1984 – ÖYS SORULARI

1984 – ÖYS SORULARI

1.   Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerden han­gisi gerçek anlamında kullanılmıştır?

A)   Ayağında, burnu aşınmış eski bir kundura vardı.

B)   Dikiş makinesinin kolunu koparacakmış gibi çeviriyordu.

C)   Çok uzaklardan atıldığı  belli iki el silah sesi duyuldu.

D)   İri, hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi.

E)   Ninem, yorganımıza kırmızı çiçekli, basma bir yüz geçirdi.

 

2.   Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerden hangi­si gerçek anlamında kullanılmıştır?

A)   ilk damlalardan sonra yağmur birden coştu.

B)   Bu söze, gençlerden biri ince bir karşılık verdi.

C)   Serindi ama, tatlı bir ilkyaz akşamıydı.

D)   Havalar ısınınca ağaçların tomurcukları patladı.

E)   Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşat­mıştı.

 

3.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “çalışmak”  fiili, “Anneler, ne olursa  olsun, çocuklarının  isteklerini yerine getirmeye çalışırlar.” cümlesindekiyle aynı anlamda kullanılmıştır?

A)   Bugünkü  toplantıya vaktinde gelmeye çalışaca­ğım.

B)   Bu projeyi yetiştirebilmek  için gece gündüz çalıştım.

C)   Bu akşam sadece matematik çalışacağım.

D)   Buraya gelmeden önce İzmir’de çalışıyordum.

E)   Kışın cumartesi günleri de çalışır.

 

4.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “bulmak”  fiili, “Belki de bir ozan olarak geçirdiği yılları ilginç bulmamış.” cümlesindekiyle aynı anlamda kul­lanılmıştır?

A)O kitapta, ozanın gerçek yaşam  izlenimlerini taşıyan sadece  iki şiir buldum.

B)Bu eserde,   Tanzimat’tan Birinci Dünya Sava­şı’na kadar yetişen üç kuşağı bir arada buluyoruz.

C)O klasik soruyu bana da soruyorlar:  “Yahya Kemal’in şiirlerini nasıl buluyorsunuz?”

D)Ozan, kitabının sunu bölümünde, “Bazı şiirlerde savaş temasını bulacaksınız.” diyor.

E)Çoktan beri hiç görüşmemiş olduğumuz için konuşa konuşa akşamı bulduk.

 

5. “Onların gelmesini nasıl özlem  içinde beklerdik.” cümlesinde “nasıl” kelimesinin cümleye kattığı anlam, aşağıdakilerden hangisiyle özdeştir?

A)   Size nasıl bir kitap vereyim?

B)   İlk yıllar nasıl  istekle çalışmışlardı?

C)   Bu acılı günlere nasıl dayandık?

D)   O dağ köyüne nasıl gidecektik?

E)   Bunu size nasıl anlatsam?

 

6.   “Bu iki ülke arasındaki ilişkiler, bir süre sonra gerginliğe dönüştü.” cümlesinde, “gerginlik” yeri­ne aşağıdakilerden hangisi getirilirse cümle eski­sine göre karşıt bir anlam kazanır?

A) Gevşeme                         B) Genişleme           C)  Bütünleşme

D)  Yakınlaşma                      E) Yumuşama

 

7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “beni” kelimesi kullanıldığı yere göre cümlenin en önemli öğesi durumuna getirilmiştir?

A)   Dün  sabah Ayten  okulda  beni  aramış.

B)   Arkadaşım  Şubat  tatilinde  beni  İstanbul’a çağı­rıyor.

C)   Sınıfımı  geçersem  babam  beni  İzmir’e götüre­cek.

D)   Öğretmen sınavda   beni  en  ön  sıraya  oturttu.

E)   Beni, yarın öğle  tatilinde  otobüs durağında bekle.

 

8. “Kelimeler kullanımlarına göre anlam kazanır; sözgelimi ‘klasik’ kelimesini hem olumlu hem olumsuz anlamda kullanabiliriz…”

Buna göre aşağıdakilerin hangisinde klasik kelime­si olumsuz anlamıyla kullanılmıştır?

A)   O, klasik yazarların  başında gelir.

B)   Bu  incelemede klasik   romanlara ağırlık vere­ceğiz.

C)    Klasik  eserler her çağda yaşarlığını  korur.

D)   Yazınızda klasik  benzetmelere yer vermişsiniz.

E)   Klasik  edebiyat büyük ölçüde kurallara yaslanır.

 

9. Anadolu  kelimesinin, “Anadolu, hepimize hınç, şüp­he ve emniyetsizlikle bakıyordu.” cümlesindeki kullanılışına benzer bir kullanım, aşağıdakilerden hangisinde vardır?

A) Ankara, bütün Orta Anadolu’ya bir iç kale vazifesini görmüştür.

B) Erzurum, Türkiye coğrafyasına  1890 metreden bakar.

C) O günlerde Konya’nın nasıl yaşadığını ve ne düşündüğünü bilmiyoruz.

D)İstanbul’un asıl iç manzarasını, bu sivil mimari oluşturmuştur.

E) Bursa kadar muayyen bir devrin  malı olan bir başka şehir bilmiyorum.

 

10.    “Çevremdekilerin  söylediklerine  kulak  asan, davra­nışlarını onlara göre düzenleyen biri değilimdir. Bir  işi kafama koydum  mu  mutlaka yaparım. Bunu herkes bilir. Bilmedikleriyse o “işe girişmeden önce yaptığım  hesaplardır. Beni yadırgamaları  bi­raz da bu yüzdendir.  Şunu da söyleyeyim, başa­rısızlığa uğradığım  çok olmuştur.  Ancak böyle durumlarda kendimi  suçlamam. Başarı kadar başa­rısızlığı  da  doğal karşılarım.”

Bu parçada konuşan kişi için aşağıdaki nitelikler­den hangisi kullanılabilir?

A)   Kolayca etkilenen-duygusal

B)   Kendine güvenen- planlı

C)   övüngen-işten kaçan

D)   Şüpheci-insanlardan kaçan

E)   Kendini  eleştiren-aceleci

11.   “Yaptıkları, söyledikleriyle çelişmez, özü sözüne uyar.  Yaşayışı düşüncelerini   tamamlar.  Görevinin, yalnızca bilmek ve doğruyu  göstermek değil, aynı zamanda, eğriyle savaşmak, iyiyi ve güzeli koru­mak   olduğunu kavramıştır.  Bu çabasında kararlı­dır; gözünü budaktan sakınmaz.  Kötümserliğe ka­pılmadığı  gibi umutsuzluğa da düşmez.  Ayaklan hep yerdedir.  Haklı gördüğü gerçeklere bağlanmış­tır.”

Aşağıdaki niteliklerden hangisi tümüyle bu parçada tanıtılan kişiyle ilgilidir?

A)   Dışadönük  – uysal   – akıllı   – bilgili

B)   Dengeli   – adil   – korkusuz   –  inatçı

C)   Açıkyürekli   – azimli   – duygulu  – iyimser

D)   Tutarlı   – dürüst   – cesur   – akılcı

E)   Gerçekçi  – fedakâr  – uyanık  – disiplinli

 

12.    “… Hayır. Kitapçıya gidiyorum, kendi ölçülerime göre seçiyorum. Şimdi eskiye oranla daha az,ama daha çeşitli kitap yayımlanıyor.  Bir zamanlar çok kitap yayımlanırdı ama şiirde ve   romanda bir tekdüzelik  vardı.”

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı olabilir?

A)  Okuduğunuz kitapları kendiniz  mi seçersiniz?

B)  Kitap alırken yazarına dikkat eder misiniz?

C) Yeni yayımlanan  roman ve şiir kitaplarında bir  tekdüzelik  olduğu kanısında  mısınız?

D) Eskiye göre şimdi daha çeşitli kitap yayımlan­ması okumanızı  etkiliyor  mu?

E)Kitap seçerken, o kitaplarla ilgili eleştirilerden  yararlanır  mısınız?

 

13. “Bir yazar, bütün yazarlık amacının, çoktan unu­tulmuş bir dili,   ‘çocukluk dilini’  yeniden bulmak olduğunu söyler.   Hiç kuşkusuz bu,  ilk kelimelerini kekeleyen bir çocuğun yapmak istediği gibi, nesneleri,   ‘gösteren ve duyuran kelimelerle’  ya­ni   kelimelerin ilk ve temel  anlamlarıyla gözle­rimizin önüne sermek demektir. Böylece, özün­den koparak soyutlaşmış, yalancı durumuna düş­müş, orta  malı kelimelerin egemenliğine de son verilmiş olacaktır. Bundan da öte, gerçek haberleşme yeniden sağlanacak, gerçeğe gerçek­liği kazandırılacaktır.”

Bu parçada sözü edilen yazardan aşağıdakilerin hangisi beklenir?

A)   Konuşma dilinde kullanılmayan kelimelere yer verme

B)   Mecazlı anlatımdan kaçınma

C)   Bir kavramı birden çok kelimeyle anlatma

D)   Herkesin anlayamayacağı kelimeleri seçme

E)   Yalın ve  somut  olmayan  bir anlatımı yeğleme

 

14. “Yaygın bir ilke vardır:  Bir hikâyeye  başlarken, örneğin duvarda bir  tüfeğin asılı  olduğunu söylerse­niz, o tüfek ya hikâyenin   başında ya da sonunda mutlaka patlamalıdır.Yazar, o uzun hikâyesinde, büyük ölçüde, bu  ilkeye uymuştur.”

Parçada belirtilen ilkeye uyan yazar için aşağıdaki­lerden hangisi söylenebilir?

A) Her ayrıntının bir işlevi  olması gerektiğine inan­maktadır.

B) Nesneleri adlandırmaya ağırlık veren gerçekçi bir yazardır.

C) Hikâyelerinde bol  bol ayrıntıya yer vermektedir.

D)Eserlerinde,çevrenin kişi üzerindeki  etkisini vurgulamaktadır.

E) Betimlemenin (tasvirin) gerekliliğine  inanmakta­dır.

 

15. “Sözünü sakınarak,  tartarak kullanmak, güzel söz söyleme ustalığından daha değerli  bir şeydir. Kar­şımızdaki  kişiyi düşünerek konuşmak ise, yerli  ye­rinde söylenmiş derli   toplu sözlerden yeğdir.  Konu­ya girmeden önce sözü uzun uzun   ağızda   gevelemek can sıkar;  bir şeyi damdan düşer gibi söylemek ise etkiyi  azaltır.”

Bu parçada savunulan düşünceyle doğrudan ilgi kurulabilecek atasözü aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir.

B)   Söz dediğin, yaş deridir; nereye çekersen ora­ya gider.

C)   Sözü söyle alana, kulağında kalana.

D)   Bülbülün çektiği  dili belasıdır.

E)   Sözünü bil pişir; ağzını der devşir.

 

16. “İnsan geçmişiyle hesaplaşarak gelişir. En ileri ulusların, geçmişlerini iyi bilen uluslar olması bundandır. Geçmişe bağlı kalmak bir toplum için ne kadar zararlıysa geçmişi  yok saymak da o derece zararlıdır. İlim de, fikir de, sanat da tohumlan nereden gelirse gelsin ancak belli bir toprağın koşullarıyla yani geçmişiyle uzlaşa­rak yaratıcı olabilir. Tanzimat’tan bu yana nice yenileşme çabalarımızın boşa gitmesi  toprağımı­zı  ve bu toprağın insanını  iyi bilmememizden ötürüdür.”

Bu parçaya göre, bir yenilik hareketinin amacına ulaşması aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

A) Yeniliğin, toplumun belirli bir kesimini  ilgilen­dirmesine

B)Toplumun değişik kaynaklardan gelecek yenilik­lere açık olmasına

C) Yeniliğin, toplumun değerleriyle bağdaştırılmasın:

D)Yeniliğin,  toplumun değişmekte  olduğu bir za­manda yapılmasına

E)Toplumdaki yenilik taraftarlarının birlikte hare­ket etmelerine

 

17. “Kimi şairin şiirleri  başından beri özgündür. Kimile­rinin  ise başlangıçta etkilenmelerden geçmesi yadırganmamalıdır. Benim   ilk şiirlerimde çarpıcı bir özgünlük olmayabilir ama bir kendine özgülük olduğu da gerçektir.”

Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen şaire ait bir düşünce olmayabilir?

A)   Şairlerin birbirini  etkilemesi doğaldır.

B)   Başka şairlerden gelen  etkileri özümleyebilmek gerekir.

C)   Başkalarından hiç  etkilenmeyen şairler de bu­lunabilir.

D)   Şair, yerleşik değerlere ve kurallara uygun dav­ranmalıdır.

E)   Her şair zamanla kendi üslubunu bulur.

18.   “Konuya da biçime de çok önem  verirdi.  Konu genellikle evrensel  olmalıydı: Ölüm, ıstırap, aşk yalnızlık gibi… Biçimde  ise, ölçülü  (vezinli)  ve uyaklı  (kafiyeli)  şiir yazmaya çalışırdı. Garipçiler, ölçülü ve uyaklı şiire karşı  çıkınca o da arada sırada ölçüyü ve uyağı bıraktı. Ama gene, arada bir eski alışkanlıklarını bırakmak istemez, ölçülü ve uyaklı şiirler yazardı.”

Burada sözü edilen şair, sanatı açısından aşağıda­ki özelliklerden hangisini taşımaz?

A) Yenilikleri bir ölçüde izleyen / Kendini yenileye­bilen

B) Günlük yaşamla ilgisiz / Devrinin akımlarına uya­bilen

C)Belirli konuların dışına çıkmayan/Zaman zaman “geleneksel şiire bağlı

D)Karamsar bir düşünüşe bağlı/Yeniliklere tama­men kapalı olmayan

E)   Toplumun sorunlarından kopuk/Şiirde  kural   tanı­mayan

19.   “Ne kadar yetersiz olursa olsun, hiçbir eleştirmen kalkıp da bir eserin yalnız uzunluğuyla ya da hacmiyle bizde hayranlık uyandırabileceğini söyle­mez sanırım. Evet, yalnız hacminin büyüklüğüyle ancak bir dağ bizde yücelik duygusu uyandırabilir. Ama, edebiyat eserlerini değerlendirmeye gelin­ce, iş değişir. Bir hikâyeyi, bir  romanı, bir şiiri ya da oyunu değerlendirirken  başka ölçütler gere­kir.”

Parçada öne sürülen düşünceye göre, aşağıdakiler­den hangisi bir eseri değerlendirmeye yönelik yargı­lardan biri olamaz?

A) Sanatçı yer yer iç konuşma  tekniğine başvuru­yor.

B)Bu bin sayfa,  romancının geniş soluklu bir sa­natçı olduğunu gösteriyor.

C) Şiirdeki ses düzeni kelimelerin istiflenişinden doğuyor.

D) Romandaki kişiler olayların akışı  içinde değişi­yor.

E) Öykü boyunca bitkiler ve hayvanlarla ilgili benzetmeler sürüp gidiyor.

 

20. “Ben de gerçekçilikten yanayım. Ama burada yazar gerçekçi olacağım diye ne yapmış?  Olaylara köylü­nün gözüyle bakmış, olaylar karşısında onun düşün­düğü gibi düşünmüş; köylünün hayatı, düşünceleri, yazarın kafasından geçmemiş gibi verilmiş.  Oysa yazar, gerçeğe kahramanlarının gözüyle değil, ken­di gözüyle bakmalıydı. Yazarın kafası burada bü­tünden kopmuş gerçekleri saptamaktan öteye geç­miyor; bu,sismografların depremi saptaması gibi bir şey…”

Bu parçada sözü edilen yazara yöneltilen eleştiriler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)Sorunlardan söz ederken yaratıcılığını kullanma­ması, kendinden bir şeyler katmaması

B)Kendi düşünceleriyle kahramanların düşünceleri­ni kaynaştırmaması

C)Sorunları tek tek olaylar olarak alması, kökenine inmemesi

D)Yer yer olayın akışını keserek okuyucuya bilgi vermesi

E)Sorunları kendi düşünce süzgecinden geçirmeden vermesi

21. “Rablais ve Montaigne,zihinleri dünya hayatına çe­virdikten sonra Fransız edebiyatının  ilk keşfettiği realite  insandır. Ama bu  insan, tarihi, coğrafi ve toplumsal koşullar dışındadır, örneğin cimri insan­dır, cömert  insandır, zalim   insandır, açgözlüdür, zengindir, fakirdir, galiptir, mağluptur. Ama henüz filan şehirde, falan mahallede yaşayan uzun boylu, mavi gözlü, otuz yaşında yahut başka özel nite­likleri olan insan değildir.”

Bu paragrafta yazar aşağıdakilerden hangisine kar­şı çıkmaktadır?

A) İnsanın çok genel nitelikleriyle tanıtılmasına

B) Fransız edebiyatında, gerçek  insanın ele alın­masına

C)İnsan konusu işlenirken tarihi gerçeklerin göz önünde bulundurulmasına

D) İnsana, Rablais ve Montaigne’nin bakış açısı ile bakılmasına

E) İnsanın çok yönlü olarak tanıtılmasına 

22. “Bir şair, başkalarının şiirlerinde geçen kelimeleri kullanabilir. Bunun gibi o şiirlerin konularını, temlerini, düşüncelerini  yeniden işleyebilir.  Ama bu özellik onu  ‘taklitçi’  yahut  ‘değersiz’ saymayı gerektirmez. Yeter ki o, bu kullanış ve işleyişte başkalarından ayrılabilsin. Başkalarından aldıkları­na, etkilenmelerine kendi kişiliğinin damgasını basabilsin.  Onları ayrı bir görüş, biçim ve yöntem­le yeni bir bireşime sokabilsin. Kısacası şiirinde bir kişilik gösterebilsin.”

Bu paragrafa en uygun başlık aşağıdakilerden han­gisi olabilir?

A) Eskimeyen Şair               B) Şiirde öz ve Biçim

C)  Yenilikçi Şair                   D) Şiir Tekniği

E) Şair ve özgünlük

 

23. “Feride zeki, başarılı ve afacan bir kızdı.”

cümlesindeki virgülün (,) görevine benzer bir kullanım aşağıdaki cümlelerin hangisinde vardır?

A)   Sıtkı  Efendi bu kasabada, herkesten uzak yaşar.

B)   Nahit, okul sıralarında  tiyatroya merak sarar.

C)   Selim çevrede saygılı, sessiz bir genç olarak tanınır.

D)   Ahmet, karısı Zehra ile Antep’ten  İstanbul’a göçer.

E)   İzzet Ağa bir gece yine sancılanır, komaya girer.

 

24. “Yangın çok geçmeden söndürülmüştü.”

cümlesindeki özne-yüklem ilişkisi aşağıdakilerden hangisinde vardır?

A)   O acılı haberi duyunca çok üzülmüştü.

B)   Yüzbaşı Cemil, savaşın ilk gününde omzundan vurulmuştu.

C)   Çocuk, yatağından kalkarak annesine sıkı sıkı sarılmıştı.

D)   Ahmet  Refik, yokuşun başına doğru yorulmuştu.

E)   Onların bağırtılarını duydukça sinirleri iyice gerilmişti.

 

25.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, yüklem durumun­daki eylemin nedeni belirtilmemiştir ?

A) O acılı haberden sonra üzüntüsünden hastalandı.

B)Bağırtıları duyunca korkusundan kayalıkların arkasına gizlendi.

C) Bütün gün yürümekten iyice yoruldu.

D)Gerçekleri söylemediğini sözlerinden anladı.

E) Bu ıssız köyde   yalnızlıktan bunaldı.

 

26.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne, açıklayıcısıyla birlikte verilmiştir?

A)Soğuk kış gecelerinde onları, geride bıraktık­larımızı, düşünüyorduk.

B)Kalabalıktan biri, yaşlı bir adam, elini kal­dırdı.

C)Ülkemize, özlediğimiz yere, sonunda dönmüştük.

D)Adam, istediği para verilirse, yapacağını söy­ledi.

E)Çocuğun dudakları, susuzluktan olacak, iyice çatlamıştı.

 

27.   “Sabaha kadar  mışıl   mışıl uyumuştu.”  cümlesindeki “mışıl mışıl”  ikilemesiyle görev yönünden özde; olan öğe aşağıdakilerden hangisinde vardır?

A)Radyoda adım  adım  Anadolu’yu  tanıtan bir program  izledik;

B)Masaya saçak saçak bir örtü örtmüşlerdi.

C)Onlarla sesimizi  hiç yükseltmeden ağır ağır konuştuk.

D)İç cebinden deste deste paraları  çıkarıp attı.

E)Değişik  renklerden demet demet güller hazır­ladı.

 

28.  “Sakin ve  rüzgârsız havalarda, bacalar üzerinden bir türlü savrulup dağılmayan dumanlar birbiri üzerine nasıl  birikirse,  bu sesler  de öylece göğün boşlu­ğunda toplanıyor, kolay kolay dağılmıyordu.”

Bu cümlede birbirine benzetilen iki şey aşağıdaki­lerden hangisidir?

A)   Hava  – Rüzgâr             B)  Rüzgâr  – Duman

C)   Hava  – Ses                    D)  Duman  – Gök

E)  Duman – Ses

 

29. Aşağıdaki cümlelerden bir paragraf oluşturmak is­tense, bunlardan hangisi o paragrafın giriş cümlesi olur?

A)Nice eserler, biçimce zayıf ve çirkin oldukla­rından başarı kazanamamıştır.

B)Sanat eseri, içerikle biçimden örülmüş bir bi­reşim, bölünmez bir bütündür..

C)Öyleyse, tek başına ne içerik ne de biçim bir eseri değerli kılmaya yetmez.

D)Bundan ötürü, bir eserin değerlendirmesini yalnızca biçim ya da yalnızca içeriğe göre yapmak yanlıştır.

E)Özce anlamsız, içeriği  hiçe sayan  eserler  de kısa sürede  unutulmuştur.

 

30. “Onun için zevkine ve keyfine düşkün ne kadar me­murlar varsa, hep burasını  ister, buraya yerleşirdi.”

Bu cümlenin anlatımındaki bozukluk, nasıl gideri­lebilir?

A)   “ne kadar” dan sonra, “çok”  getirilerek

B)   “ister”  ve  “yerleşirdi” yüklemleri  çoğullaştırarak

C)   “zevk” ve “keyif”  kelimeleri   çoğullaştırarak

D)   “memurlar”  dan çoğul eki atılarak

E)   “hep”  kelimesi, “hepsi”  biçimine getirilerek

 

31. “Ben gazetedeki köşemde  roman eleştirileri yapmam. Zaten bu köşenin görevi de eleştiri değildir.  Ama­cım, okuyucuya  bazı  günlük sorunları  tanıtmak, bu sorunlar hakkında düşüncelerimi,  derinliğe  inmeden, kanıtlamaya kalkmadan söylemektir.  Kısa, yoğun, günübirlik yazılardır   bunlar.” diyen bir sanatçının özellikle hangi türde yazdığı söylenebilir?

A)  Mektup

B)  Fıkra

C)  Deneme

D)  Makale

E)  Anı

32.   “Köy  romanı, gerçeklerimizi  tam  olarak  işleyememiştir. Köy   romanı diye bir  tür, başlangıçta bir zorlama  tür olarak çıkmıştır ortaya. Birtakım kent  aydınlarımız, konusunu köy hayatından alan, gerçekte  ise o hayattan kaynaklanmayan sorunlar üstünde kalem  oynatmaya  itilmiştir. Karabibik, Küçük Paşa bu  türün başını  çekmiştir. Köy   romanı, köyden çıkmış, kentlerde eğitilmiş aydınlarca başlatıldı. Ama onlar da yer yer yaşlı  kadınları köylü şivesiyle konuşturma sevdasında ve saplan­tısında duralayıverdiler.”

Bu paragraftan aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?

A) Köy   romanı    geleneği köy kökenli yazarlar tarafından başlatılmıştır.

B)Kimi kent aydınları,kendilerini köy romanı yazmaya zorlamışlardır.

C) Gerçek    köy   romanı    konularını köy sorunların­dan almalıdır.

D)Karabibik ve Küçük Paşa,    köy  romanı     türü­nün en başarılı örnekleridir.

E)Kimi yazarlar, kişilerini köylü ağzıyla konuş­turmayı,    köy   romanı     için yeterli  saymışlardır.

 

33. “Bir  tür olarak halk şiiri, çağını çoktan doldurmuş bulunmaktadır.  Halk şiirinin özünde, eskiden beri ayırıcı  nitelik olarak bilinen öğeler değişmiştir. Bir Karacaoğlan, içinde bulunduğu kültürün biçimleriyle şiir söylemekteydi. Bir Pir Sultan da Öyle. Aşık Veysel  için bunu söyleyebilir  miyiz? O, bü­yük kentlerdeki kültürle,  radyo ve gazetenin köye getirdiği kültürle karşı karşıyadır.  Eski  biçimleri kullanmış ama  içerikte o kültürden devşirebildiği değerleri  yazmıştır. Çağdaşları gibi o da  içinden kopup çıktığı  toplum  kesimini  tam yansıtamamıştır.”

Bu paragraftan çıkarılabilecek en kapsamlı yargı hangisidir?

A)  Günümüzde  halk  şiirini  besleyen  kaynaklar gittikçe  azalmaktadır.

B) Aşık Veysel, sadece biçim yönünden gelenek­sel  halk şiirinin  bir uzantısıdır.

C) Pir Sultan da Karacaoğlan gibi çağının özellik­lerini şiirinde yansıtan bir ozandır.

D) Radyo ve gazetenin köye ulaşması,  Âşık Veysel’in şiirini  olumsuz yönde etkilemiştir.

E) Günümüz  halk ozanlarının  eserlerinden , onla­rın hangi  çağda  yaşadıkları  kestirilemez.

 

34.    Aşağıdakilerden hangisi Cenap Şehabettin’le Ahmet Haşim’de ortak değildir?

A)   Hem şiir hem  nesir alanında eser vermiş ol­maları

B)   Servet-i Fünun  topluluğunda yer almaları

C)   “Sanat  için sanat”  ilkesini benimsemeleri

D)   Fransız  sembolistlerinden etkilenmeleri

E)    Aruz ölçüsünü kullanmaları 

35. Nedim’le Fuzuli’yi karşılaştıran aşağıdaki yargılar­dan hangisi yanlıştır?

A)Nedim, şiirine günlük hayatı yansıtmış; Fuzuli ise  bundan  kaçınmıştır.

B) İkisi  de kasideden çok gazelde başarılı  olmuştur.

C)Fuzuli  tasavvuftan esinlenmiş, Nedim  tasavvufla hiç   ilgilenmemiştir.

D) İkisinde de dil, çağdaşlarına göre daha sadedir.

E) İkisinin de “Divan”larından başka, “Mesnevi”leri de vardır.

 

36.    “Dostum dedi, talih  tahminlerimizi gerçekleştiriyor. Şu karşıdaki  müthiş devleri görüyor  musun?  Otuz kadar var.  Ne olursa olsun, Tanrı’nın ve  insanla­rın bu mağrur düşmanlarına hücum edeceğim. Onlardan kalacak ganimetler bizim ilk servetimiz olacaktır.”

Bu parça, aşağıdaki yapıtların hangisinden alınmış olabilir?

A)   Don Quijote’tan (Don Kişot)

B)   Hamlet’ten

C)   Faust’tan

D)   Tartuffe’ten (Tartüf)

E)   Goriot  Baba’dan (Goryo Baba)

 

37. “Bunlar, gerçeğin anlatımını, bilimsel kurallara bağlayacak kadar ileri gittiler. Edebiyatı bir ame­liyat  masasına benzetmek,  romanı bir deney aracı yapmak  istediler.”

Bu parçada sözü edilen özellikler aşağıdaki yazar­lardan hangisinde bulunabilir?

A) Balzac               B) G.  Flaubert (Flober)

C) E. Zola               D) Tolstoy

E)  V. Hugo

 

 

CEVAPLAR

1-D20-D
2-E21-A
3-A22-E
4-C23-C
5-B24-B
6-E25-D
7-A26-B
8-D27-C
9-C28-E
10-B29-B
11-D30-D
12-E31-B
13-B32-D
14-A33-A
15-E34-B
16-C35-E
17-D36-A
18-E37-C
19-B