Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
eglog nedir özellikleri – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Sun, 25 Apr 2021 18:51:42 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png eglog nedir özellikleri – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 Pastoral Şiir ,İdil,Eglog Nedir, Özellikleri, Pastoral Şiir Örneği… https://dersimizedebiyat.org/pastoral-siir-idileglog-nedir-ozellikleri-pastoral-siir-ornegi.html Sun, 10 Nov 2019 19:54:13 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=121516 Pastoral Şiir

Kır ve çoban yaşamının, doğa güzelliklerinin anlatıldığı şiirlerdir. Süsten, söz oyunlarından, yapmacıktan ve gösterişten uzak bir anlatımla oluşturulur. Edebiyatımızda ilk pastoral şiir örneği Abdülhak Hamit Tarhan‘ın Sahra isimli şiiridir.

Pas­toral şiirler ikiye ayrılır:

a) İdil: Bir çobanın ağzından yazılıp kır yaşamının çekiciliğini, güzelliğini an­latan, çobanıl aşkı yansıtan kısa şiirlerdir.

b) Eglog: Birkaç çobanın karşılıklı konuşmaları yoluyla oluşturulan, aşk, kır yaşamı üzerine duygu ve düşüncelerin anlatıldığı pastoral şiirlerdir.

Pastoral Şiir Örneği

BİNGÖL ÇOBANLARI

Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum.

Bu dağların en eski âşinasıdır soyum,

Bekçileri gibiyiz ebenced buraların.

Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların

Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,

Her gün aynı pınardan doldurur destimizi

Kırlara açılırız çıngıraklarımızla…

 

Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni;

Kuzular bize söyler yılların geçtiğini.

Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;

Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,

Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı;

Her adım uyandırır ayrı bir hatırayı:

 

Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda,

Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam;

Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,

“Suna”mın başka köye gelin gittiği akşam.

 

Gün biter, sürü yatar ve sararan bir ayla,

Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.

-Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al,

Diye hıçkırır kaval:

Bir çoban parçasısın olmasan bile koyun,

Daima eğeceksin, başkalarına boyun;

Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı,

Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı

Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an!

Mademki kara bahtın adını koydu: Çoban!

 

Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,

Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden

Anlattı uzun uzun.

Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun

Nadir duyabildiği taze bir heyecanla…

Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla

Bingöl yaylarının mavi dumanlarına,

Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına!

KEMALETTİN KAMU 

]]>