Eski Türk destanlarının bugün elimizde bulunan parçaları çeşitli kaynaklardan derlenmiştir. Bunlardan bir bölümü Türk araştırmacılar tarafından, doğrudan doğruya halk dilinde hâlâ yaşayan destanların derlenip yazılmasıyla elde edilmiştir. Bir bölümüne eski Çin kaynaklarından; Arap, İran tarih ve edebiyatına ait el yazması eserlerden ulaşılmıştır. Bizans tarihleri gibi Batı kaynaklarında bulunmuş destan metinleri de vardır.
Destanlardaki Dil ve Üslup
Türk destanları, Türk halk dilinin kendi özelliği, kendi deyimleri ve kendi geleneksel hikâye üslubuyla güzel eserler vermeye yeterli olduğunu ortaya koyan metinlerdir.
Destanlardaki anlatım dili, aynı zamanda ortak konuşma dilinin ortak zenginliğini ve anlaşılırlığını yansıtmaktadır.
Ses taklitlerinden doğmuş kelimeleri tekrarlamak, karşılıklı diyaloglarla anlatımda monotonluğu kırmak, şiirsel tekrarlardan da yararlanmak, aliterasyonlara başvurmak, destanların kendine özgü üslup özellikleridir. Destanlarda benzetmelere çok yer verilir. Abartmalara çok rastlanır. Abartılan her zaman kahraman değildir. Bazen düşman da abartılarak anlatılır.
Türk destanlarının anlatımında anlatıcılar üç ayrı anlatım tekniğini kullanmışlardır:
Nazım
Düz yazı
Düz yazı – nazım karışık
Nazım biçiminde oluşturulan destanlarda hece ölçüsü kullanılmıştır. Destanlarda hece vezninin 7’li, 81i, 11% 121i şekilleri kullanılmıştır. Bu hece kalıplarının daha kısa veya uzunu da kullanılmıştır. Destan dizeleri, dörtlükler hâlinde veya dizelerin art arda dizilmesi biçiminde kurulmuştur. Dizeler arasındaki ahenk ve hareket; uyak, redif ve aliterasyon ile sağlanmıştır.
Bazı destan metinleri düz yazı şeklindedir. Bu şekildeki destanlarda günlük konuşma dili daha farklı, ritmik bir yapıdadır.
Battalname, Danişmendname, Saltukname gibi destanların büyük bölümü düz yazıyla, bazı parçalar ise manzum olarak oluşturulmuştur. Bu biçimdeki destanlardaki nazımlar güçlü bir nazım özelliği göstermez.
]]>Destanların, roman ve masal gibi türlerle ilişkisi vardır. Destan, gerçeklerden esinlenen ve ayrıntıları bilinen olaylarla çoğu kez uygunluk gösterir; fakat bunlara gerçek dışı masal öğeleri de katmakta sakınca görmez. Örneğin; Oğuz Han’ın çeşitli av hileleri ile bir canavarı öldürmesi.
Yine, Oğuz Han’ın Gök Tanrı’ya yal-vardığı bir sırada gökyüzünden bir ışık düşmesi ve o ışığın içerisinden çıkan kızla Oğuz Han’ın evlenmesi, masalımsı öğelerdir. Bunun yanında destan kahramanları, gün ışığından, su köpüğünden yaratılmaları veya ağaçtan doğmuş olmalarıyla, ilk insanların hayal dünyasını yansıtan masal öğeleri gibi görünürler.
Destanın masallarla ilişkisi olduğu gibi romanla da ilişkisi vardır. Halk hikâyeleri ve menkıbeler; toplum içerisindeki iç çatışma ve isyanların destansı hikâyeleri, destan motiflerini taşısa da olay örgüsü yönünden destandan romana geçişin ilk örnekleridir.

Türklerin tarihte kendini gösterdikleri dönemde başlar, XI. yüzyıla kadar devam eder. Türklerin kültür ve yaşantılarını yansıtan; Manihaizm, Budizm, Şamanizm gibi dinlerin etkisiyle yara-tılan edebi ürünlerin bulunduğu dönemdir. Yabancı dil, kültür ve edebiyatların etkisinden uzak olan bu edebiyat; dil, ölçü, biçim, içerik, kültür ve ruh yönüyle tamamen ulusal bir nitelik gösterir. Sözlü edebiyat dönemi ve yazılı edebiyat dönemi olmak üzere ikiye ayrılır.
A- SÖZLÜ EDEBİYAT DÖNEMİ
Sözlü edebiyat, yazının Türkler arasında kullanılmasından önceki dönemlerde meydana gelen ve nesilden nesile geçerek günümüze kadar ulaşan edebiyattır.

Koşuk: “Sığır” ve “Şölen” adı verilen törenlerde kopuz eşliğinde söylenen lirik şiirlerdir. Sevgi, aşk, doğa, yiğitlik konuları işlenmiştir. Şekil ve içerik bakımından Halk edebiyatındaki “Koşma” ya benzer.
Sav: Kısa ve özlü sözlerdir. Günümüzde atasözüne karşılık gelir.
Sagu: “Yuğ” adı verilen dinsel törenlerde, ölen kişinin ardından söylenen şiirlerdir. Ölen kişinin iyilikleri, yiğitlikleri, ölümünden duyulan acı dile getirilir. Halk edebiyatında “Ağıt”, Divan edebiyatında “Mersiye”nin karşılığıdır.
Destanlar: Toplumu derinden sarsan savaş, kıtlık, göç, kahramanlık, din gibi konularda söylenmiş uzun manzum şiirlerdir. Destanlarda olağanüstü olaylar ve kahramanlar söz konusudur. Ait oldukları milletlerin tarihleriyle sıkı ilişkileri vardır.
Destanlar Doğal (tabii) ve Yapma (yapay, sun’i) destanlar olarak ikiye ayrılır.
DOĞAL DESTANLAR
Tarih öncesi devirlerde sözlü olarak oluşmuş, daha sonra kaleme alınarak günümüze ulaş-tırılmış, söyleyeni belli olmayan destanlardır.
Doğal Türk Destanları
I- İsmiyet Öncesi Türk Destanları:
Alp Er Tunga destanı: Türk-İran savaşla-rını ve Alp Er Tunga’nın yiğitliklerini anla-tır. Alp Er Tunga, İran destanı “Şehname” de Efrasiyab olarak geçmektedir.
Şu Destanı: Makedonyalı Büyük İskender ile Türkler arasında geçen savaşları ve hükümdar Şu’nun yiğitlikleri anlatılır.
2- Hun-Oğuz Destanları:
Oğuz Kağan Destanı: Hun hükümdarı Mete Han’ın hayatı, yiğitlikleri, ülkesini genişletip oğulları arasında nasıl bölüş-türdüğü anlatılır.
Atilla Destanı: Batı Hun Devleti hüküm-darı Atilla’nın yaşamını anlatır.
3- Altay Türkleri Destanları:
Yaratılış Destanı: Türk kavramı etrafında oluşan bir destan değildir. Destan, inanışa göre Tanrı Kayra Hanın kişiyi (insanoğlu) yaratmasıyla ilgilidir. Destanın en önemli özelliği Türklerin sosyal, coğrafi, uzay (kozmogoni) ve dini inanışları yönünden düşünce tarzlarını yansıtmasıdır. 19. yüzyılda derlenmiştir. Semavi dinlerden etkilendiği düşünülmektedir.
Siyenpi Destanı: Hun devletinin yerini alan Siyenpi Hanedanlığının kaynağına dair önemli bilgiler içerir.
5- Göktürk Destanları:
Bozkurt Destanı: Yok edilmek istenen Göktürklerin bir dişi kurttan yeniden türeyişleri anlatılır.
Ergenekon Destanı: Bir yenilgi sonunda Türklerin Ergenekon adlı bir yerde yeniden çoğalarak yurtlarına geri dönmeleri ve büyük bir devlet kurmaları anlatılır.
6- Uygur Destanları:
Türeyiş Destanı: Türklerin “Dokuz Oğuz ve On Uygur” boyları biçiminde var oluşunu anlatan destandır.
Göç Destanı: Uygurların yurtlarından göç etmek zorunda kalışlarını anlatan des-tandır.
II- İslamiyet Sonrası Türk Destanları:
Manas Destanı: Kırgız Türklerine aittir. Dünyanın en uzun destanıdır.
Saltuk Buğra Han Destanı: Hükümdar Saltuk Buğra Han’ın efsanevi bir şekilde anlatıldığı destandır. Karahanlılara aittir.
Battal Gazi Destanı: Battal Gazi adlı kahramanın islamiyeti yayış mücadelesi anlatılır.
Köroğlu Destanı, Timur Destanı, Cengiz Han Destanı, Danişment Gazi Destanı, Sarı Saltuk Destanı… gibi destanlarımız da mevcuttur.
Fin Destanı: Kalevela (Dr. Elias Lönnrat tarafından yazıya geçirilmiştir.)
Hint Destanları: Ramayana (Valmiki), Mahabharata (Viyasa)
İran Destanı: Şehname (Firdevsi, men-sevi tarzında yazıya geçirmiştir.)
Alman Destanı: Niebelungen Lied
Fransız Destanı: Chanson de Roland
İspanyol Destanı:La Cid
İngiliz Destanı: Beowulf, Robin Hood
Rus Destanı: İgor
Sümer, Asur, Babil Destanı: Gılgamış
Japon Destanı: Şinto
Doğal destanlara benzeyen: ancak oluşumlarında halkın katkısı bulunmayan, yakın dönemdeki bir kahramanlık olayından yola çıkılarak belli bir kişi tarafından oluşturulan destanlardır. Kısacası söyleyeni belli olan destanlardır.
Türk Edebiyatındaki En Ünlü Yapma Destanlar:
Dünya Edebiyatındaki En Ünlü Yapma Destanlar:
Türklerde, sözlü edebiyat gibi yazılı edebi-yatın da kesin olarak ne zaman başladığı bilinmemektedir. Bu dönem 11. asra kadar devam eder. Bu dönemde Göktürk Uygur alfabeleri kullanılmıştır.
Bu döneme ait ürünler şunlardır:
Bu yazıtlar üç tanedir:
Bilge Tonyukuk Anıtı (720-725): Bu anıtı, Tonyukuk kendi adına yazdırıp gitmiştir. Bu anıtta Göktürklerle Çinliler arasında yapılan savaşlar, Tonyukuk’un ağzından sade bir anlatımla, hatıralar şeklinde anlatılmıştır. Tonyukuk ilk Türk yazar olarak kabul edilir.
Kültigin Anıtı (732): Göktürk Hakanı Bilge Kağan’ın, ölen kardeşi Kültigin adına diktirdiği yazıttır. Yazıtta sanatlı bir söyleşi vardır. Yolluğ Tiğin tarafından yazılmıştır.
Bilge Kağan Anıtı (735): Bilge Kağan’ın ölümünden sonra oğlu tarafından diktirilmiştir. Bu abide de Bilge Kağan konuşmaktadır. Yazıtta sanatlı bir söyleşi vardır. Yolluğ Tiğin tarafından yazılmıştır.
TARİH BOYUNCA TÜRKLERİN KULLANDIĞI ALFABELER:
Göktürk Alfabesi: 38 harften oluşur. Bunların 4’ü sesli, 8’i bileşik, 26’sı sessizdir. Sağdan sola ve yukarıdan aşağıya doğru yazılır.
Uygur Alfabesi: MS. IX. yy’dan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Sağdan sola doğru yazılır. 11’i sessiz, 3’ü sesli olmak üzere 14 harften oluşur.
Arap Alfabesi: Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra kullanılmıştır. 33 harften oluşur. Sağdan sola doğru yazılır.
Latin Alfabesi: 1 Kasım 1928 tarihinden itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Soldan sağa doğru yazılır. 29 harften oluşur. 8’i sesli, 21’i sessizdir.
2- İSLAMİYETİN ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
İslam uygarlığı etkisindeki Türk edebiyatı 11. yy’da başlar 19. yy’ın ortalarına kadar sürer. Coğrafi bölge ve kullanılan Türkçenin özelliğine göre iki kola ayrılır.
(İslami etki altında yaratılan ilk eserler)
Kutadgu Bilig (Mutluluk veren bilgi):
Küntoğdı → Hükümdar: kanun ve adaleti;
Aytoldı → Vezir: saadeti (mutluluğu);
Ögdilmiş → Vezirin oğlu: akıl ve ilmi;
Odgurmuş→ Dindar: Akıbet(son)’i temsil eder.
Divan-ı Lügatit Türk (Türk dilinin sözlüğü):
Atabetü’l Hakayık (Hakikatlerin eşiği):
Divan-ı Hikmet (Hikmetlerin toplandığı eser):
Kitab-ı Dede Korkut (Dede Korkut Kitabı):
Not: Doğu Türk Edebiyatına değil, Batı Türk Edebiyatına ait olan bir eserdir.
Muhakemet’ül Lügateyn (İki dilin karşılaş-tırılması):
Şecere-i Türki (Türklerin soy ağacı):
Yusuf Has Hacib:
Kaşgarlı Mahmut:
Edip Ahmet Yükneki:
Ahmet Yesevi:
Ali Şir Nevâi: