*Psikoloji ve psikiyatri bilimlerinden yararlanmışlardır.
* Bireyin iç sıkıntıları, bilinçaltı, toplumla çatışma, tedirginlik, yabancılaşma ve yalnızlık gibi konular işlenir.
*Çağrışımlara açık sanatsal, şiirsel bir anlatımla yazmışlardır.
*İç konuşma ve bilinç akımı gibi anlatım tekniklerini kullanmışlardır.
*İnsan gerçekliliğini farklı yönlerden anlatmışlardır.
*Ruh çözümlemelerine önem vermişlerdir.
*Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar, Mustafa Kutlu, Semiha Ayverdi, Tarık Buğra
*1899’da İstanbul’da doğdu, 15 Haziran 1961’de İstanbul’da yaşamını yitirdi.
*Psikolojik romanlarıyla tanınır.
*Para kaygısıyla yazdığı sıradan yazılarda annesi Server Bedia’nın adından esinlenerek yarattığı “Server Bedii” takma adını kullandı.
*Bu isimle kaleme aldığı “Cingöz Recai” isimli polisiye dizi romanları büyük ilgi gördü.
*Kültür Haftası ve Türk Düşüncesi adlarında iki dergi çıkardı.
*Sanat, edebiyat, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi değişik alanlarda yazdığı yazılarla çok yönlü bir yazar oldu.
*43 yıl hiç durmadan yazdı.
*İlk döneminde değişik ilgi alanları içinde sol eğilimli siyasal akımlara ilgi gösterdi.
*Romanlarında Doğu-Batı sorunlarını romanlarında somutlaştırarak işlemiştir.
*1930’da basılan ve genç bir hastanın psikolojisini yansıtan otobiyografik romanı “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” kendi hayatından izler taşır.
*1949’da yayınlanan son eserlerinden “Matmazel Noraliya’nın Koltuğunda”da tıp öğrenimi yaparken bunalıma girerek felsefeye yönelen ve sonuçta mistik dünya görüşünde karar kılan bir gencin öyküsünü anlattı.
*Edebiyat ve siyaset tartışmalarının hep içinde bulundu.
*Nâzım Hikmet, Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel, Muhsin Ertuğrul, Aziz Nesin’le polemiklere girdi.
*Ayrıca ders kitapları da yazdı.
Roman: Gençliğimiz, Şimşek, Sözde Kızlar, Mahşer, Bir Akşamdı, Süngülerin Gölgesinde, Bir Genç Kız Kalbinin Cürmü, Canan, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye, Atilla, Bir Tereddüdün Romanı, Matmazel Noralya’nın Koltuğu, Yalnızız, Biz İnsanlar
Öykü: Siyah Beyaz Hikayeler, Gençliğimiz, İstanbul Hikayeleri, Aşk Oyunları, Süngülerin Gölgesinde, Ateşböcekleri
Oyun: Gün Doğuyor
*Yazmaya milli edebiyat döneminde başlamıştır.
*Romanlarında Rumelihisarı, Büyükada, Çamlıca üçgeninde varlıklı, gününü gün eden, sorunsuz insanların yaşamını işler.
*Kahramanlarının hepsi dengesiz, gariplikleri olan, içine kapanık, başarısız ve hayalleriyle avunan kişilerdir.
*Geçmişi özellikle çocukluk anılarını yazan sanatçı aristokrat bir ailedir.
*Boğaziçi yalılarında geçen hayatı, Osmanlı soylu ailelerinin değer yargılarını işler.
*Geçmiş zamanı işleyişi ona özel bir üslup kazandırdı.
*Eserlerinde şiirsel bir dil ve özgün bir teknik kullandı.
Romanları: Fehim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz, Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği,
Anı-Deneme: Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri
İnceleme: İstanbul ve Pierre Loti, Yahya Kemal’e Veda, Ahmet Haşim’in Şiiri ve Hayatı
Antoloji: Aşk İmiş Her Ne Var Alemde, Geçmiş Zaman Fıkraları
*Adını ilk kez “Altın Kitap” dergisinde yayınlanan “Musul Akşamları” şiiriyle duyurdu.
*İçe dönük bir bakışla doğa ile iletişim kurmaya çalışır.
*Şiirinin bir başka yönü Bergson felsefesinden kaynaklanan zaman kavramıdır.
*Onun eserlerinde zaman, basit bir süreklilik değil, çok katlı ve karmaşık bir akıştır. “Ne İçindeyim Zamanın“, “Bursa’da Zaman” şiirleri bu olgunun örnekleridir.
*İlk romanı “Mahur Beste” 1944’te Ülkü Dergisi’nde yayınlandı. Osmanlı Devleti’nin son döneminde seçkin bir çevrenin yaşayışını sergileyen bu romanın ardından, kendi yaşamından da izler taşıyan “Huzur” 1949’da basıldı. Huzur, hem bir aşk hem de Tanpınar’ın İstanbul’a olan derin sevgisinin romanıdır. Estetik anlayışının, kültür birikiminin ve geçmiş kültürlere yaslanan yaşam felsefesini yansıttığı bu kitabı Tanpınar’ın en yetkin romanı sayılır. Romanda, Mümtaz ile Nuran’ın aşkı çerçevesinde Doğu ile Batı, eski ile yeni, geçmişin değerleriyle var olan değerler, aşk ile toplumsal sorumluluk arasındaki çatışmayı ve bu çatışmanın doğurduğu bireysel bunalımları irdeler.
*1950’de Yeni İstanbul gazetesinde yayınlanan ancak ölümünden sonra 1973’te basılan “Sahnenin Dışındakiler” ile 1961’de basılan “Saatleri Ayarlama Enstitüsü“nde de iki uygarlık, iki değerler sistemi arasında bocalayan Türk toplumunun ironik tablosu çizilir.
*Ölümünden sonra plan ve notlarına dayanılarak bir araya getirilen ve 1987’de yayınlanan “Aydaki Kadın” da da aynı irdeleme vardır. Şiir, roman ve yazılarının yanı sıra İstanbul, Bursa, Ankara, Erzurum ve Konya kentlerini doğal, tarihsel ve kültürel yapılarıyla anlattığı 1946’da basılan “Beş Şehir” önemli eserleri arasındadır.
Şiir: Bütün Şiirleri (1976-1981)
Roman: Mahur Beste, Huzur, Sahnenin Dışındakiler, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Aydaki Kadın (ölümünden sonra 1987)
Öykü: Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru
Gezi: Kerkük Anıları
Deneme: Edebiyat Üzerine Denemeler, Beş Şehir
19. Asır Türk Edebiyatı
*Tarık Buğra Akşehir’de doğdu. İlk ve ortaokulu Akşehir’de okudu.
*Adı, bir iddia üzerine üç saatte yazdığı “Oğlumuz” adlı hikâyesinin 1948’de Cumhuriyet Gazetesi’nin açtığı yarışmada ikincilik kazanmasıyla duyuldu.
*Kasaba yaşantısından, orta sınıf insanların ev ve aile ortamlarından kesitler verdiği hikâyelerinde, yoğun, şiirli bir dille aşk, yalnızlık, uyumsuzluk gibi temaları işledi.
*Olay örgüsünden çok iç gerçekliğe ağırlık verdi.
*Kurtuluş Savaşı’na merkezden değil, bir kasabadan baktığı Küçük Ağa’da (1963) yakın tarihe resmi tarih anlayışının dışına çıkan bir yorum getirdi.
Hikâye: Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, İki Uyku Arasında, Hikâyeler
Tiyatro: Ayakta Durmak İstiyorum, Akümülatörlü Radyo, Yüzlerce Çiçek Birden Açtı
Gezi Yazıları: Gagaringrad (Moskova Notları)
Fıkra ve Deneme:Gençlik Türküsü, Düşman Kazanmak Sanatı, Politika Dışı
Roman: Siyah Kehribar, Küçük Ağa, Küçük Ağa Ankara’da, İbişin Rüyası, Firavun İmanı, Gençliğim Eyvah, Dönemeçte, Yalnızlar, Yağmur Beklerken, Osmancık
*Dilinin kudretli kalemi olarak eserlerinde imparatorluk dilinin bütün haşmetini ve güzelliğini sergiledi.
*İstanbul Türkçesinin bugüne kadar ulaştığı en mükemmel bir dille yazdığı ve üslûp sahibidir.
*Eski Türk terbiyesinin canlı bir örneği, Osmanlı medeniyetinin temsilcisi, Türk-İslam kültürünün mirasçısı ve Türk tasavvuf edebiyatının son devir mümessilidir.
* Mistik bir yazardır.
*Hakkında basında çıkan yazılarda kendisi için kullanılan sıfatlar, hizmetlerinin bir özeti gibidir” Semiha Ana”, “Vatan Ana”, “Yaman Bir Türk Akıncısı”, “Alperen”, “Millî Hafıza”, “Millî Vicdan”, Vakıf Ana”, “İstanbul Hanımefendisi”, “Son Osmanlı” gibi isimler verilmiştir.
*Onun hayatı bir edepli aksiyonlar manzumesidir. Ömrünü, çok sevdiği milletinin kültür ve imanına hizmetle geçirmiş olması, Türk milleti ve kültür kuruluşları tarafından şükranla karşılanır.
*Mekan olarak genellikle İstanbul’u seçtiği romanlarında tarih ve tasavvuftan faydalanmıştır.
Eserleri:Aşk Budur, Batmayan Gün, Mabette Bir Gece, Ateş Ağacı, Yaşayan Ölü, Son Menzil, Yolcu Nereye Gidiyorsun, Yusufçuk, Mesihpaşa İmamı, Ken’an Rifâî ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık, İstanbul Geceleri, Edebî ve Mânevî Dünyası İçinde Fatih, İbrahim Efendi Konağı, Boğaziçi’nde Tarih, Misyonerlik Karşısında Türkiye, Türk-Rus Münasebetleri ve Muharebeleri, Bir Dünyadan Bir Dünyaya, Türk Tarihinde Osmanlı Asırları, Millî Kültür Meseleleri ve Maarif Davamız, Abide Şahsiyetler, Türkiye’nin Ermeni Meselesi, Hatıralarla Başbaşa, Kölelikten Efendiliğe, Dost, Yeryüzünde Birkaç Adım, Rahmet Kapısı, Mektuplardan Gelen Ses, Ne İdik Ne Olduk, Hancı, Bağ Bozumu, Hey Gidi Günler Hey, Küplüce’deki Köşk, Ah Tuna Vah Tuna, Dile Gelen Taş, Râtibe, İki Aşina, Ezelî Dostlar, Mülâkatlar, Dünden Bugüne Ne Kalmıştır
*İnsanlığın derinliğine yönelen; yarı rüya yarı gerçek, sırlarla dolu bir geçmişi arayan; hayal, gölge, ayrıntı, anı peşine düşerek zamanı sorgulayan bireyi anlatmıştır.
*Geleneğe dayanan hikayelerinde içten bir anlatım ve sağlam bir bütünlük görülür.
*Canlı diyaloglar, iç konuşmalar, yerel sözcükler ve geleneksel anlatı unsurları yazarın üslubunu ilgi çekici hale getirir.
* Hikayelerinde iç konuşmalar, diyaloglar canlıdır ve hikayeleri farklı metinlerden alınmış parçalarla zenginleştirilmiştir. İlk eseri olan Ortadaki Adam eserini Gönül İşi, Yoksulluk İçimizde, Ya Tahammül ya Sefer, Bu Böyledir, Hüzün ve Tesadüf gibi eserleri izlemiştir.
Ya Tahammül Ya Sefer insanoğlu içindeki tatminsizliği nasıl aşar sorusunu araştırır. Kişinin kendinden, tanıdıklarından ve toplumdan bir şeyler bulduğu bir kitaptır.
Hikaye: Ortadaki Adam, Gönül İşi, Yokuşa Akan Sular, Yoksulluk İçimizde, Ya Tahammül Ya Sefer, Bu Böyledir, Sır, Hüzün ve Tesadüf, Uzun Hikâye, Beyhude Ömrüm, Mavi Kuş, Tufandan Önce, Rüzgarlı Pınar, Yıldız Tozu, Chef
Deneme:Arka kapak Yazıları, Şehir Mektupları, Yoksulluk Kitabı, Akasya ve Mandolin
İnceleme: Sabahattin Ali, Sait Faik’in Hikaye Dünyası
Sait Faik’in devamı olmakla birlikte hem hikayede hem de romanda şimdiki zamanla geçmiş arasında gidip gelir ve hatıralarına dayanır.
Yazar aynı mekan ve kişileri değişik kitaplarında tekrar tekrar ele almıştır.
Yapıtlarının sevilmesinde deneme tarzına yakın şiirsel üslubu ile okurda biyografik roman izlenimini andıran “ben merkezli” anlatımı etkili olmuştur.
Önce Ekmekler Bozuldu, Aşksız İnsanlar, Yalnızlık Bana Yasak, Lunapark gibi hikayeleri ve Garipler Sokağı, Suçumuz İnsan Olmak, İnsan Bir Ormandır, Düş Ekmeği adlı romanları bulunan yazarın çok sayıda deneme ve hatıra kitapları bulunmaktadır.
]]>♦ Toplumsal değişimlerin yol açtığı bunalımları, ahlak çöküntülerini, çatışmaları işlediği; olaydan çok ruh çözümlemelerine ağırlık verdiği romanlarıyla tanınmıştır.
♦ Kendi kendini yetiştirmiş, çağın düşünce akımlarıyla ilgilenmiş, siyasal sorunlar karşısında tavır almış, bu yüzden Türk basınında derin izler bırakan polemiklere girişmiştir.
♦ İlk romanı “Sözde Kızlar” Mütareke devri İstanbul’undaki ahlak ve düzen bozukluğunu konu alır. Bu bakımdan Refik Halit’in “İstanbul’un İçyüzü“, Yakup Kadri‘nin “Sodom ve Gomore” ve “Kiralık Konak”, Hüseyin Rahmi’nin Hakka Sığındık” adlı romanlarıyla bir benzerlik gösterir. Eserde Anadolu’da başlayan Kurtuluş Savaşı fon olarak yer alır. İstanbul’daki yüksek tabakanın yozlaşmış ahlakı bu fonun önünde işlenerek ikisi arasındaki karşıtlık çarpıcı bir biçimde gözler önüne serilmiş olur.
Tanzimat’tan itibaren Türk romanının değişmez ana temalarından olan yanlış Batılılaşmanın yol açtığı sorunları ele aldığı romanlarından olan “Fatih-Harbiye” farklı dünya görüşlerini ve yaşama biçimlerini sembolize eden ‘ki mekânı karşı karşıya getirir. Neriman, Doğu’ya ait değerlerle Batılı değerler arasında bocalar. Sonunda Batılı yaşam tarzı uğruna terk ettiği Şi-nasİ’ye, yani ait olduğu Doğu dünyasına döner.
♦ Sanatının en olgun eseri olarak nitelendirilen “Matmazel Noraliya’nın Koltuğu” (1949) ile mistisizme yönelmiş; modern anlatım tekniklerini kullanarak dikkatleri ruhsal sorunları olan insanların iç dünyasına çevirmiş; insanın varlık nedeni, görünenin arkasındaki gerçeği bulmak gibi felsefi bir soruna ışık tutmaya çalışmıştır.
♦ “Yalnızız”da (1951) toplumun değer ölçüleriyle uzlaşamayan kendi kuşağının dramını vermeye çalışmış; manevi değerlerinden uzaklaşan insanların (yazarın görüşlerine göre) materyalizmin batağına saplanıp açmaza ve yalnızlığa sürükleneceği gerçeği anlatılmak istenmiştir.
♦ Para kazanmak amacıyla yazdığı kimi eserlerinde, annesinin Server Bedi adını benimsemiş, bu takma adla 80’e yakın ürün vermiştir. Bunlar arasında en sevilenler Cingöz Recai polisiye romanları ile Cumbadan Rumba’ya adlı romanı olmuştur.
Eserleri
Roman: Mahşer, Bir Akşamdı, Sözde Kızlar, Canan, Şimşek, 9. Hariciye Koğuşu, Atilla, Fatih – Harbiye, Bir Tereddüdün Romanı
Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Yalnızız, Biz İnsanlar
Öykü: Gençliğimiz, Siyah Beyaz Hikâyeler, İstanbul Hikâyeleri, Aşk Oyunları, Süngülerin Gölgesinde, Ateşböcekleri
Oyun: Gün Doğuyor
Düşünsel Yapıtları: Türk İnkılâbına Bakışlar Mistisizm, Doğu – Batı Sentezi,
Osmanlıca – Türkçe – Uydurmaca, Kadın-Aşk-Aile, Sanat-Edebiyat-Tenkit
Eserleri:
Öykü: Yarın Diye Bir Şey Yoktur, Oğlumuz, İki Uyku Arasında, Hikâyeler
Roman: Küçük Ağa, Küçük Ağa Ankara’da, Siyah Kehribar, İbişin Rüyası, Firavun İmanı, Dönemeçte, Gençliğim Eyvah, Yalnızlar, Osmancık, Yağmur Beklerken, Dünyanın En Pis Sokağı
Oyun: Ayakta Durmak İstiyorum, İbişin Rüyası, Güneş ve Aslan-Patron, Sıfırdan Doruğa- Patron
Düzyazı: Gagaringrad (gezi), Gençlik Türküsü (fıkra), Düşman Kazanmak Sanatı, Bu Çağın Adı, Politika Dışı, Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak
Geçmişe dönük, geleneksel yaşam ya da beğeniden etkilenen bir yazardır. Yapıtlarının ağırlık noktasını mutlulukla geçmiş gençliği ve XX. yüzyıl başlarındaki rahat İstanbul hayatı oluşturur. Roman diye nitelenen, ama roman tekniğine uymayan yapıtlarıyla yazınımıza yeni bir tür katmıştır. Bu türde yazdığı yapıtlarında çocukluk ve gençlik yıllarında İstanbul’un en seçkin yerlerinde geçen yaşamına ilişkin anılarını yansıtır. Yapıtlarında insanların alın yazgısı, kişisel düşünce ve yargılar öne çıkar.
Dil ve anlatımda kendine özgü bir yol çizmiş, Osman-lıcanın konuşulan sözcükleriyle ve geçmiş zaman kipiyle yazmıştır. Yer yer uzun tümceler kullanmış; şiirsel bir söyleyişe özenen, etkileyici bir anlatım biçimine yönelmiştir.
Romanlarında Rumelihisarı, Büyükada, Çamlıca üçgenindeki varlıklı, gününü gün eden, sorunsuz insanların yaşamlarını yansıtır. Bu çevrelerin dışındaki yaşamı basit ve aşağı bulur. Boğaziçi Mehapları, Boğaziçi Yalıları gibi anılarında önemle üzerinde durulan geçmiş özlemi onun duygusal tutkusu olarak gözükür.
Fransız edebiyatçılardan etkilenmiştir. Kahramanlarının hepsini dengesiz, gariplikleri olan, içine kapanık, başarısız ve hayalleriyle avunan kişiler olarak kurgular. Olaylardan çok kahramanlarının duygu ve düşüncelerine öncelik veren sanatçı, şiirsel bir dil ve özgün bir teknik kullanmıştır.
Eserleri:
Roman: Fahim Bey ve Biz, Çamlıca’daki Eniştemiz, Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği
Anı ve deneme: Boğaziçi Mehtapları, Boğaziçi Yalıları, Geçmiş Zaman Köşkleri, İstanbul ve Pierre Loti, Yahya Kemal’e Veda
İnceleme: Ahmet Haşim’in Şiiri ve Hayatı
Antoloji: Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde (şiir), Geçmiş Zaman Fıkraları
]]>