Herhangi bir durumu, olayı ya da gerçeği olduğundan daha büyük ya da küçük göstererek anlatma yöntemine mübalağa (abartma) denir.
*Gittiğini duyunca bir kez daha öldüm.
*Bir ah çeksem, karşıki dağlar yıkılır.
*Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe!” desem sığmazsın. (M. Akif Ersoy)
* Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle (Y. Kemal Beyatlı)
* Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer.
O ne müthiş tipidir, savrulur enkâz-ı beşer. (M. Âkif Ersoy)
*Bir şulesi var ki şem-i canın
Fanusuna sığmaz asmanın (Şeyh Galip)
*Merkez-i hâke atsalar da bizi
Kürre-i arzı patlatır çıkarız. (Namık Kemal)
*Dövüşüyorduk Üç Şehitler’imizde
Zorluyordu derya gibi düşman
Attığım boşa gitmiyordu
Lüzumsuzdu nişan. (F. Hüsnü Dağlarca)
Talih bana dönse nazikâne
Bir yıldızı verse malikâne
Bigâne kalır o iltifata
İstanbul’a dönmek isterim ben
Şair bu dizelerde İstanbul’da olmayı bir yıldıza sahip olmaya tercih ederek İstanbul’a duyduğu sevgiyi mübalağalı bir şekilde anlatıyor.
Bu şehr-i İstanbul ki bî-misl ü bahâdır
Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedadır.
Şair bu dizelerde İstanbul’un paha biçilemez, emsalsiz bir şehir olduğunu ve İstanbul’un bir taşına bütün İran ülkesinin feda edilebileceğini söyleyerek İstanbul’a verdiği değeri mübalağa ediyor.
Mübalağa Örnekleri:
“Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu
Bin yıl sürecek zannedilen bir kar sesidir bu”
“Aramazdık gece mehtabı yüzün parlarken
Bir uzak yıldıza benzerdi güneş sen varken “
“Şu dünyada topu topu
İki milyar kişiyiz
Birbirimizi biliriz”
“Yurdumuz uçsuz bucaksız
Gökte yıldız kadar köylerimiz var “
“Kor ateşler içinde
Yanıyorum yemin olsun”
“Gözyaşı tufanıyla taşıp gidiyor ovalar
Nereye bu göç? diye sesleniyorum kuşlara”
“Kimdir bana gülümseyen yeşillik balkonundan?
Demek gecelerden sonra nihayet gün doğuyor.
Bir gülüşündür gençliğimi döndürdü yolundan;
Yanan şu alnım elinin gölgesiyle soğuyor.”
“Mehmet’in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir”
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ”
“Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık”
“Yaram var, havanlar dövemez merhem
Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem”
“Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil”
“Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar”