1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük, cümleye “Alışılmış olandan ayrı, görülmedik’ anlamı katmaktadır?
A) Romanda yazar sıradışı bir anlatım sergiliyor.
B) Bugünlerde önemligelişmelerle karşı karşıyayız.
C) Genç sanatçının sıradan bir sesi var.
D) Bazı kişiler olağan haberleri gereğinden fazla büyütüyor.
E) Divan şiirindeki süslü anlatım günümüz şiirinde yok.
2. Genç sanatçılar, kısa sürede eser vermek düşüncesindeler. Yapıtlarını birkaç ayda oluşturmak istiyorlar. Böyle sanatçıların kaçı, sesini geleceğe duyurabilir ki?
Bu parçada geçen “sesini geleceğe duyurmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kalıcı olmak
B) İlgi çekici konuları işlemek
C) Düşüncelerini yüksek sesle söylemek
D) Ün kazanmak
E) Halkın sesi olmak
3. Uzak bir kentte, bir ilköğretim okulunda okunan bir metin, o minicik çocuklarda o metnin yazarına ulaşmak, sesini yazara duyurmak isteği uyandırıyor. Kalemi ellerine alıp bütün doğallıklarıyla, özgürce sesleniyorlar. Yazarken büyüyor, büyüyorlar. Kocaman bir deniz oluyor gözleri. Ben, mektuplarını okudukça o denizlerde kayboluyorum.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yazarın eserlerini yakından takip etmek
B) Duygularını yazara ulaştırmak
C) Düşüncelerini yazıya geçirmek
D) Okuduğu kitabı eleştirmek
E) Eleştirilerini dergilerde yayınlamak
4. Ozanlar, sözcükleri paşa gönüllerince kullanabilme yetkisine sahiptirler. Onlar, şiirlerini yazarken “dil içinde bir dil” oluşturmanın peşindedir. Bu yüzden her şairin kendince bir dil evreni vardır.
Bu parçada altı çizili sözle ozanların hangi yönü anlatılmak istenmiştir?
A) Dili, ozanlar kadar etkili ve güzel kullanabilen başka bir sanat adamı olmadığı
B) Sözcükleri ahenk sağlayacak şekilde sadece ozanların kullanabildiği
C)Ozanların dildeki değişmeleri yakından izleyip bunları dizelerine aktardığı
D)Dilin, ozanların farklı bir dil oluşturma çabaları sonucunda gelişimini sürdürdüğü
E)Sözcükleri başkasının etkisinde kalmadan, dilediğince kullanma hakkına sahip oldukları
5.Aşağıdaki cümlelerin hangisinden, ayraç içindeki anlam çıkarılamaz?
A) Bu kadar telaşlanmanıza gerek yok canım, her şey olacağına varır. (umursamama)
B) Gazlı içeceklerden bu kadar çok tüketmeniz bağırsak sorunlarına neden olabilir. (uyarma)
C) Siz yardım etmeseydiniz bu kitapları raflara bu kadar sürede asla yerleştiremezdim. (minnet duyma)
D) Böyle değerli bir tabloya bu kadarcık mı değer biçtiniz? (azımsama)
E) Ne olur ne olmaz, deyip yanına şemsiyesini de aldı. (endişelenme)
6. (I) Ilgaz Dağları, kuzeydoğudan güneybatıya doğru uzanan ve temelini Paleozoik dönem kayalarının oluşturduğu bir dağ sırası. (II) Orta Anadolu’dan Kuzey Anadolu’ya geçiş kuşağı oluşturan bu bölgenin yapısında volkanik kayalar var. (III) Anadolu’nun en hareketli kırık hattı olan Kuzey Anadolu Fayı da llgazlar’ın güney eteklerinden geçiyor. (IV) Bu dağlardaki yüksek tepeler birbirine fazla yüksek olmayan sırtlarla bağlanmış. (V) Bu dağlarda buzul dönemi izlerine de rastlamak mümkün.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde karşılaştırma yapılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. Aşağıdaki dizelerin hangisinde şair, anlatıma duygularını katmamıştır?
A) Fenerlerini akşamdan yakmış gemiler Ölü bir gecenin ortasında
B) Çıkınlarını açmışlar önlerine Ekmeklerini yiyor güverte yolcuları
C) Gözlerindeki parıltı ısıtsın yolumu İnsanca bir şeyler katalım sevgimize
D) Yolumuzu düşman bakışlar çevirmiş Dişli geceler inmiş çevremize
E) Yorgun kartallar gibi bir sabah dönsem geri Martılara bıraksam lacivert enginleri
8. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.” atasözünde hem gerçek hem mecaz anlam vardır.
Aşağıdakilerin hangisinde böyle bir atasözü kullanılmamıştır?
A) Ağır kazan geç kaynar.
B) Her ağacın meyvesi olmaz.
C) Tok açın halinden anlamaz.
D) Taş yerinde ağırdır.
E) Her kuşun eti yenmez.
9. Sanat eseri, hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir.
Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamdan beslenmeyen bir sanat yapıtının kalıcılığı yakalayamayacağı
B) İnsanlara yol gösteren sanat yapıtlarının, her zaman umulandan çok ilgi gördüğü
C) Topluma yön veren sanat yapıtlarını ancak büyük sanatçıların yazabileceği
D) İnsanlara bilgi sahibi olmadıkları konularda bilgiler veren sanat yapıtlarının daha değerli olduğu
E) Sanat yapıtının, ortaya çıktığı dönemi yansıtmakla kalmayıp, gelecekle ilgili yol gösterici bilgiler vermesi gerektiği
10. I. Sanatçının ilk görevi, toplumun dilini korumak, geliştirmek ve geleceğe taşımaktır.
II. Gerçek sanatçı, gözlemlediği her şey kendi yorumundan geçirerek eserine yansıtır.
III.Yapıtları okurlar tarafından tekrar okunan sanatçı, kalıcı olmayı başarmıştır.
IV.İzlenimlerini kendi süzgecinden geçirerek yeni bir yorumla sunmak, gerçek sanatçının işidir.
V. Sanatçının eserine yansıyanların toplumun içinden olması, eseri geniş kitlelere benimsetecektir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve III. B) II. ve IV. C) II. ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hem haber kipiyle hem dilek kipiyle çekimlenmiş fiillere örnek gösterilebilir?
A) Biraz soğuk almışım, işe birkaç gün gidemeyeceğim.
B) Işıkları söndürün, ışıkta uyuyamam ben.
C) Bu kağıtları kutulara doldurun, depoya koyun.
D) Kilo almaktan şikayet eder, ama yemeğe dayanamaz.
E) Ben burada kalacağım, siz istediğiniz yere gidebilirsiniz.
12. (I) Çocukluğumda baharın geldiğini ilk önce güzelim çiçekleriyle saraypatılar söylerdi bize. (II) Onları kasımpatılar izlerdi. (III) Onlar çiçeklenince bahar fazla gecikmezdi. (IV) Ne var ki kasımpat yapraklarının yeşiline bakınca birdenbire sonbaharı duyumsardık. (V) Çünkü bu yapraklar, yeşilin birçok tonunu barındırırdı üzerinde.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinin yüklemi, çatısı bakımından geçişsizdir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. Sarıçiçek, öbek öbek kır çiçekleriyle süslü yamaçları ve baştan başa uzanan geniş düzlükleriyle, doğal ortamı özleyenler için ideal bir yerdir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Birden çok sıfat tamlaması vardır.
B) İsim tamlaması vardır.
C) Birleşik ad kullanılmıştır.
D) Bileşik yapılı bir fiil cümlesidir.
E) Yüklemi ekeylemin geçmiş zamanıyla çekimlenmiştir.
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki virgül (,) kaldırılırsa cümlenin öğesinde değişiklik olur?
A) O, buradaki insanların tek umut kaynağıydı.
B) Sana, o çocukla arkadaşlık etmemen gerektiğini söylemiştim.
C) Köyün, o güne kadar çözülemeyen sorunları masaya yatırıldı.
D) Ekin farlarının çevresinde, iki metre yüksekliğinde çitler vardı.
E) Bu, köylünün hiç de alışık olmadığı yeni bir davranış biçimiydi.
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde nesne vurgulanmıştır?
A) Dar ve asfalt yolun iki yanında ağaçlar vardı.
B) Arka sıradaki öğrenci, ikide bir, saate bakıyordu.
C) Otelin, Marmara’ya bakan odasında günlerce kaldım.
D) Küçükken, bütün çocuklar gibi çikolatayı çok severdim.
E) Dün akşam sizin evde çantamı unutmuşum.
16. (I) Yol kenarındaki buz kristallerinden gümüş rengine yakın bir ay ışığı yansıyordu. (II) Bembeyaz simden örülü gece elbiselerini giymiş ağaçlar, kayalar, dağlar, tepeler de bizimle birlikte yol alıyordu sanki. (III) Otele doğru yürürken hepsi de bizlere eşlik ediyor gibiydi. (IV) Otele varınca eşyalarımızı hızla bırakıp dışarı fırladık. (V) Heyecanla beklediğimiz toz halindeki bembeyaz kar karşımızdaydı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede zincirleme ad tamlaması vardır.
B) II. cümlede pekiştirme sıfatı kullanılmıştır.
C) III. cümlede ilgeç öbeği ekeylem alarak yüklem olmuştur.
D) IV. cümlenin üç zarf tümleci vardır.
E) V. cümle özne ve yüklemden oluşmuştur.
17. Gam yükleri ile yükümüz tuttuk
Hicran katarının kervanıyız biz
Feleğin acısın aşında bulduk
Mihnet tekkesinin mihmanıyız biz
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisinin örneği yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması B) Ünlü daralması
C) Ünsüz benzeşmesi D) Ulama
E) Kaynaştırma ünsüzü
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) Babam, kiraz yüklü bir dalı eydi, biz de daldaki kirazları topladık.
B) Caddenin kenarlarındaki kavaklar rüzgârda nazlı nazlı salınıyordu.
C) Bahçe kapısının üstünü saran hanımelinin kokusu bütün sokağa yayılmıştı.
D) Oturma odasının, açık duran balkon kapısından serin bir rüzgar geliyordu.
E) Babam beni uğurlamak için havaalanına kadar gelmişti.
19. Çocukluğumu geçirdiğim kasabayı ( ) o şirin sahil beldesi Lemas’ı ( ) yıllardır anılarımda yaşatıyorum ( ) O şirin beldede neler yoktu ki ( )
Bu parçada ayraçla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (;)(.)(;)(.) B) (,)(.)(;)(;)
C) (.)(;)(.)(;) D) (,)(.)(.)(:)
E) (,)(,)(-)(…)
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) O, geçmişteki büyük yazarların öykü kitaplarını incelemişti.
B) O, otuz yıllık yazın yaşamında, sayısız yapıt vermiş bir yazardı.
C) O, özellikle şiirlerinde sıradışı bir anlatım kullandı.
D) O, okurla çok iyi bir iletişim kurgulayan başarılı bir romancıydı.
E) O, herkesin uykuya daldığı vakitlerde yazı masasının başına geçerdi.
21. Afet bölgesine, aralarında sağlık ve teknik hizmetlerle ilgili personelin de bulunduğu elli kişilik bir ekip gönderildi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Temel cümledeki nesne eksikliği
B) İsimle sıfatın aynı tamlanana bağlanması
C) Gereksiz yere bağlaç kullanılması
D) Sayısal verilerin anlam karışıklığına neden olması
E) Aynı anlama gelen ek ve sözcüklerin bir arada kullanılması
22. (I) Sabah horoz sesleri ve denizin iyot kokusu arasında uyanıyorum. (II) Yarısı suların içine gömülmüş antik manastırın yanından geçiyorum usulca. (III) Koy manzarasına hâkim bir tepeye tırmanıyorum bir solukta. (IV) Kapıdağ Yarımadası’nı ana karaya bağlayan dar kıstak, ayaklarımın altına seriliveriyor. (V) Bir yanda Akdeniz’in engin maviliklerine bakan Gökgemiler Koyu, diğer yanda Fethiye Körfezi’nin bir parçası olan Hamam Koyu… (VI) Güneş gölgeleri silip doğanın eşsiz renklerini ortaya çıkarıyor yavaş yavaş.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde birden çok duyuyla algılanan ayrıntıya yer verilmiştir?
A) I. B) II C) III. D) IV. E) V.
23. Nerede umut varsa orada insan vardır. Umutsuzluk ölümdür. Baltanın oduna gömüldüğü yerde, tırpanın otlara pırıl pırıl sokulduğu yerde, küreklerin suyu hışır hışır yardığı yerde her şey bitebilir; ama umut bitmez. Ekmek bitebilir, su bitebilir; ama umut bitmez.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamın, güzellikleri görmekle anlamlı hâle geldiği
B) Yaşamın güzel yanlarını görmek gerektiği
C) Yaşamdaki olumsuzlukların, insanı karamsar yaptığı
D) İnsanın umudunu yitirmemesi gerektiği
E) Her insanın yaşama sıkı sıkıya bağlı olduğu
24. (I) Şiddet sadece gününüzün sorunu değildir.(II) İnsanlık tarihi boyunca,insanlığın gündeminden hiç eksik olmamıştır. (III) Şiddet, insanlık tarihiyle yaşıttır dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. (IV) Toplumlar, günlük yaşamın sorunlarına sürekli çözümler üretmişlerdir. (V) Ancak bir sorunu çözerken diğer taraftan yeni bir sorun ortaya çıkmıştır. (VI) Böyle olunca da toplumu sorunlarından tümüyle arındırmak mümkün olmamıştır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
25. Herkesi dinler, hiç kimsenin düşüncesiyle alay etmez, imalı konuşmaktan özellikle kaçınır. Laubali, sert, kırıcı konuşmalardan uzak durur. İnsanların görüşlerine katılmadığında, yumuşak ve saygılı bir üslupla aynı görüşte olmadığını söyler. Büyüklerle konuşurken çok saygılı davranır. Küçüklerle konuşurken küçümseyici davranışta bulunmaz, söyleyeceklerini onların anlayabilecekleri biçimde anlatır.
Bu parçada tanıtılan kişi ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Nezaket kurallarına uyduğu
B) insanlar tarafından çok sevildiği
C) Konuşma kurallarına özen gösterdiği
D) Kaba ve alaycı konuşmalardan kaçındığı
E) insanlara karşı anlayışlı ve samimi olduğu
26. Yazar, sözü olan insandır. O, bu sözü anlaşılır bir biçimde söylemek, aktarmak ister. —. Güzel içerikleri güzel elbiseler içinde veriyor, okuru kendilerine hayran bırakıyorlardı. Şimdi ne dediği anlaşılmaz, estetikten, akıcılıktan ve sürükleyicilikten yoksun metinler, öykü ve romanlar kitapçı vitrinlerini süslüyor. Böyle bir ortamda yazar, nasıl saygınlık kazanabilir?
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Eskiden yazarlık çok zor bir meslekti
B) Şimdiki yazarlar, özgün yapıtlarıyla dikkati çekiyor
C) Eskiden yazarlar bu işi çok güzel bir şekilde yapıyordu
D) Eski yazarlarla günümüz yazarlarını karşılaştırmak doğru olmaz sanırım
E) Her yazarın okura ulaştırmak istediği bir mesajı vardır çünkü
27. ’40 Kuşağı’ şairleri, yazılanın şiir olması için, onda, öteki yazın türlerinden farklı bir şeylerin olması gerektiğinin ayrımındadır kuşkusuz. O ayrım, o tat, şiiri daha etkili kılmaktadır. Peki nedir şiiri farklı kılan? Şiirin kendine özgü estetik yapısıdır tabii ki. Ama ’40 Kuşağı’ şairleri bu özelliğin ayrımında olmalarına karşın, estetik incelikleri çok fazla da önemsemediler. Çünkü onların öncelikli amacı, söylenmesi gerekeni bir an önce dile getirmek, yaşamı kısa dönemde değiştirip dönüştürmekti.
Bu parçada yazar, 40 Kuşağı sanatçılarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?
A)Şiiri öteki yazın türlerinden ayıran özelliklerin neler olduğunu bildiklerine
B)Topluma yararlı olmaktan çok, sanatsalı yakalamayı önemsediklerine
C) Şiire özgü estetik yapıyı göz ardı ettiklerine
D) Söylenmesi gerekeni tez elden ortaya koymayı amaçladıklarına
E) Şiiri daha etkili kılmanın gerekli olduğunu bildiklerine
28. Döneminde bilimsel değer taşıyan, bir tek Leonardo da Vinci’dir. Ancak onun da felsefeye faydası olmaz. O bir bilim adamı değil, bir mühendislik ustasıdır. O bir filozof değil, bir sanat dehası-dır. Çağını aşan evrensel bir dahidir o. Yaptıklarının yarısı kalsaydı günümüze, herhalde çağımız çok daha değişik olurdu. Ancak bu pratiğe çok yakın usta, bilimsel yapıtlarında hiç deneysel olmamıştır.
Bu parçadan Leonardo da Vinci ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Mühendislik yönünün bilim adamlığı yönünden önde olduğu
B) Sanat yapıtlarının felsefi yapıtlarından üstün olduğu
C) Ortaya koyduklarının birçoğunun günümüze kalmadığı
D) Yapıtlarında deneyselliğin bulunmadığı
E) Kendinden sonraya uzanan evrensel bir dâhi olduğu
29. Geçen gece uykum kaçtı, biraz kitap okuyayım dedim. Raftan seçtiğim kitaptan birkaç satır okuyabildim ancak. Dili bu kadar baştan savma kullanmak bir yazara hiç yakışmıyor. Yazar “Savaşmaya giden askerlerin tümü terhis oldular.” diyor. “Savaşmaya” demek bence doğru değil, “savaşa” demek daha doğru olurdu. “Savaşma” deyince o kişiler kendileri istemişler de dövüşmeye gitmişler gibi bir şey anlaşılıyor. Ya yüklemdeki çokluk ekinin işi ne orada? “Terhis oldular” da iyi değil “terhis olundu” demeli. Böyle yanlışlar rahatsız ediyor beni.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden dolayı sözünü ettiği kitabı okumaktan vazgeçmiştir?
A) Olaylar arasında yeterli bağlantı kurulamamış olmasından
B) Yabancı sözcükler kullanılmasından
C) Savaş konusunu işlemesinden
D) Dil yanlışlarından
E) Konuyla anlatım arasında uyumsuzluk olmasından
30. Sanatın iyisi ne kadar mutlu, sevinçli bir aydınlıksa, kötüsü de o ölçüde sıkıntı verici, iç karartıcıdır. İyi gününde olan bir sanatçı, günün birinde bir ülkeye bereket, sayısız yüreğe güven, umut ve ışık getirir. Göremediğimiz mavilikleri bize gösterir, yaşamı daha zevkli hâle getirir. Yine aynı sanatçı bir başka zaman birçok insanın zevkini köreltir, yaşama umudunu kırar. İnsanları karamsar bir dünyaya sürükler, işte bu, —.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) sanatın ne denli büyük bir etkiye sahip olduğunu gösterir
B) sanatın yeterince gelişmediğinin apaçık bir göstergesidir
C) insanlar için yaşamsal bir öneme sahip sanatın en olumsuz yanıdır
D) insan yaşamının da sanat kadar önemli olduğunu ortaya koyar
E) sanatçının sanata verdiği değerle yakından ilgilidir
31. İnsan bilgisi, felsefe denen kök üzerinde iki dal hâlinde gelişir. Bu dallardan biri, fiziki dünyayı, insanın fiziki varlığıyla ilgili olayları, inceler. —. Birinci dal, soyut bilime yol açar. Soyut bilim, uygulamalı bilime veya mühendisliğe yol gösterir. Uygulamalı bilim, teknolojiyi, yani maddi değerlerin fiilen üretimini olanaklı kılar, ikinci dal, yani insan bilinciyle ilgili olayları inceleyen bölüm, birinciye benzer bir yönelimle, sanatı mümkün kılar.
Parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Birinci bölüm asıl felsefeyi oluşturur
B) Felsefe, insanı bir bütün olarak ele alır
C) Diğeri, insan bilinciyle ilgili olayları inceler
D) İkinci dal ise insanın dış yapısını inceler
E) Felsefe, somut bilimden çok, soyut bilimle uğraşır.
32. “Yaşamayı sevmek” diye bir konu tutturmuş ozan, hep onu söylüyor ancak yaşama sevgisine inandıramıyor bizi, kuramsal kalıyor, sözde kalıyor o sevgisi. Bir nesne karşısında, bir olay karşısında yaşamıyor ya da coştuğunu, içinin aydınlanıverdiğini bize duyuramıyor. Yaşamak sevgisi asıl budur, o coşkunluğu, o esrikliği duymak, duyurabilmektir.
Bu parçada yazar, sözünü ettiği ozanı aşağıdakilerin hangisinden dolayı eleştirmektedir?
A) Yaşam sevgisini gerçek anlamıyla duyup duyuramamasından
B) Konuları oldukça yüzeysel biçimde ele almasından
C) Anlatımının tekdüze olmasından
D) Şiirsel bir söyleyişinin olmamasından
E) Olaylara ve nesnelere duygusal açıdan bakamamasından
33. (I) Her kültürün büyük sözlü kaynakları, bu kaynakları harekete geçiren büyük simge kahramanları olur. (II) Hikayeleri ağızdan ağıza, yöreden yöreye, dilden dile dolaşırken çoğalır, değişir. (III) Aslından zenginleşerek uzaklaşır, aslına zenginleşmiş olarak döner, dönüşür, birikir. (IV) Anadolu kültürünün en güçlü figürü hiç şüphesiz Nasrettin Hoca’dır. (V) Hazır cevaplılığıyla, olmadık cevaplarıyla Nasrettin Hoca Anadolu insanını yüzyıllardır şahsında temsil etmiştir. (VI) Onun fıkralarında bugün Anadolu kültürü her yönüyle yaşatılmaktadır. (VII) Kültürün asıl taşıyıcısı olan sözlü anlatım geleneğini en iyi bu fıkralar yaşatmaktadır.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V E) VI.
34. Herkes biliyor ki, “İnsan kaç yaşına kadar yaşayabilir?” sorusunun kesin cevabı, henüz belli değil. 19’uncu yüzyılın sonuna kadar, 50 yaşın üzerine çıkmak, genel ortalamayı bozan bir olaydı. 20’nci yüzyılda bu, 70’li yaşlara dayandı. 21’inci yüzyılda ise, tıbbi gelişmelerden dolayı, bazıları 100, bazıları 120 rakamını, yaşam süresi olarak gösteriyor.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine varılamaz?
A) Gelişmiş ülkelerde yaşam süresinin daha uzun olduğuna
B) İnsan ömrünün her geçen gün uzadığına
C) 19. yüzyılda insanların yarısının 50 yaşına gelmeden öldüğüne
D) Tıp alanındaki gelişmelerin yaşam süresini uzattığına
E) İnsanın ne kadar yaşayabileceğinin tam olarak bilinemediğine
35. Büyük edebiyatçı, evrensel konuları işleyen değil; millî konuları evrensel edebiyat çerçeveleri içinde dile getirebilendir. Mesela Tolstoy’un Savaş ve Barış romanı dünyaca benimsenmiş bir eser olmakla beraber konusunu Rusya’dan almıştır. Aynı hüküm Gogol için de geçerlidir. Tagore’nin şiirlerinin, romanlarının kökenleri ve konuları Hint felsefesi, tarihi ve dünya görüşüne dayanır. Hugo, Balzac ve diğer birçok dünyaca tanınmış Fransız yazarlarının konuları da Fransız kişileri ve toplumudur.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Betimleme B) Tanımlama
C) Öyküleme D) Tartışma
E) Örneklendirme
36. (I) Bu romanda, Almanyalı işçi Bayram’ın hikâyesi anlatılıyor. (II) Sanatçı, yine tadına doyulmayan bir yol romanı kaleme almış. (III) Sınıfının bilincinde olmayan Bayram’ın “Bayram Bey” olma çabası dile getiriliyor. (IV) Bu çabanın biricik öznesi, bal rengi Mercedes ile onun ilişkisi irdeleniyor. (V) Bu ilişki, Kapıkule’den başlayıp köyünde hazin bir şekilde sona eren yolculuk boyunca anlatılıyor. (VI) Sonuç olarak eserde, Bayram’ın büyük düşüne giden yolculuk, yani bir anlamda Almanya’da yazgılarına ve küçük hesaplarına terk edilmiş insanların ortak hikâyesi işleniyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmuştur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
37. Güzel dilimiz, Türkçemiz, yüzyıllardan beri durmadan değişiyor. Değişmesini bir dileyen, buyuran olduğu için değil, değişmesi gerektiği için değişiyor. — Bir bakıyorsunuz baş döndürecek kadar hızlanıyor, bir bakıyorsunuz neredeyse duracak kadar ağırlaşıyor dildeki değişim. Ama durmuyor. Kimi zaman ardı ardına yeni sözcükler giriyor dile. Kimi zaman da eskimiş sözcükler kayıttan düşüyor.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Dildeki bu baş döndürücü değişimin dil bilimcileri bile şaşırttığı bir gerçektir.
B) Her değişimin dile katkı sağlamadığı ortada.
C) Dışarıdan müdahale gerektirmeyen, doğal bir değişimdir bu.
D) Dildeki sözcüklerin anlamsal yönden değişmesini iyi takip etmek gerekir.
E) Türkçedeki değişikliklerin daha çok, yapısal olduğunu görüyoruz.
38. Dünyamızdaki değişim doğal bir değişim olsaydı, yani ölen bir değerin yerine onun daha gelişmişi gelseydi, başka bir kültürden söz edilebilirdi. Sorun, toplumlara yapay bir kültürün zorla, çok gelişmiş iletişim araçlarıyla kabul ettirilme sorunudur. Yani tüketici kültürünü… Eğer buna kültür denirse… Bu tüketici kültürü uydurmadır, insanlığın gelişmesinin doğal bir sonucu değildir, bir çarpıklık, bir hastalıktır.
Bu parçaya göre, yazarın “tüketici kültürü” dediği kültüre olumsuz bakmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yerel kültürleri yok etmesi
B) Doğal bir değişim sonucunda gelmemiş olması
C) Geleneksel değerleri ortadan kaldırması
D) Evrensel değerlere kapalı olması
E) Toplumlar arasındaki karşıtlıkları keskinleştirmesi
39. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur”u, Romain Rolland’ın deyişiyle söylersek, bir tür müzikal romandır. Hiç kuşkusuz, Tanpınar “Huzur”u bir müzik formuna göre düzenlemeye çalışmış. “Huzurun yapısıyla bir senfoninin yapısı arasında paralellikler olduğu biliniyor. Huzur, dört bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerin her birine farklı bir duygu, bir ruh hâli egemendir. Bir kesinlik iddiası gütmeden diyebiliriz ki, birinci bölüm sıkıntılı, ikincisi neşeli, üçüncüsü melankolik, dördüncüsü ise çok sıkıntılı.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen eserin bir özelliği değildir?
A) Dört bölümden meydana gelmesi
B) Bir senfoninin yapısına benzemesi
C) Ağır ve sıkıntılı bir üslubunun olması
D) Her bölümünün, ayrı bir duyguyu yansıtması
E) Müzikal roman türünde kaleme alınması
40. Yazın yaşamına Servet-i Fünun dergisinde başlayan sanatçı, Meşale dergisinde toplanan yedi şairin oluşturduğu Yedi Meşaleciler grubuna girmiş, ilk şiir kitabı “Birinci Perde”yi grubun ortak şiir kitabı Yedi Meşale ile aynı yıl çıkarmıştır. Şairliğinin yanı sıra öykü, roman, oyun, deneme ve inceleme yazarı olarak da tanınan sanatçı, özellikle alanlarında hâlâ aşılamamış olan monografik incelemeleri ile haklı bir ün edinmiştir. Edebiyat tarihçiliğimizin bu çalışkan ve alçakgönüllü ustasının, bu konuda kaleme aldığı Edebiyat Kapısı, hem edebiyata hem de usta bir edebiyat tarihçisine saygıyla okunması gereken bir kitap.
Bu parçada sözü edilen sanatçı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yedi meşaleciler topluluğuna katıldığı
B) Monografi türünde çok başarılı olduğu
C) Edebiyat tarihi alanında çalışması bulunduğu
D) İlk şiirlerini Yedi Meşale adlı dergide yayınladığı
E) Değişik türlerde eserler verdiği
CEVAPLAR
| 1 | A | 11 | B | 21 | B | 31 | C |
| 2 | A | 12 | C | 22 | A | 32 | A |
| 3 | B | 13 | E | 23 | D | 33 | C |
| 4 | E | 14 | E | 24 | C | 34 | A |
| 5 | E | 15 | E | 25 | B | 35 | E |
| 6 | C | 16 | A | 26 | C | 36 | A |
| 7 | B | 17 | B | 27 | B | 37 | C |
| 8 | C | 18 | A | 28 | B | 38 | B |
| 9 | E | 19 | E | 29 | D | 39 | C |
| 10 | B | 20 | D | 30 | A | 40 | D |
]]>
1. (I) Dostoyevski’nin, Rus edebiyatının başyapıtlarından olan “Suç ve Ceza” adlı romanının, dünya klasikleri arasında önemli bir yeri vardır. (II) Roman kahramanı Raskolnikov, toplumsal çelişkiler yaşayan bir gençtir. (III) Yaşadığı bu çelişkiler, onu sonunda ahlaki bir sorgulama yapacağı bir cinayete iter. (IV) İşlediği cinayetten sonraki yaşamı mücadeleler ve vicdan azabıyla doludur. (V) Yaşamı, gerçek sevginin ne olduğunu bulduğu zaman tamamen değişir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle kurallı bir isim cümlesidir.
B) II. cümlede ekeylem kullanılmıştır.
C) III. cümlede birden çok eylemsiye yer verilmiştir.
D) IV. cümlede “ki” ilgi adılı olarak kullanılmıştır.
E) V. cümle bileşik bir eylem cümlesidir.
2. Biçimin fazlasıyla önemsenmesi sonucu Türk şiirinin içinin boşaltıldığı görüşü son zamanlarda sıklıkla gündemde. Bu durumun izlerini öykümüzde de görmek mümkün. Bazı yazarlarımız, “Ne anlatacağım?” sorusunu hiç sormuyor kendine, “Nasıl anlatacağım?” derdinde yalnızca. Böyle yazarları keyifle okursunuz. Ama şu soruyu sormaktan da kendinizi alamazsınız: “Güzel anlatıyor da ne anlatıyor bu yazar?”
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?
A) Öykülerin içeriğinin göz ardı edilmesinden
B) Öykücülerin şairlerden etkilenmesinden
C) Genç öykücülerin, ustaları örnek almamasından
D) Öykülerin anlatımında doğallığın kaybolmasından
E) Öykülerin bir plan yapılmadan yazılmasından
3. İnsanın kendisini keşfetmesinin pek çok yolu vardır. Yazı yazmak, bu yollardan biridir. Çünkü “Küp, içindekini sızdırır.” misali, insan kendi kalbindekileri aktarır yazılarına. —
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Bu yüzden, insanın kendisini tanıması için yazı yazması gerekir.
B) Dolayısıyla yazılanları okumak, onları yazan insanları tanımak demektir.
C) Düşünülen, hissedilen her şeyin yazıyla dile getirilmesi mümkün değildir.
D) Bu yüzden duygusal yazılar daha çok ilgi görür.
E) İçinden geçenleri yazıya geçirirken değiştiren sanatçı sayısı az değildir.
4. Geleneksel şiirimizi iliklerine kadar özümsemiş bir sanatçıdır. Yerel kaynaklardan devşirdiği çeşnileri yepyeni ambalajlarla okura sunmayı başarmıştır. Ancak yine de okurun, nitelikli anlatımının içinden süzülen derin anlamla yüklü özü keşfedebilmesi için ciddi bir emek sarf etmesi gerekiyor.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi sözü edilen sanatçının bir özelliği değildir?
A) Özgün bir bakış açısına sahip olma
B) Şiirlerinde günlük yaşamın ayrıntılarına yer verme
C) Anlamca yoğun dizeler oluşturma
D) Geçmiş şiir birikiminden beslenme
E) Yetkin bir söyleyişe sahip olma
5. Şiir, her türlü yoruma açık bir yapıda olduğu için böyle bir durumu birçok meslektaşım gibi ben de doğal karşılıyorum tabii ki. Şiirde biçim, içerik ve beğeni arayışlarının zamanla bildirilerle ortaya konulusu, şairlerin tartışmalara yol açacak sanatsal görüşlerini rahatlıkla ifade edebilmesi, şiir alanında eleştiri türüne her zaman geniş bir alan kazandırmıştır. Yazınımızda olağandışı bir gelişme olmazsa bu durumun hızını kaybetmeden devam edeceğini düşünüyorum.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)Eleştirinin, günümüzde sanatsal niteliğini yitirdiği düşüncesine katılıyor musunuz?
B) Şiirlerinizin beğenilmemesi daha sonra yazacağınız şiirlerinizi etkiler mi?
C) Eleştirmenlerimizin, edebiyatımızın geleceği açısından ümit verici olduğunu düşünüyor musunuz?
D)Eleştirinin, yazınsal işlevini yeterince yerine getirdiğini söyleyebilir misiniz?
E) Günümüzdeki eleştiri yazılarının şiir üzerine yoğunlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
6. Bir zamanlar, İyonya’nın on iki önemli merkezinden birisi olan Foça, bugün İzmir’in ilçelerinden biri olarak hâlâ varlığını sürdürüyor. Ama daha çok, şirin bir tatil ve balıkçı kasabası görünümünde. Kurucuları dünyaya şehirciliği öğretmiş o görkemli kent, emekliliğe ayrılmış kendi halinde küçük bir yerleşim yeridir artık, ama hâlâ efsunlu, hâlâ güzeldir. Metropolün hay huyundan uzak ve sakin mekân arayanlar için ideal bir köşedir. Eski dokusu kaybolsa da bir bakıma yüzyılın olumlu olumsuz birçok getirişinden mahrum olması, onu diğer yerleşmelere göre daha el değmemiş kılıyor.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Karşılaştırma yapma
B) Birinci kişili anlatımla oluşturulma
C) Betimleyici öğelerden yararlanma
D) Haber cümlelerine yer verme
E) Varlıklara, insana özgü nitelikler yükleme
7. (I) Polisiye romanlar, bir suçu aydınlatmak, onu işleyeni veya işleyenleri bulup ortaya koymak üzerine kurgulanmış yapıtlardır. (II) 19. yüzyılın ortalarına doğru yaygın bir roman türü niteliği kazanmış ve geniş kitlelere ulaşmıştır. (III) Polisiye roman denilince akla ilk gelen, Sherlock Holmes gibi kişilerin konu edinildiği dedektif romanlarıdır. (IV) Bu kahramanlar, bir bakıma sanatçının yapıtında okurlara gönderdiği elçiler gibidir. (V) Ayrıca bu romanlar, karışık olan kurgusunu biraz rahatlatmak için günlük konuşma diline yaslanan bir anlatım ve olabildiğince kısa cümleler içerir.
Polisiye romanlardan söz edilen bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, konusuna yönelik bir açıklama yapılmaktadır.
B) II. cümlede, bir saptama yapılmaktadır.
C) III. cümle tahmin niteliği taşımaktadır.
D)IV. cümlede, kahramanlarıyla ilgili bir benzetme yapılmaktadır.
E) V. cümlede, biçeminden söz edilmektedir.
8. Yazdığı her romanın dilini yeniden kuran, farklı anlatımıyla kendini farklı kılmasını bilen yazar, yapıtlarında genelde 17. yüzyıl Osmanlı döneminin İstanbul’unu anlatır. Edebiyat geleneğimizde çok sık rastladığımız bir anlatı değildir sanatçınınki. Bazen geleneksel öykülerin izlerini, bazen de günümüzün bilinen yaşam izlerini bulur okur onun satırlarında. Anlaşılır olmak uğruna seviyesini asla düşürmeyen yazar, romanlarında felsefe metinlerinden geniş alıntılara da yer verir.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yapıtlarının özgün özellikler gösterdiğine
B) Kimi romanlarında geçmişi değiştirerek anlattığına
C) Yapıtlarında gelenekle günceli harmanladığına
D) Yapıtlarının yazınsal düzeyini koruduğuna
E) Yapıtlarını birbirinden farklı bir anlatımla oluşturduğuna
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Bu caddede karşıya geçerken üst geçidi kullanmanız gerekiyor.
B)Dil bilincinin, okul sıralarında kazandırılmasının önemini bir yazar olarak çok önemli buluyorum.
C)Evde ne zaman canım sıkılsa terasa hava almak için çıkarım.
D) Tarihsel olayları günümüzün koşullarına göre değerlendirmek yanlıştır.
E) İnsanların senin hakkında ne düşündüğünü bu denli önemsememelisin.
10. Otobiyografiler, bir kişinin kendi yaşamını kaleme alması şeklinde tanımlansa da olayların geçtiği dönemin ve toplumun izlenmesi, değerlendirilmesi açısından önemli kaynaklardır aynı zamanda. Yaşama ayna tutma olarak da değerlendirilebilecek olan bu yapıtları yazmaktan edebiyatçıların yanı sıra siyasetçiler, gazeteciler ve çeşitli sanat dallarında yapıt verenler de uzak durmamışlardır. Önemli ayrıntılarla bezenmiş yapıtlar olarak ortaya çıkan otobiyografiler, okura önemli deneyimlere tanık olma, kendi yaşamında da bunlardan yararlanma olanağı sunar.
Bu parçada otobiyografilerle ilgili olarak aşağıda-kilerden hangisine değinilmemiştir?
A)Anlatılan dönemle ilgili bilgi edinmek isteyenlerin başvurabileceği yapıtlar olduğuna
B) Değişik alanlardaki insanların da bu türde yapıt verdiğine
C)Okura, başkalarının tecrübelerinden yararlanma fırsatı verdiğine
D) Yazarının yaşamına ve yaşadığı döneme ışık tuttuğuna
E) Ancak yazma yeteneğine sahip kişilerce yazılabileceğine
11. Tren garları ( ) sevinç ve hüznün birlikte yaşandığı yerlerin başında gelir. Raylar da birbirinden asla kopamayanları () kavuşma ümidi taşıyanları temsil eder. Gidilecek yere varıncaya kadar yolcularına ( )”Emin ellerdesiniz.” der demir raylar. Vagonlardaki yolcular ( ) anlatılan ilginç hikâyelere tanıklık eder () keyifli bir yolculuk yapmanın tadını çıkarırlar.
Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere sırasıyla aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi getirilmelidir?
A) (,) (,) (:) (,) (;) B) (,) (,) (;) (,) (;)
C) (;) (;) (…) (,) (,) D) (,) (;) (;) (.) (…)
E) (,) (,) (:) (.) (,)
12. (I) Günümüzde edebiyat eleştirisinin yerini kitap tanıtım yazılarının alması nedeniyle kitaplar artık neredeyse sadece satış rakamlarıyla tartışılır oldu. (II) Üstelik kimi zaman bir kitabın çok satması, neredeyse edebiyata karşı işlenmiş bir suç gibi ele alınıyor ki, bu da birçok yazar için açık bir haksızlık oluşturuyor. (III) Oysa satış, ister çok ister az olsun, yapıtın yazın değerine ilişkin bir ipucu değildir. (IV) Edebiyat eleştirisini farklı pencerelerden sürdürecek eleştirmenler çoğalmadığı sürece, bu niteliksiz eleştiriler yazılmaya devam edecektir. (V) Kısacası, üretimin çok, eleştirinin az olduğu bir ortamda gelişiyor Türk romanı ve edebiyatı.
Günümüzde yazılan eleştirilerle ilgili bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A)I. cümlede, yapıtların salt ticari yanlarıyla değerlendirildiğinden söz ediliyor.
B)II. cümlede, yapıtların çok satılmasının, bir olumsuzluk olarak algılanabildiğinden söz ediliyor.
C)III. cümlede, yapıtların çok satılmasının, niteliğini belirleyen bir ölçüt olamayacağından bahsediliyor.
D)IV. cümlede, eleştirilerin nesnel ölçütlerle ortaya konması gerektiği belirtiliyor.
E)V. cümlede, eleştiri yazılarının sayıca yetersiz olduğu belirtiliyor.
13. Okuma tutkusunu ve coşkusunu taşımayan bir yazarın okurları doyurması mümkün değildir. Okuma bildiklerimizin sağlam bir temele dayanmasını sağlar, anlattıklarımızda tutarsızlığa düşmemize engel olur. Ancak günümüzde bazı yazarlar bellek havuzunu doldurmaksızın yapıtlarını gün yüzüne çıkarıyorlar, böyle olunca da yapıtlarındaki tutarsızlık okurları onlardan soğutuyor.
Bu parçada “bellek havuzunu doldurmaksızın yapıtlarını gün yüzüne çıkarmak” sözüyle, sözü edilen yazarlarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anlatım yönünden bir yetkinliğe ulaşamadıkları
B) Yapıtlarını oluştururken okurların isteklerini dikkate almadıkları
C) iyi bir birikim edinmeden yapıtlarını oluşturdukları
D) Yapıtlarında gerçek yaşamı göz ardı ettikleri
E) Yapıtlarını yayımlamada aceleci davrandıkları
14. (I) Edebiyatımızda özellikle son yıllarda deneme türünde yazılan yapıtların çoğaldığı, bir gerçektir. (II) Çeşitli yazınsal türlerde yapıt veren birçok şair ve yazarımız bazı düşüncelerini deneme biçiminde anlatmaya çalışmışlardır. (III) Düzyazımızın gelişmesine de büyük ölçüde hizmet eden bu yazıların önemli bir bölümü kitap haline getirilmiştir. (IV) Böylece okurların bu yazılara kolayca ulaşmaları sağlanmıştır. (V) Ayrıca deneme türü bu yolla kalıcı bir nitelik de kazanmıştır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede ekeylemli yükleme yer verilmiştir.
B) II. cümlede isim-fiil ve sıfat-fiile yer verilmiştir.
C) III. cümle kurallı, olumlu bir cümledir.
D) IV. cümle bileşik bir eylem cümlesidir.
E) V. cümledeki “kalıcı bir nitelik” sözü zarf tümleci görevinde kullanılmıştır.
15. —- Bir şiirde her sözcüğün ve imgenin bir işlevi vardır, bu öğeler metin içinde mutlaka bir bağ oluşturur. Romanla şiir arasındaki en önemli fark da budur. Romanda olay dışı pek çok öğeye yer verebilirsiniz, ancak şiir çok sıkı bir üslup denetimi ister. Kullanılan fazla bir sözcük veya imge şiirin sanat değerini alır götürür.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Şiirde gereksiz ayrıntıya ve söyleyişlere yer vermek şiirin başarısını gölgeler.
B) Şiirin üslubu ele aldığı konuya göre farklılık gösterir.
C) Şiir ve romanda biçim ile içeriğin uyumlu olması gerekir.
D) Şiir, romana göre daha çok çalışma gerektiren bir yazınsal türdür.
E) Şiirde söyleyiş daima anlatılanların önüne geçer.
16. Bu şiir topluluğuna bağlı şairler, şiirlerinde yalnızca karmaşık bir iç dünyası olan kentli bireyi ele almışlardır. Biçim ve özce önemli yenilikler ortaya koymuşlardır. Kendilerinden önceki şiirin birtakım verileri üzerine yeni bir şiir kurmuşlar ve geçmişin şiir serüveninden yararlanmayı ihmal etmemişlerdir. Şiirleri, içerik ve dil bakımından bazı aşırılıklar taşısa da 1960 sonrası şiirimize geniş biçem açılımları sağlamışlardır. Bugünkü şairlerimizin çoğunu etkilemiş ve şiirimize önemli bir renklilik getirmişlerdir.
Bu parçada sözü edilen edebiyat topluluğuyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Şiirlerinde belli bir kesimden insanları anlattıkları
B) Şiirlerinde toplumsal sorunlara yer verdikleri
C) Şiire yeni anlatım olanakları kazandırdıkları
D) Şiirleriyle yazınımıza zenginlik kattıkları
E) Kendilerinden önceki şiir birikiminden yararlandıkları
17. O tarihlerde bu dergide ülkemizin değişken kesimlerinden birçok genç kalemin şiirleri yayımlandı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerden hangisiyle giderilebilir?
A) “kalemin” yerine “yazarın” sözcüğü getirilerek
B) “değişken” yerine “değişik” sözcüğü getirilerek
C) “O tarihlerde” yerine “O yıllarda” sözü getirilerek
D) “birçok” yerine “bazı” sözcüğü getirilerek
E) “bu dergide” sözü cümleden çıkarılarak
18. Bir öğretmen düşünce ve duygularını ne denli içtenlikle ifade edilirse öğrencileri üzerinde o denli etkili olur.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A} Tamlayan eksikliği
B) Söz dizimi yanlışlığı
C) Bir sözcüğün anlamca yanlış kullanılması
D) Dolaylı tümleç eksikliği
E) Çatı uyuşmazlığı
19. Amasya’nın girişindeki Ferhat Ve Şirin hikâyesine konu
I
olan su kanallarını görerek şehir merkezine varıyoruz.
II III
İlk önce, iki kat olarak düzenlenen Amasya Müzesi’ni
IV V
geziyoruz.
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin yazımında bir yanlışlık yapılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
20. Aşağıdakilerin hangisinde, sanatçının romanlarına ilişkin açıklamayla ayraç içinde verilen nitelik birbiriyle uyuşmamaktadır?
A)Kurguyu mükemmel bir biçimde oluşturan sanatçı gereksiz hiçbir ayrıntıya yer vermiyor. (Duru bir söyleyişe sahip olma)
B)Kullandığı sözcükler her kesimden insanın kolayca anlayabileceği bir niteliğe sahiptir. (Yalın bir dil kullanma)
C)Bütün insanları ilgilendiren ortak konuları öne çıkarması, sanatçının tüm dünyada ilgiyle takip edilmesini sağlıyor. (Evrenselliğe ulaşma)
D) Yaşamdan yola çıkan sanatçı adeta sokağın nabzını tutuyor. (Gerçekçi bir anlatım yolu kullanma)
E) Okurların beğenilerine sırt çevirmeyen sanatçı hem nitelikli hem de popüler olmayı başarıyor. ( Eleştirileri önemsememe)
21.Bir yazarın söyleyişte özgünlüğe ulaşması, herkesin kullandığı sözcüklere yeni çağrışımlar kazandırma ve yerleşmiş kalıplardan uzaklaşma ustalığıyla gerçekleşir.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümlede anlatılmak istenen düşünceye anlamca en yakındır?
A) Sanatçının farklılığı güncel konulan anlatmasına bağlıdır.
B) Yoğun bir söyleyişe sahip olmayan yapıtlar okuru etkileyemez.
C)Yalın ve açık bir anlatımı yeğleyen sanatçılar, her dönemde okur bulur.
D)Bir yapıt, günlük konuşma diline yeni bir boyut getirdiği ölçüde farklılığı yakalamış olur.
E)Bir sanatçı hiç kimsenin anlatmadığı konulara değinirse kalıcılığı yakalar.
22. Bir sanatçının yazınsal gücünü istenilen kıvama getire
I
bilmesi, değişik çiçeklerden özler toplamasına bağlıdır.
II
Bunu yaparken düş evreninin sınırlarını genişletmeli.
III
olabildiğince kendini, yapıtın dışında tutmalıdır. Sanatçının,
IV
sanat dünyasında kesilmeyecek bir ses olarak kalması
V
bunları başarabildiği sürece mümkün olabilir.
Bu parçada numaralanmış sözlerle ilgili aşağıdaki açıklamalardan hangisi yanlıştır?
A) I. söz: Yetkinliğe ulaşmak
B) II. söz: Farklı kaynaklardan beslenmek
C) III. söz: Yaşamsal gerçeklerden hareket etmek
D) IV. söz: Yapıtlarında kişiliğini gizlemek
E) V. söz: Kalıcılığa ulaşmak
23. Yer ve gök türkü çiçeğidir burada
Açıktır gönlüm yeni sevdalara
Bu dizelerde altı çizili sözcüklerde görülen ses olayları aşağıdaki dizelerin hangisinde vardır?
A) Dünyaya gözünü yumarsan yine
Bir avuç toprakta seni görürüm
B) Bir avuç ışıktı incecik yüzü
Gözleri geceler gibi derindi
C) Şekilden kesildi ruhun nasibi
Karıştı vücudum karanlıklara
D) Bahçemde süzülür giderdi bahar
Sabahının fecri vururken cama
E) Kıymetini bil çiçek açmış bademin
Güneşli odanın, çamurlu sokağın
24. Çanakkale (I) dünyaya bir kere daha tek yürek olduğumuzu
(II) vatanımızın bir parçasını bile düşmana bırakmayacağımızı kanıtladığımız yerdir. Tarihimizin en şanlı zaferlerinden birini kazandığımız (III) binlerce şehit verdiğimiz yer… Üzerinden yüzyıllar geçse de (IV) asla unutmayacağımız (V) her göreni derinden etkileyen bir yer…
Bu parçada numaralanmış yerlerin hangisine noktalama işareti konmasına gerek yoktur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
25. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde eylemler, farklı kişiler tarafından yapılmıştır?
A) Bu hafta sonu okuduğu romanı bitirdi, okuması için arkadaşına verdi.
B) Bugün öğretmenimiz derste trafik kurallarını anlattı, bize bazı fotoğraflar gösterdi.
C) Hava açınca parkta biraz dolaştı, sonra hastaneye geri döndü.
D) O, bazı yazılarını kitabından çıkardı, kitabını yayınevine o şekilde teslim etti.
E) Bir hafta içinde testleri çözdü, öğretmeni çözdüğü testleri sınavdan önce kontrol etti.
26. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde “Bir konuyla sonuç alınamayacak bir biçimde uğraşıp durmak” anlamında bir deyim kullanılmıştır?
A)Bu yaz kampa gideceğimiz için tatilin gelmesini iple çekiyorduk.
B) Söylediklerinin yanlış olduğunu anlayınca renkten renge girdi.
C)Ona düşüncelerini asla kabul ettiremezsin, havanda su dövmeyi bırak artık.
D)Onun hakkında ileri geri konuşmanız doğru değil.
E)Adam istediğimiz belgeleri bir türlü vermiyor, işi yokuşa sürüyordu.
27. (I) Yazınımızda, üzerinde en az konuşulan, en az düşünce üretilen tür, hiç kuşkusuz öyküdür. (II) Bunu sadece öykünün genç bir yazınsal tür olmasına bağlamak geçerli bir neden olamaz. (III) Batıda çok eski bir tarihi geçmişe sahip olan öykünün bizde Batı’daki kadar yaygın olduğu söylenemez. (IV) Asıl neden öykü üzerine konuşmanın, daha fazla çaba, sabır ve birikim istemesidir. (V) Bu yüzden kimse öykü üzerine konuşmaya, yazmaya yanaşmıyor. (VI) Bunun sonucunda yazınımızda öykünün sorunlarına, kuramsal temellerine ilişkin araştırmalar oldukça sığ kalıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
28. Yasemin bazen buruk bir tebessümle, bazen de buğulu gözlerle maziyi hatırlatan bir hüzün çiçeğidir.
Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) Özne – zarf tümleci – nesne – yüklem
B) Nesne – dolaylı tümleç – özne – yüklem
C) Özne – yüklem
D) ilgeç tümleci – özne – nesne – yüklem
E) Nesne – özne – ilgeç tümleci – yüklem
29. (I) Yazınımızda olay öyküsü denilince aklımıza gelen ilk isim Ömer Seyfettin’dir. (II) O, öykülerinde daha çok, kıssadan hisse bağlamında değerlendirilebilecek özlü yaşam deneyimleri anlatır. (III) Çarpıcı, okurun merakını kamçılayan anlatımıyla da okuru kolayca metne bağlar. (IV) Onun öykülerinde son çok önemlidir. (V) Öykü boyunca mantık örgüleri birbirine eklenir ve çarpıcı bir sona ulaşılır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle olumlu bir ad cümlesidir.
B) II. cümlede “daha” sözcüğü üstünlük belirtecidir.
C) III. cümle, yan cümlesi sıfat-fiille kurulan, kurallı bir eylem cümlesidir.
D) IV. cümlede işaret adılı kullanılmıştır.
E) V cümle bağlı bir cümledir.
30. Yazarın son romanı, uzun yıllara dayanan bir birikimden damıtılmış, üzerinde titizlikle çalışılmış bir yapıt. Yazar, ortaya koyduğu kurgusal yaşamla acıların, yalnızlıkların, sevinçlerin, mutlulukların; zamanları ve mekânları aşan bir olgu olduğu gerçeğinin altını çiziyor. Böylece insanın eski ve yeni durumlarını yan yana getirerek, değişmez resme ulaşmaya çalışıyor.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtta anlatımdan çok içeriği öne çıkarmak
B) içerik yönüyle özgünlüğü yakalamak
C) Belli konularla ilgili bir dizi çalışma yapmak
D) Toplumları etkileyen kişilerin yaşamlarını anlatmak
E) insanın, her dönem var olan evrensel yönünü ortaya koymak
31. Sanatçının öykü birikimine bakıldığında az yazmanın, onun bilinçli bir seçimi olduğu saptaması yapılabilir. Yazarın, öykü evrenini zenginleştirmeyen çoğaltmacılığa, tekrarlara uzak durması, alkışlanacak bir yazarlık tavrı. Yazar öykü evrenini acele etmeden tuğla tuğla örerken hiçbir çürük tuğlayı kovmuyor öykünün yapısına.
Bu parçada altı çizili sözle, sözü edilen yazarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Şiirsel ve akıcı bir anlatıma sahip olduğu
B)Öykülerinde anlattığı konuların bir bütünlük taşıdığı
C)Öykü türüne katkı sağlayacak bir sanatçılığı benimsediği
D)Öykülerini yavaş ama niteliksiz hiçbir öğeye yer vermeden oluşturduğu
E)Sanatlı ve süslü bir anlatımı tercih ettiği
32. Yaşamın içinde yaşanan olayların mantığa uygun olup olmadığını pek sorgulamayız. Olmuşsa olmuştur, gözüyle bakarız yaşananlara. Ama iş bunları kaleme dökmeye gelince durum farklılaşır. Sanatçı, okuru sözlerine inandırmakla yükümlüdür. Bu yüzden sanat ürünü daha ölçülü olmak, gerçeğin ardından koşmak, gerçeğin bir kez olanından çok, her zaman ve her yerde yinelenecek olanını bulmak zorundadır.
Bu parçada savunulan düşünceyle aşağıdakiler-den hangisi anlamca çelişir?
A)Yazarlar, yapıtlarında konu edindiği olayların mantıklı bir çerçevede gelişmesini sağlamalıdır.
B)Sanatçı, yapıtında birtakım olayları anlatırken dış dünyanın gerçekleriyle çatışmaya girmemelidir.
C)Sanatçı, yapıtlarında yaşam gerçeklerinden uzaklaşmalı, okura, kendi kurduğu dünyaların kapılarını aralamalıdır.
D)Sanat yapıtlarında, gerçek yaşamda her zaman rastlanabilecek olaylara yer verilmelidir.
E)Okurda yaşanmışlık duygusu uyandırabilen yapıtlar başarıyı yakalamış demektir.
33. Sanatını halkın hizmetine sunan sanatçı, sanatı bir amacın aracı olarak görmüştür. Coşkusu kadar sanatını da halka açan yazar özentili üslupçuluğun karşısına, kendine özgü bir üslupla çıkmıştır. Ona göre sanat, varlık nedenini, belli bir amaca hizmette bulur. Bu amaç insanlığın ilerlemesidir. Yine sanatçıya düşen görev, gerçeği önemsiz durumdan kurtarmak ve harekete geçirmektir. Kendisi de bu göreve, olayların gülünç yanlarını yansıtan gerçekçi bir yolla girmiştir.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yapıtlarını toplumsal bir fayda gözeterek oluşturduğu
B) Yapıtlarında daha çok, yaşadıklarına yer verdiği
C) Gerçekleri mizah unsurlarıyla süsleyerek anlattığı
D) Yapıtlarını gerçekçiliği önemseyerek oluşturduğu
E) Yapıtlarının, anlatım yönüyle özgün bir nitelik taşıdığı
34. Bir şairin gerçek yaşamda, şiirlerinde çizdiği portrenin tam tersi bir kişiliğe sahip olduğunu öğrenince hayal kırıklığı yaşarız. Bu, sanatçıya olan bakışımızın yanlışlığındandır. Çünkü, okurken, dinlerken, seyrederken karşımızda yalnızca yapıt vardır, kalıcı olan tek şey de o olacaktır. Yapıt gerçekten değerliyse, yadsıyamayacağımız bir sanatsal özelliği içinde taşıyorsa, onun taşıdığı güzelliği bozacak her şeyi kafamızdan silmemiz gerekecektir. Bunu yapmamak, nice güzel şiirden, romandan, öyküden kendimizi yoksun bırakmak anlamına gelecektir.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Yaşam gerçekleri sanat yapıtında tüm çıplaklığıyla yansıtılamaz.
B) Nitelikli bir yapıt, daha ilk sayfalarda kendini belli eder.
C) Okur, bir yapıta değer biçerken sanatçının kişiliğini göz önüne almamalıdır.
D) Kimi sanatçılar, kişiliklerini yapıtlarına yansıtmaktan kaçınır.
E) Yapıtta önemli olan ne anlatıldığı değil, nasıl anlatıldığıdır.
35. Bu sarimiz, son yıllarda düzyazıya ağırlık vermesiyle şöhret buldu. Bunun yanında şiiriyle de göz kamaştırıyor. Bunu halk şiiri kalıplarına, söyleyişlerine bir yakınlığı olmasına değil, şiirlerini bambaşka bir söyleyişle yazmasına borçludur. Şiirini gereksiz öğelerden arındırırken şaşırtıcı bir yalınlığa ulaşıyor. Yunus’un, Karacaoğlan’ın bir özelliği olan bu yalınlığı, yine halk şiirimizde görülen ince bir yergiyle süslemeyi başarıyor. Döneminde geçerli olan edebi akımlara kapılmayıp kendi şiir anlayışına bağlı kalarak şiirler yazmaya devam ediyor.
Bu parçada sözü edilen şairle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yazın yaşamını bağımsız olarak sürdürdüğü
B) Şiirlerinde sade bir anlatımı tercih ettiği
C) Şiirlerinde eleştirel bir tavrın bulunduğu
D) Şiirlerinin, düzyazı türünün özelliklerini taşıdığı
E) Özgün bir üslupla şiirler yazdığı
36. Konfüçyüs’e sormuşlar: “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?” Büyük filozof, hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlarım, demiş ve şöyle devam etmiş. Dil kusurlu olursa sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa toplumda yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa töre ve kültür bozulur, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen toplum ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez, işte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir. Çünkü —.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) bütün toplumsal değerlerin temelinde dil vardır
B) toplumun kültürel varlığı diline yansır
C) dil, toplumsal yaşamı bütünüyle yansıtamaz
D) dil, gelecek kuşaklara bırakılacak en değerli mirastır
E) dil, toplum içinde yaşayan bir varlıktır
37. (I) Karadeniz’de, doğanın güzelliği karşısında hayranlığını gizleyemez insan. (II) Her karışı yeşille bezeli, çimen ve çiçeklerle süslü bu coğrafyada kendinizden geçersiniz. (III) Ağaçlar gövdelerindeki sarmaşıklarla bir bütündür, göğe uzattıkları kollarıyla masmavi gökyüzünü kucaklarlar adeta. (IV) Yemyeşil ormanlarda daldan dala seken kuşların cıvıltıları, çağlayanların şırıltılarına karışır. (V) Burada binlerce yıldır, doğa kendi bestesini kendi yapar.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtmaktadır.
B) II. cümlede, betimleyici öğelere yer verilmiştir.
C) III. cümlede, kişileştirme yapılmıştır.
D) IV. cümlede, birden çok duyuyla ilgili ayrıntıya yer verilmiştir.
E) V. cümlede, bir varsayım yer almaktadır.
38. (I) Sadece kendisi için günlük tutan bir sanatçı, günlüğünü yayımlarsa kendini ele vermekten başka ne yapmış olur? (II) Günlükler, insanın içinin fotoğraflarıdır. (III) Kimseye açılamayan duygular, bir defterin “emin” sayfalarına dökülür. (IV) İtiraflar, düş kırıklıkları, günah çıkarmalar, sevinçler… (V) Günlük ile anı arasındaki en önemli fark, günlüğün günü gününe kaleme alınmasıdır. (VI) Bir de günlük yazarı sadece kendisini ya da kendisini merkeze alarak yakın çevresindekileri anlattığı halde; anı yazarları başkalarını da anlatabilir.
Bu parça ikiye ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
39. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, çoğul eki almadığı halde birden çok varlığı karşılayan bir sözcük yoktur?
A) Başkan, toplanan paralarla okulumuzun yaza doğru boyanacağını söyledi.
B) Şiir yarışmasında görev alacak jüriyi okul müdürümüz belirleyecek.
C) Sitemizin yöneticisi, birkaç gün sonra toplantı yapılacağını söyledi.
D) Bu dergi, genç yazarlardan oluşan bir komisyon tarafından hazırlanmış.
E) Bu heyet, bayram boyunca trafiğin aksamaması için alınacak tedbirleri görüşecek.
40. Genç sanatçılar, yüzyıllarca unutulmak istemiyorlarsa geniş bir okur kitlesine seslenmeyi hedeflemelidirler.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) “istemiyorlarsa” sözcüğü, şimdiki zamanın şartı biçiminde çekimlenmiş bir eylemdir.
B) Belgisiz sıfat kullanılmıştır.
C) Olumlu bir eylem cümlesidir.
D) “geniş” sözcüğü bir ad takımını nitelemektedir.
E) Yüklemi, geçişsiz bir eylemdir.
CEVAPLAR
| 1 |
– |
D | 9 |
– |
B | 17 |
– |
B | 25 |
– |
E | 33 |
– |
B |
| 2 |
– |
A | 10 |
– |
E | 18 |
– |
E | 26 |
– |
C | 34 |
– |
C |
| 3 |
– |
A | 11 |
– |
A | 19 |
– |
A | 27 |
– |
B | 35 |
– |
D |
| 4 |
– |
B | 12 |
– |
D | 20 |
– |
E | 28 |
– |
C | 36 |
– |
A |
| 5 |
– |
E | 13 |
– |
C | 21 |
– |
D | 29 |
– |
D | 37 |
– |
E |
| 6 |
– |
B | 14 |
– |
E | 22 |
– |
C | 30 |
– |
E | 38 |
– |
D |
| 7 |
– |
C | 15 |
– |
A | 23 |
– |
C | 31 |
– |
D | 39 |
– |
A |
| 8 |
– |
B | 16 |
– |
B | 24 |
– |
D | 32 |
– |
C | 40 |
– |
E |
]]>