Hazırlık
1. Olayların abartılarak ve olağanüstü öğeler kullanılarak anlatılmasının nedenlerini tartışınız.
Abartarak anlatmak dikkat çekmek amacıyla yapılan bir çalışmadır. Aslında herkes onu abartıldığını bilir ama anlatan için çok önemli olduğunu göstermek amacıyla yapılır.Bazen bizler de bin defa söyledim terimini kullanırız. Bin defa söylemesek de çok söylediğimizi belirtmek için kullanırız bu abartıları. Olağanüstü öğeler de insana çok şey katar. Onu olayların içine alır. Hayal gücünü canlandırır, hayal kurmasına yardımcı olur. Bu da onun kişisel gelişimden önemli bir yer edinir.
2. Okuduğunuz veya dinlediğiniz bir masalın sizi etkileyen yönlerini belirtiniz.
İyilerin he zaman kazanması. Kıssadan hisse alınması. Karakterlerin yer yer insan dışındaki varlıklar olması ve olayların olağanüstü olması.Giriş ve bitiş tekerlemeleri de ayrıca çok zevkli ve heyecanlıdır.
Metni Anlama ve Çözümleme
1. Tasa Kuşu adlı metindeki tekerlemenin masala katkısını belirtiniz.
Dinleyicilerin dikkatini çekmek için masalların özellikle giriş bölümlerinde söylenen farklı uzunluktaki tekerlemelerdir. Masalın düğüm ve çözüm bölümlerinde de tekerleme söylenir. Tekerleme masala başlarken, anlatıcının maharetini ortaya koyması açısından da önem taşır.Aynı zaman tekerleme içinde fantastik öğeler dinleyiciyi olağanüstü özelliklere alıştırma çabasıdır.
2. Masalın temasını ve konusunu belirtiniz.
Elindeki güzelliklerin farkına varma, tasalanmama. İlerisi için kaygı duymama. Konusu da Sülün Kız, sürekli kaygılanması üzerine elindeki her şeyi kaybeder. Bunun üzerine yazılmış öğüt verici metindir.
3. Masaldaki olağanüstülükleri belirtiniz.
Tabiatta duyduğu seslerin birden kesilmesi,ağaçların meyvelerinin olmaması,kuşların,kumruların,serçelerin birden ötmemesi, Ak sakallı dedenin gelmesi ve onun isteklerini yapması sonucunda bütün olumsuzlukların tersine dönmesi.
4. Masal kahramanlarının kişilik özelliklerini belirleyiniz.
Sülün Kız: Sürekli kaygılı, her şeyin olumsuz olabileceği düşünen evhamlı biri.
Anne: Bütün olumsuzluklara rağmen güzel düşünmeyi bilen biri.
Aksakallı Dede: İyilikleri gerçekleştiren olağanüstülükleri olan biri.
5. Tasa Kuşu adlı metinde öne çıkan yapı unsurunun kurgudaki işlevini değerlendiriniz.
Masallar döşeme,serim,düğüm,çözüm ve dilek bölümlerinden oluşur. Hemen hemen anlatmaya bağlı metinde serim, düğüm , çözüm bölümleri olur. Burada ayrıca döşeme ve dilek bölümü konmuştur. Masallarda bu bölümlerin olması kurguda anlatılanlara yardımcı olur. Mesela döşeme olması aslında masalda anlatılan olağanüstü olaylara dinleyiciyi alıştırmak amacıyla yapılır.Dilek bölümdeyse masal boyunca iyi ve kötü hep karşılaştırılınca masalın sonunda iyi dilek ortaya konup dinleyicinin iyinin yanında yer alması sağlanır.
Hazırlık
Türk ve dünya edebiyatındaki masallardan alınan aşağıdaki parçaları dil ve anlatım yönünden karşılaştırınız.
|
Derviş, Derleyen: Hüsnü Yıldız |
Andersen Masalları |
|
|
Metni Anlama ve Çözümleme
2. “Beni koru ki Allah da seni korusun! Beni öldürme ki, Allah da senin canını almasın!” sözüyle anlatılmak istenen nedir? Açıklayınız.
İyilik yap ki karşılığında iyilik bulasın.
3. Masaldaki temel çatışmayı belirleyiniz.
İyilik ve kötülük…
4. Masalın olay örgüsünü belirleyiniz.
Kral Yunan , günün birinde Hekim’in kendisini öldüreceği korkusu içinde yaşamaktadır.Sürekli bu korku ile yaşamaktansa Hekim’in daha mantıklı olduğunu düşünür ve bu korkudan kurtulmayı amaç edinir. Hekim, kendisinin öldürmemesini istese de Kral bunu yapacaktır. Kralın ailesinden de buna itiraz edenler olsa da Kral görüşünden vazgeçmez. Hekim, Kral’dan kendisine bir iki verilmesi ve ailesiyle görüşmesini ve işleri yoluna koymasını ister. Hekim, Kral’a kendisini öldürdükten sonra kendisine bir kitap hediye etmek ister. Bu kitap için Hekim, beni öldürdükten sonra üç sayfayı çevirince başım ortaya çıkacak ve siz ne sorarsanız hepsine cevap verecek, der. Bunun üzerine izin verir. Birkaç gün Hekim , elinde kitap geri gelir ve Kral’a eski defter verir. Kral’a hemen açmamasını kendisini öldürdükten sonra açmasını söylese de Kral dinlemez. Defter eski olduğu için sayfaları açılmaz ve elini ağzına koyup tükürükle açar. Sayfalar da bir şey yoktur ve biraz daha açar. Fakat birkaç dakika sonra anlaşılır ki defter zehirlidir ve Kral orada ölür.
5. Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirleyiniz.
Mekan olarak bir yer belirtilmemiş, zaman olarak da aynı durum söz konusudur. Bu durum masalların özellikleriyle ilgilidir. Genellikle mekan ve zaman belirtilmez. Verilen zaman ve mekan çok eski yerlerde ve eski zamanlar denilerek muğlak ifadeler kullanılır.
6. Metinde anlatıcı ve bakış açısının işlevini belirleyiniz.
3. Tekil kişi anlatımıyla İlahi Bakış açısı kullanılmıştır.
7. Şehzade ile Gulyabani metni ile Tasa Kuşu metnini biçim özellikleri açısından karşılaştırınız.
Her iki metinde aynı özelliklere sahip olsa da Tasa Kuşu’nda giriş tekerlemesi varken diğerinde tekerleme yoktur.Aynı şekilde dilek bölümü de yoktur. Bunun dışında Serim, düğüm , çözüm bölümü ortak olarak kullanılmıştır. Her ikisinde vardır.
Hazırlık
Hayvanlar birçok edebî eserde niçin insan gibi düşündürülmüş ve konuşturulmuştur? Aşağıdaki metinden hareketle tartışınız.
Birçok edebi eserde çocukların hayvanlara karşı duydukları ilgi, kitapları onlar açısından daha cazip hâle getirmektedir. Kaldı ki çocuk, kitapta verilen mesajı anlamasa bile, hayvanlar vasıtası ile edebi esere duyduğu ilgi, onda kitap okuma alışkanlığının kazanmasına yardım etmektedir. Olayı ve eseri ilginç kılıp sevdirme amaçlanır.
Metni Anlama ve Çözümleme
1. Metinde Geçen Kelime ve Kelime Grupları’nda verilenler dışında bilmediğiniz kelime ve kelime gruplarının anlamını metindeki bağlamından hareketle tahmin ediniz, tahmininizin doğruluğunu kaynaklardan yararlanarak kontrol ediniz.
2. Harnâme adlı metindeki olay örgüsünü belirleyiniz.
Yük taşımaktan cılız kalmış eşeğin otlayan semiz öküzleri görmesi. Yanlarına gidip onlara neden böyle yularsız ve güçlü olduklarını sorması. Öküzlerin, kendilerinin buğday öğüttüklerini, bu işlemin insanlara gerekli olduğunu söylemesi. Eşeğin bu söze inanarak, buğday tarlasına dalıp buğdayları çiğnemesi. Tarla sahibinin eşeğin kulaklarını ve kuyruğunu kesmesi. Yolda pir eşekle karşılaşması ve pir eşeğin onu azarlaması.
3. Harnâme adlı metnin tema ve konusunu belirleyiniz.
Teması : İnsan elindekilerin kıymetini bilmeli. Yaratılışına ters şeyler istememeli.
Konusu: Elindekiyle yetinmeyen bir eşeğin daha fazla şeyler istemesi sonucunda elindeki varlıklardan da olması anlatılır.
4. “Bâtıl isteyu hakdan ayrıldum / Boynuz umdum kulakdan ayrıldum” dizeleriyle anlatılmak istenen nedir? Açıklayınız.
Yanlış olan bir şeyi isteyerek doğruluk ayrılmanın sonucunda elindeki boynuz ve kulaktan da olması ifade edilir. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak deyimi bunun için de kullanılır.
5. Harnâme’deki temel çatışmayı belirleyiniz.
Eşitisizlik temel çatışma olarak verilir.
6. Harnâme’de dil hangi işlevde kullanılmıştır? Açıklayınız.
Dil şiirsel işlevde kullanılmıştır.
7. Harnâme adlı eser ile şairin hayatı arasındaki ilişkiyi değerlendiriniz.
Şeyhi, bir göz doktoru olup Çelebi Mehmet’in gözünü tedavi eder. Bunun karşılığında Tokuzlu köyünün tımarı ona verilir. Köyün tımarını almaya giderken köyün eski sahipleri tarafından köyün girişinde durdurulup önce dövülür , sonra da elindeki avucundaki paralar alınır. Şair de bunun üzerine Harname’yi yazmıştır. Şikayet olarak tabi ki..
Bu durumda yazılan eserin şairin hayatındaki olayı birebir anlatır.
8. Harnâme ile Tasa Kuşu adlı metinleri tür, biçim ve üslup açısından karşılaştırınız.
|
|
Harname |
Tasa Kuşu |
|
Tür |
Mesnevi/Fabl |
Masal |
|
Biçim |
Şiir olarak ele alınmış. Mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır. aa, bb,cc .. şeklinde yazılmıştır. Uyak düzeni ve kendine ait kafiye ve redifleri vardır. |
Düzyazı şeklinde yazılmıştır. |
|
Üslup |
Arapça ve Farsça kelimeler vardır. Dili günümüze göre ağırdır. Alegorik tarzda yazılmıştır. Hayvanlar üzerinden mesaj kaygısı vardır. |
Tekerlemeler vardır. 5 bölüm de vardır. Halk söyleyişleri var. Olağanüstülükler vardır. Kısa kelimeler kullanılmıştır.Halkın ortak ürünüdür. |
Hazırlık
1. İnsanların hangi özellikleri hangi hayvanlarla temsil edilebilir? Tartışınız.
Kurnazsa tilkiyle, sinsiyse çakalla, cesursa aslanla, kinciyse deveyle, çalışkansa karıncayla, tembelse Ağustos böceğiyle , nankörse kediyle, sadakat sahibiyse köpekle temsil edilebilir.
2. “Kimseyi hafife almamak gerekir.” sözünden ne anlıyorsunuz? Açıklayınız.
Kimse göründüğün kadar ya da yaptıkları kadar değildir. Mutlaka görünmeyen ya da eksik algılanan bir tarafları vardır.
Metni Anlama ve Çözümleme
1. Aslanla Fare adlı fablın konusunu ve temasını bulunuz.
Teması, iyilik eden iyilik bulur.
Konusu, Aslan’în fareye acıyarak ona iyilik yapar. Bu iyiliği daha sonra tuzağa düştüğünde işe yarar. Fare de tuzağa düştüğü file kemirerek onu kurtarır.
2. Fablda verilen mesajla olay arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Mesajlar olaylar verilir. Doğru olaylar doğru mesajlara varır. Burada olayla mesaj arasında da gayet uyum söz konusudur.
3. Fabllarda verilen mesajların dünyanın her yerinde geçerli olması bu türün hangi özelliğini gösterir?Açıklayınız.
Dünyanın her yerinde geçerli olması yani evrensel olması zaman ve mekan verilmez. Aynı zamanda bu mesajlar çocuklara hayvanlar üzerinden verilir.
4. La Fontaine’den alınan fablın bölümlerini (serim, düğüm, çözüm, öğüt) gösteriniz.
5. Metinde anlatıcı ve bakış açısının işlevini belirleyiniz.
3. kişi anlatımı yapılmıştır.Gözlemci bakış açısı kullanılmıştır.
6. Harnâme ile Aslanla Fare metinlerini tür, biçim, içerik ve anlatım teknikleri bakımından karşılaştırınız.
|
|
Harname |
Aslanla Fare |
|
Tür |
Şiir /Fabl |
Şiir /Fabl |
|
Biçim |
Mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır. |
Serbest nazımla yazılmıştır. |
|
İçerik |
Elindekiyle yetinmeyip daha fazla isteyen ve sonucunda boynuz ve kulağından olan eşeğin durumu anlatılır. |
Aslan’ın fareye yaptığı iyilik sonucunda gün gelir fare de aslana iyilik yapar. |
|
Anlatım Teknikleri |
Alegorik bir anlatım tekniği vardır. |
Hayvanlar üzerinden bir anlatım tekniği vardır. |
7. Masal ve fabl türlerini karşılaştırarak tablodaki boşlukları doldurunuz.
|
Masal |
Fabl |
|
Masalların çoğu sonradan yazıya geçirilmiştir. |
Fabllardan bazıları yazar belli bazıları da anonimdir. |
|
Masallar genellikle düzyazı şeklindedir. |
Fabllar genellikle manzum şekildedir. |
|
Masallar genellikle bir tekerlemeyle başlar. |
Fabllarda bu tekerleme bulunmayabilir. |
|
Masallarda öğüt bölümü vardır. |
Fabllarda öğüt bölümü vardır. |
Türk ve dünya edebiyatından masal ve fabl örnekleri okuyunuz.
Dil Bilgisi
1. Daha da ne diller dökmüş ama, Sülün kız hangi şeytana uymuşsa, bu öğüdü kulağının ardına atıp kendini avareliğe vermiş… Tasa kuşunun gözlediği de bu değil mi! Kaşla, göz arasında varıp kanatları arasına almış onu… Sülün kız, bir de gözünü açıp bakmış ki, ne baksın; misli, menendi yok bir bahçe! Bir yanında kuşlar şakıyor, yanık yanık… Bir yanında sular akıyor oluk oluk… Ağaçlarında da türlü meyve, türlü koruk… O kuşlara kumru mu desem, kanarya mı desem, ne desem! O sulara şeker mi desem şerbet mi desem, ne desem! Meyvesini de ne siz sorun ne ben söyleyim; bulunsa bulunsa, Erem bağlarında bulunur belki…
Yukarıdaki parçada bağlaçları bulunuz ve bunların parçadaki işlevlerini belirleyiniz.
2. Sonunda Kral Yunan, hekime, “Seni öldürtmedikçe güven bulamayacağım, rahata kavuşamayacağım. Çünkü senin, elime aldığım bir şeyle beni kurtardığın gibi, koklatacağın bir şeyle ya da bir başka yolla, beni öldüreceğine kuvvetle inanıyorum,” Hekim ona, “Efendimiz, benim ödülüm bu mu olacaktı, sen iyiliği, kötülükle mi karşılarsın?” demiş.
Yukarıdaki parçada edatları bulunuz ve bunların parçadaki işlevlerini belirleyiniz.
3. Aşağıdaki cümlelerde ünlemleri bulunuz ve bunların parçadaki işlevlerini belirleyiniz.
· A Sülün kızım demiş; ne diye kara kara düşünüp durursun?
Acıma..
· Aman kızım; dünyada her şey insanın elinde, avcunda değil
Tedirginlik…
· Ah şu ağaçlar Tuba olsa; eğil desem, eğilse; doğrul desem, doğrulsa!
İstek…
· Sülün kız; rahat bir nefes alıp, ”ooh!” demiş; oh deyince de ak saçlı biri peydah olmuş.
Rahatlama…
4. Aşağıdaki cümlelerden hareketle de’ nin yazılışı ile ilgili hangi kurallara ulaşılabilir?
· Üstelik, dişlerinden tırnaklarından arttırdıklarıyla köyün üstünde bir dağ, dağın üstünde de bir bağ kurmuşlar, kurmuşlar ama, bu defa da kızın yüreğine bir kuruntu düşmüş.
· Dağda, dağ olmuş; bağda da, bağ olmuş ya, insan buldukça bunar derler; Sülün kız, şimdi de kendini bir tasaya kaptırmasın mı!
· “Kitapta, bu hayret verici şey de yazılı!” demiş.
5. Aşağıdaki cümlelerden hareketle ki’ nin yazılışı ile ilgili hangi kurallara ulaşılabilir?
· Efendimiz, eğer ölümüm gerçekten zorunlu ise, bana bir süre tanı ki, evime gideyim!
tanı ki: Bağlaç olan ki ayrı yazılır.
· Başımı vurdurursan, kitabı aç ve sayarak üç sayfa çevir; sonra soldaki sayfadan üç satır oku!
solda-ki sayfadan: Sıfat yapan –ki bitişi yazılır.
· Böylece, ey ifrit, bil ki, Kral Yunan, Hekim Rûyan’ı bağışlasaydı, Tanrı da sırası gelince onu bağışlayacaktı.
bil ki: Bağlaç olan ki ayrı yazılır.
· Bir de gelmiş çevre ister; çevrede güller, sendeki diller; ben gider oldum, duymasın eller…
6. Aşağıdaki cümlelerde ünlem işaretinin kullanım amaçlarını belirleyiniz.
· Tasa kuşunun gözlediği de bu değil mi! Kaşla, göz arasında varıp kanatları arasına almış onu…
Sözde soru …
· Hekim, “Aynı tarzda açmaya devam et!” demiş;
Onaylama,destek…
· Ey kral! Bu kitabı al!
Seslenme…
1. Bu masalın planını oluşturan bölümleri aşağıdaki tabloda belirtiniz.
|
Döşeme |
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içindeyken köylerin birinde bir Keloğlan ile anası yaşarmış. |
|
Serim |
Keloğlan ve annesinin tanıtıldığı bölüm.Annesinin Keloğlan’a ekmek verip çalışmaya göndermesi. |
|
Düğüm |
Keloğlan, ekmeği bırakıp koyun aldığı, koyunu bırakıp halı aldığı , halı bırakıp gelin aldığı bölüm. Buradaki olaylarda merak unsuru vardır. |
|
Çözüm |
Keloğlan’ın gelin diye şeyin kabak çıkması ve kabağın Keloğlan’ın başında parçalanması. |
|
Dilek |
Onlar orada kaldı; safalarını süpür, muratlarını ersinler. |
2. Metnin yapı unsurları ile ilgili neler söylenebilir?
Kişiler: Keloğlan, Annesi,Çoban,Kervancıbaşı,Düğün sahibi
Olay örgüsü:
Mekân: Köy yeri, kervan gibi belirli olmayan bugün için bilinmeyen yerler.
Zaman: Bilinmeyen zaman. (Evvel zaman içinde..)
3. Masalda mekân ve zamanın değişimi nasıl verilmiştir?
Masallarda yer ve zaman çok baskın değildir. Hatta bazı masallarda verilmez.
4. Masaldaki olağanüstülüklerle ilgili neler söylenebilir?
Bu masalda döşeme dışında olağanüstülük yoktur.
5. Masalda geçen edat ve bağlaçları bularak bunların metindeki işlevlerini belirleyiniz.
Edatlar:
Bağlaçlar
6. Aşağıdakilerden hangisi masalın özelliklerinden biri değildir?
A) Duyulan geçmiş zamanla anlatılması
B) Eğitici özellik taşıması
C) Millî duygulara yer vermesi
D) Sonradan yazıya geçirilmesi
E) Kahramanların olağanüstü özellik taşıması
İKİ KATIR
Biri yulaf yüklü iki katır gidiyordu;
Birinde tahsildarın paraları.
Para taşıyan biraz fazla kibirleniyordu;
Duymuyordu bile sırtındaki ağırlığı.
Pek de edalı adım atıyordu,
Çıngırağını şakırdataraktan.
Derken bir kaç adam çıktı uzaktan.
Haydutlar, para arıyorlardı;
Para da yalnız memurun katırında vardı.
Hayvanı yakalayıp durduttular;
Katırcık dayakları yedikçe inliyordu;
“Ne bekledim, başıma neler geldi diyordu.
Şu arkadaş nasıl da sıyrıldı tehlikeden!
Mahvolan, helâk olan sadece ben.
Öteki: — Dostum, dedi yoldaşına,
Her zaman rahat etmez büyük işler görenler;
Sen de bir fakirin işini görseydin eğer
Bunun hiç biri gelmezdi başına.“
Orhan Veli Kanık, La Fontaine’in Masalları
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri bu fabldan hareketle uygun ifadelerle doldurunuz.
a. Fablda ÖYKÜLEYİCİ anlatım biçiminden yararlanılmıştır.
b. Fabl; serim, DÜĞÜM, ÇÖZÜM, ÖĞÜT bölümlerinden oluşmaktadır.
c. Fablda bir ÖĞÜT verme amaçlanmıştır.
ç. Fabl ALEGORİK şekilde yazılmıştır.
d. Fablda ZAMAN ve MEKAN belirsizdir.
e. Fablda SADE bir dil kullanılmıştır.
8. (I) Masallar; döşeme, serim, düğüm, çözüm ve dilek bölümlerinden oluşur. (II) Döşeme bölümü; dinleyicinin ilgisini çekme amacı taşıyan, masalda anlatılanlarla ilgisi bulunmayan bir tekerlemeyle başlar. (III) Serim bölümünde olaya giriş yapılır. (IV) Asıl olay dilek bölümünde anlatılır. (V) Dilek bölümü “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.” gibi kalıplaşmış sözlerle son bulur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. HOROZLA İNCİ
Bir horoz inci bulur, kuyumcuya gider:
“Al, şuna bak, der,
pırıl pırıl, ne özrü ne kusuru var.
Fakat sen bana bir avuç mısır ver,
benim işime o yarar.”
Bir cahile bir kitap miras kalır.
Adam kitabı alır,
komşusu kitapçıya gider:
“Bak, ne güzel kitap, der,
fakat sen bana beş on kuruş ver,
benim işime o yarar.”
Nâzım Hikmet, La Fontaine’den Masallar
Bu fablda;
I. Teşhis ve intak sanatlarından yararlanıldığı,
II. Fablın kahramanlarından birinin hayvan olduğu,
III. Fablda zamanın belli olduğu
bilgilerinden hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I B) Yalnız II
C) I ve II D) I ve III
E) II ve III
10. Dinleyicinin sözlü tepkide bulunmadığı, konuşulanı sessizce dinlediği dinleme çeşididir. Dinleyicinin dinledikleriyle ilgili zihinsel faaliyetlerini etkinleştirmek amaçlanır. Dinleyicinin sessizliği, konuşmacıya, söylediklerinin kabul gördüğü izlenimi verir. Bu dinleme türünde konuşmacı dinleyenin kendisini anlayıp anlamadığı konusunda kesin bir yargıya ulaşamaz.
Buna göre pasif dinleme ile ilgili olarak;
I. Empati kurulduğu,
II. Zihinsel sürecin etkinleştiği,
III. Karşılaştırma yapıldığı
bilgilerinden hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I B) Yalnız II
C) I ve II D) I ve III
E) II ve III
11. Aşağıdakilerden hangisi etkili dinlemenin özelliklerinden biridir?
A) Dinleme belli bir amaç gözetilerek yapılır.
B) Dinleme sırasında başka bir işle uğraşılabilir.
C) Dinleme sırasında not alınmaz.
D) Yargılayıcı bir tutum içinde dinleme yapılır.
E) Önyargılı bir şekilde dinleme gerçekleşir.
12. “İle” kelimesi cümlede edat veya bağlaç görevinde kullanılabilir.
Bu bilgiden yola çıkarak;
I. Köylerin birinde bir Keloğlan ile anası yaşarmış.
II. Her seferinde sayfalar büyük bir güçlükle açılmış.
III. Evveli bir varmış bir yokmuş bir derviş ile bir kocakarı varmış.
cümlelerinden hangilerinde “ile” kelimesi edat olarak kullanılmıştır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “ne … ne” bağlacı kelime gruplarını birbirine bağlamaktadır?
A) Ne kimsenin bir tüyüne dokunur ne de yerdeki karıncayı incitirmiş.
B) Ne bir dağda yağmurumuz var ne bir bağda yaprağımız var.
C) Meyvesini de ne siz sorun ne ben söyleyim.
D) Ne altın oluk ne gümüş oluk bir damla su vermiş.
E) Tasa dediğin ne korkuya benzer ne kuruntuya benzer.
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, ayraçla gösterilen yere iki nokta (:) konulmalıdır?
A) Ünsüzler( ) sürekli olup olmadıklarına ve ses yolunda titreyip titremediklerine göre adlandırılır.
B) Süreksiz sert ç, k, p, t ünsüzleriyle biten kelimeler, ünlüyle başlayan bir ek aldığında bu kelimelerin sonunda bulunan ç, k, p, t sert ünsüzleri yumuşar( ) c, g (ğ), b, d ünsüzlerine dönüşür.
C) Türkçedeki sesler, ses yolundan çıkışlarına göre iki gruba ayrılır( ) ünlüler ve ünsüzler.
D) Sözel derslerden tarih, felsefe, coğrafya( ) sayısal derslerden fizik, kimya, biyoloji alıyorum.
E) Çekim ekleri kelimelerin diğer kelimelerle bağ kurmasını, cümlede görev almasını sağlayan( ) hâlini, sayısını, zamanını, kişisini bildiren eklerdir.
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yoktur?
A) Yanardağdan püsküren mağma değişik şekiller almış.
B) Bu aracın çarpma sonucu egzosu delinmiş.
C) Eşgüdümlü çalışırsak işi daha çabuk bitiririz.
D) Düşmanla göğüs göğüse mücadele ettiler.
E) Eski düşmanlar şimdi can ciğer oldular.
16. Aşağıda verilen tanılayıcı dallanmış ağaçtaki bilgilerden bazısı doğru, bazısı yanlıştır. İlk ifadeden başlayıp, cevap oklarını takip ederek doğru çıkışa ulaşınız.
7 NOLU ÇIKIŞ
İSTERSENİZ DİĞERLERİNİ DE CEVAPLAYALIM.
3.Ünite
OKUMA ÇALIŞMALARI
Hazırlık
| Biçim Farklılıkları | Güzelliğin On Par’etmez |
Ne Böyle Sevdalar Gördüm Ne Böyle Ayrılıklar |
| Ölçü | Hece Ölçüsü | Serbest Nazım |
| Nazım Birimi | Dörtlük | Serbest olduğu için nazım birimi dizedir. |
| Uyak Örgüsü | Düz uyak | Belli bir uyak örgüsü yoktur. |
Nazım Biçimi
Şiirin nazım birimi, ölçüsü ve uyak örgüsüne göre kazandığı biçimsel özelliklerin genel adıdır.
| Türk Şiirinde Kullanılan Nazım Biçimleri | ||
| I. Halk Şiiri | II. Divan Şiiri | III. Batı Etkisindeki Türk Şiiri |
|
Anonim Halk Şiiri Mâni, Türkü Âşık Tarzı Halk Şiiri Koşma, Semai, Varsağı, Destan |
Beyitlerle Kurulanlar Gazel, Kaside, Mesnevi, Kıt’a, Müstezat Bentlerle Kurulanlar Tuyuğ, Rubai, Murabba, Şarkı, Muhammes, Terkibibent, Terciibent |
Sone, Terzarima, Triyole, Balat, Serbest nazım |
Nazım Türü
Bir şiirin işlediği konuya göre aldığı isimdir. Şiirin nazım biçimi belirlenirken şekline ait özellikler (nazım birimi, kafiye düzeni, ölçü vb.), nazım türü belirlenirken içerik (konu, tema vb.) esas alınır.
| Türk Şiirinde Kullanılan Nazım Türleri | ||
| I. İslamiyet Öncesi Türk Şiiri | II. Halk Şiiri | III. Divan Şiiri |
| Sagu, Koşuk, Destan |
Âşık Tarzı Halk Şiiri Güzelleme, Koçaklama, Taşlama, Ağıt Anonim Halk Şiiri Ninni , Ağıt Dinî-Tasavvufi Halk Şiiri İlahi, Nefes, Deme, Nutuk, Şathiye, Devriye Tevhit , Münacaat, Naat, Mersiye, Methiye, Hicviye, Fahriye
|
Tevhit , Münacaat, Naat, Mersiye, Methiye, Hicviye, Fahriye |
Metni Anlama ve Çözümleme
Tabiat ,doğa
Resimle gösterilen güzelliklerin kalem yazıya aktarılmasıdır betimleme. Betimleme yazarın dış dünyayı , iç özellikleri kaleme aldığı özelliktir. Aralarında doğrudan bir ilişki vardır.
Yayla dumanı her yere yayıldığında güzelin saçı ve gözlerine de girecektir. Aslında burada sevgiliyle kavuşmayı dile getirmiştir.
|
Türk Şiiri Nazım Biçimleri |
Gazel | Mâni | Sone | Tuyuğ | Semai |
Serbest Nazım |
Kaside | Destan |
|
Divan şiiri nazım biçimleri |
X | X | X | |||||
|
Halk şiiri nazım biçimleri |
X | X | X | |||||
|
Batı etkisindeki Türk şiiri nazım biçimleri
|
X | X |
a.Yukarıdaki nazım biçimlerini ait oldukları şiir geleneğine göre tabloya işaretleyiniz.
TABLODA İŞARETLENMİŞ DURUMDA.
b.Tespitlerinizden hareketle nazım biçimi ile şiir geleneği arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Edebiyatımızda 4 tane şiir geleneği vardır ki bunlarla şiirde kullanılan nazım biçimleri arasında doğrudan ilişki vardır. Divan şiir geleneği ile gazel , kaside gibi nazım şekilleri arasındaki ilişki bize şunu göstermektedir ki her gelenek kendine ait nazım şekilleriyle ortaya çıkar.(Edebiyatımızdaki 4 gelenek: Destan geleneği – Divan geleneği – Halk şiir geleneği – Batı şiir geleneği )
Etkinlik
O gece ne kadar güzeldi mehtap
Gönülden fışkıran nağmeler gibi.
Ruhumu yıkayan bir seldi mehtap
En tatlı ilk ve son buseler gibi.
O gece o müthiş deniz durgundu,
Ömründe susmayan rüzgâr yorgundu,
En kara gönüller aya vurgundu
Leylâ’yı içinde bulan er gibi.
Hüseyin Nihâl Atsız
a.Yukarıdaki şiirin temasını belirleyiniz.
Doğa sevgisi
b.Yukarıdaki şiirin nazım birimini belirleyiniz.
Nazım birimi DÖRTLÜK
Hazırlık
“Şiirde ilk dize Tanrı vergisi, gerisi alın teridir.” [Valery (Valeri)]
Şiirde ilham yani doğuştan gelen yetenek önemlidir ama aynı zamanda öğrenilen bir durumdur. Önce ilham sonrası çalışma, çabalamadır.
“Şiir kelimelerle yazılır.” [Mallarmé (Malarme)]
Şiir sözcüklerle oluşturulur.
“Bir şiir hiçbir dile tercüme edilemez hatta yazılmış göründüğü dile bile.” [Cocteau (Kokto)]
Her şiir kendi içinde bir anlam derinliği vardır. Onu anlatmaya çalışmak, açıklamak o derinliği anlamaya yetmeyebilir.
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden,
Yolunu gözlüyor lâmba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar…
Ahmet Muhip Dıranas, Olvido
Yukarıdaki şiiri düzyazıya aktarsak şiirdeki ahenk, estetik kaybolur. Her şiirin kendine ait bir yapısı vardır. Şiirin dili günlük hayattaki dilden farklıdır. İmgeli anlatımlar ve söz sanatlarıyla yüklü bir dili vardır. Bunu açıklamaya ya da düzyazıya çevirmek ondaki yapıyı bozar. Sıradanlaştırır.
Durak: Hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerde ölçü kalıpları içindeki durma yerleridir. Dizelerdeki duraklarda ahenk gereği kısa bir süre durulur. Duraklara dikkat edilmeksizin okunan şiir, beklenen etkiyi uyandırmaz. Her şiirin duraklı olması gibi bir zorunluluk yoktur. Durak; şiir okunurken belirlenir, ahenk gereği durulan yerler ayrılır, kelimeler bölünmez.
Şiirler ölçüye göre genellikle şu şekilde duraklara ayrılır:
4+3 (7’li), 4+4 (8’li), 5+3 (8’li); 4+4+3 (11’li), 6+5 (11’li); 7+7 (14’lü).
Örnek
Boşa aranırdım, / boşa dalardım
Açıldım engine / kıyına vardım
Canım pahasına / inci çıkardım
Bir sağlam ipliğe / dizemiyorum.
Behçet Kemal Çağlar
Aruz Ölçüsü: Dizelerdeki hecelerin açık (kısa) ve kapalı (uzun) oluşlarına dayanan ölçü türüdür. Ünlü ile biten heceler, açık olup (•) ile gösterilir. Ünsüzle veya uzun ünlüyle biten heceler ise kapalı olup (—) ile gösterilir. Son hece daima kapalı kabul edilir. Aruz ölçüsü, Arap edebiyatında doğmuş; oradan İran edebiyatına, İran edebiyatından da Türk edebiyatına geçmiştir. Divan, Servetifünun ve Fecriati şiirinde aruz ölçüsü kullanılmıştır. Tanzimat şiirinde ağırlıklı olarak kullanılan aruz, Cumhuriyet Dönemi’nde çok az sayıda örnekte karşımıza çıkmaktadır.
Örnek
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
— — • / • — — • / • — — • / • — —
mef’ûlü / mefâîlü / mefâîlü / feûlün
NOT: Divan, Servetifünun ve Fecriati şiirinde aruz ölçüsü kullanılmıştır.
Serbest Ölçü: Dizelerdeki hece sayılarının eşitliği, hecelerin açık-kapalı olması gibi kurallara bağlı kalınmayan ölçü çeşididir. Serbest ölçünün kullanıldığı şiirlerde ahenk; vurgu, tonlama, aliterasyon ve asonans gibi unsurlarla sağlanır.
Örnek
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi meselâ,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani, bütün işin gücün yaşamak olacak.
(…)
NOT: Serbest ölçünün kullanıldığı şiirlerde ahenk; vurgu, tonlama, aliterasyon ve asonans gibi unsurlarla sağlanır.
Metni Anlama ve Çözümleme
mil: Türlü işlerde kullanılmak için yapılan ince ve uzun metal çubuk
ama: Görme engelli
takı: Kadınların ziynet eşyası, asım takım
kemerler: İki sütun veya ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı.
2. Kaldırımlar adlı şiirin temasını belirleyiniz.
Yalnızlık.
3.“Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi / Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır” dizeleriyle anlatılmak istenen nedir? Açıklayınız.
Yalnız veya evsiz insanların sığınabileceği tek yer vardır.O da kaldırımlardır. Yardıma muhtaç yalnız ve evsiz insanları kucaklayan saran kaldırımları somutlama yaparak anneye benzetmiştir.
4.Şiirdeki açık ve örtük iletileri belirleyiniz.
|
Açık İleti (Alışılmış bağdaştırma – Halin gereğine uygunluk- sanatsız anlatım) |
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
|
|
Örtük İleti (Alışılmamış bağdaştırma – Halin gereğine uygunluk olmayan- sanatlı anlatım) |
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. (Yıldırımlar insana benzetilmiş.) Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. (Kaldırımların serseri olması) İçimde damla damla bir korku birikiyor; (Halin gereğine uygun değildir.Korkuyu damla benzetmesi ve birikmesi…) Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. (Evlerin mil çekilmiş kör olması – Benzetme yapılması) Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; (Kaldırımların çilekeş olması ve anneye benzetilmesi) Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum! (Kendini kaldırımların çocuğu olarak görmesi) Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi… |
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında.
Şairin hareket halinde olmasına rağmen, bir dehlizi andıran bu dar, karanlık ve kapalı dekor devam eder. Kaldırımlar ve sokak kelimelerinin sık sık tekrarlanmasıyla bu kasvetli mekân, bir musallat fikir, daha doğru bir deyişle, şairin hayatına şekil veren bir kader haline geliyor. Onun dünyası bu dar ve karanlık sokaklardan ve kaldırımlardan ibarettir.
Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri 2
Yukarıdaki metinde Mehmet Kaplan, Necip Fazıl Kısakürek’in Kaldırımlar şiiriyle ilgili görüşlerini dile getirmektedir. Metindeki görüşlerle kendi düşüncenizi karşılaştırınız.
Necip Fazıl Kısakürek, Kaldırımlar şiirinde yalnızlık temasını fazlasıyla yansıtır. Necip Fazıl’ın iç dünyası, görüşü, karamsar oluşu bu şiirde açıkça gözlenmektedir. Herkesin yolunda olan bir hayatı olduğunu ancak kendisinin yalnız ve sokaklarda tek başına yalnız yürüdüğünü, yalnızlığın yarattığı korkuyu ve ürkekliği iç dünyasında hissettiğini açıkça belirtir. Kaldırımlar, ona göre bir anne kadar şefkatli ve sıcaktır. Kaldırımlar ona arkadaş, dost olmuştur çünkü kendisi yalnız ve karamsar biridir. Kendini dinler, kendini arar ve bu halinden yer yer memnun görünür. Necip Fazıl Kaldırımlar şiirinde anlaşılır ve sade bir dil kullanmıştır.
Etkinlik
Nasıl da çınlıyor kulaklarım,
Dağlar, ormanlar sürükleniyor sularla…
Coşkun Ertepınar
Yukarıdaki dizelerde asonansları ve aliterasyonları bulunuz.
Asonans: a, o sesleriyle asonas yapılmış.
Aliterasyon: l sesi ile de aliterasyon yapılmıştır.
Dizelerdeki asonans ve aliterasyonların şiire katkısını belirtiniz.
Asonans ve aliterasyonlar şiirde müzikaliteyi ve ahengi sağlayan önemli unsurdur.
|
Burcu burcu yayla kokar, ellerin Türkü türkü, mâni mâni dillerin Dilâver Cebeci |
-lerin redif -l sesi yarım kafiyedir. |
|
sahici mi elinden tuttuğum o kartal kanadı sen tuttun acıdan benim ellerim kanadı Turgut Uyar |
redif yok kanadı zengin uyak |
|
Hâtırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Cahit Sıtkı Tarancı |
redik yok -ir tam uyaktır |
|
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kaafilelerle… Yahya Kemal Beyatlı |
redif yok. -lerle zengin uyak
|
Yukarıdaki şiirlerin kafiyelerini bulunuz.
Yukarıdaki tabloda verilmiştir.
Şiirlerde kulanılan kafiyelerin türlerini kutucuklara yazınız.
Yukarıdaki tabloda verilmiştir.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Yukarıdaki dizelerde ölçüyü ve durakları bulunuz.
Hece ölçüsüyle yazılmış olup 7+7=14 lü hecedir.
Ölçü ve durağın şiire katkısını ifade ediniz.
Ölçü ve durak da aynı asonans ve aliterasyon şiire ahenk veren şiirin müzikalitesini ortaya koyan en önemli parçalardan biridir.
Ne arzum, ne emelim,
Yaralanmış bir elim,
Ben gurbette değilim,
Gurbet benim içimde!
Kemalettin Kamu
Yukarıdaki dizelerdeki “el” sözcüğünü iki ayrı anlama (organ adı, yabancı) gelebilecek şekilde ayrı ayrı okuyunuz.
Türkçede bazı sözcüklerin birden fazla anlama gelebilecek yan anlam , mecaz anlam ya da terim anlam şeklinde olabilir. Ya da bazı sözcükler sesteş olabilir. Bu durumda şairin bize düşündürmek istediği kavramı bulup şiirni ona göre değerlendirmeliyiz.
| Şiirler | Hece Ölçüsü | Aruz Ölçüsü | Serbest Ölçü |
|
Kardaş, senin dediklerin yok, Halay çekilen toprak bu toprak değil. Çık hele Anadoluya, Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı, O kadar uzak değil. |
X | ||
|
Gümüş bir dumanla kapandı her yer; Yer ve gök bu akşam yayla dumanı; Sürüler, çimenler, sarı çiçekler, Beyaz kar, yeşil çam yayla dumanı! |
X | ||
|
Cennette bugün gülleri açmış görürüz de Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde! |
X |
Ahengi sağlamak şiire belli bir düzen vermek için şiirlerde çeşitli ölçüler kullanılır. Yukarıda verilen şiirlerdeki ölçüler ahenk içindir.
Etkinlik
KİLİM
(…)
Sakladığım baharlar nerde bu kilim için,
Nerde yıllarca önce, ben sana..
Ne yaptın baharları, baharsız çok çiğ, topraklarda…
Çok çiğ, çiçek –hiç yok– hani bu kilimde?
Hani beyaz, beyaz, beyaz… Beyazları ne yaptın?
Çok çiğ bu kızgın yaz, çiğ bu karakış!
Bâri biraz kışlarda… Çıplak, çok çiğ!
Çok çiğ bu çığlık, bu en bol renk: Kara! Ben sana
Hiç kara koyma demiştim, nerden düştü, çok çiğ
(…)
Çok çiğ kesik öksürük, çiğ çatlak çağıltı.
(…)
Behçet Necatigil
Yukarıdaki şiiri bir arkadaşınıza yüksek sesle okutunuz.
Şiirdeki “ç” seslerinin telaffuzunun şiirin içeriğini yansıtmadaki rolünü tartışınız.
Aliterasyon olarak karşımıza çıkar. Şair diğer ölçüleri kullanmayıp serbest ölçüyü kullanmayı tercih etmiştir. Diğer ölçülerde kendiliğinden bir müzikalite ve ahenk varken serbest ölçüde bunları sağlaması için ya ses tekrarları ya da kelime tekrarlarıyla bu işi yapması lazım.
GEMİCİLER
Biz dalgalar, fırtınalar kahramanı yiğitleriz.
Ufuklardan ufuklara haber sorar, gezeriz.
Güneşlerde uyuklayan yamaçları,
Kalbi durgun tarlaları bıraktık.
Gölge veren ağaçları
Sevmiyoruz biz artık.
Sevgilimiz,
Ey deniz!
İşte biz:
Nihayetsiz
Mavilikler yolcusu!
Ruhumuzun kardeşidir
Güneşlerde parlayan bu yeşil su.
Bayrağımız yeşil sular ateşidir.
Biz bayrağın fedaisi sayısız Türk genciyiz.
Biz hilale şan arayan korku bilmez gemiciyiz.
Ey vatandan müjdelerle bize kadar gelen rüzgâr!
O sarışın sahillerde kara gözlü genç kızlar,
Yaz gecesi mehtap ile konuşurken,
Doğru söyle, sordular mı bizleri?..
Nasıl cevap verdi gökten
Gemimizin rehberi,
O vefakâr
Yıldızlar?..
Poyraz var;
Yelken dolar.
Gemi sanki kanatlı!
Enginlerde pembe güneş
Gülümserken bu yolculuk ne tatlı!
Çal sazını kalenderce yiğit kardeş!
Nağmelerin yorulmayan dalgalardan bahtiyar.
Gönderelim bu ahengi o sevgili yurda kadar…
Enis Behiç Koryürek
Bu şiirde dizelerin uzunluğu kısalığı aracılığı ile içeriğin görsel olarak şiirin şekline nasıl yansıtıldığını açıklayınız.
Şiirin ismi Gemiciler iken aynı zaman dizelerin sıralanışı bir dalgaları göstermektedir. Bu bir ahenk sağlama çabasıdır.
| Çapraz Kafiye | Sarmal Kafiye | ||
|
İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler… Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor; Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler. Necip Fazıl Kısakürek |
( a ) ( b ) ( a ) ( b ) |
Belki rüyâlarındır bu tâze açmış güller, Bu yumuşak aydınlık dalların tepesinde, Bitmeyen aşk türküsü kumruların sesinde, Rüyâsı ömrümüzün çünkü eşyaya siner Ahmet Hamdi Tanpınar |
( a ) ( b ) (b ) ( a ) |
| Düz Kafiye | Mani Tipi Kafiye | ||
|
Ben de duman olsam senin yerine, Dağılsam dağların şu mahşerine; Güzelin saçına ve gözlerine Ben girsem, ben dolsam yayla dumanı! Ömer Bedrettin Uşaklı |
( a ) ( a ) ( a ) ( b) |
Bu dağlar mı o dağlar Top sesleriyle çağlar, O kanlı mâcerâyı Söyler, söyler de ağlar. Hüseyin Suad Yalçın |
( a ) ( a ) ( b ) ( a) |
Yukarıdaki tabloda verilmiştir.
Kafiye örgüsü de diğer ahenk çeşitleri gibi şiire estetik, ahenk ve müzikalite verir.
Hazırlık
Aşağıdaki dizeler sizde ne gibi çağrışımlar yapmaktadır? Açıklayınız.
|
Baharı seller götürdü boğuldu yaz Kırıldı kristal vakitler güz kadehi Sezai Karakoç, Kış |
Kışın gelmesiyle yaz ve güzün ortadan kalkması |
|
Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler. Özdemir Asaf, Jüri |
Hiçbir insan iyi değildir. En çok bozulan da en temiz en saf olandır. |
|
Ilık karanlık şarkı söylerdi, Ay ışığı öperdi susamış toprağı. Kemanlar inler… Neyler duâ eder, Ve güzel sesler avuturdu her derdi. Halide Nusret Zorlutuna, Urfa Geceleri |
Akşam olunca mehtapla birlikte insanın huzur bulması.Tabiattan gelen seslerin insana dertlerini unutturması |
|
Seçkin bir kimse değilim İsmimin baş harflerinde kimliğim Bağışlanmamı dilerim A. Cahit Zarifoğlu, Sultan |
Şairin isminin baş harflerini yan yana koyarsak A.C.Z olur. Yani Allah’tan kendisinin aciz olduğunu söyleyip bağışlanma diler. |
|
Ağlamadan dillerim dolaşmadan yumruğum çözülmeden gecenin karşısında şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı üzerime yüreğimden başka muska takmadan konuşmak istiyorum. İsmet Özel, Mazot |
Baskıdan özgürlüğe geçme isteği |
|
Bulutların çıkınında Mis kokulu güvercinleri gökyüzünün Çıldırtırlar insan gözlü kedileri Ay doğar kuyulara yalınayak Telgrafın tellerinde gemi leşleri Oktay Rifat, Perçemli Sokak |
Metni Anlama ve Çözümleme
Türk milletin askeridir. Şen olmaları savaşta çok güçlü bir orduyu yenmeleridir.
Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla… dizelerinde olağanüstülük vardır. Bu mübalağa ile şiire güç katmak istenmiştir. Bazen önemli olaylar abartılarak önemine dikkat çekilir. Özellikle de şiirlerde mübalağa sanatı çokça yapılır ki okuyan olayın önemini anlasın.
Atların düşman üzerine çok hızlı ve aralıksız gittiğini ifade eder.
Şiirde çok güçlü ve modern bir orduya karşı daha az sayıdaki bir ordunun galip gelmesi anlatılıyor. Burada özellikle Türk askerinin inancı ve azmini tasvir eder. Çok hızlı bir şekilde düşmanın üzerine gittiğini şehit olsa da hayatta kalsa da zaferi kazandığını ifade eder.
Şiirde vatan sevgisi, vatan için savaşmak ve onu korumak, şehadet gibi duygular dile getirilmiştir.Yazar okuyucuda tarih bilinci oluşturmaya çalışmaktadır.
Hazırlık
Aşağıdaki metinlerin konularını belirleyiniz.
|
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz; Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz! Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun? Meğerki harbe giren son nefer şehîd olsun. Mehmet Akif Ersoy, Berlin Hâtıraları |
Hak yolunda dönülmeyeceğini son asker şehit olana kadar bu yoldan vazgeçilmeyeğinden bahsediyor. | |
| Dünyanın bozulduğu ve artık kimseye güvenin kalmadığından bahsediyor. |
Çarh bozulmuş dünya ıslah olmuyor Ehli fukaranın yüzü gülmüyor Ruhsati de dediğini bilmiyor Yazı belli değil hat belli değil Ruhsatî |
|
|
Yağmur yağar mor sünbüller bitirir Yel estikçe kokuların yetirir Sarı çiçek sarvan kurmuş oturur Karışmış güllere çimenin dağlar Karacaoğlan |
Baharın gelişiyle birlikte dağlardaki çiçeklerin birbirine karışması | |
| Sevgilisine seslenip unutulmamayı diliyor. |
Bir gün gelir de unuturmuş insan En sevdiği hatıraları bile Bari sen her gece yorgun sesiyle Saat on ikiyi vurduğu zaman Beni unutma Ümit Yaşar Oğuzcan, Beni Unutma |
|
|
Güzel dil, Türkçe bize, Başka dil, gece bize. İstanbul konuşması En saf, en ince bize. Ziya Gökalp, Lisan |
Türkçenin güzelliği , İstanbul Türkçesinin bizim için uygun olduğunu anlatıyor | |
Metni Anlama ve Çözümleme
Unutulmuş, yalnız başına kaderine bırakılmış ANADOLU diyebiliriz.
Oralarda bir yaşam var. Akıyor , çağlıyor belki ama sadece Kızılırmak değil. Anadolu olduğunu belirtiyor.
Parmağı üç pare, tırnağı ak değil.
Utanır elin ayağın,
Korkarsın yakından görsen,
Eli el değil, ayağı ayak değil.
Bu bentte şair, Anadolu insanını nasıl betimlemiştir? Açıklayınız.
Anadolu insanının çalışmaktan yorulmuş, bitmiş bir halde olduğunu betimlemiş. Özellikle de yakından görse korkarsın diyerek de Anadolu insanın çalışmaktan ve yokluktan kötü durumda olduğu ifade etmek istemiştir.
Bu şekilde ifade ederek dün nasıl kötü şekildeyse yarının ondan çok farklı olmayacağını kaderinin aynı olacağını izah etmeye çalışıyor.
Bu soru sizinle alakalı.
Hazırlık
Aşağıdaki metinlerin dil ve anlatım yönünden farklarını belirleyiniz.
Hazırlık
Aşağıdaki metinlerin dil ve anlatım yönünden farklarını belirleyiniz.
Uçun Kuşlar
Uçun kuşlar, uçun doğduğum yere;
Şimdi dağlarında mor sünbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere,
Dikenler içinde sarı gül vardır.
O çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
Meh-tâbı hasta mı, solgun mu bilmem?
Yaslı gelin gibi mahzûn mu bilmem?
Yüce dağ başında siyâh tül vardır.
Orda geçti, benim güzel günlerim;
O demleri anıp bu gün inlerim.
Destân-ı ömrümü okur dinlerim,
İçimde oralı bir bülbül vardır.
Uçun kuşlar, uçun burda vefâ yok;
Öyle akarsular, öyle hava yok;
Feryâdıma karşı aks-i sedâ yok;
Bu yangın yerinde soğuk kül vardır.
Hey Rızâ, kederin başından aşkın,
Bitip tükenmiyor elem-i aşkın,
Sende -deryâ gibi- dâimâ taşkın,
Dâimâ çalkanır bir gönül vardır.
Rıza Tevfik Bölükbaşı
Batılı dil âlimleri, filologlar yazılı veya sözlü kültür eserlerini incelerken, bir arkeolog gibi hareket ederler. Bir nevi “dil arkeolojisi” yaparlar. İlkin inceledikleri metnin tarihini tespite çalışırlar. Zira, her metin dil tarihinin bir kesitini verir. O kesitte, o anda bulunan ve o ana kadar dile girmiş olan her kelimenin, yerli, yabancı ayırmaksızın yazılışı, söylenişi, mânası dikkatle tespit edilir. Zira en küçük bir işaret, bir ses değişmesi, o kelime hatta bütün metnin mânasını değiştirebilir. Eğer Sümerce bir metinde Tanrı ve at kelimeleri Türkçe Tanrı ve at mânalarına geliyorsa, bu, bütün insanlık tarihine yeni bir gözle bakmayı gerektirir. Bundan dolayı dil âlimleri, filologlar eski metinleri incelerken kılı kırk yararlar. Kelimelerin menşeleri, onları dil ve kültür tarihi bakımından ilgilendirir. Göktürk harfleriyle yazılmış bir mezar taşında görülen Çince, Hintçe bir kelime, dil ve kültür tarihi bakımından önemli bir mâna taşır. Türklere ait eski metinlerde sade, Türkçe kelimelere önem vererek, yabancıları bir kenara atmak, hem kültür kavramına hem de ilmî düşünceye aykırıdır. Dili bir milletin medeniyet tarihinin aynası olarak inceleyenler, onda pek çok şey görürler.
Mehmet Kaplan, Dil ve Kültür
Metni Anlama ve Çözümleme
Hayatı yaşamak için çalışacaksın mücadele edeceksin. Önünde kolaylık da olacak zorluk da. Zorluklar çıktığında mücadeleyi elden bırakmayacaksın. Yaşama dört elle sarılacaksın.
Tarihin ilk ağacı olan zeytin ağacı ölümsüzdür ve bütün ağaçların kralıdır.Antik Yunan’da kutsal bir aileden gelmiş olmanın en önemli işaretidir zeytin ağacının altında doğmuş olmak.Tanrı RA’nın aydınlanma simgesi,tanrıça İSİS’in meyvesi,bereket ve barışı temsil eden tanrıça Athena’nın insanlığa armağanıdır zeytin.Bütün kutsal kitaplarda adı geçen 5 meyveden biridir.Aklın,zaferin,barışın,saflık ve sadeliğin sembolü,şiirlerin ise en güzel misafiridir..
Bir zeytin ağacı dikmek, başkası için mücadele etmek, başkası ölmek…
Nazım Hikmet , Toplumcu Gerçekçi şiirinin edebiyatımızdaki öncüsüdür. Toplumcu Gerçekçi şiirde de üslup hitabet havasında geçer. Karşısındaki kitleleri harekete geçirme amaçlandığı için bu tarz üslup seçilmiştir.
Ölümsüzlük…
Yaşamak , ölümsüzlük, ölüm, inanç…
Etkinlik
Yaşamaya Dair adlı şiirdeki ahenk unsurlarını belirleyiniz.
Yaşamaya Dair adlı şiirdeki imgeleri ve söz sanatlarını belirleyiniz.
Etkinlik
|
Şiirler
|
Epik Şiir
|
Lirik Şiir
|
Satirik Şiir
|
Didaktik Şiir
|
Pastoral Şiir
|
| Kaldırımlar | X | ||||
| Yayla Dumanı | X | ||||
| Akıncı | X | ||||
| Kızılırmak Kıyıları | X | ||||
| Yaşamaya Dair | X |
Yukarıdaki tabloda verilen şiirlerin konularını belirleyiniz.
YUKARIDA TABLODA YAZILMIŞTIR.
Bu belirlemelerden hareketle şiirlerin türlerini tablodaki ilgili yerlere işaretleyiniz.
YUKARIDA TABLODA YAZILMIŞTIR.
|
Bir gün yine dolu dizgin boşanan atlarımızla Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla… |
Mübalağa vardır. İstiare vardır. Askerlerin şehit oluşunu yedi arşa kanatlanan kuşa benzetmiş. Benzetmenin tek unsuru kullanılmış. |
|
Ilık karanlık şarkı söylerdi, Ay ışığı öperdi susamış toprağı. |
Teşhis vardır. Karanlığın şarkı söylemesi, ay ışığının öpmesi insana ait özellikler insan dışındaki varlıklara verilmiş. |
|
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya; Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. |
Teşbih vardır. Taşları buza benzeterek benzetme yapılmıştır. |
|
İstanbul konuşması En saf, en ince bize |
Ad Aktarması vardır. Saf ve ince olan konuşma değil Türkçedir. |
Yukarıdaki şiirlerde bulunan edebî sanatları ve bu sanatların nasıl yapıldığını ilgili yerlere yazınız.
Edebî sanatların şiire katkısını bu örneklerden hareketle açıklayınız.
Edebi sanatlar da imge olarak kullanılır. Zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya.. Bu tanım imgenin tanımıdır. Bunu bazen söz sanatlarıyla yaparız. Bu da şiire katkı açısından çok önemli olduğunu gösterir. Çünkü şiirde düz anlatım olmaz , tercih edilmez. estetik kaygı olmalıdır. Bu da söz sanatlarıyla olur. Mesela ;
Kurban olam, kurban olam
Beşikte yatan kuzuya
derken sıradan bir anlatım varsa beşikten yatan kuzuyla bebek ifade edilmiş olup istiare yapılmış. Dolayısıyla burada imge oluşturulmuş. Yani şiirde imge önemli. Bu imgeler de söz sanatlarıyla olur.
Etkinlik
Beni içerine aldın ağ gibi,
Doldun gözlerime bir rüya gibi;
Ben de güneş gibi, yüce dağ gibi
İçinde kaybolsam yayla dumanı!
Yukarıdaki dörtlükte geçen teşbihleri bulunuz.
Benzeyen:Ben
Benzetilen: Ağ
Benzetmen Edatı: gibi
Benzetme Yönü: içeriden alman.
Benzeyen:Ben
Benzetilen: Rüya
Benzetmen Edatı: gibi
Benzetme Yönü: Gözlere dolma yönüyle
Benzeyen:Ben
Benzetilen: Güneş
Benzetmen Edatı: gibi
Benzetme Yönü: İçinde Kaybolmak yönüyle
Benzeyen:Ben
Benzetilen: Yüce Dağ
Benzetmen Edatı: gibi
Benzetme Yönü: İçinde Kaybolmak yönüyle
| Benzeyen | ben, | ben | ben | ben |
| Kendisine benzetilen | ağ | rüya | güneş | dağ |
| Benzetme yönü | içeriden alma yönüyle | Gözlere dolma yönüyle | İçinde Kaybolmak yönüyle | İçinde Kaybolmak yönüyle |
| Benzetme edatı | gibi | gibi | gibi | gibi |
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Bin gemle bağlanan yağız at şâha kalkıyor,
Gittikçe yükselen başı Allah’a kalkıyor!
yahut, kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Öyle dalmış ki yüzyıllar süren uykusuna,
Uyandırmazsan,
Uyanacak değil.
Yukarıdaki dizelerde yer alan imgeleri bularak tabloya yazınız.
AŞAĞIDA TABLODA VERİLMİŞTİR.
Bu imgelerin sizde çağrıştırdığı anlamları karşılarına yazınız.
| İmge | Çağrıştırdığı Anlam |
| Şakaklara kar yağması | Saçların beyazlamasını kar yağma olarak ifade etmiş |
| Çizgili yüz | yaşlanınca yüz hatlarında çizgilerin olması |
| bin gemle bağlanan yağız at | Türk milleti olarak verilmiş, aynı zamanda atın gövdesi harita üzerinde Anadolu’nun şekli olabilir. |
| beyaz gömlek | doktor ve laborant çalışanı |
| damla damla korku birikmesi | Sokakta yatan kişin çaresizlik için sürekli korkarak yaşaması |
| sokak başını kesmiş devler | Yan yana dizilmiş evleri devlere benzetmiş |
| mil çekilmiş ama evler | Evde yaşayanlar sokakta yaşayanların halini görmediği için bu durumla ifade edilmiş. |
| yüzyıllar süren uykusuna | Anadolu ‘nun uykuya dalması |
ELSA’NIN GÖZLERİ
Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de
Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm
Orada bütün ümitsizleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde
Uçsuz bir denizdir bulanır kuş gölgelerinde
Sonra birden güneş çıkar o bulanıklık geçer
Yaz meleklerinin eteklerinden bulutlar biçer
Göklerin en mavisi buğdaylar üzerinde
Karanlık bulutları boşuna dağıtır rüzgâr
Göklerden aydındır gözlerin bir yaş belirince
Camın kırılan yerindeki maviliğini de
Yağmur sonu semalarını da kıskandırırlar.
……………………………
Ben bu radiumu bir pekbilent taşından çıkardım
Benim de yandı parmaklarım memnu ateşinde
Bulup yeniden kaybettiğim cennet ülke
Gözlerin Peru’mdur benim Golkond’um, Hindistan’ım
Kâinat paramparça oldu bir akşam üzeri
Her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
Gördüm denizin üzerinde parlarken Elsa’nın
Gözleri Elsa’nın gözleri Elsa’nın gözleri.
Louis Aragon, Aşk Şiirleri, Türkçesi: Orhan Veli, Yayıma Hazırlayan: Fahri Özdemir
Elsa’nın Gözleri adlı şiiri Yayla Dumanı, Kaldırımlar, Kızılırmak Kıyıları, Yaşamaya Dair adlı metinlerle tür, biçim, üslup ve içerik açısından karşılaştırınız.
| Tür | Biçim | Üslup | İçerik | |
| Elsa’nın Gözleri | Şiir | Serbest nazımla yazılmıştır. Bentlerle yazılmıştır. Kendine ait uyak örgüsü , kafiye ve redifleri vardır. | Lirik bir duyguyla yazılmıştır. | |
| Yayla Dumanı | Şiir | Heceyle yazılmıştır. Dörtlükler kullanılmıştır. Kendine ait uyak örgüsü , kafiye ve redifleri vardır. | Pastoral tarzda yazılmıştır. Kısa kelimeler vardır | Doğa ve tabiat sevgisi anlatılmıştır. |
| Kaldırımlar | Şiir | Heceyle yazılmıştır.Dörtlükler kullanılmıştır. Kendine ait uyak örgüsü , kafiye ve redifleri vardır. | Lirik tarzda yazılmıştır. İmgeler ve söz sanatlarıyla dolu bir üslubu vardır. | Yalnızlık duygusu kaldırımlarda yani sokakta yaşayan kişiler üzerinden verilmiştir. |
| Kızılırmak Kıyıları | Şiir |
Serbest nazımla yazılmıştır. Bentler kullanılmıştır. Ahengi sağlamak için aliterasyon ve asonanslar kullanılmıştır. |
Satirik tarzda yazılmıştır. Kısa cümleler oldukça fazladır.Anlatımda yalınlık oldukça dikkat çekicidir. | Anadolu’nun unutulması ve aydınlar tarafından yanlış değerlendirilmesi |
| Yaşamaya Dair | Şiir |
Serbest nazımla yazılmıştır. Bentler kullanılmıştır. Ahengi sağlamak için aliterasyon ve asonanslar kullanılmıştır. |
Didaktik tarzda yazılmıştır. Hitabet havası vardır. Miting meydanındaki konuşma üslubuyla dikkat çeker. | Ölümsüzlüğü yakalamak için yaşamak gerektiği anlatılıyor. |
Dil Bilgisi
Gümüş bir dumanla kapandı her yer;
Yer ve gök bu akşam yayla dumanı;
Sürüler, çimenler, sarı çiçekler,
Beyaz kar, yeşil çam yayla dumanı!
Yukarıdaki dörtlükte renkli olarak belirtilmiş kelimeleri çıkararak dörtlüğü okuyunuz, aynı etkiyi hissettiniz mi? Bu çalışmadan hareketle bu kelimelerin türünü ve işlevini belirleyiniz.
Aynı sahip olmaz. Şiir estetiğini yitirir. Çünkü bunlar sıfat olarak kullanılan sözcüklerdir.
| Gümüş duman: | Niteleme Sıfatı |
| bir duman : | Belgisiz sıfat |
| her yer: | Belgisiz sıfat |
| bu akşam: | İşaret Sıfatı |
| sarı çiçekler: | Niteleme Sıfatı |
| Beyaz kar: | Niteleme Sıfatı |
| yeşil çam: | Niteleme Sıfatı |
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler…
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
| kara gökler | Niteleme Sıfatı |
| kül rengi bulutlar | Niteleme Sıfatı |
| iki yoldaş | Sayı sıfatı |
| bir korku | Belgisiz sıfat |
| serseri kaldırımlar | Niteleme Sıfatı |
| her sokak | Belgisiz sıfat |
| Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler | Niteleme Sıfatı |
| içimde yaşamış insan | Niteleme Sıfatı |
| bir insan | Belgisiz sıfat |
| içimde kıvrılan lisan | Niteleme Sıfatı |
| bir lisan | Belgisiz sıfat |
Şiirde geçen sıfat-fiilleri bularak sıfat-fiil eklerini gösteriniz.
Gözüne mil çekil (miş) bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, içimde kıvrıl (an) bir lisandır.
Bulduğunuz sıfatların metindeki işlevlerini belirleyiniz.
Sıfatlar, metinlerde önemlidir. Özellikler varlıkların sayıları,renkleri, durumları,biçimleri ve belirli olup olmadıkları sıfatlarla ifade edilir. Genellikle de betimleme yapılacağı zaman sıfat tamlaması tercih edilir. Şiirde de betimleme ve imgesel anlamlar çok için sıfatların olması kaçınılmazdır.
3.
Kardaş, senin dediklerin yok,
Virgül: Seslenmeler de kullanılır.
Virgül : yok, değil gibi ifadelerden sonra kullanılır.
Halay çekilen toprak bu toprak değil.
Nokta: Bitmiş cümlelerde bulunur.
Çık hele Anadolu’ya,
Tırnak İşareti: Özel isimlere gelen çekimleri ayırmada kullanılır.
Kamyonlarla gel, kağnılarla gel gayrı,
Virgül: Sıralı cümleleri ayırmadan kullanılır.
O kadar uzak değil.
Nokta: Bitmiş cümlelerde bulunur.
Yukarıdaki parçadan hareketle noktalama işaretlerinin kullanılma amaçlarını belirleyiniz.
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde!
Yukarıda farklı şiirlerden alınmış dizelerdeki altı çizili kelimelerde düzeltme işareti neden kullanılmıştır?Açıklayınız.
Yazılışları bir, anlamları ve söylenişleri ayrı olan kelimeleri ayırt etmek için okunuşları uzun olan ünlülerin üzerine konur. hala>hâlâ milli>mîllî
Şiirin ahenk unsurları: Ölçüsü, nazım birimleri, nazım şekilleri, uyakları, uyak örgüleri, redifleri, asonans ve aliterasyonları … dır.
Dostlarla yolların ayrılması sevdiği dostların arkadaşların ya da yaşıtlarının ölmesi kendisini kalması
Geç fark etmek ve taşsın sert olduğunu anlamak kelime gruplarıyla da ölümün farkına geç varılması kastediliyor.
Ölümden korkan , yaşadıkları bazı şeylerin farkına geç varan ve bazı şeylerden nedamet duyan biri diyebiliriz.
Otuz Beş Yaş şiiri özellikle 35 dizeden oluşturulmuştur.
| Delikanlı çağımızdaki cevher | İşaret Sıfatı |
| çizgili yüz | Niteleme Sıfatı |
| bu yüz | İşaret Sıfatı |
| gözler altındaki halkalar | İşaret Sıfatı |
| mor halkalar | Niteleme Sıfatı |
| Yıllar yılı dost bildiğim aynalar | Niteleme Sıfatı |
| Hangi resmime | Soru Sıfatı |
| o günler | İşaret Sıfatı |
| o şevk | İşaret Sıfatı |
| o heyecan | İşaret Sıfatı |
| Bu adam | İşaret Sıfatı |
| güler yüzlü adam | Niteleme Sıfatı |
| ilk aşkımız | Sıra Sayı Sıfatı |
| ilk aşkımız | Belgisiz Sıfat |
| bir dert | Belgisiz Sıfat |
| bu cena | Belgisiz Sıfat |
| kaçıncı bahçe | Sıra Sayı Sıfatı |
| kaç yaşında | Soru Sıfatı |
Yukarıdaki bilgilerden yararlanarak Otuz Beş Yaş şiiri ile şairin hayatı arasında nasıl bir ilişki kurulabilir? Açıklayınız.
Cahit Sıtkı Tarancı’nın yukarıda anlatılan olayla hayatı ve eserleri arasında ilişki vardır. Çünkü yaşadığı ölüm ve ölüm korkusu eserlerine sürekli yer etmiştir. Ölmek ya da yaşama sevinci onun eserlerinde çokça işlediği konudur.
| Şiirler | Şiirin Türü | Nedeni |
|
Bu vatan toprağın kara bağrında Sıradağlar gibi duranlarındır. Bir tarih boyunca onun uğrunda Kendini tarihe verenlerindir. Orhan Şaik Gökyay |
Epik Şiir | Yiğitçe , mertçe , kahramanlık duyguları ifade edilmiştir. |
|
daha dokunmadan kurudu irem çöllere bir türlü yağamıyorum yeni bir koşunun başlangıcında biraz deprem sonrası biraz şehir hülyâsı bir kalp yangınından geriye kalan siyah gözlerine beni de götür artık bu yerlere sığamıyorum Nurullah Genç |
Lirik Şiir | Duygusal yönü ağır basan şiirdir. |
|
Ne atom bombası, Ne Londra Konferansı; Bir elinde cımbız, Bir elinde ayna; Umurunda mı dünya! Orhan Veli Kanık |
Satirik Şiir | Dönemin sorunlarına , buhranlarına mizahi yaklaşmıştır. |
Her vagonda coştu yanık yanık türküler.
Masum yüzlü nefercikler bakıp gülerdi
Ellerinde, parıldayan keskin süngüler!
Al mendiller sallanarak her pencereden
Tiren kalktı yavaş yavaş bir gelin gibi.
Yeşil kırlar arasından akıp giderken
Ağaçların helecanla çırpındı kalbi!
Yusuf Ziya Ortaç, Yabancı Ellerde
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri şiirden hareketle uygun ifadelerle doldurunuz.
Şiirde DÖRTLÜK nazım birimi kullanılmıştır.
Şiir HECE ölçüsüyle yazılmıştır.
Şiirde ÇAPRAZ kafiye düzeni kullanılmıştır.
ç. Şiirde KİŞİLEŞTİRME ve BENZETME söz sanatlarına başvurulmuştur.
A) Beni kıya kıya bakan
Kor muyum seni kor muyum
Bakışı ciğerim yakan
Kor muyum seni kor muyum
Usûli
B) Karşıdan gelen piyade
Bizim iller yerinde mi
Etekleri çimen olmuş
Karlı dağlar yerinde mi
Köroğlu
C) Havada şâhine benzer
Meryem’in saçına benzer
Gökte güvercine benzer
Yavru kaşların gözlerin
Kerem
D) Pervane kılıcın almış destine
Siyah mendil bağlar kaşın üstüne
Yiğit olan kıymaz sadık dostuna
Seni sevdiğine vermeli gelin
Pervane
E) Tıfl-ı nâzım cümle gördüm diyü aldatma beni
Görmedin bir hoşça sen dahi ol dil-cû gülşeni
Serv-i nâzım gel Nedîm-i zâr gezdirsin seni
Seyr-i Sa’d-âbâd-ı sen bir kerre ıyd olsun da gör
Nedim
Önünde yapayalnız dursan bile şimdilik,
Cevdet Kudret Solok, Seyahat
Yukarıdaki dizelerle
I.için seni çekecek
II.yollar seni bir sabah
III. saracak iplik iplik,
IV. bir gün seyahat için.
bu parçalar kullanılarak sarmal uyak düzeni oluşturulmak istense son iki dizenin sıralanışı aşağıdakilerden hangisi olur?
A) I-IV ve II-III
B) II-III ve I-IV
C) III-I ve II-IV
D) III-I ve IV-II
E) IV-I ve II–III
11. Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kaafilelerle…
Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan,
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.
Yukarıdaki dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Niteleme sıfatı kullanılmıştır.
B) Belgisiz sıfat kullanılmıştır.
C) Sayı sıfatı kullanılmıştır.
D) Bir ismi birden fazla sıfat nitelemiştir.
E) İşaret sıfatı kullanılmıştır.
12.
I. Alıntılarda alınmayan kelime veya bölümlerin yerine konur. (Üç Nokta)
II. Tarihlerde gün, ay, yılı gösteren sayıları ayırmak için konur. (Nokta)
III. Tırnak içinde olmayan aktarma cümlelerinden sonra konur. (Virgül)
IV. Tırnak içinde verilen cümlenin içinde yeniden tırnağa alınması gereken bir sözü, ibareyi belirtmek için kullanılır. (Yay Ayraç)
V.Kişi adlarından sonra gelen saygı ve unvan sözlerine getirilen ekleri ayırmak için konur. (Kesme İşareti)
Yukarıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içinde verilen noktalama işaretiyle uyuşmamaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.” dizesinde şair “ben” sözünü kullanarak hangi edebî sanattan yararlanmıştır?
A) Kişileştirme B) Benzetme C) İstiare D) Mecazımürsel E) İntak
3 NOLU ÇIKIŞ
İsterseniz diğerlerini cevaplayalım.
Hazırlık
İnsanlar, tanımadıkları kişilere güvenmeleri sonucunda istedikleri ve hayal ettikleri gibi olmadığında hayatlarının geri kalan kısmında güvensizlik ve her daim aldanmışlık onların sürekli yanında olacaktır.Bu yapı da kişilerin genel karakteri haline gelebilir.Güven duygusu kırılgan yapıya sahiptir.
Genelde okumak ve özelde ise hikaye okumak insana geniş bir ufuk açar. Betimlemeler insanın zihninde oluştuğu için zihni faaliyetleri daha çok hareketlenir. Kelime hazinenizi arttırır. Cümle kurgunuzu değiştirir. Yan anlam ve mecazlarla birlikte daha çok kelime derinliklerine inebilirsiniz.Genel kültür seviyeniz artar. Bu seviye de yazarken kendini gösterir.
İhtiyar esir sevincinden bayılmıştı. Kendine gelince oğlu ona:
— Ben karaya cenk için çıkıyorum. Sen gemide rahat kal, dedi.
Eski kahraman kabul etmedi:
— Hayır. Ben de beraber cenge çıkacağım.
— Çok ihtiyarsın baba.
— Fakat kalbim kuvvetlidir.
— Rahat et! Bizi seyret!
— Kırk senedir dövüşe hasretim.
Oğlu:
— Vurulursun! Vatana hasret gidersin! diye onu gemide bırakmak istedi.
Kara Memiş, o vakit, birdenbire gençleşmiş bir kaplan gibi doğruldu. Duramıyordu. Kalkan, kılıç istedi. (…)
— Şehit olursam bunu üzerime örtün! Vatan, al bayrağın dalgalandığı yer değil midir? dedi.
Ömer Seyfettin, Forsa
Bu metin OLAY eksenli yazılmış bir hikayedir.
Bu caddeye ne kadar da çok fotoğrafçı toplanmış, şimdiye kadar kaç tanesinin önünde resimleri seyre daldım. Bütün bu mesut insanlar buralara da saadetlerini tespit ettirmek için koşuşmuş olacaklar. Bu resimlerde, yaşayacaklarından daha uzun zaman tebessümleri devam edecek. Şu gelin, demin gördüğüm kocalı kadın değil mi? Şu pembe yüzlü, çift örgülü saçlı küçük çocuk, daha demin sıçrayarak yanımdan geçen genç kız değil mi? Belli belli! Bu fotoğrafhanelerde hiç ölülerin resmi yok. Zaten en yakın mezarlık buraya kilometrelerce uzakta. Bu caddede ancak mesut dolaşılabilir. Yalnız bu caddede
bulunmak insanı mesut etmeye kâfidir. Yaşadığımı, ben de saadetimi düşünmeliyim. Şu kadar dükkânın içinde elbette beni de mesut, hiç olmazsa memnun edebilecek şeyler satanlar da yok değil ya! Şuracıkta kunduralarımı boyatabilirim. Şu kravatı pekâlâ satın alabilirim. Yeni gelmiş şu şiir kitabı bana pekâlâ zevkli saatler geçirtebilir. Ben de pekâlâ şu mesut insanların fotoğraflarını çıkarttıkları fotoğrafhanelerden birine girebilir, ben de mesudum, benim de resmimi çekebilirsiniz, diyebilirim. Fotoğrafçı da itiraz edemez, sizin kimseniz yok, fotoğrafı ne yapacaksınız, diyemez.
Ziya Osman Saba, Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi
Bu metin DURUM eksenli yazılmış bir metindir.
| Zincir | |
| Kişiler | Anlatıcı (yazar), buldok cinsi bir köpek, Senegalli bir nefer vd. |
| Olay örgüsü |
* Anlatıcının pencereden sokağı seyretmesi * Senegalli neferin buldok cinsi bir köpeği gezdirmesi * Köpeğin neferi sürüklemesi * Neferin zaptedemediği köpeğe kayışla vurması ve köpeği çeke çeke güçlükle tekrar eve sokması * Frenk kadının köpeğe “Juju! Juju!” diyerek iltifat etmesi * Köpek eve sokulduktan sonra sokağın tekrar sakinleşmesi * Bir gün köpeğin zincirinden kurtularak kaçması * İki gün sonra köpeğin dönmesi * Köpeğin tekrar zincirlendiğinde artık sakin olduğunun görülmesi * Eski hırçınlığını kaybeden köpeğin artık zincirsiz dolaştırılması * Mahalle çocuklarının eskiden yanına yaklaşamadıkları köpekle alay etmeleri * Köpeğin eski zincirli günlerini arar hâle gelmesi |
| Mekân | Gurbet, yabancı bir memleket |
| Zaman | (Anlatıcıya göre) geçmiş zamanda birkaç gün |
| Çatışma |
Tutsak ve güvenli bir yaşam ile özgür ve tehlikelerle, zorluklarla dolu bir yaşam arasındaki çatışm |
| Tema | Özgürlüğün bedeli |
| Konu |
Bir köpeğin esaret altındayken ve esaretten kurtulunca yaşadıkları ve bunun sonuçları |
| Anlatıcı | Birinci kişi |
| Bakış açısı | Kahraman (ben) bakış açısı |
Metni Anlama ve Çözümleme
Hadise: Olay
Vuku: Ortaya çıkmak
Bulmak: İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak
Bir olay meydana geldi anlamında kullanılmıştır.
| Anlatıcı | Yalnız, fakat yalnızlığına mahkum olmamış, kendini çaresizliğe itmemiş biridir. Bu yalnızlığa rağmen hayata dair bir şeyler yapmaya çalışan biridir. |
| Buldog Köpek | Komşu subayın köpeği. İri kafalı, koca enseli, iki dişi daima meydanda, yanakları kof ve sarkık, burnu çökük, aksi bir köpek… |
| Senegalli | İri , esmer tenli koca yapılı bir adam. J harflerini söyleyemeyen biri. |
Kullanılan bakış açısı kahraman bakış açısıdır. Olayların içerisinde olduğu için gördüklerini ve bildiklerini anlatmadır. Gözlemler ortaya konduğu için daha sıcak ve samimi bir hava katmıştır.Eksik tarafıysa her duruma hakim olamadığı için sadece görebildiklerini anlatır. Mesela hikayemizde köpeğin kaçtıktan sonraki bölümleri eksik kalmıştır. Anlatıcı bize sadece köpek eski hırçınlığının kalmadığını anlatmış olup o süreçte ne yaşandığıyla ilgili bilgi vermemiştir.
Anlatıcı burada özneldir. Öznel olduğu için kendi yorumları ön plandadır. Bizim görüşlerimize ve yorumlarımıza bırakmaz. Kendi gözleriyle yorumlayıp bizden de onu kabullenmemizi ister.
Yazar eseri sade bir dille yazmıştır. İçinde bulunduğu durumu, yaptığı analizleri ve vardığı sonuçları bize süsten uzak ve sade bir dille anlatmıştır.
| Serim | Yazarın kendini tanıttığı bölümdür. Hayata beklentilerini ve neler istediğini anlattığı bölümdür. Aynı zaman köpek ile Senegalli kişiyi tarif ettiği bölüm buraya girer. |
| Düğüm | Bu bölümde kısa bir olay yaşanmaktadır. Anlatıcı önceden hayal ettiği köpeğin kaçmasını ve kasabaya nasıl zarar verebileceğini sürekli düşündüğü olay gerçekleşir. Bu bölümde biraz merak vardır. |
| Çözüm | Köpeğin geri dönmesi , eski heybetinde eser kalmadığı bölümdür. İnsanları köpekle alay ettiği bölümdür. Bu bölümde düğüm bölümünde merak edilen konu gerçekleşmez. |
Etkinlik
Yalnızlık, esaret, cesaret, özgürlük …
Metindeki evrensel değerlerin olay akışına etkisini değerlendiriniz.
Yalnızlık duygusu kasabada yaşanılan küçük olayla beraber verilerek insanların küçük bir olayla bile mutlu olabileceğini, yalnızlığı bir nebze olsun giderebileceğini göstermektedir Tutsak ve güvenli bir yaşam ile özgür ve tehlikelerle, zorluklarla dolu bir yaşam arasındaki farklar da olay akışında verilmiştir.
Etkinlik
Zincir adlı metinde öne çıkarılan yapı unsurunu belirleyiniz.
| Olay Örgüsü: |
* Anlatıcının pencereden sokağı seyretmesi * Senegalli neferin buldok cinsi bir köpeği gezdirmesi * Köpeğin neferi sürüklemesi * Neferin zaptedemediği köpeğe kayışla vurması ve köpeği çeke çeke güçlükle tekrar eve sokması * Frenk kadının köpeğe “Juju! Juju!” diyerek iltifat etmesi * Köpek eve sokulduktan sonra sokağın tekrar sakinleşmesi * Bir gün köpeğin zincirinden kurtularak kaçması * İki gün sonra köpeğin dönmesi * Köpeğin tekrar zincirlendiğinde artık sakin olduğunun görülmesi * Eski hırçınlığını kaybeden köpeğin artık zincirsiz dolaştırılması * Mahalle çocuklarının eskiden yanına yaklaşamadıkları köpekle alay etmeleri * Köpeğin eski zincirli günlerini arar hâle gelmesi |
| Yer: | Gurbet, yabancı bir memleket |
| Zaman : | (Anlatıcıya göre) geçmiş zamanda birkaç gün |
| Kişi: | Anlatıcı (yazar), buldok cinsi bir köpek, Senegalli bir nefer vd. |
Öne çıkarılan bu yapı unsurunun hikâyenin kurgusundaki işlevini değerlendiriniz.
Öne çıkarılan olay örgüsü, yer, zaman , kişi hikayenin kurgusunda önemlidir. Bu dört unsurdan en önemlisi olay örgüsüdür. Daha sonra kişi gelmektedir. Yer ve zamanın olması kısmen önemlidir. Yer ve zaman net olarak verilmese de her hangi bir yer ya da zaman olarak verilmesi de önemlidir. Ama hikayeden kişiyi ve olay örgüsünü çıkarırsak hikayenin kurgusu çöker.
Zincir adlı metni Jules Amcam adlı metinle tür, biçim, üslup ve içerik açısından karşılaştırınız.
| Zincir | Jules Amcam | |
| Tür | Hikaye | Hikaye |
| Biçim | Düzyazı | Düzyazı |
| Üslup | sade ve anlaşılır bir dille yazılmış olup ben merkezli anlatım tercih edilmiştir. | Kısa cümleler, karşılıklı konuşmalar şeklinde yazılmış. Ben merkezli anlatım tercih edilmiş. Sade ve anlaşılır bir dili var. |
| İçerik | Bir köpeğin esaret altındayken ve esaretten kurtulunca yaşadıkları ve bunun sonuçları | Yoksul bir ailenin umutla zenginlik hayali kurması ve sonucunda hüsrana uğraması |
Hazırlık
Doğal çevre olmazsa insan nefes alacak oksijenden mahrum kalır, diğer hayvanlar yaşam alanı bulamaz. Çevre bu nedenle tüm canlılar için çok büyük bir gereksinimdir. Tüm canlılar için büyük önem taşıyan doğal çevreyi koruyarak devamlılığını sağlamak gerekmektedir. Biz doğayı korumazsak doğa hızla yok olup gidecektir. Gerek çevre sorunları gerekse insanların hatalı davranışları günümüzde doğal çevreye büyük zarar vermektedir. Bu konuda insanlar bilinçlendirilerek çevremize gereken özen gösterilmeli ve bu alanlar özenle korunmalıdır.
Kahveye yaklaşınca makinist gaza bastı, motoru büyük bir gürültüyle çalıştırdı, egzozunu tüfenk gibi patlattı. Kalabalık ürkerek açıldı, birçokları korkularını gizlemek için kahkaha attılar. Makinist, kahvenin önünde traktörü durdurdu, fakat motoru ıstop ettirmedi. Direksiyona yaslanarak, etrafını saran kalabalığa gururla baktı.
Halil Ağa tesbihini şakırdatarak yaklaştı:
“Hoş geldin bizim oğlan!” dedi makiniste, “Bizim dört beygirli bu he?”
Makinist kasketini geri attı. Kulağının üzerinden düşen çiçeği tam zamanında yakaladı, sapından döndürerek burnuna götürdü:
“Bu, Ağam,” dedi “Nasıl, zorlu değil mi? Adı dört beygirli ya, onun bir günde yaptığı işin, on beygir hakkından gelemez.”
Sözünü doğrulamak ister gibi, gaza bastı, motoru homurdattı. Çiçekler, yapraklar zangırtıyle titreştiler.
Kemal Bilbaşar, Kurban
Mutfakta, üzeri damalı bir muşambayla kaplı, açılır kapanır masada, yaşamımın birçok dönemine tanıklık etmiş bu eski nesnede, çelik bir tastan çorba içiyorum. Masanın, ana katmanlarıyla yüklü ağırlaşmış yüzü hafif dalgalı bir denizi andırıyor. Muşamba ise sayısız kesik ve çiziklerle zamana karşı direnmiş. Bu izlerin kaçını ben yapmış olabilirim, bilmiyorum. Kalın dilimlenmiş ekmekler arasında dolaşan karıncalar görüyorum. Amaçsız bir geziye çıkmış gibiler.
Cemil Kavukçu, Kargalar Rotası
1.Metinde anlatım İlahi bakış açısıyla yazılmıştır. 2. metindeyse Kahraman bakış açısı kullanılmıştır. 1.metinde kişilerin iç dünyasında yaşadıkları dile getirilmiş ve onların neler düşündükleri anlatılmıştır. Bu da İlahi bakış açısıyla olduğunu gösterir. Diğer metinde de hikâye kahramanının ağzıyla anlatılmış her şey.
| Olay ve Durum Hikâyesi Farkı | |
|
Serim, düğüm, çözüm bölümlerinden oluşan düzenli bir planı vardır. |
Serim, düğüm, çözüm planına uyulmamıştır. |
| Olay ağırlıklıdır. |
Durum ağırlıklıdır. |
| Merak ögesi canlı tutulmuştur. | Merak ögesi ön plana çıkarılmamıştır. |
| Hikâye beklenmedik bir sonla bitirilmiştir. | Hikâyede bitmemişlik duygusu söz konusudur. |
Metni Anlama ve Çözümleme
Konstantin: Galata’da bir yazıhanesi olan zahire tüccarıdır. Kendi halinde yaşayan, hesaplı, başkaları tarafından sevilen, mütevazi, şakacı bir tavrı yanında canavar bir yönü de vardır çünkü kuşlara kıymaktadır. Yazar tarafından beğenilmemektedir. Mühendis Ahmet Bey: Okumuş bir insan olmasına rağmen çocuklara çimleri yoldurmaktadır. Onlara kötü örnek olmaktadır.
MEKAN VE ZAMAN: Öyküdeki zaman kesin olmamakla beraber güz mevsimi ve yaz mevsimlerine değinmiştir. Hikaye İstanbul Büyükada’’da geçmektedir.
Hikaye kahraman anlatıcının bakış açısıyla yazılmıştır.1.tekil kişili (ben)anlatımı vardır.Zaman zaman gözlemci bakışı açısı da kendini gösterir.
Metinde kullanılan anlatım biçim ve tekniklerini belirleyiniz.
Sizinle alakalı bir durum.
Bizim toplulumuzda hikaye Tanzimat’tan sonra ortaya çıkmış ve Batı toplumlarına giden aydınlarımız tarafından edebiyatımıza kazandırılmıştır. Bu da toplumsal değişimle beraber olmuştur. Batı’nın tanınması ve onun örnek alınması edebiyatımıza hikaye türünün gelmesine katkıda bulunmuştur.
Peki Tanzimat’tan önce hikaye türünün yerini tutan türler yok muydu? Kesinlikle vardı. Masal, efsane , destan , fabl, halk hikayesi gibi türler hikayenin yerini tutan türlerdi. Bu türlere baktığımızda da çoğunlukla sözlü kültürde ortaya çıktığı – masal,efsane,destan…- zamanla yazıya geçirildiğini göstermektedir.
| Metin | Anlatıcı ve Bakış Açısı |
| Köşe penceresini, işte, ben, bu bakımdan insan çevresinin bir damlası üstüne çevrilmiş bir mikroskop camı sayarım. Baktığınızı sanki büyütür. Rasathaneler nasıl gökleri ve yıldızları temaşa için havaya uzanmış birer fen gözü ise köşe pencereleri de yeri ve yerde yaşayanları seyre yarar, zemine eğilmiş birer tecrübe gözlüğüdür. | Kahraman Bakış Açısı |
| Seneler var ki kuşlar gelmiyor. Daha doğrusu ben göremiyorum. Güzün güzel günlerini pencereden görür görmez, Konstantin Efendi’nin bulunabileceği sırtları hesaplayarak yollara çıkıyorum. Bir kuş cıvıltısı duysam kanım donuyor, yüreğim atmıyor. | Kahraman Bakış Açısı |
|
Hani sessiz, zenginliğini bile belli etmez, mütevazı adamdı da… Konu komşusu da severdi hani. Hiçbir şeye, hiçbir dedikoduya karışmazdı. Sabahleyin işine kısa kısa adımlarla koşarken, akşam filesini doldurmuş vapurdan çıkarken görseniz; iriliğine, sallapatiliğine, Karamanlı ağzı konuşuşuna, basit ama, hesaplı fikirlerine, (…) yine basit, sevimli şakalarına karşı, hakkında kötü bir hüküm de veremezdiniz. Kendi halinde, işi yolunda, hesaplı yaşayan bin bir tanesinden bir tanesiydi. |
İlahi Bakış Açısı |
a.Zincir ile Son Kuşlar hikâyelerinden alınan bu parçaları anlatıcı ve bakış açısı yönünden değerlendiriniz.
Yukarıda tabloda verilmiştir.
Bu anlatıcı ve bakış açılarının anlatıma etkilerini değerlendiriniz.
Kahraman bakış açısı esere sıcak ve samimiyet katmaktadır. Ama aynı zamanda sadece görebildiklerini anlatabildiği için anlatım açısından sınırlıdır. İlahi Bakış açısı da bizim daha geniş bir pencere sunar. Her olay ve duruma hakimiyet söz konusudur.
Tablodaki metinlerde metin-okuyucu ilişkisi açısından anlatıcının yazarın gerçek kişiliği ya da kurgu olup olmadığını belirleyiniz.
Her metin yazarın hayatından izler taşımakla beraber bir kurgu özelliğine sahiptir. Yani yazar gerçek hayatta yaşadıklarını bize olduğu gibi değil de değiştirerek başka bir dünya kurarak anlatır.
Görseldeki manzarayı betimleyiniz.
Akşam olup, güneş denize döküle döküle çekilip karşı tepenin ucundan isli, harlı bir köz parçası gibi göründüğünde gökyüzündeki kuşların şekli insana ayrı bir haz veriyor. Her yeri yangın yeriymiş olan bu hava küçük bir rıhtım ve yanındaki sazlıklarla birlikte ateşin içine giden yol olarak karşımıza çıkıyor.
Yaptığınız betimlemeden hareketle edebiyatın görsel sanatlarla ilişkisini değerlendiriniz.
Edebiyat içerisinde hikaye ve roman gibi türlerin direkt olarak görsel sanatlarla ilgisi vardır. Günlük hayatta gördüğümüz nesneleri ya da yaşadığımız olayları anlatmak için edebiyata ihtiyaç vardır.
Son Kuşlar adlı metni Kırda Bir Gün adlı metinle tür, biçim, üslup ve içerik açısından karşılaştırınız.
| Son Kuşlar | Kırda Bir Gün | |
| Tür | Hikaye- Durum Hikayeciliği | Hikaye – Durum Hikayeciliği |
| Biçim | Düzyazı | Düzyazı |
| Üslup | Yazar tasvirlere ve gözlemlere sıkça yer vermiştir. Daha çok monologlar hakimdir. Kişiselleştirmelere yer verilmiştir. Hikaye kahraman anlatıcının bakış açısıyla yazılmıştır.1.tekil kişili (ben)anlatımı vardır | Kısa cümleler kullanılmıştır. Eksiltili cümleler çok fazla.Karşılıklı konuşmalar hakimdir.Gözlemci bakış açısı hakimdir.3 tekil kişi anlatımı vardır. |
| İçerik | İnsanlar tarafından sevilen, zenginliğini belli etmeyen, mütevazı bir adam olan Konstantin’in güz mevsimi geldiğinde bir canavara dönüşüp adadaki kuşları avlaması ve onun yüzünden kuşların artık adaya pek uğramamasını anlatıyor. İnsan eliyle doğaya zarar verilmesi dile getiriliyor. | Doğa ve insanın doğa etkileri anlatılmış. |
Dil Bilgisi
· Deniz, Bozburun’a doğru başını almış gidiyor. Uzaklarda görünen, İstanbul’un neresi kim bilir? Sesler neden gelmiyor?
· Bunlarla bir yeşil meydanın kenarına varır, bunları bir ufacık ağacın altına çığırtkan kafesiyle bırakırlar, ağacın her dalına ökseleri bağlarlardı. Hür kuşlar, kafesteki çığırtkan kuşun feryadına, dostluk, arkadaşlık, yalnızlık sesine doğru bir küme gelirler.
Yukarıdaki parçalarda bulunan isimleri türlerine göre gruplandırarak aşağıdaki tabloda ilgili bölümlere yazınız. Bu isimlerin metindeki işlevlerini belirleyiniz.
| Özel isim | Abdülhak Hamid , Deniz, Bozburun,İstanbul, .. |
| Cins isim | pencere,meydan,ağaç,kafes,dal,ökse,kuş,… |
| Somut isim | ses,kafes,pencere,ağaç,dal,kuş… |
| Soyut isim | dostluk,arkadaşlık,yalnızlık,gurbet… |
| Tekil isim | köşe,pencere,İstanbul,… |
| Çoğul isim | uzaklar,sesler,eller(inde) kuşlar,ökseler,.. |
| Topluluk ismi | küme.. |
Köşe penceresini, işte, ben, bu bakımdan insan çevresinin bir damlası üstüne çevrilmiş bir mikroskop camı sayarım.
· Can sıkıntısının bir sesi vardır; bunu ancak, böyle bir zamanda, o gurbet odasında duyarsınız.
· Kimi bir çalılığın kenarındaki çimenlikte bütün eski ihtişamıyla daha yeni başlamıştır.
· Bir apartman terası kadar ufak bu kır kahvesinin tahta masaları üstünde hâlâ karıncalar gezer, hâlâ sinekler kahve fincanının etrafına konarlar.
Zavallı Senegalli, bir türlü söyleyemediği “j”leri değiştirerek:
Virgül: Özne yüklemden uzak kaldığında kullanılır.
Tırnak İşareti: Özel olarak vurgulanmak istenen sözler tırnak içine alınır.
İki Nokta: Aktarma sözlerden önce kullanılır.
“Susu! Susu!” diye ne kadar bağırsa, hatta belindeki kayışla vursa nafile…
Juju kıyamet koparıyor, hırlıyor, eşiniyor, atılıyor, zapt edilmez bir hâle geliyor. O zaman, çaresiz, çeke çeke, koparır gibi tekrar eve sokuyorlar. Balkondan uzanan penyuvarlı ve dağınık saçlı bir Frenk karısı, ıslak köpek tüyü gibi koktuğu vehmini veren etekleri havalanarak iltifat ediyor:
“Juju! Juju! Şeri…”
Ve sokağın sükûneti de geri geliyor.
Nokta: Tamamlanmış yargı bildiren cümlelerde kullanılır.
Size kalmış bir durum.
Beş on gün çarşı sokak gezdikten sonra, tanıdık çehre, alışabileceğiniz yer bulamamaktan bezer, odanıza girer, yalnızlığın içine sinersiniz.
Virgüllerin kullanımı yanlıştır.
Doğrusu: Beş on gün çarşı sokak gezdikten sonra tanıdık çehre, alışabileceğiniz yer bulamamaktan bezer; odanıza girer, yalnızlığın içine sinersiniz.
Fakat böyle düşünmemeli: Büyük Okyanus’tan aldığınız bir bardak su, o geniş denizin tirilyonda biri değildir; ama bütün o ummanda mevcut unsurların bu minimini kadehte tam bir terkibi mevcuttur.Hatta kadehe de lüzum yok…
1-İki noktanın kullanımı yanlıştır.
2- Ama ,fakat, lakin gibi ifadelerden önce noktalı virgül kullanılmaz.
3- “Hatta kadehe de lüzum yok…”cümlesi yargı bildirği için üç nokta kullanılmaz nokta kullanılır.
Başka cihetten düşünülürse, Okyanus’u bir bardak veya kaşık içinde daha fenni, daha sahici olarak görebiliriz: Azı ve ufağı incelemek elbette çoğu ve büyüğü tetkikten kolaydır; kolay ve doğrudur.
1-Düşünülürse şart ekinden sonra virgül kullanılması YANLIŞ’tır.
2- Görebiliriz ifadesinden sonra iki nokta kullanmaya gerek yoktur.
3- kolaydır ifadesinden sonra sıralı cümleler öncelikle virgülle ayrılır. Eğer sıralı cümlelerin herhangi birinin içinde farklı amaçlı virgül kullanıldıysa o zaman noktalı virgül kullanılır.
Köşe penceresini, işte, ben, bu itibarla insan çevresinin bir damlası üstüne çevrilmiş bir mikroskop camı sayarım.
Virgüllerin kullanılması yanlıştır.
Onun içindir ki, penceremden sokağa kendimize bakmayı, göğe dalıp kalmaya tercih ederim.
Ki bağlacından sonra virgül kullanılmaz.
Buldok, değişiklik olsun diye, sanki asıl yüzüne korkunç, gamlı, bedbin bir karnaval maskesi geçirmiş bir köpektir.
Arasöz için kullanılan ve eş görevli sözcükleri ayırmadan kullanılan virgüller karışmış.
DOĞRUSU: Buldok; (değişiklik olsun diye) sanki asıl yüzüne korkunç, gamlı, bedbin bir karnaval maskesi geçirmiş bir köpektir.
Dünyaya parçalanıp yok edilecek lüzumsuz, zararlı, iğrenç bir şeymiş gibi kin ile, anarşist gözü ile bakıyordu.
“Kin ile” ibaresinden sonra virgül kullanılmaz çünkü metin içinde ve, veya, yahut,ile , ya … ya bağlaçlarından önce de sonra da virgül konmaz.
“Susu! Susu!” diye ne kadar bağırsa, hatta belindeki kayışla vursa nafile…
“bağırsa” şart ekinden sonra virgül kullanılması YANLIŞ’tır.
Zincirden boşanıverse, şüphesiz, önüne insan ve hayvan ne gelirse, neresi gelirse, hemen mengene gibi tuttuğunu…
“boşanıverse,gelirse” şart ifadelerinden sonra virgül kullanılması YANLIŞ’tır.
Hâlbuki öyle olmadı:
Burada iki nokta yanlış. Nokta kullanılacak.
O eski korkunç mahluk, zinciri çıkınca, basbayağı bir köpek olmuştu.
“çıkınca” zarf fiil ekinden sonra virgül kullanılmaz.
Aldırmıyordu bile…
Üç nokta eksiltili , yüklemi olmayan cümlelerde kullanılır. Burada yüklem var, yargı var. Nokta kullanılacak.
Daha da çok var gerisini de siz bulursunuz .
ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI
1-5. soruları Halide Edip Adıvar’ın Millî Mücadele yıllarına ait Himmet Çocuk adlı hikâyesinden alınan aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Elvanlar’da ihtiyar bir kılavuz aldık. Köyün bir kısmı yanmış, perişan, herkes fersiz ve şaşkın gözlerle kamyon denilen canavarın lüzumsuz gürültüsüne bakıyordu. Herkesin ruhunda sonu gelmeyen ezilişin, açlığın, her günün gizli felaket ihtimallerinin yoğurduğu ümitsizlik ve ilgisizlik vardı. Onun için kimse Uşak’a kadar gelmek istemiyordu. Parayı ne yapacaklardı? Ne alırdı ki? Yalnız zayıf yüzlü bir ihtiyar, halsiz bir sesle, “Ben İnay‘a kadar yolu biliyorum. Fakat beni Uşak’a götürürseniz ve bana orada bir okka tuz verirseniz gelirim,” dedi.
Akşam karanlığı basarken kamyon mırıldanarak, homurdanarak Anadolu’nun ıssız, yolsuz çöllerine daldı. Kamyonda İstanbul gazetecileri vardı. Düşmanın bir benzeri olmayan zulümlerinin külleri ve facia sahnesi üstünde inceleme yapacaklar, ben cephenin, düşmanın zulüm raporunu hazırlarken onlar da ajansla Türk’ün felaketini dünyaya bildireceklerdi. Anadolu’da hâkim, insan değil tabiattır. Kuytu ormanlar, batak ovalar, sarp keskin yokuşlar, sonra karanlık kımıldıyormuş gibi insanı keserek, dondurarak esen acı rüzgârın ortasından bin bir zahmetle bilmem kaç saat geçti.
(…)
Biraz sonra sağda, bir kaya kovuğunda kızıl bir alevin önünde ısınan iki haki gölgenin kımıldandığını gördüm. Karanlık dereye, kurşuni yangın harabesi önce yamaca vuran biricik ışık, bu ateşin ve kamyonun yürüyen iki göze benzeyen fenerleriydi. Köprünün önünde şoför kocaman, miskin makineyi durdurmaya çalışırken önünde birkaç karaltı kımıldadı. Sonra ışığın beyazlandığı taşlı yolda siyah cübbeli, beyaz sarıklı, siyah sakallı bir adam, arkasındaki, henüz ışığın sınırına giremeyen karaltı arkadaşlarından ayrıldı. Hiç unutamayacağım açık bir sesle, “Halide Onbaşı, sizi biz İney istasyonunda bekliyorduk,” dedi.
“Geleceğimizi nereden biliyordunuz?”
“İstasyonda biliyorlar. Soruşturma heyeti gelecek, dediler.”
Bu bölümde Anadolu’nun içinde bulunduğu durum anlatılmış olup bu olumsuzlukların içinde bir umut olabilecek olay örgüsü kurgulanabilir. Anadolu insanının tekrar hayata bağlayan ve vatan sevdasını anlatan kurgu ön plana çıkarılabilir.
Elvanlar köyü, harap olmuş ve köyün bir kısmı yanmış.Ümitsizlik ve çaresizlik içinde yaşamaya çalışan bir köy durumunda.
Hikayenin bu bölümüne kadar hep olumsuzluk hakim. Bundan sonraki bölüme bir kahraman eklenecekse bu olumsuzlukları tersine çevirecek bir yapıya sahip olması lazım. Azimli, inançlı bir kahraman özelliğinde olabilir.
Anadolu bugün itibariyle daha yaşanılabilir ve müreffeh durumda. İnsanın bakış açısı düne göre daha geniş.İmkanları daha iyi konumda.
Bu paragrafta bulunan isimlerin özellikleri hakkında neler söylenebilir?
| Özel isim | Elvanlar | Varlıklara verilişlerine göre |
| Cins isim | kamyon,kılavuz,köy,canavar, | |
| Somut isim | kamyon, gürültü,gün, | Varlıkların oluşlarına göre |
| Soyut isim | ruh, fer,şaşkın, felaket,ümitsizlik,ilgisizlik,perişan | |
| Tekil isim | canavar,kamyon,kılavuz, | Varlıkların sayılarına göre |
| Çoğul isim | ihtimaller,Elvanlar,gözler, | |
| Topluluk ismi | köy |
| Metin | Anlatım Teknikleri |
|
Büyükçe lambamız misafirin yanında. Başka lambamız da yok. Babam, mutfakta kullandığımız idare kandili ile çalışabilecek mi? Ben suçluyum, babam da hiç sesini çıkarmıyor. “Ben sana söyledim, benim sözümü dinlemedin” dese, ben de “Evet, suç bendedir!” desem, yahut yalnızca “Suç benimdir, senin sözünü dinlemedim” diyebilsem, gidip rahat yatacağım. Memduh Şevket Esendal, Ana Baba |
İç Konuşma Tekniğiyle |
|
— İyice yorulmuşsun. — Ehh! — Bu taraflarda mı oturuyorsun? — Şurada, ileride, Kısıklı’da. — İstanbullusun galiba? — Üsküdarlı. — Yaaa! Ben de Üsküdarlıyım. Nezihe Meriç, Umut, Fakirin Ekmeği |
Diyalog Tekniğiyle |
Adalet Ağaoğlu, Karanfilsiz
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) III. kişili anlatıma başvurulmuştur.
B) Hâkim bakış açısıyla yazılmıştır.
C) Neden-sonuç ilişkisi kurulmuştur.
D) İç konuşma tekniğine yer verilmiştir.
E) Soru yoluyla düşündürme yoluna gidilmiştir.
Nedim Gürsel, Dönüş
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri bu parçadan hareketle uygun ifadelerle doldurunuz.
9. Sabahleyin ( ) bir ara yarı daldığı uykudan pek yorgun ve hâlsiz uyandı ( ) Artık kanıksamıştı. Geceki saçma sinir bozukluğuna şaşıyordu ( ) Ne kötü bir gece geçirmişti. Halbuki değer miydi ( )
Bekir Sıtkı Kunt, Yataklı Vagon Yolcusu
Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (;) (,) (.) (…)
B) (,) (.) (.) (?)
C) (;) (;) (,) (.)
D) (:) (;) (,) (…)
E) (;) (.) (.) (?)
Yukarıdaki cümlelerde numaralanmış kelime gruplarından hangisi bir zincirleme isim tamlamasıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Belirtili isim tamlamasında tamlayan ile tamlanan arasına kelime girebilir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde böyle bir isim tamlaması vardır?
A) Kitabın sayfalarını dikkatle çevirdi.
B) Kedilerin ve köpeklerin oyununa daldı.
C) Büyük meydanın ortasında durdu.
D) Kapı geniş bir bahçeye açıldı.
E) Çayın mis gibi kokusuna dayanamıyordu.
12-14. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Sait Faik, “düşünce ve duyuşlarını, hele kendi kurallarını getiren yeni bir sanatçı olarak başıboş ve özgür yaşama tutkularını anlamayan, buna karşı olan bir çevrede” yetişmiştir. Aile çevresinden ve hemen sonra yaşadığı öteki çevrelerle tam ve düzenli, doyurucu ve destekleyici bir anlaşma içinde olduğu söylenemez. İlk hikâyelerinden başlayarak bütün eserlerinin, artistçe kendi üslûbunda bir yaşamayı yadırgayanlarla çatışmalarının aynası olduğu görülür. Bu soy bir çatışmanın olmadığı yerde de, çağının sanatının ve yerleşmiş sanat ölçülerini aşan bir yeni ve güçlü sanat eserinin yeşeremeyeceği de açıktır. Böylece onda, edebiyatı, özentilerden, romantik ucuzluklardan kurtarmak, bir başka kata yükseltmek isteyen davranışın varlığı daha ilk adımlarında belli olmaktadır. Sait Faik, hikâyeyi ‘edebiyat yapan’ların elinden kurtarmaya gelmiştir.
Tarık Dursun K., Edebiyat Üstüne Narin
12.Parçaya göre Sait Faik’in eserleri, çevresiyle çatışmalarının aynası olarak görülmektedir. Bu yargıdan yola çıkarak sanatçının hikâyeciliğini değerlendiriniz.
Çatışmalar hikayelerin olmazsa olmazıdır. Hikayeler olay çevresinde gelişen edebi metinler olduğu için olayın oluşturan özellik çatışmadır. Bu çatışmalar bazen toplumda bireyler arasında bazen kişinin kendi içindeki çatışma olarak karşımıza çıkar.Buna göre Sait Faik , insan ve toplumu konu aldığı öykülerinde, genel olarak, toplumun herhangi bir olaya ya da insana karşı gösterdiği tepki, sınıf ayrılıklarının ortaya çıkardığı sakıncalar, işveren-işçi ilişkileri, toplumun düşkünlere karşı ilgisizliği, zenginlik-yoksulluk gibi, içinde yaşadığı toplumun sorunlarını dile getirmiştir. En çok üzerinde durduğu konu ekonomik dengesizliktir, insan ve doğayı konu edindiği öykülerinde insanın doğayla mücadelesi ve doğaya verdiği zarar üzerinde durmuştur.
13. Parçada çağının yerleşmiş sanat ölçülerini aşan yeni ve güçlü bir sanat eserinin yeşermesi hangi koşula bağlanmıştır? Açıklayınız.
Yerleşik sanat anlayışını aşmak için tabiri caizse kuşak çatışması yaşamak gerekmektedir. Geleneği olduğu gibi sürdürmek sade bir taklitten öte geçmez. Yeni şeyler ortaya koyarken kuşak çatışması olacak ki yeni ürünlerden faydalanabilelim. Orhan Veli içinde bulunduğu zamanla kuşak çatışması yaşamasaydı serbest şiire ulaşmamız daha sonraki zamanlara kalabilirdi. Orhan Veli de sıradan bir şair olarak karşımıza çıkardı.
Basit , sıradan herkes gibi yazanlardan değil de kendi üslubunu belirlemiş ve özgünlüğü yakalamış yazar … Nedim güçlü bir şairdir ve çığır açmış , özgün bir şairken Sünbülzade Vehbi ise Nedim’i taklit eden biridir. Onun için Nedim bilinir ve tanınırken Sünbülzade Vehbi ben tanınmaz.
Ferit Edgü, Sait Faik / Bir Öncü
Metinde altı çizili sözle anlatılmak istenen nedir? Açıklayınız.
“Onun yazdığı bir eserden etkilenerek sanat anlayışımızı şekillendirmişiz” demek istemiştir.
I. Dil bilimcilere göre dil ile kültür arasında sıkı bir ilişki vardır.
II.Yaşanan bu olaylar, Türk boylarının İslâm uygarlığının etkisine girmesine yolaçtı.
III. Eser orijinal nüshadan kontrol edilerek tekrar basıma hazırlandı.
IV. Bu görüş entellektüel çevrelerce ileri sürüldü ve desteklendi.
V. Bilim insanları görüşlerini kanıtlamak için laboratuvar çalışmaları yapar.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangi ikisinde yazım yanlışı yoktur?
A) I. ile II.
B) II. ile III.
C) III. ile V.
D) I. ile III.
E) II. ile IV.
Bu cümle ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birleşik isim kullanılmıştır.
B) Terim kullanılmıştır.
C) Topluluk ismi kullanılmıştır.
D) Tekil isimler kullanılmıştır.
E) Soyut isim kullanılmıştır.
18. Aşağıda verilen tanılayıcı dallanmış ağaçtaki bilgilerden bazısı doğru, bazısı yanlıştır. İlk ifadeden başlayıp, cevap oklarını takip ederek doğru çıkışa ulaşınız.
3 NOLU ÇIKIŞ
İsterseniz diğerlerini de cevaplayalım.
Sunuda önemli ve ilgi çekici bilgiler dinleyici kitlesi gözetilerek seçilip düzenlenmelidir. (D)