Milletlerin geçmişlerindeki olaylara ve efsane motiflerine dayanılarak ulusların dilek ve arzularına uygun, hayal gücüyle meydana getirilen anonim ürünlerdir. Hepsi sözlü ve çoğu manzum olan bu verimlerin bir kısmı sonradan yazıya da geçirilmiştir. Başka bir deyişle destan, milletlerin hayatında büyük yankılar bırakmış tarih olaylarının çağdan çağa değişmiş, ülküleşmiş ve sayısız hayal unsurları katılarak tanınmaz hâle gelmiş, uzun manzum hikâyesidir.
Destan (dasitan) kelimesi Farsçadır. Eski Yunanlılar, ozanların sazla terennüm ettikleri bu türlü şiirlere “epos (söz)” derlerdi. Bundan ötürü, Batı dillerinde destana “epope” adı verilmektedir.

Destan üslûbunun en önemli özelliği, görkemli söz ve cümlelerle kurulmuş olmasıdır. Bayağı söz ve deyimlerden, sönük ifadelerden kaçınılmıştır.
Destanlar üç safhada oluşur:
a) Doğuş Safhası: Bu safhada milletin hayatında iz bırakan önemli tarihî ve sosyal olaylar, bu olaylar içinde yüceltilmiş efsanevi kahramanlar görülür,
b) Yayılma Safhası: Bu safhada, söz konusu olay ve kahramanlıklar, sözlü gelenek yoluyla yayılır. Anlatılanlar, böylece kuşaktan kuşağa geçer.
c) Derleme (Toplama, Yazıya Geçirme) Safhası: Bu safhada, sözlü gelenekte yaşayan destanı, güçlü bir şair, bir bütün hâlinde derleyip manzum olarak yazıya geçirir. Çoğu zaman bu destanların kim tarafından derlendiği ve yazıya geçirildiği belli değildir.
Destanlar, oluşumları bakımından “doğal destan” ve “yapay destan” olmak üzere ikiye ayrılır:
1) Yapay Destan: Önemli bir tarihî olayın yıllar sonra, destan özelliklerine uygun olarak bir şair tarafından kaleme alındığı şiirlerdir.
Dünya edebiyatındaki başlıca yapay destanlar:
Edebiyatımızda yapay destan özelliği gösteren şiirler:
2) Doğal Destan: Toplumu derinden etkileyen olaylar sonunda, halk arasında kendiliğinden oluşan uzun şiirlerdir. Bunlar genellikle daha sonra bir şair tarafından derlenip düzenlenmiştir. Doğal destanlar, ulusların, özellikle tarih yazımının olmadığı dönemlerini aydınlatmaları
bakımından önemlidir. Türk edebiyatında doğal destanlar İslamiyet öncesi ve İslami dönem olmak üzere ikiye ayrılır. Bu destanların çoğu, destan döneminde yani Müslümanlık öncesi dönemde ortaya çıkmıştır.
Tarih öncesi tanrı, tanrıça, yarı tanrı ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları; toplumu derinden etkileyen göç, deprem, savaş, kıtlık gibi olayları konu alan metinlere destan denir. Destanlar bir bakıma halk gözüyle görülen, halk ruhuyla duyulan ve halk hayalinde masallaştırılan tarihlerdir
Destanlar; bir tarihî olayın oluşunu, sonuçlarını değil, tarihî olayların bir kahraman tarafından yaşanış şeklini, kahramanın bu olaylardaki rolünü, yaptığı işleri ve gösterdiği başarıları anlatır.
Destan Dönemi
Destanlarda anlatılan olayların yaşandığı ve halkın hayal dünyasında şekillenerek destanların oluştuğu döneme Destan Dönemi denir. Tarihte yeri olan büyük milletlerin çoğunun destan dönemi vardır.

Destanların Doğuşu
Destanlar ulusların sözlü edebiyat döneminde oluşmuş metinlerdir. Zengin bir hayal dünyası olan ilk insanlar, savaş, göç gibi toplumda iz bırakan her olayı hayallerle süsleyerek birbirlerine anlatmışlar, bu olaylar, halkın hayal dünyasında zenginleşmiş, halk arasında yayılarak ortak bir eser hâline gelmiştir. Bu eserlerin insani yönü daha ağırdır. Bu ortak metinlere destan adı verilmiştir. Destanlardaki kahramanlar olağanüstü özelliklere sahip olsalar da halkın arasında kişilerdir. Oğuz Kağan bunun bir örneğidir.
Destanların oluşumu üç aşamada gerçekleşir:
Destanlarda bulunması gereken öğeler: