniz diğerlerini cevaplayalım.
Hazırlık
Duygu ve düşünceleri belirli kurallar çerçevesinde estetik kuralları içerisinde bir mesaj iletmek amacıyla temeli dile dayanan sözlü ve yazılı anlatımlardır. Edebiyatta iki önemli özellik vardır. Birincisi dil-üslup ikincisi estetik-güzellik.
“Edebiyat yapmak” deyimiyle anlatılmak istenen nedir?
Bugün için edebiyat yapmak deyimi ; bir işe yaramayan, konuyu açıklamaya yetmeyen, gerçeği yansıtmayan süslü, parlak ve gereksiz sözler söylemek anlamında kullanılmaktadır.
Metni Anlama ve Çözümleme
Edebiyat kavramı farklı şekillerde tanımlanmasının nedeni farklı şekillere bürünen geniş yapısından kaynaklanmaktadır. Mesela bazı kuramcılara göre edebiyat gerçekliği yansıtmalı derken bu seferde edebiyatın estetik yönünü geriye atmış olursunuz. Edebiyat estetik, öğreticilik , duygu, düşünce gibi geniş özelliklere sahip olan bir yapıdır.İlk insandan beri kullanılagelmiş ve hangi tanım yapılırsa yapılsın bir yönü mutlaka eksik kalabilecek göreceli bir kavramdır.
Edebiyatın insan gerçekliği olduğu gibi anlatması demektir. Realist bir yaklaşımla sokağın edebiyatın yani roman,hikaye,şiir,deneme, tiyatro.. gibi türlere aktarılmasıdır.
Edebiyat ile dil arasında doğrudan bir ilişki vardır. Güzel sanatlardan bazıları çeşitli maddelerle yapılır. Mesela resim yapmak istiyorsanız elinizde boya,tuval,fırça …gibi maddeler olmalıdır. Dolayısıyla edebiyatın da malzemesi dildir ve temeli de dile dayanır. İster sözlü olsun isterse de yazılı olsun dil olmadan edebiyat olmaz. “Edebıyatın anlatım aracı dildir.” ifadesinde yatmaktadır parçada.
| Ana düşünce | Edebiyat kavramı ve anlamları |
| Yardımcı Düşünce |
· Edebiyat kavramının hangi dil ve kökten geldiği · Edebiyatın 4 farklı tanımı · Yapılan tanımların edebiyatı anlatmaya yetip yetmediği · Tanımlarda kullanılan kavramların çağlara göre farklı anlam taşıdığı · Belli başlı edebiyat kuramcılarına göre edebiyatın ne olduğu · Edebiyatın malzemesinin dil olduğu |
Hangi bakış açısıyla ifade edilirse edilsin edebiyat hem soyut hem de estetik güzellik taşıyan bir kavramdır. Bu noktada hangi tepsi, yorum ve görüşleri ortaya koyarsanız koyun mutlaka belirli şekilde bir kabul edeni ya da karşı çıkanı veya eksik bulanı olacaktır. Bu noktada edebiyat hakkında yapılan ifadeler GÖRECELİ olacaktır.
Hazırlık
Edebiyatın konusu insandır. İnsana dair her şeyi edebiyat konu edinir. Bilim de insan etrafında şekillendiği için insanın geliştirdiği bir alandır. Dolayısıyla edebiyatla insan arasında mutlaka doğrudan bir ilişki vardır. Mesela sosyoloji biliminde faydalanmadan edebi ürünler ortaya koyamazsınız ya da ortaya koyduğunuz edebi ürünleri sosyoloji kendi alanında değerlendirir.
|
Edebiyatın sosyolojik imkânı, temelde edebiyat-toplum ilişkisini kurcalamak ve her iki alan arasında kopmaz bağların mevcudiyetini dile getirmektir. Edebiyat-toplum ilişkisini kurcalayan külliyat, edebiyat ile içinde üretildiği toplum arasında kopmaz, yadsınamaz, #0000ffdedilemez bağların mevcut olduğunu iddia etmektedir. Buna göre ne edebiyat toplumdan ne de toplum edebiyattan bağımsız algılanabilir. Edebiyat doğrudan toplumsal gerçekliği ve toplum olaylarını anlatmasa dahi toplumsal yapı ile ilgili olmak, ondan etkilenmek durumundadır. Çünkü edebiyatın oluştuğu, geliştiği ve anlatıldığı ortam tamamıyla toplumdur. Edebiyat ile toplum arasında kurulacak bir ilişki iki faydayı doğurur. Edebiyattaki bir tavır ve durum doğrudan toplumsal gerçekliğe işaret edebilir, toplumsal gerçekliğeisnat kabul edilebilir. İkincisi ise toplumsal ortamın edebî metni anlamada yardımcı olması. Doğrudan bir fayda ve işlev beklentisi olmadan dahi edebiyatın toplumla iç içe olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Köksal Alver, Edebiyatın Sosyolojik İmkânı
|
Edebiyat – Sosyoloji |
|
Hem edebî eser hem de felsefi eser bireysel bir çabanın ürünüdür. Ama edebî eserde üslup, estetik zevk önemli olduğu için esere yazarın üslubu, estetik zevk anlayışı yansımakta ve yazarın şahsiyeti eserde bulunmaktadır. (…) Felsefi eserde ise amaç estetik zevk olmadığı için kullanılan dil soyut ve kuru bir dildir ve dolayısıyla da akıl yürütme ve mantıksal çözümlemelerle doludur. Edebiyat, kavram analizlerinden uzaklaşarak olayları somut bir hale sokmak suretiyle, felsefenin soyutluğunu ve kuruluğunu giderir. Bir felsefi eser de filozofun eseri olmasına rağmen, bireyselliği aşan bir konuma sahiptir. Ancak bireyselliğin aşılması, o eseri başka bir filozofun da yazabileceği anlamına gelmez. Nasıl ki, Karamazov Kardeşler’i Dostoyevski’den başkası yazamaz idiyse Pratik Aklın Eleştirisi’ni de Kant’tan başkası yazamazdı. Ali Osman Gündoğan, Edebiyat ile Felsefe İlişkisi Üzerine |
Edebiyat – Felsefe |
|
Her edebiyat metni ya da eseri, yazarının başkalarından farklı zihnî ve duygusal özellikleriyle bağlantılıdır. Bu yüzden, bir edebî eseri açıklamak ve yorumlamak için yazarın psikolojisini kaynak almak, esere dair bilinç eleştirisi yapmak ve buradan psikolojik bir harita çıkarmak, edebiyat eleştirisinin, disiplinler arasında kurduğu bağın gücünün artmasını sağlamaktadır. Edebiyat eleştirisi, psikolojiden destek alırken herhangi bir edebiyat eserinin en başta fert olarak yazarının karakter ve ruh hâlinin dışa vurulması ya da nakledilmesine bakar. Yazarın karakterini biyografik açıdan tespit etmek için onun eserini kaynak olarak almak ya da bu yazarın diğer yazarlardan ayrılan taraflarını, bilinç yapısını tecrübe etmenin bir yolu kabul edip mevcut esere ait özel bir okuma tarzı geliştirmek, edebiyat eleştirisinde psikolojik gücü göstermektedir. Ertuğrul Aydın, Modern Edebiyat Eleştirisinde Psikolojik Güç |
Edebiyat – Psikoloji |
Metni Anlama ve Çözümleme
belirtiniz.
Psikoloji , tarih , felsefe, coğrafya gibi sosyal bilim dallarıyla ilişki içindedir.
“Edebiyat, bilimle ve gerçekle bağını keserse inandırıcılığını, dolayısıyla varlık nedeni olan insanı, hayatı anlatma amacını da kaybeder.” cümlesinde her şey ifade edilmiştir.
Metne göre dil, bilimin aktarılmasında yalnızca bir araçtır.Bu araç bilimsel yapıtın yapısında varlığını duyurmayacak, göstermeyecek biçimde saydamlaşır.
| Ana Düşünce | Edebiyatın Diğer Bilimler İlişkisi |
| Yardımcı Düşünceler |
· Edebiyatın hangi bilimler ilişkide olduğu · Edebiyatın hangi bilimlerden faydalandığı · Edebiyatın ne yaparsa amacını yitireceği · Edebiyat ve bilimin birbirinden ayrılamayacağı · Bilimin dil ile olan ilişkisi · Edebiyat ve bilimin ikincil özelliklerine sahip oluşu |
Eser yazıldıktan sonra Ay’a gidilmesi bize Jules Verne’in bu alanda yapılan bilimsel faaliyetler hakkında bilgi sahibi olduğu, detaylı şekilde araştırıp ileride olabilecek çalışmalarla ilgili kurgu yapıp roman haline getirdiğini gösteriyor.Bu da edebiyatın diğer biimlerle ilişkisine bir kanıttır.
değerlendiriniz.
Edebiyatın Bilimle İlişkisi dalı içerdiği bilgiler açısından son derece tutarlı ve gerçekleri yansıtan bir eserdir.
Hazırlık
İnsanı heyecanlandıran ona estetik zevk verip ruhundaki güzelliği ortaya çıkaran resim, müzik, heykel, mimari … gibi sanatlara denir.
Görsellerden yol çıkarak edebiyat ile diğer güzel sanatlar arasında kullanılan malzeme farkı vardır.
| Görsel | Malzemesi |
![]() |
Kil , taş, ağaç, çamur |
![]() |
Mermer, beton, tahta, yapı malzemeleri |
![]() |
Müzik aletleri |
![]() |
Tuval, boya , fırça |
Metni Anlama ve Çözümleme
İçlem: 1. Bir kavramın çağrıştırdığı kapsama giren niteliklerin veya taşıdığı özelliklerin bütünü, 2. Bir nesnenin içeriğini oluşturan şey
Kaplam: Bir kavramın ve o kavramı dile getiren terimin içerdiği varlıkların ve bireysel olayların bütünü, kapsam,
Tazammun: Kapsama, içine alma, içerme
Şumul: İçine alma, kaplama, kapsama
Alegorik: Sembolik
Argo: 1. isim Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyim 2. Serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim
Nüsha: 1. isim Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri 2. Gazete, dergi vb.nde sayı 3. sıfat Benzer, aynı, kopya
Edebiyat hiçbir maddi malzemeye dayanmayan zihni bir sanattır. Duygu ve düşünceleri yorumlara bağlı olarak ifade eden alegorik bir anlatıma sahip olan bir güzel sanattır.Diğer sanatlar gücünü farklı malzemeden alırken edebiyat gücünü dilden almaktadır. Ayrıca hiçbir aracıya bağlı olmaksızın direk alıcısına ulaşan bir sanattır.
Bütün kelime, terim, tabir, argo, özel meslek dilleri gibi sözlük çerçevesindeki zenginleşmenin dışında mecazlarla ve sanatkârların şahsî tasarruflarıyla âdeta sınırsız bir büyüme gösteren dil bu gelişmesini hâlâ devam ettirmektedir. Ancak günlük konuşmada ve diğer alanlarda kullanılan dille edebî dil birbirinden oldukça farklıdır. Günlük dil en yalın ve doğrudan bir anlatımı gerektirirken edebî dil mecazi ve sembolik bir tecrit istikametinde gelişir. Bu husus günlük hayatta mecazların, edebî eserde de yalın ifadenin kullanılmayacağı mânasına gelmez. Yalnız kelimelerin sözlük anlamları edebî metinde birtakım sapmalara uğrar. Yazarın edebî bir eser meydana getirme gayesi ve gayretiyle dile tasarruf etmesi bir ölçü olabilir. Ancak böyle bir gayret olmaksızın hazırlanmış bir siyasî nutkun veya bir mektubun zamanla edebî bir değer kazanması bu ölçünün de yeterli olmadığını göstermektedir. Halk dilinde “edebiyat yapmak” deyimiyle sözlük dilinin edebiyattaki sapması yani üslûp haline gelmesi, biraz da sanat ve edebiyat zevki teşekkül etmiş kişilerin sezgi ve tecrübelerini ilgilendirmektedir.
Yukarıdaki ifadeden yola çıkarak dil edebiyatın malzemesidir ama tarih boyunca sürekli gelişim gösterip farklılaşmıştır. Bu dil kimi elinde farklı anlamlara bürünmüştür.
Metnin geneli açık ifadeler kullanılırken bazı yerlerde tazammun şumul gibi kelimeler kullanılmış olsa da metni anlatımına zarar getirmez.
Hazırlık
Her edebi tür kendi içerisinde bir özellik barındırır. Mesela insanda çoşku uyandıran bir edebi tür isteniliyorsa bu kesinlikle şiirdir. ( Şiir edebi türler içerisinde en kadim ( eski) bir türdür. Önemini yıllardır da arttırarak sürdürmüştür.) Bir insan olay eksenli bir anlatımla bir şeyler öğrenmek ya da bir etkiye sahip olmak istiyorsa bunun içinde roman , hikaye, masal, fabl gibi türleri tercihe etmelidir. Eğer okudukça bilgisinin artmasını istiyorsa o zaman makale, deneme , gezi yazısı gibi türleri tercih etmelidir.
Görülüyor insanın farklı edebi türlere ilgi duyması onun istekleri ve o türün insana sunduklarıyla alakalıdır. Öğretici bir metinden estetik ve duygusal bir çağrışım uyandırması beklenemez.
Roman , hikaye, şiir, masal , fabl, destan, efsane , tiyatro … gibi onlarca edebi tür tarih içerisinde insanların ihtiyaçlarından ortaya çıkmıştır. İnsanoğlu hep bir şeyleri karşısındakine anlatma ihtiyacı duymuştur. Bunun sonucunda da bazı türleri tarihsel süreç içerisinde yerini almıştır. Mesela Tanzimat dönemine kadar roman ve hikaye türü edebiyatımızda yokken Batılılılaşma sonucunda aydınlarımız bu türü edebiyatımıza kazandırmıştır. İlk başlarda acemice yazılan bu tür yerini ustalık eserlerine bırakmıştır.
Yine örnek olarak Batı’da deneme türünün ortaya çıkmasında en önemli olay Batı’nın içinde bulunduğu siyasi ortam . Deneme insanda serbest düşünceyi geliştiren bir tür olarak ortaya çıktığında Batı’da skolastik düşünce hakimdi.
Edebiyat ürünlerini yapısal özelliklerine, benzeşen ve benzeşmeyen yönlerine göre kümelendirme,
adlandırma çalışmaları Aristo’dan, Eflatun’dan bu yana süregelmektedir. Ne ki başlangıçta dilsel ürünlerin kümelendirim ve adlandırımı şiire göre yapılmışlardır. Bunu da doğal saymak gerekir. Çünkü bütün ulusların edebiyatlarında ilk ürünler şiir biçiminde oluşturulmuştur.
(…)
Şiirden düzyazıya nasıl geçilmiştir? Düzyazının doğuşu nasıl olmuştur? Bu konuda da türlü varsayımlar öne sürülmüştür. En yaygını şudur: İlkel toplum düzeninden kopma, yavaş yavaş doğadan ayrılma bireyciliğin belirmesine ve işbölümünün doğmasına yol açmıştır. Öte yandan değişim esasına dayanan bir alışveriş düzeni oluşmuştur. Bu oluşum ortak bir yaratı olan şiiri de etkilemiş, onun toprağında yeni türler yeşermeğe başlamıştır.
Emin Özdemir, Türk ve Dünya Edebiyatı
Boğuk bir bakışın oluyor senin
Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim
Yok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan
Durma bana türkü söyle Anadolu olsun
Susuz dudak gibi çatlak olsun
Karanfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün
Durmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma
Ağıyorum bir karanlık karayel saçlarına
Çekme ülkemden nar yangını gözlerini
Beni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni
Arıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini
(…)
Erdem Bayazıt, Yok Gibi Yaşamak
Fen bilgisi eğitimi, çocuğun çevresindeki çekici ve şaşırtıcı zenginliğin eğitimidir. Çocuğun yediği besinin, içtiği suyun, soluduğu havanın, bedenin, beslediği hayvanın, bindiği arabanın, kullandığı elektriğin, güneşin eğitimidir (Gürdal, 1992).
Fen bilimleri ile günlük yaşantımız bu kadar iç içe iken, öğrencilerin en çok zorlandıkları, başarısız oldukları, anlamakta güçlük çektikleri, sevmek istedikleri ama bir türlü sevemedikleri derslerin başında da fen dersleri gelmektedir (Durmaz, 2004).
(…) Öğrencilerin fen bilgisi derslerinde başarılı olmalarını sağlamak için onlara fene yönelik olumlu tutum kazandırılmalıdır. Derse yönelik tutumları olumsuz olan öğrencilerin de sınıf ortamında başka sorunlara da neden oldukları dikkate alındığında, Fen ve Teknoloji dersine yönelik tutumları olumlu yönde artıracak farklı yöntemler üzerine daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. (…)
(Yangın vd., 2007).
Ayşe Koç, Doç. Dr. Uğur Böyük, Basit Malzemelerle Yapılan Deneylerin Fene Yönelik Tutuma Etkisi
| Karşılaştırma Kriterleri |
Erdem Bayazıt, Yok Gibi Yaşamak |
Ayşe Koç, Doç. Dr. Uğur Böyük, Basit Malzemelerle Yapılan Deneylerin Fene Yönelik Tutuma Etkisi |
| Dil | Şiir dili hakimdir. İmgeli, sanatsal bir dile sahiptir.Estetik kaygı vardır. Söz sanatları çoktur. Kapalı Anlatıma sahiptir. | Düz yazı kuralları içerisinde yazılan bir dile sahiptir. Öğreticilik hakimdir. Açık bir anlatıma sahiptir. |
| Biçim | Şiir | Düzyazı |
| İçerik | Sevgisinden bahsetmiş. | Fen Bilgisi eğitiminden bahsetmiş |
| Yazılış Amaçları | Estetik zevk vermek , çağrışımda bulunmak için yazılmıştır. | Bilgi vermek amacıyla yazılır. |
Metni Anlama ve Çözümleme
Metinleri; yazılış amaçları, hedef kitleleri, anlatım biçimleri, gerçeklikle ilişkileri bakımından gruplandırmak mümkündür.
Bilimsel , felsefi ve edebi metinler insan hayatının geneline ilişkin anlatımlarda bulunurken kişisel hayatı konu alan metinlerdeyse özel olarak bir ya da birden fazla şahısın hayatına dair ayrıntılara yer verir. Genellikle bu kişiler toplumda önde olan isim yapmış kişilerdir.
Mesela felsefi metinler varlık, ahlak, estetik gibi genel konular üzerinde dururken insan hayatını konu edinen metinlerden anı, gezi yazısı gibi türler bir insanın yaşamını baştan sona anlatabilir ya da onun gezdiği yerleri kaleme alabilir.
Bu noktada iki önemli kriter vardır. Metnin yazarı metnini bilgi vermek için mi yoksa estetik zevk uyandırmak için yazacağına karar vermelidir. Bilgi vermek içinse öğretici metinler deneme , makale, sohbet, nutuk, fıkra, eleştiri gibi türleri estetik zevk için yazacaksa o zamanda roman, hikaye, şiir.. gibi türleri tercih edecektir. Tabi ki bunlar kendi içerisinde ayrı kriterlere sahiptir. Mesela estetik zevk uyandırmak için sanatsal metin yazan bir anlatımı şiir diliyle ortaya koymak istiyorsa roman ve hikaye gibi türleri tercih edemez.
Her metnin kendine bir anlatımı vardır. Dili vardır. Öğretici metinlerden makalenin eğitici bilgi verici yanı varken aynı grup içerisinde bulunan deneme veya sohbet dili daha cana yakın ve sıcaktır. Yine sanatsal metinlerden şiir ile romanın dili kesinlikle birbirinden farklıdır. Şiir, imgesel ve sanatsal yanı daha baskınken roman anlatım daha betimleyici ve öyküleyicidir.
| Ana Düşünce | Metni Oluşturan Unsurlar |
| Yardımcı Düşünce |
· Metni oluşturan yapı · Hayatın akışını düzenleyen metinlerin birbirinden farklı olduğu · Metinlerin hedef kitleye göre değiştiği · Metinlerin gruplandırılması · Sanatsal ve öğretici metinleri olmak üzere 2 çeşit tasnifi · Her metni kendine özgü anlatımı olduğu |
| Döviz piyasalarında bu hafta dalgalanma bekleniyor. | Standart Dil |
| Adamı sokakta kıstırıp bir güzel marizlemişler. | Argo (marizlemek) |
| Haydah oloroğut? (Nasılsın?) | Lehçe (Yakuça) |
| Bir toplumun gelişmesi, eğitime verdiği öneme bağlıdır. | Standart Dil |
| Menden heç ne soruşma. (Bana hiçbir şey sorma.) | Şive |
| Sene diyirem! Gaç gündür ariram, yoksan, e ben sene neyidim? | Ağız |
Etkinlik
Ahmet: Bu akşam konferans kaçta başlıyor?
Ayşe: Sekizde.
Kurguladığınız iletişim örneğinin ögelerini belirleyiniz.
Gönderici: Ahmet
Alıcı : Ayşe
Kanal: Ses dalgaları
Kod: Türkçe
İleti: Bu akşam konferans kaçta başlıyor?
Geri Bildirim: Sekizde
Etkinlik
Aşağıdaki cümlelerde dilin hangi işlevde kullanıldığını tabloda ilgili boşluklara yazınız.
Aşağıdaki cümlelerden hareketle dilin işlevlerine siz de benzer örnekler veriniz.
| Cümle | Dilin İşlevi | Benzer Örnek |
| Mecaz anlam, kelimenin bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamının dışında kullanılarak kazandığı anlamıdır. | Dil Ötesi İşlev | Zamirler ismin yerini tutan sözcüklerdir. |
|
Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla |
Şiirsel İşlev |
Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış; Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış… |
| Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanına yağmur denir. | Göndergesel İşlev | Bir çemberde, uzunluğu çemberin yarıçapına eşit olan yayın belirlediği merkez açıya radyan denir. |
|
Konuşmayı dinlerken önemli bulduğunuz ifadeleri not alınız. |
Alıcı Harekete Geçirme İşlevi | Tüm yolcuların kimliklerini kontrol edin. |
| Sesimi işitiyor musunuz? | Kanal Kontrol İşlevi | Dediklerimi anlıyor musun? |
| Eyvah, belgeyi kaydetmeyi unuttum! | Heyecan Bağlı İşlev | Ah! Ne#0000ffe o eski günler |
ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI
1-3. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Resim, heykel, mimari ve müzik eserlerinin kendine özgü dili vardır, ancak hepsinin ayrıca konuşma ve yazma dillerine ihtiyaç duydukları görülür. Bu noktada hepsinin gündemine edebiyat girer. Bir sanat eserinin kendi diliyle anlattıklarının ayrıca anlatılması için yazı ve konuşma dillerinin aracılığına ihtiyaç duyulur.
Eleştirmenler sanat eserlerini yazı ve konuşma diliyle inceler. Eserin çıkış noktası, örgüsü, nelerden etkilendiği, neleri etkilediği dil aracılığıyla sergilenir. Klasik tanımlamalarda edebiyat da güzel sanat eserleri kapsamındadır. Edebiyatın dışındaki sanat eserlerinde açıklamaya muhtaç gözlemler daha çok barınır. Edebiyat kültürü bu gizlerin çözülmesinde önemli bir etken olsa gerek.
Bütün sanatlarla ilgili sohbetlerde dev#0000ffe olan dildir. Dilin inceliklerini özümsemiş birinin ağzından anlatılan bir resim, bir heykel, bir mimari eser layık olduğu yeri bulur. Sanat söyleşilerinin ana öğesi dil olduğuna göre, edebiyatın yetkinleştirdiği dil de bütün sanat eserlerinin anahtarı olarak düşünülebilir.
Diğer yandan bir şairin bir tablodan esinlenerek şiirler yazması, bir ressamın bir şiirin imgelerinden etkilenerek resim yapması, bir müzisyenin yazılı bir eserden yola çıkarak yeni bir eser vücuda getirmesi gibi durumlar hep olagelmiştir.
(…)
Süleymaniye ve Selimiye camilerinin edebiyatımızda şiirlere kaynaklık ettiğini de biliyoruz. Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirini okuduğumuzda, bu mimari eserin farklı yönlerini ve çağrıştırdıklarını da yeniden keşfederiz. Edebiyat ve mimari etkileşiminin güzel bir örneği olur. Tabiat, şiirin, musikinin, mimarinin ve resim sanatının ortak esin kaynağıdır. Bütün bunların toplumun genel algısında yer etmesi için yine dilin aracılığına ihtiyaç duyulur.
(…)
Sanatlar arası etkileşimin tarihi serüveninde dilin önemini görmekteyiz. Disiplinler arası etkileşim dil ile sağlanmış, uzak kültürleri tanıma büyük ölçüde yazılı kaynaklar sayesinde oluşmuştur. Yine minyatürün İslam sanatında yer bulması 11. yy’da antik kaynaklardan çevrilen eserler sayesinde olmuştur.
Yrd. Doç. Dr. Gültekin Akengin, Sanat Dalları Arasında Etkileşim ve Dil
Metne göre edebiyatla diğer güzel sanatların ilişkisi ile ilgili neler söylenebilir?
Bir alanda var olan güzel sanat ürünü yeri edebiyat ile birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Edebiyat diğer güzel sanat ürünlerinin değerlendirilmesi noktasında kuşatıcıdır. Diğer güzel sanat dallarının anlatımı edebiyatla ilişkilidir. Bir ressamın eserini değerlendirirken eleştirirken mutlaka edebiyattan faydalanmak zorundadır. Birçok sanatın varlığında dil vardır ve bu dil olduğu yerde de edebiyat vardır.
Göndergesel İşlev
Bütün sanat eserlerinin ortak anahtarı DİL’dir.
Doç. Dr. Cahit Kavcar, Atatürk’ün Dil ve Edebiyat Konusundaki Görüşleri
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Benzetme yapılmıştır.
B) Örneklemeden yararlanılmıştır.
C) Tanımlama yapılmıştır.
D) Betimlemeye yer verilmiştir.
E) Öykülemeye başvurulmuştur.
I. Fakat dil insanların kullandığı herhangi bir vasıtaya benzemez.
II. Onun vasıtalığı sadece anlaşmayı temin etmesi bakımındandır.
III. Fertler ve nesiller arasında anlaşma vasıtası olarak iş görür.
IV. Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıtadır.
. Vİnsanlar duygularını, düşüncelerini, fikirlerini, hükümlerini birbirlerine nakletmek, meramlarını birbirlerine anlatmak için dil denilen vasıtaya başvururlar.
Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
( Paragrafın Sıralaması: IV – V – I – II – III )
Bu parçadan edebiyatın doğuşu ve türlere ayrılışıyla ilgili hangi sonuçlara ulaşılabilir?
Edebiyatın doğuşu sanatın doğuş zamanıyla eştir. İnsanın doğaya hükmederken yaşadıkları neticesinde dil ortaya çıkmıştır. Bunun yanında müzik ve dans gibi türler de ortaya çıkmıştır. Bu da edebiyatın eski sanat türlerinden biri olduğunu göstermektedir.
7-9. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Bazıları “Sanat sanat içindir” ve bazıları da “Toplum içindir” der. “Sanat sanat için olduğu zaman dolaylı olarak toplum için de yararlıdır” diyenler de vardır. Ama Atatürk için edebiyat, “büyük insanlık” yolunda “uyarıcı, hedeflendirici ve yürütücü” olmalıdır.
Atatürk, gerek sohbetlerinde, gerek dikte ettiği direktiflerinde edebiyatın toplumun yücelmesi yönünde kullanılmasını istemiştir. Türk çocuğu edebiyat yolundan ulusunun yüceliğini, sağlam karakterli olduğunu öğrenecek, devrimlere bu yoldan bağlanacak ve onu koruyacak; yine bu yoldan iyi hatip olarak yığınları olumlu yönlerde peşinden sürükleyecek.
Atatürk, edebiyatın, sadece subjektif duyguları yansıtan bir aristokrasi rehavetine yastıklık etmesine daima karşı olmuştur. Türk kahramanlığını dile getiren Yahya Kemal’i ve sosyal adaletsizliğe isyan eden Tevfik Fikret’i de bunun için sevmiştir, “hürriyet” diye kükreyen Namık Kemal’e bunun için gönül vermiştir.
Sadi Borak, Atatürk ve Edebiyat
Atatürk’ün sanat anlayışı ve sanattan beklentisi
Çok kabaca, insan başarılarının tümü, diye tarif edebiliriz kültürü. İnsan toplulukları için kültürden söz edilmesini mümkün kılan ise önceki nesillerin başarılarını tevarüs edebilmesini, kendi nesildaşları (zamandaşları) arasında başarıların iletilip öğrenilmesini ve nihayet bunların hepsinin sonraki nesillere miras bırakılabilmesini sağlayan bir mekanizmaya sahip olmalarıdır ki, bu da “dil”dir.
Burada “dil”e dayanan bildirişimin iki boyutu ortaya çıkıyor: Bunlardan birincisi, toplumun zamandaş fertleri arasındaki yatay bildirişim boyutudur. İkincisi ise önceki nesillerin başarı birikimlerini tevarüs edebilmeyi mümkün kılan dikey bildirişim boyutudur. Diğer canlı türlerinin oluşturdukları yaşayış biçimleriyle karşılaştırıldığı zaman, bizim “kültür” dediğimiz ortamın oluşabilmesi için vazgeçilmez unsurun dilin nesiller arasındaki aktarımı mümkün kılan dikey bildirişim boyutu olduğu gözlenecektir.
Hayati Develi, Kültür ve Dil
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri yukarıdaki parçadan hareketle uygun ifadelerle
doldurunuz.
a.Parçada KÜLTÜR ve DİL üzerinde durulmuştur.
b. Parçada kültürün DİL ÜZERİNDEN aktarımla oluşmasına dikkat çekilmiştir.
c. Parçada DİL , nesillerin başarılarının sonraki nesillere miras bırakılabilmesini sağlayan bir
mekanizma olarak görülmektedir.
ç. Parçaya göre dil, kültürün nesiller arasındaki aktarımını mümkün kılan DİKEY BİLDİRİŞİM boyutudur.
I. Bir dilin, yazılı kaynaklarla izlenebilen tarihî gelişimi içinde ayrılmış kollarıdır. (Yazı Dili)
II.Bir dilin, tarihî gelişimi içinde yazılı kaynaklarla izlenemeyen dönemlerinde ayrılmış kollarıdır. (Lehçe)
III. Ortak dilden ayrı olarak belirli toplulukların, ses, yapı, söz dizimi ve anlam bakımından farklılık gösteren dili veya kelime dağarcığıdır. (Argo)
IV.Aynı meslek veya topluluktaki insanların ortak dilden ayrı olarak kullandıkları özel dil veya söz dağarcığıdır. (Jargon)
V. Bir dilin bir ülke sınırları içindeki farklı yerleşim bölgelerinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılaşan konuşma biçimidir. (Ağız)
Yukarıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içinde verilen kavramla uyuşmamaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
DOĞRUSU : ŞİVE
Nermi Uygur, İnsan Açısından Edebiyat
Bu parçada edebiyat-bilim ilişkisiyle ilgili nelere değinilmiştir?
Doğan Cüceloğlu, İletişim Donanımları
Bu parça iletişim unsurları bakımından değerlendirildiğinde aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Kaynak: Konuşmacı
B) İleti: “Günaydın arkadaşlar!” ifadesi
C) Alıcı: Dinleyiciler
D) Kod: Türkçe
E) Bağlam: Oturma düzeni
5. ÇIKIŞ
İsterseniz diğerlerini de cevaplandıralım.