1982-ÖYS SORULARI
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “hazır” sözcüğü, “Hazır araba ile gidiyorken bu paketi de götürüversin.” cümlesindeki ile eş anlamda kullanılmıştır?
A) Hazır olunca bana haber ver, birlikte çıkalım.
B) Hazır elbise diye tutturdu ama denediklerinin hiçbiri uymadı.
C) Yemek hazır olana kadar konuşur, dertleşiriz.
D) Terzi provayı hazır edince telefon edecekmiş.
E) Hazır gelmişken öteki musluklara da bakıver.
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “neden” sözcüğü, “Bana neden gücendiğini anlayamadım.” cümlesindeki ile aynı görev ve anlamdadır?
A) Darılmasının gerçek nedenini saklamaya çalışıyor.
B) Beni araması için bir neden yoktu.
C) Bir değil, birçok neden gösterilebilir.
D) Bu konuyu neden edebiyat açısından ele aldığını anlayamadım.
E) Bunun bir gücenme nedeni olabileceğini sanmıyorum.
3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “sürüklemek” sözcüğü, “Romandaki kişileri iki yüzlülüğün bataklığına sürükleyen etkenler inandırıcı bir biçimde veriliyor.” cümlesindeki ile eş anlamda kullanılmıştır?
A)Atın ölüsünü sürükleyen çocuklar, geldiğimizi görünce durdular.
B)Beni saatlerce beklettikten sonra bir de buraya sürükleyen adama doğrusu çok kızmıştım.
C)Romanın insanı etkileyen, sürükleyen yanı, anlatımdan çok anlatılan olaylardan geliyor.
D) İnsanlığı o kanlı savaşa sürükleyen nedenler daha tam olarak değerlendirilmedi.
E)İlkbaharda kocaman tomruklan bile sürükleyen bu ırmak, yaz gelince kurumaya başlar.
4.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “birleşmek” sözcüğü, “Hiçbir noktada birleşemeyen bu iki insan, çocuğun bu isteğini kabul etmeme noktasında anlaşmış bulunuyorlardı.” cümlesindeki ile eş anlamda kullanılmıştır?
A)Seninle köşede birleşir sonra birlikte gideriz.
B)Taşınma işinin ne ile yapılacağı konusunda birleştiler.
C)Bu iki yol köprüde birleşiyormuş.
D)İki ayrı maddenin birleşmesinden yeni bir madde elde edilir.
E)Masaları birleştirip üstüne büyük bir örtü örttüler.
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “çıkmak” sözcüğü, “Bu tencerenin bakın çıkmış, kalaylanması gerek.” cümlesindeki ile eş anlamda kullanılmıştır?
A) Havalar ısındı; ekinler çıkmaya başlamış bile.
B)Yüzünde önce küçük bir sivilce çıktı, sonra da çıbana dönüştü.
C)Bugünlerde çok zayıfladı, adeta kemikleri çıktı.
D)En küçük çocuk akıllı çıktı da baba malını toparladı.
E) Sahneye önce rejisör çıktı, onu, yapıtın yazarı izledi.
6. “Aynaya git de yüzündeki yorgunluğa bak! Elli yaşındaki adam yüzü——“
Kendisiyle konuşulanın henüz ellisine gelmediğini kesinlikle belirtmek için, ikinci cümlenin sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) böyle mi olur? B) mü bu?
C) denmez. D) olamaz.
E) gibi.
7. “İnsan yutan kumsallarda tam üç yıl vatan için dövüştüler.” cümlesinde görülen özne yüklem ilişkisi aşağıdakilerden hangisinde vardır?
A) Sabaha değin bu sorunu uzun uzun tartıştılar.
B) Korkularından beton duvara iyice yapıştılar.
C) Sonunda bir küçük oda bulup oraya sığıştılar.
D) Tren kalkmak üzereyken soluk soluğa yetiştiler.
E) Bir süre sonra onlar da kalabalığa karıştılar.
8. Aşağıdaki dizelerin hangisinde ikilemeler, görev yönünden diğerlerinden farklı kullanılmıştır?
A) Durup el bağlayalar karşına yaran saf saf
B) Yüce yüce yaylalarım sana yaylak olsun
C) Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
D) Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir
E) Gidiyorum gurbeti gönlümde duya duya
9. “Öğrenmeye, okumaya susamış bir genç için artık tekdüzelik, can sıkıntısı kalmaz. Her gün, bir önceki günün üstünde bir basamak olur. Çünkü genç adam için yeni bilgiler, yeni düşlerin, yeni tutku ve özlemlerin kaynağını oluşturur.”
Aşağıdaki cümlelerden hangisi bu parçanın sonuna getirilirse, belirtilmek istenen anlama olumsuz bir yön katılmış olur?
A) Yaşamını bu duygularla renklendirip zenginleştirir.
B) Belli bir ilgi alanında kapanıp kalmamaya çalışır.
C) Edindikleriyle yetinmeyip sürekli araştırmayı ister.
D) Davranış ve düşüncelerini hep düşler, tutkular yönlendirir.
E) Bu tutku ve özlemler, yeni bir yaşamın kaplarını açar.
10. Ankara, tarihin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Burada kerpiç bir duvardan İyonya tarzında bir sütun başlığı fırlar; bir türbe merdiveninin basamağında bir Roma konsülünün şehre gelişini kutlayan bir baş görünür. Ahi Şerafettin’in türbesini, asırlardır Greko Romen aslanları bekler. Bu yüzden Aslanhane adını alan caminin mihrabında Etilerin toprak ve bereket ilahesinden başka bir şey olmayan bir yılan, meyveler arasında dolanır.
Yazar, parçanın ilk cümlesindeki savını inandırıcı kılmak için aşağıdakilerin hangisine özellikle başvurmuştur?
A) Örneklemelere ağırlık verme
B) Öyküleyici anlatım yolunu seçme
C) Konuyu tartışma içinde sunma
D) Okurun hayal gücüne dayanma
E) Kanılarını öne çıkarma
11. “Her şeyden acı duyuyordu. Fakat asıl sofra başında, o sobası tüten, kapısı gıcırdayan, duvarlarından rutubet sızan bu küçük oda,canına tak ediyordu. Sanki ömrünün bütün burukluğu tabağına konmuş da önüne gelmiş gibiydi. Kocası ise yemekte pek yavaş davranırdı. Birkaç fındık geveler ya da dirseği masaya dayalı, bıçağın ucuyla muşamba örtüyü çizik çizik etmekle vakit geçirirdi.”
Bu parçadaki ayrıntılar neyi vurgulamak amacıyla seçilmiştir?
A) Kadının mutsuzluğunu
B) Ailenin parasal sıkıntılarını
C) Kocanın vurdumduymazlığını
D) Yemek odasının özelliklerini
E) Yaşanan günlerin tekdüzeliğini
12. “Emile Zola’nın, Auguste Comte’un pozitif felsefesinden esinlenen tezli natüralist romanları bile artık eskimeye yüz tutmuştu. Bunlar çok sert, çok çetindi. Hele Fransız edebiyatını yeni tanıyan gençlerimiz için oldukça ağırdı. Gençler, yine bir kuşak önceki akımı izlediler.”
Burada sözü edilen bir kuşak önceki akını hangisidir ve onu izleyenler kimlerdir?
A) Romantizm; Ahmet Mithat, Namık Kemal, Şemsettin Sami.
B) Klasisizm; Şinasi, Abdülhak Hamit.
C) Realizm; Sami Paşazade Sezai, Nabizade Nâzım, Recaizâde Ekrem.
D) Sembolizm; Cenap Sahabettin, Ahmet Haşim.
E) Parnasizm; Tevfik Fikret, Yahya Kemal.
13.“Bizde roman Halit Ziya ile başlar. Namık Kemal’in romanı, sadece denemede kaldı. Onunla hemen aynı yıllarda işe başlayan Mithat Efendi’nin halka okuma zevkini aşılamaktaki hizmeti inkâr edilemez. Fakat sanat yapıtının ilk koşulu olan biçimden daima yoksundu. Birçok sorunlara dokunmasına, hayatımızdaki aykırılıkları görmesine, hatta şöyle böyle sürükleyici olaylar bulma yeteneğine karşın yazdıklarına hiçbir hayat sıcaklığı geçirmedi. Bulduğu bazı yerli tipler, romancılık sanatına, ancak başkalarının elinde yeniden yoğrulduktan sonra mal oldu.”
Parçada Ahmet Mithat’ın romancılığına ilişkin özelliklerden hangisine değinilmemiştir ?
A) Geniş halk kitlelerine okumayı sevdirmesi
B) Okuyucunun genel bilgisini genişletmeyi amaçlaması
C) Romanlarının teknik yönden kusurlu olması
D) Kimi romanlarında “realizm”in izlerinin bulunması
E) Kimi romanlarında yerli hayat sahnelerine rastlanması
14. Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi;
Görmüş ve geçirmiş denizin kalbine sindi.
Bu dizelerdeki kişileştirme, aşağıdakilerden hangisinde yoktur?
A) Bir sarmaşık uyanıyordu uykusundan;
Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında.
B) Bir bulut geldi üstüne bahçenin,
Bütün ağaçların keyfi kaçtı.
C) Ay, zeytin ağaçlarından yere damlıyordu;
Açtım avucumu altına tuttum.
D) Eskici dükkanındaki asma saat,
Çelik bir şal atmış omuzlarına.
E) Toros dağlarının üstüne
Ay un eledi bütün gece.
15. Bir yazar şöyle diyor: “Nerede bir edebiyatın başladığını görsek, orada sokağın yazı masası ile birleştiğini görürüz. Malherbe sokağı dinledi, Dickens sokağı edebiyata soktu. Bir romanında geçen ‘sokağın anahtarı’ sözü bu yazarın” sanatını anlatmaya yeter. Puşkin’de de sokağın anahtarı vardı. Bize gelince, bu sihirli anahtar çoğu yazarımızın eline hiçbir zaman geçmedi.”
Yazarın “sokağın anahtarı” sözü ile anlatmak istediği özellik aşağıdaki yazarlardan hangisinde vardır
A) Recaizâde M. Ekrem B) Namık Kemal
C) Halit Ziya D) Mehmet Rauf
E) Hüseyin Rahmi
16. “Sanatın yalnızca bir süs varlığı olarak ele alındığı Divan yazınında aşırı bir yabancılaşma görülür. Sanatın, yaşamın bir parçası olarak kabul edildiği halk şiirinde ise bütün örnekler, kuşlar, sevgililer, güzeller yerlidir, Anadoluludur. Çünkü Halk ozanı, duyduğu değil gördüğü, tanıdığı kuşu işler şiirinde. Bu şiirlerde, Divan şiirindeki doğadışı varlıkları göremeyiz. Sözgelimi, halk şiirinde, atmaca tavuğu yer, pilici kapıp uçar. Divan şiirinde güzelin gözleri olan doğan, sevenin gönlünü avlar.”
Parçada Divan edebiyatı ve Halk edebiyatına ilişkin olarak aşağıdaki kavramlardan hangisinin üzerinde durulmamaktadır?
A) açıklık – kapalılık
B) somutluk – soyutluk
C) gerçekçilik – düşçülük
D) nesnellik – öznellik
E) yerlilik – yabancılık
17. “Paul Valery ‘Bir edebi eserin değeri, her kişiye göre ayrı bir yoruma meydan vermesindedir.’ demiştir.”
Aşağıdaki şairlerimizden hangisi, Paul Valery ile aynı anlayıştadır?
A) Ahmet Haşim B) Cenap Sahabettin
C) Yahya Kemal D) Tevfik Fikret
E) Orhan Veli
18. “1911 yılında, o zaman bizim olan Selanik’te, ömc Seyfettin ve Ali Canip’in çıkardıkları Genç Kalemler dergisinin edebiyat tarihimizde büyük bir önemi vardır-“
Bu derginin edebiyat tarihimizdeki önemi nereden kaynaklanmaktadır?
A) Yazarlarının, sanatta “toplumculuk” fikrini savunmalarından
B)Bugünkü ulusal sınırlarımız dışında yayımlanan Türkçe, edebi ve bilimsel bir dergi olmasından
C) Milli edebiyat döneminin ilk yayın organı olmasından
D)Ömer Seyfettin’in sade Türkçe ile yazdığı hikâyelerinin yayımlandığı bir dergi olmasından
E)”Sade Türkçe”nin bir dava olarak ilk kez bu dergide ele alınmış olmasından
19. I. Yollarda kaldı gözlerimiz, gelmedi haber.
II. Bakarım, bakarım- sılam görünmez.
Birincisi Baki’den, ikincisi Karacaoğlan’dan alınan bu iki dize için, aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Her ikisi de yalın bir dille söylenmiştir.
B) Her ikisi de aynı ölçüyle söylenmiştir.
C) Biri Divan, öteki Halk şiiriyle ilgilidir.
D) İkisi de bir bekleyişin, özlemli bir arayışın anlatımıdır.
E) İkisinde de kolay gibi görünen, gerçekte güç bir söyleyiş vardır.
20. “Büyükbaba öldü, sonra üzüntüsünden büyükanne de öldü.”
cümlesindeki neden-sonuç ilişkisi, aşağıdaki cümlelerin hangisinde görülmektedir?
A) Kedi, ağacın tepesine çıkmıştı. İncecik bir dal üzerinde güçlükle duruyordu.
B) Ayşe Hanım uyumuştu. Kızı onu çağıracağı sırada kendisi uyandı.
C) Hıdır, atın yelesine sıkı sıkıya yapıştı. At, önce nazlandı, sonra tırısa kalktı.
D) Müdür, yaşlı adama ters ters baktı. Adamcağız utancından büzüldükçe büzüldü.
E) Atölyeye bir sessizlik çöktü. Sonra mırıltılar, fiskoslar başladı.
21 (I) Okuma, tutkuların en soylusudur. (II) Ekmek nasıl bedeni beslerse, o da öyle ruhu besler. (III) Bir yazar, okuma için tatlı tatlı kendinden geçme’ demiştir. (IV) Büyük yazarlar ömürlerinin yarısını okumakla geçirmişlerdir. (V) Bir başka yazar da ‘Çeyrek saatlik bir okumanın gideremediği kederim olmamıştır.’der. (VI) Bir kitap her zaman güvenilebilecek dosttur. (VII) Yas içinde bir ahbabına, bir düşünür, ‘Güzel kitaplar okuyun.’ diye yazmıştır.”
Yukarıdaki parçada aynı düşüncenin dile getirildiği iki cümle aşağıdakilerden hangisidir?
A) I – VI B) III – V C) V – VII
D) II – IV E) IV – V
22. “Şinasi ve arkadaşları, Batıdan yeni görüşler ve kavramlar getirdiler. İlk özel gazeteyi çıkardılar. İlk piyesi yazdılar. Birçok yazın türünü Türk edebiyatına kazandırdılar. Fransız şiirinden ilk çeviriyi onlar yaptılar. Fransız düşünürlerinin toplum, politika, ekonomi alanlarındaki görüşlerini Türkçeye aktardılar. Kısaca Türk okurunun ufkunu genişlettiler. Bunlara diyeceğim yok;…”
Yukarıdaki parçanın son cümlesi tamamlanmış olsa, bu cümlenin işlevi aşağıdakilerden hangisi olur?
A) Daha önceki görüşleri kanıtlama
B) önceki düşüncelere aykırı şeyler söyleme
C) Yeni bir düşünceye geçme
D) Anlatılanları nedenlere bağlama
E) Düşünceleri örneklerle açıklama
23…. Çünkü salt kendisi için var olan güzellik yalnız doğa güzelliğidir. Deniz bize, ‘Beni istersen beğen!’ der, ama yüzlerce nüsha olarak basılmış bir kitap ‘Beni istersen beğen!’ diyemez.”
Bu parçanın başına, aşağıdaki cümlelerden hangisi eklenirse parça en uygun biçimde tamamlanmış olur?
A)Okunmak için yazmadığını ileri süren romancı ya çok garip bir yaratık ya da bir yalancıdır.
B)Sanat ürünlerinin güzelliğinin kişiden kişiye değiştiği görüşünü kimse yadsıyamaz.
C) Halkın bir eseri beğenmesi, onda kendi duygularının ifadesini bulması demektir.
D) Geniş halk yığınlarının beğenip yücelttiği eserler gerçek anlamda yetkin sanat ürünleridir.
E) Sanatçı, yaratabilmek için devrinin duygularından esinlenmek zorundadır.
24. Yargılarında nesnel davranıyor. Değerlendirdiği romanın öğelerine sıkı sıkıya bağlı kalıyor. Bunları irdelerken de işin içine kendi duygularını karışmaktan özellikle kaçınıyor. “
diyen bir kişi, sözünü ettiği eleştirmenden seçtiği şu. cümlelerden hangisini kendi vargılarını desteklemek için örnek olarak verebilir?
A) Romanın anlatımı, okuyucuyu büyüleyen şiirsel bir hava taşıyor.
B) Romandaki anne tipi, insanda hemen saygı uyandıran, sevecen bir köylü kadınıdır.
C) Romanın olay örgüsü, okuyucuları yüksek gerilim içinde tutacak bir özellik gösteriyor.
D) Romandaki kişiler, olayın geçtiği bölgeye özgü yerel ağızla konuşuyorlar.
E) Romanın konusu, insanı zaman zaman karamsarlığa düşüren motifler üzerine kurulmuş.
25. “Betimlemede anlatıcı, canlı ve cansız varlıkları anlatırken onları birbirinden ayırarak özgün niteliklerini bulmaya, göstermeye çalışır. Bunun için gözlem gücüyle birlikte beş duyusunu kullanır. Ayrıntıları bu yolla seçer. Kimileyin duyularından biri daha ağır basar; ayrıntılar o duyuda yoğunlaştırılır.”
Parçaya göre anlatıcı, aşağıdakilerden hangisine başvurmaz ?
A) Varlıkların belirleyici özelliklerini belirtme
B) Okurun algılama gücünü belirli noktalara yönlendirme
C) Nesnelerin ilk bakışta görülemeyecek yönlerini ortaya koyma
D) Gördüklerini, sözcüklerle resim çizer gibi anlatma
E) Okurun öğrenme ve sezme gücünü geliştirme
26. “Denemede öğretici olmak yetmez, bir de denemecilerin üslupçu olmaları, dilin bütün inceliklerinden yararlanabilmeleri gerekir. Denilebilir ki, deneme, şiirden sonra, daha doğrusu şiirle birlikte, az sözle çok söyleme sanatıdır. Bunu en ustaca yürüten denemecilerin başında Ahmet Haşim vardır. Haşim, denemelerini bir kuyumcu gibi işler. Onun yazdıklarından bir tek sözcük çıkaramayacağınız gibi, onlara bir tek sözcük de kalamazsınız.”
Bu parçada Ahmet Haşim örneğinin verilişi aşağıdakilerden hangisine belirginlik kazandırmaktadır?
A) Denemenin sadece öğretici bir yazı türü olmayışına
B) Denemenin dil ve anlatım özelliğine
C) Deneme türü ile şiir arasındaki yakınlığa
D) Deneme yazmanın güçlüğüne
E) Deneme yazarlarının da şiir yazabileceğine
27.” Ağıt türünün, ilkçağdan beri edebiyatta var olduğu, en içli en duygulu şiirlerin bu konuda düzenlendiği görülür. Günümüz Anadolu halk şiirinde, türkülerde en güzel bölümler de ağıt türündedir. Bütün içini, inceliğini, acısını, özlemini ağıtla dile getirir Anadolu insanı. —— Bu, insan düşüncesinin belli bir konuda birleştiğinin, kimi konuların ortak bir çizgi üzerinde geliştiğinin kanıtıdır.”
Parçadaki düşünce akışına göre, ikinci paragraf aşağıdakilerden hangisi ile başlamalıdır?
A) Ağıt, başka ulusların edebiyatlarında da vardır.
B) Bu şiirlerin en güzel yanı duygu yüklü olmalarıdır.
C) Ağıt yalnız insanlar için değil hayvanlar için de söylenir.
D) Anadolu türküsünü, Anadolu dışında, anlama ve açıklama olanağı yoktur.
E) Anadolu halk şiirinin Türk edebiyatında önemli bir yeri vardır.
28. “Tiyatroya, genel olarak sululuklar, kaba şakalar, ya da bir iki cümle ile açıklanabilecek toplumsal içerikli konular egemen oldu. Gelişigüzel, özgünlükten yoksun konuşmalar diyalog sanılıyor. Bu koşullar altında tiyatroyu soylu bir sanat olarak yaşatmak, güç bir sorun olarak ortada duruyor.”
Böyle diyen bir yazarın, tiyatrodan istediği nedir?
A) Dramatik örgüde tutarlılığa önem verme
B) Konuşmaları yerel sözcüklerden arıtma
C) Toplumsal nitelikli konulardan kaçınma
D) Konuyu ve dili bayağılıktan kurtarma
E) Komedi türünde yapıtlar sahnelemekten kaçınma
29. “İşler olacağına varırmış. Ne yapsak boşunaymış. Bırak bunları da kendi gücüne inan. Unutma ki her şeyi yönlendiren insanoğlunun kendisidir. Daha doğrusu insan, kendi kaderinin demircisidir. Sen, asıl bunu anlamıyorsun. Her şeye boş verişinin özünde de bu yatıyor.”
Karşısındakini böyle eleştiren biri, aşağıdaki yargılardan hangisini öne sürerse, bu eleştirisiyle çelişkiye düşer?
A) Her olay ve olgunun belli bir nedeni vardır.
B) Önceden alınacak önlemlerle olayların akışı değiştirilebilir.
C) Kişinin başarısı her şeyden önce içinde bulunduğu ortama bağlıdır.
D) Güçlüklere sonuna değin direnmek gerekir.
E) Kendine güvenini yitiren kişi her şeye boyun eğer.
30 . “Odada tıknaz, orta yaşlı biriyle karşılaştım. Üstü başı perişandı ama pek heybetli bir yakalık takmıştı. Sesinde, tepeden bakıyormuş gibi bir hava, davranışlarında kibar bir iş yapıyormuş gibi anlatılmaz bir hal vardı. Bu kişi, Mr. Micawber’di. ‘Bu akşam uğrayıp en kestirme yolu göstermekten mutluluk duyacağım.’ dedi. Sonra şapkasını giydi. Bastonu koltuğunda, bir türkü mırıldanarak uzaklaştı.”
Bu parçada, Mr. Micawber’in aşağıdaki özelliklerden hangisine sahip olduğunu gösteren bir ipucu yoktur?
A) Kibirli B) Saygılı C) Gülünç
D) iyiliksever E) Şakacı
31. “Burası önceleri benim yerimdi, evimdi, yurdumdu. Her adımda bir tanıdık yüz bulurdum. Üzüntülerimi bu kaldırımlar üzerine döker, umutlarıma burada gülerdim. Şimdi hani o eski canlılık, hani o eski coşku, umut? Hani o eski tanış yüzler?
Bu parçada en belirgin duygu aşağıdakilerden hangisidir?
A) özenme B) İmrenme C) Pişmanlık
D) özlem E) Yerinme
32. “Bir uygarlığın doğuşunda etkin olan ilk öğe insan, ikinci öğe ise doğadır. Doğa, insan çalışmalarının yönünü belirler. Ağaç olmayan yerde ağaç (la, taş olmayan yerde taşla ilgili yaratmalar da olmaz. Orada doğa insanlara ne vermişse, nelerden yararlanma olanağı sağlamışsa uygarlık ona yönelir.”
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılamaz?
A) İnsanoğlu uygarlığı yaratırken doğayı gereç olarak kullanır.
B) İnsanın, yaşamında çok yararlandığı kaynaklardan biri de doğadır.
C) Uygarlıktan söz edebilmek için önce insanın varlığı gereklidir.
D)Teknolojik gelişmeler, doğanın uygarlık savaşındaki payını sınırlandırır.
E) Uygarlık, çevrenin doğal özellikleriyle ilişkilidir.
33. “Gerçek bir bilim adamının ilk özelliği düşünceye saygılı olmasıdır. Bu özelliği taşıyan bilim adamı, görüp incelediği olaylarla artık uzlaşmaz saymaya başladığı bir düşünceyi çürütme gereğini duydu mu işe ilk önce onu derinlemesine incelemekle başlar. Düşüncenin kendince benimsenmesi olanaksız görünen yanlarını ortaya koyar. Ama onu hor görmez. Bugünün yanlışından yarının gerçeğini selamlar…”
Parçaya göre aşağıdakilerden hangisi bilim adamının davranışıyla tam bir uyum göstermez?
A) Değişik görüşlere karşı hoşgörülü olma
B) Bir düşünceyi değişik yönlerden ele alma
C) Ancak doğruluğu kanıtlanmış düşüncelere saygı duyma
D) Düşüncelerin zaman içinde değişebileceğine inanma
E) Doğruya giden yolun yanılgılardan geçtiğini kabul etme
34. “Gelişme gösterebilmiş her toplumun sanatı, özgünlük açısından irdelenmeli, incelenmelidir. Ama şu gerçeği göz önünde tutmak koşuluyla: Sanat yapıtı, kaçınılmaz olarak geçmişte yaratılmış olanlarla yeni koşulların olanaklarından beslenir.”
Bu parçadaki görüşten, aşağıdaki yargıların hangisine varılabilir?
A) Geçmişe yeni anlamlar yükleyerek özgünlük sağlama olanağı yoktur.
B) özgün bir sanat yapıtı, özgün öğelere dayanmak zorundadır.
C) Geçmişin özgün yapıtlarına önem vermeyen sanatçı özgün yapıtlar ortaya koyamaz.
D) Geri kalmış toplumların, sanatta özgünlüğe önem vermeleri gerekir.
E) Sanat yapıtının özgünlüğünü belirleme, geçmişi ve bugünü bütünleştirerek değerlendirmeyi gerektirir.
35. “Klasik, zamanın sınavını kazanarak değeri saptanmış yapıtlar anlamına da gelir. Sözcüğün bu anlamını bir yana bırakırsak klasik, belli ilkelerin, belli birimlerin düzenidir. Bu ilkelerin ilk olarak ilkçağ düşünürlerince saptanarak gene ilkçağ yazarlarınca uygulanması,sonra da 17. yy. Fransız yazınında varlığını duyurması, bu kavramın zamanla sınırlanmasına gerekçe olmamalıdır. Bir zamanlar bizde yanlış bir deyim vardı: Yeni klasik. Klasik ilkelerinin saptandığı günden bu yana nice yazar yapıtını o ilkelerle sınırlamıştır ama hiçbiri de ‘yeni klasik’ diye anılmamıştır. Moliere de bir klasik yazardır, lonesco da…”
Bu paragrafın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Zamana dayanabilen, zamanla değerini yitirmeyen yapıtlar klasiktir.
B) Hangi çağda yaşamış olursa olsun, belli ölçülere uyan sanatçı klasiktir.
C) Klasik kavramı ile yenilik kavramı bir arada kullanılamaz.
D)Ayrı çağlarda yaşadıkları halde Moliere de lonesco da klasik yazarlardır.
E) Klasik sözcüğünün sadece 17. yy. Fransız edebiyatı için kullanılması yanlıştır.
36. “Yazarlık yeteneği yiter mi? Yitiyor, yitebiliyor. Bir şair, bir yazar bir gün daha kötü bir şair, yazar durumuna gelebiliyor. Bunu, sanatçının belli bir anda ulaştığı doruk noktasına artık bir daha ulaşamaması gerçeği ile karıştırmayalım. Koşutlar değiştiği için geri düşmüş olmaktan, yeni durumlara ayak uyduramamaktan, eskimiş olmaktan başka bir şey benim demek istediğim.”
Parçaya göre “yazarlık yeteneğinin yitmesi” ne demektir?
A)Dildeki değişmenin gerisinde kalma
B)Toplumsal beğeniye sırt çevirme
C)Eskisi kadar nitelikli yazamama
D) Hep benzer konulan işlemeye başlama
E) Yeni akımlara uygun yapıtlar verememe
37. Düşünsel uğraşın herhangi bir alanına sınır koymaya çalışmak, bir yandan bazı çalışmaları alanın dışında bırakma , bir yandan da bu sınırların dışına çıkma tehlikesini taşır. Bugün konumuzla gördüğümüz bir şey, dün belki de bize yabancı gelmiştir. Yarın, bugünkü sınırlarının dışına taşan bir bilim dalı olabilir. Yine de tanımı ve sınırlaması yapılmamış bir alanda verimli çalışma beklenemez.“
Parçada vurgulanmak istenen düşünceye en yakın yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kimi konular zamanla bağımsız bir bilim dalı atabilir.
B) Her bilim dalı, konularını açıkça belirlemeye çalışmalıdır.
C) Bilimsel sınırlamalar, gerçeklere uygun olmalıdır.
D) Bilimsel sınırlamalarda kesinlikten kaçınmalıdır.
E) Bilim dallarının sınırları, yeni çalışmalarla genişlemektedir.
38. “Birini anlamak istiyorsak ilkin ona hoşgörüyle yaklaşmalı, sonra da onun düşüncesine temel olan birikimlere eğilmeliyiz. Bunun için de işin kolayına kaçmamalıyız. Kişiler için böyle olduğu gibi olaylar, durumlar, nesneler için de böyle davranmalı, onları yönlendiren etkenler üzerinde durmalıyız. Kısacası evrendeki her şeyi hayranlıkla seyretmesini bilmeliyiz. Değerliyi, yüceyi ayırmanın bir yoludur bu. Sonra, değerli ve yüce şeyler karşısında eğilmenin, insanları birbirine yaklaştırdığını da unutmamalıyız.”
Bu parçada öne sürülen düşünce, aşağıdaki yargılardan hangisiyle çelişir?
A) Olayları ve sorunları değerlendirirken onları tek yönüyle ele almamak gerekir.
B) Kişileri ve durumları iyi anlayabilme, belirli bir çaba göstermekle gerçekleşir.
C)Kişileri ve nesneleri değerlendirirken işe önyargıları karıştırmamak gerekir.
D) önemli sayılan durumlar ve nesneler karşısında aynı şeyleri duyanlar arasında bir yakınlık doğar.
E) Nesneleri ve durumları genelleyici bir yaklaşımla ele almak yararlı olur.
39.“Doğayı sevmek öyle kolay olmamıştır insanoğlu için. Doğanın uysallaştırılması, evcilleştirilmesi ve bu yoldan sevilmeye başlanması için aradan çok uzun dönemler geçmiştir. Başka bir söyleyişle doğayı insanlar yaratmıştır; ona güzelliğini, sevecenliğini, dinlendiriciliğini insanlar vermişlerdir. Büyük çabalar göstermişlerdir bu uğurda.
Bu parçada öne sürülen düşünce, aşağıdaki yargılardan hangisine dayandırılabilir?
A)İnsanoğlu doğayı kendi istediği duruma getirmek için uğraş vermiştir.
B) İnsanoğlu davranışlarını, doğanın koşullarına göre düzenlemiştir.
C) Doğayı yararlı duruma getirme çabaları gittikçe daha büyük bir hız kazanmıştır.
D)Doğanın yeniden yaratılması çabaları, istenilen ölçüde başarılı olamamıştır.
E)İnsanoğlu, doğadan gelecek zararlardan korunmak için doğayla savaşmıştır.
CEVAPLAR
1-E | 21-C |
2-D | 22-B |
3-E | 23-A |
4-B | 24-D |
5-C | 25-E |
6-E | 26-B |
7-A | 27-A |
8-B | 28-D |
9-D | 29-C |
10-C | 30-E |
11-A | 31-D |
12-C | 32-D |
13-B | 33-C |
14-C | 34-E |
15-E | 35-B |
16-D | 36-C |
17-A | 37-B |
18-E | 38-E |
19-B | 39-A |
20-D |